SlideShare a Scribd company logo
1 of 168
İktisadi ve Mali Düşünceler
Tarihi
Öğrenci Kopyası 3
Doç. Dr. Mustafa Durmuş
2014-2015
• Temsil hakkı ya da gücü içeren vergilemenin karşısında
her hangi bir seçenek mevcut değil miydi?
• Antik Yunan şehir devleti uygulamaları bu
genelleştirmeye karşı önemli örnekler oluşturmaktadır.
• Klasik Atinalılar ise halkın temsili ve kamusal mal
sunumu konusunda uç bir örnek oluştururlar (Lytkens,
1994, 1997, Kaiser, 2007, Cormichael, 2009).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 2
Vergilemenin tarihi
Müzakere ve kolektif eylem
• Marxist yaklaşıma göre, vergileme tarihsel olarak,
hem devletin varoluşunun temel kaynağı, hem
de bir sömürü aracı ve sermaye birikimi yolu
oldu.
• Örneğin Marx’a göre, “vergiler devletin iktisadi
anlamdaki varlığıdır.
• Kamu görevlileri, papazlar, askerler ve baletler,
okul müdürleri ve polis şefleri, Yunan Müzesi,
Kilise, kamu hizmetleri gibi şeylerin ortak paydası
varlık nedenlerinin vergileme olmasıdır.
• Devletin ekonomik olarak varoluşunu sağlayan
vergilerdir».
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 3
Vergilemenin tarihi
Marx ve vergileme
• Marx, Kapital’in ikinci cildinde kapitalist üretim için gerekli
olan ikili özgürleşmeden söz eder.
• Bunun her ikisi de emek gücüne ilişkindir.
• İlk olarak işçiler emek güçlerini satabilecek bir özgürleşmeye
sahip olmalıydı.
• Feodal boyunduruktan işçiyi kurtarıp piyasada emek
gücünün satılmasına olanak sağlayacak olan yasal ortam
bunun için geçerliydi.
• İkincisi de işçinin üretim araçlarından özgür olması, yani
yaşamak için emek gücünden başka satacak bir şeyinin
bulunmamasıdır.
• Marx’a göre ilkel sermaye birikimi, üreteni üretim
araçlarından ayırmanın tarihsel sürecinden başka bir şey
değildir (1990, s. 874–875).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 4
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Marx, ilave olarak ilkel sermaye birikiminin Avrupa
dışında ve farklı tarihsel dönemlerdeki diğer
kaynaklarına da dikkat çeker (1991, s. 876).
• Bunlar; ticaret sermayesi, Asya, Afrika ve Amerika ile
olan ilişkiden sağlanan ve servet ve diğer
zenginlikler ki (kolonileştirme) bunlar monetizasyon
(parasallaşma), metalaşma ve piyasalaşmaya katkı
sağlamışlardır (1991, s. 444).
• Marx’a göre tüm bunlar üretimin önündeki feodal
engelleri yıkan ana etmenler olmuştur (1991, s. 450).
• Birinci ciltte altın, gümüş ve maden ve köle emeği gibi
faktörlere dikkat çeken Marx, bunun ilkel sermaye
birikiminin bütünleşik bir parçası olduğuna dikkat
çeker (1990, s. 914).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 5
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Böylece Avrupa’daki sermaye birikiminde kolonyalizm
(sömürgecilik) rol oynarken, bu etken kolonilerdeki
birikimi açıklamaz.
• Marx bunların neler olduğunu açıklamasa da bazı
ipuçlarını verir.
• Örneğin Avrupa’daki ilkel sermaye birikim
araçlarından birinin devlet aygıtı olduğunu vurgular.
• Bunlar kamu borcu, vergileme ve korumacılıktır.
• Hepsinde devletin zoru vardır ve bu zor feodal
sistemden kapitalizme geçişi hızlandırmıştır : “Zor, yeni
bir sisteme gebe olan her sistemin ebesidir ve kendisi
iktisadi bir güçtür” (1990, s. 915-916).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 6
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Kolonilerde ücretli emek gücünü sürekli kılmanın ana
yolu, onu vergilendirerek sürekli emek gücünü satmak
zorunda bırakmak olmuştur.
• Böylece işçi sadece emek gücünü satmakla kalmaz.
Aynı zamanda vergi yerli para birimi üstünden
alındığından bu para için bir değer yaratır.
• Keza koloni monetize edilir. Bu yöntem kolonilerdeki
sermaye birikiminin gizli yoludur (zira başka yollar da
söz konusudur).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 7
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Fransızlar, Afrika’daki sömürgelerindeki insanları
ücretli hale dönüştürmek için vergilendirdiler
(Goqueri-Vitrovich, 1969, s. 170-171).
• Hayvanları, evleri, arazileri ve insanların kendileri
vergilendirildi (Rodney, 1972, 1965. Ayrıca bkz.
Meiji Restorasyonu).
• Vergileri kolonyal para birimi cinsinden ödeme
zorunluluğu hem monetizasyonu arttırdı, hem de
Avrupa mallarının pazarını büyüttü.
•
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 8
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Piyasalaşmaya yardımcı olmak ya da kolonyal üretim biçiminin
kendini yeniden üretmesinde ideolojik bir işlev yapmak anlamında
dolaysız vergilemenin tüm fonksiyonları kolonyal ilkel sermaye
birikiminin bir parçasını oluşturur.
• Ancak böyle bir dolaysız vergileme gelir vergisi biçiminde olamaz,
zira gelir vergisi üretim araçlarına sahip nüfusun ücretli emekçiye,
dolayısıyla da nakit cinsinden mahsul üreticisine dönüşmesini
garantileyemez.
• Böyle insanlar geçimlik düzeyde üretir, böylece de nakit
ekonomisinden kaçınır, gelir vergisinden kaçınır, böylece de
kolonyal para birikiminden kaçınırdı.
• Bu nedenle de uygulanacak vergi poll tax gibi, kelle vergisi gibi, eş
vergisi, arazi vergisi ya da kulübe vergisi gibi bir dolaysız vergi
olmalıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 9
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Bu etkileri sağlayabilmek için vergi, ağır cezalarla
sağlamlaştırıldı.
• Alman Afrika’sında, vergisini vermeyenlerin
kulübeleri yakılır, hayvanlarına el konulurdu.
• Dolaysız verginin işlevini yerine getirebilmesi için
ücretler düşük tutulurdu.
• Böylece ilave olarak işveren maliyeti azaltılırdı.
Eğer ücretler vergiye göre yüksekse Afrikalılar
sadece vergiyi ödeyebilecek kadar çalışabilirler,
böylece emek arzı sınırlı kalabilirdi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 10
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Dolaysız vergiler işçi göçünü teşvik etmek ve denetlemek
amacıyla da kullanıldı.
• Böylece yerel olarak ücretli emek koşulları ya da para mevcut
değilse Afrikalılar bu ücretli emeği sunmak için plantasyonlara
ve madenlere göçe zorlandılar.
• Osmanlı’da ağır vergileme sonucunda Anadolu’daki nüfus ciddi
anlamda azaldı, zira göçe zorlandılar. Ya da 1940’larda Varlık
Vergisi ile gayrimüslimler göç ettirildiler.
• Özetle, dolaysız vergileme Afrikalıları ücretli emekçi haline
getirmek, nakde çevrilebilir ürün üretmek, göçlerini teşvik ve
kontrol etmek, emek arzını artırmak ve Afrika ekonomilerini
monetize etmek amacıyla kullanıldı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 11
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Dolaysız vergileme kolonyal üretim
tarzının sürdürülmesi ve yeniden
üretiminde ideolojik olarak da işlev
gördü.
• Bu nedenle dolaysız vergileme kolonyal
sermaye birikiminin önemli bir sırrı oldu
• Kuşkusuz ilkel sermaye birikiminin tek
belirleyicisi vergileme değildir, ama
araştırmalarda ihmal edilmiştir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 12
Marx ve vergileme
Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
• Vergi Latince’deki kullanımı itibariyle {texo, taxare}, tahmin etmek,
değerlemek, ücretlendirmek, evin, toprağın, kiranın değeri
anlamında kullanılmıştır.
• Sismondi vergiyi bireylerin emeklerinden alınan ve devletin
kullanımına terk edilen bir kısmı ya da bu kısmın değeri olarak
tanımlamıştır.
• Marx, vergilemenin tarihsel olarak en eski bir sınıf mücadelesi
biçimi ya da aracı olduğunu ileri sürmüş ve buradan hareketle de
vergilemeyi bir sömürü aracı olarak değerlendirmiştir.
• Bu bağlamda Fransa’da 1848’lerde ortaya çıkan halk hareketlerinin
ve bunun neden olduğu siyasal rejim değişikliklerinin temel
nedenlerinden birinin özellikle köylülerin aşırı vergilendirilmesi
olduğu yazmıştır
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 13
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Öyle ki 10 Aralık 1848 tarihinde gerçekleşen köylü
ayaklanmasında, ana tema burjuva cumhuriyetinin
köylüyü ezen vergileri oldu.
• Daha sonra 1851 tarihinde yaptığı bir darbe ile kendini
imparator ilan eden Louis Bonaparte’nin
Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan köylüler, “artık
vergi yok, kahrolsun zenginler, kahrolsun cumhuriyet,
yaşasın imparator” diye bayraklarla, davullarla ve
trampetlerle sandık başına gidip bağırdılar.
• M&E, Komünist Manifesto’da “ağır bir artan oranlı
vergilemeyi” burjuvaziyi ve kapitalist düzeni
zayıflatmada bir araç olarak önerdi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 14
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Vergi ile kamu finansmanı her zaman
ekonomik sömürünün bir biçimi olarak
görüldüğünden tıpkı kamu borçlanması
gibi, vergileme, Marksistler tarafından
her zaman sınıfsal analizin konusu oldu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 15
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Marksist yaklaşımda, emek sömürüsü, vergilendirme ve sermaye
birikimi ilişkisi, Çizim’deki gibi özetlenebilir.
• Buna göre, yaratılan değerin tek kaynağı emektir. Ancak işçi,
üretim araçlarının sahibi olmadığından, ürettiği değerin tamamına
sahip çıkamaz.
• Bu değerin bir kısmı ödenmiş emeğinin karşılığı olan ücret
biçiminde kendisine ödenirken, sermayedar kalan kısım olan,
yani ödenmemiş emeğin karşılığı olan değere el koyar.
• Bu kısım işçinin yarattığı artı değerdir ve sermayedar artı değer
sömürüsü yoluyla işçinin yarattığı değere el koymaktadır.
• Sömürünün oranı işçinin ücreti içinde artı değer miktarı arttıkça
artmaktadır. Artı değer böylece sermayedarın kârının tek
kaynağıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 16
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Bir başka anlatımla kâr burjuva iktisatçıların ileri sürdüğü gibi
girişimci sermayenin yeteneğinin karşılığında elde ettiği bir şey
değil, işçilerin yarattığı artı değerin kendidir.
• Sermayedar bu artı değeri üretimde kullandığı malzeme ve
hammadde temin ettiği tedarikçi ile malını sattırdığı tüccar ile
bankadan kredi kullandı ise faiz biçiminde banka ile ve işyerini ya
da toprağı kiraladı ise toprak sahibi ile (rant) paylaşır.
• Marx’ın yaşadığı dönemde vergilerin milli gelir içindeki payı % 5’i
bulamayacak kadar düşük (önemsiz) olduğundan Marx bu artı
değer bölüşümüne vergiyi dâhil etmemiştir.
• Oysa bugün bazı ülkelerde toplam vergi oranının % 50’yi aştığı
dikkate alındığında devletin payı olarak vergiyi ve küreselleşmenin
bugün geldiği konumdan hareketle emperyalist sermayenin payı
olarak royaly ödemelerini de bu paylaşıma dâhil etmek gereklidir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 17
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Bu bağlamda devlet de hem doğrudan işçilerden sağladığı gelir vergisi,
KDV ve ÖTV gibi vergilerle, hem de özü itibariyle işçilerin yarattığı artı
değerden alınan, ama sermaye tarafından ödenmiş gibi gözüken
kurumlar vergisi ve gelir vergisi ile harcamalarını finanse etmektedir.
• Bir başka deyimle sermaye işçilerden elde ettiği artı değerin bir kısmını
önemli hizmetleri, karşılığında devlet ile paylaşmaktadır.
• Bu önemli hizmetler, özel sermaye birikiminin önünü açan sosyal yatırımlar
(alt yapı vb), kamu ihaleleri, satın almalar, her türlü nakit teşvikleri ve
mevcut düzeni korumaya dönük iç ve dış güvenlik, yasama, yürütme ve
yargılama hizmetleri gibi ‘kamusal hizmetler’dir.
• Devlet ayrıca cömert vergi teşvikleri, indirimler, muafiyetler, vergi
ertelemeleri, vergi tatilleri, vergi afları ve vergi uzlaşmaları gibi araçlarla
sermayeden aldığı vergileri azaltarak da bu hizmetini sürdürmektedir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 18
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 19
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Kısaca kâr üzerinden alınan kurumlar vergisi ve /
veya kâr dağıtımı üzerinden alınan gelir vergisi
aslında, kapitalistin işçiden elde ettiğinin devlet
ile paylaşılmış kısmıdır.
• Devlet bu vergilerle sermaye birikimini
kolaylaştırıcı ve bu eylemini meşrulaştırıcı
işlevlerini yerine getirmektedir.
• Görüldüğü gibi Marx, temelde, vergilemeyi bir
türev gelir kaynağı, dolayısıyla da onu yaratan
değer yaratma süreci ve asıl sosyo-ekonomik
ilişkilere bir reaksiyon, bir yanıt olarak ele alır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 20
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Marksist yaklaşımda vergilemenin üç önemli
veçhesi:
• 1. devletin temel, kalıcı finansman kaynağı
• 2. Sermaye birikimi aracı (borçlanma ve kamu
harcamalarıyla birlikte)
• 3. Emek sömürüsü aracı
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 21
• Vergilemenin sınıfsal özü Marx’ın 1847 tarihinde yazdığı bir
makalede tasarlanmıştır (Moralising Criticism and Critical Morality; A Contribution to German Cultural History Contra
Karl Heinzen" in MECW Volume 6, p. 312, October 1847)’den aktaran Jurriaan Bendien, taxation and public finance.
• Bu makale ayrıca “Alman İdeolojisi” adlı makalesinden daha
önemlidir, zira Marx’ın demokratik liberalizmden komünist/
sosyalist bir pozisyona nasıl hızla evrildiğini anlatır:
• “İki tür güç ile karşı karşıyayız. Bir yanda özel mülkiyetin gücü, diğer
yanda politik güç, yani devletin gücü. Devlet gücü ya da politik güç;
keyfi vergiler, el koymalar, imtiyazlar, bürokrasinin sanayi ve
ticarete saptırıcı müdahaleleri vb uygulamalarla özel mülkiyeti taciz
etmektedir. Yani burjuvazi bir sınıf olarak henüz politik bir biçim
almamıştır. Devletin gücü henüz onun gücü değildir. Burjuvazinin
politik gücü ele geçirdiği nadir ülkelerde bu politik güç tekil
burjuvanın işçileri üzerindeki gücü değil, bir sınıf olarak burjuvazinin
tüm toplumun üzerindeki gücünü temsil eder”.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 22
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• “ Vergiler devletin varoluşunun iktisadi
anlamda ifade edilmesidir”.
• Dolayısıyla da vergileme yetkisi ve
vergilemenin kendisi sınıfsal içeriğe
sahiptir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 23
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Devletin kamu maliyesi anlamdaki payı açısından OECD
rakamlarına bakmak yeterli olacaktır.
• Çünkü vergiler yıllık katma-değerin % 25-50’si arasında yer
tutmaktadır.
• Bu nedenle de ‘değer teorisi’ açısından vergilemenin
öneminin ihmal edilmesi doğru değildir.
• Ayrıca herkesin kazancına göre vergi ödemesi halinde
herkesin eşit bir biçimde devlet üzerinde hakkı olacağı yani
devletin herkes için var olduğu algısı da güçlendirilmektedir.
• Yani vergi tahsilatı kalkanının ardına herkesi koyduğunuzda
devletin çoğulcu bir demokrasi temelinde herkesi temsil
ettiği ileri sürülür.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 24
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• Marxistlere göre, vergi ile finansman her zaman
ekonomik sömürünün gerçekleştirilme biçimlerinden
biri olduğundan, “vergi mücadelesinin kendisi sınıf
mücadelesinin en eski ve en kalıcı biçimlerinden
biridir” (Marx).
• O’Connor’a göre, devletin, vergi sisteminin adaletsiz
içeriğinin ve sınıfsal yapının sömürücü doğasının
örtbas edilebilmesi için adaletli bir vergileme
biçiminin yerleştirmesi gerekli olmuştur.
• Yani ‘adil vergileme’ söyleminin bir yanıyla böyle bir
artı değer sömürüsünü gizlemeye yaradığı ileri
sürülebilir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 25
Marx ve vergileme
Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
• O’Connor’a göre, sosyal sınıflar ve politik güçler dengesindeki
her önemli değişiklik, vergi yapısında değişiklik biçiminde kendini
gösterir.
• Avrupa’da kapitalizm gelişirken, burjuvazi, vergi sistemini seçkin
aristokratları ,devlet aygıtını özel sermaye birikiminin gereklerine
uyarlama konusunda zorlamak için kullandı.
• ABD’de örneğin 1820’lerden itibaren iç savaşın sonuna kadar
vergileme (tarifeler biçiminde) yükselen sanayi burjuvazisi ile
çiftçiler arasındaki mücadelenin temel araçlarından birisi
olmuştur.
• Sonrasında vergi sistemi emperyalist genişlemenin kaçınılmazlığını
yansıtmıştır.
• Feodal dönemde uygulanan Poll Tax yabancılara ait madenler ve
plantasyonları için gerekli olan ücretli emeğin kendisini sürekli
üretmesinin bir aracı olmuştur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 26
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
• Egemen sınıf normalde ya vergi sömürüsünü gizler, ya
ideolojik olarak haklı gösterir ya da rasyonalize eder.
• Örneğin yeni vergiler adalet ve eşitlik sloganıyla
hizmete sunulur ya da geliştirici teşvikler olarak
sunulurlar.
• Devlet vergi oranlarındaki araçları ya da vergi
matrahındaki genişlemeyi ya bu biçimde açıklar ya da
vergi kaçırma, vergilendirilmiş faaliyetlerden kaçınma,
örgütlü politik muhalefet ya da vergi isyanlarının
diğer biçimleriyle karşılaşır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 27
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
• Bu feodal toplum için de geçerliydi.
• Örneğin egemen sınıfın feodal bütçesinde aristokratların koyduğu
vergiler her sınıfın farklı hak ve görevleri olduğu ideolojisine
dayandırılarak adil gösteriliyorlardı.
• 19. yy Amerika’sında işçi sınıfı çok azınlıkta olduğundan gelir
vergisi anlamlı değildi, vergilendirilebilecek temel kaynak toprak,
arazi ve emlak gibi servet unsurları ve tarifelerdi.
• Tarifeler fiyatın içinde yer aldığında vergi gizlenebiliyordu.
• Bugün de AGÜ’lerde özellikle dolaylı vergiler böyle bir sömürüyü
gizlemenin en iyi araçlarıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 28
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
• Vergi sömürüsü üç genel konsept üzerinden haklı gösterilir:
Teşvik (incentive), ödeme gücü (ability to pay) ve herkesin eşit
işleme tabi tutulması (equal treatment of for equals).
• Kısaca açıklarsak teşvik rasyonalitesi ile karın ağır vergilendirilmesi
durumunda sermaye birikimi ve üretim ve istihdam artışının
yavaşlayacağı ve zengin bireylerin ve yatırımcıların ve onların
finansal kuruluşlarının yatırım girdilerinin zarara uğratılması
halinde yatırılabilir fonların kuruyacağı İleri sürülür.
• Yani resmi vergi ideolojisi bize, vergilerin, arz ve para sermaye
yatırımlarına ilişkin teşvikleri azaltmaması gerektiğini anlatır.
• Bu önermeler kuşkusuz kapitalist üretim tarzı içinde doğrudur.
Yani sistemin onlar için hareket eden aktörleri yeterli karlı iş
yapmazlarsa (vergileme nedeniyle) üretimi sabote edebilirler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 29
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
• Ödeme gücü doktrini toplumda işçi ya da kapitalist herkesin
kişisel geliriyle orantılı olarak vergi ödemesini öngörür.
• Kuşkusuz bu doktrin “teşvik” doktrini ile çakıştığında
uygulanmaz.
• Örneğin sermaye sahiplerine sayısız muafiyet ve istisna
sunulur.
• Ayrıca ödeme gücünün kriteri olarak servetin değil, gelirin
alınması işçi aleyhine, kapitalist lehine bir durum oluşturur.
• Dünyanın hiçbir kapitalist ülkesinde bireyin vergi ödeme
gücünü artırsa da, realize olamamış sermaye kazançları,
vergilenmez.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 30
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
• Vergilemede adalet konusunda iki farklı
kuram söz konusu:
• 1. Faydalanma Kuramı (Benefit Principle)
• 2. Ödeme Gücü Kuramı (Ability to Pay
Principle)
VERGİLEME KURAMLARI
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 31
• Tarihsel olarak ödeme gücü teorisinden önce ortaya atılmıştır.
• Vergilemenin, tek tek vatandaşların kamu hizmetlerinden elde ettiği
faydaya göre yapılması gerektiğini savunur.
• İç ve dış güvenlik hizmetlerinin temel devlet işlevi olarak kabul edildiği
çağlarda vergilemenin bu koruma hizmeti nispetinde yapılması
gerektiği ileri sürülmüştür.
• Başlangıçta devlet bir sigorta şirketine benzetilmiş ve vergiler de
güvenlik ve barışın sağlanması karşılığında ödenen sigorta primleri gibi
algılanmıştır.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 32
• Temel varsayımı herkesin kamusal faaliyetlerden sağladığı fayda
nispetinde bu faaliyetlerin finansmanına katılması, vergi vermesi
gerektiğidir.
• Yani ödenen vergi yararlanılan kamusal hizmetlerin bir karşılığıdır.
• Bu kuramın kökü neo-klasik ‘gönüllü değişim’ ya da piyasa-fiyat
teorisidir.
• Buna göre mükellefler kamu ve özel mallardan yapacakları tüketimi,
tüketimden sağladıkları marjinal faydanın marjinal maliyete eşitlendiği
noktaya göre ayarlayacaklardır.
• Yani vergi mükellefleri kamusal hizmetlerin tüketiminden elde
ettikleri faydaya göre vergi ödeyeceklerdir.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 33
• Kuram vergilemede adaleti, “hizmetin
bedelini onu kullanana ödetmek” olarak
tanımlar.
• Bu nedenle de genel bir vergilemeden ziyade
hizmetlerin fiyatlandırılmasını savunur
(harçlar vb).
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 34
• Kuram özünde kamuyu özel girişime benzetir.
• Kamunun sunduğu hizmetler karşılığında,
sanki bu mallar piyasada alınıp satılabilen
mallarmış gibi düşünülerek, bir fiyat/bedel
uygulatılması gerektiğini savunulur.
• Kurama göre, harcamalar gibi vergiler de
bölüşümsel etkiler açısından tarafsız olmalı,
gelir bölüşümünü değiştirmemelidir.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 35
• Böylece eğer kamunun sunduğu hizmetler
zenginlere daha fazla fayda sağlıyorsa
vergileme progresif, yani artan oranlı olabilir.
• Ancak bu farklı konumdakileri farklı
vergilendirmek için değil, daha fazla
faydalananı daha fazla vergilendirmek için
yapılmalıdır.
• Keza, zenginlerin kamu hizmetlerinden
sağladığı fayda yoksullara göre daha az ise,
vergileme regresif olmalıdır.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 36
• Kurama eleştiriler:
• (i) Kamu hizmetleri özel mallar ya da
hizmetlerden farklıdır.
Milli savunma, adalet gibi kamusal hizmetlerde
ortaya çıkan bedavacılık ve eğitim, sağlık gibi
hizmetlerdeki olumlu dışsallıklar/sosyal fayda
gibi durumlar finansmanda fayda/ödeme
ilişkisini ortadan kaldırır.
Kuram bedavacıların stratejik davranışlarını
görmezden gelir.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 37
• (ii) Kamusal mal ve hizmetlerden kimlerin fayda
sağladığının belirlenebildiği durumlarda ‘faydalanma
ilkesi’ni (earmarking) uygulamak mümkün olsa da,
bunları net olarak belirlemek çok zordur.
• (iii Fayda gibi ölçülmesi mümkün olmayan bir
kavramı esas alır.
• Gönüllü ödemeyi temel aldığından, vergilerin zora
dayalı olarak alındığı gerçeğini inkâr eder.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 38
• (iv) Gelirin yeniden bölüşümü vergilemenin temel
işlevlerindendir. Bu anlamda kuram sosyal adalete
terstir:
• İnsanların kamusal hizmetlerden
faydalanabilmesini vergi ödemelerine bağlamak
adil değildir.
• Zira, ödeme gücü en az olanlar kamusal mal ve
hizmetlere en çok ihtiyaç duyanlardır.
Faydalanma Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 39
• Kurama göre ödenecek vergi elde edilecek
faydayla ilişkilendirilmemeli,
• Vergi, mükelleflerin kamusal hizmetlerden ne
kadar yararlandıklarına göre değil de, onların
ne kadar vergi ödeyebileceklerine göre, yani
ödeme güçlerine göre alınmalıdır.
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 40
• Böylece hükümet bir vergi geliri hedefi
belirler ve vatandaşlar ödeme güçlerine göre
buna katkıda bulunurlar.
• Bu doğrultuda uygulamada bir vergi havuzu
oluşturulur ve mükelleflerden ödeme gücü
eşit olanlar eşit/aynı, eşit olmayanlar farklı
şekillerde bu vergi havuzuna katkıda
bulunurlar.
• Hiç ödeme gücü olmayanlar katkıda
bulunmazlar, ama bu havuzun finanse ettiği
hizmetlerden yararlanırlar.
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 41
• Ödeme gücünün nasıl tanımlanacağı hususu
çok önemlidir.
• Genelde gelir ve servetin ödeme gücünü
oluşturduğu kabul edilir.
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 42
• Bu kuram vergi hesaplamasında bireysel
durumlara önem verir.
• Örnek: Aynı gelire sahip evli, çocuklu ve borç
ödeyen bir bireyin, bekâr bir bireye; servetini
fabrika yatırımı olarak tutan bir bireyin bir
rantiyeye göre ödeme gücü daha azdır.
• Ödeme gücü ilkesinin uygulanabilmesi için
gelir vergisi gibi şahsileştirilebilir/subjektif
vergilere ihtiyaç vardır.
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 43
• Ödeme gücü ile ilgili diğer önemli bir husus bu
gücün ne zaman başlayacağıdır.
• Bir kişinin geliri asgari geçim düzeyinin
üzerine çıkmadığı sürece kişi vergi ödeme
gücüne sahip değildir.
• Bunu asgari geçim indirimi uygulaması
sağlamalıdır.
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 44
• Mill, Sidgwick, Edgeworth, Pigou ve Dalton :
• Vergilemenin özünde bir fedakârlık vardır.
• Vergilemede adalet ancak yapılan bu fedakârlıkların eşitlenmesiyle
mümkün olabilir.
• Bu tezin temel varsayımları:
• (-) Fayda/tatmin gelirin bir fonksiyonudur. Gelir ana belirleyicilerden
birisidir.
• (-) Gelirin marjinal faydası gelir arttıkça azalır.
• (-) Tüm mükelleflerin gelir/fayda fonksiyonları aynıdır.
Ödeme Gücü Kuramı : Fedakarlıkta eşitlik
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 45
• Fedakarlıkta eşitlik nasıl sağlanır?
• Mill :
• Tüm toplumun katlanacağı bu fedakarlık olabildiğince az
olmalı.
• Zengin ya da fakir herkes gelirinden aynı oranda vergi
vermeli (tek/sabit bir oran).
• Marx : Komünist Manifesto aracılığıyla artan oranlı
vergilemeyi ilk savunandır.
• Pigou ve Dalton :
• Gelir arttıkça vergi oranı da artmalı (artan oranlı vergileme).
Fedakarlıkta eşitlik
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 46
• Gelirin Azalan Marjinal Fayda Kanunu’na dayandırılır:
• Bireylerin gelirleri arttıkça bu gelirlerden sağladıkları marjinal
fayda azalır.
• Ya da, gelirler düştükçe gelirin marjinal faydası artar.
• 1 TL yoksul için daha değerlidir.
• Verginin neden olduğu fedakârlığın eşitlenebilmesi için
zenginin daha yüksek oranda vergilendirilmesi gerekir.
• Zenginin sadece daha fazla vergi vermesi adaleti sağlamaz.
• Zenginler aynı zamanda daha yüksek oranda
vergilendirilmelidirler.
Pigou : Artan Oranlı Vergileme
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 47
• 1. Eşit Mutlak Fedakarlık:
• Vergileme sonrasında her bireyin toplam faydasındaki kayıp aynı
olmalıdır (eşit mutlak fayda kaybı).
• 2. Eşit Oransal Fedakarlık:
• Vergileme sonrasında her bir birey için ortaya çıkan fayda kaybının
toplam faydaya oranı aynı olmalıdır.
• 3. Eşit Marjinal Fedakarlık:
• Vergileme sonrasında her bireyin geriye kalan gelirinin marjinal faydası
aynı olmalıdır (artan oranlı tarife).
Musgrave: 3 Tür Eşit Fedakarlık
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 48
• Üç Teknik: Artan oranlılık, En az geçim indirimi ve Ayırma kuramı.
• Bu teknikler ödeme gücünün belirlenmesinde vergilerin
şahsileştirilmesi için gerekli tekniklerdir.
• Vergilemede adalet açısından vazgeçilemez olarak genel kabul
görürler.
• Vergiyi şahsileştirerek mükelleflerin gerçek ödeme gücünü
yakalayabilmek ve buna göre bir vergileme yapabilmek için bu
teknikler yardımcı olurlar.
• Yapısal özelliklerinden dolayı bu teknikleri her vergiye uygulamak
zordur.
• Çünkü, her vergiyi teknik olarak şahsileştirmek mümkün değildir.
• Gelir vergisi şahsileştirmeye en uygun vergidir.
Ödeme Gücü İçin Vergi Teknikleri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 49
• AKP hükümetleri giderek ödeme gücüne göre vergi
almaktan vazgeçiyor:
• Artan oranlılık : En zenginlere uygulanan gelir vergisi
üst dilimini % 45’den % 35’e düşürdü.
• Kurumlar vergisi oranını % 33’den % 20’ye düşürdü.
• Emek lehine «ayırma kuramı»na göre vergilendirmeye
son verdi.
• «Nereden buldun ?» yasasını rafa kaldırarak vergi
adaletsizliğinin daha da artmasına neden oldu.
• Asgari geçim indirimi fiilen işverene yarıyor.
Ödeme Gücü İçin Vergi Teknikleri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 50
Ödeme Gücü İçin Vergi Teknikleri
• Kuramın Eleştirisi:
• (-) Gelir, faydanın tek belirleyicisi değildir.
Örneğin çok zengin insanlar da mutsuz olabilir.
• (-) Gelirin marjinal faydasının bilinebildiği ve
gelir arttıkça bu faydanın azaldığı savı gerçekçi
değil. Azalan Verimler Kanunu neden gelir için
de geçerli olsun?
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 51
• (-) Gelirlerindeki farklılıklara bağlı olarak
bireylerin nispi faydalarının ölçülebileceği ve
bireyler arası bir fayda kıyaslaması
yapılabileceği kabul edilmektedir. Böyle bir
kıyaslama için faydanın kardinal olarak
ölçülebilmesi gerekir. Faydayı kardinal olarak
ölçmek imkansızdır.
• (-) Bu kuramın en zayıf yanı, kamu harcamaları
boyutunu ihmal etmesidir. Oysa kamu
harcamalarının sağladığı faydalar da analize
dâhil edildiğinde net fedakârlıklar değişebilir
(net mali yansıma).
Ödeme Gücü Kuramı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 52
• Radikal eleştiri:
• Hem faydalanma hem de ödeme gücü kuramları sorunludur.
• Faydalanma kuramı piyasa türü bir mekanizmayı benimsemekte ve
kamusal ( sosyal ) mal olgusunu reddetmekte,
• Ödeme gücü ilkesi ise geçerliliği oldukça tartışmalı ‘fayda fonksiyonu’
sorunları yaşamaktadır.
• Ayrıca her ikisi de özünde vergilerin emek gücü tarafından üretim
sürecinde yaratılan artı değerden alındığı gerçeğini
gizlemektedir.
Vergileme Kuramları
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 53
• Her iki kavram da asıl olarak ‘ödeme gücü’ ilkesiyle
ilişkilendirilir.
• Yatay adalette eşit durumdaki (eşit ödeme gücüne
sahip) ya da eşit refah düzeyindekiler eşit vergileme
işlemine tabi tutulmalı ve aynı miktarda vergi
ödemelidirler.
• Dikey adalet ilkesine göre ise eşit olmayan
durumlardaki bireyler farklı vergileme işlemine tabi
tutulmalı ve farklı oran ve miktarlarda vergi
ödemelidirler.
Yatay- Dikey Adalet
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 54
• Dikey adalet bu bağlamda ‘artan oranlı vergileme’ ile
doğrudan ilişkilendirilir.
• Dikey adalet nosyonu, vergi yükünün sadece adil bir
şekilde dağılımını içermekle yetinmez.
• Aynı zamanda gelir ve servet dağılımındaki
farklılıkları azaltmak suretiyle eşitlikçi bir toplum
oluşturmaya da hizmet edebilir.
Yatay- Dikey Adalet
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 55
• 1. Yatay adalet kavramı yeterince işlevsel değil.
• Örnek:
• Yatay ve dikey adaletin uygulanabilmesinde en uygun olan gelir vergisi
tüm bireylerin aynı zevk ve tercihlere, tek tip bir ödeme gücü ya da
gelire sahip bulunmaları halinde yatay adaletin tüm gerekleri yerine
gelebilir.
• Tercihlerin farklılığı, ödeme gücünün farklı olabileceği kabul
edildiğinde, sadece bireyin gelir kapasitesine dayalı bir vergi (fiili
gelirinden ziyade) eşit pozisyonda olanlar için eşit bir vergilemeyi
efektif olarak sağlayabilir.
Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 56
• 2. Yatay adalet kavramı sadece 1 yıl gibi kısa bir
zaman dilimini esas alıyorsa,
• Buna karşılık diğer tüm vergiler ve kamusal
hizmetlerden sağlanan faydalar dikkate
alınmıyorsa eksik bir kavram olarak
değerlendirilebilir.
• 3. Hangi farklılıkların önemli olduğunu
belirleyemediğimiz ve bu farklılıkların neden
farklı bir vergilendirmeyi gerektirdiğini ortaya
koyamadığımız zaman yatay adalet kavramı
işlevsel olmaz.
Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 57
• Dikey Adalet:
• Farklı ödeme güçlerine sahip olanların farklı vergilendirilmesi ve
zenginlerin daha çok vergi ödemeleri teorik olarak anlaşılır olsa da şu
sorulara yanıt vermek çok kolay değil:
• (i) İlke olarak kimler daha yüksek oranda vergi ödemelidirler?
• (ii) Bu ilkeye uygun bir vergi mevzuatı nasıl hazırlanacaktır?
• (iii) Birilerinin diğerlerine göre daha fazla vergi vereceği kabul
edildiğinde bu fazla ne kadar olacaktır, bunun ölçüsü nedir?
Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 58
• Vergilemede adaletin sadece yatay veya dikey adalet
açısından tartışılması sınırlı bir fayda sağlar.
• Yani eşit durumdakilerin eşit, farklı durumdakilerin
farklı vergilendirilmesi gerektiğini söylemek vergi
politikası tartışmalarına çok az şey katar.
• Eşitleri ya da eşit olmayanları kıyaslamadan önce etik
bir çatı oluşturmak gerekir.
• Böyle bir etik çatı olmaksızın farklı vergi sistemlerinin
ya da önerilerinin göreli adaletini değerlendirmek
mümkün değil.
Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 59
• Yatay - dikey adalet tartışmalarından ziyade
vergilemenin gelir dağılımı ve refah
üzerindeki etkileri üzerinde durulmalı.
• İki yaklaşımın politika sonuçları oldukça
farklı olabilecektir.
• İlk yaklaşım belli bir vergi rejimi ya da
reform önerisinin bölüşümsel sonuçlarına
odaklanır ve uygulamada söz konusu
verginin yükünü yasal olarak taşıyanlar için
yatay ve dikey adalet geliştirilebilir.
• Ancak diğerleri üzerinde öyle etkiler
yapabilir ki sistem bir bütün olarak daha
adaletsiz bir hale gelebilir.
Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 60
• Sosyal ve ekonomik eşitsizlik perspektifinden
bakıldığında sonuçta önemli olan bütçe
sisteminin gelir ve servet üzerindeki bütüncül
etkisidir.
• Yani bütçe sistemi içinde sadece vergisel
değişikliklerin adaletle ilgili etkilerini değil,
aynı zamanda kamu harcamalarının da
etkilerini dikkate almak gerekir.
Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 61
• Ödeme gücüne ilkesinin zımnen ileri sürdüğü şey
kamu harcamalarının tüm vergi mükelleflerine
aşağı yukarı eşit fayda sağladığıdır.
• Bu sav doğru değildir.
• Kamu harcamaları, sosyal sermayeyi (sosyal
tüketim ve sosyal yatırım) ve üretimin sosyal
harcamalarını (refah ve refah harcamaları)
genişletme ihtiyacıyla belirlenir.
• Mantıksızlığından değil ama dayandığı önermenin
yanlışlığından dolayı bu sav ideolojiktir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 62
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
• Keza vergi sömürüsü “eşit durumda olanlara eşit muamele”
önerisi altında gizlenir.
• İlke olarak karşı çıkılamaz olsa da, uygulamadan bu doktrin
işçi sınıfına karşı önyargılıdır.
• Zira kapitalist toplum eşitsizlerin bir arada yaşadığı
toplumdur.
• Mülk sahipleri ve mülksüzler, tekelci kapitalistler ve rekabetçi
kapitalistler, örgütlü işçiler ve örgütsüz işçiler, baskıcı sosyal
gruplar ve baskılananlar, zengin ve yoksul gibi çok sayıda
eşitsizlik mevcuttur.
• Bu nedenle de “eşitlere eşit muamele yapan” bir vergi
sistemi sadece mevcut eşitsizlikleri daha da güçlendirir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 63
Marx ve vergileme
Vergi Sömürüsü İdeolojileri
• 1960 ve 1970’lerde ABD’de federal hükümet
vergilemesi ekonomik istikrar ve büyüme
amaçlıydı (yatırımları teşvik ve sermaye birikimi).
• Tıpkı kamu harcamaları politikalarının sabit ve
değişken sermayenin maliyetlerini
sosyalleştirmek amacında olduğu gibi, vergi
politikası büyük ölçüde özel karları ve özel iktisadi
faaliyetleri artırmak böylece de özel sektörün
tasarruf ve yatırımını desteklemek amacıyla
tasarlandı.
• Bu nedenle de kuramsal olarak kapitalist sınıfın
gelir ve servetinin vergilendirilmesi pratik
değildir. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 64
Marx ve vergileme
Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
• Yüzeysel olarak bakıldığında tekelci sermaye sınıfının çeşitli
biçimlerde vergilendirildiği düşünülebilir.
• ABD ve pek çok gelişmiş ülkede örneğin, kurumlar vergisi,
veraset ve intikal vergisi, ticari mülklerin vergilendirilmesi
(emlak vergisi), sigorta primleri (payroll tax) ve gelir vergisi
uygulaması söz konusudur.
• Gerçekte ise kurumlar vergisinin önemli bir kısmı, kurum
sahiplerince değil, yansıma mekanizması ile işçiler ve küçük
işletmeler gibi tüketicilere ödenir.
• Veraset ve intikal vergisi önemlidir ve kaçınması kolaydır.
• Ticari emlak vergisi kiracılara ya da tüketicilere (işçilere)
yansıtılır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 65
Marx ve vergileme
Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
• Sigorta primleri işçilere yansıtılırken, gelir vergisi
mevzuatı sermayeye yüksek marjinal gelir vergisi
oranlarından kurtulabilme imkânı verir.
• Sadece çok ciddi ulusal kriz dönemlerinde
sermayenin gelirinin vergilendirilmesine yönelik
ciddi girişimler olur.
• I. Dünya Savaşı boyunca yatırılmış sermayenin %
8’ini aşan tüm gelirler ve 1936–1939 döneminde
dağıtılmamış karlar; 2.Dünya Savaşı boyunca aşırı
karın % 95’i; Kore Savaşı boyunca geçici bir %
30’luk aşırı kar vergisi uygulaması.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 66
Marx ve vergileme
Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
• Tarihsel olarak kurumlar vergisi ile gelir vergisinin
gelişimleri arasında yakın bir ilişki vardır.
• 1913 yılındaki ilk gelir vergisi işçilerin büyük
çoğunluğunu dışarıda tutuyor ve sadece varlıklı
bireylerin gelirine uygulanıyordu.
• Gelir vergisinden kurtulabilmek için kapitalist sınıf
ikame olarak kurumlar vergisini gündeme getirdi.
• Zira tekelci sermaye fiyatları kontrol edebildiğinden
kurumlar vergisini tüketicilere yansıtabiliyordu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 67
Marx ve vergileme
Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
• Emlak vergileri ise gerçekte çalışan sınıflar ve küçük
işletmeci sınıfların üzerindedir.
• Emlak sahipleri emlak vergisini kolayca kiracıların
üzerine yansıtabiliyor (kiracıların büyük bir kısmı
işçiler).
• Tekelci sermaye ne genel iş (business) vergisi ne de
realize olmamış sermaye kazançları üzerinden vergi
ödemiyor.
• Kurum sahipleri ve üst yöneticiler gelirlerini büyük
ölçüde vergiden muaf belediye bonosu faizleri şeklinde
alıyorlar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 68
Marx ve vergileme
Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
• Tekelci sermayeye sunulan bu vergi sığınakları ve
imkanlar (loopholes) nedeniyle tüm vergi sistemi
gerçekte işçi sınıfının ve küçük işletmelerin,
özellikle de ücretleri göreli olarak yüksek olan
tekelci sanayilerde çalışan işçilerin üzerine yıkıldı.
• Emlak vergisi ve kurumlar vergisinin
yansıtılmasına ilave olarak, sosyal güvenlik
vergileri, gelir vergisi ve satış vergileri gibi
vergilerin yükü de çalışan sınıfların omuzlarında.
• Sosyal güvenlik vergisi tek oranlı olarak
alındığından vergi asıl olarak düşük ücretli
işçilerin sırtına biniyor.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 69
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
• Bu vergiler özellikle de işgücü piyasasında yeterince uzun
kalamayıp bu nedenle de işsizlik ödemeleri gibi ödemelerden
yararlanamayan işçiler için regresiftir.
• İşçi ve işverenler sigorta primlerini eşit ve birlikte ödeseler de
ekonomistlerin çoğunluğu bunların, işçi ücretlerini düşürmek
biçiminde geriye işçilere yansıtıldığı konusunda hemfikirler.
• Satış vergileri gibi vergiler düşük gelirli işçiler için hem
regresif karakterli hem de ağır bir yük demektir.
• Bu vergiler 1930’larda emlak sahiplerinin üzerindeki yükü
hafifletmek amacıyla getirilmişti.
• Sonrasında bu vergiler, vergi gelirlerinin üçte ikisini
oluşturmaya başladı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 70
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
• Yeni sınıflar ve sınıf oluşumları arttıkça vergi sömürüsü
biçimleri de değişti.
• 19.yy’da dolaylı vergi tarifeleri temel kamu geliriydi.
• Bugün bireysel gelir vergisi vergi gelirlerinin kabaca üçte
birini oluşturuyor.
• ABD’de ilk gelir vergisi mevzuatı, işçilerin, küçük işletmelerin
ve işçi sınıfının 10 yıllık bir çabası sonucunda (büyük
sermayeyi hedef alan) kabul edilmişti.
• Bu sadece % 2 oranında idi ve bir avuç zengince ödeniyordu.
• Sonrasında vergi Anayasaya aykırı bulundu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 71
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
• 19.yy’ın özellikle ilk yarısında çiftçiler, tüccar sınıfı ve
ziraatçılar ulusal gelirin önemli bir kısmını alıyorlardı ve
vergi ödemek istemiyorlardı.
• Sadece kitlesel ve mülksüz işçi sınıfının ortaya çıkıp
büyümesiyle gelir vergisi uygulanabilir bir hale geldi.
• Bu arada zengin aileler kendilerine sunulan muafiyet ve
istisnalarla yüksek oranlarda vergi ödemekten
kurtulabiliyorlardı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 72
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
• Modern proletarya ile birlikte gelir vergileri
uygulaması tekelci sermayenin ihtiyaçlarına da çok
uygun bir araç haline geldi.
• Bir kere gelir vergisi karlara yansıtılamazdı.
• İçerik olarak düz oranlı veya regresif olsa da biçim
olarak bu vergi progresifti, böylece vergi adaleti miti
de korunmuş oluyordu.
• Normalde anormallik ya da sapma olarak ele alınan
bu loophole uygulamaları gerçekte gelir vergisi
yapısının normal ve gerekli bir parçasını
oluşturuyordu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 73
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
• Bu vergi işçi sınıfı üzerinde aşırı bir boyutta uygulandı. Örneğin
1913’den sonra gelir vergisinden muaf tutulan miktar 4000 $’dan
(1970’de 600$’a kadar düşüldü).
• 1943’e kadar bu işçilerin gelirleri kurumlar vergisi oranından daha
düşük bir biçimde % 10 tek orandan vergilendirildi.
• Çünkü işçilerin sermayenin tersine çok sayıda kişisel indirimden
yararlanamıyorlardı.
• Ayrıca genel satın alma gücü anlamında gerçek muafiyetler çok
büyük oranda azaldı.
• Keza stopaj ya da kaynaktan kesme usulüyle işçiler çok zekice,
hilekârca tam bir vergi sömürüsüne maruz bırakıldılar.
• Öyle ki stopaja geçilen yıl olan 1940 öncesinde düşük gelirli aileler
arasında vergi kaçırma çok yaygındı, bu ortadan kalktı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 74
Marx ve vergileme
İşçi sınıfının vergilendirilmesi
• Vergi sistemi iki temel işlev görür:
• İlk olarak tekelci sermayenin gelirini ve servetini
artırmasına izin verir ve böylece onun egemen
sınıf olarak gücünü koruyup yenilemesinde
önemli bir rol oynar.
• Kamu harcamaları bir kısım kardan alınan
vergilerle finanse edilse de bu kamu harcamaları
karları artırırken, vergiler biçimindeki maliyetleri
reel ücretlere yıkılır, zira kurumlar vergisi daha
yüksek fiyatlar aracılığıyla tüketicilere yansıtılır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 75
Marx ve vergileme
Vergi sisteminin iki işlevi
• İkinci olarak, sosyal sermaye ve sosyal giderlerin
maliyetlerini karşılayabilmek için sistem sermayeyi küçük
işletmelerden ve işçi sınıfından el koyma ile sağlar.
• Böylece onların nakit tasarruf biriktirmesini kısıtlayarak
işçilerin işçi olarak kalmasını ve uzun dönemde de işçi sınıfını
sermaye sınıfı ve son tahlilde devlete giderek daha fazla
bağımlı kalmaya zorlar.
• Bu vergi sisteminin ilginç bir çelişkisidir: bir yandan vergi
yükü en ağır bir biçimde işçi sınıfının üzerinde kalır; diğer
yandan işçi sınıfı çalışan sınıf statüsünden dolayı giderek
daha fazla harcamaya (sosyal tüketim ve sosyal gider) ihtiyaç
duyar.
• Vergi sömürüsünün düzeyi arttıkça, kamu harcamalarının da
düzeyinin artması ve böylece de daha fazla vergi sömürüsüne
ihtiyaç duyulduğu doğru olabilir.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 76
Marx ve vergileme
Vergi sisteminin iki işlevi
• Maliye teorisinin sosyal demokrat/Keynesyen kanadında yer alan
Musgrave’e göre, toplumsal faaliyetleri finansal olarak destekleme ihtiyacı
devlet benzeri yapıları ortaya çıkarmıştır.
• Ortaçağ’dan I. Dünya Savaşı’na kadarki dönem, devletin gücünün ve servetinin
azalıp yoksullaşması ve borçlanması dönemidir.
• Ortaçağ’da tipik olarak devlet Lord’un hem tüm mülkün sahibi hem de egemen
olarak elindeydi. Sonrasında piyasaların ve ticaretin gelişimi, toprak dışında
yeni potansiyel kamu geliri kaynakları ortaya çıkardı.
• Vergileme de böylece devletin mülkünden (toprak MD) sağlanan gelirin yerine
geçti.
• Devletin mülkten özgürleştirilmesi ve feodal egemenlerin iflası söz konusu iken
mülkiyet ile devletin birbirinden ayrılması devletin özel sektöre yönelmesine
neden oldu.
• Mülk sahibi sınıflar buna direndiler ve burjuvazi hazineyi denetleme
mücadelesine girişirken, vergileme modern demokrasinin ana konusu haline geldi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 77
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Bu yeni mali devletin çatlağı oluştu. Üzerinden vergi
gelirlerini sağladığı özel sektörü korumalıydı, dolayısıyla
tasarruf ve yatırımlara müdahale etmemeliydi.
• Diğer yandan savaşı finanse etmek, giderek artan
sosyal programları fonlamak için gelire olan ihtiyaç
artıyordu.
• Bu ihtiyacı karşılamak için borçlanmalıydı, bu da onu
kreditörlerin sömürüsüne açık hale getiriyordu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 78
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Musgrave’ye göre, Marxist model altında vergilendirme kapasitesinin iki
kısıtı mevcuttur:
• (i) Ücretlerin vergilendirilmesi kısıtlıdır ya da imkânsızdır.
• Zira ücretler geçimlik düzeydedir.
• (ii) Sermayenin vergilendirilmesiyle ilgili kısıtlar söz konusudur.
• Goldsheid’in yaklaşımının her versiyonunda devlet sermayeyi
vergilendirme konusunda isteksizdir.
• Zira böyle vergiler özel yatırımlara müdahaledir ve devletin kendi gelir
temelini yok etmesi demektir.
• O’Connor versiyonunda tekelci sermaye sosyal yatırımlardan yarar sağlar.
Ama bunun karşılığında devlete vergi ödemeyi reddeder.
• Tekelci sektör hem sermayeyi hem de iş gücünü bünyesinde
barındırdığından ulusal gelirin önemli kısmı vergilemeden uzak tutulur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 79
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Yazara göre, bu iki görüş de gerçekçi değildir.
• Öncelikle orta gelirli grubu (tekelci sermaye için
çalışanlar dahil) içinde yer alan ücretlerin büyük
bir kısmı geçimlik düzeyde değil, dolayısıyla da
vergi yükünün orantısız bir biçimde önemli bir
kısmını da taşıyor.
• Keza gücüne rağmen sermaye bütünüyle vergi
ödemekten kaçamamakta ya da
kaçınamamaktadır
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 80
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• O halde vergi kapasitesinin sınırlarını belirleyen nedir?
• Musgrave’ye göre ekonomistler bunun yanıtını vergilerin iş
gücü arzı, tasarruf ve yatırım yapma arzusu üzerindeki
etkileriyle ve “aşırı yük/ek yük” kavramıyla açıklarlar.
• Vergileme özellikle de yüksek marjinal vergi oranları vergi
teşvikli seçeneklere kayılmasını teşvik eder.
• Böyle bir aşırı yük özellikle tasarruf ve yatırım kararının ve
istihdamın büyük ölçüde özel sektör tarafından belirlendiği
kapitalist sistemde ortaya çıkabilir.
• Bu etkinin yatırım, tasarruf ve belli ölçüde istihdamın
kararının devletçe verildiği sosyalist bir üretim tarzında
ortaya çıkmayacaktır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 81
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Ana akım: İktisadi Etkinlik İlkesi:
• Vergileme ilkelerinden en tartışmalı
olanlarından birisidir.
• Gerçek dünyada Pareto optimal etkinlik
koşullarının yerine getirilmesi imkansız olsa da
iktisadi etkinlik kavramı vergilemede önemli
bir konu.
• İktisadi etkinliği en az bozan vergilere, hatta
iktisadi etkinliği sağlayan vergilere yer
verilmesi gerektiği ileri sürülür.
ANA AKIM:
EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 82
• Piyasa başarısızlıklarının olmadığı bir
ekonomide kaynak dağılımı etkindir, optimaldir.
• Pareto etkin bir durumda kaynaklar hem
tüketicilerin, hem de üreticilerin tercihlerine
tam uygun bir şekilde dağılmıştır.
• Birilerinin durumunu kötüleştirmeden
birilerinin durumunu iyileştirici yeni bir kaynak
tahsisi yapmak mümkün değildir.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 83
ANA AKIM:
EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• Vergileme tüketici ile üretici tercihlerinin
değişmesine neden olarak piyasaya yanlış
sinyaller verir, bu da kaynakların yanlış
tahsisine yol açar.
• Vergiler bunu nispi fiyat yapısını değiştirerek
neden olduğu ikame etkisiyle yaparlar.
• İktisadi etkinliği bozan vergiler bir maliyet
ortaya çıkartır.
• Bu maliyeti en azda tutacak vergi politikaları
izlemek gerekir.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 84
ANA AKIM:
EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• “Vergileme Maliyeti”:
• Bu kavram idari maliyetleri, uyum maliyetleri ve
etkinlik maliyetini anlatır.
• 1. İdari maliyetler verginin tahsilatı sırasında vergi
idaresinin karşılaştığı maliyetlerdir.
• GÜ’lerde vergi tahsilatlarının %1’i civarında, AGÜ’
lerde ise daha yüksek.
• Vergi türüne göre de değişirler.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 85
ANA AKIM:
EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• 2. Uyum maliyeti:
• Mükellefiyet sırasında doğar. Ölçülmesi daha zor.
• Sadece muhasebeciye, müşavire ödenen paraları değil, psikolojik
maliyetler, harcanan zaman dahil olmak üzere mükellefler tarafından
katlanılan maliyetlerdir.
• Sanford: “Vergilemenin gizli maliyetleri”.
• İngiltere: Toplam vergi gelirlerinin % 4’ü ,
• ABD: Gelir vergisine uyum maliyetleri toplam gelirlerin % 5-7’si
arasında,
• Uyum maliyetleri regresif karakterlidir.
• Das Gupta ve Chattopayca (2002): Hindistan’daki uyum maliyetleri
GÜ’ lerdekinin en az 10 katı.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 86
ANA AKIM:
EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• 3. Etkinlik maliyeti / Ek kayıp ya da Saptırma
maliyeti:
• Bu maliyet vergilemenin nispi fiyat yapısını değiştirmek suretiyle
tüketici ve üreticilerin tercihlerinde, kararlarında meydana getirdiği
değişikliklerin, sapmaların neden olduğu bir maliyettir.
• Vergilemenin refah kaybına ilave olarak ortaya çıkan bir toplumsal
refah kaybıdır.
• Rasyonel davranış sapması sonucunda kullanılan kaynakların etkinliği
azalmakta ve milli hasıla ve sosyal refah gerilemektedir.
• Hükümetler vergilemenin diğer maliyetlerine ek olarak bu tür ek
kayıpları da dikkate almalıdırlar.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 87
ANA AKIM:
EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• Tüm vergiler ek kayba neden olabilir.
• Ek kayba yol açmayan tek örnek Baş Vergisi’di.
• Ancak bu vergi de etkinli,k kaybına neden olabilir.
• Çin’de aile büyüklüğünü etkileyen bir vergi.
• ,Satış vergileri gibi tüketim üzerinden alınan bazı vergiler
vergisiz mallara nazaran vergili olanların tüketimlerini
caydırabilir,
• Alkol, sigara, petrol üzerinden alınan ÖTV tüketim kararlarını
değiştirebilir (mi?).
• Gelir vergileri mallar arasındaki nisbi fiyat yapısını değiştirmese
de, faiz üzerinden alındığında tasarrufları caydırabilir (mi?).
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 88
ANA AKIM:
EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• Vergiler yatırımları etkileyebilir.
• Yabancı yatırımcılar diğer faktörlerin yanı sıra vergisel uygulamalardan
etkilenirler.
• Kurumlar vergisi firmanın sermaye yapısını (borçlanma ya da öz
kaynak anlamında) etkileyebilir, ya da kar payı politikasını belirleyebilir.
• Örnek: Kar payları hisse sahiplerine dağıtıldıkları sırada
vergilendirilirse, dağıtılmamaları teşvik edilir.
• Ayrıca borç faiz ödemeleri matrahtan indirilebiliyorsa, buna karşılık kar
payları aynı imkana sahip değilse, borçlanma yolu öz kaynakla
finansmana tercih edilebilir.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 89
ANA AKIM:
EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• MODEL:
• Hicks(1939) ve Joseph(1939):
• Gelir vergilerine nazaran, tüketim üzerinden alınan dolaylı vergiler ek
kayba neden olurlar.
• Modelin varsayımları:
• Tam rekabet koşulları geçerli.
• Dışsallık yok.
• Vergi öncesi Pareto optimal bir tahsis söz konusu.
• Üretim faktörleri arzı sabit, faktörlerin tam istihdamı söz konusu.
• Bölüşümsel etkiler dikkate alınmıyor.
• Tüm bireyler aynı, gelir düzeyi ve tercihler seti aynı.
• Harcama sabit, her iki vergi de aynı geliri sağlıyor.
• X ve Y malı gibi 2 mal var. (X) vergilendiriliyor, alternatif olarak tek oranlı
bir gelir vergisi uygulanıyor.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 90
ANA AKIM:
EK KAYIP / AŞIRI YÜK:
VERGİ ETKİNLİĞİ
• AB= Vergi öncesi bütçe doğrusunu yani, X
ve Y malından bireyin tüketebileceği mal
bileşimlerini gösterir. Eğrinin eğimi X ve Y’
nin nispi fiyatlarını gösterir.
• Farksızlık eğrisi tüketici tercihlerini
gösterir.
• Verginin yokluğunda birey en yüksek
tatmini(P1), noktasında sağlar.
• (X) malı üzerine tüketim vergisi
uygulayalım. Bu durumda AB, AC’ye kayar.
(X) malının fiyatı nispi olarak artmıştır. Bu
durumda ulaşılabilecek en yüksek
farksızlık eğrisi (I2) ’dir. Vergi sonucunda
tüketicinin durumu kötüleşmiştir.
I
1
I
2
I
3
I
2
I
3
I
1
P
1
P
3
P
2
D
A
C E B0
X
mal
ı
Y
mal
ı
VERGİ ETKİNLİĞİ : Dolaylı vergiler daha fazla ek kayba
neden olur.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 91
• Alternatif olarak gelir vergisi uygulayalım.
Bu durumda AB, içeriye doğru paralel
olarak kayar ve DE halini alır.
• Vergi tüketicinin mallar arasındaki
tercihlerini değiştirmedi,
• Yani nispi fiyat yapısı değişmedi. Vergi
sonucunda mükellef her iki maldan olan
tüketimini de azalttı.
• Varsayım gereğince her iki vergi de aynı
vergi gelirini yaratacağından DE eğrisi
(P2)’den geçer, öyle ki birey vergi sonrası
kalan geliriyle daha az ama aynı mal
bileşimini tüketir.
• Gelir vergisi altında birey, daha yüksek bir
refah düzeyini gösteren farksızlık eğrisi
üzerindedir (I3).
• Böylece gelir vergisi özel tüketim vergisine
göre daha az bir ek yük getirmektedir.
• Çünkü tüketici tercihlerine ve kaynak
tahsisine daha az bir müdahale söz
konusu.
• Eğer tüketim vergisi her iki malın üzerine
konulsaydı (KDV gibi), gelir vergisininkine
benzer bir etkiye yol açabilirdi.
I
1
I
2
I
3
I
2
I
3
I
1
P
1
P
3
P
2
D
A
C E B0
X
mal
ı
Y
mal
ı
VERGİ ETKİNLİĞİ : Dolaylı vergiler daha fazla ek kayba
neden olur.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 92
VERGİ ETKİNLİĞİ : Dolaylı vergiler daha fazla ek
kayba neden olur.
I1
I2
I3
I2
I3
I1
P1
P3
P2
D
A
C E B0
X malı
Y malı
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 93
• Bu analizde can alıcı nokta:
• Ek kayıp, verginin, nispi fiyatların yapısını ne ölçüde değiştirdiğiyle
doğrudan ilişkili.
• Daha geniş tabanlı vergiler, dar tabanlılara göre daha az ek kayba yol
açarlar.
• Vergi geliri eğer çok sayıda mal, hizmet ya da faaliyetten elde ediliyorsa,
ekonominin daha dar bir alanına (örneğin sadece belli sektörlere)
yoğunlaşmış vergilere nazaran, tüketicilerin tercihlerini daha az saptırır.
• KDV, ÖTV’ ye nazaran çok daha az ek kayba neden olur.
• GV,KV gibi dolaysız vergiler teorik olarak ek kayba neden olmaz.
VERGİ ETKİNLİĞİ : Dolaylı vergiler daha fazla ek kayba
neden olur.
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 94
Ek kaybın büyüklüğünü belirleyen etkenler
C’
C
E
B’ B
C
P P
E’
B E
Q
t
Q
t
2t
Az Esnek Talep
Eğrisi
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 95
• İlk grafik : Vergi oranı 2 katına çıktığında ek
kayıp 4 kat artar:
• Ek kayıp vergi oranındaki artışın karesi kadar
artar.
• İkinci grafik : Talep ve de arz esnekliği ne
denli büyükse ek kayıp o denli fazla olur.
Ek kaybın büyüklüğünü belirleyen etkenler
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 96
• Vergileme hali hazırda iktisadi etkinlikten uzak bir kaynak
tahsisini iktisadi etkinliğe yaklaştırmada araç olarak
kullanılabilir.
• Ekonomik rantların, dışsallıkların ve tekelci yapıların ortadan
kaldırılmasında kullanıldığında negatif bir vergi yüküne yol açar,
• Vergileme mevcut kaynak tahsisi bozukluğunu düzeltici bir rol
oynayabilir.
• Vergilemenin bu tür düzeltici etkileri vergi politikası aracı
olarak önemlidir.
• Örnek: Ekonomik rant yaratan doğal kaynaklar ve toprak
üzerinden alınan iyi planlanmış vergiler ekonomik bir sapmaya
neden olmaksızın kamu geliri yaratabilir.
Vergilemenin ekonomik etkinsizliği düzelttiği
durumlar
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 97
• Çevre vergileri ya da yeşil vergiler gibi vergiler çevre üzerinde
olumsuz dışsallıklar yaratan faaliyetleri, zararlıları (petrol,
hava kirliliği, alkol, sigara gibi) caydırabilirler.
• Üretim miktarlarının kısılmasına, böylece de sosyal maliyetleri
de kapsayan bir maliyet düzeyinde üretim yapılmasına olanak
sağlayarak etkin kaynak tahsisini sağlayabilirler.
• Ciddi düzeyde kamu geliri de sağlayabilirler.
Vergilemenin ekonomik etkinsizliği düzelttiği
durumlar
Doç.Dr.Mustafa Durmuş 98
• Vergilendirme kapasitesi sadece iktisat bilimi ile
açıklanamaz. Dış cepheden sınırlar da söz konusudur.
• Bu politik tutumdur ve bireysel reflekslerle ve aşırı
yükün ekonomisiyle dolaylı olarak ilişkilendirilebilir.
• Bu durum özellikle sermayenin vergilendirilmesi
sırasında ortaya çıkar.
• Sermayedarlar hükümeti, yatırımları azaltmakla
tehdit ederler.
• Bu da Goldsheid’in düşündüğü gibi vergi geliri kaybı
korkusundan değil işsizliğin artmasına neden olacağı
oy ve iktidar kaybı korkusu biçiminde de politik bir
etkiye neden olur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 99
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Bunun alternatifi özel yatırımların kamusal
yatırımlarla ikame edilmesi, ya da üretken
kapasitenin azalmasıdır.
• Bu nedenle de yatırımcılar arasında sermaye
vergilendirilmesinin kabul edilebilir bir düzeyde
olması beklenir.
• Özellikle örgütsüz olmak üzere emeğin böyle bir
tehdit oluşturması normalde beklenmez.
• Özellikle iktisadi büyüme hedefi ön planda ise
sermayenin pozisyonu çok daha farklı olacaktır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 100
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Verginin neden olduğu saptırma ortalama vergi oranlarından
ziyade marjinal vergi oranlarının temel bir sonucudur.
• Diğer yandan marjinal vergi oranları ortalamanın üzerine çıkacak
şekilde yükseltilmediği sürece vergi sistemi aracılığıyla yeniden
bölüşüm yapmak mümkün değildir. Böylece vergi devletinin krize
girip girmeyeceği bir bütün olarak vergi sisteminden ziyade vergi
tarzına (pattern) bağlıdır.
• Bu tarz sosyal davranışları ve gelir düzeyini yansıtır.
• Gelirler arttıkça toplum yeniden bölüşümü daha az gerekli görür.
• Yoksulluğun ne denli önemsendiği, yoksulluğun mutlak mı yoksa
nispi olarak mı ele alındığı ve amacının belli düzeyde bütüncül bir
bölüşümsel adalet olup olmadığı bu konuda önemlidir.
• Yeniden bölüşüm ilerledikçe ileri yeniden bölüşüm yapılabilmesi
zorlaşır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 101
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Sonuç olarak Musgrave fiskal krizin kaynağı olarak dört ayrı hipotezi
netleştirip ayrıştırır:
• (i) Marxist hipoteze göre fiskal krizin temelinde tekelci sermayenin
kazançlarını sosyalleştirmeksizin kapitalizmi meşrulaştırmak için artan
kamu harcamalarının maliyetlerini sosyalleştirme eğilimi yatar. Sonuç
olarak harcamalar için gerekli vergileri temin edemez.
• (ii) Yapısal değişiklik hipotezine göre fiskal krizin özünde belli nesnel
değişim güçleri yatar. Bunlar daha fazla hasılanın iktisadi esnekliği
arttırmak için sosyal mal üretimine ayrılmasını gerektirir. Bu değişimler
teknolojik (otomobil- otoban) olabileceği gibi demografik olabilir (yaş-
eğitim).
• (iii) Fiskal kriz eşitlikçilik için giderek artan talepten ve destekten
kaynaklanabilir.
• (iv) Santa Clause Hipotezine göre seçmen karşılıksız olarak devletten her
şeyi ister.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 102
Musgrave
Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
• Son dönem yazarlarından Marc Leroy’e göre,
sosyoloji, vergi, devlet ve toplum arasında
gerçekleşen mali ilişkilerin incelenmesidir.
• Verginin örneğin Musgrave’nin ileri sürdüğünün
de ötesinde, ekonomik istikrar ve yeniden
bölüşüm işlevleri dışında politik, bölgesel ve
sosyal entegrasyon etkileri söz konusudur.
• Vergi reformları böyle bir bütünlük içinde ele
alınmalı ve tasarlanmalıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 103
Marc Leroy
• Vergilemenin, sosyal, politik ve bölgesel işlevlerine Leroy’un yaptığı
vurgunun arkasında vergilemenin bildik gelir yaratma, istikrar sağlama ve
yeniden bölüşüm işlevlerinin son dönemlerde giderek güç kaybetmesi
yatmaktadır.
• Sırasıyla borçlanma ve özelleştirme ve mali santralizasyon ön plana çıkıyor,
makroekonomik istikrar işlevi çeşitli vergi türlü arasında sıkışıp kalıyor ve
vergi oranları düşürülüyor, vergi kaçakçılığı yaygınlaşıyor ve tüm bu
gelişmeler yeniden bölüşüm işlevini etkisizleştiriyor.
• Böylece Leroy yeni ilavelerle Musgrave’in üçlü işlevini aşıyor, sosyal işlev
ile gelirin yeniden bölüşümü entegre edilirken, politik işlev vatandaşın
meşruiyetini renove ediyor.
• Kuşkusuz vergilendirme ve harcama yetkisinin parlamento dışına
çıkartılması (Fiscal compact EU ?) bunu zayıflatmaktadır.
• Bölgesel politikalar ise, kalkınma ve seçici teşvik politikalarıyla hayata
geçiriliyor.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 104
Marc Leroy
• İncil’de temelde iki vergiden söz edilir: Tanrıya sosyal düzeni desteklemesi
karşılığında ödenen tithe.
• Ve dünyevi siyasal iktidara kamusal düzenin desteklemesi için ödenen Poll
Tax.
• Sezar’ın hakkı Sezar’a:
• İncil Sezar’ın hakkının (poll tax) Sezar’a verilmesi ve Tanrının hakkının da
(tithe) Tanrıya verilmesi gerektiğini emrediyor.
• Tithe gönüllü bir vergi değil.
• HristiyanlarınTanrıya vermek zorunda oldukları ve yaratılışlarının karşılığı
olan bir vergi.
• Yani Tanrının aldığı bir vergi. Toprak üzerinden değil yarattığı insan
üzerinden alınan bir vergi.
• Bir tür gelir vergisi. Daha fazla kazanan daha fazla ödüyor. Herkes için aynı
oranda (onda bir) alındığından adil ve eşit bir vergi olarak görülüyor.
• Artan oranlı değil. “Yaratan yarattığının ödülünü alır ve kalan % 90
emeğinin karşılığı olarak erkeğe (men) kalır.”"the laborer is worthy of his
reward".
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 105
Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
• “Tithe, Tanrının sosyal düzeni desteklemesi için verilir.
• Bir zamanlar Hristiyanlık uygarlığının sosyal dokusu bu vergi
ile desteklenir ve özel Hristiyanlık eğitiminden, hastanelere,
öksüzler yurduna kadar her türlü hizmet İsa adına bu vergi ile
finanse edilirdi.
• Kısaca vergi Hristiyan medeniyetinin devamı için elzemdi.
• Bu nedenle de tithe’nin yasal olarak ödenmesini teminen
yüzyıllar boyunca devletler yasal düzenlemelere gittiler.
• Ancak 18 yyın sonlarından itibaren bu uygulamadan
vazgeçildi. Böylece devletlerin tiranlığı başladı” (Rushdoony,
