SlideShare a Scribd company logo
1 of 25
AD-SOYAD:İREM MUMYAKMAZ
SINIF:LİSANS 3
NUMARA:18310331018
BÖLÜM:MÜZİK ÖĞRETMENLİĞİ
DERS:AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME
DANIŞMAN:AGAH TUĞRUL KORUCU
KONU:PAİVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI
BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
GAGNE DOKUZ ADIM KURAMI
ROGERS DEĞİŞİMİN YAYILIM KURAMI
PRAGNANZ YASALARI
BİLGİYİ AŞIRI YÜKLEME DURUMLARI
BELLEK DESTEKLEYİCİ STRATEJELERİ
PAİVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI
Bilgi-işleme sürecine ilişkin araştırmalarda,sözel bilişsel süreçlere ağırlık verilmesi,sözel olmayan bilişsel
süreçlerin ihmaliyle sonuçlanmıştır.Geçen yüzyılın ilk yarısında nadiren yürütülen
imgelem çalışmaları,araştırma yöntemlerinin öznelliği nedeniyle eleştiriler almış ve davranışçı akımın
gölgesinde kalmaktan kurtulamamıştır.1960’lı yılların sonlarında davranışçılığın etkilerinden sıyrılmaya
başlayan psikoloji araştırmaları,bilişsel süreçlerin araştırılması üzerinde yoğunlaşmıştır.Paivio’nun 1960’lı
yıllarda başlattığı çalışmalar,otuz yıllık bir çalışma süreci sonunda,sözel ve sözel olmayan bilişsel süreçlere eşit
ağırlık veren İkili Kodlama Kuramı’nın(İKK)geliştirilmesiyle sonuçlanmıştır.İkili Kodlama Kuramı(İKK)belleğin
biri dili diğeri ise sözel olmayan algıları temsil eden ve işleyen,iki alt bilişsel sistemden oluştuğunu
varsaymaktadır.Bilgisayarla öğretim olanaklarının artması ve bilgisayarın yaygın kullanılmaya başlaması,çok
ortamlı öğrenmeyle birlikte İKK’nı da yeniden gündeme getirmiştir.İKK veya bu kurama dayanan kuramlar
çerçevesinde çok ortamlı öğrenme konusunda pek çok araştırma yapılmıştır.Bellek destekleyiciler,problem-
çözme,kavram öğrenme,dil öğrenme ve çok ortamlı öğrenme gibi alanlarda yapılan çalışma sonuçları kuramın
varsayımlarını destekler niteliktedir. Son yıllarda nörofizyoloji alanındaki araştırmalardan elde edilen bulgular
da İKK’nda öngörülen bilişsel yapıyı doğrular niteliktedir.Kuramı destekleyen araştırma sonuçları,kurama
verilen önemi artırmıştır.Ancak uygulama alanının gelişmesiyle birlikte yanıt bekleyen soruların sayısı da
artmaktadır.Yaklaşık 50 yıllık araştırma tarihçesine karşın,kuramın uygulamaları ve farklı bağlamlarda
varsayımlarının geçerliliğine ilişkin yeni araştırmalara gereksinim vardır.Bu çalışmada,İkili Kodlama Kuramı’na
ilişkin temel bilgiler,kuramı destekleyen ve desteklemeyen araştırma sonuçları,kuramla ilişkilendirilebilecek
nörofizyolojik bulgular sunulmuştur.Ayrıca kuramın eleştirisine yer verilerek,ilgili yönelimler tartışılmaktadır.
KURAMIN GELİŞİMİ
Lisansüstü çalışmalarına 1954’de McGill Üniversitesi’nde danışmanı Dr.Wallace Lambert ile başlayan Paivio’nun ilk
araştırmaları iki dillilikte bilişsel işlemlerle ilgilidir.Dil öğrenmede çağrışım varsayımına göre sıfatların isimlerden önce yer
alması öğrenmeyi olumlu etkilemektedir.Çağrışım çiftlerini öğrenmede sıfat-isim sıralamasının etkili olduğu varsayımına
şüpheyle bakan Lambert ve Paivio,sıfat-isim ve isim-sıfat dizilerinin hatırlama açısından farklarını
incelemişlerdir.Araştırma sonuçlarına göre çağrışım çiftlerini öğrenmede isim-sıfat sıralaması,sıfat-isim sıralamasından
daha etkilidir.Paivio isimlerin sıfatlardan daha somut olduğunu,bu nedenle isimlerin bellekteki ilgili sıfatların
hatırlanmasında destekleyici birim olarak kullanılabileceğini ileri sürmüştür.Bu araştırmadan elde edilen
sonuçlar“çağrışım temelli bellekte,imgelenebilir isimlerin bilişsel destekleyiciliği varsayımının gelişimine önayak
olmuştur.1960’lı yıllarda,Paivio’nun amacı yeni bilginin hatırlanmasını etkileyen değişkenleri tanımlamaktır.Bu amaçla
Paivio kavram öğrenmede destekleyici sözcüklerin nitelikleri ve bu niteliklerin düşünme sürecine etkileri üzerinde
odaklanmıştır.1963’teki araştırma sonuçları,sıfat-isim dizilerinden daha kolay öğrenilen isim-sıfat dizilerinin,isimlerin
soyut değil de somut oldukları durumda hatırlama düzeyinin yükseldiğini göstermiştir.1965’teki çalışmada ayrıntılı bir
inceleme sonunda Paivio,somut ismin ilgili sıfat için tepki değil de,uyarıcı olduğu durumlarda,öğrenmenin ismin
somutluğundan daha olumlu etkilendiğini bulmuştur.Örneğin“üzgün kadın”sıfat isim tamlamasında,bu tamlamanın
hatırlama düzeyi yükseltilmek isteniyorsa,tamlama kadın-üzgün şekinde sunulmalıdır.Kadın kavramının zihinde
canlandırılabilirliği yani somutluğu hatırlamayı kolaylaştırmaktadır.Kadın kavramının tamlamada önde yer alması sonda
yer almasına göre hatırlamayı daha olumlu yönde etkilemektedir.Paivio,bu çalışma sonrasında ismin imgesinin
hatırlamaya aracılık eden değişken olduğu görüşünü ileri sürmüştür.Paivio’ya göre somut isimlerin,duyusal imgeler açığa
çıkarma kapasiteleri soyut isimlere oranla daha fazladır;ayrıca imgeleme,sözcük çiftleri arasındaki çağrışımsal bağın
oluşumuna aracılık edebilmektedir.Paivio ve Yarmey bu varsayımı sözcük çiftleri öğrenmede imgelem,sözel ve diğer
stratejileri kullanarak test etmişlerdir.İmgelem kullandıklarını belirten deneklerin daha çok sözcük hatırladıkları
görülmüştür.
KURAMDA ÖNGÖRÜLEN BİLİŞSEL YAPI VE SÜREÇLER
İkili Kodlama kuramında bilişsel yapı kavramı,sözel ve sözel olmayan çevresel nesne ve olayları temsil eden bilişsel bilgi
birimleri bütününü ifade etmektedir.Bilişsel işlemler,bilişsel yapı içinde yer alan etkinleştirme,kodlama,geri
çağırma,ayrıntılama,düzenleme/örgütleme,kontrol etme gibi işlevleri ifade etmektedir.Bilişsel süreç bütün
oluşturabilecek bilişsel işlemler dizisi veya işlemler bütünü olarak tanımlanabilir.Birim ise bilişsel yapı içindeki en küçük
bilgi taşıdır.Birim algılandığı duyu kanalına veya içinde yer aldığı alt-sisteme göre farklı(sözel ve imgesel birim)adlar
alabilir.İmgesel ve sözel temsiller birbirini tamamlayan ve birbirini destekleyen birimlerdir.Kuram her ne kadar insanın
biyolojik-evrimsel gelişiminin bir ürünü olarak genel bilişsel yapı ve süreçlere ilişkin olsa da,kuramın odak noktası
bireysel deneyimler olarak belirlenmiştir.İnsan beyni biyolojik evrimin bir ürünü olarak kendi türüne ait yapısal ve
işlevsel özellikleri taşımaktadır.
