2. GİRİŞ
• Gözler, omurgasızların yüzeyindeki ışığa
duyarlı ilkel noktacıklardan evrime uğramış
karmaşık duyu organlarıdır
• Her bir göz, bir reseptör tabakasına, ışığı bu
reseptörlere odaklayan bir mercek sistemi ve
impulsları reseptörlerden beyine ileten bir
sinir sistemine sahiptir
2
3. Gözün Eksternal Anatomisi
• Gözün dıştaki koruyucu tabakası
sklera, ışınların göze girdiği saydam
korneayı oluşturmak için öne doğru
modifiye olmuştur
• Pupil irisin merkezindeki açıklığı
oluşturur
• Limbus ise sklera ile iris arasındaki
sınırı teşkil eder
• İris gözün renginden sorumlu olan
bölümdür
3
iris
4. Anterior Segment
4
Skleranın iç tarafındaki koroid, kan damarı
içeren pigmentli bir tabakadır
Koroidin arka üçte ikisinde uzanan retina,
reseptör hücreleri içeren nöral dokudur
Lens, dairesel lens ligamanı (zonül)
tarafından yerinde tutulur. Zonül siliyer
cisime tutunur
Siliyer cisim, korneoskleral kavşağa yakın
tutunan longitüdinal ve sirküler kas
lifleri içerir. Lensin önündeki kısım, gözün
renkli kısmı olan pigmentli iris'dir
İris, pupil'ı genişleten radyal ve daraltan
sirküler kas lifleri içerir
Pupil çapındaki değişmeler retinaya ulaşan
ışık miktarını 5 kat artırır
5. Göz Anatomisi
• Lens ve retina arasındaki boşluk, vitreus
(humör vitröz) denilen berrak jelatinimsi
madde ile doludur
• Humör aköz (aqueous) siliyer cisimde
üretilir, pupilden akar ve gözün ön
kamarasını doldurur
• Bu sıvı, iris ve kornea arasındaki kavşakta (ön
kamara açısı) bulunan Schlemm kanalı'na
emilir
• Bu çıkışın tıkanması glokom'a neden olur
• Olayın nedeni trabekülün azalmış
geçirgenliği ise geniş açılı glokom irisin açıyı
kapatacak şekilde ileri hareketi ise dar açılı
glokomdur
5
6. Retina (1)
• Retina birçok tabakadan oluşur ve basil ile
koni dışında 4 tip nöron içerir:
– bipolar hücreler
– gangliyon hücreleri
– horizontal hücreler
– amakrin hücreler
• Basil ve koniler bipolar hücrelerle, bunlar
da gangliyon hücreleri ile sinaps yapar
• Gangliyon hücre aksonları bir araya gelerek
optik siniri oluşturur
• Horizontal hücreler, dış pleksiform
tabakadaki reseptör hücreleri birbirine
bağlar
• Amakrin hücreler, iç pleksiform
tabakadaki gangliyon hücrelerini
birbirlerine bağlar. Bu hücrelerin aksonları
yoktur
6
7. Retina (2)
• Işık ışınları koni ve basillere ulaşmak için
gangliyon hücresi ve bipolar hücre
tabakalarından geçmek zorundadır
• Koroidin pigment tabakası, ışınları
retinaya geri yansımalarını önlemek için
absorbe eder
• Böyle bir yansıma görsel imajların
bulanmasına yol açar
7
8. Retina (3)
• Retinanın nöral elemanları, Müller
hücreleri (glial hücre) ile birbirine bağlıdır
• Bu hücrelerin çıkıntıları retinanın iç
yüzeyinde bir iç sınır (limitan) zarı,
reseptör tabakasında bir dış sınır zarı
oluştururlar
• Optik sinir göz küresinin arka kutbunun 3
mm medyalinden gözü terk ederken
damarlar bu noktadan göze girerler
• Bu bölge oftalmoskopta optik disk olarak
görülür.
• Disk üzerinde reseptör bulunmaz (kör
nokta)
8
9. Retina (4)
• Gözün arka kutbunda sarı pigmentli bir nokta
olan makula lutea bulunur
• Burası, konilerin yoğun şekilde bulunduğu,
basillerden yoksun retina bölümü fovea
sentralis'i işaret eder
• Bir cisme dikkatle bakıldığında gözler, ışınları
fovea üzerine düşürür
• Retinanın vitröz yüzeyindeki arterler, arterioller
ve venler oftalmoskopla görülebilir
• Vücutta arteriollerin gözle kolayca görülebildiği
tek yer burası olduğundan, oftalmoskopik
muayene DM, hipertansiyon gibi hastalıkların
tanısında büyük önem taşır
9
13. Nöral Yollar (1)
• Gangliyon hücre aksonları optik siniri oluşturur ve
optik traktusla talamusta korpus genikulatum
lateralede (LGN) sonlanır
• Retinanın nazal yarımlarından gelen lifler optik
kiazmada çaprazlaşır
• LGN’da, bir retinanın nazal yarımı ile diğer retinanın
temporal yarımından gelen lifler genikulokalkarin
traktusu oluşturan hücrelerle sinaps yapar
• Bu traktus (optik radyasyon) korteksin oksipital
lobuna gider
• Primer görme korteksi (Brodmann’ın 17. alanı)
fissura kalkarinanın kenarlarına yerleşmiştir
13
14. Nöral Yollar (2)
•Bir kısım lifler optik traktustan görme
reflekslerine aracılık eden kollikulus
superior ve pretektal bölgeye geçerler
•Diğer aksonlar optik kiazmadan,
endokrin ve aydınlık-karanlık döngüsüyle
ilgili hipotalamusun suprakiazmatik
çekirdeğine geçerler
•Aktivasyon sadece oksipital lobda değil,
aynı zamanda inferior temporal ve
posteroinferior parietal korteks
bölümleri ile frontal lobta meydana gelir
•Lateral genikülat cisme ek olarak aktive
edilen subkortikal yapılar superior
kollikulus, pulvinar, kaudat çekirdek,
putamen, klaustrum ve amigdalayı
kapsar
14
16. Fotoreseptörler (1)
• Fotoreseptörler, dış segment, iç segment ve
sinaptik bölümlere ayrılır
• Dış segmentler değişime uğramış silialar olup
düzenli yassı kese grupları veya zardan
yapılmış disklerden oluşmuştur
• Bu kese ve diskler ışıkla reaksiyona girerek
görme yollarında AP başlatan fotosensitif
bileşikler içerir
16
17. Fotoreseptörler (2)
• Dış segment basillerde ince ve
uzun, konilerde konik bir yapıya
sahiptir
• İç segment, sitoplazma ve
sitoplazmik organelleri içerir.
