Çoklu Ortam Tasarımı Dersi- 2.hafta
bi̇li̇şsel yük kurami ve çoklu ortam tasarimi
BİLİŞSEL MİMARİ
İnsanların bilişsel sistemi, bilgiyi verimli bir şekilde özümsemek, işlemek ve kullanmak üzere evrimselleşmiştir.
İnsan öğrenmesini daha verimli ve işlevsel hale getirebilmek için, bilişsel mimariyi dikkate almak ve bilişsel yapının işleyişini kolaylaştıracak tasarım ilkelerine başvurmak gerekir.
İnsan bilinci, bireyin etkinliklerini gerçekleştirmesini sağlayan birtakım temel özellikleri barındırır. Bu özellikler, beş başlık altında incelenebilir.
1) Bilgi depolama İlkesi ve Uzun Süreli Bellek
Bireylerin çevrelerini algılama ve yorumlama biçimleri, uzun süreli belleklerindeki birikime göre değişmektedir.
Uzun Süreli bellek, yalnızca hatırlama kolaylaştıran bir bilgi deposu olmaktan öte, hatırlama veya ezberin açık bir biçimde önemli olmadığı bilişsel sorun çözme etkinliklerinde de önemli rol oynayan çok işlevli bir depolama ve örgütleme birimidir.
Uzun süreli bellekte tutulan bilginin çeşit ve miktarı, bireyin farklı bağlamlarda iş görebilmelerini kolaylaştırmaktadır.
Uzun süreli bellek; birbirinden bağımsız, ilgisiz ve parçalar halindeki gerçeklerin ya da kavramların bir arada saklandığı ve yeri geldikçe çağrıldığı bir bilgi havuzu olmaktan öte, insanın bilişsel mimarisinin ve sorun çözmenin temelini oluşturan merkezi bir yönetim birimidir.
Öğretim tasarımcısının önemli görevlerinden biri, uygun bilginin uzun süreli belleğe aktarılmasını sağlamaktır.
2) Ödünç Alma İlkesi ve Bilgi Transferi
Bir bireyin uzun süreli belleğinde tuttuğu anlamlı bilgilerin neredeyse tamamı, diğer bireylerin uzun süreli belleklerinden ödünç alma yoluyla transfer edilmiştir.
Bireyler olarak başkalarının yaptıklarını taklit eder, söylediklerini dinler ya da yazdıklarını okuruz. Böylece sahip olduğumuz bilginin sonsuza dek taşınabilmesini ya da saklanabilmesini kolaylaştırabiliriz .
Her ne kadar uzun süreli bellekteki bilginin büyük bir bölümü başkalarından ödünç alınmış olsa da, bu ödünç alma işlemi basit bir kopyala-yapıştır işlemi değildir. Ödünç alma işlemi sırasında alınan yeni bilgi, daha önce uzun süreli bellekte var olan bilgi ile birleştirilir.
Ödünç alma ve uzun süreli belleğe transfer ederken gerçekleştirilen yeniden örgütleme işlemi, çok büyük miktarlarda bilginin kazanımı ve işlenmesini kolaylaştıran bir özelliktir.
Çoklu Ortam Tasarımı Dersi - 2.Bölüm - Bi̇li̇şsel yük kuramı ve çoklu ortam tasarımı
1. BİLİŞSEL YÜK KURAMI VE
ÇOKLU ORTAM TASARIMIBİLİŞSEL MİMARİ
Bilgi Depolama İlkesi ve Uzun Süreli Bellek
Ödünç Alma İlkesi ve Bilgi Transferi
Bilginin Oluşumu Bağlamında Rastgelelik ve Bilgi yaratma
Sınırlı Değişim İlkesi ve Kısa Süreli Bellek
BİLİŞSEL YÜK KURAMI
BİLİŞSEL YÜK KURAMI İLKELERİ
Çözülmüş Örnek Etkisi
Bölünmüş Dikkat Etkisi
Çoklu Kanal Etkisi
Gereksizlik Etkisi
Uzmanlığa Ters Tepme Etkisi
Rehberliği Azaltma Etkisi
Hayal Gücü Etkisi
Öğe/ Bileşen Etkileşimi Etkisi
Yalıtılmış Etkileşimli Öğeler Etkisi
2. BİLİŞSEL MİMARİ
İnsanların bilişsel sistemi, bilgiyi verimli bir şekilde
özümsemek, işlemek ve kullanmak üzere
evrimselleşmiştir.
