SlideShare a Scribd company logo
1 of 63
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME
Doç. Dr. AĞAH TUĞRUL KORUCU
NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ
AHMET KELEŞOĞLU EĞİTİM FAKÜLTESİ
SEVCAN ÇATKIN
18310341032 Okul Öncesi Öğretmenliği
Paivio İkili Kodlama Kuramı
Bilgiyi İşleme Kuramı
Gagne Dokuz Adım Kuramı
Rogers Değişiminin Yayılımı Kuramı
Pragnanz Yasaları
Bilgiyi Aşırı Yükleme Kuramı
Bellek Destekleyici Stratejileri
PAİVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI
Bilgi-işleme sürecine ilişkin araştırmalarda, sözel bilişsel süreçlere
ağırlık verilmesi, sözel olmayan bilişsel süreçlerin ihmaliyle
sonuçlanmıştır. 1960 yıllarında davranışçılığın etkilerinden
sıyrılmaya başlayan psikoloji araştırmaları bilişsel süreçlerin
araştırılması üzerinde yoğunlaşmıştır.
Paivio’nun 1960’lı yıllarda başlattığı çalışmalar, otuz yıllık bir
çalışma süreci sonunda, sözel ve sözel olmayan bilişsel
süreçlere eşit ağırlık veren İkili Kodlama Kuramı’nın (İKK)
geliştirilmesiyle sonuçlanmıştır.
1960’lı yıllarda, Paivio’nun amacı yeni bilginin
hatırlanmasını etkileyen değişkenleri
tanımlamaktır. Bu amaçla Paivio kavram
öğrenmede destekleyici sözcüklerin nitelikleri
ve bu niteliklerin düşünme sürecine etkilerini
üzerinde odaklanmıştır.
1963’teki araştırma sonuçları, sıfat-isim
dizilerinden daha kolay öğrenilen isim-sıfat
dizilerinin, isimlerin soyut değil de somut
oldukları durumunda hatırlama düzeyinin
yükseldiğini göstermiştir.
Örneğin; «üzgün kadın» sıfat-isim
tamlamasında, bu tamlamanın hatırlama
düzeyi yükseltilmek isteniyorsa tamlama
kadın-üzgün şeklinde sunulmalıdır. Kadın
kavramının zihinde canlandırılabilirliği yani
somutluğu hatırlamayı kolaylaştırmaktadır.
Paivio, bu çalışma sonrasında ismin
imgesinin hatırlamaya aracılık eden
değişken olduğu görüşünü ileri
sürmüştür. Paivio’ya göre somut
isimlerin, duyusal imgeler açığa
çıkarma kapasiteleri soyut isimlere
oranla fazladır.
KURAMDA ÖNGÖRÜLEN BİLİŞSEL YAPI VE SÜREÇLER
İkili Kodlama Kuramında bilişsel yapı kavramı, sözel
ve sözel olmayan çevresel nesne ve olayları temsil
eden bilişsel bilgi birimleri bütününü ifade
etmektedir. Bilişsel işlemler, bilişsel yapı içinde yer
alan etkinleştirme, kodlama, geri çağırma,
ayrıntılama, düzenleme, kontrol etme gibi işlevleri
ifade etmektedir. Bilişsel süreç bütün
oluşturabilecek bilişsel işlemler dizisidir. Birim ise
bilişsel yapı içindeki en küçük bilgi taşıdır.
Kuram her ne kadar insanın biyolojik-evrimsel
gelişiminin bir ürünü olarak genel bilişsel yapı ve
süreçlere ilişkin olsa da, kuramın odak noktası
bireysel deneyimler olarak belirlenmiştir. İnsan
beyni biyolojik evrimin bir ürünü olarak kendi
türüne ait yapısal ve işlevsel özellikleri
taşımaktadır. Ancak sosyal ortamda yaşayan
insanların uyarıcılara gönderdikleri tepkiler
yaşantılar yoluyla elde ettikleri deneyimlere
dayalı olarak büyük farklılıklar göstermektedir.
Bu nedenle Paivio biyolojik-evrimsel yapıyı kabul
etmekle birlikte kuramın odak noktasının
bireysel deneyimler olduğunu vurgulamıştır.
TEMEL VARSAYIMLAR
Kuram birimsel ve sistemsel düzeyde, belleğin yapısal ve
işlevsel özelliklerine ilişkin bir dizi varsayım üzerine
kurulmuştur. Kuramın temel varsayımları şöyle
özetlenebilir; Bellek; dil ile sözel olmayan nesneler , olaylar
hakkındaki bilgileri sembolize etmek ve işlemek amacıyla,
bireysel deneyimlere paralel olarak gelişen birbirinden
farklı ve biçime-özel, birbirinden bağımsız olmasına karşın
birbiriyle ilişkili , sözel ve sözel olmayan iki sembolik sistem
tarafından oluşturulmuştur.
Kurama göre sözel ve sözel olmayan temsili sistemler, organizmanın işlevsel ve uyumsal davranış
amaçları doğrultusunda, çevreden gelen uyarıcıları işlemek ve düzenlemekle görevlidirler. Paivio
bilişsel yapının anlaşılması için varsayımlarını sistem ve birimler düzeyinde ayırt etmiştir.
Sisteme
ilişkin
varsayımlar
Sistem içi ve
sistemler arası
birimler
arasındaki bağlar
kesin değil,
olasıdır.
Ardışık birimler
ve bütünsel
birimlerin
işlevsel
özellikleri
farklıdır.
Sembolik sistemin
işlevsel özellikleri,
sembolik
birimlerde yer
alan bilgilerin,
bilişsel işlemlerde
kullanılmasına
olanak sağlar
Sözel ve imgesel
sistemler işlevsel
olarak birbirinde
bağımsız ve
bağımlı olarak
etkinleşebilirler.
Birimlere
ilişkin
varsayımlar
Birimler algıya
aracılık eden
duyu
kanallarının
özelliklerini
sürdürürler.
Sözel birimler
ardışık olarak
düzenlenmekt
edir.
İmgesel
birimler eş
zamanda
işlenmeye
elverişli
birimlerdir.
Birimler algısal
devinsel
benzetimlerdir.
SEMBOLİK SİSTEMDE BİLİŞSEL İŞLEVLERİ
Paivio bellek sistemindeki bağlantılara paralel olan üç temel işlev belirlemiştir:
1. Sembolik işlemler veya sembolleştirme süreci:
Alt sistemlerin işlevsel bağımsızlıklarının bir göstergesidir. Uyaran sadece sözel
sistemi, sadece sözel olmayan sistemi veya her ikisini birden harekete geçirebilir.
Örneğin sağduyu sözcüğünün sözel sistemi, harita görüntüsünün pusulayı
çağrıştırması sembolik etkinleştirmeye örnek olabilir.
2. Sistem içi işlemler veya çağrışım süreci:
Her alt sistemin kendi içindeki birimleri arasındaki işlemlerin ve
bağlantıların bir göstergesidir. Sözel birimler sözel birimleri, imgesel
birimler imgeleri harekete geçirecektir. Ak sözcüğünün kara sözcüğünü,
okul sözcüğünün öğrenci sözcüğünü hatırlatması sistem-içi işlemlere
örnek olabilir.
3. Sistemler arası işlemler veya
yönlendirme/gönderme süreci:
Alt sistemlerin birimleri arasında işlevsel
bağlantıya işaret etmektedir. İtfaiye alarmı
duyulduğunda yangın sözcüğünü
çağrıştırması yönlendirme bağına örnek
olarak verilebilir. İki sistem arasındaki
ilişkiler bire bir değildir, çünkü bir görsel
imge birden fazla sözel birimi
çağrıştırabilir. Örneğin bir apartman
görüntüsü ev, apartman, bina vb.
sözcükleri, yangın sözcüğü itfaiye arabası,
itfaiyeci, ambulans, yardım eden insanların
görüntülerini çağrıştırabilir. Sözel ve
imgesel birimler arasında çift yönlü ve
birden fazla bağlantı vardır.
KURAMI DESTEKLEYEN ÇALIŞMALAR
 Bilişsel haritalama
 Mantık problemleri
 Metni anlama
 Ders çalışma becerilerini geliştirme
 Dil öğrenmede bellek destekleyici çalışmalar
Bellek destekleme, sınıflandırma, karşılaştırma, çıkarım gibi temel
bilişsel etkinlikler kapsamında yapılan araştırmaların sonuçları ikili
kodlama kuramında öngörülen yapı ve işlevleri kanıtlamaktadır.
İKİLİ KODLAMA KURAMI’NA ALTERNATİF KURAMLAR
Bilişsel işlemler açıklayan başka modeller de vardır. Bazı
araştırmacılar sözel bağlantılara alternatif olarak gösterilen
imgelemin, beynin mantıksal önerme bağlarından oluştuğunu
iddia eden benzeşim ile değiştirilmesini önermiştir. Bu yaklaşım
görsel ve dilsel yapıları kapsayarak, daha derin temsil
düzeylerinde algısal ve davranışsal bilgilerin aynı biçime sahip
olduklarını savunmaktadır. Kieras algısal veya sözel bilgilerin
bellekte temsilleri arasında önemli bir farklılık olmadığını
belirtmektedir. Pek çok bilişsel kurama temel olan bu alternatif
yaklaşım İKK’ı ile zıtlık göstermektedir.
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
Eğitimde bilişsel öğrenme kuramlarının etkin kullanımı, son yıllarda
düzenli olarak artmaktadır. Bilişsel öğrenme araştırmaları öncelikle,
anlamlı sözel öğrenmede içsel bilişsel süreçleri anlamaya ve
tanımlamaya çalışır. Bu süreçler, adres hatırlama ya da karmaşık bir
problem çözme gibi birçok görevlerde kullanılır. Bu nedenle
araştırmacılar dikkat, algı, bellek, unutma ve geri getirme gibi bilişsel
süreçleri incelerler.
Öğrenmeyi bilişsel açıdan inceleyen kuramlardan biri
olan Bilgiyi İşleme Kuramı, insan öğrenmesinde
öğrenme sürecini bilgisayara benzetmektedir. İnsan
zihni, bilgiyi alır, işler, biçim ve içeriğini değiştirir,
depolar, gerektiği zaman geri getirir ve tepkiler üretir.
Tüm süreç bilgisayarda ‘yürütücü kontrol’ tarafından
denetlenmektedir. Bilgisayar, yapılması çok güç
durumlarda üstün performans gösterir ve karmaşık
problemleri büyük bir hızla çözer. Ancak insanın
zihinsel yetenekleri bilgisayardan daha yetkindir.
Örneğin küçük bir çocuk, karşısındaki insanın
duygularını anlayabilir ya da bir yetişkin daha önce hiç
karşılaşmadığı bir problemi çözebilir. Bilgisayarların
yetkin bellekleri ve büyük hızları olmasına karşın,
insan zihninin bilgiyi anlama ve işleme yeteneğine
ulaşması pek olası değildir.
Bilgiyi işleme kuramı temel olarak şu dört soruyu
yanıtlamaya çalışır:
1. Yeni bilgi dışarıdan nasıl alınmaktadır?
2. Alınan yeni bilgi nasıl işlenmektedir?
3. Bilgi uzun süreli nasıl depolanmaktadır?
4. Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip hatırlanmaktadır?
Bilgiyi işleme kuramı iki temel öge üzerinde durmaktadır.
Bunlar:
1. Duyusal kayıt, kısa süreli bellek/çalışan bellek/uzun süreli
bellek
2. Bilişsel süreçler (içsel ve zihinsel eylemler)
Dünya bilgi doludur. Sesler, kokular, tatlar, şekiller, sözcükler,
müzikler… Tüm bu uyarıcılar bilgiyi işleme sürecini başlatır.
Bilgiyi işleme kuramının birinci adımı bireyin duyu organları
yoluyla çevreden gelen uyarıcıları alması ile başlar. Duyusal
kayıta gelen bilgilerin çoğu atılır ve bir kısmı da çok kısa süre
tutularak algılanır ve tanınır. Duyular dikkat ve algı süreçleri
aracılığı ile kısa süreli belleğe geçirilir. Depolama yetkinliği çok
sınırlı olan kısa süreli bellek aynı zamanda çalışan bellektir.
Çünkü burada bilgi etkindir ve işlenir. Bilgi bazı süreçlerin
yardımı ile uzun süreli belleğe geçer. Gereksinim olduğunda
uzun süreli bellekten araştırılır ve geri getirilir. Sistemin son
elemanı yürütücü kontroldür. Yürütücü kontrol tüm sisteme
rehberlik eder.
BELLEK TÜRLERİ
Bilgiyi işleme kuramına göre üç tür bellek vardır:
 Duyusal kayıt:
Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları yolu ile duyusal
kayıta gelirler. Duyusal kayıtın kapasitesi çok geniş olmasına
karşın bilginin kalış süresi çok kısadır. Ancak dikkat ve algı
süreçleri ile bu bilginin bir kısmı alınır ve kısa süreli belleğe
gönderilir. Duyusal kayıtın varlığı insan yaşamında kritik bir
öneme sahiptir. Birey okuduğu ya da işittiği bir cümlenin
sonu gelmeden başlangıçtaki sözleri unutsaydı cümleyi
anlamlandırması olanaksız olurdu. Duyusal kayıtın kapasitesi
sınırsız olmasına karşın gerekli bilgiler işlenmezse kaybolur
ya da var olan bilgi yeni bilgi tarafından itilir. Birey dikkat ve
algı süreçleri yoluyla bu bilgiyi işleyebilir. İşlenen bilgi kısa
süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin kapasitesi sınırlı
olması nedeniyle işlenemeyen bilgi, duyusal kayıttan
kaybolacaktır.
 Kısa süreli bellek:
Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda
ayrılan bilgi, sistemin ikinci ögesi olan kısa süreli
belleğe geçer. Kısa süreli belleğin hem bilgi tutma
süresi, hem de kapasitesi sınırlıdır. Bilginin kısa süreli
bellekte daha uzun süre kalması, bilgi üzerinde
düşünmek onu yinelemekle sağlanır. Kısa süreli
bellekte zihinsel tekrarın öğrenmede önemi büyüktür.
Kısa süreli bellekte kalan bilgi tekrar yoluyla büyük bir
olasılıkla uzun süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin
kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle geçiş yaptırılamayan
bilgi yeni gelen bilgilerin zorlamasıyla kaybolur. Kısa
süreli belleğin iki yaşamsal işlevi vardır: Birincisi, bilgiyi
kısa sürede olsa depolamaktır. İkinci önemli işlevi de,
zihinsel işlemlerin yapılmasıdır. Bu nedenle çalışan
bellek olarak da adlandırılır.
 Uzun süreli bellek:
Bilgiyi işleme modelinde bilgiyi, özellikle iyi öğrenilmiş bilgiyi, uzun
süre saklayan kısıma denir. Düzenlenmiş bilgiler, gerektiğinde
kullanıma hazır olarak beklemektedir. Uzun süreli bellek, bilgiyi her
istendiğinde kullanılmaya izin veren bir ağa sahiptir. Kapasitesi
sınırsızdır bazı kestirimlere göre sınır bir milyondan fazladır ve bazı
olaylar sonsuza dek kalmaktadır. Uzun süreli belleğin kapasitesi çok
geniştir. Ancak kısa süreli bellekte olduğu gibi, uzun süreli belleğe bilgi
hızla girmez, biraz zaman ve güç gerekir.
Uzun süreli bellekte bilgiyi, istediğimiz uzunlukta ve miktarda depolar
ve asla unutmayız. Bu konuda problem, gerektiği zaman doğru bilgiyi
