2. • MALİYE TARİHİNE İLİŞKİN ARAŞTIRMALAR
• Araştırmacılar, ideolojiler ve araçların (kamu
harcamaları, vergileme ve devlet
borçlanması) tarihsel gelişimi
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 2
3. • Disiplinler üstü bir teori olarak ‘kamu maliyesi
teorisi’, tarih, sosyoloji ve iktisat gibi bilimler ile
olan ilişkisine bakılmadan anlaşılamaz.
• Maliye tarihi araştırmaları ya da çalışmaları ise şu
ana kadar genelde feodal toplumdan modern
Avrupa’ya geçiş ile sınırlı tutulan ve büyük
bölümü sosyoloji kaynaklı olan çalışmalar oldu.
• Nitekim bu alandaki çalışmalar Goldshield’in ana
çalışmaları ile “mali sosyoloji” adı verilen bir
alanın doğmasına yol açtı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 3
Maliye tarihi-Mali sosyoloji
4. • Mali sosyolojinin kaynağı iki okul: Pareto’cu İtalyan
Okulu ve daha çok kapitalist devletin mali krizlerini
sosyolojik olarak açıklamaya çalışan Schumpeter ve
Goldshield’in içinde yer aldığı Avusturya Okulu .
• İtalyan Okulu Makyavelli’ci geleneğin bir parçası ve
hem ekonomik denge hem de sosyal denge üzerinde
etkili olan yeni mali önlemlere odaklanır.
• Ayrıca bu alanda Adam Smith’in ‘mali kaçakçılık’, de
Toqueville’nin ‘vergileme ve modern devletin
oluşumu’ ve A. Wagner’in ‘vergileme ile toplumsal
eylemler arasındaki ilişki’yi temel alan çalışmalarını
de zikretmek gerekir
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 4
Mali sosyoloji
5. • Mali sosyoloji, devletlerin oluşumu ve buradan
hareketle maliye politikaları ile sosyal ve
ekonomik yapıları ilişkilendirme çabası içinde
olan bir bilim.
• Bugünkü mali sosyoloji anlayışı, ek olarak, hem
makro çevresel hem de mikro ekonomik
faktörlere yer verir.
• Uzun dönemde savaş ve demografik faktörler
gibi seçici mekanizmalar da bazı çalışmalarda
mali rejimlerin dönüşümü ve çöküşünde ön plana
çıkartılmıştır
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 5
Mali sosyoloji
6. • Örnek: Rekabetçi askeri baskılar mali rejimlerin
tarihsel oluşumunu etkiliyor.
• Tilly’e göre ( 1992), savaşlar bir seleksiyon
mekanizması oluştururlar.
• Öyle ki Avrupa tarihine bakıldığında Avrupa
devletlerinin zora ve aşırı sermaye yoğunluğuna
dayanan hibrid/karma mali sistemlere yöneldikleri
görülür.
• Bu sistemler hem ekonomik üretkenliği sürdüren
hem de egemenlerin kaynak mobilizasyonlarını
mümkün kılan karma mali sistemlerdir .
• Keza “PW Sıçrama Tezini” anımsatan “çark etkisi” de
bu analizlerde yer alır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 6
Çağdaş mali sosyoloji
7. • Hudson (2000): Antik mali rejimlerin temel
karakteristiği askeri el koymadır, tapınaklara, saray
topraklarına olan bağımlılıktır, haraçlardır, gönüllü
katkılardır, liturgilerdir, konsolide bütçe
yetersizliğidir, kamu borçlanmasının mümkün
olmayışıdır, kuvvetli bir vergi-rant rekabetidir,
seçkinlerin vergi kaçırmalarıdır.
• Diğer yandan tarihsel olarak tüm ülkeler aynı gelişim
çizgisi içinde olmadı.
• Birçok antik devlette mali rejimler yukarıda sayılan
özellikleri korurken, Çin ve Geç Roma İmparatorluğu
daha düzenli vergi sistemlerine sahip oldular.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 7
Mali rejimler farklı geliştiler
8. • Mali sosyolojiye ilişkin ideolojiler , mali rejimleri,
politik, ekonomik ve kültürel faktörlerin içinden
kavramsallaştırır. Buna göre de sonuçlar farklılaşır.
• Goldsheid’e göre, vergileme sınıf mücadelesinin,
• Schumpeter’e göre, gruplar arasındaki çatışmanın
alanı.
• Yani mali rejimler, sınıf, grup çatışmaları ile
biçimlenirler.
• Vergi toplama konusundaki çatışmalar sosyal
çatışmaların en eski biçimleridir.
• Goldstone (1991): Vergileme ile sosyal devrimler
arasında ilişki var.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 8
Sınıf- zümre/grup?
9. • Maliye, tarihte bazı yazarlarca, politik rejimler ve onların
içsel güçleri ile mali rejimler arasındaki ilişkinin incelenmesi
ya da mali kurumların tarihlerinin araştırılması olarak da ele
alındı.
• İlk grup çalışma ile ilgili olarak örneğin Montesqieu’ya göre
vergilemenin doğasını anayasanın biçimi belirler.
• Weber ise, maliye politikalarının belirlenmesinde sosyal ve
politik yapıların öneminin altını çizer.
• Bu bağlamda örneğin nadiren dolaysız vergilere başvuran
Cumhuriyetçi tarz eski Yunan hükümetleri ile antik dünyanın,
kaynakları daha büyük çapta mobilize edebilen Monarşik
krallıkları ve imparatorlukları arasındaki politik rejim-
vergileme ilişkisi farklılıkları önemlidir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 9
Politik rejim-Vergileme ilişkisi?
10. • İkinci grupta yer alan Levi gibi (1981,1985) bazı çağdaş
yazarlar tarihteki mali kurumları analiz ederlerken “Rasyonel
Tercih Teorisini” kullanırlar.
• Kiser, Roma ve Çin için bunu yapar (1998).
• Bu teorinin, özellikle de “kamusal tercih”, “yeni
kurumsalcılık” ve “oyun teorisi” versiyonları tarihteki politik
ekonomiyi anlamada sıklıkla kullanılıyor.
• Olson (1993, 2001) gibi araştırmacılar ise üretken
kaynakların yeniden bölüşümü ile ilgili olarak devletleri;
“göçebe haydut rejimleri”, “yerleşik haydut rejimleri” ve
“demokratik rejimler” olarak ayrıştırır.
• İlki geçici ve talancıdır. İkincisi uzun dönemli gelir kaynağı
olarak vergi tabanı oluşturur, demokratik rejimler ise
vatandaşların ihtiyaçları ile devletin ihtiyaçları arasında bir
denge kurar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 10
Mali kurumların gelişiminin tarihsel çözümlemesi
11. • Siyaset bilimi modelleri altında politik etkiler ile mali
değişkenler arasındaki bağı irdeleyen teorilerden Atalet
Teorisi geçmişte uygulanmış olan kamu politikalarına
odaklanır.
• Buna göre mali reformlardan kaçınmakta karar alıcının
hedefi performansı maksimize ederken politik maliyetleri
minimize etmektir.
• Borçlanma, mali reforma ve harcama kısılmasına tercih edilir.
• Mali reformlara direnç oluşur.
• Yeni Kurumsalcı Teori rasyonel kamusal varsayımları (çıkara
dayalı) eleştirir ve benefactor devletin kurumlarını analiz
eder.
• Devletin özerkliğini kabul eder.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 11
Siyasal etkiler-Mali değişkenler
12. • Elit Teorisi, parlamento mensupları, gazeteciler
basın, sanayi liderleri ve üst mahkeme üyelerince
desteklenen mali imtiyazları irdeler.
• Sosyal Seçim Teorisi, maliyet/fayda temelinde
kamusal kararları ele alır ve dev bir faydacı
rasyonaliteyi hem karar alıcılar hem de vatandaşlar
için benimser.
• Sosyal Grup Teorisi, çoğulcu versiyonu altında farklı
çıkar gruplarının talepleri arasında bir dengenin
olduğunu benimser.
• Korporatist Teori, devlet ile resmen yeniden
örgütlenmiş grupların temsilcileri arasındaki
taahhütleri yüceltir
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 12
Siyasal etkiler-Mali değişkenler
13. • Marx’ın mali konulardaki yazıları dağınık ve
teorisinde mali kurumların rolü çok az bir
yer tutar.
• Zira devlet bağımsız, otonom bir birim
olarak değil, egemen olan sınıfların
çıkarlarının yürütücüsü bir araç olarak
tanımlanır.
• Buna karşılık Weber’de modern devletin
oluşumu ve bürokrasi analizinde
vergilemeye daha geniş bir yer verilmiştir
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 13
Marx, maliye tarihi ve mali sosyoloji
14. • Marx vergilemeyi bir sınıf mücadelesi aracı olarak
gördüğünden bunu bir sömürü aracı olarak değerlendirir.
• Fransa’da sosyal huzursuzlukların temel sebebinin aşırı
vergilendirme olduğunu ileri sürer (Marx, Fransa’da sınıf mücadeleleri ve
Bonapart’ın 18 Brumerie).
• Komünist Manifesto’da “Ağır bir artan oranlı vergilemeyi”
kapitalist düzeni zayıflatmada bir araç olarak önerir.
• Borçlanma ile sermaye birikimi arasında bir ilişki kurar.
• Kendinden sonraki Goldsheid ve O’Connor gibi Marxist
yazarların devletin mali çöküşün kaynağı olarak kamu
borçlanmasına ilişkin kurguların da öncülüğünü yapmış olur
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 14
Marx, maliye tarihi ve mali sosyoloji
15. • Mali sosyoloji her zaman Marksist geleneğin
merkezinde oldu.
• Marx: “Vergi mücadelesi sınıf mücadelesinin en eski
biçimidir”.
• Çağdaş Marksist John Eaton: “Kamu harcaması,
sınıfsal çıkarların karşı karşıya geldiği bitimsiz bir
savaş alanıdır”.
• Marxist gelenekte, maliye politikasının hedefi,
sosyal sınıflar arasında kamu finansmanı ve
harcamalarının tahsisi ve vergi yükünün dağılımını
belirleyen ilkelerin neler olduğunun araştırılmasıdır
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 15
Marx, maliye tarihi ve mali sosyoloji
16. • I. Dünya Savaşı yaklaşırken, Marxist gelenekte
devletin mali gücünü geniş çaplı analiz eden
mali sosyolojinin de öncüsü olarak sayılan ilk
yazar Avusturyalı Rudolf Goldsheid’tir.
• Mali sosyoloji kurma gayretine girişir ve buradan,
mali krizleri, sosyal koşullandırmayı ve ardından
toplumu etkileyen mali koşullandırmayı analiz
ederek açıklamaya çalışır.
• Mali sosyolojiyi sosyal değişimi açıklayan
anahtar bir kavram olarak ele alır
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 16
Goldsheid, mali sosyoloji ve devletin mali krizi
17. • Goldsheid (1958): «Feodal devletin yerini alan mevcut vergi
devleti bir mali kriz içine girer.
• Zira devlet özel kreditörlerce sömürülmekte ve
yoksullaştırılmaktadır, çünkü artık kendine ait bir serveti mevcut
değildir.»
• Goldsheid, mali krizin ağır borç servisi ödemeleriyle, bunun da
para sahiplerinin devleti ağır biçimde sömürmesiyle
sonuçlanacağını, böylece bu durumun bir sosyal mücadele ifadesi
olduğunu ileri sürer.
• Böylece borç servisi ödemeleri, işçilerin daha da vergilendirilmesi
biçiminde daha ağır bir sömürüyle sonuçlanır.
• Keza kapitalizmin sürdürülebilirliği birikim ve kamusal sermayenin
temerküzüne ilişkin araştırmalara bağlıdır.
• Bu nedenle de devlet kapitalizmi ve insan kaynakları yeni
ekonomik düzenin iki direğidir
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 17
Goldsheid, mali sosyoloji ve devletin mali krizi
18. • Goldsheid’ten etkilenen Schumpeter’e göre de mali
sistem devletin sosyolojisini anlamanın anahtarıdır.
• Devlet, kamu ve özel sektör ayrıştığında vücut bulur.
• Feodalizmin çöküşü ile kamu ve özel sektör ayrışması
oluşmuştur.
• Bir zamanlar feodal egemenlere (devlete) ait olan
mülkiyet özel sektöre geçmiş ve piyasaların
gelişimiyle vergileme temel gelir kaynağı olmuştur.
• Böylece vergi devleti ile kapitalizmin yükselişi aynı
sürecin birbirinden ayrılmaz parçalarıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 18
Schumpeter,
mali sosyoloji ve devletin mali krizi
19. • Goldsheid’ten farklı olarak onun çözümlemesi
şöyledir:
• Özel sektör sadece özel kazançla ilgilenir,
dolayısıyla vergileme ekonomik müşevviklere
zarar verir.
• Devletin gelire ihtiyacı aşırı bir şekilde
arttığında bu sürdürülemez hale gelir ve vergi
devleti çöker.
• Ancak bu durum acil ve önüne geçilemez bir
durum değil.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 19
Schumpeter,
mali sosyoloji ve devletin mali krizi
20. • Yeni vergi devletinin yerini alacak yeni bir sosyal
örgütlenme zamanı tarihsel olarak henüz gelmedi.
• Devlet işletmeciliği ise özel firmaların vergileme
kapasitesinden çok farklı olmadığından, çözüm değil.
• Schumpeter (1991): Devletin özel sektöre olan
bağımlılığı son tahlilde vergi devletinin çöküşüne neden
olacak.