İnsan öğrenmesini daha verimli ve işlevsel hale
getirebilmek için, bilişsel mimariyi dikkate almak ve
bilişsel yapının işleyişini kolaylaştıracak tasarım
ilkelerine başvurmak gerekir.
İnsan bilinci, bireyin etkinliklerini gerçekleştirmesini
sağlayan birtakım temel özellikleri barındırır. Bu
özellikler, beş başlık altında incelenebilir. (Sweller ve
Sweller,2006)
3. 1) Bilgi depolama İlkesi ve Uzun
Süreli Bellek
Bireylerin çevrelerini algılama ve yorumlama
biçimleri, uzun süreli belleklerindeki birikime
göre değişmektedir.
Uzun Süreli bellek, yalnızca hatırlama
kolaylaştıran bir bilgi deposu olmaktan öte,
hatırlama veya ezberin açık bir biçimde önemli
olmadığı bilişsel sorun çözme etkinliklerinde
de önemli rol oynayan çok işlevli bir depolama
ve örgütleme birimidir.
Uzun süreli bellekte tutulan bilginin, bir alanda
yeterli ve yetenekli olmak için yaşamsal önem
taşıdığı söylenebilir. Uzun süreli bellekte
tutulan bilginin çeşit ve miktarı, bireyin farklı
bağlamlarda iş görebilmelerini
kolaylaştırmaktadır.
4. 1) Bilgi depolama İlkesi ve Uzun
Süreli Bellek (2)
Görülmektedir ki uzun süreli bellek;
birbirinden bağımsız, ilgisiz ve
parçalar halindeki gerçeklerin ya da
kavramların bir arada saklandığı ve
yeri geldikçe çağrıldığı bir bilgi
havuzu olmaktan öte, insanın bilişsel
mimarisinin ve sorun çözmenin
temelini oluşturan merkezi bir yönetim
birimidir.
Dolayısıyla öğretim tasarımcısının
önemli görevlerinden biri, uygun
bilginin uzun süreli belleğe
aktarılmasını sağlamaktır.
5. 2) Ödünç Alma İlkesi ve Bilgi
Transferi
Bir bireyin uzun süreli belleğinde tuttuğu
anlamlı bilgilerin neredeyse tamamı, diğer
bireylerin uzun süreli belleklerinden ödünç
alma yoluyla transfer edilmiştir.
Her birey başkalarına ağırlıklı olarak görsel ya
da işitsel biçimde bilgi aktarmak ya da bu
başkalarından bu biçimlerde bilgi almak için
kullanılan mekanizmalara sahiptir.
Bireyler olarak başkalarının yaptıklarını taklit
eder, söylediklerini dinler ya da yazdıklarını
okuruz. Böylece sahip olduğumuz bilginin
sonsuza dek taşınabilmesini ya da
saklanabilmesini kolaylaştırabiliriz.
6. 2) Ödünç Alma İlkesi ve Bilgi
Transferi (2)
İnsan öğrenmesinde taklit etmenin önemi
üzerine yapılan bazı araştırmalar, ödünç alma
ilkesinin öğrenme için büyük önem taşıdığını
ortaya koymuştur.
Her ne kadar uzun süreli bellekteki bilginin
büyük bir bölümü başkalarından ödünç alınmış
olsa da, bu ödünç alma işlemi basit bir
kopyala-yapıştır işlemi değildir. Ödünç alma
işlemi sırasında alınan yeni bilgi, daha önce
uzun süreli bellekte var olan bilgi ile birleştirilir.
Ödünç alma ve uzun süreli belleğe transfer
ederken gerçekleştirilen yeniden örgütleme
işlemi, çok büyük miktarlarda bilginin kazanımı
ve işlenmesini kolaylaştıran bir özelliktir.
