2. 2
Giriş
Koku ve tad, GI fonksiyonla yakın işbirliği nedeniyle
genellikle visseral duyular olarak sınıflandırılır
Değişik gıdaların lezzetleri büyük ölçüde bunların
tad ve kokularının bir karmasıdır
Koku duyusunu baskılayan soğuk algınlığı varsa
besinlerden “farklı” tad alınabilir
Parfümcüler 5000 değişik koku molekülünü, şarap
tadıcıları ise 100’den fazla farklı tad bileşenini ayırt
edebiirler
3. 3
Giriş
Koku ve tad reseptörlerinin her ikisi çözünmüş moleküllerle uyarılan
kemoseptörlerdir
Bu iki duyu anatomik olarak birbirilerinden oldukça farklıdır
Koku reseptörleri uzak çevre reseptörüdür (telereseptör); koku yolları
talamusta durak yapmaz ve koku için kortikal projeksiyon alanı bulunmaz
Tat yolları beyin sapından talamusa geçer ve ağızdan kalkan dokunma ve
basınca duyarlılık yolları ile birlikte postsentral girusa yansır
5. 5
KOKU DUYUSU
Koku Müköz Membranı
Olfaktör reseptörler nazal
mukozanın özelleşmiş bir bölümü
olan ve sarımsı pigment içeren
olfaktor müköz membrana
yerleşmiştir
Koku duyusu gelişmiş hayvanlarda
(makrosmatik hayvanlar) bu
membranla kaplı alan geniş; insan
gibi mikrosmatik hayvanlarda
küçüktür
Burun boşluğunun septuma yakın
olan tavanında 5 cm2’lik bir alanı
kaplar
6. 6
Koku Müköz Membranı
Koku membranında destek
hücreleri ve ana hücreler
(projenitör hücreler) bulunur
Bu hücrelerin arasında 10-20
milyon olfaktor reseptör vardır
Her olfaktör reseptör bir
nörondur ve sinir sisteminin
vücutta dış dünyaya en yakın
bulunduğu yerdir
7. 7
Koku Müköz Membranı
Olfaktor nöronlar olfaktor çubuklar adı
verilen kısa ve uçları genişlemiş
dendritlere sahiptir. Bu çubuklardan çıkan
siliumlar mukusun yüzeyine uzanır
Her olfaktör reseptör 10 günlük bir
yaşam süresine sahiptir
Silia 2 µm boy ve 0.1 µm çaplı
miyelinsizdir. Her reseptörde 10-20 silia
vardır
Olfaktor reseptörin aksonları etmoid
kemiğin kribriform plağını deler ve
olfaktor soğanlara girer
Olfaktor müköz membrandaki mukus
Bowman bezleri tarafından üretilir
10. 10
Olfaktor Soğanlar ve Koku Yolları
Olfaktor soğanlarda reseptör
aksonları mitral hücrelerin
dendritleri arasında sonlanarak
olfaktor glomerülleri
oluştururlar
Her glomerülde ortalama 26 000
reseptör hücre aksonu konverjans
(kavuşum) yapar
Püsküllü hücrelerle (tufted
cell) periglomerüler kısa aksonlu
hücreler glomerüllerin oluşumuna
katılırlar
11. 11
Koku Yolları
Bir sonraki tabakada, mitral
ve granül hücrelerinin
dendritleri yoğun resiprok
sinapslar oluşturur
Mitral hücrelerin aksonları
intermediyer olfaktor
stria ve lateral olfaktor
stria üzerinden olfaktor
kortekse gitmek üzere
arkaya doğru ilerler
12. 12
Koku Yolları
Mitral hücre aksonları olfaktor kortekste
pramidal hücrelerin apikal dendritlerinde
sonlanır
Olfaktor korteks:
Anterior olfaktor çekirdek,
Piriform korteks,
Olfaktor tüberkül,
Kortikomedial amigdal ve
Transisyonel entorinal korteksi
kapsar
Bu yapılar limbik sistemin parçalarıdır
13. 13
Koku Yolları
Anterior olfaktor çekirdek karşı
taraf olfaktor korteksinden gelen
girdilerin koordinasyonu ve olfaktor
belleklerin bir yandan öteki yana
aktarılması ile,
Piriform korteks koku
ayırdedilmesi (olfaktor diskrimi-
nasyon) ve kokunun bilinçli
algılanması ile,
