SlideShare a Scribd company logo
1 of 53
HÜCRE YAŞLANMASI
Yaşlanma nedir?
  Yaşlanma genel anlamda bir eskime bozulma olayıdır. Bu çok kısa
  tanımdan başka tanımlar yapılmış ve bunların tümü de yaşlanmayı
  zamanın fonksiyonuna bağlamıştır. Yaşlanma hücrelerden
  organlara kadar tüm yapılarda fonksiyonların giderek azaldığı
  oldukça karmaşık bir süreçtir. Yaşlanma bir organizma kadar bir
  hücre içinde geçerlidir, hatta yıldızlar, galaksiler gibi cansız
  maddelerle, kültür gibi nicel olarak ölçülmeyen kavramlar içinde
  yaşlanmadan söz edilmektedir.
  Çok hücreli organizmalar hücrelerden yapıldığına göre vücudun
  yaşlanmasından sorumlu olan birimlerin hücreler olup olmadığı
  sorgulanmıştır.
Gerçekten organizmalar hücreleri yaşlandıkları için
           mi yaşlanıp ölmektedirler?

  Bu sorunun karşılığı bazı durumlar için evet çoğu durumlar için
  hayırdır. Yaşlanma ile organizmanın hayatının son bulması (ölüm)
  olayları ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Çünkü yaşlanma ve ölüm
  birbirlerinden ayrı kavramlardır. Kanser hücreleri gibi tamamen
  gençleşmiş görünen, ancak aşırı derecede çoğalan hücrelerde
  organizmanın ölümüne neden olmaktadır. Çoğu organizmaların
  hücreleri ölümü gerektirecek kadar yaşlanmadıkları halde, değişik
  nedenlerle ölmektedir. Organizmanın ölmesi için bir hücre grubunun
  yaşlanıp ölmesi gerekmemektedir.
Organizma öldüğünde hücre ve dokuların önemli bir
  bölümü, çoğu kez de tamamı yaşayacak durumda
  bulunmaktadır. O halde hücre yaşlanması, organizma
  yaşlanmasından ayrı olarak incelenmelidir.

Yaşlanma bir süreçtir, doğumla başlar ve bir daha durmaz.
  Yaşlanma asla tek boyutlu bir süreç olarak ele
  alınmamalıdır.
Yaşlanmanın farklı boyutları vardır:
• Kişinin takvim yaşına göre kronolojik yaşlanması,
• Organizmanın yapı ve fonksiyonlarındaki değişimlere
  göre biyolojik yaşlanması,
• Bu değişikliklerin düzenli    bir   şekilde   gelişmesiyle
  fizyolojik yaşlanması,
• İnsanın algılama öğrenme ve davranışlarına göre
  psikolojik yaşlanması,
• Sosyal alışkanlıkları ile toplum içindeki rolüne göre de
  sosyal yaşlanma.
Tüm Canlılar Yaşlanır mı?
•   Yaşlanma ile ilgili yapılan tanımlar, bir organizma kadar bir hücreİçinde

    geçerlidir. Hatta, yıldızlar, galaksilerin, metallerin, atomların yarı ömürleri

    gibi cansız maddeler için bile yaşlanmadan söz edilmektedir.

•   Biyolojide yaşlanma; bir organizmadaki doku veya hücredeki fonksiyonel

    kapasite de azalmaya sebep olan kümülatif değişikliklerdir. İnsanlarda

    yaşlanma, deri, kemikler, kalp, kan damarları, akciğerler, beyin ile diğer

    organ ve dokulardaki dejeneratif değişikliklerle ilgili olan süreci tanımlar.
Bir hücrelilerde yaşlanma var
                 mıdır?
Burada prokoryot ve ökaryotik bir hücrelileri ayrı ayrı ele almak

gerekmektedir. Yaşlanmış hücreyi görev yapamaz ve bölünemez duruma

gelmiş bir hücre olarak kabul edersek,

bakterilerde yaşlanma görülmez. Çünkü, kendilerine uygun bir ortam

buldukları sürece sürekli çoğalırlar.

Amip ve paramezyum gibi ökaryotik bir hücrelilerde sanki ölümsüz gibi

görünseler de, bu hücreler gamet oluşturup eşeysel çoğalan hücrelerdir. Aç

kaldıkları zaman, çoğalma yeteneklerinin sınırlı kalması bunlarda da

yaşlanma olayının varlığına işaret etmektedir.
İnsan fibroblast hücreleri yaklaşık 50 kez katlandıktan (çoğaldıktan)

sonra ölmektedirler. Her hücre grubunun kendine has bir maksimum

katlanma sayısı vardır. Hücre gruplarına göre değişen bu

maksimum katlanma sayısına “Hayflick limit” denmiştir. Bu limit

sayısı genç bireylerden alınan fibroblastlarda daha yüksek (40 – 50)

yaşlı bireylerden alınanlarda ise daha düşüktür (10 – 20). Daha

uzun ömürlü türlerden alınan fibroblastların katlanma sayıları daha

da fazladır.
Neden canlıların her biri kendine özgü
belirlenmiş bir yaşam uzunluğuna sahiptir?

 İki tür veya bir türdeki iki bireyde bile bu durum benzer değildir.

 Yaşlanmadaki çeşitlilik türler ve bireyler arasındaki genetik faktörler, çevre

 vemetabolizmadaki farklılıklara bağlıdır. Örneğin; bazı insanlar 65 yaşında

 olup, 45 yaşında gözükmekte, bazıları 65 yaşında olup 80 yaşında

 gözükmektedir.    Çünkü    insanlar   gamet   oluşumu    sırasında   I.mayoz

 bölünmenin profaz evresindeki parça alış-verişinden dolayı (krosing-over),

 kişilerin herkesten farklı olmasını sağlayacak gen kombinasyonlarına

 sahiptirler.
Hiç yaşlanmaz görünen, ölümsüz (katlanma
sayısı sonsuz olan) ökaryot hücre grupları
vardır. Bunlar kontak inhibisyonunu ve hücre içi
sentez kontrollerini yitirmiş kanser hücreleridir.
Ancak, normal ökaryotik hücreler, hem in vivo,
hem de in vitro olarak yaşlanmaktadır.
O halde bir türün ölümsüzlüğünün
           sırrı nedir?
Bunun sırrı, mayoz bölünmedir. Bir türün bireyleri,
yaşlanıp ölseler bile, tür kuşaktan kuşağa geçerek
varlığını   sürdürebilmektedir.    Mayoz   bölünme    ve
döllenme birbirini takip etmeden hücre gençleşmesi ve
türlerin devamlılığı mümkün görünmemektedir. Bu da
bize   mayoz/zigot   evrelerinde   bir   DNA   onarımının
(gençleşmenin) olabileceğini düşündürür. Yaşlıdan genç
bu mekanizmalardan sonra doğabilmektedir.
YAŞLANMANIN VE ÖLÜMÜN
   EVRİMSEL ÖYKÜSÜ
Dünyada inorganik yoldan sentezlenmiş besinler bitince, birçok canlı
çeşidi açlık nedeniyle ortadan kalkmıştır. Ancak bazıları, karmaşık
bir yolla fotosentezi geliştirmiştir. Böylece güneş ışınları kullanılarak
su, serbest oksijen ve hidrojene kadar parçalanmaya başlandı.
Hidrojen, glikozun yapımında kullanıldı. Fakat bu arada O2 gibi çok
tehlikeli olan bir madde ortama veriliyordu. Bu tehlikeli maddeden
dolayı birçok canlı oksitlenerek öldü. Fakat içlerinden bazıları,
karmaşık    bir   yolla   bu   zehirli   maddeyi   metabolizmalarında
kullanmanın yolunu buldu ve böylece mitokondriler evrimleşti.
Hem fotosentez hem de mitokondri özelliği
taşıyan bakterilerin hücre içerisine girmesi
ve simbiyozis yapması ile çok daha
karmaşık hücrelerin geliştiği bir dönem
başlamış oldu.
Evrimleşme sürecinde, mitokondriden çekirdeğe bazı gen göçleri
olmuş ve bu yüzden mitokondrial DNA’nın büyüklüğü ve kodlama
kapasitesi düşüş göstermiştir. Mitokondri ile yapılan bu iş birliği
ödenmesi gereken bir “ölüm faturası” olmuştur. Çünkü mitokontriler
hücre içerisinde eşeyli üreme ya da başka bir yolla gen alışverişi
yapmadıkları için, bireyin (hücrenin) yaşam süreci içerisinde dış
koşulların etkisiyle mutasyona uğramakta ve işlevlerinde bozulmalar
ortaya çıkmaktadır.
İşte “programlanmamış hücre yaşlanması” ilk kez bu
aşamada ortaya çıktı. Daha sonra yapılan araştırmalar,
mitokondrideki mutasyonların kaçınılmaz olduğunu ve
mitokondri bulunduran her canlının, programlanmamış
bir yaşlanma sürecine girdiğini göstermektedir. Böylece,
programlanmış hücre ölümü ve telomer kısalması
olmasa bile, ökaryotik bir hücreliler yani protozoa türleri
ölümle karşı karşıya kalmışlardır. Bu şekilde fazla enerji
elde etmenin faturası; yaşlanma ve ölüm gerçeği ile
ödenmeye başlanmıştır.
Mitokondriler neden yumurta hücresi ile kalıtılır

