2. T.C.
ERC YES ÜN VERS TES
TIP FAKÜLTES YAYINLARI NO: 69
GENEL
EMBR YOLOJ
Saim ÖZDAMAR
Hülya ÇET N SORKUN
KAYSER -2002
3. Ç N D EK LER
BÖLÜM 1 GRŞ
Giriş ..........................................................................................................1
Genel tanımlamalar....................................................................................3
BÖLÜM 2 ERKEK GEN TAL S STEM
Testis..........................................................................................................4
Spermatozoonlar ......................................................................................12
Testisin histofizyolojisi............................................................................14
Erkek genital bezler .................................................................................15
BÖLÜM 3 D Ş GEN TAL S STEM
Ovaryumlar ..............................................................................................16
Ovaryum follikülleri ................................................................................20
Ovulasyon ................................................................................................21
4. çindekiler
Korpus luteum..........................................................................................25
Tuba uterina .............................................................................................27
Uterus.......................................................................................................27
Genital siklus ...........................................................................................31
BÖLÜM 4 GEL Ş M N I. HAFTASI
nsan gelişiminin başlangıcı.....................................................................34
Döllenme..................................................................................................35
Kapasitasyon ............................................................................................36
Akrozom reaksiyonu................................................................................36
Spermatozoonun corona radiatayı aşması................................................37
Zona pellucidanın aşılması ......................................................................37
Oosit ve spermatozoon membranlarının kaynaşması ..............................39
Erkek ve dişi pronukleuslarının birleşmesi..............................................40
Zigotun bölünmesi ...................................................................................41
mplantasyon............................................................................................43
BÖLÜM 5 GEL Ş M N II. HAFTASI
ki tabakalı germ diskinin oluşması .........................................................46
Gelişimin 8. günü.....................................................................................46
Gelişimin 9. günü.....................................................................................47
Gelişimin 11. ve 12. günleri.....................................................................48
BÖLÜM 6 GEL Ş M N III. HAFTASI
Üç tabakalı germ diski .............................................................................51
Gastrulasyon ............................................................................................51
Notokordun şekillenmesi .........................................................................53
BÖLÜM 7 EMBR YON K DÖNEM
3-8. haftalar arası .....................................................................................57
Ektodermden gelişen yapılar ...................................................................57
Mezodermin farklılaşması .......................................................................60
Somitlerin gelişmesi ve farklılaşması ......................................................61
ntermediate (ara) mezoderm...................................................................65
Lateral mezoderm ....................................................................................65
Endodermin farklılaşması ........................................................................65
4-8. haftalar arasında embriyonun genel yapısı .......................................68
II
5. çindekiler
BÖLÜM 8 FETAL DÖNEM
Fetus yaşının hesaplanması......................................................................71
9-12. haftalar arası ...................................................................................72
13-16. haftalar arası .................................................................................72
17-20. haftalar arsı ...................................................................................73
21-25. haftalar arası .................................................................................73
26-29. haftalar arası .................................................................................73
30-34. haftalar arası .................................................................................73
35-38. haftalar arası .................................................................................73
Doğum tarihinin hesaplanması ................................................................73
Fetal büyümeyi etkileyen faktörler ..........................................................74
Fetal tanıda kullanılan bazı yöntemler.....................................................75
BÖLÜM 9 EMBR YO DIŞI OLUŞUMLAR
Embriyo dışı oluşumlar............................................................................77
Amnion kesesi..........................................................................................77
Vitellus kesesi ..........................................................................................79
Allantois...................................................................................................80
Desidua ....................................................................................................81
Plasenta ....................................................................................................83
Göbek kordonu ........................................................................................87
Çoklu gebelikler.......................................................................................87
BÖLÜM 10 KONGEN TAL MALFORMASYONLAR
Kongenital malformasyonlar ...................................................................89
Genetik faktörlerin neden olduğu anomaliler ..........................................90
Sayısal kromozom anomalileri ................................................................90
Yapısal kromozom anomalileri................................................................92
Mutant genlerin oluşturduğu anomaliler..................................................93
Çevre faktörlerine bağlı gelişen anomaliler.............................................93
laçlar ve kimyasal teratojenler................................................................94
Teratojenler olarak enfeksiyon ajanları ...................................................95
Radyasyon................................................................................................96
KAYNAKLAR
Kaynaklar.................................................................................................97
DZN
Dizin ........................................................................................................99
III
6. GİRİŞ
1
Embriyoloji bütün canlıların döllenmeden itibaren türe özgü şekillerini alıncaya
kadar geçirdikleri gelişme dönemlerini inceleyen bilim dalıdır. Bu dönem içinde
bir tek ana hücrenin bölünmeler sonucunda çoğalıp farklanarak birbirinden farklı
hücreleri, dokuları ve sistemleri oluşturmak üzere geçirdiği dönemler incelen-
mektedir. Normal, sağlıklı bir bireyin gelişiminin bilinmesi, anormal gelişimlerin
nedenlerini ve tedavi yollarını ortaya koymada yardımcı olacağı bir gerçektir.
İnsan embriyolojisi, insanın tek hücreden başlayarak doğumuna kadar olan zaman
süreci içinde göstermiş olduğu gelişmeleri inceler. Genel embriyoloji, organların
gelişmesinden önceki dönemi genel olarak incelerken, özel embriyoloji her bir
doku, organ ve sistemin ayrı ayrı gelişmesini inceler.
İnsanın gelişmesi doğum öncesi ve sonrası dönemlerde devam eder. Doğum
öncesi (prenatal) dönem 38-40 hafta ( 9 ay 10 gün) sürer. Bu dönemin ilk üç
haftalık bölümüne preembriyonik dönem, 3-8 haftalık bölümüne embriyonel
dönem, gelişen canlıya da embriyo denir. Gelişimin 9. haftasından doğuma kadar
7. Bölüm 1
olan döneme ise fetal dönem, bu dönemde gelişmekte olan canlıya da fetus denir.
Klinik olarak, 9 aylık gebelik süresinin üçer aylık dönemlerine trimester adı
verilir.
Doğum sonrası (postnatal) dönem bir çok alt döneme ayrılır. Yeni doğan
(neonatal) doğumdan sonraki ilk dört haftalık dönemi içerir. Bebeklik (infancy)
dönemi doğumdan birinci yıl sonuna kadar uzanır. Çocukluk (childhood) 2 ile 12-
13 yaşları arası dönemdir. Ergenlik (puberta) kızlarda 12-15, erkeklerde 13-16
yaş arasıdır. Bu dönemde erkek ve kızlar cinsel olgunluğa erişirler, sekonder
cinsel özellikleri gelişir. Gençlik (adolesans) dönemi ergenlik çağından sonraki 3-
4 yılı içerir. Erişkin (adulthood) 20-60 yaş arası, yaşlılık ise 60 yaş üzeri
dönemdir.
İnsan üremesinde temel olay gelişmedir (development). Döllenme ile haploid
sayıda kromozom içeren erkek ve dişi germ hücrelerinin (gamet) birleşmesi
(döllenme; fekondasyon) sonucu diploid sayıda kromozom içeren ve embriyonal
kök hücre olan zigotun oluşması, embriyolojik gelişimin başlangıcını oluşturur.
Zigotun birbiri ardına mitoz bölünmeleri ile yeni hücreler, bunların göçü
(migrasyon) ve farklılaşmaları (diferansiyasyon) ile de dokular ortaya çıkar.
Bundan sonra dokuların farklılaşmaları ve organizasyonlarında bazı mekaniz-
maların etkili olduğu görülür. İnvaginasyon, evaginasyon ve indüksiyon olayları
bunlardandır.
İnvaginasyon örtücü dokuya ait
hücrelerin altta yer alan bağ dokusu
içine doğru çukurcuk, tomurcuk veya
eldiven parmağı şeklinde çökmesi
olayıdır (Şekil 1.1a). Vücuttaki salgı
yapan bezlerin gelişimi genellikle bu
şekilde olur.
Evaginasyon örtücü epitel altındaki
tabakada bulunan hücrelerin çoğalıp
örtücü epiteli kaldırması, tomurcuk
veya çıkıntı şeklinde belirmesidir
(Şekil 1.1b).
İndüksiyon nispeten farklılaşmış
bir embriyonik hücre grubunun daha
az farklılaşmış başka bir hücre gru- Şekil 1.1: İnvaginasyon ve evaginasyonun
oluş biçimleri.
bunu etkilemesi sonucu onda geli-
şimi başlatması olayıdır. Primordial
2
8. Giriş
germ hücrelerinin sölom epitelini etkileyerek gonadların gelişimini başlatması
indüksiyona bir örnektir.
GENEL TANIMLAMALAR
Gamet: Erkek ve dişide gametogenez sonucu oluşan haploid sayıdaki germ
hücresidir.
Gametogenez: Erkek ve dişide kök germ (döl) hücrelerinin cinsiyet organlarında
gelişmesidir.
Spermatogenez: Erkekte kök hücrenin (spermatogonium) olgun germ hücresine
(spermatozoon) dönüşünceye kadar geçirdiği olayların tümüdür.
Oogenez: Dişiye ait kök hücrenin (oogonium) olgun yumurta hücresine dönü-
şümü için geçirdiği gelişim dönemidir.
Kopulasyon: Erkek ve dişinin çiftleşmesi olayıdır.
Fertilizasyon (fekondasyon): Erkek ve dişi germ hücreleri olan gametlerin bir-
leşmesidir (döllenme).
Zigot: Olgun erkek ve dişi germ hücrelerinin (gametler) birleşmesi sonucu oluşan
embriyonun ilk kök hücresi.
Segmentasyon: Zigotun birbiri ardına mitozla bölünmesidir (yarıklanma).
Blastomer: Zigotun segmentasyonu sonucunda meydana gelen yavru hücrelere
blastomer denir.
Morula: Döllenmeden sonra, mitoz bölünmeler sonucu oluşan 12 veya 16 blasto-
merli hücre kümesi.
Blastosist: Döllenmeden sonraki ilk iki hafta içinde oluşan, içinde boşluk
(blastosöl) bulunan ve taşlı yüzük görünümünde olan embriyo taslağıdır.
3
9. ERKEK GENİTAL
SİSTEMİ
2
Erkek genital sistemi bir çift testis, genital boşaltım yolları (tubuli rekti, rete testis,
duktuli efferentes, duktus epididimis, duktus deferens, duktus ejakulatoryus ve
üretra), bu yollara açılan yardımcı bezler (vezikula seminalis, prostat, bulbo-
ürotral bezler) ve dış genital organ olan penisten oluşur (Şekil 2.1).
TESTİSLER
Deri ve fibromuskuler yapıdaki skrotum içinde spermatik kordon ile asılı duran
testisler hem ekzokrin hem de endokrin salgı yapan bir organdır. Ekzokrin salgısı
seminifer tübül adı verilen bileşik tübüler yapıdaki kanalcıklarda yapılır.
Salgılama biçimi aktif holokrin tiptedir. Testiküler sıvı ve spermatozoon (spermi-
um) testisin ekzokrin salgısını oluşturur. Endokrin salgısı ise Leydig hücrelerinde
yapılan steroid yapıdaki testosterondur.
Seminifer tübüller: Çok katlı epitel hücrelerinden oluşan 150-250 μm çapında,
30-70 cm uzunlukta tübüllerden oluşmuştur. Bir testisteki tübüllerin toplam
10. Erkek Genital Sistemi
Şekil 2.1: Erkek genital sistemini oluşturan organların şematik çizimi (Ross, Romrell,
Histology A Text and Atlas’tan).
Şekil 2.2: İnsan testisinin kesitinde boşaltım kanallarının şematik görünümü (Ross, Romrell,
Histology a Text and Atlas’tan).
5
11. Bölüm 2
uzunluğu 250 m kadardır. Spermatogenez bu tübüllerde meydana getirilir.
Tübüller arasında, bağ dokusu yapısındaki interstisiyel doku yer alır. 1-4 adet
tübül bir araya gelerek testis lobüllerini oluşturur. Tübüller lobülün tepesine
doğru sonlanırken daralır ve düz tübüller (tubuli rekti) adı verilen kısa bölümü
oluşturur (Şekil 2.2).
Düz tübüller seminifer tübüllerin labirent şeklindeki birbiri ile bağlantı yapan rete
testis denilen kanallara bağlanmasını sağlar. Rete testis 10-20 adet kanaldan
oluşan duktuli efferentes’e bağlanır. Duktuli efferentes de duktus epididimis adı
verilen 4-6 m uzunlukta aşırı derecede kıvrıntılı bir kanal ile duktus deferens’e
bağlanır. Duktus deferens daha sonra prostata girer; burada duktus
ejakulatoryus ile devam ederek prostatik üretra’ya açılır (Şekil 2.1 ve 2.2). Se-
minifer epitel iki ayrı hücre grubundan oluşmuştur. Bunlardan biri Sertoli (destek)
hücreleri, diğerleri spermatojenik seriyi oluşturan hücrelerdir (Şekil 2.3, 2.4 ve
2.5).
Şekil 2.3: İnsan testisinin şematik çizimi. Sertoli hücreleri ile spermatojenik hücreleri
içeren birkaç seminifer tübül görülmekte (Ross, Romrell, Histology A Text and Atlas’tan).
