3. Rogers Değişim Yayılımı
Kuramı
Rogers (1995) teorisinde yeniliği “birey ya da örgüt tarafından yeni
olarak algılanan bir fikir, uygulama ya da nesne” olarak
tanımlamıştır. Yeniliğin, önceden kesinlikle bilinmeyen, tanınmayan
bir kavram ya da dizayn olması gerekmez. Bireyin veya örgütün onu
daha önce kullanmamış olması da yeterlidir.
Yayılma ise “yeniliğin bir sosyal sistemin üyeleri arasında belli
kanallar yoluyla zaman içinde iletilmesi sürecidir”. Rogers (1995)
yayılmanın dört ana öğesini; yenileşme, iletişim kanalları, zaman ve
sosyal sistem olarak tanımlar.
Yenileşme. Yenileşme bilginin algılanması ile başlar, yeniliğe uyum
ya da ret kararı ile sonlanır (Rogers, 1995). Sosyal sistemlerde
uyum sağlayanlar arasında yenileşmenin varoluşuna ilişkin bir bilgi
akışı vardır. Bu süreçte potansiyel uyum sağlayıcılar yeniliği
kullanmanın sonuçlarını öğrenebilmeyi amaçlayan bilgi izleme
davranışları sergilerler
4. Rogers Değişim Yayılımı
Kuramı
Rogers’a göre yeniliklerin yayılımını çözümlemek için 5
temel unsur bulunmaktadır. Bunlar:
1-Yenilik
2-Yeniliğe intibak edenler
3-İletişim kanalı
4-Zaman
5-Toplumsal Sistem’dir.
5. Rogers Değişim Yayılımı
Kuramı
Yenilik; cep telefonu, bilgisayar veya hibrit tohum gibi bir
teknolojik gelişme veya yeni bir ürün olabileceği gibi, bir
kavram veya yaşam biçimi veya evlat edinme gibi bir
kamusal veya yasal bir düzenleme de olabilir. Yenilikleri bir
anlatı içinde canlandıran üç unsur bulunmaktadır. Bunlar:
Yeniliğin biçimi: doğrudan gözlemlenen görünümü ve
yeniliğin özüdür.
İşlevi: sitemin üyelerinin yaşam tarzlarını pozitif etkileyecek
katkıdır.
Anlamı: bir sosyal sistemin üyelerinin sübjektif veya bilişsel
olarak nasıl algıladıklarıdır.
Yeniliğin yayılması bir süreçtir. Kuramda bu süreç bir
zaman serisi içerisinde uyum gösteren bireylerin dağılım
içinde sınıflandırılması ile elde edilen kategorilere göre
değerlendirilir. Sınıflamada ilk % 16 geliştiriciler (innovators)
ve erken benimseyicilerden (early adopters) oluşmaktadır.
% 68’lik en büyük grup ise erken çoğunluk (early majority)
6. Rogers Değişim Yayılımı
Kuramı
Owens (1996: 20)’a göre Rogers’ın modeli tek tek
karar vericiler ile ilgilidir. Süreç üç aşamadan
oluşmaktadır: (1) ön koşullar, (2) süreç, (3) sonuçları.
Yenilik karar süreci ise beş aşamadan oluşmaktadır:
(1) Bilgi (2) İkna (3) Karar (4) Uygulama (5) Onaydan
oluşmaktadır. Sürecin sonucunda yenilik
benimsenecek veya reddedilecektir. Karar sürecini
belirleyen beş unsur bulunmaktadır. Bunlardan ilki
alternatiflerden daha iyi olduğu algısına karşılık gelen
görece avantajdır (relative advantage). İkincisi mevcut
değerler, ihtiyaçlar ve geçmiş deneyimler ile
uyumluluktur (compatibility). Üçüncüsü yeniliğin
anlaşılması ve kullanılmasındaki karmaşıklıktır
(Complexity). Dördüncüsü önceden örnek veya
tanıtım deneylenebilirlikden (trialability), beşincisi
yeniliğin sonuçlarının ne ölçüde göründüğü anlamına
gelen görünebilirliktir (observability).
7. Rogers Değişim Yayılımı
Kuramı
Kuramı tanımlayan iki önemli kavram ise kuramsal temelleri Tarde
ve Simmel’e ait, homofil (homophily) ve heterofildir
(heterophily). Rogers, homofiliyi etkileşimde bulunan birey çiftlerinin
inançlar, eğitim, sosyal statü ve benzerleri gibi belirli niteliklerde
benzerlik derecesi olarak tanımlar. Homofil bireylerin birbirinden
etkilenmeleri daha kolaydır, ama yeniliklerin yayılımı için heterofil bir
yapı gerekir.