7. 3) Rastgelelik ve Bilgi
Yaratma
Bilginin aktarılabilmesi için öncelikle aktarılacak
bir bilginin oluşturulmuş olması gerekmektedir.
Dahası, bilgi durağan değildir. Çünkü bireyin
içinde bulunduğu koşullar her geçen gün
değişmekte ve mevcut bilgiler yeni koşullar için
yetersiz hale gelmektedir.(Sweller,2008)
Eğer bir sorunu çözmeye yönelik bireyin
dağarcığında hiçbir ipucu ya da önbilgi yoksa
izlenecek yok gayet basittir: “ Tüm yaratıcı
değişiklikler rastlantısaldır, ancak sadece etkili
olan değişiklikler korunur, etkisiz değişiklikler ise
terk edilir.” (Sweller,2008,s.372).
Yani hiçbir önbilgi ve deneyim yoksa bilgi yaratma
ve örgütleme süreci, tamamen rastlantısal olan
deneme - yanılma yollarına ihtiyaç duyar.
8. 3) Rastgelelik ve Bilgi
Yaratma (2)
Öğrenciyi sorun çözme deneyimi
içerisinde rehbersiz bırakmak
yerine; öğrenme görevleri ile ilgili
kritik görevleri doğru zamanda
öğrenciye sunmak, diğer sorun
basamaklarının çözümlenmesine
rehberlik etmek ve öğrenci başarılı
oldukça bu rehberliği azaltmak
önerilen bir yöntemdir.
9. 4) Sınırlı Değişim ilkesi ve Kısa
Süreli Bellek
Belleğin etkili bir şekilde çalışabilmesi
için, aynı anda işlenmesi gereken yeni
bilgilerin sayısının sınırlı olması
gerekmektedir.
Şöyle ki, belli bir süre içerisinde bilişsel
bir görevi yerine getirmesi beklenen bir
sistemin, aynı anda çok sayıda işlemle
baş etmesini beklemek mantıklı değildir.
O halde tek seferde ve kapsamlı bir
değişim yerine, bilincimizde küçük ve
birbirini izleyen örgütlü değişimler
gerçekleşmeli, her bir değişim etkililik
bağlamında yine bilincimiz tarafından
test edilmelidir.
10. 4) Sınırlı Değişim ilkesi ve Kısa
Süreli Bellek (2)
Sınırlı değişim ilkesi ve kısa süreli
bellek; öğretim tasarımcılarını oldukça
ilgilendiren ve Bilişsel Yük Kuramı’nı
öğretim tasarımı bağlamında değerli
kılan öğeler arasında yer almaktadır.
Yeni bir bilgi ile uğraşırken; yeterli ya
da hiçbir önbilgi yoksa, kısa süreli
belleğin kapasitesinin oldukça sınırlı
olduğu, farklı çalışmalarla ortaya
konmuştur.
Örneğin: Miller’a (1956) göre kısa
süreli bellek aynı anda yaklaşık yedi
birim yeni bilgi ile baş edebilir.
11. 4) Sınırlı Değişim ilkesi ve Kısa
Süreli Bellek (3)
Dahası, işlenmesi gereken bu bilgileri sadece
akılda tutmak yerine aralarında karşılaştırma
ya da bütünleştirme gibi işlemler yapıldığında,
kısa süreli bellek üzerindeki iş yükü artmakta,
aynı anda işlenebilen birim sayısı iki veya üçe
kadar düşmektedir.
Kısa süreli belleğin sınırlılıklarını dikkate
almayan tasarımcıların başarısız olması
kaçınılmazdır.
Belleğin etkili çalışabilmesi için aynı anda
işlenmesi gereken yeni bilgi miktarının sınırlı
olması gerekmektedir.
12. 5) Çevreye Uyum ve Bağlantı
İlkesi
Bu ilke, çevre ile uyumlu
olabilmek ya da
bulunduğumuz çevrede
verimli bir biçimde iş
görebilmek için bilgilerimizi
nasıl kullandığımız ile ilgilidir.
Örgütlenmiş bilgiler, daha
sonra karmaşık bir çevrede
etkin bir biçimde iş
görebilmemiz için kullanılır ki
bu da doğal bilgi işleme
sisteminin yegane amacıdır.