                  (anneden aktarılır)   ?
  Ayrıca spermler yaşam boyu sürekli üretilmesine karşın,
 yumurta hücresi neden anne karnında ilk 3-4 ay içerisinde
I.mayoz bölünmeyi geçirerek beklemeye geçmekte ve daha
          sonraki evrelerde yeni yumurta hücreleri

                   üretilmemektedir   ?
Bunun temelinde, mitokondri ve
DNA’sında oluşacak mutasyonların direk
olarak yavru hücreler aktarılmasını
önlemek için ortaya çıkmış bir
adaptasyonun olduğu düşünülmektedir.
DNA replikasyonu sırasında, DNA kesintili ve kesintisiz
zincir şeklinde sentezlenir ve bu ipliklerin sentezinde
farklılıklar bulunur. Bunlardan biri de somatik hücrelerde
DNA replikasyonu sırasında kesintili sentezlenen iplikte,
telomer   denilen   (kromozomların    uç   kısımları)   uç
kısımların bir miktar kısalmasıdır. Telomer kısalması
yaşlanmayı ve ölümü hazırlayan faktörlerin başında gelir.
Telomerlerin kısalması dışındaki ölüm nedenine
ek olarak programlanmış ölüm (apopitoz)
sorumlu tutulmaktadır. Bu evreden itibaren
canlılar, saate bağlanmış bir yaşlanma sürecini
ve sonuçta ölüm olayını kaçınılmaz olarak
yaşamaya başlamıştır.
Günümüzde programlanmış ölüm olarak nitelendirilen apopitoz da

tetiğin çekilmesinde rol oynayan organel mitokondridir. Mitokondri
genomu histon proteinleri ile paketlenmemiş haldedir ve enerji üretimi
sonucu ortaya çıkan serbest radikaller; çekirdek DNA’sından 16 kat
daha fazla oranda mitokondri DNA’sına zarar vermekte ve aynı
zamanda mitokondri zarının zayıflamasına, buna bağlı olarak zardan
sitokrom C çıkışına ve de apopitozun başlamasına neden olmaktadır.
Nitekim, sistein proteaz sistemi (CASPAZ) apopitoz denetiminde rol
oynayan bir kaskad olup, bu sürecin başlatılmasında mitokondrinin
anahtar bir rol oyması bir rastlantı olmayıp, evrimsel adaptasyonun bir
işaretidir.
Yaşlanma olgusunu açıklamak çeşitli
teoriler oluşturulmuştur. Ancak bu
teorilerden hiç biri tek başına yaşlanmayı
açıklamaya yeterli görülmemiştir. Bu
teorilerden bazıları şunlardır;
•   Somatik Mutasyon Teorisi: Somatik hücre
    DNA’sında zamanla çeşitli mutasyonlar
    birikerek bu hücrelerin normal
    metabolizmalarını devam ettirmelerini önler.
•   Yanlışlık felaketi teorisi: Protein sentezi sırasında kendiliğinden

    oluşabilen hatalar (polipeptid içine belli bir amino asitin girmesi

    yerine hatalı olarak başka bir amino asidin girmesi gibi) RNA ve

    DNA sentezleyen enzim ve proteinlerin hatalı çalışmalarına neden

    olurlar.     Bunun      sonucu      olarak   da   hatalı    DNA,     RNA

    sentezleneceğinden sonu gelmez bir hatalar zinciri başlayacak ve

    hücre      bir   felakete   doğru   sürüklenecektir,   hücreler   yaşlanıp

    öleceklerdir.
•   Virüs İşgal Teorisi: Genomda viral kaynaklı yabancı

    DNA’ların yığılması sonucunda istenmeyen bazı genler

    çalışarak ürün vremeye başlayacaktır. Yine bu yabancı

    DNA’lar yüzünden gerekli bazı genlerde ifade edilemez

    olacaktır. Bu da h.metabolizmasını bozarak hücre

    yaşlanmasına neden olacaktır.
•   Hücresel bilgi kaybı: Hücre DNA’sında
    zamanla ve gen kaybı ve sonradan devreye
    giren zararlı genler vardır. Bu genler hücre
    yaşlanması ve ölümüne sebep olur.
•   Otoimmün Teori: Yaşlanma ile birlikte vücudumuzun
    bağışıklık sistemi zayıfladığı için, viral bakteriyel ve
    diğer hastalık yapıcı etkenlere giriş yolu açılmaktadır.
    Ayrıca vücudun yaşlanma ile beraber tanıma ve ayırt
    etme yeteneği de azalmaktadır. Yani immün sistem
    yaşlanınca, vücudun kendi hücre ve dokuları ile
    yabancı hücreler ve maddeler arasındaki farkı tanıma
    yeteneğini kaybetmeye başlar ve kendi vücuduna
    saldırarak (otoimmünite) yaşlanma olayı başlar ve
    organizma yıkıma gider.
•   Zehirlenme Hipotezi: Hücreler kendi
    metabolizma atıkları ve çevreden
    gelebilen başka toksik maddelerin
    içlerinde birikmesi sonucu yaşlanıp
    ölürler.
•   Oksidatif Hasar (serbest Radikal Teorisi) :
    Yaşlanmaya serbest radikallerin sebep olduğunu
    savunan bu görüş, en çok kabul gören teoridir. Enerji
    elde etme mekanizmalarında, oksijenli solunumu
    kullanan tüm hayvanlarda doğal olarak oluşan serbest
    radikaller (eşleşmemiş elektrona sahip moleküllerdir)
    hücre içindeki proteinler, lipidler ve DNA’da oksidatif
    hasara neden olurlar.
Serbest radikaller yaşamsal öneme sahip, protein, lipit ve DNA’ların

normal görevlerini yapmalarını engelleyerek veya hasar oluşturarak

etki gösterirler. Yaşamımızın kaynağı olan oksijen aynı zamanda

yaşamımızın paradoksudur. Besinlerden enerji üretmek için O2

gereklidir. Ama az bir oranda da olsa (% 3-5) kullanılan oksjinenin

bir kısmı biyolojik yapımıza zararlı olan serbest radikallerin

oluşmasına neden olurlar.
Serbest radikaller doğduğumuz günden itibaren
metabolizmamızla birlikte hücrelerimizde oluşmaya
başlamaktadır. Metabolizmamızdan kaynaklananların
yanı sıra olumsuz dış etkenlerde radikal oluşumuna
neden olurlar ve oksidatif hücre hasarına yol
açarlar.Doğal olarak vücudumuzda bu oksidanlara karşı
antioksidan savunma mekanizması gelişmiştir.
Vücudumuzda oksidan / antioksidan arasında denge
vardır.
Antioksidanlar serbest radikallere karşı vücudun
kendisini koruyabilmesini sağlar ve serbest
radikal hasarının çoğunu bloke eder. Bu teoriye
göre vücudumuzda oksidanlar ve antioksidanlar
arasındaki denge yaşla birlikte bozulmaya başlar
ve vücutta birikerek Alzheimer’den kansere
kadar birçok hastalığa neden olurlar.
•   DNA Hasarı ve Tamiri: Yaşadığımız her an DNA iç ve
    dış etkilerle hasar görmektedir ve hücrelerde bu
    hasara karşı DNA tamir mekanizması gelişmiştir.
    Ancak bazı durumlarda DNA tamir mekanizmaları
    hasarları   düzeltmez    ve   zamanla     DNA   hasarları
    birikmeye başlar. Biriken bu DNA hasarları zaman
    içerisinde düzeltilemediği için yaşlanmanın temel
    nedeni olarak ileri sürülür. Yaşlanmaya bağlı olarak
    DNA tamir kapasitesi azalmıştır ve kan ve deri
    hücrelerinin   tamir    kapasitelerinin   gençlere   göre
    yaşlılarda daha düşük olduğu bulunmuştur.
•   Lizozomlarda olan değişikliler: Serbest radikallerin
    zamanla lizozom zarlarını etkilemesi, lizozom enzimi
    olan hidrolozların sitozole çıkmasına ve hücreye zarar
    vermesine neden olur.Lizozoma alınan ve
    sindirilmeyen bazı maddelerin lizozomdaki miktarı
    zamanla artar ve lizozomların görev yapmasına engel
    olur. Hücrede sindirilmeyen maddelerin birikimi de
    hücre yaşlanmasının nedenlerinden biridir.
•   Mitokondrial Hasar: Mitokondri hücrenin dolayısıyla da canlının
    yaşayabilmesi için gerekli olan enerjiyi üreten organeldir.
    Mitokondriler, alınan gıdalardan gerçekleştirdikleri enerji
    dönüşümü sırasında oksijen kullanırlar ve neticede serbest
    radikal oluşumuna sebep olurlar. Oluşan serbest radikaller
    zamanla mitokondri zarı ve DNA’sında hasara neden olur.
    Mitokondrial DNA nüklear DNA’ya göre daha az korunmaktadır.
    Çünkü histon proteinleri ile paketlenmemiştir. Bu nedenle
    radikallerden daha kolay etkilenir ve çeşitli mutasyonlar ortaya
    çıkar. Aynı zamanda serbest radikaller mitokondri zarının
    hasarlanmasınave sitokrom-c çıkışıyla başlayan apopitoz tetiğinin
    çekilmesine öncülük eder.
Genomda önceden programlanmış yaşlanma teorisi (Genetik saat

teorisi): Hücrenin zaman içindeki yaşlanma ve ölümü, kendi genomu

tarafından   önceden    belirlenmiştir.   Yaşlanma   ve   ölüm   bu   program

çerçevesinde meydana gelir. Her tür canlının kendine göre az çok

belirlenmiş bir ortalama ömrünün bulunması buteoriyi desteklemektedir.

