SlideShare a Scribd company logo
1 of 58
Download to read offline
“İDEAL” HUKUK
NORMLARI TASARIMI :
NORMATİF HUKUK PERSPEKTİFİNDEN “İYİ KURALLAR”
PROF.DR.COŞKUN CAN AKTAN
Kaynak: Coşkun Can Aktan (Ed.)Hukuk ve İktisat ( Hukuk ve İktisat Yaklaşımı, Hukukun İktisadi Analizi ve Ekonomi Hukuku Üzerine İncelemeler),
İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları Yayınları, ekitap Serisi, 2020.
Sunumu Hazırlayan: Perihan Irmak ARBİLEN
Kurallar toplumsal düzenin gereğidir ve medeniyet yolculuğunun kilometre taşlarıdır. Bir
toplum ideal kurallara sahip olduğu veya en azından bu kurallara yaklaştığı ölçüde
medeniyet yolculuğunda bir mesafe kat etmiş sayılabilir.
• Fiilen yürürlükte olan kurallardır.
• Bir toplumun ya da ülkenin hukuki gelişmişlik
seviyesi konusunda bize bir fikir verebilir.
Pozitif
Hukuk
• “Olması gereken” ideal kuralları ifade eder.
Normatif
Hukuk
• Hukuki pozitivizmin sunduğu “hukukilik” ya da “kanunilik” ilkeleri
asla bize ideal hukuk kurallarının var olduğunu söyleyemez. İdeal
kurallar toplum vicdanında kabul gören, benimsenen, onaylanan,
desteklenen ve dolayısıyla meşruiyeti sorgulama konusu olmayan
kurallardır.
Peki o halde “ideal kurallar” ne demektir?
İdeal kurallarda bulunması gereken temel
ilkeler nelerdir?
TEMEL
İLKELER
Rasyonalit
e / Akla ve
Mantığa
Uygunluk
Basitlik
/
Yalınlık
Keyfi
Olmama
Açıklık /
Kesinlik
Genellik /
Tarafsızlık
Soyutlu
k
Adalet /
Eşitlik
Özgürlük
Sorumluluğu
n Şahsiliği
İlkesi /
Nisbilik İlkesi
/ Masumiyet
Karinesi
Laiklik
Bağlayıcılık /
Sağlamlık
Evrensellik
Uyumluluk
Geriye Doğru
Yürümezlik /
Müktesap
Hak
Düzenlilik /
Süreklilik /
İstikrar /
Öngörülebilirlik
Kıyas
Yapmama
İlkesi
Yargıç Bağımsızlığı
/ Yargıçların Nihai
Hakem Olmadığı
İlkesi / Hakim
Teminatı
Etkinlik
Uygulanabilirlik
ŞEKİL 1- İdeal kurallarda bulunması gereken temel ilkeler
RASYONALİTE / AKLA VE MANTIĞA UYGUNLUK
Akla ve mantığa uygunluk “rasyonalite
ilkesi” olarak adlandırılabilir.
Orta Çağ felsefesinin ve düşünce tarihinin en
önemli düşünürlerinden biri olan Thomas
Aquinas'ın dediği gibi kural akılla alakalı olan bir
şeydir.
"Akıllı olmayan hayvanlar bile akıllı
yaratıkların yaptığı gibi ebedi akıldan kendi
ölçülerinde belirli bir pay alırlar. Ancak, akıllı
yaratıklar bundan rasyonel ve entelektüel bir
çerçevede bir pay aldıklarından dolayı onların
ebedi hukuktan pay almalarına kanun adı
verilir, zira kanun akılla alakalı olan bir şeydir.
Akıllı olmayan yaratıklar ise ondan rasyonel
bir çerçevede pay almazlar.
Bu nedenle müşabehet yolu hariç onların
ebedi hukuktan pay almaları söz konusu
değildir...
Kanunlar pratik aklın bir gereğidir...”
Rasyonalite, Max Weber'in hukuk sosyolojisinde de önem arz etmektedir.
➢ Max Weber'in mantıksal-biçimsel rasyonalite olarak ifade ettiği bu ilke beş önermeden oluşmaktadır:
• Her somut yasal karar soyut bir hukuksal önermenin somut bir gerçek
durumuna uygulanması olmalıdır.
1
• Her somut durumda soyut hukuksal önermelerden hukuksal mantık yoluyla
karar çıkarmak mümkün olmalıdır.
2
• Hukuk gerçekte ya da fiilen hukuksal önermelerden oluşan aralıksız bir sistem
oluşturmalı veya en azından böyle bir aralıksız sistemmiş gibi ele alınmalıdır.
3
• Hukuksal açıdan rasyonel olarak açıklanmayacak ne varsa o hukuksal olarak da
geçersizdir.
4
• İnsanlara ait her sosyal eylem her zaman hukuksal önermelerin ya uygulaması ya
da icrası veya onun bir ihlali olarak görülmelidir.
• Zira hukuk sisteminin aralıksızlığı bütün sosyal davranışların aralıksız bir hukuksal
düzenlemesiyle sonuçlanmalıdır.
5
KEYFİ OLMAMA
Kurallar keyfi olamaz; keyfi olarak konulamaz ve keyfi
biçimde uygulanamaz. Bu ideal ilke hukuk doktrini
açısından keyfîlik olmaması (non-arbitrariness) ilkesi
olarak adlandırılır.
-Nullum crimen,
nulla poena sine
lege
“Kanunsuz suç,
kanunsuz ceza
olmaz.”
-Non servata forma
corruit actus
“Şekle
uyulmamışsa
muamele yıkılır.”
Mutlak keyfî iktidar ya da kurumsallaşmış sürekli yasalar olmaksızın yönetimden hiçbiri
toplumun ve yönetimin amaçlarıyla uyuşamaz; (…) insanların, herhangi birine ya da daha çok
kişiye kişilikleri ve servetleri üzerinde mutlak bir keyfî iktidar vermeyi ve yöneticilerinin ellerine,
sınırsız iradesini onlar üzerinde keyfî biçimde kullanması için bir güç koymayı, bunu yapmaya
yetecek bir iktidarları olsaydı bile, amaçlayacakları düşünülemez: … Dolayısıyla, Devlet hangi
yönetim biçimi altında olursa olsun, yönetici iktidarın, ilan edilmiş ve kabul edilmiş yasalarla
yönetmesi ve anlık kararlar ve belirsiz Kararnamelerle yönetmemesi gerekir.(…) Çünkü
yönetimin sahip olduğu iktidarın tümü sadece toplum yararına olduğundan, keyfî ve arzuya
dayalı olmaması gerekir, bundan dolayı da kurumsallaşmış ve yayınlanmış yasalarla
yürütülmesi gerekir: Böylece hem halk görevlerini bilebilir ve yasanın sınırları içinde emniyette
ve güvende olabilir, hem de yöneticiler kendi görev sınırları içinde tutulur ve ellerindeki iktidarı,
bilemeyecekleri ve kendileri tarafından da istenmeyen amaçlar için ve bu tür ölçülerle kullanma
eğiliminde olmazlar.
➢ Bu ilkeyi ilk işleyenlerin başında John Locke gelmektedir. Aydınlanma
çağının önemli düşünürlerinden biri olan Locke’un kendi sözleri ile
aktarmaya çalışalım:
Devletin vergi hukukundan suç ve ceza hukukuna kadar tüm
alanlarda işlem ve eylemlerini hukuka uygun olarak
gerçekleştirmesi ve keyfiyetten uzak hareket etmesi gerekir.
Örneğin vergi hukukunda hakim olan “kanunilik ilkesi” vergilerin ancak
kanunla konulacağını; suç ve ceza hukukunda hakim olan “kanunilik ilkesi”
ise kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceğini
ve ayrıca güvenlik tedbiri uygulanamayacağını ifade eder.
BASİTLİK / YALINLIK
Orta Çağ'da yaşamış ve karanlığı aydınlatmaya çalışan
düşünceleri yüzünden kilise tarafından mahkum edilmiş Occam
(Ockham)' lı William'ın çok bilinen "zorunluluk olmadıkça varlıkları
çoğaltmamak gerekir" sözü "Occam'ın usturası” olarak
adlandırılmaktadır. Ustura benzetmesinin mantığı, herhangi bir
sorunu çözmek için gereksiz olan fazlalıkların kesilip atılmasına
dayanmaktadır.
❖ Occam'ın "Her şeyin birbirine eşit olduğu bir ortamda, en basit
açıklama doğruya en yatkın olandır " şeklinde özetlenen bu
yaklaşımı basitlik ilkesi olarak da nitelendirilmektedir.
"Her şey olabildiğince basit bir
şekilde yapılmalı ama basitçe değil.”
Albert Einstein
Bu durumda hukuk
sisteminin
karmaşıklığı sonucu
artan işlem
maliyetleri de
azalmış olacaktır.
Devlet ve
vatandaşlar
açısından
anlaşılması ve
uygulanması
kolaylaşır.
Kurallar
basit ve
yalın
oldukça
AÇIKLIK / KESİNLİK
➢Açıklık ve kesinlik ilkesi kısmen basitlik ve yalınlık ilkesi ile karıştırılabilir.
Ancak aralarında belirgin bir farklılık vardır:
Kuralların herkes
tarafından önceden
bilinmesi, kurallara
uymanın veya
uymamanın sonuçlarının
açık ve kesin olması
önemlidir.
İdeal bir kuralın
neyi talep ettiği
muhatapları
tarafından kolayca
anlaşılabilir nitelikte
olmalıdır.
Bu bağlamda kural
koyucu belirsiz ve
geniş ifadeler
kullanmaktan
kaçınmalı, sade bir
dil kullanmalıdır.
Leges ab omnibus intellegi debent.
“Kanunlar herkes tarafından anlaşılabilir olmalıdır.”
Yasa önünde nöbet tutan bir bekçi vardır. Taşralı bir adam bir gün
ona gelip yasaya girme izni ister. Ancak bekçi, o anda izin
veremeyeceğini söyler. Adam düşünür ve daha sonra girip
giremeyeceğini sorar. "Olabilir" der bekçi, "ama şimdi olmaz." Bekçi
her zaman olduğu gibi açık duran kapının önünden çekilir ve adam
içeriye bakmak için eğilir. Bunu gören bekçi güler ve şöyle der:
"Mademki girmeyi bu kadar çok istiyorsun, benim yasağıma rağmen
içeriye girmeyi dene bakalım. Ama bil ki ben güçlüyüm. Üstelik
bekçilerin en küçüğüyüm. Her bir salona girişinde, biri diğerinden daha
güçlü bekçilere rastlayacaksın. Üçüncüsünden itibaren, onların
görüntüsüne ben bile katlanamıyorum." Taşralı adam böyle
güçlüklerin ortaya çıkacağını hiç ummamıştır. Yasanın herkese her
zaman açık olduğunu sanmıştır.
Franz Kafka'nın en önemli
eserlerinden "Dava” da geçen
hikaye
açıklık ilkesini nükteli biçimde
işlemektedir:
Henry C. Simons’a göre “kurallara karşı.
kararlar” tartışmalarında bir iktisatçının kurallar
cephesinde yer almalıdır.
Zira kararlar iradi-takdiri-ihtiyaridir ve en azından
belirli bir zaman dilimi için kesinlik arz etmez. Kararlar
otorite tarafından kolayca değiştirilebilir.
“İktisadi yaşam tanımlanmış kuralları olan bir oyun gibi düşünülmelidir… Kuralların yerine otoriteyi ikame etmek tehlikelidir… Bir
demokratik ve serbest-teşebbüs sistemi; istikrarlı bir çerçeveye sahip kesin kurallara sahip olmalı ve sadece tedrici değişimlere tabi
olmalıdır.”
Henry C. Simons
ANCAK Kuralların kesin olması onun hiç bir şekilde
değiştirilemeyeceği anlamına gelmemelidir!
• açıklık-belirlilik-kesinlik ilkelerini esas
almalı hangi şartlar ve durumlarda
değiştirilebileceği konularında bir
esnekliğe sahip olmalıdır.
• Esnekliği gözardı eden bir kesinlik
ideal bir kural olmaktan uzaklaşabilir.
İDEAL BİR
KURAL
GENELLİK / AYRIMCILIK YAPMAMA / TARAFSIZLIK
▪ Bir toplumda yaşayan insanlar arasında
cinsiyet, din, dil, ırk vb. ayrımı yapılmaksızın
herkese ayrım yapmadan, tarafsız ve aynı
şekilde uygulanan kurallar oluşturulmalıdır.
▪ Bu ilke gereği toplumda hiçbir kişiye,
gruba, zümreye ve saire özel bir ayrıcalık
tanınmamalıdır.
1. Herkes ırk, renk, cinsiyet,
dil, din, siyasal ya da başka
türden kanaat, ulusal ya da
toplumsal köken, mülkiyet,
doğuş veya başka türden statü
gibi herhangi bir ayrım
gözetilmeksizin, bu Bildirgede
belirtilen bütün hak ve
özgürlüklere sahiptir.
2. Ayrıca, bağımsız,
vesayet altında ya da kendi
kendini yönetemeyen ya da
egemenliği başka yollardan
sınırlanmış bir ülke olsun ya
da olmasın, bir kişinin
uyruğu olduğu ülke ya da
memleketin siyasal,
hukuksal ya da uluslararası
statüsüne dayanarak hiçbir
ayrım yapılamaz. "
Bütün bu durumlar
ideal bir kuralın sahip
olması gereken