13. 5) Çevreye Uyum ve Bağlantı
İlkesi (2)
Kısa süreli bellek, çevre ile uzun
süreli bellek arasında bir bağlantı
görevi üstlenir; çevre koşullarına
bağlı olarak uzun süreli bellekte yer
alan hangi bilgi setinin o çevre
koşullarına uygun olduğunu belirler
ve organizmayı o çevreye uygun
olan etkinliğe götürür.
Bu nedenle çevreye uyum ve
bağlantı kurma ilkesi, bireyi
depolanmış bilgileri doğal çevreye
uygun olarak kullanma konusunda
yönlendirir.
14. BİLİŞSEL YÜK KURAMI
Bilişsel yük kuramı, yeni bilgilerle baş etme
konusunda sınırlı kapasiteye sahip olan kısa
süreli bir belleğe sahip olduğumuzu öne
sürmektedir.
Bilişsel yük, aynı anda kısa süreli bellekte
gerçekleştirilen ve dikkat gerektiren zihinsel
etkinliklerin tümüdür.
Kurama göre, önceden bir bilgi ile
karşılaşınca kısa süreli belleğin sınırları
ortadan kalkmaktadır. Önceden bilinen
bilgiden kasıt, bilgilerin gerçek hayatta
kullanılabilecek biçimde örgütlenip saklandığı
uzun süreli belleğin işe koşulmasıdır.
15. BİLİŞSEL YÜK KURAMI (2)
Uzun süreli bellek, otomatikleşme düzeyi
bağlamında birbirinden farklılık gösteren çok
sayıda şemaya ev sahipliği yapmaktadır.
Şemalar, bilgi bileşenlerini gerçek hayatta
kullanılabilecek bir biçimde biçimde
örgütlemektedir. Şemalar kısa süreli bellek
üzerindeki yükü hafifletir.
Şemalarda yer alan karmaşık bilgilerin, bilindik
sorunların çözümünde otomatik olarak
kullanılması, kısa süreli bellekte dikkate değer bir
yük yaratmamakta, böylece yeni karşılaşılan
karmaşık durumlarla baş edebilmek için kısa
süreli bellekte yeterince yer açılmasını
sağlamaktadır.
16. BİLİŞSEL YÜK KURAMI (3)
Bilişsel yük kuramı’na göre üç tür
bilişsel yük vardır. Bu üç bilişsel yükün
toplamı mevcut bellek kapasitesini
aştığı zaman öğrenme gerçekleşmez.
Asıl/ kendine özgü bilişsel yük
Konu dışı bilişsel yük
İlgili/ etkili bilişsel yük
17. BİLİŞSEL YÜK KURAMI (4)
1) Asıl Bilişsel Yük
Materyalin tasarımdan bağımsız, kendine özgü
karmaşıklık düzeyidir ve materyali işlemek için gerekli
şema bileşenleri arasındaki etkileşimin oranı ile ölçülür.
Düşük öğe etkileşimine sahip materyallerin işlenmesi
için çok sayıda yetinin işe koşulması söz konusu
değilken; yüksek öğe etkileşimine sahip materyallerin
bilişsel olarak işlenebilmesi için birden çok yetinin ve
bilginin işe koşulması gerekecektir.
Örneğin: Tek tek sözcük ezberlemek, düşük öğe
etkileşimini gerektirecek bir süreçtir. Sözcük ezberlerken
farklı bilgi birikimlerinin aynı anda işe koşulması
genellikle söz konusu değildir. Ancak farklı türdeki
sözcüklerin dilbilgisi kurallarına uygun bir biçimde
tümceler içerisinde kullanılması daha yüksek bir öğe
etkileşimine yol açmaktadır.
18. BİLİŞSEL YÜK KURAMI (5)
1) Asıl Bilişsel Yük
Örneğin: Tek tek sözcük ezberlemek, düşük
öğe etkileşimini gerektirecek bir süreçtir.