Canlılarda genetik saat replikasyon sayısına bağlı olarak kurulmuştur.

Dr.Leonard Haylick ve arkadaşları kültürde üretilen birçok memeli hücresinin

kendilerini çoğaltma kapasitelerinin sınırlı olduğunu bulmuşlardır. Fötal,

embriyonik veya yenidoğan dokularından alınarak incelenen hücrelerde bu

hücrelerin yaklaşık 40-60 hücre bölünmesi geçirdiğini ve bundan daha fazla

bölünmediklerini gösterdiler.
Bu sonuçlara göre, hücrelerin maksimum bölünme sayısına Hayflıck
     limiti adı verildi. Hayflıck limiti iki tür hücre grubunun varlığını
     açıklar. Bunlar;
•    Normal ölümlü hücreler,
•    Ölümsüz kanser hücreleri

Hücrenin yaşlanma ve ölümünün genetik şifrede yazılı olduğu yapılan
     deneylerle gösterilmiştir. Hyflick ve ark; çekirdeği yok edilmiş yaşlı
     bir hücre ile, çekirdeği bulunan genç bir hücre hibritlendiğinde, bu
     melez hücrenin yaşlanma ve ölüm seyri, çekirdeğin kontrolü
     altında olmduğunu, yaşlı sitoplazmanın önemli bir etkisinin
     olmadığını göstermişlerdir.
•   12. Telomer – Telomeraz Teorisi (Replikatif Hücre Yaşlanması):

    Son yıllarda yapılan çalışmalar, telomerik DNA uzunluğu ile hücre

    replikasyonu arasında bağlantının olduğu şeklindedir. Yaşlanmanın

    nedeninin genetik şifremizde yazılı olduğunu, yani bizim ne zaman

    yaşlanacağımızın belli olduğunu ve bunu kromozomların uç

    bölgelerinde bulunan telomer dizilerinin uzunluğu ile ilişkilendiren

    görüştür.
Telomerler; kromozom uçlarındaki (TTAGGG baz
  dizisinden oluşan) tekrarlanan nükleotid dizileri telomer
  bölgeyi oluşturur.
Telomerlerin işlevleri;
• DNA’daki tek zincirli uçları korumak ve ölümsüzlük
  sağlamak,
• Kroümozomlar yeni düzenlemelerden korumak,
• Mayozun profazında eşleşme ve hareketi sağlamak,
• Krık kromozom uçlarını yapışmasını önlemek,
Telomerler, doğumda yaklaşık 1000-2000 kez tekrarlanan TTAGGG

  DNA dizileridir. Her hücre bölünmesinde telomerler bir pirimer

  uzunluğu kadar kısalır ve belli bir noktaya gelinceye kadar her hücre

  bölünmesiyle kısalma devam eder. Kritik noktaya gelince hücre bir

  daha bölünmez, bölünmesini durdurur. Telomer boyunun kısalması

  yaşlılık sinyalidir ve belli noktaya kadar kısalmaya devam eder.
•   Telomerazlar; kısalan telomerler (DNA uçları) özel bir enzim

    tarafından uzatılır. Bu enzim telomeraz enzimi olarak

    adlandırılır.Telomeraz enzimi; ribonükleoprotein ve RNA’dan oluşan

    bir revestranskriptaz enzimdir. Yapısında bulunan RNA nükleotid

    dizileri ,telomer ucundaki tekraranan dizilere komplementerdir.

    Telomeraz, telomeri yaklaşık 10.000 nükleotid çifti kadar uzatır.

    Telomer boyu ve telomeraz aktivitesi hücrenin kaç kez bölüneceğini

    tayin eden mekanizmadır. Bir çeşit moleküler saat-genetik saat

    olarak iş görür.
Tahminen doğumda telomer uzunluğu yaklaşık 15.000 bp’dir ve her
   bölünmeden sonra 25- 200 bp kısalır. İnsan hücrelerinde yaklaşık
   100 hücre döngüsünden sonra telomer uzunluğu kritik noktaya
   ulaşır ve bölünme durur. Ardından hücresel yaşlanma ve ölüm gelir.

Somatik hücreler telomer tekrarları tam olarak doğarlar.Sağlıklı somatik
   hücrelerde telomeraz geni kapalı yani inaktiftir. Bu nedenle her
   hücre bölünmesinde telomerin boyu 25-200 nükleotid kısalır. Kritik
   noktaya gelindiğinde bölünme durur. Bu olay aynı zamanda
   “replikatif hücre yaşlanması” olarak tanımlanır. Bu mekanizma
   somatik hücrede bölünmeyi kontrol eden kontrol mekanizması gibi
   çalışır ve anormal bölünmelere yani kansere karşı korunmayı
   sağlar.
Telomeraz aktivitesi

    – Embriyonik hücrelerde

    – Germ hücrelerinde

    – Sürekli çoğalan hücrelerde (hematopetik kök hücreler, aktif
      lenfositler, intestinal hücreler)

    – Kanser hücrelerinde görülür.

Normal koşullarda, somatik hücreler telomeraz aktivitesi
   göstermezler.Somatik hücrelerde, telomer kaybı ve yaşlılık arasında
   yakın ilişki vardır. PROGERIA’da (hızlı yaşlanma hastalığı), ciddi
   telomer kaybı ve kısalması görülür.
Progeria Hastalığı: Oldukça nadir görülen bir genetik
  hastalığıdır. En belirgin özelliği, bu kişilerin normale
  kıyasla hızlanmış bir yaşlanma sürecine girmeleridir.
  Örneğin kronolojik yaşı 10 olan progeriali bir hasta
  çocuğun biyolojik yaşı 70 olan bir insanın görümünde
  olması ve onlarla benzer dolaşım, solunum
  rahatsızlıklarını taşıması, gecikmiş diş gelişimi ömür
  uzunluklarının 13-18 yıl olması hastalığın en belirgin
  özellikleridir.
Yaşlanma ve Apopitozis:
Son zamanlarda yaşlanma konusunda yapılan çalışmalar,

apoptozisin, memeli yaşam uzunluğunu kısıtlayabileceği ihtimali

üzerinde durmuştur. Bunun temel nedeni ise birçok yaşlı insanda

motor ve bilişsel değişiklikler ile karakterize olan nörodejenerasyon

bulgusunun sıklığıdır. Bu değişikliklerin temelinde ilerleyen yaş ile

birlikte artan günlük nöron kayıplarının kümülatif etkisi ile

oluşabileceği ihtimali programlanmış nöron kayıplarının önemini

ortaya çıkarmıştır.
• Apopitozis, hızlı hücre bölünmelerinin
  yaşandığı üreme dönemlerinde tümör
  denetleyicisi gibi davranırken, üreme
  sonrası dönemde ise yaşlanmaya ve
  organ fonksiyonlarının bozulmasına neden
  olan iki kenarı keskin bir bıçak gibidir.
Yaşlı hücrelerin mikroskobik görünümleri
• Çekirdekler yuvarlak görünümlerini yitirmiş ve loblar
  oluşturmuştur.
• Sitoplazmadaki lizozomal aktivite ve otofaji artmıştır.
• vakuoler yapıda artış vardır.
• ER daha az ribozomlu duruma geçmiştir, aralıkları da
  daralmıştır.
• İnsan fibroblastlarında hücre hacmi ve çekirdek çapı
  artmıştır.
Hücre Yaşlanmasında Etkili Olan Olaylar
  – Oksidatif hasar
  – Telomer – telomeraz aktivitesi
  – DNA hasarı ve tamiri
  – Hücresel yaşlanma (Replikatif yaşlanma)
Farklı Yaşam Sürelerine Sahip Olma
                   Nedenleri
 • Genetik farklılıklar
 • Beslenme farklılıkları
 • Dokular arası farklılık
 • Farklı replikasyon aktivitesi
Sonuç olarak; kanserleşmemiş her hücrenin maksimum
bir katlanma sayısı (ömür uzunluğu) vardır. Canlıların,
kendilerini oluşturan hücrelerin maksimum katlanma
sayılarına ulaşmadan öldükleri de bir gerçektir. Ancak,
bu sınıra kadar gelmiş de olsalar, ömürleri bu limitle
sınırlıdır. Bu sınırı yukarı doğru çekmek için, besin olarak
kullanılması mümkün görülen vitamin E, A, C ve diğer
anti-oksidan maddelerle yapılan çalışmalar
Drosophila’da % 65’e varan artışlar olduğunu
göstermiştir.

