1. AÇIK VE UZAKTAN
ÖĞRENME
Öğrenme ve Öğretim Kuramları
HAZIRLAYAN: ÖZGE KÖSE 18318271083
BÖLÜM: İNGILIZCE ÖĞRETMENLIĞI
DANIŞMAN: DOÇ. DR. AGAH TUĞRUL KORUCU
2. Yeniliğin Yayılımı Kuramı – Everett Rogers
Yeniliklerin yayılımı kuramı, toplulukların yenilikleri nasıl kabul ettiğini
açıklamayı amaçlamaktadır. Burada yenilikten kasıt; yeni olarak tanımlanan
herhangi bir fikir, davranış veya nesnedir. Yeniliklerin yayılımı kuramı sosyal
değişim süreciyle ilgili üç değerli fikir sunmaktadır:
Yeniliklerin yayılması için niteliklerin ne olduğu
Birebir görüşmelerin ve akran ağlarının önemi
Farklı kullanıcı kesimlerinin ihtiyaçlarını anlama
3. Bu teoriye adını veren Rogers’a (1995) göre yenilikler dört aşamadan oluşmaktadır: buluş
(yenilik), sosyal sisteme yayılım (veya iletişim), zaman ve sonuçlar. Buluş veya yenilik bir
birey tarafından algılanan düşünce veya uygulamadır. Sosyal sitem veya iletişim kanalları
aracılığı ile bu yenilik yayılır. Daha sonra yeniliğe uyum süreci başlar. Yeni fikir ve yeniliklere
uyum süreci ya da yenilikleri kabul etme, zamana bağlı olarak kişiden kişiye değişmektedir.
Ryan and Gross (1997) bu kişileri 5 kategoride incelemektedir[1]:
· Yenilikçiler (innovators): Karmaşık teknik bilgiyi uygulama ve anlama
yeteneği olanlar (%2,5)
· Çabuk benimseyenler (early adapters): Birçok sistemdeki en büyük
fikir liderleri (%13,5)
· Erken çoğunluk (early majority): diğerleri ile sık etkileşim kuranlar
(%34)
· Geç çoğunluk (late majority): dikkatli ve şüpheli olanlar (%34)
· Yavaş ilerleyenler (laggards): yeniliklerden kuşku duyanlar (%16)
4. Teoriye dair araştırmalar ise temelde dört temel bileşene
odaklanmaktadır:
1. Bir yeniliğin uyum sürecine etki eden karakteristik özellikler,
2. Bireylerin yeni bir fikre, ürüne veya uygulamaya uyum sağlamayı
düşünürken oluşan karar verme süreci,
3. Bir yeniliğe muhtemelen (büyük ihtimalle) uyum sağlayan bireylerin
karakteristik özellikleri,
4. Bir yeniliğe uyum sağlayan bireyler ve toplum için oluşan sonuçlar
Teoride medya yoluyla kitlelere etki eden güçlü duygular açıklanmaktadır.
Yeni fikirler ve yenilikler insanları korkutabilir ve hayal kırıklığına uğratabilir. Bu
korku nedeniyle yeni fikirler çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanır. Geleneksel
eğitimden teknolojiye dayalı öğrenme-öğretme sürecine katılan kişiler de
benzer zorluklarla karşılaşmaktadır.
5. Dokuz Adım Kuramı - Robert Gagné
Robert Gagné, 1960’lı yıllarda yeni davranışçı akımın temsilcilerinden biri
olarak kabul edilmekle birlikte, sonraki yıllarda bilgiyi işleme kuramcılarının
öncülerinden biri olmuş, davranışçı yaklaşımın ilkeleri ile bilgi işlem süreci
yaklaşımının ilkelerini birleştirmiştir. Gagné öğrenmeyi hem ürün hem de
süreç olarak ele almıştır. Gagné bilgi işlem süreci modeline paralel olarak
bir öğretme modeli geliştirmiştir. Modele göre öğretimin düzenlenmesinde
sırasıyla dokuz basamak yer almalıdır.