bulmaktır. Uzun süreli bellekte bilgiler kaybolmaz ancak bilgi, uygun
biçimde kodlanmamışsa geri getirmede zorluklarla karşılaşılır.
Kimi kuramcılar, uzun süreli belleği anısal bellek ve
anlamsal bellek olarak iki temel bölümden oluştuğunu
ileri sürerken kimi kuramcılar da işlemsel belleği
eklemektedirler.
Anısal bellek, kişisel yaşantılarla ilgili bölümdür. Belirli bir
zaman, yer ve ilgilidir. Yaşamımızda başımızdan geçen tüm
olaylar, şakalar, dedikodular anısal bellekte tutulur.
Anlamsal bellek, uzun süreli belleğin kurallar,
genellemeler, kavramlar, problem çözme becerileri gibi
genel bilgilerin yer aldığı bölümdür. Paivio anlamsal
bellekte sözel ve görsel kodların birlikte ağ gibi birbirine
bağlanarak bilginin depolandığını belirtir.
İşlemsel bellek, belli bir işlemin nasıl yapıldığına ilişkin
bilgilerin saklandığı bellek bölümüdür. İşlemsel bellek,
durum-etkinlik kuralları deposudur.
Bilginin Duyusal Kayıttan Kısa Süreli Belleğe Aktarılmasını Sağlayan Süreçler
DİKKAT: Uyarıcı ya da uyarıcılara tepkiye yönelmedir. ‘Algının aktif ve seçici bir yanı
olup, kişinin belli bir uyarıcıya ya da uyarıcı durumunu algılamasında etkin hazırlık
ve yönelmelerden kuruludur. Başka bir söylemle dikkat, hangi bilginin kısa süreli
belleğe geçip geçmeyeceğini belirler. Bilgiyi işleme süreci dikkat ile başlar. Dikkatin
yönelmediği uyarıcılar kaybolur.
ALGI: Duyusal bilginin yorumlanması ya da anlamlandırılması işlemidir. Bir
uyaranın anlamlandırılabilmesi için öncelikle bireyin, o uyaranla ilgili bilgilerinin
olması gerekir. Eğer birey karşılaştığı uyarana ilişkin hiçbir bilgiye sahip değilse
uyarıcıya anlam vermesi olanaksızdır. Algı büyük ölçüde geçmiş yaşantılara
dayalıdır.
Kısa Süreli Bellekte Bilgiyi Saklama Süreçleri
Kısa süreli bellekte bilgiyi saklama sürekli tekrar ve gruplama
ile olanaklıdır. Kısa süreli belleğin zaman sınırlılığı sürekli tekrar,
kapasitesi ise gruplama yapılarak artırılabilir.
Bilginin Uzun Süreli Belleğe Aktarılmasında Kullanılan Süreçler
Açık ve örtük tekrar, bilgi yeterli sıklıkta tekrarlanırsa uzun süreli belleğe geçer. Tekrar
sürecinde bireyin rolü büyüktür. Tekrar süreci ile öğrenen birey pasif değil etkin
olmalıdır. Ayrıca aralıklı tekrar sürekli tekrardan daha etkilidir ve daha uzun süre
bellekte tutulur.
Kodlama, bilgiyi işleme kuramında en önemli süreçtir. Kodlama olmadan çevreden
gelen bilgilerin çoğu geçici olarak depolanır. Kodlama, uzun süreli bellekte var olan
bilgi ile kısa süreli bellekteki bilginin ilişkilendirilerek transfer edilmesidir.
GAGNE’NİN 9 ADIMLI KURAMI
Robert Gagne, en çok kendisine ait olan öğretimin
dokuz durumu ile tanınır. 1916 yılında doğdu. 1940’ da
Brows Üniversitesi Psikoloji bölümünden Profesör Dr.
Ünvanını aldıktan sonra Persilvanya Devlet
Üniversitesinden Connecticut kız kolejinde öğretim
görevlisi olarak çalıştı. Gagne 1960’lı yıllarda yeni
davranışçı akımın temsilcilerinden biri olarak kabul
edilmekle birlikte, sonraki yıllarda bilgiyi işleme
kuramcılarının öncülerinden biri olmuş, davranışçı
yaklaşımın ilkeleri ile bilgi işlem süreci yaklaşımının
ilkelerini birleştirmiştir. Gagne öğrenmeyi hem ürün
hem süreç olarak ele almıştır. Gagne’ ye göre
öğrenme, gözlenebilir davranışlardan dolaylı olarak
anlaşılır ve öğrenme beyinde gerçekleşir.
Modele göre öğretimin düzenlenmesinde sırasıyla şu adımlar atılmalıdır:
1. Dikkati çekme
2. Öğrenciyi dersin hedeflerinden haberdar etme
3. Ön bilgilerin hatırlatılması
4. Uyarıcı materyalin sunulması
5. Öğrenciye yol gösterme
6. Davranışı ortaya çıkarma
7. Dönüt-düzeltme verme
8. Değerlendirme
9. Öğrenilenlerin kalıcılığının ve transferinin sağlanması
1. Dikkati çekme:
Öğrenmenin en iyi şekilde gerçekleşmesi için öğrencinin dikkatini çekecek
materyaller tasarlanmalıdır. Öğretmen bu hedef doğrultusunda görsel ve sözel
unsurlardan yararlanabilir. Öğrenciler hakkında bilgiler edinip onların
dikkatinin dağılmaması için onların ilgisini çekecek sorular yöneltmeli ve
onlarında konuya ortak edip soru ve görüşlerini dile getirmesi sağlanmalıdır.
2. Öğrenciyi dersin hedeflerinden haberdar etme:
Öğretmenin öğretime başlamadan önce öğrencilere dersin içeriği hakkında genel bir bilgi verilmelidir.
Böylece öğrenci ne öğrenmesi gerektiği hakkında güdülenmiş olur ve konu dışına çıkmaktan
kurtulur. Derste neyin öğrenilmesi gerektiği hakkında az çok bilgi edinmiş olur ve ona göre kendini
odaklar. Böylece dersi kavram çatışmasına düşmeden daha kısa zamanda öğrenir. Hedefin önceden
duyulması, yönetim mekanizmasını harekete geçirir ve beklentilerin oluşmasına yardımcı
olur. Öğrencinin derste ulaşacağı hedefleri bilmesi bu hedeflere ulaşmak için hangi yöntem ve teknikleri
uygulayacağını kafasında tasarlar.
3.Ön bilgilerin hatırlatılması:
Öğretilen konuların kısa süreli bellekteki bilgilerin uzun süreli belleğe anlamlı
bir şekilde kodlanabilmesi için önbilgilerle anlamlandırılması gerekir. Bunun
için öğrenciye bilgi verilmeden önce ön bilgilerin ortaya çıkarılması
sağlanmalıdır. Böylece öğrenci daha kolay neden sonuç ilişkisi kurabilir.
Öğretmen, öğrencilerin daha önce kazanmış oldukları bilgileri soru sorarak,
açıklama yaptırarak, tartışarak ortaya çıkarabilir. Bu yöntemle öğrenme daha
hızlı ve kolay gerçekleşir.
4.Uyarıcı materyalin sunulması:
Dersin içeriğini sunarken daha etkili ve daha verimli bir
öğretim sağlamak için stratejilerin kullanılması gerekir.
Öğrenciyi hedefe ulaştıracak materyaller doğru
seçilmelidir. Bu materyaller öğrenmeyi kolaylaştıracak
cinste olmalıdır.
Öğrenci böylelikle sunulan önbilgilerle karşılaştırır,
anlamlandırır ve uzun süreli belleğe kodlamaya çalışır.
Materyalin düzenlenmesinde öğrenci grubunun gelişim
özellikleri ve sınıf düzeyleri çok etkili bir rol oynar. “sınıf
düzeyi” denilen kavram uyarıcı durumlarının
düzenlenmesinde dikkate alınması gereken ölçütlerden
biridir.
5.Öğrenciye yol gösterme:
Öğrenciye yol gösterme öğrenme açısından oldukça önemlidir. Öğrenme
ortamında öğrencilerin yanlış davranışlar kazanmaması ve başarılı olmalarının
sağlanması için onlara rehberlik edilmesi gerekir.
Bunun için öğrenciye neyi nerede ne zaman ne şekilde yapılacağı nasıl kodlama
yapılması gerektiği yeni bilgilerin hangi ön öğrenmelere birleştirileceği
konularında ipuçları verilmelidir.
En iyi yol gösterme stratejisi, her adımda biraz yardım vererek ilerlemedir. Bu
suretle, her öğrenci ihtiyacı kadar destek alma imkanına sahip olur. Hızlı
öğrenene bir tek, yavaş öğrenene ise birkaç örnek yeterli olabilir. Öğrenciye
ipuçları verilerek öğrencinin bilgiyi kendisinin bulması sağlanmalıdır. Böylece
öğrenme kalıcı olacaktır.
6.Davranışı ortaya çıkarma:
Öğrenciye yeni davranışlar öğretildikten sonra bu davranışın ne derece
kazandıklarının yoklanması gerekmektedir. Öğrenciye yazılı sözlü sorular sorarak
davranışı test edilmelidir. Konuyu kavradığı hissedilen öğrenciye yap, çiz, söyle gibi
ifadelerle öğrendiği davranışa dönüştürülmesi istenir. Böylece öğrencinin kendisini
de görmesi sağlanmış olur.Öğrencilerde kazandırılmak istenen davranış gözlenmese
öğretim ortamı zenginleştirilmeli öğrenciye yeni ipuçları verilmelidir.
7.Dönüt-düzeltme verme:
Bu aşamada öğrencinin kazanması gereken davranış ne ise onu yapması beklenir.
Öğrenci gösterdiği davranışın doğruluğu hakkında bilgi almak ister. Öğrenci gösterdiği
davranışın doğru olduğunu öğrenirse davranışı pekiştirir ve öğrenmeye karşı güdüsü
artar. Davranışın yanlış olduğunu öğrenirse hatasını düzeltir ve o davranışı bir daha
tekrarlamamaya özen gösterir. Öğrencinin kazanması gereken davranış ne ise onu
yapması beklenir.
8. Değerlendirme:
Öğrenmenin sonunda her bir öğrencinin istendik
davranışı ne derecede kazandığının belirlenmesi gerekir.
Öğretimsel olayların verimliliğini değerlendirmek için
beklenen hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediği
sınanmalıdır.
Yapılan değerlendirmeler sonucunda öğrenmenin ne
derece gerçekleştiği gözlenir ve öğrenciler sonuçlar
hakkında bilgi verilerek gerekirse tamamlama eğitimi
yapılır. Değerlendirme öğrencilerin düşünme, anlama,
sorgulama, ilişki kurma, analiz-sentez yapma becerilerini
geliştirme düzeyini ölçmek için yapılmaktadır.
Değerlendirme sonunda öğrenciler arasında karşılaştırma
yapılmamalıdır.
9. Öğrenilenlerin kalıcılığının ve transferinin sağlaması:
Bir konuda uzmanlığı geliştirmek için yeni bilgilerin başka alanlara da uygulanması
gerekir. Öğrenmenin ilk oluşumundan hemen sonra, öğrenciye öğrenmeyi
güçleştirici nitelikte alıştırma, örneklendirme, proje vb. ödevler verilmelidir.
Öğrenilen davranışların aralıklı olarak tekrar edilmesi kalıcılığı büyük oranda etkiler.
Öğrenilenlerin başka alanlara geçişini sağlamak için öğrenilenlerin yeni durumlarda
kullanılması, öğrencilerin problemlerle karşı karşıya bırakılması yararlı olur.
ROGERS DEĞİŞİMİNİN YAYILIMI KURAMI
Yeniliklerin yayılımı kuramı, toplulukların yenilikleri nasıl kabul ettiğini açıklamayı
amaçlamaktadır. Burada yenilikten kasıt; yeni olarak tanımlanan herhangi bir fikir,
davranış veya nesnedir. Yeniliklerin yayılımı kuramı sosyal değişim süreciyle ilgili üç
değerli fikir sunmaktadır:
1. Yeniliklerin yayılması için niteliklerin ne olduğu
2. Birebir görüşmelerin ve akran ağlarının önemi
3. Farklı kullanıcı kesimlerinin ihtiyaçlarını anlama
Bu fikirler 6000’den fazla araştırma çalışması ve sahada test edilmiştir, bu
nedenle sosyal bilimlerde en güvenilirler arasındadırlar. Yayılımla ilgilenen
akademisyenler bir yeniliğin başarısını belirleyen 5 nitelik tanımlamışlardır:
Bağıl Avantaj
Ekonomik açıdan avantajlı olması, sosyal prestij sağlaması, kullanıma elverişli olması
ve memnuniyeti sağlaması
Mevcut Değerler ve Uygulamalar ile Uyumluluk
Yeniliği benimseyecek bireylerin; değerleri, geçmiş deneyimleri ve ihtiyaçları ile
yeniliğin algılanan uyumluluk derecesidir. Değerler, normlar veya uygulamalar ile
uyuşmayan bir fikrin yenilik olarak hızla benimsenmeyecektir.
Denenebilirlik
Yeniliğin tecrübe edilebilirliğinin sınırlılık derecesidir. Denenebilir bir yenilik onu
düşünen bir birey için daha az risk taşımaktadır.
Sadelik ve Kullanım Kolaylığı
Yeniliğin kullanım ve anlaşılabilirlik açısından algılanan zorluk
derecesidir. Yenilikler daha anlaşılır olduklarında, daha hızlı
benimsenmekte bu yeniliğe uygun beceri ve anlayışlar daha hızlı bir
şekilde geliştirilebilmektedir
GÖZLEMLENEBİLİR SONUÇLAR
Bireyler için yeniliğin sonuçlarını görmek, bireylerin yeniliği kabul edebilme olasılığını
arttırır. Görünür sonuçlar belirsizliği düşürür ve aynı zamanda arkadaş ve komşular
gibi sık sık bilgi talep edenlerle yeni bir fikri tartışmaya teşvik eder.
Everett Rogers’a göre bu beş nitelik; yeniliklerin kabul varyasyonlarını 49 ile 87
oranında belirlemektedir. Bu beş temel nitelik odak grup tartışmaları ve proje
değerlendirmeleri için değerli bir kontrol listesi çerçevesi sunmaktadır. Bu nitelikler
ürün veya davranış geliştirirken ele alındığında zayıf yönleri belirlemede de yardımcı
olabilmektedir.
Yeniden icat, yeniliklerin yayılımının temel ilkesidir. Bir yeniliğin başarısı, o
toplumdaki zorlu ve riskten kaçınan bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak için nasıl
geliştiğine de bağlıdır. Sürekli gelişim sürecine kullanıcıları ortak etmek bunu
başarmak için iyi bir yoldur. Bilgisayar oyun şirketleri, ilaç şirketleri, kırsal
araştırma enstitüleri; kullanıcı topluluklarını destekleyerek yenilikleri iyileştirmek
veya uygulamak için katılımcı eylem araştırması teknikleri ile kullanıcılarını aktif
ortakları yapan kuruluş örnekleridir.
İkinci önemli fikir, reklam ve medya hikayeleri gibi kişisel olmayan pazarlama
yöntemlerinin yenilikler hakkında bilgi yayabileceği ancak yayılımın kabulünün
görüşmelerle sağlanabileceği fikridir. Yeni ürün veya davranışların
benimsenmesi risk ve belirsizlik yönetimi gerektirdiğinden genellikle sadece
kişisel olarak tanıdığımız ve güvendiğimiz insanlara bakarak yeniliği kabul
ederiz.
Üçüncü önemli fikir ise, farklı kullanıcı kesimlerinin ihtiyaçlarını
anlayabilmektir. Yayılım araştırmacıları, herhangi bir topluluğu belirli bir yeniliği
