VERGİLEMENİN SINIRLARI VE ANAYASAL KURAL ÖNERİLERİ
HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ VE HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARI
1. HUKUK TEORİSİ, HUKUK FELSEFESİ
VE
HUKUK DOKTRİNİ YAKLAŞIMLARI
• BU SUNUM AŞAĞIDAKİ KAYNAKTAN YARARLANILARAK HAZIRLANMIŞTIR.
C.C.AKTAN,HUKUK VE İKTİSAT,İZMİR: SOBİAD YAYINI
• SUNUMU HAZIRLAYAN: CANSU İDİKURT
Prof.Dr.CoSkun Can Aktan
2. “Ulusların uygulamaya koydukları öldürücü ve ahlak bozucu kanunlar nelerdir?
Bunlar, bir soyguncular çetesinin mecliste geçirdiği kurallar yerine kanunlar
denilmesini hak etmemektedirler. Eğer cahil ve yeteneksiz insanlar ilaçlarla şifa
vermek yerine ölümcül zehirleri salık verirlerse buna, muhtemelen, doktorların
tedavisi denemez. Yıkıcı bir düzenleme olmasına rağmen bir ülke onu kabul etse bile
bir ülkedeki bu tip bir kural kanun olarak adlandırılamaz. Bu nedenle, kanun, her
şeyin en kadimi ve aslı olan doğa ile ve iyiyi savunan ve kötüyü cezalandıran doğanın
standartlarıyla uyum içinde olmak koşuluyla, adil olanla adaletsiz olan arasındaki
ayrımdır.”
Marcus Tullius Cicero
3. Toplumsal yaşamı düzenleyen
hukuk kuralları acaba hangi
temel ilkelere göre
düzenlenmeli ve
uygulanmalıdır?
Pozitif hukukun temel
amaçları nelerdir?
Yargıçlar hukuk kurallarını
tatbik etme aşamasında
hangi ilkelere bağlı kalarak
karar vermelidirler?
Hukuk kurallarını
tatbik etmekle görevli
olan yargıçlar karar
verirken sadece
pozitif hukuk kuralları
ile mi bağlı
olmalıdırlar?
Normatif hukuk
açısından
hukukun temel
amaçları neler
olmalıdır?
4. Özetle, hüküm
verme konusunda
yargıçların
izleyecekleri ideal
yol ne olmalıdır?
Öte yandan, yargıçların
kararlarına ne kadar
güvenilebilir? Yargıçları
kim yargılayacak?
Yargıçların kararlarının
güvenilirliğini sağlamak için acaba
jüri sisteminin hukuk sistemine
dahil edilmesi gerekir mi?
5. 17. Yüzyılın başlarından itibaren
kullanılmaya başlanan bir kavramdır.
Latince “iuris” ve
“prudentia” kelimelerinden türetilen
“iurisprudentia”, bu kavramın etimolojik
temelini oluşturur.
Kısaca “hukuk doktrini” olarak ifade
edebileceğimiz “jurisprudence” bir
hukuk teorisi olduğu kadar bir hukuk
metodolojisidir; aynı şekilde bir hukuk
felsefesi olduğu kadar bir hukuk
sosyolojisi yaklaşımıdır.
6. Doğal hukuk
doktrini
Bu yaklaşıma göre hukuk kuralları
oluşturulurken ve uygulanırken “doğal haklar”
esas alınmalıdır. Bu konu hukuk doktrinleri
içerisinde “doğal hukuk felsefesi” olarak da
bilinir.
Bu doktrine göre hukukun temeli evrensel
değerler ve ahlak olmalıdır. Bu yaklaşımda
evrensel anlamda kabul edilen değerler ve etik
ilkeler önem taşımaktadır.