6
12. Erkek Genital Sistemi
Sertoli hücreleri bazal lamina üzerine oturmuş lümene kadar uzanan yüksek
boylu piramidal hücrelerdir. Çekirdekleri oval şekillidir ve çentikli yapıdadır. Bir
tübülde komşu Sertoli hücreleri birbiri ile zonula okludenslerle bağlanarak kan-
testis bariyerini oluştururlar (Şekil 2.4, 2.5 ve 2.9). Böylece ekstratübüler aralık-
tan intratübüler aralığa (lümen) makromoleküllerin serbest geçişi engellenir ve
intratübüler aralıktaki hücrelerin proteinleri kana karışmaz, bunlara karşı antikor
yapılması engellenir.
Sertoli hücreleri gelişmekte olan spermatojenik hücrelerin desteklenmesini,
korunmasını ve beslenmesini sağlar. Kan–testis bariyerini oluşturarak immüno-
lojik korumada görev alırlar. Spermiogenez sırasında artık spermatid sitoplaz-
masını fagosite ederek ortadan kaldırırlar. Spermatogenez için gerekli olan
testosteronun seminifer tübülde yoğunlaşmasını sağlayan androgen bağlayıcı
proteini salgılarlar. Embriyolojik gelişimi sırasında erkek fetuslarda Müller
kanalının gerilemesinde etkili olan anti-Müllerian hormonun yapımı Sertoli
hücrelerinde gerçekleştirilir.
Şekil 2.4: Sertoli hücreleri ile spermatojenik hücrelerin etkileşimi. MH: myoid hücre,
Sg: spermatogonium, PS: primer spermatosir, Sp: spermatid ve Sz: spermatozoona
dönüşmekte olan spermatidler.
7
13. Bölüm 2
Şekil 2.5: İnsan seminifer tübül epitelinin şematik çizimi (Ross, Romrell, Histology A Text and
Atlas’tan).
Şekil 2.6: Erişkin testisinin genel görünümü. Seminifer tübüllerin (ST) kesitleri oldukça kıvrıntılı
yapısını yansıtan değişik geometrik şekiller göstermektedir. Her tübül interstisiyel bağ
dokusu (BD) ile çevrelenmiştir ve tübül içinde bazalden lümene (L) kadar farklı gelişim
sürecindeki spermatojenik hücreler yer almaktadır. H-E, X 20.
Şekil 2.7: Bir seminifer tübülün genel görünümü. Seminifer tübüllerin arası myoid hücreler (MH),
fibroblastlar (F) ve bağ dokusu (BD) ile doldurulmuştur. Çok katlı seminifer tübül epiteli
bir bazal lamina (BL) ile bağ dokusundan ayrılmıştır. Lümene (L) yakın bölgede, epitel
içinde koyu boyanmış çekirdekleri ile gelişmekte olan spermatozoonlar (Sz) görülmektedir.
Masson trikrom, X 40.
Şekil 2.8: Seminifer tübülün bu kesitinde Sertoli hücresi (SH) soluk boyanmış iri çekirdeği ve
belirgin çekirdekçiği ile ayırt edilebilmektedir. Bazal laminaya yakın yerleşimli myoid
hücrelerin (MH) hemen üzerinde spermatogoniumlar (SG) yer almaktadır. Bunların hemen
üstünde primer spermatositler (PS) ve daha üstte, soluk çekirdekleri ile, spermiogenezin
farklı dönemlerindeki spermatidler (Sp) ve lümende (L) spermatozoonlar (Sz)
görülmektedir. Toluidin blue, plastik kesit, X 100.
Şekil 2.9: Seminifer tübül epitelinin elektron mikrografı. Sertoli hücresi (SH) soluk boyanmış,
çentikli çekirdeği ve belirgin çekirdekçiği ile görülmektedir. Bu hücrelerin apikal
bölgesinde gelişmekte olan spermatidler (St) yer almaktadır. Spermatogonium (Sg) ve
primer spermatositler (PS). Elektronmikrograf X 5000.
8
15. Bölüm 2
Spermatojenik hücreler lümen ile bazal lamina arasında yerleşmiş 4-8 hücre katı
oluşturan ve gelişmekte olan hücre serileridir. Bunlar çoğalıp farklılaşan ve
sonuçta olgun germ hücreleri olan spermatozoonların oluşmasını sağlayan farklı
dönemlerdeki hücreleri temsil ederler (Şekil 2.6, 2.7).
Şekil 2.10: Spermatogenez işleminde spermatogoniumdan spermatozoon oluşuncaya kadar
geçen dönemler.
Şekil 2.11: Bazal lamina üzerine oturmuş spermatogoniumların (Sg) Sertoli
hücreleriyle (SH) yaptığı komşuluk görülmekte. Sertoli hücrelerinin uzantıları
bağlantı kompleksleri (Ok) ile birbirlerine sıkıca bağlanmışlardır.
Elektronmikrograf, X 5000.
Şekil 2.12: Farklılaşma sürecine girmiş olan spermatidlerde akrozomlar ökromatin
yapıdaki çekirdek (N) kenarında koyu bölgeler şeklinde seçilmekte.
Elektronmikrograf, X 1500.
Şekil 2.13: Olgunlaşama sürecindeki spermatidler. A) Çekirdek yoğunlaşması ve
şekillenmesi henüz tamamlanmamış, B) Bir taraftan çekirdek yoğunlaşması
tamamlanırken, spermiogenez sürecinin sonlarına doğru spermatidlerin
uzamış şekilli olduğu görülmekte. Elektronmikrograf, X 9000.
Şekil 2.14: Spermiogenez sonunda spermatozoon çekirdeği (N) homojen yapısını
kazanmış, mitokondrionlar (M) boyun bölgesinden uzanan mikrotübüllerin
etrafında yerleşmiştir. Elektronmikrograf X 10000.
10
17. Bölüm 2
Bir kök hücreden farklılaşıp spermatozoon oluşuncaya kadar geçen döneme
spermatogenez denir (Şekil 2.10). Spermatogenez (1) spermatogoniumların bö-
lünmeleri ile spermatositlerin meydana geldiği spermatositogenez; (2)
spermatositlerin arka arkaya iki defa bölünüp kromozom sayısının ve DNA
miktarının yavru hücrelere eşit olarak dağıtıldığı ve sonuçta spermatidlerin
oluşturulduğu mayoz devresi; ve (3) spermatidlerin farklılaşarak spermatozoon-
lara dönüştüğü spermiogenez devresi olmak üzere üç alt döneme ayrılır (şekil
2.10).
Spermatositogenez, bazal lamina üzerine oturmuş olan spermatogoniumların bir
seri mitoz geçirmeleri ile oluşur (Şekil 2.11). Mitoz bölünmeler sonucunda ya
farklılaşmamış Tip A spermatogoniumlar’ı (stem, kök hücreler) ya da Tip B
spermatogoniumlar’ı verirler. Tip B spermatogoniumların mitoz bölünmeleri ile
primer spermatositler oluşur (Şekil 2.10). Primer spermatositler 46 kromozomlu-
durlar (44+XY) ve oluştuktan hemen sonra birinci mayoz bölünmeyi geçirirler ve
23 kromozomlu (22+X veya 22+ Y) sekonder spermatositler’i oluştururlar.
Sekonder spermatositler de ikinci mayoz bölünmeyi geçirerek 23 kromozomlu
spermatidler’in oluşmasını sağlarlar. Bu işlem sonucunda bir spermatogoniumdan
4 adet spermatid oluşur.
Spermatidler yuvarlak şekilli hücrelerdir ve spermiogenez denilen bir farklılaşma
süreci geçirirler. Bu farklılaşma sırasında akrozom oluşur, kuyruk gelişir,
çekirdeğin şekli ve büyüklüğü değişir, kromatin yoğunlaşır ve artık spermatid
sitoplazması uzaklaştırılır. Sonuçta olgun bir spermatozoona dönüşür (Şekil 2.12,
2.13A ve B, 2.14). Spermiogenez olayı spermatidlerin Sertoli hücre sitoplazma-
sının yapmış olduğu girintiler içinde gerçekleştirilir (Şekil 2.5).
Spermatogoniumdan spermatozoon oluşumuna kadar geçen spermatogenez evresi
yaklaşık 64 gün sürer. Tip B spermatogoniumdan spermatozoonun oluşması 16-17
gün, spermatidin spermatozoona dönüşümü 8-10 gündür.
Spermatozoonlar
Olgun erkek germ hücreleri olan spermatozoonlar (spermium) 50-70 μm uzunlu-
ğunda hareketli hücrelerdir. Genetik bilgiyi taşıyan baş ve hareketi sağlayan
kuyruk (filagellum) bölümlerinden oluşmuştur (Şekil 2.15).
Baş, önden oval, yandan armut biçimli bir görünüme sahiptir; çekirdek ve
akrozomdan oluşur (Şekil 2.14). Akrozom zarla çevrilidir ve çekirdeğin 2/3’lük ön
kısmını saracak şekilde başın ön kısmına yerleşmiştir, hyalurinidaz, nörominidaz,
akrozin ve asit fosfataz gibi hidrolitik enzimleri içerir. İçerdiği enzimler döl-
lenme olayı için çok önemlidir. Hyalurinidaz enzimi oosit II çevresindeki corona
12
18. Erkek Genital Sistemi
radiata’yı oluşturan hücresel yapıları birbirine bağlayan hyaluronik asitin
çözülmesinde görev alır. Spermatozoon, sahip olduğu akrozom sayesinde, ovumu
döllerken birkaç engeli rahatlıkla geçer. Çekirdek baş kısmının büyük bir bölümü-
nü doldurur. Kromatini heterokromatin tipindedir.
Kuyruk boyun, orta parça, esas parça ve son
parça olmak üzere dört parçadan oluşmuştur.
Boyun Spermatozoonun başını orta parçaya
bağlar. Eklem gibi oynak olup spermatozoon
hareketlerinde yönlendirici rolü vardır. Orta
parça 9+9+2 düzeninde dairesel dizilmiş mik-
rotübüller ve heliks şeklinde yerleşmiş mito-
kondrionlardan oluşmuştur. En dışta hücre
zarı bulunur. Mitokondrionlar Spermato-
zoonun hareketi için gerekli enerjiyi üretirler.
Esas parça 9+9+2 düzeninde mikrotübül
yapısına sahiptir. Bu kısım spermatozoonun
ilerletilmesinde görev alır. Son parça çeşitli
bölümlerinde sonlanan 9 çift mikrotübül içerir
(Şekil 2.15).
Şekil 2.15: Erkek olgun germ hücresi
Spermatozoona hareketliliği sağlayan ana parça olan spermatozoonun şematik çizi-
kuyruktur. Hareketliliği kuyruğa yerleşmiş olan minde bölümleri görülmekte. Başın
kontraktil elemanlarla olur. Spermatozoon ön bölgesinde, akrozomun çekirdeği
örttüğünü dikkat ediniz.
dakikada 3-3.5 mm kadar yol kat eder. Dişi
genital yollarda mevcut olan sıvı akıntısına karşı hareket edebilme niteliği taşırlar.
Akıntı, tuba uterinadan uterusa, oradan da vagina yönüne doğrudur. Sperma-
tozoonların bu akıntıya karşı hareket edebilme özelliğine pozitif (+) rheotaksis
denilir. Dişi genital organlarda bulunan bazı kimyasal maddeler spermatozoonun
oosit II’ye ulaşmasını teşvik ederler; bu olaya da pozitif (+) kemotaksis adı verilir.
Dişi genital yollardaki akıntının hızı saniyede 3-4 μm kadardır. Bu hız 25 μm
olursa spermatozoon yumurta hücresine ulaşamaz.
Spermatozoonların hayat süreleri ortamın pH’sına ve enerji kaynağı olan
fruktozun miktarına bağlıdır. Spermatozoonun hayat süresi vaginada (asidik
ortam) 40-60 dakika, uterus boynunda (serviks) 48 saat, uterus içinde 10-20 saat,
tuba uterinada 15-20 saattir.
Semen ejakulasyon ile dışarı atılan sıvıdır. Genital boşaltma yollarına açılan
bezlerin salgıları ve içindeki spermatozoonlar semeni (ejakulat) oluşturur. Sağlıklı
genç bir insanın ejakulasyonu 3-5 ml kadardır. 1 ml ejakulat içinde 60-120 milyon
13
19. Bölüm 2
spermatozoon bulunur, bunların % 15-20’si anormal yapıdadır. Normal fertilite
sınırı 50 milyon spermatozoondur. 1 ml’de 50 milyondan az spermatozoon
bulunursa buna oligospermi; hiç spermatozoon yoksa azospermi denir. Spermato-
zoonlar hareketsiz ise nekrospermi adını alır. Semenin pH’sı 7-9’dur, hava ile
temas ettiğinde 20-30 dakikada pıhtılaşır.
İnterstisiyel doku: Testisin seminifer tübülleri arasındaki boşluklar, kan ve lenf
damarları ile sinirleri içeren bağ dokusundan oluşmuştur. Bu bölgeye interstisiyel
doku denir. Bu bölge içinde fibroblastlar, mast hücreleri, makrofajlar ve Leydig
(interstisiyel) hücreleri yer alır (Şekil 2.16 ve 2.17). Leydig hücreleri sekonder
seks karakterlerinin (kıllanma, ses kalınlaşması gibi) gelişimini etkileyen steroid
yapısındaki testosteron hormonunu sentezlerler.
