SlideShare a Scribd company logo
1 of 7
29 KUREYŞ SURESİ
KUREYŞ SURESİ’NE GİRİŞ
Kureyş suresi Mekke’de 30. sırada inmiştir. Fakat Dahhak ve Kelbî gibi Kur’an
bilginleri bu surenin Medine döneminde indiğini ileri sürmüşlerdir. Hâlbuki surenin üslûbu ve
ifadelerinde Kureyş kabilesinin muhatap alınışı, surenin Mekkî olduğunu açıkça
göstermektedir. Ayrıca, yakında olan şeyleri göstermek için kullanılan “‫هذا‬ haza [bu]” işaret
sıfatı, 3. ayette “‫البيت‬ ‫هذا‬ ‫ب‬ّ  ‫ر‬ Rabbe haze’l-beyt [bu beytin Rabbi]” ifadesinde “‫البيت‬ beyt”
için kullanılmıştır. “Beyt” sözcüğü Kâbe’yi işaret ettiğine göre, surenin muhatapları
Mekkeliler, sure de Mekkî olmalıdır.
Tin suresinde “kanıt/tanık” olarak gösterilen “ ‫اليمين‬ ‫البلد‬ el-Beledü’l-Emin [Güvenli
Kent]” halkı, bu surede güvenli kentin avantajlarını kullanan “Kureyş” ile yeniden gündeme
getirilmiş, tüm insanlığa yönelik olarak verilen uyarı mesajı da Kureyş’in tüzel kişiliği
muhatap alınarak verilmiştir.
Bazı bilginler Kureyş suresini Fil suresi ile birlikte tek bir sure olarak kabul
etmişlerdir. Bu kabule gerekçe olarak da:
- Her iki surenin ayetlerinin teknik yapıları arasında birbiriyle ilişkilendirilebilir
özellikler bulunması,
- Ubey b. Ka’b’ın mushafında bu iki surenin ardı ardına, arası besmele ile ayrılmadan
yer alması gibi hususlar gösterilmiştir.
Ancak bunlar bizim için kabule değer gerekçeler değildir. Öncelikle, teknik gerekçeler
yeterli değildir. İkinci olarak, kim olursa olsun, bazılarının iki sureyi besmele ile ayırmadan
okumaları da bu konuda bir delil olarak ileri sürülemez. Çünkü Kur’an’ın tüm sureleri
besmele ile ayrılmadan okunabilir, bunda hiçbir sakınca yoktur. Sonuncu olarak da, ashabın
çoğunluğunun kanaati ile Halife Osman’ın İslâm dünyasının merkezlerine gönderdiği
mushaflarda bu iki sure arasına besmele konulması, bunların iki ayrı sure olduğuna kesinlik
kazandırmıştır.
Kureyş suresinde özellikle rant [akar] sahibi kimselerin, kendilerine bu rantı sağlayana
karşı duyarlı olmaları ve emek karşılığı olmadan elde ettikleri nimetlerin karşılığını mutlaka
ödemeleri gerektiği, Kureyş’in şahsında tüm insanlığa bildirilmiştir.
29/ KUREYŞ SURESİ
Rahman Rahîm Allah adına
Ayetlerin meali:
1,2
Kureyş'in güvenliği esenliği; kış ve yaz; her zamanki seferlerinde
güvenlik esenlikleri için… 3,4
Öyleyse kendilerini açlıktan kurtararak beslemiş
olan ve her korkudan onları güvene kavuşturmuş olan, bu Beyt'in Rabbine
kulluk etsinler.
1
Ayetlerin Tahlili
1, 2. Ayet:
1,2
Kureyş'in güvenliği esenliği; kış ve yaz; her zamanki seferlerinde güvenlik
esenlikleri için…
Kureyş Kabilesi
Tarih kitapları ve ansiklopedilerde, peygamberimizin İslâmiyet’i tebliğ ettiği dönemde
Mekke’de yaşamakta olan halkın atası olarak kabul edilen ve peygamberimizin de mensubu
olduğu Kureyş’in asıl adının “Fihr” yahut “Nadr” olduğu bildirilmektedir. Bu bilgilere göre,
Kinane kabilesinin bir kolu olan Kureyş kabilesi; Nevfel, Zühre, Mahzum, Esed, Cumah,
Sehm, Ümeyye, Haşim, Teym ve Adiy adlarındaki on koldan oluşmuştur. Kabileye adını
veren kişiden başlamak üzere peygamberimizin soy kütüğü de şu şekilde sıralanmıştır: Kureyş
[Fihr veya Nadr] - Galib - Lüey - Kâab - Mürre - Kilâb - Kusay [Zeyd] - Abdümenaf [Muğîre]
- Hâşim [Amr] - Abdülmuttalib [Şeybe] - Abdullah - Muhammed.
İslâm’ın gelişinden önce, cahiliye döneminde Mekke yönetimini elinde tutan Kureyş
kabilesi, Kâbe’nin çevresindeki “harem” içinde bulunan bir kuyunun yanı başına dikilmiş
Hübel adlı bir puta tapmakta idiler. Bu put, henüz puta tapıcılığın Hicaz’a girmediği bir
sırada, Kâbe ve Hicaz başkanlığı Huzaalılarda iken, başkanları olan Amr b. Luhay tarafından
Suriye’den getirilmiştir. Suriye halkınca yağmur yağdırması ve çeşitli dilekleri yerine
getirmesi için tapınılan birçok puttan biri olan ve kırmızı akikten yapılmış, sağ eli kırık bir
insan şeklindeki Hübel’e sonradan altından bir el takılmıştır. Amr’ın Suriye’den getirdiği ve
Kâbe yakınındaki Zemzem kuyusunun üst tarafına yerleştirilen put, zamanla Kâbe
duvarındaki ünlü kara taş [Hacer-i Esved] kadar saygı görmüş ve Kâbe’nin içine taşınmıştır.
Kureyş kabilesi, Hübel’in dışında ve yine Zemzem kuyusu yanında bulunan İsaf ve
Naile adlı iki puta daha taparlar ve bunların önünde kurban keserlerdi. Batıl inançlar içeren
rivayetlere göre, bu putlar, Bağy oğlu Yusuf [İsaf] adında bir adam ile Dîk kızı Naile adında
bir kadın iken, Kâbe içinde zina etmişler ve Allah tarafından taş hâline getirilmişlerdi.
Bu büyük putlardan başka her ailenin evinde, meselâ yola çıkarken hayvanına
binmeden önce, yoldan döndüğünde ailesini görmeden önce elini yüzünü sürdüğü putlar da
mevcuttu.
‫القريش‬ Kureyş sözcüğü, sözlük anlamı “kazanmak, toplamak, toplanmak, araştırmak”
olan “karş” veya “kırş” sözcüklerinin ism-i tasğiridir. Bu kalıp Arapçada bir sözcüğün
anlamını küçültmek için kullanılmaktadır.
Kureyş kabilesine bu ismin veriliş nedenleri hakkında çeşitli görüşler ileri
sürülmüştür:
1- Daha önceleri dağınık yaşayan kabile, sonradan bir araya toplanıp birlikte yaşamaya
başladığı için bu isim verilmiştir.
2- Mal toplayan, ticaretle uğraşan, kazanan kimselerden oluşan kabileye, bireylerinin
bu özellikleri dolayısıyla “kazanmak, toplamak” anlamındaki bu isim verilmiştir.
3- Kabile olarak hacılar arasında bulunan ihtiyaç sahiplerini araştırıp onların
ihtiyaçlarını karşıladıkları için bu isim verilmiştir.
2
4- Lisanü’l-Arab’ın “‫قرش‬ kırş” maddesinde yazdığına göre Muaviye İbn-i Abbas’a
Kureyş kabilesine bu ismin veriliş nedenini sormuş, o da “Denizlerde ‘kırş’ adında bir
canavar [köpek balığı] var. Bu hayvan çok güçlüdür; o başkalarını yer, kimse onu yiyemez;
başka hayvanların üstüne çıkar, kimse onun üstüne çıkamaz” demiş ve şu beyti nakletmiştir:
“Kureyş denizde yaşayandır
İşte onun adı ile Kureyş’e kureyş denmiştir.”1
İbn-i Menzur’un Lisanü’l-Arap’ta şairinin ismini vermeden sadece bir beytini
aktardığı şiir, Kurtubî’nin verdiği bilgiye göre Tubba’ya aittir ve devamı şöyledir:
“Zayıfı da, semizi de yer o ve asla terk etmez
Orada iki kanatlıya hiçbir tüy bırakmaz.
İşte ülkeler arasında Kureyş kabilesi de böyledir
Onlar, ülkeyi hızlı bir şekilde yer bitirirler.”2
Bu açıklamalara göre Kureyş, “Küçük köpek balığı, küçük deniz canavarı”
anlamındadır.
İlâf
