2. Bellek, insanların günlük yaşamlarını
sürdürebilmeleri, öğrendikleri uyumsal
davranış kalıplarını gerektiğinde
gösterebilmeleri için gereklidir.
Bellek süreci olmasaydı okuyamaz,
konuşamaz, yazamaz, karşılaştığımız insanın
kim olduğunu bilemez, koyduğumuz bir
nesnenin yerini daha sonra bulamazdık.
3. Bellek süreci dar anlamda öğrenilenin
depolanması olarak düşünülebilir.
Belleğin tanımı : Öğrenilen bilgilerin ve
yaşantıların değerlendirilmesi, işlenmesi,
kodlanması, zihinde depolanması ve
gerektiğinde anımsanması işlevidir.
Bellek tek bir işlev değil, bir işlevler
bütünüdür.
4. Algılama, öğrenme, kodlama (kaydetme),
depolama ve anımsama işlevlerini kapsar.
Bu işlevlerdeki bozukluklar bellek
bozukluğuna yol açar.
Her yaşantı, öğrenilen her bilgi, her davranış
yeni yaşantılara temel hazırlar.
Bellek işlevlerinden biri olan anımsama,
öğrenme için zorunludur.
5. Öğrenme ve bellek arasında ayrılmaz bir ilişki vardır.
Bellek içerikleri beynin herhangi bir alanında
yerleşmemiştir, soyut bir yapıdır.
Beyindeki ilgili nöronlar bellek depolanması için
değişebilir bir potansiyele sahiptir.
Belleği oluşturan işlevler birbirinden bağımsız
değildir.Bunların hepsi bir arada uygun etkinlikler
göstererek bellek işlevlerini ortaya çıkarırlar.
6. Belleğin Özellikleri
Bellek kapasitesi: Belleğin türden türe, insandan
insana değişen belli bir kapasitesi vardır. Evrim
basamağında yükseldikçe diğer zihinsel etkinliklerde
bir artış görüldüğü gibi, bellek işlevlerinde de bir artış
görülür.
Yüksek düzeydeki canlılarda bellek kapasitesi alt
düzeydeki canlılardan daha geniştir.Genel olarak
edinilmiş davranışları fazla olan türlerin daha geniş
bellek kapasitesine sahip olduklarını söyleyebiliriz.
7. Her türde bellek belirli bir yükten fazlasını
taşıyamaz.
Ancak insanda bellek, onun tüm yaşamı
boyunca öğrenebileceği bilgilerden çok daha
geniş bir kapasiteye sahiptir.
8. Bellek içeriği: Bellek deposuna aktarılan,
insanın yaşayarak öğrendiği her şey, duygular,
algılar, düşünsel etkinlikler bellek içeriğini
oluşturur.
Burada yaşantıların kodlanarak saklanması
önemlidir.
9. Bellek ve bilinç ilişkisi: Bellek ve bilinç
işlevleri birbiriyle ilişkilidir.
Bellek deposundan çağrışım yoluyla bilince
çağrılan içerikler bilinç alanına girerek zihinsel
etkinlik gösterirler ve daha sonra bellek
deposuna geri dönerler.
10. Çağrışım: Bazı iç ve dış uyaranlar ( duygu, düşünce,
algı, nesne, olay) kendileriyle ilgili bilgileri ve
davranış kalıplarını harekete geçirerek bunları bilinç
alanına sokarlar.Bu olguya çağrışım denir.
Bir anlamda çağrışım, bellek deposundaki içeriklerle
yeni uyaranların bütünleştirilmesi, aralarında anlamlı
bir bağ kurulmasıdır.
Çağıranla çağrılan nitelik arasında yakınlık,
benzerlik, zıtlık ilkelerine uygun bir ilişki bulunur.
11. Anımsama: Eskiden yaşanmış, öğrenilmiş ve
bellekte depolanmış içeriklerin bilinç alanına
çıkarak yeniden yaşanması ve davranışları
etkilemesi olgusudur.