Ancak sosyal ortamda yaşayan insanların uyarıcılara gösterdikleri tepkiler yaşantılar yoluyla elde ettikleri deneyimlere
dayalı olarak büyük farklılıklar göstermektedir.Bir başka deyişle insan beyninde yer alan dilsel ve imgesel içerik ve bu
içeriğin işlevselliği bireyin sahip olduğu deneyimler çerçevesinde belirlenmektedir.Bu nedenle Paivio biyolojik-evrimsel
yapıyı kabul etmekle birlikte kuramın odak noktasının bireysel deneyimler olduğunu vurgulamıştır.
TEMEL VARSAYIMLAR:
Kuram birimsel ve sistemsel düzeyde,belleğin yapısal ve işlevsel özelliklerine ilişkin bir dizi varsayım üzerine
kurulmuştur. Kuramın temel varsayımları şöyle özetlenebilir: Bellek;dil ile sözel olmayan nesneler,olaylar hakkındaki
bilgileri sembolize etmek ve işlemek amacıyla,bireysel deneyimlere paralel olarak gelişen,birbirinden farklı ve biçime-
özel,birbirinden bağımsız olmasına karşın birbiriyle ilişkili,sözel ve sözel-olmayan(imgesel)iki sembolik sistem tarafından
oluşturulmuştur. Kurama göre sözel ve sözel olmayan(imgesel)temsili sistemler,organizmanın işlevsel ve uyumsal
davranış amaçları doğrultusunda,çevreden gelen uyarıcıları işlemek ve düzenlemekle görevlidirler.Paivio bilişsel yapının
anlaşılması için varsayımlarını sistem ve birimler düzeyinde ayırtetmiştir.
SİSTEME İLİŞKİN VARSAYIMLAR(1971,1986):
• Sözel ve imgesel sistemler işlevsel olarak birbirinden bağımsız ve birbirine
bağımlı olarak etkinleşebilirler.
• Sistem-içi ve sistemler arası birimler arasındaki bağlar kesin değil,olasıdır.
• Ardışık birimler ve bütünsel(eşzamanlı algılanan)birimlerin işlevsel
özellikleri farklıdır.
• Sembolik sistemin işlevsel özellikleri,sembolik birimlerde yer alan
bilgilerin,bilişsel işlemlerde kullanılmasına ve davranışa rehberlik
etmesine olanak sağlar.
BİRİMLERE İLİŞKİN VARSAYIMLAR(1971,1986):
• Birimler algıya aracılık eden duyu kanallarının özelliklerini sürdürürler.
• Birimler algısal-devinsel benzetimlerdir.
• Sözel birimler ardışık düzenlenmektedir.
• İmgesel birimler eşzamanda işlenmeye elverişli birimlerdir.
• İmgesel birimler belirli sınırlar içinde anında eşzamanlı-bütünsel
algılamaya sözel birimlerden daha elverişlidirler.
SEMBOLİK SİSTEMDE BİLİŞSEL YAPILAR:
Algı ve bellek ile davranışsal beceriler ve bilişsel beceriler arasında benzerlik,paralellik ve süreklilik vardır.Dolayısıyla
temsili sistemler bilişsel,duyuşsal ve devinsel bilgileri kapsamaktadır.İşitsel,görsel,tatsal vb.bilişsel temsiller arasındaki
biçimsel fark aslında algılarımızın farklı niteliklere sahip duyu kanalları aracılığıyla edinilmesinden
kaynaklanmaktadır.Farklı duyu organları aracılığıyla belleğe ulaşan algılar,bilişsel temsillere dönüştüklerinde de bu
farklılıklarını sürdürmektedirler.
Örneğin,dile ilişkin işitsel bir sözcük bellekte işitsel biçimde sembolleştirilirken,dile ilişkin olmayan bir nesne görüntü
olarak sembolleştirilmektedir.Bilişsel bilgilerin gelişim kaynağı bireye özgü algısal,duyuşsal ve devinsel deneyimlerdir.
SEMBOLİK SİSTEMDE BİLİŞSEL İŞLEVLERİ:
Paivio bellek sistemindeki bağlantılara paralel olan üç temel işlev belirlemiştir(Paivio,1986):
1.Sembolik işlemler veya sembolleştirme süreci:Alt sistemlerin işlevsel bağımsızlıklarının bir göstergesidir.Uyaran
sadece sözel sistemi,sadece sözel olmayan sistemi veya her ikisini birden harekete geçirebilir.Örneğin sağduyu
sözcüğünün sözel sistemi,harita görüntüsünün pusulayı çağrıştırması sembolik etkinleştirmeye örnek olabilir.
2.Sistem içi işlemler veya çağrışım süreci:Her alt sistemin kendi içindeki birimleri arasındaki işlemlerin ve bağlantıların
bir göstergesidir.Sözel birimler sözel birimleri,imgesel birimler imgeleri harekete geçirecektir.Ak sözcüğünün kara
sözcüğünü,
okul sözcüğünün öğrenci sözcüğünü hatırlatması veya kalem imgesinin defter imgesini çağrıştırması sistem-içi işlemlere
örnek olabilir.
3.Sistemler arası işlemler veya yönlendirme/gönderme süreci:Alt sistemlerin birimleri arasında işlevsel bağlantıya
işaret etmektedir.İtfaiye alarmı duyulduğunda yangın sözcüğünü çağrıştırması yönlendirme bağına örnek olarak
verilebilir.İki sistem arasındaki ilişkiler bire bir değildir,çünkü bir görsel imge birden fazla sözel birimi
çağrıştırabilir.Örneğin bir apartman görüntüsü ev,apartman,bina vb.sözcükleri,yangın sözcüğü itfaiye
arabası,itfaiyeci,ambulans,yardım eden insanların görüntülerini çağrıştırabilir.Sözel ve imgesel birimler arasında çift
yönlü ve birden fazla bağlantı vardır.İmgesel ve sözel kodların bağımsız işlevsel yapıları hatırlama üzerinde birikimli etki
KURAMI DESTEKLEYEN ÇALIŞMALAR VE KURAMIN UYGULANDIĞI ALANLAR:
Bellek destekleme,sınıflandırma,karşılaştırma,çıkarım gibi temel bilişsel etkinlikler kapsamında yapılan araştırmaların
sonuçlari ikili kodlama kuramında öngörülen yapı ve işlevleri kanıtlamaktadır.Bilişsel haritalama,mantık problemleri,metni
anlama,ders çalışma becerilerini geliştirme,dil öğrenmede bellek destekleyicileri çalışmaları ikili kodlama kuramını
desteklemektedir.
Bilişsel haritalama işlemleri uzaysal problem çözmeyi kapsamaktadır.Bilişsel haritalar farelerin labirentlerde bilişsel
haritaları aracılığıyla yollarını buldukları varsayımını ileri süren Tolman ile başlamıştır.Konuyla ilgili çalışmalar,bilişsel
harita kullanımının bütünsel bilişsel temsilleri gerektirdiğini göstermiştir.Aynı anda uygunluk ilkesi bir yol haritasının
ardışık bir sırada öğrenilmesine rağmen,hatırlama sırasında yer ve yön bilgilerine bir resim-haritadan ulaşır gibi aynı anda
ulaşıldığını açıklamaktadır.Haritalaştırma hatırlamayı desteklemektedir.
Mantıksal akıl yürütme ikili kodlama kuramı’nın bakış açısıyla problem çözmenin örneklerini göstermektedir.Mantıksal akıl
yürütmede,örnegin``Bahar Jale``den yaşlıdır.Kemal Jale’den gençtir.Kim en yaşlıdır?”probleminde kimin en yaşlı olduğu
verilen bilgiden çıkarsanmalıdır.Öğrenen bu tür problemlerde deneyim kazandıktan sonra yöntem değiştirebilmektedir.