2.16 2.17
Şekil 2.16: İnterstisiyel doku içinde yuvarlak çekirdekleri ve bol lipid damlacığı içeren
sitoplazmaları ile Leydig hücreleri (LH) ayırt edilmekte.Bir Leydig hücresinde Reinke
kristalı gözlenmekte. Seminifer tübül (ST). Toluidin blue, plastik kesit, X 100.
Şekil 2.17: Bir Leydig hücresinin elektronmikrografı, X 5000.
14
20. Erkek Genital Sistemi
Testisin histofizyolojisi
Spermatogenez için ısı çok önemlidir. 37 0C olan vücut sıcaklığı spermatozoon
gelişimini olumsuz yönde etkiler. Testisin ısısı yaklaşık olarak 35 0C’dir ve bu
ısı testisteki mevcut mekanizmalarla kontrol altında tutulur. Embriyonik gelişim
sırasında testisin inişindeki bir bozukluk (kriptorşidizm) sonucunda testisler karın
içinde 37 0C’de kalırlar. Bu olay spermatogonium yapımında gerilemeye sebep
olur.
Kötü beslenme, alkolizm, uyuşturucu madde, ilaç ve sigara bağımlılığı spermato-
zoon yapımında azalmaya ve bozuk spermatozoon yapısının gelişimine neden
olur.
Spermatogenez üzerine en etkili faktör hormonlardır. Spermatogenez hipofizden
salgılanan follikül stimülan hormon (FSH) ve luteinizan hormonların (LH) etkisi
altındadır. LH, interstisiyel (Leydig) hücrelerini etkileyerek spermatojenik
hücrelerin gelişimi için gerekli olan testosteron hormonunun salınımını uyarır.
FSH ise Sertoli hücrelerinden androgen bağlayıcı proteinin salınımını teşvik eder.
Androgen bağlayıcı protein testosteron ile bağlanır ve bu hormonu seminifer tübül
lümenine taşır.
Erkek genital bezler
Seminal veziküller iki adet oldukça dolambaçlı tüplere sahip bir bezdir. Viskoz,
sarımsı renkte, fruktoz, sitrat, inositol, prostaglandin ve değişik proteinler içeren
bir salgı sentezlerler. Bu salgı içindeki karbonhidratlar spermatozoonlar için ge-
rekli enerji kaynağını oluştururlar. İnsan ejakulatının yaklaşık % 70’i seminal
veziküllerden salgılanır.
Prostat bileşik tübülo-alveoler bir bezdir. Prostatik sıvıyı üretirler. Bu sıvı
ejakulasyon sırasında itme gücü için gereklidir.
Bulboüretral (Cowper) bezleri mukus salgılayan basit kübik epitelle döşeli
tübülo-alveoler bezdir. Salgısı taze iken kaygan, berrak mukus özelliğindedir.
15
21. DİŞİ GENİTAL
SİSTEMİ
3
Dişi genital sistemi iki ovaryum, iki genital boşaltma yolları (tuba uterina), uterus
ve vaginadan oluşan iç genital organlar (Şekil 3.1) ile mons pubis, klitoris, labia
minor ve labia major’dan oluşan dış genital organlardan meydana gelmiştir. Dişi
genital sistemi ilk adet kanaması (menarş) ile 28 günlük siklik değişikliklerin
azalıp kaybolduğu dönem (menopoz) arasında aktif görev yapar.
OVARYUMLAR
Ovaryumlar sağda ve solda olmak üzere pelvis boşluğunun iki yanında yer alan
yaklaşık 3 cm uzunlukta, 1,5 cm genişlikte ve 1 cm kalınlıkta olan bir çift
organdır. Ovaryumların görevi dişi cins hücrelerini üretmek ve bu üretim üzerine
etkili olan hormonları salgılamaktır.
22. Dişi Genital Sistemi
Şekil 3.1: Dişi genital sisteminin lateralden ve frontalden, bölümlerini gösteren şematik çizimler.
(Ross, Romrell, Histology A Text and Atlas’tan).
17
23. Bölüm 3
Ovaryum yüzeyi, dıştan germinal epitel adı verilen tek katlı yassı veya
izoprizmatik hücrelerle örtülüdür. Epitel altında, bağ dokusu yapısındaki tunica
albuginea yer alır. Ovaryumun içteki medullar bölgesi gevşek bağ dokusu ve
damardan zengin bir yapı gösterirken, dıştaki korteks bölgesi bol miktarda ve
gelişimin değişik dönemlerindeki ovaryum folliküllerini içerir (Şekil 3.2, 3.5 ve
3.6).
Şekil 3.2: Bir ovaryum kesitinin şematik çizimi. (Ross, Romrell, Histology A Text and Atlas’tan).
Ovaryum follikülleri bir yumurta hücresi (oosit) ve bunun etrafında sıralanmış bir
veya daha fazla sıralı follikül (granulosa; stromal) hücrelerinden oluşurlar.
Yumurta hücrelerinin gelişmesi follikül içinde olur. Bu gelişme olayına oogenez
adı verilir. Oogenez fetal dönemde başlar, menopoza kadar devam eder.
Germ hücrelerinin çoğalması fetal hayatta başlar. Dişi germ hücresinin ilk ana
hücresi oogoniumdur. Primordial germ hücreleri olan oogoniumlar embriyonal
hayatın 1. ayından sonra vitellus kesesinin endodermi içindeki hücrelerin
farklılaşmasıyla ortaya çıkar. Bu hücreler genital kabartı bölgesine göç ederek
burada mitoz bölünmeler geçirirler. Mitoz bölünmeler fetal hayatın 6. ayına kadar
devam eder. Bu zamanda her bir ovaryum 3 milyonun üzerinde oogonium içerir.
18
24. Dişi Genital Sistemi
Fetal hayatın 3. ayının başlangıcında bazı oogoniumlar I. mayoz bölünmenin
profazına girerler ve primer oosit (oosit I) haline dönüşürler. Bu arada bazı
oositlerde atrezi adı verilen gerileme görülür.
Doğuma yakın bütün primer oositler I. mayoz bölünmenin profaz safhasını
bitirerek metafaza girmeden dinlenme safhasına geçerler. Primer oositler
pubertaya kadar dinlenme safhasında kalırlar ve I. mayoz bölünmeyi ovulas-
yondan az önce tamamlarlar. Doğumda primer oositlerin toplam sayısı 700.000 ile
2.000.000 arasındadır. Doğumdan sonra yeni primer oosit oluşmaz. Pubertaya
gelindiğinde bir genç kızın her iki ovaryumundaki folliküllerin sayısı yaklaşık
400.000 kadardır.
Bir kadından, her bir menstrual siklusta (ortalama 28 günde bir) ovaryumlardan
sadece bir ovum serbest bırakılır. Bir kadının cinsel hayatının 35-40 yıl kadar
devam ettiği kabul edilirse, bu süre içinde 450 kadar yumurta hücresinin serbest
bırakıldığı görülecek, geri kalan bütün folliküller gelişmeden atreziye uğrayıp
dejenere olacaklardır. Atrezi, folliküllerin gerilemesi olayıdır; follikülün gelişimi
sırasında, olgunlaşmanın herhangi bir evresinde oluşabilir. FSH’ın eksikliğinin
gerilemede büyük rol oynadığı bilinmektedir.
Spermatogenez ile oogenez arasındaki farklılıklar:
1. Spermatogenez devamlıdır, oogenez 28 günlük periyotlarla ritmiktir.
2. Spermatogenez, puberta ile birlikte çoğalma, büyüme ve olgunlaşma evrelerini
gösterirken, oogenezde çoğalma intrauterin hayatta başlar, doğumla devam eder,
puberta ile de büyüme ve olgunlaşma gösterir.
3. Spermatogenezde, bir spermatogoniumdan birbirine eşit ve hepsi aktif dört
spermatozoon oluşurken, oogenez sonucunda, bir oogoniumdan bir ovum ve üç
kutup hücresi şekillenir.
4. Spermatogenezde dinlenme ve bekleme evreleri görülmez. Oogenezde, doğumla
puberta arasında birinci dinlenme evresi, puberta ile menopoz arasında da ikinci
dinlenme evreleri gösterir.
5. Spermatogenezde, spermatidlerin spermatozoona dönüşmesini sağlayan, mor-
folojik değişimin olduğu spermiohistogenez evresi bulunurken oogenezde bu tür
bir değişim gözlenmez.
19
25. Bölüm 3
Ovaryum follikülleri
Folliküllerin gelişmesi primordial folliküllerin
farklanması ile başlar. Primordial follikül oosit
ve bunun etrafındaki yassı şekilli folliküler
hücrelerden oluşmuştur. Primordial follikül
oositi büyük bir çekirdek ile belirgin bir çekir-
dekçiğe sahiptir (Şekil 3.3a ve 3.7).
Primordial folliküller ovaryumda tunika albu-
ginea’nın hemen altına yerleşmişlerdir (Şekil
3.6). Bu folliküller büyüyüp olgun follikül a
haline dönüşürken önemli değişiklik gösterirler.
Önce primer oositler büyür, çevrelerindeki tek
katlı yassı follikül hücreleri kübik hale gelir.
Bu dönemden itibaren folliküle primer follikül
adı verilir (Şekil 3.3 a,b). Follikül hücreleri mi-
toz bölünmeler ile çoğalırlar ve oosit etrafında
çok katlı follikül epitelini (granulosa tabakası)
oluştururlar (Şekil 3.3c). Oosit ile granulosa
arasında, hem oosit hem de granulosa hücreleri
tarafından yapılan zona pellucida belirir. Bu
arada follikül çevresindeki ovaryum stroması b
sıklaşır ve theka folliküli şeklinde farklılaşır
(Şekil 3.4a ve 3.8). Theka folliküli kan damar-
ları ve hücrelerden zengin theka interna ve sıkı
bağ dokusu özelliğinde theka eksterna taba-
kalarına ayrılır (Şekil 3.4b). Theka interna hüc-
releri steroid sentezi yapan hücrelerin tipik
özelliklerine sahiptir.
Primer follikül yaklaşık 0.2 mm kadar büyük-
lüğe eriştiğinde granulosa hücreleri arasında
düzensiz ve içi follikül sıvısı ile dolu boşluklar
oluşmaya başlar . Bu dönemden sonra folliküle c
sekonder (veziküler, antral) follikül adı Şekil 3.3: Gelişmekte olan fol-
verilir. Follikül sıvısı granulosa hücreleri liküller. a: primordial follikül; b:
tarafından salgılanır. Folliküler boşlukların erken primer follikül ve c: geç
birleşmesi ile at nalı şeklinde tek bir boşluk primer follikül.
haline dönüşür (Şekil 3.4 a, 3.10 ve 3.11).
20
26. Dişi Genital Sistemi
Follikül boşluğundaki sıvı içinde,
theka interna hücreleri tarafından üreti-
len östrogen hormonu bulunur.
Bir taraftan primer oositin büyümesi
devam ederken bir taraftan granulosa
hücrelerinin yığılışında farklılıklar
ortaya çıkar. Oosit follikülün bir
tarafına doğru itilir, oositi kuşatan
granulosa hücreleri oositi follikül du-
varına bağlayan bir yığılma oluşturur-
lar, buna cumulus oophorus adı verilir
(Şekil 3.4b, 3.12). Oosit çevresindeki
granulosa hücreleri de ışınsal tarzda A
dizilerek corona radiata’yı meydana
getirirler (Şekil 3.12, 3.13). Genital
siklusun 14. gününe yakın dönemde
2.5 cm’lik bir çapa erişen bu folliküle
de tersiyer (Graaf) follikül denir (Şe-
kil 3.4b, 3.11).
Ovulasyon
Pubertadan 40-50 yaşlarına (menopoz)
kadar devam eden her 28 günlük
genital siklusun ortasında (14. gün)
tersiyer folliküldeki oositin olgunlaşa-
rak ovaryumdan atılmasına ovulasyon
denir. Ovulasyon öncesi artan B
follikül sıvısı ile tersiyer follikül Şekil 3.4: a: granuloza hücreleri arasında boş-
oldukça irileşir ve ovaryum yüzeyinde luğun oluştuğu sekonder follikül ile b: gelişimini
bir şişkinlik şeklinde belirir. Cumulus tamamlamış bir tersiyer (Graff) follikül.
oophorus hücreleri yavaş yavaş bir-
birinden ayrılır. Follikül stigma fol-liküli adı verilen yerden çatlayınca oosit
corona radiata ile birlikte follikül sıvısının yardımıyla sürüklenerek dışarı atılır.
Atılan yumurta hücresinin fimbria ovarica’lar tarafından tutularak tuba uterinaya
girmesi sağlanır.
Ovulasyon östrogen hormonunun etkisi altındaki LH’ın üretiminin yükselmesiyle
başlar (Şekil 3.22). LH en yüksek seviyeye ulaştığında primer oosit birinci mayoz
bölünmesini ovulasyondan az önce tamamlar. Sonuçta büyük, sitoplazma
21
28. Dişi Genital Sistemi
yönünden zengin sekonder
oosit ile sitoplazmadan fa-
kir küçük I. kutup hücresi
(I. polar body) oluşur. Se-
konder oosit hemen ikinci
mayoz bölünmesine girer
ancak oosit spermatozoon
tarafından döllenirse bölün-
me tamamlanır. II. mayoz
bölünme sonucunda büyük
sitoplazmalı bir hücre
ovum ve küçük II. kutup
hücresi oluşur (Şekil 3.9).