benimseme eğilimine göre 5 farklı kesimde incelemektedir:
Yenilikçiler
Yeniliğin benimsenme süreci küçük bir öngörülü ve
yaratıcı yenilikçiler grubuyla başlamaktadır. Bu grup
genellikle yeni fikirlerin ve aygıtların geliştirilmesi
sürecinde cömertçe zaman ve enerjilerini harcar,
yaratıcılıklarını kullanırlar ve yenilikler hakkında
konuşmaktan büyük keyif alırlar. Yenilikçileri izleyip, ilk
takipçileri haline gelerek ve fikirlerine destek olup,
fikirlerinin tanıtımı sağlanmalı, projenin tasarım ortakları
olmaları için yenilikçiler davet edilmelidir.
Erken Benimseyenler
Faydaları belirgin olmaya başladıktan sonra yeniliği
benimseyenler, erken benimseyenler olarak tanımlanmıştır. Erken
benimseyenler; hayatlarında veya işlerinde ileri bir stratejik atılım
amacıyla, akıllıca olan yeniliklerle kişisel ihtiyaçları arasında
hızlıca bağlantı kurmaktadırlar. Onlar akranları üzerinde bir
avantaj elde etmeyi seviyor ve yeniliğe yatırım için zaman ve
paraya sahipler. Sınırlı sayıda erken benimseyene yeni bir fikri
denemesi için güçlü yüz yüze destek sunulmalı, denemeler
üzerinde çalışılarak fikrin daha rahat, düşük maliyetli ve
pazarlanabilir olması sağlanmalı, erken benimseyenler
ödüllendirilmeli, ön plana çıkarılmalı ve yeniliğin yayıcıları olarak
eğitilmelidirler.
Erken Çoğunluk
Yeniliğin bir uçurumu atladığını varsayarsak, sonunda çoğunluk kitlelere
ulaşabildiğini görebiliriz. Erken çoğunluk orta ilerici fikirlerle rahat eden
pragmatiklerdir ancak yeniliğin yararları hakkında kuvvetli kanıtlar olmadan yeniliği
benimsemezler. Erken çoğunluğun yeniliği benimsemesi için promosyonlar
verilebilir veya yarışmalar düzenlenebilir. Düşük fiyata performans garantisi
verilebilir, kolaylığı ve basitliği arttırmak için yenilik yeniden tasarlanabilir. Müşteri
hizmetleri servisi ve desteği sağlanmalıdır.
Geç Çoğunluk
Bu gruptaki insanları genel olarak risk almaktan nefret eden ve yenilik fikrinden
rahatsız olan muhafazakar pragmatistler olarak tanımlayabiliriz. Pratik olarak
onların en temel korkuları yeniliğin onlara uymayacağı korkusudur, bu nedenle
onlar ana akım modaya ve yerleşmiş standartlara uymayı tercih ederler. Geç
çoğunluğun yeniliği benimsemesi için ürünün faydalarını anlatmak yerine sosyal
normların desteklenmesine odaklanmak gerekmektedir. Bununla birlikte yeniliğin
maliyeti azaltılıp, kolaylığı arttırılmalı ve risklerin geride bırakıldığı vurgulanmalıdır.
Geç Kalanlar
Geç kalanlar, yeniliğin yayılımı sürecinin sonuna kadar dışında kalan gruptur. Çünkü onlar
belirli bir ürün ya da davranışı benimsemeyi büyük bir risk olarak görmektedirler. Hatta
bazıları gece boyunca uyumadan bunlara karşı argüman geliştirecek kadar endişeli
olmaktadır. Ancak onların haklı olma ihtimali göz ardı edilmemelidir. Geç kalanlara;
yeniliği ne zaman, nerede ve nasıl yapacakları konusunda yüksek düzeyde kontrol
verilmeli ve yeni ürün veya davranışlarla olan aşinalıkları arttırılmalıdır.
PRAGNANZ YASALARI
Gestalt kuramcıları algısal
örgütlenmeye yardımcı olan
yasaların hepsini kapsayan daha
genel bir yasa oluşturmuşlardır
ve buna ‘Pragnanz yasası’ adı
vermişlerdir. Koffka bunu şu
şekilde açıklamıştır: ‘Psikolojik
örgütlemeler, kontrol eden
koşullar izin verdiği ölçüde,
olabildiği kadar iyi olacaktır.’ her
psikolojik olayda anlamlı, tam ve
basit olma eğilimi vardır.
• Gestaltçılara göre, psikolojik yaşantı ile beyinde var olan
süreçler arasında ‘izimorfizm’ vardır. Gestaltçılar beynin
kendisine gelen duyusal uyarımları pragnanz yasasına göre aktif
olarak işleyip anlamlı ve tam olan yeni bir forma
dönüştürdüğünü ileri sürmektedirler.
• Görüldüğü gibi, pragnanz yasası geştalt psikologlarınca algılama,
öğrenme bellek konuları çalışırken yol gösterici bir ilke olarak
kullanılmıştır. Bellek de tıpkı algılama ve öğrenme gibi tam ve
anlamlı olma eğilimindedir.
• Algısal Değişmezler
Bir objeyi koşullar değişmesine
rağmen aynı obje olarak
görmemize ‘algısal değişmezlik’
denir. Kapının pozisyonuna bağlı
olmaksızın onu kapı olarak kişiyi
önümüzde durmasına ya da daha
uzakta olmasına bağlı olmaksızın
aynı kişi olarak algılarız.
Gestaltçılar gerçek görüntü oldukça köklü bir şekilde değişse de, objenin
anlamının değişmediğine, aynı şekilde algılandığına işaret etmekte ve sonuç
olarak beynin dışarıdan gelen duyusal bilgiyi daha anlamlı hale getirmek için
organize ettiğini ileri sürmektedir.
• Bellek izi ve unutma
Koffka’ya göre, kazanılmakta olan yaşantı, bellek sürecini harekete geçirir.
Çevresel yaşantının, beyinde meydana getirdiği etkinliğe ‘bellek süreci’
denir. Bu etkinlik bittiğinde bir iz kalmakta ve bu ize bellek izi adı
verilmektedir.
Gestaltçılar, unutmayı ise iki nedene bağlamaktadırlar. Bunlardan
birincisi ‘ test etme sırasında bellek izini geriye getirme, anımsama il
ilgili güçlüktür.’ ikincisi ise ‘ bellek izinin yeniden düzenlenmesi sırasında
orijinal olayın kayıp edilmesi, bozulmasıdır.
• İçgörüsel öğrenme
Gestalt kuramın öğrenme
anlayışımıza sağladığı en önemli
katkı, iç görü çalışmasıdır. Sıklıkla
öğrenme bireyin o anda
gerçekten anladığı duygusuyla
birdenbire oluşur. Böyle bir
öğrenme, unutmaya özellikle
dirençli ve yeni durumlara
transfer edilmesi kolaydır.
İÇGÖRÜYE DAYALI ÖĞRENMENİN ÖZELLİKLERİ
1. Çözüm öncesinden çözüme geçiş ani ve tamdır.
2. İç görüyle edinilen, çözüme dayalı performans genellikle pürüzsüz ve
hatasızdır.
3. İç görüyle kazanılan problem çözümü uzun süre anımsanır.
4. İç görüyle kazanılan bir ilke diğer problemlerin çözümüne kolayca
uygulanır.
ÜRETİCİ DÜŞÜNME
Wertheimer yaşamının son yıllarında Gestalt
yasalarının eğitime uygulanması konusuyla
ilgilenmiştir. Üretici düşünme adlı eserinde
problem çözmenin doğasını ve tekniklerini
açıklamıştır. Kendisi problem çözme ile ilgili
birbirine zıt iki süreçten bahseder: Gestalt
ilkelerine dayalı öğrenmede problemin doğasını
anlamaya yönelik olup bu tür öğrenmelerde bir
başkası değil birey tarafından öğrenme söz
konusudur. Bu çözümde öğrenilen konu kolaylıkla
genellenebilir ve uzun süre anımsanabilir.
Diğerinde ise öğrenci olguları veya kuralları
anlamadan ezberler. Böyle bir öğrenme katıdır,
çabuk unutulur ve sadece sınırlı durumlarda
uygulanabilir.
YAŞAM ALANI
Sosyal psikolojinin kurucusu olarak bilinen Lewin
Gestalt kuramcıları tarafından geliştirilen ve her bir
parçanın diğerlerini etkilediği dinamik bir sistemin
işleyişini inceleyen alan kuramını kullanarak insanın
motivasyonu ile ilgili bir kuram öne sürmüştür.
Kurama göre alan, bütünün örüntüsüdür. Alanda olan
bir değişme, domino etkisi gibi, her şeyi etkilemiştir.
En yalın biçimde, dünyanın doğusunda çıkan bir
rüzgar, tüm dünyayı etkilemektedir.
Yaşam alanı belirli bir bireyin belirli bir zamandaki
davranışını etkileyen olguların ya da gerçeklerin
toplamı olarak tanımlanabilir.
BİLGİYİ AŞIRI YÜKLEME DURUMLARI
Aşırı Bilgi Yüklemesi, işyerlerinde ve
sosyal hayatta artmakta olan bir
sorundur.
Bu, sizin daha çok bilgiyle uğraşmayı
denediğinizde mantıklı kararlar almayı
işleyebilmenizdir. Sonuç olarak ya karar
almakta gecikilir de ya da yanlış karar
alınır.
Şu aralar, çok sayıda e-posta, rapor ve
mesajla etkin olarak uğraşıldığında
karşılaşılan sıradan bir durumdur.
Aşırı Bilgi Yüklemesinin Yaşı
“Aşırı Bilgi Yüklemesi” ifadesi ilk defa gelecek bilimci Alvin
Toffler tarafından 1970 yılında kullanıldı. O süratle artan bilgi miktarını tahmin
ettiğinde, insanların sorunlarının sebebi en sonunda bulunmuş oldu.
İnsanların “bilgi çağında yaşamak” hakkında konuşmalarına rağmen yazılı bilgi
binlerce yıllardır kullanılıyor. Birkaç yüzyıl önce matbaanın icadı, yazılı bilginin
insanların büyük bir miktarına dağıtılmasını mümkün kıldı. Bununla birlikte, belge
oluşturabilen, kopyalayabilen ve bilgilerin çoğuna erişebilen modern
bilgisayarların gelmesiyle, Aşırı Bilgi Yüklemesi halk nezdinde ortaya çıktı.
Problemin özü, bilgisayarların işlemci hızlarının ve hafızalarının her zaman artıyor
olmasına rağmen, daha çok bilgi kullanmak zorunda kalan insanların herhangi bir
şekilde hız kazanmıyor olması. Genellikle insan aklı, işlemlerde bir tür ‘engel’ rolü
üstleniyor.
Aşırı Bilgi Yüklenmesi dünya çapındaki tüm ofisler için olağan bir durum
olmaya başladı. Bunun nedenlerinden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
1.İnternete yaygın erişim imkânı.
2.Çoklu elektronik posta gönderiminin kolay olması.
3.Bilgileri kopyalamak ücretsiz olduğu için istenildiği sayıda çoğaltılmasının
mümkün olması. Böylece raporlar, sadece o rapora ihtiyaç duyanlara değil
rapora ihtiyaç duyabilecek kişilere de gönderilebiliyor.
4.Kaynaklarının yetersiz ve kalitesiz olması (özellikle çevrimiçi kaynaklar):
- Var olan kaynaklar ise ya sadeleştirilmemiş ya da kısaltmak için
düzenlenmemiş.
- Bilgiler yeterince açık yazılmamış bu yüzden insanlar yazılanları anlamak için
daha fazla zaman harcıyorlar.
- İçeriklerde hatalar yer alıyor veya tutarsızlıklar var, bu nedenle daha fazla
araştırmaya ihtiyaç duyuluyor.
Buna rağmen aşırı bilgi yüklenmesi probleminin kolay bir çözüm yolu yok,
fakat bu sorunu azaltmak için yapılabilecek bir takım şeyler var:
• Aşırı bilgi eklemeye daha az vakit ayırmalıyız. Zamanımızı şu anda bilmemiz
gereken şeylere ayırmalıyız.
• Bilginin çok olmasına nazaran kaliteli olmasına odaklanmalıyız. Kısa ve özlü bir
elektronik posta uzun bir elektronik postaya göre daha değerlidir.
• Daha kaliteli bilgilere nasıl ulaşacağınızı öğrenin (Bilgi Mühendisliği
bunun için var). İnsanlara sorduğunuz sorular net olsun. Böylece
karşınızdaki insanlar da size kesin ve açık cevaplar verebilirler.
• Basit görevlendirmeler yapın. Aynı anda bir iş yapın, zihninizi başka
işlerle meşgul etmeyin.
• Gününüzün en azından bir kısmında işinizi bölecek şeylerden uzaklaşın
(örneğin elektronik postaları kontrol etmek, telefonla ilgilenmek,
internette gezinmek gibi). Bu yaklaşım belirli bir zaman diliminde bir işe
odaklanmanızı kolaylaştırır.
BELLEK DESTEKLEYİCİ STRATEJİLER
Bellek destekleyiciler belleği geliştirmek için sistematik yöntemlerdir.
Yunan belek tanrıçasına kadar uzanan bir serüvendir. Belleği yeniden canlandırmak
için tüm beyin becerilerinin faaliyete geçirilmesi konusunda mnemonik adında bir
teknik geliştirilmiştir. Mnemonik hatırlamaya yardımcı yöntemler olarak tanımlanır.
Adına Yunan bellek tanrıçası Mne-mosyne’den esinlenilmiştir.
Bu yöntemler şunlardır:
• Loci yöntemi
Romalılar devrinde, rhetorik(etkili konuşma) öğretimi sırasında bellek
destekleyici yöntemlerinden biri olan loci yöntemi öğretilir. Bu yöntemle
konuşmanın belli bölümlerini kafasında odasındaki belli yerlere yerleştirir.
Konuşma sırasında da o yerleri hatırlayıp konuşmaya sorunsuz devam
edilir.
• Kodlama ve örgütleme
Bu yöntem Blezza tarafından ortaya çıkarılmıştır. Blezza’ya göre çok tekrar edilse
bile bazı bilgiler unutulur, kolay hatırlamak için ise kodlama yapmak gerekir.
Kodlama, bilginin belleğe yerleştirilme süreci örgütleme ise, bilginin başka bilgiler
ile işlenerek anlamlı hale getirilmesidir.
• Bağlantı (zincirleme) yöntemi
Bu yöntemde kalıcı olması istenilen bilgiler, birbiriyle bağlantılı olacak şekilde bir
öyküye dönüştürülür.
Örneğin yüzey alanı daraldıkça basınç artar bilgisini öyküleştirelim.
“Öğretmenin ince topuklu ayakkabı giymişti yanlışlıkla ayağıma bastı ve basıncı çok
fazla hissettim. Arkadaşım spor ayakkabısıyla bastı çok fazla basınç hissetmemiştim”
• Askı sözcük yöntemi
Bu yöntem yeni bilgiyle iyi bilenen kolay bilgiyi ilişkilendirmektir. Özellikle
sıralı öğrenilmesi gereken bilgilerde oldukça işe yarar yöntem olduğu söylenir.
Örneğin sayıları öğrenme de “mini mini birler çalışkan ikiler tembel üçler…”
• Anahtar sözcük
Bu yöntem bilinmeyen kelimeleri bilinen kelimelere benzetilmesiyle oluşur.
Yabancı dil öğrenirken daha etkili olur.
Örneğin “ Sivilceni scar (yara izi) san iz kalır.”
• Akronim
Sıralama gerekmeyen öğrenmelerde baş harflerden faydalanarak bir kelime
üretmektir.
Örneğin; Doğalgaz termik santraller “OHA”
Ovaakça
Hamitabat
Ambarlı
• Kafiye oluşturma
Birbiriyle uyumlu kelimelerle oluşturulan bir
yöntemdir.
Örneğin; “İsveç Norveç Danimarka
Türkiye’nin başkent Ankara”