Özellikle mitokondri miktarı fazladır
ve fotoreseptör işlevi için enerji
sağlamada önemlidirler
• Sinaptik gövde, koni yada basilin
sonraki sinir hücreleri olan,
horizontal ve bipolar hücreler ile
bağlantı sağlayan bölümdür
17
18. Fotoreseptörler (3)
• Konilerde keseler, hücre zarının
katlanmasıyla dış segmentlerde oluşurken,
basillerde diskler hücre zarından ayrıdırlar
• Basillerin dış segmentleri, segmentin iç
yanında yeni disk oluşumu ile eski disklerin
fagositozu ve dış uçta pigment epitel
hücreleri tarafından sürekli yenilenir
• Konilerin yenilenmesi ise daha diffüz bir
süreç olup dış segmentin birçok noktasında
görülür
18
19. Fotoreseptörler (4)
• Foveadaki her koni tek bir gangliyon
hücresine, tek bir bipolar hücreye ve
optik sinirdeki tek bir life bağlıdır
• Retinanın diğer bölgelerinde basiller
hakimdir ve önemli düzeyde kavuşum
(konverjans) görülür
• Her gözde 6 milyon koni ile 120 milyon
basil bulunurken her optik sinirde
sadece 1.2 milyon sinir lifi bulunur
• Reseptörlerin bipolar hücrelere
konverjans oranı 105: 1' dir
19
20. Fotoreseptörler (5)
• Basiller ışığa son derece duyarlı olup
gece görmeyi (skotopik görme)
sağlar
• Skotopik görme, nesnelerin
ayrıntıları ve rengini saptamayamaz
• Koni sistemi büyük bir keskinliğe
sahiptir ve parlak ışıkta görme
(fotopik görme) ile renk görmeden
sorumludur
20
21. 21
Fotoreseptörler (6)
BASİLER KONİLER
Işığa duyarlılığı yüksektir, gece görüşü için
özelleşmiştir
Işığa duyarlılığı düşüktür, gündüz görüşü
için özelleşmiştir
Daha çok ışığı yakalayabilmek için,
fotopigment miktarı yüksektir
Fotopigment miktarı düşüktür
Amplifikasyon özelliği yüksektir. Tek fotonu
saptayabilir.
Amplifikasyon özelliği düşüktür
Gün ışığında satüre olur Sadece yoğun ışıkta satüre olur
Noktasal ışığa daha duyarlıdır Eksensel ışınlara daha duyarlıdır
Yavaş yanıt, uzun bütünleştirme zamanı Hızlı yanıt, kısa bütünleştirme zamanı
Ardışık ateşlemeler yavaş Ardışık ateşlemeler hızlı
22. 22
Fotoreseptörler (7)
BASİL SİSTEMİ KONİ SİSTEMİ
Yavaş çalışır Hızlı çalışır
Retinada yaygındır foveada
bulunmaz
Foveada yoğun bulunur, retinanın
diğer alanlarında giderek azalır
Renksizdir Renk görmeden sorumludur
Bir tip basil pigmenti vardır 3 tip koni vardır. Her koni pigmenti
görünür ışığın farklı dalga boyuna
hassastır
23. GÖZ KASLARI
• Göz orbitadaki 6 göz kası tarafından
hareket ettirilir
• Bunlar; okülomotür, troklear ve
abdusens sinirleri tarafından innerve
edilirler
23
25. Gözün Korunması
• Göz, orbitanın kemik duvarları
tarafından yaralanmaya karşı
çok iyi korunur
• Kornea orbitanın üst
kısmındaki gözyaşı bez-
lerinden salgılanıp gözün
yüzeyinden geçerek gözyaşı
kanalı yoluyla buruna boşalan
gözyaşı ile ıslatılır ve temiz
tutulur
• Göz kırpma korneanın ıslak
tutulmasına yardım eder
25
26. GÖRÜNTÜ OLUŞTURMA MEKANİZMASI
• Gözler, görünür spektrumdaki enerjiyi
optik sinirde AP’ne çevirir
• Görünür ışığın dalga boyu yaklaşık 397 nm
- 723 nm sınırları arasındadır
• Çevredeki nesnelerin görüntüleri retina
üzerine odaklanır
• Retinaya çarpan ışınlar basil ve konilerde
potansiyeller üretir
• Retinada başlayan impulslar, görme
duyusu oluşturdukları serebral kortekse
iletilir
26
27. OPTİĞİN İLKELERİ
• Işık ışınları bir ortamdan diğerine geçerken kırılırlar
• Bikonveks merceğe çarpan paralel ışınlar, bir noktada
toplanacak şekilde (konverjans) kırılır (ana odak)
• Mercek ve ana odak arasındaki mesafe ana odak
mesafesi'dir.