• Zira giderek artan kamu harcamaları üretim teşviklerini
yok etmek suretiyle kapitalist sistemi zayıflatacak.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 20
Schumpeter,
mali sosyoloji ve devletin mali krizi
21. • 20yy Marxistlerinden Baran ve Sweezy:
• Goldsheid’in önerdiği gibi mülkiyetin kısmen devlete aktarılması ya
da Schumpeter’in önerdiği kamusal girişimle finanse edilmiş refah
devleti, ücretli emeğe dayalı kapitalist sistemin sorunlarını ya da
kapitalist devletin mali krizlerini önlemeye yetmez.
• Çünkü kapitalist devlet tüm burjuvazinin işlerini düzene sokmak
için örgütlenmiş bir komite gibidir.
• Her ne kadar devlet politikaları zaman zaman mülk sahibi sınıfların
anlık çıkarları ile çatışabilirse de bu tür sosyal reformlar sonuçta
mevcut hâkim üretim ilişkilerini güçlendirmeye ve egemen sınıfın
egemenliğini pekiştirmeye dönüktür.
• Böylece reformist mali devlet, bir parçasını oluşturduğu kapitalist
toplumun çelişkilerini çözemez.
• Üretim fazlasını açık finansmanla eritmek de sadece geçici bir
çözümdür.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 21
Baran ve Sweezy, devletin mali krizi
22. • Marxist teorinin farklı öğreti geleneklerine
bağlı olarak farklı mali devlet ve mali
sosyoloji oluştu.
• Baran ve Sweezy’nin mali kriz ve devlete
ilişkin yorumları Marxsizmin ortodoks bir
yorumu.
• İkinci Dünya Savaşı sonrasının Marxist
yazarlarından olan O’Connor gelir ve
harcamalar arasındaki açıktan (yapısal açık)
kaynaklanan mali krize dikkat çeker.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 22
James O’Connor, devletin mali krizi
23. • O’Connor’un (1973) “yapısal açığının” mali krizle
sonuçlanacağı tezine Marxizm dışı bir yerden Musgrave’den
itiraz geldi.
• O’na göre sosyal sınıfları temel alan bir analiz kamusal
bütçeden sağlanan net faydaları belirlemekte yetersiz kalır.
• Bu analiz daha çok çıkar grupları temel alınarak
yapılmalıdır. Çünkü mali faaliyetler sıklıkla gelir kaynağına
göre katmanlaştırılır ya da düzenlenirler ve kamu harcaması
ve bütçe faaliyetleri de hane halklarına ve yaşa göre
katmanlaştırılırlar.
• Dolayısıyla da emek sermaye dikotomisini temel alarak bir
analize gidildiğinde iş çok çapraşık bir hal alır.
• Benzer bir biçimde maliye politikasının monopoller
üzerindeki etkilerini tanımlayabilmek de zordur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 23
Musgrave, devletin mali krizi
24. • Musgrave : Aşağıdaki dört hipotez ciddi anlamda
sınanmalıdır:
• (1) Mali sistemin gelişimi bütüncül sosyal, ekonomik ve
politik değişimlerin çatısı altında ele alınmalıdır,
yorumlanmalıdır.
• (2) Sermaye ve ücretli emek arasındaki dikotomi biçiminde
tanımlanan sınıf mücadelesi mali sistemi belirler.
• (3) Mali kontrol (tüm spesifik eylemler için geçerli olmasa
da) kapitalist sınıfın elindedir.
• (4) Kamu harcamaları artarken, kamu geliri yaratma
kapasitesi bunun gerisinde kaldığından, vergiye dayalı devlet
kendi çöküşünün tohumlarını kendisi atar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 24
Musgrave, devletin mali krizi
25. • Musgrave’ye göre, tüm bunlardan hem Marxistlerin hem de
Libertanyanların çıkardığı temel sonuç karma ekonominin kendi
çöküşü ve başarısızlığının tohumlarını kendi bünyesinde
taşıdığıdır.
• Musgrave’nin kendi değerlendirmeleri;
• (i) Mali ve sosyal değişiklikler arasındaki karşılıklı etkileşim
bağlamında, Goldsheid - Schumpeter geleneğine bağlı olarak
ekonomik, politik ve ideolojik güçlerin mali sistem üzerinde etkili
olduğu açıktır.
• Kamu geliri yapısındaki değişmenin üretim tarzındaki ve buna bağlı
olarak sanayi ve finansal örgütlenmedeki değişikliklerin yansıması
olduğunu bize yazarlar kanıtladılar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 25
Musgrave, devletin mali krizi
26. • Bunu tarihsel bir inceleme üzerinden örneklemek
mümkün.
• Bir dönem ödeme gücünün timsali olan toprak ve
hayvan stoku yerini gelire terk etti ve bunun
sonucunda artan oranlı gelir vergisi temel vergileme
aracı oldu.
• Kurumlaşmanın artmasıyla gelir kavramı karmaşık bir
hal aldı ve vergilendirilebilir kapasitenin en uygun
araçla ölçülmesi giderek zorlaştı.
• Temsili demokrasinin gelişimi karar verme süreçlerini
etkiledi ve bu da vergi - harcama politikalarının yani
bütçe sisteminin belirlenmesinde yeni bir çerçeve
yarattı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 26
Musgrave, devletin mali krizi
27. • Rasyonalizm ve eşitlikçi ideolojinin gelişimini
yansıtan felsefi akımlardaki yükseliş de mali
gelişmeleri etkiledi.
• İdeolojiler ekonomik durumlara yanıt olarak
doğarlar ama kendi dinamikleri de vardır ve
ekonomik kurulumunu etkilerler.
• Sosyal adalet kavramı bunun en güzel örneğidir.
• Artan oranlı vergilemenin gündeme
getirilmesinin nedenlerinden biri de budur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 27
Musgrave, devletin mali krizi
28. • Diğer yandan fiskal sistem de olaylar üzerinde etkili.
• Mali değişiklikler feodal sistemin çöküşüne katkı sağladı.
• Temsil edilmeksizin vergi vermeye karşı önce vassalların ardından
da orta sınıfın ayaklanması mutlak gücün yükselişine yardımcı
oldu.
• Nasıl ki kamusal satın alma biçimleri piyasaların yapısını
etkilemişse, vergi sistemleri de finansal ve diğer iş
organizasyonlarının biçimi üzerinde etkili oldu.
• Bu etkileşimler geçmişte olduğu gibi sürüp gidecektir.
• Uluslararası ticaret ve yatırımların artmasıyla vergilemenin
uluslararası yönü, hem vergilenen hem de vergileyen yönünden
önem kazanacaktır.
• Sermaye ve emek giderek mobil hale geldikçe yüksek ve düşük
gelirli ülkeler arasındaki açık giderek kabul edilemez bir hal alacak
bu da mali yeniden bölüşüme uluslararası bir yön ekleyecektir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 28
Musgrave, devletin mali krizi
29. • (ii) Mali çıkar grupları bağlamında, Marxist
gelenek bireylerden ziyade sosyal grupların mali
değişkenleri belirlediğini kabul etse de bunu
emek-sermaye dikotomisine indirgemektedir.
• Oysa mali çatışmayı yorumlarken iki sınıflı
modeli kullanmak uygun değil.
• Modern kurulumunda çok sayıda grup dikkate
alınmalı.
• Bunlar Marxist sınıf ayrımını çapraz keserler ve
gruplar birbirini etkilediklerinden iki taraflı
çatışma ile çok az sayıda sorun anlaşılabilir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 29
Musgrave, devletin mali krizi
30. • Yani çoklu etkenlerden söz etmek daha doğru olur. Bu bağlamda gelir
düzeyine göre sosyal tabakalaşma mali analiz için anahtar konuma gelir.
• Özellikle ücret ve maaş gibi kazanılmış gelirlerdeki adaletsizliğin sermaye
gelirlerinin dağılımındaki adaletsizlikten daha büyük olması ve kazanılmış
gelirin toplam gelirin %75’ini oluşturması bu önermeyi güçlendirir.
• Uygulamada muafiyet, istisna ve vergi oranları toplam gelirin
büyüklüğüne bağlı olarak uygulanır (kaynağından bağımsız bir şekilde).
• Ayrıca, gelir gruplarının dolaylı vergilere bakışı da gelir büyüklüğüne bağlı
olacaktır.
• Örneğin zenginler lüks tüketim mallarının, yoksullar ise zorunlu tüketim
mallarının vergilendirilmesine karşı çıkacaklardır.
• Musgrave’ye göre, bu nedenden dolayı Pechman’ın yaptığı gibi, emek ve
sermaye arasındaki gelir dağılımındansa gelir büyüklüğü gruplarına göre
gelir dağılımına odaklanmak daha uygundur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 30
Musgrave, devletin mali krizi
31. • Keza zevklere göre ayırım kullanılabilir. Zevk farklılıkları gelir gruplarını
çapraz keserek varlığını sürdürürken gelirin kaynağından da bağımsız
olarak şekillenirler.
• Hem ücret geliri hem de sermaye geliri elde eden tiryakiler sigara
vergisine karşı çıkarlar.
• Her tür ve miktar gelir düzeyinde insan ulusal parkları destekler ya da hız
tutkunları otobanları desteklerler.
• Gelir düzeyinden sonra, gelirin kaynağı önemli bir gruplama olabilir.
• Ama buradaki stratejik ayrıştırma emek ve sermaye arasında değil, gelirin
ücret ve kar biçiminde türetildiği sanayiler arasında olmalıdır.
• Otomotiv sanayinde hem işçiler, hem de işverenler otomotiv vergilerine
karşı çıkarlar.
• Her iki grup da otoyol yapımını destekler.
• Dışarıya sermaye çıkışına vergi teşviki sağlayan politikalara, hem ABD’li
işçiler hem de yabancı sermaye karşı çıkarken; ABD sermayesi ve yabancı
ülke işçileri desteklerler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 31
Musgrave, devletin mali krizi
32. • Yaşa dayalı çıkar grupları da mali kararlarda etkili olurlar.
• Örneğin eğitim harcamaları gençler ve ailelerince
desteklenirken, yaşlılar ve bekârların ilgisini çekmezler.
• Yaşlılara dönük harcamalar emeklilerin ve yaşlıların
desteğini alır.
• Keza bölgesel çıkar grupları etkilidir.
• Bazı sanayiler bölgesel olarak yoğunlaştığından o bölgenin
vergi yükü oransız bir biçimde oraya düşebilir.
• Kamu alımlarının belli bölgelerden yapılması oranın
ekonomisine katkı verir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 32
Musgrave, devletin mali krizi
33. • Bu ayrıştırmayı daha da ilerletmek mümkündür:
• Hasta - sağlıklı insan (ulusal sağlık sigortası ile ilgili olarak);
erkek-kadın (çocuk bakım ve kürtajla ilgili olarak); emek-
sermaye dikotomisi bu sayılanların içinden sadece biridir
ama en belirleyicisi değildir.
• Her bir hane halkı; (i) kazançlarının kaynağı ve düzeyine göre,
(ii) harcamanın biçimi ve düzeyine göre ve (iii) kamusal
hizmetlerden sağladığı fayda ve kamusal hizmet tercihine
göre belli çıkar gruplarına aittirler.
• Maliye politikalarının sosyolojisini anlayabilmek için tüm bu
ilgili gruplar dikkate alınmalıdır.
• Özetle mali oyun emek-sermaye dikotomisinin ileri
sürdüğünden daha karmaşık bir oyundur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 33
Musgrave, devletin mali krizi
34. • (iii) Fiskal devletin kontrolü açısından, Marxist
teorilerin hepsi devleti pür bir kapitalist egemenlik
aracı olarak görmezler ve politik güçleri dengeleme
konusunda bir kısım otonomi tanırlar.
• Hatta bazı çağdaş Marxistler devletin halkın oyuna
dayalı olarak kamusal çıkarları yansıttığını ileri
sürerler.
• Ancak bu durumun sadece kapitalist sınıfın,
yabancılaşmayı gizlemek ve kapitalist kanunları
meşrulaştırma ihtiyacından kaynaklanan bir “kamusal
imaj” yaratma olduğunun altını çizerler (Milliband).
• Marxistler açısından devlet sermaye sınıfının
çıkarlarına hizmet eder.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 34
Musgrave, devletin mali krizi
35. • Musgrave’ye göre, gerçekte mali kontrol çok oyunculu ucu açık bir
oyundur ve sonuç üzerinde sermayenin özel bir denetimi yoktur.
• Bu aktörler arasından oylama sonucunu etkileyenlerin başında
halk gelir.
• Politikacılar ister kendi çıkarları, ister kamunun çıkarlarını öyle
gördükleri için sonuç üzerinde etkili olurlar (seçmenlerin
görüşlerini yansıtmaya ilave olarak).
• Diğer bir grup olan çıkar grupları bu konuda oldukça etkilidir.
• Bürokratlar, Weber’ci etkiye sahiptirler.
• Bunlar teknik unsurlar olabileceği gibi kendi durumlarını en
iyileştirmek isteyen bürokratlar da olabilirler.
• Keza mevzuatın yapımında yer alanlar gibi, uygulamacılar da bu
tanıma girerler ve düşünceleri etkili olur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 35
Musgrave, devletin mali krizi
36. • Dolayısıyla mali yapı üzerindeki denetim
herhangi bir ajan ya da grubun uhdesinde
değildir.
• Emek ve sermayenin çıkarları kadar diğerleri de
etkilidirler.
• Bu da mali karar almayı karmaşıklaştırır,
öngörüyü zorlaştırır ve model kurmayı zorlaştırır.