özelliklerdir. Sonuç
olarak, ideal bir kural
her ne şekilde olursa
olsun ayrımcılığa imkan
tanımamalıdır.
Öte yandan, ideal bir kuralın sahip olması gereken en önemli
özelliklerin başında ayrımcılığa hiçbir şekilde taviz vermemesi
gelmektedir.
➢ 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi'nin 2. Maddesi'nde ayrımcılık yapmamaya şöyle
vurgu yapılmaktadır:
SOYUTLUK
❖ İdeal bir hukuk kuralı aynı özelliği gösteren
bütün durum için geçerli olmalı ve
uygulanmalıdır. Soyutluk özelliği ideal bir
kuralların sahip olması gereken diğer
özelliklerin de sağlanmasına hizmet edecektir.
❖ İdeal bir kuralda olması gereken soyutluk
özelliği “genellik ilkesi” ile birlikte tamamlayıcı
niteliktedir.
"Özgür bir toplumu muhafaza edebilecek böyle tek bir ilke vardır: Herkese
eşit biçimde tatbik edilebilir mahiyetteki genel soyut kuralların tatbikindeki
keyfiyet hariç, her türlü icbarın sıkı sıkıya önlemesi. "
Bireyin davranışları daima somut ve şahsidir, ancak söz konusu davranışları yönlendiren
kurallar genel ve soyut özelliktedir.Öte yandan Hayek kendiliğinden bir düzenin ortaya
çıkmasının soyut davranış kurallarının varlığını gerektirdiğini ifade etmektedir.
"Geçmişte...birçok
beklentilere kılavuzluk etmiş
olduğu farz edilen...kurallar,
sınırlı sayıdaki ilgili
durumlara işaret ediyor
olmak ve şimdi
uygulamalarından doğan
muayyen sonuçlara
bakılmaksızın tatbik edilebilir
olmak anlamında
soyutturlar.”
"İnsanları aynı uygarlığın
mensubu yapan ve barış
içinde bir arada yaşamalarını
ve çalışmalarını mümkün
kılan; kendi bireysel
amaçlarını gerçekleştirmeye
çalışırken somut sonuçlara
yönelik çabalarını yönlendiren
özgül parasal güdülerin aynı
soyut kurallarca
yönlendirilmesi ve tahdit
edilmesidir. "
• “Hukuk, Yasama ve Özgürlük,
Sosyal Adalet Serabı” isimli
eserinde ise soyut kuralların
önemine şöyle değinmiştir:
• "Hukuk, Yasama ve Özgürlük”, Cilt
1: Kurallar ve Düzen” isimli
eserinde kendiliğinden doğan
düzenin ayırt edici özelliklerinde şu
vurguyu yapmıştır:
ADALET / EŞİTLİK
Omnes homines
aequales sunt
“Bütün insanlar
eşittir.”
Nihil iniquis venali
iustitia
“Satın alınabilen
adaletten daha
kötü bir şey
olamaz.”
Ne bis in idem
crimen iudicetur
“Aynı suça iki defa
mahkûmiyet kararı
verilemez.”
John Rawls "A Theory of Justice” (Bir Adalet Kuramı)
isimli kitabında evrensel bir adalet teorisi ve temel adalet
ilkeleri geliştirmiştir.
➢ Rawls'a göre adalet, bireylerin en önemli erdemi
olmaktan öte toplumsal boyuta sahiptir ve toplumun
tüm kurumlarının birinci değeridir.
Bu düşünceden hareketle Rawls, toplumun tüm
kurumlarına yön verecek temel adalet ilkelerini şöyle
belirlemiştir:
Her insan, diğerleri için benzer bir özgürlük
sistemiyle uyumlu olan eşit temel özgürlüklerin en
geniş kapsamına ilişkin eşit bir hakka sahip
olmalıdır.
Sosyal ve ekonomik eşitsizlikler:
•1) Hem toplumun en dezavantajlı bireylerinin maksimum
yararına olacak şekilde,
• 2) Hem de herkese adil bir fırsat eşitliği koşulları altında
ve herkese açık görev ve makamlara bağlı olacak şekilde
düzenlenmelidir.
Adalet ve eşitlik kavramları çoğunlukla karıştırılmaktadır.
• Hukuk kurallarının hiçbir ayrım gözetmeden herkes için eşit şekilde geçerli olması gerekir.
• Eşitlikten bizim anlamamız gereken sahip olunan maddi/parasal varlıklar ya da
mülkiyet/servet yönünden eşitlik değil “kanun önünde eşitlik ” tir.
• Bir toplumda herkes yaş, cinsiyet, cinsellik, dil, ırk, etnik köken, din, inanç, ideoloji ve
saire farkı gözetilmeksizin hukuk önünde ve hak aramada eşit olmalıdır.
Rawls'ın adalet teorisinde her birey aynı hak ve özgürlüklere
sahiptir. Bununla birlikte sosyo-ekonomik eşitsizliklerin oldukları
toplumlarda Rawls, diğerlerine göre dezavantajlı bireylerin ön
plana alınmasına vurgu yapmaktadır.
ÖZGÜRLÜK
Bir kural insan özgürlüğünü belirli şartlarda sınırlayıcı olabilirse de
hiçbir zaman hak ve özgürlükleri hiçe sayan ve onları yok etmeye
yönelik olmamalıdır.
➢ Bir kural oluşturulurken temel felsefe özgürlüklerin korunması
olmalıdır.
İnfinita aestimatio est
libertatis .
“Özgürlüğün değeri
sonsuzdur.”
İnsanlar doğuştan
vazgeçilmez ve
devredilemez hak ve
özgürlüklere sahiptir.
Yaşam hakkı,
özgürlük ve
mülkiyet gibi
haklar doğal
haklardır.
Hukuk kuralları
oluşturulurken
ve uygulanırken
“doğal haklar”
esas alınmalıdır.
Günlük yaşamda çeşitli sebeplerle özgürlükler sınırlandırılabilmekte ve ihlal
edilebilmektedir. Devletlerin özgürlükler üzerine kolayca ve keyfice getirdiği
sınırlama ya da ihlallerden birisi güvenlik gerekçesidir.
Ancak güvenlik, hiçbir zaman özgürlükleri ikinci plana atan ya da iteleyen bir
temel amaç olamaz ve olmamalıdır.
SORUMLULUĞUN ŞAHSİLİĞİ İLKESİ / NİSBİLİK İLKESİ /
MASUMİYET KARİNESİ
Her birey sadece kendi eylemlerinden sorumludur; başka
bireyleri bağlamaz. Bir bireyin hukuk kurallarını ihlal etmesi
dolayısıyla yakınları ve çevresi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz
ve “kolektif ceza sorumluluğu” mantığı ile suçlu kabul
edilemez.
“Aksi kanıtlanıncaya kadar
bir kimsenin iyi niyetli
olduğu karinedir.”
“İspat yükü davacıya aittir.”
“Şüpheden sanık
yararlanır.”
Quilibet praesumitur bonus, usque
dum probetur contrarium
Actori incumbit onus probandi In dubio pro reo
borçların şahsiliği / borçların nisbiliği ilkesi esastır.
Borçlar hukuku
açısından da
Genel bir ilke olarak borç, borç
ilişkisinin tarafları arasında
hüküm doğurur; 3. kişiler bir borç
ilişkisi ile bağlanamaz.
Bir borcun ödenmemesinden dolayı
borç sahibinin herhangi bir yakını
sorumlu tutulamaz; her borç sadece
sahibini bağlar.
Suç ve ceza hukuku
açısından
masumiyet karinesi (suçsuzluk ilkesi) esastır.
Aksi kanıtlanıncaya kadar bir
kimsenin kötü niyetli ya da suçlu
olduğu bir ön kabul ya da varsayım
olarak benimsenemez.
Hiçbir kimse, suçlu olduğu
mahkemenin kesinleşmiş hükmü ile
sabit oluncaya kadar suçlu ilan
edilemez ve mahkumiyete tabi
tutulamaz.
Suç ve ceza hukukunun
diğer önemli ilkelerinden
biri de suç ve cezanın
şahsiliği ilkesidir.
Kişi ancak kendisinin işlediği
fiiller nedeniyle sorumlu
tutulabilir, başkasının işlediği
fillere iştirak etmedikçe
sorumlu tutulamaz.
Suç ve ceza hukukunda
yer alan şüpheden sanık
yararlanır ilkesi de
önemlidir.
Yargılanan kişinin suça konu teşkil
eden eylemi sabit olmadığı (kesin
deliller olmadığı) sürece veya suç
eylemi ile bir irtibatının olup
olmadığı hususunda şüphe
ortadan kaldırılmadığı sürece kişi
suçlu ilan edilemez.
Belirtilen durumlar çerçevesinde
bu ilkenin gereği yargılamada
beraat kararı verilmesidir.
Suç ve ceza hukuku doktrini
açısından iddia edenin ispat
külfeti ilkesi de önem taşır.
Hiçbir iddia peşinen doğru
kabul edilip, aksinin ispatının
aleyhinde iddia olunan tarafa
yüklenmesi gibi durum kabul
edilemez
Bir taraf eğer diğer tarafın suçlu
olduğunu iddia ediyorsa bunun
ispat külfeti ( açık ve kesin
delillerle izah etmek vs.)
kendisine aittir.
DÜZENLİLİK / SÜREKLİLİK / İSTİKRAR /
ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK
Kuralların çok sık değişikliklere konu olmaması ve en
azından belirli bir zaman dilimi dahilinde yürürlükte
kalacağı hususunda bir öngörülebilirlik sunması
önemlidir.
“Bir devletin yasamasına ya da üstün iktidarına
sahip olan her kimse, anlık kararlarla değil
yayınlanmış ve halk tarafından bilinen
kurumsallaşmış sürekli yasalarla; uzlaşmazlıkları
bu yasalara göre karara bağlayacak tarafsız ve
dürüst yargıçlarla yönetmekle … yükümlüdür.”
Öngörülebilirlik ilkesi
Bu ilke kuralların varlık
sebeplerinden biri olan
belirsizliği azaltmalarının
gereğidir.
Toplumu oluşturan bireyler
diğer bireylerin ne yapacağını
tahmin edemediklerinde ortak
bir iş yapamaz hale gelirler.
«..kuralların genel olarak (herkese ve her yerde) uygulanacağı
şeklindeki bilginin birey açısından anlamı, netice bakımından, fiilin
farklı formları ve yöneldiği amaçların ona yeni özellikler
kazandırması keyfiyetidir. Birey arzu ettiği her ne amaç mevzu
bahis ise onun için kullanabileceği insan mamülü sebep-sonuç
ilişkilerinden haberdar olur... Her birinde dair bilgisi onu
eylemlerinin neticelerinin ne olacağını önceden görmeye muktedir
kılar ve güvenle planlar yapmasına yardım eder.»
FRIEDRICH A. VON HAYEK
BAĞLAYICILIK / SAĞLAMLIK
«Anayasa, toplumun
kurucu ve üstün kararı
olduğundan, toplum
içindeki bütün pozitif
yasaları öncelediğinden ve
bütün olarak halka bağlı
olduğundan hiçbir ast
iktidar anayasayı
değiştiremez.»
Kurallarda düzenlilik,
süreklilik bir başka
temel ilkeye ihtiyaç
gösterir. «Bağlayıcılık
ilkesi»
Bağlayıcılık ilkesi
iktidarın güç ve
yetkilerinin hukuk
kuralları ile bağlı
olmasını ifade eder.
Bağlayıcılık
teriminin hukuk
doktrini açısında
özel bir önemi
vardır.
«...Hukuk, insanları belirli eylemleri yapmaya sevk
eden ya da belirli eylemleri yapmaktan meneden bir
tedbir ve kuraldır. Lex (kanun) ligare (bağlamak,
menetmek) kökünden gelmektedir; zira her hangi bir
kişiyi eyleme geçmekten meneder. İnsan
davranışlarının sınırı ve kuralı insan davranışlarının
özü olan akıldır. Zira insan davranışlarındaki tüm
konularda temel ilke olan ve amaçlara yönelten akla
aittir. … hukuk akılla alakalı bir şeydir.»
Thomas Aquinas
Locke’un ifadeleri bugün modern hukukta “anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü
ilkesi”; “devletler hukukunun iç hukuka üstünlüğü ilkesi” ve “uluslararası
sözleşmelerin kanunlardan üstün olması ilkesi” şeklinde onay görmüştür.
«Güç söz konusu olduğunda insana güven bir tarafa bırakmalı ve insanın kötülük
yapmasını engellemek için onu anayasanın zincirlerine bağlamalıyız»
THOMAS JEFFERSON
«Üstün iktidarın, yani yasamanın yerleştirilmesine bağlı olan yönetim biçiminden
dolayı ast bir iktidarın üstün bir iktidara emretmesi ya da üstün iktidar dışında bir
iktidarın yasalar yapmasını tasavvur etmek olanaksız olduğundan, devlet biçimi,
yasalar yapma iktidarının yerleştirildiği yere bağlıdır.»
JOHN LOCKE
Anayasacılık felsefesi ve anayasa hukuku açısından