Anımsamada çağrışım olgusunun önemi
büyüktür.Anımsamayı kodlama süreci, ortam
ve bireyin ruhsal durumu etkiler.
12. Unutma: Bellek deposundaki içerikler
zamanla güç anımsanır ya da hiç
anımsanamaz.Unutmada pekiştirmenin
olmaması, bireyin ruhsal durumu, içeriğin
duygusal yükü önemlidir.
Buradaki temel fizyolojik süreç, daha önce
kurulmuş olan koşullu reflekslerin
kaybolmasıdır.
13. Bellek transferi: Belleğin kuşaktan kuşağa
aktarıldığı öne sürülmektedir.İnsanlar
açısından kültür, onların ortak belleğidir.
Sinir sistemi çok basit olan planaryalarla
bellek transferi alanında birçok çalışma
yapılmıştır.
Öğrenme sürecinde protein ve RNA yapımında
artış saptanmıştır.
14. Bellek Nörofizyolojisi
Yapılan çalışmalar bellek işlevlerinden
nöronların ve sinapslardaki fizyolojik
değişmelerin sorumlu olduğunu göstermiştir.
Nöronların arasını dolduran ve sinir akımını
iletmeyen glia hücrelerinin de bellek
işlevlerinde önemli rolünün olduğu kabul
edilir.
15. Elektrofizyolojik yaklaşım:
Bu yaklaşım nöronlar arasındaki ilişki
üzerinde durur.
Hayvanların beyinlerine elektrod yerleştirilip
sinapslarda oluşmuş olan bağlantılar elektrik
akımıyla kesildiğinde, öğrenilen bilgiler ve
davranışlar unutulur.
16. Biyokimyasal yaklaşım: Çeşitli araştırmalar
öğrenme sırasında protein ve RNA yapımının
arttığını, öğrenilenlerin proteinler halinde
depolandığını göstermiştir.
Beyinde bellek işlevlerinden sorumlu bir alan
gösterilememekle birlikte, yapılan çalışmalar
korteksin, hipokampusun ve temporal lobların
bilginin depolanmasında ya da anımsanmasında
önemli olduğunu göstermiştir.
17. Belleğin İşlevleri
Saptama: Bireyin çevresinde olan bitenleri
tanımasını ve bellemesini gösterir.Kısa süreli bir
bellek işlevidir.Saptama yetisinin normal olarak
işlemesi için dikkatin sağlam olması gerekir.
Saklama:Bellek deposuna alınan bilgilerin bir
bölümü yaşam boyu saklanırken, bir bölümü
unutulur; bu iki işlev bir arada yürür.İçerikler
ayrıntıdan başlayarak bulanıklaşır ve yavaş yavaş
silinir.
18. İnsanda bellek kapasitesi çok geniş olmakla
birlikte yine de sınırlıdır.
Anımsama: Bellek deposundaki bilgilerin
çağrışım yoluyla bilinç alanına getirilerek
yeniden yaşanması ve davranışları
etkilemesidir.Anımsama işlevi bireyden bireye
farklılık gösterir.
19. Bütünleştirme: Bellek deposunda yer alan
içerikler aralarındaki ilişkilere göre bir araya
getirilerek bir bütün oluşturulur.
20. Bellek Türleri
Kısa süreli bellek: Öğrenilen bilgilerin çok
kısa süre, birkaç dakikaya kadar tutulduğu
belleği gösterir.
Çevremizdeki her uyaranı algılayamadığımız
için, bazı uyaranlar kısa süreli belleğe hiç
girmez.
Bu tür bellekte dikkat süreci çok önemlidir,
dikkat bozuksa kısa süreli bellek de bozuktur.
21. Bu bellek türünde de kodlama, saklama, zihne
geri getirme işlevleri işler.
Kısa süreli belleğin kapasitesi çok kısıtlıdır,
ortalama 7 +/- 2 birim olarak ifade edilir.
Birim sayısı fazla olduğunda, birimler küçük
gruplar halinde kümelendirilir.