Ayette geçen “ ‫إيل ف‬ ilâf” sözcüğü, “bin sayısının adı” olan “elf” kökünden türemiş bir
sözcüktür. “İlâf” sözcüğünün esas anlamı, “sevmek, bir şeyleri birleştirmek, üst üste koymak”
demektir. Zaten o dönemde kullanılan en büyük sayı olan “bin” sayısı da bir takım sayıların
toplanmasından başka bir şey değildir. İnce ipleri birbirine sarmak suretiyle imal edilen
dürülü, bükülü ip anlamındaki “habl-i müellef [urgan, halat]” ile kitap hazırlamak
anlamındaki “te’lif” de aynı kökten türetilmiş sözcüklerdir ve her ikisi de özlerinde
birleştirmeyi, toplamayı ifade etmektedir.
“İlâf” sözcüğünün farklı kıraatleri [okunuşları] söz konusu olmakla birlikte, kıraat
farklılıkları anlam farklılığı yaratmaz. Dil bilimciler “ilâf” sözcüğü için aslında birbirinden
çok farklı olmayan üç anlam kabul etmişlerdir:
- Sevmek, peşinden ayrılmamak, ünsiyet etmek.
- Alışmak, ayrılmamak.
- Hazırlanmak, teçhizatlanmak.
Sözcüğe bu anlamlar verilmek suretiyle 1. ayet aşağıdaki şekillerde meallendirilebilir:
- Kureyş’in sevmesi, peşinden ayrılmaması [bırakmaması] ve ünsiyeti nedeniyle…
- Kureyş’in alışmışlığı, bırakmaması nedeniyle…
- Kureyş’in hazırlanması, teçhizatlanması nedeniyle…
Kış ve yaz; her zamanki seferlerinde güvenlik-esenlikleri
Yaşadıkları arazilerin çorak ve verimsiz olmasına karşılık Kâbe’nin dokunulmazlığı
Kureyşliler için paha biçilmez, değeri ölçülmez bir nimet teşkil etmiştir. “Fil Olayı” Arap
Yarımadası’nın her tarafında hem Kâbe’nin hem de onun Kureyş’ten olan bekçilerinin ve
koruyucularının saygınlığını pekiştirmiş, onların güven içinde gezebilmelerine, gittikleri her
1
(Lisanü’l Arab, “krş” mad. )
2
(Kurtubi; el Camiu li Ahkami’l Kur’an)
3
yerde itibar görmelerine ve korunmalarına sebep olmuştur. Dolayısıyla Kureyşliler, güneyde
Yemen’den başlayıp kuzeyde Şam’a kadar uzanan iki büyük ticaret yolu açmışlar, kışın
Yemen’e yazın Şam’a giden iki büyük ticaret kervanı oluşturmak suretiyle emniyet içinde bol
kazançlar sağlamışlardır.
3. Ayet:
3,4
Öyleyse kendilerini açlıktan kurtararak beslemiş olan ve her
korkudan onları güvene kavuşturmuş olan, bu Beyt'in Rabbine kulluk etsinler.
Yani; “Eğer Allah’ın başka nimetlerinden dolayı kulluk etmiyorlarsa, hiç değilse
alışmış oldukları, uzun yıllardır yapmış oldukları güvenli ve bol kazançlı ticarî seferlerinin
kendilerine sağladığı mutluluk ve esenlik için bu Ev’in Rabbine kulluk etsinler.”
Bu ayetteki mesajın doğru anlaşılabilmesi için, öncelikle “bu Ev” ve “bu Ev’in Rabbi”
ifadeleri üzerinde önemle durulması gerektiği kanısındayız.
“‫البيت‬ ‫هذا‬ Bu Ev”
“Bu Ev” ile kastedilen, Beytüllah [Allah’ın evi], yani Kâbe’dir. Aşağıdaki ayetlerde
görüleceği gibi, Allah orası için “‫بيتى‬ evim” ifadesini kullanmıştır. “‫لل‬ّ‫ ه‬ ‫ا‬ ‫بيت‬ Allah’ın evi”
ifadesi “Allah’tan başkasına ait olmayan ev” demek olup oranın kamu mülkü olduğu
anlamına gelmektedir. Bu da orada sosyal meseleler görüşülecek, kamusal ihtiyaçlara
çözümler üretilecek, topluma ait [eğitim, yasama, yürütme gibi] konularda kararlar alınacak
demektir.
“Bu Ev’in Rabbi”
Rabb “terbiye edip eğiten, yarattıklarını belirli bir programa uygun olarak bir takım
hedeflere götüren, programlayıp yöneten” demektir. “‫البيت‬ ‫هذا‬ ‫ب‬ّ‫ ه‬ ‫ر‬ Bu Ev’in Rabbi” denilerek
Rabbin “Ev”e izafe edilmesi, Kâbe’nin yapılışının ve işlevlerinin tümünün Allah tarafından
programlanıp uygulandığını göstermektedir. Gerçekten de o ev, Allah adına yeryüzünde
yapılmış ilk evdir, orası bereketlidir, orada bolluk vardır:
96,97
Şüphesiz, insanlar için bereketli ve âlemlere yol gösterme olarak konulan ilk ev,
Mekke'dekidir. Onda apaçık alâmetler/göstergeler; İbrâhîm'in görev yaptığı yer [eğitilip, yetiştirilip
ortak koşmaya karşı ayaklandığı yer] vardır. Ve oraya kim girerse güvende olmuştur. Ve yoluna gücü
yeten herkesin Beyt'i/ilâhiyat eğitim merkezini kastetmesi, ilâhiyat eğitimi için oraya gitmesi Allah'ın
insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim de gerçeği örtbas ederse, bilsin ki, şüphesiz Allah bütün
âlemlerden zengindir
(Âl-i Imran/ 96, 97)
125
Ve Biz, bir zaman bu Beyt'i/ilk yapılan okulu, insanlar için bir sevap kazanma/ dönüş yeri ve
bir güven yeri yapmıştık. –Siz de İbrâhîm'in görev yaptığı yerden bir salât yeri [mâlî yönden ve
zihinsel açıdan desteğin; toplumun aydınlatılmasının gerçekleştirileceği bir yer] edinin.– Ve Biz,
İbrâhîm ile İsmâîl'e, “Beytimi, dolaşanlar, ibâdete kapananlar ve boyun eğip teslimiyet gösterenler,
Allah'ı birleyenler için tertemiz tutun” diye ahit almıştık.
(Bakara/ 125)
97
Allah, Ka‘be'yi; o Beyt-i Haram'ı, haram ayı, hac yapanlara yiyecek olarak hayvan hediye
etmeyi ve gerdanlıkları/hac yapanların yemesi için gönderilen hayvanlara konulan işaretleri insanlar
4
için bir ayağa kalkış; silkiniş, kendilerini kurtarış yaptı. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olan her şeyi
bildiğini ve Allah'ın her şeyi hakkıyla bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir.
(Maide/ 97)
25
Şüphesiz küfreden; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden, Allah'ın yolundan,
insanlar –orada ibâdete kapanan veya dışarıdan gelen eşit olmak üzere– için kılınan Mescid-i
Haram'dan [dokunulmazlığı olan ilâhiyat okulundan] alıkoyan kimseler ve orada haksızlıkla yanlış
yola sapmak isteyen kimse; Biz, ona pek acıklı bir azaptan tattırırız.
26-29
Ve hani Biz bir zamanlar, “Sakın Bana hiçbir şeyi ortak koşma; dolaşanlar, orada
haksızlığa baş kaldıranlar, Allah'ı birleyenler, boyun eğip teslimiyet gösterenler için evimi tertemiz
et, kendilerine ait birtakım menfaatlere tanık olmaları ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği
hayvanlar üzerinde, belli günlerde O'nun adını anmaları için insanlar arasında ilâhiyat eğitim-
öğretimi verileceğini duyur. Yürüyerek veya yorgun düşmüş binekler üstünde her derin vadiyi aşarak
sana gelsinler! Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarını yerine getirsinler. Eski evde/özgür
evde/Ka‘be'de dolaşsınlar” diye, o evin/Ka‘be'nin yerini, İbrâhîm için hazırlamıştık. –Siz de
onlardan yiyin ve zorluk çeken fakiri doyurun.–
30,31
İşte böyle! Ve kim, Allah'ın dokunulmaz kıldıklarına saygı gösterirse, artık bu, kendisi için
Rabbinin katında hayırdır. Size bildirilegelenden başka bütün hayvanlar size helal kılınmıştır. O