6. 1) Dikkati Çekme: Öğrenmenin en iyi şekilde gerçekleşmesi için öğrencinin
dikkatini çekecek materyaller tasarlanmalıdır. Öğretmen bu hedef
doğrultusunda görsel(resim, film vb) ve sözel(fıkra vb) unsurlardan
yararlanabilir. Öğrenciler hakkında bilgiler edinip onların dikkatinin
dağılmaması için onların ilgisini çekecek sorular yöneltmeli ve onları da konuya
ortak edip soru ve görüşlerini dile getirmeleri sağlanmalıdır. Böylece öğrenme
en iyi şekilde gerçekleşecektir.
2) Hedeften Haberdar Etme: Öğretmen öğretime başlamadan önce öğrencilere
dersin içeriği hakkında genel bir bilgi vermelidir. Böylece öğrenci ne öğrenmesi
gerektiği hakkında güdülenmiş olur ve konu dışına çıkmaktan kurtulur. Derste
neyin öğrenilmesi gerektiği hakkında az çok bilgi edinmiş olur ve ona göre
kendini odaklar. Böylece dersi kavram çatışmasına düşmeden daha kısa
zamanda öğrenir.
7. 3) Ön Bilgilerin Hatırlatılması: Kısa süreli bellekteki bilgilerin uzun süreli
belleğe anlamlı bir şekilde kodlanabilmesi için önbilgilerle anlamlandırılması
gerekir. Bunun için öğrenciye bilgi verilmeden önce ön bilgilerin ortaya
çıkarılması sağlanmalıdır. Böylece öğrenci daha kolay neden sonuç ilişkisi
kurabilir. Öğretmen, öğrencilerin daha önce kazanmış oldukları bilgileri soru
sorarak, açıklama yaptırarak, tartışarak ortaya çıkarabilir.
4) Uyarıcı Materyalin Sunulması: Dersin içeriğini sunarken daha etkili ve daha
verimli bir öğretim sağlamak için stratejilerin kullanılması gerekir. Öğrenciyi
hedefe ulaştıracak materyaller doğru seçilmelidir. Bu materyaller öğrenmeyi
kolaylaştıracak cinste olmalıdır.
Öğrenci böylelikle sunulan önbilgilerle karşılaştırır, anlamlandırır ve uzun süreli
belleğe kodlamaya çalışır.
8. 5) Öğrenciye Yol Gösterme: Öğrenciye yol gösterme öğrenme açısından oldukça
önemlidir. Öğrenme ortamında öğrencilerin yanlış davranışlar kazanmaması ve
başarılı olmalarının sağlanması için onlara rehberlik edilmesi gerekir.
Bunun için öğrenciye neyi nerede ne zaman ne şekilde yapılacağı nasıl kodlama
yapılması gerektiği yeni bilgilerin hangi ön öğrenmelere birleştirileceği
konularında ipuçları verilmelidir.
6) Davranışı Ortaya Çıkarma: Öğrenciye yeni davranışlar öğretildikten sonra bu
davranışın ne derece kazandıklarının yoklanması gerekmektedir. Öğrenciye yazılı
sözlü sorular sorarak davranışı test edilmelidir. Konuyu kavradığı hissedilen
öğrenciye yap, çiz, söyle gibi ifadelerle öğrendiği davranışa dönüştürülmesi
istenir. Böylece öğrencinin kendisini de görmesi sağlanmış olur.
9. 7) Dönüt – Düzeltme Verme: Bu aşamada öğrencinin kazanması gereken
davranış ne ise onu yapması beklenir. Öğrenci gösterdiği davranışın doğruluğu
hakkında bilgi almak ister. Öğrenci gösterdiği davranışın doğru olduğunu
öğrenirse davranışı pekiştirir ve öğrenmeye karşı güdüsü artar. Davranışın
yanlış olduğunu öğrenirse hatasını düzeltir ve o davranışı bir daha
tekrarlamamaya özen gösterir. Öğrencinin kazanması gereken davranış ne ise
onu yapması beklenir.
8) Değerlendirme: Öğrenmenin sonunda her bir öğrencinin istendik davranışı
ne derecede kazandığının belirlenmesi gerekir. Öğretimsel olayların
verimliliğini değerlendirmek için beklenen hedeflerin gerçekleşip
gerçekleşmediği sınanmalıdır.
