3. 1- Kur’ân-ı Kerim’de “sünnet” lafzı yol,
sîret, geçmişlerin izledikleri yol
anlamında kullanılmıştır.
3
4. Bu yol kimi zaman övülen bir yol olabilir,
bu da hak ve hidayet yoludur.
”
(en-Nisa, 4/26)
4
5. Bu yol kimi zaman övülen bir yol olabilir,
bu da hak ve hidayet yoludur.
”Allah size açıkça bildirmek,
sizi sizden öncekilerin
sünnetlerine iletmek... ister.”
(en-Nisa, 4/26)
5
6. 2- “Sünen” lafzı geçmiş ümmetlerin
karşı karşıya kaldığı
defalarca tekrarlanan hadiseler ve olaylar
anlamında da kullanılmıştır.
6
8. Yüce Allah’ın şu buyruğunda bu anlamdadır:
“Sizden önce birçok sünnetler gelip geçmiştir.
Onun için yeryüzünde gezin dolaşın da
yalanlayanların sonları nice oldu görün.” (Âl-i İmrân, 3/137) 8
9. 3- “Sünnetullah” lafzı O’nun
hükmü asla geri kalmayan,
değişmez kazası anlamında da kullanılmıştır.
9
10. Yüce Allah’ın şu buyrukları bu türdendir:
”
.” (el-Ahzâb, 33/62)
10
11. Yüce Allah’ın şu buyrukları bu türdendir:
”Bu daha önce geçenler hakkında
Allah’ın sünnetidir.
Sen Allah’ın sünnetinde
asla bir değiştirme bulamazsın.” (el-Ahzâb, 33/62)
11
12. “Sünnetullah: Allah’ın sünneti” bazan yerilen
bir işe karşılık Allah’ın cezası
anlamında kullanılmıştır.
Bu da onun peygamberlerine karşı gelip,
sapıklık ve batıl içerisinde kalmaya
devam eden ümmetlerin helak edilmesi demektir.
12
13. Yüce Allah’ın şu buyruğu bu kabildendir:
”
.” (el-Enfal, 8/38)
13
14. Yüce Allah’ın şu buyruğu bu kabildendir:
”Eğer (şirke) dönerlerse,
kendilerinden öncekilerin
sünneti muhakkak devam etmiş olur.” (el-Enfal, 8/38)
14
15. 4- Kur’ân-ı Kerim’de İbrahim (a.s)’ın yaptığı
şu dua birkaç defa tekrarlanmış bulunmaktadır:
15
18. O halde burada sözü edilen “kitab”
Kur’ân-ı Kerimdir.
“Hikmet” ise sünnettir.
Aynı zamanda hikmet ile nitelendirilen sünnet,
burada Efendimizin hidayeti,
sözü, fiili ve sîyreti anlamındadır.
18
19. Sünnette Yani Hz. Peygamberin Hadisinde
“Sünnet”in Anlamlarından Bazıları
Ve Ashab İle Selefe göre Sünnet Anlamı:
19
20. a- Kur’ân-ı Kerim’den Sonraki
kaynak olarak Sünnet:
Kur’ân-ı Kerim’de yüce Allah’ın
şu buyruğunda bu anlamda kullanılmıştır:
“
,.”
(el-Ahzab, 33/34)
20
23. “Ben aranızda iki şey bırakıyorum.
O ikisine sımsıkı sarıldığınız sürece
asla sapmayacaksınız:
Allah’ın Kitabı ve Rasûlünün Sünneti.”
23
24. Muaz b. Cebel -Radıyallahu Anh-’ın
rivayet ettiği hadiste belirtildiğine göre de
Peygamber -Sallallahü aleyhi vesellemkendinizi Yemen’e gönderdiğinde şöyle sormuş:
24
25. “Sana hüküm vermek üzere
bir husus arzedildiğinde nasıl hükmedeceksin?”
Muaz:
“Allah’ın kitabı ile hükmederim” deyince,
25
31. Sünnet Peygamber’dan rivayet edilen söz,
fiil, takrir, yaşayış, şeriat ve Kur’ân-ı Kerim ile,
sünnetin getirdiği din ile ilgili olarak gelen
bütün rivayetler anlamında da kullanılabilir.