Yeniliklerin yayılımı kuramı, bir yeniliğin yayılımındaki başarını, onun
% 100 kabulüne bağlamaktadır. Grubu temsil eden dağılımda bir
kısım, yeniliği reddettiği zaman yayılma başarısız sayılmaktadır.
Çoğu zaman yeni fikirler, teknolojiler ve uygulamalar eskisi ile bir yer
değiştirme ilişkisine girmez, bunun yerine bir eklemlenme ilişkisi
yaşarlar. Yeniliklerin yayılımı kuramı genellikle sağlık ve tarım
planlanması gibi kamu politikalarının uygulama faydaları ile
temellenir. Kuram, görünmez maliyetler ve istenmeyen sonuçları
hesaba katmamaktadır. Diğer taraftan amaçlanan kamusal fayda
bireylerin değişimden olumsuz etkilerini tali kılmaktadır. Kuram,
yeniliğin her zaman iyi olduğu gibi bir yanlılığı taşımaktadır. Kuramın
zayıf taraflarından biri de tek yanlı enformasyon akışına dayanması
ve geri beslemeyi göz önünde bulundurmamasıdır.
8. PAİVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI
Allan Paivio (1971) tarafından geliştirilen İkili
Kodlama Kuramı, birbirinde yapısal ve
işlevsel yönden farklı iki bilişsel alt-sistemle
ilgilidir. İmgelem sistemi sözel olmayan
nesnelerin, sözel sistem ise dile ilişkin
olguların bellekte temsili ve işlenilmesi ile
ilgilenirler. Paivio öğrenmede somut
kelimelerin hem sözel hem de imgelem
sisteminde temsil edilebilmesi olasılıkları
nedeniyle, soyut kelimelere kıyasla daha
avantajlı durumda olduklarını savunmuştur.
Destekleyici kanıtlar, kurama karşı sunulan
9. PAİVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI
Bilgi-işleme sürecine ilişkin araştırmalarda, sözel
bilişsel süreçlere ağırlık verilmesi, sözel olmayan
bilişsel süreçlerin ihmaliyle sonuçlanmıştır. Geçen
yüzyılın ilk yarısında nadiren yürütülen imgelem
(imagery) çalışmaları, araştırma yöntemlerinin öznelliği
nedeniyle eleştiriler almış ve davranışçı akımın
gölgesinde kalmaktan kurtulamamıştır (Paivio, 1986).
1960’lı yılların sonlarında davranışçılığın etkilerinden
sıyrılmaya başlayan psikoloji araştırmaları, bilişsel
süreçlerin araştırılması üzerinde yoğunlaşmıştır.
Paivio’nun 1960’lı yıllarda başlattığı çalışmalar, otuz
yıllık bir çalışma süreci sonunda, sözel ve sözel
olmayan bilişsel süreçlere eşit ağırlık veren İkili
Kodlama Kuramı’nın (İKK) geliştirilmesiyle
sonuçlanmıştır. İkili Kodlama Kuramı (İKK) belleğin biri
dili diğeri ise sözel olmayan algıları temsil eden ve
işleyen, iki alt bilişsel sistemden oluştuğunu
10. PAİVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI
Bilgisayarla öğretim olanaklarının artması ve bilgisayarın
yaygın kullanılmaya başlaması, çok ortamlı öğrenmeyle
birlikte İKK’nı da yeniden gündeme getirmiştir. İKK veya bu
kurama dayanan kuramlar çerçevesinde çok ortamlı öğrenme
konusunda pek çok araştırma yapılmıştır. Bellek
destekleyiciler, problem-çözme, kavram öğrenme, dil öğrenme
ve çok ortamlı öğrenme gibi alanlarda yapılan çalışma
sonuçları kuramın varsayımlarını destekler niteliktedir. Son
yıllarda nörofizyoloji alanındaki araştırmalardan elde edilen
bulgular da İKK’nda öngörülen bilişsel yapıyı doğrular
niteliktedir. Kuramı destekleyen araştırma sonuçları, kurama
verilen önemi artırmıştır. Ancak uygulama alanının
gelişmesiyle birlikte yanıt bekleyen soruların sayısı da
artmaktadır. Yaklaşık 50 yıllık araştırma tarihçesine karşın,
kuramın uygulamaları ve farklı bağlamlarda varsayımlarının
geçerliliğine ilişkin yeni araştırmalara gereksinim vardır. Bu
çalışmada, İkili Kodlama Kuramı’na ilişkin temel bilgiler,
kuramı destekleyen ve desteklemeyen araştırma sonuçları,
kuramla ilişkilendirilebilecek nörofizyolojik bulgular
11. PAİVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI
KURAMIN GELİŞİMİ : Lisansüstü çalışmalarına 1954’de
McGill Üniversitesi’nde danışmanı Dr. Wallace Lambert ile
başlayan Paivio’nun ilk araştırmaları ikidillilikte bilişsel
işlemlerle (bilingual processing) ilgilidir. Dil öğrenmede
çağrışım (associative habit view of language behaviour)
varsayımına göre sıfatların isimlerden önce yer alması
öğrenmeyi olumlu etkilemektedir. Çağrışım çiftlerini
öğrenmede sıfat-isim sıralamasının etkili olduğu varsayımına
şüpheyle bakan Lambert ve Paivio, sıfat-isim ve isim-sıfat
dizilerinin hatırlama açısından farklarını incelemişlerdir (1956).