• (iv) Son olarak yapısal açık bağlamında, Marxist
yazarlara göre, mali önlemler yetersiz kalacağı
gibi; artan kamu harcamaları, buna karşılık
giderek yok olan vergileme kapasitesi nedeniyle
vergi devleti de kendiliğinden çökecektir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 36
Musgrave, devletin mali krizi
37. • Kamu maliyesinin temel araçları
üzerinden maliye tarihi ve mali
sosyolojiye ilişkin felsefi akımların
gelişimi
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 37
38. • Bonney:
• Vergiler, harcamaları değil, harcamalar
vergileri belirliyor.
• Vergiler yetmediğinde kamu borçlanmasına
başvuruluyor, bu da devletin mali krizinin
önünü açıyor.
• Hem Goldsheid hem de Schumpeter
feodaliteden vergi devletine geçiş
sırasındaki bütünleştirici temanın bu
olduğunun altını çizdiler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 38
Kamu harcamalarının tarihi
39. • Musgrave:
• Kamu harcamalarının kaçınılmaz yükselişi fikri A.
Wagner’e ait ve Wagner Kanunu diye de bilinir.
• Buna göre kamu harcamaları, sosyal gelişimin daha
fazla hizmet gerektirmesi ve ekonomik faaliyetlerin
birbirine olan bağımlılığından dolayı kamunun daha
fazla işin içine girme ihtiyacı nedeniyle artar.
• Marxistler bu artışı şöyle açıklarlar: Özel sektörün
aşırı üretimini emmek, tekelci sermayeye bedava
girdi temin etmek ve dikkatleri sosyal hizmetlere
çekmek suretiyle giderek artan yabancılaşmanın
önüne geçmek.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 39
Kamu harcamalarının tarihi
40. • Bu durum, kapitalist devletin, özellikle de kriz dönemlerinde,
özel sektörün üretiminin ana satın alıcısı olduğu, piyasa
yapıcısı olduğu ve alt yapının gardiyanı ve garantörü olduğu
gerçeği ile de uyumludur.
• Çok uluslu şirketlerin, sanıldığının tersine, kendi çıkış
kaynağı olan ülkelerindeki faaliyetlerini hala güçlü bir
biçimde sürdürdükleri, yani kendi ülkelerindeki devletler ile
gömülü olarak faaliyet sürdürmeye devam ettikleri
görülmektedir.
• İlave olarak devlet, emek gücüne ilişkin düzenlemeleri
oluşturmakta, sermaye için vergi indirimleri ve
sübvansiyonlar sağlamakta ve düşmanca ele geçirmelere
karşı şirketleri korumakta ve şirket birleşmelerini teşvik
etmektedir
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 40
Kamu harcamalarının tarihi
41. • 1970’lerde ve 1990’larda devletin önemli işlevleri
olmuştur.
• Buna göre, kapitalist devlet;
• ● özel sektör üretiminin temel satın alıcısı,
• ● alt yapı yatırımlarının yapılmasındaki ana aktör,
• ● emek gücü piyasalarının düzenlenmesi
• ● vergi indirimleri ve sermaye sübvansiyonları
aracılığıyla alt yapıdaki sermaye birikiminin en
temel destekçisi
• ●verili bir anda böyle bir rejimin koruyucusudur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 41
Kamu harcamalarının tarihi
42. • O’Connor’a göre, kapitalist devlet
birbiriyle genelde çatışan iki işleve
sahiptir; “sermaye birikimi” işlevi ve
“meşrulaştırma” işlevi.
• Yani devlet bir yandan özel sermaye
birikimini kârlı kılabilecek koşulları
yaratmalı, diğer yandan sosyal uyumu /
uzlaşmayı muhafaza etmelidir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 42
Kamu harcamalarının tarihi
43. • Kapitalist devlet açıkça bir sınıfın aleyhine sermaye
birikimine destek olmak için zor gücünü
kullandığında, meşruiyetini ve toplumsal desteğini
yitirir.
• Diğer yandan, özel sermaye birikimine yardımcı
olmayan devlet ekonominin artı değer üretimi,
böylece de bu artı değerden vergi alma biçimindeki
önemli bir gelir kaynağını böylece de gücünü yitirme
tehlikesi ile de karşı karşıya kalır.
• Bu bağlamda kapitalist toplumda, devlet bütçesinin
önemli unsurları olan kamu harcamaları, vergiler ve
borçlanma, başta yukarıda sayılan kârlı bir sermaye
birikimini mümkün kılmak olmak üzere sermaye
sahibi sınıfın ihtiyaçlarını karşılamaya hizmet eder.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 43
Kamu harcamalarının tarihi
44. • Öncelikle kamu harcamaları (örneğin otomotiv alımı)
başta olmak üzere, devlet, özel sektör üretiminin en
önemli pazarıdır.
• Özellikle kriz dönemlerinde, geçici bir çözüm olsa da,
aşırı üretimin eritilmesinde en etkili kaynaktır.
• Keza büyük alt yapı projeleri (oto yollar, hava
alanları, enerji santralleri, demiryolları gibi), üst
yapı inşaat işleri (örneğin TOKİ) ve bunlara ilişkin
ihaleler için yapılan harcamalar sermaye ve servet
birikiminin önemli kaynaklarıdır.
• Örneğin Türkiye gibi azgelişmiş ülkelerde sermaye
sınıfının gelişiminin en önemli yollarından biri
devletin sırtından palazlanmak biçiminde olmuştur
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 44
Kamu harcamalarının tarihi
45. • 1930-1950 dönemindeki devlet kapitalizmi uygulaması ile
devlet eliyle burjuvazi yaratma çabalarına ve girişimlerine
uygun olarak bugünün çok güçlü sermaye grupları , devlet
girişimleri (KİT’ler) ve bütçe kaynakları üzerinden
oluşturuldu.
• Bu destek 1963–1980 planlı kalkınma döneminde ithal
ikameci sanayicilerin korunması ve geliştirilmesi biçiminde
sürdürüldü.
• 1980 sonrasında, ihracata dönük neo-liberal birikim
stratejisinin uygulandığı dönemde, büyük dış ticaret
şirketleri, oligopol konumundaki ihracatçılar, yine devlet
eliyle (ihracat teşvikleri, kaynak kullanımı destekleme nakit
primleri, ihracatta vergi iadeleri vb) korunup kollandılar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 45
Kamu harcamalarının tarihi
46. • 1990’larda finans kapital açıktan
desteklendi.
• 2003 yılından itibaren sıcak para ile
döndürülen birikim modeline uygun olarak
asıl olarak inşaat sektörünün devlerinin
yaratılmasına ve desteklenmesine dönük
bir strateji uygulandı.
• Birikim banka- inşaat –gayrimenkul ve
kentsel rant üzerinden sürdürüldü.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 46
Kamu harcamalarının tarihi
47. • Bu bağlamda kamu harcamalarının yukarıda sözü
edilen iki işleve uygun düşen ikili karakteri mevcut.
• Bunlardan “sosyal yatırım” (tekno parklar, alt yapı vs)
ve emek gücünün yeniden üretim maliyetini düşüren
“sosyal tüketim” (sosyal güvenlik, sosyal sigorta)
şeklindeki “sosyal sermaye harcamaları” özel
sermayenin kârlılığını artırıp, artı değeri büyüterek
ilk işleve hizmet eder.
• Kamusal sağlık, eğitim, işsizlik yardımları ve sosyal
yardımlar gibi ikinci grupta yer alan “sosyal
harcamalar” ise devletin meşruiyetini böylece de
sosyal uyumu kolaylaştıran kamusallık derecesi
yüksek harcamalardır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 47
Kamu harcamalarının tarihi
48. • Yani sosyal sermaye harcamaları iki çeşittir: Sosyal yatırım
ve sosyal tüketim harcamaları.
• Bunların Marxist terminolojideki adları sosyal sabit sermaye
ve sosyal değişken sermayedir.
• Sosyal yatırım, verili bir emek gücünü verimliliğini artıran
projeler ve hizmetlerdir, bu diğer şeyler sabitken kar oranını
artırır.
• Bunun en güzel örneği tekno parklar gibi sınai-gelişme
parklarıdır.
• Sosyal tüketim ise işgücünün yeniden üretim maliyetlerini
azaltan projeleri ve hizmetleri içerir ki bu tür harcamalar da
diğer koşullar sabitken kar oranını yükseltir.
• Bunun örneği sosyal sigortadır, bu işgücünün üretkenliğini
artırırken, işgücü maliyetlerini düşürür.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 48
Kamu harcamalarının tarihi
49. • İkinci kategori sosyal harcamalar devletin
meşrutiyetini, böylece de sosyal uyumu
sağlayan proje ve hizmetler.
• Bunlar, dolaylı da olsa ,üretken ya da verimli
değil.
• En tipik örneği sosyal refah sistemidir.
• Özellikle de işsizlerin sisteme olan uyumunu,
böylece de sosyal uyumu barışı sağlamaya
hizmet eder.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 49
Kamu harcamalarının tarihi
50. • Bir başka anlatımla, sosyal sermaye
biçimindeki devlet harcamaları özel
sermaye birikimini hızlandırır.
• Bu, insanlar, işçiler, toplum ve çevre
üzerinde tahrip edici etkilere neden olur ve
bu etkiler sonucunda muhalif emek
hareketleri ve toplumsal hareketler yükselir.
• Bu hareketler ya bu olumsuzlukların
önlenmesini ya da zararlarının tazmin
edilmesini isterler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 50
Kamu harcamalarının tarihi
51. • İşte bu talepler karşısında devlet özel
sermaye birikiminin bu kötü etkilerini
meşrulaştırmak ya da yumuşatmak için sosyal
harcamalara başvurur.
• Diğer taraftan sosyal harcamalar artı değer
çıkarımında ve potansiyel özel sermaye
birikiminde azalma anlamına gelir ki bütçe
üzerinde sınıfsal kavga burada da ortaya çıkar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 51
Kamu harcamalarının tarihi
52. • Ancak, 1980 sonrasında küreselleşme,
neo liberalizm ve reel sosyalizmin
çöküşü gibi bazı faktörler;
• maliye ve bütçe politikaları ve kamu
harcamalarının niteliksel ve niceliksel
dönüşümleri üzerinde ve vergi yükünün
sosyal sınıflar arasında yeniden dağılımı
üzerine çok etkili oldu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 52
Kamu harcamalarının tarihi
53. • Artık örneğin neo-liberal ideoloji altında bir
yandan kamu harcamaları bir bütün olarak
verimsiz ilan edildi.
• Özel sermaye birikimini hızlandırmak için
sermayenin vergi yükünün azaltılması
savunuluyor.
• Diğer yandan, ücretler sadece bir maliyet
unsuru olarak görülüyor.
• Ücretliler hem baskılanıyor hem de vergi
yükü ücretliler üzerine kaydırılıyor.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 53
Kamu harcamalarının tarihi
54. • Ayrıca Türkiye’de olduğu gibi;
• sistemin yoksullarının devlet bütçesi ile
ilişkilerinin kesilerek, Sosyal Yardım ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu ve gönüllü
hayırseverlik kurumu üzerinden
doyurulması,
• kamu harcamalarının, dolayısıyla da devlet
bütçesinin sistemi meşrulaştırmak için
kullanma ihtiyacının giderek azaldığını da
ortaya koyuyor.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 54
Kamu harcamalarının tarihi
55. • O’Connor’a göre, devletin büyümesi tekelci sermayenin
büyümesinin hem nedeni oldu, hem de devlet tekelci
sermayenin etkisi altında kaldı.
• Kamu sektöründeki büyüme, özellikle tekelci sanayiler
olmak üzere özel sektörün büyümesi için vazgeçilmez bir
unsur.
• Bu yaklaşım liberal görüşle de çatışır zira liberallere göre,
monopolcü sektörün büyümesi devletin büyümesini önler.
• Oysa monopolcü büyüme sosyal harcamaların artışına neden
olur.
• Özetle sosyal sermaye ne denli büyükse, monopolcü sektör
büyümesi o denli hızlı olur.
• Monopolcü sektör ne denli hızlı büyürse, üretimin sosyal
harcamaları o denli artar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 55
Kamu harcamalarının tarihi
56. • Diğer yandan, sosyal sermaye birikimi ve
sosyal harcama birbiriyle çatışan bir süreç
olduğundan, bu süreç ekonomik, sosyal ve
politik krizlere doğru bir eğilim yaratır.
• Öncelikle devlet sermaye maliyetlerini
sosyalleştirse de sosyal fazlayı (kar dahil)
özelde tutmayı sürdürür.
• Maliyetler sosyalleştirirken karların özelde
kalması bir mali krize ya da kamu gelirleri
ile kamu harcamaları arasında yapısal bir
açığa neden olur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 56
Kamu harcamalarının tarihi
57. • Sonuç olarak kamu harcamaları kamusal
finansmandan daha hızlı artar.
• Sosyal sermaye birikimi toplam üretim ve
toplumsal fazlayı artırırken,
• böylece de prensipte sosyal harcama
maliyetlerinin artışını karşılayabilecekken,
• büyük tekelci kuruluşlar ve onların birlikleri
bu fazlaya yeni sosyal sermaye
harcamalarında kullanılmak üzere el
konulmasına karşı direnirler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 57
Kamu harcamalarının tarihi
58. • İkinci olarak, belli amaçlar için özel çıkar
grupları, şirketler, sanayiler, bölgesel ya da
diğer sanayi çıkarlarının belli sosyal
yatırımların yapılmasını sağlamak üzere
devlet gücüne el koyması, mali krizi
derinleştirir.
• Bu tür girişimler ya meşrulaştırılarak ya da
kamuoyunun dikkatinden kaçırılarak yapılır.
