3. Organik-Ekolojik-Biyolojik
Tarım; kimyasal gübre ve
pestisit gibi yapay dış girdileri
kullanmaksızın,sürdürülebilir
verimliliğe dayalı,çevreye ve
insan sağlığına zarar vermeden
,toprak verimliliğini ve gıda
güvenliğini esas alan
üretimden tüketime kadar her
aşaması kontrollü ve kayıtlı
olan sertifikalı bir üretim
şeklidir.
Organik Tarım Nedir?Organik Nedir?
4. Dünyada Organik Tarım
• Merkezi Almanya’da bulunan
Uluslararası Organik Tarım
Hareketleri Federasyonu
(IFOAM)’nun kayıtlarına göre
dünyada toplam 160 ülkede
yaklaşık 37,2 milyon hektar alanda
organik tarım yapılmaktadır (Willer
2011).
• Willer (2011)’in belirttiğine göre
toplam 37,2 milyon hektar organik
tarım alanının, 23 milyon hektarını
organik çayır-mera alanları ve 1,8
milyon hektarını ise organik yem
bitkileri üretim alanları
oluşturmaktadır.
1.Organik yem
bitkileri; 1.8
milyon Ha 5%
3.Organik çayır
mera alanları;
23 milyon Ha
62%
2.Diğerleri;
12.4 milyon Ha
33%
5. • Bu alanın büyük kısmı Avustralya
(12.0 milyon hektar), Arjantin (4.40
milyon hektar), ABD (1.95 milyon
hektar), Çin (1.85 milyon hektar),
Brezilya (1.77 milyon hektar),
İspanya (1.33 milyon hektar) ve
Hindistan (1.18 milyon hektar)’da
bulunmaktadır.
• Dünya organik tarım alanlarının
yaklaşık 2/3’ü organik otlak ve
meradır, çünkü Avustralya, Arjantin,
Çin ve Şili’deki organik tarım
alanlarının çoğunu organik otlaklar
oluşturmaktadır.
0 2 4 6 8 10 12 14
Avusturalya
Arjantin
ABD
Çin
Brezilya
İspanya
hindistan
(Organik üretim alan milyon/hektar)
*Kaynak:FİBL & IFOAM 2010
Şekil 2. En büyük üretim alanına sahip 10 ülke (2008)
6. • Dünyadaki toplam organik
alanların;
• %32,6’sı Okyanusya,
• %24,9’u Avrupa,
• %23’ü Latin Amerika,
• %9,6’sı Asya, %7,1’i kuzey Amerika
• ve %2,8’i Afrika’da yer almaktadır.
(Willer ve Klicher, 2011).
1. Okyanusya,
32.60%, 33%
2.Avrupa,
24.90%, 25%
3. Latin Amerika,
23%, 23%
4. Asya, 9.60%,
9%
5. K Amerika,
7.10%, 7%
Afrika, 2.80%, 3%
Dünyadaki organik alanların kıtalara göre dağılımı
1. Okyanusya 2.Avrupa 3. Latin Amerika 4. Asya 5. K Amerika Afrika
7. • Organik tarıma olan ilginin artması, çevre
ve sağlık ile ilgili endişelerin artması ve
sosyo-ekonomik koşulların gelişmesi gibi
faktörlerden kaynaklanmaktadır.
• Organik tarım ve gıda ürünlerine tüketici
talebinin artması sonucu organik tarımı
benimseyen çiftçi sayısı da doğal olarak
artmıştır.
• Bu talebin büyümesi aynı zamanda
uluslararası ticareti de geliştirmiştir.
Kendi ülkelerinde organik ürünler için iç
pazar ve talep olmadığı halde bazı
ülkeler, Avrupa’da yetişmeyen ve talep
edilen organik ürünleri üretmeye ve ihraç
etmeye başlamışlardır.
8. Tarihsel Gelişimi
1930 yıllarında organik tarım modeli bir çok ülkede uygulanmaya başlamıştır.
Organik tarım çalışmaları İlk kez 1910 yıllarında İngiltere de başlamıştır.
Danimarka, İngiltere ve İsviçre organik tarım temellerini atan ülkelerdir
Bugün ABD, Kanada, Avustralya, Japonya ve Avrupa Birliği ülkeleri gibi gelişmiş
ülkelerde iç pazarı sürekli artış trendi gösteren organik ürünlerin üretimi gelişmekte
olan bu ülkelerde gerçekleştirilmiştir
1972 yılında ise tüm dünyadaki organik tarım hareketlerini bir çatı altında toplamak
ve düzenlemek amacıyla IFOAM (Uluslar arası Organik Tarım Federasyonu) teşkilatı
kurulmuştur.
Merkezi Almanya da olan bu teşkilat 86 ülkede 460 üye organizasyonu bünyesinde
toplamıştır.
9. 1973 yılında Organik Tarım Araştırma Enstitüsünün (FIBL) kurulmuştur.
