VERGİLEMENİN SINIRLARI VE ANAYASAL KURAL ÖNERİLERİ
OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA UYDURULMUŞ VERGİLER (Bİ’DAT) VE KEYFİ VERGİLER
1. OSMANLI
İMPARATORLUĞU’NDA
UYDURULMUŞ VERGİLER
(Bİ’DAT) VE KEYFİ VERGİLER
Bu sunum şu kaynaktan yararlanılarak hazırlanmıştır:
Coşkun Can Aktan, Vergi Devleti, İstanbul: Divan Kitap, 2020.
Sunumu Hazırlayan : Abdülhamid Özgün Birkalan
Prof.Dr. Coşkun Can Aktan
2. “Reaya fıkarasını her sene veregeldikleri
belli vergiden başka; yeniden
uydurulmuş vergi isteği ile incitmeye ve
ona eziyet eylemiyeler ve ettirmeyeler.”
– Defterdar Sarı Mehmet Paşa
4. Osmanlı Maliyesi konusunda yazılmış önemli eserlerin pek çoğu Osmanlı
vergi sisteminin ağır, haksız ve adaletsiz uygulamalarla dolu olduğu
konusunda hemfikirdir.
Osmanlı vergi sisteminin bugünkü anlamda ideal vergileme
prensiplerinden tamamen uzak ve keyfî vergileme sistemi olduğunu
söyleyebiliriz.
5. 01 02
Osmanlı vergi sistemi genel olarak şer’i ve örfi vergilerden oluşmaktadır.
Şer’i Vergiler (Tekâlîf-i şer’iye)
Örfi vergiler (Tekâlîf-i örfiye) ise
geleneklere dayanarak konmuş vergilerden
oluşmaktadır. Din ayrımı olmaksızın
herkesten, yerel ve olağanüstü harcamaları
karşılamak üzere alınmış vergilerdi.
Şer’i vergiler (Tekâlîf-i şer’iye),
tamamıyla İslam hukuku kurallarına göre
konmuş, zekat, öşür (aşar), haraç ve
cizyeden oluşan vergilerdir.
Örfi vergiler (Tekâlîf-i örfiye)
6. Tekâlîf-i divaniye
Tekâlîf-i şâkka
Savaşlar sonucunda
alınan ve şeriatın
izin verdiği
vergilerdir.
Vergi kuralları
dışında kalarak tarh
edilen vergilerdir. Bu
tür vergilerde hak
ve adalete uygun
davranılmayacağın
dan, şer’an izin
verilmemiştir.
Yine
kanunnamelerin
kapsamı dışında
olan ve devletin
bizzat kendisinin
tahsil ettiği örfi
vergilerdir.
01 02 03
Osmanlı vergi sisteminde örfi vergiler üç gruba ayrılıyordu:
Tekâlîf-i âdiye
7. Örfi hukuk gereği örfi vergilerin tahsil edilebilmesi için bu vergilerin insan aklının iyi
kabul ettiği yapıda ve şeriata uygun olması gerekirdi. Oysa Osmanlı Devleti’nde
uygulanan örfi vergilerin birçoğunun halk tarafından kabul görmediği ve zorunlu
olduğu için ödendiği anlaşılmaktadır.
Osmanlı maliyesi üzerine önemli çalışmalar yapmış olan Ahmet Tabakoğlu
da bizim yukarıda yaptığımız açıklamalara paralel bir sınıflama
yapmaktadır. Tabakoğlu, Osmanlı Devleti’nde uygulanan vergi sistemini şer’i
vergiler (tekâlîf-i şer‘iyye) ile sayıları oldukça fazla olan ve çok çeşitli konular
üzerinden alınan örfi vergilere (tekâlîf-i örfiyye) ve keyfî vergilere (tekâlîf-i
şâkka) dayandırmıştır. Tabakoğlu şöyle yazmaktadır:
8. “İslâm devletlerinde vergiler “tekâlîf-i şer‘iyye” ve
“tekâlîf-i fevkalâde” diye ikiye ayrılabilir. Şer‘î
hükümlere dayanan ve ayrıntıları fıkıh kitaplarında yazılı
bulunan tekâlîfe tekâlîf-i şer‘iyye, bunların dışında kalan
ve devlet tarafından halka yüklenen vergilere tekâlîf-i
fevkalâde denir. Fevkalâde vergiler de “tekâlîf-i örfiyye”
ve “tekâlîf-i şâkka” olarak iki kısımdır. Tekâlîf-i örfiyye,
aslında şeriatın kaynaklarından biri olan örfe dayanan
ve genellikle savaş gibi ihtiyaçlarda tahsil edilen
vergilerdir. Osmanlılar’da avârız türü vergiler böyledir.