• İşçiler bu yönde taleplerde bulunabilirler,
ama sonucu politik mücadele belirler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 58
Kamu harcamalarının tarihi
59. • Sosyal sermaye birikimi ve sosyal harcamalar bir
politik çatı altında ortaya çıktığından; kamu
hizmetlerinde büyük çaplı israf, dublikasyon,
çakışma ortaya çıkar.
• Yani, mali istikrar, yönetsel beceri vb açılarından
sosyal sermaye birikimi ve sosyal harcamalar
oldukça irrasyonel bir süreci temsil eder.
• Birçok yolla bütçe kontrolü üzerinden mücadele
yürür ve bu mücadele sistemin mali kapasitesini
yıpratır ve sistemin artık üretme kapasitesini
tehdit eder.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 59
Kamu harcamalarının tarihi
60. • Kısaca O’Connor, harcama teorisini Marxist
anlamda büyümeye katkı veren üç harcama
türü arasındaki farklılıklara dikkat çekerek
yapar:
• (i) Sosyal yatırımlar (ii) Sosyal tüketim (iii)
Sosyal masraflar/giderler.
• İlk ikisi özel sermaye birikiminin verimliliği
için geçerlidir, artı değer yaratır, üçüncüsü
ise sosyal uyum için şarttır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 60
Kamu harcamalarının tarihi
61. • Musgrave ise, O’Connor’un kamu harcamalarına
ilişkin bu tespitlerinin tam olarak açıklayıcı
olmadığından hareketle, alternatif olarak kamu
harcamalarının ekonomik ve sosyal nedenlerle ve
politik ve sosyal nedenlerle ayrıştırılıp
açıklanabileceğini ileri sürer.
• İlk grup olan tahsis edici nedenler, verili bir zaman ve
yerde etkin ürün karmaşasının oluşumunu anlatır ki
bu gelir, teknoloji ve demografik unsurlara vurgu
yapar. Hem sermaye hem de tüketim malları için
geçerlidir.
• Bu konuda bkz. Musgrave, Kalkınma Aşamaları Tezi
(Durmuş, Kamu Ekonomisi).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 61
Kamu harcamalarının tarihi
62. • Maliye tarihi araştırmaları daha ziyade feodal toplumdan
(9yy-15yy / Orta Çağ) modern kapitalist topluma kadarki
süreyi kapsar.
• Ancak feodalite öncesinde de vergileme söz konusudur.
• Vergilerin kalıcı bir gelir yaratma amacıyla alınmaya
başlamasının tarihi devletlerin tarihi kadar eskidir.
• Devletler açısından en eski vergileme biçimi, genellikle
yoksul köylülerce arz edilen ücretsiz emek gücüdür (corveé-
angarya).
• Böyle bir vergileme Batıda 18yya , diğer uluslarda ise 19yya
kadar sürdü.
• Zorunlu askerlik bir tür corveé vergisidir.
• Antik Mısır dilinde emek ile vergi kavramları eşanlıdır
(labour tax).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 62
Vergilemenin tarihi
63. • Mezopotamya’da en eski vergi ‘tithe’ adı verilen, toprak
sahibinin ürününden devlet için alınan yüzdelik bir pay idi.
• Mısır’da 5. Hanedan döneminde (MÖ 2390) hububattan
vergi alınıyordu.
• Yine hububat ilk kez Çin’de MÖ 408 yılında emek gücü
arzının yerine geçen ilk vergiye konu edilen ürün oldu.
• Yazılı kaynaklar verginin hem Batıda hem de Doğuda en az
2500 yıldır uygulandığını ortaya koyuyor.
• Vergiye isyanlar da en az bu kadar eskidir.
• İncil’de üretilen ürünün onda birinin (tithe ), yeniden
bölüşüm ve kilisenin faaliyetlerinin finansmanı amacıyla
tüketilmeden bir kenara ayrılması gerektiği yazılıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 63
Vergilemenin tarihi
64. • Trotman, Antik Yunan’da kamusal faaliyetlerin doğrudan
zenginlerce finanse edildiği ileri sürer.
• Kilise’de komünyon yani ekmek ve şarap takdisi ayini/duası
(liturgy) onurlu bir kamu görevi olarak kabul edilirdi ve bu
duayı ettiren kişi hem duanın organizasyonundan hem de
bunu gerektirdiği maliyetlerin karşılanmasından sorumluydu.
• Ödeme miktarı önceden belirlenmez, bu harcamayı yapacak
kişinin durumuna göre değişirdi.
• Öyle ki ihtiyaçtan daha fazlasını ödemek, finanse etmek çok
onurlu bir iş olarak topluma ilan edilirdi.
• Böylece dini festivalleri, spor karşılaşmalarını, tiyatro
eğlencelerini finanse etmekle başlayan bu komünyonlar
daha sonrasında gemi yapımcılığı, yol bakımı, orduya mısır
tedariki ve askerlere kalacak yer temini konularının
finansmanını da üstlenmişlerdi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 64
Vergilemenin tarihi
65. • Roma İmparatorları (MÖ 44- MS 476), Helenistik
uygulamaları sürdürerek komünyonların kapsamını
genişletti.
• Örneğin rekabete konu olan işlerin sahiplerinden
bağış yapmaları istenirdi.
• Bu bağışlar sonraları düzenli ödemelere dönüştü.
• Devletin giderek büyümesi ve faaliyetlerinin artması
düzenli ve giderek artan gelir ihtiyacını ortaya
çıkardığından bu ihtiyaç zorunlu tahsilâtlarla
karşılandı bu da vergi sistemlerinin doğmasına
neden oldu.
•
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 65
Vergilemenin tarihi
66. • Yunan şehir devletleri (MÖ 300) ve
İmparatorluğun başvurduğu ilk vergiler liman
vergileridir.
• O dönemin koşullarında dış ticaretin hacmi
dikkate alındığında bu vergilerin önemi ortaya
çıkar.
• Diğer bir vergi ise ‘teleno’ adı verilen ve
gelecekle ilgili kehanet/görüş almak isteyenlerin
( kâhinlerden/oracle’de ) ödedikleri bir vergiydi
( MÖ 191 ).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 66
Vergilemenin tarihi
67. • J. Sezar’ın imparatorluk yıllarında (MÖ 49–44) Roma Hükümeti hali
hazırdaki ithalat vergileri ve diğer vergilere ilave olarak % 1 oranında
genel satış vergisi alınırdı.
• August ve sonrakiler dönemlerinde ‘tribute’ biçiminde ‘tribitum’ adı
verilen, halktan alınan vergilerin büyük bir kısmı ve arazi ve baş vergisi
gibi dolaysız vergilerdi.
• Devletlerin ya da eyaletlerin yöneticileri elde ettikleri güvenlik/koruma
hizmetlerinin karşılığında imparatorluğa vergi ödüyorlardı.
• Burada önemli olan Roma’da alınan bu vergilerin zorunluluk temelinde
tahsil edilmesiydi.
• Hz İsa: «Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrının hakkını Tanrıya vermek
gerekir.»
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 67
Vergilemenin tarihi
68. • Bizans İmparatorluğu’nun (MS 5 yy- 15yy) en
hızlı döneminde imparatorluk oldukça karmaşık
bir vergileme sistemine sahip.
• Bu sistem M.S. 6. yy’da İmparator Jüstinyen’in
mali konularda bir dahi olduğu kabul edilen
Hazinecisi Kapadokyalı John tarafından geliştirildi
(John the Cappodocian ).
• Vergileme asıl olarak toprak, emlak/servet
üzerineydi.
• Yani sahip olunan servete göre kişiden vergi
alınıyordu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 68
Vergilemenin tarihi
69. • Reel servet üzerinden alınan vergiler Orta Çağ Avrupa’sının
önemli bir gelir kaynağıydı.
• Fransa’da ‘Hearth Tax’, Almanya’da Vermögensstemer (emlak
üzerinden alınan bu vergi 1997’ ye kadar devam etti).
• 18. yy’da İngiltere’de Pencere Vergisi (Window Tax – servetin
karinesi olarak pencere sayısı dikkate alınırdı).
• Hindistan’da hem Moğol hem de İngiliz sömürgeciler dönemindeki
toprak/arazi vergisi (land tax) servet vergilerinin en temel
örnekleriydi.
• Vergi köy başına ve hasılatın yarısına kadar alınırdı. 19. yy’ da bu
vergi tüm gelirlerin 1.5 katına kadar çıkarken, 1947 bağımsızlık
yılında % 7’ ye inmişti.
• Arazi vergisi ile ilgili en başarılı örneklerin başında 1868-1912
yılları arasında Japonya’da uygulanan Meiji Restorasyonu
dönemindeki arazi vergisi uygulaması gelir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 69
Vergilemenin tarihi
70. • Feodalizmin tasfiye edildiği, ulusal birliğin ve
güçlü bir Japon devletinin kurulduğu 40 yıllık bir
dönemi anlatan Meiji döneminde uygulanan
arazi vergisi hem tarımda verimliliğin artmasına
hem de devlet eliyle sanayileşmenin
gerçekleştirilmesi için tarımdan sanayiye kaynak
aktarılmasında temel rol oynadı.
• Bu dönem kamu gelirlerinin ortalama % 70’ ini
oluşturan arazi vergisi Japon kalkınması ve özel
sermaye birikimi aracılığıyla sanayileşmesinin
temel finansman kaynağını oluşturdu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 70
Vergilemenin tarihi
71. • Tüm bu örneklerde kamu otoriteleri servetin en önemli biçimini gözlemiş,
değerlemiş ve vergilemişlerdir.
• Devletler, arazi kayıtlarını güncelledikçe gelirlerini koruyabilmişlerdir.
• Ancak günümüzde bu tür vergilerin katkısı ihmal edilebilecek kadar az.
• Bunların dışında “duties” adı altında limanlarda tahsil edilen ve asıl olarak
gıda, et, mısır yağı, at ve at arabaları üzerinden bir vergi alınıyordu.
• Vergisini ödemeyen mükelleflerin hazineye çıplak ya da ölü olarak teslim
edildikleri yazılıdır.
• Kısaca, savaşı finanse etmek, kilise ve saray giderlerini finanse etmek ve
büyük imparatorluğun yönetimi için düzenli gelire ihtiyaç vardı.
• Osmanlı’da da yöneten sınıfın (Padişah/saray+Askeri bürokrasi/ Sipahi +
Ulema) ihtiyaçlarını karşılamak ve yeniden üretimi sağlamak için alt yapı
hizmetleri (yollar, kanallar vs) için vergi alınmaktaydı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 71
Vergilemenin tarihi
72. • 14. yy’da Tunus’ta yaşamış olan ünlü tarihçi İbni
Haldun şunları yazmıştı:
• “ Kültürel girişimcilik arttıkça bireysel vergi
tarhiyatı ve bireyler üzerinden alınan vergiler de
arttı.
• Buna paralel olarak vergi konuları genişlerken
ziraat işçileri, çiftçiler başta olmak üzere hiç
kimse ya da faaliyet vergi dışı kalmayacak şekilde
vergi tabanı genişletilmeye başladı.”
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 72
Vergilemenin tarihi
73. • Feodal devlet kendi patrimonyal (babadan kalma)
gelirlerine dayanırken, kapitalist toplumda vergi
devleti bağımsız bir özel mülkiyetin varlığı üzerine
kuruludur ve vergiler bu alandan elde edilir.
• Feodal devlet ve vergi devleti hem anayasal hem de
ekonomik terimlerle tanımlanabilir:
• İlkinde gücün kaynağı egemenin imtiyazıdır ve
senyoraj ve doğal kaynak sömürüsünü içerir.
• Diğerinde ise gücün kaynağı aşkın-yüce mali
otoritenin yenilenebilir tüm kaynakları vergilendirme
yetkisidir
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 73
Vergilemenin tarihi
74. • Kıymetli metallerin para olarak kullanıldığı dönemlerde
feodal egemenler; krallar / senyörler(seigneurs), özel
olarak para talebini karşılamak için madeni para
bastıklarında senyoraj adı altında bir ücret alırlardı.
• Çünkü para basmak yetkisi kendilerine aitti.
• Bu ücret para basım maliyetini aşan yani bir kar marjı
içeren bir ücretti.
• Örneğin, İngiltere kralı 8. Henry gibi bazı krallar gelire
çok ihtiyaç duyduklarında para basarak paranın değer
kaybetmesine, böylece de kaçınılmaz olarak enflasyona
neden olurlardı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 74
Vergilemenin tarihi
75. • Sonraki yıllarda banknotun icadı hem kıymetli
maden kullanımıyla ilgili nakliye, stok gibi
alanlarda tasarrufa yol açtı, hem de hükümetlerin
kar marjını yükseltti.
• Öyle ki basım maliyetleri minimal kaldığında kar
marjı neredeyse nominal değere eşit hale geldi.
• Bu nedenle de senyoraj hükümetler için temel bir
gelir kaynağı olduğundan hükümetler her zaman
para basma hakkını ellerinde tuttular.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 75
Vergilemenin tarihi
76. • Senyoraj yoluyla para basılması mevcut
parayı ellerinde tutanlar açısından zorunlu
bir satın alma gücü kaybı anlamına geldiği
için, para sahipleri için bir zımmi vergi
uygulaması olarak değerlendirildi.
• Bu nedenle de senyoraj, enflasyon vergisi
olarak da adlandırıldı ve karşı çıkıldı.
• Bugün senyoraj üzerinden en fazla gelir
yaratan ülke ABD’dir. Neden?
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 76
Vergilemenin tarihi
77. • Mali sosyoloji, mali rejimleri, politik, ekonomik ve kültürel
faktörlerin içinden kavramsallaştırır.
• Goldsheid’e göre, vergileme sınıf mücadelesinin,
Schumpeter’e göre ise, gruplar arasındaki çatışmanın
alanıdır.