Yapılan değerlendirmeler sonucunda öğrenmenin ne derece gerçekleştiği
gözlenir ve öğrenciler sonuçlar hakkında bilgi verilerek gerekirse tamamlama
eğitimi yapılır. Değerlendirme öğrencilerin düşünme, anlama, sorgulama, ilişki
kurma, analiz-sentez yapma becerilerini geliştirme düzeyini ölçmek için
yapılmaktadır.
10. 9) Öğrenilenlerin Kalıcılığının ve Transferinin Sağlanması: Bir konuda uzmanlığı
geliştirmek için yeni bilgilerin başka alanlara da uygulanması gerekir.
Öğrenmenin ilk oluşumundan hemen sonra, öğrenciye öğrenmeyi güçleştirici
nitelikte alıştırma, örneklendirme, proje vb. ödevler verilmelidir. Öğrenilen
davranışların aralıklı olarak tekrar edilmesi kalıcılığı büyük oranda etkiler.
Öğrenilenlerin başka alanlara geçişini sağlamak için öğrenilenlerin yeni
durumlarda kullanılması, öğrencilerin problemlerle karşı karşıya bırakılması
yararlı olur.
11. İkili Kodlama Kuramı – Allan Paivio
Kuram temel olarak kısa süreli belleğe ulaşan uyarıcıların burada sözel ve
sözel olmayan iki alt birimde işlem görmeleri düşüncesine dayamaktadır.
Kuramda, sözel olmayan kanal, “görsel kanal” olarak adlandırılmaktadır.
Kurama göre bir yazının görüntüsü ya da sesi, sözel kanal yolu ile kısa
süreli belleğe iletilir ve sözel alt biriminde işlenir. Diğer taraftan sözel bilgi
içermeyen görüntüler ise sözel olmayan görsel kanal ile kısa süreli belleğe
iletilir ve görsel alt biriminde işlenir.
İkili kodlama kuramına göre bu iki alt sistemin birlikte kullanımı
öğrenmeyi olumlu yönde etkilemektedir.
Diğer bir deyişle ikili kodlama kuramına göre; hem sözel hem de görsel
bilgi içeren öğretim materyalleri, yalnızca sözel ya da yalnızca görsel bilgi
içeren materyallerden daha etkilidir.
Ayrıca görsel kanal aracılığı ile sunulan içerik, sözel kanal aracılığıyla
sunulan içerikten daha iyi hatırlanmaktadır.
12. Çoklu ortam teknolojileri öğretimde giderek artan bir kullanım alanı
bulmuştur. Araştırmacılara göre, çoklu ortam yazılımlarının başarısı bu
ortamların birbirini tamamlayacak şekilde işe koşulmasından
kaynaklanmaktadır. Çoklu ortam tasarımlarına kuramsal çerçeve sağlayan
İkili Kodlama Kuramı, aynı bilginin birbirini destekleyen farklı biçimlerde
kodlanmasının, öğrenmede verimliliği ve etkililiği artıracağı varsayımına
dayanmaktadır. Bu konu ile ilgili yürütülmüş pek çok araştırma, ikili
kodlamanın akademik başarı üzerinde anlamlı bir etkisi olduğunu
göstermiştir. Paivio tarafından oluşturulan bu kuram, sözel ve sözel
olmayan kodlamalar sisteminin yapısal ve işlevsel özelliklerine dayanarak
bilginin nasıl işlendiğini, kodlandığını, hatırlandığım tanımlamaktadır. Sözlü
içerik, görsel içerik ile birlikte sunulduğunda öğrenme daha etkili ve verimli
duruma gelmektedir. İkili Kodlama Kuramı'ndan yararlanarak, Mayer'in
geliştirdiği Çok Ortamlı Öğrenmede Bilişsel Model, üç önemli bilişsel süreci
tanımlamaktadır: Bilgileri seçme, düzenleme ve bütünleştirme. Modelin
rehberlik ettiği bir dizi araştırma sonunda, Mayer, öğrenmeyi destekleyecek
önemli ilkeler önermiştir.