1985 yılında Avrupa’da Fransa’da ilk yasal düzenlemenin yapılmışdır.
1990’lı yıllarda AB Ülkelerinde çevreye uyumlu tarım politikalarının desteklenmeye
başlanmıştır.
1991 Yılında 2092/91 AB Konsey Tüzüğünün yürürlüğe girmesi ve 1999 yılında tüzüğe
hayvancılığın da dâhil edilmiştir.
Dünyadaki gelişmeler ışığında Avrupa Birliğinde Organik Üretim ve Etiketleme İle İlgili
Konsey Tüzüğü’nün1 Ocak 2009 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir.
10. Ülkemizde organik tarım faaliyetleri 1986 yılında Avrupa’daki
gelişmelerden farklı şekilde ithalatçı firmaların istekleri
doğrultusunda ve özellikle ;
• Fındık, Badem,
• Kurutulmuş Meyveler (Üzüm, İncir, Kayısı)
• Mercimek
11. • Ekolojik tarım hareketini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla 1992
yılında Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) kurulmuştur.
• Aynı yıl içinde İzmir’de yapılan “2. Akdeniz Ülkelerinde Ekolojik Tarım
Konferansı” , ETO tarafından organize edilmiştir.
• Ekolojik tarımın ilk temellerinin İzmir’de atılmış olması nedeniyle,
organizasyon, kontrol ve sertifika firmalarının çoğunun merkez büroları bu
şehirde bulunmaktadır.
• ETO’ nun da katkılarıyla "Bitkisel ve Hayvansal Tarım Ürünlerinin Ekolojik
Metotlarla Üretilmesine İlişkin Yönetmelik", Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
tarafından 18 Aralık 1994 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
12. Günümüzde Organik Tarım
• Türkiye, dünyada organik tarım alanlarının en hızlı büyüdüğü ilk 4
ülke arasında yer alırken, son 5 yılda organik tarım alanı ile birlikte
organik üretim yapan çiftçi sayısı ve üretim miktarı yüzde 70 arttı.
Organik tarımın yıllık ekonomik hacmi 500 milyon doları buldu.
• Uluslararası Organik Tarım Hareketi Federasyonu'nun verilerine
göre dünyada organik tarım alanlarının en hızlı büyüdüğü ülkelerin
başında sırasıyla Yunanistan, Meksika, Kazakistan ve Türkiye
geliyor.
14. • Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye'de
son 5 yılda organik tarım üretimi yapılan toplam alan yüzde 73
artarak 510 bin hektardan 883 bin hektara çıktı.
• Aynı dönemde organik tarım ürünlerinin miktarı da yüzde 65
artarak 1 milyon 344 bin tondan 2 milyon 217 bin tona yükseldi.
• 2010 yılında organik tarımla uğraşan çiftçi sayısı 42 bin
seviyelerindeyken 2014'te bu sayı yüzde 70 artarak 71 bini aştı.
15. ORGANİK HAYVANSAL ÜRETİM DAHA HIZLI BÜYÜYOR
• Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği
Başkanı Atila Ertem, son yıllarda başta
tavuk ve yumurta ürünleri olmak üzere
organik tarımda hayvansal üretimin
bitkisel üretimden daha hızlı
büyüdüğüne dikkat çekmiştir.
• Ertem, organik tarımda bitkisel
üretimin yıllık yüzde 10-15 büyüme
oranına karşın özellikle kanatlı sektörü
ile birlikte geriden gelen organik
hayvansal üretimin yüzde 50
büyüdüğünü söyledi.
*
16. EN FAZLA İTHALAT BEBEK GIDASINDA
• Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı verilerine göre
2014 yılında en çok ithalatı
yapılan organik ürünlerin
başında 1,532 ton ile
bebek gıdası ve içeceği
geliyor.
• Bu ürünlerin ithal edilen
ülkeler arasında Almanya,
Avusturya, Çek
Cumhuriyeti ve Polonya yer
alıyor.
17. Milli Tarım Projesi
• 2016 yılında organik arıcılık ve
organik bitkisel üretim destek
kapsamında olacak. Organik
bitkisel üretim yapan
müteşebbisler dört kategori
altında alan bazlı destek alacak.
•
• İyi Tarım Uygulamaları
kapsamında ise meyve sebze,
örtü altı, süs bitkileri tıbbi ve
aromatik bitkiler desteklenecek.
18. • Bilim Teknik Dergi’sinin Temmuz 2003 sayısında yayınlanan bir çalışmaya
göre organik besinlerin tüketimi kalp rahatsızlıkları ile savaşımında
olumlu etkilerinin olabileceğini ortaya çıkardı.
19. • Zararlıya karşı yapay kimyasalların
kullanılmadığı organik üretim
alanlarında bitkiler zararlı canlılarla
kendi başlarına savaşabilmek için bol
miktarda salisilik asit üretirler. İsmini
söğüt ağacından alan bu madde
bitkilerin stres, hastalık gibi koşullarda
başa çıkabilmek için ürettiği savunma
kimyasalıdır.