Genellikle her siklusta iki
ovaryumun birinden dönü-
şümlü olarak bir adet se-
konder oosit atılır. Bazen
birkaç ovulasyon da olabi-
lir, bu da ikizlik veya çoklu
gebeliğe sebep olur.
Şekil 3.9: İnsan ovumunun ve kutup hücrelerinin
gelişimi.
Şekil 3.5: Ovaryum, korteks (K) ve medulla (M) bölümlerine sahiptir. Kortekste gelişimin
değişik safhalarında olan çok sayıda follikül (F), medullada ise bol miktarda kan
damarı bulunur. Damarları taşıyan mesovaryum (MO) medullaya açılır. H-E, X 4.
Şekil 3.6: Ovaryum dıştan germinal epitel (GE) ile örtülüdür ve altında tunika albuginea
(TA) yer alır. Kortekste çok sayıda primordial (P), primer (PF) ve sekonder (SF)
follikül ile korpus luteum (KL) görülmekte.Van Gieson, X 10.
Şekil 3.7: Primordial folliküller tek sıralı yassı stromal hücrelerle çevrili, iri nukleuslu
hücrelerdir. Toluidin blue, X 20.
Şekil 3.8: Primer folliküller başlangıçta tek sıralı küboidal granulosa hücrelerine sahip iken
ileri dönemde bunlar mitozla çoğalarak oosit (O) etrafında çok katlı hale geçerler.
Granulosa hücreleri (GH) oositten zona pellucida (ZP) ile ayrılmıştır ve dışta theka
tabakası (T) belirginleşmiştir. Toluidin blue, X 10.
23
30. Dişi Genital Sistemi
Corpus luteum
Ovulasyondan sonra ovaryumda kalan folliküllerdeki granüloza hücreleri ve theka
interna hücreleri LH’ın etkisi altında corpus luteum (sarı cisim) adı verilen bir iç
salgı bezine dönüşür. Granulosa hücreleri steroid sentezi yapan granulosa lutein
hücrelerine, theka interna da theka lutein hücrelerine dönüşürler. Corpus luteum
progesteron ve östrogen hormonlarını salgılar. Corpus luteum gelişirken theka
internadaki damarlar yırtılır ve follikül boşluğuna kan dolar, bu yapıya corpus
hemorrajicum, kırmızı renginden dolayı da corpus rubrum adı verilir (Şekil 3.14).
Ovulasyondan 2-3 gün sonra corpus rubrum yerine sarı cisim oluşmaya başlar.
Granuloza hücreleri sarı renkli ince lipid tanecikleri ile dolar ve granuloza lutein
hücrelerine dönüşür. Bu hücreler progesteron hormonunun yapımında görev
alırlar. Sarı cisim ovulasyondan bir hafta sonra etkinliğinin en yüksek
noktasındadır.
Eğer gebelik olmamış ise corpus luteum 8. günden itibaren gerilemeye başlar.
ancak 14 gün aktif kalır, buna corpus menstruationis (corpus luteum
periodicum) denir (Şekil 3.15), progesteron ve östrogen yapımı ise yavaş yavaş
azalır. Corpus luteumdaki hücrelerin yerine bağ dokusu dolmaya başlar, buna cor-
pus albicans denir. Eğer döllenme olmuş ve gebelik söz konusu ise corpus luteum
büyür ve gebelik corpus luteumu (corpus luteum gravidatis, corpus luteum
verum) adı verilir. Corpus luteum gravidatis gebeliğin 5. ayına kadar varlığını
sürdürür (Şekil 3.14). Bu arada olgunlaşan plasenta progesteron yapımını üst-
lenmeye başladığından corpus luteumda progesteron yapımı azalmaya başlar ve
yavaş yavaş geriler, arta kalan corpus albicans ovaryumda sürekli olarak kalır.
Ovaryumdaki bu şekilde kalmış olan corpus albicansların sayısı belirlendiğinde o
kadının kaç defa hamile kaldığı tespit edilmiş olur.
Şekil 10: Bir sekonder follikülün ışık mikroskobunda görünümü. Oosit (O), zona pellucida (ZP),
granulosa hücreleri (GH) ve theka tabakası (T) ile iki primer follikül (PF) görülmekte.
Toluidin blue, X 20.
Şekil 11: Bir ovaryumda primer (PF),sekonder (SF) ve tersiyer (TF) folliküller.Tersiyer follikülde
oositin (O) follikül boşluğu içinde yerleşimine dikkat ediniz. Toluidin blue, X 10.
Şekil 12: Yüksek büyütmede bir tersiyer follikülde oosit (O), bunu çevreleyen zona pellucida (ZP)
ve bunları kuşatan granulosa hücrelerinin oluşturduğu corona radiata (CR)
görülmekte. Bu yapı cumulus oophorusu (CO) oluşturan hücrelerle follikül duvarına
tutturulmuş durumdadır. Toluidin blue, X 20.
Şekil 13: Tersiyer follikülde bir oositin genel görünümü. Oosit (O) kalın bir zona pellucida (ZP)
ile çevrelenmiştir. Zona pellucidanın dışındaki granulosa hücreleri ışınsal tarzda
dizilerek corona radiatayı (CR) oluşturmuşlardır. Toluidin blue, X 40.
25
31. Bölüm 3
Şekil 3.14: Gelişmekte olan ovaryum follikülleri ile korpus luteumun değişimi.
Corpus luteumun üç ana görevi vardır;
1. Salgıladığı progesteron hormonu ile
uterus mukozasını zigotun implantasyo-
nuna uygun hale getirir.
2. Progesteron hormonu aracılığı ile
uterus kaslarının kasılmasını engelleye-
rek uterus duvarına gömülmüş olan
embriyo taslağının atılmasına engel olur.
3. Progesteron hormonu ile follikül ge-
lişimini engelleyerek gebelik sırasında
yeni bir ovulasyonu, dolayısıyla ikinci
bir gebeliğin oluşmasını engeller. Şekil 3.15: Menstruasyon korpus luteumu-
nun genel görünümü. Merkezinde ovulasyon-
dan sonra kan pıhtısı kalmış ve granulosa
lutein hücreleri ile çevrelenmiştir (Burkitt,
Young, Heatth, Wheater's Functional Histo-
logy'den).
26
32. Dişi Genital Sistemi
TUBA UTERİNA (Salpings, Fallopian tüpleri, oviduct)
Bir ucu uterus içi boşluğuna diğer ucu
ovaryuma yakın periton boşluğuna açı-
lan 12-15 cm uzunlukta hareketli bir
tüptür. Ovaryuma yakın sonlanan ser-
best ucu fimbria ovarica adı verilen
saçak benzeri uzantılara sahiptir. Tuba
uterina, ovulayonla atılan sekonder
oositin fimbrialar yardımı ile alınıp
uterusa doğru taşınmasında, sekonder
oositin döllenmesinde, zigotun geli-
şiminin başlangıç yeri olarak uygun bir
ortam sağlamada görev alır. Anatomik
olarak, huni biçiminde genişleme göste-
ren fimbriaların bulunduğu infundibu-
lum, tuba uterinanın 2/3’lük en uzun
kısmını oluşturan ampulla, uterus duva-
rına komşu, oldukça kısa olan istmus ve
uterus duvarı içindeki 1 cm kadar bir
bölümü intramural (interstisiyel) bölüm
olmak üzere 4 bölüme ayrılır (Şekil 3.1). Şekil 3.16: Tuba uterina muskuler bir kanal
yapısı gösterir. Duvarını mukoza (M), musku-
Tuba uterina duvarı mukoza, muskularis laris (Mu) ve seroza (S) tabakaları oluşturur.
ve seroza olmak üzere üç histolojik taba- Tuba uterinanın lümeni (L) çok sayıda muko-
zal katlantılar ile doldurulmuştur.
kadan oluşmuştur. Mukoza lümene uza-
nan kıvrımlı bir yapı gösterir. Epiteli tek
katlı prizmatik tiptedir, silialı ve salgı
yapıcı hücrelerden oluşmuştur. Muskularis içte sirküler veya spiral, dışta
uzunlamasına seyreden düz kaslardan, seroza visseral peritondan oluşmuştur
(Şekil 3.16).
UTERUS
Uterus, tepesi aşağıda, delik koni biçiminde kalın duvarlı bir organdır. Yaklaşık 7
cm uzunlukta, 5 cm genişlikte, 2-3 cm kalınlıktadır. Tuba uterinada döllenmiş
olan zigotun gömülüp embriyonal ve fetal gelişimlerini tamamladığı yerdir.
Anatomik olarak 4 bölüme ayrılır. Fundus tuba uterinaların açılma yerinin
yukarısındaki en üst bölümdür. Korpus genişlemiş ana gövde kısmıdır. İstmus
hafifçe daralmıştır, korpus ile serviks arasındaki bağlantı bölümünü oluşturur.
27
33. Bölüm 3
Serviks silindirik şekilli en alt bölüm-
dür, bir bölümü vagina içine girer (Şekil
3.1).
Histolojik olarak uterus duvarı üç taba-
kadan oluşur. Bunlar içten dışa doğru
endometrium, myometrium ve perimet-
riumdur (Şekil 3.1, 3.18).
Endometrium
Endometriumun başlıca görevi geç blas-
tosist dönemindeki zigotun implantasyo-
nuna zemin hazırlamak ve plasentanın
anneye ait olan kısmını oluşturmaktır.
Endometriumun tek katlı prizmatik epi-
teli silialı ve salgı yapıcı hücrelerden
oluşmuştur. Lamina propria oldukça ka-
lındır, burada basit tübüler yapıda uterus
bezleri bulunur. Endometriumun yapısı
ovaryumdan salgılanan hormonların et-
kisi altında pubertadan başlayıp meno-
poza kadar süren ve 28 günde bir tekrar
eden periyodik değişiklikler gösterir.
Şekil 3.17: Uterus endometriumunun tabakala-
Buna uterinal siklus denir (Şekil 3.22). rı ve kan damarlarının seyri (Ross, R0mrell, A
Endometrium duvarı, endometrium Text and Atlas'tan).
fonksiyonalis ve endometrium bazalis
olmak üzere yapı ve görev açısından iki
tabakaya sahiptir (şekil 3.17).
Endometrium fonksiyonalis, endometriumun 2/3’lük uterus boşluğunu çevrele-
yen bölümünü oluşturur. Bu kısım uterinal siklusun sonunda yıkım ve dökülmenin
olduğu adet kanaması (menstruasyon) ile dışarı atılan bölümdür.
Endometrium bazalis ise geri kalan 1/3 kısmı oluşturur. Burası menstruasyon ile
atılmış olan endometrium fonksiyonalisin yeniden oluşturulmasını sağlar.
Dökülen hücrelerin kaynağı bazalis tabakasındaki uterus bezlerinin taban bö-
lümlerinde kalan hücrelerdir. Bunlar çoğalarak yüzeye doğru göç ederler.
Endometriumdaki kan damarlarının menstruasyonda ve plasentanın oluşmasında
özel öneme sahip olduğu bilinmektedir. Endometrium bazalis düz arterler,
endometrium fonksiyonalis son derece kıvrımlı spiral arterler tarafından beslenir
28
34. Dişi Genital Sistemi
(Şekil 3.7). Menstruasyon döneminde yalnız spiral arterler östrogen ve
progesteron hormonlarının etkisi altında kalır.
Endometrium 28 günde bir periyodik değişikliklere uğrar. Buna uterinal veya
endometrial (menstrual) siklus denir. Uterinal siklus menstruasyon, proliferasyon
ve sekresyon evreleri olmak üzere üç döneme ayrılır. Adet kanamasının başladığı
gün uterinal siklusun birinci günü olarak kabul edilir (Şekil 3.22).
Menstruasyon evresi: Döllenme ve ovumun implantasyonunun olmaması
durumunda corpus luteumun görevi ovulasyondan 14 gün sonra sona erer. Bu
durumda kandaki progesteron ve östrogen seviyesi süratle azalır. Bu hormonların
etkisinde olan endometriumda nekroz başlar. Önce spiral arterlerde kıvrılma artar,
kan akımı yavaşlar. Arterlerin daha da sıkışması ile endometrium fonksiyonalise
kanın gelmesi engellenir ve iskemi başlar. İskemiye bağlı olarak yıpranan arterler
yırtılır ve kan endometriuma yayılır. Nekrotik endometrium fonksiyonalis uterus
bezlerinin enzimlerinin etkisiyle de parçalanır(Şekil 3.19). Kanla birlikte
endometrium, bezler ve stroma menstrual kanama olarak atılır. Menstrual ka-
nama uterinal siklusun birinci gününde başlar, 4-5 gün devam eder. Bu dönemde
kaybedilen kan miktarı 35-40 ml kadardır.
Bir kızın ilk adet kanaması gördüğü zamana menarş, periyodik değişikliklerin
düzensizleşip kesildiği döneme menopoz denir. Eğer adet kanaması normal
sınırlar içinde ise ömenore, seyrek olmasına oligomenore, sık olmasına da
polimenore adı verilir. Hipomenore kanama miktarının az olması, hipermenore
kanamanın normalden çok olması, dismenore ise menstruasyonun ağrılı
olmasıdır.
