SlideShare a Scribd company logo
1 of 51
VELAYET
1
Bakara-257
2
"Allah mü'minlerin velisidir.
Onları küfrün karanlığından
imanın aydınlığına çıkarır.
Kâfirlerin velileri ise tâğutlardır.
Tâğutlar onları aydınlıktan
karanlığa çıkarır.
İşte onlar ateşin sohbetçisidirler
ve orada ebedî kalıcıdırlar."
3
Allah mü'minlerin velisidir.
Veli kimileri bu kelimeye
farklı anlamlar yüklemişlerse de
veli velâyet hakkına sahip olan
varlık demektir.
4
Bir varlık adına ona danışmadan
tek taraflı karar verme makamında olan
varlığa veli denir.
Meselâ ben çocuğumun velisiyim.
Onun adına ona danışmadan
karar verme makamındayım.
5
Velisi olduğum için
ona istediğim şeyleri emreder,
istediğim şeyleri yasaklarım.
İstediğim okulda okutur,
istediğim kişilerle
arkadaşlık kurmasını sağlar,
istediğim kişilerle ilişkisini yasaklarım.
6
Allah da bizim velimizdir.
Velâyetimiz elinde olandır ,
ve bizim adımıza aldığı hükümler konusunda
velâyeti altında olan bizlere asla danışmaz.
7
İşte velinin anlamı budur.
Vali, vilâyet ifadeleri de
buradan gelmektedir.
Ondan dolayı müslümanlar üzerine
kâfirlerin velâyet hakkı yoktur .
8
Yâni vilâyette vali olarak
müslümanlara sormadan
onların adına karar verme makamına
kâfirler oturtulmamalıdır.
9
(Âl-i İmrân: 28)
10
"Mü'minler mü'minleri bırakıp da
kâfirleri veli edinmesinler.
Kim bunu yaparsa,
artık onun Allah nezdinde
hiçbir değeri yoktur. "
(Âl-i İmrân: 28)
11
Yâni müslümanlar kendilerinden olmayan
kâfirlerin yaptıkları kanunları
kabuledip uygulamasınlar.
Eğer mü'minler bunu yaparlarsa
onların Allah katında
en ufak bir değerleri kalmamış,
Allah’ın yardımını da kaybetmişlerdir.
12
Evet veli, vali budur.
Çünkü vali karar verecek
ve müslümanlar da kendi adlarına
bu valinin verdiği kararı uygulayacaktır.
13
Öyleyse mü'minlere vali olacak,
idareci olacak insanların
mutlaka mü'minlerden olması gerekiyor.
14
Ama insanlar ne yazık ki
veli kelimesini çok çarpıtmışlar.
Veli deyince gökte uçan,
yerde yiyen,
gaybı bilen,
eteğine yapışılan,
cenneti veren,
cehennemden koruyan
birileri anlaşılıyor şimdi.
15
Allah bir âyet-i kerîmesinde
şeytan inanmayanların velisi
olduğunu haber verir:
16
"... "
(A’râf: 27)
17
"... Muhakkak ki şeytanı
inanmayanların velisi kıldık"
(A’râf: 27)
18
Yine aynı sûrede:
"
"
(A’râf: 30)
19
Yine aynı sûrede:
"Onlar Allah’ı bırakıp da
şeytanı kendilerine veli edindiler.
Ve böylece kendilerinin
doğru yolda olduklarını zannettiler"
(A’râf: 30)
20
şeytan kâfirlerin velisidir.
Onlar şeytanı kendi hayatlarında,
kendileri adına karar verme
makamına oturtmuşlar.
Şeytan karar verir,
onlar da uygularlar.
21
Kafirlerin velisi de tâğutlardır.
Onlar velâyetleri altındaki kâfirleri nurdan,
aydınlıktan çıkarıp karanlıklara götürürler.
Bu tâğutlar velâyeti altında olan
bu kâfirler adına karar alırlar
ve bu kâfirler de
tâğutların kararlarını uygularlar.
22
Allah buyurur ki;
benim velim,
Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren Allah’tır.
O, bütün salihlere velilik eder.
A’râf sûresinin 196. âyetinde
beyan edildiği gibi.
23
Arşından,
kürsîsinden kopmayan,
sapasağlam bir ip uzatarak,
bir kitap göndererek,
o kitabında bize hükümlerini bildirerek
bizi karanlıklardan aydınlığa çıkarır.
24
Rabbimiz kendisinin velâyetini kabul eden,
gönderdiği kitapla ilgilenen,
aldığı karalar istikâmetinde
bir hayat yaşamaya karar veren
kullarını küfür karanlıklarından,
şirk karanlıklarından iman aydınlığına,
İslâm aydınlığına çıkarır.
25
Zulümât küfürdür.
Nûr da İslâm’dır.
Dikkat ederseniz burada
zulümât kelimesinin
çoğul olarak zikredildiğini,
nûr kelimesinin ise
tekil olarak zikredildiğini görüyoruz.
26
Bu dikkat çekici bir husustur.
Çünkü zulümât çoktur,
küfür çoktur,
bâtıl sayılamayacak kadar çoktur,
ama o bâtılı yok edecek nûr
bir tektir.
O da Allah'ın dini İslâm'dır.
27
Demek ki Allah’ın nûruyla