• Aspirinin ham maddesi olan ateş
düşürücü etkisiyle tanınan salisilik asit,
damar sertliği ve kanser gibi
hastalıklarla mücadelede önem taşır.
• Çalışmaya göre vejetaryen olan Buda
rahiplerinin kanında et yiyenlere oranla
çok daha yüksek oranda salisilik asit
olduğu belirlenmiştir.
20. Yem Bitkileri Ve Önemi
• Yem bitkisi, hayvan yemi olarak
yetiştirilen, ancak bunun yanında toprak ve
suyu muhafaza etme, ekim nöbeti
içerisinde kendinden sonra gelen ürünlerin
verimini artırma özellikleri taşıyan,
doğrudan doğruya veya sonradan
yedirilmek üzere hasat edilerek kurutulan
veya silajı yapılan bitkilerdir.
21. • Kaba yem olarak tanımlanan yem bitkileri en ucuz besin kaynağıdır.
Hayvanların mide mikroflorası için lüzumlu besin maddelerini
içermektedir. Mineral ve vitamin kaynağı olmaları nedeniyle
hayvanların verim ve üreme performanslarını etkilerler.
22. Erozyonda en etkili silahtır!
• Yem bitkilerinin yem olma niteliğinin yanında daha birçok faydalı
yönleri vardır. Tarımsal üretimin esas kaynağı olan toprağın yerinde
tutulmasında yani toprak ve su erozyonlarının önlenmesinde en etken
silahtır.
23. Organik Gübredir!
• Özellikle baklagil yem bitkileri (Yonca, üçgül, fiğ, korunga, lüpen,
mürdümük, gazal boynuzu vs.) köklerindeki Rizobium bakterileri
yardımıyla, havanın serbest azotunu fikse ederek, toprağı azotça ve
organik madde bakımından zenginleştirmektedir.
• Organik tarım, toprakta kolay çözünen, bitki tarafından doğrudan
alınan sentetik ticari gübrelerin kullanımını yasaklar. Eksilen besin
maddelerinin ise, ahır gübresi, yeşil gübreleme ve kompost ile
tamamlanması amaçlanır.
24. Ekim nöbetinde vazgeçilmezdir!
• Toprağın derin tabakalarında çözünmez halde bulunan bazı besin
elementlerini (fosfor gibi) çözündürüp, toprağın üst tabakalarına
taşıyarak kendinden sonra gelecek ürün için hazır hale getirirler. Başka
yabancı otların gelişmesine müsaade etmezler.
• Böylece girmiş oldukları ekim nöbeti sistemi (münavebe) içerisinde
toprak verimliliğini artırarak kendinden sonra gelen ürünün hem
veriminin fazla miktarda artmasına hem de kaliteli ve lezzetli ürünlerin
üretilmesine imkân sağlarlar.
25. • Buğdaygil ve baklagil yem bitkileri ekildikleri toprakları yalnız verimli
hale getirmekle kalmazlar. Aynı zamanda artıkları ile toprağın organik
madde miktarını artırarak yapısını düzeltirler. Toprağın organik
madde yönünden zenginleşmesi ise, özellikle yağışı az olan yerlerde
çok önemli husus olan toprağın su tutma ve besin maddeleri
kapasitesini artırır.
26. Organik Tarım da Yem Bitkileri
• 2010 yılı verilerine göre organik olarak yetiştirilen tarla
bitkilerinde (geçiş süreci dahil) üretim miktarı bakımından %61
oranla en fazla yem bitkileri yetiştirilmektedir (648.719 ton).
Bunun da 347.000 tonu yonca üretimi ve 147.000 tonunu da
çayır mera üretimi teşkil etmektedir.
27. 61%
31%
6%
2%
Organik Tarla Bitkilerinin üretim miktarları (%)
1. Yem Bitkileri 2. Tahıllar 3. Endüstri B. 4. Baklagiller
• Toplam üretimin %31’lik kısmında ise
organik tahıllar yer almaktadır
(322.437ton). Bunun da 243.000 tonu
organik buğday üretimi ve 40.000 tonu
da organik mısır üretimi teşkil
etmektedir.
• % 6’lik organik endüstri bitkileri
üretiminde (58.631 ton) en fazla
organik pamuk (51.600 ton) yer
almaktadır. %2’lik organik yemeklik
tane baklagil bitkileri üretiminde
(17.180 ton) en fazla organik
mercimek (9.800 ton) ve organik
nohut (6.800 ton) yer almaktadır
(Anonim,2011).
28. Organik yem bitkileri tarımına başlama,
yönetmeliklere uygun olarak
yetkilendirilmiş kuruluş ile üretici
arasında sözleşme yapılarak
gerçekleştirilmektedir.