Amigdaller koku ve uyaranlarına
verilen duygusal yanıtlarla ve
Entorinal korteks ise olfaktor
belleklerle ilgilidir
14. 14
Koku Yolları
Olfaktor soğana, beyninden 3 girdi daha
ulaşır:
Birincisi diagonal bandtan (sentrifugal
lifler) gelir
İkinci girdi ipsilateral anterior
olfaktor çekirdekten kalkar
Olfaktor strialardaki efferent liflerin
uyarılması olfaktor soğanların elektriksel
aktivitesini azaltır ve inhibitör etki eder
Üçüncü afferent girdi ise anterior
kommissura yoluyla kontralateral
anterior olfaktor çekirdekten kalkar
15. 15
Koku Eşiği ve Koku Ayırdedilmesi
Koku duyarlılığı, kişiden kişiye 1000 kata kadar
değişebilen farklılık gösterir
En çok görülen anomali, belirli bir kokuya karşı
duyarsızlıkla giden ve insanlarda, %1-20 sıklıkta
görülebilen özgül anosmidir
Burada özgül koku reseptörleri bulunmaz
Olfaktor reseptörler çözünen maddelere yanıt verirler
Örneğin sarımsağa kokusunu metil merkaptan
havada 500 pg/L’den daha düşük yoğunlukta dahi
koklanmaktadır
İnsanlar 2000-4000 farklı kokuyu ayırdedebilme
özelliğine sahiptir
Substance mg/L of Air
Ethyl ether 5.83
Chloroform 3.30
Pyridine 0.03
Oil of peppermint 0.02
Iodoform 0.02
Butyric acid 0.009
Propyl mercaptan 0.006
Artificial musk 0.00004
Methyl mercaptan 0.0000004
Çeşitli koku veren maddelerin koku eşik
değerleri
16. 16
Koku Eşiği ve Koku Ayırdedilmesi
Koku şiddetinde farkın saptanabilmesi için yoğunluğunda %30 değişiklik
olmalıdır
Işık şiddeti için bu değer %1 dir
Kokunun yönü, koku moleküllerinin iki burun deliğine ulaşma zamanları
arasındaki farkla belirlenir
Koku molekülleri küçük olup 3-4’den 18-20’ye kadar değişen C atomu
içerirken, aynı sayıda C içerip mimarileri farklı moleküller farklı kokulara
sahiptir
Aşırı kokulu maddelerin bağıl su ve lipidde çözünürlü yüksektir
17. 17
Sinyal İletimi
Olfaktor sistem yapısal olarak
birbirinden farklı milyonlarca
antijene özgül yanıtlar üreten
bağışıklık sistemine benzer
Bu, birbirinden farklı çok sayıda
koku reseptörlerinin bulunmasına
bağlıdır
Koku reseptörleri, serpantin
reseptörlerinin yaptığı geniş bir
ailenin üyeleridir
18. 18
Sinyal İletimi
Bu reseptörler G proteinlerine
kenetlenmiştir ve olfaktor
reseptörlerin siliumları üzerine
yerleşmişlerdir
Gs ile yakın akraba fakat olfaktor
sistem için bir G proteini olan
Golf’un koku reseptörlerini AS’a
bağlar
Aktivasyonla oluşan cAMP katyon
kanallarına bağlanır ve bunları açar
Na+ reseptör hücrelerine girer
depolarizasyon oluşturur
19. 19
Sinyal İletimi
Koku reseptörlerinden bazıları
adenilat siklaz yerine
fosfolipaz C’ye kenetlenmiştir
Bunun sonucunda oluşan
fosfoinositol hidroliz ürünleri
katyon kanallarını açar
Koku almaya hizmet eden nöral
yolların da kokuların
ayırdedilmesinde bir rol oynar
20. 20
Sinyal İletimi
Koku yollarında belirgin derecede bir
inhibitör denetim bulunmaktadır
Mitral ve granül hücre dendritleri
arasındaki sinaptik bağlantılar mitral
hücre çıktısının inhibitör denetimine
aracılık eder
Koku korteksinde bir kokuya verilen yanıt
piramidal hücrelerin eksitasyonu olup
bunu inhibisyon izler
Piramidal hücreler, kolleteralleri yoluyla
kendi kendilerini yeniden uyarırlar ve bu
durum koku korteksindeki ritmik
