3. • Çalışan bir makinenin
enerjiye ihtiyacı olduğu
gibi insanın da sürekli
enerjiye ihtiyacı vardır.
• İnsan vücudunun
büyümesi, gelişmesi ve
yaşlanan dokuların
onarılması için çeşitli
maddeler gerekir.
• Bu maddeler besinlerdir.
4.
5. • Besinlerden enerji elde edilebilmesi için
besinlerin önce kana, sonra da kandan
hücrelere geçmesi gerekir.
• Vücudumuz milyonlarca hücreden
oluşmuştur ve her bir hücrenin besine
ihtiyacı vardır.
• Yediğimiz besinler sindirim işlemi
sonucunda hücrelerimize geçebilecek
duruma gelir.
6. • Yediğimiz besinler sindirim işlemi sonucunda
hücrelerimize geçebilecek duruma gelir;
hücrelerimizde enerji verici, yapıcı-onarıcı
ve düzenleyici olarak kullanılırlar.
7. •Besinlerimizin vücudumuzda yararlı hâle gelebilmesi için
değişime uğraması gerekir.
•Bu değişim sindirimle gerçekleşir.
•Sindirim büyük moleküllü besin maddelerinin hücrelerimizin
kullanabileceği kadar küçük moleküllere dönüştürülmesidir.
•Yediğimiz bir bisküvi ancak on iki saat içerisinde tam olarak
sindirilir. Besinleri hücrelerimiz tarafından kullanılabilecek
kadar küçük parçalara bölerek kana geçişini sağlamak
sindirim sisteminin görevidir.
8. •Sindirim organları ve enzimleri yenilen besinleri fiziksel ve
kimyasal olarak değişikliklere uğratacak özelliktedir.
•Sindirim çiğnemeyle başlar.
•Besinlerin çiğneme ve kas hareketleriyle fiziksel olarak küçük
parçalara ayrılması mekanik sindirimdir.
•Besinlerin sindirim enzimleri yardımıyla parçalanması ise
kimyasal sindirimdir.
9. •Sindirim enzimleri sindirim sisteminin
organ ve yapıları tarafından salgılanır ve
besinlerin sindirimini kolaylaştırır.
•Enzimler bütün canlılık olaylarında
görev alır.
•Mekanik sindirim kimyasal sindirimi
kolaylaştırır.
•Kimyasal sindirim sonucu, besinlerdeki
büyük moleküller enzimlerin yardımıyla
kendilerini oluşturan yapı taşlarına ayrılır.
11. Ağız
Besinlerin dişler yardımıyla koparılıp, çiğnenip
parçalanarak ve tükürükle ıslatılarak yumuşatıldığı
yerdir. Ağızda hem mekanik hem kimyasal sindirim
gerçekleşir. Besinlerin mekanik sindirimi çiğneme ile
gerçekleşir. Besinlerden sadece karbonhidratların
kimyasal sindirimi ağızda başlar. Bu ise tükürük içinde
bulunan enzimler sayesinde gerçekleşir.
12. Yutak
Besinlerin ağızdan yemek borusuna iletilmesini
sağlar. Ağız ve burun boşluğuyla, yemek ve soluk
borusunun birleştiği bir kavşak gibidir. Yutma
sırasında küçük dil soluk borusunu kapatarak
besinlerin soluk borusuna kaçmasını engeller ve
besinler yemek borusuna geçer. Bu sırada solunum
kısa bir süre için durur. Yutakta mekanik ve
kimyasal sindirim olmaz.
13. Yemek Borusu
Yapısında bulunan kasların peşpeşe aşağı doğru
kasılmasıyla besinlerin mideye iletilmesini sağlar. Bu
kasların ters yönde kasılması kusmaya neden olur.
Yemek borusunda mekanik ve kimyasal sindirim olmaz.
14. Mide
Besinler burada uzun süre bekletilir. Besinlerin mekanik
sindirimi midenin kasılıp gevşeme hareketi ile; kimyasal
sindirim ise mide özsuyu içinde bulunan mide asidi ve
enzimler ile gerçekleştirilir. Böylece besinler
parçalanarak küçük moleküller hâline getirilmiş olur.
Proteinlerin kimyasal sindirimi midede başlar.
15. İnce Bağırsak
Yağların kimyasal sindirimi ince bağırsakta başlar. İnce
bağırsağa gelen safra, pankreas özsuyu ile yağların,
karbon hidratların ve proteinlerin sindirimi tamamlanır.
Besinler ince bağırsakta en küçük moleküllerine kadar
parçalanır. Bu moleküllerin ince bağırsaktan kan
damarlarına geçmesi olayına emilim adı verilir.
16. İnce bağırsak sindirim sistemimizin en uzun
bölümüdür. İnce bağırsakların iç yüzeyi villüs adı
verilen ince parmak şeklindeki çıkıntılarla kaplıdır.
Emilim, villüslerde gerçekleşir. Villüsler ince
bağırsaklardaki emilim yüzeyini artırır.
17. Kalın Bağırsak
Kalın bağırsak besinlerde kalan su, vitamin ve
minerallerin emilerek kana geçirilmesini sağlar.
Böylece yararlı maddelerin dışarı atılmasını önler.
Besin maddelerinin parçalanmayan bölümleri olan
atık maddeleri ise anüse doğru hareket ettirir.
18. Anüs
Sindirim sisteminin son bölümüdür. Besin
maddelerinin vücudumuz tarafından kullanılamayan
bölümü anüs yoluyla atık madde olarak vücuttan
uzaklaştırılır.
Anüs
19. Sindirim Sisteminin Yardımcı Organları
Karaciğer ve pankreas sindirim sistemine yardımcı
organlardır. Bu organlar ürettikleri salgıları birer
kanalla ince bağırsağa aktarır.
20. Karaciğer
Karaciğer hücreleri safra adı verilen bir salgı üretir.
Yağların kimyasal sindirimi için gerekli bir salgı olan
safra, ince bağırsağa gönderilir.
Pankreas
Pankreas öz suyunu salgılar. Pankreas öz suyu
proteinlerin, karbonhidratların ve yağların kimyasal
sindirimini gerçekleştiren enzimler içerir.
21. Sindirim Sisteminin Sağlığı
•Sindirim sistemimizin sağlığını korumak için başta
dengeli ve yeterli beslenmeyi öğrenmemiz ve öyle
beslenmemiz gerekir.
•Vücudumuzun günlük enerji gereksinimini karşılamak,
büyümemiz ve gelişmemizin sağlıklı olabilmesi için
dengeli ve yeterli beslenmemiz gerekir.
• Yemek yemek temel ihtiyaçlarımızdandır.
•Ancak vücudumuz besinlerin ihtiyacımızdan fazla olan
kısmını harcayamaz ve bunları yağa dönüştürerek
depolar.
• Depolanan yağlar ise zamanla şişmanlığa sebep olur.
22. Sindirim Sisteminin Sağlığı
•Dengeli ve yeterli beslenme; besin maddelerinde
olan protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral ve
suyun, ihtiyacımızı karşılayacak oranda ve birlikte
alınmasıdır.
•Stres ile dengesiz ve yetersiz beslenme sindirim
sistemi sağlığını olumsuz etkileyen faktörlerdendir.
Lifli besinleri tüketmek, dengeli ve yeterli beslenmek
ise sindirim sisteminin sağlığını olumlu etkiler.
23. Dengeli ve yeterli beslenmek dışında sindirim
sistemimizin sağlığını korumak için:
Çok sıcak ve çok soğuk şeyler yiyip içmemeliyiz.
Lokmaları iyice çiğnemeli ve yavaş yemeliyiz.
Sofradan tam olarak doymadan kalkmalıyız.
Yemek sırasında ve yemekten sonra fazla su
içmemeliyiz.
Yemekten sonra bir saat kadar istirahat etmeliyiz.
Yemeğe çiğ salata veya taze meyve ile
başlamalıyız.
24. Sindirime yardımcı olmak ve kabızlığı önlemek
için öğün aralarında bol su içmeliyiz,
Yenilen besinlerin temizliğine dikkat etmeliyiz,
Et ve süt ürünlerini çiğ olarak tüketmemeliyiz,
Fazla tuzlu, baharatlı yemeklerden uzak
durmalıyız,
Sigara içmemeliyiz,
Stres ve ruhsal gerginliklerden uzak durmalıyız.