More Related Content

What's hot

histolojiye giriş (fazlası için www.tipfakultesi.org )
histolojiye giriş (fazlası için www.tipfakultesi.org )histolojiye giriş (fazlası için www.tipfakultesi.org )
histolojiye giriş (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Nükleotitler, nükleikasitler, yapları ve fonksiyonları 100504164419-phpapp02
Nükleotitler, nükleikasitler, yapları ve fonksiyonları 100504164419-phpapp02Nükleotitler, nükleikasitler, yapları ve fonksiyonları 100504164419-phpapp02
Nükleotitler, nükleikasitler, yapları ve fonksiyonları 100504164419-phpapp02ibrahim korkmaz
 
JAK STAT Sinyal Yolağı
 JAK STAT Sinyal Yolağı JAK STAT Sinyal Yolağı
JAK STAT Sinyal YolağıBardia Farivar
 
SIK GÖRÜLEN TEK GEN HASTALIKLARININ PRENATAL TANISI
SIK GÖRÜLEN TEK GEN HASTALIKLARININ PRENATAL TANISI SIK GÖRÜLEN TEK GEN HASTALIKLARININ PRENATAL TANISI
SIK GÖRÜLEN TEK GEN HASTALIKLARININ PRENATAL TANISI www.tipfakultesi. org
 
Endoplazmik retikulum (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Endoplazmik retikulum (fazlası için www.tipfakultesi.org)Endoplazmik retikulum (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Endoplazmik retikulum (fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
İmmün Sistem Hastalıkları / Oto-immünite
İmmün Sistem Hastalıkları / Oto-immüniteİmmün Sistem Hastalıkları / Oto-immünite
İmmün Sistem Hastalıkları / Oto-immüniteBurak Küçük
 
Ras Protein Ailesi ve CamK Yolağı
Ras Protein Ailesi ve CamK YolağıRas Protein Ailesi ve CamK Yolağı
Ras Protein Ailesi ve CamK YolağıBurak Küçük
 
eritrosit-membran-hastalıkları (fazlası için www.tipfakultesi.org )
eritrosit-membran-hastalıkları (fazlası için www.tipfakultesi.org )eritrosit-membran-hastalıkları (fazlası için www.tipfakultesi.org )
eritrosit-membran-hastalıkları (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Reseptor (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Reseptor (fazlası için www.tipfakultesi.org )Reseptor (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Reseptor (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Endokrinsistem fizyolojisine (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Endokrinsistem fizyolojisine (fazlası için www.tipfakultesi.org )Endokrinsistem fizyolojisine (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Endokrinsistem fizyolojisine (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Mutasyonlar ve Tamir Mekanizmları.pptx
Mutasyonlar ve Tamir Mekanizmları.pptxMutasyonlar ve Tamir Mekanizmları.pptx
Mutasyonlar ve Tamir Mekanizmları.pptxBehcetNAL
 
Biyokimya (hazir notlar)
Biyokimya (hazir notlar)Biyokimya (hazir notlar)
Biyokimya (hazir notlar)Hikmet Geckil
 

What's hot (20)

histolojiye giriş (fazlası için www.tipfakultesi.org )
histolojiye giriş (fazlası için www.tipfakultesi.org )histolojiye giriş (fazlası için www.tipfakultesi.org )
histolojiye giriş (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Histolojiye giris
Histolojiye girisHistolojiye giris
Histolojiye giris
 
Nükleotitler, nükleikasitler, yapları ve fonksiyonları 100504164419-phpapp02
Nükleotitler, nükleikasitler, yapları ve fonksiyonları 100504164419-phpapp02Nükleotitler, nükleikasitler, yapları ve fonksiyonları 100504164419-phpapp02
Nükleotitler, nükleikasitler, yapları ve fonksiyonları 100504164419-phpapp02
 
JAK STAT Sinyal Yolağı
 JAK STAT Sinyal Yolağı JAK STAT Sinyal Yolağı
JAK STAT Sinyal Yolağı
 
SIK GÖRÜLEN TEK GEN HASTALIKLARININ PRENATAL TANISI
SIK GÖRÜLEN TEK GEN HASTALIKLARININ PRENATAL TANISI SIK GÖRÜLEN TEK GEN HASTALIKLARININ PRENATAL TANISI
SIK GÖRÜLEN TEK GEN HASTALIKLARININ PRENATAL TANISI
 
Endoplazmik retikulum (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Endoplazmik retikulum (fazlası için www.tipfakultesi.org)Endoplazmik retikulum (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Endoplazmik retikulum (fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
İmmün Sistem Hastalıkları / Oto-immünite
İmmün Sistem Hastalıkları / Oto-immüniteİmmün Sistem Hastalıkları / Oto-immünite
İmmün Sistem Hastalıkları / Oto-immünite
 
Ras Protein Ailesi ve CamK Yolağı
Ras Protein Ailesi ve CamK YolağıRas Protein Ailesi ve CamK Yolağı
Ras Protein Ailesi ve CamK Yolağı
 
Kasların Yapısı-Tipleri-Fonksiyonu-Anatomisi
Kasların Yapısı-Tipleri-Fonksiyonu-AnatomisiKasların Yapısı-Tipleri-Fonksiyonu-Anatomisi
Kasların Yapısı-Tipleri-Fonksiyonu-Anatomisi
 
eritrosit-membran-hastalıkları (fazlası için www.tipfakultesi.org )
eritrosit-membran-hastalıkları (fazlası için www.tipfakultesi.org )eritrosit-membran-hastalıkları (fazlası için www.tipfakultesi.org )
eritrosit-membran-hastalıkları (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Biyokimya- Enzimler
Biyokimya- EnzimlerBiyokimya- Enzimler
Biyokimya- Enzimler
 
Reseptor (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Reseptor (fazlası için www.tipfakultesi.org )Reseptor (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Reseptor (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
İnkretinler
İnkretinlerİnkretinler
İnkretinler
 
Endokrinsistem fizyolojisine (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Endokrinsistem fizyolojisine (fazlası için www.tipfakultesi.org )Endokrinsistem fizyolojisine (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Endokrinsistem fizyolojisine (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Genomik Imprinting
Genomik ImprintingGenomik Imprinting
Genomik Imprinting
 
Osteoloji kemiğin yapısı
Osteoloji kemiğin yapısıOsteoloji kemiğin yapısı
Osteoloji kemiğin yapısı
 
Genital Sistem Embryolojisi (Prof.Dr. İsmail Hakkı NUR)
Genital Sistem Embryolojisi (Prof.Dr. İsmail Hakkı NUR)Genital Sistem Embryolojisi (Prof.Dr. İsmail Hakkı NUR)
Genital Sistem Embryolojisi (Prof.Dr. İsmail Hakkı NUR)
 
Mutasyonlar ve Tamir Mekanizmları.pptx
Mutasyonlar ve Tamir Mekanizmları.pptxMutasyonlar ve Tamir Mekanizmları.pptx
Mutasyonlar ve Tamir Mekanizmları.pptx
 
Biyokimya (hazir notlar)
Biyokimya (hazir notlar)Biyokimya (hazir notlar)
Biyokimya (hazir notlar)
 
Hücre zarında transport
Hücre zarında transportHücre zarında transport
Hücre zarında transport
 

Viewers also liked

Viewers also liked (17)

Replikatif yaşlanma ve werner sendromu
Replikatif yaşlanma ve werner sendromuReplikatif yaşlanma ve werner sendromu
Replikatif yaşlanma ve werner sendromu
 
Telomere length a 21st century biomarker
Telomere length  a 21st century biomarkerTelomere length  a 21st century biomarker
Telomere length a 21st century biomarker
 
Telomerase
TelomeraseTelomerase
Telomerase
 
Nesrin Demirsoy
Nesrin DemirsoyNesrin Demirsoy
Nesrin Demirsoy
 
Hucre Yapi
Hucre YapiHucre Yapi
Hucre Yapi
 
Hucre Organeller 1
Hucre Organeller 1Hucre Organeller 1
Hucre Organeller 1
 
HüCre Ve Organelleri öSs öYs Sorulari
HüCre Ve Organelleri öSs öYs SorulariHüCre Ve Organelleri öSs öYs Sorulari
HüCre Ve Organelleri öSs öYs Sorulari
 