aktiviteye eğilimi açıklayabilir
21. 21
Koku Maddesi Bağlayıcı Proteinler (OBP)
Lipofilik koku üreten moleküller,
reseptörlere ulaşmak için burunda
hidrofilik mukusu aşmak zorundadırlar
Bu saptamalar olfaktör mukusun, koku
maddelerini reseptörlere aktaran, koku
madesi bağlayıcı protein (OBP)
içerebileceğini düşündürmüştür
Günümüzde burun boşluğu için özgün
OBP izole edilmiştir
22. 22
Cinsiyet ve Bellekle Olan ilişki
Bir çok hayvan türünde koku ve cinsel işlevler
arasında yakın bir ilişki bulunmakta olup parfüm
reklamları önemli bir kanıttır
Koku duyusu erkeklere oranla kadınlarda daha
güçlüdür ve koku duyusu ovülasyon zamanı en
keskin hale gelir
Koku ve tat, uzun dönemli belleği tetiklemede
özgün bir yeteneğe sahip olup bu durum
romancılar tarafından işlenmiş ve deneyci
psikologlar tarafından kaydedilmiştir
23. 23
Koklama
Burun boşluğunda olfaktör reseptörlerin bulunduğu bölüm iyi
havalandırılamaz
Normalde her solunum döngüsünde, girdap akımları havanın
küçük bir bölümünü olfaktör membrandan geçirir, büyük bölümü
konkalardan laminar tarzda akar
Bu girdap akımlarının nedeni, sıcak mukozaya soğuk havanın
çarpması ile oluşan konveksiyondur
Olfaktör reseptörlerin bulunduğu bölgeye ulaşan havanın miktarı
koklama olayı ile büyük ölçüde artırılır
Bu eylem, hava akışını yukarı doğru yönlendirmek üzere burun
delikleri alt bölümlerinin septuma doğru kasılmasını içerir
Koklama; yeni bir kokunun dikkat çekmesi halinde görülen yarı
refleks yanıttır
24. 24
Burunda Ağrı Liflerinin Rolü
Olfaktör müköz membranda çok
sayıda trigeminal ağrı lifinin çıplak
uçları bulunur
Bunlar tahriş edici maddelerle
uyarılırlar ve tahriş edici, trigeminal
üzerinden giden yapıtaşı nane,
mentol ve klor gibi maddelerin
tipik kokularının bir bölümünü
oluşturur
Bu çıplak uçlar, nazal irritanlara
karşı hapşırma, göz yaşarması,
solunum inhibisyonu ve diğer
refleks yanıtların başlatılmasından
da sorumludur
25. 25
Uyum (Adaptasyon)
Bir kokuya, koku ne kadar kötü olursa olsun uzun süre maruz kalan
bir kişide koku algısı giderek azalır
Bazen yararlı olan bu fenomen olfaktor sistemde görülen ve merkezi
kaynaklı olan oldukça hızlı uyum olayına bağlıdır
Olay koklanmakta olan özgün koku için özel olup diğer kokulara ait
eşikler değişmez
26. 26
Anomaliler
Koku anomalileri –osmias son eki ile ifade edilirler
Koku anomalileri arasında;
Anosmi (koku duyusunun yokluğu),
Hiposmi (koku duyarlılığının azalması)
Kakosmi denen hoş olmayan koku halusinasyonları da epileptik nöbetler sonucu
gelişebilir
Disosmi koku duyusunun çarpıtılmasıdır ve 3 şekli bulunmaktadır:
1) Parosmia – Mevcut olan kokunun hoş olmayan bir şekilde algılanmasıdır
2) Phantosmia – Koku maddesi olmadığı halde koku duyusunun algılanması
3) Agnosia – Kokunun yoğunluğunun ve tipinin ayırt edilememesidir
80 yaşını aşmış insanların %75’inden fazlasında kokuları tanımada bozulma görülür
28. 28
TAD RESEPTÖR
ORGANLARI VE YOLLARI
Tad Goncaları
Tadın duyu organları olan tad
goncaları 50-70 µm boyutta oval
cisimciklerdir
Her tad goncası 4 tip hücreden
oluşur:
Bazal hücreler,
Süstentaküler hücreler olan tip 1 ve
tip 2 hücreler ve
Duyusal sinir lifleri ile bağlantılar yapan
tad reseptörleri olan tip 3 hücreleridir