önemli bir kavrama da değinmeliyiz: “sağlamlaştırma”
Sağlamlaştırma ilkesi anayasanın
bağlayıcılığını güvence altına
alan bir ilkedir.
• Aksi takdirde anayasa içerisindeki bir ilke ya da kural
siyasal yönetimlerin parlamentoda çoğunluğu ele
geçirmesi halinde kolayca değiştirilebilir.
Bunu engellemenin yolu anayasal
kuralların bir kısmının kolayca
değiştirilemeyecek normlara
bağlanmasıdır.
Kaliteli çoğunluk kuralı, referandum, çift
meclis sistemi, görev ve yetki
sınırlandırılması vs bu konudaki araçlardan
bazılarıdır. Yazılı olma durumu da
sağlamlaştırma için önem taşır, ancak
zaruri bir şart değildir.
• Yazılı olmayan anayasaların yazılı
anayasalardan çok daha etkili bir
“anayasal hukuk devleti” ortaya
çıkardığı tarihsel tecrübelerden
bilinmektedir.
Anayasanın hiçbir
sağlamlaştırma
güvencesine
sahip
olmamasının ana
sakıncası
anayasal istikrarı
bozma
tehlikesidir.
Aşırı ve katı kurallar
ise tam tersine
anayasal kelepçe
görevi görür ve
anayasal esneklik
tamamen ortadan
kalkar.
Bu sorunları ortadan
kaldıracak ve
anayasa
değişikliklerinde
dinamik etkinlik
sağlayacak kurallar
ve kurumlar
oluşturmak
önemlidir.
Hiçbir değişikliğe
izin vermeyen bir
ölümsüz anayasa iyi
bir anayasa olamaz;
aynı şekilde siyasal
yönetimlerin elinde
oyuncak olan bir
anayasa da
saygınlığını,
güvenilirliğini ve
bağlayıcılığını
yitirmiş olur.
EVRENSELLİK
Evrensellik ilkesinin hukuk açısından
önemini ilk vurgulayanlardan biri
Roma İmparatorluğu döneminin büyük
hukukçularından
Marcus Tullius Cicero’dur:
“Hukuk ne insanların fikirlerinin bir
ürünüdür ne de halkın bir kararıdır …
bütün evrene hükmeden ebedi ve
ezeli bir şeydir.”
Evrensellik, bir kuralın her yerde geçerliliğine ifade eden bir kavramdır. Tüm toplumlarda
geçerli bir kural sistemi yaratmak elbette kolay değildir. Evrensellik ile kast edilen, kuralların
bütün medeni kurallara nüfuz etmiş olan anlayış ve değerleri yansıtmasıdır.
“Evrensellik nedir? Ahlaki evrensellik, kişinin yaşam
biçimini diğer yaşam formlarının meşru talepleri
karşısında relativize etmesi, yabancılara ve ötekilere
kendisine tanınan aynı hakları tanıması, kendi
kimliğini evrenselleştirme noktasında ısrarlı
olmaması, farklı kimlikleri dışlamaması, ve hoşgörü
alanlarının bugün olduğundan çok daha geniş bir
şekilde düzenlenmesi anlamına gelmektedir.”
Jürgen Habermas
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun, İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesi'ni ilan etme amacı, esasen ideal
kuralların sahip olması gereken evrensellik özelliğini
de yansıtmaktadır:
"İnsanlık topluluğunun bütün bireyleriyle kuruluşlarının
bu bildirgeyi her zaman göz önünde tutarak eğitim ve
öğretim yoluyla bu hak ve özgürlüklere saygıyı
geliştirmeye, giderek artan ulusal ve uluslararası
önlemlerle gerek üye devletlerin halkları ve gerekse bu
devletlerin yönetimi altındaki ülkeler halkları arasında bu
hakların dünyaca etkin olarak tanınmasını ve
uygulanmasını sağlamaya çaba göstermeleri amacıyla
tüm halklar ve uluslar için ortak ideal ölçüleri belirleyen
bu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan eder. "
LAİKLİK
İdeal bir devlet
yönetiminde kurallar dinler
ve inançlardan bağımsız
evrensel hukuk kurallarına
dayalı olmalıdır. Bir ülke
vatandaşlarının
çoğunluğunun ya da sözde
tamamının belirli bir dine
mensubiyeti iddia edilerek
dini kuralların hukuk
kuralları haline
dönüştürülmesi asla kabul
edilemez.
Laiklik din ve
devlet ve aynı
zamanda din ve
hukuk arasındaki
ilişkiyi şu şekilde
tanımlar:
Aynı şekilde teokrasi ile
demokrasi arasında bir
bağ kurularak seçim ve
oylama mekanizması
gibi araçlar kullanılmak
suretiyle dini kuralların
devlet yönetiminde
halim olmasına
meşruiyet
kazandırmaya çalışmak
yanlıştır.
Sonuç olarak ideal hukuk kuralları her bir insanın hangi din
veya inanca bağlı olduğu gözetilmeksizin ve tüm insanları
kapsayacak şekilde düzenlenir.
“Bizler laik hukuku güçlü bir şekilde oluşturmalı ve güven altına almalıyız.”
Martin Luther
UYUMLULUK
İdeal kurallar, uygulanacağı toplumun değer yargılarına,
gelenek ve göreneklerine aykırı olmamalıdır. Teorik anlamda ise
kast edilen formel kurallar ile enformel kurallar arasındaki
uyumdur.
Uyumluluk ilkesini yerellik/millilik ilkesi olarak yorumlayıp
evrensellik ilkesi ile çatışacağını söyleyemeyiz. Evrensellik ilkesi
esasen zaman ve mekan açısından yerel ve milli değerleri göz
ardı etmeden bir üstünlüğe sahip olmalıdır. Nasıl ki hukuk
normları hiyerarşisi açısından anayasa kanunlara göre bir
üstünlüğe sahip ise aynı şekilde evrensel normlar da ulusal/yerel
mevzuat ve kanunlara göre bir üstünlüğe sahip olmalıdır.
"Kanunlar uygulandıkları milletlere
öylesine uygun düşmeli ki, başka bir
millete uygun düşmesi çok büyük bir
tesadüfe bağlı olmalı. "
Charles-Louis De Secondat, Baron de
Montesquieu
1748 tarihli "Kanunların Ruhu Üzerine” isimli eserinde
Charles-Louis De Secondat, Baron de Montesquieu uyumluluk
özelliği ile ilgili şu vurguyu yapmıştır:
• «Bir ayaklanmada, herhangi bir tarafı tutmayan kişiyi ihanetle
suçlayan Solon Kanunu, olağanüstü bir kanun olarak göründü.
Ama o sırada, Yunanistan'ın içinde bulunduğu şartlara dikkat
etmek gerek. Ülke küçük küçük devletlere bölünmüştü: İç
anlaşmazlıkların sık sık olageldiği bir devlette, ihtiyatlı kişilerin
her şeyden el ayak çekmeleri ihtimali vardı. Böylece olaylar
aşırı bir hal alabilirdi; işte yasacı bundan korkuyordu.»
UYGULANABİLİRLİK
Tam ve doğru olarak gerçekleştirilemeyen veya
uygulanamayan bir kural ideal bir kurak kabul
edilemez.
Kanunlarda “yapmakla yükümlüdür”,
“mecburiyetindedir”, “zorundadır” gibi emredici
ifadeler yer almasının akıl ve mantıkla bağdaşan
bir açıklaması olmalıdır.
Öte yandan yasalar esasen “ileriye doğru” olarak
uygulanırlar. Bu ilkenin de ihlal edilerek
kanunların geriye doğru yürütülmesi doğru
değildir.
“Bir insan olarak, devletin anayasasının bir ilkesi olarak insanların özgürlüğü
aşağıdaki formül ile ifade edilebilir. Hiç kimse kendi mutluluk anlayışına göre
beni mutlu olmaya zorlayamaz, pratikte uygulanabilir genel hukuk kuralları
içinde, yani kendisinin yararlandığı hakların aynısını başkalarına da
tanıyarak, başkalarının özgürlüğü ile uzlaşabilen benzer bir amacı güden
diğer kişilerin özgürlüğüne tecavüz etmediği sürece herkes kendisinin uygun
bulduğu yol ile mutluluğu arayabilir.”
GERİYE DOĞRU YÜRÜMEZLİK / MÜKTESAP HAK
Bir hak daha doğumu anında hukuka uygun
bir çerçevede tanımlanmışsa ve zaman
içerisinde kişi lehine bir takım lehte sonuçlar
doğurmuşsa daha sonra yürürlüğe konulacak
yasalar ile bu kazanılmış haklar geriye
alınamaz.
Kazanılmış haklar esastır ve hukuk güvencesi
altında olmalıdır.
Aynı şekilde bir mevzuat değişikliği (anayasa, yasa vs.) yapılarak
hukuk kuralları geriye doğru yürütülerek kişiye alehte bir takım
yükümlülükler ve/veya sorumluluklar yüklenemez.
Bir başka ifadeyle bir yürütme organının “kanunların makable
şamil olmaması” ya da “geriye yürümezlik ilkesi” ilkesi ideal
hukuk kurallarının olmazsa olmaz ilkelerinden birisidir.
KIYAS YAPMAMA İLKESİ
Hukuki güvenlik ilkesinin bir diğer önemli unsurudur.
➢ Hukuk doktrini açısından kıyas, kanunda belirli bir fiili durum için yürürlükte olan
bir kuralın, o durumla benzerlik arz eden ancak hakkında bir karar ya da hüküm
bulunmayan başka bir durumu uygulanmasıdır.
İdeal bir hukuk düzeninde kıyas yasağı ilkesi hukukun tüm alanlarında
geçerli olmalıdır.
Örneğin, suç ve ceza hukuku açısında kanunda açıkça yazılmayan bir fiilin, kanunda
suç olarak tanzim edilen bir fiile benzetilerek cezalandırılması kabul edilemez.
Ceza hukukunda kıyas
yasağına yer verilmesinin ana
gerekçesi “kanunsuz suç ve
ceza olmaz” ilkesidir.
Aynı şekilde vergi hukukunda
kıyasa başvurulması, hukuk
devletinin hukuki güvenlik
ilkesi ve vergilerin yasallığı
ilkesine aykırıdır.
• Söz konusu hukuk doktrinlerine göre genel olarak faydacılık felsefesi temelinde etkinlik maksimizasyonu ve sosyal refahın
optimizasyonunun sağlanması temel hedeftir.
ETKİNLİK
Yargıçlar karar verirken
toplumsal zarara neden
olmayacak ve toplumsal
refah kaybını ortadan
kaldıracak şekilde kararlar
almalı ve uygulamalıdırlar.
Örneğin: haksız fiil hukuku
ya da sorumluluk hukuku
kişilerin kusur ve kusursuz
sorumluluk alanlarını
belirlerken aynı zamanda
iktisadi faktörleri de göz
önünde bulundurmalıdır.
Iustitiae dilatio est quaedem negatio.
“Geciken adalet onun reddi demektir.”
Burada bizim geniş anlamda anlamamız gereken şudur:
• Vergi ile ilgili hukuki düzenlemeler yapılırken vergi
maliyetlerinin de en aza indirilmesi hususu dikkate alınmalıdır.
Etkinlik ilkesini vergi hukuku
bağlamında açıklayabiliriz.
Adam Smith’in Milletlerin
Zenginliği eserinde dört temel
vergileme ilkelerini açıklarken
etkinlik ilkesini şu şekilde
vurgulamaktadır:
«Halkın cebinden çıkan para ile devlet hazinesine giren para
birbirinden çok farklı olmamalıdır. Herhangi bir vergi
uygulanırken, halkın cebinden çıkan para ile devlet hazinesine
giren para birbirinden farklı olabilir. Vergi ile ilgili çok sayıda
vergi memuru istihdam edilmesi sonucu bu durum ortaya
çıkabilir; vergi memurlarına ödenen maaşlar, toplanan vergilerin
önemli bir kısmını oluşturabilir.»
YARGIÇ BAĞIMSIZLIĞI /
YARGIÇLARIN NİHAİ HAKEM OLMADIĞI İLKESİ /
HAKİM TEMİNATI
«Yargıçları kim yargılayacak?»
(Quis custodiet ipsos custodies.)
Latin Atasözü
Thomas
Jefferson
“Yargıçların tüm anayasal
meselelerde nihai hakem olduklarını
düşünmek tehlikeli bir doktrindir. Bu
bizi oligarşik despotizme götürür.”
“Yasama iktidarı, yapacağı baskı yasalarını yine kendisi
baskı yaparak uygularsa o yerde özgürlük kalmaz. Yargı
yasama ile birleşmişse, kişinin ne canı ne de özgürlüğü
güvencede olur, çünkü yargıç aynı zamanda yasa
koyucudur ve keyfince karar verebilir. Yargıç yürütme
iktidarına sahipse, yargıç bir zorba olur.”
Charles-Louis De Secondat, Baron de Montesquieu