• Bir merceğe 20 feet (6 m)’den daha uzaktan gelen
ışınlar paralel kabul edilir
• 20 ft'den daha yakın gelen ışınlar ana odaktan daha
uzak bir odak oluşturur
• Bikonkav mercekler ışınların ayrışmasına (diverjans)
neden olurlar
27
28. Optiğin İlkeleri
• Bir lensin eğriliği ne kadar fazla ise kırma gücü o kadar daha büyüktür
• Bir merceğin kırma gücü diyoptri ile ölçülür ve diyoptri sayısı metre cinsinden
ana odak uzaklığının resiprokudur:
D = 1/R(metre)
• Örneğin ana odak uzaklığı 0.25 m olan bir mercek, 1/0.25 veya 4 diyoptri
kırma gücüne sahiptir
• İnsan gözü dinlenme sırasında yaklaşık 66.7 diyoptrilik kırma gücüne sahiptir
28
29. Uyum (Akomodasyon)1
•Göze gelen paralel ışınlar, emetrop bir gözde retina
üzerine odaklanır
•6 m'den daha yakından gelen ışınlar retinanın arkasında
odaklanırlar ve nesne bulanık görülür
•Yakın nesnelerden gelen ışınların retinaya getirilmesi ya
lens ile retina arasındaki uzaklığın artırılmasıyla veya
lensin eğrilik veya kırma gücünün artırılmasıyla çözülebilir
•Bazı balıklar göz küresinin uzunluğunu artırır
•Memeliler ise lensin eğriliğini artırırlar
29
30. Uyum (Akomodasyon)2
• Lensin eğriliğini arttıran işleme uyum
(akomodasyon) denir
• Dinlenme sırasında lens, lens ligamanları ile
gergin tutulur
• Bakışlar yakındaki bir nesneye yöneldiğinde
siliyer kas kasılır lens ligamanlarını gevşetir,
böylece lens daha konveks bir şekle dönüşür
30
31. Uyum (Akomodasyon)4
• Uyum sırasında lens eğriliğindeki
değişiklik, başlıca lensin ön yüzünü
etkiler
• Akomodasyonda kornea eğriliği
değişmezken lensin arka yüzünün
eğriliği çok az değişir
• Uyum, kas gücü gerektiren aktif bir
işlemdir ve bu nedenle yorucu
olabilir
• Siliyer kas vücutta en fazla
kullanılan kaslardan biridir
31
32. Yakın Nokta
• Lens eğriliğinin artma derecesi kuşkusuz kısıtlıdır
• Bir nesnenin uyumla netleştirilebildiği, göze en
yakın noktaya görmenin yakın noktası denir
• Yakın nokta, yaşla birlikte hızla uzaklaşır ve 10
yaşında yaklaşık 9 cm iken 60 yaşında 83 cm olur
• Bunun nedeni lens katılığındaki artıştır
• Normal bir kişi 40-45 yaşında iken uyum kaybı
genellikle okumayı güçleştirir
• Presbiyopi olarak bilinen bu durum konveks
mercek kullanarak düzeltilebilir
32
33. Yakın Yanıt
• Bir kişi yakına baktığında 3 önemli yanıt
meydana gelir:
–Akomodasyon
–Görme eksenlerinde kavuşum
(konverjans)
–Pupiller daralma (miyozis)
• İşte bu üçlü yanıta yakın yanıt denir
33
34. Diğer Pupil Refleksleri
• Bir göze ışık yöneltildiğinde pupilla daralırken
(pupilla ışık refleksi) diğer gözün pupillası da
büzülür (indirekt ışık refleksi)
• Pupilla yanıtlarını başlatan uyarıları taşıyan optik
sinir lifleri pretektal bölge ve kollikulus superiorda
sonlanır
• Pretektal bölgeden okülomotor çekirdeğe
(Edinger-Westphal çekirdeği) geçen ışık refleks
yolu, akomodasyona ait yoldan farklıdır
• Bazı patolojik durumlarda akomodasyon yanıtı
sağlam kalırken ışığa pupiller yanıt kaybolur
• Argyll Robertson pupillası olarak da bilinen bu
fenomen tektal bölgede bir lezyona bağlıdır
34
36. Retinal Hayal
• Işık ışınları aslında gözde korneanın ön yüzü ile lensin
ön ve arka yüzeylerinde kırılırsa da kırılmanın
çoğunluğu kornea ön yüzünde olur
• Nodal nokta (optik merkezi) retinadan 15 mm uzakta,
lensin orta ve arka 1/3 parçalarının kavşak yerindedir
• Bu noktadan geçen ışınlar kırılmaya uğramazlarken
diğer bütün noktalardan pupillaya giren ışınlar kırılır ve
retinada odaklanır
• Nesnenin boyu ve gözlemciden uzaklığı biliniyorsa,
retinadaki hayalin boyu hesaplanabilir
• Burada retinadaki görüntünün ters olduğuna dikkat
edilmelidir
36
37. GÖRME KUSURLARI
Hipermetropi:
• Bazı bireylerde göz küresi normalden kısa olup
paralel ışınlar retina arkasında odaklanır
• Bu anormalliğe (hiperopi) veya uzakgörme denir
• Akomodasyonla bu kusur bir ölçüde giderebilir fakat
uzun süreli kas etkinliği yorucu olup baş ağrısı ve
bulanık görmeye yol açabilir
• Uyumla ilgili olarak görme eksenlerinin uzun süreli
kavuşumu şaşılığa (strabismus) yol açabilir
• Bu bozukluk gözün kırma gücüne yardım eden
konveks merceklerle düzeltilebilir
37
38. Görme Kusurları 2
Miyopi:
• Miyopi'de (yakın görme) gözün ön-arka
çapı normalden daha uzundur. Miyopinin
kalıtımsal olduğu söylenir
• Genç ergin insanlarda ders çalışma gibi
yoğun, yakın mesafede çalışmalar
miyopinin gelişmesini hızlandırır
• Bu kusur paralel ışık ışınlarını göze
girmeden önce hafifçe ayrıştıran bikonkav
merceklerle düzeltilebilir
38
39. Görme Kusurları 3
Astigmatizma:
• Astigmatizma, kornea eğriliğinin üniform olmadığı sık
rastlanan bir durumdur
• Bir meridyendeki eğrilik diğerlerinkinden farklı olduğu
zaman, o meridyende kırılan ışınlar farklı bir odağa
gideceğinden retinadaki görüntünün o kısmı bulanır
• Lensin eğriliğinin üniform olmaması halinde benzer bir
kusur gelişebilirse de bu durumlar enderdir
• Astigmatizma genellikle bütün meridyenlerde kırılmayı
eşitleyecek şekilde yerleştirilen silindirik merceklerle
düzeltilebilir
39
40. Astigmatizma Testi
40
• Astigmatizma (görme testi) her iki
göze ayrı ayrı uygulanmalıdır.