hâlde Allah'a yönelmişler olarak, O'na ortak kabul edenler olmayarak o putlardan olan kirlilikten
kaçının, yalan sözden de kaçının. Allah'a kim ortak koşarsa artık o kimse, gökten düşüp de kuşların
kaptığı veya rüzgârın kendisini ıssız bir yere sürüklediği şey gibidir.
(Hacc/ 25-31)
35-41
Ve hani bir zaman İbrâhîm: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara
tapmamızdan uzak tut! Rabbim! Şüphesiz putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Şimdi kim bana
uyarsa, artık o, şüphesiz bendendir; kim bana karşı gelirse… Artık Sen şüphesiz çok bağışlayan ve
çok merhamet edensin. Rabbimiz! Şüphesiz ben çocuklarımdan bir bölümünü salâtı ikame etmeleri
[mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmaları-ayakta
tutmaları] için, Senin dokunulmazlaşmış Ev'inin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim.
Rabbimiz! Verdiğin nimetlerin karşılığını ödemeleri için artık Sen de insanlardan bir kısmının
gönüllerini onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerden rızıklandır. Rabbimiz! Şüphesiz Sen bizim
gizlediğimiz şeyleri ve açığa vurduğumuz şeyleri bilirsin. –Ve yerde ve gökte, hiçbir şey Allah'a
gizli kalmaz.– Tüm övgüler, ihtiyarlık hâlimde bana İsmâîl'i ve İshâk'ı lütfeden Allah'adır; başkası
övülemez. Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitendir. Rabbim! Beni salâtı ikame eden [mâlî
yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan] biri
kıl! Soyumdan da. Rabbimiz! Duamı da kabul et! Rabbimiz! Hesabın kurulduğu günde benim için,
anam-babam için ve mü’minler için bağışlamada bulun!” demişti.
(İbrahim/ 31- 41)
91-93
Sen, “Ben ancak her şeyin sahibi olan ve burayı dokunulmaz kılan Mekke'nin Rabbine
kulluk etmekle emrolundum. Ve ben Müslüman olmamla ve Kur’ân'ı okuyup izlememle
emrolundum. Artık kim kılavuzlanan doğru yola düşerse, yalnız kendisi için kılavuzlanan doğru yola
düşmüş olur; kim de saparsa hemen ‘Ben sadece uyarıcılardanım.’ Ve, bütün övgüler Allah'a
mahsustur; başkası övülemez. O, âyetlerini/ alâmetlerini/ göstergelerini size gösterecek de siz onları
tanıyacaksınız” de.
(Neml/ 91-93)
Kureyşliler, Kâbe’ye hacc ve umre için gelen binlerce insana verilen hizmetleri kendi
aralarında paylaşmışlardı. Her sülâlenin belirli bir görevi vardı. Kâbe’nin bekçiliği, bakıcılığı,
hacılara su dağıtımı, hacılara yardım, hacılara para toplama, yemek yedirme, hacıların
mahkemeleşmesi gibi birçok iş Kureyş tarafından yapılmaktaydı. Bu kutsal turizm,
Kureyşlilere tarifi zor bir üstünlük ve saygınlığın yanında, bol kazanç da sağlıyordu. Ne var
ki, Kureyşlilerin Mekke’de sürdükleri bu sefa onların kendi gayretlerinin değil, Allah’ın Kâbe
5
ile ilgili plânlarının bir sonucuydu. Nitekim Allah’ın Kâbe ile ilgili bu plânı günümüzde de
yürümekte ve kutsal turizm bugün Suudî Arabistan devletini ihya etmektedir.
kureyşin açlıktan kurtarılması, beslenmesi ve her korkudan güvende olmaları
Bu ayette, Ev’in Rabbinin Kureyşlileri açlıktan kurtarıp doyurduğu ve korkudan emin
kıldığı bildirilmektedir. Yani Kureyşlilerin sırf emniyet içinde nimetlenmeleri sebebiyle bile
olsa, yalnızca Allah’a kulluk etmeleri gerektiği anlatılmaktadır.
Kureyş’e verilen bu nimetlere, başka ayetlerde de dikkat çekilmiştir:
67
Yoksa kıyılarında insanların zorla kapılıp götürülmesine rağmen Mekke'yi, güvenli,
dokunulmaz yaptığımızı da görmediler mi? Hâlâ bâtıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetine
iyilikbilmezlik mi ediyorlar?
(Ankebut/ 67)
57
Ve onlar; “Biz seninle beraber doğru yol kılavuzuna uyarsak, yurdumuzdan atılırız” dediler.
Biz onları, Kendi katımızdan bir rızık olarak, her şeyin semerelerinin toplanıp kendisine getirildiği,
güvenli, dokunulmaz bir yere/Mekke'ye yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
(Kasas/ 57)
Kureyşliler bu Ev’e sığınmadan önce dağınık durumdaydılar ve hiçbir saygınlıkları yoktu. Ne
zaman ki Mekke’de bir araya gelip Kâbe hizmetini üstlendiler, o zaman bütün Arabistan’da
saygın bir duruma geldiler. O dönemde insanlar Arabistan’ın hiçbir yerinde kendi kabile
sınırları dışına çıkamazlar, her an bir saldırıya uğrama tehlikesi altında yataklarında bile
huzursuz ve tedirgin olarak uyurlardı. Çünkü saldırıların sonucu ya ölüm ya da kölelikti.
Kervanlar da ancak yolları üzerindeki kabilelerin ileri gelenlerine rüşvet vererek sağ salim
ilerleyebilirlerdi.
İşte, cahiliye döneminde hiçbir kabilenin güvende olmadığı bir ortamda, Mekke’deki
Kureyşliler bütün bu tehlikelerden tamamen emindiler. Çünkü Mekke’ye bir düşman saldırısı
olması söz konusu değildi. Kureyşliler “Kâbe’nin hizmetçileri” sıfatıyla ülkenin her tarafında
serbestçe dolaşırlar, büyük veya küçük kafilelerle gittikleri herhangi bir bölgede hiçbir tacizle
karşılaşmazlardı. Hatta tek başına seyahat eden bir Kureyşlinin “Ben Haremliyim” ya da “Ben
Allah’ın haremindenim” demesi bile, saldırılardan kurtulması için ona yeterli bir güvence
sağlardı.
Yukarıda çizilen bütün bu kompozisyondan Kureyş’in sadece maddî çıkarlarla
nimetlendirildiği anlaşılmamalıdır. Surenin mesajından, onlara [hatta tüm insanlığa] maddî
değerler yanında manevî değerlerin de sağlandığı anlaşılmaktadır. Çünkü Allah onları vahyin
manevî yiyeceği ile cehalet açlığından doyurmuş, hidayetin açıklanması ile de sapıklıktan,
küfürden [dolayısıyla da cehennemden] uzak tutmuştur.
Sonuç olarak, onların ve tüm insanlığın eline geçen bütün bu nimetler, bu Ev’in Rabbi
olan Allah sayesindedir.
Surenin Genel Mesajı
Allah’ın lütuf ve fazlına mazhar olanlar, kendilerine bu nimetleri bol bol veren
Rabblerine kulluk etmelidirler. Nankör olmamalıdırlar. Bu tür nankörlükle ilgili olarak
Rabbimiz şu açıklamayı yapmıştır:
112
Ve Allah bir kenti misal olarak verdi: Bu kent, güvenli, huzurlu idi ve oraya her bir yerden
rızkı bol bol gelirdi. Ne var ki, onlar Allah'ın nimetlerine karşı iyilikbilmezlik ettiler. Allah da onlara,
yapıp ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini/felâketini tattırıverdi.
6
113
Ve andolsun ki, onlara içlerinden bir elçi gelmişti de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar
şirk koşarak yanlış, kendi zararlarına iş yaparlarken azap onları yakalayıverdi.
(Nahl/ 112,113)
Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.
7