• Yani mali rejimler, sınıf, grup çatışmaları ile biçimlenirler.
• Vergi toplama konusundaki çatışmalar sosyal çatışmaların en
eski biçimleridir.
• Goldstone’ye göre (1991), vergileme ile devrimler arasında
bir ilişki vardır.
• Osmanlı’da 15yyda görülen Celali İsyanları örneğinde olduğu
gibi ağır vergilerle köylülerin yoksullaştırılması isyanların ya
da büyük kalkışmaların nedenini oluşturur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 77
Vergilemenin tarihi
78. • Örneğin 14. yüzyılda feodal toplumlarda kabaca iki tür vergi
uygulanıyordu: Baş vergisi (Poll Tax) ve tüketim vergisi.
• Şehirliler, devletin ihtiyacı bağlamında vergiye karşı çıkmıyor,
daha ziyade alınış biçimine karşı çıkıyorlardı.
• Ticaret oligarşisinin saldığı vergi hem adil değildi, hem de
yolsuzluklarla doluydu.
• Şehirli esnaf Poll Tax’e karşıydı. Köylüler üzerinde ise ilave
bir toprak kirası baskısı söz konusuydu.
• Bu konuda 1378–1465 döneminde orta halli bir kentin (S.T.
Flour/Aurergre) vergi ile ilgili durumu şöyle idi:
• Kamu gelirlerinin % 50’si tüketim üzerinden alınıyordu ve
büyük çoğunluğu sermaye için harcanıyordu.
• Gelirlerin % 30’u servetin vergilendirilmesiyle sağlanıyordu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 78
Vergilemenin tarihi
79. • Vergi isyanlarının büyük kısmının bir diğer
nedeni vergilerin adaletsizliğinin yanı sıra
vergilerin alınması ve kullanılması sırasında
ortaya çıkan yolsuzluklardı.
• Londra’da, kraliyetten zenginlere sağlanan
vergi muafiyetleri bir başka isyan nedeniydi.
• Zenginlerin vergiden kaçınabilmesine
karşılık, esnafın vergisini haftalık olarak
ödemeye zorlanması isyanın nedenlerinden
biriydi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 79
Vergilemenin tarihi
80. • Bu durum Fransa’da çok yaygındı ve ticaret
oligarşisinin yolsuzlukları bu ülkede de
isyana neden oluyordu.
• İngiltere’de York, Beverly ve Scarborough
gibi kentlerde şehirlilerin de katılımıyla Poll
Tax’e karşı ciddi isyanlar ortaya çıktı.
• Bu dönemde ücret artışları ve çalışma
saatlerinin azaltılması taleplerini içeren
direnişler olsa da ağırlık vergiye tepki
biçiminde gelişmekteydi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 80
Vergilemenin tarihi
81. • Bazı tarihçiler AGÜ’lerde halkın siyasallaşmasının
yetersizliğini, devletin vergilemeden ziyade doğal
kaynaklardan sağladığı rant gelirlerine ve elde
ettikleri dış yardımlara bağlarlar.
• Ancak bu durum devletlerin özerkliğini artırırken, onu
askeri darbelere de açık hale getirir.
• Keza ilk dönemlerde emperyalist rant üzerinden gelir
sağlayan rantçı devletler de söz konusu oldu.
• Bu özellikle emperyalizmin ilk dönemlerinde çok
yaygın görüldü.
• Bu da içerde vergilemeye olan ihtiyacı azalttı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 81
Vergilemenin tarihi
Müzakere ve kolektif eylem
82. • Ancak yapılan araştırmalar, bu dışsal dinamiklerden ziyade
vergilemenin esas olduğunu ve bu bağlamda da hem Orta
Çağ hem de Modern Çağ Avrupa tarihinde vergileme ile
temsil ve sürdürülebilir kolektif eylemler arasında güçlü bir
bağ olduğunu ortaya koymaktadır.
• Bu ilişki Blanton ve Fargher (2008) tarafından incelenmiş ve
dâhilde alınan gelirleri olan (örneğin tarım vergileri)
devletler ve ülkelerde bu tür gelir kaynakları ile kamusal mal
sunumu, bürokrasi ve kontrol arasında güçlü bir istatistiki
ilişki olduğu saptanmıştır.
• İstikrarın, vergi mükellefinin uyumu karşılığında kamusal mal
sunumu ile sağlandığı, belirlemesi yapılmıştır (mali - sosyal
sözleşme).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 82
Vergilemenin tarihi
Müzakere ve kolektif eylem
83. • Temsil hakkı ya da gücü içeren vergilemenin
karşısında her hangi bir seçenek mevcut
değil miydi?
• Antik Yunan şehir devleti uygulamaları bu
genelleştirmeye karşı önemli örnekler
oluşturmaktadır.
• Klasik Atinalılar ise halkın temsili ve kamusal
mal sunumu konusunda uç bir örnek
oluştururlar .
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 83
Vergilemenin tarihi
Müzakere ve kolektif eylem
84. • Marxist yaklaşıma göre, vergileme tarihsel
olarak, hem devletin varoluşunun temel
kaynağı, hem de bir sömürü aracı ve sermaye
birikimi yolu oldu.
• Örneğin Marx’a göre, “vergiler devletin iktisadi
anlamdaki varlığıdır.
• Kamu görevlileri, papazlar, askerler ve baletler,
okul müdürleri ve polis şefleri, Yunan Müzesi,
Kilise, kamu hizmetleri gibi şeylerin ortak paydası
varlık nedenlerinin vergileme olmasıdır.
• Devletin ekonomik olarak varoluşunu sağlayan
vergilerdir».
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 84
Vergilemenin tarihi
Marx ve vergileme
85. • Marx, kapitalist üretim için gerekli olan ikili özgürleşmeden söz
eder.
• Bunun her ikisi de emek gücüne ilişkindir.
• İlk olarak işçiler emek güçlerini satabilecek bir özgürleşmeye sahip
olmalıydı.
• Feodal boyunduruktan işçiyi kurtarıp piyasada emek gücünün
satılmasına olanak sağlayacak olan yasal ortam bunun için
geçerliydi.
• İkincisi de işçinin üretim araçlarından özgür olması, yani yaşamak
için emek gücünden başka satacak bir şeyinin bulunmamasıdır.
• Marx’a göre ilkel sermaye birikimi, üreteni üretim araçlarından
ayırmanın tarihsel sürecinden başka bir şey değildir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 85
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
86. • Marx, ilave olarak ilkel sermaye birikiminin Avrupa dışında ve
farklı tarihsel dönemlerdeki diğer kaynaklarına da dikkat
çeker.
• Bunlar; ticaret sermayesi, Asya, Afrika ve Amerika ile olan
ilişkiden sağlanan ve servet ve diğer zenginlikler ki
(kolonileştirme) bunlar monetizasyon (parasallaşma),
metalaşma ve piyasalaşmaya katkı sağlamışlardır.
• Marx’a göre tüm bunlar üretimin önündeki feodal engelleri
yıkan ana etmenler olmuştur.
• Altın, gümüş ve maden ve köle emeği gibi faktörlere dikkat
çeken Marx, bunun ilkel sermaye birikiminin bütünleşik bir
parçası olduğuna dikkat çeker.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 86
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
87. • Böylece Avrupa’daki sermaye birikiminde
kolonyalizm (sömürgecilik) rol oynarken, bu etken
kolonilerdeki birikimi açıklamaz.
• Marx bunların neler olduğunu açıklamasada bazı
ipuçları nı verir.
• Örneğin Avrupa’daki ilkel sermaye birikim
araçlarından birinin devlet aygıtı olduğunu vurgular.
• Bunlar kamu borcu, vergileme ve korumacılıktır.
• Hepsinde devletin zoru vardır ve bu zor feodal
sistemden kapitalizme geçişi hızlandırmıştır : “Zor,
yeni bir sisteme gebe olan her sistemin ebesidir ve
kendisi iktisadi bir güçtür” .
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 87
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
88. • Kapital birinci cilt s. 720 :
• “… modern vergilendirme sistemi de ulusal istikrar sisteminin zorunlu tamamlayıcısı
idi. Bu istikrazlar devlete vergi yükümlüleri, hemen hissetmeksizin olağanüstü
harcamaları karşılama olanağını sağlamakla birlikte, eninde sonunda vergilerin
yükselmesini zorunlu kılar. Öte yandan birbiri ardına yapılan istikrazların birikmesi
sonucu vergilerde meydana gelen yükselme hükümeti her zaman yeni olağanüstü
harcamalar için yeni istikrazlara zorlar. En gerekli geçim araçlarını vergilendirme
(yani böylece fiyatlarını yükseltme) ekseni çevresinde dönen modern maliyecilik
böylece otomatik ücret artışlarının tohumlarını kendi içerisinde taşır. Aşırı
vergilendirme bir rastlantı olmaktan çok bir ilkedir. İşte bunun için Hollanda’da bu
sistem ilk kez uygulanmaya başlandığı zaman büyük yurtsever De Witt,
Özdeyişler’inde bunu, ücretli-emekçiyi, uysal, tutumlu, çalışkan ve aşırı işle yüklü
hale getirmenin en iyi yolu diye göklere çıkarmıştı. Bunun ücretli-emekçinin koşulları
üzerinde yaptığı yıkıcı etkiler, burada bizi bunun sonucu olarak, köylülerin,
zanaatçilerin ve tek sözcükle bütün alt-orta sınıf unsurların
mülksüzleştirilmelerinden daha az ilgilendirmektedir. Bu konuda burjuva iktisatçılar
arasında bile görüş ayrılığı yoktur. Sistemin mülksüzleştirme yönündeki etkinliği
onun ayrılmaz parçalarından birisi olan himaye sistemi (korumacılık-M.D.) ile daha
da arttırılmıştır.”
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 88
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
89. • Clive Y. Thomas (1984) “Üretimin kolonyal köleci tarzı” tanımı altında
kolonyal gücün bir varlığı olarak yerel devletin yerli ve kolonyal çıkarları
temsil etmek üzere örgütlendiğini bunun da ciddi bir para biçiminde vergi
ve toprak kirası ile finanse edildiğini yazar .
• Kolonilerde ücretli emek gücünü sürekli kılmanın ana yolu, onu
vergilendirerek sürekli emek gücünü satmak zorunda bırakmak olmuştur.
• Böylece işçi sadece emek gücünü satmakla kalmaz. Aynı zamanda vergi
yerli para birimi üstünden alındığından bu para için bir değer yaratır.
• Keza koloni monetize edilir. Bu yöntem kolonilerdeki sermaye birikiminin
gizli yoludur (zira başka yollar da söz konusudur).
• Eğer Marx’ın dediği gibi sermaye birikimi proletaryanın çoğaltılması ise
kolonilerdeki doğrudan ve para biçiminde vergilendirme gizli bir ilkel
sermaye birikimidir, diğerleri monetizasyon, metalaştırma ve
piyasalaştırmadır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 89
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
90. • Fransızlar, Afrika’daki sömürgelerindeki insanları ücretli
hale dönüştürmek için vergilendirdiler.
• Nitekim doğrudan vergilendirme Afrika’nın sömürge
ülkelerinde Afrikalıların geçimlik düzeylerinin üzerinde
ürün üretmesini ve Avrupalılara ait maden ve çiftliklerde
ücretli işçi olarak çalışmalarını sağladı.
• Hayvanları, evleri, arazileri ve insanların kendileri
vergilendirildi.
• Vergileri kolonyal para birimi cinsinden ödeme zorunluluğu
hem monetizasyonu arttırdı, hem de Avrupa mallarının
pazarını büyüttü.
• Verginin Avrupa para birimi ile ödenmesi Afrika
ekonomilerini monetize eden ve ücretli emeği
yaygınlaştıran en önemli faktördür.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 90
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
91. • Piyasalaşmaya yardımcı olmak ya da kolonyal üretim
biçiminin kendini yeniden üretmesinde ideolojik bir işlev
yapmak anlamında dolaysız vergilemenin tüm
fonksiyonları kolonyal ilkel sermaye birikiminin bir
parçasını oluşturur.
• Ancak böyle bir dolaysız vergileme gelir vergisi biçiminde
olamaz, zira gelir vergisi üretim araçlarına sahip nüfusun
ücretli emekçiye, dolayısıyla da nakit cinsinden mahsul
üreticisine dönüşmesini garantileyemez.
• Böyle insanlar geçimlik düzeyde üretir, böylece de nakit
ekonomisinden kaçınır, gelir vergisinden kaçınır, böylece de
kolonyal para birikiminden kaçınırdı.
• Bu nedenle de uygulanacak vergi poll tax gibi, kelle vergisi
gibi, eş vergisi, arazi vergisi ya da kulübe vergisi gibi bir
dolaysız vergi olmalıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 91
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
92. • İkinci olarak, böyle bir verginin amacı gelir yaratmak
kadar Afrikalı nüfusun Avrupa parasına olan
ihtiyacını karşılamaktı.
• Böyle bir uygulamayla Afrikalılar mal ve hizmet
temini için, özellikle de emek güçlerini Avrupa parası
karşılığında satacaklardı.
• Bu nedenle de bu vergi sıklıkla ”Emek Vergisi/Labour
Tax” ya da “ödeme/prestation” olarak
adlandırılmıştır.
• Örneğin geçmişte Avrupalı şirketler için çalışmış
olanlar bu yükümlülükten kurtulabiliyorlardı .
• Neo klasikler baş vergisi gibi götürü vergileri neden
savunuyorlar?
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 92
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
93. • Bu etkileri sağlayabilmek için vergi, ağır cezalarla
sağlamlaştırıldı.