ilgi kuramamış,
Allah’ın kitabıyla tanışamamış,
Allah’ın dinini kabul edememiş kişi
karanlıklar içindedir.
28
Allah’ın nûruyla aydınlanmayan
gözler kördür,
kulaklar sağırdır,
kalpler mühürlüdür,
ıstırap ve buhranlar içinde
çırpınır dururlar.
29
Allah’ın kitabıyla aydınlanmayan gönüller
vesveselerle, cinler ve şeytanlarla dolar.
Allah’ın nûruyla aydınlanmayan hayat
var olmanın tadını alamaz.
30
Hayatının tadını almak isteyen
akıllı kimseler,
Allah’ın kendilerine sunduğu ipe
sımsıkı sarılsınlar.
31
Allah, kendisini veli kabul eden,
velâyetini kendisine teslim edenleri
dosdoğru yola iletir,
hem dünyada hem de ahirette
onları sonsuz mutluluğa erdirir.
32
Bakara-257
33
"Kâfirlerin velileri de tâğutlardır.
O Tâğutlar da onları aydınlıktan
karanlıklara çıkarırlar.
İşte onlar cehennemliklerdir.
Orada ebedî olarak kalırlar."
34
Kâfirlerin karar alma mercileri tâğutlardır.
Bunlar aslında kendilerini yaratan
ve gerçek velileri olan
Allah’ın sapasağlam ipine,
dinine,
kitabına sımsıkı sarılarak
tüm tâğutları inkâr etmeleri gerekirken,
35
tam aksine,
tâğutları veli bilmişler,
onların arzularına,
kanunlarına boyun eğmişler
ve onlara kulluk yapmaya karar vermişlerdir.
36
İşte bu kâfirlerin velisi olan tâğutlar
onları nûrdan,
hidâyetten,
aydınlıktan,
İslâm’dan,
huzurdan koparıp türlü türlü
karanlıkların kucağına götürüp atmışlardır.
37
Demek ki Allah’a kulluk yapmaktan kaçan,
Allah’ın velâyetini kabul etmeyen insanların
başına kuzgun gibi tâğutlar çöker
zorlamayla,
dayatmayla,
hile ve aldatmalarla
onları her taraflarından bağlarlar.
38
Zulüm ağlarına düşürürler onları.
Onları nûrdan,
imandan,
İslâm’dan,
doğru yoldan çıkarıp
karanlıklara,
küfre sürüklerler.
39
Çünkü tâğutlar aydınlık yolları sevmezler.
Aklı, ilmi, düşünceyi fesada verirler.
Ahlâkı ve fıtratı bozarlar.
Allah ve Resûlüyle yarış iddiasıyla
Yapılmaması gereken şeyleri yaparlar.
herkesin iplerini ellerine alırlar
ve onları kendilerine kul köle edinirler.
40
İnsanlar güya Allah’a kulluktan kaçarken
bu defa tâğutların kulu kölesi olurlar.
Allah’ı inkâr eden,
velâyetini Allah’a vermeyen kişi
binlerce tâğutun kulu olur.
41
Bir tek Allah’a kulluk yapmaktan kaçarken
pek çok tâğutlara kul olmaya razı olur.
Meselâ Allah’a kul olmaktan kaçan kişi
önce kendisini Allah’a kulluktan koparıp
ayaklarını kaydırmak için
fırsat kollayan şeytanın kulu durumuna düşer.
42
Sonra onu Allah’ın
isteklerinden koparıp
kendi arzu ve şehvetlerinin
kulu kölesi
durumuna düşürmek isteyen
nefsinin kulu durumuna düşer.
43
Görüyoruz işte,
Allah’ın velâyetini
kabul etmeyen insanlar,
bir tek Allah’a kulluktan kaçarken
yığınlarla tâğutun
kulu kölesi olmuşlar.
44
Kimisi şeytanın kulu,
kimisi nefsin kulu,
kimisi modanın kulu,
kimisi şehvetlerinin,
âdetlerin,
törelerin kulu olmuşlar.
45
Hepsini aynı anda
razı etmek zorunda kalmışlar,
kalpleri parça parça olmuş,
zillete düşmek zorunda kalmışlardır.
46
Öyleyse Allah dışındaki
tüm tâğutları inkâr edip,
kulluk ipini Allah’a verip,
sadece Rabbimizi
veli kabul etmek zorundayız.
47
Allah’ın nasıl veli kabul edileceğini,
tâğutların nasıl reddedilmesi gerektiğini
ve tâğuta karşı nasıl bir mücâdele
verilmesi gerektiğini
bir örnekle bakın şöyle anlatır:
48
49
"Allah kendisine mülk verdi diye
Rabbi konusunda İbrahim’le
tartışmaya gireni görmedin mi?
Hani İbrahim:
"Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti.
O da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti.
(O zaman) İbrahim: "Şüphe yok ki
Allah güneşi doğudan getirir,
hadi sen de onu batıdan getir!" deyince,
o küfre sapan böylece afallayıp kalmıştı.
Allah zâlimler topluluğunu
hidâyete erdirmez.“ Bakara-258
50
Ey Rabbimiz!
Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme!
Bizi affet,
bizi bağışla,
bize acı!
Sen bizim Mevlâmızsın.
Kâfirler topluluğuna karşı
bize yardım et.” Bakara-286
51