Yetiştiricilik, yetkilendirilmiş
kuruluşun kontrolü ile devam etmekte ve
sonuçta da ürünün sertifikalandırılması
ile son bulmaktadır.
Organik yem bitkisi yetiştiriciliğine
başlamak isteyen çiftçi *geçiş sürecine
alınır.
29. • Yönetmeliğe göre *geçiş süreci (Madde 8-b), tek
yıllık bitkiler ile mera ve yem bitkilerinde 2 yıl, çok
yıllık bitkilerde 3 yıldır.
• Tek yıllıklarda ekim tarihi, çok yıllıklarda ise hasat
tarihi göz önüne alınır. Fakat yetkilendirilmiş
kuruluş arazinin daha önceki kullanım durumunu
göz önünde bulundurarak geçiş sürecini
azaltabilmekte yada arttırabilmektedir.
*Yönetmelik hükümlerine göre faaliyete başlanmasından, ürünün organik olarak
sertifikalandırılmasına kadar geçen dönem
30. • 2011 verilerine göre;
• organik yonca üretiminde Ağrı
(6.813 ton), Erzurum (7.262 ton)
ve Iğdır (3.278 ton);
• organik fiğ üretiminde Kars (4.016
ton), Şanlıurfa (3.239 ton) ve
Erzurum (1.252 ton);
• organik korunga üretiminde ise
Erzurum (2.799 ton), Ağrı (2.119
ton) ve Kars (1.974 ton) illerinde
en fazla yetiştiricilik yapılmaktadır.
31. • En fazla organik yem bitkisi üretimi yapılan iller sırası ile Van,
Erzurum, Ağrı, Kars, Sivas, Çanakkale, Muş, Bayburt, Bitlis,
Gümüşhane ve Erzincan’dır.
32. • Ülkemizde 2012 yılı itibari ile 195
486 ton organik yonca,
• 60 406 ton organik korunga,
• 29 900 ton organik fiğ,
• 28 598 ton organik silajlık mısır,
• 197 ton organik mürdümük,
• 58 ton organik yem şalgamı,
• 12 ton organik sorgum ve
• 396 ton organik diğer yem bitkisi
üretimi yapılmaktadır.
• Toplamda ülkemizde çayır otu
hariç 315 053 ton organik yem
bitkisi üretilmektedir.
• (Anonim 2012)
195486, 47%
60406, 15%
29900, 7%
128598, 31%
1. Yonca 2. Korunga 3. Fiğ 4. Mısır
33. Çayır-Meralarda Organik Tarım ve Hayvan
İlişkileri
• Çayır-mera alanlarında organik
tarım uygulanarak, et ve süt
hayvancılığı yapıldığında,
hayvanların ürün artışı muhafaza
edildiği gibi, meraların floristik
kompozisyonu da iyileşmektedir.
• Bu nedenle son yıllarda orta
Avrupa’da çayır-meralarda
organik uygulama çok
yaygınlaşmış olup ülkeler
arasında çok ciddi projeler
yapılmaktadır. (Isselstein ve ark.,
2003,)
34. Hayvan beslemede kullanılan kaba yemin kaynağını; doğal çayır-meralar, tarla
tarımı içinde yetiştirilen yem bitkileri ve tarla tarımı artıkları oluşturmaktadır.
Çayır-mera alanlarında, hayvanların otlamalarına sunulacak bitkisel kaynaklı
yemler, genetik yapısı değiştirilmemiş, sentetik kimyasal gübre ve tarımsal ilaç
kalıntıları içirmedikleri için, hayvan ve insan sağlığını tehdit etmemektedir.
Eğer hayvan beslenmesinde silo yemleri kullanılacaksa, silo yemi
hazırlanmasında sadece fermantasyona yardımcı katkı maddelerinden izin
verilenler kullanılmalıdır (Hopkins ve ark, 1991).
35. • Yoğun yem olarak protein içeriği yüksek, koca fiğVicia narbonensis),
• Burçak (Vicia ervilia),
• Yem bezelyesi (Pisum arvense),
• Lüpenler (Lupinus L.),
• yanında, Mısır (Zea mays.) v.b. gibi tarla koşullarında yetiştirilen yıllık
baklagil ve buğdaygil yem bitkilerinin küspelerinin işlenmeleri
aşamasında kimyasal solventler ile muamele edilmemiş olması
gerekmektedir (Anonim, 2002).
36. • Ülkemizde kaba yem olarak tahıl samanı çok büyük bir yer
tutmaktadır. Kaba yem kaynakları içinde samanın payı %
60’ı geçmektedir. Saman, hayvan yemi olarak çok az bir
besleme değerine sahip olduğundan, hayvancılığı ileri
gitmiş ülkelerde, kaba yem olarak dikkate dahi
alınmamaktadır.