• Alman Afrika’sında, vergisini vermeyenlerin
kulübeleri yakılır, hayvanlarına el konulurdu.
• Dolaysız verginin işlevini yerine getirebilmesi için
ücretler düşük tutulurdu.
• Böylece ilave olarak işveren maliyeti azaltılırdı. Eğer
ücretler vergiye göre yüksekse Afrikalılar sadece
vergiyi ödeyebilecek kadar çalışabilirler, böylece
emek arzı sınırlı kalabilirdi.
• İşverenlerin alabildiğince işçisini sömürmesi için bu
yola başvurulurdu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 93
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
94. • Dolaysız vergiler işçi göçünü teşvik etmek ve denetlemek
amacıyla da kullanıldı.
• Böylece yerel olarak ücretli emek koşulları ya da para mevcut
değilse Afrikalılar bu ücretli emeği sunmak için
plantasyonlara ve madenlere göçe zorlandılar.
• Osmanlı’da ağır vergileme sonucunda Anadolu’daki nüfus
ciddi anlamda azaldı, zira göçe zorlandılar. Ya da 1940’larda
Varlık Vergisi ile gayrimüslimler göç ettirildiler.
• Özetle, dolaysız vergileme Afrikalıları ücretli emekçi haline
getirmek, nakde çevrilebilir ürün üretmek, göçlerini teşvik
ve kontrol etmek, emek arzını artırmak ve Afrika
ekonomilerini monetize etmek amacıyla kullanıldı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 94
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
95. • Monetizasyon kısmen Avrupalı malların
alıcısı konumuna getirme anlamında, Afrika
ekonomilerini küreselleşmeye başlayan
kapitalist sisteme entegre etmeye yaradı.
• Ücretli emekçi olarak ve nakit karşılığı
ürettiklerinde kendi geçimlikleri için değil,
Afrikalılar Avrupa mallarını aldılar, bu da
Avrupalılar için ilave pazar yarattı.
• Bu da piyasalaşma ve ticarileşmeyi geliştirdi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 95
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
96. • Keza dolaysız vergileme kolonyal üretim
tarzının sürdürülmesi ve yeniden üretiminde
ideolojik olarak da işlev gördü.
• Bu nedenle dolaysız vergileme kolonyal
sermaye birikiminin önemli bir sırrı oldu
• Kuşkusuz ilkel sermaye birikiminin tek
belirleyicisi vergileme değildir, ama
araştırmalarda ihmal edilmiştir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 96
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
97. • Vergi Latince’deki kullanımı itibariyle {texo, taxare},
tahmin etmek, değerlemek, ücretlendirmek, evin,
toprağın, kiranın değeri anlamında kullanılmıştır.
• Sismondi vergiyi bireylerin emeklerinden alınan ve
devletin kullanımına terk edilen bir kısmı ya da bu
kısmın değeri olarak tanımlamıştır.
• Marx, vergilemenin tarihsel olarak en eski bir sınıf
mücadelesi biçimi ya da aracı olduğunu ileri sürmüş
ve buradan hareketle de vergilemeyi bir sömürü
aracı olarak değerlendirmiştir.
• Bu bağlamda Fransa’da 1848’lerde ortaya çıkan halk
hareketlerinin ve bunun neden olduğu siyasal rejim
değişikliklerinin temel nedenlerinden birinin özellikle
köylülerin aşırı vergilendirilmesi olduğu yazmıştır
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 97
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
98. • Öyle ki 10 Aralık 1848 tarihinde gerçekleşen köylü
ayaklanmasında, ana tema burjuva cumhuriyetinin
köylüyü ezen vergileri oldu.
• Daha sonra 1851 tarihinde yaptığı bir darbe ile
kendini imparator ilan eden Louis Bonaparte’nin
Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan köylüler, “artık
vergi yok, kahrolsun zenginler, kahrolsun
cumhuriyet, yaşasın imparator” diye bayraklarla,
davullarla ve trampetlerle sandık başına gidip
bağırdılar.
• M&E, Komünist Manifesto’da “ağır bir artan oranlı
vergilemeyi” burjuvaziyi ve kapitalist düzeni
zayıflatmada bir araç olarak önerdi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 98
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
99. • Vergi ile kamu finansmanı her zaman
ekonomik sömürünün bir biçimi olarak
görüldüğünden tıpkı kamu borçlanması
gibi, vergileme, Marksistler tarafından her
zaman sınıfsal analizin konusu oldu.
• Örneğin Avrupa’da KDV uygulamasına
geçiş, sınıf mücadelesinin kısmen yükseldiği
bir dönemde ve verginin yükünün işçi sınıfı
üzerinde kaldığını gizlemeye yardımcı
olduğundan gerçekleştirildi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 99
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
100. • Vergilemenin sınıfsal boyutunu vergilemeyi yapan
egemenlerin uygulamakta oldukları vergi
politikalarının dilinden de anlayabilmek mümkün.
• Örneğin “zenginlerin daha az vergi ödeyerek daha
fazla yatırım yapmaları sağlanırsa işsizler için yeni
istihdam alanları açılır. Buna karşılık bütçeden
yoksullara yardım yapılırsa, yoksullar ve işsizler emek
gücü piyasasına daha az katılırlar, çalışmak
istemezler”
• şeklindeki ideolojik çıkarımlar sermayenin daha az
vergilendirilmesine ve bütçe kaynaklarının sermayeye
yönlendirilmesine hizmet etti.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 100
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
101. • Marksist yaklaşımda, emek sömürüsü, vergilendirme ve
sermaye birikimi ilişkisi, Çizim’deki gibi özetlenebilir.
• Buna göre, yaratılan değerin tek kaynağı emektir. Ancak işçi,
üretim araçlarının sahibi olmadığından, ürettiği değerin
tamamına sahip çıkamaz.
• Bu değerin bir kısmı ödenmiş emeğinin karşılığı olan ücret
biçiminde kendisine ödenirken, sermayedar kalan kısım
olan, yani ödenmemiş emeğin karşılığı olan değere el koyar.
• Bu kısım işçinin yarattığı artı değerdir ve sermayedar artı
değer sömürüsü yoluyla işçinin yarattığı değere el
koymaktadır.
• Sömürünün oranı işçinin ücreti içinde artı değer miktarı
arttıkça artmaktadır. Artı değer böylece sermayedarın kârının
tek kaynağıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 101
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
102. • Bir başka anlatımla kâr burjuva iktisatçıların ileri sürdüğü gibi
girişimci sermayenin yeteneğinin karşılığında elde ettiği bir şey
değil, işçilerin yarattığı artı değerin kendidir.
• Sermayedar bu artı değeri üretimde kullandığı malzeme ve
hammadde temin ettiği tedarikçi ile malını sattırdığı tüccar ile
bankadan kredi kullandı ise faiz biçiminde banka ile ve işyerini ya
da toprağı kiraladı ise toprak sahibi ile (rant) paylaşır.
• Marx’ın yaşadığı dönemde vergilerin milli gelir içindeki payı % 5’i
bulamayacak kadar düşük (önemsiz) olduğundan Marx bu artı
değer bölüşümüne vergiyi dâhil etmemiştir.
• Oysa bugün bazı ülkelerde toplam vergi oranının % 50’yi aştığı
dikkate alındığında devletin payı olarak vergiyi ve küreselleşmenin
bugün geldiği konumdan hareketle emperyalist sermayenin payı
olarak royaly ödemelerini de bu paylaşıma dâhil etmek gereklidir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 102
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
103. • Bu bağlamda devlet de hem doğrudan işçilerden sağladığı gelir
vergisi, KDV ve ÖTV gibi vergilerle, hem de özü itibariyle işçilerin
yarattığı artı değerden alınan, ama sermaye tarafından ödenmiş
gibi gözüken kurumlar vergisi ve gelir vergisi ile harcamalarını
finanse etmektedir.
• Bir başka deyimle sermaye işçilerden elde ettiği artı değerin bir
kısmını önemli hizmetleri, karşılığında devlet ile paylaşmaktadır.
• Bu önemli hizmetler, özel sermaye birikiminin önünü açan sosyal
yatırımlar (alt yapı vb), kamu ihaleleri, satın almalar, her türlü nakit
teşvikleri ve mevcut düzeni korumaya dönük iç ve dış güvenlik,
yasama, yürütme ve yargılama hizmetleri gibi ‘kamusal
hizmetler’dir.
• Devlet ayrıca cömert vergi teşvikleri, indirimler, muafiyetler, vergi
ertelemeleri, vergi tatilleri, vergi afları ve vergi uzlaşmaları gibi
araçlarla sermayeden aldığı vergileri azaltarak da bu hizmetini
sürdürmektedir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 103
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
104. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 104
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
105. • Kısaca kâr üzerinden alınan kurumlar vergisi ve /
veya kâr dağıtımı üzerinden alınan gelir vergisi
aslında, kapitalistin işçiden elde ettiğinin devlet
ile paylaşılmış kısmıdır.
• Devlet bu vergilerle sermaye birikimini
kolaylaştırıcı ve bu eylemini meşrulaştırıcı
işlevlerini yerine getirmektedir.
• Görüldüğü gibi Marx, temelde, vergilemeyi bir
türev gelir kaynağı, dolayısıyla da onu yaratan
değer yaratma süreci ve asıl sosyo-ekonomik
ilişkilere bir reaksiyon, bir yanıt olarak ele alır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 105
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
106. • Ancak Marx, aynı zamanda, vergilerin sosyal üretimin
maliyetinin bir kısmını oluşturduğunu ve bağımsız bir
biçimde meta fiyatını etkileyebileceğini ve değer
büyüklüğünü değiştirebileceğini kabul eder.
• Bu, vergilemenin reel yatırımcı davranışı, ticaret ve
fiyatlama üzerinde önemli etkiye sahip olması
demektir.
• Söz konusu sermaye ne denli büyükse vergi o denli
önemli bir konu haline gelir.
• Marx genel olarak artı değeri, kar+faiz+ rant olarak
tanımlar ancak, büyüklük olarak bakıldığında vergi
gelirleri net faiz ve net rant gelirlerinden sıklıkla daha
fazladır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 106
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
107. • Marxistlere göre, vergi ile finansman her zaman ekonomik
sömürünün gerçekleştirilme biçimlerinden biri olduğundan, “vergi
mücadelesinin kendisi sınıf mücadelesinin en eski ve en kalıcı
biçimlerinden biridir” (Marx).
• O’Connor’a göre, devletin, vergi sisteminin adaletsiz içeriğinin ve
sınıfsal yapının sömürücü doğasının örtbas edilebilmesi için
adaletli bir vergileme biçiminin yerleştirmesi gerekli olmuştur.
• Yani ‘adil vergileme’ söyleminin bir yanıyla böyle bir artı değer
sömürüsünü gizlemeye yaradığı ileri sürülebilir.
• «Tarih devletlerin vergi sömürüsünü gizleyemediği ya da onu
ideolojik olarak haklı gösteremediği dönemlerde her zaman
geçmişte asıl olarak köylülerce gerçekleştirilen vergi isyanları
dolayısıyla da, bugün emekçi kesimlerin ayaklanması riskinin
olduğunu ayrıca, devletin mali sorunlarının artarak bir mali krize
yol açması biçiminde bir politik sorunun ortaya çıktığını
göstermiştir.»
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 107
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
108. • O’Connor’a göre, sosyal sınıflar ve politik güçler
dengesindeki her önemli değişiklik, vergi yapısında
değişiklik biçiminde kendini gösterir.
• Avrupa’da kapitalizm gelişirken, burjuvazi, vergi sistemini
seçkin aristokratları ,devlet aygıtını özel sermaye birikiminin
gereklerine uyarlama konusunda zorlamak için kullandı.
• ABD’de örneğin 1820’lerden itibaren iç savaşın sonuna
kadar vergileme (tarifeler biçiminde) yükselen sanayi
burjuvazisi ile çiftçiler arasındaki mücadelenin temel
araçlarından birisi olmuştur.
• Sonrasında vergi sistemi emperyalist genişlemenin
kaçınılmazlığını yansıtmıştır.
• Feodal dönemde uygulanan Poll Tax yabancılara ait
madenler ve plantasyonları için gerekli olan ücretli emeğin
kendisini sürekli üretmesinin bir aracı olmuştur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 108
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
109. • Egemen sınıf normalde ya vergi sömürüsünü
gizler, ya ideolojik olarak haklı gösterir ya da
rasyonalize eder.
• Örneğin yeni vergiler adalet ve eşitlik sloganıyla
hizmete sunulur ya da geliştirici teşvikler olarak
sunulurlar.
• Devlet vergi oranlarındaki araçları ya da vergi
matrahındaki genişlemeyi ya bu biçimde açıklar
ya da vergi kaçırma, vergilendirilmiş
faaliyetlerden kaçınma, örgütlü politik muhalefet
ya da vergi isyanlarının diğer biçimleriyle
karşılaşır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 109
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
110. • Bu feodal toplum için de geçerliydi.
• Örneğin egemen sınıfın feodal bütçesinde aristokratların
koyduğu vergiler her sınıfın farklı hak ve görevleri olduğu
ideolojisine dayandırılarak adil gösteriliyorlardı.
• 19. yy Amerika’sında ise vergi sömürüsü gizlenmeye
çalışılıyordu.
• İşçi sınıfı çok azınlıkta olduğundan gelir vergisi anlamlı
değildi, vergilendirilebilecek temel kaynak toprak, arazi ve
emlak gibi servet unsurları ve tarifelerdi.
• Tarifeler fiyatın içinde yer aldığında vergi gizlenebiliyordu.