Sözcük ezberlerken farklı bilgi birikimlerinin
birlikte işe koşulması genellikle söz konusu
değildir. Ancak farklı türdeki sözcüklerin
dilbilgisi kurallarına uygun bir biçimde
tümceler içerisinde kullanılması daha yüksek
bir öğe etkileşimine yol açmaktadır.
Bir materyali gerçekten anlamak, yüksek öğe
etkileşimi olduğunda gerçekleşen bir
durumdur.
19. BİLİŞSEL YÜK KURAMI (6)
2) Konu Dışı Bilişsel Yük
Karmaşık bir tasarım sunarak öğrenciyi gereksiz
yere yormaktır. Konu dışı bilişsel yükün
azaltılması, özellikle asıl bilişsel yükün yüksek
olduğu durumlarda büyük önem taşımaktadır.
Öğrencilerin çalışır bellek kapasitelerini şema
otomatikleştirme dışında etkinlikler için
kullanmaları gerektiğinde konu dışı bilişsel yük
artmaktadır.
Asıl bilişsel yük ve konu dışı bilişsel yükün aynı
anda yüksek olması öğrenmeyi olanaksız hale
getirmektedir. Çünkü üçüncü bilişsel yük türü
olan etkili bilişsel yük için yeterli bellek alanı
bırakılmamıştır.
20. BİLİŞSEL YÜK KURAMI (7)
3) Etkili Bilişsel Yük
Materyali anlamlandırmak için harcanması
gereken bilişsel çabadır ve bu çaba konuya
yönelik güdülenme ile doğrudan ilişkilidir. Asıl
bilişsel yükün aksine, konu dışı bilişsel yüke
benzer bir biçimde öğretim tasarımcısının bu
yükü kontrol etme şansı vardır.
Konu dışı bilişsel yük, öğrenmeyi olumsuz yönde
etkilerken, etkili bilişsel yük öğrenmeye katkıda
bulunmaktadır.
Etkili bilişsel yükü arttırmak için; öğrenenlerin
dikkatini, şema oluşturmayı ve otomatikleştirmeyi
kolaylaştıracak etkinliklere yöneltmek
gerekmektedir.
21. BİLİŞSEL YÜK KURAMI (8)
Özetlemek gerekirse; bilişsel yükün
azaltılamaz ve oynanamaz
bölümünün, asıl bilişsel yük olduğu
dikkate alındıktan sonra, bellekte bilgi
işlemek için kalan bölümünün konu
dışı ve etkili bilişsel yük arasında etkin
bir biçimde dağıtımı gerekmektedir.
22. ÇOKLU ORTAM TASARIMINA
İLİŞKİN BİLİŞSEL YÜK KURAMI
İLKELERİ
Çoklu ortam tasarlarken, öğrencilerin, sunulan
bilgileri uzun süreli belleğine aktarmalarını
kolaylaştıracak adımlar atmak, böylece konu dışı
bilişsel yükü azaltarak etkili bilişsel yükü
arttırmaya çalışmak öğretim tasarımcılarının
dikkat etmesi gereken bir konudur.
Duyu organlarımız ile algıladığımız yeni bilgiler,
bilişsel doğamıza uygun bir biçimde
örgütlenmemişse ağır bir yük yaratır.
Öte yandan uzun süreli bellekten çağrılan bilgiler
örgütlenmiş durumdadır ve kullanımı sırasında
bellekte önemli bir bilişsel yük yaratmaz.
23. ÇOKLU ORTAM TASARIMINA
İLİŞKİN BİLİŞSEL YÜK KURAMI
İLKELERİ (2)
Özetle, bilgi öğrenildiği andan itibaren
kısa süreli bellekten yük olmaktan çıkar.
O halde bilginin öğrenilmesini
kolaylaştırma işlemi, onu öğrenenlere,
bilişsel doğalarına uygun bir biçimde
örgütleyerek sunmakla mümkündür.
Birazdan, bu örgütleme işlemini
kolaylaştırmak için bilişsel yük ile ilgili
konuları çalışan araştırmacılar tarafından
önerilen, her biri deneysel araştırmalara
dayandırılmış tasarım ilkelerini
göreceğiz.