Proliferasyon evresi: Menstruasyonun sonlanması ile başlar. Menstruasyon
sırasında endometrium fonksiyonalis tamamen dökülür, geride sadece endo-
metrium bazalis ile buradaki uterinal bezlerin taban bölümleri ve spiral arterlerin
alt parçaları kalır. Bu evrenin başlangıcında yeni siklusun ovaryum follikülü de
olgunlaşmaya başlar ve gelişen follikülden salınan östrogen hormonu miktarı
artar; bu salgı bazal endometrial bezlerde ve stromada mitotik aktiviteyi uyarır
(Şekil 3.22). Bezlerin bazalindeki epitel hücreleri çoğalarak endometrium
fonksiyonalis bezlerini yeniden oluşturur. Spiral arterler gelişen endometrium
fonksiyonalis içine doğru dallanırlar (Şekil 3.20). Bu evre uterinal siklusun 4.
günü başlar, 15-16. güne kadar devam eder. Hipofizden salınan LH bu dönemde
en üst seviyededir (Şekil 3.22).
29
36. Dişi Genital Sistemi
Sekresyon evresi: Uterinal siklusun 15-16. gününde başlar, 27. gününe kadar
devam eder. Bu dönemde ovulasyon gerçekleşmiş LH’ın etkisi ile corpus luteum
oluşmuştur (Şekil 3.22). Korpus luteumdan salınan progesteron ve östrogenin
etkisi ile endometrium kalınlaşır, bezleri uzar ve mukoid özellikli glikojenden
zengin salgı salgılarlar. Kan damarları genişler, hücreler glikojen ve lipid
depolayarak desidua hücrelerine dönüşür (Şekil 3.21).
Sekresyon evresinde hiperemi, ödem, besin depolama, aktif salgılama ve desidua
hücrelerinin oluşması, döllenme gerçekleşmiş ise, tuba uterinada oluşan
blastosistin gömülmesi ve gelişmesi için uygun bir ortamın oluşturulması
demektir. Eğer döllenme olmamış ise bu dönemin sonunda menstruasyon yeniden
başlar.
GENİTAL SİKLUS
Puberta ile dişi organizmada başlayan ritmik değişikliklere genital siklus denir.
Ovarial siklus ve uterinal siklus olmak üzere birbiri ile tamamen bağımlı iki
siklustan oluşur. Ovarial siklus ovulasyonla, uterinal siklus menstruasyonla
belirlenir.
Ovarial siklus ovaryumda meydana gelir. Bu, primer, sekonder ve tersiyer
folliküllerin gelişmesini, ovulasyonu ve corpus luteumun dahil olduğu ritmik
değişimleri içerir. Ovarial siklusun gelişimi hipofizden salgılanan FSH ve LH’ın
etkisi altındadır (şekil 3.22). FSH follikülleri stimüle edip uyaran, olgunlaştıran
hormondur. LH ovulasyondan sonra ovaryumda kalan follikül bölümünden corpus
luteumun gelişmesini ve theka luteinizan hücrelerin oluşmasını etkiler.
Uterinal siklus, ovarian siklusla eş zamanlı ve ovaryumdan salınan hormonlara
bağlı olarak uterus endometriumunda meydana gelen siklik değişikliklerdir (Şekil
3.22).
Şekil 3.18: Proliferasyon evresindeki uterusun histolojik kesitinde uterus bezlerinin bulunduğu
endometrium (En) ile myometrium (My) ve en dışta ince perimetrium (Pe) tabak-
aları görülmekte. H-E, X 10.
Şekil 3.19: Menstruasyon evresinde uterus endometriumunda stromaya dağılmış kan ve bozulmuş
endometrium bezleri (B). H-E, X 20.
Şekil 3.20: Proliferasyon evresinde uterus endometriumundaki kıvrıntılı basit tübüler bezler (B),
bağ dokusu stroması (BD) içinde lümene (L) kadar uzanmaktalar. H-E, X 20.
Şekil 3.21: Sekresyon evresinde uterus endometriumu. Endometriumda çok sayıda, genişlemiş,
lümenleri salgı maddesi ile doldurulmuş bezler (B) yer almaktadır. My; myome-
trium. H-E, X 20.
31
37. Bölüm 3
Şekil 3.22: Hormonal, ovarial ve uterinal sikluslar.
32
38. Dişi Genital Sistemi
Aile planlamasında temel uygulamalar genital siklustaki değişimlere ve
etkileşimlere dayanmaktadır. Klinik problemlerin çözümlenmesinde ovarial ve
uterinal siklusun takibi oldukça önemlidir. Ovulasyon olayı genital siklusun
ortasına gelen bir tarihte oluşur. Bu, menstruasyonun birinci günü ile başlayan
uterinal siklusun 14. günü civarıdır. Buna göre döllenme zamanı tespit
edilebilmektedir.
Siklusun 1-5. günleri menstruasyon dönemidir. Menstruasyondan itibaren ilk hafta
yumurtanın döllenmesi için uygun değildir. Menstruasyondan sonraki 12-16.
günler döllenme ihtimalinin en yüksek olduğu zamandır. Aile planlamasında buna
ritim metodu adı verilir.
33
39. GELİŞİMİN
I. HAFTASI
4
İNSAN GELİŞMİNİN BAŞLANGICI
Dişide, pubertada genital siklusun başlaması ile FSH hormonunun etkisi altında
follikül olgunlaşması başlar. Her siklusta, FSH ve LH’ın etkisiyle olgunlaşmış
olan Graaf follikülünden oosit dışarı atılır (Şekil 3.2). Oositin ovaryumdan
atılması sırasında oosit I, birinci mayoz bölünmesini tamamlar ve oluşan oosit II,
ikinci mayoz bölünmesine başlar. Ovulasyondan hemen önce, tuba uterinalar
ritmik kasılmalar gösterir, fimbrialar ovaryum yüzeyine doğru uzanmaya başlar.
Çevresindeki corona radiata hücreleri ile birlikte oosit II’nin tuba uterinaya
çekilmesi, fimbriaların ovaryum yüzeyindeki süpürür tarzdaki hareketleri ile
gerçekleştirilir. Tuba uterina içine alınmış olan oosit II, kas ve silia hareketleri ile
uterusa doğru itilir. İnsanda döllenmiş oositin uterus lümenine ulaşması 3-4 gün
içinde tamamlanır.
40. Gelişimin I. Haftası
DÖLLENME (Fertilizasyon)
Spermatogenez ve oogenez olayları sonucu olgunlaşan haploid sayıda kromozoma
sahip erkek ve dişi germ hücrelerinin (gametler) diploid sayıda kromozom içeren
tek bir hücre (zigot) oluşturmak üzere birleşip kaynaşmalarına döllenme denir.
Normal şartlar altında insandaki döllenme tuba uterinanın en geniş kısmı olan
ovaryuma yakın 1/3 ampullar bölgede gerçekleşir. Oositin ampullaya ulaşması 25
dakika sürer. Oosit II ovulasyondan sonra ancak 12-24 saat canlı kalabilir,
döllenme olmazsa uterusa geçer ve orada dejenere olur.
Ovulasyonla atılmış olan oosit II, zona
pellucida ve granulosa hücrelerinin
oluşturduğu corona radiata ile kuşatıl-
mıştır (Şekil 4.1). Cinsel ilişki (coitus)
ile vaginanın arka forniksine boşaltılmış
olan 200-600 milyon spermatozoon,
uterus ve tüplerin kaslarının kasılması
ve kuyruk hareketleri ile döllenme
bölgesine taşınmaları sağlanır.
Döllenmede erkek ve dişi germ hücrele-
rinin birbirini bulup birleşmesi özel
kimyasal maddelerin varlığı ile müm-
kündür. Bu kimyasal maddelere gamon
adı verilir, olgun eşey hücrelerinden Şekil 4.1: Ovulasyondan sonra, çevresi corona
salınırlar. radiata hücreleri ile çevrelenmiş oosit.
Spermatozoonda androgamon, oositten
gynogamon salgılanır.
Gynogamon I: Spermatozoonları (+) kemotaksis olayını teşvik eder, hareketlerini
hızlandırır, androgamon I’e zıt etkilidir.
Gynogamon II: Spermatozoonları ovumun yakınında durdurur, androgamon II’ye
zıt etkilidir.
Androgamon I: Spermatozoonların hareketini yavaşlatarak enerjisinin zamanın-
dan önce tükenmesini önler.
Androgamon II: Spermatozoonların ovuma girmesine yardım eder, gynogamon
II’ye zıt etkilidir.
35
41. Bölüm 4
Dişi üreme kanallarına girmiş
olan spermatozoonlar, duktus
epididimiste hareket kapasiteleri-
ni kazanmış olmalarına rağmen,
henüz oositi dölleyebilecek
yetenekte değillerdir. Spermato-
zoonun oositi dölleyebilmesi için
önce kapasitasyon ve akrozom
reaksiyonu denilen değişimleri
tuba uterinada ilerlerken geçir-
mesi gereklidir.
Kapasitasyon: Spermatozoonun
akrozomal bölgesinde plazma
Şekil 4.2: Epididimde ve seminal plazmadan
membranı yüzeyindeki glikopro- spermiumun akrozomal yüzüne kaplanmış olan yüzey
tein kılıflarının ve seminal moleküllerinin kapasitasyon ile uzaklaştırılması.
plazma proteinlerinin ortadan
kaldırılması olayıdır (Şekil 4.2).
Bu olay yaklaşık 7 saat sürer. Bu işlem bittikten sonra ancak akrozom reaksiyonu
başlar.
Akrozom reaksiyonu: Spermiogenez sırasında, spermatidin Golgi komplek-
sinden gelişen akrozomu enzimlerle doldurulmuştur ve nukleusu önden bir takke
gibi sarmıştır. Akrozom reaksiyonu, kapasitasyon olayının tamamlanmasından
sonra ve spermatozoonun oosit etrafındaki corona radiata hücreleri ile temas
ettikleri zaman başlar. Spermatozoonun plazma membranı ile dış akrozomal
membran arasında çok sayıda bağlantı oluşur ve bu bağlantı noktalarında erimeler
görülür. Erimeler sonucu oluşan deliklerden döllenmeye yardımcı olacak olan
akrozom enzimleri salınır. Bu sırada açığa çıkan ve görev yapan enzimler
şunlardır:
1. Corona radiata engelinin aşılmasında etkili olan hyalurinidaz,
2. Zona pellucidanın eritilmesinde görev alan tripsin ve benzeri enzimler
3. İç akrozomal membrana yerleşik halde bulunan ve spermatozoonun zona pellu-
cidayı geçmesini sağlayan akrozin.
Bu reaksiyonun oluşması üzerine oosit ve corona radiatadan salgılanan madde-
lerin etkisi vardır.
36
42. Gelişimin I. Haftası
Spermatozoonun corona radiata-
yı aşması: Ejakulasyonla atılan
milyonlarca spermatozoondan an-
cak 300-500 kadarı 45 dakika gibi
kısa bir sürede oosit çevresine
erişebilir. Döllenme olayını ger-
çekleştiren bunlardan bir tanesidir.
Diğerlerinin döllenmede ve özel-
likle corona radiatanın aşılmasında
yardımcı oldukları düşünülür.
Bunlar hyalurinidaz enzimi ve aynı
zamanda tubal enzimler ile corona
radiata hücrelerini uzaklaştırırlar.
Ayrıca, bu engelin aşılmasında
spermatozoonun matkap benzeri
bir delici hareketle görev yaptığı
bilinmektedir (Şekil 4.3).
Zona pellucidanın aşılması:
Corona radiata engelini aşan
spermatozoonlar zona pellucidaya
dokundukları anda sıkıca yapışırlar
ve içeri girmeye çalışırlar. Zona
pellucidanın aşılması akrozomdan Şekil 4.3: Fertilizasyon sırasında spermatozoonun
salgılanan akrozin ve nörominidaz oosite girişi. 1: kapasitasyon; 2: Akrozom reaksiyonu
enzimlerinin zona pellucidada açtı- gösteren spermatozoon; 3: Akrozomdan salınan en-
ğı geçitlerin kullanılması ile olur. zimlerle sindirilmiş olan zona pellucidaya giren
Ancak bundan önce, spermatozo- spermatozoon ve 4: Spermatozoonun oosit sitoplaz-
masına girişi.
onun zona pellucidaya sıkıca
tutunması gereklidir. Spermatozo-
onun zona pellucidaya bağlanması bazı tutunma molekülleri sayesinde olur. Zona
pellucidanın yüzeyinde yer alan ZP1, ZP2 ve ZP3 olarak adlandırılan üç
glikoprotein bu işlemde görev alır. ZP1 yapı proteinidir; ZP3 hem spermatozoon
yüzeyindeki membran reseptörleri için bağlayıcı görev yapar hem de akrozom
reaksiyonunu indükler. ZP2 ise akrozom reaksiyonu göstermiş olan sperma-
tozoonların ikinci bağlanmasını sağlar (Şekil 4.4).
İlk spermatozoonun zona pellucidayı geçip başının oosit yüzeyine temas etmesi
ile zona pellucidanın yapısında bir değişme olur. Buna zona reaksiyonu denir. Bu
reaksiyon sonucu oosit sitoplazmasındaki kortikal granüllerden salınan lizozomal
37
43. Bölüm 4
enzimler zona pellucida üzerinde bulunan, spermatozoonlar için özel olan
reseptörleri yok ederek yapı ve kimyasal değişimlere neden olurken ikinci bir
spermatozoonun da girişi engellenmiş olur (Şekil 4.6).