• Bütün bunlar değerlendirildiğinde; Ülkemiz kaba yem
kaynaklarının hayvanlarımızı yaşam gereksinimlerini bile
karşılayamayacak durumda olduğu görülmektedir
37. Organik Hayvansal Üretim – Yem Bitkileri
• Organik hayvancılık, yüksek
kalitede, sağlıklı ve risksiz ürünler
talep eden tüketicilere yönelik,
organik üretim teknikleriyle
kontrollü ve sertifikalı olarak
gerçekleştirilen bir hayvansal
üretim faaliyetidir.
• Türkiye'de ekolojik hayvancılığa
ilişkin çalışmalar daha çok arıcılık
üzerinde yoğunlaşmış olup, ekolojik
et ve süt üretimine yönelik
araştırmalar ise son zamanlarda
önem kazanmaya başlamıştır.
38. Türkiye Organik Hayvansal Üretim *(Geçiş süreci dahil) (GTHB 2012)
Yıllar Üretici Sayısı Büyükbaş Hayvan
(Baş)
Küçükbaş Hayvan
(Baş)
Kanatlı Varlığı
(Adet)
2004 10 1480 24420 250
2011 225 12162 33810 431754
2012 1587 56204 33985 281132
% Değişim
(2004-2005)
15720 3697 39 112352
*Geçiş süreci, üretimin başlangıcından, elde edilen et, süt gibi ürünün organik
olarak kabul edilmesine kadar geçen süreci kapsar.
39. • Gıda, Tarım ve Bakanlığı 2012 yılı verilerine göre Türkiye’de
1.587 üreticiye ait
• 56.204 baş büyükbaş,
• 33.985 baş küçükbaş ve
• 281.132 adet kanatlı varlığı organik üretim altındadır.
40. • Organik hayvansal üretim yapan
işletmelerde hayvanların besinlerinin
yüksek oranda organik olma
zorunluluğu vardır.
• Bu nedenle geleneksel yetiştiricilikten
bir kısım farklılıklar gösteren, organik
yem bitkileri yetiştiriciliği büyük önem
arz etmektedir.
• 10 Haziran 2005 yılında çıkarılan
Organik Tarım Yönetmeliği’nde
organik yem temini
ile ilgili olarak aşağıdaki ibareler yer
almaktadır.
41. Madde 16. Organik Hayvansal Üretimde Yem
Temini ve Hayvan Besleme
a) Kürk hayvanı, pet hayvanı
dışında organik hayvan
yetiştiriciliğinde hayvanlar organik
olarak üretilmiş kaba ve kesif
yemlerle beslenmelidir.
b) Hayvanlar öncelikle yetiştirildikleri
işletmeden sağlanan organik yemlerle,
mümkün olmaması halinde bu
yönetmelik hükümlerine uygun
hareket eden diğer işletmelerden
sağlanan yemlerle beslenir.
c) Yetiştirme sistemi; yılın değişik
dönemlerinde hayvanların otlaklara
ulaşabilmelerine mümkün olduğunca olanak
sağlamalıdır. Rasyonda silaj, taze veya kuru
ottan oluşan günlük kaba yemin kuru madde
içeriği en az %60 olmalıdır.
d) Çiftçinin yemlerini yalnızca organik
üretimden sağlayamaması durumunda
geleneksel yem maddelerinin sınırlı oranda kullanılmasına
izin verilir. Her yıl için izin verilen geleneksel yem
maddeleri oranı,geviş getiren hayvanlarda 2007 yılı
sonuna kadar %5 ve %15’tir (17 Ekim
2006’da değiştirilmiş madde).
42. Organik üretimde tüm hayvanlar,
tamamen organik olarak üretilmiş kaba
ve kesif yemlerle
beslenilmelidir. Hazırlanacak rasyonlar,
farklı fizyolojik evrelerdeki tüm
hayvanların besleme ihtiyacını
karşılamalıdır.
Hayvanların zorla beslenmesi yasak
olup, yemleme programları üretim
artışının yanında, elde edilen ürünün
kalitesini de artırması hedeflenmelidir.
43. Organik Süt ve Besi
Sığırcılığı
• Türkiye’de güncel organik tarım yönetmeliğine göre, organik et ve
süt sığırı işletmelerinde rasyonların kuru madde cinsinden %60
kaba, %40 kesif yemlerden oluşması gerekmektedir.
• Bununla birlikte, kontrol kuruluşunun denetiminde, yeni doğum
yapmış ineklerde azami 3 ay süre ile, yoğun enerji ihtiyaçlarından
dolayı, kesif yem oranı %50’ye çıkarılabilir (Anonim, 2010)
• Çiftliklerde yemlerin yalnızca organik yemlerden sağlanamaması
durumunda, yemin bir kısmının konvansiyonel üretim yapan
işletmelerden temin edilmesine müsaade edilmektedir.
44. Organik hayvan beslemede kaba yemler,
mekanik tokluk yanında esasen enerji
kaynağı olarak kullanılan proteince zengin
olanlar tercih edilmelidir.