• Yanda gördüğünüz şekil yatay ve
dikey olanlar, düz çizgilerden
oluşmaktadır, dört grupta aynı
netliktedir
• Yatay ve dikey dışındaki çizgiler
dalgalıdır. Netliği aynıdır
• Sonuç: Test sırasında bu çizgilerden
herhangi birinin diğerlerinden parlaklık
farkı, o gözde astigmatizma görme
kusuru olduğunu gösterir.
42. FOTORESEPTÖRDE AKSİYON POTANSİYELİ OLUŞUMU
• Retinadaki potansiyel değişiklikler, ışığın
basil ve konilerdeki ışığa duyarlı
bileşiklere etkisi ile oluşturulur
• Işık ile bu bileşiklerin yapıları değişir ve
nöral aktiviteyi başlatan bir dizi olayı
tetikler
42
43. FOTORESEPTÖRDE AKSİYON POTANSİYELİ OLUŞUMU
• Gözde, reseptör potansiyelleri lokal, basamaklı
potansiyellerdir ve iletilen AP gangliyon
hücrelerinde üretilir
• Basil, koni ve horizontal hücrelerin yanıtları
hiperpolarize,
• Bipolar hücrelerin yanıtları ise hem
hiperpolarize hem de depolarize edici türde
• Amakrin hücreler gangliyon hücreleri
tarafından üretilen ilerleyici dikenler için
depolarize edici potansiyeller ve dikenler
üretir
43
44. Fotoreseptör Potansiyellerin İyonik Temeli
• Basil ve konilerin dış segmentindeki Na+ kanalları
karanlıkta açıktır ve iç segmentten dış segmente iyon
akışı olur
• İç segmentteki Na+-K+ pompası iyonik dengeyi
sürdürür. Karanlıkta sinaptik transmiter kararlı şekilde
salınır
• Işık dış segmente çarptığında Na+ kanalları kapanır ve
hiperpolarizasyon gelişir
• Bu ise sinaptik transmiter salınmasını azaltır ve bu da
gangliyon hücrelerinde AP oluşturur
44
45. Fotosensitif Bileşikler
• Fotosensitif bileşikler opsin adlı bir protein
ile A1 vit aldehidi olan retinen1’den
yapılmıştır
• Retinenler aldehid olduklarından retinaller
olarak da adlandırılır
• A vit ise alkol olduklarından bunlara
retinoller denir
• Rodopsin opsin + retinal
45
46. Rodopsin1
• Basillerdeki fotosensitif pigment
rodopsindir
• Bunun opsinine skotopsin denir. Rodopsin
505 nm dalga boyunda ışığa maksimum
duyarlılık gösterir
• Ayrıca G proteinlerine kenetlenmiş birçok
serpantin reseptöründen bir tanesidir
• Karanlıkta, rodopsindeki retinal 11-cis
kurgusundadır.