Kafeinli ve asitli içeceklerden uzak durmalıyız.
Ağız-diş sağlığımızı korumalıyız,
25. Sindirim Sistemi Hastalıklarından Bazıları
Şunlardır
• Midenin iç yüzeyindeki mukoza tabakasının
iltihaplanması gastrit hastalığına neden olur.
Mukoza tabakasının aşınarak yaraların oluşması
ise ülsere neden olur. Bu yaralar midede ağrılara
neden olur.
•Stres, üzüntü gibi nedenler mide kaslarında kısa
veya uzun aralıklarla ve normalin dışında
kasılmalara neden olur. Bu kasılmalar sırasında
midede ağrılar oluşur. Buna mide krampı denir.
26. •Karaciğer hücrelerinin bozulması ile karaciğer
küçülür. Bu durum karaciğerin görevini yapamamasına
neden olur. Bu hastalığa siroz denir. Sirozun en
önemli nedeni alkollü içeceklerin aşırı kullanımıdır.
•Bağırsak iltihapları, zehirlenmeler ve beslenme
bozuklukları ishale neden olur. İshalli hasta dışkı ile
birlikte bol miktarda su ve minerali de dışarı atar.
Vücudun su-mineral dengesi bozulur.
•Selülozlu besinlerin yeterince ve düzenli olarak
yenmemesi, düzenli tuvalet alışkanlığı edinmemek vb.
kabızlık nedenidir. Sık aralıklarla gebe kalmak ve fazla
sayıda doğum yapmak da kadınlarda kabızlığa neden
olur.
27. •Reflü hastalığı mide içeriğinin yemek borusuna geri
kaçmasıdır. Asitli mide içeriğinin yemek borusuna
gelmesi ve uzun süre temas etmesiyle, yemek
borusunun asitten kendini koruma özelliği yok olur.
Kişinin yaşamında yapacağı bazı düzenlemeler reflü
hastalığının ilerlemesini engelleyebilir.
28. •Yatarken vücudun üst kısmı ile başın yüksekte
olmasını sağlamalı
• Yatmadan 2 saat önce besin almamalı
•Yemeklerden sonra bir süre yatmamalı veya
uzanmamalı
•Sigara ve alkol kullanmamalı
•Kolalı içecekler, kahve, çikolata, yağlı, acılı, baharatlı
yiyeceklerden kaçınmalı
•Karın bölgesini sıkan kıyafetlerden kaçınmalı
•Bir defada çok fazla yemek yerine, sık sık ve az
miktarda yemek tercih edilmeli
•Düzenli spor yaparak ve dengeli beslenerek fazla
kilodan korunmalıdır.
29. Alkol ve Sigaranın Sindirim Sistemine Etkisi
Alkol, midenin iç yüzeyini örten tabakayı tahriş ederek
gastrite ve kusmaya yol açabilir. Midenin üst bölümüyle
yemek borusunun alt bölümünde küçük yırtıklara
sebep olabilir. Alkolün uzun süre kullanılması özellikle B
vitaminlerinin ve diğer besinlerin emilimini
engelleyebilir. Ayrıca yüksek miktarda tüketilen alkol,
karaciğer için önemli bir tehdit oluşturur. Sigara içme
alışkanlığı da benzer sorunlara yol açar.
31. •Besin içeriklerinin hücrelerimiz
tarafından kullanılması
sonucunda atık maddeler
oluşur.
•Oluşan bu atık maddeler
hücrelerimizden kanımıza
geçer.
•Atık maddeler vücudumuza
zarar vermemesi için bir an
önce temizlenmesi gerekir.
•Bu atık maddeler
vücudumuzdan boşaltım
yoluyla uzaklaştırılır.
32.
33. Atık Maddeleri Vücudumuzdan Uzaklaştıran Organlar
•Boşaltım sistemimizi böbrekler, üreter, idrar kesesi ve
üretra oluşturur. Akciğerler, karaciğer, deri ve kalın
bağırsak atık maddeleri vücudumuzdan uzaklaştıran
yardımcı organlardır. Bu organlar atık maddeleri idrar,
solunum, terleme ve dışkı yoluyla atar.
•Üre ve karbon dioksit ile suyun ve tuzun fazlası
vücudumuzdan uzaklaştırılması gereken atık
maddelerdir. Bu atık maddeler vücudumuzdan
uzaklaştırılmadıkları takdirde zehirleyici olabilir. Bunun
sonucu olarak vücudumuz görevlerini yerine
getiremez.
34. Böbrekler
• Bel omurlarımızın iki
yanında yer alan
organlarımızdır. Böbreğin
şekli fasulyeye benzer.
Yaklaşık uzunluğu 10
cm’dir.
• Böbreklerimizin görevi,
vücudumuzun çeşitli
faaliyetleri sonucu oluşan
atık maddeleri kanımızdan
süzerek uzaklaştırmaktır.
35. •Kanımızda atık maddelerin yanı sıra karbonhidrat, yağ ve
protein gibi büyük moleküllü besin maddelerinin
sindirilmesi sonucunda oluşan küçük moleküller ile vitamin
ve su gibi yararlı maddeler de bulunur.
•Böbreklerimizin kanımızı süzerken kanımızın içindeki
yararlı maddeleri koruyup atık maddeleri uzaklaştırması
gerekir.
•Kanımız, böbreğimizin temel birimi olan nefronlar
tarafından süzülerek temizlenir.
36. Her bir böbrekte, yaklaşık bir milyon nefron
bulunur. Nefronlar atık maddeleri kandan süzer
ve idrar oluşumunu sağlar, böylece kanımızı
temizler.
İdrarın oluşumu ise şöyledir:
1. Kan, böbrek atardamarları yoluyla böbreklere
gelir ve nefronlarda süzülür.
2. Kan içindeki yararlı maddeler, süzülme
sırasında nefronlarda emilir ve tekrar kana
geçer.
37. 3. Süzülerek temizlenen bu kan, böbrek toplardamarı
ile böbreklerden çıkar.
4. Süzülmeden sonra kalan tuzun ve suyun fazlası ile
üre idrarı oluşturur.
5. İdrar, üreterde ve idrar kesesinde toplanır. 6. İdrar
üretra ile vücuttan dışarı atılır.
38. Boşaltım Sisteminin Sağlığı
Boşaltım sisteminin sağlığını korumak için:
• Bol su içmeliyiz. Az su içilmesi halinde böbrek taşı
oluşabilir. Özellikle sıcak ve kuru havalarda daha fazla
sıvı almalıyız.
• Tuzlu, acı ve baharatlı yiyeceklerden kaçınmalı, alkol
kullanmamalıyız.
39. •Vücudumuzu üşütmemeliyiz.
•İdrarımızı uzun süre tutmamalıyız. Uzun süre tutulan
idrar böbrek taşlarının oluşumuna neden olur.
• İdrar yaparken ağrı, acı oluyorsa, idrarla kan
geliyorsa vakit geçirmeden bir doktora başvurmalıyız.
•Diş çürüklerimiz varsa en kısa sürede tedavi
ettirmeliyiz.
40. •Boğaz enfeksiyonlarımız varsa tam olarak tedavi
ettirmeli, tam iyileşme sağlamalıyız. Boğaz
enfeksiyonuna yol açan bazı mikroplar böbreklerde
iltihaplanmaya neden olur. Böylece nefrit hastalığı
meydana gelir.
•Böbrek iltihabı rahatsızlıklarımızda tedaviyi yarıda
kesmemeli, doktorun verdiği ilaçları tam olarak
kullanmalı ve tedavi sonrasında kontrol için doktora
gitmeliyiz.
41. Böbrek Hastalıkları
•Böbrek iltihabı, böbrek iç yapısında iltihaplanmanın
olmasıdır.
•Hastalığa genel olarak orta kulak ve deri iltihapları ile
bademciklere yerleşen mikroplar neden olur.
•Hastalık, idrarda fazla sayıda akyuvar bulunması, yüksek
ateş, halsizlik, üşüme, titreme ve bel ağrısı belirtileri ile
ortaya çıkar. Hemen tedavi edilmezse nefrit oluşabilir.
•Nefrit, nefronların iltihaplanmasıdır. Hastalık yüzde
ve ayak bileklerinde şişme gibi belirtilerle ortaya çıkar.
42. •Normalde idrar içinde erimiş halde bir
çok madde kristali vardır.