Bu amaçla kuru ot ve silaj elde edilmesinde
baklagiller ve baklagil ve buğdaygil
karışımlarından yararlanılmalıdır.
45. .
Organik çiftliklerde, yemleme sürelerinin kısa olması ve yemlerin
sıra dizininde verilmesi, güçlü hayvanların önce tüketmek istemesi
nedeniyle güçsüz olanlarla dövüşmesine ve her iki hayvanda da
gereksiz strese, yaralanmalara sebep olmaktadır. Bu nedenle de,
organik beslemede sığırlara, özellikle de laktasyondaki ineklere,
ad libitum besleme programı uygulanmalıdır.
46. Organik ve Konvansiyonel Çiftliklerde Elde Edilen
Süt ve Et Kalitelerinin Karşılaştırılması
• Organik işletmelerde kaba, konvansiyonel işletmelerde ise kesif yem
ağırlıklı rasyon uygulamaları, insan sağlığı üzerinde bir çok olumlu
etkisi bulunan omega-3 ve Konjuge Linoleik asit bakımından farklılıklar
oluşturmuştur. Capuano et al. (2012)
• Bir çok çalışmaya atfen yapmış olduğu derlemede, organik sütlerin
omega-3 ve Konjuge Linoleik asit bakımından daha zengin olduğu
bildirilmiştir. Bu farklılık, organik yemlerde rasyonda ağırlıklı olarak,
kaba ve taze yeşil otların fazlalığına atfedilmiştir.
47. • Yapılan bazı çalışmalar, organik sürülerde bazı metabolik hastalıkların
(mastitis, ketosis, süt humması vb.) konvansiyonel sürülere oranla
daha düşük düzeyde olduğunu göstermiştir (Reksen ve ark., 1999;
Hamilton ve ark., 2002).
• Ayrıca, Atasever ve Erdem (2007), kapalı ahırlarda barındırılan süt
ineklerinde, sürü içindeki mastitis olgularının azaltılması bakımından,
meraya dayalı organik süt sığırcılığınınbir avantaj oluşturduğu
bildirilmiştir.
48. • Organik yetiştirilen süt sığırlarının kaba yemi süte çevirme
etkinliklerinin ve sürü içindeki sağmal inek oranının konvansiyonel
sürülerdekine oranla daha yüksek olduğu bildirilmektedir (Reksen ve
ark., 1999).
• Konvansiyonel yetiştirilen sürülerdeki ineklerin süt verimlerinin
organik sürülerdekine göre daha yüksek (Reksen ve ark., 1999; Olivo
ve ark.,)
49. Sığır eti ile ilgili yapılmış olan bazı çalışmalarda (Yang et al., 2002;
Nielsen et al., 2005; Marino et al., 2005), çoklu doymamış yağ asidi ve
Konjuge Linoleik ait bakımından organik etlerin daha zengin olduğu
bildirilmiştir. İtalya’da yapılmış olan bir çalışmada, organik ve
konvansiyonel şartlarda besiye alınan sığırlarda M.Longissimus Dorsi
kasının kalitesi incelenmiştir (Gallo and Bailon, 2012).
50. Organik Koyun Yetiştiriciliği
• Koyunlar toprak zeminine daha yakın otlama davranışları iç parazit ile
bulaşıklılıkta sığırlardan daha hassastırlar.Hayvanların otlak alanları
parazit bulaşıklılığı bakımından büyük önem arz etmektedir. Organik
koyun yetiştiriciliği otlatmaya daha fazla dayalı bir yetiştiricilik
olduğundan mera alanlarında toprak ile ilgili tedbir ve uygulamalar
giderek önem kazanan ve bununla ilgili bir seri araştırmalar yapılan
konulardır.
51. • Araştırmalar, gazal boynuzu, korunga, yonca, üçgül gibi yoğun tanen
içeren yem bitkilerinin organik koyun yetiştiriciliğinde kullanılmasının
koyun ve keçilerde parazit kontrolünde çok etkili olduğuna dikkat
çekmektedir. Yoğun tanen içeren bu yemlerle beslemenin koyun ve
keçilerin genel sağlık parametrelerini olumlu yönde etkilediği parazit
toleransının iyileştirdiği yönünde araştırmalar yürütülmektedir.
• Bu durum organik hayvancılık ve koyun yetiştiriciliğinde otlatmanın ve
çayır, mera alanlarının önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
52. • Bitkilerin içerdikleri yoğun
tanenlerin direkt antiparaziter
etkileri sindirim kanalı
parazitlerine direkt etkileyerek
larval gelişimi engelleyerek;
indirekt etkileri ise rumen de
proteinlere bağlanarak ve
mikrobiyel yıkılmayı engelleyerek
oluşmaktadır. (Min ve ark 2013).