Tip 1, 2 ve 3 hücrelerde
mikrovilluslar bulunmakta olup
bunlar dil epitelindeki bir delik olan
tad poruna doğru uzanır
29. 29
Tad Goncaları
Hücrelerin boyun kısımları çevre epitele sıkı kavşaklarla bağlanır ve
tad reseptörlerin sıvılarla karşılaşan tek bölgesi mikrovilluslardır
Her tad goncası yaklaşık 50 sinir lifi tarafından inerve edilir
Her sinir lifi ise ortalama 5 tad goncasından gelen girdileri alır
Bazal hücreler tad goncasını kuşatan epitel hücrelerinden doğarlar
Bunlar yeni reseptör hücrelerine farklılaşır ve reseptör hücreleri 10
günlük yarı ömre sahiptir
30. 30
Tad Goncaları
Duyu siniri kesilirse innerve ettiği tad goncası dejenere olur
Bununla beraber, sinir rejenere olursa komşu hücreler yeni tad
goncaları oluşturur
İnsanlarda tad goncaları küçük dil, damak, farinks ve dildeki
fungiform ve vallat papillaların duvarına yerleşmiştir
Fungiform papillalar dil ucunda en büyük sayıda bulunan
yuvarlak yapılarken, vallat papillalar dil kökünde “V” harfi
şeklinde düzenlenmiş çok belirgin yapılardır
32. 32
Tad Goncaları
Fungiform papillada 5 tad goncası
bulunmakta olup bunlar genelde
papillanın tepesine yerleşir, (bir dilde
33 tane bulunur). Dilin 2/3 ön
bölümüne yerleşmişlerdir
Vallat papillaların (8-12 tane)
her biri 250 taneye kadar tad goncası
içermekte olup bunlar genelde
papillaların kenarlarına yerleşmiştir
Foliate papillalar dilin kenarındaki
katlantılarda yerleşmişlerdir. Toplam
1280 tad goncası içerir. IX. Kranial
sinir tarafından inerve edilir.
Filiform papillalar dil sırtını örten
küçük koni şeklinde olan ve genelde
tad goncası içermeyen papillalar
Dilde toplam 10 000 kadar tad
goncası bulunmaktadır
33. 33
Tad Yolları
Dilin ön 2/3’teki tad goncalarından gelen
duyusal sinir lifleri N. fasialis’in korda
timpani dalı içinde, arka 1/3’den kalkan
lifler ise N. Glossofaringealis içinde
ulaşır
Dil dışındaki diğer alanlardan gelen lifler
beyin sapına N. vagus içinde ulaşırlar
Her iki yanda, bu üç sinir içinde gelen
tad lifleri traktus solitarius
çekirdeğine girmek üzere medulla
oblangatada (MO) birleşirler
34. 34
Tad Yolları
Bu lifler MO’da ikinci nöronlarla sinaps
yapar
Bunların aksonları orta hattı
çaprazladıktan sonra medial
lemniskusta birleşip talamustaki
çekirdeklerinde dokunma, ağrı ve
sıcaklığa duyarlı liflerle beraber sonlanır
İmpulslar daha sonra serebral kortekste
postsentral girusun ayak bölümünde
bulunan tad yansıma alanına giderler
Tadın ayrı bir kortikal yansıma alanı
yoksa da postsentral girusun yüzden
gelen deri duyularına hizmet eden
bölümünde de temsil edilmektedir
35. 35
Temel Tad Şekilleri
İnsanlarda tatlı, ekşi, acı, tuzlu ve
umami olmak üzere 5 temel tad
bulunur
Acı maddeler dil kökünde “tadılırken”
ekşi dilin kenarı boyunca tatlı dil
ucunda, tuzlu dil sırtının ön kısmında
ve umami tadı dil köküne yakın bir
yerde tadılır
Ekşi ve acı tad damakta da alınmakta
olup bu bölgede tatlı ve tuzluya da bir
miktar duyarlılık gösterir
Farinks ve epiglot bu 5 duyu
modalitesinin tümünü alabilmektedir
36. 36
Temel Tad Şekilleri
‘Umami', Japonca bir kelime ve 'tadı güzel'
demek
'Umami', tatlı ve tuzlu arasında, yağlı ve biraz
da eti çağrıştıran bir tat ve geniz tarafından