NÖROFİZYOLOJİK KANITLAR:
Bağımsızlık varsayımı,sistemler-arası işlemler/süreçler,hatırlama ve problem çözme ile ilgili araştırma bulguları,son
yıllarda yapılan pek çok araştırma tarafından desteklenmektedir.Ayrıca nörofizyoloji alanından elde edilen kanıtlarda bu
bulguları destekler niteliktedir.Beyin kürelerinin işlevlerine ilişkin nörofizyolojik kanıtlar İkili Kodlama Kuramı’nı
desteklemektedir.EEG Çalışmaları sol kürenin sözel işlemleri yönetirken,hem sağ hem de sol kürenin sözel olmayan bilişsel
işlemlere katkıda bulunduğunu göstermektedir.Paivio’ya göre bu sonuçlar bağımsızlık varsayımını desteklemektedir.
İKİLİ KODLAMA KURAMINA ELEŞTİRİ:
İkili Kodlama Kuramı gerek Paivio tarafından,gerek alandaki diğer araştırmacılar tarafından tartışılmış ve
eleştirilmiştir.Paivio 1982’de kuramla ilgili çalışmaları gözden geçirmiştir.Kuramı destekleyen 60 olumlu bulguya
rastlamıştır.Olumsuz bulguları ise üç grupta toplamıştır:Sahte-olumsuz bulgular,anlamlı fark bulunamamış bulgular ve
kuramla tutarlı olmayan bulgular.Sahte-olumsuz bulgular verilerin yanlış yorumlanması veya kuramın yanlış
anlaşılmasına dayanmaktadır.Örneğin,bir çalışmada İkili Kodlama Kuramı’nda resim isimlendirmenin otomatik olduğu
sonucundan haraket edilmiştir.Oysa Paivio’nun böyle bir iddiası veya varsayımı yoktur.Paivio bu tür çalışma sonuçlarının
kuramın doğru anlaşılması durumunda,kuramı destekleyici olduğunu belirtmektedir.Paivio’nun inceleme sonunda
belirlediği ikinci grup anlamlı farklılığın bulunmadığı gruptur.Bu gruptaki çalışmalara Paivio ve Marschark’ın somut ve
soyut cümlelerde ipucu hatırlama örnek verilebilir.Kuramı desteklemeyen araştırmalar grubuna ise yine Pavio ve
Marschark’ın resim ve sözcükler arasında bakışımsız geçiş modeli örnek olarak verilebilir.
İKİLİ KODLAMA KURAMI’NA ALTERNATİF KURAMLAR:
Bilişsel işlemleri açıklayan başka modeller de vardır.Bazı araştırmacılar sözel bağlantılara alternatif olarak gösterilen
imgelemin,beynin mantıksal önerme bağlarından oluştuğunu iddia eden benzeşim ile değiştirilmesini önermiştir.Bu
yaklaşım görsel ve dilsel yapıları kapsayarak,daha derin temsil düzeylerinde algısal ve davranışsal bilgilerin aynı biçime
sahip olduklarını savunmaktadır.Kieras algısal veya sözel bilgilerin bellekte temsilleri arasında önemli bir farklılık
olmadığını belirtmektedir.Pek çok bilişsel kurama temel olan bu alternatif yaklaşım İKK’ı ile zıtlık göstermektedir.İKK ve
diğer yaygın kodlama kuramlarına karşın,halen bilgilerin birbirinden bağımsız olarak kodlandığını savunan bazı
araştırmacılar vardır.
Örneğin üçlü kodlama kuramı(triple kodlama sistemi)imgelem,dil ve önerme arayüzlerini kapsamaktadır.Bağlaşım ve
benzeşim kuramları ise biliş bilim ve bilişsel psikoloji alanlarında çalışanlar arasında yaygın kabul görmektedirler.
İKİLİ KODLAMA KURAMI’NDA EĞİLİMLER:
Sözcük nitelikleri,bireysel farklılıklar,imgelem ve sözel işlemlerin etkileşiminde fizyolojik boyutlar gibi pek çok konuda
araştırma yapılması gerekmektedir.Bu konularda araştırmalar Paivio’nun gösterdiği doğrultuda devam
etmektedir.Sadoski ve Paivio birkaç alanda araştırmaya gereksinim duyulduğunu belirtmişlerdir.İlk olarak,imgelem
etkisinin ölçülmesine ilişkin araştırmalar yapılmalıdır.Geleneksel çoktan-seçmeli testler imgelem etkisini ölçmekte yeterli
değildir.Gambrel imgelem etkisini ölçmek için açık-uçlu tahmin sorularını önermektedir.İkinci olarak,kendiliğinden
imgelem üretimi ve bilinçli strateji olarak imgelem üretimi bireysel farklılıklar açısından araştırılmalıdır.Paivio bireysel
farklılıkların karmaşık ve belirsiz doğasının,imgelem araştırmacılarının karşılaşacağı en önemli problemlerden biri
olduğunu belirtmiştir.Pressley’e göre,özellikle iyi/etkin okuyucular okuma sırasında kendiliğinden veya düzenli olarak
bilişsel imgeler oluştururmaktadırlar.Bu nedenle imgelem öğretiminin deneysel gruplar üzerindeki etkilerini bulmak
oldukça güçtür.Dolayısıyla,bireysel farklılıkların sağlıklı olarak ayrıştırılamadığı durumlarda etki ve etki düzeylerine ilişkin
sonuçların karışık olması,imgelem etkisinin olması gerekenden daha az veya fazla olarak değerlendirilmesine yol açabilir.
Araştırmacıların karşılaştığı üçüncü bir problem ise imgelemin metinde yer alan bilgileri bütünleştirmedeki yeri ve
bütünleştirme etkisine sözel sistemin katkıda bulunma düzeyinin belirlenbilmesidir.Sözcük ve cümleler arasındaki
rastlantısal çağrışımlar,mantıksal sıralama,birleştirici bağlar ve bağların gücü soyut metinlerin bütünleştirilmesine
katkıda bulunabilir. Dördüncü olarak,öğrenci tepkilerini açıklamada İKK’nın yeri araştırılabilir.Genellikle okuyucu
tepkilerine ilişkin az sayıda kuram psikoloji bilimini temele almıştır.Beşinci olarak metin tasarımında İKK uygulamalarının
çalışılması gerekmektedir.Ders kitaplarının tasarımlarının öğrenciye göre düzenlenilmediği veya öğrenmeyi desteklemede
yetersiz kaldıkları sık rastlanılan eleştiriler arasındadır.
BİLİŞSEL ÖGRENME YAKLAŞIMI BİLGİYİ İŞLEME KURAMI:
Eğitimde bilişsel öğrenme kuramlarının etkin kullanımı,son yıllarda düzenli olarak artmaktadır.Bilişsel
öğrenme araştırmaları öncelikle,anlamlı sözel öğrenmede içsel bilişsel süreçleri anlamaya ve tanımlamaya
çalışır.Bu süreçler,adres hatırlama ya da karmaşık bir problem çözme gibi birçok görevlerde kullanılır.Bu
nedenle araştırmacılar dikkat,algı,bellek,unutma ve geri getirme gibi bilişsel süreçleri incelerler.Öğrenmeyi
bilişsel açıdan inceleyen kuramlardan biri olan bilgiyi işleme kuramı,insan öğrenmesinde öğrenme sürecini
bilgisayara benzetmektedir.İnsan zihni bilgiyi alır,işler,biçim ve içeriğini değiştirir,depolar,gerektiği zaman
geri getirir ve tepkiler üretir.Bir başka söylemle,süreç bilgiyi bir araya getirir,kodlar,bilgiyi korur ya da
depolar ve gerektiği zaman geri getirir.Tüm süreç bilgisayarda “program”bireylerde ise“yürütücü
kontrol”tarafından denetlenmektedir.