Şekil 4.4: Spermatozoonun oosite girişinde bir bariyer olarak görev yapan zona
pellucidaya tutunması ve girişinde görev yapan glikoproteinler ile spermatozoonun
etkileşimi.
38
44. Gelişimin I. Haftası
Oosit ve spermatozoon membranlarının kaynaşması: Spermatozoon ile oosit
birbirine dokunur dokunmaz her iki hücrenin hücre zarı birbiriyle kaynaşır.
Akrozom reaksiyonu sırasında, spermatozoonun akrozomu etrafındaki hücre zarı
eridiğinden gerçek yapışma spermatozoonun akrozomu arkasında kalan zarı ile
oositin plazma zarı arasındadır. Bu noktada oosit plazma zarı erir, spermato-
zoonun başı ve kuyruğu oosit sitoplazması içine girer, ancak plazma zarı oosit
yüzeyinde kalır (Şekil 4.3 ve 4.5 A).
Spermatozoonun yumurta hücresine girdiği dönemde, oosit II mayoz bölünmeyi
henüz tamamlamamıştır. Spermatozoon, ovumun sitoplazması içinde belirli bir
değişikliğe uğramadan, II. Mayoz bölünmenin tamamlanmasını bekler. II. Mayoz
bölünme tamamlandıktan sonra dişi pronukleusu oluşur. Bu sırada,
spermatozoonun baş kısmı da su alarak şişer ve gevşek kromatinli bir çekirdeğe
dönüşür. Buna da erkek pronukleusu denir. Spermatozoon kuyruğu ovum
sitoplazması içinde hemen dejenere olup ortadan kalkar. Spermatozoonun oosit
sitoplazması içine girmesiyle kortikal ve zona reaksiyonları tamamlanır. Böylece
oosit membranı başka bir spermatozoonun girişini önleyecek şekilde düzenlenir.
(Şekil 4.5 B ve 4.7).
Şekil 4.5: Oositin spermatozoon tarafından döllenmesi ve zigotun oluşması. A: Spermatozoonun
girişi; B: Pronukleusların oluşması; C: Erkek ve dişi pronukleuslarının kaynaşması; D: Zigotun
oluşması.
39
45. Bölüm 4
Erkek ve dişi pronukleuslarının birleşmesi: İrileşip yuvarlak şekil alan erkek
pronukleusu ile dişi pronukleusu artık ayırt edilemez. Birbirine iyice yaklaşan
pronukleusların zarları erir (Şekil 4.5 C). Her ikisinin de haploid sayıda DNA
içermelerinden dolayı büyüme sırasında DNA’larını replike etmek zorundadırlar.
Aksi taktirde iki hücreli devrede DNA miktarı yarıya inecektir. DNA sentezinden
hemen sonra iki pronukleus birleşir, anneden gelen 23 (maternal) ve babadan
gelen 23 (paternal) kromozom birbiriyle kaynaşır. Böylece tek hücreli 46 kromo-
zomlu zigot oluşmuş olur (Şekil 4.5 D). Artık, zigot bundan sonra mitotik
bölünme dönemine girer. İlk hücre bölünmesi dişi ve erkek pronukleuslarının
kaynaşmasından 12 saat sonra başlar.
Döllenmenin sonucunda yarısı anneden, yarısı babadan gelen kromozomlarla
diploid sayıda kromozom yeniden oluşturulmuştur. Böylece yeni bir bireyin, anne
veya babadan farklı karakterleri kazanması sağlanmıştır.
Şekil 4.6: Oosit içine girmiş olan sper- Şekil 4.7: Erkek ve dişi pronukleusları kay-
matozoon (ok başı) ve bir başka sperma- naşmalarından hemen önce tek tek ayırt edil-
tozoonun oosit içine girişinin engellenmesi mekte (oklar). Spermatozoon kuyruğu ise oosit
(büyük ok). sitoplazması içinde görülmekte (ok başı).
40
46. Gelişimin I. Haftası
Oluşacak yeni bireyin cinsiyeti belirlenmiştir. X kromozomu taşıyan spermato-
zoon dişi bireyin (XX), Y kromozomu taşıyan ise erkek bireyin (XY) oluşmasını
sağlamıştır. Gelişmesi ve farklılaşması sonucu organizmayı oluşturacak potan-
siyele sahip bir embriyo meydana getirilmiştir.
Zigotun bölünmesi: Erkek ve dişi pronukleuslarının birleşmesinden itibaren zigot
birbiri ardına mitoz bölünmelerine başlar (Şekil 4.8, 4.9). İlk bölünme pronuk-
leusların kaynaşmasından 12 saat sonra başlarken diğer bölünmeler de 12-15 saat
ara ile devam eder. Bölünmeler sonucunda ortaya çıkan yeni hücrelere blastomer
adı verilir. Bölünmeler sırasında hücre sayısı artarken bunların toplam hacimle-
rinde değişme olmaz, yani oluşan yavru hücrelerin hacimleri ana hücrenin hacmi
kadardır.
Şekil 8: Erkek ve dişi germ hücrelerinin birleşmesinden zigotun sekiz blastomerli hale gelinceye
kadar geçirdiği evreler görülmekte. 1 ve 2: dişi ve erkek pronukleuslar, 3: kromozomların
birleşmesi için pronukleusların dağılması, 4: Pronukleusların birleşmesi, 5 ve 6: zigotun ilk
bölünmeye başlaması,7. İki hücreli, 8: dört hücreli, 9: sekiz hücreli, 10: 16 hücreli ve 11:
32 hücreli dönemler.
41
47. Bölüm 4
Şekil 9.a Şekil 9.b
Şekil 10.a Şekil 10.b
Şekil 10.c Şekil 10.d
Şekil 4.9: Erkek ve dişi pronukleuslar içeren yumurta hücreleri. Her iki resimde de pronukleus-
ların kaynaşmak üzere bir araya geldikleri görülmekte.
Şekil 4.10: Pronukleusların birleşmesinden sonra 46 kromozomlu zigotun bölünmeleri. a: Henüz
bölünmeye başlamamış tek hücre halindeki zigot, b: birinci mitoz bölünmesinden sonra iki
blastomerli hali. c:dört blastomerli ve d: dört blastomerli zigotun üç boyutlu görünümü.
42
48. Gelişimin I. Haftası
Bölünme sonucunda oluşan hücreler birbiri ile bağlantı halindedir ve bölünme
kendini dıştan belli eder durumdadır, bundan dolayı bölünme olayına yarıklanma
veya segmentasyon adı da verilmektedir. İnsan yumurtası vitellus maddesinin az
olmasından dolayı oligolesital tiptedir ve bu tip yumurtanın bölünmesi tam ve
eşittir. Döllenmeden sonraki 30. saatte zigot 2 blastomerli, 40-50. saatte 4 blasto-
merli, 60-80 saat sonra ise 8 blastomerli evrededir. 12-16 blastomerli olunca, zigot
dut benzeri bir görünüm alır, buna morula denir (Şekil 4.8, 4.10 a-d).
Yarıklanma sürerken tuba ute-
rina içindeki embriyo taslağı
uterusa doğru iletilmektedir.
Döllenmeden sonraki 4. günde
(90-96 saat sonra) embriyo tas-
lağı 16 hücreli morula safha-
sındadır ve uterusa ulaşmıştır.
4. günde moruladaki hücreler
arasında boşluklar görülmeye
başlar. Bu boşluklar, uterus
boşluğundaki besin maddele-
rinden zengin sıvının zona
pellucidayı sızarak geçmesi ile
dolmaya başlar. Bu dönemde Şekil 4.11: Blastosistte farklı iki tip hücre grubunun
iki farklı hücre grubu ayırt edi- belirlenmesi. Blastosist boşluğu trofoblastlarla
lir. İçte kalanlar iri, çokgen şe- çevrelenirken embriyoblastı oluşturan iç hücre kütlesi
killi, büyük nukleuslu ve açık implantasyon bölgesinde yer almaktadır.
boyanan hücreler iç hücre küt-
lesi adı verilen embriyoblast’ı,
kalanlar trofoblastlar’ı yapar (Şekil 4.11). Hücreler arasındaki boşluklar daha
sonra birleşir ve tek bir boşluk haline dönüşür. Bu boşluğa blastosist boşluğu
(blastosöl), bunu çevreleyen trofoblast ve embriyoblast hücrelerinin oluşturduğu,
gelişmekte olan yapıya blastosist denir (Şekil 4.11). 4-6. günler arasında blastosist
107 hücreden oluşmuştur. Bunlardan 8 tanesi embriyoblastı, 99 tanesi de
trofoblastı yapar. Trofoblastların 30 tanesi embriyoblastı çevrelerken, 69 tanesi
blastosöl’ün çevresini kuşatır. Bu arada, embriyo taslağının uterus muko-zasına
implantasyonu için, zona pellucida dejenere olup kaybolur.
İmplantasyon: İmplantasyon döllenmeden sonraki 6. günde blastosistin endo-
metrium epiteline yapışması olayıdır. Bu dönemde endometrium korpus luteum
tarafından üretilen progesteron hormonunun etkisi altında sekresyon evresindedir.
Döllenmenin etkisi altında yüzey epiteli silialı özelliğini kaybetmiştir.
43
49. Bölüm 4
Uterus bezleri ve arterleri iyice
uzamış ve kıvrıntılı şekil almıştır.
Gebelikte artan progesteron, endo-
metriumun bağ dokusu hücreleri-
nin büyüyerek soluk boyanan
decidual hücrelere dönüşmesine
yol açar. Bu hücrelerde bol mik-
tarda glikojen ve lipid depolanır,
Salgılama özelliği ortaya çıkar.
Fetusa karşı antikor oluşumuna
engel olurlar, enzimleri ile endotel
hücreleri etkileyerek kanın serbest
kalmasını sağlarlar ve fetal bes-
lenme için zengin bir kaynak
oluştururlar.
Şekil 4.12: Blastosistin endometriuma implantasyonu
Blastosistin uterusa tutunması (6. Gün).
embriyoblast tarafındaki trofoblast
hücreleri tarafından gerçekleştirilir
(Şekil 4.12). Bu kutba embriyonal
kutup denir. Bu tutunma yeri,
genellikle iki uterus bezinin dışarı
açılma yerlerinin arasıdır. Trofo-
blastlar endometrium epiteline ya-
pışır yapışmaz hızla çoğalmaya
başlarlar ve iki ayrı hücre tabakası
oluştururlar. İçte kalan hücresel
tabakaya sitotrofoblast, endomet-
rium tarafında, dışta kalan taba-
kaya da sinsitiotrofoblast adı veri-
lir, sınırları belirgin olmayan çok Şekil 4.13: Blastosistin farklılaşan sinsitiotrofo-
çekirdekli hücrelerden oluşur. Sin- blastlar tarafından endometrium stroması içine yuva-
sitiotrofoblast tabakasından endo- lanması (7. gün).
metrium içine doğru parmak ben-
zeri uzantıların gelişmesiyle nidasyon (yuvalanma) olayı başlar (Şekil 4.13).
İmplantasyon genellikle korpus uterinin arka veya ön yüzünde olur. Burası
embriyonun gelişimi için en uygun yerdir. Ancak bu bölge dışındaki alanlarda da
implantasyon görülebilmektedir. Buna dış gebelik veya ektopik gebelik adı verilir.
Ektopik gebelik sık olarak, ovaryumda (ovarial gebelik), karın boşluğunda
44
50. Gelişimin I. Haftası
(abdominal gebelik), fimbria ovarikalarda (ampullar gebelik), tuba uterinanın
istmus bölgesinde (istmus gebeliği) ve serviks uteride (servikal gebelik) görülür.
Tuba uterina ve ovaryumda oluşan gebelik sonucu gelişen embriyoya bağlı olarak
kanama meydana gelir ve anne hayatını tehdit edebilir. Karın boşluğuna imp-
lantasyon olduğunda blastosist gelişimini devam ettirse de bir süre sonra kistik
oluşum haline dönüşüp yok olur.
45
51. GELİŞİMİN
II. HAFTASI
5
İKİ TABAKALI GERM DİSKİNİN OLUŞMASI
Gelişimin 8. gününde blastosist, sinsitiotrofoblastların aktif eritici özelliği ile,
endometriumun stroması içine kısmen girmiş durumdadır. Trofoblast hücreleri
sitotrofoblast ve sinsitiotrofoblast tabakalarına ayrılmıştır. Sinsitiotrofoblast
hücrelerinde mitoz görülmez. Sitotrofoblast tarafındaki trofoblast hücrelerinin mi-
tozla çoğaldığı ve sinsitiotrofoblast tabakasına katıldığı düşünülür.
Gelişimin 8. günü: İkinci hafta başında iç hücre kitlesini oluşturan embriyoblast
hücreleri epiblast ve hipoblast olmak üzere iki tabaka halinde farklılaşırlar (Şekil
5.1). Gastrulasyon (üç tabakalı germ diskinin oluşması) olayının başlangıcı olarak
kabul edilen bu farklılaşmaya delaminasyon denir.
52. Gelişimin II. Haftası
Şekil 5.1: Endometrium stroması içine yerleş- Şekil 5.2: Dokuz günlük insan blastosisti. Sin-
miş yaklaşık 8 günlük bir embriyoblastın görü- sitiotrofoblast tabakasında çok sayıda laküna
nümü. Embriyoblast epiblast ve hipoblast ola- görülmekte.
rak iki tabakalı görünümdedir.
