3. "Allah mü'minlerin velisidir.
Onları küfrün karanlığından
imanın aydınlığına çıkarır.
Kâfirlerin velileri ise tâğutlardır.
Tâğutlar onları aydınlıktan
karanlığa çıkarır.
İşte onlar ateşin ehlidirler
ve orada ebedî kalacaklardır.“
Bakara-257
3
4. Allah mü'minlerin velisidir.
Veli kimileri bu kelimeye
farklı anlamlar yüklemişlerse de
veli velâyet hakkına sahip olan
varlık demektir.
4
5. Bir varlık adına ona danışmadan
tek taraflı karar verme makamında olan
varlığa veli denir.
Meselâ ben çocuğumun velisiyim.
Onun adına ona danışmadan
karar verme makamındayım. 5
6. Velisi olduğum için
ona istediğim şeyleri emreder,
istediğim şeyleri yasaklarım.
İstediğim okulda okutur,
istediğim kişilerle
arkadaşlık kurmasını sağlar,
istediğim kişilerle ilişkisini yasaklarım.
6
7. Allah da bizim velimizdir.
Velâyetimiz elinde olandır ,
ve bizim adımıza aldığı hükümler konusunda
velâyeti altında olan bizlere asla danışmaz.
7
8. İşte velinin anlamı budur.
Vali, vilâyet ifadeleri de
buradan gelmektedir.
Ondan dolayı müslümanlar üzerine
kâfirlerin velâyet hakkı yoktur .
8
9. Yâni vilâyette vali olarak
müslümanlara sormadan
onların adına karar verme makamına
kâfirler oturtulmamalıdır.
9
11. "Mü'minler mü'minleri bırakıp da
kâfirleri veli edinmesinler.
Kim bunu yaparsa,
artık onun Allah nezdinde
hiçbir değeri yoktur. "
(Âl-i İmrân: 28) 11
12. Yâni müslümanlar kendilerinden olmayan
kâfirlerin yaptıkları kanunları
kabuledip uygulamasınlar.
Eğer mü'minler bunu yaparlarsa
onların Allah katında
en ufak bir değerleri kalmamış,
Allah’ın yardımını da kaybetmişlerdir. 12
13. Evet veli, vali budur.
Çünkü vali karar verecek
ve müslümanlar da kendi adlarına
bu valinin verdiği kararı uygulayacaktır.
13
14. Öyleyse mü'minlere vali olacak,
idareci olacak insanların
mutlaka mü'minlerden olması gerekiyor.
14
15. Ama insanlar ne yazık ki
veli kelimesini çok çarpıtmışlar.
Veli deyince gökte uçan,
yerde yiyen,
gaybı bilen,
eteğine yapışılan,
cenneti veren,
cehennemden koruyan
birileri anlaşılıyor şimdi. 15
16. Allah bir âyet-i kerîmesinde
şeytan inanmayanların velisi
olduğunu haber verir:
16
20. Yine aynı sûrede:
"Onlar Allah’ı bırakıp da
şeytanı kendilerine veli edindiler.
Ve böylece kendilerinin
doğru yolda olduklarını zannettiler"
(A’râf: 30)
20
21. şeytan kâfirlerin velisidir.
Onlar şeytanı kendi hayatlarında,
kendileri adına karar verme
makamına oturtmuşlar.
Şeytan karar verir,
onlar da uygularlar.
21
22. Kafirlerin velisi de tâğutlardır.
Onlar velâyetleri altındaki kâfirleri nurdan,
aydınlıktan çıkarıp karanlıklara götürürler.
Bu tâğutlar velâyeti altında olan
bu kâfirler adına karar alırlar
ve bu kâfirler de
tâğutların kararlarını uygularlar.
22
26. Rabbimiz kendisinin velâyetini kabul eden,
gönderdiği kitapla ilgilenen,
aldığı karalar istikâmetinde
bir hayat yaşamaya karar veren
kullarını küfür karanlıklarından,
şirk karanlıklarından iman aydınlığına,
İslâm aydınlığına çıkarır.
26
27. Zulümât küfürdür.
Nûr da İslâm’dır.
Dikkat ederseniz burada
zulümât kelimesinin
çoğul olarak zikredildiğini,
nûr kelimesinin ise
tekil olarak zikredildiğini görüyoruz.
27
28. Bu dikkat çekici bir husustur.
Çünkü zulümât çoktur,
küfür çoktur,
bâtıl sayılamayacak kadar çoktur,
ama o bâtılı yok edecek nûr
bir tektir.
O da Allah'ın dini İslâm'dır.
