2. Bu grup mikroorganizmalar, insan ve
hayvanların
üst solunum yolları,
barsak boşluğu ve
ürogenital sisteminde,
normal flora üyesi olarak bulunur.
3. Cins düzeyindeki ayırımda hücre
morfolojisi,
hareket,
kirpik yerleşimi ve
likit-gaz kromatografisinde
metabolik son ürün analizi; tür
düzeyindeki ayırımda ise
biyokimyasal özellikler, nükleik asit
baz kompozisyonu ve homolojiden
yararlanılır
4. Bu grup içinde bir çok cins bulunursa da,
klinik önemi olan bakteri sayısı, fazla
değildir. Basillerden
Bacteroides,
Prevotella,
Porphyromonas ve
Fusobacterium;
koklardan Veilonella türleri, klinik
örneklerde en sık karşılaşılan,
mikroorganizmalardır.
9. Bu grupta bulunan bakteriler
morfolojik olarak heterojendir. Basil,
fleman, fusiform (iğ) veya kokobasil
seklinde görünebilirler.
Basillerin uçları yuvarlak veya düz,
orta kısımları ince yada kalın olabilir.
10. Üremeleri için gerekli optimal ısı
derecesi 35°-37°C. pH: 6,3-7,2'dir.
Zorunlu anaeropturlar.
11. . Koloni morfolojilerinde de büyük
farklılıklar bulunur. Bazı türler
pigmentli koloniler meydana
getirirken, bazı türlerinki
pigmentsizdir. S veya R tipi koloniler
konveks veya krater görünümünde
olabilir. Aynı tür bazen besiyerinde,
aynı anda, üç farklı koloni
oluşturabilir.
12. Anaerop, sporsuz, gram negatif
basillerin birbirlerinden ayrımında
hücre ve koloni morfolojisi,
pigment üretimi,
uzun dalga ultraviole altında floresans
verme,
bazı antibakteriyel ajanlara dirençlilik
ve
biyokimyasal özelliklerden yararlanılır
13. Anaerop, sporsuz, gram negatif
basiller, insanların ağız boşluğu, üst
solunum yolları, barsak ve genital
bölgelerinde kommensal olarak
bulunur.
Leptotrichia cinsinin tek türü olan
L. buccalis, ağız boşluğunda
Fusobacterium türleri ile birlikte, bol
miktar yeralırken;
15. İnsanların anaerop bakteri
infeksiyonlarından izole edilen
organizmalar içinde ilk sırayı bu grup
bakteriler alır.
Klinik örneklerin yarıdan fazlasında
Bacteroides spp., % 8'inde
Fusobacterium spp. üremektedir.
16. Çoğu zaman aerop ve/veya fakültatif
anaeroplarla birlikte infeksiyona
neden olurlar.
Grup içinde yeralan Bacteroides
fragilis, gerek karın içi ve yumuşak
doku infeksiyonlarında sıklıkla
karşımıza çıkması, gerekse diğer
anaeroplara nazaran antimikrobiyal
ajanlara daha dirençli olması
nedeniyle, özel bir öneme sahiptir.
20. Bacteroides cinsinde bulunan türler;
içinde % 20 safra bulunan
besiyerlerinde üreyip
üreyememelerine göre;
a- safraya dirençli ve
b- safraya duyarlı olmak üzere iki ana
gruba ayrılır.
Safraya duyarlı türler pigment
oluşturup oluşturmamalarına göre iki
alt gruba ayrılır.
21. Son yıllarda safraya duyarlı, pigmentli
çoğu tür Porphyromonas ve
Prevotella cinsleri içinde yeniden
sınıflandırılmış, pigmentsiz türlerin
bazıları Prevotella cinsine
aktarılmıştır.
23. Safraya dirençli Bacteroides
grubunda; dokuz bakteriden oluşmuş
B. fragilis grup ile B. eggerthii ve
B. splanchnicus türleri yeralır.
B.fragilis grubunun, üyeleri, normal
kolon florasında bol miktarda
bulunurken,
24. kadın genital yollarında daha az
yeralırlar.
Üst solunum yolları ve ağız
boşluğunda ise nadirdirler.
26. B. fragilis, anaerop bakteriyemiler ile
yumuşak doku infeksiyonlarında en
çok izole edilen türdür.