Araştırma sonuçlarına göre çağrışım çiftlerini öğrenmede
isim-sıfat sıralaması, sıfat-isim sıralamasından daha etkilidir.
Paivio isimlerin sıfatlardan daha somut olduğunu, bu nedenle
isimlerin bellekteki ilgili sıfatların hatırlanmasında destekleyici
birim (memory pegs) olarak kullanılabileceğini ileri sürmüştür.
Bu araştırmadan elde edilen sonuçlar “çağrışım temelli
bellekte, imgelenebilir isimlerin bilişsel destekleyiciliği
varsayımının (conceptual peg hypothesis of imaged-noun
associative memory)” gelişimine önayak olmuştur.
12. PAİVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI
Temel Varsayımlar Kuram birimsel ve sistemsel
düzeyde, belleğin yapısal ve işlevsel özelliklerine
ilişkin bir dizi varsayım üzerine kurulmuştur. Kuramın
temel varsayımları şöyle özetlenebilir: Bellek; dil ile
sözel olmayan nesneler, olaylar hakkındaki bilgileri
sembolize etmek ve işlemek amacıyla, bireysel
deneyimlere paralel olarak gelişen, birbirinden farklı ve
biçime-özel, birbirinden bağımsız olmasına karşın
birbiriyle ilişkili, sözel ve sözel-olmayan (imgesel) iki
sembolik sistem tarafından oluşturulmuştur (Paivio,
1991a) (Şekil-1). Kurama göre sözel ve sözel olmayan
(imgesel) temsili sistemler, organizmanın işlevsel ve
uyumsal davranış amaçları doğrultusunda, çevreden
gelen uyarıcıları işlemek ve düzenlemekle görevlidirler
(Paivio, 1971). Paivio bilişsel yapının anlaşılması için
varsayımlarını sistem ve birimler düzeyinde ayırt
etmiştir (1971, 1986).
13. PAİVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI
Sisteme ilişkin varsayımlar (1971, 1986): ƒSözel ve
imgesel sistemler işlevsel olarak birbirinden bağımsız
ve birbirine bağımlı olarak etkinleşebilirler. ƒSistem-içi
ve sistemler arası birimler arasındaki bağlar kesin
değil, olasıdır. ƒArdışık birimler ve bütünsel (eşzamanlı
algılanan) birimlerin işlevsel özellikleri farklıdır. ƒ
Sembolik sistemin işlevsel özellikleri, sembolik
birimlerde yer alan bilgilerin, bilişsel işlemlerde
kullanılmasına ve davranışa rehberlik etmesine olanak
sağlar. Birimlere ilişkin varsayımlar (1971, 1986): ƒ
Birimler algıya aracılık eden duyu kanallarının
özelliklerini sürdürürler. ƒBirimler algısal-devinsel
benzetimlerdir (perceptual-motor analogues). ƒSözel
birimler ardışık düzenlenmektedir. ƒİmgesel birimler
eşzamanda işlenmeye elverişli birimlerdir. ƒİmgesel
birimler belirli sınırlar içinde anında eşzamanlı-
bütünsel algılamaya sözel birimlerden daha
14. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
Bilişsel öğrenme kuramları, insanın
dünyayı anlamada kullandığı zihinsel
süreçleri inceleyen kuramlardır.