Bilgisayar,yapılması çok güç durumlarda üstün performans gösterir ve karmaşık problemleri büyük bir hızla
çözer. Ancak insanın zihinsel yetenekleri bilgisayardan çok daha yetkindir.Örneğin;küçük bir
çocuk,karşısındaki insanın duygularını anlayabilir ya da bir yetişkin daha önce hiç karşılaşmadığı bir
problemi çözebilir.Bilgisayarların yetkin bellekleri ve büyük hızları olmasına karşın,insan zihninin bilgiyi
anlama ve işleme yeteneğine ulaşması pek olası görünmemektedir.
Bilgiyi işleme kuramı temel olarak şu dört soruyu yanıtlamaya çalışır:
1.Yeni bilgi dışardan nasıl alınmaktadır?
2.Alınan yeni bilgi nasıl işlenmektedir?
3.Bilgi uzun süreli nasıl depolanmaktadır?
4.Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip hatırlanmaktadır?
Bilgiyi işleme kuramı iki temel öğe üzerinde durmaktadır.Birincisi üç yapıdan oluşur;duyusal kayıt,kısa
süreli bellek/ çalışan bellek ve uzun süreli bellektir.İkincisi ise bilişsel süreçleri içerir.Bunlar içsel,zihinsel
eylemlerdir ve bilginin bir yapıdan diğerine geçişini sağlarlar.Birey her an çevresinden gelen uyarıcıların
etkisi altındadır.Rüzgarın sesi,güneşin pırıltısı,egzoz dumanı,çiçeğin kokusu,yemeğin tadı gibi.
BELLEK TÜRLERİ:
Bilgiyi işleme kuramına göre üç tür bellek vardır.Bunlar;(1)duyusal kayıt,(2)kısa süreli bellek,(3)uzun süreli
bellek.
1.Duyusal Kayıt:Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları yolu ile duyusal kayıda gelirler.Duyusal kayıdın
kapasitesi çok geniş olmasına karşın bilginin kalış süresi çok kısadır.Ancak dikkat ve algı süreçleri ile bu
bilginin bir kısmı alınır ve kısa süreli belleğe gönderilir.Gözlerimizin önünde bir kalemi ya da parmağımızı
sallarsak objeden geriye kalan gölgeyi farkederiz.Elimizle diğer kolumuza hafifçe vurursak,vurmayı hemen
duyumsarız.Başka bir söylemle biz vurma ve kalem izini gerçek kalktıktan sonra duyumsarız.Bu
durumlar,duyu girdisinin duyusal kayıtta çok kısa kaldığını göstermektedir.Duyusal kayıdın içerdiği bilgi
özgün uyarıcının tam bir kopyasıdır.Görsel duyular duyusal kayıt tarafından aynı fotoğraf gibi,kısa bir süre
için kodlanır.Aynı şekilde işitsel duyular da ses kalıpları olarak kodlanır.Kimi yazarlar bilginin duyusal
kayıtta kalış süresinin yarım saniyeden daha az olduğunu belirtirler. Moates ve Schumacher ise,duyusal
belleğin işitsel bilgi için yaklaşık dört saniye;görsel bilgi için yaklaşık bir saniye süren,uyarıcının tam bir
kopyasının tutulduğu bilgi deposu olduğunu savunmuşlardır.Böylece duyusal kayıt her duyu için farklı
kodlama biçimlerinin olduğu,sınırsız kapasitesi ile bilginin çok kısa tutulduğu bir bellek türüdür.
2.Kısa Süreli Bellek:Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda ayrılan bilgi,sistemin ikinci öğesi olan kısa süreli belleğe
geçer.Kısa süreli belleğin hem bilgi tutma süresi,hem de kapasitesi sınırlıdır.Miller kısa süreli belleğin kapasitesinin yaklaşık 7±2
birimlik bilgi olduğunu belirtmektedir.Ancak bireyler her birimin büyüklüğünü artırarak kapasiteyi fazlalaştırabilirler.Gruplama
adı verilen bu işlemle kısa süreli belleğin sınırlılığı artırılır.Kısa süreli bellekte bilginin kalma süresi yaklaşık 20-30
saniyedir.Bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması,bilgi üzerinde ve onu yinelemekle sağlanır.Kısa süreli bellekte
zihinsel tekrarın öğrenmede önemi büyüktür.Kısa süreli bellekte kalan bilgi tekrar yoluyla büyük bir olasılıkla uzun süreli
belleğe geçer.Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle geçiş yaptırılamayan bilgi yeni gelen bilgilerin zorlamasıyla
kaybolur.Özetle,daha fazla bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması için;(1)gruplama,küçük parçaları ilişkilendirerek
geniş parçalar haline getirme,(2)zihinsel tekrar gerekir.Kısa süreli belleğe bilgi,duyusal kayıt ve uzun süreli bellekten gelir.
3.Uzun Süreli Bellek:Bilgiyi işleme modelinde bilgiyi,özellikle iyi öğrenilmiş bilgiyi,uzun süre saklayan kısmına uzun
süreli bellek adı verilmektedir.Ashcraft(1989)uzun süreli belleği,kitaplara milyonlarca girişi olan bir kütüphaneye
benzetmektedir.Düzenlenmiş bilgiler,gerektiğinde kullanıma hazır olarak beklemektedir.Uzun süreli bellek,bilgiyi her
istendiğinde kullanılmaya izin veren bir ağa sahiptir.Kapasitesi sınırsızdır,bazı kestirimlere göre,sınır bir milyondan
fazladır ve bazı olaylar sonsuza dek kalmaktadır.Uzun süreli bellekte bilgiyi,istediğimiz uzunlukta ve miktarda depolar ve
asla unutmayız.Bu konudaki problem,gerektiği zaman doğru bilgiyi bulmaktır.Uzun süreli bellekte bilgiler
kaybolmaz,ancak bilgi,uygun biçimde kodlanmamış ve uygun yere yerleştirilmemişse,geri getirmede zorluklarla
karşılaşılır.Anderson(1990)iyi öğrenilmiş bilginin dayanıklılığın yüksek olduğunu belirtmektedir.Slavin ise uzun süreli
bellekte bilgilerin asla unutulmadığını,bireyin bilgiyi bulma yeteneğini kaybettiğini söylemektedir.Uzun süreli bellekte
birçok farklı bilgi bulunur.Görsel imgeler,duygular,tatlar,sesler,kokular,problem çözmek için stratejiler,dili anlamaya
yarayan kurallar,olaylar,çocuklukta geçirilen deneyimler gibi.Özetle uzun süreli belleğin kapasitesi çok geniştir,hatta
doldurmaya yaşamımız yeterli değildir.Ancak kısa süreli bellekte olduğu gibi,uzun süreli belleğe bilgi hızla girmez,biraz
zaman ve güç gerekir.Kimi kuramcılar,uzun süreli belleği anısal bellek ve anlamsal bellek olarak iki temel bölümden
oluştuğunu ileri sürerken,kimi kuramcılar da bunlara işlemsel belleği eklemektedirler.Anısal bellek, kişisel yaşantılarla
ilgili bölümdür.Belirli bir zaman,yer ve olaylarla ilgilidir.Örneğin;yemekte yediklerimiz,özel bir günde giydiğimiz
giysi,yaptığımız gezi anısal bellektedir.Ashcraft anısal belleği özyaşamsal bellek olarak adlandırmaktadır.Yaşamımızda
başımızdan geçen tüm olaylar,şakalar,dedikodular anısal bellekte tutulur.Anılar güç sarf edilmeden öğrenilir.Fakat anıların
birbirine karışma eğilimi vardır.Bu nedenle,bilgiyi geri getirmede zorluk çekilir. Ancak,önemli ve travmatik olaylar ayrıntılı
hatırlanır.Bunun yanı sıra olağan ve sürekli yinelenen olayların anımsanması zordur,çünkü yeni olaylar öncekini
bozabilir.Anlamsal bellek uzun süreli belleğin kurallar,genellemeler,kavramlar,problem çözme becerileri gibi genel
bilgilerin yer aldığı bölümdür.Paivio anlamsal bellekte sözel ve görsel kodların birlikte ağ gibi birbirine bağlanarak bilginin
depolandığını belirtir.Birçok psikolog da bilginin hem görsel hem de sözel olarak kodlanmasının anımsamayı
kolaylaştırdığını kabul etmektedir.