Okaryot Hucre Yapi
Okaryot Hucre YapiOkaryot Hucre Yapi
Okaryot Hucre Yapi
 
Hucre Tarihce
Hucre TarihceHucre Tarihce
Hucre Tarihce
 
Etkili Konuşmalar ve Sunumlar Yapmak
Etkili Konuşmalar ve Sunumlar Yapmak Etkili Konuşmalar ve Sunumlar Yapmak
Etkili Konuşmalar ve Sunumlar Yapmak
 
Telomere seminar dec2012_new
Telomere seminar dec2012_newTelomere seminar dec2012_new
Telomere seminar dec2012_new
 
Telomeres, Telomerase, and TA-65
Telomeres, Telomerase, and TA-65Telomeres, Telomerase, and TA-65
Telomeres, Telomerase, and TA-65
 
Telomere and telomerase
Telomere and telomeraseTelomere and telomerase
Telomere and telomerase
 
Oxidative stress 2014
Oxidative stress 2014Oxidative stress 2014
Oxidative stress 2014
 
TA 65 - Telomeres and Telomerase - Los Angeles 2015
TA 65 - Telomeres and Telomerase - Los Angeles 2015TA 65 - Telomeres and Telomerase - Los Angeles 2015
TA 65 - Telomeres and Telomerase - Los Angeles 2015
 
Telomere ppt
Telomere pptTelomere ppt
Telomere ppt
 
Akciğer grafisi (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Akciğer grafisi (fazlası için www.tipfakultesi.org)Akciğer grafisi (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Akciğer grafisi (fazlası için www.tipfakultesi.org)
 

Similar to Hücre yaşlanmasi (fazlası için www.tipfakultesi.org )

Mitoz ve mayoz bölünme
Mitoz ve mayoz bölünmeMitoz ve mayoz bölünme
Mitoz ve mayoz bölünmeBiyo-loji
 
2 hucre-ve-doku
2 hucre-ve-doku2 hucre-ve-doku
2 hucre-ve-dokuMuyuta
 
Yaşam bilimlerine giriş
Yaşam bilimlerine girişYaşam bilimlerine giriş
Yaşam bilimlerine girişmerthadim
 
Sunu1 kopya
Sunu1   kopyaSunu1   kopya
Sunu1 kopyaglsah
 
Hücre Bölünmeleri ve Kalıtım
Hücre Bölünmeleri ve KalıtımHücre Bölünmeleri ve Kalıtım
Hücre Bölünmeleri ve Kalıtımglsah
 
hucre böulnmelerı ve kalıtım
hucre böulnmelerı ve kalıtımhucre böulnmelerı ve kalıtım
hucre böulnmelerı ve kalıtımglsah
 
Hücre Bölünmeleri ve kalıtım
Hücre Bölünmeleri ve kalıtımHücre Bölünmeleri ve kalıtım
Hücre Bölünmeleri ve kalıtımglsah
 
Hücre ve Organelleri
Hücre ve OrganelleriHücre ve Organelleri
Hücre ve Organelleri06AYDIN
 
Mutasyonlar ve mutajenler (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Mutasyonlar ve mutajenler (fazlası için www.tipfakultesi.org )Mutasyonlar ve mutajenler (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Mutasyonlar ve mutajenler (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Hucre bolunmesi mitoz_ve_mayoz_bolunme(5)
Hucre bolunmesi mitoz_ve_mayoz_bolunme(5)Hucre bolunmesi mitoz_ve_mayoz_bolunme(5)
Hucre bolunmesi mitoz_ve_mayoz_bolunme(5)tugrulandtugrul
 
03 Genel Botanİk
03 Genel Botanİk03 Genel Botanİk
03 Genel BotanİkErdi koyun
 
Radyasyon patolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Radyasyon patolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )Radyasyon patolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Radyasyon patolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
1.sınıf1h hücre kavramı
1.sınıf1h hücre kavramı1.sınıf1h hücre kavramı
1.sınıf1h hücre kavramıMuhammed Arvasi
 

Similar to Hücre yaşlanmasi (fazlası için www.tipfakultesi.org ) (20)

Mitoz ve mayoz bölünme
Mitoz ve mayoz bölünmeMitoz ve mayoz bölünme
Mitoz ve mayoz bölünme
 
Bölünme
BölünmeBölünme
Bölünme
 
Biyoloji 6
Biyoloji 6Biyoloji 6
Biyoloji 6
 
2 hucre-ve-doku
2 hucre-ve-doku2 hucre-ve-doku
2 hucre-ve-doku
 
Yaşam bilimlerine giriş
Yaşam bilimlerine girişYaşam bilimlerine giriş
Yaşam bilimlerine giriş
 
Sunu1 kopya
Sunu1   kopyaSunu1   kopya
Sunu1 kopya
 
Hücre Bölünmeleri ve Kalıtım
Hücre Bölünmeleri ve KalıtımHücre Bölünmeleri ve Kalıtım
Hücre Bölünmeleri ve Kalıtım
 
hucre böulnmelerı ve kalıtım
hucre böulnmelerı ve kalıtımhucre böulnmelerı ve kalıtım
hucre böulnmelerı ve kalıtım
 
Hücre Bölünmeleri ve kalıtım
Hücre Bölünmeleri ve kalıtımHücre Bölünmeleri ve kalıtım
Hücre Bölünmeleri ve kalıtım
 
Mitoz ve mayoz 2010
Mitoz ve mayoz 2010Mitoz ve mayoz 2010
Mitoz ve mayoz 2010
 
Mi̇toz bölünme nurcan
Mi̇toz bölünme nurcanMi̇toz bölünme nurcan
Mi̇toz bölünme nurcan
 
HÜCREDE YOLCULUK
HÜCREDE  YOLCULUKHÜCREDE  YOLCULUK
HÜCREDE YOLCULUK
 
Hucre Sitoplazma
Hucre SitoplazmaHucre Sitoplazma
Hucre Sitoplazma
 
Hücre ve Organelleri
Hücre ve OrganelleriHücre ve Organelleri
Hücre ve Organelleri
 
Mutasyonlar ve mutajenler (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Mutasyonlar ve mutajenler (fazlası için www.tipfakultesi.org )Mutasyonlar ve mutajenler (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Mutasyonlar ve mutajenler (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Hucre bolunmesi mitoz_ve_mayoz_bolunme(5)
Hucre bolunmesi mitoz_ve_mayoz_bolunme(5)Hucre bolunmesi mitoz_ve_mayoz_bolunme(5)
Hucre bolunmesi mitoz_ve_mayoz_bolunme(5)
 
03 Genel Botanİk
03 Genel Botanİk03 Genel Botanİk
03 Genel Botanİk
 
mitoz
mitozmitoz
mitoz
 
Radyasyon patolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Radyasyon patolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )Radyasyon patolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Radyasyon patolojisi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
1.sınıf1h hücre kavramı
1.sınıf1h hücre kavramı1.sınıf1h hücre kavramı
1.sınıf1h hücre kavramı
 

More from www.tipfakultesi. org (20)

Oksijen tedavisi
 Oksijen tedavisi Oksijen tedavisi
Oksijen tedavisi
 
Noninvaziv mekanik ventilasyon
Noninvaziv mekanik ventilasyonNoninvaziv mekanik ventilasyon
Noninvaziv mekanik ventilasyon
 
astım
astım astım
astım
 
Mekanik ventilasyon
Mekanik ventilasyonMekanik ventilasyon
Mekanik ventilasyon
 
Konsültasyon
KonsültasyonKonsültasyon
Konsültasyon
 
Koah
KoahKoah
Koah
 
Dr önder tani ve siniflama
Dr önder tani ve siniflamaDr önder tani ve siniflama
Dr önder tani ve siniflama
 
Diyabetes mellitus
Diyabetes mellitusDiyabetes mellitus
Diyabetes mellitus
 
Bronşektazi
BronşektaziBronşektazi
Bronşektazi
 
Bbh'da pnömoni
Bbh'da pnömoniBbh'da pnömoni
Bbh'da pnömoni
 
Astım tanı ve sınıflama
Astım tanı ve sınıflama Astım tanı ve sınıflama
Astım tanı ve sınıflama
 
Astım ve koah ilaç farmakolojisi
Astım ve koah ilaç farmakolojisiAstım ve koah ilaç farmakolojisi
Astım ve koah ilaç farmakolojisi
 
Astim tedavileri
Astim tedavileriAstim tedavileri
Astim tedavileri
 
Astim tani ve tedavi rehberi
Astim tani ve tedavi rehberiAstim tani ve tedavi rehberi
Astim tani ve tedavi rehberi
 
Astım ilaçları
Astım ilaçlarıAstım ilaçları
Astım ilaçları
 
Ape
ApeApe
Ape
 
bronkoskopi ünitesi yönetimi
bronkoskopi ünitesi yönetimi bronkoskopi ünitesi yönetimi
bronkoskopi ünitesi yönetimi
 
