2. BİLİŞSEL YÜK KURAMI
Bilişsel yük nedir? Bilişsel yük teorisi, insan beyninin
uzun süreli ve geçici bellek olmak üzere ikili yapıda
olduğunu ve yeni bir öğrenme meydana gelirken
bilginin uzun süreli belleğe geçmesi için içerikte yedi
öğeden fazlasına yer verilmemesi gerektiğini savunan
bir teori.
3. BİLİŞSEL YÜK ÇEŞİTLERİ
1-ASIL BİLİŞSEL YÜK
Bu tür bilişsel yük, öğrenilen bilginin içsel niteliği
tarafından kişide oluşturulan yüke karşılık gelir. Bu yük,
görev seti veya sunulan kavramın karmaşıklığı ile kişinin
yeni bilgiyi öğrenme yeterliliğine bağlıdır.
Bu tür bilişsel yükün iç doğası onu elemeyi zorlaştırır. Yeni,
zor bir aktivite (karmaşık bir denklem çözmek gibi) her
zaman basit bir işlemden (iki küçük sayıyı toplamak gibi)
daha uğraştırıcı gelir.
Bununla birlikte, karmaşık bir görevden kaynaklanan
bilişsel yük, bu görevin daha küçük ve basit adımlara
bölünmesiyle kişi için tamamlanması daha kolay hale
getirilebilir.
4. 2-KONU DIŞI BİLİŞSEL YÜK
Bu tür bilişsel yük öğrenilecek konunun dışında kalır
ve istemeden öğrencileri dikkat dağıtıcı bilgilere
yönlendiren veya görevi gereğinden fazla karmaşık
hale getiren etkisiz öğrenme metotları nedeniyle artar.
Öğrencileri bir dersi tekrar etmek ve hatırlamak
konusunda serbest bırakmaktansa etkili sunum
metotları kullanmak, onlara yüklenen konu dışı yükün
azalmasına yardım edebilir.
Mesela bazı bilgiler yazılı olarak sunulduğunda değil
de bir şekille resmedildiğinde daha iyi anlaşılır.
5. 3-ETKİLİ BİLİŞSEL YÜK
Bu üçüncü tür bilişsel yük, şemaların oluşumuyla ortaya
çıkar. Yeni beceri ve başka bilgilerin öğrenilmesine
yardımcı olduğundan, istenen türden bir yüktür.
Bellek şeması belirli bir düşüncenin veya nesnenin
kavramsallaştırılmasıdır. Bu kavramsallaştırma gelecekte
bu düşünce veya nesneyle karşılaştığımızda durumdan ne
beklememiz gerektiğini söyler.
İnsanlar, evde kullandığımız nesneler için şemalar
oluşturduğumuz gibi günlük iş veya olaylar için de ‘senaryo
şemaları’ oluştururuz.
6. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
Bilişsel öğrenme kuramları insanın dünyayı anlamada
kullandığı zihinsel süreçleri inceleyen kurumlardır.
Zihinsel süreçler bir insanın adını hatırlamaktan
karmaşık bir problemin çözümüne kadar çok çeşitli
durumlarda kullanılmaktadır. Bu nedenle de bilişsel
öğrenme kuramlarının etkisi gün artarak sürmektedir.
Bilişsel kuramcılar gözlemlenebilen davranışlara ek
olarak öğrenenin kafasının içinde olup bitenlerle yani
içsel yapılarla süreçlerle ilgilenmektedir
7. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI TEMEL OLARAK DÖRT
SORUYU CEVAPLAMAKTADIR.
Yeni bilgi dışarıdan nasıl alınmaktadır.
Alınan yeni bilgi nasıl işlenmektedir.
Bilgi uzun süreli olarak nasıl depolanmaktadır
Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip hatırlanmaktadır.
10. DUYGUSAL KAYIT
Çevreden gelen uyarıcılar öğrenenin alıcılarını yani
duyu organlarını etkiler ve duyusal kayıt yoluyla sinir
sistemine girer.
Duyu organların her birine gelen uyarıcıların ilk
algılanmalarından duyusal kayıt sorumludur.