Evrensel
değerler ve
ahlak doktrini
Hukuk doktrini, pozitif hukuk kurallarının kaynağı
üzerine düşünmek demektir. Önemle belirtelim ki,
hukuk doktrini açısından ideal kuralların ne olması
gerektiği konusunda üzerinde uzlaşılmış ilkeler söz
konusu değildir. Bu konuda birbirinden oldukça
farklı görüşler ya da daha doğru bir ifadeyle
öğretiler mevcuttur. Bu konudaki öğretileri şu
şekilde özetlemek mümkündür:
7. Hukuki teoloji doktrini
• Bu yaklaşıma göre dinler ve
inançlar da hukuk kurallarının
temelini oluşturabilir. Burada
toplumda benimsenmesi ve
uygulanması gereken kurallar
belirli bir dine ait kurallardır.
• Örneğin, Kilise bilimi veya
eklesiyoloji Hristiyan
teolojisinde önemli bir yere
sahiptir ve hukuk kurallarını
kilise kavramı çerçevesinde
ele alır.
8. Türk hukukçularından Kemal Gözler hukuki
teolojisi doktrinini şu sözlerle açıklamaktadır:
“İlk çağ tabiî hukukçularına göre, hukuk tabiatın
ürünüdür. Orta çağ tabiî hukukçuları ise bu
tabiatın, Tanrı tarafından yaratıldığı, tanrısal bir
tabiat olduğu üzerinde durmuşlardır. Onlara
göre, hukukun kaynağında tabiatı yaratan Tanrı
bulunur… Ortaçağ tabiî hukuku dinî niteliktedir.
Bunun içindir ki, Orta Çağ tabiî hukukuna bazen
dinî tabiî hukuk da denir. Belki bu hukuka
doğrudan “ilahî hukuk” veya “dinî hukuk”
demek daha uygun düşerdi. Ama İlk Çağ için
yerleşen “tabiî hukuk” terimini kullanma
alışkanlığı Orta Çağ için de devam etmiştir. Orta
Çağ tabiî hukukunun en önemli temsilcileri Aziz
Augustinus ve Thomas Aquinas’tır.”
9. Teamül ve içtihat hukuku doktrini:
Bu teamül ve içtihat hukuku yaklaşımında hem
geçmiş tecrübeler hem de önceki yıllarda
mahkemelerin vermiş olduğu içtihat kararları
hukukun ana kaynağını oluşturmalıdır görüşü
savunulur.
Örneğin, bir ülkenin yazılı bir anayasası
olmayabilir; ama asırlar boyunca oluşmuş yazılı
olmayan gelenekleri ve tecrübeleri fevkalade
önemlidir.
Hukuk sosyolojisi doktrini:
Bu yaklaşıma göre hukuk kurallarının
oluşturulmasında sosyal yapı, sosyal kurumlar
ve kültür önem taşır. Bunlardan bağımsız ve
kayıtsız kuralların varlığı hem meşruiyet
açısından sorunlar oluşturabilir hem de
uygulanabilmesi güç olabilir.
10. Faydacılık doktrini:
• Bu doktrine göre, insan
davranışlarını belirleyen olgu
faydadır, yasa-koyucular da bu
gerçeği dikkate alarak kuralları
oluşturmalıdır. Bu yaklaşım
çerçevesinde bireysel faydayı
esas alan hukuk kuralının
ekonomik bakımdan etkin
sonucu doğurduğu savunulur.
• Özellikle anayasa yapımında,
yasama faaliyetine yön verecek
temel kaynak toplumsal fayda
olmalıdır.
Hukuki pragmatizm doktrini
• Hukuk kurallarının oluşturulması,
benimsenmesi ve tatbikinde
“pratik kolaylık”,
“uygulanabilirlik”, “mantıksal
tutarlılık” ve “toplumsal fayda”
gibi unsurlar önem taşır. Hukuki
pragmatizm yaklaşımını
savunanların başında Amerikalı
yargıç ve akademisyen Richard A.
Posner gelmektedir.
11. ❑Bu yaklaşıma göre hukukkuralları akla ve mantığa
uygun olmalı ve analitikbir temele sahip olmalıdır.
Hukukkurallarında akıl ve mantıkhakimolduğunda
ideal kurallarınbulunmasıve bunlarıntercih edilmesi
dahakolaylaşmış olur.