• Bugün de AGÜ’lerde özellikle dolaylı vergiler böyle bir
sömürüyü gizlemenin en iyi araçlarıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 110
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
111. • Vergi sömürüsü gizlemesi GÜ’lerde de satış
vergisi ve ÖTV gibi vergiler aracılığıyla
yapılmaktadır.
• Bir ekmeğin fiyatında 150 değişik vergi, bir
evin fiyatında 600 değişik vergi gizlenmiştir.
• Daha önceki vergi sömürüsü normal
gösterilmektedir, zira egemen tekelci
kapitalist sınıfın ideolojisi kabul
edilmektedir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 111
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
112. • Vergi sömürüsü üç genel konsept üzerinden haklı gösterilir:
Teşvik (incentive), ödeme gücü (ability to pay) ve herkesin eşit
işleme tabi tutulması (equal treatment of for equals).
• Teşvik rasyonalitesi ile karın ağır vergilendirilmesi durumunda
sermaye birikimi ve üretim ve istihdam artışının yavaşlayacağı ve
zengin bireylerin ve yatırımcıların ve onların finansal kuruluşlarının
yatırım girdilerinin zarara uğratılması halinde yatırılabilir fonların
kuruyacağı İleri sürülür.
• Yani resmi vergi ideolojisi bize, vergilerin, arz ve para sermaye
yatırımlarına ilişkin teşvikleri azaltmaması gerektiğini anlatır.
• Bu önermeler kuşkusuz kapitalist üretim tarzı içinde doğrudur.
• Yani sistemin onlar için hareket eden aktörleri yeterli karlı iş
yapmazlarsa (vergileme nedeniyle) üretimi sabote edebilirler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 112
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
113. • Ödeme gücü doktrini toplumda işçi ya da kapitalist herkesin
kişisel geliriyle orantılı olarak vergi ödemesini öngörür.
• Kuşkusuz bu doktrin “teşvik” doktrini ile çakıştığında
uygulanmaz.
• Örneğin sermaye sahiplerine sayısız muafiyet ve istisna
sunulur.
• Ayrıca ödeme gücünün kriteri olarak servetin değil, gelirin
alınması işçi aleyhine, kapitalist lehine bir durum oluşturur.
• Dünyanın hiçbir kapitalist ülkesinde bireyin vergi ödeme
gücünü artırsa da, realize olamamış sermaye kazançları,
vergilenmez.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 113
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
114. • Ödeme gücüne ilkesinin zımnen ileri sürdüğü şey
kamu harcamalarının tüm vergi mükelleflerine
aşağı yukarı eşit fayda sağladığıdır.
• Bu sav doğru değildir.
• Kamu harcamaları, sosyal sermayeyi (sosyal
tüketim ve sosyal yatırım) ve üretimin sosyal
harcamalarını (refah ve refah harcamaları)
genişletme ihtiyacıyla belirlenir.
• Mantıksızlığından değil ama dayandığı önermenin
yanlışlığından dolayı bu sav ideolojiktir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 114
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
115. • Keza vergi sömürüsü “eşit durumda olanlara eşit muamele”
önerisi altında gizlenir.
• İlke olarak karşı çıkılamaz olsa da, uygulamadan bu doktrin
işçi sınıfına karşı önyargılıdır.
• Zira kapitalist toplum eşitsizlerin bir arada yaşadığı
toplumdur.
• Mülk sahipleri ve mülksüzler, tekelci kapitalistler ve rekabetçi
kapitalistler, örgütlü işçiler ve örgütsüz işçiler, baskıcı sosyal
gruplar ve baskılananlar, zengin ve yoksul gibi çok sayıda
eşitsizlik mevcuttur.
• Bu nedenle de “eşitlere eşit muamele yapan” bir vergi
sistemi sadece mevcut eşitsizlikleri daha da güçlendirir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 115
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
116. • 1960 ve 1970’lerde ABD’de federal hükümet
vergilemesi ekonomik istikrar ve büyüme amaçlıydı
(yatırımları teşvik ve sermaye birikimi).
• Tıpkı kamu harcamaları politikalarının sabit ve
değişken sermayenin maliyetlerini sosyalleştirmek
amacında olduğu gibi, vergi politikası büyük ölçüde
özel karları ve özel iktisadi faaliyetleri artırmak
böylece de özel sektörün tasarruf ve yatırımını
desteklemek amacıyla tasarlandı.
• Bu nedenle de kuramsal olarak kapitalist sınıfın gelir
ve servetinin vergilendirilmesi pratik değildir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 116
Marx ve vergileme
Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
117. • Yüzeysel olarak bakıldığında tekelci sermaye sınıfının çeşitli
biçimlerde vergilendirildiği düşünülebilir.
• ABD ve pek çok gelişmiş ülkede örneğin, kurumlar vergisi,
veraset ve intikal vergisi, ticari mülklerin vergilendirilmesi
(emlak vergisi), sigorta primleri (payroll tax) ve gelir vergisi
uygulaması söz konusudur.
• Gerçekte ise kurumlar vergisinin önemli bir kısmı, kurum
sahiplerince değil, yansıma mekanizması ile işçiler ve küçük
işletmeler gibi tüketicilere ödenir.
• Veraset ve intikal vergisi önemlidir ve kaçınması kolaydır.
• Ticari emlak vergisi kiracılara ya da tüketicilere (işçilere)
yansıtılır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 117
Marx ve vergileme
Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
118. • Sigorta primleri işçilere yansıtılırken, gelir
vergisi mevzuatı sermayeye yüksek
marjinal gelir vergisi oranlarından
kurtulabilme imkânı verir.
• Sadece çok ciddi ulusal kriz dönemlerinde
sermayenin gelirinin vergilendirilmesine
yönelik ciddi girişimler olur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 118
Marx ve vergileme
Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
119. • Tarihsel olarak kurumlar vergisi ile gelir vergisinin
gelişimleri arasında yakın bir ilişki vardır.
• 1913 yılındaki ilk gelir vergisi işçilerin büyük
çoğunluğunu dışarıda tutuyor ve sadece varlıklı
bireylerin gelirine uygulanıyordu.
• Gelir vergisinden kurtulabilmek için kapitalist
sınıf ikame olarak kurumlar vergisini gündeme
getirdi.
• Zira tekelci sermaye fiyatları kontrol
edebildiğinden kurumlar vergisini tüketicilere
yansıtabiliyordu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 119
Marx ve vergileme
Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
120. • Emlak vergileri ise gerçekte çalışan sınıflar ve
küçük işletmeci sınıfların üzerindedir.
• Emlak sahipleri emlak vergisini kolayca kiracıların
üzerine yansıtabiliyor (kiracıların büyük bir kısmı
işçiler).
• Tekelci sermaye ne genel iş (business) vergisi ne
de realize olmamış sermaye kazançları üzerinden
vergi ödemiyor.
• Kurum sahipleri ve üst yöneticiler gelirlerini
büyük ölçüde vergiden muaf belediye bonosu
faizleri şeklinde alıyorlar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 120
Marx ve vergileme
Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
121. • Tekelci sermayeye sunulan bu vergi sığınakları ve
imkanlar nedeniyle tüm vergi sistemi gerçekte
işçi sınıfının ve küçük işletmelerin, özellikle de
ücretleri göreli olarak yüksek olan tekelci
sanayilerde çalışan işçilerin üzerine yıkıldı.
• Emlak vergisi ve kurumlar vergisinin
yansıtılmasına ilave olarak, sosyal güvenlik
vergileri, gelir vergisi ve satış vergileri gibi
vergilerin yükü de çalışan sınıfların omuzlarında.
• Sosyal güvenlik vergisi tek oranlı olarak
alındığından vergi asıl olarak düşük ücretli
işçilerin sırtına biniyor.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 121
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
122. • Bu vergiler özellikle de işgücü piyasasında yeterince uzun
kalamayıp bu nedenle de işsizlik ödemeleri gibi
ödemelerden yararlanamayan işçiler için regresiftir.
• İşçi ve işverenler sigorta primlerini eşit ve birlikte ödeseler
de ekonomistlerin çoğunluğu bunların, işçi ücretlerini
düşürmek biçiminde geriye işçilere yansıtıldığı konusunda
hemfikirler.
• Satış vergileri gibi vergiler düşük gelirli işçiler için hem
regresif karakterli hem de ağır bir yük demektir.
• Bu vergiler 1930’larda emlak sahiplerinin üzerindeki yükü
hafifletmek amacıyla getirilmişti.
• Sonrasında bu vergiler, vergi gelirlerinin üçte ikisini
oluşturmaya başladı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 122
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
123. • Yeni sınıflar ve sınıf oluşumları arttıkça vergi
sömürüsü biçimleri de değişti.
• 19.yy’da dolaylı vergi tarifeleri temel kamu geliriydi.
• Bugün bireysel gelir vergisi vergi gelirlerinin kabaca
üçte birini oluşturuyor.
• ABD’de ilk gelir vergisi mevzuatı, işçilerin, küçük
işletmelerin ve işçi sınıfının 10 yıllık bir çabası
sonucunda (büyük sermayeyi hedef alan) kabul
edilmişti.
• Bu sadece % 2 oranında idi ve bir avuç zengince
ödeniyordu.
• Sonrasında vergi Anayasaya aykırı bulundu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 123
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
124. • 19.yy’ın özellikle ilk yarısında çiftçiler, tüccar
sınıfı ve ziraatçılar ulusal gelirin önemli bir
kısmını alıyorlardı ve vergi ödemek
istemiyorlardı.
• Sadece kitlesel ve mülksüz işçi sınıfının
ortaya çıkıp büyümesiyle gelir vergisi
uygulanabilir bir hale geldi.
• Bu arada zengin aileler kendilerine sunulan
muafiyet ve istisnalarla yüksek oranlarda
vergi ödemekten kurtulabiliyorlardı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 124
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
125. • Modern proletarya ile birlikte gelir vergileri
uygulaması tekelci sermayenin ihtiyaçlarına
da çok uygun bir araç haline geldi.
• Bir kere gelir vergisi karlara yansıtılamazdı.
• İçerik olarak düz oranlı veya regresif olsa da
biçim olarak bu vergi progresifti, böylece
vergi adaleti miti de korunmuş oluyordu.
• Normalde anormallik ya da sapma olarak ele
alınan bu tür uygulamalar gerçekte gelir
vergisi yapısının normal ve gerekli bir
parçasını oluşturuyordu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 125
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
126. • Bu vergi işçi sınıfı üzerinde aşırı bir boyutta uygulandı.
Örneğin 1913’den sonra gelir vergisinden muaf tutulan
miktar 4000 $’dan (1970’de 600$’a kadar düşüldü).
• 1943’e kadar bu işçilerin gelirleri kurumlar vergisi oranından
daha düşük bir biçimde % 10 tek orandan vergilendirildi.
• Çünkü işçilerin sermayenin tersine çok sayıda kişisel
indirimden yararlanamıyorlardı.
• Ayrıca genel satın alma gücü anlamında gerçek muafiyetler
çok büyük oranda azaldı.
• Keza stopaj ya da kaynaktan kesme usulüyle işçiler çok
zekice, hilekârca tam bir vergi sömürüsüne maruz bırakıldılar.
• Öyle ki stopaja geçilen yıl olan 1940 öncesinde düşük gelirli
aileler arasında vergi kaçırma çok yaygındı, bu ortadan kalktı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 126
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
127. • Vergi sistemi iki temel işlev görür:
• İlk olarak tekelci sermayenin gelirini ve servetini
artırmasına izin verir ve böylece onun egemen
sınıf olarak gücünü koruyup yenilemesinde
önemli bir rol oynar.
• Kamu harcamaları bir kısım kardan alınan
vergilerle finanse edilse de bu kamu harcamaları
karları artırırken, vergiler biçimindeki maliyetleri
reel ücretlere yıkılır, zira kurumlar vergisi daha
yüksek fiyatlar aracılığıyla tüketicilere yansıtılır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 127
Marx ve vergileme
Vergi sisteminin iki işlevi
128. • İkinci olarak, sosyal sermaye ve sosyal giderlerin maliyetlerini
karşılayabilmek için sistem sermayeyi küçük işletmelerden ve işçi
sınıfından el koyma ile sağlar.
• Böylece onların nakit tasarruf biriktirmesini kısıtlayarak işçilerin
işçi olarak kalmasını ve uzun dönemde de işçi sınıfını sermaye sınıfı
ve son tahlilde devlete giderek daha fazla bağımlı kalmaya zorlar.
• Bu vergi sisteminin ilginç bir çelişkisidir: bir yandan vergi yükü en
ağır bir biçimde işçi sınıfının üzerinde kalır; diğer yandan işçi sınıfı
çalışan sınıf statüsünden dolayı giderek daha fazla harcamaya
(sosyal tüketim ve sosyal gider) ihtiyaç duyar.
• Vergi sömürüsünün düzeyi arttıkça, kamu harcamalarının da
düzeyinin artması ve böylece de daha fazla vergi sömürüsüne
ihtiyaç duyulduğu doğru olabilir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 128
Marx ve vergileme
Vergi sisteminin iki işlevi
129. • Maliye teorisinin sosyal demokrat/Keynesyen kanadında yer alan
Musgrave’e göre, toplumsal faaliyetleri finansal olarak destekleme
ihtiyacı devlet benzeri yapıları ortaya çıkarmıştır.
• Ortaçağ’dan I. Dünya Savaşı’na kadarki dönem, devletin gücünün ve
servetinin azalıp yoksullaşması ve borçlanması dönemidir.
• Ortaçağ’da tipik olarak devlet Lord’un hem tüm mülkün sahibi hem de
egemen olarak elindeydi. Sonrasında piyasaların ve ticaretin gelişimi,
toprak dışında yeni potansiyel kamu geliri kaynakları ortaya çıkardı.