•Böbrekler için bazı olumsuz
sebeplerle bu kristaller birleşerek katı
bir kütleyi yani böbrek taşını oluşturur.
•Besinlerle çok fazla alınan kalsiyum ve
D vitamini taş oluşumuna sebep
olabilir.
•İdrar yolları iltihabı gibi bazı böbrek
hastalıklarında böbrek taşı oluşması
kolaylaşır.
•İdrar tahlilinde aşırı kalsiyum ve ürik
asit görülmesi ve röntgen ile taşın
varlığı anlaşılır.
43. •Böbrek taşı dayanılmaz ağrılara neden olur. Son yıllarda
ameliyat yerine yüksek frekanslı ses dalgaları veya lazer
ışınları ile taşlar parçalanarak tedavi edilmektedir. Taş
oluşumunu önlemek için günde en az iki litre su içmek, süt
ürünlerinin ve tuzun aşırı miktarda tüketilmesinden uzak
durmak, günlük düzenli egzersizler yapmak gerekir.
44. •Böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonlarındaki kalıcı
bozukluk nedeniyle böbrekle atılması gereken zararlı
maddelerin atılamamasına bağlı olarak ortaya çıkan bir
hastalıktır.
•Böbrek yetmezliği ilerler ve kalıcı hâle gelirse başka
tedavi yöntemlerinin uygulanması gerekir.
•Bunlar, diyaliz tedavisi ve böbrek naklidir.
45. •Böbrekler yeterince çalışmadığı zaman, idrarla atılması
gereken üre gibi bazı zararlı maddeler atılamaz ve kanda
birikir.
•Diyaliz cihazı kandaki bazı zararlı maddeleri süzerek
kanın temizlenmesini sağlar. Bu yöntemle kalıcı tedavi
sağlanamadığından hastalarımız cihaza bağımlı
yaşamaktadır. Bu yüzden “ böbrek nakli” daha da
önem kazanmaktadır.
•İdrar torbası iltihabı, idrar torbasının bakteri ya da
virüsten dolayı iltihaplanmasıdır. Çok sık idrara çıkma,
idrar yollarında yanma, idrar torbası iltihabının
belirtilerindendir.
46. •Böbrek yetmezliği olan bir hastaya sağlıklı bir
insandan veya yaşamını henüz kaybetmiş kişiden
alınan bir böbreğin, böbrek yetmezliği olan hastanın
vücuduna takılması işlemidir. Böylece hasta yeniden
sağlığına kavuşmuş olur.
48. DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER
Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan,
kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor,
gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir
ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir
çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba
harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir.
Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren
kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak,
susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan
öğrendiğimiz işler değildir.
Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz.
Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdeki
kelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde
kullanıyoruz.
•Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza
gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşiyor.
•Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor,
gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz.
•Aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama girdiğimizde
göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor.
49. DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER
Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan,
kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor,
gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir
ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir
çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba
harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir.
Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren
kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak,
susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan
öğrendiğimiz işler değildir.
Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz.
Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdeki
kelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde
kullanıyoruz.
•Büyümek için özel bir çaba harcamadığımız hâlde
büyüyoruz.
•Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza
gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir.
•Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı
doğduğumuz andan itibaren kolaylıkla yapabiliyoruz.
•Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak,
acıkmak, susamak, yorulduğumuzu hissetmek,
üzülmek, heyecanlanmak sonradan öğrendiğimiz işler
değildir.
50. DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER
Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan,
kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor,
gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir
ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir
çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba
harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir.
Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren
kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak,
susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan
öğrendiğimiz işler değildir.
Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz.
Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdeki
kelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde
kullanıyoruz.
•Yazma, okuma, hesap
yapma gibi daha birçok şeyi
ise sonradan öğreniyoruz.
•Arkadaşlarımızın isimlerini,
çarpım tablosunu, eşyaların
adını, yabancı dillerdeki
kelimeleri, sevdiğimiz bir
şarkının sözlerini hafızamıza
kaydediyor ve gerektiğinde
kullanıyoruz.
51. DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER
Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan,
kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor,
gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir
ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir
çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba
harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir.
Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren
kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak,
susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan
öğrendiğimiz işler değildir.
Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz.
Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdeki
kelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde
kullanıyoruz.
•Duyuları algılamak, düşünmek, yürümek, konuşmak
gibi birçok olay aynı anda gerçekleşir.
•Ancak bu kadar çok ve karmaşık olan bu olaylar
birbirinden bağımsız ve kontrolsüz değildir.
•Bütün bu olaylar sistemlerimiz tarafından
gerçekleştirilir.
•Vücudumuzun iç çevresi ve dış çevresi arasında
iletişim kurmasını ve vücut sistemlerimizin düzenli ve
birbiriyle uyumlu çalışmasını sağlayarak vücut
bütünlüğünü koruyan sistem denetleyici ve
düzenleyici sistemdir.
52. DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER
Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan,
kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor,
gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir
ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir
çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba
harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir.
Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren
kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak,
susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan
öğrendiğimiz işler değildir.
Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz.
Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdeki
kelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde
kullanıyoruz.
Denetleyici
Düzenleyici
Sistem
Sinir Sistemi
Merkezi Sinir
Sistemi
Çevresel Sinir
Sistemi
İç Salgı Sistemi
53. DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER
Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan,
kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor,
gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir
ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir
çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba
harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir.
Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren
kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak,
susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan
öğrendiğimiz işler değildir.
Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz.
Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdeki
kelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde
kullanıyoruz.
•Sinir sistemi ve iç salgı sistemi vücudumuzda iletişim
ağı oluşturur.
•Örneğin vücudumuzun herhangi bir yerinde
yaralanma, iltihaplanma ve yanma gibi durumlar
olduğu zaman adeta tüm vücut alarma geçer.
•Tehlikelere karşı tetikte durmamızı veya tepkide
bulunma yeteneğimizi bu iki sistemin birlikte çalışması
sağlar.
54. •Konuşmak, acıkmak,
yürümek, dengede durmak,
yazmak, okumak gibi birçok işi
gün boyunca gerçekleştiririz.
•Vücudumuzda bu işleri
gerçekleştiren sinir sistemidir.
•Sinir sistemimiz, vücudumuzu
ağ gibi saran milyarlarca
sinirden meydana gelir.
•Vücudumuzu saran bu
sinirleri, binlerce sinir hücresi
(nöron) oluşturur.
55. DENETLEYİCİ ve DÜZENLEYİCİ SİSTEMLER
Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba harcamamıza gerek kalmadan,
kendiliğinden gerçekleşiyor. Nefes alıyoruz, kalbimiz kendiliğinden atıyor,
gözlerimizi farkına bile varmadan kırpıyoruz. Aydınlık bir ortamdan karanlık bir
ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz kendiliğinden büyüyor. Büyümek için özel bir
çaba harcamadığımız hâlde büyüyoruz. Vücudumuzdaki birçok olay bizim çaba
harcamamıza gerek kalmadan, kendiliğinden gerçekleşir.
Nefes almayı, yutmayı, uyumayı ya da ağlamayı doğduğumuz andan itibaren
kolaylıkla yapabiliyoruz. Nefes almak, yutmak, uyumak, gülmek, ağlamak, acıkmak,
susamak, yorulduğumuzu hissetmek, üzülmek, heyecanlanmak sonradan
öğrendiğimiz işler değildir.
Yazma, okuma, hesap yapma gibi daha birçok şeyi ise sonradan öğreniyoruz.
Arkadaşlarımızın isimlerini, çarpım tablosunu, eşyaların adını, yabancı dillerdeki
kelimeleri, sevdiğimiz bir şarkının sözlerini hafızamıza kaydediyor ve gerektiğinde
kullanıyoruz.
Sinir Sistemi
Merkezi
Sinir Sistemi
Beyin
Beyincik
Omurilik
Soğanı
Omurilik
Çevresel
Sinir Sistemi
56. Beyin
•Merkezî sinir sistemimizin en gelişmiş organıdır.
•Çok sayıda sinir hücresinden meydana gelir.
•Vücudumuzun öğrenme, hafıza ve yönetim merkezi
beynimizdir.
57. Beynin görevlerini şöyle
özetleyebiliriz:
•Duyu organlarımızdan
gelen bilgileri değerlendirir.
•Konuşmalarımızın ve
istemli hareketlerimizin
gerçekleşmesini sağlar.