Kuramcılar, gözlenilebilen davranışlara ek
olarak öğrenenin kafasının içinde olup
bitenlerle, yani içsel yapılarla, süreçlerle
ilgilenmektedirler.
15. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
İki temel öğeye sahiptir:
1. Üç tür bellekten oluşan bilgi depoları
2. Bilginin bir depodan diğerine aktarımını
sağlayan içsel, bilişsel etkinlikleri
kapsayan bilişsel süreçlerdir.
Bellek Türleri:
1. Duyusal Kayıt
2. Kısa Süreli Bellek
3. Uzun Süreli Bellek
16. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
Duyusal Kayıt
Çevreden gelen uyarıcılar öğrenenin alıcılarını
yani duyu organlarını etkiler ve duyusal kayıt
yoluyla sinir sistemine girer. Duyu organların her
birine gelen uyarıcıların ilk algılanmalarından
duyusal kayıt sorumludur. Buradaki bilgi, orijinal
uyarıcıyı temsil eden bir yapıdadır. Uyarıcının tam
olarak aynısıdır. Bilgi burada çok kısa
kalabilmektedir. Bir ile dört saniye arasında kalış
süresi değişmektedir. Duyusal kayıtın kapasitesi
sınırsızdır. Bununla birlikte gelen bilgi anında
işlenmezse, çok hızlı bir şekilde kaybolur. Sadece
dikkat edilen sınırlı sayıdaki bilgi kısa süreli
belleğe aktarılabilir. Bilginin duyusal kayıttan
kısa süreli belleğe geçişinde dikkat ve algı
17. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
Kısa Süreli Bellek
Sınırlı miktardaki bilgiyi sınırlı bir zaman
süresi içinde geçici olarak depolar. Bundan
dolayı kısa süreli bellek denir. (7+2 birim)
2. Bilgi burada çok kısa kalmaktadır.
Yetişkinde bu süre 20 saniye kadardır. 3.
Kısaca bir yetişkinde kısa süreli bellek beş
ile dokuz birimlik bilgiyi zihinsel tekrar
yapılmadıkça ancak en fazla 20 saniye
depolayabilmektedir.
18. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
Uzun Süreli Bellek
İyi öğrendiğimiz bilgiyi sürekli olarak
depoladığımız bellek türüdür. Uzun süreli bellek,
nöronlar arasındaki bağlantılarda yani sinapslarda
yapısal değişme ile ortaya çıkmaktadır. Sinapslar
ya güçlenmekte ya da komşu nöronlarla yeni
bağlar, yeni kollar oluşturmaktadır. Beyindeki bu
değişmeler de bilginin uzun süreli bellekte sürekli
olarak kaldığını göstermektedir. Belleğin
kapasitesinin sınırsız olduğu belirtilmektedir.
Öğrenme bir kez gerçekleştiğinde ebediyen
saklandığına ilişkin kanıtlar mevcuttur. Bilgilerin
depolandığı bir kütüphane gibi düşünülebilir.
Ancak bilginin hatırlanması büyük oranda
materyalin uygun bir şekilde kodlanarak, uygun
19. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
Uzun süreli belleğin bölümleri:
1. Anısal Bellek: Kişisel yaşantılarımızın
depolandığı bölmedir.
2. Anlamsal bellek: Konu alanlarının
kavramları, olguları, genellemeleri,
kuralları depolanır.
3. İşlemsel Bellek: Herhangi bir şeyin nasıl
yapılacağı ile ilgili bilgilerin, işlemlerin
depolandığı bellektir
20. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
Bilginin kısa süreli bellekten uzun süreli
belleğe aktarılmasını sağlayan süreçler:
Dikkat ve algı
Kısa süreli bellekteki bilgiyi saklamanın
yolları:Sürekli tekrar gruplama
Bilginin uzun süreli belleğe aktarılmasında
kullanılan süreçler:Örtük ve açık tekrar,
kodlama/anlamlandırma
,genişletme/eklemleme,bellek destekleyici,
ipuçları
21. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
Robert Gagne en çok kendisine ait olan öğretimin
dokuz durumu ile tanınır. 1916 yılında doğdu.
1940 da Brows Üniversitesi Psikoloji bölümünden
Profesör Dr. Ünvanını aldıktan sonra Persilvanya
Devlet Üniversitesinin Connecticut kız kolejinde
öğretim görevlisi olarak çalıştı.