duyusu alınmakta
Glutamin asidi veya glutamat içeren
yiyeceklerde 'umami' tadı bulunuyor
Protein açısından zengin yiyeceklerde, et,
balık, olgun domates, peynir, bazı sebzeler
ve anne sütünde glutamat veya glutamin
asidine rastlanıyor
37. 37
Reseptörün Uyarılması
Tad reseptör hücreleri, ağız sıvılarında
çözünmüş maddelere yanıt veren
kemoreseptörlerdir
Bu maddeler reseptör hücrelerinde
jeneratör potansiyelleri uyandırır ve
bu potansiyeller de duyu nöronlarında
aksiyon potansiyelleri oluşturur
Moleküllerin jeneratör potansiyelleri
oluşturmada kullandığı yol tad
modalitelerinin birinden diğerine değişiklik
gösterir
38. 38
Reseptörün Uyarılması
Tuzlu tad uyarılar için Na+’un pasif,
kapılanmamış apikal kanallardan hücre içine
akışı ile tuz reseptör hücrelerini depolarize
eder
Zira Na+ kanal blokörü bir diüretik olan
amiloridin tuz tadını alma yeteneğini
ortadan kaldırır
Ekşi tad veren asitler ise H+ ile apikal K+
kanallarını bloke ederek reseptör hücrelerini
depolarize ederler
Tatlı duyusu veren maddeler zar
reseptörlerine bağlanıp Gs yolu ile adenilat
siklazı aktive ederek hücre içi cAMP’de bir
artışa neden olur
cAMP, tad hücrelerinin bazolateral zarları
üzerindeki K+ iletkenliğini azaltmak üzere
protein kinaz A yoluyla etki yapar
39. 39
Reseptörün Uyarılması
Acı duyusu diğerlerinden farklı
özellik gösterir
Acı maddeler, endoplazmik
retikulumda Ca2+ salınmasını
tetiklemek üzere G proteini ile
kenetlenmiş reseptörler ve
fosfolipaz C yoluyla etki
yapmaktadır
Umami tadı G proteinine bağlı
reseptörler tarafından algılanır.
L-glutamat bu reseptörlerin
uyarıcısıdır. T1R1/T1R3
reseptörlerin uyarılması impuls
doğmasına neden olur
40. 40
(a) Tuzlu:
TRP ion channel
(b) Ekşi:
TRP ion channel
Reseptörde
Uyarılma
Mekanizması
44. 44
Reseptörün Uyarılması
Son zamanlarda yapılan çalışmalarda, α-gusdusin adı verilen yeni bir G
protein α-altbirimi izole edilmiş ve bunun tad goncalarında bulunduğu
gösterilmiştir
Bu madde transdusinlere benzemektedir
Tad moleküllerini bağlayan bir proteinin (TBP) varlığı son zamanlarda yapılan
çalışmalarda tespit edilmiştir
Bu protein vallat papillalar etrafındaki yarığa mukus salgılayan Ebner
bezleri tarafından üretilmektedir
Muhtemel fonksiyonu, OBP’ye benzer bir yoğunlaştırma ve taşımadır
45. 45
Tad Eşiği ve Şiddet Ayrımı
İnsanlarda tad şiddetindeki farkı
ayırdedebilme yeteneği tıpkı koku
şiddetinin ayırdedilmesinde olduğu
gibi nisbeten kabadır
Tad şiddetinde bir değişiklik
olduğunu farkedilebilmesinden önce
tadılan maddenin yoğunluğunda
%30 değişiklik olması gerekir
Tad goncalarının yanıt verdiği
maddelerin eşik yoğunlukları söz
konusu maddeye bağımlı olarak
değişiklik gösterir
46. 46
Temel Tad Duyuları
EKŞİ:
Asitler ekşi tadılır. Reseptörü
uyaran şey asidin anyonundan çok
H+ dur
Herhangi bir asit için ekşilik genelde
H+ yoğunluğu ile orantılı iken,
organik asitler çoğunlukla aynı H+
yoğunluktaki mineral asitlerden
daha ekşi olarak algılanır
Bu durumun muhtemel nedeni bu
asitlerin hücrelere mineral
asitlerden daha hızlı sızmalarıdır
47. 47
Temel Tad Duyuları
TUZLU:
Tuzlu tad Na+ tarafından oluşturulur
Bununla beraber NaCl göre, Na-asetat veya Na-