More Related Content

What's hot (20)

76. tur suresi
76. tur suresi76. tur suresi
76. tur suresi
 
36. tarik
36. tarik36. tarik
36. tarik
 
12. inşirah suresi
12.  inşirah suresi12.  inşirah suresi
12. inşirah suresi
 
Mecalis i saba
Mecalis i sabaMecalis i saba
Mecalis i saba
 
25. kadr suresi
25. kadr suresi25. kadr suresi
25. kadr suresi
 
Tefsir ve Meal
Tefsir ve MealTefsir ve Meal
Tefsir ve Meal
 
Selmân-ı Fârisi
Selmân-ı FârisiSelmân-ı Fârisi
Selmân-ı Fârisi
 
Hz. ismail'in misyonu ve kurban psikologisi
Hz. ismail'in misyonu ve kurban psikologisiHz. ismail'in misyonu ve kurban psikologisi
Hz. ismail'in misyonu ve kurban psikologisi
 
Il üniversitesi - islam tarihi - 1.19.Akabe Bey'atlari
 Il üniversitesi - islam tarihi - 1.19.Akabe Bey'atlari Il üniversitesi - islam tarihi - 1.19.Akabe Bey'atlari
Il üniversitesi - islam tarihi - 1.19.Akabe Bey'atlari
 
Yasin suresi tefsiri
Yasin suresi tefsiriYasin suresi tefsiri
Yasin suresi tefsiri
 
68. ğaşiye suresi
68. ğaşiye suresi68. ğaşiye suresi
68. ğaşiye suresi
 
Ahir zamanin 656 alameti. turkish (türkçe) docx
Ahir zamanin 656 alameti. turkish (türkçe) docxAhir zamanin 656 alameti. turkish (türkçe) docx
Ahir zamanin 656 alameti. turkish (türkçe) docx
 
5.fatiha suresi
5.fatiha suresi5.fatiha suresi
5.fatiha suresi
 
İL Üniversitesi - 1.15.habesistan hicreti asr i saadet-islam tarihi
İL Üniversitesi - 1.15.habesistan hicreti asr i saadet-islam tarihiİL Üniversitesi - 1.15.habesistan hicreti asr i saadet-islam tarihi
İL Üniversitesi - 1.15.habesistan hicreti asr i saadet-islam tarihi
 
1000 Hadis
1000 Hadis1000 Hadis
1000 Hadis
 
Peygamberimizin Komutanları
Peygamberimizin KomutanlarıPeygamberimizin Komutanları
Peygamberimizin Komutanları
 
Peygamberler
PeygamberlerPeygamberler
Peygamberler
 
Kronoloji
KronolojiKronoloji
Kronoloji
 
GüNcel Itikat Meseleleri
GüNcel Itikat MeseleleriGüNcel Itikat Meseleleri
GüNcel Itikat Meseleleri
 
20. felâk suresi
20. felâk suresi20. felâk suresi
20. felâk suresi
 

Viewers also liked

Practica no. 6(modificar residuos)
Practica no. 6(modificar residuos)Practica no. 6(modificar residuos)
Practica no. 6(modificar residuos)Yerito García
 
グッチのハンドバッグこの少女力づけ崇拝
グッチのハンドバッグこの少女力づけ崇拝グッチのハンドバッグこの少女力づけ崇拝
グッチのハンドバッグこの少女力づけ崇拝xiuin282
 
Los medios y tecnologías en la educación escolar
Los medios y tecnologías en la educación escolarLos medios y tecnologías en la educación escolar
Los medios y tecnologías en la educación escolarHerlinda Rutilia Chub Tun
 
Ppt utilizada el 9 y 10 en ude delgado j
Ppt utilizada el 9 y 10 en ude delgado jPpt utilizada el 9 y 10 en ude delgado j
Ppt utilizada el 9 y 10 en ude delgado jJorge Donato
 
Resume_Anton_Boshoff
Resume_Anton_BoshoffResume_Anton_Boshoff
Resume_Anton_BoshoffAnton Boshoff
 
Campeonato nacional de pruebas combinadas 2011 santa rosa - la pampa
Campeonato nacional de pruebas combinadas 2011   santa rosa - la pampaCampeonato nacional de pruebas combinadas 2011   santa rosa - la pampa
Campeonato nacional de pruebas combinadas 2011 santa rosa - la pampaACAM ATLETISMO
 
Clasificacion media maraton al paraiso 2011 esquel
Clasificacion media maraton al paraiso 2011  esquelClasificacion media maraton al paraiso 2011  esquel
Clasificacion media maraton al paraiso 2011 esquelACAM ATLETISMO
 
HERRAMIENTAS DE CONTROL DE MONITOREO Y ESTADISTICAS DE ACCESO A BASE DE DATOS...
HERRAMIENTAS DE CONTROL DE MONITOREO Y ESTADISTICAS DE ACCESO A BASE DE DATOS...HERRAMIENTAS DE CONTROL DE MONITOREO Y ESTADISTICAS DE ACCESO A BASE DE DATOS...
HERRAMIENTAS DE CONTROL DE MONITOREO Y ESTADISTICAS DE ACCESO A BASE DE DATOS...Sergio E. Sánchez
 
Josué es instalado como sucesor de Moisés
Josué es instalado como sucesor de MoisésJosué es instalado como sucesor de Moisés
Josué es instalado como sucesor de MoisésYanet Caldas
 

Viewers also liked (14)

Practica no. 6(modificar residuos)
Practica no. 6(modificar residuos)Practica no. 6(modificar residuos)
Practica no. 6(modificar residuos)
 
グッチのハンドバッグこの少女力づけ崇拝
グッチのハンドバッグこの少女力づけ崇拝グッチのハンドバッグこの少女力づけ崇拝
グッチのハンドバッグこの少女力づけ崇拝
 
Los medios y tecnologías en la educación escolar
Los medios y tecnologías en la educación escolarLos medios y tecnologías en la educación escolar
Los medios y tecnologías en la educación escolar
 