More Related Content

What's hot

Açık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
Açık ve Uzaktan Öğrenme KuramlarıAçık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
Açık ve Uzaktan Öğrenme KuramlarıEmineDemirci1
 
Açık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı Kuramlar
Açık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı KuramlarAçık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı Kuramlar
Açık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı Kuramlarsaimebaydur
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIsaimebaydur
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIsaimebaydur
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIsaimebaydur
 
Açık ve Uzaktan Öğrenme
Açık ve Uzaktan ÖğrenmeAçık ve Uzaktan Öğrenme
Açık ve Uzaktan ÖğrenmeKradBurakKeke
 
Açık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
Açık ve Uzaktan Öğrenme KuramlarıAçık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
Açık ve Uzaktan Öğrenme KuramlarıBurakDEMR4
 

What's hot (9)

K
KK
K
 
Açık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
Açık ve Uzaktan Öğrenme KuramlarıAçık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
Açık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
 
Açık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı Kuramlar
Açık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı KuramlarAçık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı Kuramlar
Açık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı Kuramlar
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
 
Açık ve Uzaktan Öğrenme
Açık ve Uzaktan ÖğrenmeAçık ve Uzaktan Öğrenme
Açık ve Uzaktan Öğrenme
 
Açık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
Açık ve Uzaktan Öğrenme KuramlarıAçık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
Açık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
 
Kuramlar
KuramlarKuramlar
Kuramlar
 

Similar to Sevcan Çatkın Açık ve Uzaktan Öğrenme Ödev

ikili kodlama kuramı.pptx
ikili kodlama kuramı.pptxikili kodlama kuramı.pptx
ikili kodlama kuramı.pptxEmineEkinci2
 
İREM MUMYAKMAZ AÇIK ve UZAKTAN ÖĞRENME ÖDEV
İREM MUMYAKMAZ AÇIK ve UZAKTAN ÖĞRENME ÖDEVİREM MUMYAKMAZ AÇIK ve UZAKTAN ÖĞRENME ÖDEV
İREM MUMYAKMAZ AÇIK ve UZAKTAN ÖĞRENME ÖDEVremMumyakmaz
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxİKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxMntehauraENOL
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR
AÇIK VE  UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR AÇIK VE  UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR saimebaydur
 
Öğrenme Ve Öğretme Kuramları
Öğrenme Ve Öğretme KuramlarıÖğrenme Ve Öğretme Kuramları
Öğrenme Ve Öğretme KuramlarıBeyzanurener1
 
öğretim teknolojileri ödevi.pptx
öğretim teknolojileri ödevi.pptxöğretim teknolojileri ödevi.pptx
öğretim teknolojileri ödevi.pptxMuratDoan44
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI
İKİLİ KODLAMA KURAMIİKİLİ KODLAMA KURAMI
İKİLİ KODLAMA KURAMINeslihanKara3
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pdf
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pdfİKİLİ KODLAMA KURAMI.pdf
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pdfSenakszolu
 
Bilgiyi İşleme Kuramı.pptx
Bilgiyi İşleme Kuramı.pptxBilgiyi İşleme Kuramı.pptx
Bilgiyi İşleme Kuramı.pptxHavva AYYILDIZ
 
öğretim teknolojileri,ikili kodlama kuramı.pdf
öğretim teknolojileri,ikili kodlama kuramı.pdföğretim teknolojileri,ikili kodlama kuramı.pdf
öğretim teknolojileri,ikili kodlama kuramı.pdfssuser283336
 
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI.pptx
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI.pptxBİLGİYİ İŞLEME KURAMI.pptx
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI.pptxMntehauraENOL
 
Açık ve Uzaktan Öğrenme Kuramlar
Açık ve Uzaktan Öğrenme KuramlarAçık ve Uzaktan Öğrenme Kuramlar
Açık ve Uzaktan Öğrenme KuramlarBeyzaNurErtrk
 
İkili kodlama kuramı.pptx
İkili kodlama kuramı.pptxİkili kodlama kuramı.pptx
İkili kodlama kuramı.pptxHavva AYYILDIZ
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxİKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxCelalAkman
 
Bilgiyi İşleme Kuramı.pdf
Bilgiyi İşleme Kuramı.pdfBilgiyi İşleme Kuramı.pdf
Bilgiyi İşleme Kuramı.pdfBushraSh5
 

Similar to Sevcan Çatkın Açık ve Uzaktan Öğrenme Ödev (19)

ikili kodlama kuramı.pptx
ikili kodlama kuramı.pptxikili kodlama kuramı.pptx
ikili kodlama kuramı.pptx
 