13. Bilgiyi İşleme Kuramı
İnsanın dünyayı anlamada kullandığı zihinsel süreçleri inceler. Bu kuram,
bilgisayar süreçlerini insan öğrenmesinin sürecine benzeterek öğrenmeyi
açıklamaya çalışır. İnsan zihni bilgiyi alır, işler, biçim ve içeriğini değiştirir,
depolar, gerektiği zaman geri getirir ve davranışlar üretir. Tüm bu süreçler
yürütücü kontrol tarafından denetlenmektedir. Bu kuramın cevap aradığı
dört temel soru vardır:
Yeni bilgi dışarıdan nasıl alınıyor?
Alınan bilgi nasıl işleniyor?
İşlenen bilgi nasıl saklanıyor?
Depolanan bilgi, ihtiyaç duyulduğunda nasıl geri getiriliyor?
14. Bilgiyi işleme kuramına göre üç tür bellek vardır. Bunlar ; duyusal kayıt, kısa
süreli bellek, uzun süreli bellek.
1) Duyusal Kayıt: Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları yolu ile duyusal
kayıda gelirler. Duyusal kayıdın kapasitesi çok geniş olmasına karşın bilginin
kalış süresi çok kısadır. Ancak dikkat ve algı süreçleri ile bu bilginin bir kısmı
alınır ve kısa süreli belleğe gönderilir.
2) Kısa Süreli Bellek: Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda ayrılan
bilgi , sistemin ikinci öğesi olan kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin
hem bilgi tutma süresi, hem de kapasitesi sınırlıdır.
3) Uzun Süreli Bellek: Bilgiyi işleme modelinde bilgiyi, özellikle iyi öğrenilmiş
bilgiyi, uzun süre saklayan kısmına uzun süreli bellek adı verilmektedir.
Ashcraft (1989) uzun süreli belleği, kitaplara milyonlarca girişi olan bir
kütüphaneye benzetmektedir. Düzenlenmiş bilgiler, gerektiğinde kullanıma
hazır olarak beklemektedir. Uzun süreli bellek, bilgiyi her istendiğinde
kullanılmaya izin veren bir ağa sahiptir. Kapasitesi sınırsızdır, bazı kestirimlere
göre, sınır bir milyondan fazladır ve bazı olaylar sonsuza dek kalmaktadır.
15. Ters Yüz Öğrenme (Flipped Learning)
Ters yüz edilmiş öğrenme (flipped learning veya inverted learning), son birkaç
yılın yükselişteki eğitim modelidir ve bugüne kadar daha çok ilk ve ortaöğretim
basamaklarında uygulanmaktadır. Ters yüz edilmiş öğrenmenin amacı, ders
konularının önceden kaydedilerek öğrencilere dijital ortamda sunulmasıdır. Bu
sayede öğrenciler, kendi öğrenme hızlarında ve tarzlarında konuları öğrenebilirler
ve önemli konuları anlamadan atlama olasılıkları büyük oranda düşer. Konuları
kendi kendine öğrenen öğrenciler, sınıf ortamında ise pratik yapma imkanı
bulurlar. Eğitmenler ise sınıf ortamında yürütülen bireysel veya grup aktiviteleri
esnasında, öğrencilerin öğrenme tarzlarını göz önünde bulundurarak,
kişiselleştirilmiş bir yönlendirme sunarlar. Benzer şekilde, yükseköğretim
kurumlarında da ders saatleri, bilginin uygulanmasına odaklanmalıdır. Bu
sayede, eğitmenler öğrencilerinin problem çözme, eleştirel düşünme, inisiyatif
alma gibi 21. yüzyıl yetkinliklerini kazanmalarına daha etkili şekilde yardımcı
olabilir.
16. Araştırmacılar da ters yüz edilmiş öğrenme yaklaşımının pedagojik ve
psikolojik olarak daha avantajlı olduğunu savunur. Çünkü, öğrencilerin kendi
öğrenme hızlarında konuları gözden geçirmesine ve dijital kaynaklardan
çalıştıkları için belirli bir oranda esnekliğe sahip olmalarına olanak tanır. Ters
yüz edilmiş öğrenme yaklaşımı, öğrencilere daha fazla sorumluluk getirir,
böylece öğrenciler bir konu üzerinde yetkinlik kazanmaya yönelik çalışabilir.