30. kariah suresi
30. kariah suresi30. kariah suresi
30. kariah suresi
 
Ppt utilizada el 9 y 10 en ude delgado j
Ppt utilizada el 9 y 10 en ude delgado jPpt utilizada el 9 y 10 en ude delgado j
Ppt utilizada el 9 y 10 en ude delgado j
 
Resume_Anton_Boshoff
Resume_Anton_BoshoffResume_Anton_Boshoff
Resume_Anton_Boshoff
 
Campeonato nacional de pruebas combinadas 2011 santa rosa - la pampa
Campeonato nacional de pruebas combinadas 2011   santa rosa - la pampaCampeonato nacional de pruebas combinadas 2011   santa rosa - la pampa
Campeonato nacional de pruebas combinadas 2011 santa rosa - la pampa
 
31. kiyamet suresi
31. kiyamet suresi31. kiyamet suresi
31. kiyamet suresi
 
32. hümeze sûresi
32. hümeze sûresi32. hümeze sûresi
32. hümeze sûresi
 
Aleksandra Kondilina CV
Aleksandra Kondilina CVAleksandra Kondilina CV
Aleksandra Kondilina CV
 
Clasificacion media maraton al paraiso 2011 esquel
Clasificacion media maraton al paraiso 2011  esquelClasificacion media maraton al paraiso 2011  esquel
Clasificacion media maraton al paraiso 2011 esquel
 
HERRAMIENTAS DE CONTROL DE MONITOREO Y ESTADISTICAS DE ACCESO A BASE DE DATOS...
HERRAMIENTAS DE CONTROL DE MONITOREO Y ESTADISTICAS DE ACCESO A BASE DE DATOS...HERRAMIENTAS DE CONTROL DE MONITOREO Y ESTADISTICAS DE ACCESO A BASE DE DATOS...
HERRAMIENTAS DE CONTROL DE MONITOREO Y ESTADISTICAS DE ACCESO A BASE DE DATOS...
 
Josué es instalado como sucesor de Moisés
Josué es instalado como sucesor de MoisésJosué es instalado como sucesor de Moisés
Josué es instalado como sucesor de Moisés
 
Bluetooth [in]security
Bluetooth [in]securityBluetooth [in]security
Bluetooth [in]security
 

Similar to 29. kureyş suresi (13)

19. fil suresi
19. fil suresi19. fil suresi
19. fil suresi
 
81. naziat suresi
81. naziat suresi81. naziat suresi
81. naziat suresi
 
40.cin suresi
40.cin suresi40.cin suresi
40.cin suresi
 
2. kalem suresi
2. kalem suresi2. kalem suresi
2. kalem suresi
 
Nüzûl-i İsâ Meselesi (Nazra Âbira)
Nüzûl-i İsâ Meselesi (Nazra Âbira)Nüzûl-i İsâ Meselesi (Nazra Âbira)
Nüzûl-i İsâ Meselesi (Nazra Âbira)
 
93. zilzal suresi
93. zilzal suresi93. zilzal suresi
93. zilzal suresi
 
İmam gazali i̇nançta hassas ölçüler
İmam gazali   i̇nançta hassas ölçülerİmam gazali   i̇nançta hassas ölçüler
İmam gazali i̇nançta hassas ölçüler
 
26. şems suresi
26. şems suresi26. şems suresi
26. şems suresi
 
34. kaf
34.  kaf34.  kaf
34. kaf
 
9. leyl suresi
9. leyl suresi9. leyl suresi
9. leyl suresi
 
Apokrif ve dini kaynaklarda yaratılış
Apokrif ve dini kaynaklarda yaratılışApokrif ve dini kaynaklarda yaratılış
Apokrif ve dini kaynaklarda yaratılış
 
37. kamer
37.  kamer37.  kamer
37. kamer
 
Cinler ve kötülüklerinden korunma yollari abdulhamid b. abdurrahman es - su...
Cinler ve kötülüklerinden korunma yollari   abdulhamid b. abdurrahman es - su...Cinler ve kötülüklerinden korunma yollari   abdulhamid b. abdurrahman es - su...
Cinler ve kötülüklerinden korunma yollari abdulhamid b. abdurrahman es - su...
 

More from TEBYİN-ÜL-KUR’AN (20)

Qur'an in English
Qur'an in EnglishQur'an in English
Qur'an in English
 
Qur'an in english
Qur'an in englishQur'an in english
Qur'an in english
 
Qur'an in english
Qur'an in englishQur'an in english
Qur'an in english
 
Qur an-in-english-hakki-yilmaz
Qur an-in-english-hakki-yilmazQur an-in-english-hakki-yilmaz
Qur an-in-english-hakki-yilmaz
 
Necm necm-meal-hakki-yilmaz yedek
Necm necm-meal-hakki-yilmaz yedekNecm necm-meal-hakki-yilmaz yedek
Necm necm-meal-hakki-yilmaz yedek
 
Sonsöz
SonsözSonsöz
Sonsöz
 
114. nasr suresi
114. nasr suresi114. nasr suresi
114. nasr suresi
 
113. tevbe suresi
113. tevbe suresi113. tevbe suresi
113. tevbe suresi
 
112. maide suresi
112. maide suresi112. maide suresi
112. maide suresi
 
111. fetih suresi
111. fetih suresi111. fetih suresi
111. fetih suresi
 
110. cuma suresi
110. cuma suresi110. cuma suresi
110. cuma suresi
 
109. saff suresi
109. saff suresi109. saff suresi
109. saff suresi
 
108. teğabün suresi
108. teğabün suresi108. teğabün suresi
108. teğabün suresi
 
107. tahrim suresi
107. tahrim suresi107. tahrim suresi
107. tahrim suresi
 
106. hucurat suresi
106. hucurat suresi106. hucurat suresi
106. hucurat suresi
 
105. mücadele suresi
105. mücadele suresi105. mücadele suresi
105. mücadele suresi
 
104. münafikun suresi
104. münafikun suresi104. münafikun suresi
104. münafikun suresi
 