The Institutes of Biblical Law, p. 57.).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 106
Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
• “Tithe, Yahudilerle başlamadı, onun öncesinde de, yani
Hebrew devletinin kurulmasından önce de Hz.İbrahim
Melchisedek’e tithe ödemekteydi.
• Oysa çağdaş Gelir Vergisi Tanrının üretiminin karşılığına el
koymayı hedefleyen Hristiyanlık karşıtı bir vergidir.
• Zira Tanrının vergisi adildir, eşittir. Tüm erkekler eşit oranda
öderler.
• Buna karşılık gelir vergisi adil değildir, mantıklı değildir.
• Tanrısal düzeni yok etmek için tasarlanmıştır. Üretken düzeni
yok etmeye yöneliktir.
• Kaotik bir eşitleyici bir etkiye sahiptir, iki uçlu bir kılıç gibi özel
mülkiyeti ve özel teşebbüsü budar ve üretken faaliyetleri
cezalandırırken tiranlara finans sağlar”.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 107
Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
• “ABD’nin kuruluşundan 130 yıl sonra Marksist gelir
vergisi uygulamasına geçildi.
• Bu vergi ulusa ve Hristiyan uygarlığına düşman bir
vergidir.
• Bu vergi Marx’ın sosyal düzenini desteklemek
amacıyla modern Sezarların yaptığı bir soygundur.
• Hristiyan uygarlığını deviren Marx 1848’de Komünist
Manifesto’yu yazarken Hristiyan toplumunun temel
direği olan tithe’nin yerine geçecek olan ağır bir artan
oranlı gelir vergisini devletçi ve Hristiyanlık karşıtı
programını desteklemek amacıyla önermiştir”.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 108
Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
• Diğer yandan dünyevi iktidara ödenen Poll Tax hükümetlere
kutsal işlevlerini yerine getirmesi için ödenir.
• Bu vergi aileyi temel alır ve tüm yetişkin aile bireyleri adına aile
reisi tarafından ödenir.
• Dolayısıyla kutsal aileyi esas alır ve onun reisi olan erkeği temel
alır.
• Kadın ve çocukların doğrudan vergilendirilmesi aileyi dağıtacağı
için, Tanrının vergisi bu yolla aileyi korumayı hedefler.
• “Bu verginin tarihi Hebrew Cumhuriyetlerine kadar gider
(Exodus 30’da her yetişkin erkek 1.5 shekel öderdi).
• Hz. İsa’nın da Tribute Money adı altında poll tax ödediğini
biliyoruz.
• Temple Tax olarak da tarihte bilinir”.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 109
Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
• “Eğer tüm erkekler devletten aynı faydayı sağlıyorsa adalete göre
hükümeti aynı miktarda vergi ile desteklemelidirler.
• Bunu sağlayacak tek vergi de herkesin aynı miktarda ödediği bir
poll tax’tir.
• Liberal için, adil vergi, fedakârlıkta eşitliktir (equality of sacrifice).
• Marksist söylemde herkesten yeteneğine göre (from everyone
according to his ability) almaktır.
• Bu tarihsel olarak mülkiyet haklarının çiğnenmesi anlamına gelir.
• Liberaller açısından farklı vergilendirme devletten sağlanacak olan
faydanın da farklılaşması demektir.
• Marksizm’de ise cümlenin kalanı “herkese ihtiyacına göre” (to
everyone according to his need) olduğundan sosyalist vergileme ne
adalet ne de eşitlik peşindedir”.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 110
Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
• 1520’lerde bazı din adamları Hristiyanlık’ta reform için
Katolik kilisesine radikal bir karşı çıkışta bulundular ve kiliseye
yapılan ödemelerin değil, kişilerin imanının daha önemli
olduğunu vurguladılar.
• Onları buna iten şey bu dönemde her sınıfın kafasının karışık
olması ve bu sınıfların güvence için eski dinsel inançlarına,
ama yenilenmiş olarak, dönmeleriydi.
• Ancak her ikisi de toplumsal meselelerde tutucuydu, halkın
dinsel olmayan konularda siyasal iktidara boyun eğmesi
gerektiğini savunuyorlardı.
• Zira örneğin Calvin’e göre, yönetenler ve yönetilenlerden
oluşan bir sosyal düzenin varlığı “Tanrı tarafından takdir
edilmişti” ve “insanlık ilk günahın etkisi altında olduğu için
bu düzen zorunlu olarak bir baskı düzeniydi,
cezalandırıcıydı”.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 111
Almanya’da protestan reformu
(Martin Luther ve Jean Calvin)
• Bu bakış açısıyla bu reformist din adamları ne kadar haklı
olursa olsun köylü ayaklanmalarına karşı çıktılar.
• Örneğin 1524 tarihinde tarihin en kanlı Köylü Savaşı olarak
da bilinen feodal Avrupa’nın en önemli ayaklanmasında,
Almanya’da on binlerce köylüden oluşan geçici ordu
manastırları, şatoları yağmaladılar.
• Lordlar ve psikoposlar, kentleri ele geçiren köylüler ve halk
karşısında işbirliği yaptılar ve prenslikleri yardıma çağırdılar.
• Köylüler taleplerini bir liste ile bildirdiler:
• Serfliğin kaldırılması başta olmak üzere, Lordlara ödenen
çeşitli vergilerin kaldırılmasını ve yerel cemaatlerin kendi
papazlarını tayin etmesini ve ondalık verginin nasıl
kullanılacağı hakkının kendilerine verilmesini talep ettiler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 112
Almanya’da protestan reformu
(Martin Luther ve Jean Calvin)
• Bu noktada reformist Luther, lordlarla işbirliği ve kader birliği yaptı:
• “Cinayet işleyen, hırsızlık yapan köylü sürülerine” karşı risale yazdı.
• Onların çok ağır biçimde cezalandırılmaları gerektiğinin dinen caiz
olduğunu ileri sürdü :
• “Bunlar açık ya da kapalı bir şekilde elinden gelen herkes tarafından, aynen
kuduz bir köpeğin öldürülmesi gibi, parçalara ayrılmalı, boğazlanmalı ve
bıçaklanmalıdır”.
• Prensler için, “elinize engel olmayın…Kimin gücü varsa yok etmek, kesmek
için kullansın” diye yazdı.
• Bir mektupta, “Prenslerden ve yöneticilerdense bütün köylülerin ölümü
daha iyidir ” diye ısrar etti.
• Ayaklanmalardan yana kendilerini ortaya koyan Thomas Müntzer gibi
Protestan vaizler de vardı.
• Ama otoritelerin gazabını üzerine çekti ve ömrünün kalan kısmını
saklanarak geçirmek zorunda kaldı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 113
Almanya’da protestan reformu
(Martin Luther ve Jean Calvin)
• ABD’de ilk gelir vergisi önerisi 1812 Savaşı
sırasında gündeme geldi.
• Artan oranlı bir tarifeydi; yıllık 60 poundun
üzerindeki gelirler için binde 8 ve 200 poundun
üzerindeki gelirler için ise % 10 idi.
• Ancak bu vergi hiçbir zaman uygulanmadı.
• 1861 Vergi Yasası ülkede yaşayan herkesin
gelirlerinin kaynağı ne olursa olsun bu gelirleri
üzerinden vergi ödemesini zorunlu kıldı.
• Bu da uygulanmadı.
• Bu yasada oranlar 800 dolar ve üzeri için % 3 ve
ABD dışında yaşayanlar için ise % 5 idi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 114
Kolonyalizm Dönemi
Amerika’da Gelir Vergisi’ne geçiş
• ABD İç Savaşı’nda ölenlerin sayısı bu ülkenin
bağımsızlık savaşı, 1.ve 2. Dünya savaşları, Kore Savaşı
ve Vietnam savaşında ölenlerin sayısından fazla.
• Kuzey eyaletlerde küçük esnaf ve özgür işçi emeği,
Güneyde ise asıl olarak köle emeğine dayalı
beyazların işlettikleri büyük pamuk plantasyonlarına
dayalı üretim ilişkileri söz konusuydu.
• Güneyde yılda 1 milyon ton pamuk 4 milyon köle
tarafından üretiliyordu.
• Plantasyon sahibi beyazlar pamuğa olan dış talebi
karşılayabilmek amacıyla Kuzeydeki toprakları talep
etmekteydiler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 115
İç Savaş
• Kuzeyin nüfusu ise Avrupa’dan gelen göçlerle sürekli büyüyor, bu
da bölgeyi ticaret ve sanayi üretimi ve pazarı için önemli bir
merkeze dönüştürüyordu.
• 1860 yılında bölge Britanya’dan sonra dünyanın en büyük ikinci
sanayi üretim bölgesiydi
• Kuzeyli kapitalistler sanayilerini korumak için gümrük tarifeleri
uyguluyor, Güneyli pamukçular ise serbest ticareti savunuyorlardı.
Federal hükümet iki arada sıkışmış bir durumdaydı.
• Lincoln ve onun Cumhuriyetçi Partisi son tahlilde, köle emeğine
nazaran, özgür işçilikten yanaydı.
• Bu nedenle de Kuzeyde daha fazla oy almıştı (%54). Güneydeki
plantasyon sahipleri bu gelişmeyi kölelik düzenini sona erdirecek
bir tehdit olarak algıladıklarından Federal Hükümete karşı bir
tutum sergiliyorlardı. Bu nedenle de Güneyli 7 eyalet Birlik’ten
ayrıldılar ve iç savaşı başlattılar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 116
İç Savaş
• İç Savaş döneminde, 1862’de, savaşın finansmanı için,
Başkan Lincoln’nün çıkarttığı vergi yasasına göre 600 doların
üzerindeki gelirler için alınacak gelir vergisinin oranı % 3 ve
10,000 doların üzerindekiler için % 5 idi.
• 1864 yılında yine iç savaşın finansmanı için ek gelir sağlayan
bir yasal düzenleme daha yapıldı.
• Savaşın sona ermesiyle birlikte 1864 yasası değiştirildi ve % 5
olarak tek oranlı bir gelir vergisi uygulamasına geçilirken,
1000 dolarlık sınır muaf tutuldu.
• 1870–1872 yıllarında bu oran % 2.5’e düşürüldü ve istisna
tutarı 2000 dolara yükseltildi. 1872 yılında vergi kaldırıldı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 117
İç Savaş
• 1895 yılında hayata geçirilen yeni gelir vergisine göre (5 yıllık)
yıllık 4000 dolar üzerindeki gelirlerden % 2 vergi alınacak ve
tüm kazançlar, kar ya da gelirler, her nereden (mülk, kira,
faiz, kar payı ve ücret) elde edilirse edilsinler ABD’de yerleşik
ya da yerleşik olmayan herkesten bu vergi alınacaktı.
• Buna ilave olarak, aynı oranda olmak üzere kar amaçlı olarak
kurulmuş birlikler, şirketler ( ortaklıklar hariç) ve
kurumlardan net karları üzerinden bir kurumlar vergisi
alınacaktı.
• Kıta Avrupa'sında da gelir vergisine geçiş benzer
ihtiyaçlardan doğdu.
• 1864 yılında İtalya’da gelir vergisi uygulamasına geçildi.
• Fransa’da ise sadece şirketlerin ve birliklerin gelirleri
üzerinden alınan bir gelir vergisi 1871 yılında konuldu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 118
Amerika’da Gelir Vergisi’ne geçiş
• Bir ayrıştırma yapmak gerekirse İngiltere, İtalya,
Fransa ve ABD’de gelir vergisinin konuluşunun asıl
nedeni hükümetlerin olağan üstü / geçici gelir
ihtiyaçlarını karşılamaktı.
• Almanya, İsviçre ve Avustralya’da ise genel olarak
vergi sistemini iyileştirmek düşüncesi ön plandaydı.
• İsviçre’de genel servet vergisinin yetersizliği
nedeniyle gelir vergisi tamamlayıcı olarak konuldu.
• Bazı kantonlarda ikisi bir arada, bazılarında ise bir
kısım üzerine servet, diğer kısımlar üzerine ise gelir
vergisi uygulaması biçiminde görüldü.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 119
Amerika’da Gelir Vergisi’ne geçiş
• Gelir Vergisi uygulamasına geçişi asıl tetikleyen faktörün
savaşlar olduğu, ancak asıl tırmanışın 1. ve 2. Dünya
Savaşları sırasında olduğu genellikle maliye tarihçilerinin
ortak görüşüdür.
• Nitekim ABD’de gelir vergisine asıl geçişin tarihi 1913 yılıdır.
• Bu yıla kadar toplam 36 devlet Anayasanın 16 maddesindeki
değişikliği (16. Amendment) onayladı.
• Buna uygun olarak da Kongre yeni bir vergi yasası çıkarttı.
• Buna göre gelir vergisi oranları en az % 1 ile 500,000 doların
üzerindeki gelirler için en çok % 7 arasında olmak üzere
belirlendi.
• Buna göre nüfusun % 1’inden azı gelir vergisi ödemekteydi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 120
Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal
Devlet, Neo liberal dönüşüm
• Gelirler yasa dışı yollarla dahi kazanılmış olsa da bu gelirler bu
verginin kapsamındaydı.
• 1. Dünya Savaşı nedeniyle 1916 yılında en düşük oran % 1’den %
2’ye ve en yüksek oran 1,5 milyon doların üzeri için % 15’e
çıkartıldı.
• 1916 yasası aşırı karı ve gayrimenkul kazançlarını da kapsamına
aldı.
• 1917 yılında ise 40.000 doların üstündekilerin gelir vergisi oranı %
15’e ve 1,5 milyon doların üzerindekilerinki ise % 67’ye çıkartıldı.
• 1918 yılında en düşük oran % 6 ve en üst oran % 77 oldu. Vergi
gelirleri GSYH’nin % 25’ine ulaştı.
• Buna rağmen nüfusun sadece % 5’i gelir vergisi ödüyordu.
• 1920’lerdeki ekonomik canlılık nedeniyle oranlar % 1’e kadar ve
tepedekilerinki % 25’e kadar düşürüldü.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 121
Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal
Devlet, Neo liberal dönüşüm
• Büyük Bunalım döneminde, önce 1932’de sonra da 1936’da
oranlar tekrar yükseltildi ve 1936 yılında en düşük oran % 4
ve en yüksek oran % 79 oldu.
• 2. Dünya Savaşı sırasında 1940 ve 1941’deki yapılan
değişikliklerle en alttaki oran (500 dolar gelir için) % 23 ve 1
milyon doların üzerindekiler için % 94 olarak belirlendi
• Pearl Harbour baskını ve ABD’nin 2. Dünya Savaşına girmesi
ile birlikte 1942 yılında milyonlarca ABD’li yeni gelir vergisi
mükellefi oldu.
• Disney karakteri olan Donald Duck “Taxes to beat the Axis”
sloganıyla vergileme amacıyla kullanıldı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 122
Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal
Devlet, Neo liberal dönüşüm
• 1914 yılında yani İngiltere’de gelir vergisi oranı % 6 iken savaşın
sonunda (1918) bu oran % 30’a yükseltildi.
• Keza savaş sırasında karları artan şirketlere ilave vergiler konuldu.
• 1905 yılına göre toplam vergi gelirleri savaş sonrasında 17 kat daha
fazlaydı.
• Soğuk Savaş dönemi, yeni oluşumlar, artan kamusal hizmet
beklentisi (NHS gibi) yeni vergileme kaynaklarına olan ihtiyacı da
artırdı.
• Sosyal devletlerde bu ihtiyaç çok net hissedilmekteydi, sonucunda
vergi gelirleri milli hasılanın yarısına kadar ulaştı.
• Soğuk Savaş döneminde toplanan vergilerin yeniden bölüşüm
amacıyla kullanılması, sosyalizme karşı ideolojik bir araç işlevi de
görmekteydi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 123
Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal
Devlet, Neo liberal dönüşüm
• Küreselleşme, özellikle de çok uluslu şirketlerin başat
hale geldiği neo liberal dönemde, ülkelerdeki vergi
oranlarının düşürülerek rekabetin sağlanacağından
hareketle, vergi oranları düşürüldü.
• Rusya’da oligarklar ve yabancı işadamlarına karşı
olmak üzere vergi tutuklamaları ulusal bir araç
haline dönüştü.
• Neo liberalizmin çöküşü ile gündeme gelen şirket
kurtarmaları için vergilemeye olan ihtiyaç sürerken
askeri harcamalar ise kısılmadı.
• Diğer yandan yoksullara ayrılan bütçe kaynakları
asgari de tutuldu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 124
Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal
Devlet, Neo liberal dönüşüm
• Gelir Vergisİne yapılan en önemli itiraz sosyalist bir karaktere
sahip olması yönündedir.
• Buna göre insanların gelirlerine göre vergilendirilmesi sosyalizm
kokar.
• Keza insanların elde ettiği gelirlere devletin el koyması anlamına
gelmektedir.
• Ancak bu eleştiriler haklı değil, zira bu kesimlerin geçmişte veraset
vergisine ve kamusal eğitim ve kamusal posta dağıtımına da
itirazları da aynı gerekçeye dayanıyordu.
• Servet vergisi daha fazla sosyalist karakter içerir zira küçük
servetleri vergilendirmez, oysa gelir vergisi her türlü geliri
vergilendirmektedir.
• Artan oranlı vergileme uygulanmış olsaydı yine sosyalizm
suçlaması olacaktı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 125
Seligman, The Income Tax
1890’da bir değerlendirme
• Şu ana kadar yapılan araştırmalar artan oranlılık ile sosyalizm konusunda paralellik
kurulabileceğini gösterse de artan oranlılık tamamıyla iktisadi ve mali nedenlerle
savunulabilir bir yöntemdir.
• Örneğin İç Savaş’ta uygulanan vergiler bu nedenle artan oranlı olarak uygulanmıştı.
• İngiltere de % 1 ila % 8 arasında bir veraset vergisini bu gerekçelerle uygulamaktan
çekinmedi.
• Uygulama Hollanda, Almanya, İsviçre ve Avusturalya’ya yayıldı.
• Bugün ise 4000 +%’lık muafiyet sınırının böyle bir artan oranlılığı sağladığı düşünülüyor.
• Kısacası gelir vergisinin tarihi bu verginin servet vergisinden çok daha verimli bir vergi
olduğunu ortaya koymaktadır.
• Kuşkusuz vergi kaçakçılığına neden olabilecektir, ama servet vergisinin sonuçları daha
kötüdür.
• Tüccarlar başta olmak üzere kapitalist sınıfların vergi kaçırma alışkanlıkları daha önce gelir
vergisinin gözden düşmesine ve ortadan kaldırılmasına neden olmuştur.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 126
Seligman, The Income Tax
1890’da bir değerlendirme
• ABD’de 19 yyın ilk yirmi yılında şirketler asıl olarak; bankalar,
sigorta şirketleri ve köprü ve paralı yol geçişi işleten şirketlerdi.
• 1830 yılında paralı yol işleten şirket sayısı 298, paralı köprü geçişi
şirketi sayısı 23, köprü şirketi 97, imalat ve madencilik şirketi 108,
banka ve sigorta şirketi 64 ve su şebekesi ve viyadük işletmecisi
sayısı 37 idi.
• Bu şirketlerden alınan vergi genel mülk/servet vergisi idi (general
property tax) ve ilk olarak New York’ta 1823 yılında konulmuştu.
• Oranı % 10 idi. 1825 ve1828’de vergi uygulanırken şirketlerin
nakitleri, hisseleri ve gayrimenkulleri ayrıştırılarak uygulama
gerçekleştirildi.
• Gelirleri hisselerinin % 5’ini aşmayan ücretli yol ve köprü işletmecisi
şirketler vergiden muaf tutulmuşlardı.
• Fakat farklı eyaletlerde farklı uygulamalar da söz konusu
olabilmekteydi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 127
ABD’ de Kurumlar Vergisinin gelişimi
• Şirketler, bireylerin vergilenme yöntemiyle
vergilendiriliyorlardı.
• Bankaların doğrudan vergilendirilmesi geriye doğru 19yyın
başlarına, İngiltere ile olan savaşa kadar gider.
• Savaş süresince bankalarca çıkartılan menkul kıymetlerden
damga vergisi alınırdı.
• Keza yıllık kar payının % 1,5’i oranında bir vergi de ödediler.
• Bankalar üzerine ilk vergiyi 1805 yılında Georgia Eyaleti
koydu (% 2,5 oranında).
• Bu oran Pensilvanya’da % 6 idi ve 1824’te % 8’e çıkartıldı.
• Birkaç yıl sonra vergiye artan oranlılık uygulanmaya başladı.
• İç Savaş döneminde 1846’dan sonra bu vergi Virginia’da %
17’ye kadar çıktı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 128
ABD’ de Kurumlar Vergisinin gelişimi
• Sigortacılık alanında önceleri sadece yabancı şirketler
vergilendiriliyordu (yangın sigortası 5 10).
• Demiryolu şirketleri 1840 yılından itibaren vergilendirilmeye
başladı.
• 1860 yılında ulaştırma/nakliye firmaları % 2 oranında olmak
üzere özel bir tonaj vergisine tabi tutuldular.
• Ayrıca brüt gelirlerinin binde 75’i oranında ek vergi
alınıyordu.
• Oranlar hariç, benzer bir biçimde, telgraf ve telefon
şirketlerinde genel genel kurumlar vergisinin ilk
uygulamaya geçildiği tarih 1840 yılıdır.
• Bu tarihte bankalar ise ilave olarak % 1,5 oranında vergi
ödeyeceklerdi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 129
ABD’ de Kurumlar Vergisinin gelişimi
• Reagan Döneminde yapılan, özellikle de 1986 vergi
reformuyla, marjinal bireysel gelir vergisi oranlarının sayısı
14'ten 4'e düşürülürken (sırasıyla 0, 15, 28, 33) ortalama
vergi oranı % 28' de kalacak şekilde vergi oranları fiilen
indirildi.
• Reformla, mükelleflerin % 11'inin marjinal vergi oranları %
10'un üzerinde % 48'nin % 10'un altında indirime tabi
tutulurken, mükelleflerin % 23'ünün vergi oranları % 0–10
arasında artırıldı.
• Asgari geçim indirimi giderek azalan bir şekilde artırıldı
(1988'de 5.000 $ idi) ve asgari geçim düzeylerinin enflasyona
endekslenmesiyle düşük gelir gruplarının vergi yükünün
azaltılması hedeflendi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 130
ABD’de 1980 sonrası 1981- 1986 Vergi Reformları
• Kurumlar vergisi oranları % 46'dan % 34'e düşürülüp,
makine ve ekipmana verilen % 10'luk vergi iadesi
kaldırılırken, daha önce 200.000 $'a kadar temettü
gelirini vergiden muaf tutan uygulamadan vazgeçildi.
• Bunun sonucunda uzun vadeli sermaye kazançları vergi
oranları % 20'den % 28'e çıkartıldı.
• Ayrıca bireylerin daha önce matrahtan indirebildikleri
çok sayıda vergi sığınağı iptal edildi.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 131
ABD’de 1980 sonrası 1981- 1986 Vergi Reformları
• 50 yıldan fazladır en zengin Amerikalılar federal gelir
vergisi yükünü başkalarının üzerine kaydırıyorlar.
• Grafik en tepedekilerin ve en alttakilerin resmi vergi
oranlarını gösteriyor.
• 1945-1960 döneminde en üsttekilerin vergi oranları %
90’lara erişmişti.
• Bugün sadece % 35’ e tabiler.
• İki grubun oranları arasındaki fark hızla kapandı.
• Özellikle zenginlerin yasalardaki boşlukları çok iyi
kullanabilmesiyle bu fark reel olarak daha da azaldı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 132
Neden zenginleri vergilendirmeli? (Why Taxing the Rich Makes Sense?)
Richard D. Wolff, http://mrzine.monthlyreview.org, 02.03.2011
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 133
Neden zenginleri vergilendirmeli? (Why Taxing the Rich Makes Sense?)
Richard D. Wolff, http://mrzine.monthlyreview.org, 02.03.2011
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 134
ABD : Gelir-Kurumlar Vergisi Tahsilatları
(We Don't Need to Pay No Stinkin' Taxes)
R.Wolff, 22.02.2011,www.brechtforum
• Şirketler sistemin zayıf noktalarından yararlanma konusunda
oldukça başarılılar.
• Öyle ki büyük şirketler için resmi federal vergi oranı şimdi % 35
dolayında. Teorik olarak karlarından ve servetleri üzerinden lokal
devletlere de vergi ödemek durumundalar.
• Ancak sistemdeki zayıf noktalar (loopholes) sayesinde uygulamada
bu yükümlülükler ve ödedikleri vergiler çok azalmış durumda.
• MIT ve Kuzey Carolina Üniversitelerinden üç profesörün yaptığı
çalışma büyük şirketlerin fiilen ne kadar vergi ödediklerini ortaya
koyuyor:
• Federal+ lokal +federe hükümetlere ödedikleri vergiler toplamda
% 30’u bulmuyor.
• Toplam firmaların % 26.3’ünü oluşturan 546 büyük firma ise vergi
kaçınması yöntemleriyle vergi oranlarını % 20 ya da daha altına
çekebilmiş durumdalar.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 135
Sermaye şirketlerinin azalan vergileri
ABD
• General Electric (GE) firmasının yurt içi ve yurt dışı dahil
ödediği vergi oranı % 14.3 (TheNew York Times), ancak
Citizens for Tax Justice örgütüne göre bu şirketin ABD’ deki
karları üzerinde ödediği verginin oranı % 3.4.
• Yani GE pek çok Amerikalıdan daha düşük oranda vergi
ödedi.
• Oysa GE 2009 yılında devletten 140 milyar $’lık kredi
garantisi sağlamıştır.
• Obama GE’ nin CEO’ su olan Jeffrey R. Immelt’ i Ekonomik
Danışma Kurulu Başkanlığına getirdiğinde aslında bu şirketi
ödüllendireceği belli olmuştu.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 136
Sermaye şirketlerinin azalan vergileri
ABD
• Gelir vergisi: % 44. Kurumlar vergisi: % 7 , SGKP : %
42 ve satış vergisi % 3 ve diğer vergiler : % 4.
Federal vergiler artan oranlı.
• 2009 yılında gelir+SGK+Emlak+Kurumlar vergisi
ortalama oranı ;
• En az gelirli % 20 için : % -0.9
• Orta gelirli % 20 için: % 13.4 ve
• En zengin % 20 için : % 22.9 civarında.
(Source: Tax Policy Center Table T09-0357).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 137
ABD federal hükümet gelirleri
2009
• Fortune 500’de yer alan 280 karlı şirket 2008–2010 arasında
toplamda 223 milyar dolarlık vergi harcaması (tax breaks)
sağladı.
• Buna karşılık son dört seçim döneminde Kongre üyelerine
216 milyon dolarlık bağış ve katkıda bulundu.
• Bunların içinde “Kirli 30” olarak anılan otuz vergi kaçakçısı
şirket bu dönemde negatif vergilendirildi (10,6 milyar dolar),
buna karşılık seçim kampanyaları için 41 milyon dolar
harcama yaptı.
• Mevcut Kongre üyelerine 30,3 milyon dolar (ortalama kişi
başına 58,000 dolar) katkıda bulundu.
• 534 Kongre üyesinin 524’ünün (% 98) 2006’dan bu yana bu
otuz şirketten katkı aldığı ortaya çıktı.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 138
Tekellerin devlet üzerindeki etkileri
ABD
• Kirli 30, 2008–2010 döneminde Kongre üyeleri arasında lobicilik
faaliyeti için 476 milyon dolar harcarken, hiç federal vergi
ödemedi, tam tersine 10,6 milyar dolar maliyeden iade aldı.
• Bu 30’un en az 22’sinin vergi cennetlerinde şubeleri var, böylece
kurumlar vergisi ödemiyorlar.
• Şirketler üç yolla politik kampanyalara mali destek veriyorlar:
• (i) Politik Eylem Komitesi (PAC) aracılığıyla katkı (şirkette bir
komite kurup bireysel destek için bir havuz oluşturmak),
• (ii) Şirket yöneticilerinden sağlanan maddi katkılar ve
• (iii) Dışarı harcamaları.
• Rakamlar 1990–2010 döneminde ilk yoldan yapılan katkıların
boyutlarını ve eğilimini gösteriyor (58 milyon dolardan- 168
milyon dolara).
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 139
Tekellerin devlet üzerindeki etkileri
ABD
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 140
Politik Eylem Komitesi (PAC) aracılığıyla katkı (şirkette bir
komite kurup destek için bir havuz oluşturmak)
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 141
Kirli 30’un 2008–2010 döneminde karları, ödediği ya da
ödemediği vergileri, aldıkları sübvansiyonları miktarları ve
politik lobi desteklerinin boyutları
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 142
Şirket yöneticilerinin katkıları
• Türkiye’de, 2014 Bütçesi’nde öngörülen harcamaların finansmanı
ağırlıklı olarak (% 86) vergiler ile yapılacak.
• Bunun % 20’si Gelir Vergisi, % 10’u Kurumlar Vergisinden (dolaysız
vergiler) kalan büyük çoğunluk ise KDV ve ÖTV’den (dolaylı
vergiler) oluşacak.
• Vergi gelirlerinin üçte birini oluşturan dolaysız vergilerin yükü de
emekçilerin sırtında.
• Örneğin vergi gelirlerinin beşte birini (% 20), dolaysız vergilerin
üçte ikisini oluşturan gelir vergisinin bileşenlerine bakıldığında bu
verginin % 91’inin stopaj (kaynakta kesme), % 5,6’sının
beyanname ve binde 6’sının basit usulle toplandığı görülür.
• Stopajın % 68’i ücret stopajlarından gelecek .
• Böylece dolaysız vergilerin üçte ikisini oluşturan gelir vergisinin de
en az üçte ikisi emekçiler tarafından ödenecek.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 143
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014
Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Diğer taraftan kâr payı, faiz ve kira geliri gibi
sermaye geliri elde eden ve sayıları 1,8 milyonu
bulan beyannameli mükellefin ödedikleri gelir
vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı
sadece % 1.
• 750.000 civarında Basit Usul’e tabi esnafın
ödediği vergilerin payı ise binde 1 civarında.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 144
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014
Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
Yıllar
Beyana Dayanan Gelir
Vergisi (%)
Basit Usulde Gelir Vergisi
(%)
Gelir Vergisi Tevkifatı (%) GVK Göre Alınan Geçici
Vergi (%)
Ücretlilerin Ödediği Gelir
Vergisi (%)
2001 4,28 0,23 93,7 1,8 35,1
2002 6,58 0,30 91,1 2,4 40,4
2003 6,71 0,22 90,2 3,2 42,6
2004 6,07 0,35 89,7 4,0 59,2
2005 5,63 0,51 90,1 3,9 68,7
2006 5,12 0,57 90,9 3,4 56,6
2007 4,37 0,57 91,96 3,09 55,13
2008 4,76 0,55 91,60 3,10 52,44
2009 5,17 0,64 91,27 2,92 54,62
2010 5,09 0,66 91,27 2,98 68,55
2011 5,65 0,61 90,82 2,91 67,83
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 145
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014
Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Sermaye sahiplerinin vergi yükünün bu denli
düşük olmasının nedenlerinin başında;
• sadece kendilerinin faydalandığı vergi kaçırma
imkânı,
• vergi afları ve vergi uzlaşmaları ve
• yaygın muafiyetler, istisnalar, vergi indirimleri
ve ertelemeleri (vergi harcamaları) geliyor.
• Nitekim AKP Hükümetleri döneminde birden
fazla vergi affı çıkartıldı.
• Doç. Dr.Mustafa Durmuş 146
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014
Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Maliye Bakanlığı ile büyük çaplı vergi mükellefleri
arasında 2010 yılında yapılan uzlaşmaların sonucunda
vergi aslının % 92’sinden ve vergi cezalarının %
99,9’undan vaz geçildi .
• Gelir İdaresi Başkanlığı, 2011 Yılı Faaliyet Raporu.
BirGün gazetesinin 6 Ocak 2014 tarihli haber
yorumunda (Aykut Erdoğdu) yandaş şirketlere ait 130
milyon TL'lik vergi borcu aslının "vergi uzlaşması yolu"
ile 5 milyon TL'ye indirildiği belgeleriyle açıklandı.
• Bu şirketlerin içinde genelde TOKİ müteahhitleri ve alt
yapı inşaat firmalarının ön planda.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 147
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014
Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Ayrıca sermaye sahibi sınıfların ve servet zenginlerinin yararlanmış
oldukları kapsamlı muafiyet, istisna, erteleme ve indirimler
mevcut.
• Bu vergi matrahını daraltıcı uygulamalar vergiyi azaltmakta,
verginin yükünü bu uygulamalardan yararlanamayanlar üzerine
kaydırmakta.
• Örneğin ayda sadece ortalama 100 TL civarında bir asgari geçim
indiriminden yararlanabilen ücretli emekçiler, sermayenin
ödemediği bu vergilerin de yükünü taşımaktadır.
• Diğer taraftan sermaye geliri elde edenler çok sayıda harcama
kalemini gider yazabilmekte, böylece vergi matrahını
küçültebilmekte, son derece cazip muafiyet, istisna, indirim ve
ertelemeden yararlanabilmekte (örneğin enflasyon indirimi) ve
hatta geriye dönük vergi iadesi dahi alabilmekteler.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 148
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014
Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Sermaye sahipleri aynı zamanda yaptıkları bazı bağışları
matrahtan indirerek hem vergilerini azaltmakta hem de
kendilerine hak etmedikleri bir itibar da sağlamaktadırlar.
• Örneğin “fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı
faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara, bağışlanan gıda,
temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedelinin
tamamı gider olarak yazılabilmektedir” .
• Yapılan bu yardımlar, ayrıca KDV’den de istisna tutulmakta.
• Gıda bankacılığı yapan dernek ve vakıfların büyük bir kısmı
ise Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Deniz
Yıldızı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Hızır
Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, İnsan Eğitimi Kültür ve
Eğitim Vakfı örneklerinde olduğu gibi tarikat ve cemaatlerle
bağlantılıdır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 149
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014
Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Yoksul vatandaşlara gıda, yakacak, giyecek dağıtan bu tür dernek
ve vakıflara yapılan yardımların tamamının elde edilen gelirden
düşülebilmesi, yapılan bağışlara “büyük bir vergi avantajı”
sağlamakta.
• Siyasal iktidar bu tür dernek ve vakıflar üzerinden de siyaset
yapmaktadır.
• Ayrıca 2012 yılında yapılan bir düzenleme ile din eğitimi veren
tesis yapanlar ve kuran kursu açanlar bu işlere dönük harcamalarını
Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahından düşebilecek , evli ve 3
çocuklu asgari ücretliden gelir vergisi alınmayacaktır .
• Oy alma kaygısı ile yapılan bu düzenlemelerin sonucunda azalan
vergi gelirlerinin yine ücretli emekçiden halktan ÖTV, KDV ya da
petrol, elektrik ve doğal gaz fiyatlarına zam olarak karşılanacağı bir
gerçek.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 150
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014
Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
• Yani Türkiye’de vergilemenin, işçi sınıfı ve emekçilere
doğru yeniden bölüşüm ve kalkınma gibi amaçlarla bağı
iyice kopartılmış,
• vergileme, sadece kapsamı daraltılan devletin neo-
liberal dönüşümleri sağlamaya dönük faaliyetlerinin
finansmanıyla sınırlı tutulmuş ve
• neo-liberal vergileme politikaları altında teşvik ve
sübvansiyonlarla sermayenin üzerindeki görünen
vergilerin yükü iyice emekçilerin üzerine kaydırılmıştır.
Doç. Dr.Mustafa Durmuş 151
Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014
Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme,
Mustafa Durmuş
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3