İREM MUMYAKMAZ AÇIK ve UZAKTAN ÖĞRENME ÖDEV
İREM MUMYAKMAZ AÇIK ve UZAKTAN ÖĞRENME ÖDEVİREM MUMYAKMAZ AÇIK ve UZAKTAN ÖĞRENME ÖDEV
İREM MUMYAKMAZ AÇIK ve UZAKTAN ÖĞRENME ÖDEV
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxİKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxİKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
 
Kuramlar slayt
Kuramlar  slaytKuramlar  slayt
Kuramlar slayt
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR
AÇIK VE  UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR AÇIK VE  UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR
 
Öğrenme Ve Öğretme Kuramları
Öğrenme Ve Öğretme KuramlarıÖğrenme Ve Öğretme Kuramları
Öğrenme Ve Öğretme Kuramları
 
öğretim teknolojileri ödevi.pptx
öğretim teknolojileri ödevi.pptxöğretim teknolojileri ödevi.pptx
öğretim teknolojileri ödevi.pptx
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI
İKİLİ KODLAMA KURAMIİKİLİ KODLAMA KURAMI
İKİLİ KODLAMA KURAMI
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pdf
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pdfİKİLİ KODLAMA KURAMI.pdf
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pdf
 
Bilgiyi İşleme Kuramı.pptx
Bilgiyi İşleme Kuramı.pptxBilgiyi İşleme Kuramı.pptx
Bilgiyi İşleme Kuramı.pptx
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI .pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI .pptxİKİLİ KODLAMA KURAMI .pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI .pptx
 
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI.pptx
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI.pptxBİLGİYİ İŞLEME KURAMI.pptx
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI.pptx
 
öğretim teknolojileri,ikili kodlama kuramı.pdf
öğretim teknolojileri,ikili kodlama kuramı.pdföğretim teknolojileri,ikili kodlama kuramı.pdf
öğretim teknolojileri,ikili kodlama kuramı.pdf
 
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI.pptx
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI.pptxBİLGİYİ İŞLEME KURAMI.pptx
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI.pptx
 
Açık ve Uzaktan Öğrenme Kuramlar
Açık ve Uzaktan Öğrenme KuramlarAçık ve Uzaktan Öğrenme Kuramlar
Açık ve Uzaktan Öğrenme Kuramlar
 
İkili kodlama kuramı.pptx
İkili kodlama kuramı.pptxİkili kodlama kuramı.pptx
İkili kodlama kuramı.pptx
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxİKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
 
Bilgiyi İşleme Kuramı.pdf
Bilgiyi İşleme Kuramı.pdfBilgiyi İşleme Kuramı.pdf
Bilgiyi İşleme Kuramı.pdf
 

More from Sevcan Çatkın

ÖĞRETİM TASARIMI MODELLERİ
ÖĞRETİM TASARIMI MODELLERİÖĞRETİM TASARIMI MODELLERİ
ÖĞRETİM TASARIMI MODELLERİSevcan Çatkın
 
HARMANLANMIŞ ÖĞRENME ORTAMLARI
HARMANLANMIŞ ÖĞRENME ORTAMLARIHARMANLANMIŞ ÖĞRENME ORTAMLARI
HARMANLANMIŞ ÖĞRENME ORTAMLARISevcan Çatkın
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRETİM YÖNETİMİ
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRETİM YÖNETİMİAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRETİM YÖNETİMİ
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRETİM YÖNETİMİSevcan Çatkın
 
Açık Öğrenme ve İnternet Üzerinden Herkese Açık Kurslar
Açık Öğrenme ve İnternet Üzerinden Herkese Açık KurslarAçık Öğrenme ve İnternet Üzerinden Herkese Açık Kurslar
Açık Öğrenme ve İnternet Üzerinden Herkese Açık KurslarSevcan Çatkın
 
açık ve uzaktan öğretimde öğreten ve öğrenen rolleri
açık ve uzaktan öğretimde öğreten ve öğrenen rolleriaçık ve uzaktan öğretimde öğreten ve öğrenen rolleri
açık ve uzaktan öğretimde öğreten ve öğrenen rolleriSevcan Çatkın
 

More from Sevcan Çatkın (6)

ÖĞRETİM TASARIMI MODELLERİ
ÖĞRETİM TASARIMI MODELLERİÖĞRETİM TASARIMI MODELLERİ
ÖĞRETİM TASARIMI MODELLERİ
 
E- ÖĞRENME ORTAMLARI
E- ÖĞRENME ORTAMLARIE- ÖĞRENME ORTAMLARI
E- ÖĞRENME ORTAMLARI
 
HARMANLANMIŞ ÖĞRENME ORTAMLARI
HARMANLANMIŞ ÖĞRENME ORTAMLARIHARMANLANMIŞ ÖĞRENME ORTAMLARI
HARMANLANMIŞ ÖĞRENME ORTAMLARI
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRETİM YÖNETİMİ
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRETİM YÖNETİMİAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRETİM YÖNETİMİ
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRETİM YÖNETİMİ
 
Açık Öğrenme ve İnternet Üzerinden Herkese Açık Kurslar
Açık Öğrenme ve İnternet Üzerinden Herkese Açık KurslarAçık Öğrenme ve İnternet Üzerinden Herkese Açık Kurslar
Açık Öğrenme ve İnternet Üzerinden Herkese Açık Kurslar
 
açık ve uzaktan öğretimde öğreten ve öğrenen rolleri
açık ve uzaktan öğretimde öğreten ve öğrenen rolleriaçık ve uzaktan öğretimde öğreten ve öğrenen rolleri
açık ve uzaktan öğretimde öğreten ve öğrenen rolleri
 