More Related Content

What's hot (20)

102. nur suresi
102. nur suresi102. nur suresi
102. nur suresi
 
66. ahkaf suresi
66. ahkaf suresi66. ahkaf suresi
66. ahkaf suresi
 
48.neml suresi
48.neml suresi48.neml suresi
48.neml suresi
 
112. maide suresi
112. maide suresi112. maide suresi
112. maide suresi
 
Din bir ihtiyac midir
Din bir ihtiyac midirDin bir ihtiyac midir
Din bir ihtiyac midir
 
61. fussilet suresi
61. fussilet suresi61. fussilet suresi
61. fussilet suresi
 
50. isra suresi
50. isra suresi50. isra suresi
50. isra suresi
 
63. zuhruf suresi
63. zuhruf suresi63. zuhruf suresi
63. zuhruf suresi
 
47. şuara suresi
47. şuara suresi47. şuara suresi
47. şuara suresi
 
Nefsin Mertebeleri
Nefsin MertebeleriNefsin Mertebeleri
Nefsin Mertebeleri
 
Nefs
NefsNefs
Nefs
 
Müslümanın şahsiyeti
Müslümanın şahsiyetiMüslümanın şahsiyeti
Müslümanın şahsiyeti
 
62. şura suresi
62. şura suresi62. şura suresi
62. şura suresi
 
Cahiliye toplumunu terketmek. turkish (türkçe)
Cahiliye toplumunu terketmek. turkish (türkçe)Cahiliye toplumunu terketmek. turkish (türkçe)
Cahiliye toplumunu terketmek. turkish (türkçe)
 
71. nuh suresi
71. nuh suresi71. nuh suresi
71. nuh suresi
 
Kurandan Gençlere Öğütler
Kurandan Gençlere ÖğütlerKurandan Gençlere Öğütler
Kurandan Gençlere Öğütler
 