• Işığın tek etkisi retinali all-trans izomerine
dönüştürür
46
47. Rodopsin 2
• Rodopsinin aktivasyon ürünü metarodopsin II,
Na+ kanallarının kapatır
• Olayın son basamağı retinalin opsinden
ayrılmasıdır
• Rodopsinin bir bölümü doğrudan rejenere olurken
retinalin bir bölümü vitamin A1'e indirgenir ve
rodopsin oluşturmak üzere sonra skotopsinle
reaksiyona girer
• Retinalin all-trans izomerinin oluşumu hariç bu
reaksiyonların tümü ışıktan bağımsız olup gerek
aydınlık ve gerek karanlıkta eş hızda ilerler
• Dolayısıyla reseptörlerdeki rodopsin düzeyi ışık
girişi ile ters orantılı olarak değişir
47
52. Konilerin Uyarılması
• Retinada 3 ayrı tip koni vardır. Bu reseptörler
renk görmeye yarar ve 440, 535 ve 565 nm
dalga boylarındaki ışığa maksimal yanıt verir
• Bunların herbiri retinal ve opsin içerir. Opsin
rodopsine benzer ve konilerin yanıtları basillere
benzer
• Işık retinali aktive eder ve bu da basildeki
transdüsinden daha farklı bir G proteini olan
Gt2'yi aktive eder
• Gt2 daha sonra fosfodiesterazı aktive eder
• Bu olay Na+ kanallarının kapanması ve
hiperpolarizasyon ile sonuçlanır
52
53. cGMP’nin Yeniden Sentezi
• Işık, fotoreseptörde Ca2+ yoğunluğunu da düşürür
• Ca2+ azalması, cGMP düzeyini artırır
• cGMP düzeyinin artması ise Na+ kanallarını yeniden açar
• Ca2+ yoğunluğu ile guanilat siklaz arasındaki bağlantı karanlıktaki durumunun yeniden
kazanılmasını sağlamasından ötürü recoverin (iyileştirici) olarak adlandırılan Ca2+ bağlayıcı bir
proteindir
53
54. Retinitis Pigmentoza
• Basil ve koni opsinlerindeki doğmalık kusurlar
pigmentin fagositozla uzaklaştırılamadığı bir
durum olan retinitis pigmentoza'ya neden olur
• Böylece retinada pigment birikir ve olay körlükle
sonuçlanır
• Neden rodopsinin N-terminal domeninde prolin
yerine histidin gelmesine neden olan tek baz
değişikliğine bağılıdır
54
55. Retinadaki Sinaptik Mediyatörler
• Retinada bulunan sinaptik transmiterler:
–Asetilkolin,
–Dopamin,
–Serotonin,
–GABA, glisin,
–P maddesi, somatostatin,
–TRH, GnRH,
–Enkefalinler,
–β-endorfin,
–CCK, VIP,
–Nörotensin ve glukagon
• Retinada sadece amakrin hücreler ACh salgılar
55
56. Görüntü Oluşumu1
• Retinada görsel bilgi işlenmesi 3 ayrı
resmin oluşturulmasını kapsar
• Işığın fotoreseptörlerdeki etkisiyle
oluşan birinci resim, bipolar hücrelerde
ikinci resme dönüşür ve bu da
gangliyon hücresinde üçüncü resme
çevrilir
• Sinyal, ikinci resmin oluşumunda
horizontal hücreler, üçüncünün
oluşumunda amakrin hücreler
tarafından değiştirilir
• LGN de impuls kalıbında pek az
değişiklik olduğundan oksipital kortekse
ulaşan resim üçüncü resimdir
56
57. Görüntü Oluşumu2
• Bipolar ve gangliyon hücreler küçük ve
dairesel uyarılara iyi yanıt verirken
merkezdeki ışığa yanıtı ise inhibe ederler
• Bu merkez inhibitör bir çevreye sahip
eksitatör (bir "açık merkez" hücresi) veya
eksitatör bir çevreye sahip inhibitör (bir
"kapalı merkez" hücresi) olabilir
• Merkez yanıtının çevre tarafından
inhibisyonu horizontal hücreler aracılığı
ile bir fotoreseptörden diğerine iletilen
feedback inhibisyona bağlıdır
57
58. Görüntü Oluşumu3
• Merkezi aydınlanmaya olan yanıtın
çevre tarafından inhibe edilmesi,
lateral (afferent) inhibisyona bir
örnek oluşturur
• Bu tür inhibisyonda belli bir nöral
birimin aktivasyonuna, komşu
birimlerin inhibisyonu eşlik eder
• Bu olay uyarının sınırlarının
keskinleştirilmesine yardım eder
58
59. Elektroretinogram
• Gözün elektriksel aktivitesi, biri göze diğeri gözün arkasına konmuş iki elektrot
arasındaki potansiyel farkların yazdırılması ile incelenebilir
• Dinlenme sırasında gözün önü ile arkası arasında 6 mV'luk bir potansiyel farkı
bulunur
• Göze ışık geldiğinde potansiyel değişikliğinde özgün bir dizi izlenir.
Bu diziye ait kayıta elektroretinogram (ERG) denir
• Işık uyarısının verilmesi a ve b dalgaları ile, yavaş bir c dalgası oluşturur
• C dalgası pigment epitelinde oluşur
59
60. Elektroretinogram (ERG)
• İnsanda ERG bir elektrodun kornea
diğerinin kafa derisine konulmasıyla
yazdırılabilir
• ERG kayıtları, oküler bulanıklıktan
dolayı retinanın görüntülenmesinin
güç olduğu hastalıkların tanısında
yararlıdır
• ERG, retinanın oftalmoskopla normal
göründüğü doğmalık retinal
distrofilerde de yararlıdır
60
Elektroretinogram (ERG)
62. GÖRME YOLLARI
– Gangliyon hücre aksonları, korpus
genikulatum lateraleye (LGN) retinanın
ayrıntılı uzaysal görünümünü yansıtır
– Her genikulat cisim 6 tabaka içerir:
• Tabaka 1 ve 2 büyük hücrelidir ve
magnosellüler,
• Tabaka 3-6 küçük hücrelidir ve parvosellüler
adını alır
– Tabaka 1, 4 ve 6 karşı taraftaki gözden girdi
alırken
– Tabaka 2, 3 ve 5 aynı taraftaki gözden girdi alır
62
63. Kortekse Giden Yollar
• Retinada 3 çeşit gangliyon hücresi ayırt edilir:
– W- hücreler:
• Küçük hücrelerdir %40’nı oluşturur,
• Basiller tarafından uyarılır
• Hareket yönünü tayin eder
– X hücreleri (parvoselüler-P):
• Orta büyüklükte hücrelerdir
• Bir tip koniden gelen girdiyi çıkarırlar
• Gangliyon hücrelerinin %55’ni oluştururlar
• Renk görmeyle ilgilidir
• LGN’nin parvoselüler kısmına yansır
– Y hücreleri (magnoselüler-M):
• Büyük gangliyon hücreleridir, %5’ni oluştururlar
• Farklı türde konilerden gelen yanıtları toplar, hızlı yanıt
verirler
• Hareket ve üç-boyutlu görme ile ilişkilidir
• LGN’nin magnosellüler kısmına yansır
63
64. Korpus Genikulatum Laterale
64
Tip Büyüklük Kaynak/Bilgi tipi Lokasyon Cevap
M: Magnocellular
hücre
Büyük Basiller; hareket,
derinlik ve parlaklıkta
küçük değişimleri
algılama için gereklidir.
