VERGİ AYRIMCILIĞI: HUKUK DEVLETİ ve HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİNİN İHLALİ
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?
1. z
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?
Prof. Dr. Coşkun Can Aktan
Bu sunum şu kaynaktan yararlanarak hazırlanmıştır: Coşkun Can
Aktan, İktisat Nereye Gidiyor, Ankara: Astana Yayınları, 2021.
Hazırlayan Abdülkadir Aktürk
2. DOĞA BİLİMLERİ TAKLİTÇİLİĞİ:“BİLİMCİLİK”
Emperyal Bilim olarak ilerleyen iktisat
belki de ruhunda var olan “yayılmacı”
karakterinden vazgeçmeden doğa
bilimlerine yönelmiştir. İktisat biliminin
“bölgesel” sınırlarını çok fazlasıyla aşan
bu eğilim iktisadın rotasından ayrılmasına
ve deyim yerindeyse yolunu kaybetmesine
neden olmuştur.
3. James M. Buchanan “İktisat Yolunu
mu Kaybetti?” başlıklı çalışmasında
iktisadın ve iktisatçıların 18.yüzyıl
bilgeliğini ihmal ederek doğa
bilimlerini taklit ederek “bilimcilik”
oyunlarına kalkışmasını şu sözlerle
eleştirmektedir (Buchanan, 1997:9):
“İktisat ve iktisatçılar 1960’lı
yıllardan itibaren ‘bilimcilik’ yoluna
saparak doğa bilimlerine
yöneldiler… İktisatçıların doğal
bilimcilerin çalışmalarını akılsızca
taklit etmeye kalkmaları ciddi
olarak eleştirilebilir.”
JAMES
BUCHANAN
(1919-2013)
4. Benzer bir eleştiri daha önce Friedrich A. von Hayek
(1899-1992) tarafından yapılmıştır. Hayek İngilizce ’de
“bilimsel” anlamına gelen “scientific” kelimesinde bir
değişiklik yaparak “scientism” adını verdiği bir yeni
kelime türetmiştir. Hayek’e göre bilimcilik
(scientism),“bilimsel kavramların ve bilim yöntemlerinin
adi bir taklidi” dir. (Hayek, 1979:24) “
F. A. von Hayek 11 Aralık 1974 tarihinde
Stockholm’de Nobel ekonomi ödül töreninde
yaptığı konuşmada şöyle demektedir (Hayek,
1974):
“Bilimin sınırsız gücüne olan güven dolayısıyla
bilimsel yöntem olarak kullanıma hazır bazı
tekniklerin uygulanmasının ve bilimsel prosedürün
muhteviyatı yerine şeklini taklit etmenin yararlı
olacağı şeklinde bir yanlış inanç söz konusudur.
Sanki bütün soysal sorunları çözmede kurabiye tarifi
alıp pişirmenin yeterli olacağı düşünülmektedir”
5. JAN TINBERGEN RAGNAR FRISH
İktisadın bir “bilim” olma hevesi ve hırsı özellikle 1970’li yıllardan itibaren ivme kazanmıştır.
Bunda en önemli etken Nobelite olmuştur. 1969 yılında Nobel ekonomi ödülü “iktisadi süreçlerin
analizine yönelik dinamik modellerin geliştirilmesine katkıları dolayısıyla” Ragnar Frisch ve Jan
Tinbergen’e verilmiştir. Bu ödülün hemen sonrasında “ekonometri” ve “iktisadi model” konuları
iktisadın ana rotası olmuştur. 1970 ve sonraki yıllarda da kantitatif araştırma metodu üzerine
çalışmalar yapan iktisatçılar tek tek Nobel ile ödüllendirilmişlerdir.
6. 1972 yılında Sir John R. Hicks ve Kenneth J.
Arrow “genel iktisadi denge ve refah iktisadına
yönelik çalışmaları dolayısıyla”;
1970 yılında Paul Samuelson “statik ve dinamik
iktisat teorisine katkıları dolayısıyla”;
1973 yılında Wassily Leontief “girdi-çıkış
yönteminin geliştirilmesi ve bu yöntemin iktisadi
sorunlara uygulanması alanındaki katkıları
dolayısıyla”,
1975 yılında “kaynakların optimum tahsisi
teorisine yönelik çalışmaları dolayısıyla” Nobel
ekonomi ödülünün sahibi olmuşlardır.
İşte tüm bu gelişmeler iktisadı “matematiksel
formalizm”, “ekonometri” ve “modelcilik”
adı verilen kantitatif iktisada doğru
sürüklemiştir (Aktan & Genç, 2020a; 2020b).