Ters yüz edilmiş öğrenme, halihazırda işgücüne dahil olanlara 21. yüzyıl
yetkinlikleri kazandırma potansiyeli nedeniyle de büyük öneme sahiptir.
Sanıldığının aksine, üniversite eğitiminde ters yüz edilmiş sınıflara geçilmesi
maliyetli bir eylem değildir. Ters yüz edilmiş öğrenme modeli, öğrenci merkezli
bir müfredat sağlamanın ve daha fazla öğrenciye etkili bir şekilde ulaşmanın
en düşük maliyetli yollarından biridir. Gelişen teknolojiler, üniversitelerde
uzun yıllardır değişmeyen didaktik ve edilgen öğretim modellerine dinamik bir
alternatif getirmektedir.
17. Ters yüz edilmiş öğrenme modeli, üniversite sınıflarına beş farklı şekilde
entegre edilebilmektedir:
Geleneksel Ters Yüz Edilmiş Sınıflar: Klasik tanımıyla ters yüz edilmiş
sınıflardır. Öğrenciler, derse gelmeden önce dijital kaynaklardan faydalanarak
ders konularını öğrenirler. Sınıfta geçirdikleri zamanda, alıştırmalar sayesinde
temel kavramları pekiştirirler. Öğrenciler, ders esnasında eğitmenlerinden
kişiselleştirilmiş geri bildirim alırken dersten sonra ise öğrendiklerini gözden
geçirerek bilgiyi kalıcı hale getirirler.
Tartışma Odaklı Ters Yüz Edilmiş Sınıflar: Eğitmenler, TED konuşmaları veya
diğer öğretici videoları gibi öğrenme materyallerini sınıfta yüz yüze tartışma ve
fikir alışverişi için zemin hazırlayacak şekilde öğrencilerle paylaşırlar. Sınıfta bir
tartışma ortamı oluşturmak, siyaset bilimi ve işletme gibi tartışma becerileri
gerektiren bölümlerde, konuları derinlemesine analiz edebilmek için çok
yararlıdır.
18. Kanıt Odaklı Ters Yüz Edilmiş Sınıflar: Bu sınıf modeli sürece odaklanır.
Eğitmenler, kendi faaliyetlerini adım adım videoya kaydederek öğrencilerle
paylaşırlar. Öğrenciler bu içeriği kendi öğrenme hızlarında gözden geçirirler
ve sınıf ortamında, tıpkı bir laboratuvar deneyinde olduğu gibi, aynı
aktiviteden eğitmenlerinin elde ettiği sonucu almaya çalışırlar.
Grup Odaklı Ters Yüz Edilmiş Sınıflar: Öğrencilerin, diğerleriyle etkileşim
kurarak öğrenmeleri hedeflenir. Öğrenciler dersten önce eğitmenlerinin
vermiş olduğu video veya diğer dijital kaynaklardan faydalanarak konuları
gözden geçirir ve sınıfta ekipler halinde çalışarak konuyu pekiştirirler. Bu sınıf
modeli, öğrencileri birbirlerinden öğrenmeye teşvik eder. Ayrıca, sınıf
arkadaşlarına bilgi aktarabilmeleri için öğrencilerin konuları sıkı bir şekilde
kavramalarını gerektirir. Bu sayede hem iletişim ve ekip çalışması gibi beşeri
yeteneklerini (soft skills) geliştirirler hem de spesifik bilgileri daha iyi
pekiştirirler.
19. Sanal Ters Yüz Edilmiş Sınıflar: Bazen sınıfı ters yüz etmek, yüz yüze eğitime
olan ihtiyacı tamamen ortadan kaldırır. Kimi yükseköğretim kurumlarında,
eğitmenler dersleri video materyali olarak öğrencileriyle paylaşmaktadır.
Sonrasında öğrencilerin çevrimiçi ödevleri tamamlaması beklenir. Çevrimiçi
ödev yönetimi platformları aracılığıyla da eğitmenler öğrencilerin ödevlerini
alır ve notlandırırlar.