❑Örneğin; kurallarda, açıklık, anlaşılabilirlik,
ulaşılabilirlik, kesinlik, belirlilik, istikrar, daimilik,
düzenlilik, öngörülebilirlik gibi ideal ilkeler hiç
kimsenin itiraz etmeyeceği türdenilkelerdir.
12. Avusturyalı hukukçu Hans Kelsen (1881-1973)
“Saf Hukuk Teorisi” adını verdiği bir hukuk
doktrini geliştirmiştir. Kelsen, doğal hukuk ve
ilahi hukuka karşı çıkarak adalet kavramının
tanımlanmasında, diğer bir ifadeyle neyin adil,
neyin gayri adil olduğunun belirlenmesinde
insanoğlunun aklının esas alınması gerektiği
görüşünü savunur.
Kelsen şöyle demektedir:
“Çünkü neyin âdil olduğunu, neyin âdil
olmadığını bilmek gerektiğinde karar, kendi
değer yargımızın temeli olarak kabul ettiğimiz
adalet normlarının seçimine bağlıdır.”
13. Hukuki formalizm doktrini:
Analitik hukuk doktrini ile oldukça yakın olan bir diğer öğreti
literatürde formalizm olarak bilinmektedir. Hukuki
formalizm doktrini, “hukuk kurallarının oluşturulmasında ve
uygulanmasında bilimsel yaklaşım hakim olmalıdır” görüşünü
savunmaktadır.
Burada “gelenekler”, “yerleşmiş alışkanlıklar ve değerler”,
“sosyal normlar”, “etik”, “dini inançlar” ve saire
bilimselliğin önemi üzerinde durulmaktadır. Bu yaklaşımı
savunanlara göre hukuk bir bilimdir ve diğer bilimler gibi
“bilimsellik” yaklaşımı ön planda olmalıdır.
Yargıçlar hüküm verme konusunda hukuk-dışı
kaynaklara başvurmadan yasa koyucunun amacına
bağlı kalmalı ve bilimselliği gözetmelidirler.
14. Hukuk doktrini yaklaşımlarının bir
diğeri “hukuki pozitivizm” olarak
bilinir. Burada yürürlükteki hukuk
kuralları esastır. Yasa koyucu
tarafından oluşturulan yürürlükteki
hukuk kuralları yargıçların iradi ve
takdiri kararlarının önündedir.
Bu yaklaşıma göre hukuk
doktrini pozitif hukuka dayalı
olmalıdır. Pozitif hukuk, yasa
koyucunun emir ve talimatlarıdır
ve bu kurallarının temel özelliği
“cebri” olması ve kurallara
uyulmamasının müeyyidelerinin
bulunmasıdır.
15. Bu yaklaşımı savunanlara göre hukukun
uygulanmasında hukuki pozitivizm
yaklaşımı hukuki formalizm ile
bütünleştirilmelidir. Örneğin, yargıçlar
karar verirken ahlaki-dini-sosyolojik
değerleri ve kurumları dikkate almadan
bilimselliği esas almalı ve mevcut
mevzuat neyi söylüyorsa ona göre karar
vermelidirler. İradeci pozitivizm, yürürlükteki
hukukun üzerinde üst bir hukuku kabul
etmez. Normativist pozitivizm ise hukuk
bilimini doğa bilimleri gibi saf bir bilim
olarak değerlendirir
16. Hukuki realizm doktrini
Literatürde “eleştirel hukuk yaklaşımı” olarak bilinen bir
başka doktrin daha söz konusudur. Realist bir bakış açısını
benimsediği için “hukuki realizm” olarak da adlandırılan bu
yaklaşımda “hakim sınıf neyi isterse onu yasa haline getirir
ve uygular görüşü” savunulur.
Hukuk, hakim sınıfın çıkarınadır ve
hakim sınıfın diğer sınıflara dikte ettiği
kurallardır. Bu yaklaşım mevcut hukuk
doktrinlerine eleştirel bir bakış açısı
sunmaktadır. Hukukî realizm yaklaşımı
hukuku soyut hukuk kuralları ya da
adalet ve ahlâk gibi kavramlarla değil,
maddî dünyadaki gerçek ilişkilerle
açıklamaya çalışmaktadır