Bu tür vergilere “tekâlîf-i âdiye (mu‘tâde)” adı da
verilir. Tekâlîf-i örfiyyeye şeriatın cevaz verdiği
genellikle kabul edilmiştir. Çünkü bu tür vergilerde
hakkaniyet ve adalet olduğu varsayılır. Tekâlîf-i şâkka
ise ağır vergiler olup haklarında şer‘î cevaz bulunmayan
ve genellikle haksız kabul edilen yükümlülüklerdir.”
10. Örf’i Vergiler
Tekâlîf-i
Örfiyye Özellikle savaş yıllarında ihtiyaca göre daha çok hâne, aile, çift,
ocak gibi bir esasa dayalı olarak tarh edilen vergi, resim ve
harçları ifade eder.
avâid-i hademe ve avâid-i mu‘tâde; bâc, yasak, yol, meks, derbend ve tırtıl resimleri;
cevâiz, hediye, katık, kumanya, nân, ulûfe, zahîre, nevâle, peksimet, çizme bahaları;
ahz-i vekâlet, bab, baha, defter, evâmir, ferman, hademe, i‘lâm, kaydiye, kitâbet,
reddiyye, mahkeme harçları; yazıcı, ceyb-i hümâyun, mukabele akçeleri; daire, sefine,
kayık, konak, köprücü, derbendci, suyolcu, beldâran, sekbanlar, topçular,
humbaracılar, beygir, devir, mürûr ve ubûr masrafları; ayrıca mürûriyye, Bâb-ı Âlî
tâmiratı, devâir tefrişatı, güzeşte, han ve çayır kirası, huddâmiyye, kethüdâiyye, iâne-i
hükkâmiyye, ihzâriyye, izn-i sefîne, kalemiyye, kâtib-i emlâk tahsisatı, kâtibiyye,
kudûmiyye, maâş-ı maliyye, muhzıriyye, öşr-i diyet, reddiyye-i temessük, ruba-nüvâs,
sarrâfiyye, selâmetlik, senelik nemâ, taahhüt temessükâtı, taâmiyye, tahsildâriyye,
tebrîkiyye, tebşîriyye, tevziat, iânât ve semerât adı altında çeşitli yükümlülükler tekâlîf-
i örfiyyeden sayılırdı.
11. Keyfî Vergiler
(Tekâlîf-i
Şâkka) “Güç yetirilemeyecek kadar ağır vergiler” demektir ve
genellikle memurların halktan aldıkları izinsiz vergiler için
kullanılmıştır.
Haklarında şer‘î cevaz olmadığı gibi çıkarılan ferman ve adâletnâmelerle
yasaklanan bu vergilerin teftiş akçesi, devir, harc-ı bâb, masârif-i sancak, saray
tamiri, esb-bahâ, hil‘at-bahâ, kaftan-bahâ, na’l-bahâ, zahîre-bahâ, öşr-i diyet
gibi isimler taşıdığı belgelerden anlaşılmaktadır. Bir bakıma tekâlîf-i şâkka
tekâlîf-i örfiyye içinde mütalaa edilmiş, çeşitlenerek birbirinden ayrılmaz hale
gelmiştir. Hangi tür vergilerin tekâlîf-i örfiyye, hangilerinin tekâlîf-i şâkka olduğu
konusundaki tereddütler belgelere de yansımış, çoğunlukla bu ikisi birbirinin eş
anlamlısı gibi kullanılmıştır. Nitekim imdâdiyyelerle ilgili belgelerde bu vergilerin
tekâlîf-i şâkkanın yerini tutmak üzere ihdas edildiği vurgulanır.
12. “Tekâlîf-i şâkka” adı altında tahsil edilen vergiler ise adı üzerinde
“eziyet veren” keyfî vergilerdir. Tekâlîf-i şâkkalar; çeşitli adlar
altında toplanan, üst düzey yöneticilerin tahsil ettiği ve
kanunnamelere dayanmayan vergilerden oluşmaktaydı. Bu tür
vergilere her ne kadar engel olunmak istendiyse de bu mümkün
olmamış ve bu vergiler zamanla kabul görmüştür.
Örfi vergiler kapsamında değerlendirilen bir diğer vergiler ise
“Tekâlîf-i divaniye” adı verilen vergilerdir. Yine kanunnamelerin
kapsamı dışında olan; sabit bir miktarı veya oranı olmayan
Tekâlîf-i divaniyeler, her yıl çıkarılan fermanlarla belirleniyordu.