57. lokman suresi
57. lokman suresi57. lokman suresi
57. lokman suresi
 
58. sebe suresi
58. sebe suresi58. sebe suresi
58. sebe suresi
 
51.yunus suresi
51.yunus suresi51.yunus suresi
51.yunus suresi
 
59. zümer suresi
59. zümer suresi59. zümer suresi
59. zümer suresi
 

More from nurmuhammedsite (20)

Hak yolundan sapma nedenleri
Hak yolundan sapma nedenleriHak yolundan sapma nedenleri
Hak yolundan sapma nedenleri
 
NEFİS TERBİYESİ
NEFİS TERBİYESİNEFİS TERBİYESİ
NEFİS TERBİYESİ
 
ZAFERİN ANAHTARI
ZAFERİN ANAHTARIZAFERİN ANAHTARI
ZAFERİN ANAHTARI
 
Dosdoğru Ol
Dosdoğru OlDosdoğru Ol
Dosdoğru Ol
 
Söze mi Amele mi
Söze mi Amele miSöze mi Amele mi
Söze mi Amele mi
 
İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ
İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜİHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ
İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ
 
İŞKENCE
İŞKENCEİŞKENCE
İŞKENCE
 
Başarı
BaşarıBaşarı
Başarı
 
Zulüm
ZulümZulüm
Zulüm
 
ÜMMET BİLİNCİ
ÜMMET BİLİNCİÜMMET BİLİNCİ
ÜMMET BİLİNCİ
 
İhanet
İhanetİhanet
İhanet
 
SÂLİH AMEL
SÂLİH AMELSÂLİH AMEL
SÂLİH AMEL
 
İmam Buhari
İmam Buhariİmam Buhari
İmam Buhari
 
Ama Onlar İnanmamışlar
Ama Onlar İnanmamışlarAma Onlar İnanmamışlar
Ama Onlar İnanmamışlar
 
Dinlerini Parça Parça Edenler
Dinlerini Parça Parça EdenlerDinlerini Parça Parça Edenler
Dinlerini Parça Parça Edenler
 
MÜSLÜMANIN ÜZERİNDEKİ
MÜSLÜMANIN ÜZERİNDEKİMÜSLÜMANIN ÜZERİNDEKİ
MÜSLÜMANIN ÜZERİNDEKİ
 
En hayırlı ümmetsiniz
En hayırlı ümmetsinizEn hayırlı ümmetsiniz
En hayırlı ümmetsiniz
 
AYDIN YOL
AYDIN YOLAYDIN YOL
AYDIN YOL
 
RAMAZANI KARŞILARKEN
RAMAZANI KARŞILARKENRAMAZANI KARŞILARKEN
RAMAZANI KARŞILARKEN
 
Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın
Dünya hayatı sakın sizi aldatmasınDünya hayatı sakın sizi aldatmasın
Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın
 