53. Organik ve Konvansiyonel Çiftliklerde Elde
Edilen Süt ve Et Kalitelerinin Karşılaştırılması
Organik ve konvansiyonel koşullar sağlanan koyunlarda süt verimi,
sütteki protein, yağ ve laktoz değerleri organik koşullarda,
konvansiyonel koşullara göre %18 daha düşük bulunmuş fakat
sütteki % yağ ve % protein oranları her iki sistemde de, % laktoz
oranı ise organik sistemde daha düşük bulunmuştur.
Araştırma da düşük üretim girdileri nedeniyle organik üretimin
üreticiler tarafından tercih edildiği bildirilmiştir (Kastelic ve
Kompan, 2008)
54. Yine organik ve konvansiyel koyun sütlerinin yağ asitleri ve
kansere karşı koruyucu etkili konjugelinoleik asit (CLA)
miktarlarının karşılaştırıldığı bir araş-tırmada, üretim sisteminin
sütün kimyasal yapısını etkilediğini ve özellikle konvansiyo-nel
sütteki yağ içeriğinin organik sütte daha düşük olduğunu buna
karşın organik sütlerin doymamış yağ asitleri, yağ asitleri ve
konjugelinoleik asit (CLA) bakımından organik koyun sütlerinin
daha üstün olduğu bildirilmiştir.
Araştırma da organik koyun sütlerinin konvansiyel üretilenlere
göre daha yüksek besleyici değer taşıdığı sonucuna varılmıştır
(Tsiplakou ve ark. 2010).
55. • Organik beslenen koyunlardan elde edilen etler konvesiyonel olarak
yetiştirilenlere göre daha az yağ ve doymuş yağ asitleri içermekte buna
karşın daha fazla doymamış yağ asitleri içermektedir (Hansson ve ark.
2000; Rembialkowska ve Srednicka, 2009).
• Organik ve konvansiyonel olarak beslenen kuzuların besi performansı
ve et kalitesinin incelendiği bir araştırmada organik beslenen kuzular,
konvansiyonellere göre hedeflenen besi sonu canlı ağırlığa daha kısa
sürede ulaşmışlar ve organik kuzularda besi süresince günlük ortalama
canlı ağırlık artışı konvansiyonellere göre daha yüksek bulunmuştur.
Erdoğan ve ark. 2005).
• Organik kuzu etleri, konvansiyonel olarak üretilenlere göre, daha sulu
ve içerdiği yüksek miktardaki lineolik asit ve yağ asitleri dolayısıyla daha
lezzetli bulunmuştur (Hansson ve ark. 2000; Angood ve ark. 2008).
56. Organik Tavuk
Yetiştiriciliği
• Tavuk merasında kullanılabilecek bitkiler
tavukların besin madde ihtiyaçlarının yaklaşık
%20- 30’sini organik meradan karşılayabileceği
dikkate alınarak, yem formülasyonunda gerekli
düzenlemeler yapılmalıdır.
• Dolayısıyla aroma ve doymamış yağ asitleri
bakımından (özellikle omega 3 ve 6) zengin
doğal ya da yapay mera yem bitkilerine ağırlık
verilmesi organik kanatlı eti kalitesine olumlu
etkide bulunulacak araştırmalara ihtiyaç
duyulmaktadır.
• Bunun dışında, örneğin bir tür iştah acıcı özelliğe
sahip, doğal mera bitkisi kapari düşünülebilir.
57. • Cumhuriyet üniversitesi organik kanatlı
üretimi araştırma sahasında oluşturan tavuk
merasında temel olarak Gazal boynuzu (Lotus
corniculatus) ve Kılçıksız brom (Bromus
inermis) bitkilerinden yararlanılmıştır.
• Ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz
havzası orijinli gazal boynuzu türleri,
Türkiye’nin doğal çayır ve mera alanlarında
yaygın olarak bulunmakta ayrıca; tuzlu, asitli,
verimsiz, toprak derinliğinin az olduğu ve
drenajı zayıf olan her türlü toprak yapısına da
toleransı yüksek olan bir baklagil yem
bitkisidir.
58. Organik Arıcılık
• Organik arıcılık sadece organik
tarım alanlarında veya doğal
yapısı bozulmamış mera ve
yaylalarda yapılabilir.
• Çayır ve meralarda bol miktarda
bulunan adi yonca, korunga, ak
üçgül, çayır üçgülü, kırmızı üçgül,
taş yoncası türleri ve gazel
boynuzu gibi çok önemli yem
bitkileri aynı zamanda arılar için
de zengin birer nektar ve polen
kaynağı durumundadır.
59. • Bu bitkilerin nektar ve polen
üretimleriyle bal arılarının bunları
ziyaretleri arasında yakın bir ilişki
vardır. ve meralar arılar için zengin
nektar ve polen kaynağı
durumundadır. Dolayısıyla
buralarda yapılan organik arıcılık
verimlilik açısından da önemlidir.