glukonatlar daha tuzlu tad verirler
Bunun nedeni Na+, hücrelerin bazalinde Na+-K+
ATP’az ile dışarı pompalanırken Cl- iyonlarının
reseptör hücre hiperpolarizasyonunu
sınırlamasıdır
Bazı organik bileşikler de tuzlu tad verirler;
örneğin liziltaurin ve ornitiltaurin dipeptidleri
tuzlu tadda olup ağırlık olarak liziltaurin NaCl’den
çok daha fazla güçlüdür
48. 48
Temel Tad Duyuları
ACI:
Acı tadı analiz için genelde kullanılmış olan
madde kinin sülfattır
Bu bileşik 8 µmol/L yoğunlukta farkedilirken
striknin hidroklorürün eşiği daha
düşüktür
Diğer organik bileşikler özellikle morfin,
nikotin, kafein ve üre acı tad verirler
Mağnezyum, amonyum ve kalsiyumun
inorganik tuzları da acıdır
Bu tad katyona bağımlı olduğundan acı tad
veren maddelerin molekül çatıları arasında
herhangi bir belirgin ortak özellik bulunmaz
49. 49
Temel Tad Duyuları
TATLI:
Tatlı maddelerin çoğu organiktir
Sükroz, maltoz, laktoz ve glukoz bunların en iyi
bilinen örnekleri ise de polisakkaritler, gliserol,
bazı alkol ve ketonlar ve kloroform, berilyum
tuzları ve aspartik asitin çeşitli amidleri gibi bir
grup bileşik de tatlı taddadır
Sakkarin ve aspartam gibi yapay tadlandırıcılar
diyet uygulamasında tadlandırıcı ajan olarak
kullanılırlar
Bu maddelerin çok küçük miktarları bile
tatlandırmak için yeterlidir
Kurşun tuzları da tatlıdırlar
50. 50
Lezzet
Ağızlarının tadını bilen kişiler
tarafından aranan hemen hemen
sonsuz türde tadların büyük
bölümü 5 temel taddan üretilir
Bazı durumlarda arzu edilen bir
tad ağrı uyarısına ait bir eleman da
(örneğin “acı”salçalar) içerir
Buna ek olarak gıda tarafından
oluşturulan genel duyguda koku
önemli bir rol oynarken gıdaların
kıvamı ve sıcaklığı da bunların
lezzetine katkıda bulunur
51. 51
Değişkenlik ve Ard-Etkiler
5 temel tad goncasının dağılımında çeşitli türler ile aynı türün
bireyleri arasında önemli değişkenlik görülür
İnsanlarda ilginç bir değişkenlik feniltiokarbamit (PTC) tadını
alma yeteneğinde gözlenir
Seyreltik çözelti halinde iken PTC beyaz ırkın yaklaşık %70’de ekşi
tad verirken geri kalan %30 için tadsızdır
PTC tadının alınmaması otozomal çekinik karekter halinde katılır
Bu özelliğin analizi insan genetik çalışmalarında oldukça değer taşır
52. 52
Değişkenlik ve Ard-Etkiler
Tad, görsel ard-hayaller ve kontrastlara bir ölçüde
benzeyen ard-reaksiyonlar ve kontrast fenomenleri
de içeren duyulardır
Bunların bir kısmı kimyasal “oyun”lar ise de
diğerleri gerçek merkezi fenomenler olabilirler
Bir bitkide, tad değiştirici bir protein olan
mirakülin keşfedilmiş olup dile uygulanan bu
madde asitleri tatlı hale getirir
İnsan dahil bütün hayvanlar yenilen gıdayı bir
hastalık izlemişse yeni gıdalara karşı çok güçlü
kaçınma reaksiyonu geliştirirler
Zehirlenmeden korunma açısından bu tür bir
kaçınmanın hayatta kalma yönünden değeri çok
belirgindir
53. 53
Anomaliler
Tad anomalileri arasında agosia (tad duyusu yokluğu), hipogosia
(tad duyarlılığında azalma) ve disgosia (tad duyusu bozukluğu)
bulunur
Çeşitli bir çok hastalık hipogosiaya neden olabilir
Sülfidril grupları içeren kaptopril ve penisilamin gibi ilaçlar tad
duyusunda geçici kayba neden olurlar
Sülfidril bileşiklerin bu etkisinin nedeni bilinmemektedir