31
32. Peygamber’ın el-İrbad b. Sâriye’nin
rivayet ettiği hadisteki şu sözlerinde
bu anlamda kullanılmıştır:
32
33. “... Allah’tan korkun ve meşru müslüman
yöneticilere dinleyip,
itaat etmeye bakın.
Gerçek şu ki aranızdan
uzun ömür yaşayacak olanlar
çokça ayrılıklar göreceklerdir.
33
34. O vakit siz benim sünnetime
ve raşid halifelerin sünnetine
sımsıkı yapışmaya bakınız.
Bu sünnete azı dişlerinizle yapışınız.”
34
36. Bu da bir önceki anlamdan daha kapsamlıdır.
Tabiînin büyüklerinden olan
Abdullah b. Ed-Deylemî şöyle demiştir:
“Bana ulaştığına göre
dinin gitmeye başlaması
sünneti terketmekle ortaya çıkar.”
36
37. Mekhûl de şöyle demektedir:
“Sünnet iki türlüdür.
Birincisi alınması farz, terki küfür olan sünnet,
diğeri alınması fazilet,
onu bırakıp başkasına yönelmek ise
günah olan sünnettir.”
37
38. Bu anlamı ile dinin usulünü (akaidini)
ve furûunu (diğer hükümlerini) kapsar.
38
39. c- Peygamber -Sallallahü aleyhi vesellem-’ın
Teşrî buyurduğu
yahut takrir ettiği
ve Dindeki Bid’at Karşıtı Anlamı ile Sünnet:
39
40. Sünnet, Rasûlullah’ın teşrî buyurduğu
ve dindeki bid’atler karşıtı anlamı ile
vârid olduğu gibi,
onun ikrar ettiği amel anlamına da gelir.
Yani ondan sonra değil de
onun döneminde ortaya konulan şey demek olur.
40
42. “İşlerin en kötüleri ise
sonradan ortaya çıkartılan şeylerdir,
sonradan ortaya çıkartılan
herbir şey ise bir bid’attir.”
hadisinden alınmıştır.
42
43. Buharî ile Müslim’de de
Peygamber efendimizin şöyle
buyurduğu kaydedilmektedir:
“İşlerin en kötüleri sonradan ortaya çıkartılanlardır.”
Müslim’de şu fazlalık vardır:
“Ve her bid’at bir dalâlet ve sapıklıktır.”
43
44. Ali b. Ebi Tâlib da şöyle buyurmuştur:
“Hevâ, sünnete muhalefet edenin
kanaatine göre haktır.
İsterse bu uğurda boynu vurulsun.”
44
45. Selef sünneti Rasûlullah’ın
teşri buyurduğu şeyler hakkında
ve onun teşrî buyurmadığı şeyler
mukabilinde kullanmışlardır ki,
bunlar da bid’at ve muhdesât
Yani sonradan din adına ortaya konulan
şeyler diye bilinirler.
45
46. Şüphesiz ki sonradan ortaya konulan
herbir iş bir bid’attir,
her bir bid’at bir sapıklıktır ve sünnete aykırıdır.
Bu dinin esaslarına
ve kat’î naslarına dayanan
İslam’ın büyük bir kaidesidir.
46
48. Abdullah b. Mesud şöyle demiştir:
“Siz -sünnete- uyunuz.
Ayrıca bid’at ortaya koymaya kalkışmayınız.
Çünkü sünnet size yeter, bid’ate ihtiyaç bırakmaz.”
48
49. İbn Abbas şöyle demiştir:
“İnsanların bir bid’at ortaya koymadıkları,
bir sünneti öldürmedikleri,
bir yıl geçmiyor.
Nihayet bid’atler hayat buluyor,
sünnetler ölüyor.”
49
50. d- Nâfile Anlamı İle Sünnet:
Sünnet, nafile anlamında farzın karşıtı
ya da müstehab ile
eş anlamlı olarak da kullanılmıştır.
50
51. Ya da fukahânın ifade ettiği gibi:
“Peygamber ’dan farz
veya vacib kılmaksızın sabit olan
veya vacib olmayan şey” anlamında kullanılmıştır.
51
53. e- Sünnet Bazan “İttiba: Tabi Olmak,
Uymak” Anlamı İle
Selefin İlim ve Ameldeki
Hali Hakkında Da Kullanılır:
53
54. Selef sünneti ashabın, tabiûnun,
ilk dönem müslümanlar cemaatinin
ve dinde kendilerine uyulan
hidayet önderlerinin
izledikleri yol hakkında da kullanırlar.