• Acıkma, susama, uyku ve
uyanıklık gibi yaşam
olaylarımızı düzenler.
58. •Kan basıncımızı ve vücut sıcaklığımızı ayarlar.
•Merkezî sinir sistemimizdeki diğer organların
yardımıyla organlarımızın ve sistemlerimizin çalışmasını
düzenler.
60. Omurilik Soğanı
Omurilik soğanı soğana benzer bir şekle sahip olduğundan
böyle isimlendirilmiştir.
Beyin ile omurilik arasında yer alır.
Böylece beyin ve diğer vücut organları arasındaki bağlantıyı
sağlar.
Solunum, dolaşım, sindirim ve üreme gibi olaylarla, çiğneme,
yutkunma, kusma, hapşırma ve öksürme gibi refleksleri
düzenler.
61. Omurilik
•Omurilik soğanından başlayıp kuyruk
sokumuna kadar uzanan omurgamız
içerisinde yer alan bir sinir
kordonudur.
•Organlardan beyne ve beyinden
diğer organlara gelen sinirler
omurilikten geçer.
•Refleks merkezi olarak görev yapar.
•Beyinle diğer organların arasındaki
bilgi iletimini sağlar.
•Çevresel sinir sistemi ile beynin
bağlantı kurmasını sağlar.
62. Çevresel Sinir Sistemi
•Merkezî sinir sistemi dışında
yer alan milyonlarca sinir
hücresi, çevresel sinir
sistemini oluşturur.
•Çevresel sinir sisteminin yapı
ve görev birimi sinir
hücreleridir.
•Her sinir hücresi binlerce
başka sinir hücresi ile
bağlantılıdır.
63. •Çevresel sinir sistemini
oluşturan sinirler beyin ve
omurilikten çıkarak vücuda
dağılırlar.
•Çevresel sinir sistemi,
merkezî sinir sistemi ile
organlar arasındaki iletişimi
sağlar.
64. Sinir Sisteminde Mesaj İletimi
•Sinirler beyin ve omurilikten çıkarak vücudumuzun her yerine
dağılır.
•Sinirleri, telefon kablolarına benzetebiliriz.
•Telefon kabloları gibi sinirler de bilgi taşıyarak vücudumuzda
iletişimi sağlar.
•Sinirler, vücudumuzdan ve çevreden aldıkları bilgileri elektrik
mesajları şeklinde, beynimize iletir.
65. •Beynimiz gelen bilgiyi değerlendirerek ne yapılması
gerektiğine karar verir ve bir cevap oluşturur.
•Beyin oluşturduğu cevabı gerekli yapı ve organlara yine sinirler
aracılığıyla iletir.
• Sinirlerin bilgi taşıma özelliği sayesinde, çevremizde ve
vücudumuzda meydana gelen değişimler hakkında hızlı bir
şekilde bilgi ediniriz. Böylece vücudun düzenli çalışması
sağlanır.
66. Sinirlerin Mesajları Beyne Taşıması
•Vücudumuzun içinde veya çevremizde meydana gelen
ve vücudumuzda belirli bir tepkiye sebep olan fiziksel,
kimyasal veya biyolojik etkilere (ses, ışık, koku, tat,
basınç gibi) uyarı denir.
•Uyarılar, duyu organlarımızda bulunan özel hücrelerle
alınır.
•Alınan uyarı sinir hücreleri ile merkezî sinir sistemine
taşınır.
67. •Uyarılar sinir hücrelerimizde değişikliğe yol açar.
• Bir uyarının sinir hücresinde oluşturduğu değişikliğe
uyartı mesajı adı verilir.
•Uyartı mesajını merkezî sinir sistemine, merkezî sinir
sisteminde bu mesaj için oluşan cevabı kaslara,
organlara ve salgı bezlerine sinirler iletir.
•Uyartı mesajı beynimizdeki ilgili bölümde
değerlendirilir ve uyarıya karşı bir cevap oluşur.
•Beynimizde oluşan bu cevap yine sinirler aracılığıyla
ilgili organ ya da yapılara iletilerek uyarıya tepki verilir.
68. Refleks
•Vücudumuzun dışarıdan gelen ışık, ses gibi bir uyarıya ani ve hızlı
bir hareketle tepki göstermesine refleks denir.
•Refleksler, sürekli ve hızlı bir biçimde gerçekleşir ve bu sayede
vücudumuzun kendini savunmasını sağlar.
•Elimizi yanan bir muma yaklaştırdığımızda derimizdeki acı hissini
alan sinirler bunu omuriliğe iletir.
•Omurilik hemen kaslarımızın kasılarak elimizin çekilmesini sağlar.
69. •Çeşitli nedenlerle güleriz, öksürürüz, yüzümüz kızarır.
•Vücut sıcaklığımız biraz yükselince terlemeye başlarız. Loş bir
ortama girdiğimizde göz bebeklerimiz hemen büyürken ışığa
bakınca aniden küçülür.
•Yeni doğan bebeğin emme hareketi, yanan parmağın hızla geri
çekilmesi, yüksek sesten ürkmek, öksürmek, hapşırmak,
yutkunmak gibi hareketleri düşünmeden gerçekleştiririz.
•Bütün bunlar doğuştan kazanılan reflekslerdir.
70. •Bazı refleksler ise sonradan kazanılır. Örneğin araba
ve bisiklet sürmek, örgü örmek, dans etmek, yüzmek,
limon görünce ağzımızın sulanması.
•Bu hareketler öğrenilinceye kadar beyin tarafından
denetlenir.
• Öğrenildikten sonra beyin devreden çıkar ve omurilik
devreye girer.
•Refleks kısa yoldan omurilikten gelen emirle
gerçekleşir; ancak olayın sonucu beyne iletilir.
•Yani her reflekste bir bilgi edinme ve öğrenme olayı
vardır.
•Çünkü omuriliğe gelen uyartı aynı zamanda beyne de
gitmektedir.
71. İç Salgı Bezleri
•İç salgıbezleri denetleme ve düzenleme görevini hormon adı
verilen özel salgıları üreterek yerine getirir.
• Hormonlar vücuttaki çeşitli organların düzenli bir şekilde
çalışmasını sağlayan kimyasal maddelerdir.
•İç salgıbezlerinin salgıladığı hormonlar kan yoluyla vücuda
dağılarak görevli oldukları organlara ulaşır.
•Hormonların fazla ya da az salgılanmaları durumunda
vücudumuzda anormallikler ortaya çıkar.
•İç salgıbezlerinin genel kontrolünü sinir sistemi yapar.
•İç salgıbezlerimiz, denetleyici ve düzenleyici görevlerini yavaş,
uzun sürede ve sürekli gerçekleştirirken sinir sistemimiz, çok
hızlı ve kısa süreli bir şekilde çalışır.
•Her bir hormon, farklı organlar tarafından üretilir ve farklı
etkilere sahiptir.
74. Hipofiz Bezi
•Vücuttaki bir çok olayı düzenleyen çok sayıda çeşitli hormonları
ve büyüme hormonunu salgılar.
•Hipofiz bezi hormonları tüm iç salgı bezlerinin çalışmasını
denetler ve düzenler; iç salgı bezleri ile sinir sistemi arasındaki
uyumu sağlar.
•Büyüme hormonu genel olarak vücudun büyümesini sağlar. Eğer
bu hormon büyüme döneminde fazla salgılanırsa devliğe, az
salgılanırsa cüceliğe neden olur.
75. Pankreas
•Sindirim sisteminde ince bağırsağa gönderdiği sindirim
enzimleri ile tanıdığımız pankreas aynı zamanda bir iç salgı
bezidir.
•Kanla hücreler arasında glikoz (şeker) geçişini düzenler.
•Bu bezin çalışmasındaki düzensizlikler şeker hastalığına
neden olur.
•Salgıladığı hormonlar insülin ve glugakondur.
•Bu hormonlar kan şekerinin ayarlanmasında görev yapar.
76. Böbreküstü Bezleri
•Böbreklerin üzerinde bulunan iki adet salgı bezidir. Bezlerin
böbreklerle doğrudan ilişkisi yoktur.
•Salgıladığı hormonlardan biri adrenalin hormonudur.
•Bu hormon korku, coşku, heyecan ve öfke anlarında
metabolizmayı hızlandırır.
•Herhangi bir güçlükle karşılaşıldığı zaman kandaki adrenalinin
seviyesi artarak bireyi zor duruma karşı hazırlar.