24. ÇÖZÜLMÜŞ ÖRNEK ETKİSİ
Problemin tamamen çözülmüş halini gören
öğrenciler, problem ile baş başa bırakıldıklarında
kendi çözüm yollarını üretmeleri istenen
öğrencilerden çok daha başarılıdır.
25. BÖLÜNMÜŞ DİKKAT ETKİSİ
Öğretilecek bilginin, birden çok ya da farklı ortam
öğeleri kullanılarak aktarılması gerekiyorsa,
bunlardan herhangi biri eksik ya da farklı yerde
olduğu zaman konunun bütünlüğü bozuluyor,
algılamak zorlaşıyorsa gerçekleşen etkiye
bölünmüş dikkat etkisi adı verilmektedir. Bu etki,
özellikle aynı kanalı farklı iki bilgi için aynı anda
kullanmak gerektiğinde yaşanmaktadır.
26. BÖLÜNMÜŞ DİKKAT ETKİSİ (2)
Örnek: Geometri problemlerinde diyagram ve metinlerin
algılanması için görsel kanala ihtiyaç duyulmaktadır.
Geometrik şekillerin bir tarafta, istenenlerin ise formülleri
şeklinde diğer tarafta verildiği problemlerde öğrencinin önce
şekli ve varsa verilenleri algılaması, daha sonra istenenlere
odaklanması gerekmektedir. Yani dikkatini gerekli olan
bilginin ötesinde bir görev için boşu boşuna harcamaktadır.
Oysa aynı şeklin üzerine verilenler ve istenenler bütünleşik
bir biçimde entegre edilebilir. Böylece öğrencinin soru ve
çözüm yolu için görsel kanalını tekrar tekrar ve ayrı ayrı
noktalarda yoğunlaştırması gerekmez.
27. ÇOKLU KANAL ETKİSİ
İki çoklu ortamdan biri olmadığı zaman materyal
anlaşılmıyorsa bu ikisinin mümkün olduğu kadar
birbirine yakın ve bütünleşik bir biçimde
sunulması gerekmektedir
28. ÇOKLU KANAL ETKİSİ (2)
Animasyon ile ilgili kritik bilgilerin aynı animasyon
üzerinde altyazı olarak verilmesi görsel kanaldaki
yükü arttırmaktadır. Oysa animasyonu izlerken
öğrenenin animasyonla ilgili diğer kritik bilgileri
işitsel kanal yardımıyla alması, yani dinlemesi,
kısa süreli bellek üzerindeki yükü azaltmakta ve
öğrenenin hem işitsel materyali hem de görsel
materyali tam anlamıyla kavramasını
kolaylaştırmaktadır.
29. 4) GEREKSİZLİK ETKİSİ
Birden çok bilgi kaynağı
birbirinden ayrı verildiği
zaman bile tek başlarına
anlaşılabiliyorsa, bunların her
birinin ayrı ayrı sunulması
sonucunda gereksizlik etkisi
yaşanacaktır.
Gereksizlik ilkesinin en sık
yaşandığı durumlar, bir
bilginin hem sesli hem de
yazılı olarak verilmesi gibi,
aynı bilginin farklı çoklu
ortam öğeleri ile tekrar tekrar
verildiği durumlardır.
30. 5) UZMANLIĞA TERS TEPME
ETKİSİ
Uzmanlığın ters tepme etkisi, başlangıç düzeyindeki
öğrenciler için etkili olduğu kanıtlanmış bir tasarımın
öğrencilerin uzmanlık düzeyi arttıkça etkisini
yitirmeye başlamasıdır.
Örneğin; Başlangıç düzeyindeki öğrenciler için
çözülmüş örneklerle çalışmak daha yararlıyken ileri
düzey öğrencilerin doğrudan problem çözme
etkinliklerine yönlendirilmesinin daha yararlı olduğu
saptanmıştır.
31. 6) REHBERLİĞİ AZALTMA
ETKİSİ
Rehberliği azaltma etkisi, başlangıç düzeyindeki
öğrencilere öncelikle çözülmüş örnekler verilmesi,
uzmanlık düzeyleri arttıkça çözümün sadece bir
kısmının yer aldığı tamamlama problemleri
verilmesi, uzmanlık düzeyleri daha da arttıkça tam
anlamıyla bir problem verilmesidir.