Gagne 1960’lı yıllarda yeni davranışçı akımın
temsilcilerinden biri olarak kabul edilmekle birlikte,
sonraki yıllarda bilgiyi işleme kuramcılarının
öncülerinden biri olmuş, davranışçı yaklaşımın
ilkeleri ile bilgi işlem süreci yaklaşımının ilkelerini
birleştirmiştir. Gagne öğrenmeyi hem ürün hem de
süreç olarak ele almıştır. Gagne’ye göre öğrenme,
gözlenebilir davranışlardan dolaylı olarak anlaşılır
ve öğrenme beyinde gerçekleşir
22. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
Modele göre öğretimin düzenlenmesinde sırasıyla şu
adımlar atılmalıdır:
1- Dikkati çekme
2- Öğrenciyi dersin hedeflerinden haberdar etme
3- Ön bilgilerin hatırlatılması
4- Uyarıcı materyalin sunulması
5- Öğrenciye yol gösterme(rehberlik etme)
6- Davranışı ortaya çıkarma
7- Dönüt-Düzeltme verme
8- Değerlendirme
9- Öğrenilenlerin kalıcılığının ve transferinin
sağlanması
23. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
1.Dikkati çekme
Öğrenmenin en iyi şekilde gerçekleşmesi için
öğrencinin dikkatini çekecek materyaller
tasarlanmalıdır. Öğretmen bu hedef doğrultusunda
görsel(resim, film vb) ve sözel(fıkra vb) unsurlardan
yararlanabilir. İnsanların çoğu biranda tek bir konuya
odaklanabilmektedir. Bundan dolayı öğrencinin tüm
dikkati öğretilecek konu üzerine yoğunlaştırılmalıdır.
Bunuda öğrencinin dikkatini çekecek yeni materyaller
kullanarak yapabilir. Öğrenciler hakkında bilgiler edinip
onların dikkatinin dağılmaması için onların ilgisini
çekecek sorular yöneltilmeli ve onlarında konuya ortak
edip soru ve görüşlerini dile getirmesi
sağlanmalıdır. Böylece öğrenme en iyi şekilde
gerçekleşecektir.
24. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
2.öğrenciyi dersin hedeflerinden haberdar etme
Öğretmenin öğretime başlamadan önce
öğrencilere dersin içeriği hakkında genel bir bilgi
verilmelidir. Böylece öğrenci ne öğrenmesi
gerektiği hakkında güdülenmiş olur ve konu dışına
çıkmaktan kurtulur. Derste neyin öğrenilmesi
gerektiği hakkında az çok bilgi edinmiş olur ve ona
göre kendini odaklar. Böylece dersi kavram
çatışmasına düşmeden daha kısa zamanda
öğrenir. Hedefin önceden duyulması, yönetim
mekanizmasını harekete geçirir ve beklentilerin
oluşmasına yardımcı olur. Öğrencinin derste
ulaşacağı hedefleri bilmesi bu hedeflere ulaşmak
için hangi yöntem ve teknikleri uygulayacağını
25. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
3. Ön bilgilerin hatırlatılması
Öğretilen konuların kısa süreli bellekteki
bilgilerin uzun süreli belleğe anlamlı bir
şekilde kodlanabilmesi için önbilgilerle
anlamlandırılması gerekir. Bunun için
öğrenciye bilgi verilmeden önce ön bilgilerin
ortaya çıkarılması sağlanmalıdır. Böylece
öğrenci daha kolay neden sonuç ilişkisi
kurabilir. Öğretmen, öğrencilerin daha önce
kazanmış oldukları bilgileri soru sorarak,
açıklama yaptırarak, tartışarak ortaya
çıkarabilir. Bu yöntemle öğrenme daha hızlı
26. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
4. Uyarıcı materyalin sunulması
Dersin içeriğini sunarken daha etkili ve daha
verimli bir öğretim sağlamak için stratejilerin
kullanılması gerekir. Öğrenciyi hedefe ulaştıracak
materyaller doğru seçilmelidir. Bu materyaller
öğrenmeyi kolaylaştıracak cinste olmalıdır.
Öğrenci böylelikle sunulan önbilgilerle karşılaştırır,
anlamlandırır ve uzun süreli belleğe kodlamaya
çalışır. Materyalin düzenlenmesinde öğrenci
grubunun gelişim özellikleri ve sınıf düzeyleri çok
etkili bir rol oynar. “sınıf düzeyi” denilen kavram
uyarıcı durumlarının düzenlenmesinde dikkate
alınması gereken ölçütlerden biridir.
27. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
5. Öğrenciye yol gösterme(rehberlik etme)
Öğrenciye yol gösterme öğrenme açısından oldukça
önemlidir. Öğrenme ortamında öğrencilerin yanlış
davranışlar kazanmaması ve başarılı olmalarının
sağlanması için onlara rehberlik edilmesi gerekir.
Bunun için öğrenciye neyi nerede ne zaman ne şekilde
yapılacağı nasıl kodlama yapılması gerektiği yeni
bilgilerin hangi ön öğrenmelere birleştirileceği
konularında ipuçları verilmelidir.
En iyi yol gösterme stratejisi, her adımda biraz yardım
vererek ilerlemedir. Bu suretle, her öğrenci ihtiyacı
kadar destek alma imkanına sahip olur. Hızlı öğrenene
bir tek, yavaş öğrenene ise birkaç örnek yeterli olabilir.
Öğrenciye ipuçları verilerek öğrencinin bilgiyi
kendisinin bulması sağlanmalıdır. Böylece öğrenme
28. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
6. Davranışı ortaya çıkarma
Öğrenciye yeni davranışlar öğretildikten
sonra bu davranışın ne derece
kazandıklarının yoklanması gerekmektedir.
Öğrenciye yazılı sözlü sorular sorarak
davranışı test edilmelidir. Konuyu kavradığı
hissedilen öğrenciye yap, çiz, söyle gibi
ifadelerle öğrendiği davranışa dönüştürülmesi
istenir. Böylece öğrencinin kendisini de
görmesi sağlanmış olur.Öğrencilerde
kazandırılmak istenen davranış gözlenmese
öğretim ortamı zenginleştirilmeli öğrenciye
29. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
7. Dönüt-Düzeltme verme
Bu aşamada öğrencinin kazanması gereken davranış ne ise
onu yapması beklenir. Öğrenci gösterdiği davranışın
doğruluğu hakkında bilgi almak ister. Öğrenci gösterdiği
davranışın doğru olduğunu öğrenirse davranışı pekiştirir ve
öğrenmeye karşı güdüsü artar. Davranışın yanlış olduğunu
öğrenirse hatasını düzeltir ve o davranışı bir daha
tekrarlamamaya özen gösterir. Öğrencinin kazanması
gereken davranış ne ise onu yapması beklenir.
Örneğin " 250 kg. kivi 500 TL. ise bir kg. kivi ne kadardır ?”
diye bir soru sorulduğunda; verilecek cevapla hem kesirlerle
ilgili bilgi (davranışlar) hem de kilogramın alt birimleri ile ilgili
bilgi ortaya çıkarılmış olur. Geribildirim verilmesinde standart
yoktur. Geribildirim baş sallama, mimik hareketleri,
gülümseme, kabul anlamında söz söyleme gibi değişik
şekillerde verilebilir.
30. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
8. Değerlendirme
Öğrenmenin sonunda her bir öğrencinin istendik
davranışı ne derecede kazandığının belirlenmesi
gerekir. Öğretimsel olayların verimliliğini
değerlendirmek için beklenen hedeflerin gerçekleşip
gerçekleşmediği sınanmalıdır.
Yapılan değerlendirmeler sonucunda öğrenmenin ne
derece gerçekleştiği gözlenir ve öğrenciler sonuçlar
hakkında bilgi verilerek gerekirse tamamlama eğitimi
yapılır. Değerlendirme öğrencilerin düşünme, anlama,
sorgulama, ilişki kurma, analiz-sentez yapma be-
cerilerini geliştirme düzeyini ölçmek için yapılmaktadır.
Değerlendirme sonunda öğrenciler arasında
karşılaştırma yapılmamalıdır.
31. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
9. Öğrenilenlerin kalıcılığının ve transferinin
sağlanması
Bir konuda uzmanlığı geliştirmek için yeni
bilgilerin başka alanlara da uygulanması
gerekir. Öğrenmenin ilk oluşumundan hemen
sonra, öğrenciye öğrenmeyi güçleştirici
nitelikte alıştırma, örneklendirme, proje vb.