Önceleri savaş gibi olağanüstü durumlarda alınan bu vergi de,
III. Murat döneminde daimi bir vergi haline geldi. Her ne kadar
bu vergilerin tahsiline engel olunmak istendiyse de, yetiştirdiği
askerlerle savaşa katılan ümeraya göz yumuldu, daha sonra bu
vergilere resmi bir nitelik kazandırıldı .
13. Önemle belirtelim ki, bu
günedeğin kıymetli eserler
sunan tarihçilerin
eserlerinde bile Osmanlı
İmparatorluğu’nda alınan
vergilerin tam ve kesin bir
listesini bulmak hakikaten
imkânsızdır. Bunun nedeni
Osmanlı Maliyesinde
sayıları yüzleri aşan çok
sayıda vergi ve benzeri
yükümlülükler uygulanmış
olmasıdır.
14. “Kanunnâmelerde, "resm-i arûsi (gelin resmi),,, "arûsane,,, "âdet-i arûsî„ adlariyle
geçen bu resmin mahiyeti, bir kız veya dul kadın evlenirken kadıya verilen
nikâh resminden başka timar sahibine veya sancak beyine verilen resimdir,
kızları evlendiği zaman, timar sahibinden d. Dul (seyyibe, bîve, ermel) kadın
evlense, arus (gerdek) resmini, kendisinin evlendiği sırada bulunduğu yerin
sahibi, sipahisi alır, fakat yörük ve yüzdecinin kızı evlense, gerdek resimlerini,
bunlar lâmekân olduklarından, yani daima bir yerde durmadıklarından, kız
olsun dul olsun, kadının veya kızın babasının kayıtlı bulunduğu timarın veya
yerin sahibi alır. Sefere eşen müsellem taifesinin kızı dahi reâyâ kızı
hükmündedir ve cee alınır; Bir yerli reayanın kız oğlan kızı evlense gerdek
resmini, kızın babasının, tımarında oturduğu sipahi alırmaatının resm-i arûsu
kime kaydolundiyse, gerdek resmini ona verir.”
Neşet Çağatay bir çalışmasında gerdek
resmi ile ilgili olarak şunları yazmaktadır:
15. “Kanunnâme’de bâd-ı hevâ rüsûmu arasında sayılmamakla birlikte bâd-ı hevâ
karakteri taşıyan bu resim, kaçan erkek ve kadın kölenin yakalandığı sipahi
toprağında sahibi gelinceye kadar takdir edilen günlük nafakası ve bunların
yakalandığı toprak statüsüne göre iade edilmesi durumunda alınmaktaydı.
Kaçan köleyi yakalayan kimse onu sipahisine teslim ettiğinde 20 akçe
muştuluk alırdı. Toprağında köle yakalanan sipahiye köle sahibi, bunun
bulunduğu yerden gün olarak ifade edilen uzaklığa göre 60 ile 100 akçe olarak
takdir edilen muştuluk öderdi. Sipahi yakaladığı köleyi sahibi gelinceye kadar
üç ay saklar ve mahkeme bunun için nafaka takdir ederdi. Sipahi bunu da köle
sahibinden alırdı. Bu süre içinde sahibi gelmezse köle satılır ve satış bedeli
emaneten saklanırdı.”
Kaybolmuş bir hayvan ve/veya kölenin bulunması halinde alınan yâve
resmi ya da kaçkun resmi ilginç vergilerden bir diğeridir. “Bâd-ı hevâ
rüsumu” adıyla tahsil edilen bu vergi hakkında şu alıntıyı buraya sunmakta
yarar görüyoruz:
16. Osmanlı Mali Sisteminde Keyfi Vergiler
Selamet Akçesi,
Geçit Resmi,
Toprakbastı Parası
Hayvan sürülerinin geçitlerden geçişi veya sevki
üzerinden alınan bir vergi idi.
Kasabhane Bacı,
Selhhane Bacı, Serhane
Bacı, Kellehane Bacı,
Paçahane Bacı, Kelle,
Ayak, Ciğer Parası, Dem
Resmi, Balta Resmi,
Serçin Resmi,
Bu vergiler, hayvan kesimi ile uğraşanlardan alınırdı.
Miktarı 2-10 para arasında değişirdi.
Resm-i Hınzıriyye,
Canavar Resmi
Daha çok Rumeli’de görülen bir vergiydi. Domuzlar
yetiştirilmesi verginin konusunu oluşturuyordu
17. Osmanlı Mali Sisteminde Keyfi Vergiler
Bojik resmi
Gayrimüslim halkın domuz salhanelerinde (bojik)
kesilen domuzlardan iki akça “resm-i bujik”
adıyla bir vergi alınırdı.