Sevcan Çatkın Açık ve Uzaktan Öğrenme Ödev

  • 1. AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME Doç. Dr. AĞAH TUĞRUL KORUCU NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ AHMET KELEŞOĞLU EĞİTİM FAKÜLTESİ SEVCAN ÇATKIN 18310341032 Okul Öncesi Öğretmenliği
  • 2. Paivio İkili Kodlama Kuramı Bilgiyi İşleme Kuramı Gagne Dokuz Adım Kuramı Rogers Değişiminin Yayılımı Kuramı Pragnanz Yasaları Bilgiyi Aşırı Yükleme Kuramı Bellek Destekleyici Stratejileri
  • 3. PAİVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI Bilgi-işleme sürecine ilişkin araştırmalarda, sözel bilişsel süreçlere ağırlık verilmesi, sözel olmayan bilişsel süreçlerin ihmaliyle sonuçlanmıştır. 1960 yıllarında davranışçılığın etkilerinden sıyrılmaya başlayan psikoloji araştırmaları bilişsel süreçlerin araştırılması üzerinde yoğunlaşmıştır. Paivio’nun 1960’lı yıllarda başlattığı çalışmalar, otuz yıllık bir çalışma süreci sonunda, sözel ve sözel olmayan bilişsel süreçlere eşit ağırlık veren İkili Kodlama Kuramı’nın (İKK) geliştirilmesiyle sonuçlanmıştır.
  • 4. 1960’lı yıllarda, Paivio’nun amacı yeni bilginin hatırlanmasını etkileyen değişkenleri tanımlamaktır. Bu amaçla Paivio kavram öğrenmede destekleyici sözcüklerin nitelikleri ve bu niteliklerin düşünme sürecine etkilerini üzerinde odaklanmıştır. 1963’teki araştırma sonuçları, sıfat-isim dizilerinden daha kolay öğrenilen isim-sıfat dizilerinin, isimlerin soyut değil de somut oldukları durumunda hatırlama düzeyinin yükseldiğini göstermiştir.
  • 5. Örneğin; «üzgün kadın» sıfat-isim tamlamasında, bu tamlamanın hatırlama düzeyi yükseltilmek isteniyorsa tamlama kadın-üzgün şeklinde sunulmalıdır. Kadın kavramının zihinde canlandırılabilirliği yani somutluğu hatırlamayı kolaylaştırmaktadır. Paivio, bu çalışma sonrasında ismin imgesinin hatırlamaya aracılık eden değişken olduğu görüşünü ileri sürmüştür. Paivio’ya göre somut isimlerin, duyusal imgeler açığa çıkarma kapasiteleri soyut isimlere oranla fazladır.
  • 6. KURAMDA ÖNGÖRÜLEN BİLİŞSEL YAPI VE SÜREÇLER İkili Kodlama Kuramında bilişsel yapı kavramı, sözel ve sözel olmayan çevresel nesne ve olayları temsil eden bilişsel bilgi birimleri bütününü ifade etmektedir. Bilişsel işlemler, bilişsel yapı içinde yer alan etkinleştirme, kodlama, geri çağırma, ayrıntılama, düzenleme, kontrol etme gibi işlevleri ifade etmektedir. Bilişsel süreç bütün oluşturabilecek bilişsel işlemler dizisidir. Birim ise bilişsel yapı içindeki en küçük bilgi taşıdır.
  • 7. Kuram her ne kadar insanın biyolojik-evrimsel gelişiminin bir ürünü olarak genel bilişsel yapı ve süreçlere ilişkin olsa da, kuramın odak noktası bireysel deneyimler olarak belirlenmiştir. İnsan beyni biyolojik evrimin bir ürünü olarak kendi türüne ait yapısal ve işlevsel özellikleri taşımaktadır. Ancak sosyal ortamda yaşayan insanların uyarıcılara gönderdikleri tepkiler yaşantılar yoluyla elde ettikleri deneyimlere dayalı olarak büyük farklılıklar göstermektedir. Bu nedenle Paivio biyolojik-evrimsel yapıyı kabul etmekle birlikte kuramın odak noktasının bireysel deneyimler olduğunu vurgulamıştır.
  • 8. TEMEL VARSAYIMLAR Kuram birimsel ve sistemsel düzeyde, belleğin yapısal ve işlevsel özelliklerine ilişkin bir dizi varsayım üzerine kurulmuştur. Kuramın temel varsayımları şöyle özetlenebilir; Bellek; dil ile sözel olmayan nesneler , olaylar hakkındaki bilgileri sembolize etmek ve işlemek amacıyla, bireysel deneyimlere paralel olarak gelişen birbirinden farklı ve biçime-özel, birbirinden bağımsız olmasına karşın birbiriyle ilişkili , sözel ve sözel olmayan iki sembolik sistem tarafından oluşturulmuştur. Kurama göre sözel ve sözel olmayan temsili sistemler, organizmanın işlevsel ve uyumsal davranış amaçları doğrultusunda, çevreden gelen uyarıcıları işlemek ve düzenlemekle görevlidirler. Paivio bilişsel yapının anlaşılması için varsayımlarını sistem ve birimler düzeyinde ayırt etmiştir.
  • 9. Sisteme ilişkin varsayımlar Sistem içi ve sistemler arası birimler arasındaki bağlar kesin değil, olasıdır. Ardışık birimler ve bütünsel birimlerin işlevsel özellikleri farklıdır. Sembolik sistemin işlevsel özellikleri, sembolik birimlerde yer alan bilgilerin, bilişsel işlemlerde kullanılmasına olanak sağlar Sözel ve imgesel sistemler işlevsel olarak birbirinde bağımsız ve bağımlı olarak etkinleşebilirler.
  • 10. Birimlere ilişkin varsayımlar Birimler algıya aracılık eden duyu kanallarının özelliklerini sürdürürler. Sözel birimler ardışık olarak düzenlenmekt edir. İmgesel birimler eş zamanda işlenmeye elverişli birimlerdir. Birimler algısal devinsel benzetimlerdir.
  • 11. SEMBOLİK SİSTEMDE BİLİŞSEL İŞLEVLERİ Paivio bellek sistemindeki bağlantılara paralel olan üç temel işlev belirlemiştir: 1. Sembolik işlemler veya sembolleştirme süreci: Alt sistemlerin işlevsel bağımsızlıklarının bir göstergesidir. Uyaran sadece sözel sistemi, sadece sözel olmayan sistemi veya her ikisini birden harekete geçirebilir. Örneğin sağduyu sözcüğünün sözel sistemi, harita görüntüsünün pusulayı çağrıştırması sembolik etkinleştirmeye örnek olabilir.
  • 12. 2. Sistem içi işlemler veya çağrışım süreci: Her alt sistemin kendi içindeki birimleri arasındaki işlemlerin ve bağlantıların bir göstergesidir. Sözel birimler sözel birimleri, imgesel birimler imgeleri harekete geçirecektir. Ak sözcüğünün kara sözcüğünü, okul sözcüğünün öğrenci sözcüğünü hatırlatması sistem-içi işlemlere örnek olabilir.
  • 13. 3. Sistemler arası işlemler veya yönlendirme/gönderme süreci: Alt sistemlerin birimleri arasında işlevsel bağlantıya işaret etmektedir. İtfaiye alarmı duyulduğunda yangın sözcüğünü çağrıştırması yönlendirme bağına örnek olarak verilebilir. İki sistem arasındaki ilişkiler bire bir değildir, çünkü bir görsel imge birden fazla sözel birimi çağrıştırabilir. Örneğin bir apartman görüntüsü ev, apartman, bina vb. sözcükleri, yangın sözcüğü itfaiye arabası, itfaiyeci, ambulans, yardım eden insanların görüntülerini çağrıştırabilir. Sözel ve imgesel birimler arasında çift yönlü ve birden fazla bağlantı vardır.
  • 14. KURAMI DESTEKLEYEN ÇALIŞMALAR  Bilişsel haritalama  Mantık problemleri  Metni anlama  Ders çalışma becerilerini geliştirme  Dil öğrenmede bellek destekleyici çalışmalar Bellek destekleme, sınıflandırma, karşılaştırma, çıkarım gibi temel bilişsel etkinlikler kapsamında yapılan araştırmaların sonuçları ikili kodlama kuramında öngörülen yapı ve işlevleri kanıtlamaktadır.
  • 15. İKİLİ KODLAMA KURAMI’NA ALTERNATİF KURAMLAR Bilişsel işlemler açıklayan başka modeller de vardır. Bazı araştırmacılar sözel bağlantılara alternatif olarak gösterilen imgelemin, beynin mantıksal önerme bağlarından oluştuğunu iddia eden benzeşim ile değiştirilmesini önermiştir. Bu yaklaşım görsel ve dilsel yapıları kapsayarak, daha derin temsil düzeylerinde algısal ve davranışsal bilgilerin aynı biçime sahip olduklarını savunmaktadır. Kieras algısal veya sözel bilgilerin bellekte temsilleri arasında önemli bir farklılık olmadığını belirtmektedir. Pek çok bilişsel kurama temel olan bu alternatif yaklaşım İKK’ı ile zıtlık göstermektedir.
  • 16. BİLGİYİ İŞLEME KURAMI Eğitimde bilişsel öğrenme kuramlarının etkin kullanımı, son yıllarda düzenli olarak artmaktadır. Bilişsel öğrenme araştırmaları öncelikle, anlamlı sözel öğrenmede içsel bilişsel süreçleri anlamaya ve tanımlamaya çalışır. Bu süreçler, adres hatırlama ya da karmaşık bir problem çözme gibi birçok görevlerde kullanılır. Bu nedenle araştırmacılar dikkat, algı, bellek, unutma ve geri getirme gibi bilişsel süreçleri incelerler.
  • 17. Öğrenmeyi bilişsel açıdan inceleyen kuramlardan biri olan Bilgiyi İşleme Kuramı, insan öğrenmesinde öğrenme sürecini bilgisayara benzetmektedir. İnsan zihni, bilgiyi alır, işler, biçim ve içeriğini değiştirir, depolar, gerektiği zaman geri getirir ve tepkiler üretir. Tüm süreç bilgisayarda ‘yürütücü kontrol’ tarafından denetlenmektedir. Bilgisayar, yapılması çok güç durumlarda üstün performans gösterir ve karmaşık problemleri büyük bir hızla çözer. Ancak insanın zihinsel yetenekleri bilgisayardan daha yetkindir. Örneğin küçük bir çocuk, karşısındaki insanın duygularını anlayabilir ya da bir yetişkin daha önce hiç karşılaşmadığı bir problemi çözebilir. Bilgisayarların yetkin bellekleri ve büyük hızları olmasına karşın, insan zihninin bilgiyi anlama ve işleme yeteneğine ulaşması pek olası değildir.
  • 18. Bilgiyi işleme kuramı temel olarak şu dört soruyu yanıtlamaya çalışır: 1. Yeni bilgi dışarıdan nasıl alınmaktadır? 2. Alınan yeni bilgi nasıl işlenmektedir? 3. Bilgi uzun süreli nasıl depolanmaktadır? 4. Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip hatırlanmaktadır? Bilgiyi işleme kuramı iki temel öge üzerinde durmaktadır. Bunlar: 1. Duyusal kayıt, kısa süreli bellek/çalışan bellek/uzun süreli bellek 2. Bilişsel süreçler (içsel ve zihinsel eylemler)
  • 19. Dünya bilgi doludur. Sesler, kokular, tatlar, şekiller, sözcükler, müzikler… Tüm bu uyarıcılar bilgiyi işleme sürecini başlatır. Bilgiyi işleme kuramının birinci adımı bireyin duyu organları yoluyla çevreden gelen uyarıcıları alması ile başlar. Duyusal kayıta gelen bilgilerin çoğu atılır ve bir kısmı da çok kısa süre tutularak algılanır ve tanınır. Duyular dikkat ve algı süreçleri aracılığı ile kısa süreli belleğe geçirilir. Depolama yetkinliği çok sınırlı olan kısa süreli bellek aynı zamanda çalışan bellektir. Çünkü burada bilgi etkindir ve işlenir. Bilgi bazı süreçlerin yardımı ile uzun süreli belleğe geçer. Gereksinim olduğunda uzun süreli bellekten araştırılır ve geri getirilir. Sistemin son elemanı yürütücü kontroldür. Yürütücü kontrol tüm sisteme rehberlik eder.
  • 20. BELLEK TÜRLERİ Bilgiyi işleme kuramına göre üç tür bellek vardır:  Duyusal kayıt: Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları yolu ile duyusal kayıta gelirler. Duyusal kayıtın kapasitesi çok geniş olmasına karşın bilginin kalış süresi çok kısadır. Ancak dikkat ve algı süreçleri ile bu bilginin bir kısmı alınır ve kısa süreli belleğe gönderilir. Duyusal kayıtın varlığı insan yaşamında kritik bir öneme sahiptir. Birey okuduğu ya da işittiği bir cümlenin sonu gelmeden başlangıçtaki sözleri unutsaydı cümleyi anlamlandırması olanaksız olurdu. Duyusal kayıtın kapasitesi sınırsız olmasına karşın gerekli bilgiler işlenmezse kaybolur ya da var olan bilgi yeni bilgi tarafından itilir. Birey dikkat ve algı süreçleri yoluyla bu bilgiyi işleyebilir. İşlenen bilgi kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin kapasitesi sınırlı olması nedeniyle işlenemeyen bilgi, duyusal kayıttan kaybolacaktır.
  • 21.  Kısa süreli bellek: Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda ayrılan bilgi, sistemin ikinci ögesi olan kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin hem bilgi tutma süresi, hem de kapasitesi sınırlıdır. Bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması, bilgi üzerinde düşünmek onu yinelemekle sağlanır. Kısa süreli bellekte zihinsel tekrarın öğrenmede önemi büyüktür. Kısa süreli bellekte kalan bilgi tekrar yoluyla büyük bir olasılıkla uzun süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle geçiş yaptırılamayan bilgi yeni gelen bilgilerin zorlamasıyla kaybolur. Kısa süreli belleğin iki yaşamsal işlevi vardır: Birincisi, bilgiyi kısa sürede olsa depolamaktır. İkinci önemli işlevi de, zihinsel işlemlerin yapılmasıdır. Bu nedenle çalışan bellek olarak da adlandırılır.
  • 22.  Uzun süreli bellek: Bilgiyi işleme modelinde bilgiyi, özellikle iyi öğrenilmiş bilgiyi, uzun süre saklayan kısıma denir. Düzenlenmiş bilgiler, gerektiğinde kullanıma hazır olarak beklemektedir. Uzun süreli bellek, bilgiyi her istendiğinde kullanılmaya izin veren bir ağa sahiptir. Kapasitesi sınırsızdır bazı kestirimlere göre sınır bir milyondan fazladır ve bazı olaylar sonsuza dek kalmaktadır. Uzun süreli belleğin kapasitesi çok geniştir. Ancak kısa süreli bellekte olduğu gibi, uzun süreli belleğe bilgi hızla girmez, biraz zaman ve güç gerekir. Uzun süreli bellekte bilgiyi, istediğimiz uzunlukta ve miktarda depolar ve asla unutmayız. Bu konuda problem, gerektiği zaman doğru bilgiyi bulmaktır. Uzun süreli bellekte bilgiler kaybolmaz ancak bilgi, uygun biçimde kodlanmamışsa geri getirmede zorluklarla karşılaşılır.
