1. Tugrul Göncü, Hakan Vural, Osman Tiryakioglu, Gündüz Yümin, Faruk Toktas, Sinan Demirtas,
Önder Bozkurt, Senol Yavuz, Ahmet Ozyazicioglu
Department of cardiovascular surgery, Bursa Yuksek Ihtisas Education and Research Hospital,
Bursa Turkey
2. Günümüzde ideal özelliklere sahip vasküler
greft bulma arayışları tüm hızıyla devam
etmektedir.
Günümüzde kullanılan birçok prostetik greft,
biyolojik ve sentetik materyallerin
karışımından oluşmaktadır.
Birçok biyolojik greft sentetik bir mesh
içermekte, sentetik greftlerin çoğunda ise
albümin veya kollojen kullanılarak, greftlerin
trombojeniteleri ve kan kaybı azaltılmaya
çalışılmaktadır.
3. .
Son zamanlarda geliştirilmiş olan Omniflow II
Biosentetik greft, polyester bir mesh ile
kuvvetlendirilmiş koyun kollojeninden üretilmiştir.
4. Bu greftler otojen venlerin kullanılamadığı
hastalarda diz üstü, diz altı ve
femoropopliteal bypass gibi orta ve küçük
çaplı damarları ilgilendiren periferik vasküler
rekonstrüktif girişimlerde ve hemodiyaliz
grefti olarak uzun süredir kullanılmaktadır.
Ancak bu greftlerin abdominal aorta ve
aorto-ilio-femoral vasküler rekonstrüktif
girişimlerdeki kullanımına dair yeterli
deneyim yoktur
5. Bu çalışmada Omniflow II biosentetik
vasküler protezin, aortofemoral, aorto-iliak,
ilio-femoral bypass operasyonları gibi
nispeten büyük ve orta çaplı arterleri
ilgilendiren cerrahi rekonstrüktif
girişimlerdeki kullanımının kısa ve orta
dönem sonuçları değerlendirilmeye
çalışılmıştır.
6. Kliniğimizde 2004-2010 yılları arasında 14
hastada aorto-ilio-femoral bypass
girişimlerinde 19 Omniflow II biosentetik
greft kullanıldı.
Bu hastalarda
◦ Primer ve sekonder greft açık kalma oranları,
◦ Greft enfeksiyonu,
◦ Anevrizmatik dilatasyon gelişimi
retrospektif olarak değerlendirildi.
7. Preoperatif dönemde akut arteriyel yaralanma
ile müracaat eden bazı hastalar hariç tüm
hastalar klinik değerlendirmenin yanında
Arteriyel anjiyografi ve veya MR anjiyografi ile
değerlendirildi.
Tıkayıcı damar hastalığı olan olguların
preoperatif klinik değerlendirmelerinde
“Fontain sınıflaması” kullanıldı.
8. Hastalarda genel anestezi, veya kombine spinal
and epidural anestezi tekniği ile anaestezi
sağlandıktan sonra :
Proksimal ve distal arteriyel anastomoz bölgeleri
hazırlanarak askıya alındı ve nativ damar
trasesine uygun olarak tünel oluşturuldu.
Anastomoz öncesi 100Ü/kg heparin intravenöz
olarak uygulandı.
Olgularda yaklaşık 10 dakika süreyle heparinle
muamele edilerek biocompatibıl hale getirilen
uygun çap ve boydaki biosentetik greft
materyalleri kullanıldı.
9. Aorto bifemoral bypass yapılan olgularda proximal greft
anastomozu biosentetik greft materyali şekilde
gösterildiği tarzda uç kısımlarından side to side
anastomoz tekniği ile birleştirilerek pantolon greft
şeklinde veya aortaya ayrı ayrı anastomoze edildi.
10. Postoperatif dönemde hastaların hepsine
antiplatelet tedavi (asetil salisilik asit ve veya
clopidogrel) başlandı ve yaklaşık 2 hafta süre
ile düşük molekül ağırlıklı heparin verildi.
Hastaların postoperatif takipleri 1. ay, 3. ay,
daha sonra her 6 ayda bir yapıldı.
Hastaların postoperatatif takipleri klinik
muayene, doppler USG, ve gerektiğinde MR
veya konvansiyonel anjiografi ile yapıldı.
11. Hastalardaki ortalama yaş 56,4 (min 12 ila maks
76) idi. Bu hastaların 11 ü erkek 3ü kadındı.
◦ 7 olguda batın içi veya ingüinal bölgede veya daha önce
konulmuş bypass greftinde enfeksiyon mevcuttu.
3 hastada aorto-femoral bypass greft okluzyonu ile birlikte
greft enfeksiyonu,
2 hastada aorto-enterik fistül,
1 ateşli silah yaralanmasına bağlı iliak pseudo anevrizma,
1 ateşli silah yaralanmasına bağlı intestinal yaralanma ile
birlikte infrarenal aortik yaralanma
Diğer 7 olgularda ise çeşitli sevyelerde aorto iliak
atherosiklerotik tıkayıcı damar hastalığı mevcuttu.
12. ◦ 19 greftten
5i aorto-femoro-popliteal,
4 ü aorto femoral
2 si aorto bifemoral,
3 ilio femoral,
1 i aotro-iliak
2 si ilio-femoro-popliteal pozisyonda kullanıldı.
13. Hastalarda ortalama takip süremiz 27.7 ay
(min 3- maks 49) idi.
Ortalama takip süreleri içinde greftlerin
primer açık kalma oranı 88.8 % olarak tespit
edildi.
Ortalama takip süresi içinde hiçbir greftte
anevrizmal dilatasyon gelişimi
gözlemlenmedi.