Buradaki bilgi, orijinal uyarıcıyı temsil eden bir
yapıdadır. Uyarıcının tam olarak aynısıdır.
11. Bilgi burada çok kısa kalabilmektedir. Bir ile dört
saniye arasında kalış süresi değişmektedir.
Duyusal kayıtın kapasitesi sınırsızdır. Bununla birlikte
gelen bilgi anında işlenmezse, çok hızlı bir şekilde
kaybolur. Sadece dikkat edilen sınırlı sayıdaki bilgi kısa
süreli belleğe aktarılabilir.
Bilginin duyusal kayıttan kısa süreli belleğe geçişinde
dikkat ve algı süreçleri süzgeçtir.
12. KISA SÜRELİ BELLEK
Bu bellek işleyen bellek olarak da isimlendirilmektedir.
Duyusal kayıtla gelen bilgiler burada işlenerek uzun
süreli bellekteki bilgilerle ilişkilendirilip, anlamlı ve
önemli görülürse uzun süreli belleğe gönderilir. Bu
belleğin kapasitesi sınırlı olmakla birlikte bilgiyi
yaklaşık 20 saniye kadar hafızada tutmak mümkündür.
Bilgiyi kısa süreli bellekte tutmanın yolu tekrardır.
Burada anlamlandırılan bilgiler uzun süreli belleğe
gönderilir.
13. UZUN SÜRELİ BELLEK
İyi öğrendiğimiz bilgiyi sürekli olarak depoladığımız
bellek türüdür.
Uzun süreli bellek, nöronlar arasındaki bağlantılarda
yani sinapslarda yapısal değişme ile ortaya
çıkmaktadır.
Sinapslar ya güçlenmekte ya da komşu nöronlarla yeni
bağlar, yeni kollar oluşturmaktadır.
Beyindeki bu değişmeler de bilginin uzun süreli
bellekte sürekli olarak kaldığını göstermektedir.
14. Belleğin kapasitesinin sınırsız olduğu belirtilmektedir.
Öğrenme bir kez gerçekleştiğinde ebediyen
saklandığına ilişkin kanıtlar mevcuttur.
Bilgilerin depolandığı bir kütüphane gibi
düşünülebilir. Ancak bilginin hatırlanması büyük
oranda materyalin uygun bir şekilde kodlanarak,
uygun yere yerleştirilmesine bağlıdır.
15. Uzun süreli belleğin bölümleri:
Anısal Bellek: Kişisel yaşantılarımızın depolandığı
bölmedir.
Anlamsal bellek: Konu alanlarının kavramları,
olguları, genellemeleri, kuralları depolanır.
İşlemsel Bellek: Herhangi bir şeyin nasıl yapılacağı ile
ilgili bilgilerin, işlemlerin depolandığı bellektir
16. BİLGİYİ AŞIRI YÜKLEME
DURUMLARI
Bir insanın bir meseleyi anlarken veya bir karar
verirken gereğinden çok fazla bilginin bulunuyor
olması nedeniyle yaşadığı zorluk şeklinde
tanımlanıyor.
İnsan beyni, karar verirken ya da bir meseleyi
algılamaya çalışırken kapasitesinin üzerinde bilgiyle
karşılaşması durumunda vereceği kararın kalitesi
düşüyor veya meseleyi algılamakta güçlük çekiyor.
17.
18. AŞIRI BİLGİ YÜKLEMESİNE KARŞI NE
YAPMALIYIZ
Zihninizi temizleyin. İş akışınızı kesen, aklınızda
gezen tüm diğer bilgileri bir yere not ederek
zihninizden çıkarın. Zihniniz bu şekilde yapacağınız
işe odaklanmış olur.
2 dakika kuralını uygulayın. Yapılacak ufak tefek (1-
2 dakikalık) işler için günün belirli bir saatinde,
hepsini halledebilmek için 45 dakika ya da 1 saati
ayırın. Bütün küçük işlerinizi o zaman diliminde
halledin.
19. Aynı anda birkaç işi birlikte yapmayın.Çalışılan
zaman diliminde tek bir işe odaklanın. Aynı zaman
içerisinde birden fazla iş arasında geçiş
yapmak, sizi yorar, kaygılı ve sinirli kılar.