More Related Content

What's hot

İKTİSAT OKULLARI: KARŞILAŞTIRMA
İKTİSAT OKULLARI: KARŞILAŞTIRMAİKTİSAT OKULLARI: KARŞILAŞTIRMA
İKTİSAT OKULLARI: KARŞILAŞTIRMACOSKUN CAN AKTAN
 
Küreselleşme sürecinde türkiye ekonomisi bölüşüm,birikim ve büyüme erinç yeldan
Küreselleşme sürecinde türkiye ekonomisi bölüşüm,birikim ve büyüme erinç yeldanKüreselleşme sürecinde türkiye ekonomisi bölüşüm,birikim ve büyüme erinç yeldan
Küreselleşme sürecinde türkiye ekonomisi bölüşüm,birikim ve büyüme erinç yeldanBurhanettin NOĞAY
 
Uluslara arsı ticaret1
Uluslara arsı ticaret1Uluslara arsı ticaret1
Uluslara arsı ticaret1Ertan Aslan
 
Amasya Ünv. SBMYO Dış Ticaret Uluslararası İktisat ders notu
Amasya Ünv. SBMYO Dış Ticaret Uluslararası İktisat ders notuAmasya Ünv. SBMYO Dış Ticaret Uluslararası İktisat ders notu
Amasya Ünv. SBMYO Dış Ticaret Uluslararası İktisat ders notuyusufbahadirkeskin
 
Wall Street:Çöküşün Nedenleri
Wall Street:Çöküşün NedenleriWall Street:Çöküşün Nedenleri
Wall Street:Çöküşün NedenleriMurat K.Girgin
 

What's hot (10)

Igv 2015 öğr kop 2
Igv 2015 öğr kop 2Igv 2015 öğr kop 2
Igv 2015 öğr kop 2
 
Maliye tarihi öğr.4
Maliye tarihi öğr.4Maliye tarihi öğr.4
Maliye tarihi öğr.4
 
Devletin Ekonomik İşlevleri
Devletin Ekonomik İşlevleri Devletin Ekonomik İşlevleri
Devletin Ekonomik İşlevleri
 
İKTİSAT OKULLARI: KARŞILAŞTIRMA
İKTİSAT OKULLARI: KARŞILAŞTIRMAİKTİSAT OKULLARI: KARŞILAŞTIRMA
İKTİSAT OKULLARI: KARŞILAŞTIRMA
 
Latin Amerika Projesi
Latin Amerika ProjesiLatin Amerika Projesi
Latin Amerika Projesi
 
Küreselleşme sürecinde türkiye ekonomisi bölüşüm,birikim ve büyüme erinç yeldan
Küreselleşme sürecinde türkiye ekonomisi bölüşüm,birikim ve büyüme erinç yeldanKüreselleşme sürecinde türkiye ekonomisi bölüşüm,birikim ve büyüme erinç yeldan
Küreselleşme sürecinde türkiye ekonomisi bölüşüm,birikim ve büyüme erinç yeldan
 
Uluslara arsı ticaret1
Uluslara arsı ticaret1Uluslara arsı ticaret1
Uluslara arsı ticaret1
 
Amasya Ünv. SBMYO Dış Ticaret Uluslararası İktisat ders notu
Amasya Ünv. SBMYO Dış Ticaret Uluslararası İktisat ders notuAmasya Ünv. SBMYO Dış Ticaret Uluslararası İktisat ders notu
Amasya Ünv. SBMYO Dış Ticaret Uluslararası İktisat ders notu
 
Wall Street:Çöküşün Nedenleri
Wall Street:Çöküşün NedenleriWall Street:Çöküşün Nedenleri
Wall Street:Çöküşün Nedenleri
 
Klasik İktisat Okulu
Klasik İktisat OkuluKlasik İktisat Okulu
Klasik İktisat Okulu
 

Viewers also liked

Place of Consumption Tax
Place of Consumption Tax Place of Consumption Tax
Place of Consumption Tax Droid Slots
 
Gizmo spotの御案内(観光促進用)
Gizmo spotの御案内(観光促進用)Gizmo spotの御案内(観光促進用)
Gizmo spotの御案内(観光促進用)Takaho Maeda
 
GT-Mconf: Multiconference system for interoperable web and mobile
GT-Mconf: Multiconference system for interoperable web and mobileGT-Mconf: Multiconference system for interoperable web and mobile
GT-Mconf: Multiconference system for interoperable web and mobilemconf
 
Saigon luxury apartment
Saigon luxury apartment Saigon luxury apartment
Saigon luxury apartment tranduyen76
 
Chapter3 marketing
Chapter3 marketingChapter3 marketing
Chapter3 marketingVin Voro
 
математик3а
математик3аматематик3а
математик3аtsatsraletka
 
Ponencia Desarrollo Territorial Barahona
Ponencia Desarrollo Territorial BarahonaPonencia Desarrollo Territorial Barahona
Ponencia Desarrollo Territorial BarahonaAlain Jordà
 
2015 02-02 activerende taaldidactiek kl
2015 02-02 activerende taaldidactiek kl2015 02-02 activerende taaldidactiek kl
2015 02-02 activerende taaldidactiek klwimdboer
 
Mailing Day СПБ 2012 // Интеграция Email и Social Media // CPA Network Russia...
Mailing Day СПБ 2012 // Интеграция Email и Social Media // CPA Network Russia...Mailing Day СПБ 2012 // Интеграция Email и Social Media // CPA Network Russia...
Mailing Day СПБ 2012 // Интеграция Email и Social Media // CPA Network Russia...Kira Zhestkova
 
Presentation for "Provas de Agergação" - 2 relatorio
Presentation for "Provas de Agergação" - 2 relatorioPresentation for "Provas de Agergação" - 2 relatorio
Presentation for "Provas de Agergação" - 2 relatorioAlvaro Barbosa
 
安裝I qsystem考試系統
安裝I qsystem考試系統安裝I qsystem考試系統
安裝I qsystem考試系統利得 翊
 
Flexibiliteit als uitgangspunt voor een nieuwe taalmethode: ICT als meerwaarde
Flexibiliteit als uitgangspunt voor een nieuwe taalmethode: ICT als meerwaardeFlexibiliteit als uitgangspunt voor een nieuwe taalmethode: ICT als meerwaarde
Flexibiliteit als uitgangspunt voor een nieuwe taalmethode: ICT als meerwaardewimdboer
 
মাধ্যমিক শিক্ষায় সাব ক্লাস্টারভিত্তিক উন্নয়ন চিন্তা
মাধ্যমিক শিক্ষায় সাব ক্লাস্টারভিত্তিক উন্নয়ন চিন্তামাধ্যমিক শিক্ষায় সাব ক্লাস্টারভিত্তিক উন্নয়ন চিন্তা
মাধ্যমিক শিক্ষায় সাব ক্লাস্টারভিত্তিক উন্নয়ন চিন্তাAbul Bashar
 
Chapter15 standards
Chapter15 standardsChapter15 standards
Chapter15 standardsVin Voro
 
Chapter4 high-level-design
Chapter4 high-level-designChapter4 high-level-design
Chapter4 high-level-designVin Voro
 
Kdc hbp – tam bình q.tđ
Kdc hbp – tam bình q.tđKdc hbp – tam bình q.tđ
Kdc hbp – tam bình q.tđtranduyen76
 

Viewers also liked (20)

Place of Consumption Tax
Place of Consumption Tax Place of Consumption Tax
Place of Consumption Tax
 
Gizmo spotの御案内(観光促進用)
Gizmo spotの御案内(観光促進用)Gizmo spotの御案内(観光促進用)
Gizmo spotの御案内(観光促進用)
 
Lect13
Lect13Lect13
Lect13
 
GT-Mconf: Multiconference system for interoperable web and mobile
GT-Mconf: Multiconference system for interoperable web and mobileGT-Mconf: Multiconference system for interoperable web and mobile
GT-Mconf: Multiconference system for interoperable web and mobile
 
Saigon luxury apartment
Saigon luxury apartment Saigon luxury apartment
Saigon luxury apartment
 
Chapter3 marketing
Chapter3 marketingChapter3 marketing
Chapter3 marketing
 
математик3а
математик3аматематик3а
математик3а
 
Ponencia Desarrollo Territorial Barahona
Ponencia Desarrollo Territorial BarahonaPonencia Desarrollo Territorial Barahona
Ponencia Desarrollo Territorial Barahona
 
2015 02-02 activerende taaldidactiek kl
2015 02-02 activerende taaldidactiek kl2015 02-02 activerende taaldidactiek kl
2015 02-02 activerende taaldidactiek kl
 
Mailing Day СПБ 2012 // Интеграция Email и Social Media // CPA Network Russia...
Mailing Day СПБ 2012 // Интеграция Email и Social Media // CPA Network Russia...Mailing Day СПБ 2012 // Интеграция Email и Social Media // CPA Network Russia...
Mailing Day СПБ 2012 // Интеграция Email и Social Media // CPA Network Russia...
 