•Böbreküstü bezlerinin salgıladığı hormonlardan diğeri
aldesteron hormonudur.
•Aldesteron hormonu kandaki mineral oranını düzenler.
77. Tiroit Bezi
•Soluk borusunun önünde, gırtlağın altında bulunan, elinizle
yoklayarak bulabileceğiniz bir iç salgı bezidir.
•Salgıladığı hormon tiroksindir.
•Tiroksin hormonu büyüme, gelişme ve vücuttaki tüm
kimyasal olayların düzenlenmesinde rol oynar.
•Vücut yeteri kadar iyot alamadığı zaman tiroit bezi büyür.
• Sonuçta guatr denilen hastalık ortaya çıkar.
78. Eşeysel Bezler
•Kadınlarda yumurtalık, erkeklerde de testisler üreme
hücrelerini üretmelerine ek olarak, iç salgı bezi olarak da
görev yapar.
•Eşeysel bezler, ergenlik döneminden sonra hipofiz bezinin
etkisiyle faaliyet gösterir.
•Yumurtalıklar ürettikleri hormonlarla ergenlik döneminde
dişiye özgü özelliklerin (meme büyümesi, kalça genişlemesi,
dişi vücut görünümü) ortaya çıkmasını sağlar.
•Dişide üreme olaylarını düzenler.
•Testisler ürettikleri hormonlarla ergenlik döneminde erkeğe
özgü özeliklerin (ses kalınlaşması, sakal ve bıyık çıkması,
omuzların genişlemesi, karşı cinse ilgi duyma vb.) ortaya
çıkmasını sağlar.
•Erkekte üreme olaylarını düzenler.
79. Denetleyici ve Düzenleyici Sistemin Sağlığı
•Denetleyici ve düzenleyici sistemin sağlığını korumak, bir
dereceye kadar ruh sağlığımızı korumak anlamına da gelir.
•Çevremizdeki olumsuz uyaranların denetleyici ve düzenleyici
sistem üzerinde oluşturduğu bozukluklar diğer sistemlerin de
yavaş yavaş bozulmasına neden olur.
•Uyku sırasında metabolizma artıkları beyinden uzaklaştırılır ve
beyin dinlenir.
•Uzun süre uykusuz kalmak sinir sisteminin sağlığını bozar.
•Grip, bademcik iltihabı gibi hastalıklar ve zehirlenmeler beyin zarı
iltihabına (menenjit) neden olabilir.
•Alkol damar tıkanıklığına ve beyin kanamasına yol açabilir. Bu
durumdaki hasta felç olabilir.
80. •Salgı bezlerimizin salgıladığı hormonların yetersiz ya da fazla
salgılanması büyüme ve gelişmede anormalliklere, metabolizma
faaliyetlerinde yavaşlamaya veya hızlanmaya neden olur.
•Salgı bezlerinin bir kısmının etkinliği dışarıdan alınan besinlerle
etkilidir.
•Örneğin tiroit bezinin salgı üretebilmesi için iyoda ihtiyaç vardır.
•İyot yetersizliği tiroit bezi salgısının azalmasına ve buna bağlı
rahatsızlıkların artmasına neden olur.
•Ayrıca çocukluk döneminde geçirilen kabakulak gibi hastalıklar
bazı durumlarda testislerde küçülmeye ve testosteron salgısında
azalmaya dolayısıyla kısırlığa neden olur.
81. Denetleyici düzenleyici sistemin sağlığını korumak için
yapılması gerekenleri şöyle sıralamak mümkündür:
Sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanmamalı,
Sürekli yorucu çalışmalardan kaçınmalı, dinlenmek için
yeterince zaman ayırmalı, spor ve resim yapma gibi
etkinliklerde bulunmalı,
Doktorun tavsiyesi dışında ilaç kullanmamalı,
Günlük yaşamın getirdiği streslere karşı dayanıklı olmalı ve
ruh sağlığını bozacak ortamlardan uzak durmalı,
Yeterli ve dengeli beslenmeli,
Çocuk felci aşısı gibi aşıları zamanında yaptırmalı,
Özellikle kafatası ve omurga gibi organlarımızı darbelere
karşı korumalıyız.
83. •Çevremizi algılamamızda görevli olan göz, kulak,
burun, dil ve deri duyu organlarımızdır.
•Duyu organları çevreyle ilgili bilgi edinmemizi sağlar.
•Çevremizdeki cisimlerin sesini, rengini, kokusunu,
sertliğini, yumuşaklığını, sıcaklığını vb. özelliklerini
duyu organlarımız sayesinde hissederiz.
•Beş duyu organımızın her biri için beyinde ayrı bir
merkez vardır.
•Fakat bir darbe sonucu beyindeki görme merkezimiz
görev yapamaz hâle gelirse, gözümüz sağlam bile olsa
göremeyiz.
84. •Duyu organları duyu almaçları yardımıyla çalışır.
•Uyarıları dış ortamdan alarak sinirlere aktaran, duyu
organlarının yapısında bulunan özel hücrelere duyu almaçları adı
verilir.
•Duyu almaçları ya sinir uçlarıdır ya da özelleşmiş hücrelerdir.
•Farklı duyu organlarımız için farklı almaçlar vardır.
•Uyarı, ilgili almaç tarafından alındığı zaman uyartıya dönüşür.
•Uyartılar, duyu almaçları sayesinde, duyu-sinir yolu ile beyindeki
duyu merkezlerine iletilir.
85. Okuduklarımızın .......................................................................... %10’unu
Duyduklarımızın .......................................................................... %20’sini
Gördüklerimizin .......................................................................... %30’unu
Hem görüp hem duyduklarımızın ............................................... %50’sini
Söylediklerimizin ......................................................................... %80’ini
Hem söyleyip hem de davranışa dönüştürdüklerimizin .............. %90’ını hatırlarız.
•Bu merkezler, kendilerine ulaşan uyartı mesajını
değerlendirir, mesajın gerektirdiği cevabı vücudun ilgili
bölümlerine gönderir ve bu bölümlerin cevabı yerine
getirmesini kontrol eder.
•Bu sayede dış ortamdan gelen uyarıları algılarız.
•Vücudumuzda ortamdaki değişiklikleri algılayan tat, koku,
dokunma, görme ve işitme duyuları vardır.
86. Dil
•Dil, tat alma organıdır.
•Dilimizin tat alma görevi yanında çiğneme, yutma ve
konuşmaya yardımcı olma gibi görevleri vardır.
•Dilin ucunda, yanlarında ve arkasında tat alma tomurcukları yer
alır.
•Aynada dilimizin üzerine büyüteçle bakılırsa tat tomurcukları
görülebilir.
•Tat alma tomurcuklarında tatları algılamaya yarayan almaçlar
bulunmaktadır.
87. •Bu almaçlar duyu sinirleri ile
bağlantılıdır.
•Dilimizin her bölgesi her tadı
alabilir.
•Ama bazı tatları alan tat
tomurcukları dilimizin bazı
bölgelerinde daha fazladır.
• Dilimizin ucu tatlı, arkası acı, ön
yanları tuzlu ve arka yanları da
ekşi tatları daha fazla alır.
•Söz gelimi; bir şeyin tuzlu olup
olmadığı dil ucu ile de
anlaşılabilir.
88. Dil sağlığımız için;
•Ağız temizliğine önem vermeliyiz.
•Çok sıcak ya da çok soğuk yiyecek ve içeceklerden
kaçınmalıyız.
•Alkol ve sigara kullanmamalı ve dilimize zarar verebilecek
bazı kimyasal maddelerden uzak durmalıyız.
89. Bazı Dil Hastalıkları
Tat Körlüğü
•İnsanların bir kısmı bazı maddelerin tatlarını alamazlar. Kalıtsal
olan bu duruma tat körlüğü denir.
Dil İltihabı
•Çürük dişler, diş eti iltihabı, sigara, çok sıcak veya çok soğuk
şeyler yemeyi alışkanlık hâline getirmiş kimselerde görülebilen bir
tür hastalıktır.
Dil Yaraları
•Dilin etrafında görülen kızarıklık ve içi su dolu küçük kabarcıklar
dil yaralarının belirtileridir. Bu hastalık hazımsızlık veya gripten
kaynaklanabilir.
90. Burun
•Burun, koku alma ve solunum organımızdır.
•Bu organ, alınan havanın temizlenmesini, ısıtılmasını,
nemlendirilmesini ve kokusunun algılanmasını sağlar.