28
29. Demek ki Allah’ın nûruyla
ilgi kuramamış,
Allah’ın kitabıyla tanışamamış,
Allah’ın dinini kabul edememiş kişi
karanlıklar içindedir. 29
31. Allah’ın kitabıyla aydınlanmayan gönüller
vesveselerle, cinler ve şeytanlarla dolar.
Allah’ın nûruyla aydınlanmayan hayat
var olmanın tadını alamaz.
31
32. Hayatının tadını almak isteyen
akıllı kimseler,
Allah’ın kendilerine sunduğu ipe
sımsıkı sarılsınlar.
32
33. Allah, kendisini veli kabul eden,
velâyetini kendisine teslim edenleri
dosdoğru yola iletir,
hem dünyada hem de ahirette
onları sonsuz mutluluğa erdirir.
33
35. "Kâfirlerin velileri de tâğutlardır.
O Tâğutlar da onları aydınlıktan
karanlıklara çıkarırlar.
İşte onlar cehennemliklerdir.
Orada ebedî olarak kalırlar.“
Bakara-257 35
36. Kâfirlerin karar alma mercileri tâğutlardır.
Bunlar aslında kendilerini yaratan
ve gerçek velileri olan
Allah’ın sapasağlam ipine,
dinine,
kitabına sımsıkı sarılarak
tüm tâğutları inkâr etmeleri gerekirken,
36
37. tam aksine,
tâğutları veli bilmişler,
onların arzularına,
kanunlarına boyun eğmişler
ve onlara kulluk yapmaya karar vermişlerdir.
37
38. İşte bu kâfirlerin velisi olan tâğutlar
onları nûrdan,
hidâyetten,
aydınlıktan,
İslâm’dan,
huzurdan koparıp türlü türlü
karanlıkların kucağına götürüp atmışlardır.
38
39. Demek ki Allah’a kulluk yapmaktan kaçan,
Allah’ın velâyetini kabul etmeyen insanların
başına kuzgun gibi tâğutlar çöker
zorlamayla,
dayatmayla,
hile ve aldatmalarla
onları her taraflarından bağlarlar. 39
40. Zulüm ağlarına düşürürler onları.
Onları nûrdan,
imandan,
İslâm’dan,
doğru yoldan çıkarıp
karanlıklara,
küfre sürüklerler.
40
41. Çünkü tâğutlar aydınlık yolları sevmezler.
Aklı, ilmi, düşünceyi fesada verirler.
Ahlâkı ve fıtratı bozarlar.
Allah ve Resûlüyle yarış iddiasıyla
Yapılmaması gereken şeyleri yaparlar.
herkesin iplerini ellerine alırlar
ve onları kendilerine kul köle edinirler.
41
42. İnsanlar güya Allah’a kulluktan kaçarken
bu defa tâğutların kulu kölesi olurlar.
Allah’ı inkâr eden,
velâyetini Allah’a vermeyen kişi
binlerce tâğutun kulu olur.
42
43. Bir tek Allah’a kulluk yapmaktan kaçarken
pek çok tâğutlara kul olmaya razı olur.
Meselâ Allah’a kul olmaktan kaçan kişi
önce kendisini Allah’a kulluktan koparıp
ayaklarını kaydırmak için
fırsat kollayan şeytanın kulu durumuna düşer.
43
44. Sonra onu Allah’ın
isteklerinden koparıp
kendi arzu ve şehvetlerinin
kulu kölesi
durumuna düşürmek isteyen
nefsinin kulu durumuna düşer.
44
47. Hepsini aynı anda
razı etmek zorunda kalmışlar,
kalpleri parça parça olmuş,
zillete düşmek zorunda kalmışlardır.
47
48. Öyleyse Allah dışındaki
tüm tâğutları inkâr edip,
kulluk ipini Allah’a verip,
sadece Rabbimizi
veli kabul etmek zorundayız.
48
49. Allah’ın nasıl veli kabul edileceğini,
tâğutların nasıl reddedilmesi gerektiğini
ve tâğuta karşı nasıl bir mücâdele
verilmesi gerektiğini
bir örnekle bakın şöyle anlatır:
49
51. "Allah kendisine mülk verdi diye
Rabbi konusunda İbrahim’le
tartışmaya gireni görmedin mi?
Hani İbrahim:
"Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti.
O da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti.
(O zaman) İbrahim: "Şüphe yok ki
Allah güneşi doğudan getirir,
hadi sen de onu batıdan getir!" deyince,
o küfre sapan böylece afallayıp kalmıştı.
Allah zâlimler topluluğunu
hidâyete erdirmez.“ Bakara-258
51
52. Ey Rabbimiz!
Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme!
Bizi affet,
bizi bağışla,
bize acı!
Sen bizim Mevlâmızsın.
Kâfirler topluluğuna karşı
bize yardım et.” Bakara-286
52