103. hacc suresi
103. hacc suresi103. hacc suresi
103. hacc suresi
 
102. nur suresi
102. nur suresi102. nur suresi
102. nur suresi
 
101. haşr suresi
101. haşr suresi101. haşr suresi
101. haşr suresi
 

29. kureyş suresi

  • 1. 29 KUREYŞ SURESİ KUREYŞ SURESİ’NE GİRİŞ Kureyş suresi Mekke’de 30. sırada inmiştir. Fakat Dahhak ve Kelbî gibi Kur’an bilginleri bu surenin Medine döneminde indiğini ileri sürmüşlerdir. Hâlbuki surenin üslûbu ve ifadelerinde Kureyş kabilesinin muhatap alınışı, surenin Mekkî olduğunu açıkça göstermektedir. Ayrıca, yakında olan şeyleri göstermek için kullanılan “‫هذا‬ haza [bu]” işaret sıfatı, 3. ayette “‫البيت‬ ‫هذا‬ ‫ب‬ّ ‫ر‬ Rabbe haze’l-beyt [bu beytin Rabbi]” ifadesinde “‫البيت‬ beyt” için kullanılmıştır. “Beyt” sözcüğü Kâbe’yi işaret ettiğine göre, surenin muhatapları Mekkeliler, sure de Mekkî olmalıdır. Tin suresinde “kanıt/tanık” olarak gösterilen “ ‫اليمين‬ ‫البلد‬ el-Beledü’l-Emin [Güvenli Kent]” halkı, bu surede güvenli kentin avantajlarını kullanan “Kureyş” ile yeniden gündeme getirilmiş, tüm insanlığa yönelik olarak verilen uyarı mesajı da Kureyş’in tüzel kişiliği muhatap alınarak verilmiştir. Bazı bilginler Kureyş suresini Fil suresi ile birlikte tek bir sure olarak kabul etmişlerdir. Bu kabule gerekçe olarak da: - Her iki surenin ayetlerinin teknik yapıları arasında birbiriyle ilişkilendirilebilir özellikler bulunması, - Ubey b. Ka’b’ın mushafında bu iki surenin ardı ardına, arası besmele ile ayrılmadan yer alması gibi hususlar gösterilmiştir. Ancak bunlar bizim için kabule değer gerekçeler değildir. Öncelikle, teknik gerekçeler yeterli değildir. İkinci olarak, kim olursa olsun, bazılarının iki sureyi besmele ile ayırmadan okumaları da bu konuda bir delil olarak ileri sürülemez. Çünkü Kur’an’ın tüm sureleri besmele ile ayrılmadan okunabilir, bunda hiçbir sakınca yoktur. Sonuncu olarak da, ashabın çoğunluğunun kanaati ile Halife Osman’ın İslâm dünyasının merkezlerine gönderdiği mushaflarda bu iki sure arasına besmele konulması, bunların iki ayrı sure olduğuna kesinlik kazandırmıştır. Kureyş suresinde özellikle rant [akar] sahibi kimselerin, kendilerine bu rantı sağlayana karşı duyarlı olmaları ve emek karşılığı olmadan elde ettikleri nimetlerin karşılığını mutlaka ödemeleri gerektiği, Kureyş’in şahsında tüm insanlığa bildirilmiştir. 29/ KUREYŞ SURESİ Rahman Rahîm Allah adına Ayetlerin meali: 1,2 Kureyş'in güvenliği esenliği; kış ve yaz; her zamanki seferlerinde güvenlik esenlikleri için… 3,4 Öyleyse kendilerini açlıktan kurtararak beslemiş olan ve her korkudan onları güvene kavuşturmuş olan, bu Beyt'in Rabbine kulluk etsinler. 1
  • 2. Ayetlerin Tahlili 1, 2. Ayet: 1,2 Kureyş'in güvenliği esenliği; kış ve yaz; her zamanki seferlerinde güvenlik esenlikleri için… Kureyş Kabilesi Tarih kitapları ve ansiklopedilerde, peygamberimizin İslâmiyet’i tebliğ ettiği dönemde Mekke’de yaşamakta olan halkın atası olarak kabul edilen ve peygamberimizin de mensubu olduğu Kureyş’in asıl adının “Fihr” yahut “Nadr” olduğu bildirilmektedir. Bu bilgilere göre, Kinane kabilesinin bir kolu olan Kureyş kabilesi; Nevfel, Zühre, Mahzum, Esed, Cumah, Sehm, Ümeyye, Haşim, Teym ve Adiy adlarındaki on koldan oluşmuştur. Kabileye adını veren kişiden başlamak üzere peygamberimizin soy kütüğü de şu şekilde sıralanmıştır: Kureyş [Fihr veya Nadr] - Galib - Lüey - Kâab - Mürre - Kilâb - Kusay [Zeyd] - Abdümenaf [Muğîre] - Hâşim [Amr] - Abdülmuttalib [Şeybe] - Abdullah - Muhammed. İslâm’ın gelişinden önce, cahiliye döneminde Mekke yönetimini elinde tutan Kureyş kabilesi, Kâbe’nin çevresindeki “harem” içinde bulunan bir kuyunun yanı başına dikilmiş Hübel adlı bir puta tapmakta idiler. Bu put, henüz puta tapıcılığın Hicaz’a girmediği bir sırada, Kâbe ve Hicaz başkanlığı Huzaalılarda iken, başkanları olan Amr b. Luhay tarafından Suriye’den getirilmiştir. Suriye halkınca yağmur yağdırması ve çeşitli dilekleri yerine getirmesi için tapınılan birçok puttan biri olan ve kırmızı akikten yapılmış, sağ eli kırık bir insan şeklindeki Hübel’e sonradan altından bir el takılmıştır. Amr’ın Suriye’den getirdiği ve Kâbe yakınındaki Zemzem kuyusunun üst tarafına yerleştirilen put, zamanla Kâbe duvarındaki ünlü kara taş [Hacer-i Esved] kadar saygı görmüş ve Kâbe’nin içine taşınmıştır. Kureyş kabilesi, Hübel’in dışında ve yine Zemzem kuyusu yanında bulunan İsaf ve Naile adlı iki puta daha taparlar ve bunların önünde kurban keserlerdi. Batıl inançlar içeren rivayetlere göre, bu putlar, Bağy oğlu Yusuf [İsaf] adında bir adam ile Dîk kızı Naile adında bir kadın iken, Kâbe içinde zina etmişler ve Allah tarafından taş hâline getirilmişlerdi. Bu büyük putlardan başka her ailenin evinde, meselâ yola çıkarken hayvanına binmeden önce, yoldan döndüğünde ailesini görmeden önce elini yüzünü sürdüğü putlar da mevcuttu. ‫القريش‬ Kureyş sözcüğü, sözlük anlamı “kazanmak, toplamak, toplanmak, araştırmak” olan “karş” veya “kırş” sözcüklerinin ism-i tasğiridir. Bu kalıp Arapçada bir sözcüğün anlamını küçültmek için kullanılmaktadır. Kureyş kabilesine bu ismin veriliş nedenleri hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür: 1- Daha önceleri dağınık yaşayan kabile, sonradan bir araya toplanıp birlikte yaşamaya başladığı için bu isim verilmiştir. 2- Mal toplayan, ticaretle uğraşan, kazanan kimselerden oluşan kabileye, bireylerinin bu özellikleri dolayısıyla “kazanmak, toplamak” anlamındaki bu isim verilmiştir. 3- Kabile olarak hacılar arasında bulunan ihtiyaç sahiplerini araştırıp onların ihtiyaçlarını karşıladıkları için bu isim verilmiştir. 2