54
55. Rasûlullah’dan ilim, söz ve amel
gizli ve açık rehberliğine dair
nakledilmiş bulunan hüdâ sünnetlerine,
sırat-ı müstakime
ve apaçık hakka sımsıkı sarılıp,
ona tabi olmak demektir.
55
56. Bundan dolayı sünnete tabi olan hak ehline
“ehl-i sünnet ve’l-cemaat” adını verirlerdi.
Genel olarak selefin bütün sözlerinde
bu husus gayet açıkça görülmektedir.
56
57. Bunlardan bazıları:
Ebu Zerr -Radıyallahu Anh- dedi ki:
“Rasûlullah bizlere, bizi üç hususta
geri bırakmamanız için emir verdi:
Ma’rufu emredip,
münkerden alıkoymak
ve insanlara sünnetleri öğretmek.”
57
58. Ömer b. el-Hattab dedi ki:
“Gerçek şu ki yakında sizlerle
Kur’ân’ın müteşabihlerini ileri sürerek
tartışacak birtakım insanlar gelecektir.
Sizler sünnetlere sıkı sıkı yapışınız,
çünkü sünnet sahibleri
Allah’ın Kitabını daha iyi bilirler.”
58
59. Malik b. Miğvel dedi ki:
“Eğer bir kimse İslam
ve sünnetten başka bir isimle anılırsa
sen onu istediğin dine nisbet edebilirsin.”
59
60. el-Evzaî dedi ki:
“Beş şey vardır ki Peygamber’ın ashabı
onlardan ayrılmamışlardır:
Cemaate katılmak,
sünnete uymak,
mescidi imar etmek,
Kur’ân okumak
ve Allah yolunda cihad etmek...”
60
61. f- Usulu’d-Dîn (İnanç Esasları)
ve Akaid Meseleleri Hakkında Da
“Sünnet” Kullanılır:
61
62. Selefin “sünnet” terimini
itikadi meselelere dair yazdıkları eserlerden
bu husus açıkça anlaşılmaktadır.
Çünkü onlar bu hususlara
“sünnet” adını veriyorlardı.
62
63. Bazı örnekler:
1- İmam Ahmed’in yazdığı
itikadın birtakım
meselelerine dair
“es-Sünne” adlı eser.
63
64. 2- İbn Ebi Âsım akideye dair
“Kitabu’s-Sünne” adlı eseri.
3- Ebu Bekr b. el-Esrem’in
“es-Sünne” adlı eseri.
64
65. 4- Ebu Cafer et-Taberî ’nin akideye dair
bir cüz mahiyetinde olan
“Sarihu’s-Sünne” adlı eseri.
5- Muhammed b. Nasr el-Mervezî ’nin
akideye dair “es-Sünne” adlı eseri.
65
66. çağımıza Göre Sünnet Kavramı:
çağımızda “sünnet” kavramı
iki ayrı anlamda kullanılmektedir:
66
67. 1- Araştırmacılara, öğretim kurumlarına,
araştırma merkezleri,
üniversiteler, kütüphaneler,
ilim öğrencilerine göre sünnet kavramı;
nebevî hadisi, onunla ilgili ilimleri kastederler.
67
68. 2- Genel olarak sünnet kavramı:
Bununla da çoğunlukla amelî sünnetler,
şer’î emirler yahutta farzın dışında kalan
sünnet olan hükümleri kastederler.
68
69. teşvik edilen hususlar ile
farzın daha alt mertebesinde bulunan
şer’an yapılması istenen
işler hakkında kullanılır.
Daha önce açıklandığı gibi
şeriatte böyle bir anlayışın esası vardır.
69
70. Özetle: Şer’î bir terim olarak
sünnetin genel bir anlamı vardır.
O da Rasûlullah’ın getirmiş olduğu ilim,
amel ve hidayetin ifadesi olan din demektir.
70
71. Bir de bu kavramdan dallanıp budaklanan
birtakım kavramları da vardır.
71
72. Kur’ân-ı Kerim’in dışındaki
kaynak olan sünnet,
bid’ate muhalif meşrû’ anlamıyla sünnet,
dosdoğru ve sağlıklı inanç
ve usulu’d-din anlamıyla sünnet,
72