Bu grup bakteriler peritonit,
appendisit, endokardit, akciğer,
pelvis, karaciğer, eklem ve karın içi
abselerine de sebep olur.
27. Muayene maddesinden hazırlanan
gram boyalı preperatlarda basiller
soluk, düzensiz boyanmış, bazen
hafifçe kıvrık olarak görülebilir.
İlk izolasyonda kapsüllüdür, ama
pasajlarla kapsül kaybolur.
28. Suşların % 25'i 24 saat, hemen
hemen tümü 48 saat sonra gözle
görülebilen koloniler oluşturur.
Kolay üreyen bakterilerdir.
Kanlı besiyerinde 1-3 mm çaplı,
düzgün, konveks, hemolizsiz koloniler
meydana getirir.
29. Nadiren bazı suşlar hemolizlidir.
Yandan aydınlatma ile bakıldığında
kolonilerin etrafında halkalar görülür.
Bacteroides bile esculin (BBE)
agarda 1 mm çaplı, kenarları düzgün,
yuvarlak, konveks, gri renkli koloniler
oluşturur.
Aslında parlak-sarı renkte olan
besiyeri, bakterinin eskulini hidrolize
etmesi ile kahverengiye dönüşür
30. Besiyeri içinde bulunan safra,
üremeyi arttırır.
BBE'de koloni etrafında koyu renkli
halka görüldüğünde akla ilk gelecek
bakteri, B. fragilis'dir.
Ancak aynı görüntüyü B. fragilis
grubunda bulunan diğer türlerin de
(B. vulgatus hariç) oluşturabileceği
hatırdan çıkarılmamalıdır.
31.
32. Reaksiyona giren asit, iyodun nişasta
ile birleşmeyle meydana gelen
menekşe renginin 5 dakikada
solmasına neden olur.
Lam üzerindeki bakteri kümelerinin
etrafının berraklaşması, test
sonucunu pozitif olarak
değerlendirmek için yeterlidir.
33. Nitrosefin deneyi ise normalde sarı
renkli olan nitrosefin'in, beta laktam
halkası parçalanınca kırmızıya
dönmesi esasına dayanır.
36. Ağız boşluğu, dişeti çatlakları, kolon ve
ürogenital sistemin normal florasında
bulunurlar.
Solunum yolu, barsak ve yara
infeksiyonlarına neden olurlar.
Diş çekimini takiben gelişen bakteriyemi
olgularından B. ureolyticus izole edildiğini
bildiren yayınlar bulunmaktadır.
37.
38.
39. Prevotella intermedia, baş-boyun ve
plevral infeksiyonlara neden olan bir
bakteridir.
Pelvis ve karın içi infeksiyonları ile
kandan seyrek olarak izole edilebilir,
β laktamazı yoktur.
Diğer pigmentli Prevotella türleri
değişik klinik örneklerde nadiren
üretilmektedir.
40. Pigmentsiz Prevotella'lar
Sakkarolitik, safraya duyarlı küçük
basil veya kokobasil şeklindeki
bakterilerdir.
Bazen uzun çomakçıklar şeklinde de
olabilir. Kanlı agarda sarımsı-beyaz,
parlak koloniler oluştururlar. Bazı
türler hemoliz yapabilir.
45. Ultraviole ışığı altında incelenen
koloniler (değişik renklerde olabilen)
çoğu zaman parlak kırmızı floresans
verir. Bazı suşlar floresans
oluşturmayabilir.
46. P. endodontalis ve P. gingivalis insan
ağız boşluğunda bulunur.
Bazen önemli ağız içi ve safra kesesi
infeksiyonlarına yol açar.
P. asaccharolytica ise barsak ve
ürogenital boşluklarda yeralan çeşitli
klinik örneklerden nadiren izole edilen
bir türdür.
48. Zorunlu anaerop, sporsuz, gram
negatif, pleomorfik bakterilerdir.
Bazı türler düz veya kıvrık duran,
oldukça uzun ve ince basiller şeklinde
görünürken bazı türler gondola
benzer yapıda, konidia formunda
veya flamentöz biçimde
olabilmektedir.
49. Bazıları ultraviole ışığında sarı-yeşil
floresans verirken bazısı besiyerini
yeşillendirir.
Bacteroides bile esculin (BBE)
agarda siyah koloni oluşturan suşlara
rastlanır.
52. F. nucleatum, ortası şiş, uçları ince, iğ
şeklinde, uzun (3-10 μm) bir basildir.