7. 1970’li yılların başlarından
günümüze değin iktisadın
matematizasyonu tüm dünyada
eğitim ve bilimsel araştırmalarda
yaygınlaşmıştır. Emperyal iktisat
“formalist emperyalizm”e tutsak
olmuştur.
8. II.İKTİSATTA SAPKINLIK: YOLUNDAN ŞAŞMA VE YOLUNU KAYBETME
İngiliz iktisatçı Joan Violet Robinson iktisat metodolojisi üzerine
İktisat Önemli bir Konudur: Bir İktisatçının Matematikçilere, Bilim
Adamlarına ve Sade İnsanlara Bir Özür Mesajı (1932) bir
monografi kaleme almıştır. Robinson bu çalışmasında iktisat
metodolojisinde tarihsel araştırmaların önemine vurgu yapmıştır.
Robinson bir başka kitabında (İktisadi Sapıklıklar: İktisat
Teorisinde Moda Olan Eski Sorular - Economic Heresies; Some
Old Fashioned Questions in Economic Theory, 1971)
iktisatçıların iktisadı gereksiz ve saçma konulara yönlendirme
eğilimlerini eleştirmekte ve bu eğilimleri Sapkınlık (Heresy) olarak
yorumlamaktadır
JOAN VIOLET
ROBISON
(1903-1983)
9. “İktisat alanında çalışanların ilk önce
iktisatçılar tarafından kandırılmamayı
öğrenmesi gerekir” şeklinde açık ve
samimi bir eleştiriyi ifade etmekten
kaçınmayan Robinson’a göre iktisat
teorisyenlerinin, izleyicinin gözü önünde
tavşanı şapkaya koyduktan sonra
şapkadan tavşanı çıkarmaya çalışmaları
yanlıştır.
Doğrusu iktisatçıların “burnunu her şeye
sokan” emperyalist eğilimleri kendilerine
çok pahalıya mal olmuştur. Başka sosyal
bilimler ve doğa bilimleri ile sıkı-fıkı
ilişkiler içerisinde olan iktisat en başta
yukarıda özetlediğimiz üzere
“matematikçilik” virüsüne yakalanmış ve
daha sonra bu virüs küresel ölçekte
yayılan bir pandemiye dönüşmüştür.
10. İktisat, matematik altında ezilmiştir.
Sadece matematik değil diğer
kantitatif bilimler iktisat bilimini
esir almıştır. Ava gideyim derken
avlanmak gibi bir şeydir bu!...
11. "İktisat, sadece
‘sosyal’ ve ‘ahlaki’
bilimlerin değil, fizik
de dâhil olmak üzere
tüm bilimlerin en
kantitatif olanıdır"
(Schumpeter,1933:5)
gibi bir görüş
maalesef iktisat
biliminde kabul
görmüş ve
onaylanmıştır.
İktisadi düşünceler
tarihinde saygın bir
yeri olan Joseph Alois
Schumpeter’in bu
görüşü daha
öncesinde William
Stanley Jevons
tarafından 1879
yılında yayınlanan
Politik İktisat Teorisi
(The Theory of
Political Economy) adlı
eserinde “Açıktır ki
ekonomi, bir bilim
olacaksa,
matematiksel bir bilim
olmalıdır” Jevons,
1879:7) şeklinde ifade
edilmiştir.
JOSEPH ALOIS
SCHUMPETER
(1883-1950)
WILLIAM
STANLEY
JEVONS
(1835-1882)
12. İktisat bilimi matematiksel
iktisat ile birlikte giderek
daha kasvetli (sıkıcı), daha
karmaşık, gerçek
dünyadan kopuk bir bilim
olma yönünde ilerlemiştir.
Sınıflarda öğretilen, ders
kitaplarında anlatılan,
akademik dergilerde yer
alan, laboratuvarlarda test
edilen iktisat artık iktisat
olmaktan çıkmıştır.
Lüzumsuz grafikler, yerli-yersiz
kullanılan şemalar ya da
diyagramlar, karmaşık denklemler,
soyut modeller, aşırı matematiksel-
istatistiksel açıklamalar ve saire
iktisadı olması gereken bir
“ekonomi bilimi” olmaktan
tamamen uzaklaştırmıştır.
İktisat biliminde
“matematikçilik”
hastalığı bugün çok
ciddi bir sorundur.
Sonuç: “Zavallı iktisat”,
matematikçilik altında
fazlasıyla ezilmiş, adeta
yok olmuştur.