Hareket ve titreme
sinyallerini letir
Tabaka 1 ve 2 Çabuk ve geçici
P: Parvocellular
hücre
Küçük Koniler; uzun ve orta
dalga boyunda (kırmızı
ve yeşil koniler), renk
algılama ve detaylı
görüntü için gereklidir
Tabaka 3,4,5, ve 6 Yavaş ve kalıcı
K: Koniocellular
hücre
Çok küçük
hücre
gövdesi
Kısa dalga boyu için
mavi koniler içerir
P ve M tabakaların
arasında
66. Görme Korteksi
• Görme korteksinde 6 tabaka
bulunur
• LGN’den gelen aksonlar, tabaka
4'deki piramidal hücrelerde ve
özellikle en derin bölüm olan
tabaka 4C'de sonlanırlar
• Magnoselüler kısmından gelen
aksonlar tabaka 4C’de, daha
yüzeyel olarak sonlanırlar
66
67. Görme Korteksi
• Tabaka 2 ve 3, sitokrom oksidazı yüksek
yoğunlukta içeren hücre kümelerine
sahiptir
• Bu kümelere bloblar adı verilir
• Bu bloblar görme korteksinde mozaik
şeklinde düzenlenmiş olup renk görme
ile ilgilidirler
• Bloblar arasındaki alanlara interblob
bölgeler denir
67
68. RENKLİ GÖRME
• Rengin Nitelikleri
– Rengin ton, yoğunluk ve doygunluk gibi
üç bileşeni bulunur
– Siyah, ışık yokluğu tarafından oluşturulan
bir duygu olup muhtemelen pozitif bir
duygudur zira kör bir göz "siyah" yerine
"hiç bir şey görmez“
– Renk yokken renk duygusu uyandıran
optik oyunlar, negatif ve pozitif ard-
hayaller renk görmenin psikolojik yönlerini
gösterir
68
69. Retinal İşlergeler
• İnsanda renkli görmenin esası Young-
Helmholtz Kuramı ile açıklanır:
– Gözde 3 tür koni bulunur
– Her biri farklı bir pigment içerir ve 3 temel
renkten bir tanesine maks. duyarlık gösterir
– Herhangi bir renk duygusu konilerden çıkan
impulsların bağıl frekansları ile saptanır
• Maviye duyarlı olan bir pigment renk
skalasının en çok mavi bölümündeki ışığı
absorbe ederken diğeri skalanın yeşil
bölümünde absorbsiyon yapar
• Mavi, yeşil ve kırmızı temel renklerdir
69
70. Renk Körlüğü
• Renk körlüğünü saptamak için çok sayıda
test bulunmaktadır
• En sık kullanılan rutin testler İp-eşleme testi
ve İshihara kartlarıdır
• İp-eşleme testinde kişiye çeşitli renklerde
iplerden oluşan bir yumak verilir ve bu
yumaktaki ipleri eşlemesi istenir
• İshihara kartları ile buna benzeyen çok renkli
kartlara renkli beneklerden yapılmış şekiller
basılıdır
70
71. Renk Körlüğü (İshihara kartları)
71
1)Bu resimde yer alan sayı hem
renk körleri de hem de normal
gözler tarafından algılanabilir
2)Kırmızı-yeşil renk körleri noktaları
ayırt edemez.
72. Renk Körlüğü
72
3)Mavi-yeşil körlüğü test ettiğimiz bu
resimdeki sayı 9.
4) Bu resimde ise kırmızı-yeşil renk
körü 2 görür, sıradan bir göz ise 5.