14. İlio-femoro-popliteal bypass yapılan ve
aorto-femoral bypass yapılan birer hastaya
erken greft trombozu nedeni ile greft
embolektomisi uygulandı.
◦ Embolektomi sonrası sekonder greft açıklık oranı 6
ayda %100 olarak tespit edildi.
1 hasta enfeksiyona bağlı septik şok ve
multipl organ yetmezliği nedeni ile
postperatif 12. günde kaybedildi.
Bu bahsedilen olgu hariç hiçbir greft
enfeksiyonu ve mortalite gözlemlenmedi.
15. Aorto-iliak, aorto-femoral veya ilio-femoral bypass gibi
nispeten büyük ve orta çaptaki arterleri ilgilendiren
vasküler rekonstrüktif prosedürlerde PTFE ve dacron gibi
sentetik greft materyalleri günümüzde başarıyla
kullanılmaktadır.
Ancak bu anatomik bölgelerde veya daha önceki greftte
enfeksiyon varlığında alternatif greft materyallerine ihtiyaç
duyulmaktadır.
Vasküler protez enfeksiyonları nispeten vasküler
cerrahinin nadir bir komplikasyonudur sentetik greftler
için rapor edilen enfeksiyon oranı ortalama %2.1 dir.
Abdominal kavitede bu oran % 0.5 ila % 2 olarak rapor
edilmekte distal ansatomotik bölgelerde özellikle de
femoral bölgede bu oran % 6 ya kadar çıkmaktadır.
16. Vasküler protez enfeksiyonu varlığında enfekte
greft materyalinin ve vasküler dokuların
rezeksiyonu ile birlikte uygun arteriyel
rekonstrüksiyon uygulanması günümüzde
kullanılan en geçerli yaklaşımdır.
Günümüzde bu vakalarda arteriyel
rekonstrüksiyon
◦ Ekstra -anatomik bypass la
◦ Enfekte greftin in situ replasmanı ile sağlanabilir.
Superfisyal femoral popliteal ven,
Arteriyel allogreftler
Homolog doku greftleri özelliklede ksenogreftler
**Bu greftlerin enfeksiyon direnci normal sentetik greftlere
göre daha fazla olmakla birlikte anevrizmatik dilatasyon
gelişimi oranları oldukça yüksektir
17. Çalışmamızda elde ettiğimiz veriler daha önceki greftte
enfeksiyon varlığında veya enfeksiyon riski yüksek olan
hastalarda biyosentetik greft kullanımının oldukça iyi sonuçlar
verdiğini göstermektedir.
Yayınladığımız seride greft enfeksiyonu sadece 1 olguda (%1.92)
gözlemlenmiştir, ancak bu olguda greft kontamine olmuş bir
bölgede kullanılmıştır.
Klinik gözlemlerimize benzer şekilde birçok çalışmada omniflow
greft kullanılan hastalarda greft enfeksiyon oranları oldukça
düşük bulunmaktadır.
Koch ve arkadaşları tarafından yayınlananan omniflow
biosentetik vasküler greftlerin alt ekstremitede kullanımı ile ilgili
274 vakalık büyük bir seride enfeksiyon oranı %0 olarak
bildirilmekte, Nakajima ve arkadaşlarınca yayınlanan 90 vakalık
başka bir seride ise ortalama 38 aylık takip süresi içinde sadece
2 hastada enfeksiyon bildirilmektedir.
18. Sunduğumuz vaka serisinde ortalama 27.7 aylık takip
süresince aorto-ilio-femoral revaskülarizasyon
uyguladığımız hiçbir hastada greftlerde anevrizmal
gelişim saptanmamıştır.
Omniflowla alt ekstremite revaskülarizasyonunda
yapılan bazı çalışmalarda bu oran bizim
bulgularımızla uyumlu olarak ortalama 1 yıllık takip
süresi içinde %0 olarak bildirilirken, 314 vakalık
büyük bir seride ortalama 46.4 ayda, %3,14
anevrizmal dilatasyon geliştiğ rapor edilmektedir.
Köpekler üzerinde yapılmış deneysel çalışmalarda
biosentetik vasküler greftlerin aortik, aortoiliak ve
common iliac pozisyonlarda 2 yılın üzerindeki açık
kalma oranları %100 ün üzerinde olduğu tespit
edilmiş ve bu süre içerisinde anevrizmal dilatasyon
gözlemlenmemiştir.
19. Sunduğumuz çalışmada primer greft açık kalma
oranları; ortalama 27.2 ayda 88.8 % olarak
bulunmuştur.
Koch ve arkadaşları omniflow I ve II biosentetik greft
kullanılan 274 olguluk bir seride 3 yıllık patensi
oranlarını
◦ diz üstü femoro-popliteal bypassta 61,9%,
◦ diz altı femoro-popliteal bypassta 55.4% olarak
bildirmektedir.
◦ Femoro-crural bypassta ise bu oran 2 yıllık takip süresinde
28.7% olarak bulunmuştur.
Bu sonuçlar bu greftin büyük ve orta çaplı arteriyel
rekonstriktif girişimlerde, periferik arteriyel
girişimlere oranla daha iyi sonuç verdiğini
düşündürmektedir.
20. Daha önce yapılan çalışmalar ve taktim
ettiğimiz hasta grubundaki sonuçlarımız
değerlendirildiğinde, biosentetik greftlerin;
◦ Enfeksiyon direncinin yüksek olması,
◦ Anevrizmal dejenerasyon gelişim oranlarının
oldukça düşük olması
◦ Uygun açık kalma oranları ile aorto-ilio-femoral
girişimlerde diğer greft materyallerine uygun bir
alternatif materyal olduğu kanaatine varılmıştır.
21. Dr. Tuğrul Göncü ve Arkadaşları
Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma
Hastanesi