Velayet

  • 3. "Allah mü'minlerin velisidir. Onları küfrün karanlığından imanın aydınlığına çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğutlardır. Tâğutlar onları aydınlıktan karanlığa çıkarır. İşte onlar ateşin sohbetçisidirler ve orada ebedî kalıcıdırlar." 3
  • 4. Allah mü'minlerin velisidir. Veli kimileri bu kelimeye farklı anlamlar yüklemişlerse de veli velâyet hakkına sahip olan varlık demektir. 4
  • 5. Bir varlık adına ona danışmadan tek taraflı karar verme makamında olan varlığa veli denir. Meselâ ben çocuğumun velisiyim. Onun adına ona danışmadan karar verme makamındayım. 5
  • 6. Velisi olduğum için ona istediğim şeyleri emreder, istediğim şeyleri yasaklarım. İstediğim okulda okutur, istediğim kişilerle arkadaşlık kurmasını sağlar, istediğim kişilerle ilişkisini yasaklarım. 6
  • 7. Allah da bizim velimizdir. Velâyetimiz elinde olandır , ve bizim adımıza aldığı hükümler konusunda velâyeti altında olan bizlere asla danışmaz. 7
  • 8. İşte velinin anlamı budur. Vali, vilâyet ifadeleri de buradan gelmektedir. Ondan dolayı müslümanlar üzerine kâfirlerin velâyet hakkı yoktur . 8
  • 9. Yâni vilâyette vali olarak müslümanlara sormadan onların adına karar verme makamına kâfirler oturtulmamalıdır. 9
  • 11. "Mü'minler mü'minleri bırakıp da kâfirleri veli edinmesinler. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. " (Âl-i İmrân: 28) 11
  • 12. Yâni müslümanlar kendilerinden olmayan kâfirlerin yaptıkları kanunları kabuledip uygulamasınlar. Eğer mü'minler bunu yaparlarsa onların Allah katında en ufak bir değerleri kalmamış, Allah’ın yardımını da kaybetmişlerdir. 12
  • 13. Evet veli, vali budur. Çünkü vali karar verecek ve müslümanlar da kendi adlarına bu valinin verdiği kararı uygulayacaktır. 13
  • 14. Öyleyse mü'minlere vali olacak, idareci olacak insanların mutlaka mü'minlerden olması gerekiyor. 14
  • 15. Ama insanlar ne yazık ki veli kelimesini çok çarpıtmışlar. Veli deyince gökte uçan, yerde yiyen, gaybı bilen, eteğine yapışılan, cenneti veren, cehennemden koruyan birileri anlaşılıyor şimdi. 15
  • 16. Allah bir âyet-i kerîmesinde şeytan inanmayanların velisi olduğunu haber verir: 16
  • 18. "... Muhakkak ki şeytanı inanmayanların velisi kıldık" (A’râf: 27) 18
  • 20. Yine aynı sûrede: "Onlar Allah’ı bırakıp da şeytanı kendilerine veli edindiler. Ve böylece kendilerinin doğru yolda olduklarını zannettiler" (A’râf: 30) 20
  • 21. şeytan kâfirlerin velisidir. Onlar şeytanı kendi hayatlarında, kendileri adına karar verme makamına oturtmuşlar. Şeytan karar verir, onlar da uygularlar. 21
  • 22. Kafirlerin velisi de tâğutlardır. Onlar velâyetleri altındaki kâfirleri nurdan, aydınlıktan çıkarıp karanlıklara götürürler. Bu tâğutlar velâyeti altında olan bu kâfirler adına karar alırlar ve bu kâfirler de tâğutların kararlarını uygularlar. 22
  • 23. Allah buyurur ki; benim velim, Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren Allah’tır. O, bütün salihlere velilik eder. A’râf sûresinin 196. âyetinde beyan edildiği gibi. 23
  • 24. Arşından, kürsîsinden kopmayan, sapasağlam bir ip uzatarak, bir kitap göndererek, o kitabında bize hükümlerini bildirerek bizi karanlıklardan aydınlığa çıkarır. 24
  • 25. Rabbimiz kendisinin velâyetini kabul eden, gönderdiği kitapla ilgilenen, aldığı karalar istikâmetinde bir hayat yaşamaya karar veren kullarını küfür karanlıklarından, şirk karanlıklarından iman aydınlığına, İslâm aydınlığına çıkarır. 25
  • 26. Zulümât küfürdür. Nûr da İslâm’dır. Dikkat ederseniz burada zulümât kelimesinin çoğul olarak zikredildiğini, nûr kelimesinin ise tekil olarak zikredildiğini görüyoruz. 26
  • 27. Bu dikkat çekici bir husustur. Çünkü zulümât çoktur, küfür çoktur, bâtıl sayılamayacak kadar çoktur, ama o bâtılı yok edecek nûr bir tektir. O da Allah'ın dini İslâm'dır. 27