BİLGİNİN DUYUSAL KAYITTAN KISA SÜRELİ BELLEĞE AKTARILMASINI
SAĞLAYAN SÜREÇLER:
DİKKAT:Uyarıcı ya da uyarıcılara tepkiye yönelmedir``Algının aktif ve seçici bir yanı
olup,kişinin belli bir uyarıcı ya da uyarıcı durumunu algılamasında etkin hazırlık ve
yönelmelerden kuruludur``.
Başka bir söylemle,dikkat,hangi bilginin kısa süreli belleğe geçip geçmeyeceğini
belirler,Bilgiyi işleme süreci dikkat ile başlar.
ALGI:Duyusal bilginin yorumlanması ya da anlamlandırılması işlemidir.Bir uyaranın
anlamlandırılabilmesi için öncelikle bireyin,o uyaranla ilgili bilgilerinin olması gerekir.Eğer
birey karşılaştığı uyarana ilişkin hiçbir bilgiye sahip değilse,uyarıcıya anlam vermesi
olanaksızdır.Algı büyük ölçüde geçmiş yaşantılara dayalıdır.Algıyı etkileyen bir başka etken de
beklentilerdir.
KISA SÜRELİ BELLEKTE BİLGİYİ SAKLAMA SÜREÇLERİ:
Kısa süreli bellekte bilgiyi saklama sürekli tekrar ve gruplama ile olanaklıdır.Kısa süreli belleğin
zaman sınırlılığı sürekli tekrar,kapasitesi ise gruplama yapılarak artırılabilir.
BİLGİNİN UZUN SÜRELİ BELLEĞE AKTARILMASINDA KULLANILAN SÜREÇLER:
AÇIK VE ÖRTÜK TEKRAR:Bilgi yeterli sıklıkta tekrarlanırsa uzun süreli belleğe geçer.
Örneğin;öğrenciler tekrar yolu ile ülkelerin başkentlerinin adlarını,sözcüklerin söylenişini tekrarla
öğrenirler.Berk’e göre,tekrar bilginin uzun süreli belleğe geçişinde çocukların kullandığı ilk bellek
stratejisidir.Tekrar iki biçimde;sesli ve zihinde yapılır.Tekrar sürecinde bireyin rolü önemlidir.Şöyle
ki,tekrar süreci ile öğrenen birey pasif değil,etkin olmalıdır.Ayrıca aralıklı tekrar sürekli tekrardan
daha etkilidir.Aralıklı tekrarın uzun süreli bellekte tutulma olasılığı daha yüksektir.Bir başka
söylemle,aralıklı tekrar uzun süreli bellekten geri getirmeyi kolaylaştırmaktadır.
KODLAMA:Bilgiyi işleme kuramında en önemli süreç kodlamadır.Kodlama olmadan çevreden gelen
bilginin çoğu geçici olarak depolanır.Kodlama,uzun süreli bellekte varolan bilgi ile kısa süreli bellekteki
bilginin ilişkilendirilerek transfer edilmesidir.Uzun süreli bellekte bulunan şemalara yeni gelen bilginin
eklenmesi ve varolan şemanın yeniden düzenlenerek bağlanması öğrenme sürecinde önemlidir.Ancak
kodlamanın etkili olması gerekir.
Kodlamanın etkili olması ise anlamlandırma ile olanaklıdır.Anlamlılık,uzun süreli bellekteki bir düşünce ve
diğer düşünceler arasında mümkün olduğunca bağlantılar,ilişkiler kurmakla gerçekleşir.Bilginin
anlamlılığını artırarak kodlama sürecini zenginleştirmede dört temel öğe
vardır:1.Etkinlik,2.Örgütleme,3.Eklemleme,4.Bellek destekleyici ipuçları.
Etkinlik;öğrenen kişinin etkin olmasıdır.Bilgiyi işleme kuramına göre,birey bilginin pasif bir alıcısı değil,kendi öğrenme
sorumluluğunu taşıyan etkin bir kişidir.
Örgütleme;düzenleme ya da bilgiyi gruplama,tutarlı yapılar oluşturma,kodlamaya yardım eden önemli bir süreçtir.Geniş ya
da karmaşık bilgiler için öğrenme ve anımsamayı kolaylaştırıcı bir süreç olarak işlev görür.
Eklemleme;bilginin uzun süreli belleğe yerleştirilmesinde en etkili strateji olan eklemleme,bilgi birimleri arasında ilişkiyi ve
anlamdırmayı artırma sürecidir.
Bellek Destekleyici İpuçları;örgütleme ve eklemleme etkili kodlama stratejileridir.Ancak tüm bilgiler bu stratejileri
kullanmaya uygun olmayabilir.Örneğin;bilgi tek ya da yenidir,böylece eklemleme yapılamayabilir.Böyle durumlarda bilgiyi
uzun süreli belleğe yerleştirmek için bellek destekleyici ipuçları kullanılır.
GERİ GETİRME VE UNUTMA:
Öğrenme sürecinde ön bilginin geri getirilmesi öğrenme düzeyini etkiler.Çünkü yeni bilgiler ön bilgi ile ilişkilendirilirse anlamlı
hale gelir.Öğrenme hem sunulana hem de buna uyum sağlayan mevcut bilgiye bağlıdır.Böylece geri getirilip kullanılan
varolan bilgi birimi öğrenileni etkileyebilir.Örneğin;bir öğrenci yeni bir programlama dilini öğrenirken hesap makinelerinin
nasıl çalıştığına ilişkin ön bilgiyi geri getirecektir.
YÜRÜTÜCÜ BİLİŞ:
Birçok bilişsel psikolog bazı bireylerin neden diğerlerinden daha fazla öğrendiği ve öğrendiklerini
anımsadığı sorusunu yanıtlamaya çalışmaktadır.Sorunun yanıtı yürütücü kontrol sürecinde
yatmaktadır.Yürütücü kontrol bireyin tüm biliş süreçlerini denetleyen sisteme verilen addır.Yürütücü
kontrol sistemi bireyin kendi öğrenmesinin iki temel yönünü denetlemektedir.Bunlardan birincisi güdüsel
süreçlerle ilgilidir.Güdüsel süreçler bireyin bir şeyi elde etmeye niyet etmesi,onu elde etmeyi amaçlaması
gibi birey tarafından bilinçli olarak denetlenebilen durumlardır.İkincisi ise, bilgiyi işleme ile ilgili tüm
süreçlerdir.Yürütücü biliş,bilişe ilişkin bilgidir.Yürütücü biliş öğrenenlerin benimsedikleri belli öğrenme
stratejilerini kullanma yetenekleri ve kendi düşüncelerine ilişkin düşünmeleridir.
GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI
1-Dikkati çekme
2-Öğrenciyi dersin hedeflerinden haberdar etme
3-Ön bilgilerin hatırlatılması
4-Uyarıcı materyalin sunulması
5-Öğrenciye yol gösterme(rehberlik etme)
6-Davranışı ortaya çıkarma
7-Dönüt-Düzeltme verme
8-Değerlendirme
9-Öğrenilenlerin kalıcılığının ve transferinin sağlanması
1)DİKKAT ÇEKME:Öğrenmenin en iyi şekilde gerçekleşmesi için öğrencinin dikkatini çekecek materyaller tasarlanmalıdır.