Epiblastın farklılaşması sırasında, embriyoblast ile sitotrofoblast arasında bir boş-
luk belirir. Bu boşluk genişleyerek amnion boşluğuna dönüşür. Sitotrofo-
blastlardan köken alan amnioblastlar amnion boşluğunu çevreler. Hipoblast taba-
kası blastosist boşluğuna bakar ve küçük kübik hücrelerden oluşmuştur. Amnion
boşluğuna bakan yüksek prizmatik tipteki hücreler ise epiblastı oluşturur. Bu iki
tabakanın hücreleri yassı bir disk oluştururlar, buna bilaminar (iki tabakalı) germ
diski denir (Şekil5.1).
Gelişimin 9. günü: Bu dönemde implantasyon tamamlanmıştır, blastosist
endometrium içine tamamen gömülmüş durumdadır. İmplantasyon sırasında
uterusun yüzey epitelinde oluşmuş olan hasarlı bölge bir fibrin tıkaçla kapatıl-
mıştır. Böylece blastosistin uterus lümeni ile ilişiği kesilmiştir. Embriyonal
kutupta yer alan trofoblastlar hızlı bir gelişim gösterirler ve sinsitiotrofoblast
içinde laküna adı verilen boşluklar oluşur; bundan dolayı, gelişimin bu dönemine
laküner dönem denir. Bu sırada, blastosist boşluğunun bulunduğu tarafta,
hipoblasttan farklılaştığı düşünülen yassı hücreler sitotrofoblastların iç yüzünü
47
53. Bölüm 5
örten ince bir zar oluştururlar; buna ekzosölomik membran veya Hauzer zarı adı
verilir (Şekil 5.1, 5.2). Hauzer zarının çevrelediği boşluğa ise ekzosölomik boşluk
veya primitif vitellus (yolk) kesesi denir (Şekil 5.2).
Gelişimin 11. ve 12. günleri: Gelişimin 11 ve 12. günlerinde blastosist uterus
stroması içine tamamen gömülmüş durumdadır. Uterus lümeninde implan-
tasyondan dolayı hafif bir kabarıklık gözlenir. Embriyonal kutupta yer alan
trofoblast hücreleri arasındaki lakünalar birbiri ile birleşerek bir ağ yapısı
oluştururken trofoblast hücreleri lakünalar arasında düzenli trabeküler bir yapı
gösterir. Bu nedenle, bu döneme trabeküler dönem adı da verilir Bu arada,
endometrium stromasındaki kan damarları şişip genişlemiş, sinüzoid adı verilen
kan kapillerleri şeklindedir (Şekil 5.3). Sinsitiotrofoblast hücreleri stromanın
derinliklerine doğru ilerleyerek kapiller sinüzoidleri aşındırır ve lakünalarla
sinüzoidlerin birleşmesine sebep olurlar. Böylece, anne kanı sitotrofoblastlar
arasındaki lakünalara dolar ve ilk uteroplasental dolaşım başlamış olur. Bu
zamanda henüz embriyoda dolaşım sistemi, dolayısıyla kan damarları yoktur.
Embriyonun beslenmesi kan gölcüklerinden alınan metabolitlerin diffüzyonla
iletilmesi ile sağlanır.
Şekil 5.3: On günlük insan blastosistinin görü- Şekil 5.4: Gelişimin 12. gününde anne kanı ile
mü. Lakünaların annenin kan damarları ile doldurulmuş lakünalar ve ekstraembriyonik
birleşmeye başladığını dikkat ediniz. mezoderm içinde ekstraembriyonik sölomun
oluşumu.
48
54. Gelişimin II. Haftası
Şekil 5.5. On üç günlük embriyoda primitif Şekil 5.6: Gelişimin on üçüncü günü sonunda
vitellus kesesinin boğumlanması. Ekstraemb- embriyoda kalıcı vitellus kesesinin ve prokor-
riyonik somatik ve splanknik mezodermin ayrı- dal plağın şekillenmesi.
lışı.
Bu dönemde primer vitellus kesesini çevreleyen hücreler ile trofoblast hücreleri
arasında ekstraembriyonik mezoderm adı verilen ince, gevşek bir bağ dokusu
oluşur (Şekil 5.2, 5.3). Burası vitellus kesesindeki hücrelerden köken alan yeni
hücreler tarafından oluşturulur. Hemen ardından, ekstraembriyonik mezoderm
içinde vakuoller gelişir. Bu vakuoller çabuk büyüyüp genişleyerek ekstra-
embriyonik sölom boşluğu adı verilen boşluğu oluştururlar (Şekil 5.4).
Ekstraembriyonik mezoderm iki tabakadan oluşur. Ekstraembriyonik somatik
mezoderm trofoblastları ve amnion kesesini çevrelerken, ekstraembriyonik
splanknik mezoderm primitif vitellus kesesinin etrafını kuşatır (Şekil 5.5).
Gelişimin 13. günü: Sıvı ile dolu olan ekstraembriyonik sölom boşluğu büyük bir
boşluk haline gelir, amnion ve vitellus keselerinin birleştiği ve koriona yapıştığı
bölge olan bağlantı sapı hariç blastosisti tamamen çevreler. Bu dönemde, primer
vitellus kesesinde boğumlanma başlar (Şekil 5.5) ve hipoblastların bulunduğu
kısımda kalıcı veya sekonder vitellus kesesi ortaya çıkar (Şekil 5.6). Geri kalan
primer vitellus kesesi artığı (ekzosölomik kist) dejenere olup kaybolur. Böylece
49
55. Bölüm 5
blastosistin dışında ekstraembriyonik splanknik mezoderm yer alırken, korion
boşluğu adı da verilen ekstraembriyonik sölom boşluğunun iç yüzeyini
ekstraembriyonik somatik mezoderm çevreler (Şekil 5.6). Ekstraembriyonik
somatik mezoderm, sitotrofoblast ve sinsitiotrofoblast tabakaları birlikte korion’u
meydana getirir.
Gelişimin 13. gününde endometrium epitelindeki implantasyon hasarı tamamen
iyileşmiş ve bu bölge endometrium epiteli ile örtülmüştür (Şekil 5.5). Ancak
lakünalar içine doğru kan akımının fazla olması nedeniyle bazen implantasyon
bölgesinde kanama görülebilmektedir. Bu dönem menstrual siklusun 28. gününe
rastlamasından dolayı normal menstrual kanama ile karıştırılabilmektedir ve do-
ğum tarihinin hesaplanmasında yanılgıya sebep olabilmektedir.
Bu devrede görülen en belirgin değişikliklerden bir diğeri villusların ortaya çıkı-
şıdır. Belirli bölgelerde sitotrofoblast hücrelerinin çoğalarak sinsitiotrofoblast
hücreleri ile çevrelenmiş şekilde, anne kanı ile doldurulmuş lakünalar arasına
girerek hücre kordonları oluşturmaları ile ortaya çıkan bu villuslara primer villus
adı verilir (Şekil 5.6).
İkinci haftanın sonunda embriyonel yapı, hipoblast ve epiblastın oluşturduğu
birbiri üzerine oturan iki disk şeklindedir. Epiblast amnion kesesine bakarken,
hipoblast kalıcı vitellus kesesinin tavan bölümünü oluşturmaktadır. Yassı iki
tabakalı diskin baş (kranial) bölgesinde bir grup hipoblast hücresi prizmatik
şekil alır ve kalın bir plaka oluştururlar, buna prokordal plak denir. Prokordal
plak embriyonun baş bölgesinin belirlenmesine yardımcı olan bir yapıdır. Bu
bölge ilerde bukkofaringeal membranı oluşturacaktır.
50
56. GELİŞİMİN
III. HAFTASI
6
ÜÇ TABAKALI GERM DİSKİ
Gastrulasyon
Üçüncü haftanın başlangıcında embriyonal disk iki tabakalıdır. Epiblast amnion
kesesinin alt sınırını oluştururken, hipoblast vitellus kesesinin tavanını meydana
getirir (Şekil 6.1). Üçüncü haftanın en önemli olayı gastrulasyondur. İki tabakalı
embriyonal diskin üç tabakalı embriyoya dönüşmesi olayına gastrulasyon denir.
Gastrulasyon ile gelişmenin hareketli bölümünün başladığı yani henüz hareketsiz
şekildeki embriyoblastın yeni bir şekil almasını sağlamak amacıyla hücrelerin göç
etmeye başladığı görülür.
Gastrulasyon başladığında, blastosist uterus stromasına tamamen gömülmüş ve
delaminasyon tamamlanmıştır. Gastrulasyon olayı epiblast yüzeyinde primitif
çizginin oluşmasıyla başlar (Şekil 6.1C). Üçüncü haftanın başlangıcında
57. Bölüm 6
Şekil 6.1: Gelişimin 2. haftası sonunda germ diskinin görünümü A: Amnion kesesi açıldıktan
sonra germ diskinin üç boyutlu görünümü. B: Transvers kesitte germ diskin epiblast ve
hipoblasttan oluştuğu görülmekte.C: Germ diskinin kesitinde epiblast ve hipoblastın yerleşimi D:
Gebeliğin 7. gününde fare embriyosunun taramalı elektron mikroskobunda görünümü (İnsan
embriyosunun 16. gününe uygun).
embriyonal diskin dorsal yüzeyinde, orta çizginin kaudalinde epiblast hücreleri
çoğalıp bir araya gelerek primitif çizgiyi (stria primitiva) oluştururlar. Kısa bir
süre sonra (15-16. günlerde) primitif çizgi hafifçe derin bir oluk şeklinde görülür,
buna primitif oluk (sulcus primitivus) adı verilir. Primitif çizginin baş tarafında,
embriyonun orta kısmına yakın, uç bölgesinde bir düğüm şekli görülür, buna
Hensen düğümü denir (Şekil 6.1C, 6.2A). Hensen düğümünün ortası biraz
çöküktür. Burası primitif çukur adını alır. Bu dönemde embriyo önden arkaya
doğru hafifçe uzamıştır ve bir armut şeklini almıştır. Primitif çizgi ve Hensen
düğümünün varlığı ile (kranial-kaudal) ve sırt-karın (dorsal-ventral) eksenlerinin
belirlenmesi kolaylaşır.
52
58. Gelişimin III. haftası
Gastrulasyonun başlangıcında, epiblast
hücreleri, mezodermi ve intraembriyonik
endodermi oluşturmak üzere primitif çiz-
giye doğru göç ederler, primitif çizgiye
ulaştıklarında epiblasttan ayrılıp primitif
oluk boyunca epiblast ve hipoblast ara-
sında invaginasyon hareketiyle yanlara
doğru yayılmaya başlarlar (Şekil 6.2 B,C).
Epiblast ve hipoblast arasında kalan bu
hücreler intraembriyonik mezodermi oluş-
tururlar. Epiblast içinde kalan hücreler ek-
todermi oluştururken invagine olan hücre-
lerden bir bölümü hipoblast hücrelerinin
aralarına göç edip onların yerine geçerek
endodermi meydana getirirler. Epiblast ve
hipoblast tabakaları arasına giren hücreler
baş ve kuyruk yönünde ilerler (Şekil 6.3).
Gelişimin 17. gününde mezoderm, baş
tarafta prokordal plak, kuyruk tarafında
primitif çizginin kaudalinde bulunan klo-
akal membran dışında kalan bütün böl-
gelerde ektoderm ve endoderm arasına
yayılarak iki germ yaprağını birbirinden
ayırmıştır. Baş bölgesinde prokordal plağa
kadar gelen hücreler bu bölgede ektoderm Şekil 6.2: A:16 günlük embriyonun dorsal
ile endodermin birbirine çok sıkı şekilde yüzünün şematik görünümü.B: Transvers
yapışık olmasından dolayı artık ilerleye- kesitte epiblast hücrelerinin embriyonik me-
mezler. Ancak prokordal plağın iki ya- zodermi oluşturmak üzere yaptıkları inva-
nından geçerek önde birleşirler (Şekil 6.3) ginasyon.C: Göç eden epiblast hücrelerinin
görünümü.
ve burada kardiyojenik ya da kalp yapıcı
bölgeyi meydana getireceklerdir.
Böylece, gastrulasyon olayı sonucu, kaynağı epiblast olan hücrelerin göçü ile
ektoderm, mezoderm ve endoderm olarak adlandırılan üç germ yaprağı gelişmiş
olur (Şekil 6.4).
Notokordun şekillenmesi
İntraembriyonik mezoderm oluşurken, gelişimin 16. gününde primitif çukurdan
invagine olan hücreler hipoblast ve epiblast arasından orta çizgi boyunca başa
doğru göç ederek tübüler yapıdaki notokord uzantısı’nı oluşturur (Şekil 6.5).
53
59. Bölüm 6
Notokord uzantısı oluşurken primitif çu-
kur da bunun içinde ilerleyerek notokord
kanalını meydana getirir (Şekil 6.5 C).
Notokord embriyonun baş-kuyruk ekse-
ninde orta hattı belirler ve gelişecek olan
aksiyal iskeletin gelişmesinde yönlendirici
rol oynar.
Notokord üstte ektoderm, altta endoderm
ile ilişkidedir. Gelişimin 18. gününde no-
tokordun tabanındaki endodermde yer yer
erimeler ortaya çıkar, sonuçta notokord
kanalı ile vitellus kesesi arasında bir kanal
oluşur (Şekil 6.6 b,c,e). Buna nöroenterik
kanal adı verilir. Nöroenterik kanal kısa
bir süre için amnion kesesi ile vitellus
kesesini birbirine bağlar. Geri kalan noto-
kord hücreleri çoğalarak yeniden noto-
kordu meydana getirir (Şekil 6.6 E, F).