73. Renk Körlüğü
• –anomali son eki renk zayıflığını, –anopi ise renk körlüğünü gösterir
• Prot-, döter- ve tri- ön ekleri sıra ile kırmızı, yeşil ve mavi koni sistemlerinin
kusurunu gösterir
• Renk görmesi normal kişilere trikromat denir; bunlarda 3 koni sistemi vardır fakat
bunlardan bir tanesi zayıf olabilir
• Dikromatlar sadece 2 koni sistemine sahip kişilerdir; bunlarda protoanopi,
döteranopi veya tritanopi bulunabilir
• Monokromatlarda yalnız tek bir koni sistemi vardır
• Dikromatlar 2 rengi, monokromatlar ise bir rengin yoğunluğunu değiştirerek bunları
eşleştirir ve renk spektrumlarını oluşturur
73
74. Renk Körlüğü
• Renk görmenin anormal olması:
– Erkeklerde %8 (12 erkekte bir),
– Kadınlarda %0.4 (200 kadında bir) oranda görülür
• Tritanomali ve tritanopi ender olup cinsiyet ayrımı göstermez
• Bununla beraber renk körü erkeklerin %2’si protanopi veya döteranopili dikromatlar,
yaklaşık %6’sı kırmızı-yeşile duyarlığında azalma olan anormal trikromatlardır
• Bu anormallikler resesif ve X’e bağlı karakterler olarak katılır ve erkeklerde sık görülür
• X’e bağlı renk körlüğü bulunan bir erkeğin kız çocukları taşıyıcı olup bu kusuru kendi
erkek çocukların yarısına geçirir
74
75. GÖRME FONKSİYONUNUN DİĞER ÖZELLİKLERİ
• Görme Asosyasyon Alanları
– Primer görme korteksine bitişik
görme asosyasyon alanları
(Brodmann'ın 18. alanı) boyanma
niteliklerine göre kalın, ince ve
soluk şeritlere ayrılır
– Görme korteksinin 4B tabakası
kalın şeritlere yansırken bloblar
ince şeritlere, interblob alanlar
soluk şeritlere yansır
– Görmeye diğer birçok beyin alanı
da katılır
75
76. GÖRME FONKSİYONUNUN DİĞER ÖZELLİKLERİ
• Görsel algılamadan 3 bölümlü bir sistem
sorumludur:
– Birincisi şekil;
– İkincisi renk;
– Üçüncüsü hareket, konum ve uzaysal
algılanmayla ilgilidir
• Görme asosyasyon korteksinden çıkan
yollar beynin farklı parçalarına yansır:
– Hareket sistemi temporal lobun orta
parçasına (MT alanı),
– Renk sistemi özgül bir renk bölgesine ve
– Şekil sistemi ayrı bir alana
76
77. Karanlığa Uyum
• Bir kişi karanlık ortama girerse retinalar,
ışığa duyarlı bir hal alır. Görme eşiğindeki bu
düşmeye karanlığa uyum denir
• Karanlığa uyum azami 20 dk da elde edilir
• Loş ortamdan aniden ışıklı ortama geçilirse,
ışık rahatsızlık verici olabilir
• Yaklaşık 5 dk gerektiren bu olaya aydınlığa
uyum denir
77
78. Vitamin Eksikliklerinin Göze Etkisi
• Retinen1 sentezinde A vit önemlidir
• A vit eksikliğinde görülen en erken belirti gece
körlüğü (niktalopi) dir
• Uzun süren eksiklikler basil ve konilerde
anatomik değişiklikler yapar
• Retinanın normal fonksiyonu için B kompleks
vit. de gerekir
• Nikotinamid, koenzim olarak retinen ve vit
A'nın rodopsin döngüsünde birbirine
çevrilmesinde rol alır
78
79. Fizyolojik Nistagmus
• Göz küreleri normalde hareketsiz olmayıp
sürekli sıçrama hareketleri yaparlar
(Fizyolojik nistagmus)
• Bir nesneye ait hayal, retinada sürekli aynı
noktaya düşerse, bu nesne görüş dışına
çıkar
• Nesnelerin sürekli görülebilmesi için retina
hayallerinin sürekli bir reseptörden diğerine
kaydırılması gerekir
• Fizyolojik nistagmus görme keskinliğini
belirler
79
80. Nistagmus Sınıflaması
80
Nistagmus; a) fizyolojik b) patolojik olmak üzere
ayrılır
Ayrıca oluş şekline göre 3 gruba ayrılır:
1) Pendula: Sarkaçvari
2) Jerky: Sıçrayıcı
3) Mixed: Primer pozisyonda pendular, lateral
deviasyonlarda sıçrayıcı
Veya;
Yavaş, hızlı, kaba, ince, manifest, latent olarak
sınıflanabilir.
Horizontal nistagmus
Vertikal nistagmus
Sirküler (dairesel) nistagmus
MS’te pendular nistagmus
81. Görme Keskinliği1
• Görme keskinliği, nesnelerin ayrıntı ve sınırlarının farkedilme derecesidir
• Görme keskinliği minimum ayırdedilebilirlik, yani 2 çizginin ayırd
edilebilmesi için gereken en kısa aralığı ifade eder
• Klinikte görme keskinliğinin saptanmasında kullanılan yöntem, 20 ft (6 m)
uzaklıktan okunan Snellen harf tablosudur
• Teste alınan kişi bu tabloda ayırdedebildiği en küçük sırayı okur
• Testin sonucu ondalık kesirle gösterilmekte olup kesrin payı kişinin tabloyu
okuduğu mesafe olan 20'dir
81
82. Snellen Harf Tablosu
(Görme keskinliği tablosu)
82
Klinikte görme keskinliğinin
saptanmasında kullanılan
yöntem, 20 ft (6 m) uzaklıktan
okunan Snellen harf
tablosudur
83. Görme Keskinliği 2
• Normal görme keskinliği 20/20 olup görme
keskinliği 20/15 olan bir kişi normalden daha iyi,
görme keskinliği 20/100 olan bir kişide görüş
normalin altındadır
• Görme keskinliğini etkileyen diğer faktörler:
– Optik etkiler
– Konilerin durumu gibi retina faktörleri
– Ortamın aydınlatılması, uyaranın parlaklığı
– Uyaran ile zemin arasındaki kontrast
– Kişinin uyaranla karşılaşma süresi
83
84. Füzyonun Kritik Frekansı
• Yinelenen uyarının birbirinden bağımsız uyarılar olarak algılanabildiği
yinelenme hızı füzyonun kritik frekansı (CFF) ile ölçülür
• CFF'den daha yüksek hızdaki uyarılar sürekli olarak algılanır
