Tarafsız Vergileme ( Kurallara Dayalı Vergileme) Refah Kaybı
1. VERGİLEMEDE TARAFSIZLIK İLKESİNDEN
UZAKLAŞMANIN MALİYETİ:
REFAH KAYBI
PROF. DR. COŞKUN CANAKTAN
Bu sunum şu kaynaktan yararlanılarak hazırlanmıştır:
Coşkun Can Aktan, Mali Ayrımcılık:Ankara: SeçkinYayınları, 2019.
Sunumu Hazırlayan: Farhad ALIYEV
2. Ağır ve haksız vergiler
ekonomik birimlerin
tüketim, tasarruf, yatırım,
çalışma gayreti vs. karar ve
tercihleri üzerinde bozucu
etkiler ortaya çıkarır.
Vergiler çalışma ve aylaklık
arasındaki tercihi
belirleyen çok önemli bir
etkendir.
3. Tarafsız vergileme ilkesinin ihlal edilmesi ve müdahaleci vergilemenin uygulanması
halinde ortaya çıkan bu türde sapmalar vergileme ekonomisinde “bozucu maliyetler”
(distortionary costs) olarak tanımlanmaktadır. Mikro iktisat alanında yapılan
analizlerde bu maliyetler yaygın olarak “etkinlik maliyeti” ve “refah maliyeti” olarak
adlandırılır.
Aşırı vergilendirme sonucunda bireylerin refah kaybı yaşaması söz konusu
olmaktadır ve bu kayıp alıcı ve satıcı olmak üzere her iki tarafı da
etkilemektedir.
Bir sonraki slayttaki şekilde, Vergilerin iktisadi refah üzerindeki etkilerini bazı
şekiller yardımıyla analiz ederek vergilemenin ortaya çıkardığı refah kaybını ya da
etkinlik maliyetini göreceğiz.
4. ŞEKİL-5:VERGİLEMENİNTÜKETİCİVE ÜRETİCİ FİYATIVE ÜRETİM MİKTARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Kaynak:N. G. Mankiw, The Principles of Economics, 7th ed. Stanford, CT: Cengage
Learning.2015.den uyarlanmıştır.
5. ŞEKİL-6:VERGİLEMENİN İKTİSADİ REFAH ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: REFAH KAYBI
Kaynak: N. G. Mankiw, The Principles of Economics, 7th ed. Stanford, CT: Cengage
Learning.2015.den uyarlanmıştır.
6. Şekil 5’e baktığımızda vergiler olmadığı zaman malın daha
düşük bir fiyat düzeyinden (p1) arz edildiğini ve daha fazla
miktarda mal üretildiğini (q1) görmekteyiz. Vergi
uygulandıktan sonra ise, malın fiyatında artış meydana
gelmekte (p2) ve üretilen mal miktarında bir azalma (q2)
ortaya çıkmaktadır.
7. Şekil 6’da, Bir verginin refahının
nasıl etkilediğini görmek için vergi
ödenmeden önceki refah
seviyesine bakmak gerekmektedir.
Şekilden anlaşılacağı üzere vergi
olmadığı zaman fiyat p1 kadar ve
satılan miktar q1 kadardır. Vergi
uygulandığında ise tüketiciler
tarafından ödenen fiyat p1’den
pB’ye yükselmektedir. Vergiler
satıcılar açısından bir maliyet
unsuru olduğundan onlar açısından
fiyat (vergi-sonrası fiyat) ise
p1'den pS'ye düşmektedir.
Satılan mal miktarında azalma söz konusu
olacağından devlet B + D alanı kadar vergi geliri
elde etmektedir. Uygulanan vergi ise satıcıların
daha az mal satarak daha az gelir elde etmesine
ve tüketicinin de yükselen fiyatlar nedeniyle daha
az tüketmesine neden olarak refah kaybını (C+E
alanı) doğurmaktadır. Burada konuyu sade bir
şekilde açıklamak için mikro-iktisat literatüründe
ayrıntılı olarak ele alınan tüketici fazlası
(consumer surplus) ve üretici fazlası (producer
surplus) gibi kavramlarına girmiyoruz. Şekilde
yer alan A + B + C alanı “tüketici fazlası”; D + E
+ F alanı ise “üretici fazlası” alanı olarak
isimlendirilmektedir.