Özellikle Doğu Anadolu gibi bakir
bölgeler hayvancılığın tüm
alanlarında olduğu gibi arıcılık
açısından da büyük önem arz
etmektedir.
60. ORGANİK TARIM DÜNYAYI BESLEYEBİLİR Mİ?
Rodale Enstitüsü birkaç ay önce
yayımladığı raporda 1981 yılından
beri yürüttüğü organik-
konvansiyonel karşılaştırmalı
denemelerde verimin hemen hemen
eşit olduğunu ancak kârlılığın
organikte daha yüksek olduğunu
vurguluyor. Hal böyle iken neden
Amerika’da ekilen alanların sadece
yüzde 0.52’si organik diye sormadan
edemiyor insan…
61. • 2050 yılında 9 milyarı aşması
beklenen dünya nüfusunun
beslenmesi gerçekten önemli bir
sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır.
• Ekilebilir alanları artırmak pek
mümkün olmadığı gibi, tarımsal
üretimde kullanılabilecek su
kaynakları da hızla azalmaktadır.
Dolayısı ile artan nüfusu
besleyecek miktarda üretim için
ekilebilir alanların genişlemesi
değil, birim alandan alınan ürün
miktarının artırılması
gerekmektedir.
62. • Klasik ıslah yöntemleriyle
elde edilebilecek biyolojik
verim artışının da artık
sınırlarına gelindiği
düşünüldüğünde, bitki ıslah
çalışmalarında genetik
mühendisliği gibi yeni
teknolojilerin kullanılması
kaçınılmaz görünmektedir.
63. • Organik tarım ya da ekolojik tarım
başta ABD ve Avrupa Birliği olmak
üzere dünyanın uygun ekolojik
bölgelerinde tercih edilen bir
üretim sistemi olabilir.
• Bunun, özellikle aşırı kimyasal
gübre ve yoğun pestisit
kullanımından kaynaklanan çevre
sorunlarına karşı tercih edilmesi de
kuşkusuz yararlı olacaktır.
• Ancak, hâlâ kıtlıkla boğuşan bazı
Afrika ülkelerinin zorunlu olarak
organik üretim yaptıklarını da
unutmamak gerekmektdir.
64. Organik Tarımla ilgili temel sorunlar ve Çözüm
Önerileri
Türkiye’de organik hayvancılık potansiyeli yeterince değerlendirilememektedir.
Üreticilerin örgütsüz olması bu sorunun en önemli kaynağıdır.
Organik ürünlerin pazarlanmasında Türkiye’de bir birlik ya da kooperatif sisteminin
olmaması nedeniyle tüketiciler bu ürünleri yüksek fiyattan satın almaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinde üretimi yapılan organik ürünlerin tüketiciye ulaştırılması,
üreticilerin bu alanda eğitimi ve danışmanlık hizmetleri kooperatifler tarafından
sürdürülmektedir.
Organik üretim yapacak olan işletme çalışanlarının bu konudaki bilgi eksikliği de bu
alanda yaşanan diğer bir sorundur.
65. Organik hayvancılık alanında ülkemizde üreticileri teşvik edici yeterli
destekleme programının uygulanması ve üretim planlamasının yapılması bu
alanda önemli ilerlemelere neden olabilecektir.
Nitekim Avrupa Birliği ülkelerinde kooperatifler üye üreticileri
desteklemektedir.
Organik hayvancılık meraların temel yem kaynağı olarak kullanılmasını
önermektedir.
Bu sebeple ülkemizde mera ile ilgili yasal düzenlemelerin hızlı bir şekilde
yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
66. Bu nedenle doğru ve kaliteli organik ürünlerin elde edilmesi, sistemin tüm
detayları hakkında eğitim prosedürlerinin oluşturulması önem taşımaktadır.
Organik üretimdeki denetim ve sertifikasyon dışa bağımlı olduğundan maliyeti
de artırmaktadır.
Bu nedenle bu konuda gerekli olan yasal düzenlemelerin yapılması
gerekmektedir.
Ülkemiz bitki ve iklim koşulları göz önüne alındığında organik tarım ve
hayvancılık sisteminin gerektirdiği yasal düzenlemeler yapıldığı ve uygulandığı
takdirde bu alanda önemli ilerlemelerin gerçekleşebileceği söylenebilir.
67. SONUÇ
• Çayır-mera alanlarında veya tarla tarımı içinde, yem bitkilerinin
organik olarak yetiştirilmesi sonucu; Gübre, savaşım unsurları v.b.
girdiler en aza inecek, toprağın organik yapısı arzulanır biçimde
düzelecek, elde edilecek bitkisel ve hayvansal ürünlerin maliyeti
düşecek, daha sağlıklı ve kaliteli ürünler elde edilecektir.
• Bu bağlamda, yem bitkileri hayvan besleme ayrılmaz bir bütün
oluşturmaktadır.