More Related Content

Similar to “İDEAL” HUKUK NORMLARI TASARIMI: NORMATİF HUKUK PERSPEKTİFİNDEN “İYİ KURALLAR”

ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ VE JOHN LOCKE
ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ VE JOHN LOCKEANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ VE JOHN LOCKE
ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ VE JOHN LOCKECOSKUN CAN AKTAN
 
ANAYASAL HUKUK DEVLETİ VE ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ: JOHN ...
ANAYASAL HUKUK DEVLETİ VE ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ:  JOHN ...ANAYASAL HUKUK DEVLETİ VE ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ:  JOHN ...
ANAYASAL HUKUK DEVLETİ VE ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ: JOHN ...COSKUN CAN AKTAN
 
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARI
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARIHUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARI
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARICOSKUN CAN AKTAN
 
hukuka-giris-1-2hft-9hos-IWu1.pptxًbbjnb
hukuka-giris-1-2hft-9hos-IWu1.pptxًbbjnbhukuka-giris-1-2hft-9hos-IWu1.pptxًbbjnb
hukuka-giris-1-2hft-9hos-IWu1.pptxًbbjnbJihaneJihane10
 
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARI
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARIHUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARI
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARICOSKUN CAN AKTAN
 
Türkiye'de yargı teşkilatı.pptx
Türkiye'de yargı teşkilatı.pptxTürkiye'de yargı teşkilatı.pptx
Türkiye'de yargı teşkilatı.pptxHamzaAte
 
ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ
ANAYASAL VERGİ  HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİANAYASAL VERGİ  HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ
ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİCOSKUN CAN AKTAN
 
ANAYASAL HUKUK DEVLETİ: SİYASAL GÜCÜN SINIRLANDIRILMASINDA HUKUKDIŞI ARAÇLAR ...
ANAYASAL HUKUK DEVLETİ: SİYASAL GÜCÜN SINIRLANDIRILMASINDA HUKUKDIŞI ARAÇLAR ...ANAYASAL HUKUK DEVLETİ: SİYASAL GÜCÜN SINIRLANDIRILMASINDA HUKUKDIŞI ARAÇLAR ...
ANAYASAL HUKUK DEVLETİ: SİYASAL GÜCÜN SINIRLANDIRILMASINDA HUKUKDIŞI ARAÇLAR ...COSKUN CAN AKTAN
 
ANAYASAL İKTİSAT ve VERGİLEMEDE HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİ
ANAYASAL İKTİSAT ve VERGİLEMEDE HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİANAYASAL İKTİSAT ve VERGİLEMEDE HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİ
ANAYASAL İKTİSAT ve VERGİLEMEDE HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİCOSKUN CAN AKTAN
 
HUKUKUN AMACI NEDİR ve NE OLMALIDIR? ADALET Mİ, ETKİNLİK Mİ?
HUKUKUN AMACI NEDİR ve NE OLMALIDIR? ADALET Mİ, ETKİNLİK Mİ?HUKUKUN AMACI NEDİR ve NE OLMALIDIR? ADALET Mİ, ETKİNLİK Mİ?
HUKUKUN AMACI NEDİR ve NE OLMALIDIR? ADALET Mİ, ETKİNLİK Mİ?COSKUN CAN AKTAN
 
Demokratik Cumhuriyet
Demokratik CumhuriyetDemokratik Cumhuriyet
Demokratik Cumhuriyetarge32
 
ANAYASAL POLİTİK İKTİSAT'IN METODOLOJİK İLKELERİ
ANAYASAL POLİTİK İKTİSAT'IN METODOLOJİK İLKELERİANAYASAL POLİTİK İKTİSAT'IN METODOLOJİK İLKELERİ
ANAYASAL POLİTİK İKTİSAT'IN METODOLOJİK İLKELERİCOSKUN CAN AKTAN
 
KURAMSAL SOSYOLOJİ: KURALLAR
KURAMSAL SOSYOLOJİ: KURALLARKURAMSAL SOSYOLOJİ: KURALLAR
KURAMSAL SOSYOLOJİ: KURALLARCOSKUN CAN AKTAN
 
JURİSPRUDENCE: HUKUK DOKTRİNİ ÜZERİNE YAKLAŞIMLAR
JURİSPRUDENCE: HUKUK DOKTRİNİ ÜZERİNE YAKLAŞIMLARJURİSPRUDENCE: HUKUK DOKTRİNİ ÜZERİNE YAKLAŞIMLAR
JURİSPRUDENCE: HUKUK DOKTRİNİ ÜZERİNE YAKLAŞIMLARCOSKUN CAN AKTAN
 
siyaset felsefesi.pptx
siyaset felsefesi.pptxsiyaset felsefesi.pptx
siyaset felsefesi.pptxAhmet570775
 
SİYASAL HASTALIKLARLA MÜCADELE STRATEJİLERİ
SİYASAL HASTALIKLARLA MÜCADELE STRATEJİLERİSİYASAL HASTALIKLARLA MÜCADELE STRATEJİLERİ
SİYASAL HASTALIKLARLA MÜCADELE STRATEJİLERİCOSKUN CAN AKTAN
 
ömer ismihan 20060450
ömer ismihan 20060450ömer ismihan 20060450
ömer ismihan 20060450Omar İsmihan
 

Similar to “İDEAL” HUKUK NORMLARI TASARIMI: NORMATİF HUKUK PERSPEKTİFİNDEN “İYİ KURALLAR” (20)

ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ VE JOHN LOCKE
ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ VE JOHN LOCKEANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ VE JOHN LOCKE
ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ VE JOHN LOCKE
 
ANAYASAL HUKUK DEVLETİ VE ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ: JOHN ...
ANAYASAL HUKUK DEVLETİ VE ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ:  JOHN ...ANAYASAL HUKUK DEVLETİ VE ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ:  JOHN ...
ANAYASAL HUKUK DEVLETİ VE ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ: JOHN ...
 
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARI
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARIHUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARI
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARI
 
hukuka-giris-1-2hft-9hos-IWu1.pptxًbbjnb
hukuka-giris-1-2hft-9hos-IWu1.pptxًbbjnbhukuka-giris-1-2hft-9hos-IWu1.pptxًbbjnb
hukuka-giris-1-2hft-9hos-IWu1.pptxًbbjnb
 
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARI
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARIHUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARI
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARI
 
Türkiye'de yargı teşkilatı.pptx
Türkiye'de yargı teşkilatı.pptxTürkiye'de yargı teşkilatı.pptx
Türkiye'de yargı teşkilatı.pptx
 
ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ
ANAYASAL VERGİ  HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİANAYASAL VERGİ  HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ
ANAYASAL VERGİ HUKUKU’NUN FELSEFİ TEMELLERİ
 
ANAYASAL HUKUK DEVLETİ: SİYASAL GÜCÜN SINIRLANDIRILMASINDA HUKUKDIŞI ARAÇLAR ...
ANAYASAL HUKUK DEVLETİ: SİYASAL GÜCÜN SINIRLANDIRILMASINDA HUKUKDIŞI ARAÇLAR ...ANAYASAL HUKUK DEVLETİ: SİYASAL GÜCÜN SINIRLANDIRILMASINDA HUKUKDIŞI ARAÇLAR ...
ANAYASAL HUKUK DEVLETİ: SİYASAL GÜCÜN SINIRLANDIRILMASINDA HUKUKDIŞI ARAÇLAR ...
 
ANAYASAL İKTİSAT ve VERGİLEMEDE HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİ
ANAYASAL İKTİSAT ve VERGİLEMEDE HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİANAYASAL İKTİSAT ve VERGİLEMEDE HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİ
ANAYASAL İKTİSAT ve VERGİLEMEDE HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİ
 
HUKUKUN AMACI NEDİR ve NE OLMALIDIR? ADALET Mİ, ETKİNLİK Mİ?
HUKUKUN AMACI NEDİR ve NE OLMALIDIR? ADALET Mİ, ETKİNLİK Mİ?HUKUKUN AMACI NEDİR ve NE OLMALIDIR? ADALET Mİ, ETKİNLİK Mİ?
HUKUKUN AMACI NEDİR ve NE OLMALIDIR? ADALET Mİ, ETKİNLİK Mİ?
 