Düz veya kıvrık duruş özelliği
gösterir.
Hareketsiz, kapsülsüz ve zorunlu
anaeroptur. Anilin boyalarıyla,
düzensiz boyanma eğilimindedir.
53. F. nucleatum, ağız boşluğu, barsak
kanalı ve genital bölgelerde
kommensal olarak bulunan bir
bakteridir.
Ağız bakımı iyi olmayan kişilerin dişeti
çatlaklarından ve dişetiyle dişlerin
birleştiği kenar bölgelerden yapılan
prcparatlarda çok miktarda üretilir.
54. Tek başlarına beyin, plevra, akciğer
ve karaciğer abselerine, başka
bakterilerle birlikte Vincent anjini,
Noma hastalığı, ülseratif stomatit ve
gingivite yolaçabilir.
55. Vincent anjini: F.nucleatum ve
Treponema vincentii'nin
birlikte oluşturduğu akut tonsillo-
farenjittir.
Ağız hijyeni iyi
olmayan, vücut direnci kırılmış genç
erişkinlerde, boğaz ağrısı, ağızda
kötü koku, tonsil ve dişeti
kanamasıyla başlar.
56. Tabloya iştahsızlık, ateş ve
hipersalivasyon eklenir. Başlangıçta
sıklıkla tek taraflı olmak üzere
tonsilde şişme ve kızarıklık görülür.
Daha sonra yumuşak damak ve
farenks mukozası da kızarır.
57. Kısa zamanda tonsil üzerinde
sarımsı, kirli beyaz veya gri renkli,
kaldırılınca kanamaya eğimli bir
psödomembran oluşur, bölgesel lenf
bezleri şişer
58. Hastalarda bazen peritonsiller abse,
çok nadiren postanjinal septisemi
(Lemierre hastalığı) gelişebilir.
Boğaz sürüntü örneği veya
psödomembrandan hazırlanan gram
boyalı preperatlarda fusiform
basillerle birlikte Treponema’ların
görülmesi tanı için yeterlidir
59. Difteri, infeksiyöz mononükleoz ve A
grubu β hemolitik streptokoksik (AGB)
tonsillofarenjit gibi hastalıklarla
karışabilir.
Tedavide tetrasiklinler oldukça
etkilidir. Penisilin V (4x500 mgr/gün)
ile metronidazol (3x500 mgr/gün)
kombinasyonu da kullanılabilir.
60. Noma (gangrenöz stomatit); ağız
mükoz membranlarının akut, ilerleyici,
gangrenöz infeksiyonudur.
Sıklıkla sistemik hastalığı olan veya
malnütrisyonlu küçük çocuklarda
görülür. Genellikle premolar-molar
dişetinde ağrılı, küçük, kırmızı bir leke
veya vezikül şeklinde başlar.
61. İnfeksiyon çevre ve derin dokulara
yayılıp, hızla nekroze olur, diş, dudak
ve yüz kemiklerinde harabiyete yol
açar. Bazen ilk lezyon dudakta da
olabilir.
62. Lezyon bölgesinde çoğu kez
F. nucleatum, Treponema vincentii ve
Prevotella melaninogenica, bazen
diğer aerop ve fakültatif anaerop
bakterilerde bulunur.
Tedavi edilmezse ölümle sonuçlanır.
Tedavide yüksek doz penisilin
kullanılır.
64. Basil, fleman veya kokobasil gibi çok
değişik şekillerde görülebilen
pleomorfik bakterilerdir.
65. Basiller, uç kısımları yuvarlak, düz
veya kıvrık biçimde görünebilir.
Ortası şişkin, koyulu-açıklı, soluk
boyanan "hayalet hücre" formunda da
olabilir.
66. Vücut boşluklarında normal flora
üyesi olarak bulunan F. necrophorum
çok virulan bir türdür.
Çocuk ve erişkinlerde tonsillofarenjit,
periapikal ve peritonsiller abseler ile
çok nadiren juguler ven septik
tromboflebitine (Lemierre hastalığı)
neden olmaktadır.
67. Lemierre hastalığı (postanjinal
septisemi, süpüratif juguler ven
tromboflebiti, karotis arter
erozyonu); Orofarengeal veya dişeti
infeksiyonlarının seyri sırasında nadir
görülen bir komplikasyondur.