•Bir süre aynı koku alınacak olursa bu koku bir müddet sonra
hissedilmez.
•Ancak ortama değişik bir koku geldiğinde bu yeni koku fark
edilir.
91. •Burun kemik ve kıkırdakla desteklenen bir organdır.
•Burun boşluğu bir bölmeyle ikiye ayrılır.
•Burun boşluğu arkada yutağa bağlıdır.
•Burun boşluğu duvarı tek sıra hücreyle kaplıdır.
•Mukus salgısı üreten bu tabaka mukoza olarak adlandırılır.
•Mukoza burnun içinin nemli kalmasını sağlar.
•Koku almakla görevli koku almaçları burun boşluğunun üst
kısmında, mukoza içinde gömülü küçük bir alanda bulunur.
92. •Koku alanı sarımsı renktedir.
•Koku almaçlarının yoğunlaştığı bu bölgeye sarı bölge denir.
•Kokulu cisimlerden buharlaşarak ayrılan ve havaya karışan
tanecikler, burun boşluğuna gelerek sarı bölgedeki mukus
sıvısında çözünür.
•Çözünen tanecikler koku almaçlarını uyarır.
•Almaçlarda böylelikle oluşan uyartılar duyu sinirleri ile
beyindeki koku alma merkezine iletilir ve böylece koku
algılanmış olur.
94. Bazı Burun Hastalıkları
Sinüzit
•Sinüslerin iltihaplanmasına sinüzit denir.
•Doktorun tavsiye edeceği ilaçlarla tedavi edilebilir.
Saman Nezlesi
•Saman nezlesi bir alerjidir.
•İlkbahar ve yaz aylarında polenler rüzgârlara kapılarak geniş alanlara yayılır.
•Aldığımız nefesle burnumuza yerleşen polenler şiddetli hapşırıklar eşliğinde burnun
suya benzer bir akıntı salgılamasına neden olur.
•İlaçlarla ya da aşı yapılarak tedavi edilebilir.
95. •Burun Akıntısı
•Burun akıntısı; nezle, saman nezlesi, sinüzit, alerjik burun
iltihabı veya burna herhangi bir şey kaçmış olması nedeniyle
oluşabilir.
•Ayrıca kızamık başlangıcında da burun akıntısı görülür.
96. Burun Kanaması
•Büyümeye bağlı olarak
ergenlik döneminde burun
kanamaları görülebilir.
•Orta yaşlarda ise tansiyon
yüksekliğinden kaynaklanan
burun kanamaları görülebilir.
•Burun kanamalarını durdurmak
için yapılacak ilk yardım hastayı
hemen oturtmak, başını öne
doğru hafifçe eğip, burnunun
kanayan deliğini on dakika
kadar bastırmak, bu sırada
ağızdan nefes almasını ve
yutkunmasını söylemektir.
97. •Koku ve tat alma organlarımız birbiriyle uyumlu olarak çalışır.
• Koku ve tat duyuları beyinde birbiriyle bağlantılı sinirler
tarafından yorumlanır.
•Örneğin tadı bilinen bir yemeğin kokusu alındığında tadı da
anımsanır.
•Dilimiz bir besinin tadını, burnumuz da kokusunu algılar.
•Kokusu iyi alınamayan besinlerin tadı da iyi alınamaz.
•Örneğin nezle olduğumuzda kokuları tam olarak alamadığımız
için besinlerin tadını da tam olarak alamayız.
•Besinlerin tadını tam olarak alabilmek için burun ve dilin birlikte
görev yapması gerekir.
98. Deri
•Deri dokunma duyusu organıdır. Bütün vücudumuzu bir örtü
gibi sarar.
•En büyük duyu organımızdır.
•Bir maddenin sertliği, yumuşaklığı, pürüzlü olup olmadığı, sıcak
ya da soğuk olduğu dokunma duyusu organımız olan deri ile
anlaşılır.
•Çünkü derinin üzerinde basıncı, ağrıyı, sıcağı, soğuğu vb.
duyuları algılayan almaçlar vardır.
99. Derinin görevleri şu şekilde özetlenebilir :
•Vücuda şekil ve bütünlük kazandırmada etkilidir,
•Mikropların vücuda girmesini önler,
•Deri altındaki vücut yapılarını dış etkilerden korur,
•Derideki özel renk hücreleri vücudu güneşin zararlı
etkilerinden korur,
•Vücudun aşırı su kaybetmesini önler,
•Ter bezleri yardımıyla boşaltıma yardımcı olur,
•Yağ bezleri, ter bezleri ve kan damarları aracılığıyla vücut
sıcaklığının sabit kalmasına yardımcı olur.
101. a) Üst Deri
• Derinin alt bölümlerini koruyan çok katlı hücre
tabakasıdır.
• Üst deride kan damarları ve sinirler bulunmaz. Bu
tabakanın üst bölümündeki hücreler ölüdür.
• Alt bölümündeki hücreler ise canlıdır ve sürekli
bölünerek yeni hücreler oluşturur.
• Böylece üstteki dökülen ölü hücrelerin yerini alacak
hücreler oluşur.
• Üst deri tabakası, deriyi güneşten gelen zararlı
ışınlardan korur.
• Ayrıca burada deriye rengini veren özel renk hücreleri
bulunur.
• Üst derinin kalınlığı vücut bölgelerinde farklılık gösterir.
• Örneğin elin üstündeki üst deri kalınlığıyla ayak
tabanındaki üst deri kalınlığı farklıdır.
102. b) Alt Deri
•Üst deriye göre daha kalın olan alt deri, canlı hücrelerden oluşur.
• Alt deride kan damarları, kıl kasları, sinirler, ter bezleri, yağ
bezleri, kıl kökleri ve duyu almaçları yer alır.
•Bu bölümün en altında ise yağ tabakası bulunur.
•Alt deride bulunan duyu almaçları farklı uyartıları almak üzere
farklı özelliktedir.
•Derinin her yerinde aynı oranda almaç yoktur. Bu nedenle
hissetme her yerde aynı değildir.
103. •Örneğin parmak uçları ve dudaklarda hissetme daha fazladır.
•Alt deride milyonlarca dokunma duyu almacı bulunur.
•İnsanların çoğu ayak tabanından gıdıklanır.
•Ayak tabanının vücudun diğer bir çok yerinden daha çok
gıdıklanması, burada daha çok duyu almacı olmasından
kaynaklanır.
•Ter bezleri, salgı kanallarıyla üst deriyi geçerek dışarıya açılır.
•Böylece deri, atılan ter sayesinde boşaltıma yardımcı olur.
104. •Yağ doku tabakası, alt derinin en alt kısmında bulunur.
•Bu tabaka vücudu çarpma ve basınç sonucu oluşabilecek ezilme,
zedelenme vb. durumlara karşı korur.
•Ayrıca ısı kaybını önleyerek vücut sıcaklığının korunmasını
sağlar.
•Alt derideki duyu almaçları sıcak, soğuk, basınç, sertlik,
yumuşaklık gibi duyuları algılar.
•Duyu almaçları ile alınan duyular, sinirler yoluyla beyne iletilir ve
burada değerlendirilip algılanır.
105. Deri sağlığımız için;
•Derimizi ezilme, kesilme ve yanmalardan korumalıyız.
• Derimizin yaralanması halinde yaranın kenarını temiz
tutmalı, uygun şekilde tedavi etmeliyiz.
•- Vücudumuzu temiz tutarak deri üzerinde mikropların
üremesine engel olmalıyız.
•Bunun için derimizin üstündeki kirleri ve ölü hücreleri, sık sık
yıkanarak vücudumuzdan uzaklaştırmalıyız.
106. Deri Hastalıkları ve Bu Hastalıkların Tedavi Yolları
•Deri hastalıkları fiziki sebeplerle (kesici, ezici vb. cisimler
ile kimyasal maddeler gibi) oluşabildiği gibi parazitler
sebebiyle de ortaya çıkabilmektedir.
•Bunlardan bazıları mantar hastalıkları ile pire ve kene gibi
parazitlerin ısırmalarından meydana gelen deri
bozukluklarıdır.
•Deri iltihaplanmalarına yol açan bazı mikroorganizmalar
da derideki herhangi bir yaranın üzerine kolayca
yerleşebilir.
•Alerjik deri hastalıkları arasında ise kurdeşen ve egzama
sayılabilir.