• Vergileme de böylece devletin mülkünden (toprak MD) sağlanan gelirin
yerine geçti.
• Devletin mülkten özgürleştirilmesi ve feodal egemenlerin iflası söz konusu
iken mülkiyet ile devletin birbirinden ayrılması devletin özel sektöre
yönelmesine neden oldu.
• Mülk sahibi sınıflar buna direndiler ve burjuvazi hazineyi denetleme
mücadelesine girişirken, vergileme modern demokrasinin ana konusu
haline geldi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 129
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
130. • Bu yeni mali devletin çatlağı oluştu.
Üzerinden vergi gelirlerini sağladığı özel
sektörü korumalıydı, dolayısıyla tasarruf ve
yatırımlara müdahale etmemeliydi.
• Diğer yandan savaşı finanse etmek, giderek
artan sosyal programları fonlamak için gelire
olan ihtiyaç artıyordu.
• Bu ihtiyacı karşılamak için borçlanmalıydı,
bu da onu kreditörlerin sömürüsüne açık
hale getiriyordu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 130
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
131. • Musgrave’ye göre, Marxist model altında vergilendirme
kapasitesinin iki kısıtı mevcuttur:
• (i) Ücretlerin vergilendirilmesi kısıtlıdır ya da imkânsızdır.
• Zira ücretler geçimlik düzeydedir.
• (ii) Sermayenin vergilendirilmesiyle ilgili kısıtlar söz konusudur.
• Goldsheid’in yaklaşımının her versiyonunda devlet sermayeyi
vergilendirme konusunda isteksizdir.
• Zira böyle vergiler özel yatırımlara müdahaledir ve devletin kendi
gelir temelini yok etmesi demektir.
• O’Connor versiyonunda tekelci sermaye sosyal yatırımlardan yarar
sağlar. Ama bunun karşılığında devlete vergi ödemeyi reddeder.
• Tekelci sektör hem sermayeyi hem de iş gücünü bünyesinde
barındırdığından ulusal gelirin önemli kısmı vergilemeden uzak
tutulur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 131
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
132. • Yazara göre, bu iki görüş de gerçekçi değildir.
• Öncelikle orta gelirli grubu (tekelci sermaye
için çalışanlar dahil) içinde yer alan
ücretlerin büyük bir kısmı geçimlik düzeyde
değil, dolayısıyla da vergi yükünün orantısız
bir biçimde önemli bir kısmını da taşıyor.
• Keza gücüne rağmen sermaye bütünüyle
vergi ödemekten kaçamamakta ya da
kaçınamamaktadır
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 132
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
133. • O halde vergi kapasitesinin sınırlarını belirleyen nedir?
• Musgrave’ye göre ekonomistler bunun yanıtını vergilerin iş
gücü arzı, tasarruf ve yatırım yapma arzusu üzerindeki
etkileriyle ve “aşırı yük/ek yük” kavramıyla açıklarlar.
• Vergileme özellikle de yüksek marjinal vergi oranları vergi
teşvikli seçeneklere kayılmasını teşvik eder.
• Böyle bir aşırı yük özellikle tasarruf ve yatırım kararının ve
istihdamın büyük ölçüde özel sektör tarafından belirlendiği
kapitalist sistemde ortaya çıkabilir.
• Bu etkinin yatırım, tasarruf ve belli ölçüde istihdamın
kararının devletçe verildiği sosyalist ülkelerde çok daha az
olacaktır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 133
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi
134. • Ama vergilendirme kapasitesi sadece iktisat bilimi ile
açıklanamaz. Dış cepheden sınırlar da söz konusudur.
• Bu politik tutumdur ve bireysel reflekslerle ve aşırı
yükün ekonomisiyle dolaylı olarak ilişkilendirilebilir.
• Bu durum özellikle sermayenin vergilendirilmesi
sırasında ortaya çıkar.
• Sermayedarlar hükümeti, yatırımları azaltmakla
tehdit ederler.
• Bu da Goldsheid’in düşündüğü gibi vergi geliri kaybı
korkusundan değil işsizliğin artmasına neden olacağı
oy ve iktidar kaybı korkusu biçiminde de politik bir
etkiye neden olur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 134
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi
135. • Bunun alternatifi özel yatırımların kamusal
yatırımlarla ikame edilmesi, ya da üretken
kapasitenin azalmasıdır.
• Bu nedenle de yatırımcılar arasında sermaye
vergilendirilmesinin kabul edilebilir bir düzeyde
olması beklenir.
• Özellikle örgütsüz olmak üzere emeğin böyle bir
tehdit oluşturması normalde beklenmez.
• Özellikle iktisadi büyüme hedefi ön planda ise
sermayenin pozisyonu çok daha farklı olacaktır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 135
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi
136. • Verginin neden olduğu saptırma ortalama vergi oranlarından
ziyade marjinal vergi oranlarının temel bir sonucudur.
• Diğer yandan marjinal vergi oranları ortalamanın üzerine çıkacak
şekilde yükseltilmediği sürece vergi sistemi aracılığıyla yeniden
bölüşüm yapmak mümkün değildir.
• Böylece vergi devletinin krize girip girmeyeceği bir bütün olarak
vergi sisteminden ziyade vergi tarzına bağlıdır.
• Bu tarz sosyal davranışları ve gelir düzeyini yansıtır.
• Gelirler arttıkça toplum yeniden bölüşümü daha az gerekli görür.
• Yoksulluğun ne denli önemsendiği, yoksulluğun mutlak mı yoksa
nispi olarak mı ele alındığı ve amacının belli düzeyde bütüncül bir
bölüşümsel adalet olup olmadığı bu konuda önemlidir.
• Yeniden bölüşüm ilerledikçe ileri yeniden bölüşüm yapılabilmesi
zorlaşır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 136
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi
137. • Sonuç olarak Musgrave fiskal krizin kaynağı olarak dört ayrı
hipotezi netleştirip ayrıştırır:
• (i) Marxist hipoteze göre fiskal krizin temelinde tekelci
sermayenin kazançlarını sosyalleştirmeksizin kapitalizmi
meşrulaştırmak için artan kamu harcamalarının maliyetlerini
sosyalleştirme eğilimi yatar. Sonuç olarak harcamalar için
gerekli vergileri temin edemez.
• (ii) Yapısal değişiklik hipotezine göre fiskal krizin özünde
belli nesnel değişim güçleri yatar. Bunlar daha fazla hasılanın
iktisadi esnekliği arttırmak için sosyal mal üretimine
ayrılmasını gerektirir. Bu değişimler teknolojik (otomobil-
otoban) olabileceği gibi demografik olabilir (yaş-eğitim).
• (iii) Fiskal kriz eşitlikçilik için giderek artan talepten ve
destekten kaynaklanabilir.
• (iv) Santa Clause Hipotezine göre seçmen karşılıksız olarak
devletten her şeyi ister.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 137
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
138. • Son dönem yazarlarından Marc Leroy’e
göre, sosyoloji, vergi, devlet ve toplum
arasında gerçekleşen mali ilişkilerin
incelenmesidir.
• Verginin örneğin Musgrave’nin ileri
sürdüğünün de ötesinde, ekonomik istikrar
ve yeniden bölüşüm işlevleri dışında politik,
bölgesel ve sosyal entegrasyon etkileri söz
konusudur.
• Vergi reformları böyle bir bütünlük içinde
ele alınmalı ve tasarlanmalıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 138
Marc Leroy
139. Vergileme Düzeyi Devletin Müdahale Düzeyi
Zayıf
Zayıf Güçlü
Liberal Devlet
(Klasik, güvenlik, diplomasi)
Mali Devlet Krizi
(Goldshield ve O’Connor)
Güçlü Müsrif Devlet
(Yolsuzluklar, vs. etkinsizlik, baskı)
Müdahaleci Devlet
(Refah Devleti)
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 139
Leroy
Leroy’un mali reformun deontolojik teorisinden
aşağıdaki tablo elde edilebilir.
[1] Agm.
140. • Vergilemenin, sosyal, politik ve bölgesel işlevlerine Leroy’un
yaptığı vurgunun arkasında vergilemenin bildik gelir yaratma,
istikrar sağlama ve yeniden bölüşüm işlevlerinin son dönemlerde
giderek güç kaybetmesi yatmaktadır.
• Sırasıyla borçlanma ve özelleştirme ve mali santralizasyon ön plana
çıkıyor, makroekonomik istikrar işlevi çeşitli vergi türlü arasında
sıkışıp kalıyor ve vergi oranları düşürülüyor, vergi kaçakçılığı
yaygınlaşıyor ve tüm bu gelişmeler yeniden bölüşüm işlevini
etkisizleştiriyor.
• Böylece Leroy yeni ilavelerle Musgrave’in üçlü işlevini aşıyor, sosyal
işlev ile gelirin yeniden bölüşümü entegre edilirken, politik işlev
vatandaşın meşruiyetini renove ediyor.
• Kuşkusuz vergilendirme ve harcama yetkisinin parlamento dışına
çıkartılması (Fiscal compact EU ?) bunu zayıflatmaktadır.
• Bölgesel politikalar ise, kalkınma ve seçici teşvik politikalarıyla
hayata geçiriliyor.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 140
Leroy
141. • Kamu borcu ilk kez 12 yyda İtalyan şehir
devletlerinde ortaya çıktı. Yunan şehir devletleri de
borç kullandı ama geri iadesiz, acil katkılar ön
plandaydı.
• Roma İmparatorluğunda ise devlet borçlanmasına
rastlanmıyor.
• Sömürü ve sermaye birikimi aracı olma bakımından
benzer bir durum devlet borçlanması için de söz
konusu.
• Marx, “Fransa’da Sınıf Mücadeleleri” adlı eserinde
devlet borçlanmasının nasıl Şubat 1848 Devriminin
devirdiği mali aristokrasinin sermayesinin, servetinin
büyütülmesinin aracı olduğunu şu sözlerle anlatır:
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 141
Devlet borçlanmasının tarihi
142. • “…Burjuvazinin iktidarı almış olan fraksiyonu devletin borçlandırılmasından
büyük çıkar sağlıyordu. Kamu açıkları (bütçe açığı kastediliyor) onun
spekülasyonunun ve zenginleşmesinin temel objesiydi. Her yıl yeni açıklar
olmalı ve her dört ya da beş yılda bir yeni borçlanma gerçekleşmeliydi. Ve
her yeni borçlanma finans aristokrasisine iflasın eşiğinde tutulan devleti
dolandırmak için yeni fırsatlar yaratıyordu. Devlet en kötü şartlara razı
olarak bankerlerden borçlanıyordu. Kamu kredisinin (kamu borcu
kastediliyor) istikrarsızlığı bankaların ani spekülasyonlar yaratmasını
sağlıyordu… Borçların harcandığı kamusal projeler ise skandallarla doluydu
(demiryolu skandalı). Temmuz Monarşisi bir sermaye şirketinden öte bir şey
değildi, Fransa’nın ulusal zenginliklerini, kâr paylarını egemenler arasında
dağıtıyordu. El koyma ve keyfe düşkünlük biçimiyle finans aristokrasisi
burjuva toplumunun doruğuna yerleşmiş lümpen proletaryanın yeniden
doğumundan başka bir şey değildi. İktidarda olmayan burjuva kesimi bu
nedenle o tarihlerde “yolsuzlukları” lanetleyip, “kahrolsun büyük hırsızlar”
sloganlarıyla ortalığa çıktılar…”
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 142
Devlet borçlanmasının tarihi
143. • Bu kez, ilkel sermaye birikiminin kaynakları olarak, Marx,
Kapital’de, sırasıyla; serflerin topraktan kopartılarak özgür
işçiler haline gelmesi; işçilerin üretim araçlarından
kopartılarak emek güçlerinden başka satacak bir şeylerinin
kalmaması; ticaret sermayesi, monetizasyon (parasallaşma),
metalaşma ve piyasalaşmaya katkı sağlayan ve Asya, Afrika
ve Amerikalarla olan ilişkiden sağlanan ve servet ve diğer
zenginlikler (kolonileştirme), altın, gümüş ve maden ve köle
emeğini saymıştır.
• Diğer yandan da Avrupa’daki ilkel sermaye birikim
araçlarından birisinin devlet olduğunu vurgulamıştır.
• Sermaye sınıfının devlet ile olan ilişkisinin somut biçimleri ise
devlet borcu, vergileme ve korumacılık olmuştur.
• Marx’a göre bunların hepsinde devletin zoru vardır ve bu zor
feodal sistemden kapitalizme geçişi hızlandırmıştır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 143
Devlet borçlanmasının tarihi
144. • Marx, vergileme ve kamu borçlanması ilişkisini ise yine
Kapital’de şöyle açıklar:
• “… Modern vergilendirme sistemi de ulusal istikraz
sisteminin zorunlu tamamlayıcısı idi. Bu istikrazlar, devlet
açısından, vergi mükelleflerinin hemen hissetmeksizin
olağanüstü harcamaları karşılama olanağını sağlamakla
birlikte, eninde sonunda vergilerin yükselmesini zorunlu kılar.
Öte yandan birbiri ardına yapılan istikrazların birikmesi
sonucu vergilerde meydana gelen yükselme hükümeti her
zaman yeni olağanüstü harcamalar için yeni istikrazlara
zorlar. En gerekli geçim araçlarını vergilendirme (yani
böylece fiyatlarını yükseltme) ekseni çevresinde dönen
modern maliyecilik böylece otomatik ücret artışlarının
tohumlarını kendi içerisinde taşır. Aşırı vergilendirme bir
rastlantı olmaktan çok bir ilkedir…”
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 144
Devlet borçlanmasının tarihi