ödevler verilmelidir. Öğrenilen davranışların
aralıklı olarak tekrar edilmesi kalıcılığı büyük
oranda etkiler. Öğrenilenlerin başka alanlara
geçişini sağlamak için öğrenilenlerin yeni
durumlarda kullanılması, öğrencilerin
32. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
SONUÇ
Gagne’ye göre öğretim basitten karmaşığa doğru aşamalı bir sırada
yapılmalıdır. Burada önemli olan öğretim sonunda ulaşılması gereken hedefi
belirlemek ve öğretim etkinliklerini ona göre düzenlemektir. Bu görüşe göre
en sonunda ulaşılması istenen amacı en başa ve ona ulaşmak için diğer alt
amaçları hiyerarşik bir şekilde basitten karmaşığa doğru sıralamak en
önemli noktadır.
Gagne’ye göre okul öğrenmelerinde en çok kullanılan öğrenme türleri ayırt
ederek
öğrenme, kavram öğrenme, kural öğrenme ve problem çözmedir.
Öğretmenler ders içi etkinliklerini planlarken önce konu ile ilgili temel amacı
belirlemeli, konuyu alt amaçlara ayırmalı ve öğrencilerin bu sekizli
hiyerarşideki yerini belirleyerek öğretimi buna göre planlamalıdır.
Gagne’ye göre öğretimin amacı, öğrencilerin problem çözme becerilerinin
üst seviyeyeçıkartılmasıdır.
Gagne’ye göre öğrenme, dışsal uyaranların bilişsel süreçlerle
yapılandırılmasına bağlı bir işlemdir.
Öğrenme, öğretim materyali, pekiştirme, tekrar gibi iç faktörlerin etkileşimine
bağlıdır. Ancak bilişsel stratejiler içinde bireyin duygusal özelliklerini
tanımlayan ilgi, beklenti, tutum ve değerlerde önemli bir etkendir.
Bundan dolayı Gagne’nin yaklaşımı bilişsel öğrenme kuramlarının kendine
özgü bir değerlendirmesi olarak ele alınabilir.
33. YAPILANDIRMACI YAKLAŞIM
Yapılandırmacı yaklaşım, temel olarak insanların nasıl
öğrendiği hakkında gözlem ve bilimsel çalışmaya dayanan bir
teoridir. İnsanların dünyayla ilgili kendi anlayış ve bilgilerini, bir
şeyler deneyimleyerek ve bu deneyimler üzerinde düşünerek
inşa etmeye dayanan yaklaşımdır. Yeni bir şeyle
karşılaştığımızda, önceki düşüncelerimiz ve deneyimlerimiz ile
uzlaştırmamız, belki de inandıklarımızı değiştirmemiz gerekir.
Bunu yapmak için, sorular sormalı, araştırma yapmalı ve
bildiklerimizi değerlendirmeliyiz.
Sınıfta, yapılandırmacı öğrenme görüşü bir dizi farklı öğretim
uygulamasına işaret edebilir. En genel anlamda, genellikle
öğrencileri daha fazla bilgi oluşturmak ve daha sonra ne
yaptıkları ve anlayışlarının nasıl değiştiği hakkında düşünmek
ve konuşmak için aktif teknikleri kullanmaya teşvik etmek
anlamına gelir. Öğretmen, öğrencilerin önceden var olan
fikirlerini anladığından emin olur, bunları ele almada ve daha
sonra onları geliştirmeye yönelik etkinliklerine rehberlik eder.
34. YAPILANDIRMACI YAKLAŞIM
Okullarda Yapılandırmacı Yaklaşım Nasıl Uygulanır?
Öğrenciler deneyimlerini sürekli olarak yansıttıklarında
karmaşıklık ve güçle kazandıkları fikirleri bulurlar ve yeni
bilgileri entegre etmek için gittikçe daha güçlü yetenekler
geliştirirler. Öğretmenin ana rollerinden biri de bu öğrenme ve
yansıtma sürecini teşvik etmek olur.
Örneğin: Fen dersindeki öğrenci grupları fizikteki bir sorunu
tartışıyor. Öğretmen soruna verilen cevabı “bilmesine rağmen,
öğrencilerin sorularını cevaplamalarına odaklanır.”Her
öğrenciden güncel bilgilerini düşünmesini ve incelemesini
ister. Öğrencilerden biri ilgili kavramla karşılaştığında,
öğretmen üzerinde durur ve gruba bunun araştırması için
verimli bir yol olabileceğini gösterir. İlgili deneyleri tasarlar ve
gerçekleştirir.