Akciğer kanseri
Akciğer kanseriAkciğer kanseri
Akciğer kanseri
 
Akut ve subakut öksürük
Akut ve subakut öksürükAkut ve subakut öksürük
Akut ve subakut öksürük
 
bronşit ve bronlşektazi alevlenme tedavisi
bronşit ve bronlşektazi alevlenme tedavisibronşit ve bronlşektazi alevlenme tedavisi
bronşit ve bronlşektazi alevlenme tedavisi
 

Hücre yaşlanmasi (fazlası için www.tipfakultesi.org )

  • 2. Yaşlanma nedir? Yaşlanma genel anlamda bir eskime bozulma olayıdır. Bu çok kısa tanımdan başka tanımlar yapılmış ve bunların tümü de yaşlanmayı zamanın fonksiyonuna bağlamıştır. Yaşlanma hücrelerden organlara kadar tüm yapılarda fonksiyonların giderek azaldığı oldukça karmaşık bir süreçtir. Yaşlanma bir organizma kadar bir hücre içinde geçerlidir, hatta yıldızlar, galaksiler gibi cansız maddelerle, kültür gibi nicel olarak ölçülmeyen kavramlar içinde yaşlanmadan söz edilmektedir. Çok hücreli organizmalar hücrelerden yapıldığına göre vücudun yaşlanmasından sorumlu olan birimlerin hücreler olup olmadığı sorgulanmıştır.
  • 3. Gerçekten organizmalar hücreleri yaşlandıkları için mi yaşlanıp ölmektedirler? Bu sorunun karşılığı bazı durumlar için evet çoğu durumlar için hayırdır. Yaşlanma ile organizmanın hayatının son bulması (ölüm) olayları ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Çünkü yaşlanma ve ölüm birbirlerinden ayrı kavramlardır. Kanser hücreleri gibi tamamen gençleşmiş görünen, ancak aşırı derecede çoğalan hücrelerde organizmanın ölümüne neden olmaktadır. Çoğu organizmaların hücreleri ölümü gerektirecek kadar yaşlanmadıkları halde, değişik nedenlerle ölmektedir. Organizmanın ölmesi için bir hücre grubunun yaşlanıp ölmesi gerekmemektedir.
  • 4. Organizma öldüğünde hücre ve dokuların önemli bir bölümü, çoğu kez de tamamı yaşayacak durumda bulunmaktadır. O halde hücre yaşlanması, organizma yaşlanmasından ayrı olarak incelenmelidir. Yaşlanma bir süreçtir, doğumla başlar ve bir daha durmaz. Yaşlanma asla tek boyutlu bir süreç olarak ele alınmamalıdır.
  • 5. Yaşlanmanın farklı boyutları vardır: • Kişinin takvim yaşına göre kronolojik yaşlanması, • Organizmanın yapı ve fonksiyonlarındaki değişimlere göre biyolojik yaşlanması, • Bu değişikliklerin düzenli bir şekilde gelişmesiyle fizyolojik yaşlanması, • İnsanın algılama öğrenme ve davranışlarına göre psikolojik yaşlanması, • Sosyal alışkanlıkları ile toplum içindeki rolüne göre de sosyal yaşlanma.
  • 6. Tüm Canlılar Yaşlanır mı? • Yaşlanma ile ilgili yapılan tanımlar, bir organizma kadar bir hücreİçinde geçerlidir. Hatta, yıldızlar, galaksilerin, metallerin, atomların yarı ömürleri gibi cansız maddeler için bile yaşlanmadan söz edilmektedir. • Biyolojide yaşlanma; bir organizmadaki doku veya hücredeki fonksiyonel kapasite de azalmaya sebep olan kümülatif değişikliklerdir. İnsanlarda yaşlanma, deri, kemikler, kalp, kan damarları, akciğerler, beyin ile diğer organ ve dokulardaki dejeneratif değişikliklerle ilgili olan süreci tanımlar.
  • 7. Bir hücrelilerde yaşlanma var mıdır? Burada prokoryot ve ökaryotik bir hücrelileri ayrı ayrı ele almak gerekmektedir. Yaşlanmış hücreyi görev yapamaz ve bölünemez duruma gelmiş bir hücre olarak kabul edersek, bakterilerde yaşlanma görülmez. Çünkü, kendilerine uygun bir ortam buldukları sürece sürekli çoğalırlar. Amip ve paramezyum gibi ökaryotik bir hücrelilerde sanki ölümsüz gibi görünseler de, bu hücreler gamet oluşturup eşeysel çoğalan hücrelerdir. Aç kaldıkları zaman, çoğalma yeteneklerinin sınırlı kalması bunlarda da yaşlanma olayının varlığına işaret etmektedir.
  • 8. İnsan fibroblast hücreleri yaklaşık 50 kez katlandıktan (çoğaldıktan) sonra ölmektedirler. Her hücre grubunun kendine has bir maksimum katlanma sayısı vardır. Hücre gruplarına göre değişen bu maksimum katlanma sayısına “Hayflick limit” denmiştir. Bu limit sayısı genç bireylerden alınan fibroblastlarda daha yüksek (40 – 50) yaşlı bireylerden alınanlarda ise daha düşüktür (10 – 20). Daha uzun ömürlü türlerden alınan fibroblastların katlanma sayıları daha da fazladır.
  • 9. Neden canlıların her biri kendine özgü belirlenmiş bir yaşam uzunluğuna sahiptir? İki tür veya bir türdeki iki bireyde bile bu durum benzer değildir. Yaşlanmadaki çeşitlilik türler ve bireyler arasındaki genetik faktörler, çevre vemetabolizmadaki farklılıklara bağlıdır. Örneğin; bazı insanlar 65 yaşında olup, 45 yaşında gözükmekte, bazıları 65 yaşında olup 80 yaşında gözükmektedir. Çünkü insanlar gamet oluşumu sırasında I.mayoz bölünmenin profaz evresindeki parça alış-verişinden dolayı (krosing-over), kişilerin herkesten farklı olmasını sağlayacak gen kombinasyonlarına sahiptirler.
  • 10. Hiç yaşlanmaz görünen, ölümsüz (katlanma sayısı sonsuz olan) ökaryot hücre grupları vardır. Bunlar kontak inhibisyonunu ve hücre içi sentez kontrollerini yitirmiş kanser hücreleridir. Ancak, normal ökaryotik hücreler, hem in vivo, hem de in vitro olarak yaşlanmaktadır.
  • 11. O halde bir türün ölümsüzlüğünün sırrı nedir? Bunun sırrı, mayoz bölünmedir. Bir türün bireyleri, yaşlanıp ölseler bile, tür kuşaktan kuşağa geçerek varlığını sürdürebilmektedir. Mayoz bölünme ve döllenme birbirini takip etmeden hücre gençleşmesi ve türlerin devamlılığı mümkün görünmemektedir. Bu da bize mayoz/zigot evrelerinde bir DNA onarımının (gençleşmenin) olabileceğini düşündürür. Yaşlıdan genç bu mekanizmalardan sonra doğabilmektedir.
  • 12. YAŞLANMANIN VE ÖLÜMÜN EVRİMSEL ÖYKÜSÜ
  • 13. Dünyada inorganik yoldan sentezlenmiş besinler bitince, birçok canlı çeşidi açlık nedeniyle ortadan kalkmıştır. Ancak bazıları, karmaşık bir yolla fotosentezi geliştirmiştir. Böylece güneş ışınları kullanılarak su, serbest oksijen ve hidrojene kadar parçalanmaya başlandı. Hidrojen, glikozun yapımında kullanıldı. Fakat bu arada O2 gibi çok tehlikeli olan bir madde ortama veriliyordu. Bu tehlikeli maddeden dolayı birçok canlı oksitlenerek öldü. Fakat içlerinden bazıları, karmaşık bir yolla bu zehirli maddeyi metabolizmalarında kullanmanın yolunu buldu ve böylece mitokondriler evrimleşti.
  • 14. Hem fotosentez hem de mitokondri özelliği taşıyan bakterilerin hücre içerisine girmesi ve simbiyozis yapması ile çok daha karmaşık hücrelerin geliştiği bir dönem başlamış oldu.
  • 15. Evrimleşme sürecinde, mitokondriden çekirdeğe bazı gen göçleri olmuş ve bu yüzden mitokondrial DNA’nın büyüklüğü ve kodlama kapasitesi düşüş göstermiştir. Mitokondri ile yapılan bu iş birliği ödenmesi gereken bir “ölüm faturası” olmuştur. Çünkü mitokontriler hücre içerisinde eşeyli üreme ya da başka bir yolla gen alışverişi yapmadıkları için, bireyin (hücrenin) yaşam süreci içerisinde dış koşulların etkisiyle mutasyona uğramakta ve işlevlerinde bozulmalar ortaya çıkmaktadır.