Demokratik Cumhuriyet
Demokratik CumhuriyetDemokratik Cumhuriyet
Demokratik Cumhuriyet
 
ANAYASAL POLİTİK İKTİSAT'IN METODOLOJİK İLKELERİ
ANAYASAL POLİTİK İKTİSAT'IN METODOLOJİK İLKELERİANAYASAL POLİTİK İKTİSAT'IN METODOLOJİK İLKELERİ
ANAYASAL POLİTİK İKTİSAT'IN METODOLOJİK İLKELERİ
 
KURAMSAL SOSYOLOJİ: KURALLAR
KURAMSAL SOSYOLOJİ: KURALLARKURAMSAL SOSYOLOJİ: KURALLAR
KURAMSAL SOSYOLOJİ: KURALLAR
 
Vergi harcamaları
Vergi harcamalarıVergi harcamaları
Vergi harcamaları
 
JURİSPRUDENCE: HUKUK DOKTRİNİ ÜZERİNE YAKLAŞIMLAR
JURİSPRUDENCE: HUKUK DOKTRİNİ ÜZERİNE YAKLAŞIMLARJURİSPRUDENCE: HUKUK DOKTRİNİ ÜZERİNE YAKLAŞIMLAR
JURİSPRUDENCE: HUKUK DOKTRİNİ ÜZERİNE YAKLAŞIMLAR
 
siyaset felsefesi.pptx
siyaset felsefesi.pptxsiyaset felsefesi.pptx
siyaset felsefesi.pptx
 
SİYASAL HASTALIKLARLA MÜCADELE STRATEJİLERİ
SİYASAL HASTALIKLARLA MÜCADELE STRATEJİLERİSİYASAL HASTALIKLARLA MÜCADELE STRATEJİLERİ
SİYASAL HASTALIKLARLA MÜCADELE STRATEJİLERİ
 
Denge denetleme nedir
Denge denetleme nedir Denge denetleme nedir
Denge denetleme nedir
 
ömer ismihan 20060450
ömer ismihan 20060450ömer ismihan 20060450
ömer ismihan 20060450
 
İletişim hukuku 2 - hukuki temeller pdf
İletişim hukuku   2 - hukuki temeller pdfİletişim hukuku   2 - hukuki temeller pdf
İletişim hukuku 2 - hukuki temeller pdf
 

More from COSKUN CAN AKTAN

İKTİSAT VE MATEMATİK: İKTİSADIN MATEMATİZASYONU
İKTİSAT VE MATEMATİK: İKTİSADIN MATEMATİZASYONUİKTİSAT VE MATEMATİK: İKTİSADIN MATEMATİZASYONU
İKTİSAT VE MATEMATİK: İKTİSADIN MATEMATİZASYONUCOSKUN CAN AKTAN
 
İKTİSAT YOLUNU MU KAYBETTİ?
İKTİSAT YOLUNU MU KAYBETTİ?İKTİSAT YOLUNU MU KAYBETTİ?
İKTİSAT YOLUNU MU KAYBETTİ?COSKUN CAN AKTAN
 
PATERNALİZMİN DOĞUŞU VE YÜKSELİŞİ
PATERNALİZMİN DOĞUŞU VE YÜKSELİŞİPATERNALİZMİN DOĞUŞU VE YÜKSELİŞİ
PATERNALİZMİN DOĞUŞU VE YÜKSELİŞİCOSKUN CAN AKTAN
 
PATERNAL DEVLET VE ‘’İYİNİYETLİ’’ İYİLİKSEVERLİK DESPOTİZMİ ÜZERİNE
PATERNAL DEVLET VE ‘’İYİNİYETLİ’’ İYİLİKSEVERLİK DESPOTİZMİ ÜZERİNEPATERNAL DEVLET VE ‘’İYİNİYETLİ’’ İYİLİKSEVERLİK DESPOTİZMİ ÜZERİNE
PATERNAL DEVLET VE ‘’İYİNİYETLİ’’ İYİLİKSEVERLİK DESPOTİZMİ ÜZERİNECOSKUN CAN AKTAN
 
PATERNALİZM: PATERNAL DEVLET ANLAYIŞI
PATERNALİZM: PATERNAL DEVLET ANLAYIŞIPATERNALİZM: PATERNAL DEVLET ANLAYIŞI
PATERNALİZM: PATERNAL DEVLET ANLAYIŞICOSKUN CAN AKTAN
 
İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU GENİŞLEME
İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU  GENİŞLEMEİKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU  GENİŞLEME
İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU GENİŞLEMECOSKUN CAN AKTAN
 
İKTİSAT NEREYE? QUO VADIS?
İKTİSAT NEREYE? QUO VADIS?İKTİSAT NEREYE? QUO VADIS?
İKTİSAT NEREYE? QUO VADIS?COSKUN CAN AKTAN
 
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR? İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR? COSKUN CAN AKTAN
 
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?COSKUN CAN AKTAN
 
MATEMATİKSEL FORMALİZM ÜZERİNE ELEŞTİRİ
MATEMATİKSEL FORMALİZM ÜZERİNE ELEŞTİRİMATEMATİKSEL FORMALİZM ÜZERİNE ELEŞTİRİ
MATEMATİKSEL FORMALİZM ÜZERİNE ELEŞTİRİCOSKUN CAN AKTAN
 
İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU GENİŞLEME...
İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU GENİŞLEME... İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU GENİŞLEME...
İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU GENİŞLEME... COSKUN CAN AKTAN
 
EMPERYAL İKTİSAT: İKTİSAT BİLİMİNDE EMPERYALİZM
EMPERYAL İKTİSAT: İKTİSAT BİLİMİNDE EMPERYALİZMEMPERYAL İKTİSAT: İKTİSAT BİLİMİNDE EMPERYALİZM
EMPERYAL İKTİSAT: İKTİSAT BİLİMİNDE EMPERYALİZMCOSKUN CAN AKTAN
 
EMPERYAL BİLİM: İKTİSAT
EMPERYAL BİLİM: İKTİSATEMPERYAL BİLİM: İKTİSAT
EMPERYAL BİLİM: İKTİSATCOSKUN CAN AKTAN
 
İKTİSAT BİLİMİ, AKADEMİK TAYLORİZM VE AKADEMİK PLÜRALİZM
İKTİSAT BİLİMİ, AKADEMİK TAYLORİZM VE AKADEMİK PLÜRALİZMİKTİSAT BİLİMİ, AKADEMİK TAYLORİZM VE AKADEMİK PLÜRALİZM
İKTİSAT BİLİMİ, AKADEMİK TAYLORİZM VE AKADEMİK PLÜRALİZMCOSKUN CAN AKTAN
 
KEYFİ-SINIRSIZ VERGİLEME VE YASAL SOYGUN
KEYFİ-SINIRSIZ VERGİLEME VE YASAL SOYGUNKEYFİ-SINIRSIZ VERGİLEME VE YASAL SOYGUN
KEYFİ-SINIRSIZ VERGİLEME VE YASAL SOYGUNCOSKUN CAN AKTAN
 
VERGİLEMENİN SINIRLARI VE ANAYASAL KURAL ÖNERİLERİ
VERGİLEMENİN SINIRLARI VE ANAYASAL KURAL ÖNERİLERİVERGİLEMENİN SINIRLARI VE ANAYASAL KURAL ÖNERİLERİ
VERGİLEMENİN SINIRLARI VE ANAYASAL KURAL ÖNERİLERİCOSKUN CAN AKTAN
 

More from COSKUN CAN AKTAN (20)

İKTİSAT VE MATEMATİK: İKTİSADIN MATEMATİZASYONU
İKTİSAT VE MATEMATİK: İKTİSADIN MATEMATİZASYONUİKTİSAT VE MATEMATİK: İKTİSADIN MATEMATİZASYONU
İKTİSAT VE MATEMATİK: İKTİSADIN MATEMATİZASYONU
 
İKTİSAT YOLUNU MU KAYBETTİ?
İKTİSAT YOLUNU MU KAYBETTİ?İKTİSAT YOLUNU MU KAYBETTİ?
İKTİSAT YOLUNU MU KAYBETTİ?
 
PATERNALİZMİN DOĞUŞU VE YÜKSELİŞİ
PATERNALİZMİN DOĞUŞU VE YÜKSELİŞİPATERNALİZMİN DOĞUŞU VE YÜKSELİŞİ
PATERNALİZMİN DOĞUŞU VE YÜKSELİŞİ
 
PATERNALİZM
PATERNALİZMPATERNALİZM
PATERNALİZM
 
PATERNALİZM FELSEFESİ
PATERNALİZM FELSEFESİ PATERNALİZM FELSEFESİ
PATERNALİZM FELSEFESİ
 
PATERNALİZM TÜRLERİ
PATERNALİZM TÜRLERİPATERNALİZM TÜRLERİ
PATERNALİZM TÜRLERİ
 
PATERNAL DEVLET VE ‘’İYİNİYETLİ’’ İYİLİKSEVERLİK DESPOTİZMİ ÜZERİNE
PATERNAL DEVLET VE ‘’İYİNİYETLİ’’ İYİLİKSEVERLİK DESPOTİZMİ ÜZERİNEPATERNAL DEVLET VE ‘’İYİNİYETLİ’’ İYİLİKSEVERLİK DESPOTİZMİ ÜZERİNE
PATERNAL DEVLET VE ‘’İYİNİYETLİ’’ İYİLİKSEVERLİK DESPOTİZMİ ÜZERİNE
 
PATERNALİZM: PATERNAL DEVLET ANLAYIŞI
PATERNALİZM: PATERNAL DEVLET ANLAYIŞIPATERNALİZM: PATERNAL DEVLET ANLAYIŞI
PATERNALİZM: PATERNAL DEVLET ANLAYIŞI
 
İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU GENİŞLEME
İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU  GENİŞLEMEİKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU  GENİŞLEME
İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU GENİŞLEME
 
İKTİSAT NEREYE? QUO VADIS?
İKTİSAT NEREYE? QUO VADIS?İKTİSAT NEREYE? QUO VADIS?
İKTİSAT NEREYE? QUO VADIS?
 
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR? İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?
 
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?
İKTİSAT NEREYE GİDİYOR?
 
MATEMATİKSEL FORMALİZM ÜZERİNE ELEŞTİRİ
MATEMATİKSEL FORMALİZM ÜZERİNE ELEŞTİRİMATEMATİKSEL FORMALİZM ÜZERİNE ELEŞTİRİ
MATEMATİKSEL FORMALİZM ÜZERİNE ELEŞTİRİ
 
İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU GENİŞLEME...
İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU GENİŞLEME... İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU GENİŞLEME...
İKTİSAT: DOĞA BİLİMLERİ’NE DOĞRU GENİŞLEME...
 
EMPERYAL İKTİSAT: İKTİSAT BİLİMİNDE EMPERYALİZM
EMPERYAL İKTİSAT: İKTİSAT BİLİMİNDE EMPERYALİZMEMPERYAL İKTİSAT: İKTİSAT BİLİMİNDE EMPERYALİZM
EMPERYAL İKTİSAT: İKTİSAT BİLİMİNDE EMPERYALİZM
 
EMPERYAL BİLİM: İKTİSAT
EMPERYAL BİLİM: İKTİSATEMPERYAL BİLİM: İKTİSAT
EMPERYAL BİLİM: İKTİSAT
 
İKTİSAT BİLİMİ, AKADEMİK TAYLORİZM VE AKADEMİK PLÜRALİZM
İKTİSAT BİLİMİ, AKADEMİK TAYLORİZM VE AKADEMİK PLÜRALİZMİKTİSAT BİLİMİ, AKADEMİK TAYLORİZM VE AKADEMİK PLÜRALİZM
İKTİSAT BİLİMİ, AKADEMİK TAYLORİZM VE AKADEMİK PLÜRALİZM
 
KEYFİ-SINIRSIZ VERGİLEME VE YASAL SOYGUN
KEYFİ-SINIRSIZ VERGİLEME VE YASAL SOYGUNKEYFİ-SINIRSIZ VERGİLEME VE YASAL SOYGUN
KEYFİ-SINIRSIZ VERGİLEME VE YASAL SOYGUN
 
VERGİLEMENİN SINIRLARI
VERGİLEMENİN SINIRLARIVERGİLEMENİN SINIRLARI
VERGİLEMENİN SINIRLARI
 
VERGİLEMENİN SINIRLARI VE ANAYASAL KURAL ÖNERİLERİ
VERGİLEMENİN SINIRLARI VE ANAYASAL KURAL ÖNERİLERİVERGİLEMENİN SINIRLARI VE ANAYASAL KURAL ÖNERİLERİ
VERGİLEMENİN SINIRLARI VE ANAYASAL KURAL ÖNERİLERİ
 

“İDEAL” HUKUK NORMLARI TASARIMI: NORMATİF HUKUK PERSPEKTİFİNDEN “İYİ KURALLAR”