Öğretmen bu hedef doğrultusunda görsel(resim,film vb)ve sözel(fıkra vb)unsurlardan yararlanabilir.İnsanların çoğu biranda tek bir
konuya odaklanabilmektedir.Bundan dolayı öğrencinin tüm dikkati öğretilecek konu üzerine yoğunlaştırılmalıdır.
2)ÖĞRENCİYİ DERSİN HEDEFLERİNDEN HABERDAR ETME:Öğretmenin öğretime başlamadan önce öğrencilere dersin içeriği
hakkında genel bir bilgi verilmelidir.Böylece öğrenci ne öğrenmesi gerektiği hakkında güdülenmiş olur ve konu dışına çıkmaktan
kurtulur.Derste neyin öğrenilmesi gerektiği hakkında az çok bilgi edinmiş olur ve ona göre kendini odaklar.Böylece dersi kavram
çatışmasına düşmeden daha kısa zamanda öğrenir.
3)ÖN BİLGİLERİN HATIRLATILMASI:Öğretilen konuların kısa süreli bellekteki bilgilerin uzun süreli belleğe anlamlı bir şekilde
kodlanabilmesi için önbilgilerle anlamlandırılması gerekir.Bunun için öğrenciye bilgi verilmeden önce ön bilgilerin ortaya
çıkarılması sağlanmalıdır.Böylece öğrenci daha kolay neden sonuç ilişkisi kurabilir.Öğretmen,öğrencilerin daha önce kazanmış
oldukları bilgileri soru sorarak,açıklama yaptırarak,tartışarak ortaya çıkarabilir.Bu yöntemle öğrenme daha hızlı ve kolay
gerçekleşir.
4)UYARICI MATERYALİN SUNULMASI:Dersin içeriğini sunarken daha etkili ve daha verimli bir öğretim sağlamak için stratejilerin
kullanılması gerekir.Öğrenciyi hedefe ulaştıracak materyaller doğru seçilmelidir.Bu materyaller öğrenmeyi kolaylaştıracak cinste
olmalıdır.Öğrenci böylelikle sunulan önbilgilerle karşılaştırır,anlamlandırır ve uzun süreli belleğe kodlamaya çalışır.
5)ÖĞRENCİYE YOL GÖSTERME(REHBERLİK ETME):Öğrenciye yol gösterme öğrenme açısından oldukça önemlidir.Öğrenme
ortamında öğrencilerin yanlış davranışlar kazanmaması ve başarılı olmalarının sağlanması için onlara rehberlik edilmesi gerekir.
Bunun için öğrenciye neyi nerede ne zaman ne şekilde yapılacağı nasıl kodlama yapılması gerektiği yeni bilgilerin hangi ön
öğrenmelere birleştirileceği konularında ipuçları verilmelidir.En iyi yol gösterme stratejisi,her adımda biraz yardım vererek
ilerlemedir.
6)DAVRANIŞI ORTAYA ÇIKARMA:Öğrenciye yeni davranışlar öğretildikten sonra bu davranışın ne derece kazandıklarının
yoklanması gerekmektedir.Öğrenciye yazılı sözlü sorular sorarak davranışı test edilmelidir.Konuyu kavradığı hissedilen öğrenciye
yap,çiz,söyle gibi ifadelerle öğrendiği davranışa dönüştürülmesi istenir.Böylece öğrencinin kendisini de görmesi sağlanmış olur.
7)DÖNÜT-DÜZELTME VERME:Bu aşamada öğrencinin kazanması gereken davranış ne ise onu yapması beklenir.
Öğrenci gösterdiği davranışın doğruluğu hakkında bilgi almak ister.Öğrenci gösterdiği davranışın doğru olduğunu
öğrenirse davranışı pekiştirir ve öğrenmeye karşı güdüsü artar.Davranışın yanlış olduğunu öğrenirse hatasını
düzeltir ve o davranışı bir daha tekrarlamamaya özen gösterir.Öğrencinin kazanması gereken davranış ne ise onu
yapması beklenir.
8)DEĞERLENDİRME:Öğrenmenin sonunda her bir öğrencinin istendik davranışı ne derecede kazandığının belirlenmesi gerekir.
Öğretimsel olayların verimliliğini değerlendirmek için beklenen hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediği sınanmalıdır.Yapılan
değerlendirmeler sonucunda öğrenmenin ne derece gerçekleştiği gözlenir ve öğrenciler sonuçlar hakkında bilgi verilerek
gerekirse tamamlama eğitimi yapılır.
9)ÖĞRENİLENLERİN VE KALICILIĞININ TRANSFERİNİN SAĞLANMASI:Bir konuda uzmanlığı geliştirmek için yeni bilgilerin başka
alanlara da uygulanması gerekir.Öğrenmenin ilk oluşumundan hemen sonra,öğrenciye öğrenmeyi güçleştirici nitelikte
alıştırma,örneklendirme,proje vb.ödevler verilmelidir.Öğrenilen davranışların aralıklı olarak tekrar edilmesi kalıcılığı büyük
oranda etkiler.Öğrenilenlerin başka alanlara geçişini sağlamak için öğrenilenlerin yeni durumlarda kullanılması,öğrencilerin
problemlerle karşı karşıya bırakılması yararlı olur.
EVERETT ROGERS’IN YENİLİKLERİN YAYILMASI KURAMI
Yeniliklerin yayılması kuramı yeni fikirlerin,yaşam tarzlarının ve teknolojilerin nasıl yayıldığını açıklamaya çalışan bir kuramdır.
Kuram belli bir zaman serisi üzerinden insanları yenilikler ile kurduğu ilişki içerisinde yenilikleri benimseme kriterine göre
sınıflandırmaktadır.Everett Rogers’ın 1962 yılında‘Yeniliklerin Yayılımı’başlıklı çalışmayı yayınlaması ile akademik tartışmalara
girmiştir.Yayılma kavramı,kuramsal tartışmalara 19.yüzyılda Fransız Sosyolog Gabriel Tarde’nin çalışmaları ile girmiştir.Rogers’a
göre“Tarde yeniliklerin yayılımı hakkında gözlemlediklerini,1903 yılında yayınlanan iz bırakan kitabının başlığı
olan‘Taklit Yasaları’başlığı ile genelledi.”Tarde’ye göre 100 yenilikten sadece 10’u yayılırken doksanı kayboluyordu.İnsanların
davranış değişikliklerini açıklamak için Tarde yenilik ve taklit kavramlarını kullandı.Rogers’ın kitabının ilk baskısında yer almasa
da sonraki baskılarda,Simmel’in kuramın gelişiminde önemli katkıları olduğunu ifade etmiştir.
Rogers’a göre yeniliklerin yayılması kuramlarının diğer iki kaynağı İngiliz ve Alman-Avusturyalı antropologlardır.
Yayılmacılar olarak tanımlanan bu yaklaşımlar“bir toplumdaki değişimi diğer bir toplumdaki değişimin başlamasının
sonucu olarak kabul eden antropolojik yaklaşıma sahipti.Eğitim alanında ise,Colombia Üniversitesi’nde Dr.Paul Mort’un
çalışmaları,yeniliklerin yayılımını federal bütçe yerine okulların yerel finansmanı temelinde incelemiştir.Carlston,1965 yılında
modern matematiğin nasıl 5 yıl gibi kısa bir sürede yayıldığını incelemiştir.Sağlık politikalarından sosyal politikalara pek çok
alanda yeniliklerin yayılımı ile ilgili araştırma gerçekleşmiştir.