Büyük işleri sabah halledin. Sizi en çok rahatsız
eden şeyi ilk yapın. Çünkü, gün içerisinde
zihnimizdeki pratikliğin ve glükoz’un en yüksek
olduğu zaman dilimi sabah.
20. GAGNE 9 ADIMLI KURAM
Gagne 1960’lı yıllarda yeni davranışçı akımın
temsilcilerinden biri olarak kabul edilmekle birlikte,
sonraki yıllarda bilgiyi işleme kuramcılarının
öncülerinden biri olmuş, davranışçı yaklaşımın ilkeleri
ile bilgi işlem süreci yaklaşımının ilkelerini
birleştirmiştir. Gagne öğrenmeyi hem ürün hem de
süreç olarak ele almıştır. Gagne’ye göre öğrenme,
gözlenebilir davranışlardan dolaylı olarak anlaşılır ve
öğrenme beyinde gerçekleşir
21. 1- Dikkati çekme
2- Öğrenciyi dersin hedeflerinden haberdar etme
3- Ön bilgilerin hatırlatılması
4- Uyarıcı materyalin sunulması
5- Öğrenciye yol gösterme(rehberlik etme)
6- Davranışı ortaya çıkarma
7- Dönüt-Düzeltme verme
8- Değerlendirme
9- Öğrenilenlerin kalıcılığının ve transferinin
sağlanması
22. DİKKAT ÇEKME
Öğrenmenin en iyi şekilde gerçekleşmesi için öğrencinin
dikkatini çekecek materyaller tasarlanmalıdır. Öğretmen
bu hedef doğrultusunda görsel ve sözel unsurlardan
yararlanabilir. İnsanların çoğu biranda tek bir konuya
odaklanabilmektedir. Bundan dolayı öğrencinin tüm
dikkati öğretilecek konu üzerine yoğunlaştırılmalıdır. Bunu
da öğrencinin dikkatini çekecek yeni materyaller
kullanarak yapabilir. Öğrenciler hakkında bilgiler edinip
onların dikkatinin dağılmaması için onların ilgisini çekecek
sorular yöneltilmeli ve onlarında konuya ortak edip soru ve
görüşlerini dile getirmesi sağlanmalıdır. Böylece öğrenme
en iyi şekilde gerçekleşecektir.
23. ÖĞRENCİYİ DERSİN
HEDEFLERİNDEN HABERDAR ETME
Öğretmenin öğretime başlamadan önce öğrencilere dersin
içeriği hakkında genel bir bilgi verilmelidir. Böylece öğrenci
ne öğrenmesi gerektiği hakkında güdülenmiş olur ve konu
dışına çıkmaktan kurtulur. Derste neyin öğrenilmesi
gerektiği hakkında az çok bilgi edinmiş olur ve ona göre
kendini odaklar. Böylece dersi kavram çatışmasına
düşmeden daha kısa zamanda öğrenir. Hedefin önceden
duyulması, yönetim mekanizmasını harekete geçirir ve
beklentilerin oluşmasına yardımcı olur. Öğrencinin derste
ulaşacağı hedefleri bilmesi bu hedeflere ulaşmak için
hangi yöntem ve teknikleri uygulayacağını kafasında
tasarlar.
24. ÖN BİLGİLERİN HATIRLANMASI
Öğretilen konuların kısa süreli bellekteki bilgilerin
uzun süreli belleğe anlamlı bir şekilde kodlanabilmesi
için önbilgilerle anlamlandırılması gerekir. Bunun için
öğrenciye bilgi verilmeden önce ön bilgilerin ortaya
çıkarılması sağlanmalıdır. Böylece öğrenci daha kolay
neden sonuç ilişkisi kurabilir. Öğretmen, öğrencilerin
daha önce kazanmış oldukları bilgileri soru sorarak,
açıklama yaptırarak, tartışarak ortaya çıkarabilir. Bu
yöntemle öğrenme daha hızlı ve kolay gerçekleşir.