Resm-i Arûs
(Gerdek Resmi)
Bir sipahinin tımarında bulunan kadınların
evlenmeleri verginin konusunu oluştururdu. Bu vergi,
kadınların kocalarından tahsil edilirdi.
Yâve ve Kaçkun
Resmi
(Bâd-ı Hevâ Rüsûmu)
Kaybolmuş hayvan veya kölenin bulunması verginin
konusunu oluştururdu.
18. Osmanlı Mali Sisteminde Keyfi Vergiler
Beytülmâl Resmi
Beyt’ul-mal resmi ile pencik resmi aynıdır. Kelime olarak beşte bir
demek olan pencik, savaşlarda ele geçirilen esirlerden, askerlikte
kullanılmak üzere beşte birinin alınması demekti. Beyt’ul-mal ise,
varisi bilinmeyen veya hazır olmayan, ölülerin eşyası vb. genel
malları muhafaza eden sandık ve idareye verilen addı. Bu mal 5 yıl
muhafaza edilir, bu sürede varisi çıkmazsa mal sandıklarına teslim
edilirdi. Mal sandıklarına teslim edilen bu eşyadan “emniyet resmi”
adıyla vergi alınırdı.
Kürekçi Bedeli, Tersane
Bedeliyyesi, Kalyoncu
Bedeliyyesi, Gâbyâr
Bedeliyyesi, Bedel-i
Asâkir-i Bahriyye,
Kürekçiyân Avârızı
Gemilerde kürek çeken ve yelken açıp toplayanların
ücretlerinin ödenmesi için tahsil edilirdi. Mükellefi hane
reisleriydi.
Öşr-i Diyet
Dirlik toprakları dâhilinde adam öldürülmesi veya birinin
azasının sakat bırakılması halinde alınırdı. Maktullerin
mirasçılarına veya azası sakat edilenlere verilirdi.
19. Osmanlı Mali Sisteminde Keyfi Vergiler
Sarrafiyye,
Akçebaşı, Güzeşte,
Senelik Nemâ
Bir takım masrafların karşılanması için sarraflardan vs.
faizcilerden ödünç para alınırdı. Bu ödünç paralar için bir
takım faizler verilirdi. Bu faizleri karşılamak için hane
reislerinden tahsil edilirdi.
Boyunduruk Resmi
Müsellem, yağcı, küreci, canbaz, yörük ve bunlar gibi
askerî sınıfa dâhil kimseler bulundukları yerin
sipahisinden (timar sahibinden) bir çiftlik arazi kendi
mülklerine geçirmeleri halinde “çift resmi” adı altında bir
vergi verirlerdi.
Çift Bozan Resmi.
(Levendiye,
Levendlik)
Çift bozan resmi, reayadan, ziraat etmekte olduğu araziyi
terk ettiği zaman alınan bir vergi idi.
20. Osmanlı Mali Sisteminde Keyfi Vergiler
Dühan Resmi.
(dühaniye), (resm-i dud),
(resm-i baca), (tütün
resmi), (tütüncek)
Yaylak resmi
Dühan resmi yörük, yüzdeci, yağcı, küreci, tatar ve
türkmen taifesi gibi yerleşik olarak bir yerde
oturmayan, bir yerden bir yere gezen ve evli olan,
kimselerden alınan bir vergi idi.
Aynaroz Vergisi
Aynaroz halkının himaye (koruma) karşılığında
ödemiş oldukları bir vergi idi.
Ceraim-i Hayvanat
Vergisi (Deştbani)
Sahip olduğu hayvanı başka birinin arazisine ve
ekinine zarar verdiğinde ödenen bir vergi idi.
21. Osmanlı Mali Sisteminde Keyfi Vergiler
İspenç Resmi
(Kamu Resmi)
Gayri-müslim köylüden müslümanların çift resmine
mukabil alınan bir vergi uygulamasıydı.
Asiyab Vergisi Değirmenlerin faaliyetleri üzerinden alınan vergidir.
Değirmen taşlarının sayısına göre alınıyordu.
Mücerred Resmi
Mücerred resmi aynı evde bulunan bekar
kimselerden alınan bir vergidir. “Mucerred”, Arapça
kökenli bir kelimedir ve “evlenmemiş”, “bekar”
anlamına gelmektedir.
Ağıl Resmi Hayvan sürülerinin barındırıldıkları yer için alınan
bir vergi idi.