Yayılma araştırmalarında sadece yenilikçi politikaların değil,belli kavramların da kabul edilmesi incelenmiştir.Evlat edinmenin
Amerikan toplumunda yaygınlaşmasının incelenmesi buna örnek verilebilir.Colombia Üniversitesi’nde yeniliklerin yayılımı ile
ilgili bir başka çalışma ise,iletişim bilimlerinin önemli figürlerinden olan Elihu Katz’in Herbert Menzel ve James Coleman ile
yaptığı ilaç kullanımının yaygınlaşması ile ilgili çalışmadır.20yüzyılın başında köy sosyolojisi ile başlayan çalışmalarda Tarde’nin
S-şeklindeki yayılım eğrisi metodolojik olarak kabul ediliyordu.Temel varsayımlar değişmeden yeniliklerin yayılması çalışmaları
eğitim,sosyolojinin diğer alanları ve sağlık sosyolojisi veya iletişimi çalışmaları gibi diğer disiplinlerde de değişmeden aynı kaldı.
Farklı disiplin ve yenilikler üzerine yapılan çalışmalar Rogers’ın 1962 yılında yayınladığı çalışmasında tek bir model üzerinde
birleşti.Rogers’a göre yeniliklerin yayılımını çözümlemek için 5 temel unsur bulunmaktadır.Bunlar:
1-Yenilik
2-Yeniliğe intibak edenler
3-İletişim kanalı
4-Zaman
5-Toplumsal Sistem’dir.
Yenilik;cep telefonu,bilgisayar veya hibrit tohum gibi bir teknolojik gelişme veya yeni bir ürün olabileceği gibi,bir kavram veya
yaşam biçimi veya evlat edinme gibi bir kamusal veya yasal bir düzenleme de olabilir.Yenilikleri bir anlatı içinde canlandıran üç
unsur bulunmaktadır.Bunlar:
Yeniliğin biçimi:Doğrudan gözlemlenen görünümü ve yeniliğin özüdür.
İşlevi:Sitemin üyelerinin yaşam tarzlarını pozitif etkileyecek katkıdır.
Anlamı:Bir sosyal sistemin üyelerinin sübjektif veya bilişsel olarak nasıl algıladıklarıdır.
Owens’a göre Rogers’ın modeli tek tek karar vericiler ile ilgilidir.Süreç üç aşamadan oluşmaktadır:(1)ön koşullar
(2)süreç,(3)sonuçları.Yenilik karar süreci ise beş aşamadan
oluşmaktadır:(1)Bilgi,(2)İkna,(3)Karar,(4)Uygulama,(5)Onaydan oluşmaktadır.Sürecin sonucunda yenilik
benimsenecek veya reddedilecektir.Karar sürecini belirleyen beş unsur bulunmaktadır.Bunlardan ilki alternatiflerden
daha iyi olduğu algısına karşılık gelen görece avantajdır.
İkincisi mevcut değerler,ihtiyaçlar ve geçmiş deneyimler ile uyumluluktur.Üçüncüsü yeniliğin anlaşılması ve
kullanılmasındaki karmaşıklıktır.Dördüncüsü önceden örnek veya tanıtım deneylenebilirlikden,beşincisi yeniliğin
sonuçlarının ne ölçüde göründüğü anlamına gelen görünebilirliktir.
Yeniliklerin yayılımı kuramı,bir yeniliğin yayılımındaki başarını,onun %100 kabulüne bağlamaktadır.Grubu temsil eden
dağılımda bir kısım,yeniliği reddettiği zaman yayılma başarısız sayılmaktadır.Çoğu zaman yeni fikirler,teknolojiler ve
uygulamalar eskisi ile bir yer değiştirme ilişkisine girmez,bunun yerine bir eklemlenme ilişkisi yaşarlar.Yeniliklerin yayılımı
kuramı genellikle sağlık ve tarım planlanması gibi kamu politikalarının uygulama faydaları ile temellenir.Kuram,görünmez
maliyetler ve istenmeyen sonuçları hesaba katmamaktadır.Diğer taraftan amaçlanan kamusal fayda bireylerin değişimden
olumsuz etkilerini tali kılmaktadır.Kuram,yeniliğin her zaman iyi olduğu gibi bir yanlılığı taşımaktadır.
PRAGNANZ YASALARI
Gestalt kuramcıları algısal örgütlemeye yardımcı olan yasların hepsini kapsayan daha genel bir yasa oluşturmuşlar ve buna
Pragnanz yasası adını vermişlerdir.Kofka bunu şu şekilde açıklamaktadır:”Psikolojik örgütlemeler,kontrol eden koşullar izin
verdiği ölçüde,olabildiği kadar iyi olacaktır.”Her psikolojik olayda anlamlı,tam ve basit olma eğilimi vardır.Gestalcılara göre,
psikolojik yaşantı ile beyinde var olan süreçler arasında izomorfizm(eş bilimcilik)vardır.Dışsal uyarıcılar beyinde reaksiyona
neden olmakta ve bunun sonucunda yaşantı kazanılmaktadır.Gestaltcılar,beyinin kendisine gelen duyusal uyarımları Pragnanz
yasasına göre aktif olarak işleyip anlamlı ve tam olan yeni bir forma dönüştürdüğünü ileri sürmektedirler.
Kofkaya göre dışarıdan gelen duyusal uyarımları anlamlandırma ve örgütlemede sadece Pragnanz yasası değil,aynı zamanda
bireyin inançları,değerleri,gereksinmeleri,tutumları da etkili olmaktadır.Bu nedenle,aynı fiziksel çevrede bulunan kişilerin
çevreyi yorumlamalsrı ve tepkileri farklı olabilmektedir.Bunun için de bireyin davranışının gerisindeki nedenleri anlayabilmek
ALGISAL DEĞİŞMEZLER:
Bir objeyi,koşullar değişmesine rağmen aynı obje olarak görmemize algısal degişmezlik denir.Kapının pozisyonuna
bağlı olmaksızın(örneğin kapalıyken ya da açıkken)onu kapı olarak,kişiyi önümüzde durmasına ya da daha uzakta
olmasına bağlı olmaksızın aynı kişi olarak algılarız.Bir başka örnek olarak şu verilebilir; yemek masasının üzerindeki
tabak,bardak,çatal ve kaşıkları düşünelim.Masayı algılarken,yalnızca gözümüzün retinası üzerine düşen verilere
dayanmış olsaydık,masanın üzerindeki tabaklar biz uzaktayken oval,yaklaşınca yuvarlak gözükürdü;bardaklar
uzaktan ufak,yakından büyük bardak olurdu.Bu durum algısal dünyamızda,içinden çıkılmaz bir karmaşa yaratır ve
çevreye uyumumuzu olanaksız hale getirirdi.Beynimiz bu karmaşayı önlemek için algısal değişmezliği yaratmıştır.
BELLEK İZİ UNUTMA:
Kofka’ya göre,kazanılmakta olan yaşantı,bellek sürecini harekete geçirir.Çevresel yaşantının,beyinde meydana getirdiği etkinliğe
bellek süreci denir.Bu etkinlik bittiğinde bir iz kalmakta ve bu ize bellek izi adı verilmektedir.Gestaltçılar unutmayı ise iki nedene
bağlamaktadırlar.Bunlardan birincisi;test etme sırasında,bellek izini geriye getirme,anımsama ile ilgili güçlüktür.İkinci neden ise
bellek izinin yeniden düzenlenmesi sırasında,orijinal olayın kaybedilmesi,bozulmasıdır.
İÇGÖRÜSEL ÖĞRENME:
Gestalt kuramın öğrenme anlayışımıza sağladığı en önemli katkı,içgörü çalışmasıdır.Sıklıkla,öğrenme bireyin o anda gerçekten
anladığı duygusuyla birdenbire oluşur.Böyle bir öğrenme,unutmaya özellikle dirençli ve yeni durumlara transfer edilmesi
kolaydır.
İÇGÖRÜYE DAYALI ÖĞRENMENİN ÖZELLİKLERİ ŞUNLARDIR:
1-Çözüm öncesinden çözüme geçiş ani ve tamdır.