  • 3. 4- Lisanü’l-Arab’ın “‫قرش‬ kırş” maddesinde yazdığına göre Muaviye İbn-i Abbas’a Kureyş kabilesine bu ismin veriliş nedenini sormuş, o da “Denizlerde ‘kırş’ adında bir canavar [köpek balığı] var. Bu hayvan çok güçlüdür; o başkalarını yer, kimse onu yiyemez; başka hayvanların üstüne çıkar, kimse onun üstüne çıkamaz” demiş ve şu beyti nakletmiştir: “Kureyş denizde yaşayandır İşte onun adı ile Kureyş’e kureyş denmiştir.”1 İbn-i Menzur’un Lisanü’l-Arap’ta şairinin ismini vermeden sadece bir beytini aktardığı şiir, Kurtubî’nin verdiği bilgiye göre Tubba’ya aittir ve devamı şöyledir: “Zayıfı da, semizi de yer o ve asla terk etmez Orada iki kanatlıya hiçbir tüy bırakmaz. İşte ülkeler arasında Kureyş kabilesi de böyledir Onlar, ülkeyi hızlı bir şekilde yer bitirirler.”2 Bu açıklamalara göre Kureyş, “Küçük köpek balığı, küçük deniz canavarı” anlamındadır. İlâf Ayette geçen “ ‫إيل ف‬ ilâf” sözcüğü, “bin sayısının adı” olan “elf” kökünden türemiş bir sözcüktür. “İlâf” sözcüğünün esas anlamı, “sevmek, bir şeyleri birleştirmek, üst üste koymak” demektir. Zaten o dönemde kullanılan en büyük sayı olan “bin” sayısı da bir takım sayıların toplanmasından başka bir şey değildir. İnce ipleri birbirine sarmak suretiyle imal edilen dürülü, bükülü ip anlamındaki “habl-i müellef [urgan, halat]” ile kitap hazırlamak anlamındaki “te’lif” de aynı kökten türetilmiş sözcüklerdir ve her ikisi de özlerinde birleştirmeyi, toplamayı ifade etmektedir. “İlâf” sözcüğünün farklı kıraatleri [okunuşları] söz konusu olmakla birlikte, kıraat farklılıkları anlam farklılığı yaratmaz. Dil bilimciler “ilâf” sözcüğü için aslında birbirinden çok farklı olmayan üç anlam kabul etmişlerdir: - Sevmek, peşinden ayrılmamak, ünsiyet etmek. - Alışmak, ayrılmamak. - Hazırlanmak, teçhizatlanmak. Sözcüğe bu anlamlar verilmek suretiyle 1. ayet aşağıdaki şekillerde meallendirilebilir: - Kureyş’in sevmesi, peşinden ayrılmaması [bırakmaması] ve ünsiyeti nedeniyle… - Kureyş’in alışmışlığı, bırakmaması nedeniyle… - Kureyş’in hazırlanması, teçhizatlanması nedeniyle… Kış ve yaz; her zamanki seferlerinde güvenlik-esenlikleri Yaşadıkları arazilerin çorak ve verimsiz olmasına karşılık Kâbe’nin dokunulmazlığı Kureyşliler için paha biçilmez, değeri ölçülmez bir nimet teşkil etmiştir. “Fil Olayı” Arap Yarımadası’nın her tarafında hem Kâbe’nin hem de onun Kureyş’ten olan bekçilerinin ve koruyucularının saygınlığını pekiştirmiş, onların güven içinde gezebilmelerine, gittikleri her 1 (Lisanü’l Arab, “krş” mad. ) 2 (Kurtubi; el Camiu li Ahkami’l Kur’an) 3
  • 4. yerde itibar görmelerine ve korunmalarına sebep olmuştur. Dolayısıyla Kureyşliler, güneyde Yemen’den başlayıp kuzeyde Şam’a kadar uzanan iki büyük ticaret yolu açmışlar, kışın Yemen’e yazın Şam’a giden iki büyük ticaret kervanı oluşturmak suretiyle emniyet içinde bol kazançlar sağlamışlardır. 3. Ayet: 3,4 Öyleyse kendilerini açlıktan kurtararak beslemiş olan ve her korkudan onları güvene kavuşturmuş olan, bu Beyt'in Rabbine kulluk etsinler. Yani; “Eğer Allah’ın başka nimetlerinden dolayı kulluk etmiyorlarsa, hiç değilse alışmış oldukları, uzun yıllardır yapmış oldukları güvenli ve bol kazançlı ticarî seferlerinin kendilerine sağladığı mutluluk ve esenlik için bu Ev’in Rabbine kulluk etsinler.” Bu ayetteki mesajın doğru anlaşılabilmesi için, öncelikle “bu Ev” ve “bu Ev’in Rabbi” ifadeleri üzerinde önemle durulması gerektiği kanısındayız. “‫البيت‬ ‫هذا‬ Bu Ev” “Bu Ev” ile kastedilen, Beytüllah [Allah’ın evi], yani Kâbe’dir. Aşağıdaki ayetlerde görüleceği gibi, Allah orası için “‫بيتى‬ evim” ifadesini kullanmıştır. “‫لل‬ّ‫ ه‬ ‫ا‬ ‫بيت‬ Allah’ın evi” ifadesi “Allah’tan başkasına ait olmayan ev” demek olup oranın kamu mülkü olduğu anlamına gelmektedir. Bu da orada sosyal meseleler görüşülecek, kamusal ihtiyaçlara çözümler üretilecek, topluma ait [eğitim, yasama, yürütme gibi] konularda kararlar alınacak demektir. “Bu Ev’in Rabbi” Rabb “terbiye edip eğiten, yarattıklarını belirli bir programa uygun olarak bir takım hedeflere götüren, programlayıp yöneten” demektir. “‫البيت‬ ‫هذا‬ ‫ب‬ّ‫ ه‬ ‫ر‬ Bu Ev’in Rabbi” denilerek Rabbin “Ev”e izafe edilmesi, Kâbe’nin yapılışının ve işlevlerinin tümünün Allah tarafından programlanıp uygulandığını göstermektedir. Gerçekten de o ev, Allah adına yeryüzünde yapılmış ilk evdir, orası bereketlidir, orada bolluk vardır: 96,97 Şüphesiz, insanlar için bereketli ve âlemlere yol gösterme olarak konulan ilk ev, Mekke'dekidir. Onda apaçık alâmetler/göstergeler; İbrâhîm'in görev yaptığı yer [eğitilip, yetiştirilip ortak koşmaya karşı ayaklandığı yer] vardır. Ve oraya kim girerse güvende olmuştur. Ve yoluna gücü yeten herkesin Beyt'i/ilâhiyat eğitim merkezini kastetmesi, ilâhiyat eğitimi için oraya gitmesi Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim de gerçeği örtbas ederse, bilsin ki, şüphesiz Allah bütün âlemlerden zengindir (Âl-i Imran/ 96, 97) 125 Ve Biz, bir zaman bu Beyt'i/ilk yapılan okulu, insanlar için bir sevap kazanma/ dönüş yeri ve bir güven yeri yapmıştık. –Siz de İbrâhîm'in görev yaptığı yerden bir salât yeri [mâlî yönden ve zihinsel açıdan desteğin; toplumun aydınlatılmasının gerçekleştirileceği bir yer] edinin.– Ve Biz, İbrâhîm ile İsmâîl'e, “Beytimi, dolaşanlar, ibâdete kapananlar ve boyun eğip teslimiyet gösterenler, Allah'ı birleyenler için tertemiz tutun” diye ahit almıştık. (Bakara/ 125) 97 Allah, Ka‘be'yi; o Beyt-i Haram'ı, haram ayı, hac yapanlara yiyecek olarak hayvan hediye etmeyi ve gerdanlıkları/hac yapanların yemesi için gönderilen hayvanlara konulan işaretleri insanlar 4
  • 5. için bir ayağa kalkış; silkiniş, kendilerini kurtarış yaptı. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde olan her şeyi bildiğini ve Allah'ın her şeyi hakkıyla bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir. (Maide/ 97) 25 Şüphesiz küfreden; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden, Allah'ın yolundan, insanlar –orada ibâdete kapanan veya dışarıdan gelen eşit olmak üzere– için kılınan Mescid-i Haram'dan [dokunulmazlığı olan ilâhiyat okulundan] alıkoyan kimseler ve orada haksızlıkla yanlış yola sapmak isteyen kimse; Biz, ona pek acıklı bir azaptan tattırırız. 26-29 Ve hani Biz bir zamanlar, “Sakın Bana hiçbir şeyi ortak koşma; dolaşanlar, orada haksızlığa baş kaldıranlar, Allah'ı birleyenler, boyun eğip teslimiyet gösterenler için evimi tertemiz et, kendilerine ait birtakım menfaatlere tanık olmaları ve Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerinde, belli günlerde O'nun adını anmaları için insanlar arasında ilâhiyat eğitim- öğretimi verileceğini duyur. Yürüyerek veya yorgun düşmüş binekler üstünde her derin vadiyi aşarak sana gelsinler! Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarını yerine getirsinler. Eski evde/özgür evde/Ka‘be'de dolaşsınlar” diye, o evin/Ka‘be'nin yerini, İbrâhîm için hazırlamıştık. –Siz de onlardan yiyin ve zorluk çeken fakiri doyurun.