25. UYARICI MATERYALLERİN
SUNULMASI
Dersin içeriğini sunarken daha etkili ve daha verimli bir
öğretim sağlamak için stratejilerin kullanılması gerekir.
Öğrenciyi hedefe ulaştıracak materyaller doğru
seçilmelidir. Bu materyaller öğrenmeyi kolaylaştıracak
cinste olmalıdır.
Öğrenci böylelikle sunulan önbilgilerle karşılaştırır,
anlamlandırır ve uzun süreli belleğe kodlamaya çalışır.
Materyalin düzenlenmesinde öğrenci grubunun gelişim
özellikleri ve sınıf düzeyleri çok etkili bir rol oynar. “sınıf
düzeyi” denilen kavram uyarıcı durumlarının
düzenlenmesinde dikkate alınması gereken ölçütlerden
biridir.
26. ÖĞRENCİYE YOL GÖSTERME
Öğrenciye yol gösterme öğrenme açısından oldukça önemlidir.
Öğrenme ortamında öğrencilerin yanlış davranışlar
kazanmaması ve başarılı olmalarının sağlanması için onlara
rehberlik edilmesi gerekir.
Bunun için öğrenciye neyi nerede ne zaman ne şekilde yapılacağı
nasıl kodlama yapılması gerektiği yeni bilgilerin hangi ön
öğrenmelere birleştirileceği konularında ipuçları verilmelidir.
En iyi yol gösterme stratejisi, her adımda biraz yardım vererek
ilerlemedir. Bu suretle, her öğrenci ihtiyacı kadar destek alma
imkanına sahip olur. Hızlı öğrenene bir tek, yavaş öğrenene ise
birkaç örnek yeterli olabilir. Öğrenciye ipuçları verilerek
öğrencinin bilgiyi kendisinin bulması sağlanmalıdır. Böylece
öğrenme kalıcı olacaktır.
27. DAVRANIŞI ORTAYA ÇIKARMA
Öğrenciye yeni davranışlar öğretildikten sonra bu
davranışın ne derece kazandıklarının yoklanması
gerekmektedir. Öğrenciye yazılı sözlü sorular sorarak
davranışı test edilmelidir. Konuyu kavradığı hissedilen
öğrenciye yap, çiz, söyle gibi ifadelerle öğrendiği
davranışa dönüştürülmesi istenir. Böylece öğrencinin
kendisini de görmesi sağlanmış olur.Öğrencilerde
kazandırılmak istenen davranış gözlenmese öğretim
ortamı zenginleştirilmeli öğrenciye yeni ipuçları
verilmelidir.
28. DÖNÜT-DÜZELTME VERME
Bu aşamada öğrencinin kazanması gereken davranış
ne ise onu yapması beklenir. Öğrenci gösterdiği
davranışın doğruluğu hakkında bilgi almak ister.
Öğrenci gösterdiği davranışın doğru olduğunu
öğrenirse davranışı pekiştirir ve öğrenmeye karşı
güdüsü artar. Davranışın yanlış olduğunu öğrenirse
hatasını düzeltir ve o davranışı bir daha
tekrarlamamaya özen gösterir. Öğrencinin kazanması
gereken davranış ne ise onu yapması beklenir.
29. DEĞERLENDİRME
Öğrenmenin sonunda her bir öğrencinin istendik
davranışı ne derecede kazandığının belirlenmesi gerekir.
Öğretimsel olayların verimliliğini değerlendirmek için
beklenen hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediği
sınanmalıdır.
Yapılan değerlendirmeler sonucunda öğrenmenin ne
derece gerçekleştiği gözlenir ve öğrenciler sonuçlar
hakkında bilgi verilerek gerekirse tamamlama eğitimi
yapılır. Değerlendirme öğrencilerin düşünme, anlama,
sorgulama, ilişki kurma, analiz-sentez yapma becerilerini
geliştirme düzeyini ölçmek için yapılmaktadır.