8. ŞEKİL-7:VERGİLEMENİN İKTİSADİ REFAH ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: REFAH KAYBI
Kaynak: N. G. Mankiw, The Principles of Economics, 7th ed. Stanford, CT: Cengage
Learning.2015.den uyarlanmıştır.
9. • Vergilerin neden olduğu
refah kaybının büyüklüğü
doğrudan aşırı vergileme
ile alakalı bir konudur.
• Bu durum Şekil-7 üzerinde geometrik
olarak yorumlanmıştır. Refah kaybı, arz ve
talep eğrileri arasındaki üçgenin alanına
eşittir. Düşük vergi yükü durumundaki refah
kaybı şeklin sol tarafında; ağır vergi yükü
durumundaki refah kaybı ise şeklin sağ
tarafında gösterilmiştir. Refah kaybı alanı
(ABC) ağır vergi yüküne paralel olarak
genişlemektedir.
10. “Eğer politik kararlar parlamentoda çoğunluk
kuralı dahilinde alınıyorsa o zaman vergiler
üzerine anayasal sınırlamalar getirmek iktisadi
etkinlik açısından doğru olacaktır.Anayasal
sınırlamanın olmaması halinde çoğunluğu
temsil eden iktidar azınlıkları temsil eden
gruplara farklı ve yüksek vergiler
yükleyeceklerdir ve vergi ayrımcılığı
kaynakların israf edilmesine yol açacaktır.”
-JAMES M. BUCHANAN
12. Tarafsız maliye” ile “esnek maliye” yaklaşımları arasında
belirgin farklılık söz konusudur. Klasik tarafsız maliye
öğretisi temelde piyasa ekonomisi kurallarının ekonomide
hakim olmasını savunan klasik iktisadi düşünceye bağlıdır.
Esnek vergileme yaklaşımı ise Keynezyen iktisadi
düşünce ve fonksiyonel maliye teorisine bağlıdır ve
müdahaleciliği savunur.
Özetle, klasik maliye öğretisinde “tarafsız vergileme”;
buna karşın Keynezyen maliye öğretisinde “esnek-
müdahaleci vergileme” yaklaşımı savunulur.
13. “modern maliye öğretisi” denilen yaklaşım
bugün maliyeciler arasında önemini ve
değerini yitirmiştir.
1940’lı ve 1950’li yıllarda
“mali gelenekçilik” ya da
“mali muhafazakarlık”
olarak ifade edilen yaklaşım
bugünün modern
maliyesinde hakim
olmuştur.
Mali gelenekçilik “mali
esneklik” ilkesini reddeder
ve maliye politikası
yönetiminde “mali
kurallar”ın geçerli olmasını
savunur.
14. ➢ Kurala dayalı tarafsız vergileme yaklaşımının temel gayesi siyasal
iktidarların mali sistemi ve mali yapıyı istismar ve suiistimal etmelerini
engellemektir.
➢Amaç “mali disiplinsizlik”, “mali istismar”, “mali sömürü”, “mali
manipülasyonlar”, “mali ayrımcılık” vs. uygulamalara izin ve imkan
vermemektir.
15. Vergilemede “keyfî-davranılmaması ilkesi”
(non-arbitrariness) ancak “bağlayıcılık
ilkesi”nin öneminin anlaşılması ile
mümkündür.
Nobel ekonomi ödülü sahibi
James M. Buchanan’ın bu
“bağlayıcılık” ilkesinin ancak
anayasal kurallar ve kurumlar
yoluyla tesis edilebileceğini
önermektedir.
16. Çoğunlukçu demokrasilerde
iktidarların sıklıkla istismar ve
suiistimal ettikleri vergileme
yetkilerinin anayasal zincirlere
bağlanmasına razı olmayacakları
pekala anlaşılabilirdir.
Bu normatif reform
önerisinin pratikte
gerçekleşebilmesi zamanını
ve şartlarını beklemektedir.