  • 1. “İDEAL” HUKUK NORMLARI TASARIMI : NORMATİF HUKUK PERSPEKTİFİNDEN “İYİ KURALLAR” PROF.DR.COŞKUN CAN AKTAN Kaynak: Coşkun Can Aktan (Ed.)Hukuk ve İktisat ( Hukuk ve İktisat Yaklaşımı, Hukukun İktisadi Analizi ve Ekonomi Hukuku Üzerine İncelemeler), İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları Yayınları, ekitap Serisi, 2020. Sunumu Hazırlayan: Perihan Irmak ARBİLEN
  • 2. Kurallar toplumsal düzenin gereğidir ve medeniyet yolculuğunun kilometre taşlarıdır. Bir toplum ideal kurallara sahip olduğu veya en azından bu kurallara yaklaştığı ölçüde medeniyet yolculuğunda bir mesafe kat etmiş sayılabilir. • Fiilen yürürlükte olan kurallardır. • Bir toplumun ya da ülkenin hukuki gelişmişlik seviyesi konusunda bize bir fikir verebilir. Pozitif Hukuk • “Olması gereken” ideal kuralları ifade eder. Normatif Hukuk
  • 3. • Hukuki pozitivizmin sunduğu “hukukilik” ya da “kanunilik” ilkeleri asla bize ideal hukuk kurallarının var olduğunu söyleyemez. İdeal kurallar toplum vicdanında kabul gören, benimsenen, onaylanan, desteklenen ve dolayısıyla meşruiyeti sorgulama konusu olmayan kurallardır. Peki o halde “ideal kurallar” ne demektir? İdeal kurallarda bulunması gereken temel ilkeler nelerdir?
  • 4. TEMEL İLKELER Rasyonalit e / Akla ve Mantığa Uygunluk Basitlik / Yalınlık Keyfi Olmama Açıklık / Kesinlik Genellik / Tarafsızlık Soyutlu k Adalet / Eşitlik Özgürlük Sorumluluğu n Şahsiliği İlkesi / Nisbilik İlkesi / Masumiyet Karinesi Laiklik Bağlayıcılık / Sağlamlık Evrensellik Uyumluluk Geriye Doğru Yürümezlik / Müktesap Hak Düzenlilik / Süreklilik / İstikrar / Öngörülebilirlik Kıyas Yapmama İlkesi Yargıç Bağımsızlığı / Yargıçların Nihai Hakem Olmadığı İlkesi / Hakim Teminatı Etkinlik Uygulanabilirlik ŞEKİL 1- İdeal kurallarda bulunması gereken temel ilkeler
  • 5. RASYONALİTE / AKLA VE MANTIĞA UYGUNLUK
  • 6. Akla ve mantığa uygunluk “rasyonalite ilkesi” olarak adlandırılabilir. Orta Çağ felsefesinin ve düşünce tarihinin en önemli düşünürlerinden biri olan Thomas Aquinas'ın dediği gibi kural akılla alakalı olan bir şeydir.
  • 7. "Akıllı olmayan hayvanlar bile akıllı yaratıkların yaptığı gibi ebedi akıldan kendi ölçülerinde belirli bir pay alırlar. Ancak, akıllı yaratıklar bundan rasyonel ve entelektüel bir çerçevede bir pay aldıklarından dolayı onların ebedi hukuktan pay almalarına kanun adı verilir, zira kanun akılla alakalı olan bir şeydir. Akıllı olmayan yaratıklar ise ondan rasyonel bir çerçevede pay almazlar. Bu nedenle müşabehet yolu hariç onların ebedi hukuktan pay almaları söz konusu değildir... Kanunlar pratik aklın bir gereğidir...”
  • 8. Rasyonalite, Max Weber'in hukuk sosyolojisinde de önem arz etmektedir. ➢ Max Weber'in mantıksal-biçimsel rasyonalite olarak ifade ettiği bu ilke beş önermeden oluşmaktadır: • Her somut yasal karar soyut bir hukuksal önermenin somut bir gerçek durumuna uygulanması olmalıdır. 1 • Her somut durumda soyut hukuksal önermelerden hukuksal mantık yoluyla karar çıkarmak mümkün olmalıdır. 2 • Hukuk gerçekte ya da fiilen hukuksal önermelerden oluşan aralıksız bir sistem oluşturmalı veya en azından böyle bir aralıksız sistemmiş gibi ele alınmalıdır. 3 • Hukuksal açıdan rasyonel olarak açıklanmayacak ne varsa o hukuksal olarak da geçersizdir. 4 • İnsanlara ait her sosyal eylem her zaman hukuksal önermelerin ya uygulaması ya da icrası veya onun bir ihlali olarak görülmelidir. • Zira hukuk sisteminin aralıksızlığı bütün sosyal davranışların aralıksız bir hukuksal düzenlemesiyle sonuçlanmalıdır. 5
  • 9. KEYFİ OLMAMA Kurallar keyfi olamaz; keyfi olarak konulamaz ve keyfi biçimde uygulanamaz. Bu ideal ilke hukuk doktrini açısından keyfîlik olmaması (non-arbitrariness) ilkesi olarak adlandırılır. -Nullum crimen, nulla poena sine lege “Kanunsuz suç, kanunsuz ceza olmaz.” -Non servata forma corruit actus “Şekle uyulmamışsa muamele yıkılır.”
  • 10. Mutlak keyfî iktidar ya da kurumsallaşmış sürekli yasalar olmaksızın yönetimden hiçbiri toplumun ve yönetimin amaçlarıyla uyuşamaz; (…) insanların, herhangi birine ya da daha çok kişiye kişilikleri ve servetleri üzerinde mutlak bir keyfî iktidar vermeyi ve yöneticilerinin ellerine, sınırsız iradesini onlar üzerinde keyfî biçimde kullanması için bir güç koymayı, bunu yapmaya yetecek bir iktidarları olsaydı bile, amaçlayacakları düşünülemez: … Dolayısıyla, Devlet hangi yönetim biçimi altında olursa olsun, yönetici iktidarın, ilan edilmiş ve kabul edilmiş yasalarla yönetmesi ve anlık kararlar ve belirsiz Kararnamelerle yönetmemesi gerekir.(…) Çünkü yönetimin sahip olduğu iktidarın tümü sadece toplum yararına olduğundan, keyfî ve arzuya dayalı olmaması gerekir, bundan dolayı da kurumsallaşmış ve yayınlanmış yasalarla yürütülmesi gerekir: Böylece hem halk görevlerini bilebilir ve yasanın sınırları içinde emniyette ve güvende olabilir, hem de yöneticiler kendi görev sınırları içinde tutulur ve ellerindeki iktidarı, bilemeyecekleri ve kendileri tarafından da istenmeyen amaçlar için ve bu tür ölçülerle kullanma eğiliminde olmazlar. ➢ Bu ilkeyi ilk işleyenlerin başında John Locke gelmektedir. Aydınlanma çağının önemli düşünürlerinden biri olan Locke’un kendi sözleri ile aktarmaya çalışalım:
  • 11. Devletin vergi hukukundan suç ve ceza hukukuna kadar tüm alanlarda işlem ve eylemlerini hukuka uygun olarak gerçekleştirmesi ve keyfiyetten uzak hareket etmesi gerekir. Örneğin vergi hukukunda hakim olan “kanunilik ilkesi” vergilerin ancak kanunla konulacağını; suç ve ceza hukukunda hakim olan “kanunilik ilkesi” ise kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceğini ve ayrıca güvenlik tedbiri uygulanamayacağını ifade eder.
  • 12. BASİTLİK / YALINLIK Orta Çağ'da yaşamış ve karanlığı aydınlatmaya çalışan düşünceleri yüzünden kilise tarafından mahkum edilmiş Occam (Ockham)' lı William'ın çok bilinen "zorunluluk olmadıkça varlıkları çoğaltmamak gerekir" sözü "Occam'ın usturası” olarak adlandırılmaktadır. Ustura benzetmesinin mantığı, herhangi bir sorunu çözmek için gereksiz olan fazlalıkların kesilip atılmasına dayanmaktadır. ❖ Occam'ın "Her şeyin birbirine eşit olduğu bir ortamda, en basit açıklama doğruya en yatkın olandır " şeklinde özetlenen bu yaklaşımı basitlik ilkesi olarak da nitelendirilmektedir.
  • 13.
  • 14. "Her şey olabildiğince basit bir şekilde yapılmalı ama basitçe değil.” Albert Einstein Bu durumda hukuk sisteminin karmaşıklığı sonucu artan işlem maliyetleri de azalmış olacaktır. Devlet ve vatandaşlar açısından anlaşılması ve uygulanması kolaylaşır. Kurallar basit ve yalın oldukça
  • 15. AÇIKLIK / KESİNLİK ➢Açıklık ve kesinlik ilkesi kısmen basitlik ve yalınlık ilkesi ile karıştırılabilir. Ancak aralarında belirgin bir farklılık vardır: Kuralların herkes tarafından önceden bilinmesi, kurallara uymanın veya uymamanın sonuçlarının açık ve kesin olması önemlidir. İdeal bir kuralın neyi talep ettiği muhatapları tarafından kolayca anlaşılabilir nitelikte olmalıdır. Bu bağlamda kural koyucu belirsiz ve geniş ifadeler kullanmaktan kaçınmalı, sade bir dil kullanmalıdır. Leges ab omnibus intellegi debent. “Kanunlar herkes tarafından anlaşılabilir olmalıdır.”
  • 16. Yasa önünde nöbet tutan bir bekçi vardır. Taşralı bir adam bir gün ona gelip yasaya girme izni ister. Ancak bekçi, o anda izin veremeyeceğini söyler. Adam düşünür ve daha sonra girip giremeyeceğini sorar. "Olabilir" der bekçi, "ama şimdi olmaz." Bekçi her zaman olduğu gibi açık duran kapının önünden çekilir ve adam içeriye bakmak için eğilir. Bunu gören bekçi güler ve şöyle der: "Mademki girmeyi bu kadar çok istiyorsun, benim yasağıma rağmen içeriye girmeyi dene bakalım. Ama bil ki ben güçlüyüm. Üstelik bekçilerin en küçüğüyüm. Her bir salona girişinde, biri diğerinden daha güçlü bekçilere rastlayacaksın. Üçüncüsünden itibaren, onların görüntüsüne ben bile katlanamıyorum." Taşralı adam böyle güçlüklerin ortaya çıkacağını hiç ummamıştır. Yasanın herkese her zaman açık olduğunu sanmıştır. Franz Kafka'nın en önemli eserlerinden "Dava” da geçen hikaye açıklık ilkesini nükteli biçimde işlemektedir:
  • 17. Henry C. Simons’a göre “kurallara karşı. kararlar” tartışmalarında bir iktisatçının kurallar cephesinde yer almalıdır. Zira kararlar iradi-takdiri-ihtiyaridir ve en azından belirli bir zaman dilimi için kesinlik arz etmez. Kararlar otorite tarafından kolayca değiştirilebilir. “İktisadi yaşam tanımlanmış kuralları olan bir oyun gibi düşünülmelidir… Kuralların yerine otoriteyi ikame etmek tehlikelidir… Bir demokratik ve serbest-teşebbüs sistemi; istikrarlı bir çerçeveye sahip kesin kurallara sahip olmalı ve sadece tedrici değişimlere tabi olmalıdır.” Henry C. Simons
  • 18. ANCAK Kuralların kesin olması onun hiç bir şekilde değiştirilemeyeceği anlamına gelmemelidir! • açıklık-belirlilik-kesinlik ilkelerini esas almalı hangi şartlar ve durumlarda değiştirilebileceği konularında bir esnekliğe sahip olmalıdır. • Esnekliği gözardı eden bir kesinlik ideal bir kural olmaktan uzaklaşabilir. İDEAL BİR KURAL
  • 19. GENELLİK / AYRIMCILIK YAPMAMA / TARAFSIZLIK ▪ Bir toplumda yaşayan insanlar arasında cinsiyet, din, dil, ırk vb. ayrımı yapılmaksızın herkese ayrım yapmadan, tarafsız ve aynı şekilde uygulanan kurallar oluşturulmalıdır. ▪ Bu ilke gereği toplumda hiçbir kişiye, gruba, zümreye ve saire özel bir ayrıcalık tanınmamalıdır.
  • 20.
  • 21. 1. Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu Bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir. 2. Ayrıca, bağımsız, vesayet altında ya da kendi kendini yönetemeyen ya da egemenliği başka yollardan sınırlanmış bir ülke olsun ya da olmasın, bir kişinin uyruğu olduğu ülke ya da memleketin siyasal, hukuksal ya da uluslararası statüsüne dayanarak hiçbir ayrım yapılamaz. " Bütün bu durumlar ideal bir kuralın sahip olması gereken özelliklerdir. Sonuç olarak, ideal bir kural her ne şekilde olursa olsun ayrımcılığa imkan tanımamalıdır. Öte yandan, ideal bir kuralın sahip olması gereken en önemli özelliklerin başında ayrımcılığa hiçbir şekilde taviz vermemesi gelmektedir. ➢ 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 2. Maddesi'nde ayrımcılık yapmamaya şöyle vurgu yapılmaktadır:
  • 22. SOYUTLUK ❖ İdeal bir hukuk kuralı aynı özelliği gösteren bütün durum için geçerli olmalı ve uygulanmalıdır. Soyutluk özelliği ideal bir kuralların sahip olması gereken diğer özelliklerin de sağlanmasına hizmet edecektir. ❖ İdeal bir kuralda olması gereken soyutluk özelliği “genellik ilkesi” ile birlikte tamamlayıcı niteliktedir.
  • 23. "Özgür bir toplumu muhafaza edebilecek böyle tek bir ilke vardır: Herkese eşit biçimde tatbik edilebilir mahiyetteki genel soyut kuralların tatbikindeki keyfiyet hariç, her türlü icbarın sıkı sıkıya önlemesi. " Bireyin davranışları daima somut ve şahsidir, ancak söz konusu davranışları yönlendiren kurallar genel ve soyut özelliktedir.Öte yandan Hayek kendiliğinden bir düzenin ortaya çıkmasının soyut davranış kurallarının varlığını gerektirdiğini ifade etmektedir.
  • 24. "Geçmişte...birçok beklentilere kılavuzluk etmiş olduğu farz edilen...kurallar, sınırlı sayıdaki ilgili durumlara işaret ediyor olmak ve şimdi uygulamalarından doğan muayyen sonuçlara bakılmaksızın tatbik edilebilir olmak anlamında soyutturlar.” "İnsanları aynı uygarlığın mensubu yapan ve barış içinde bir arada yaşamalarını ve çalışmalarını mümkün kılan; kendi bireysel amaçlarını gerçekleştirmeye çalışırken somut sonuçlara yönelik çabalarını yönlendiren özgül parasal güdülerin aynı soyut kurallarca yönlendirilmesi ve tahdit edilmesidir. " • “Hukuk, Yasama ve Özgürlük, Sosyal Adalet Serabı” isimli eserinde ise soyut kuralların önemine şöyle değinmiştir: • "Hukuk, Yasama ve Özgürlük”, Cilt 1: Kurallar ve Düzen” isimli eserinde kendiliğinden doğan düzenin ayırt edici özelliklerinde şu vurguyu yapmıştır:
  • 25. ADALET / EŞİTLİK Omnes homines aequales sunt “Bütün insanlar eşittir.” Nihil iniquis venali iustitia “Satın alınabilen adaletten daha kötü bir şey olamaz.” Ne bis in idem crimen iudicetur “Aynı suça iki defa mahkûmiyet kararı verilemez.”
  • 26. John Rawls "A Theory of Justice” (Bir Adalet Kuramı) isimli kitabında evrensel bir adalet teorisi ve temel adalet ilkeleri geliştirmiştir. ➢ Rawls'a göre adalet, bireylerin en önemli erdemi olmaktan öte toplumsal boyuta sahiptir ve toplumun tüm kurumlarının birinci değeridir. Bu düşünceden hareketle Rawls, toplumun tüm kurumlarına yön verecek temel adalet ilkelerini şöyle belirlemiştir: Her insan, diğerleri için benzer bir özgürlük sistemiyle uyumlu olan eşit temel özgürlüklerin en geniş kapsamına ilişkin eşit bir hakka sahip olmalıdır. Sosyal ve ekonomik eşitsizlikler: •1) Hem toplumun en dezavantajlı bireylerinin maksimum yararına olacak şekilde, • 2) Hem de herkese adil bir fırsat eşitliği koşulları altında ve herkese açık görev ve makamlara bağlı olacak şekilde düzenlenmelidir.
  • 27. Adalet ve eşitlik kavramları çoğunlukla karıştırılmaktadır. • Hukuk kurallarının hiçbir ayrım gözetmeden herkes için eşit şekilde geçerli olması gerekir. • Eşitlikten bizim anlamamız gereken sahip olunan maddi/parasal varlıklar ya da mülkiyet/servet yönünden eşitlik değil “kanun önünde eşitlik ” tir. • Bir toplumda herkes yaş, cinsiyet, cinsellik, dil, ırk, etnik köken, din, inanç, ideoloji ve saire farkı gözetilmeksizin hukuk önünde ve hak aramada eşit olmalıdır. Rawls'ın adalet teorisinde her birey aynı hak ve özgürlüklere sahiptir. Bununla birlikte sosyo-ekonomik eşitsizliklerin oldukları toplumlarda Rawls, diğerlerine göre dezavantajlı bireylerin ön plana alınmasına vurgu yapmaktadır.
  • 28. ÖZGÜRLÜK Bir kural insan özgürlüğünü belirli şartlarda sınırlayıcı olabilirse de hiçbir zaman hak ve özgürlükleri hiçe sayan ve onları yok etmeye yönelik olmamalıdır. ➢ Bir kural oluşturulurken temel felsefe özgürlüklerin korunması olmalıdır. İnfinita aestimatio est libertatis . “Özgürlüğün değeri sonsuzdur.” İnsanlar doğuştan vazgeçilmez ve devredilemez hak ve özgürlüklere sahiptir. Yaşam hakkı, özgürlük ve mülkiyet gibi haklar doğal haklardır. Hukuk kuralları oluşturulurken ve uygulanırken “doğal haklar” esas alınmalıdır.
  • 29. Günlük yaşamda çeşitli sebeplerle özgürlükler sınırlandırılabilmekte ve ihlal edilebilmektedir. Devletlerin özgürlükler üzerine kolayca ve keyfice getirdiği sınırlama ya da ihlallerden birisi güvenlik gerekçesidir. Ancak güvenlik, hiçbir zaman özgürlükleri ikinci plana atan ya da iteleyen bir temel amaç olamaz ve olmamalıdır.
  • 30. SORUMLULUĞUN ŞAHSİLİĞİ İLKESİ / NİSBİLİK İLKESİ / MASUMİYET KARİNESİ Her birey sadece kendi eylemlerinden sorumludur; başka bireyleri bağlamaz. Bir bireyin hukuk kurallarını ihlal etmesi dolayısıyla yakınları ve çevresi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz ve “kolektif ceza sorumluluğu” mantığı ile suçlu kabul edilemez. “Aksi kanıtlanıncaya kadar bir kimsenin iyi niyetli olduğu karinedir.” “İspat yükü davacıya aittir.” “Şüpheden sanık yararlanır.” Quilibet praesumitur bonus, usque dum probetur contrarium Actori incumbit onus probandi In dubio pro reo
  • 31. borçların şahsiliği / borçların nisbiliği ilkesi esastır. Borçlar hukuku açısından da Genel bir ilke olarak borç, borç ilişkisinin tarafları arasında hüküm doğurur; 3. kişiler bir borç ilişkisi ile bağlanamaz. Bir borcun ödenmemesinden dolayı borç sahibinin herhangi bir yakını sorumlu tutulamaz; her borç sadece sahibini bağlar. Suç ve ceza hukuku açısından masumiyet karinesi (suçsuzluk ilkesi) esastır. Aksi kanıtlanıncaya kadar bir kimsenin kötü niyetli ya da suçlu olduğu bir ön kabul ya da varsayım olarak benimsenemez. Hiçbir kimse, suçlu olduğu mahkemenin kesinleşmiş hükmü ile sabit oluncaya kadar suçlu ilan edilemez ve mahkumiyete tabi tutulamaz.
  • 32. Suç ve ceza hukukunun diğer önemli ilkelerinden biri de suç ve cezanın şahsiliği ilkesidir. Kişi ancak kendisinin işlediği fiiller nedeniyle sorumlu tutulabilir, başkasının işlediği fillere iştirak etmedikçe sorumlu tutulamaz. Suç ve ceza hukukunda yer alan şüpheden sanık yararlanır ilkesi de önemlidir. Yargılanan kişinin suça konu teşkil eden eylemi sabit olmadığı (kesin deliller olmadığı) sürece veya suç eylemi ile bir irtibatının olup olmadığı hususunda şüphe ortadan kaldırılmadığı sürece kişi suçlu ilan edilemez. Belirtilen durumlar çerçevesinde bu ilkenin gereği yargılamada beraat kararı verilmesidir. Suç ve ceza hukuku doktrini açısından iddia edenin ispat külfeti ilkesi de önem taşır. Hiçbir iddia peşinen doğru kabul edilip, aksinin ispatının aleyhinde iddia olunan tarafa yüklenmesi gibi durum kabul edilemez Bir taraf eğer diğer tarafın suçlu olduğunu iddia ediyorsa bunun ispat külfeti ( açık ve kesin delillerle izah etmek vs.) kendisine aittir.
  • 33. DÜZENLİLİK / SÜREKLİLİK / İSTİKRAR / ÖNGÖRÜLEBİLİRLİK Kuralların çok sık değişikliklere konu olmaması ve en azından belirli bir zaman dilimi dahilinde yürürlükte kalacağı hususunda bir öngörülebilirlik sunması önemlidir.
  • 34. “Bir devletin yasamasına ya da üstün iktidarına sahip olan her kimse, anlık kararlarla değil yayınlanmış ve halk tarafından bilinen kurumsallaşmış sürekli yasalarla; uzlaşmazlıkları bu yasalara göre karara bağlayacak tarafsız ve dürüst yargıçlarla yönetmekle … yükümlüdür.”
  • 35. Öngörülebilirlik ilkesi Bu ilke kuralların varlık sebeplerinden biri olan belirsizliği azaltmalarının gereğidir. Toplumu oluşturan bireyler diğer bireylerin ne yapacağını tahmin edemediklerinde ortak bir iş yapamaz hale gelirler. «..kuralların genel olarak (herkese ve her yerde) uygulanacağı şeklindeki bilginin birey açısından anlamı, netice bakımından, fiilin farklı formları ve yöneldiği amaçların ona yeni özellikler kazandırması keyfiyetidir. Birey arzu ettiği her ne amaç mevzu bahis ise onun için kullanabileceği insan mamülü sebep-sonuç ilişkilerinden haberdar olur... Her birinde dair bilgisi onu eylemlerinin neticelerinin ne olacağını önceden görmeye muktedir kılar ve güvenle planlar yapmasına yardım eder.» FRIEDRICH A. VON HAYEK
  • 36.
  • 37. BAĞLAYICILIK / SAĞLAMLIK «Anayasa, toplumun kurucu ve üstün kararı olduğundan, toplum içindeki bütün pozitif yasaları öncelediğinden ve bütün olarak halka bağlı olduğundan hiçbir ast iktidar anayasayı değiştiremez.»
  • 38. Kurallarda düzenlilik, süreklilik bir başka temel ilkeye ihtiyaç gösterir. «Bağlayıcılık ilkesi» Bağlayıcılık ilkesi iktidarın güç ve yetkilerinin hukuk kuralları ile bağlı olmasını ifade eder. Bağlayıcılık teriminin hukuk doktrini açısında özel bir önemi vardır. «...Hukuk, insanları belirli eylemleri yapmaya sevk eden ya da belirli eylemleri yapmaktan meneden bir tedbir ve kuraldır. Lex (kanun) ligare (bağlamak, menetmek) kökünden gelmektedir; zira her hangi bir kişiyi eyleme geçmekten meneder. İnsan davranışlarının sınırı ve kuralı insan davranışlarının özü olan akıldır. Zira insan davranışlarındaki tüm konularda temel ilke olan ve amaçlara yönelten akla aittir. … hukuk akılla alakalı bir şeydir.» Thomas Aquinas
  • 39. Locke’un ifadeleri bugün modern hukukta “anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesi”; “devletler hukukunun iç hukuka üstünlüğü ilkesi” ve “uluslararası sözleşmelerin kanunlardan üstün olması ilkesi” şeklinde onay görmüştür. «Güç söz konusu olduğunda insana güven bir tarafa bırakmalı ve insanın kötülük yapmasını engellemek için onu anayasanın zincirlerine bağlamalıyız» THOMAS JEFFERSON «Üstün iktidarın, yani yasamanın yerleştirilmesine bağlı olan yönetim biçiminden dolayı ast bir iktidarın üstün bir iktidara emretmesi ya da üstün iktidar dışında bir iktidarın yasalar yapmasını tasavvur etmek olanaksız olduğundan, devlet biçimi, yasalar yapma iktidarının yerleştirildiği yere bağlıdır.» JOHN LOCKE