Değerlendirme sonunda öğrenciler arasında karşılaştırma
yapılmamalıd
30. ÖĞRENİLENLERİN KALICILIĞININ VE
TRANSFERİNİN SAĞLANMASI
Bir konuda uzmanlığı geliştirmek için yeni bilgilerin
başka alanlara da uygulanması gerekir. Öğrenmenin ilk
oluşumundan hemen sonra, öğrenciye öğrenmeyi
güçleştirici nitelikte alıştırma, örneklendirme, proje
vb. ödevler verilmelidir. Öğrenilen davranışların
aralıklı olarak tekrar edilmesi kalıcılığı büyük oranda
etkiler. Öğrenilenlerin başka alanlara geçişini
sağlamak için öğrenilenlerin yeni durumlarda
kullanılması, öğrencilerin problemlerle karşı karşıya
bırakılması yararlı olur.
31. PAVİO İKİLİMİ KURAM
llan Paivio tarafından 1971 yılında geliştirilen İkili
Kodlama Kuramı’na göre algı ve bellek ile davranışsal
beceriler ve bilişsel beceriler arasında bir benzerlik,
paralellik veya süreklilik vardır. Duyusal algılara
paralel olarak gelişen sembolik sistem, kodlama
sırasında duyular aracılığıyla gelen uyarıcıların
biçimsel özelliklerini koruyacak şekilde, sözel ve sözel
olmayan iki alt sisteme ayrılmıştır.
32. MATERYAL TASARIMINA ETKİSİ
1. Soyut kavramları zihinde görselleştirir.
2. Öğrencilerin ilgisini çeker ve dikkatlerini sürdürmeye
yardım eder.
3. Bilgiyi sistematik ve bütünlük içinde sunar.
4. Önemli noktalara dikkati çeker ve ana temayı vurgular.
5. Basitleştirir.
6. Hatırlamayı kolaylaştırırlar.
Beyin Sistemi
Kuramın Ilkeleri
* Beynin sol yarım küresinde yer alır.
* Mantıksal ve ardışık matematiksel işlemleri yürütür.
33. Çoklu Temsil İlkesi: Bir ifadeyi hem sözcüklerle hem de resimlerle açıklamak
yalnızca sözcüklerle açıklamaktan iyidir.
Özlülük/Tutarlılık İlkesi: Konu dışı sözcükler, resimler, sesler dahil
edilmediğinde öğrenci daha iyi öğrenmektedir. Çoklu ortam sunuları açık ve
özlü olmalıdır. İlgiyi artırmak veya benzeri amaçlarla, konu ile ilgili olmayan
eklemeler öğrencilerin öğrenmelerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Kanal İlkesi: Canlandırmanın sözlü anlatımla desteklendiği durumlar,
canlandırmanın yazılı metinle desteklendiği durumlardan daha etkilidir.
Aşırılık İlkesi: Canlandırmanın sadece sözlü anlatımla desteklendiği durumlar,
canlandırmanın aynı anda, sözlü anlatım ve yazılı metinle desteklendiği
durumlardan daha etkilidir.
Birliktelik İlkesi: Bu ilke uzaysal birliktelik ilkesi ve zamansal birliktelik ilkesi
olarak ikiye ayrılmıştır.
* Beynin sağ yarım küresinde yer alır.
* Görsel imgeler, fiziksel algılar ve sesler bu yarıkürede depolanır ve işlenir.
34. ROGERS DEĞİŞİMİN KURALLARI
Yeniliklerin yayılımı kuramı, toplulukların yenilikleri
nasıl kabul ettiğini açıklamayı amaçlamaktadır.
Burada yenilikten kasıt; yeni olarak tanımlanan
herhangi bir fikir, davranış veya nesnedir. Yeniliklerin
yayılımı kuramı sosyal değişim süreciyle ilgili üç
değerli fikir sunmaktadır:
35. 1. Yeniliklerin yayılması için niteliklerin ne olduğu
2. Birebir görüşmelerin ve akran ağlarının önemi
3. Farklı kullanıcı kesimlerinin ihtiyaçlarını anlama
Bu fikirler 6000’den fazla araştırma çalışması ve
sahada test edilmiştir, bu nedenle sosyal bilimlerde en
güvenilirler arasındadırlar.