Tasarımda ne kadar detaya yer verileceğine ve
hangi çoklu ortam türünün ne miktarda
kullanılacağına, öğrenci deneyim düzeyine göre
karar verilmelidir.
Başlangıç düzeyindeki öğrenciler için etkili olan
materyaller öğrenci deneyimi arttıkça etkisini
yitirmeye başlar.
32. 7) HAYAL GÜCÜ ETKİSİ
Hayal gücü etkisi, materyalden bağımsız bir
biçimde problem hakkında hayal kurabilecek
kadar ön bilgiye sahip olan ileri düzeydeki
öğrencilerde etkilidir.
Hayal gücü etkisi, uzmanlığın ters tepme etkisi ile
doğrudan ilişkilidir. Başlangıç düzeyindeki
öğrencilerin doğrudan materyal çalışmaları, ileri
düzeydeki öğrencilerin ise materyal ile ilgili
kavram ve süreçleri hayal etmeleri sonucu daha
yüksek başarıya ulaşmaları bu ilişkinin kanıtıdır.
Hayal gücüne başvurma, öğrenilenlerin uzun
süreli belleğe oldukça etkin ve hızlı bir biçimde
aktarılmasını sağlayan bir yöntemdir.
33. 8) ÖĞE / BİLEŞEN
ETKİLEŞİMİ ETKİSİ
Bir materyalin zorluk düzeyini belirleyen
şey, materyali anlayabilmek için aynı
anda dikkate alınması gereken
etkileşimli bileşen sayısıdır.
Daha önce verilen sözcük ezberleme
örneğinde olduğu gibi bir sözcüğü
ezberlemek için çoğunlukla başka bir
sözcüğü ezberlemiş olmaya gerek
yoktur. Birbirinden bağımsız bir şekilde
birçok sözcük ezberlenebilir. Ancak
dilbilgisi kurallarına ve kültürel bağlama
uygun bir biçimde cümle kurmak için,
aynı anda çok sayıda dil becerisini işe
koşmak gerekir.
34. 9) YALITILMIŞ ETKİLEŞİMLİ
ÖĞELER ETKİSİ
Öğe etkileşimi çok yüksek olduğu
zaman materyali anlamak
zorlaşmaktadır. Çünkü
öğrencilerin aynı anda
zihinlerinde işleyemeyecekleri
kadar çok miktarda öğe arasında
etkileşim yaşanmaktadır.
Böyle durumlarda Bilişsel Yük
Kuramı’nın önerdiği yaklaşım,
öğeleri tek tek öğretip,
aralarındaki ilişkilerin öğretimine
sonradan geçmekte yarar vardır.
35. • Mayer’in çoklu ortam tasarımı ilkeleri
Asıl bilişsel yük ile
Başa çıkma ilkeleri
Konu dışı bilişsel
yükü
Azaltma ilkeleri
Etkili bilişsel yükü
istenen düzeyde
tutma ilkeleri
• Konuyu kullanıcı tarafından
takip edebilecek parçalara
bölme
•Temel kavramlar hakkında
öğrencilere ön bilgi verme
•Animasyonların yanında
altyazı yerine sesli anlatım
kullanma
• Öğrenme ile ilgili olmayan
çoklu ortamları eleme
• Görsel – ses – altyazı
üçlemesi yerine
görsel- ses ikilisine
başvurma
• Öğrenciye materyalin
örgütlenmiş biçimine ve
yapısına ilişkin ipuçları
sunma
• Tasarımda birbiriyle ilgili
resim ve metinleri birbirine
yakın yerleştirme
•Birbiriyle ilişkili resim ve
metinleri arka arkaya verme
yerine aynı anda verme
• Yalnızca sözcükler yerine
sözcüklerle birlikte
resimlerden yararlanma
• Resmi bir dil yerine günlük
sohbet dili kullanma
•Mekanik bir ses yerine insan
sesi kullanma
•Öğreticinin resmini tasarım
ekranında bulundurmama