Şekil 6.3: Germ diskinin dorsal görünü-
Notokord alttaki endodermden ayrılır ve münde epiblast hücrelerinin, epiblast ve
mezoderm içinde kesintisiz bir yapı hipoblast hücre tabakaları arasında intra-
embriyonik mezodermi oluşturmak üzere göç
yönleri (kırmızı oklar).
Şekil 6.4: Üç tabakalı germ diski şeklindeki embriyodan (A) yeşil çizgi boyunca elde edilen
transvers kesitte ektoderm, mezoderm ve endoderm tabakaları görülmekte. Fare, gebeliğin 7.
günü (insanda 17. güne karşılık).
54
60. Gelişimin III. haftası
Şekil 6.5: Notokord uzantısının gelişimini gösteren çizimler. A: Yaklaşık 16 günlük embriyonel
diskin dorsal görünümü. Bu görünümde amnion kesesi uzaklaştırılmıştır. !7 günlük embriyoda B:
Baş-kuyruk yönünde geçen kesitte primitif (Hensen) düğümünün bulunduğu kısımda epiblast
hücrelerinin notokordal kanalı oluşturacak şekilde ortada bir boşluk bırakarak notokordu
şekillendirdiği görülmekte.C: Notokord uzantısı prokordal plağa doğru ilerlemekte ve D:
notokordun bulunduğu bölgeden geçen transvers kesitte, notokordun lümene sahip olduğu
gözlenmektedir.
şeklinde uzanır. Nöroenterik kanal ise kaybolur. Notokord embriyonun ilkel
iskeletini oluşturur. Bunun etrafında kolumna vertebralis gelişir. Vertebraların
gelişmesinden sonra notokord zamanla kaybolur, diskus intervertebralislerin orta
kısmında nukleus pulposus denen bir yapı şeklinde kalıntı bırakır. Ayrıca,
notokord üstündeki ektodermi indükleyerek sinir sisteminin gelişiminin başlangıcı
olan nöral plağın gelişmesine neden olur.
55
61. Bölüm 6
Şekil 6.6: A: 18 günlük embriyonun dorsal görünümü. B: 18 günlük embriyoda, notokord uzantısı
altındaki endoderm hücreleri ile birleşir, C ve D: Birleşen her iki yapı da ortadan kalkar. Böylece
amnion kesesi nöroenterik kanal vasıtasıyla vitellus kesesi ile bağlantı kurar. E ve F: Bu bağlantı
geçicidir ve kısa bir süre sonra notokord hücreleri tekrar çoğalır ve vitellus kesesi tavanında
yeniden endodermi oluşturarak orta hatta kesintisiz bir yapı şeklinde düzenlenir.
56
62. EMBRİYONİK
DÖNEM
7
3-8. HAFTALAR ARASI
Ovumun döllenmesinden ektoderm, mezoderm ve endoderm olarak üç yapraklı
germ diskinin oluşmasına kadar geçen ilk üç haftalık döneme preembriyonik
dönem adı verilir. Hızlı büyüme ve farklılaşmanın olduğu 4. hafta ile 8. haftalar
arasındaki döneme ise embriyonal dönem denir. Embriyonal dönemde her üç
germ yaprağından bazı doku, organ ve sistemlerin ana hatları ile geliştikleri
görülür. Sekizinci hafta sonunda embriyonun dış görünümü de değişmiştir ve
vücudun dış yapısı önemli özellikleri ile fark edilir durumdadır.
EKTODERMDEN GELİŞEN YAPILAR
Üçüncü haftanın en önemli özelliklerinden biri sinir dokusunun gelişiminin
(nörulasyon) başlamasıdır. Üçüncü haftada embriyonal yapı baş bölgesinde geniş,
kuyruk bölgesinde dar bir disk şeklindedir (Şekil 7.1).
63. Bölüm 7
Notokordun gelişmesi ve bunun indüktif etki-
siyle, notokordun üzerinde yer alan ektodermal
bölüm bir kalınlaşma göstererek nöral plağı
oluşturur. Nöral plağın bulunduğu bölgedeki ek-
toderme bundan sonra nöral ektoderm adı ve-
rilir. Nöral plak yavaş yavaş primitif çizgiye
doğru genişler (Şekil 7.1, 7.2A ve B).
Üçüncü haftanın sonuna doğru nöral plağın la-
teral kenarları nöral katlantıları oluşturmak
üzere dışa doğru büyür ve nöral katlantıların
arasında nöral oluk adı verilen bir oluk oluşur
(Şekil 7.2 C,D). Gelişimin 20. gününde nöral
katlantılar gelecekte boyunun oluşacağı 4. So-
mit bölgesinden başlamak üzere baş ve kuyruğa
Şekil 7.1: Amnion zarının çıkarıl-
masından sonra, yaklaşık 18 günlük
embriyonun dorsal görünümü.
Şekil 7.2: A:18 günlük embriyonel diskin dorsalden görünümü. B:Transvers kesitte nöral plağın
oluşumu. C: Yirminci gün civarında embriyonun dorsal yüzünde nöral katlantının oluşumu ve D:
Nöral oluğun şekillenmesi.
58
64. Embriyonik dönem
doğru birbirine yaklaşıp kaynaşmaya başlayarak nöral kanal'ı (nöral tüp)
oluştururlar ve 22. günde birleşme tamamlanır. (Şekil 7.3 A,B). Ancak, nöral
kanal geçici bir süre için, baş bölgesinde anterior nöropor, kuyruk bölgesinde
posterior nöropor adı verilen açıklıklarla amnion boşluğuna açık kalır (Şekil 7.4).
Anterior nöropor 25. günde, posterior nöropor 27. günde kapanır. Nöroporların
kapanması ile nörülasyon tamamlanmış olur. Nöral katlantıların birleşmesi sıra-
sında nöral ektoderm olarak adlandırılan ektodermal yapı yüzey ektoderminden
ayrılır. Nöral katlantıların en yüksek noktasında kalan hücre grubuna krista
nöralis (nöral krest) adı verilir (Şekil 7.3B). Bu hücreler nöral tüpün oluşması
sırasında epitelyal özelliklerini kaybedip mezenşimal hücrelere dönüşürler ve
nöral tüpün her iki yanında mezoderm içine göç ederler. Önce yüzey ektodermi ile
nöral tüp arasında iken daha sonra sağ ve sol parçalara bölünerek mezoderm içine
karışan nöral krest hücreleri daha sonra spinal (duyu) ve otonom sinir sistemi
ganglionları ile V., VII., IX. Ve X. kafa çifti ganglionlarının bazı bölümlerini,
Schwann hücrelerini, melanositleri, böbrek üstü bezinin medullasını, yüzdeki bazı
yapıların kemik ve bağ dokularını oluşturacaktır.
Şekil 7.3: 22. gün dolaylarında insan embriyosunun dorsal yüzü. Nöral oluk orta hatta kapan-
maya başlamıştır. Anterior ve posteriorda açıklık devam etmektedir. B: Aynı dönemdeki emb-
riyoda nöral kapanmanın olduğu bölgeden görünüm. Nöral ektoderm ve krista nöralis yüzey
ektodermden ayrılmış.
59
65. Bölüm 7
Şekil 7.4: Yaklaşık 8 günlük fare embriyosunun dorsal (A) ve ventral yüzlerinin taramalı elektron
mikroskobunda görünümü (yaklaşık 22 günlük insan embriyosuna uyar). C: Nöral oluğun bulun-
duğu bölgeden geçen kesitte mezodermin bölümlenmesi de görülmekte.
Ektodermin ileri farklılaşması ile merkezi ve periferik sinir sistemi, kulak, göz ve
burundaki duyu epitelleri, derinin epidermisi, kıllar, yağ ve ter bezleri, hipofiz,
ağız ve anüs epiteli ile diş minesi gelişir.
MEZODERMİN FARKLILAŞMASI
İntraembriyonik mezoderm, gelişimin 17. gününde ektoderm ve endoderm ara-
sında, orta çizginin iki tarafında ekstraembriyonik sölom boşluğuna kadar uzanan
gevşek bir doku yapısındadır (Şekil 7.5A). Gelişmekte olan notokord ve nöral
tüpün her iki yanındaki intraembriyonik mezoderm hücreleri çoğalarak paraksiyal
mezoderm’i oluştururlar. Her iki taraftaki kenarda sölom boşluğuna komşu ince
olarak kalan mezodermal bölüme lateral mezoderm, bununla paraksiyal mezo-
derm arasında kalan ara bölgeye de intermediate (ara) mezoderm adı verilir
(Şekil 7.5B). On dokuzuncu gün civarında lateral mezoderm içinde küçük
boşluklar oluşur. Bu boşluklar intraembriyonik sölom boşluğu’nu oluşturmak
üzere hızla birleşirler. Birleşme sonucu, intraembriyonik sölom boşluğu lateral
mezoderm plağını ikiye böler. Amnion kesesinin duvarı üzerinde yer alan
ekstraembriyonik mezoderm ile devam eden bölümüne parietal (somatik)
mezoderm, vitellus kesesi yüzeyindeki ekstraembriyonik mezoderm ile devam
eden bölümüne visseral (splanknik) mezoderm adı verilir (Şekil 7.5C). İntra-
embriyonik sölom boşluğu bu dönemde ekstraembriyonik sölom boşluğuna
açılmaktadır. Üçüncü haftanın sonunda paraksiyal mezoderm notokordun her iki
yanında segmentler oluşturur. Oluşan bu her bir yapıya somit denir (Şekil 7.5D).
60
66. Embriyonik dönem
Şekil 7.5: Mezodermal germ yapraklarının gelişmesini gösteren transvers kesitler.A: 17. gün,
B:19.gün, C:20. gün ve D: 21. gün. İntraembriyonik mezoderm paraksiyal, intermediate ve lateral
mezoderme ayrılırken, paraksiyal mezoderm somitlere faklanmakta.Lateral mezoderm de intra-
embriyonik sölom boşluğunun oluşması ile parietal ve visseral yapraklara ayrılmakta.
Somitlerin gelişmesi ve farklılaşması
Somitler notokordun her iki tarafında olmak üzere çift olarak geliştikleri için
somit çifti olarak belirtilir. İlk somit çifti gelişimin 20. gününde embriyonun
gelecekteki oksipital bölgesinde görülür. Sonra, ilk oluşanın kaudalinde ve günde
ortalama üç somit olmak üzere gelişir. Beşinci hafta sonunda 42-44 somit çifti
belirir. Somit çiftlerinin 4’ü oksipital, 8’i servikal, 12’si torasik, 5’i lumbal, 5’i
sakral, 8-10’u koksigeal bölgede yerleşir. Dört ve beşinci haftalarda somitlerin
dışarıdan oldukça belirgin olmalarından dolayı (Şekil 7.6A ve B), somit sayısı
embriyonun gün tayininde belirleyici bir rol oynarlar. Yaşına göre sahip olduğu
somit sayısı ve somit sayısının yaş tayininde kullanıldığı dönemde embriyonun dış
özellikleri Tablo 7.1’de verilmiştir.
Gelişimin 4. haftası başında somitlerin ventral ve medial duvarlarında yer alan
yuvarlak şekilli hücreler gevşek bir yapı kazanır ve çokgen şekilli hücreler haline
dönüşürler. Bu dönemde somitlerin orta bölümlerinde, kısa bir süre varlığını
sürdüren ve sonra kaybolan, myosöl denilen bir boşluk oluşur (Şekil 7.7A).
61
67. Bölüm 7
A
Şekil 7.6: Yaklaşık 9 günlük fare embriyosunda lateral yüzden somitlerin görünümü (A) ve
yüzey ektodermi kaldırıldıktan sonra somitlerin segmental yapısı (B).
Tablo 7.1: Embriyonun yaşı ve dış özelliklerinin somit sayısı ile ilişkisi.
YAŞ SOMİT UZUNLUK
(GÜN) SAYISI (MM) DIŞ ÖZELLİKLER
Yassı embriyonik disk, derin nöral oluk ve belirgin nöral kat-
20-21 1-3 1,5-3 lantılar. Baş katlantısı belirgin.
Embriyo düz veya biraz eğri. Nöral kanal şekillenmiş, nöro-
22-23 4-12 2,5-3,5 porlar geniş şekilde açık. Birinci ve ikinci yutak kavisleri gö-
rülebilmekte.
Embriyonun baş ve kuyruk katlantıları oluşmuş, anterior nö-
24-25 13-20 2,5-4,5 ropor kapanmış. Otik yapı belirgin, optik veziküller şekil-
lenmiş.
Üst ekstremite tomurcukları görülmekte, posterior nöropor
26-27 21-29 3,0-5,0 kapanmakta, yutak kavislerinin üç çifti görülmekte, kalp
gözlenebilmekte ve otik pitler mevcut.
Embriyo “C” şeklinde eğri, posterior nöropor kapanmış. Üst
28-30 30-35 4,0-6,0 ekstremite tomurcukları palet şeklinde, yutak kavislerinin
dört çifti görülmekte. Alt ekstremite tomurcukları görülmek-
te, otik veziküller mevcut.
31-32 Bu günden sonra somit sayısını belirlemek zordur ve tanımlamada kullanılmamaktadır.
62