Presentation for "Provas de Agergação" - 2 relatorio
Presentation for "Provas de Agergação" - 2 relatorioPresentation for "Provas de Agergação" - 2 relatorio
Presentation for "Provas de Agergação" - 2 relatorio
 
安裝I qsystem考試系統
安裝I qsystem考試系統安裝I qsystem考試系統
安裝I qsystem考試系統
 
Flexibiliteit als uitgangspunt voor een nieuwe taalmethode: ICT als meerwaarde
Flexibiliteit als uitgangspunt voor een nieuwe taalmethode: ICT als meerwaardeFlexibiliteit als uitgangspunt voor een nieuwe taalmethode: ICT als meerwaarde
Flexibiliteit als uitgangspunt voor een nieuwe taalmethode: ICT als meerwaarde
 
মাধ্যমিক শিক্ষায় সাব ক্লাস্টারভিত্তিক উন্নয়ন চিন্তা
মাধ্যমিক শিক্ষায় সাব ক্লাস্টারভিত্তিক উন্নয়ন চিন্তামাধ্যমিক শিক্ষায় সাব ক্লাস্টারভিত্তিক উন্নয়ন চিন্তা
মাধ্যমিক শিক্ষায় সাব ক্লাস্টারভিত্তিক উন্নয়ন চিন্তা
 
Chapter15 standards
Chapter15 standardsChapter15 standards
Chapter15 standards
 
Kkpi kelas-xii
Kkpi kelas-xiiKkpi kelas-xii
Kkpi kelas-xii
 
Happy Birthday Mommy!
Happy Birthday Mommy!Happy Birthday Mommy!
Happy Birthday Mommy!
 
Lect02
Lect02Lect02
Lect02
 
Chapter4 high-level-design
Chapter4 high-level-designChapter4 high-level-design
Chapter4 high-level-design
 
Kdc hbp – tam bình q.tđ
Kdc hbp – tam bình q.tđKdc hbp – tam bình q.tđ
Kdc hbp – tam bình q.tđ
 

İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 3

  • 1. İktisadi ve Mali Düşünceler Tarihi Öğrenci Kopyası 3 Doç. Dr. Mustafa Durmuş 2014-2015
  • 2. • Temsil hakkı ya da gücü içeren vergilemenin karşısında her hangi bir seçenek mevcut değil miydi? • Antik Yunan şehir devleti uygulamaları bu genelleştirmeye karşı önemli örnekler oluşturmaktadır. • Klasik Atinalılar ise halkın temsili ve kamusal mal sunumu konusunda uç bir örnek oluştururlar (Lytkens, 1994, 1997, Kaiser, 2007, Cormichael, 2009). Doç. Dr.Mustafa Durmuş 2 Vergilemenin tarihi Müzakere ve kolektif eylem
  • 3. • Marxist yaklaşıma göre, vergileme tarihsel olarak, hem devletin varoluşunun temel kaynağı, hem de bir sömürü aracı ve sermaye birikimi yolu oldu. • Örneğin Marx’a göre, “vergiler devletin iktisadi anlamdaki varlığıdır. • Kamu görevlileri, papazlar, askerler ve baletler, okul müdürleri ve polis şefleri, Yunan Müzesi, Kilise, kamu hizmetleri gibi şeylerin ortak paydası varlık nedenlerinin vergileme olmasıdır. • Devletin ekonomik olarak varoluşunu sağlayan vergilerdir». Doç. Dr.Mustafa Durmuş 3 Vergilemenin tarihi Marx ve vergileme
  • 4. • Marx, Kapital’in ikinci cildinde kapitalist üretim için gerekli olan ikili özgürleşmeden söz eder. • Bunun her ikisi de emek gücüne ilişkindir. • İlk olarak işçiler emek güçlerini satabilecek bir özgürleşmeye sahip olmalıydı. • Feodal boyunduruktan işçiyi kurtarıp piyasada emek gücünün satılmasına olanak sağlayacak olan yasal ortam bunun için geçerliydi. • İkincisi de işçinin üretim araçlarından özgür olması, yani yaşamak için emek gücünden başka satacak bir şeyinin bulunmamasıdır. • Marx’a göre ilkel sermaye birikimi, üreteni üretim araçlarından ayırmanın tarihsel sürecinden başka bir şey değildir (1990, s. 874–875). Doç. Dr.Mustafa Durmuş 4 Marx ve vergileme Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
  • 5. • Marx, ilave olarak ilkel sermaye birikiminin Avrupa dışında ve farklı tarihsel dönemlerdeki diğer kaynaklarına da dikkat çeker (1991, s. 876). • Bunlar; ticaret sermayesi, Asya, Afrika ve Amerika ile olan ilişkiden sağlanan ve servet ve diğer zenginlikler ki (kolonileştirme) bunlar monetizasyon (parasallaşma), metalaşma ve piyasalaşmaya katkı sağlamışlardır (1991, s. 444). • Marx’a göre tüm bunlar üretimin önündeki feodal engelleri yıkan ana etmenler olmuştur (1991, s. 450). • Birinci ciltte altın, gümüş ve maden ve köle emeği gibi faktörlere dikkat çeken Marx, bunun ilkel sermaye birikiminin bütünleşik bir parçası olduğuna dikkat çeker (1990, s. 914). Doç. Dr.Mustafa Durmuş 5 Marx ve vergileme Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
  • 6. • Böylece Avrupa’daki sermaye birikiminde kolonyalizm (sömürgecilik) rol oynarken, bu etken kolonilerdeki birikimi açıklamaz. • Marx bunların neler olduğunu açıklamasa da bazı ipuçlarını verir. • Örneğin Avrupa’daki ilkel sermaye birikim araçlarından birinin devlet aygıtı olduğunu vurgular. • Bunlar kamu borcu, vergileme ve korumacılıktır. • Hepsinde devletin zoru vardır ve bu zor feodal sistemden kapitalizme geçişi hızlandırmıştır : “Zor, yeni bir sisteme gebe olan her sistemin ebesidir ve kendisi iktisadi bir güçtür” (1990, s. 915-916). Doç. Dr.Mustafa Durmuş 6 Marx ve vergileme Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
  • 7. • Kolonilerde ücretli emek gücünü sürekli kılmanın ana yolu, onu vergilendirerek sürekli emek gücünü satmak zorunda bırakmak olmuştur. • Böylece işçi sadece emek gücünü satmakla kalmaz. Aynı zamanda vergi yerli para birimi üstünden alındığından bu para için bir değer yaratır. • Keza koloni monetize edilir. Bu yöntem kolonilerdeki sermaye birikiminin gizli yoludur (zira başka yollar da söz konusudur). Doç. Dr.Mustafa Durmuş 7 Marx ve vergileme Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
  • 8. • Fransızlar, Afrika’daki sömürgelerindeki insanları ücretli hale dönüştürmek için vergilendirdiler (Goqueri-Vitrovich, 1969, s. 170-171). • Hayvanları, evleri, arazileri ve insanların kendileri vergilendirildi (Rodney, 1972, 1965. Ayrıca bkz. Meiji Restorasyonu). • Vergileri kolonyal para birimi cinsinden ödeme zorunluluğu hem monetizasyonu arttırdı, hem de Avrupa mallarının pazarını büyüttü. • Doç. Dr.Mustafa Durmuş 8 Marx ve vergileme Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
  • 9. • Piyasalaşmaya yardımcı olmak ya da kolonyal üretim biçiminin kendini yeniden üretmesinde ideolojik bir işlev yapmak anlamında dolaysız vergilemenin tüm fonksiyonları kolonyal ilkel sermaye birikiminin bir parçasını oluşturur. • Ancak böyle bir dolaysız vergileme gelir vergisi biçiminde olamaz, zira gelir vergisi üretim araçlarına sahip nüfusun ücretli emekçiye, dolayısıyla da nakit cinsinden mahsul üreticisine dönüşmesini garantileyemez. • Böyle insanlar geçimlik düzeyde üretir, böylece de nakit ekonomisinden kaçınır, gelir vergisinden kaçınır, böylece de kolonyal para birikiminden kaçınırdı. • Bu nedenle de uygulanacak vergi poll tax gibi, kelle vergisi gibi, eş vergisi, arazi vergisi ya da kulübe vergisi gibi bir dolaysız vergi olmalıdır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 9 Marx ve vergileme Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
  • 10. • Bu etkileri sağlayabilmek için vergi, ağır cezalarla sağlamlaştırıldı. • Alman Afrika’sında, vergisini vermeyenlerin kulübeleri yakılır, hayvanlarına el konulurdu. • Dolaysız verginin işlevini yerine getirebilmesi için ücretler düşük tutulurdu. • Böylece ilave olarak işveren maliyeti azaltılırdı. Eğer ücretler vergiye göre yüksekse Afrikalılar sadece vergiyi ödeyebilecek kadar çalışabilirler, böylece emek arzı sınırlı kalabilirdi. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 10 Marx ve vergileme Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
  • 11. • Dolaysız vergiler işçi göçünü teşvik etmek ve denetlemek amacıyla da kullanıldı. • Böylece yerel olarak ücretli emek koşulları ya da para mevcut değilse Afrikalılar bu ücretli emeği sunmak için plantasyonlara ve madenlere göçe zorlandılar. • Osmanlı’da ağır vergileme sonucunda Anadolu’daki nüfus ciddi anlamda azaldı, zira göçe zorlandılar. Ya da 1940’larda Varlık Vergisi ile gayrimüslimler göç ettirildiler. • Özetle, dolaysız vergileme Afrikalıları ücretli emekçi haline getirmek, nakde çevrilebilir ürün üretmek, göçlerini teşvik ve kontrol etmek, emek arzını artırmak ve Afrika ekonomilerini monetize etmek amacıyla kullanıldı. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 11 Marx ve vergileme Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
  • 12. • Dolaysız vergileme kolonyal üretim tarzının sürdürülmesi ve yeniden üretiminde ideolojik olarak da işlev gördü. • Bu nedenle dolaysız vergileme kolonyal sermaye birikiminin önemli bir sırrı oldu • Kuşkusuz ilkel sermaye birikiminin tek belirleyicisi vergileme değildir, ama araştırmalarda ihmal edilmiştir. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 12 Marx ve vergileme Vergileme - sermaye birikimi ilişkisi
  • 13. • Vergi Latince’deki kullanımı itibariyle {texo, taxare}, tahmin etmek, değerlemek, ücretlendirmek, evin, toprağın, kiranın değeri anlamında kullanılmıştır. • Sismondi vergiyi bireylerin emeklerinden alınan ve devletin kullanımına terk edilen bir kısmı ya da bu kısmın değeri olarak tanımlamıştır. • Marx, vergilemenin tarihsel olarak en eski bir sınıf mücadelesi biçimi ya da aracı olduğunu ileri sürmüş ve buradan hareketle de vergilemeyi bir sömürü aracı olarak değerlendirmiştir. • Bu bağlamda Fransa’da 1848’lerde ortaya çıkan halk hareketlerinin ve bunun neden olduğu siyasal rejim değişikliklerinin temel nedenlerinden birinin özellikle köylülerin aşırı vergilendirilmesi olduğu yazmıştır Doç. Dr.Mustafa Durmuş 13 Marx ve vergileme Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
  • 14. • Öyle ki 10 Aralık 1848 tarihinde gerçekleşen köylü ayaklanmasında, ana tema burjuva cumhuriyetinin köylüyü ezen vergileri oldu. • Daha sonra 1851 tarihinde yaptığı bir darbe ile kendini imparator ilan eden Louis Bonaparte’nin Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlayan köylüler, “artık vergi yok, kahrolsun zenginler, kahrolsun cumhuriyet, yaşasın imparator” diye bayraklarla, davullarla ve trampetlerle sandık başına gidip bağırdılar. • M&E, Komünist Manifesto’da “ağır bir artan oranlı vergilemeyi” burjuvaziyi ve kapitalist düzeni zayıflatmada bir araç olarak önerdi. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 14 Marx ve vergileme Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
  • 15. • Vergi ile kamu finansmanı her zaman ekonomik sömürünün bir biçimi olarak görüldüğünden tıpkı kamu borçlanması gibi, vergileme, Marksistler tarafından her zaman sınıfsal analizin konusu oldu. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 15 Marx ve vergileme Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
  • 16. • Marksist yaklaşımda, emek sömürüsü, vergilendirme ve sermaye birikimi ilişkisi, Çizim’deki gibi özetlenebilir. • Buna göre, yaratılan değerin tek kaynağı emektir. Ancak işçi, üretim araçlarının sahibi olmadığından, ürettiği değerin tamamına sahip çıkamaz. • Bu değerin bir kısmı ödenmiş emeğinin karşılığı olan ücret biçiminde kendisine ödenirken, sermayedar kalan kısım olan, yani ödenmemiş emeğin karşılığı olan değere el koyar. • Bu kısım işçinin yarattığı artı değerdir ve sermayedar artı değer sömürüsü yoluyla işçinin yarattığı değere el koymaktadır. • Sömürünün oranı işçinin ücreti içinde artı değer miktarı arttıkça artmaktadır. Artı değer böylece sermayedarın kârının tek kaynağıdır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 16 Marx ve vergileme Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
  • 17. • Bir başka anlatımla kâr burjuva iktisatçıların ileri sürdüğü gibi girişimci sermayenin yeteneğinin karşılığında elde ettiği bir şey değil, işçilerin yarattığı artı değerin kendidir. • Sermayedar bu artı değeri üretimde kullandığı malzeme ve hammadde temin ettiği tedarikçi ile malını sattırdığı tüccar ile bankadan kredi kullandı ise faiz biçiminde banka ile ve işyerini ya da toprağı kiraladı ise toprak sahibi ile (rant) paylaşır. • Marx’ın yaşadığı dönemde vergilerin milli gelir içindeki payı % 5’i bulamayacak kadar düşük (önemsiz) olduğundan Marx bu artı değer bölüşümüne vergiyi dâhil etmemiştir. • Oysa bugün bazı ülkelerde toplam vergi oranının % 50’yi aştığı dikkate alındığında devletin payı olarak vergiyi ve küreselleşmenin bugün geldiği konumdan hareketle emperyalist sermayenin payı olarak royaly ödemelerini de bu paylaşıma dâhil etmek gereklidir. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 17 Marx ve vergileme Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
  • 18. • Bu bağlamda devlet de hem doğrudan işçilerden sağladığı gelir vergisi, KDV ve ÖTV gibi vergilerle, hem de özü itibariyle işçilerin yarattığı artı değerden alınan, ama sermaye tarafından ödenmiş gibi gözüken kurumlar vergisi ve gelir vergisi ile harcamalarını finanse etmektedir. • Bir başka deyimle sermaye işçilerden elde ettiği artı değerin bir kısmını önemli hizmetleri, karşılığında devlet ile paylaşmaktadır. • Bu önemli hizmetler, özel sermaye birikiminin önünü açan sosyal yatırımlar (alt yapı vb), kamu ihaleleri, satın almalar, her türlü nakit teşvikleri ve mevcut düzeni korumaya dönük iç ve dış güvenlik, yasama, yürütme ve yargılama hizmetleri gibi ‘kamusal hizmetler’dir. • Devlet ayrıca cömert vergi teşvikleri, indirimler, muafiyetler, vergi ertelemeleri, vergi tatilleri, vergi afları ve vergi uzlaşmaları gibi araçlarla sermayeden aldığı vergileri azaltarak da bu hizmetini sürdürmektedir. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 18 Marx ve vergileme Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
  • 19. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 19 Marx ve vergileme Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
  • 20. • Kısaca kâr üzerinden alınan kurumlar vergisi ve / veya kâr dağıtımı üzerinden alınan gelir vergisi aslında, kapitalistin işçiden elde ettiğinin devlet ile paylaşılmış kısmıdır. • Devlet bu vergilerle sermaye birikimini kolaylaştırıcı ve bu eylemini meşrulaştırıcı işlevlerini yerine getirmektedir. • Görüldüğü gibi Marx, temelde, vergilemeyi bir türev gelir kaynağı, dolayısıyla da onu yaratan değer yaratma süreci ve asıl sosyo-ekonomik ilişkilere bir reaksiyon, bir yanıt olarak ele alır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 20 Marx ve vergileme Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
  • 21. • Marksist yaklaşımda vergilemenin üç önemli veçhesi: • 1. devletin temel, kalıcı finansman kaynağı • 2. Sermaye birikimi aracı (borçlanma ve kamu harcamalarıyla birlikte) • 3. Emek sömürüsü aracı Doç. Dr.Mustafa Durmuş 21
  • 22. • Vergilemenin sınıfsal özü Marx’ın 1847 tarihinde yazdığı bir makalede tasarlanmıştır (Moralising Criticism and Critical Morality; A Contribution to German Cultural History Contra Karl Heinzen" in MECW Volume 6, p. 312, October 1847)’den aktaran Jurriaan Bendien, taxation and public finance. • Bu makale ayrıca “Alman İdeolojisi” adlı makalesinden daha önemlidir, zira Marx’ın demokratik liberalizmden komünist/ sosyalist bir pozisyona nasıl hızla evrildiğini anlatır: • “İki tür güç ile karşı karşıyayız. Bir yanda özel mülkiyetin gücü, diğer yanda politik güç, yani devletin gücü. Devlet gücü ya da politik güç; keyfi vergiler, el koymalar, imtiyazlar, bürokrasinin sanayi ve ticarete saptırıcı müdahaleleri vb uygulamalarla özel mülkiyeti taciz etmektedir. Yani burjuvazi bir sınıf olarak henüz politik bir biçim almamıştır. Devletin gücü henüz onun gücü değildir. Burjuvazinin politik gücü ele geçirdiği nadir ülkelerde bu politik güç tekil burjuvanın işçileri üzerindeki gücü değil, bir sınıf olarak burjuvazinin tüm toplumun üzerindeki gücünü temsil eder”. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 22 Marx ve vergileme Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
  • 23. • “ Vergiler devletin varoluşunun iktisadi anlamda ifade edilmesidir”. • Dolayısıyla da vergileme yetkisi ve vergilemenin kendisi sınıfsal içeriğe sahiptir. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 23 Marx ve vergileme Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
  • 24. • Devletin kamu maliyesi anlamdaki payı açısından OECD rakamlarına bakmak yeterli olacaktır. • Çünkü vergiler yıllık katma-değerin % 25-50’si arasında yer tutmaktadır. • Bu nedenle de ‘değer teorisi’ açısından vergilemenin öneminin ihmal edilmesi doğru değildir. • Ayrıca herkesin kazancına göre vergi ödemesi halinde herkesin eşit bir biçimde devlet üzerinde hakkı olacağı yani devletin herkes için var olduğu algısı da güçlendirilmektedir. • Yani vergi tahsilatı kalkanının ardına herkesi koyduğunuzda devletin çoğulcu bir demokrasi temelinde herkesi temsil ettiği ileri sürülür. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 24 Marx ve vergileme Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
  • 25. • Marxistlere göre, vergi ile finansman her zaman ekonomik sömürünün gerçekleştirilme biçimlerinden biri olduğundan, “vergi mücadelesinin kendisi sınıf mücadelesinin en eski ve en kalıcı biçimlerinden biridir” (Marx). • O’Connor’a göre, devletin, vergi sisteminin adaletsiz içeriğinin ve sınıfsal yapının sömürücü doğasının örtbas edilebilmesi için adaletli bir vergileme biçiminin yerleştirmesi gerekli olmuştur. • Yani ‘adil vergileme’ söyleminin bir yanıyla böyle bir artı değer sömürüsünü gizlemeye yaradığı ileri sürülebilir. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 25 Marx ve vergileme Vergileme – emek sömürüsü aracı olma ilişkisi
  • 26. • O’Connor’a göre, sosyal sınıflar ve politik güçler dengesindeki her önemli değişiklik, vergi yapısında değişiklik biçiminde kendini gösterir. • Avrupa’da kapitalizm gelişirken, burjuvazi, vergi sistemini seçkin aristokratları ,devlet aygıtını özel sermaye birikiminin gereklerine uyarlama konusunda zorlamak için kullandı. • ABD’de örneğin 1820’lerden itibaren iç savaşın sonuna kadar vergileme (tarifeler biçiminde) yükselen sanayi burjuvazisi ile çiftçiler arasındaki mücadelenin temel araçlarından birisi olmuştur. • Sonrasında vergi sistemi emperyalist genişlemenin kaçınılmazlığını yansıtmıştır. • Feodal dönemde uygulanan Poll Tax yabancılara ait madenler ve plantasyonları için gerekli olan ücretli emeğin kendisini sürekli üretmesinin bir aracı olmuştur. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 26 Marx ve vergileme Vergi Sömürüsü İdeolojileri
  • 27. • Egemen sınıf normalde ya vergi sömürüsünü gizler, ya ideolojik olarak haklı gösterir ya da rasyonalize eder. • Örneğin yeni vergiler adalet ve eşitlik sloganıyla hizmete sunulur ya da geliştirici teşvikler olarak sunulurlar. • Devlet vergi oranlarındaki araçları ya da vergi matrahındaki genişlemeyi ya bu biçimde açıklar ya da vergi kaçırma, vergilendirilmiş faaliyetlerden kaçınma, örgütlü politik muhalefet ya da vergi isyanlarının diğer biçimleriyle karşılaşır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 27 Marx ve vergileme Vergi Sömürüsü İdeolojileri
  • 28. • Bu feodal toplum için de geçerliydi. • Örneğin egemen sınıfın feodal bütçesinde aristokratların koyduğu vergiler her sınıfın farklı hak ve görevleri olduğu ideolojisine dayandırılarak adil gösteriliyorlardı. • 19. yy Amerika’sında işçi sınıfı çok azınlıkta olduğundan gelir vergisi anlamlı değildi, vergilendirilebilecek temel kaynak toprak, arazi ve emlak gibi servet unsurları ve tarifelerdi. • Tarifeler fiyatın içinde yer aldığında vergi gizlenebiliyordu. • Bugün de AGÜ’lerde özellikle dolaylı vergiler böyle bir sömürüyü gizlemenin en iyi araçlarıdır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 28 Marx ve vergileme Vergi Sömürüsü İdeolojileri
  • 29. • Vergi sömürüsü üç genel konsept üzerinden haklı gösterilir: Teşvik (incentive), ödeme gücü (ability to pay) ve herkesin eşit işleme tabi tutulması (equal treatment of for equals). • Kısaca açıklarsak teşvik rasyonalitesi ile karın ağır vergilendirilmesi durumunda sermaye birikimi ve üretim ve istihdam artışının yavaşlayacağı ve zengin bireylerin ve yatırımcıların ve onların finansal kuruluşlarının yatırım girdilerinin zarara uğratılması halinde yatırılabilir fonların kuruyacağı İleri sürülür. • Yani resmi vergi ideolojisi bize, vergilerin, arz ve para sermaye yatırımlarına ilişkin teşvikleri azaltmaması gerektiğini anlatır. • Bu önermeler kuşkusuz kapitalist üretim tarzı içinde doğrudur. Yani sistemin onlar için hareket eden aktörleri yeterli karlı iş yapmazlarsa (vergileme nedeniyle) üretimi sabote edebilirler. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 29 Marx ve vergileme Vergi Sömürüsü İdeolojileri
  • 30. • Ödeme gücü doktrini toplumda işçi ya da kapitalist herkesin kişisel geliriyle orantılı olarak vergi ödemesini öngörür. • Kuşkusuz bu doktrin “teşvik” doktrini ile çakıştığında uygulanmaz. • Örneğin sermaye sahiplerine sayısız muafiyet ve istisna sunulur. • Ayrıca ödeme gücünün kriteri olarak servetin değil, gelirin alınması işçi aleyhine, kapitalist lehine bir durum oluşturur. • Dünyanın hiçbir kapitalist ülkesinde bireyin vergi ödeme gücünü artırsa da, realize olamamış sermaye kazançları, vergilenmez. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 30 Marx ve vergileme Vergi Sömürüsü İdeolojileri
  • 31. • Vergilemede adalet konusunda iki farklı kuram söz konusu: • 1. Faydalanma Kuramı (Benefit Principle) • 2. Ödeme Gücü Kuramı (Ability to Pay Principle) VERGİLEME KURAMLARI Doç.Dr.Mustafa Durmuş 31
  • 32. • Tarihsel olarak ödeme gücü teorisinden önce ortaya atılmıştır. • Vergilemenin, tek tek vatandaşların kamu hizmetlerinden elde ettiği faydaya göre yapılması gerektiğini savunur. • İç ve dış güvenlik hizmetlerinin temel devlet işlevi olarak kabul edildiği çağlarda vergilemenin bu koruma hizmeti nispetinde yapılması gerektiği ileri sürülmüştür. • Başlangıçta devlet bir sigorta şirketine benzetilmiş ve vergiler de güvenlik ve barışın sağlanması karşılığında ödenen sigorta primleri gibi algılanmıştır. Faydalanma Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 32
  • 33. • Temel varsayımı herkesin kamusal faaliyetlerden sağladığı fayda nispetinde bu faaliyetlerin finansmanına katılması, vergi vermesi gerektiğidir. • Yani ödenen vergi yararlanılan kamusal hizmetlerin bir karşılığıdır. • Bu kuramın kökü neo-klasik ‘gönüllü değişim’ ya da piyasa-fiyat teorisidir. • Buna göre mükellefler kamu ve özel mallardan yapacakları tüketimi, tüketimden sağladıkları marjinal faydanın marjinal maliyete eşitlendiği noktaya göre ayarlayacaklardır. • Yani vergi mükellefleri kamusal hizmetlerin tüketiminden elde ettikleri faydaya göre vergi ödeyeceklerdir. Faydalanma Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 33
  • 34. • Kuram vergilemede adaleti, “hizmetin bedelini onu kullanana ödetmek” olarak tanımlar. • Bu nedenle de genel bir vergilemeden ziyade hizmetlerin fiyatlandırılmasını savunur (harçlar vb). Faydalanma Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 34
  • 35. • Kuram özünde kamuyu özel girişime benzetir. • Kamunun sunduğu hizmetler karşılığında, sanki bu mallar piyasada alınıp satılabilen mallarmış gibi düşünülerek, bir fiyat/bedel uygulatılması gerektiğini savunulur. • Kurama göre, harcamalar gibi vergiler de bölüşümsel etkiler açısından tarafsız olmalı, gelir bölüşümünü değiştirmemelidir. Faydalanma Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 35
  • 36. • Böylece eğer kamunun sunduğu hizmetler zenginlere daha fazla fayda sağlıyorsa vergileme progresif, yani artan oranlı olabilir. • Ancak bu farklı konumdakileri farklı vergilendirmek için değil, daha fazla faydalananı daha fazla vergilendirmek için yapılmalıdır. • Keza, zenginlerin kamu hizmetlerinden sağladığı fayda yoksullara göre daha az ise, vergileme regresif olmalıdır. Faydalanma Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 36
  • 37. • Kurama eleştiriler: • (i) Kamu hizmetleri özel mallar ya da hizmetlerden farklıdır. Milli savunma, adalet gibi kamusal hizmetlerde ortaya çıkan bedavacılık ve eğitim, sağlık gibi hizmetlerdeki olumlu dışsallıklar/sosyal fayda gibi durumlar finansmanda fayda/ödeme ilişkisini ortadan kaldırır. Kuram bedavacıların stratejik davranışlarını görmezden gelir. Faydalanma Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 37
  • 38. • (ii) Kamusal mal ve hizmetlerden kimlerin fayda sağladığının belirlenebildiği durumlarda ‘faydalanma ilkesi’ni (earmarking) uygulamak mümkün olsa da, bunları net olarak belirlemek çok zordur. • (iii Fayda gibi ölçülmesi mümkün olmayan bir kavramı esas alır. • Gönüllü ödemeyi temel aldığından, vergilerin zora dayalı olarak alındığı gerçeğini inkâr eder. Faydalanma Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 38
  • 39. • (iv) Gelirin yeniden bölüşümü vergilemenin temel işlevlerindendir. Bu anlamda kuram sosyal adalete terstir: • İnsanların kamusal hizmetlerden faydalanabilmesini vergi ödemelerine bağlamak adil değildir. • Zira, ödeme gücü en az olanlar kamusal mal ve hizmetlere en çok ihtiyaç duyanlardır. Faydalanma Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 39
  • 40. • Kurama göre ödenecek vergi elde edilecek faydayla ilişkilendirilmemeli, • Vergi, mükelleflerin kamusal hizmetlerden ne kadar yararlandıklarına göre değil de, onların ne kadar vergi ödeyebileceklerine göre, yani ödeme güçlerine göre alınmalıdır. Ödeme Gücü Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 40
  • 41. • Böylece hükümet bir vergi geliri hedefi belirler ve vatandaşlar ödeme güçlerine göre buna katkıda bulunurlar. • Bu doğrultuda uygulamada bir vergi havuzu oluşturulur ve mükelleflerden ödeme gücü eşit olanlar eşit/aynı, eşit olmayanlar farklı şekillerde bu vergi havuzuna katkıda bulunurlar. • Hiç ödeme gücü olmayanlar katkıda bulunmazlar, ama bu havuzun finanse ettiği hizmetlerden yararlanırlar. Ödeme Gücü Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 41
  • 42. • Ödeme gücünün nasıl tanımlanacağı hususu çok önemlidir. • Genelde gelir ve servetin ödeme gücünü oluşturduğu kabul edilir. Ödeme Gücü Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 42
  • 43. • Bu kuram vergi hesaplamasında bireysel durumlara önem verir. • Örnek: Aynı gelire sahip evli, çocuklu ve borç ödeyen bir bireyin, bekâr bir bireye; servetini fabrika yatırımı olarak tutan bir bireyin bir rantiyeye göre ödeme gücü daha azdır. • Ödeme gücü ilkesinin uygulanabilmesi için gelir vergisi gibi şahsileştirilebilir/subjektif vergilere ihtiyaç vardır. Ödeme Gücü Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 43
  • 44. • Ödeme gücü ile ilgili diğer önemli bir husus bu gücün ne zaman başlayacağıdır. • Bir kişinin geliri asgari geçim düzeyinin üzerine çıkmadığı sürece kişi vergi ödeme gücüne sahip değildir. • Bunu asgari geçim indirimi uygulaması sağlamalıdır. Ödeme Gücü Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 44
  • 45. • Mill, Sidgwick, Edgeworth, Pigou ve Dalton : • Vergilemenin özünde bir fedakârlık vardır. • Vergilemede adalet ancak yapılan bu fedakârlıkların eşitlenmesiyle mümkün olabilir. • Bu tezin temel varsayımları: • (-) Fayda/tatmin gelirin bir fonksiyonudur. Gelir ana belirleyicilerden birisidir. • (-) Gelirin marjinal faydası gelir arttıkça azalır. • (-) Tüm mükelleflerin gelir/fayda fonksiyonları aynıdır. Ödeme Gücü Kuramı : Fedakarlıkta eşitlik Doç.Dr.Mustafa Durmuş 45
  • 46. • Fedakarlıkta eşitlik nasıl sağlanır? • Mill : • Tüm toplumun katlanacağı bu fedakarlık olabildiğince az olmalı. • Zengin ya da fakir herkes gelirinden aynı oranda vergi vermeli (tek/sabit bir oran). • Marx : Komünist Manifesto aracılığıyla artan oranlı vergilemeyi ilk savunandır. • Pigou ve Dalton : • Gelir arttıkça vergi oranı da artmalı (artan oranlı vergileme). Fedakarlıkta eşitlik Doç.Dr.Mustafa Durmuş 46
  • 47. • Gelirin Azalan Marjinal Fayda Kanunu’na dayandırılır: • Bireylerin gelirleri arttıkça bu gelirlerden sağladıkları marjinal fayda azalır. • Ya da, gelirler düştükçe gelirin marjinal faydası artar. • 1 TL yoksul için daha değerlidir. • Verginin neden olduğu fedakârlığın eşitlenebilmesi için zenginin daha yüksek oranda vergilendirilmesi gerekir. • Zenginin sadece daha fazla vergi vermesi adaleti sağlamaz. • Zenginler aynı zamanda daha yüksek oranda vergilendirilmelidirler. Pigou : Artan Oranlı Vergileme Doç.Dr.Mustafa Durmuş 47
  • 48. • 1. Eşit Mutlak Fedakarlık: • Vergileme sonrasında her bireyin toplam faydasındaki kayıp aynı olmalıdır (eşit mutlak fayda kaybı). • 2. Eşit Oransal Fedakarlık: • Vergileme sonrasında her bir birey için ortaya çıkan fayda kaybının toplam faydaya oranı aynı olmalıdır. • 3. Eşit Marjinal Fedakarlık: • Vergileme sonrasında her bireyin geriye kalan gelirinin marjinal faydası aynı olmalıdır (artan oranlı tarife). Musgrave: 3 Tür Eşit Fedakarlık Doç.Dr.Mustafa Durmuş 48
  • 49. • Üç Teknik: Artan oranlılık, En az geçim indirimi ve Ayırma kuramı. • Bu teknikler ödeme gücünün belirlenmesinde vergilerin şahsileştirilmesi için gerekli tekniklerdir. • Vergilemede adalet açısından vazgeçilemez olarak genel kabul görürler. • Vergiyi şahsileştirerek mükelleflerin gerçek ödeme gücünü yakalayabilmek ve buna göre bir vergileme yapabilmek için bu teknikler yardımcı olurlar. • Yapısal özelliklerinden dolayı bu teknikleri her vergiye uygulamak zordur. • Çünkü, her vergiyi teknik olarak şahsileştirmek mümkün değildir. • Gelir vergisi şahsileştirmeye en uygun vergidir. Ödeme Gücü İçin Vergi Teknikleri Doç.Dr.Mustafa Durmuş 49
  • 50. • AKP hükümetleri giderek ödeme gücüne göre vergi almaktan vazgeçiyor: • Artan oranlılık : En zenginlere uygulanan gelir vergisi üst dilimini % 45’den % 35’e düşürdü. • Kurumlar vergisi oranını % 33’den % 20’ye düşürdü. • Emek lehine «ayırma kuramı»na göre vergilendirmeye son verdi. • «Nereden buldun ?» yasasını rafa kaldırarak vergi adaletsizliğinin daha da artmasına neden oldu. • Asgari geçim indirimi fiilen işverene yarıyor. Ödeme Gücü İçin Vergi Teknikleri Doç.Dr.Mustafa Durmuş 50 Ödeme Gücü İçin Vergi Teknikleri
  • 51. • Kuramın Eleştirisi: • (-) Gelir, faydanın tek belirleyicisi değildir. Örneğin çok zengin insanlar da mutsuz olabilir. • (-) Gelirin marjinal faydasının bilinebildiği ve gelir arttıkça bu faydanın azaldığı savı gerçekçi değil. Azalan Verimler Kanunu neden gelir için de geçerli olsun? Ödeme Gücü Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 51
  • 52. • (-) Gelirlerindeki farklılıklara bağlı olarak bireylerin nispi faydalarının ölçülebileceği ve bireyler arası bir fayda kıyaslaması yapılabileceği kabul edilmektedir. Böyle bir kıyaslama için faydanın kardinal olarak ölçülebilmesi gerekir. Faydayı kardinal olarak ölçmek imkansızdır. • (-) Bu kuramın en zayıf yanı, kamu harcamaları boyutunu ihmal etmesidir. Oysa kamu harcamalarının sağladığı faydalar da analize dâhil edildiğinde net fedakârlıklar değişebilir (net mali yansıma). Ödeme Gücü Kuramı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 52
  • 53. • Radikal eleştiri: • Hem faydalanma hem de ödeme gücü kuramları sorunludur. • Faydalanma kuramı piyasa türü bir mekanizmayı benimsemekte ve kamusal ( sosyal ) mal olgusunu reddetmekte, • Ödeme gücü ilkesi ise geçerliliği oldukça tartışmalı ‘fayda fonksiyonu’ sorunları yaşamaktadır. • Ayrıca her ikisi de özünde vergilerin emek gücü tarafından üretim sürecinde yaratılan artı değerden alındığı gerçeğini gizlemektedir. Vergileme Kuramları Doç.Dr.Mustafa Durmuş 53
  • 54. • Her iki kavram da asıl olarak ‘ödeme gücü’ ilkesiyle ilişkilendirilir. • Yatay adalette eşit durumdaki (eşit ödeme gücüne sahip) ya da eşit refah düzeyindekiler eşit vergileme işlemine tabi tutulmalı ve aynı miktarda vergi ödemelidirler. • Dikey adalet ilkesine göre ise eşit olmayan durumlardaki bireyler farklı vergileme işlemine tabi tutulmalı ve farklı oran ve miktarlarda vergi ödemelidirler. Yatay- Dikey Adalet Doç.Dr.Mustafa Durmuş 54
  • 55. • Dikey adalet bu bağlamda ‘artan oranlı vergileme’ ile doğrudan ilişkilendirilir. • Dikey adalet nosyonu, vergi yükünün sadece adil bir şekilde dağılımını içermekle yetinmez. • Aynı zamanda gelir ve servet dağılımındaki farklılıkları azaltmak suretiyle eşitlikçi bir toplum oluşturmaya da hizmet edebilir. Yatay- Dikey Adalet Doç.Dr.Mustafa Durmuş 55
  • 56. • 1. Yatay adalet kavramı yeterince işlevsel değil. • Örnek: • Yatay ve dikey adaletin uygulanabilmesinde en uygun olan gelir vergisi tüm bireylerin aynı zevk ve tercihlere, tek tip bir ödeme gücü ya da gelire sahip bulunmaları halinde yatay adaletin tüm gerekleri yerine gelebilir. • Tercihlerin farklılığı, ödeme gücünün farklı olabileceği kabul edildiğinde, sadece bireyin gelir kapasitesine dayalı bir vergi (fiili gelirinden ziyade) eşit pozisyonda olanlar için eşit bir vergilemeyi efektif olarak sağlayabilir. Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri Doç.Dr.Mustafa Durmuş 56