• Sinema filminde resimler göze CFF'den daha yüksek hızda gönderildiğinden
bu resimler hareketlenir
• Gösterici hızı yavaşlayacak olursa bu nedenle filmde titremeler başlar
84
85. Görme Alanları ve Binoküler Görme
• Görme alanlarının haritalanması nörolojik
tanıda önem taşır
• Görme alanı perimetre ile haritalanır ve bu
işleme perimetri adı verilir
• Haritalama işlemi sırasında bir göz
kapatılırken diğer göz merkezdeki bir
noktaya tesbit edilir
• Hedefin kaybolup yeniden belirdiği
konumların kaydedilmesiyle kör nokta ve
var olan skotom (hastalıklara bağlı kör
noktalar)'un sınırları çizilebilir
85
86. Görme Alanları ve Binoküler Görme
• Her iki göze ait görme alanlarının merkez
bölümleri üstüste çakıştığından görme alanının
bu bölümünde yer alan herhangi nesne
binoküler görüş altındadır
• Bir nesneden gelen ışınların 2 retinada
oluşturduğu uyarılar kortikal düzeyde tek bir
hayal halinde kaynaştırılır (kaynaşma =füzyon)
86
Normal Görme Alanı
Bozulmuş görme alanı
87. 87
Binoküler Görme
Gözler görme alanı merkezindeki bir
nesneye sabit şekilde dikildiğinde bunlardan
bir tanesi eksen dışına itilirse çift görme
(diplopi) olur
Binoküler görme derinlik algılamada
çoğunlukla önemli bir rol üstlenir
Aslında derinlik algılamanın nesnelerin
bağıl büyüklükleri, gölgeleri ve bunların
diğer nesnelere göre bağıl hızlarına
(paralaks hareket) dayanan monoküler
yapıtaşları da vardır
Bununla beraber binoküler görme derinlik
görme değerini artırır
88. Optik Yollardaki Lezyonların Etkisi
• Lezyonların bu yollar üzerindeki yerleri,
görme alanları incelenerek saptanabilir
• Optik traktus görme alanının yarısına
hizmet eder
• Optik siniri kesen lezyonlar o gözde
körlüğe neden olurken optik traktusu
tutan lezyonlar görme alanının yarısında
körlüğe neden olur
• Bu kusur homonim hemianopsi olarak
sınıflandırılır
88
89. Optik Yollardaki Lezyonların Etkisi
• Sella tursikaki hipofiz tümörleri gibi
optik kiazmayı tutan lezyonlar her iki
retinanın nazal yarımlarından gelen
lifleri tahrip eder ve bir heteronim
(bitemporal) hemianopsiye neden
olur
• Daha seçici görme alanı kusurları
bitemporal, binazal ve sağ veya sol
gibi daha ileri sınıflandırmaya uğrarlar
89
90. Optik Yollardaki Lezyonların Etkisi
• Görme alanının alt yarısındaki görmeyi
sağlayan üst retinal kadranlardan gelen
optik sinir lifleri LGN’in mediyal yarısında
sonlanırken, alt retinal kadranlardan
gelenler lateral yarıda sonlanır
• Lateral genikulatın mediyal yarısından
gelen lifler kalkarin fissürün üst
dudağında, lateral yarıdan gelen lifler alt
dudakta sonlanır
• Maküler görmeyi sağlayan lifler periferik
görmeden farklı olarak kalkarin fissürün
arkasında sonlanırlar
90
91. Optik Yollardaki Lezyonların Etkisi
• Oksipital lob lezyonları birbirinden tamamen
ayrı kadranik görme alanı kusurları
oluşturabilirler
• Oksipital lezyonlarda sık görülen bir diğer
bulgu, periferik görme ortadan kalkarken
maküler görmenin sağlam kalmasıdır
• Dolayısıyla hem maküler hem de periferik
görmeyi tahrip etmek için lezyonlar çok
yayılmış olmalıdır
• Oksipital korteksin bilateral harabiyeti öznel
körlüğe neden olur
• Bununla beraber bu olgularda bakar körlük
bulunur, yani bu olgular görme uyarılarına, bu
uyarılar bilince erişemese dahi yanıtlar verirler
• Bu tip kişiler uyarının nerede bulunduğunu
tahmin edebilirler
91
92. GÖZ HAREKETLERİ
• Görme hayallerini retinaya düşürmek için iki gözün hareketleri arasında bir
koordinasyon bulunur
• Gözde 4 tip hareket vardır:
– Sakkadik hareket sıçrama şeklinde ani hareketler olup bakışın bir nesneden
diğerine kaydırılması sırasında görülür
– Yumuşak izleme hareketleri gözlerin hareket eden nesneleri izlerken yaptığı izleyici
hareket türüdür
– Vestibüler hareketler yarım daire kanallarından başlayan uyarılara yanıt olarak,
başın hareket ettirilmesi sırasında bakışın nesne üzerinde sabit kalmasını sağlar
– Kavuşum (konverjans) hareketleri gözlerin yakındaki bir nesneye bakarken görme
eksenlerini birbirine yaklaştıran hareketlerdir
92
93. ŞAŞILIK
• Görme hayallerinin retinadaki karşılık
noktalarına düşmemesi halinde şaşılık
(strabismus)‘ tan bahsedilir
• Bazı göz kaslarının cerrahi olarak
kısaltılması, göz kaslarına egzersiz
uygulanması ve prizma camlı gözlüklerin
kullanılmasıyla bazı tip şaşılıkların tedavisi
mümkündür
• Bununla beraber bu olgularda derinlik
algılama gibi kusurlar kalmaya devam eder
93
94. ŞAŞILIK
• 6 yaşın altındaki çocuklarda görme hayallerinden
biri en sonunda baskılanır (baskılanma skotomu)
ve çift görme ortadan kalkar
• Bu baskılama kortikal bir fenomen olup genelde
erişkinlerde gelişmez
• Baskılanmış gözde görme keskinliği kalıcı olarak
ortadan kalkacağından tedaviye 6 yaşından önce
başlanmalıdır
• Bir kırma kusuru olan çocuklarda benzer bir
baskılanma görülebilir
• Bu olgularda görme keskinliğinin yitirilmesi direkt
olarak gözün organik bir hastalığına bağlı
olmadığından ampliyopi ex anopsi denir
94