107. Kulak
•Kulak işitmemizde ve denge sağlamamızda görevli
organımızdır.
•Kulaklar başımızın yanlarında, şakak kemikleri içindeki oyuğa
yerleşmiş olarak bulunur.
•Suya atılan bir taşın oluşturduğu dalgalar gibi havada da ses
dalgaları mevcuttur.
•Gözümüzle göremediğimiz ses dalgaları kulaktaki duyu
almaçlarını uyarır.
109. a) Dış Kulak
• Kulak kepçesi ve kulak yolundan oluşur.
• Kulak kepçesi kıkırdak bir yapıya sahiptir.
• Kulak yolu, kulak kepçesini orta kulağa bağlayan bir
kanaldır.
• Kulak yolunun sonunda orta kulağa ait olan kulak zarı
bulunur.
• Kulağımız kulak kiri olarak adlandırılan bir sıvı salgılar.
• Bu sıvı, kulak yolundaki kıllar ile birlikte kulağa giren toz
vb. maddelerin kulak zarına ulaşmasını engeller.
• Dış kulak, kulak kepçesi ile ses dalgalarını toplayarak orta
kulağa iletir.
110. b) Orta Kulak
•Orta kulakta çekiç, örs, üzengi kemikleri, östaki borusu ve
oval pencere bulunur.
•Orta kulak dış kulaktan kulak zarı ile, iç kulaktan ise oval
pencere ile ayrılmıştır.
•Orta kulak içinde örs, çekiç ve üzengi adıyla anılan üç küçük
kemikçik vardır.
•Bunlar ses dalgalarının orta kulaktan iç kulağa iletilmesini
sağlarlar.
111. •Orta kulak, östaki borusu ile yutağa bağlıdır.
•Östaki borusu yutkunma sırasında kulak içi hava basıncı ile açık
hava basıncını dengeleyerek kulak zarının yırtılmasını
engellemiş olur.
112. c) İç Kulak
•Dalız, salyangoz ve yarım daire kanallarından oluşur.
•Dalız, oval pencereden gelen ses dalgalarını salyangoza iletir.
•Salyangozda işitme hücreleri ve işitme sinirleri vardır.
•Gelen ses dalgaları işitme sinirleri ile beyne iletilir.
•Zarsı ve kemiksi yapıdaki kanallar, salyangoza benzediği için bu adı
almıştır.
•Salyangozun içi bir sıvı ile doludur.
•Salyangozun üst kısmındaki yarım daire kanalları, vücudumuzun
dengesini sağlamada görevlidir.
•Vücudumuzun dengesinin bozulup bozulmadığını beyinciğe bildirir.
113. Ses Dalgaları Kulak Kepçesi Kulak Yolu Kulak Zarı
ÇekiçÖrsÜzengiOval Pencere
Dalız (Sıvı)
Salyangoz
(Sıvı)
Korti Organı
İşitme Duyu
Hücreleri
İşitme Duyu
Sinirleri
Beynin İşitme
Duyu Merkezi
İşitme Olayı
114. Kulak sağlığını korumak için şunlara dikkat etmeliyiz :
Kulağa herhangi bir cisim sokulmasından kesinlikle
kaçınmalıyız,
Kulaklarımızı soğuktan korumalıyız.
Kulak enfeksiyonlarının zamanında tedavi edilmesine özen
göstermeliyiz,
Kulak temizliğine dikkat etmeli, özel kulak temizleyicileri
kullanmalı ve kulağın sadece dış kısmını temizlemeliyiz,
Çok yüksek ses ve sürekli gürültünün olduğu ortamlardan
kaçınmalıyız,
Kulakta bir rahatsızlık varsa banyo ve yüzme sırasında su
kaçmaması için gerekli önlemleri almalıyız,
Şiddetli gürültü ya da patlama sırasında ağzımızı açık tutmalı,
kulaklarımızı kapatmamalıyız.
Kulaklarımızı dış darbelerden korumalıyız.
115. İşitme Bozuklukları ve Bunların Tedavi Yolları
•İşitme bozukluklarının birçok sebebi vardır.
•Bunların bazıları işitme kaybına, bazıları da sağırlığa yani hiç
duymamaya yol açabilir.
•İşitme bozuklukları doğuştan olabileceği gibi sonradan da
oluşabilir.
•Kulak zarı sertleşmesi, orta kulakta kemik kaynaması ve iç
kulaktaki zedelenmeler doğuştan olabilir.
•Bazen bir hastalık ya da yüksek şiddette sesler kulağa zarar
verip işitme kaybına sebep olabilir.
•İşitme kaybı oluşursa işitme cihazı kullanılması gerekir.
116. İşitme Cihazları
•Dışarıdan gelen seslerin şiddetini
yükselterek onları kulağın duyabileceği
seviyeye getiren küçük elektronik
aletlerdir.
•Genellikle iç kulakla ilgili işitme
kayıplarında kullanılır ancak bazen orta
kulak rahatsızlıkları için de
kullanılabilmektedir.
•İşitme cihazı sesi yükseltir ama işitme
kaybını düzeltmez.
•Mikrofon, pil ve kulaklık gibi bazı temel
parçalardan oluşur.
•İşitme cihazları duyma bozukluğu olan
her yaştaki insan tarafından kullanılabilir.
117. Wireless Teknolojisi
•Duymayan kulaktan duyan ya da az işitme kaybı olan kulağa
kablosuz iletim sağlayan yeni bir teknolojidir.
•Hasta bu cihazla, sesleri daha iyi duyar.
•Hastada mevcut işitme kaybının ilaçla ya da ameliyatla düzelme
ihtimalinin olmadığı veya düzelme ihtimali olsa bile özellikle
ameliyatların riskli bulunması durumunda dışarıdan gelen seslerin
şiddetini yükselterek kulağın duyabileceği seviyeye getiren
elektronik aletler olan işitme cihazları kullanılır.
118. Göz
•Göz görme duyusu organıdır.
•Göz, çevremizden aldığı ışık sayesinde görmemizi sağlar.
•Göz görmeyi sağlayan yapılar ile bunların koruyucu
kısımlarından oluşur.
•Gözde görmeyi sağlayan yapılar; mercek, duyu almaçları ve
sinirlerdir.
119. •Gözümüzü koruyan yapılar kaşlar, kirpikler, göz kapakları ve
gözyaşı bezleridir.
•Kaşlar, kirpikler ve göz kapakları göze yabancı bir maddenin
girmesini engeller.
•Gözümüzde ayrıca bu yapıların hareketini sağlayan kaslar
bulunur.
•Göz kaslarının göze sağladığı hareket hem görme yönünü
ayarlar hem de göz kapaklarının kırpma hareketi ile birlikte
gözyaşı bezlerinin salgıladığı maddeyi göz içine yayarak gözü
sürekli olarak nemli tutar.
120.
121. a) Sert Tabaka
• Göz yuvarlağının en dış kısmını oluşturur.
• Beyaz renkli, sert ve koruyucu bir tabakadır.
• Bu tabakanın ön tarafı ışığın geçmesine olanak
sağlayacak şekilde saydamlaşmış olup kornea adını alır.
122. b) Damar Tabaka
• Sert tabaka ve ağ tabakanın arasında bulunan, damarlarca
zengin olan tabakadır.
• Gözün beslenmesini sağlar.
• Göz bebeği ve iris bu tabakada bulunur.
• İris, damar tabakanın gözün ön bölümünde kalınlaşarak
oluşturduğu renkli bölümdür.
123. • İrisin taşıdığı renk maddesine göre kahverengi, yeşil, mavi vb.
renklerde olabilir.
• İrisin ortasında göze ışığın girmesini sağlayan bir açıklık
bulunur.
• Gelen ışığın şiddetine göre büyüyüp küçülebilen bu açıklığa
göz bebeği denir.
124. c) Ağ Tabaka (Retina)
• Gözün en iç tabakasıdır.
• Işığa karşı duyarlı almaçların bulunduğu kısımdır.
• Ağ tabakadaki sinirler birleşerek göz yuvarlağının arka
tarafından çıkıp beyne gider.
125. • Sinirlerin göz yuvarlağından dışarı çıktığı yere kör nokta adı
verilir.
• Kör nokta ışığa karşı duyarlı değildir ve burada görüntü
oluşmaz.
126. • Kör noktanın üst kısmında ve göz bebeğinin hizasında
bulunan çukur bölgeye sarı leke denir.