Bazı (muhafazakar / geleneksel) eğitimciler tarafından yapılan
eleştirilerin aksine, yapılandırmacılık öğretmenin aktif rolünü
veya uzman bilgisinin değerini göz ardı
etmez.Yapılandırmacılık bu rolü değiştirir, böylece
35. YAPILANDIRMACI YAKLAŞIM
Yapılandırmacı öğretmen, öğrencilerin fikirlerini formüle edip
test ettiği, sonuç ve çıkarımlar aldığı, bilgilerini işbirlikçi bir
öğrenme ortamında birleştirip ilettiği problem çözme ve
sorgulamaya dayalı öğrenme etkinlikleri gibi araçlar sağlar.
Yapılandırmacılık, öğrenciyi pasif bir bilgi alıcısından öğrenme
sürecinde aktif bir katılımcıya dönüştürür. Her zaman
öğretmen tarafından yönlendirilen öğrenciler, öğretmen veya
ders kitabından gelen bilgileri yalnızca mekanik olarak almak
yerine, bilgilerini aktif olarak yapılandırırlar.
Yapılandırmacılık aynı zamanda öğrencileri “tekerleği yeniden
icat etmeye” zorlayan bir öğrenme teorisi olarak da yanlış
anlaşılmaktadır. Aslında, yapılandırmacılık, öğrencinin dünya
hakkındaki doğuştan gelen merakını ve işlerin nasıl
yürüdüğünü anlatır ve tetikler.Öğrenciler tekerleği yeniden icat
etmezler, aksine nasıl döndüğünü, nasıl çalıştığını anlamaya
çalışırlar. Mevcut bilgilerini ve gerçek dünyadaki deneyimlerini
uygulayarak, hipotez yapmayı öğrenerek, teorilerini test
ederek ve en sonunda bulgularından sonuç çıkarmayı
öğrenirler.
36. YAPILANDIRMACI YAKLAŞIM
Yapılandırmacı Yaklaşımın Faydaları Nelerdir?
Çocuklar, pasif dinleyicilerden ziyade, aktif olarak yer
aldıklarında daha fazla şey öğrenirler ve bir şeyler
öğrenmekten daha çok hoşlanırlar.
Eğitim, ezberlemekten ziyade, düşünme ve anlama üzerine
yoğunlaştığında en iyi şekilde gerçekleşir. Yapılandırmacılık,
nasıl düşünüleceğine ve nasıl anlaşılacağına odaklanır.
Yapılandırmacılık yaklaşımında, öğrenmede öğrencilerin soru
ve keşiflerini temel aldığından ve sıklıkla öğrencilerin de
değerlendirmeleri tasarlamada bir yetkisi olduğundan,
öğrencilere öğrendiklerinin sahipliğini verir. Yapılandırmacı
değerlendirme, öğrencilerin girişimlerini ve kişisel yatırımlarını
dergilerine, araştırma raporlarına, fiziksel modellerine ve
sanatsal temsillerine dahil eder. Yaratıcı içgüdüleri meşgul
etmek, öğrencilerin bilgiyi çeşitli yollarla ifade etme
yeteneklerini geliştirir. Öğrencilerin, yeni bilgileri elde etme ve
gerçek hayata aktarma olasılıkları daha yüksektir.
37. YAPILANDIRMACI YAKLAŞIM
Öğrenme aktivitelerini otantik, gerçek dünya
bağlamında temellendirerek, öğrencileri teşvik eder..
Yapılandırmacı sınıflardaki öğrenciler, sorgulamayı ve
doğal meraklarını dünyaya uygulamayı öğrenirler.
Yapılandırmacılık, işbirliğini ve fikir alışverişini
vurgulayan bir sınıf ortamı oluşturarak sosyal ve
iletişim becerilerini geliştirir. Öğrenciler, grup
projelerinde paylaşarak etkili bir şekilde işbirliği
yapmanın yanı sıra fikirlerini açıkça ifade etmeyi
öğrenmelidirler. Bu nedenle öğrenciler fikir
alışverişinde bulunmalı, başkalarıyla “müzakere
etmeyi” ve katkılarını sosyal olarak kabul edilebilir bir
şekilde değerlendirmeyi öğrenmelidir. Bu, gerçek
dünyadaki başarı için esastır, çünkü her zaman
başkalarının fikirleri arasında işbirliği yapmak ve
gezinmek zorunda kalacakları çeşitli deneyimlere
maruz kalacaklardır.