  • 28. Demek ki Allah’ın nûruyla ilgi kuramamış, Allah’ın kitabıyla tanışamamış, Allah’ın dinini kabul edememiş kişi karanlıklar içindedir. 28
  • 29. Allah’ın nûruyla aydınlanmayan gözler kördür, kulaklar sağırdır, kalpler mühürlüdür, ıstırap ve buhranlar içinde çırpınır dururlar. 29
  • 30. Allah’ın kitabıyla aydınlanmayan gönüller vesveselerle, cinler ve şeytanlarla dolar. Allah’ın nûruyla aydınlanmayan hayat var olmanın tadını alamaz. 30
  • 31. Hayatının tadını almak isteyen akıllı kimseler, Allah’ın kendilerine sunduğu ipe sımsıkı sarılsınlar. 31
  • 32. Allah, kendisini veli kabul eden, velâyetini kendisine teslim edenleri dosdoğru yola iletir, hem dünyada hem de ahirette onları sonsuz mutluluğa erdirir. 32
  • 34. "Kâfirlerin velileri de tâğutlardır. O Tâğutlar da onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî olarak kalırlar." 34
  • 35. Kâfirlerin karar alma mercileri tâğutlardır. Bunlar aslında kendilerini yaratan ve gerçek velileri olan Allah’ın sapasağlam ipine, dinine, kitabına sımsıkı sarılarak tüm tâğutları inkâr etmeleri gerekirken, 35
  • 36. tam aksine, tâğutları veli bilmişler, onların arzularına, kanunlarına boyun eğmişler ve onlara kulluk yapmaya karar vermişlerdir. 36
  • 37. İşte bu kâfirlerin velisi olan tâğutlar onları nûrdan, hidâyetten, aydınlıktan, İslâm’dan, huzurdan koparıp türlü türlü karanlıkların kucağına götürüp atmışlardır. 37
  • 38. Demek ki Allah’a kulluk yapmaktan kaçan, Allah’ın velâyetini kabul etmeyen insanların başına kuzgun gibi tâğutlar çöker zorlamayla, dayatmayla, hile ve aldatmalarla onları her taraflarından bağlarlar. 38
  • 39. Zulüm ağlarına düşürürler onları. Onları nûrdan, imandan, İslâm’dan, doğru yoldan çıkarıp karanlıklara, küfre sürüklerler. 39
  • 40. Çünkü tâğutlar aydınlık yolları sevmezler. Aklı, ilmi, düşünceyi fesada verirler. Ahlâkı ve fıtratı bozarlar. Allah ve Resûlüyle yarış iddiasıyla Yapılmaması gereken şeyleri yaparlar. herkesin iplerini ellerine alırlar ve onları kendilerine kul köle edinirler. 40
  • 41. İnsanlar güya Allah’a kulluktan kaçarken bu defa tâğutların kulu kölesi olurlar. Allah’ı inkâr eden, velâyetini Allah’a vermeyen kişi binlerce tâğutun kulu olur. 41
  • 42. Bir tek Allah’a kulluk yapmaktan kaçarken pek çok tâğutlara kul olmaya razı olur. Meselâ Allah’a kul olmaktan kaçan kişi önce kendisini Allah’a kulluktan koparıp ayaklarını kaydırmak için fırsat kollayan şeytanın kulu durumuna düşer. 42
  • 43. Sonra onu Allah’ın isteklerinden koparıp kendi arzu ve şehvetlerinin kulu kölesi durumuna düşürmek isteyen nefsinin kulu durumuna düşer. 43
  • 44. Görüyoruz işte, Allah’ın velâyetini kabul etmeyen insanlar, bir tek Allah’a kulluktan kaçarken yığınlarla tâğutun kulu kölesi olmuşlar. 44
  • 45. Kimisi şeytanın kulu, kimisi nefsin kulu, kimisi modanın kulu, kimisi şehvetlerinin, âdetlerin, törelerin kulu olmuşlar. 45
  • 46. Hepsini aynı anda razı etmek zorunda kalmışlar, kalpleri parça parça olmuş, zillete düşmek zorunda kalmışlardır. 46
  • 47. Öyleyse Allah dışındaki tüm tâğutları inkâr edip, kulluk ipini Allah’a verip, sadece Rabbimizi veli kabul etmek zorundayız. 47
  • 48. Allah’ın nasıl veli kabul edileceğini, tâğutların nasıl reddedilmesi gerektiğini ve tâğuta karşı nasıl bir mücâdele verilmesi gerektiğini bir örnekle bakın şöyle anlatır: 48
  • 49. 49
  • 50. "Allah kendisine mülk verdi diye Rabbi konusunda İbrahim’le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti. O da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok ki Allah güneşi doğudan getirir, hadi sen de onu batıdan getir!" deyince, o küfre sapan böylece afallayıp kalmıştı. Allah zâlimler topluluğunu hidâyete erdirmez.“ Bakara-258 50
  • 51. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” Bakara-286 51