• Sarı leke ışığa duyarlı almaçları içerir.
• Görüntü sarı lekede meydana gelir.
• Ağ tabakanın ön kısmında göz merceği bulunur.
• Göz merceği, göz bebeğinden geçen ışığın sarı beneğe
düşmesini sağlar.
• İnce kenarlı bir mercektir
127. Cisim (Cisimden
Çıkan veya
Yansıyan Işınlar)
Saydam
Tabaka
Ön Oda Göz Bebeği
Arka OdaGöz MerceğiCamsı CisimSarı Benek
Görme Duyu
Hücreleri
Görme Duyu
Sinirleri
Beyin Görme
Duyu Merkezi
Görme Olayı
(Görüntü)
128. Göz sağlığımız için;
Gözlerimizi temiz tutmalıyız. Başkalarına ait havlu ve
gözlükleri kullanmamalıyız.
Gözümüzü televizyondan çıkan zararlı ışınlardan
korumalıyız.
Televizyonu uzun süre ve yakından izlememeliyiz.
Okuma sırasında gözlerimiz ile kitap arasındaki uzaklığın
20–35 cm olmasına dikkat etmeliyiz.
Gözlerimizi aşırı ışıktan korumalıyız.
Gözlerimizin görme yeteneğini artırmak için A vitamini
içeren besinler yemeliyiz.
Göz doktorlarınca önerilmedikçe kesinlikle gözlük
kullanılmamalıdır.
Bazı mikroorganizmalar göz hastalıklarına neden olur. Bu
nedenle vücut temizliğine dikkat etmeliyiz.
129. Göz Kusurları ve Bu Kusurların Tedavi Yolları
•Görüntü, mercekteki sorunlara ya da göz
yuvarlağının boyutlarındaki değişmelere bağlı olarak
sarı benek üzerine düşmeyebilir.
• Bu durumda görüntü net olmaz ve göz kusurları
ortaya çıkar.
•Göz kusurları doğuştan olabileceği gibi sonradan da
oluşabilir.
130. Miyopluk
•Yakının görülüp uzağın net görülememesidir.
•Görüntü sarı lekenin önünde oluşur.
•Kalın kenarlı mercek ile tedavi edilir.
132. Astigmatlık
•Göz merceği yüzeyinin pürüzlü bir hâl alması ya da gözün
önündeki saydam kısımların küresel bir simetriye sahip
olmaması durumunda ortaya çıkar.
•Bu nedenle göze gelen ışınlar her yönde eşit olarak kırılmaz ve
cisimler bulanık olarak görülür.
•Miyopluk, hipermetropluk ve astigmatlık çeşitli özellikteki
merceklerle görüntünün sarı benek üzerine düşmesi sağlanarak
düzeltilir.
133. Katarakt
•Genellikle yaşlılığa bağlı olarak göz merceğinin saydamlığını
yitirmesiyle görüntü sarı lekeye düşmez.
•Bu göz kusuru ameliyatla yeni bir mercek takılarak giderilir.
134. Doğuştan olan bazı göz kusurları şunlardır:
Renk körlüğü (Daltonizm)
•Bazı renkleri ayırt edememe durumudur.
•Renk körleri çoğunlukla kırmızı ve yeşili ayırt edemez.
•Tedavisi yoktur.
Şaşılık
•Gözü hareket ettiren kasların uyumsuzluğu ile oluşan bir göz
kusurudur.
•Genellikle ameliyatla düzeltilebilir.
135. •Gözlük ve kontak lensler, bazı göz kusurlarının tedavisinden
kullanılan teknolojik araçlardandır.
•Saydam tabakadaki saydamlığın bozulduğu veya yok olduğu ya
da bu tabakanın şeklinin değiştiği durumlarda hastalara kornea
nakli yapılır.
•Kornea nakli, gözün bozuk olan korneasının sağlam bir kornea
ile değiştirilmesi işlemidir.
•İşitme engellilerin dış dünya ile iletişimlerini sağlamak için bir
dil geliştirilmiştir.
•İşitme engelliler çevreleriyle iletişim kurmak için işaret dilini
kullanırlar.
•Bu işaret dili harfleri veya kelimeleri anlatmak için sadece
ellerin kullanıldığı sembolik işaretlere dayanmaktadır.
•Bu dil, işitme ve konuşmanın yerini tam olarak almasa da işitme
engellilerin iletişim sorununu büyük oranda çözmektedir.
136. •Görme engelliler için kullanılan Braille (Breyıl) Alfabesi’nde,
kabartma noktalardan oluşan karakterler kullanılmaktadır.
•Görme engelliler parmaklarının uçlarını kullanarak bu alfabeyle
yazılmış yazıları okuyabilmektedir.
•Çevremizde bulunan engelli kişilere karşı daima anlayışlı
olmalıyız.
•Engelli kişileri yaptıkları işlerde teşvik ederek, onlarla dalga
geçmemeli ve onların kendilerine olan güvenlerini arttırmalarını
sağlamalıyız.
137. Vücudumuzdaki Sistemlerin Sağlığı
•Vücudumuzda gerçekleşen her olay ve yaptığımız her iş,
vücudumuzdaki sistemlerin birlikte ve uyumlu bir şekilde
çalışması ile gerçekleşmektedir.
•Sistemlerimizden birinin çalışmasında herhangi bir aksaklık
olursa, bu durumdan diğer sistemlerimiz de etkilenir.
•Örneğin denetleyici ve düzenleyici sistemindeki bir aksaklık
kasları ve dolayısıyla hareket sistemini etkilemektedir.
•Sabah okula gitmek için ayarladığınız çalar saatin sesini
kulağınızla duyar, uyandığınız zaman acıktığınızı hissedersiniz.
• Bunu size midenizden aldığı haberle sinir sisteminiz haber
verir.
138. •Sigara ve Alkol Bağımlılığı Sigara ve alkol gibi bağımlılık
yapan maddelerin sindirim bozuklukları,
•bağırsak,
•böbrek,
•karaciğer,
•kalp ve damar hastalıkları,
•gırtlak ve akciğer kanseri gibi birçok hastalığa sebep olduğu
araştırmalarla belirlenmiştir.
•Ayrıca bu alışkanlıklar görme bozukluğu ve dikkat
dağınıklığına sebep olduğundan, çeşitli kazaların ortaya
çıkmasına sebep olabilmektedir.
139. Organ Bağışının Önemi
•Organ bağışı ihtiyacı olan insanların yeniden hayata dönmesini
sağlar.
•Kişinin hayatta iken kendi iradesi ile ölümünden sonra doku ve
organlarının başka bir insanın tedavisi için kullanılmasına izin
vermesine organ bağışı denir.
•Görmeyen bir insanın görmesini ya da hayatını diyaliz cihazına
bağlı olarak sürdüren bir böbrek hastasının hayata dönmesini
sağlar.
140. •Sağlıklı her organ bağışlanabilir.
•Ülkemizde; kalp, akciğer, böbrek, karaciğer ve pankreas gibi
organlar; kalp kapağı, gözün kornea tabakası, kas ve kemik iliği
gibi dokular başarıyla nakledilebilmektedirler.
•Organlarını bağışlayan bir kişi birçok insana yaşama şansı
verebilir.
•Organ bağışı ile ilgili yasa gereği; organ bağışı yapabilmek için
18 yaşını doldurmuş olmak gerekir.
•Bu isteğin tanıklar huzurunda sözlü ve yazılı olarak yapılması ve
ayrıca bunun bir doktor tarafından onaylanması gerekir.
•Organ bağışında bulunmak isteyen kişi “Doku ve Organ Bağış
Belge”sini doldurur ve bu belgeyi bir kimlik gibi sürekli yanında
bulundurur.
141. • Görev yapmayacak durumda olan veya hastalık sonucu
bedenimize zararlı hale gelen bir organın yerine sağlam bir
organın nakledilmesi işlemine organ nakli denilir.
•Organ nakli canlı veya beyin ölümü gerçeklemiş kişilerden
alınan organlarla yapılır.
•Canlı kişilerden organ nakli, organ veren kişinin yaşamını riske
sokmayacak çift organların birini almak ile mümkündür (böbrek,
parça olarak karaciğer ve pankreas gibi).
• Organ nakli Sağlık Bakanlığı ve Üniversite hastanelerinin
“Organ Nakil Merkezleri”nde gerçekleştirilir.