Örneğin bir telefon numarası kısa süreli
bellekte küçük gruplar halinde tutulur.
Kısa süreli bellek biyofizik bir süreçtir.
22. Uzun süreli bellek: Dakikalar, saatler, günler,
aylar ya da yıllar boyu süren anılarla ilgili
bellek türüdür. En kısa süre olarak 30 saniye
geçtikten sonra anımsanan her bilgi uzun süreli
belleğe girmiş demektir.
Bir bilginin uzun süreli belleğe girmesi protein
yapımıyla olur, bu nedenle uzun süreli bellek
biyokimyasal bir süreçtir.
23. Kısa süreli depodan aktarılan bilgiler burada
depolanır, anımsanır.
Genel olarak bellek kapasitesi dendiğinde uzun
süreli belleğin kapasitesi anlaşılır.
Bu tür bellekte de kodlama, depolama, zihne
geri getirme işlevleri aynı biçimde işler.
24. Kısa ve Uzun Süreli Bellek
Arasındaki Farklar
Kısa süreli bellekte işitsel ve görsel kodlama
(biyofizik süreç), uzun süreli bellekte anlamsal
kodlama ( biyokimyasal süreç) önemlidir.
Kısa süreli belleğin depolama kapasitesi 7 +/-2
birim, uzun süreli belleğin depolama kapasitesi
ise çok büyüktür.
Uzun süreli bellekten zihne geri getirme işlemi
hata yapmaya eğilim gösterir.
25. Bellek Bozuklukları
Beynin işlevlerini geçici ya da kalıcı olarak
bozan ateşli hastalık, metabolik bozukluklar,
kafa travması, alkol, ilaç, bazı ruhsal
bozukluklar gibi durumlarda bellek
işlevlerinde bozukluklar görülür.
26. Amnezi: Bir yaşantıyla ilgili bilgilerin geçici
ya da kalıcı olarak bellekten
silinmesidir.Sözcük anlamı unutma ya da
anımsayamamadır.
Bu terim anımsama azlığını (hipomnezi) da
kapsar.
27. Anterograd amnezi:Yaşanan bir olayın ardından
gelen kısa ya da uzun bir süreyi ve bu sürede olanları
anımsayamamadır.
Bu amnezi türünde saptama işlevi bozuktur
Retrograd amnezi: Yaşanan bir olayın öncesindeki
olayları anımsayamamadır.Bu amnezi türünde
saklama işlevi bozuktur. (Kafa travması geçirenlerde
görülen geçmişi ya da geçmişteki belli bir dönemi
anımsayamama gibi)
28. Retro-anterograd amnezi: Bir olayın
öncesindeki ve sonrasındaki belli bir dönemi
ve bu dönemdeki olayları anımsayamamadır.
Korsakof psikozunda ve elektrokonvulsif
tedavi uygulananlarda görülür.
29. Hipermnezi: Aşırı anımsama kapasitesini
gösterir. Bu durum duygusal nitelikteki bazı
olaylarla ya da dönemlerle sınırlıdır. (Manik
nöbet, paranoid bozukluk, obsesif-kompulsif
bozukluk gibi ruhsal bozukluklarda görülür)
Paramnezi: Anımsama bozukluğu nedeniyle
ortaya çıkan bellek çarpıtmalarıdır.Bunlar
yoğun anksiyeteye karşı bir savunma olarak
düşünülür.
30. Masallama (Konfabulasyon): Bellekteki
boşlukların bilinçdışı olarak düşsel ya da
gerçekdışı yaşantılarla doldurulmasıdır.Kronik
alkol kullanımında ve bunama başlangıcında
tipiktir.
Deja-vu: Bireyin ilk kez gördüğü bir şeyin,
geçmişteki bir görsel yaşantıyla aynı olduğu
biçimindeki görsel tanıma yanılsamasıdır.
31. Jamais-vu: Bireyin daha önce yaşadığı
olayları yaşanmamış gibi kabul etmesidir.