  • 57. • 2. Yatay adalet kavramı sadece 1 yıl gibi kısa bir zaman dilimini esas alıyorsa, • Buna karşılık diğer tüm vergiler ve kamusal hizmetlerden sağlanan faydalar dikkate alınmıyorsa eksik bir kavram olarak değerlendirilebilir. • 3. Hangi farklılıkların önemli olduğunu belirleyemediğimiz ve bu farklılıkların neden farklı bir vergilendirmeyi gerektirdiğini ortaya koyamadığımız zaman yatay adalet kavramı işlevsel olmaz. Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri Doç.Dr.Mustafa Durmuş 57
  • 58. • Dikey Adalet: • Farklı ödeme güçlerine sahip olanların farklı vergilendirilmesi ve zenginlerin daha çok vergi ödemeleri teorik olarak anlaşılır olsa da şu sorulara yanıt vermek çok kolay değil: • (i) İlke olarak kimler daha yüksek oranda vergi ödemelidirler? • (ii) Bu ilkeye uygun bir vergi mevzuatı nasıl hazırlanacaktır? • (iii) Birilerinin diğerlerine göre daha fazla vergi vereceği kabul edildiğinde bu fazla ne kadar olacaktır, bunun ölçüsü nedir? Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri Doç.Dr.Mustafa Durmuş 58
  • 59. • Vergilemede adaletin sadece yatay veya dikey adalet açısından tartışılması sınırlı bir fayda sağlar. • Yani eşit durumdakilerin eşit, farklı durumdakilerin farklı vergilendirilmesi gerektiğini söylemek vergi politikası tartışmalarına çok az şey katar. • Eşitleri ya da eşit olmayanları kıyaslamadan önce etik bir çatı oluşturmak gerekir. • Böyle bir etik çatı olmaksızın farklı vergi sistemlerinin ya da önerilerinin göreli adaletini değerlendirmek mümkün değil. Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri Doç.Dr.Mustafa Durmuş 59
  • 60. • Yatay - dikey adalet tartışmalarından ziyade vergilemenin gelir dağılımı ve refah üzerindeki etkileri üzerinde durulmalı. • İki yaklaşımın politika sonuçları oldukça farklı olabilecektir. • İlk yaklaşım belli bir vergi rejimi ya da reform önerisinin bölüşümsel sonuçlarına odaklanır ve uygulamada söz konusu verginin yükünü yasal olarak taşıyanlar için yatay ve dikey adalet geliştirilebilir. • Ancak diğerleri üzerinde öyle etkiler yapabilir ki sistem bir bütün olarak daha adaletsiz bir hale gelebilir. Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri Doç.Dr.Mustafa Durmuş 60
  • 61. • Sosyal ve ekonomik eşitsizlik perspektifinden bakıldığında sonuçta önemli olan bütçe sisteminin gelir ve servet üzerindeki bütüncül etkisidir. • Yani bütçe sistemi içinde sadece vergisel değişikliklerin adaletle ilgili etkilerini değil, aynı zamanda kamu harcamalarının da etkilerini dikkate almak gerekir. Yatay- Dikey Adalet: Eleştiri Doç.Dr.Mustafa Durmuş 61
  • 62. • Ödeme gücüne ilkesinin zımnen ileri sürdüğü şey kamu harcamalarının tüm vergi mükelleflerine aşağı yukarı eşit fayda sağladığıdır. • Bu sav doğru değildir. • Kamu harcamaları, sosyal sermayeyi (sosyal tüketim ve sosyal yatırım) ve üretimin sosyal harcamalarını (refah ve refah harcamaları) genişletme ihtiyacıyla belirlenir. • Mantıksızlığından değil ama dayandığı önermenin yanlışlığından dolayı bu sav ideolojiktir. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 62 Marx ve vergileme Vergi Sömürüsü İdeolojileri
  • 63. • Keza vergi sömürüsü “eşit durumda olanlara eşit muamele” önerisi altında gizlenir. • İlke olarak karşı çıkılamaz olsa da, uygulamadan bu doktrin işçi sınıfına karşı önyargılıdır. • Zira kapitalist toplum eşitsizlerin bir arada yaşadığı toplumdur. • Mülk sahipleri ve mülksüzler, tekelci kapitalistler ve rekabetçi kapitalistler, örgütlü işçiler ve örgütsüz işçiler, baskıcı sosyal gruplar ve baskılananlar, zengin ve yoksul gibi çok sayıda eşitsizlik mevcuttur. • Bu nedenle de “eşitlere eşit muamele yapan” bir vergi sistemi sadece mevcut eşitsizlikleri daha da güçlendirir. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 63 Marx ve vergileme Vergi Sömürüsü İdeolojileri
  • 64. • 1960 ve 1970’lerde ABD’de federal hükümet vergilemesi ekonomik istikrar ve büyüme amaçlıydı (yatırımları teşvik ve sermaye birikimi). • Tıpkı kamu harcamaları politikalarının sabit ve değişken sermayenin maliyetlerini sosyalleştirmek amacında olduğu gibi, vergi politikası büyük ölçüde özel karları ve özel iktisadi faaliyetleri artırmak böylece de özel sektörün tasarruf ve yatırımını desteklemek amacıyla tasarlandı. • Bu nedenle de kuramsal olarak kapitalist sınıfın gelir ve servetinin vergilendirilmesi pratik değildir. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 64 Marx ve vergileme Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
  • 65. • Yüzeysel olarak bakıldığında tekelci sermaye sınıfının çeşitli biçimlerde vergilendirildiği düşünülebilir. • ABD ve pek çok gelişmiş ülkede örneğin, kurumlar vergisi, veraset ve intikal vergisi, ticari mülklerin vergilendirilmesi (emlak vergisi), sigorta primleri (payroll tax) ve gelir vergisi uygulaması söz konusudur. • Gerçekte ise kurumlar vergisinin önemli bir kısmı, kurum sahiplerince değil, yansıma mekanizması ile işçiler ve küçük işletmeler gibi tüketicilere ödenir. • Veraset ve intikal vergisi önemlidir ve kaçınması kolaydır. • Ticari emlak vergisi kiracılara ya da tüketicilere (işçilere) yansıtılır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 65 Marx ve vergileme Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
  • 66. • Sigorta primleri işçilere yansıtılırken, gelir vergisi mevzuatı sermayeye yüksek marjinal gelir vergisi oranlarından kurtulabilme imkânı verir. • Sadece çok ciddi ulusal kriz dönemlerinde sermayenin gelirinin vergilendirilmesine yönelik ciddi girişimler olur. • I. Dünya Savaşı boyunca yatırılmış sermayenin % 8’ini aşan tüm gelirler ve 1936–1939 döneminde dağıtılmamış karlar; 2.Dünya Savaşı boyunca aşırı karın % 95’i; Kore Savaşı boyunca geçici bir % 30’luk aşırı kar vergisi uygulaması. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 66 Marx ve vergileme Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
  • 67. • Tarihsel olarak kurumlar vergisi ile gelir vergisinin gelişimleri arasında yakın bir ilişki vardır. • 1913 yılındaki ilk gelir vergisi işçilerin büyük çoğunluğunu dışarıda tutuyor ve sadece varlıklı bireylerin gelirine uygulanıyordu. • Gelir vergisinden kurtulabilmek için kapitalist sınıf ikame olarak kurumlar vergisini gündeme getirdi. • Zira tekelci sermaye fiyatları kontrol edebildiğinden kurumlar vergisini tüketicilere yansıtabiliyordu. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 67 Marx ve vergileme Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
  • 68. • Emlak vergileri ise gerçekte çalışan sınıflar ve küçük işletmeci sınıfların üzerindedir. • Emlak sahipleri emlak vergisini kolayca kiracıların üzerine yansıtabiliyor (kiracıların büyük bir kısmı işçiler). • Tekelci sermaye ne genel iş (business) vergisi ne de realize olmamış sermaye kazançları üzerinden vergi ödemiyor. • Kurum sahipleri ve üst yöneticiler gelirlerini büyük ölçüde vergiden muaf belediye bonosu faizleri şeklinde alıyorlar. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 68 Marx ve vergileme Kapitalist sınıf gerçekte vergilendiriliyor mu?
  • 69. • Tekelci sermayeye sunulan bu vergi sığınakları ve imkanlar (loopholes) nedeniyle tüm vergi sistemi gerçekte işçi sınıfının ve küçük işletmelerin, özellikle de ücretleri göreli olarak yüksek olan tekelci sanayilerde çalışan işçilerin üzerine yıkıldı. • Emlak vergisi ve kurumlar vergisinin yansıtılmasına ilave olarak, sosyal güvenlik vergileri, gelir vergisi ve satış vergileri gibi vergilerin yükü de çalışan sınıfların omuzlarında. • Sosyal güvenlik vergisi tek oranlı olarak alındığından vergi asıl olarak düşük ücretli işçilerin sırtına biniyor. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 69 Marx ve vergileme İşçi sınıfının vergilendirilmesi
  • 70. • Bu vergiler özellikle de işgücü piyasasında yeterince uzun kalamayıp bu nedenle de işsizlik ödemeleri gibi ödemelerden yararlanamayan işçiler için regresiftir. • İşçi ve işverenler sigorta primlerini eşit ve birlikte ödeseler de ekonomistlerin çoğunluğu bunların, işçi ücretlerini düşürmek biçiminde geriye işçilere yansıtıldığı konusunda hemfikirler. • Satış vergileri gibi vergiler düşük gelirli işçiler için hem regresif karakterli hem de ağır bir yük demektir. • Bu vergiler 1930’larda emlak sahiplerinin üzerindeki yükü hafifletmek amacıyla getirilmişti. • Sonrasında bu vergiler, vergi gelirlerinin üçte ikisini oluşturmaya başladı. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 70 Marx ve vergileme İşçi sınıfının vergilendirilmesi
  • 71. • Yeni sınıflar ve sınıf oluşumları arttıkça vergi sömürüsü biçimleri de değişti. • 19.yy’da dolaylı vergi tarifeleri temel kamu geliriydi. • Bugün bireysel gelir vergisi vergi gelirlerinin kabaca üçte birini oluşturuyor. • ABD’de ilk gelir vergisi mevzuatı, işçilerin, küçük işletmelerin ve işçi sınıfının 10 yıllık bir çabası sonucunda (büyük sermayeyi hedef alan) kabul edilmişti. • Bu sadece % 2 oranında idi ve bir avuç zengince ödeniyordu. • Sonrasında vergi Anayasaya aykırı bulundu. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 71 Marx ve vergileme İşçi sınıfının vergilendirilmesi
  • 72. • 19.yy’ın özellikle ilk yarısında çiftçiler, tüccar sınıfı ve ziraatçılar ulusal gelirin önemli bir kısmını alıyorlardı ve vergi ödemek istemiyorlardı. • Sadece kitlesel ve mülksüz işçi sınıfının ortaya çıkıp büyümesiyle gelir vergisi uygulanabilir bir hale geldi. • Bu arada zengin aileler kendilerine sunulan muafiyet ve istisnalarla yüksek oranlarda vergi ödemekten kurtulabiliyorlardı. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 72 Marx ve vergileme İşçi sınıfının vergilendirilmesi
  • 73. • Modern proletarya ile birlikte gelir vergileri uygulaması tekelci sermayenin ihtiyaçlarına da çok uygun bir araç haline geldi. • Bir kere gelir vergisi karlara yansıtılamazdı. • İçerik olarak düz oranlı veya regresif olsa da biçim olarak bu vergi progresifti, böylece vergi adaleti miti de korunmuş oluyordu. • Normalde anormallik ya da sapma olarak ele alınan bu loophole uygulamaları gerçekte gelir vergisi yapısının normal ve gerekli bir parçasını oluşturuyordu. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 73 Marx ve vergileme İşçi sınıfının vergilendirilmesi
  • 74. • Bu vergi işçi sınıfı üzerinde aşırı bir boyutta uygulandı. Örneğin 1913’den sonra gelir vergisinden muaf tutulan miktar 4000 $’dan (1970’de 600$’a kadar düşüldü). • 1943’e kadar bu işçilerin gelirleri kurumlar vergisi oranından daha düşük bir biçimde % 10 tek orandan vergilendirildi. • Çünkü işçilerin sermayenin tersine çok sayıda kişisel indirimden yararlanamıyorlardı. • Ayrıca genel satın alma gücü anlamında gerçek muafiyetler çok büyük oranda azaldı. • Keza stopaj ya da kaynaktan kesme usulüyle işçiler çok zekice, hilekârca tam bir vergi sömürüsüne maruz bırakıldılar. • Öyle ki stopaja geçilen yıl olan 1940 öncesinde düşük gelirli aileler arasında vergi kaçırma çok yaygındı, bu ortadan kalktı. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 74 Marx ve vergileme İşçi sınıfının vergilendirilmesi
  • 75. • Vergi sistemi iki temel işlev görür: • İlk olarak tekelci sermayenin gelirini ve servetini artırmasına izin verir ve böylece onun egemen sınıf olarak gücünü koruyup yenilemesinde önemli bir rol oynar. • Kamu harcamaları bir kısım kardan alınan vergilerle finanse edilse de bu kamu harcamaları karları artırırken, vergiler biçimindeki maliyetleri reel ücretlere yıkılır, zira kurumlar vergisi daha yüksek fiyatlar aracılığıyla tüketicilere yansıtılır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 75 Marx ve vergileme Vergi sisteminin iki işlevi
  • 76. • İkinci olarak, sosyal sermaye ve sosyal giderlerin maliyetlerini karşılayabilmek için sistem sermayeyi küçük işletmelerden ve işçi sınıfından el koyma ile sağlar. • Böylece onların nakit tasarruf biriktirmesini kısıtlayarak işçilerin işçi olarak kalmasını ve uzun dönemde de işçi sınıfını sermaye sınıfı ve son tahlilde devlete giderek daha fazla bağımlı kalmaya zorlar. • Bu vergi sisteminin ilginç bir çelişkisidir: bir yandan vergi yükü en ağır bir biçimde işçi sınıfının üzerinde kalır; diğer yandan işçi sınıfı çalışan sınıf statüsünden dolayı giderek daha fazla harcamaya (sosyal tüketim ve sosyal gider) ihtiyaç duyar. • Vergi sömürüsünün düzeyi arttıkça, kamu harcamalarının da düzeyinin artması ve böylece de daha fazla vergi sömürüsüne ihtiyaç duyulduğu doğru olabilir. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 76 Marx ve vergileme Vergi sisteminin iki işlevi
  • 77. • Maliye teorisinin sosyal demokrat/Keynesyen kanadında yer alan Musgrave’e göre, toplumsal faaliyetleri finansal olarak destekleme ihtiyacı devlet benzeri yapıları ortaya çıkarmıştır. • Ortaçağ’dan I. Dünya Savaşı’na kadarki dönem, devletin gücünün ve servetinin azalıp yoksullaşması ve borçlanması dönemidir. • Ortaçağ’da tipik olarak devlet Lord’un hem tüm mülkün sahibi hem de egemen olarak elindeydi. Sonrasında piyasaların ve ticaretin gelişimi, toprak dışında yeni potansiyel kamu geliri kaynakları ortaya çıkardı. • Vergileme de böylece devletin mülkünden (toprak MD) sağlanan gelirin yerine geçti. • Devletin mülkten özgürleştirilmesi ve feodal egemenlerin iflası söz konusu iken mülkiyet ile devletin birbirinden ayrılması devletin özel sektöre yönelmesine neden oldu. • Mülk sahibi sınıflar buna direndiler ve burjuvazi hazineyi denetleme mücadelesine girişirken, vergileme modern demokrasinin ana konusu haline geldi. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 77 Musgrave Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
  • 78. • Bu yeni mali devletin çatlağı oluştu. Üzerinden vergi gelirlerini sağladığı özel sektörü korumalıydı, dolayısıyla tasarruf ve yatırımlara müdahale etmemeliydi. • Diğer yandan savaşı finanse etmek, giderek artan sosyal programları fonlamak için gelire olan ihtiyaç artıyordu. • Bu ihtiyacı karşılamak için borçlanmalıydı, bu da onu kreditörlerin sömürüsüne açık hale getiriyordu. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 78 Musgrave Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
  • 79. • Musgrave’ye göre, Marxist model altında vergilendirme kapasitesinin iki kısıtı mevcuttur: • (i) Ücretlerin vergilendirilmesi kısıtlıdır ya da imkânsızdır. • Zira ücretler geçimlik düzeydedir. • (ii) Sermayenin vergilendirilmesiyle ilgili kısıtlar söz konusudur. • Goldsheid’in yaklaşımının her versiyonunda devlet sermayeyi vergilendirme konusunda isteksizdir. • Zira böyle vergiler özel yatırımlara müdahaledir ve devletin kendi gelir temelini yok etmesi demektir. • O’Connor versiyonunda tekelci sermaye sosyal yatırımlardan yarar sağlar. Ama bunun karşılığında devlete vergi ödemeyi reddeder. • Tekelci sektör hem sermayeyi hem de iş gücünü bünyesinde barındırdığından ulusal gelirin önemli kısmı vergilemeden uzak tutulur. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 79 Musgrave Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
  • 80. • Yazara göre, bu iki görüş de gerçekçi değildir. • Öncelikle orta gelirli grubu (tekelci sermaye için çalışanlar dahil) içinde yer alan ücretlerin büyük bir kısmı geçimlik düzeyde değil, dolayısıyla da vergi yükünün orantısız bir biçimde önemli bir kısmını da taşıyor. • Keza gücüne rağmen sermaye bütünüyle vergi ödemekten kaçamamakta ya da kaçınamamaktadır Doç. Dr.Mustafa Durmuş 80 Musgrave Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
  • 81. • O halde vergi kapasitesinin sınırlarını belirleyen nedir? • Musgrave’ye göre ekonomistler bunun yanıtını vergilerin iş gücü arzı, tasarruf ve yatırım yapma arzusu üzerindeki etkileriyle ve “aşırı yük/ek yük” kavramıyla açıklarlar. • Vergileme özellikle de yüksek marjinal vergi oranları vergi teşvikli seçeneklere kayılmasını teşvik eder. • Böyle bir aşırı yük özellikle tasarruf ve yatırım kararının ve istihdamın büyük ölçüde özel sektör tarafından belirlendiği kapitalist sistemde ortaya çıkabilir. • Bu etkinin yatırım, tasarruf ve belli ölçüde istihdamın kararının devletçe verildiği sosyalist bir üretim tarzında ortaya çıkmayacaktır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 81 Musgrave Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
  • 82. • Ana akım: İktisadi Etkinlik İlkesi: • Vergileme ilkelerinden en tartışmalı olanlarından birisidir. • Gerçek dünyada Pareto optimal etkinlik koşullarının yerine getirilmesi imkansız olsa da iktisadi etkinlik kavramı vergilemede önemli bir konu. • İktisadi etkinliği en az bozan vergilere, hatta iktisadi etkinliği sağlayan vergilere yer verilmesi gerektiği ileri sürülür. ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK: VERGİ ETKİNLİĞİ Doç.Dr.Mustafa Durmuş 82
  • 83. • Piyasa başarısızlıklarının olmadığı bir ekonomide kaynak dağılımı etkindir, optimaldir. • Pareto etkin bir durumda kaynaklar hem tüketicilerin, hem de üreticilerin tercihlerine tam uygun bir şekilde dağılmıştır. • Birilerinin durumunu kötüleştirmeden birilerinin durumunu iyileştirici yeni bir kaynak tahsisi yapmak mümkün değildir. Doç.Dr.Mustafa Durmuş 83 ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK: VERGİ ETKİNLİĞİ
  • 84. • Vergileme tüketici ile üretici tercihlerinin değişmesine neden olarak piyasaya yanlış sinyaller verir, bu da kaynakların yanlış tahsisine yol açar. • Vergiler bunu nispi fiyat yapısını değiştirerek neden olduğu ikame etkisiyle yaparlar. • İktisadi etkinliği bozan vergiler bir maliyet ortaya çıkartır. • Bu maliyeti en azda tutacak vergi politikaları izlemek gerekir. Doç.Dr.Mustafa Durmuş 84 ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK: VERGİ ETKİNLİĞİ
  • 85. • “Vergileme Maliyeti”: • Bu kavram idari maliyetleri, uyum maliyetleri ve etkinlik maliyetini anlatır. • 1. İdari maliyetler verginin tahsilatı sırasında vergi idaresinin karşılaştığı maliyetlerdir. • GÜ’lerde vergi tahsilatlarının %1’i civarında, AGÜ’ lerde ise daha yüksek. • Vergi türüne göre de değişirler. Doç.Dr.Mustafa Durmuş 85 ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK: VERGİ ETKİNLİĞİ
  • 86. • 2. Uyum maliyeti: • Mükellefiyet sırasında doğar. Ölçülmesi daha zor. • Sadece muhasebeciye, müşavire ödenen paraları değil, psikolojik maliyetler, harcanan zaman dahil olmak üzere mükellefler tarafından katlanılan maliyetlerdir. • Sanford: “Vergilemenin gizli maliyetleri”. • İngiltere: Toplam vergi gelirlerinin % 4’ü , • ABD: Gelir vergisine uyum maliyetleri toplam gelirlerin % 5-7’si arasında, • Uyum maliyetleri regresif karakterlidir. • Das Gupta ve Chattopayca (2002): Hindistan’daki uyum maliyetleri GÜ’ lerdekinin en az 10 katı. Doç.Dr.Mustafa Durmuş 86 ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK: VERGİ ETKİNLİĞİ
  • 87. • 3. Etkinlik maliyeti / Ek kayıp ya da Saptırma maliyeti: • Bu maliyet vergilemenin nispi fiyat yapısını değiştirmek suretiyle tüketici ve üreticilerin tercihlerinde, kararlarında meydana getirdiği değişikliklerin, sapmaların neden olduğu bir maliyettir. • Vergilemenin refah kaybına ilave olarak ortaya çıkan bir toplumsal refah kaybıdır. • Rasyonel davranış sapması sonucunda kullanılan kaynakların etkinliği azalmakta ve milli hasıla ve sosyal refah gerilemektedir. • Hükümetler vergilemenin diğer maliyetlerine ek olarak bu tür ek kayıpları da dikkate almalıdırlar. Doç.Dr.Mustafa Durmuş 87 ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK: VERGİ ETKİNLİĞİ
  • 88. • Tüm vergiler ek kayba neden olabilir. • Ek kayba yol açmayan tek örnek Baş Vergisi’di. • Ancak bu vergi de etkinli,k kaybına neden olabilir. • Çin’de aile büyüklüğünü etkileyen bir vergi. • ,Satış vergileri gibi tüketim üzerinden alınan bazı vergiler vergisiz mallara nazaran vergili olanların tüketimlerini caydırabilir, • Alkol, sigara, petrol üzerinden alınan ÖTV tüketim kararlarını değiştirebilir (mi?). • Gelir vergileri mallar arasındaki nisbi fiyat yapısını değiştirmese de, faiz üzerinden alındığında tasarrufları caydırabilir (mi?). Doç.Dr.Mustafa Durmuş 88 ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK: VERGİ ETKİNLİĞİ
  • 89. • Vergiler yatırımları etkileyebilir. • Yabancı yatırımcılar diğer faktörlerin yanı sıra vergisel uygulamalardan etkilenirler. • Kurumlar vergisi firmanın sermaye yapısını (borçlanma ya da öz kaynak anlamında) etkileyebilir, ya da kar payı politikasını belirleyebilir. • Örnek: Kar payları hisse sahiplerine dağıtıldıkları sırada vergilendirilirse, dağıtılmamaları teşvik edilir. • Ayrıca borç faiz ödemeleri matrahtan indirilebiliyorsa, buna karşılık kar payları aynı imkana sahip değilse, borçlanma yolu öz kaynakla finansmana tercih edilebilir. Doç.Dr.Mustafa Durmuş 89 ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK: VERGİ ETKİNLİĞİ
  • 90. • MODEL: • Hicks(1939) ve Joseph(1939): • Gelir vergilerine nazaran, tüketim üzerinden alınan dolaylı vergiler ek kayba neden olurlar. • Modelin varsayımları: • Tam rekabet koşulları geçerli. • Dışsallık yok. • Vergi öncesi Pareto optimal bir tahsis söz konusu. • Üretim faktörleri arzı sabit, faktörlerin tam istihdamı söz konusu. • Bölüşümsel etkiler dikkate alınmıyor. • Tüm bireyler aynı, gelir düzeyi ve tercihler seti aynı. • Harcama sabit, her iki vergi de aynı geliri sağlıyor. • X ve Y malı gibi 2 mal var. (X) vergilendiriliyor, alternatif olarak tek oranlı bir gelir vergisi uygulanıyor. Doç.Dr.Mustafa Durmuş 90 ANA AKIM: EK KAYIP / AŞIRI YÜK: VERGİ ETKİNLİĞİ
  • 91. • AB= Vergi öncesi bütçe doğrusunu yani, X ve Y malından bireyin tüketebileceği mal bileşimlerini gösterir. Eğrinin eğimi X ve Y’ nin nispi fiyatlarını gösterir. • Farksızlık eğrisi tüketici tercihlerini gösterir. • Verginin yokluğunda birey en yüksek tatmini(P1), noktasında sağlar. • (X) malı üzerine tüketim vergisi uygulayalım. Bu durumda AB, AC’ye kayar. (X) malının fiyatı nispi olarak artmıştır. Bu durumda ulaşılabilecek en yüksek farksızlık eğrisi (I2) ’dir. Vergi sonucunda tüketicinin durumu kötüleşmiştir. I 1 I 2 I 3 I 2 I 3 I 1 P 1 P 3 P 2 D A C E B0 X mal ı Y mal ı VERGİ ETKİNLİĞİ : Dolaylı vergiler daha fazla ek kayba neden olur. Doç.Dr.Mustafa Durmuş 91
  • 92. • Alternatif olarak gelir vergisi uygulayalım. Bu durumda AB, içeriye doğru paralel olarak kayar ve DE halini alır. • Vergi tüketicinin mallar arasındaki tercihlerini değiştirmedi, • Yani nispi fiyat yapısı değişmedi. Vergi sonucunda mükellef her iki maldan olan tüketimini de azalttı. • Varsayım gereğince her iki vergi de aynı vergi gelirini yaratacağından DE eğrisi (P2)’den geçer, öyle ki birey vergi sonrası kalan geliriyle daha az ama aynı mal bileşimini tüketir. • Gelir vergisi altında birey, daha yüksek bir refah düzeyini gösteren farksızlık eğrisi üzerindedir (I3). • Böylece gelir vergisi özel tüketim vergisine göre daha az bir ek yük getirmektedir. • Çünkü tüketici tercihlerine ve kaynak tahsisine daha az bir müdahale söz konusu. • Eğer tüketim vergisi her iki malın üzerine konulsaydı (KDV gibi), gelir vergisininkine benzer bir etkiye yol açabilirdi. I 1 I 2 I 3 I 2 I 3 I 1 P 1 P 3 P 2 D A C E B0 X mal ı Y mal ı VERGİ ETKİNLİĞİ : Dolaylı vergiler daha fazla ek kayba neden olur. Doç.Dr.Mustafa Durmuş 92
  • 93. VERGİ ETKİNLİĞİ : Dolaylı vergiler daha fazla ek kayba neden olur. I1 I2 I3 I2 I3 I1 P1 P3 P2 D A C E B0 X malı Y malı Doç.Dr.Mustafa Durmuş 93
  • 94. • Bu analizde can alıcı nokta: • Ek kayıp, verginin, nispi fiyatların yapısını ne ölçüde değiştirdiğiyle doğrudan ilişkili. • Daha geniş tabanlı vergiler, dar tabanlılara göre daha az ek kayba yol açarlar. • Vergi geliri eğer çok sayıda mal, hizmet ya da faaliyetten elde ediliyorsa, ekonominin daha dar bir alanına (örneğin sadece belli sektörlere) yoğunlaşmış vergilere nazaran, tüketicilerin tercihlerini daha az saptırır. • KDV, ÖTV’ ye nazaran çok daha az ek kayba neden olur. • GV,KV gibi dolaysız vergiler teorik olarak ek kayba neden olmaz. VERGİ ETKİNLİĞİ : Dolaylı vergiler daha fazla ek kayba neden olur. Doç.Dr.Mustafa Durmuş 94
  • 95. Ek kaybın büyüklüğünü belirleyen etkenler C’ C E B’ B C P P E’ B E Q t Q t 2t Az Esnek Talep Eğrisi Doç.Dr.Mustafa Durmuş 95
  • 96. • İlk grafik : Vergi oranı 2 katına çıktığında ek kayıp 4 kat artar: • Ek kayıp vergi oranındaki artışın karesi kadar artar. • İkinci grafik : Talep ve de arz esnekliği ne denli büyükse ek kayıp o denli fazla olur. Ek kaybın büyüklüğünü belirleyen etkenler Doç.Dr.Mustafa Durmuş 96
  • 97. • Vergileme hali hazırda iktisadi etkinlikten uzak bir kaynak tahsisini iktisadi etkinliğe yaklaştırmada araç olarak kullanılabilir. • Ekonomik rantların, dışsallıkların ve tekelci yapıların ortadan kaldırılmasında kullanıldığında negatif bir vergi yüküne yol açar, • Vergileme mevcut kaynak tahsisi bozukluğunu düzeltici bir rol oynayabilir. • Vergilemenin bu tür düzeltici etkileri vergi politikası aracı olarak önemlidir. • Örnek: Ekonomik rant yaratan doğal kaynaklar ve toprak üzerinden alınan iyi planlanmış vergiler ekonomik bir sapmaya neden olmaksızın kamu geliri yaratabilir. Vergilemenin ekonomik etkinsizliği düzelttiği durumlar Doç.Dr.Mustafa Durmuş 97
  • 98. • Çevre vergileri ya da yeşil vergiler gibi vergiler çevre üzerinde olumsuz dışsallıklar yaratan faaliyetleri, zararlıları (petrol, hava kirliliği, alkol, sigara gibi) caydırabilirler. • Üretim miktarlarının kısılmasına, böylece de sosyal maliyetleri de kapsayan bir maliyet düzeyinde üretim yapılmasına olanak sağlayarak etkin kaynak tahsisini sağlayabilirler. • Ciddi düzeyde kamu geliri de sağlayabilirler. Vergilemenin ekonomik etkinsizliği düzelttiği durumlar Doç.Dr.Mustafa Durmuş 98
  • 99. • Vergilendirme kapasitesi sadece iktisat bilimi ile açıklanamaz. Dış cepheden sınırlar da söz konusudur. • Bu politik tutumdur ve bireysel reflekslerle ve aşırı yükün ekonomisiyle dolaylı olarak ilişkilendirilebilir. • Bu durum özellikle sermayenin vergilendirilmesi sırasında ortaya çıkar. • Sermayedarlar hükümeti, yatırımları azaltmakla tehdit ederler. • Bu da Goldsheid’in düşündüğü gibi vergi geliri kaybı korkusundan değil işsizliğin artmasına neden olacağı oy ve iktidar kaybı korkusu biçiminde de politik bir etkiye neden olur. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 99 Musgrave Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
  • 100. • Bunun alternatifi özel yatırımların kamusal yatırımlarla ikame edilmesi, ya da üretken kapasitenin azalmasıdır. • Bu nedenle de yatırımcılar arasında sermaye vergilendirilmesinin kabul edilebilir bir düzeyde olması beklenir. • Özellikle örgütsüz olmak üzere emeğin böyle bir tehdit oluşturması normalde beklenmez. • Özellikle iktisadi büyüme hedefi ön planda ise sermayenin pozisyonu çok daha farklı olacaktır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 100 Musgrave Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
  • 101. • Verginin neden olduğu saptırma ortalama vergi oranlarından ziyade marjinal vergi oranlarının temel bir sonucudur. • Diğer yandan marjinal vergi oranları ortalamanın üzerine çıkacak şekilde yükseltilmediği sürece vergi sistemi aracılığıyla yeniden bölüşüm yapmak mümkün değildir. Böylece vergi devletinin krize girip girmeyeceği bir bütün olarak vergi sisteminden ziyade vergi tarzına (pattern) bağlıdır. • Bu tarz sosyal davranışları ve gelir düzeyini yansıtır. • Gelirler arttıkça toplum yeniden bölüşümü daha az gerekli görür. • Yoksulluğun ne denli önemsendiği, yoksulluğun mutlak mı yoksa nispi olarak mı ele alındığı ve amacının belli düzeyde bütüncül bir bölüşümsel adalet olup olmadığı bu konuda önemlidir. • Yeniden bölüşüm ilerledikçe ileri yeniden bölüşüm yapılabilmesi zorlaşır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 101 Musgrave Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
  • 102. • Sonuç olarak Musgrave fiskal krizin kaynağı olarak dört ayrı hipotezi netleştirip ayrıştırır: • (i) Marxist hipoteze göre fiskal krizin temelinde tekelci sermayenin kazançlarını sosyalleştirmeksizin kapitalizmi meşrulaştırmak için artan kamu harcamalarının maliyetlerini sosyalleştirme eğilimi yatar. Sonuç olarak harcamalar için gerekli vergileri temin edemez. • (ii) Yapısal değişiklik hipotezine göre fiskal krizin özünde belli nesnel değişim güçleri yatar. Bunlar daha fazla hasılanın iktisadi esnekliği arttırmak için sosyal mal üretimine ayrılmasını gerektirir. Bu değişimler teknolojik (otomobil- otoban) olabileceği gibi demografik olabilir (yaş- eğitim). • (iii) Fiskal kriz eşitlikçilik için giderek artan talepten ve destekten kaynaklanabilir. • (iv) Santa Clause Hipotezine göre seçmen karşılıksız olarak devletten her şeyi ister. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 102 Musgrave Kısıtlı Vergi Geliri Kapasitesi?
  • 103. • Son dönem yazarlarından Marc Leroy’e göre, sosyoloji, vergi, devlet ve toplum arasında gerçekleşen mali ilişkilerin incelenmesidir. • Verginin örneğin Musgrave’nin ileri sürdüğünün de ötesinde, ekonomik istikrar ve yeniden bölüşüm işlevleri dışında politik, bölgesel ve sosyal entegrasyon etkileri söz konusudur. • Vergi reformları böyle bir bütünlük içinde ele alınmalı ve tasarlanmalıdır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 103 Marc Leroy
  • 104. • Vergilemenin, sosyal, politik ve bölgesel işlevlerine Leroy’un yaptığı vurgunun arkasında vergilemenin bildik gelir yaratma, istikrar sağlama ve yeniden bölüşüm işlevlerinin son dönemlerde giderek güç kaybetmesi yatmaktadır. • Sırasıyla borçlanma ve özelleştirme ve mali santralizasyon ön plana çıkıyor, makroekonomik istikrar işlevi çeşitli vergi türlü arasında sıkışıp kalıyor ve vergi oranları düşürülüyor, vergi kaçakçılığı yaygınlaşıyor ve tüm bu gelişmeler yeniden bölüşüm işlevini etkisizleştiriyor. • Böylece Leroy yeni ilavelerle Musgrave’in üçlü işlevini aşıyor, sosyal işlev ile gelirin yeniden bölüşümü entegre edilirken, politik işlev vatandaşın meşruiyetini renove ediyor. • Kuşkusuz vergilendirme ve harcama yetkisinin parlamento dışına çıkartılması (Fiscal compact EU ?) bunu zayıflatmaktadır. • Bölgesel politikalar ise, kalkınma ve seçici teşvik politikalarıyla hayata geçiriliyor. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 104 Marc Leroy
  • 105. • İncil’de temelde iki vergiden söz edilir: Tanrıya sosyal düzeni desteklemesi karşılığında ödenen tithe. • Ve dünyevi siyasal iktidara kamusal düzenin desteklemesi için ödenen Poll Tax. • Sezar’ın hakkı Sezar’a: • İncil Sezar’ın hakkının (poll tax) Sezar’a verilmesi ve Tanrının hakkının da (tithe) Tanrıya verilmesi gerektiğini emrediyor. • Tithe gönüllü bir vergi değil. • HristiyanlarınTanrıya vermek zorunda oldukları ve yaratılışlarının karşılığı olan bir vergi. • Yani Tanrının aldığı bir vergi. Toprak üzerinden değil yarattığı insan üzerinden alınan bir vergi. • Bir tür gelir vergisi. Daha fazla kazanan daha fazla ödüyor. Herkes için aynı oranda (onda bir) alındığından adil ve eşit bir vergi olarak görülüyor. • Artan oranlı değil. “Yaratan yarattığının ödülünü alır ve kalan % 90 emeğinin karşılığı olarak erkeğe (men) kalır.”"the laborer is worthy of his reward". Doç. Dr.Mustafa Durmuş 105 Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