36. Bağıl Avantaj Ekonomik açıdan avantajlı olması, sosyal
prestij sağlaması, kullanıma elverişli olması ve
memnuniyeti sağlaması Mevcut Değerler ve
Uygulamalar ile Uyumluluk Yeniliği benimseyecek
bireylerin; değerleri, geçmiş deneyimleri ve ihtiyaçları
ile yeniliğin algılanan uyumluluk derecesidir.
37. Denenebilirlik Yeniliğin tecrübe edilebilirliğinin
sınırlılık derecesidir. Denenebilir bir yenilik onu
düşünen bir birey için daha az risk taşımaktadır.
Sadelik ve Kullanım Kolaylığı Yeniliğin kullanım ve
anlaşılabilirlik açısından algılanan zorluk derecesidir.
Yenilikler daha anlaşılır olduklarında, daha hızlı
benimsenmekte bu yeniliğe uygun beceri ve anlayışlar
daha hızlı bir şekilde geliştirilebilmektedir
38. Bireyler için yeniliğin sonuçlarını görmek, bireylerin
yeniliği kabul edebilme olasılığını arttırır. Görünür
sonuçlar belirsizliği düşürür ve aynı zamanda arkadaş
ve komşular gibi sık sık bilgi talep edenlerle yeni bir
fikri tartışmaya teşvik eder. Everett Rogers’a göre bu
beş nitelik; yeniliklerin kabul varyasyonlarını 49 ile 87
oranında belirlemektedir. Bu beş temel nitelik odak
grup tartışmaları ve proje değerlendirmeleri için
değerli bir kontrol listesi çerçevesi sunmaktadır. Bu
nitelikler ürün veya davranış geliştirirken ele
alındığında zayıf yönleri belirlemede de yardımcı
olabilmektedir.
39. Yeniden icat, yeniliklerin yayılımının temel ilkesidir.
Bir yeniliğin başarısı, o toplumdaki zorlu ve riskten
kaçınan bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak için nasıl
geliştiğine de bağlıdır. Sürekli gelişim sürecine
kullanıcıları ortak etmek bunu başarmak için iyi bir
yoldur.
40. PRAGNAZ YASALARI
Gestalt kuramcıları algısal örgütlenmeye yardımcı olan
yasaların hepsini kapsayan daha genel bir yasa
oluşturmuşlardır ve buna ‘Pragnanz yasası’ adı
vermişlerdir. Koffka bunu şu şekilde açıklamıştır:
‘Psikolojik örgütlemeler, kontrol eden koşullar izin
verdiği ölçüde, olabildiği kadar iyi olacaktır.’ her
psikolojik olayda anlamlı, tam ve basit olma eğilimi
vardır.
41. ALGISAL DEĞİŞMEZLİK
Bir objeyi, koşullar değişmesine rağmen aynı obje olarak
görmemize algısal değişmezlik denir. Kapının pozisyonuna bağlı
olmaksızın(örneğin kapalıyken ya da açıkken) onu kapı
olarak,kişiyi önümüzde durmasına ya da daha uzakta olmasına
bağlı olmaksızın aynı kişi olarak algılarız.
Bir başka örnek olarak şu verilebilir; yemek masasının üzerindeki
tabak , bardak ,çatal ve kaşıkları düşünün. Masayı algılarken,
yalnızca gözümüzün retinası üzerine düşen verilere dayanmış
olsaydınız, masanın üzerindeki tabaklar siz uzaktayken oval,
yaklaşınca yuvarlak gözükürdü; bardaklar uzaktan ufak,
yakından büyük bardak olurdu. bu durum algısal dünyamızda,
içinden çıkılmaz bir karmaşa yaratır ve çevreye uyumumuzu
olanaksız hale getirirdi. Beynimiz bu karmaşayı önlemek için
algısal değişmezliği yaratmıştır.
42.
43. İnsan düşünceleri her zaman bütünü arar. Hiçbir
yarım bilgi insan beynini mantık açısından tatmin
etmez. Bu durumda beyin otomatik olarak
görüntünün tamamını mantık açısından tamamlar ya
da insanda "bunun devamı nerede" sorusunun
cevabını bulması için, araştırma dürtüsü uyandırır. Bu
duruma gestalt kuramının pragnanz yasası denir.