13. Öte yandan, “oyun teorisi”,
“deneysel iktisat” gibi alanlar hiç
şüphesiz iktisat bilimine önemli
katkılar ve yenilikler sağlamıştır.
Ancak vurgulamak gerekirse
deneycilik”; “kimyacılık ile
simyacılık”; “bilimsellik” ile
“bilimcilik”; “oyun teorisi” ile
“oyunculuk” aynı şeyler değildir.
14. IV.SONUÇ
İnter-disipliner ve
multi-disipliner
çalışmaları fazlasıyla
önemlidir. İktisadın
emperyalizmi olarak
adlandırılan trendin ya
da eğilimin iktisat
biliminin gelişmesine
çok ciddi katkılar
sunmaktadır.
Her ne kadar “emperyalizm” hiç
de sempatik olmayan bir kavram
olsa da “emperyal iktisat”
sayesinde iktisat biliminin sosyal
bilimlere doğru genişlemecilik
eğilimi iktisat biliminin
gelişmesine çok büyük katkılar
sunmuştur.
İktisadın yakın
komşusu olan sosyal
ve beşeri bilimler
(felsefe, sosyoloji,
siyaset bilimi, hukuk
vd.) ile yakın iletişim ve
etkileşiminin çok
değerlidir ve verimli
“araştırma programları”
ortaya çıkarmıştır.
15. Sosyal bilimlerin birçok alanına yayılan
emperyal iktisat maalesef 1970’li yılların
başlarından itibaren formalizme yenik
düşmüştür.
İktisadın emperyalizmi maalesef formalizmin
emperyalizmine kendini teslim etmiştir.
Emperyal formalizmin tutsağı haline gelen
iktisat “kasvetli bilim”e dönüşmüştür.
Bugünkü modern iktisadı en iyi tanımlayan
ifadenin “Zavallı İktisat”tır.
16. İktisatçılar, matematik,
ekonometri ve diğer kantitatif
bilimlerin iktisat biliminin
“amacı” değil “aracı”
olduğunu anlamalı ve bu
matematikçilik ya da
matematizasyon virüsünden
vazgeçmelidirler.
İktisadın konusu insan ve iktisadi
hayattır. İktisadın konusu kıt
kaynaklar ile sınırsız ihtiyaçlar
arasında bir denge kurmaya
çalışmak değil; kaynakların en
verimli-etkin bir biçimde
kullanılmasına yönelik bir ekonomik
düzen ve sistem tasarımıdır.
17. İktisadın konusu ve kapsamı kadar
yöntemi de doğa bilimlerinden farklıdır ve
farklı düşünülmelidir. Ampirizm, deneycilik
gibi yöntemlerin iktisatta yeri yoktur
demek yanlıştır; fakat konusu insan ve
insan davranışları, karar ve tercihleri olan
bir araştırma programına sırf “bilim”
demek için ampirist-deneyci metodolojiyi
benimsemeye zorlamak yanlıştır.
Hiç kimse iktisat biliminde matematiği yok
sayamaz. Ancak ‘’iktisat bir çok bilimin
kantitatif olanındır’’ ya da ‘’iktisat bir bilim
olacaksa matematiksel bir bilim olmalıdır.’’
Düşünceleri genel kabul görür ise birilerinin
iktisat biliminin matematik biliminin içinde
kaybolmasına tepki göstermesi gereklidir.
18. Matematiksel formalizmin kurucusu
olan Paul Samuelson da formalizmin
değil ama fizik kimya kavramlarının
iktisatta yeri olmadığını söylemiştir.
“Fiziğin kavramları ile ekonominin
kavramları arasında zoraki paralellikler
kurmaya çalışan bir iktisatçı veya
emekli bir mühendise sahip olmaktan
daha acıklı bir şey yoktur.”
Samuelson matematiksel formalizm için doğru
bir formülü nihayetinde dile getirmiştir:
“Ekonomi teorisi alanında verimli bir kariyere
sahip olmak için matematik ne gereklidir, ne de
yeterlidir”
19. Özetle iktisadı kasvetli bir “zavallı
iktisat” olmaktan kurtarıp İdealizm
ve Realizm ile buluşturmamız
lazımdır. İktisadı sapkın bir
“Formalist İktisat” ve “Mekanik
İktisat” olmaktan çıkarıp 18. Yüzyıl
bilge insanlarının ele aldıkları
şekilde yeniden Politik İktisat
konuları etrafında geliştirilmesi
gerekmektedir.