– 30,31 İşte böyle! Ve kim, Allah'ın dokunulmaz kıldıklarına saygı gösterirse, artık bu, kendisi için Rabbinin katında hayırdır. Size bildirilegelenden başka bütün hayvanlar size helal kılınmıştır. O hâlde Allah'a yönelmişler olarak, O'na ortak kabul edenler olmayarak o putlardan olan kirlilikten kaçının, yalan sözden de kaçının. Allah'a kim ortak koşarsa artık o kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgârın kendisini ıssız bir yere sürüklediği şey gibidir. (Hacc/ 25-31) 35-41 Ve hani bir zaman İbrâhîm: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmamızdan uzak tut! Rabbim! Şüphesiz putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Şimdi kim bana uyarsa, artık o, şüphesiz bendendir; kim bana karşı gelirse… Artık Sen şüphesiz çok bağışlayan ve çok merhamet edensin. Rabbimiz! Şüphesiz ben çocuklarımdan bir bölümünü salâtı ikame etmeleri [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmaları-ayakta tutmaları] için, Senin dokunulmazlaşmış Ev'inin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Verdiğin nimetlerin karşılığını ödemeleri için artık Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerden rızıklandır. Rabbimiz! Şüphesiz Sen bizim gizlediğimiz şeyleri ve açığa vurduğumuz şeyleri bilirsin. –Ve yerde ve gökte, hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.– Tüm övgüler, ihtiyarlık hâlimde bana İsmâîl'i ve İshâk'ı lütfeden Allah'adır; başkası övülemez. Şüphesiz ki Rabbim duamı çok iyi işitendir. Rabbim! Beni salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturan-ayakta tutan] biri kıl! Soyumdan da. Rabbimiz! Duamı da kabul et! Rabbimiz! Hesabın kurulduğu günde benim için, anam-babam için ve mü’minler için bağışlamada bulun!” demişti. (İbrahim/ 31- 41) 91-93 Sen, “Ben ancak her şeyin sahibi olan ve burayı dokunulmaz kılan Mekke'nin Rabbine kulluk etmekle emrolundum. Ve ben Müslüman olmamla ve Kur’ân'ı okuyup izlememle emrolundum. Artık kim kılavuzlanan doğru yola düşerse, yalnız kendisi için kılavuzlanan doğru yola düşmüş olur; kim de saparsa hemen ‘Ben sadece uyarıcılardanım.’ Ve, bütün övgüler Allah'a mahsustur; başkası övülemez. O, âyetlerini/ alâmetlerini/ göstergelerini size gösterecek de siz onları tanıyacaksınız” de. (Neml/ 91-93) Kureyşliler, Kâbe’ye hacc ve umre için gelen binlerce insana verilen hizmetleri kendi aralarında paylaşmışlardı. Her sülâlenin belirli bir görevi vardı. Kâbe’nin bekçiliği, bakıcılığı, hacılara su dağıtımı, hacılara yardım, hacılara para toplama, yemek yedirme, hacıların mahkemeleşmesi gibi birçok iş Kureyş tarafından yapılmaktaydı. Bu kutsal turizm, Kureyşlilere tarifi zor bir üstünlük ve saygınlığın yanında, bol kazanç da sağlıyordu. Ne var ki, Kureyşlilerin Mekke’de sürdükleri bu sefa onların kendi gayretlerinin değil, Allah’ın Kâbe 5
  • 6. ile ilgili plânlarının bir sonucuydu. Nitekim Allah’ın Kâbe ile ilgili bu plânı günümüzde de yürümekte ve kutsal turizm bugün Suudî Arabistan devletini ihya etmektedir. kureyşin açlıktan kurtarılması, beslenmesi ve her korkudan güvende olmaları Bu ayette, Ev’in Rabbinin Kureyşlileri açlıktan kurtarıp doyurduğu ve korkudan emin kıldığı bildirilmektedir. Yani Kureyşlilerin sırf emniyet içinde nimetlenmeleri sebebiyle bile olsa, yalnızca Allah’a kulluk etmeleri gerektiği anlatılmaktadır. Kureyş’e verilen bu nimetlere, başka ayetlerde de dikkat çekilmiştir: 67 Yoksa kıyılarında insanların zorla kapılıp götürülmesine rağmen Mekke'yi, güvenli, dokunulmaz yaptığımızı da görmediler mi? Hâlâ bâtıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetine iyilikbilmezlik mi ediyorlar? (Ankebut/ 67) 57 Ve onlar; “Biz seninle beraber doğru yol kılavuzuna uyarsak, yurdumuzdan atılırız” dediler. Biz onları, Kendi katımızdan bir rızık olarak, her şeyin semerelerinin toplanıp kendisine getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere/Mekke'ye yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler. (Kasas/ 57) Kureyşliler bu Ev’e sığınmadan önce dağınık durumdaydılar ve hiçbir saygınlıkları yoktu. Ne zaman ki Mekke’de bir araya gelip Kâbe hizmetini üstlendiler, o zaman bütün Arabistan’da saygın bir duruma geldiler. O dönemde insanlar Arabistan’ın hiçbir yerinde kendi kabile sınırları dışına çıkamazlar, her an bir saldırıya uğrama tehlikesi altında yataklarında bile huzursuz ve tedirgin olarak uyurlardı. Çünkü saldırıların sonucu ya ölüm ya da kölelikti. Kervanlar da ancak yolları üzerindeki kabilelerin ileri gelenlerine rüşvet vererek sağ salim ilerleyebilirlerdi. İşte, cahiliye döneminde hiçbir kabilenin güvende olmadığı bir ortamda, Mekke’deki Kureyşliler bütün bu tehlikelerden tamamen emindiler. Çünkü Mekke’ye bir düşman saldırısı olması söz konusu değildi. Kureyşliler “Kâbe’nin hizmetçileri” sıfatıyla ülkenin her tarafında serbestçe dolaşırlar, büyük veya küçük kafilelerle gittikleri herhangi bir bölgede hiçbir tacizle karşılaşmazlardı. Hatta tek başına seyahat eden bir Kureyşlinin “Ben Haremliyim” ya da “Ben Allah’ın haremindenim” demesi bile, saldırılardan kurtulması için ona yeterli bir güvence sağlardı. Yukarıda çizilen bütün bu kompozisyondan Kureyş’in sadece maddî çıkarlarla nimetlendirildiği anlaşılmamalıdır. Surenin mesajından, onlara [hatta tüm insanlığa] maddî değerler yanında manevî değerlerin de sağlandığı anlaşılmaktadır. Çünkü Allah onları vahyin manevî yiyeceği ile cehalet açlığından doyurmuş, hidayetin açıklanması ile de sapıklıktan, küfürden [dolayısıyla da cehennemden] uzak tutmuştur. Sonuç olarak, onların ve tüm insanlığın eline geçen bütün bu nimetler, bu Ev’in Rabbi olan Allah sayesindedir. Surenin Genel Mesajı Allah’ın lütuf ve fazlına mazhar olanlar, kendilerine bu nimetleri bol bol veren Rabblerine kulluk etmelidirler. Nankör olmamalıdırlar. Bu tür nankörlükle ilgili olarak Rabbimiz şu açıklamayı yapmıştır: 112 Ve Allah bir kenti misal olarak verdi: Bu kent, güvenli, huzurlu idi ve oraya her bir yerden rızkı bol bol gelirdi. Ne var ki, onlar Allah'ın nimetlerine karşı iyilikbilmezlik ettiler. Allah da onlara, yapıp ürettikleri şeyler yüzünden açlık ve korku elbisesini/felâketini tattırıverdi. 6
  • 7. 113 Ve andolsun ki, onlara içlerinden bir elçi gelmişti de onu yalanladılar. Bunun üzerine, onlar şirk koşarak yanlış, kendi zararlarına iş yaparlarken azap onları yakalayıverdi. (Nahl/ 112,113) Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır. 7