  • 23. Kimi kuramcılar, uzun süreli belleği anısal bellek ve anlamsal bellek olarak iki temel bölümden oluştuğunu ileri sürerken kimi kuramcılar da işlemsel belleği eklemektedirler. Anısal bellek, kişisel yaşantılarla ilgili bölümdür. Belirli bir zaman, yer ve ilgilidir. Yaşamımızda başımızdan geçen tüm olaylar, şakalar, dedikodular anısal bellekte tutulur. Anlamsal bellek, uzun süreli belleğin kurallar, genellemeler, kavramlar, problem çözme becerileri gibi genel bilgilerin yer aldığı bölümdür. Paivio anlamsal bellekte sözel ve görsel kodların birlikte ağ gibi birbirine bağlanarak bilginin depolandığını belirtir. İşlemsel bellek, belli bir işlemin nasıl yapıldığına ilişkin bilgilerin saklandığı bellek bölümüdür. İşlemsel bellek, durum-etkinlik kuralları deposudur.
  • 24. Bilginin Duyusal Kayıttan Kısa Süreli Belleğe Aktarılmasını Sağlayan Süreçler DİKKAT: Uyarıcı ya da uyarıcılara tepkiye yönelmedir. ‘Algının aktif ve seçici bir yanı olup, kişinin belli bir uyarıcıya ya da uyarıcı durumunu algılamasında etkin hazırlık ve yönelmelerden kuruludur. Başka bir söylemle dikkat, hangi bilginin kısa süreli belleğe geçip geçmeyeceğini belirler. Bilgiyi işleme süreci dikkat ile başlar. Dikkatin yönelmediği uyarıcılar kaybolur. ALGI: Duyusal bilginin yorumlanması ya da anlamlandırılması işlemidir. Bir uyaranın anlamlandırılabilmesi için öncelikle bireyin, o uyaranla ilgili bilgilerinin olması gerekir. Eğer birey karşılaştığı uyarana ilişkin hiçbir bilgiye sahip değilse uyarıcıya anlam vermesi olanaksızdır. Algı büyük ölçüde geçmiş yaşantılara dayalıdır.
  • 25. Kısa Süreli Bellekte Bilgiyi Saklama Süreçleri Kısa süreli bellekte bilgiyi saklama sürekli tekrar ve gruplama ile olanaklıdır. Kısa süreli belleğin zaman sınırlılığı sürekli tekrar, kapasitesi ise gruplama yapılarak artırılabilir.
  • 26. Bilginin Uzun Süreli Belleğe Aktarılmasında Kullanılan Süreçler Açık ve örtük tekrar, bilgi yeterli sıklıkta tekrarlanırsa uzun süreli belleğe geçer. Tekrar sürecinde bireyin rolü büyüktür. Tekrar süreci ile öğrenen birey pasif değil etkin olmalıdır. Ayrıca aralıklı tekrar sürekli tekrardan daha etkilidir ve daha uzun süre bellekte tutulur. Kodlama, bilgiyi işleme kuramında en önemli süreçtir. Kodlama olmadan çevreden gelen bilgilerin çoğu geçici olarak depolanır. Kodlama, uzun süreli bellekte var olan bilgi ile kısa süreli bellekteki bilginin ilişkilendirilerek transfer edilmesidir.
  • 27. GAGNE’NİN 9 ADIMLI KURAMI Robert Gagne, en çok kendisine ait olan öğretimin dokuz durumu ile tanınır. 1916 yılında doğdu. 1940’ da Brows Üniversitesi Psikoloji bölümünden Profesör Dr. Ünvanını aldıktan sonra Persilvanya Devlet Üniversitesinden Connecticut kız kolejinde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Gagne 1960’lı yıllarda yeni davranışçı akımın temsilcilerinden biri olarak kabul edilmekle birlikte, sonraki yıllarda bilgiyi işleme kuramcılarının öncülerinden biri olmuş, davranışçı yaklaşımın ilkeleri ile bilgi işlem süreci yaklaşımının ilkelerini birleştirmiştir. Gagne öğrenmeyi hem ürün hem süreç olarak ele almıştır. Gagne’ ye göre öğrenme, gözlenebilir davranışlardan dolaylı olarak anlaşılır ve öğrenme beyinde gerçekleşir.
  • 28. Modele göre öğretimin düzenlenmesinde sırasıyla şu adımlar atılmalıdır: 1. Dikkati çekme 2. Öğrenciyi dersin hedeflerinden haberdar etme 3. Ön bilgilerin hatırlatılması 4. Uyarıcı materyalin sunulması 5. Öğrenciye yol gösterme 6. Davranışı ortaya çıkarma 7. Dönüt-düzeltme verme 8. Değerlendirme 9. Öğrenilenlerin kalıcılığının ve transferinin sağlanması
  • 29. 1. Dikkati çekme: Öğrenmenin en iyi şekilde gerçekleşmesi için öğrencinin dikkatini çekecek materyaller tasarlanmalıdır. Öğretmen bu hedef doğrultusunda görsel ve sözel unsurlardan yararlanabilir. Öğrenciler hakkında bilgiler edinip onların dikkatinin dağılmaması için onların ilgisini çekecek sorular yöneltmeli ve onlarında konuya ortak edip soru ve görüşlerini dile getirmesi sağlanmalıdır. 2. Öğrenciyi dersin hedeflerinden haberdar etme: Öğretmenin öğretime başlamadan önce öğrencilere dersin içeriği hakkında genel bir bilgi verilmelidir. Böylece öğrenci ne öğrenmesi gerektiği hakkında güdülenmiş olur ve konu dışına çıkmaktan kurtulur. Derste neyin öğrenilmesi gerektiği hakkında az çok bilgi edinmiş olur ve ona göre kendini odaklar. Böylece dersi kavram çatışmasına düşmeden daha kısa zamanda öğrenir. Hedefin önceden duyulması, yönetim mekanizmasını harekete geçirir ve beklentilerin oluşmasına yardımcı olur. Öğrencinin derste ulaşacağı hedefleri bilmesi bu hedeflere ulaşmak için hangi yöntem ve teknikleri uygulayacağını kafasında tasarlar.
  • 30. 3.Ön bilgilerin hatırlatılması: Öğretilen konuların kısa süreli bellekteki bilgilerin uzun süreli belleğe anlamlı bir şekilde kodlanabilmesi için önbilgilerle anlamlandırılması gerekir. Bunun için öğrenciye bilgi verilmeden önce ön bilgilerin ortaya çıkarılması sağlanmalıdır. Böylece öğrenci daha kolay neden sonuç ilişkisi kurabilir. Öğretmen, öğrencilerin daha önce kazanmış oldukları bilgileri soru sorarak, açıklama yaptırarak, tartışarak ortaya çıkarabilir. Bu yöntemle öğrenme daha hızlı ve kolay gerçekleşir.
  • 31. 4.Uyarıcı materyalin sunulması: Dersin içeriğini sunarken daha etkili ve daha verimli bir öğretim sağlamak için stratejilerin kullanılması gerekir. Öğrenciyi hedefe ulaştıracak materyaller doğru seçilmelidir. Bu materyaller öğrenmeyi kolaylaştıracak cinste olmalıdır. Öğrenci böylelikle sunulan önbilgilerle karşılaştırır, anlamlandırır ve uzun süreli belleğe kodlamaya çalışır. Materyalin düzenlenmesinde öğrenci grubunun gelişim özellikleri ve sınıf düzeyleri çok etkili bir rol oynar. “sınıf düzeyi” denilen kavram uyarıcı durumlarının düzenlenmesinde dikkate alınması gereken ölçütlerden biridir.
  • 32. 5.Öğrenciye yol gösterme: Öğrenciye yol gösterme öğrenme açısından oldukça önemlidir. Öğrenme ortamında öğrencilerin yanlış davranışlar kazanmaması ve başarılı olmalarının sağlanması için onlara rehberlik edilmesi gerekir. Bunun için öğrenciye neyi nerede ne zaman ne şekilde yapılacağı nasıl kodlama yapılması gerektiği yeni bilgilerin hangi ön öğrenmelere birleştirileceği konularında ipuçları verilmelidir. En iyi yol gösterme stratejisi, her adımda biraz yardım vererek ilerlemedir. Bu suretle, her öğrenci ihtiyacı kadar destek alma imkanına sahip olur. Hızlı öğrenene bir tek, yavaş öğrenene ise birkaç örnek yeterli olabilir. Öğrenciye ipuçları verilerek öğrencinin bilgiyi kendisinin bulması sağlanmalıdır. Böylece öğrenme kalıcı olacaktır.
  • 33. 6.Davranışı ortaya çıkarma: Öğrenciye yeni davranışlar öğretildikten sonra bu davranışın ne derece kazandıklarının yoklanması gerekmektedir. Öğrenciye yazılı sözlü sorular sorarak davranışı test edilmelidir. Konuyu kavradığı hissedilen öğrenciye yap, çiz, söyle gibi ifadelerle öğrendiği davranışa dönüştürülmesi istenir. Böylece öğrencinin kendisini de görmesi sağlanmış olur.Öğrencilerde kazandırılmak istenen davranış gözlenmese öğretim ortamı zenginleştirilmeli öğrenciye yeni ipuçları verilmelidir. 7.Dönüt-düzeltme verme: Bu aşamada öğrencinin kazanması gereken davranış ne ise onu yapması beklenir. Öğrenci gösterdiği davranışın doğruluğu hakkında bilgi almak ister. Öğrenci gösterdiği davranışın doğru olduğunu öğrenirse davranışı pekiştirir ve öğrenmeye karşı güdüsü artar. Davranışın yanlış olduğunu öğrenirse hatasını düzeltir ve o davranışı bir daha tekrarlamamaya özen gösterir. Öğrencinin kazanması gereken davranış ne ise onu yapması beklenir.
  • 34. 8. Değerlendirme: Öğrenmenin sonunda her bir öğrencinin istendik davranışı ne derecede kazandığının belirlenmesi gerekir. Öğretimsel olayların verimliliğini değerlendirmek için beklenen hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediği sınanmalıdır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda öğrenmenin ne derece gerçekleştiği gözlenir ve öğrenciler sonuçlar hakkında bilgi verilerek gerekirse tamamlama eğitimi yapılır. Değerlendirme öğrencilerin düşünme, anlama, sorgulama, ilişki kurma, analiz-sentez yapma becerilerini geliştirme düzeyini ölçmek için yapılmaktadır. Değerlendirme sonunda öğrenciler arasında karşılaştırma yapılmamalıdır.
  • 35. 9. Öğrenilenlerin kalıcılığının ve transferinin sağlaması: Bir konuda uzmanlığı geliştirmek için yeni bilgilerin başka alanlara da uygulanması gerekir. Öğrenmenin ilk oluşumundan hemen sonra, öğrenciye öğrenmeyi güçleştirici nitelikte alıştırma, örneklendirme, proje vb. ödevler verilmelidir. Öğrenilen davranışların aralıklı olarak tekrar edilmesi kalıcılığı büyük oranda etkiler. Öğrenilenlerin başka alanlara geçişini sağlamak için öğrenilenlerin yeni durumlarda kullanılması, öğrencilerin problemlerle karşı karşıya bırakılması yararlı olur.
  • 36. ROGERS DEĞİŞİMİNİN YAYILIMI KURAMI Yeniliklerin yayılımı kuramı, toplulukların yenilikleri nasıl kabul ettiğini açıklamayı amaçlamaktadır. Burada yenilikten kasıt; yeni olarak tanımlanan herhangi bir fikir, davranış veya nesnedir. Yeniliklerin yayılımı kuramı sosyal değişim süreciyle ilgili üç değerli fikir sunmaktadır: 1. Yeniliklerin yayılması için niteliklerin ne olduğu 2. Birebir görüşmelerin ve akran ağlarının önemi 3. Farklı kullanıcı kesimlerinin ihtiyaçlarını anlama Bu fikirler 6000’den fazla araştırma çalışması ve sahada test edilmiştir, bu nedenle sosyal bilimlerde en güvenilirler arasındadırlar. Yayılımla ilgilenen akademisyenler bir yeniliğin başarısını belirleyen 5 nitelik tanımlamışlardır:
  • 37. Bağıl Avantaj Ekonomik açıdan avantajlı olması, sosyal prestij sağlaması, kullanıma elverişli olması ve memnuniyeti sağlaması Mevcut Değerler ve Uygulamalar ile Uyumluluk Yeniliği benimseyecek bireylerin; değerleri, geçmiş deneyimleri ve ihtiyaçları ile yeniliğin algılanan uyumluluk derecesidir. Değerler, normlar veya uygulamalar ile uyuşmayan bir fikrin yenilik olarak hızla benimsenmeyecektir.
  • 38. Denenebilirlik Yeniliğin tecrübe edilebilirliğinin sınırlılık derecesidir. Denenebilir bir yenilik onu düşünen bir birey için daha az risk taşımaktadır. Sadelik ve Kullanım Kolaylığı Yeniliğin kullanım ve anlaşılabilirlik açısından algılanan zorluk derecesidir. Yenilikler daha anlaşılır olduklarında, daha hızlı benimsenmekte bu yeniliğe uygun beceri ve anlayışlar daha hızlı bir şekilde geliştirilebilmektedir
  • 39. GÖZLEMLENEBİLİR SONUÇLAR Bireyler için yeniliğin sonuçlarını görmek, bireylerin yeniliği kabul edebilme olasılığını arttırır. Görünür sonuçlar belirsizliği düşürür ve aynı zamanda arkadaş ve komşular gibi sık sık bilgi talep edenlerle yeni bir fikri tartışmaya teşvik eder. Everett Rogers’a göre bu beş nitelik; yeniliklerin kabul varyasyonlarını 49 ile 87 oranında belirlemektedir. Bu beş temel nitelik odak grup tartışmaları ve proje değerlendirmeleri için değerli bir kontrol listesi çerçevesi sunmaktadır. Bu nitelikler ürün veya davranış geliştirirken ele alındığında zayıf yönleri belirlemede de yardımcı olabilmektedir.
  • 40. Yeniden icat, yeniliklerin yayılımının temel ilkesidir. Bir yeniliğin başarısı, o toplumdaki zorlu ve riskten kaçınan bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak için nasıl geliştiğine de bağlıdır. Sürekli gelişim sürecine kullanıcıları ortak etmek bunu başarmak için iyi bir yoldur. Bilgisayar oyun şirketleri, ilaç şirketleri, kırsal araştırma enstitüleri; kullanıcı topluluklarını destekleyerek yenilikleri iyileştirmek veya uygulamak için katılımcı eylem araştırması teknikleri ile kullanıcılarını aktif ortakları yapan kuruluş örnekleridir. İkinci önemli fikir, reklam ve medya hikayeleri gibi kişisel olmayan pazarlama yöntemlerinin yenilikler hakkında bilgi yayabileceği ancak yayılımın kabulünün görüşmelerle sağlanabileceği fikridir. Yeni ürün veya davranışların benimsenmesi risk ve belirsizlik yönetimi gerektirdiğinden genellikle sadece kişisel olarak tanıdığımız ve güvendiğimiz insanlara bakarak yeniliği kabul ederiz. Üçüncü önemli fikir ise, farklı kullanıcı kesimlerinin ihtiyaçlarını anlayabilmektir. Yayılım araştırmacıları, herhangi bir topluluğu belirli bir yeniliği benimseme eğilimine göre 5 farklı kesimde incelemektedir:
  • 41. Yenilikçiler Yeniliğin benimsenme süreci küçük bir öngörülü ve yaratıcı yenilikçiler grubuyla başlamaktadır. Bu grup genellikle yeni fikirlerin ve aygıtların geliştirilmesi sürecinde cömertçe zaman ve enerjilerini harcar, yaratıcılıklarını kullanırlar ve yenilikler hakkında konuşmaktan büyük keyif alırlar. Yenilikçileri izleyip, ilk takipçileri haline gelerek ve fikirlerine destek olup, fikirlerinin tanıtımı sağlanmalı, projenin tasarım ortakları olmaları için yenilikçiler davet edilmelidir.
  • 42. Erken Benimseyenler Faydaları belirgin olmaya başladıktan sonra yeniliği benimseyenler, erken benimseyenler olarak tanımlanmıştır. Erken benimseyenler; hayatlarında veya işlerinde ileri bir stratejik atılım amacıyla, akıllıca olan yeniliklerle kişisel ihtiyaçları arasında hızlıca bağlantı kurmaktadırlar. Onlar akranları üzerinde bir avantaj elde etmeyi seviyor ve yeniliğe yatırım için zaman ve paraya sahipler. Sınırlı sayıda erken benimseyene yeni bir fikri denemesi için güçlü yüz yüze destek sunulmalı, denemeler üzerinde çalışılarak fikrin daha rahat, düşük maliyetli ve pazarlanabilir olması sağlanmalı, erken benimseyenler ödüllendirilmeli, ön plana çıkarılmalı ve yeniliğin yayıcıları olarak eğitilmelidirler.
  • 43. Erken Çoğunluk Yeniliğin bir uçurumu atladığını varsayarsak, sonunda çoğunluk kitlelere ulaşabildiğini görebiliriz. Erken çoğunluk orta ilerici fikirlerle rahat eden pragmatiklerdir ancak yeniliğin yararları hakkında kuvvetli kanıtlar olmadan yeniliği benimsemezler. Erken çoğunluğun yeniliği benimsemesi için promosyonlar verilebilir veya yarışmalar düzenlenebilir. Düşük fiyata performans garantisi verilebilir, kolaylığı ve basitliği arttırmak için yenilik yeniden tasarlanabilir. Müşteri hizmetleri servisi ve desteği sağlanmalıdır. Geç Çoğunluk Bu gruptaki insanları genel olarak risk almaktan nefret eden ve yenilik fikrinden rahatsız olan muhafazakar pragmatistler olarak tanımlayabiliriz. Pratik olarak onların en temel korkuları yeniliğin onlara uymayacağı korkusudur, bu nedenle onlar ana akım modaya ve yerleşmiş standartlara uymayı tercih ederler. Geç çoğunluğun yeniliği benimsemesi için ürünün faydalarını anlatmak yerine sosyal normların desteklenmesine odaklanmak gerekmektedir. Bununla birlikte yeniliğin maliyeti azaltılıp, kolaylığı arttırılmalı ve risklerin geride bırakıldığı vurgulanmalıdır.
  • 44. Geç Kalanlar Geç kalanlar, yeniliğin yayılımı sürecinin sonuna kadar dışında kalan gruptur. Çünkü onlar belirli bir ürün ya da davranışı benimsemeyi büyük bir risk olarak görmektedirler. Hatta bazıları gece boyunca uyumadan bunlara karşı argüman geliştirecek kadar endişeli olmaktadır. Ancak onların haklı olma ihtimali göz ardı edilmemelidir. Geç kalanlara; yeniliği ne zaman, nerede ve nasıl yapacakları konusunda yüksek düzeyde kontrol verilmeli ve yeni ürün veya davranışlarla olan aşinalıkları arttırılmalıdır.
  • 45. PRAGNANZ YASALARI Gestalt kuramcıları algısal örgütlenmeye yardımcı olan yasaların hepsini kapsayan daha genel bir yasa oluşturmuşlardır ve buna ‘Pragnanz yasası’ adı vermişlerdir. Koffka bunu şu şekilde açıklamıştır: ‘Psikolojik örgütlemeler, kontrol eden koşullar izin verdiği ölçüde, olabildiği kadar iyi olacaktır.’ her psikolojik olayda anlamlı, tam ve basit olma eğilimi vardır.
  • 46. • Gestaltçılara göre, psikolojik yaşantı ile beyinde var olan süreçler arasında ‘izimorfizm’ vardır. Gestaltçılar beynin kendisine gelen duyusal uyarımları pragnanz yasasına göre aktif olarak işleyip anlamlı ve tam olan yeni bir forma dönüştürdüğünü ileri sürmektedirler. • Görüldüğü gibi, pragnanz yasası geştalt psikologlarınca algılama, öğrenme bellek konuları çalışırken yol gösterici bir ilke olarak kullanılmıştır. Bellek de tıpkı algılama ve öğrenme gibi tam ve anlamlı olma eğilimindedir.
  • 47. • Algısal Değişmezler Bir objeyi koşullar değişmesine rağmen aynı obje olarak görmemize ‘algısal değişmezlik’ denir. Kapının pozisyonuna bağlı olmaksızın onu kapı olarak kişiyi önümüzde durmasına ya da daha uzakta olmasına bağlı olmaksızın aynı kişi olarak algılarız.
  • 48. Gestaltçılar gerçek görüntü oldukça köklü bir şekilde değişse de, objenin anlamının değişmediğine, aynı şekilde algılandığına işaret etmekte ve sonuç olarak beynin dışarıdan gelen duyusal bilgiyi daha anlamlı hale getirmek için organize ettiğini ileri sürmektedir.
  • 49. • Bellek izi ve unutma Koffka’ya göre, kazanılmakta olan yaşantı, bellek sürecini harekete geçirir. Çevresel yaşantının, beyinde meydana getirdiği etkinliğe ‘bellek süreci’ denir. Bu etkinlik bittiğinde bir iz kalmakta ve bu ize bellek izi adı verilmektedir. Gestaltçılar, unutmayı ise iki nedene bağlamaktadırlar. Bunlardan birincisi ‘ test etme sırasında bellek izini geriye getirme, anımsama il ilgili güçlüktür.’ ikincisi ise ‘ bellek izinin yeniden düzenlenmesi sırasında orijinal olayın kayıp edilmesi, bozulmasıdır.
  • 50. • İçgörüsel öğrenme Gestalt kuramın öğrenme anlayışımıza sağladığı en önemli katkı, iç görü çalışmasıdır. Sıklıkla öğrenme bireyin o anda gerçekten anladığı duygusuyla birdenbire oluşur. Böyle bir öğrenme, unutmaya özellikle dirençli ve yeni durumlara transfer edilmesi kolaydır.
  • 51. İÇGÖRÜYE DAYALI ÖĞRENMENİN ÖZELLİKLERİ 1. Çözüm öncesinden çözüme geçiş ani ve tamdır. 2. İç görüyle edinilen, çözüme dayalı performans genellikle pürüzsüz ve hatasızdır. 3. İç görüyle kazanılan problem çözümü uzun süre anımsanır. 4. İç görüyle kazanılan bir ilke diğer problemlerin çözümüne kolayca uygulanır.
  • 52. ÜRETİCİ DÜŞÜNME Wertheimer yaşamının son yıllarında Gestalt yasalarının eğitime uygulanması konusuyla ilgilenmiştir. Üretici düşünme adlı eserinde problem çözmenin doğasını ve tekniklerini açıklamıştır. Kendisi problem çözme ile ilgili birbirine zıt iki süreçten bahseder: Gestalt ilkelerine dayalı öğrenmede problemin doğasını anlamaya yönelik olup bu tür öğrenmelerde bir başkası değil birey tarafından öğrenme söz konusudur. Bu çözümde öğrenilen konu kolaylıkla genellenebilir ve uzun süre anımsanabilir. Diğerinde ise öğrenci olguları veya kuralları anlamadan ezberler. Böyle bir öğrenme katıdır, çabuk unutulur ve sadece sınırlı durumlarda uygulanabilir.
  • 53. YAŞAM ALANI Sosyal psikolojinin kurucusu olarak bilinen Lewin Gestalt kuramcıları tarafından geliştirilen ve her bir parçanın diğerlerini etkilediği dinamik bir sistemin işleyişini inceleyen alan kuramını kullanarak insanın motivasyonu ile ilgili bir kuram öne sürmüştür. Kurama göre alan, bütünün örüntüsüdür. Alanda olan bir değişme, domino etkisi gibi, her şeyi etkilemiştir. En yalın biçimde, dünyanın doğusunda çıkan bir rüzgar, tüm dünyayı etkilemektedir. Yaşam alanı belirli bir bireyin belirli bir zamandaki davranışını etkileyen olguların ya da gerçeklerin toplamı olarak tanımlanabilir.
  • 54. BİLGİYİ AŞIRI YÜKLEME DURUMLARI Aşırı Bilgi Yüklemesi, işyerlerinde ve sosyal hayatta artmakta olan bir sorundur. Bu, sizin daha çok bilgiyle uğraşmayı denediğinizde mantıklı kararlar almayı işleyebilmenizdir. Sonuç olarak ya karar almakta gecikilir de ya da yanlış karar alınır. Şu aralar, çok sayıda e-posta, rapor ve mesajla etkin olarak uğraşıldığında karşılaşılan sıradan bir durumdur.
  • 55. Aşırı Bilgi Yüklemesinin Yaşı “Aşırı Bilgi Yüklemesi” ifadesi ilk defa gelecek bilimci Alvin Toffler tarafından 1970 yılında kullanıldı. O süratle artan bilgi miktarını tahmin ettiğinde, insanların sorunlarının sebebi en sonunda bulunmuş oldu. İnsanların “bilgi çağında yaşamak” hakkında konuşmalarına rağmen yazılı bilgi binlerce yıllardır kullanılıyor. Birkaç yüzyıl önce matbaanın icadı, yazılı bilginin insanların büyük bir miktarına dağıtılmasını mümkün kıldı. Bununla birlikte, belge oluşturabilen, kopyalayabilen ve bilgilerin çoğuna erişebilen modern bilgisayarların gelmesiyle, Aşırı Bilgi Yüklemesi halk nezdinde ortaya çıktı. Problemin özü, bilgisayarların işlemci hızlarının ve hafızalarının her zaman artıyor olmasına rağmen, daha çok bilgi kullanmak zorunda kalan insanların herhangi bir şekilde hız kazanmıyor olması. Genellikle insan aklı, işlemlerde bir tür ‘engel’ rolü üstleniyor.
  • 56. Aşırı Bilgi Yüklenmesi dünya çapındaki tüm ofisler için olağan bir durum olmaya başladı. Bunun nedenlerinden bazılarını şöyle sıralayabiliriz: 1.İnternete yaygın erişim imkânı. 2.Çoklu elektronik posta gönderiminin kolay olması. 3.Bilgileri kopyalamak ücretsiz olduğu için istenildiği sayıda çoğaltılmasının mümkün olması. Böylece raporlar, sadece o rapora ihtiyaç duyanlara değil rapora ihtiyaç duyabilecek kişilere de gönderilebiliyor. 4.Kaynaklarının yetersiz ve kalitesiz olması (özellikle çevrimiçi kaynaklar): - Var olan kaynaklar ise ya sadeleştirilmemiş ya da kısaltmak için düzenlenmemiş. - Bilgiler yeterince açık yazılmamış bu yüzden insanlar yazılanları anlamak için daha fazla zaman harcıyorlar. - İçeriklerde hatalar yer alıyor veya tutarsızlıklar var, bu nedenle daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyuluyor.
  • 57. Buna rağmen aşırı bilgi yüklenmesi probleminin kolay bir çözüm yolu yok, fakat bu sorunu azaltmak için yapılabilecek bir takım şeyler var: • Aşırı bilgi eklemeye daha az vakit ayırmalıyız. Zamanımızı şu anda bilmemiz gereken şeylere ayırmalıyız. • Bilginin çok olmasına nazaran kaliteli olmasına odaklanmalıyız. Kısa ve özlü bir elektronik posta uzun bir elektronik postaya göre daha değerlidir. • Daha kaliteli bilgilere nasıl ulaşacağınızı öğrenin (Bilgi Mühendisliği bunun için var). İnsanlara sorduğunuz sorular net olsun. Böylece karşınızdaki insanlar da size kesin ve açık cevaplar verebilirler. • Basit görevlendirmeler yapın. Aynı anda bir iş yapın, zihninizi başka işlerle meşgul etmeyin. • Gününüzün en azından bir kısmında işinizi bölecek şeylerden uzaklaşın (örneğin elektronik postaları kontrol etmek, telefonla ilgilenmek, internette gezinmek gibi). Bu yaklaşım belirli bir zaman diliminde bir işe odaklanmanızı kolaylaştırır.
  • 58. BELLEK DESTEKLEYİCİ STRATEJİLER Bellek destekleyiciler belleği geliştirmek için sistematik yöntemlerdir. Yunan belek tanrıçasına kadar uzanan bir serüvendir. Belleği yeniden canlandırmak için tüm beyin becerilerinin faaliyete geçirilmesi konusunda mnemonik adında bir teknik geliştirilmiştir. Mnemonik hatırlamaya yardımcı yöntemler olarak tanımlanır. Adına Yunan bellek tanrıçası Mne-mosyne’den esinlenilmiştir.
  • 59. Bu yöntemler şunlardır: • Loci yöntemi Romalılar devrinde, rhetorik(etkili konuşma) öğretimi sırasında bellek destekleyici yöntemlerinden biri olan loci yöntemi öğretilir. Bu yöntemle konuşmanın belli bölümlerini kafasında odasındaki belli yerlere yerleştirir. Konuşma sırasında da o yerleri hatırlayıp konuşmaya sorunsuz devam edilir. • Kodlama ve örgütleme Bu yöntem Blezza tarafından ortaya çıkarılmıştır. Blezza’ya göre çok tekrar edilse bile bazı bilgiler unutulur, kolay hatırlamak için ise kodlama yapmak gerekir. Kodlama, bilginin belleğe yerleştirilme süreci örgütleme ise, bilginin başka bilgiler ile işlenerek anlamlı hale getirilmesidir.
  • 60. • Bağlantı (zincirleme) yöntemi Bu yöntemde kalıcı olması istenilen bilgiler, birbiriyle bağlantılı olacak şekilde bir öyküye dönüştürülür. Örneğin yüzey alanı daraldıkça basınç artar bilgisini öyküleştirelim. “Öğretmenin ince topuklu ayakkabı giymişti yanlışlıkla ayağıma bastı ve basıncı çok fazla hissettim. Arkadaşım spor ayakkabısıyla bastı çok fazla basınç hissetmemiştim”
  • 61. • Askı sözcük yöntemi Bu yöntem yeni bilgiyle iyi bilenen kolay bilgiyi ilişkilendirmektir. Özellikle sıralı öğrenilmesi gereken bilgilerde oldukça işe yarar yöntem olduğu söylenir. Örneğin sayıları öğrenme de “mini mini birler çalışkan ikiler tembel üçler…”
  • 62. • Anahtar sözcük Bu yöntem bilinmeyen kelimeleri bilinen kelimelere benzetilmesiyle oluşur. Yabancı dil öğrenirken daha etkili olur. Örneğin “ Sivilceni scar (yara izi) san iz kalır.” • Akronim Sıralama gerekmeyen öğrenmelerde baş harflerden faydalanarak bir kelime üretmektir. Örneğin; Doğalgaz termik santraller “OHA” Ovaakça Hamitabat Ambarlı
  • 63. • Kafiye oluşturma Birbiriyle uyumlu kelimelerle oluşturulan bir yöntemdir. Örneğin; “İsveç Norveç Danimarka Türkiye’nin başkent Ankara”