  • 16. İşte “programlanmamış hücre yaşlanması” ilk kez bu aşamada ortaya çıktı. Daha sonra yapılan araştırmalar, mitokondrideki mutasyonların kaçınılmaz olduğunu ve mitokondri bulunduran her canlının, programlanmamış bir yaşlanma sürecine girdiğini göstermektedir. Böylece, programlanmış hücre ölümü ve telomer kısalması olmasa bile, ökaryotik bir hücreliler yani protozoa türleri ölümle karşı karşıya kalmışlardır. Bu şekilde fazla enerji elde etmenin faturası; yaşlanma ve ölüm gerçeği ile ödenmeye başlanmıştır.
  • 17. Mitokondriler neden yumurta hücresi ile kalıtılır (anneden aktarılır) ? Ayrıca spermler yaşam boyu sürekli üretilmesine karşın, yumurta hücresi neden anne karnında ilk 3-4 ay içerisinde I.mayoz bölünmeyi geçirerek beklemeye geçmekte ve daha sonraki evrelerde yeni yumurta hücreleri üretilmemektedir ?
  • 18. Bunun temelinde, mitokondri ve DNA’sında oluşacak mutasyonların direk olarak yavru hücreler aktarılmasını önlemek için ortaya çıkmış bir adaptasyonun olduğu düşünülmektedir.
  • 19. DNA replikasyonu sırasında, DNA kesintili ve kesintisiz zincir şeklinde sentezlenir ve bu ipliklerin sentezinde farklılıklar bulunur. Bunlardan biri de somatik hücrelerde DNA replikasyonu sırasında kesintili sentezlenen iplikte, telomer denilen (kromozomların uç kısımları) uç kısımların bir miktar kısalmasıdır. Telomer kısalması yaşlanmayı ve ölümü hazırlayan faktörlerin başında gelir.
  • 20. Telomerlerin kısalması dışındaki ölüm nedenine ek olarak programlanmış ölüm (apopitoz) sorumlu tutulmaktadır. Bu evreden itibaren canlılar, saate bağlanmış bir yaşlanma sürecini ve sonuçta ölüm olayını kaçınılmaz olarak yaşamaya başlamıştır.
  • 21. Günümüzde programlanmış ölüm olarak nitelendirilen apopitoz da tetiğin çekilmesinde rol oynayan organel mitokondridir. Mitokondri genomu histon proteinleri ile paketlenmemiş haldedir ve enerji üretimi sonucu ortaya çıkan serbest radikaller; çekirdek DNA’sından 16 kat daha fazla oranda mitokondri DNA’sına zarar vermekte ve aynı zamanda mitokondri zarının zayıflamasına, buna bağlı olarak zardan sitokrom C çıkışına ve de apopitozun başlamasına neden olmaktadır. Nitekim, sistein proteaz sistemi (CASPAZ) apopitoz denetiminde rol oynayan bir kaskad olup, bu sürecin başlatılmasında mitokondrinin anahtar bir rol oyması bir rastlantı olmayıp, evrimsel adaptasyonun bir işaretidir.
  • 22. Yaşlanma olgusunu açıklamak çeşitli teoriler oluşturulmuştur. Ancak bu teorilerden hiç biri tek başına yaşlanmayı açıklamaya yeterli görülmemiştir. Bu teorilerden bazıları şunlardır;
  • 23. Somatik Mutasyon Teorisi: Somatik hücre DNA’sında zamanla çeşitli mutasyonlar birikerek bu hücrelerin normal metabolizmalarını devam ettirmelerini önler.
  • 24. Yanlışlık felaketi teorisi: Protein sentezi sırasında kendiliğinden oluşabilen hatalar (polipeptid içine belli bir amino asitin girmesi yerine hatalı olarak başka bir amino asidin girmesi gibi) RNA ve DNA sentezleyen enzim ve proteinlerin hatalı çalışmalarına neden olurlar. Bunun sonucu olarak da hatalı DNA, RNA sentezleneceğinden sonu gelmez bir hatalar zinciri başlayacak ve hücre bir felakete doğru sürüklenecektir, hücreler yaşlanıp öleceklerdir.
  • 25. Virüs İşgal Teorisi: Genomda viral kaynaklı yabancı DNA’ların yığılması sonucunda istenmeyen bazı genler çalışarak ürün vremeye başlayacaktır. Yine bu yabancı DNA’lar yüzünden gerekli bazı genlerde ifade edilemez olacaktır. Bu da h.metabolizmasını bozarak hücre yaşlanmasına neden olacaktır.
  • 26. Hücresel bilgi kaybı: Hücre DNA’sında zamanla ve gen kaybı ve sonradan devreye giren zararlı genler vardır. Bu genler hücre yaşlanması ve ölümüne sebep olur.
  • 27. Otoimmün Teori: Yaşlanma ile birlikte vücudumuzun bağışıklık sistemi zayıfladığı için, viral bakteriyel ve diğer hastalık yapıcı etkenlere giriş yolu açılmaktadır. Ayrıca vücudun yaşlanma ile beraber tanıma ve ayırt etme yeteneği de azalmaktadır. Yani immün sistem yaşlanınca, vücudun kendi hücre ve dokuları ile yabancı hücreler ve maddeler arasındaki farkı tanıma yeteneğini kaybetmeye başlar ve kendi vücuduna saldırarak (otoimmünite) yaşlanma olayı başlar ve organizma yıkıma gider.
  • 28. Zehirlenme Hipotezi: Hücreler kendi metabolizma atıkları ve çevreden gelebilen başka toksik maddelerin içlerinde birikmesi sonucu yaşlanıp ölürler.
  • 29. Oksidatif Hasar (serbest Radikal Teorisi) : Yaşlanmaya serbest radikallerin sebep olduğunu savunan bu görüş, en çok kabul gören teoridir. Enerji elde etme mekanizmalarında, oksijenli solunumu kullanan tüm hayvanlarda doğal olarak oluşan serbest radikaller (eşleşmemiş elektrona sahip moleküllerdir) hücre içindeki proteinler, lipidler ve DNA’da oksidatif hasara neden olurlar.
  • 30. Serbest radikaller yaşamsal öneme sahip, protein, lipit ve DNA’ların normal görevlerini yapmalarını engelleyerek veya hasar oluşturarak etki gösterirler. Yaşamımızın kaynağı olan oksijen aynı zamanda yaşamımızın paradoksudur. Besinlerden enerji üretmek için O2 gereklidir. Ama az bir oranda da olsa (% 3-5) kullanılan oksjinenin bir kısmı biyolojik yapımıza zararlı olan serbest radikallerin oluşmasına neden olurlar.
  • 31. Serbest radikaller doğduğumuz günden itibaren metabolizmamızla birlikte hücrelerimizde oluşmaya başlamaktadır. Metabolizmamızdan kaynaklananların yanı sıra olumsuz dış etkenlerde radikal oluşumuna neden olurlar ve oksidatif hücre hasarına yol açarlar.Doğal olarak vücudumuzda bu oksidanlara karşı antioksidan savunma mekanizması gelişmiştir. Vücudumuzda oksidan / antioksidan arasında denge vardır.
  • 32. Antioksidanlar serbest radikallere karşı vücudun kendisini koruyabilmesini sağlar ve serbest radikal hasarının çoğunu bloke eder. Bu teoriye göre vücudumuzda oksidanlar ve antioksidanlar arasındaki denge yaşla birlikte bozulmaya başlar ve vücutta birikerek Alzheimer’den kansere kadar birçok hastalığa neden olurlar.
  • 33. DNA Hasarı ve Tamiri: Yaşadığımız her an DNA iç ve dış etkilerle hasar görmektedir ve hücrelerde bu hasara karşı DNA tamir mekanizması gelişmiştir. Ancak bazı durumlarda DNA tamir mekanizmaları hasarları düzeltmez ve zamanla DNA hasarları birikmeye başlar. Biriken bu DNA hasarları zaman içerisinde düzeltilemediği için yaşlanmanın temel nedeni olarak ileri sürülür. Yaşlanmaya bağlı olarak DNA tamir kapasitesi azalmıştır ve kan ve deri hücrelerinin tamir kapasitelerinin gençlere göre yaşlılarda daha düşük olduğu bulunmuştur.
  • 34. Lizozomlarda olan değişikliler: Serbest radikallerin zamanla lizozom zarlarını etkilemesi, lizozom enzimi olan hidrolozların sitozole çıkmasına ve hücreye zarar vermesine neden olur.Lizozoma alınan ve sindirilmeyen bazı maddelerin lizozomdaki miktarı zamanla artar ve lizozomların görev yapmasına engel olur. Hücrede sindirilmeyen maddelerin birikimi de hücre yaşlanmasının nedenlerinden biridir.