  • 40. Anayasacılık felsefesi ve anayasa hukuku açısından önemli bir kavrama da değinmeliyiz: “sağlamlaştırma” Sağlamlaştırma ilkesi anayasanın bağlayıcılığını güvence altına alan bir ilkedir. • Aksi takdirde anayasa içerisindeki bir ilke ya da kural siyasal yönetimlerin parlamentoda çoğunluğu ele geçirmesi halinde kolayca değiştirilebilir. Bunu engellemenin yolu anayasal kuralların bir kısmının kolayca değiştirilemeyecek normlara bağlanmasıdır. Kaliteli çoğunluk kuralı, referandum, çift meclis sistemi, görev ve yetki sınırlandırılması vs bu konudaki araçlardan bazılarıdır. Yazılı olma durumu da sağlamlaştırma için önem taşır, ancak zaruri bir şart değildir. • Yazılı olmayan anayasaların yazılı anayasalardan çok daha etkili bir “anayasal hukuk devleti” ortaya çıkardığı tarihsel tecrübelerden bilinmektedir.
  • 41. Anayasanın hiçbir sağlamlaştırma güvencesine sahip olmamasının ana sakıncası anayasal istikrarı bozma tehlikesidir. Aşırı ve katı kurallar ise tam tersine anayasal kelepçe görevi görür ve anayasal esneklik tamamen ortadan kalkar. Bu sorunları ortadan kaldıracak ve anayasa değişikliklerinde dinamik etkinlik sağlayacak kurallar ve kurumlar oluşturmak önemlidir. Hiçbir değişikliğe izin vermeyen bir ölümsüz anayasa iyi bir anayasa olamaz; aynı şekilde siyasal yönetimlerin elinde oyuncak olan bir anayasa da saygınlığını, güvenilirliğini ve bağlayıcılığını yitirmiş olur.
  • 42. EVRENSELLİK Evrensellik ilkesinin hukuk açısından önemini ilk vurgulayanlardan biri Roma İmparatorluğu döneminin büyük hukukçularından Marcus Tullius Cicero’dur: “Hukuk ne insanların fikirlerinin bir ürünüdür ne de halkın bir kararıdır … bütün evrene hükmeden ebedi ve ezeli bir şeydir.”
  • 43. Evrensellik, bir kuralın her yerde geçerliliğine ifade eden bir kavramdır. Tüm toplumlarda geçerli bir kural sistemi yaratmak elbette kolay değildir. Evrensellik ile kast edilen, kuralların bütün medeni kurallara nüfuz etmiş olan anlayış ve değerleri yansıtmasıdır. “Evrensellik nedir? Ahlaki evrensellik, kişinin yaşam biçimini diğer yaşam formlarının meşru talepleri karşısında relativize etmesi, yabancılara ve ötekilere kendisine tanınan aynı hakları tanıması, kendi kimliğini evrenselleştirme noktasında ısrarlı olmaması, farklı kimlikleri dışlamaması, ve hoşgörü alanlarının bugün olduğundan çok daha geniş bir şekilde düzenlenmesi anlamına gelmektedir.” Jürgen Habermas
  • 44. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni ilan etme amacı, esasen ideal kuralların sahip olması gereken evrensellik özelliğini de yansıtmaktadır: "İnsanlık topluluğunun bütün bireyleriyle kuruluşlarının bu bildirgeyi her zaman göz önünde tutarak eğitim ve öğretim yoluyla bu hak ve özgürlüklere saygıyı geliştirmeye, giderek artan ulusal ve uluslararası önlemlerle gerek üye devletlerin halkları ve gerekse bu devletlerin yönetimi altındaki ülkeler halkları arasında bu hakların dünyaca etkin olarak tanınmasını ve uygulanmasını sağlamaya çaba göstermeleri amacıyla tüm halklar ve uluslar için ortak ideal ölçüleri belirleyen bu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan eder. "
  • 45. LAİKLİK İdeal bir devlet yönetiminde kurallar dinler ve inançlardan bağımsız evrensel hukuk kurallarına dayalı olmalıdır. Bir ülke vatandaşlarının çoğunluğunun ya da sözde tamamının belirli bir dine mensubiyeti iddia edilerek dini kuralların hukuk kuralları haline dönüştürülmesi asla kabul edilemez. Laiklik din ve devlet ve aynı zamanda din ve hukuk arasındaki ilişkiyi şu şekilde tanımlar: Aynı şekilde teokrasi ile demokrasi arasında bir bağ kurularak seçim ve oylama mekanizması gibi araçlar kullanılmak suretiyle dini kuralların devlet yönetiminde halim olmasına meşruiyet kazandırmaya çalışmak yanlıştır.
  • 46. Sonuç olarak ideal hukuk kuralları her bir insanın hangi din veya inanca bağlı olduğu gözetilmeksizin ve tüm insanları kapsayacak şekilde düzenlenir. “Bizler laik hukuku güçlü bir şekilde oluşturmalı ve güven altına almalıyız.” Martin Luther
  • 47. UYUMLULUK İdeal kurallar, uygulanacağı toplumun değer yargılarına, gelenek ve göreneklerine aykırı olmamalıdır. Teorik anlamda ise kast edilen formel kurallar ile enformel kurallar arasındaki uyumdur. Uyumluluk ilkesini yerellik/millilik ilkesi olarak yorumlayıp evrensellik ilkesi ile çatışacağını söyleyemeyiz. Evrensellik ilkesi esasen zaman ve mekan açısından yerel ve milli değerleri göz ardı etmeden bir üstünlüğe sahip olmalıdır. Nasıl ki hukuk normları hiyerarşisi açısından anayasa kanunlara göre bir üstünlüğe sahip ise aynı şekilde evrensel normlar da ulusal/yerel mevzuat ve kanunlara göre bir üstünlüğe sahip olmalıdır. "Kanunlar uygulandıkları milletlere öylesine uygun düşmeli ki, başka bir millete uygun düşmesi çok büyük bir tesadüfe bağlı olmalı. " Charles-Louis De Secondat, Baron de Montesquieu
  • 48. 1748 tarihli "Kanunların Ruhu Üzerine” isimli eserinde Charles-Louis De Secondat, Baron de Montesquieu uyumluluk özelliği ile ilgili şu vurguyu yapmıştır: • «Bir ayaklanmada, herhangi bir tarafı tutmayan kişiyi ihanetle suçlayan Solon Kanunu, olağanüstü bir kanun olarak göründü. Ama o sırada, Yunanistan'ın içinde bulunduğu şartlara dikkat etmek gerek. Ülke küçük küçük devletlere bölünmüştü: İç anlaşmazlıkların sık sık olageldiği bir devlette, ihtiyatlı kişilerin her şeyden el ayak çekmeleri ihtimali vardı. Böylece olaylar aşırı bir hal alabilirdi; işte yasacı bundan korkuyordu.»
  • 49. UYGULANABİLİRLİK Tam ve doğru olarak gerçekleştirilemeyen veya uygulanamayan bir kural ideal bir kurak kabul edilemez. Kanunlarda “yapmakla yükümlüdür”, “mecburiyetindedir”, “zorundadır” gibi emredici ifadeler yer almasının akıl ve mantıkla bağdaşan bir açıklaması olmalıdır. Öte yandan yasalar esasen “ileriye doğru” olarak uygulanırlar. Bu ilkenin de ihlal edilerek kanunların geriye doğru yürütülmesi doğru değildir.
  • 50. “Bir insan olarak, devletin anayasasının bir ilkesi olarak insanların özgürlüğü aşağıdaki formül ile ifade edilebilir. Hiç kimse kendi mutluluk anlayışına göre beni mutlu olmaya zorlayamaz, pratikte uygulanabilir genel hukuk kuralları içinde, yani kendisinin yararlandığı hakların aynısını başkalarına da tanıyarak, başkalarının özgürlüğü ile uzlaşabilen benzer bir amacı güden diğer kişilerin özgürlüğüne tecavüz etmediği sürece herkes kendisinin uygun bulduğu yol ile mutluluğu arayabilir.”
  • 51. GERİYE DOĞRU YÜRÜMEZLİK / MÜKTESAP HAK Bir hak daha doğumu anında hukuka uygun bir çerçevede tanımlanmışsa ve zaman içerisinde kişi lehine bir takım lehte sonuçlar doğurmuşsa daha sonra yürürlüğe konulacak yasalar ile bu kazanılmış haklar geriye alınamaz. Kazanılmış haklar esastır ve hukuk güvencesi altında olmalıdır.
  • 52. Aynı şekilde bir mevzuat değişikliği (anayasa, yasa vs.) yapılarak hukuk kuralları geriye doğru yürütülerek kişiye alehte bir takım yükümlülükler ve/veya sorumluluklar yüklenemez. Bir başka ifadeyle bir yürütme organının “kanunların makable şamil olmaması” ya da “geriye yürümezlik ilkesi” ilkesi ideal hukuk kurallarının olmazsa olmaz ilkelerinden birisidir.
  • 53. KIYAS YAPMAMA İLKESİ Hukuki güvenlik ilkesinin bir diğer önemli unsurudur. ➢ Hukuk doktrini açısından kıyas, kanunda belirli bir fiili durum için yürürlükte olan bir kuralın, o durumla benzerlik arz eden ancak hakkında bir karar ya da hüküm bulunmayan başka bir durumu uygulanmasıdır.
  • 54. İdeal bir hukuk düzeninde kıyas yasağı ilkesi hukukun tüm alanlarında geçerli olmalıdır. Örneğin, suç ve ceza hukuku açısında kanunda açıkça yazılmayan bir fiilin, kanunda suç olarak tanzim edilen bir fiile benzetilerek cezalandırılması kabul edilemez. Ceza hukukunda kıyas yasağına yer verilmesinin ana gerekçesi “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesidir. Aynı şekilde vergi hukukunda kıyasa başvurulması, hukuk devletinin hukuki güvenlik ilkesi ve vergilerin yasallığı ilkesine aykırıdır.
  • 55. • Söz konusu hukuk doktrinlerine göre genel olarak faydacılık felsefesi temelinde etkinlik maksimizasyonu ve sosyal refahın optimizasyonunun sağlanması temel hedeftir. ETKİNLİK Yargıçlar karar verirken toplumsal zarara neden olmayacak ve toplumsal refah kaybını ortadan kaldıracak şekilde kararlar almalı ve uygulamalıdırlar. Örneğin: haksız fiil hukuku ya da sorumluluk hukuku kişilerin kusur ve kusursuz sorumluluk alanlarını belirlerken aynı zamanda iktisadi faktörleri de göz önünde bulundurmalıdır. Iustitiae dilatio est quaedem negatio. “Geciken adalet onun reddi demektir.”
  • 56. Burada bizim geniş anlamda anlamamız gereken şudur: • Vergi ile ilgili hukuki düzenlemeler yapılırken vergi maliyetlerinin de en aza indirilmesi hususu dikkate alınmalıdır. Etkinlik ilkesini vergi hukuku bağlamında açıklayabiliriz. Adam Smith’in Milletlerin Zenginliği eserinde dört temel vergileme ilkelerini açıklarken etkinlik ilkesini şu şekilde vurgulamaktadır: «Halkın cebinden çıkan para ile devlet hazinesine giren para birbirinden çok farklı olmamalıdır. Herhangi bir vergi uygulanırken, halkın cebinden çıkan para ile devlet hazinesine giren para birbirinden farklı olabilir. Vergi ile ilgili çok sayıda vergi memuru istihdam edilmesi sonucu bu durum ortaya çıkabilir; vergi memurlarına ödenen maaşlar, toplanan vergilerin önemli bir kısmını oluşturabilir.»
  • 57. YARGIÇ BAĞIMSIZLIĞI / YARGIÇLARIN NİHAİ HAKEM OLMADIĞI İLKESİ / HAKİM TEMİNATI «Yargıçları kim yargılayacak?» (Quis custodiet ipsos custodies.) Latin Atasözü Thomas Jefferson “Yargıçların tüm anayasal meselelerde nihai hakem olduklarını düşünmek tehlikeli bir doktrindir. Bu bizi oligarşik despotizme götürür.”
  • 58. “Yasama iktidarı, yapacağı baskı yasalarını yine kendisi baskı yaparak uygularsa o yerde özgürlük kalmaz. Yargı yasama ile birleşmişse, kişinin ne canı ne de özgürlüğü güvencede olur, çünkü yargıç aynı zamanda yasa koyucudur ve keyfince karar verebilir. Yargıç yürütme iktidarına sahipse, yargıç bir zorba olur.” Charles-Louis De Secondat, Baron de Montesquieu