68. Bakteri lateral farengeal bölgeye
gelip, buradan internal karotid arter
veya juguler vene ulaşmakta kan
yoluyla yayılarak başta akciğerler
olmak üzere birçok organda
(karaciğer, böbrek, beyin ve eklem
gibi) abse gelişimine yolaçmaktadır.
69. Daha çok genç erişkinlerde görülür.
Hastalarda başlangıçta çenede ağrı,
hassasiyet ve sertlik, boğaz ağrısı,
yutma güçlüğü ile fazla yüksek
olmayan ateş vardır.
70. İnfeksiyon lateral farengeal bölgeye
ulaştığında sternokleidomastoid kas
boyunca endürasyon gelişir, ateş
yükselir, devamlı veya bacaklı bir hal
alır.
Hasta boyun hareketlerinde ağrı
hisseder ve bir süre sonra ense
sertleşir.
71. Damarlar infeksiyona katılınca
hemoraji ve yaygın tromboflebit
gelişir.
İnfeksiyon hızla tüm vücuda yayılır.
Hastalar hemorajik şoktan çok asfiksi
ile kaybedilir. Akciğer embolisi sıktır.
72. F. ulcerans, yeni bir türdür. Uca doğru
incelen, ortası şiş basillerdir. Tropikal
ülserlerden izole edilir.
73. F. mortiferum, tuhaf görünüşlü
pleomorfik bakterilerdir.
Eskülini hidrolize etmesiyle, diğer
türlerden ayrılır.
74. F. alocis, F. sulci, F. periodonticum,
dişeti ve periodental infeksiyonlardan
son yıllarda sıkça izole edilmeye
başlanmıştır.
İlk ikisi indol negatif olmaları ile diğer
türlerden ayrılan asakkarolitik
organizmalardır.
F. periodenticum ise glikoz, fruktoz ve
galaktozu fermente eden indol pozitif
bir bakteridir.
76. Bu cins içinde L. buccalis denilen tek
bir tür vardır.
Ağız boşluğu ve vajende normal flora
üyesi olarak bulunur.
Son yıllarda immun sistemi
baskılanmış kişilerde sepsis etkeni
olarak nadiren izole edilmeye
başlanmıştır.
77. Düz yada hafif kıvrık şekilde olan
bakteri bazen 150-200 μm kadar
uzun olabilmektedir.
Gram negatiftir, ancak basil üzerinde
kristal viyole boyasını bırakmayan
tanecikler nedeniyle benekli bir
görünüme sahiptir.
80. Virgül şeklinde, hareketli, gram
negatif anaerop bakteriler,
Butryrivibrio, Desulfovibrio,
Selenomonas, Succinovibrio ve
Wolinella cinsleri içinde yeniden
sınıflandırılmıştır.
81. Ağız, gastrointestinal kanal ve
vajenden alınan örneklerde üretilen
mikroaerofilik bazı Campylobacter
türleri (C. curvus ve C. rectus)
günümüzde Wolinella cinsine (W.
curva ve W. recta) alınmıştır.
Wolinella'lar baş, boyun, karın içi,
genital, kemik ve yumuşak doku
infeksiyonlarına sebep olurlar.
84. Klinik örneklerde anaerop gram
negatif koklara nadir rastlanır. Bu
grup içinde en önemli cins
Veillonella'lardır.
Megasphaera ve
Acidaminococcus'lardan daha sık
izole edilirler.
85. Anaerop gram negatif koklar, hücre
ve koloni morfolojisi, uzun dalga
ultraviyole ışığı altındaki floresans
özelliği,
bazı antibakteriyellere duyarlılık ve
biyokimyasal özelliklerine göre
birbirlerinden ayrılabilirler
87. Gram negatif olmakla beraber alkolle
renksizleştirme işlemine direnç
gösterdiklerinden bazen gram pozitif
kok olarak değerlendirilirler.
İkili, küme ve zincir şeklinde duruş
özelliği gösterirler.
89. Kanamisin ve kolitsine duyarlı,
vankomisine dirençlidirler.
V. atypica , V. dispar, ve V. parvula
ağız florasında yer alır.
V. parvula’ ya barsakta rastlanır.
Yumuşak doku, baş ve boyun, ağız içi
enfeksiyonları ile ısırık sonucu
gelişen yara infeksiyonlarından izole
edilebilmektedir.