  • 106. • “Tithe, Tanrının sosyal düzeni desteklemesi için verilir. • Bir zamanlar Hristiyanlık uygarlığının sosyal dokusu bu vergi ile desteklenir ve özel Hristiyanlık eğitiminden, hastanelere, öksüzler yurduna kadar her türlü hizmet İsa adına bu vergi ile finanse edilirdi. • Kısaca vergi Hristiyan medeniyetinin devamı için elzemdi. • Bu nedenle de tithe’nin yasal olarak ödenmesini teminen yüzyıllar boyunca devletler yasal düzenlemelere gittiler. • Ancak 18 yyın sonlarından itibaren bu uygulamadan vazgeçildi. Böylece devletlerin tiranlığı başladı” (Rushdoony, The Institutes of Biblical Law, p. 57.). Doç. Dr.Mustafa Durmuş 106 Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
  • 107. • “Tithe, Yahudilerle başlamadı, onun öncesinde de, yani Hebrew devletinin kurulmasından önce de Hz.İbrahim Melchisedek’e tithe ödemekteydi. • Oysa çağdaş Gelir Vergisi Tanrının üretiminin karşılığına el koymayı hedefleyen Hristiyanlık karşıtı bir vergidir. • Zira Tanrının vergisi adildir, eşittir. Tüm erkekler eşit oranda öderler. • Buna karşılık gelir vergisi adil değildir, mantıklı değildir. • Tanrısal düzeni yok etmek için tasarlanmıştır. Üretken düzeni yok etmeye yöneliktir. • Kaotik bir eşitleyici bir etkiye sahiptir, iki uçlu bir kılıç gibi özel mülkiyeti ve özel teşebbüsü budar ve üretken faaliyetleri cezalandırırken tiranlara finans sağlar”. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 107 Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
  • 108. • “ABD’nin kuruluşundan 130 yıl sonra Marksist gelir vergisi uygulamasına geçildi. • Bu vergi ulusa ve Hristiyan uygarlığına düşman bir vergidir. • Bu vergi Marx’ın sosyal düzenini desteklemek amacıyla modern Sezarların yaptığı bir soygundur. • Hristiyan uygarlığını deviren Marx 1848’de Komünist Manifesto’yu yazarken Hristiyan toplumunun temel direği olan tithe’nin yerine geçecek olan ağır bir artan oranlı gelir vergisini devletçi ve Hristiyanlık karşıtı programını desteklemek amacıyla önermiştir”. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 108 Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
  • 109. • Diğer yandan dünyevi iktidara ödenen Poll Tax hükümetlere kutsal işlevlerini yerine getirmesi için ödenir. • Bu vergi aileyi temel alır ve tüm yetişkin aile bireyleri adına aile reisi tarafından ödenir. • Dolayısıyla kutsal aileyi esas alır ve onun reisi olan erkeği temel alır. • Kadın ve çocukların doğrudan vergilendirilmesi aileyi dağıtacağı için, Tanrının vergisi bu yolla aileyi korumayı hedefler. • “Bu verginin tarihi Hebrew Cumhuriyetlerine kadar gider (Exodus 30’da her yetişkin erkek 1.5 shekel öderdi). • Hz. İsa’nın da Tribute Money adı altında poll tax ödediğini biliyoruz. • Temple Tax olarak da tarihte bilinir”. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 109 Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
  • 110. • “Eğer tüm erkekler devletten aynı faydayı sağlıyorsa adalete göre hükümeti aynı miktarda vergi ile desteklemelidirler. • Bunu sağlayacak tek vergi de herkesin aynı miktarda ödediği bir poll tax’tir. • Liberal için, adil vergi, fedakârlıkta eşitliktir (equality of sacrifice). • Marksist söylemde herkesten yeteneğine göre (from everyone according to his ability) almaktır. • Bu tarihsel olarak mülkiyet haklarının çiğnenmesi anlamına gelir. • Liberaller açısından farklı vergilendirme devletten sağlanacak olan faydanın da farklılaşması demektir. • Marksizm’de ise cümlenin kalanı “herkese ihtiyacına göre” (to everyone according to his need) olduğundan sosyalist vergileme ne adalet ne de eşitlik peşindedir”. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 110 Hristiyanlığın vergilemeye bakışı
  • 111. • 1520’lerde bazı din adamları Hristiyanlık’ta reform için Katolik kilisesine radikal bir karşı çıkışta bulundular ve kiliseye yapılan ödemelerin değil, kişilerin imanının daha önemli olduğunu vurguladılar. • Onları buna iten şey bu dönemde her sınıfın kafasının karışık olması ve bu sınıfların güvence için eski dinsel inançlarına, ama yenilenmiş olarak, dönmeleriydi. • Ancak her ikisi de toplumsal meselelerde tutucuydu, halkın dinsel olmayan konularda siyasal iktidara boyun eğmesi gerektiğini savunuyorlardı. • Zira örneğin Calvin’e göre, yönetenler ve yönetilenlerden oluşan bir sosyal düzenin varlığı “Tanrı tarafından takdir edilmişti” ve “insanlık ilk günahın etkisi altında olduğu için bu düzen zorunlu olarak bir baskı düzeniydi, cezalandırıcıydı”. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 111 Almanya’da protestan reformu (Martin Luther ve Jean Calvin)
  • 112. • Bu bakış açısıyla bu reformist din adamları ne kadar haklı olursa olsun köylü ayaklanmalarına karşı çıktılar. • Örneğin 1524 tarihinde tarihin en kanlı Köylü Savaşı olarak da bilinen feodal Avrupa’nın en önemli ayaklanmasında, Almanya’da on binlerce köylüden oluşan geçici ordu manastırları, şatoları yağmaladılar. • Lordlar ve psikoposlar, kentleri ele geçiren köylüler ve halk karşısında işbirliği yaptılar ve prenslikleri yardıma çağırdılar. • Köylüler taleplerini bir liste ile bildirdiler: • Serfliğin kaldırılması başta olmak üzere, Lordlara ödenen çeşitli vergilerin kaldırılmasını ve yerel cemaatlerin kendi papazlarını tayin etmesini ve ondalık verginin nasıl kullanılacağı hakkının kendilerine verilmesini talep ettiler. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 112 Almanya’da protestan reformu (Martin Luther ve Jean Calvin)
  • 113. • Bu noktada reformist Luther, lordlarla işbirliği ve kader birliği yaptı: • “Cinayet işleyen, hırsızlık yapan köylü sürülerine” karşı risale yazdı. • Onların çok ağır biçimde cezalandırılmaları gerektiğinin dinen caiz olduğunu ileri sürdü : • “Bunlar açık ya da kapalı bir şekilde elinden gelen herkes tarafından, aynen kuduz bir köpeğin öldürülmesi gibi, parçalara ayrılmalı, boğazlanmalı ve bıçaklanmalıdır”. • Prensler için, “elinize engel olmayın…Kimin gücü varsa yok etmek, kesmek için kullansın” diye yazdı. • Bir mektupta, “Prenslerden ve yöneticilerdense bütün köylülerin ölümü daha iyidir ” diye ısrar etti. • Ayaklanmalardan yana kendilerini ortaya koyan Thomas Müntzer gibi Protestan vaizler de vardı. • Ama otoritelerin gazabını üzerine çekti ve ömrünün kalan kısmını saklanarak geçirmek zorunda kaldı. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 113 Almanya’da protestan reformu (Martin Luther ve Jean Calvin)
  • 114. • ABD’de ilk gelir vergisi önerisi 1812 Savaşı sırasında gündeme geldi. • Artan oranlı bir tarifeydi; yıllık 60 poundun üzerindeki gelirler için binde 8 ve 200 poundun üzerindeki gelirler için ise % 10 idi. • Ancak bu vergi hiçbir zaman uygulanmadı. • 1861 Vergi Yasası ülkede yaşayan herkesin gelirlerinin kaynağı ne olursa olsun bu gelirleri üzerinden vergi ödemesini zorunlu kıldı. • Bu da uygulanmadı. • Bu yasada oranlar 800 dolar ve üzeri için % 3 ve ABD dışında yaşayanlar için ise % 5 idi. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 114 Kolonyalizm Dönemi Amerika’da Gelir Vergisi’ne geçiş
  • 115. • ABD İç Savaşı’nda ölenlerin sayısı bu ülkenin bağımsızlık savaşı, 1.ve 2. Dünya savaşları, Kore Savaşı ve Vietnam savaşında ölenlerin sayısından fazla. • Kuzey eyaletlerde küçük esnaf ve özgür işçi emeği, Güneyde ise asıl olarak köle emeğine dayalı beyazların işlettikleri büyük pamuk plantasyonlarına dayalı üretim ilişkileri söz konusuydu. • Güneyde yılda 1 milyon ton pamuk 4 milyon köle tarafından üretiliyordu. • Plantasyon sahibi beyazlar pamuğa olan dış talebi karşılayabilmek amacıyla Kuzeydeki toprakları talep etmekteydiler. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 115 İç Savaş
  • 116. • Kuzeyin nüfusu ise Avrupa’dan gelen göçlerle sürekli büyüyor, bu da bölgeyi ticaret ve sanayi üretimi ve pazarı için önemli bir merkeze dönüştürüyordu. • 1860 yılında bölge Britanya’dan sonra dünyanın en büyük ikinci sanayi üretim bölgesiydi • Kuzeyli kapitalistler sanayilerini korumak için gümrük tarifeleri uyguluyor, Güneyli pamukçular ise serbest ticareti savunuyorlardı. Federal hükümet iki arada sıkışmış bir durumdaydı. • Lincoln ve onun Cumhuriyetçi Partisi son tahlilde, köle emeğine nazaran, özgür işçilikten yanaydı. • Bu nedenle de Kuzeyde daha fazla oy almıştı (%54). Güneydeki plantasyon sahipleri bu gelişmeyi kölelik düzenini sona erdirecek bir tehdit olarak algıladıklarından Federal Hükümete karşı bir tutum sergiliyorlardı. Bu nedenle de Güneyli 7 eyalet Birlik’ten ayrıldılar ve iç savaşı başlattılar. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 116 İç Savaş
  • 117. • İç Savaş döneminde, 1862’de, savaşın finansmanı için, Başkan Lincoln’nün çıkarttığı vergi yasasına göre 600 doların üzerindeki gelirler için alınacak gelir vergisinin oranı % 3 ve 10,000 doların üzerindekiler için % 5 idi. • 1864 yılında yine iç savaşın finansmanı için ek gelir sağlayan bir yasal düzenleme daha yapıldı. • Savaşın sona ermesiyle birlikte 1864 yasası değiştirildi ve % 5 olarak tek oranlı bir gelir vergisi uygulamasına geçilirken, 1000 dolarlık sınır muaf tutuldu. • 1870–1872 yıllarında bu oran % 2.5’e düşürüldü ve istisna tutarı 2000 dolara yükseltildi. 1872 yılında vergi kaldırıldı. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 117 İç Savaş
  • 118. • 1895 yılında hayata geçirilen yeni gelir vergisine göre (5 yıllık) yıllık 4000 dolar üzerindeki gelirlerden % 2 vergi alınacak ve tüm kazançlar, kar ya da gelirler, her nereden (mülk, kira, faiz, kar payı ve ücret) elde edilirse edilsinler ABD’de yerleşik ya da yerleşik olmayan herkesten bu vergi alınacaktı. • Buna ilave olarak, aynı oranda olmak üzere kar amaçlı olarak kurulmuş birlikler, şirketler ( ortaklıklar hariç) ve kurumlardan net karları üzerinden bir kurumlar vergisi alınacaktı. • Kıta Avrupa'sında da gelir vergisine geçiş benzer ihtiyaçlardan doğdu. • 1864 yılında İtalya’da gelir vergisi uygulamasına geçildi. • Fransa’da ise sadece şirketlerin ve birliklerin gelirleri üzerinden alınan bir gelir vergisi 1871 yılında konuldu. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 118 Amerika’da Gelir Vergisi’ne geçiş
  • 119. • Bir ayrıştırma yapmak gerekirse İngiltere, İtalya, Fransa ve ABD’de gelir vergisinin konuluşunun asıl nedeni hükümetlerin olağan üstü / geçici gelir ihtiyaçlarını karşılamaktı. • Almanya, İsviçre ve Avustralya’da ise genel olarak vergi sistemini iyileştirmek düşüncesi ön plandaydı. • İsviçre’de genel servet vergisinin yetersizliği nedeniyle gelir vergisi tamamlayıcı olarak konuldu. • Bazı kantonlarda ikisi bir arada, bazılarında ise bir kısım üzerine servet, diğer kısımlar üzerine ise gelir vergisi uygulaması biçiminde görüldü. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 119 Amerika’da Gelir Vergisi’ne geçiş
  • 120. • Gelir Vergisi uygulamasına geçişi asıl tetikleyen faktörün savaşlar olduğu, ancak asıl tırmanışın 1. ve 2. Dünya Savaşları sırasında olduğu genellikle maliye tarihçilerinin ortak görüşüdür. • Nitekim ABD’de gelir vergisine asıl geçişin tarihi 1913 yılıdır. • Bu yıla kadar toplam 36 devlet Anayasanın 16 maddesindeki değişikliği (16. Amendment) onayladı. • Buna uygun olarak da Kongre yeni bir vergi yasası çıkarttı. • Buna göre gelir vergisi oranları en az % 1 ile 500,000 doların üzerindeki gelirler için en çok % 7 arasında olmak üzere belirlendi. • Buna göre nüfusun % 1’inden azı gelir vergisi ödemekteydi. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 120 Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal Devlet, Neo liberal dönüşüm
  • 121. • Gelirler yasa dışı yollarla dahi kazanılmış olsa da bu gelirler bu verginin kapsamındaydı. • 1. Dünya Savaşı nedeniyle 1916 yılında en düşük oran % 1’den % 2’ye ve en yüksek oran 1,5 milyon doların üzeri için % 15’e çıkartıldı. • 1916 yasası aşırı karı ve gayrimenkul kazançlarını da kapsamına aldı. • 1917 yılında ise 40.000 doların üstündekilerin gelir vergisi oranı % 15’e ve 1,5 milyon doların üzerindekilerinki ise % 67’ye çıkartıldı. • 1918 yılında en düşük oran % 6 ve en üst oran % 77 oldu. Vergi gelirleri GSYH’nin % 25’ine ulaştı. • Buna rağmen nüfusun sadece % 5’i gelir vergisi ödüyordu. • 1920’lerdeki ekonomik canlılık nedeniyle oranlar % 1’e kadar ve tepedekilerinki % 25’e kadar düşürüldü. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 121 Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal Devlet, Neo liberal dönüşüm
  • 122. • Büyük Bunalım döneminde, önce 1932’de sonra da 1936’da oranlar tekrar yükseltildi ve 1936 yılında en düşük oran % 4 ve en yüksek oran % 79 oldu. • 2. Dünya Savaşı sırasında 1940 ve 1941’deki yapılan değişikliklerle en alttaki oran (500 dolar gelir için) % 23 ve 1 milyon doların üzerindekiler için % 94 olarak belirlendi • Pearl Harbour baskını ve ABD’nin 2. Dünya Savaşına girmesi ile birlikte 1942 yılında milyonlarca ABD’li yeni gelir vergisi mükellefi oldu. • Disney karakteri olan Donald Duck “Taxes to beat the Axis” sloganıyla vergileme amacıyla kullanıldı. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 122 Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal Devlet, Neo liberal dönüşüm
  • 123. • 1914 yılında yani İngiltere’de gelir vergisi oranı % 6 iken savaşın sonunda (1918) bu oran % 30’a yükseltildi. • Keza savaş sırasında karları artan şirketlere ilave vergiler konuldu. • 1905 yılına göre toplam vergi gelirleri savaş sonrasında 17 kat daha fazlaydı. • Soğuk Savaş dönemi, yeni oluşumlar, artan kamusal hizmet beklentisi (NHS gibi) yeni vergileme kaynaklarına olan ihtiyacı da artırdı. • Sosyal devletlerde bu ihtiyaç çok net hissedilmekteydi, sonucunda vergi gelirleri milli hasılanın yarısına kadar ulaştı. • Soğuk Savaş döneminde toplanan vergilerin yeniden bölüşüm amacıyla kullanılması, sosyalizme karşı ideolojik bir araç işlevi de görmekteydi. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 123 Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal Devlet, Neo liberal dönüşüm
  • 124. • Küreselleşme, özellikle de çok uluslu şirketlerin başat hale geldiği neo liberal dönemde, ülkelerdeki vergi oranlarının düşürülerek rekabetin sağlanacağından hareketle, vergi oranları düşürüldü. • Rusya’da oligarklar ve yabancı işadamlarına karşı olmak üzere vergi tutuklamaları ulusal bir araç haline dönüştü. • Neo liberalizmin çöküşü ile gündeme gelen şirket kurtarmaları için vergilemeye olan ihtiyaç sürerken askeri harcamalar ise kısılmadı. • Diğer yandan yoksullara ayrılan bütçe kaynakları asgari de tutuldu. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 124 Dünya Savaşları, Soğuk Savaş, Sosyal Devlet, Neo liberal dönüşüm
  • 125. • Gelir Vergisİne yapılan en önemli itiraz sosyalist bir karaktere sahip olması yönündedir. • Buna göre insanların gelirlerine göre vergilendirilmesi sosyalizm kokar. • Keza insanların elde ettiği gelirlere devletin el koyması anlamına gelmektedir. • Ancak bu eleştiriler haklı değil, zira bu kesimlerin geçmişte veraset vergisine ve kamusal eğitim ve kamusal posta dağıtımına da itirazları da aynı gerekçeye dayanıyordu. • Servet vergisi daha fazla sosyalist karakter içerir zira küçük servetleri vergilendirmez, oysa gelir vergisi her türlü geliri vergilendirmektedir. • Artan oranlı vergileme uygulanmış olsaydı yine sosyalizm suçlaması olacaktı. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 125 Seligman, The Income Tax 1890’da bir değerlendirme
  • 126. • Şu ana kadar yapılan araştırmalar artan oranlılık ile sosyalizm konusunda paralellik kurulabileceğini gösterse de artan oranlılık tamamıyla iktisadi ve mali nedenlerle savunulabilir bir yöntemdir. • Örneğin İç Savaş’ta uygulanan vergiler bu nedenle artan oranlı olarak uygulanmıştı. • İngiltere de % 1 ila % 8 arasında bir veraset vergisini bu gerekçelerle uygulamaktan çekinmedi. • Uygulama Hollanda, Almanya, İsviçre ve Avusturalya’ya yayıldı. • Bugün ise 4000 +%’lık muafiyet sınırının böyle bir artan oranlılığı sağladığı düşünülüyor. • Kısacası gelir vergisinin tarihi bu verginin servet vergisinden çok daha verimli bir vergi olduğunu ortaya koymaktadır. • Kuşkusuz vergi kaçakçılığına neden olabilecektir, ama servet vergisinin sonuçları daha kötüdür. • Tüccarlar başta olmak üzere kapitalist sınıfların vergi kaçırma alışkanlıkları daha önce gelir vergisinin gözden düşmesine ve ortadan kaldırılmasına neden olmuştur. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 126 Seligman, The Income Tax 1890’da bir değerlendirme
  • 127. • ABD’de 19 yyın ilk yirmi yılında şirketler asıl olarak; bankalar, sigorta şirketleri ve köprü ve paralı yol geçişi işleten şirketlerdi. • 1830 yılında paralı yol işleten şirket sayısı 298, paralı köprü geçişi şirketi sayısı 23, köprü şirketi 97, imalat ve madencilik şirketi 108, banka ve sigorta şirketi 64 ve su şebekesi ve viyadük işletmecisi sayısı 37 idi. • Bu şirketlerden alınan vergi genel mülk/servet vergisi idi (general property tax) ve ilk olarak New York’ta 1823 yılında konulmuştu. • Oranı % 10 idi. 1825 ve1828’de vergi uygulanırken şirketlerin nakitleri, hisseleri ve gayrimenkulleri ayrıştırılarak uygulama gerçekleştirildi. • Gelirleri hisselerinin % 5’ini aşmayan ücretli yol ve köprü işletmecisi şirketler vergiden muaf tutulmuşlardı. • Fakat farklı eyaletlerde farklı uygulamalar da söz konusu olabilmekteydi. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 127 ABD’ de Kurumlar Vergisinin gelişimi
  • 128. • Şirketler, bireylerin vergilenme yöntemiyle vergilendiriliyorlardı. • Bankaların doğrudan vergilendirilmesi geriye doğru 19yyın başlarına, İngiltere ile olan savaşa kadar gider. • Savaş süresince bankalarca çıkartılan menkul kıymetlerden damga vergisi alınırdı. • Keza yıllık kar payının % 1,5’i oranında bir vergi de ödediler. • Bankalar üzerine ilk vergiyi 1805 yılında Georgia Eyaleti koydu (% 2,5 oranında). • Bu oran Pensilvanya’da % 6 idi ve 1824’te % 8’e çıkartıldı. • Birkaç yıl sonra vergiye artan oranlılık uygulanmaya başladı. • İç Savaş döneminde 1846’dan sonra bu vergi Virginia’da % 17’ye kadar çıktı. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 128 ABD’ de Kurumlar Vergisinin gelişimi
  • 129. • Sigortacılık alanında önceleri sadece yabancı şirketler vergilendiriliyordu (yangın sigortası 5 10). • Demiryolu şirketleri 1840 yılından itibaren vergilendirilmeye başladı. • 1860 yılında ulaştırma/nakliye firmaları % 2 oranında olmak üzere özel bir tonaj vergisine tabi tutuldular. • Ayrıca brüt gelirlerinin binde 75’i oranında ek vergi alınıyordu. • Oranlar hariç, benzer bir biçimde, telgraf ve telefon şirketlerinde genel genel kurumlar vergisinin ilk uygulamaya geçildiği tarih 1840 yılıdır. • Bu tarihte bankalar ise ilave olarak % 1,5 oranında vergi ödeyeceklerdi. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 129 ABD’ de Kurumlar Vergisinin gelişimi
  • 130. • Reagan Döneminde yapılan, özellikle de 1986 vergi reformuyla, marjinal bireysel gelir vergisi oranlarının sayısı 14'ten 4'e düşürülürken (sırasıyla 0, 15, 28, 33) ortalama vergi oranı % 28' de kalacak şekilde vergi oranları fiilen indirildi. • Reformla, mükelleflerin % 11'inin marjinal vergi oranları % 10'un üzerinde % 48'nin % 10'un altında indirime tabi tutulurken, mükelleflerin % 23'ünün vergi oranları % 0–10 arasında artırıldı. • Asgari geçim indirimi giderek azalan bir şekilde artırıldı (1988'de 5.000 $ idi) ve asgari geçim düzeylerinin enflasyona endekslenmesiyle düşük gelir gruplarının vergi yükünün azaltılması hedeflendi. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 130 ABD’de 1980 sonrası 1981- 1986 Vergi Reformları
  • 131. • Kurumlar vergisi oranları % 46'dan % 34'e düşürülüp, makine ve ekipmana verilen % 10'luk vergi iadesi kaldırılırken, daha önce 200.000 $'a kadar temettü gelirini vergiden muaf tutan uygulamadan vazgeçildi. • Bunun sonucunda uzun vadeli sermaye kazançları vergi oranları % 20'den % 28'e çıkartıldı. • Ayrıca bireylerin daha önce matrahtan indirebildikleri çok sayıda vergi sığınağı iptal edildi. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 131 ABD’de 1980 sonrası 1981- 1986 Vergi Reformları
  • 132. • 50 yıldan fazladır en zengin Amerikalılar federal gelir vergisi yükünü başkalarının üzerine kaydırıyorlar. • Grafik en tepedekilerin ve en alttakilerin resmi vergi oranlarını gösteriyor. • 1945-1960 döneminde en üsttekilerin vergi oranları % 90’lara erişmişti. • Bugün sadece % 35’ e tabiler. • İki grubun oranları arasındaki fark hızla kapandı. • Özellikle zenginlerin yasalardaki boşlukları çok iyi kullanabilmesiyle bu fark reel olarak daha da azaldı. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 132 Neden zenginleri vergilendirmeli? (Why Taxing the Rich Makes Sense?) Richard D. Wolff, http://mrzine.monthlyreview.org, 02.03.2011
  • 133. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 133 Neden zenginleri vergilendirmeli? (Why Taxing the Rich Makes Sense?) Richard D. Wolff, http://mrzine.monthlyreview.org, 02.03.2011
  • 134. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 134 ABD : Gelir-Kurumlar Vergisi Tahsilatları (We Don't Need to Pay No Stinkin' Taxes) R.Wolff, 22.02.2011,www.brechtforum
  • 135. • Şirketler sistemin zayıf noktalarından yararlanma konusunda oldukça başarılılar. • Öyle ki büyük şirketler için resmi federal vergi oranı şimdi % 35 dolayında. Teorik olarak karlarından ve servetleri üzerinden lokal devletlere de vergi ödemek durumundalar. • Ancak sistemdeki zayıf noktalar (loopholes) sayesinde uygulamada bu yükümlülükler ve ödedikleri vergiler çok azalmış durumda. • MIT ve Kuzey Carolina Üniversitelerinden üç profesörün yaptığı çalışma büyük şirketlerin fiilen ne kadar vergi ödediklerini ortaya koyuyor: • Federal+ lokal +federe hükümetlere ödedikleri vergiler toplamda % 30’u bulmuyor. • Toplam firmaların % 26.3’ünü oluşturan 546 büyük firma ise vergi kaçınması yöntemleriyle vergi oranlarını % 20 ya da daha altına çekebilmiş durumdalar. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 135 Sermaye şirketlerinin azalan vergileri ABD
  • 136. • General Electric (GE) firmasının yurt içi ve yurt dışı dahil ödediği vergi oranı % 14.3 (TheNew York Times), ancak Citizens for Tax Justice örgütüne göre bu şirketin ABD’ deki karları üzerinde ödediği verginin oranı % 3.4. • Yani GE pek çok Amerikalıdan daha düşük oranda vergi ödedi. • Oysa GE 2009 yılında devletten 140 milyar $’lık kredi garantisi sağlamıştır. • Obama GE’ nin CEO’ su olan Jeffrey R. Immelt’ i Ekonomik Danışma Kurulu Başkanlığına getirdiğinde aslında bu şirketi ödüllendireceği belli olmuştu. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 136 Sermaye şirketlerinin azalan vergileri ABD
  • 137. • Gelir vergisi: % 44. Kurumlar vergisi: % 7 , SGKP : % 42 ve satış vergisi % 3 ve diğer vergiler : % 4. Federal vergiler artan oranlı. • 2009 yılında gelir+SGK+Emlak+Kurumlar vergisi ortalama oranı ; • En az gelirli % 20 için : % -0.9 • Orta gelirli % 20 için: % 13.4 ve • En zengin % 20 için : % 22.9 civarında. (Source: Tax Policy Center Table T09-0357). Doç. Dr.Mustafa Durmuş 137 ABD federal hükümet gelirleri 2009
  • 138. • Fortune 500’de yer alan 280 karlı şirket 2008–2010 arasında toplamda 223 milyar dolarlık vergi harcaması (tax breaks) sağladı. • Buna karşılık son dört seçim döneminde Kongre üyelerine 216 milyon dolarlık bağış ve katkıda bulundu. • Bunların içinde “Kirli 30” olarak anılan otuz vergi kaçakçısı şirket bu dönemde negatif vergilendirildi (10,6 milyar dolar), buna karşılık seçim kampanyaları için 41 milyon dolar harcama yaptı. • Mevcut Kongre üyelerine 30,3 milyon dolar (ortalama kişi başına 58,000 dolar) katkıda bulundu. • 534 Kongre üyesinin 524’ünün (% 98) 2006’dan bu yana bu otuz şirketten katkı aldığı ortaya çıktı. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 138 Tekellerin devlet üzerindeki etkileri ABD
  • 139. • Kirli 30, 2008–2010 döneminde Kongre üyeleri arasında lobicilik faaliyeti için 476 milyon dolar harcarken, hiç federal vergi ödemedi, tam tersine 10,6 milyar dolar maliyeden iade aldı. • Bu 30’un en az 22’sinin vergi cennetlerinde şubeleri var, böylece kurumlar vergisi ödemiyorlar. • Şirketler üç yolla politik kampanyalara mali destek veriyorlar: • (i) Politik Eylem Komitesi (PAC) aracılığıyla katkı (şirkette bir komite kurup bireysel destek için bir havuz oluşturmak), • (ii) Şirket yöneticilerinden sağlanan maddi katkılar ve • (iii) Dışarı harcamaları. • Rakamlar 1990–2010 döneminde ilk yoldan yapılan katkıların boyutlarını ve eğilimini gösteriyor (58 milyon dolardan- 168 milyon dolara). Doç. Dr.Mustafa Durmuş 139 Tekellerin devlet üzerindeki etkileri ABD
  • 140. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 140 Politik Eylem Komitesi (PAC) aracılığıyla katkı (şirkette bir komite kurup destek için bir havuz oluşturmak)
  • 141. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 141 Kirli 30’un 2008–2010 döneminde karları, ödediği ya da ödemediği vergileri, aldıkları sübvansiyonları miktarları ve politik lobi desteklerinin boyutları
  • 142. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 142 Şirket yöneticilerinin katkıları
  • 143. • Türkiye’de, 2014 Bütçesi’nde öngörülen harcamaların finansmanı ağırlıklı olarak (% 86) vergiler ile yapılacak. • Bunun % 20’si Gelir Vergisi, % 10’u Kurumlar Vergisinden (dolaysız vergiler) kalan büyük çoğunluk ise KDV ve ÖTV’den (dolaylı vergiler) oluşacak. • Vergi gelirlerinin üçte birini oluşturan dolaysız vergilerin yükü de emekçilerin sırtında. • Örneğin vergi gelirlerinin beşte birini (% 20), dolaysız vergilerin üçte ikisini oluşturan gelir vergisinin bileşenlerine bakıldığında bu verginin % 91’inin stopaj (kaynakta kesme), % 5,6’sının beyanname ve binde 6’sının basit usulle toplandığı görülür. • Stopajın % 68’i ücret stopajlarından gelecek . • Böylece dolaysız vergilerin üçte ikisini oluşturan gelir vergisinin de en az üçte ikisi emekçiler tarafından ödenecek. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 143 Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme, Mustafa Durmuş
  • 144. • Diğer taraftan kâr payı, faiz ve kira geliri gibi sermaye geliri elde eden ve sayıları 1,8 milyonu bulan beyannameli mükellefin ödedikleri gelir vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı sadece % 1. • 750.000 civarında Basit Usul’e tabi esnafın ödediği vergilerin payı ise binde 1 civarında. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 144 Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme, Mustafa Durmuş
  • 145. Yıllar Beyana Dayanan Gelir Vergisi (%) Basit Usulde Gelir Vergisi (%) Gelir Vergisi Tevkifatı (%) GVK Göre Alınan Geçici Vergi (%) Ücretlilerin Ödediği Gelir Vergisi (%) 2001 4,28 0,23 93,7 1,8 35,1 2002 6,58 0,30 91,1 2,4 40,4 2003 6,71 0,22 90,2 3,2 42,6 2004 6,07 0,35 89,7 4,0 59,2 2005 5,63 0,51 90,1 3,9 68,7 2006 5,12 0,57 90,9 3,4 56,6 2007 4,37 0,57 91,96 3,09 55,13 2008 4,76 0,55 91,60 3,10 52,44 2009 5,17 0,64 91,27 2,92 54,62 2010 5,09 0,66 91,27 2,98 68,55 2011 5,65 0,61 90,82 2,91 67,83 Doç. Dr.Mustafa Durmuş 145 Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme, Mustafa Durmuş
  • 146. • Sermaye sahiplerinin vergi yükünün bu denli düşük olmasının nedenlerinin başında; • sadece kendilerinin faydalandığı vergi kaçırma imkânı, • vergi afları ve vergi uzlaşmaları ve • yaygın muafiyetler, istisnalar, vergi indirimleri ve ertelemeleri (vergi harcamaları) geliyor. • Nitekim AKP Hükümetleri döneminde birden fazla vergi affı çıkartıldı. • Doç. Dr.Mustafa Durmuş 146 Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme, Mustafa Durmuş
  • 147. • Maliye Bakanlığı ile büyük çaplı vergi mükellefleri arasında 2010 yılında yapılan uzlaşmaların sonucunda vergi aslının % 92’sinden ve vergi cezalarının % 99,9’undan vaz geçildi . • Gelir İdaresi Başkanlığı, 2011 Yılı Faaliyet Raporu. BirGün gazetesinin 6 Ocak 2014 tarihli haber yorumunda (Aykut Erdoğdu) yandaş şirketlere ait 130 milyon TL'lik vergi borcu aslının "vergi uzlaşması yolu" ile 5 milyon TL'ye indirildiği belgeleriyle açıklandı. • Bu şirketlerin içinde genelde TOKİ müteahhitleri ve alt yapı inşaat firmalarının ön planda. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 147 Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme, Mustafa Durmuş
  • 148. • Ayrıca sermaye sahibi sınıfların ve servet zenginlerinin yararlanmış oldukları kapsamlı muafiyet, istisna, erteleme ve indirimler mevcut. • Bu vergi matrahını daraltıcı uygulamalar vergiyi azaltmakta, verginin yükünü bu uygulamalardan yararlanamayanlar üzerine kaydırmakta. • Örneğin ayda sadece ortalama 100 TL civarında bir asgari geçim indiriminden yararlanabilen ücretli emekçiler, sermayenin ödemediği bu vergilerin de yükünü taşımaktadır. • Diğer taraftan sermaye geliri elde edenler çok sayıda harcama kalemini gider yazabilmekte, böylece vergi matrahını küçültebilmekte, son derece cazip muafiyet, istisna, indirim ve ertelemeden yararlanabilmekte (örneğin enflasyon indirimi) ve hatta geriye dönük vergi iadesi dahi alabilmekteler. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 148 Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme, Mustafa Durmuş
  • 149. • Sermaye sahipleri aynı zamanda yaptıkları bazı bağışları matrahtan indirerek hem vergilerini azaltmakta hem de kendilerine hak etmedikleri bir itibar da sağlamaktadırlar. • Örneğin “fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara, bağışlanan gıda, temizlik, giyecek ve yakacak maddelerinin maliyet bedelinin tamamı gider olarak yazılabilmektedir” . • Yapılan bu yardımlar, ayrıca KDV’den de istisna tutulmakta. • Gıda bankacılığı yapan dernek ve vakıfların büyük bir kısmı ise Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Deniz Yıldızı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Hızır Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, İnsan Eğitimi Kültür ve Eğitim Vakfı örneklerinde olduğu gibi tarikat ve cemaatlerle bağlantılıdır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 149 Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme, Mustafa Durmuş
  • 150. • Yoksul vatandaşlara gıda, yakacak, giyecek dağıtan bu tür dernek ve vakıflara yapılan yardımların tamamının elde edilen gelirden düşülebilmesi, yapılan bağışlara “büyük bir vergi avantajı” sağlamakta. • Siyasal iktidar bu tür dernek ve vakıflar üzerinden de siyaset yapmaktadır. • Ayrıca 2012 yılında yapılan bir düzenleme ile din eğitimi veren tesis yapanlar ve kuran kursu açanlar bu işlere dönük harcamalarını Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahından düşebilecek , evli ve 3 çocuklu asgari ücretliden gelir vergisi alınmayacaktır . • Oy alma kaygısı ile yapılan bu düzenlemelerin sonucunda azalan vergi gelirlerinin yine ücretli emekçiden halktan ÖTV, KDV ya da petrol, elektrik ve doğal gaz fiyatlarına zam olarak karşılanacağı bir gerçek. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 150 Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme, Mustafa Durmuş
  • 151. • Yani Türkiye’de vergilemenin, işçi sınıfı ve emekçilere doğru yeniden bölüşüm ve kalkınma gibi amaçlarla bağı iyice kopartılmış, • vergileme, sadece kapsamı daraltılan devletin neo- liberal dönüşümleri sağlamaya dönük faaliyetlerinin finansmanıyla sınırlı tutulmuş ve • neo-liberal vergileme politikaları altında teşvik ve sübvansiyonlarla sermayenin üzerindeki görünen vergilerin yükü iyice emekçilerin üzerine kaydırılmıştır. Doç. Dr.Mustafa Durmuş 151 Devlet, Sosyal Sınıflar ve Bütçe İlişkileri Bağlamında 2014 Bütçesine İlişkin Bir Çözümleme, Mustafa Durmuş