  • 35. Mitokondrial Hasar: Mitokondri hücrenin dolayısıyla da canlının yaşayabilmesi için gerekli olan enerjiyi üreten organeldir. Mitokondriler, alınan gıdalardan gerçekleştirdikleri enerji dönüşümü sırasında oksijen kullanırlar ve neticede serbest radikal oluşumuna sebep olurlar. Oluşan serbest radikaller zamanla mitokondri zarı ve DNA’sında hasara neden olur. Mitokondrial DNA nüklear DNA’ya göre daha az korunmaktadır. Çünkü histon proteinleri ile paketlenmemiştir. Bu nedenle radikallerden daha kolay etkilenir ve çeşitli mutasyonlar ortaya çıkar. Aynı zamanda serbest radikaller mitokondri zarının hasarlanmasınave sitokrom-c çıkışıyla başlayan apopitoz tetiğinin çekilmesine öncülük eder.
  • 36. Genomda önceden programlanmış yaşlanma teorisi (Genetik saat teorisi): Hücrenin zaman içindeki yaşlanma ve ölümü, kendi genomu tarafından önceden belirlenmiştir. Yaşlanma ve ölüm bu program çerçevesinde meydana gelir. Her tür canlının kendine göre az çok belirlenmiş bir ortalama ömrünün bulunması buteoriyi desteklemektedir. Canlılarda genetik saat replikasyon sayısına bağlı olarak kurulmuştur. Dr.Leonard Haylick ve arkadaşları kültürde üretilen birçok memeli hücresinin kendilerini çoğaltma kapasitelerinin sınırlı olduğunu bulmuşlardır. Fötal, embriyonik veya yenidoğan dokularından alınarak incelenen hücrelerde bu hücrelerin yaklaşık 40-60 hücre bölünmesi geçirdiğini ve bundan daha fazla bölünmediklerini gösterdiler.
  • 37. Bu sonuçlara göre, hücrelerin maksimum bölünme sayısına Hayflıck limiti adı verildi. Hayflıck limiti iki tür hücre grubunun varlığını açıklar. Bunlar; • Normal ölümlü hücreler, • Ölümsüz kanser hücreleri Hücrenin yaşlanma ve ölümünün genetik şifrede yazılı olduğu yapılan deneylerle gösterilmiştir. Hyflick ve ark; çekirdeği yok edilmiş yaşlı bir hücre ile, çekirdeği bulunan genç bir hücre hibritlendiğinde, bu melez hücrenin yaşlanma ve ölüm seyri, çekirdeğin kontrolü altında olmduğunu, yaşlı sitoplazmanın önemli bir etkisinin olmadığını göstermişlerdir.
  • 38. 12. Telomer – Telomeraz Teorisi (Replikatif Hücre Yaşlanması): Son yıllarda yapılan çalışmalar, telomerik DNA uzunluğu ile hücre replikasyonu arasında bağlantının olduğu şeklindedir. Yaşlanmanın nedeninin genetik şifremizde yazılı olduğunu, yani bizim ne zaman yaşlanacağımızın belli olduğunu ve bunu kromozomların uç bölgelerinde bulunan telomer dizilerinin uzunluğu ile ilişkilendiren görüştür.
  • 39. Telomerler; kromozom uçlarındaki (TTAGGG baz dizisinden oluşan) tekrarlanan nükleotid dizileri telomer bölgeyi oluşturur. Telomerlerin işlevleri; • DNA’daki tek zincirli uçları korumak ve ölümsüzlük sağlamak, • Kroümozomlar yeni düzenlemelerden korumak, • Mayozun profazında eşleşme ve hareketi sağlamak, • Krık kromozom uçlarını yapışmasını önlemek,
  • 40. Telomerler, doğumda yaklaşık 1000-2000 kez tekrarlanan TTAGGG DNA dizileridir. Her hücre bölünmesinde telomerler bir pirimer uzunluğu kadar kısalır ve belli bir noktaya gelinceye kadar her hücre bölünmesiyle kısalma devam eder. Kritik noktaya gelince hücre bir daha bölünmez, bölünmesini durdurur. Telomer boyunun kısalması yaşlılık sinyalidir ve belli noktaya kadar kısalmaya devam eder.
  • 41. Telomerazlar; kısalan telomerler (DNA uçları) özel bir enzim tarafından uzatılır. Bu enzim telomeraz enzimi olarak adlandırılır.Telomeraz enzimi; ribonükleoprotein ve RNA’dan oluşan bir revestranskriptaz enzimdir. Yapısında bulunan RNA nükleotid dizileri ,telomer ucundaki tekraranan dizilere komplementerdir. Telomeraz, telomeri yaklaşık 10.000 nükleotid çifti kadar uzatır. Telomer boyu ve telomeraz aktivitesi hücrenin kaç kez bölüneceğini tayin eden mekanizmadır. Bir çeşit moleküler saat-genetik saat olarak iş görür.
  • 42. Tahminen doğumda telomer uzunluğu yaklaşık 15.000 bp’dir ve her bölünmeden sonra 25- 200 bp kısalır. İnsan hücrelerinde yaklaşık 100 hücre döngüsünden sonra telomer uzunluğu kritik noktaya ulaşır ve bölünme durur. Ardından hücresel yaşlanma ve ölüm gelir. Somatik hücreler telomer tekrarları tam olarak doğarlar.Sağlıklı somatik hücrelerde telomeraz geni kapalı yani inaktiftir. Bu nedenle her hücre bölünmesinde telomerin boyu 25-200 nükleotid kısalır. Kritik noktaya gelindiğinde bölünme durur. Bu olay aynı zamanda “replikatif hücre yaşlanması” olarak tanımlanır. Bu mekanizma somatik hücrede bölünmeyi kontrol eden kontrol mekanizması gibi çalışır ve anormal bölünmelere yani kansere karşı korunmayı sağlar.
  • 43. Telomeraz aktivitesi – Embriyonik hücrelerde – Germ hücrelerinde – Sürekli çoğalan hücrelerde (hematopetik kök hücreler, aktif lenfositler, intestinal hücreler) – Kanser hücrelerinde görülür. Normal koşullarda, somatik hücreler telomeraz aktivitesi göstermezler.Somatik hücrelerde, telomer kaybı ve yaşlılık arasında yakın ilişki vardır. PROGERIA’da (hızlı yaşlanma hastalığı), ciddi telomer kaybı ve kısalması görülür.
  • 44. Progeria Hastalığı: Oldukça nadir görülen bir genetik hastalığıdır. En belirgin özelliği, bu kişilerin normale kıyasla hızlanmış bir yaşlanma sürecine girmeleridir. Örneğin kronolojik yaşı 10 olan progeriali bir hasta çocuğun biyolojik yaşı 70 olan bir insanın görümünde olması ve onlarla benzer dolaşım, solunum rahatsızlıklarını taşıması, gecikmiş diş gelişimi ömür uzunluklarının 13-18 yıl olması hastalığın en belirgin özellikleridir.
  • 45.
  • 46. Yaşlanma ve Apopitozis: Son zamanlarda yaşlanma konusunda yapılan çalışmalar, apoptozisin, memeli yaşam uzunluğunu kısıtlayabileceği ihtimali üzerinde durmuştur. Bunun temel nedeni ise birçok yaşlı insanda motor ve bilişsel değişiklikler ile karakterize olan nörodejenerasyon bulgusunun sıklığıdır. Bu değişikliklerin temelinde ilerleyen yaş ile birlikte artan günlük nöron kayıplarının kümülatif etkisi ile oluşabileceği ihtimali programlanmış nöron kayıplarının önemini ortaya çıkarmıştır.
  • 47. • Apopitozis, hızlı hücre bölünmelerinin yaşandığı üreme dönemlerinde tümör denetleyicisi gibi davranırken, üreme sonrası dönemde ise yaşlanmaya ve organ fonksiyonlarının bozulmasına neden olan iki kenarı keskin bir bıçak gibidir.
  • 48. Yaşlı hücrelerin mikroskobik görünümleri • Çekirdekler yuvarlak görünümlerini yitirmiş ve loblar oluşturmuştur. • Sitoplazmadaki lizozomal aktivite ve otofaji artmıştır. • vakuoler yapıda artış vardır. • ER daha az ribozomlu duruma geçmiştir, aralıkları da daralmıştır. • İnsan fibroblastlarında hücre hacmi ve çekirdek çapı artmıştır.
  • 49.
  • 50. Hücre Yaşlanmasında Etkili Olan Olaylar – Oksidatif hasar – Telomer – telomeraz aktivitesi – DNA hasarı ve tamiri – Hücresel yaşlanma (Replikatif yaşlanma)
  • 51.
  • 52. Farklı Yaşam Sürelerine Sahip Olma Nedenleri • Genetik farklılıklar • Beslenme farklılıkları • Dokular arası farklılık • Farklı replikasyon aktivitesi
  • 53. Sonuç olarak; kanserleşmemiş her hücrenin maksimum bir katlanma sayısı (ömür uzunluğu) vardır. Canlıların, kendilerini oluşturan hücrelerin maksimum katlanma sayılarına ulaşmadan öldükleri de bir gerçektir. Ancak, bu sınıra kadar gelmiş de olsalar, ömürleri bu limitle sınırlıdır. Bu sınırı yukarı doğru çekmek için, besin olarak kullanılması mümkün görülen vitamin E, A, C ve diğer anti-oksidan maddelerle yapılan çalışmalar Drosophila’da % 65’e varan artışlar olduğunu göstermiştir.