2-İçgörüyle edinilen,çözüme dayalı performans genellikle pürüzsüz ve hatasızdır.
3-İçgörüyle kazanılan problem çözümü uzun süre anımsanır.
4-İçgörüyle kazanılan bir ilke,diğer problemlerin çözümüne kolayca uygulanır.
Köhler,içgörüye dayalı problem çözme konusunda maymunlarla bir çok çalışma yapmıştır.Örneğin,bir muz hayvanın
kafesinin tepesine asılmıştır,ayrıca kafesin bir köşesinde kutular bulunmaktadır.Maymunun muza ulaşabilmesi için
kutuları yığması ve tırmanması gerekmektedir ya da muz,kafesin dışına,bir sopa ile ulaşılabilecek şekilde asılmıştır.
Köhler’in maymunlarından Chica sopayı kullanarak muza erişmeye çalışmış,alamayınca kutuları üst üstte koyup
üstüne çıkarak muza ulaşmıştır.Grande kutuları uzunlamasına üst üste koyup,tırmanarak muzu almıştır.Köhlerin en
akıllı maymunu Sultan ise muza ulaşmak için iki sopayı birbirine eklemiştir.
ÜRETİCİ DÜŞÜNME:
Wertheimer yaşamının son yıllarında Gestalt yasalarının eğitime uygulanması konusuyla ilgilenmiştir.”Üretici Düşünme ”isimli
eserinde Wertheimer,problem çözmenin doğasını ve tekniklerini açıklamıştır.Kendisi problem çözmeyle ilgili birbirine zıt iki
süreçten bahseder:Gestalt ilkelerine dayalı öğrenmede problemin doğasını anlamaya yönelik olup bu tür öğrenmelerde bir
başkası değil birey tarafından öğrenme(A tipi çözüm)söz konusudur.Bu çözümde öğrenilen konu kolaylıkla genellenebilir ve uzun
süre anıumsanabilir.Diğerinde ise öğrenci olguları veya kuralları anlamadan ezberler(B tipi çözüm).Böyle bir öğrenme
katıdır,çabuk unutulur ve sadece sınırlı durumlara uygulanabilir.
Anlayarak öğrenme ile ezberleyerek öğrenme ile arasındaki farkı,Michael Wertheimer,Katona tarafından yapılan şu deneyle
açıklamaktadır.Deneklere birden dokuza kadar,aşağıdaki dizide görüldüğü gibi 15 tane rakam verilmiş ve onların bu diziye 15
saniye kadar baktıktan sonra,rakamları sırasıyla anımsamaları istenmiştir.
1 4 9 1 6 2 5 3 6 4 9 6 4 8 1
Deneklerin çoğunluğu ancak birkaç rakamı arka arkaya anımsayabilmiş,birkaç hafta geçtikten sonra ise yine çoğunluk hemen
hiç bir rakamı anımsamamışlardır.Diğer bir guruba ise sayıların bir araya getirilişindeki ilkeyi bulmaları söylenmiştir.Diziyi
inceleyen deneklerden bazıları,sayı dizisini birden dokuza kadar olan sayıların karesi olduğunu bulmuşlar ve bu ilkeyi
haftalar,aylar sonra bile anımsamışlardır.
BİLGİYİ AŞIRI YÜKLEME DURUMLARI
Aşırı bilgi yüklenmesi,bir insanın bir meseleyi anlarken veya bir karar verirken gereğinden çok fazla bilginin bulunuyor olması
nedeniyle yaşadığı zorluk şeklinde tanımlanıyor.İnsan beyni,karar verirken ya da bir meseleyi algılamaya çalışırken kapasitesinin
üzerinde bilgiyle karşılaşması durumunda vereceği kararın kalitesi düşüyor veya meseleyi algılamakta güçlük çekiyor.
R.Buckminster Fuller’in“knowlodge doubling curve”başlıklı grafiği.
Bu aşamada insanlığın kümülatif olarak birikmiş bilgi birikiminden bahsetmekte fayda var. Amerikan mucit Buckminster
Fuller’in keşfettiği“bilgi katlanma eğrisi”ne göre 1900 yılına kadar insanlığın bilgi birikimi her yüzyılda bir iki katına
çıkıyordu.II.Dünya Savaşı’nın ardından bilgi birikimimiz her 25 yılda bir iki katına çıkar oldu.Nihayet 2015 itibariyle“bilgi
katlanma eğrisi“ne göre,bilgilerimiz 13 ay aralıklarla iki katına çıkıyor.Dünya’nın en büyük bilişim teknolojisi üreticilerinden
IBM’e göre internet of things(“şeylerin interneti“)kavramının hayatımıza giriş ortaya çıkmasıyla birlikte bu süre 12 saate
düşecek.Bu verilerden anlaşılacağı üzere son 15 yılda insanoğlunun ürettiği bilgi,2000 yılına kadar üretilen bilgiden daha çok.
Gündelik hayatlarına devam eden bireyler olarak,bilimsel ve teknik bilgiden ziyade öncelikle gündelik bilgiyle nasıl başa
çıkacağımız bizi ilgilendiriyor.Çünkü bilgi çağı,insanların ultra hızlı iletişim kurmasını sağlayarak milyarlarca gündelik bilginin
ortaya çıkmasına sebep oluyor. Yani bilimsel gelişmeler iletişim hızımızı arttırdıkça,iletişim verileri de niceliksel olarak
katlanmaya devam ediyor.Bunun gündelik hayattaki yansımasını,bugün için e-posta,bloglar,
facebook,twitter,instagram,whatsapp,snapchat ve benzeri diğer uygulamalarından gelen bilgiler oluşturuyor.Yani bilgi çağında
yaşayan kişiler olarak yaşadığımız en büyük problem;her saniye kapımızı çalan yeni bir bilginin olması.Evet,her saniye
telefondan,bilgisayardan,tabletten ve diğer“akıllı”cihazlardan bildirim alıyoruz.Bu kadar çok bilgiyi,organize etmedikçe,
yani filtrelemedikçe zihnimizdeki oksijen ve glükozu boşuna tüketmeye devam ediyor,yorgun bir zihinle işleri halletmek zorunda
kalıyoruz.Bazı zaöamlarda o kadar çok bildirim,arama ve e-postaya maruz kalıyoruz ki,“hepsini toparlamam lazım”düşüncesi o
gün için zihnimizi en sonunda iflasa sürüklüyor.
AŞIRI BİLGİNİN OLUŞMA SEBEPLERİ:
•Anlık ve yeni bilgi üretiminin her geçen gün artıyor olması.
•Bilginin forumlar ve bloglar aracılığıyla kolayca tekrarlarının oluşması.
•Bilgiye ulaşmaya yarayan kanalların çeşitliliği(e-posta,telefon,messenger gibi anlık mesajlaşma programları,
•bloglar…).
•Birbiri ile ilişkilendirilmemiş ve ilişkilendirilmesi imkansızlaşmış bilginin çoğalması.
•Farklı bilgilerin karşılaştırılması ve işlenmesi için çok gelişmiş ve başarılı araçların henüz geliştirilememiş olması.
•NE YAPMALI:
•Sosyal medya temelindeki bu aşırı informasyon yüklenmesiyle başa çıkmak için Forbes,Daniel J. Levitin’ın“The Organized Mind
Thinking Straight in the Age of Information Overload”adlı kitabından öneriler sıralamış:
•Zihninizi temizleyin.İş akışınızı kesen,aklınızda gezen tüm diğer bilgileri bir yere not ederek zihninizden çıkarın.Zihniniz bu
şekilde yapacağınız işe odaklanmış olur.
•2 dakika kuralını uygulayın.Yapılacak ufak tefek(1-2 dakikalık)işler için günün belirli bir saatinde,hepsini halledebilmek için 45
dakika ya da 1 saati ayırın.Bütün küçük işlerinizi o zaman diliminde halledin.
•Aynı anda birkaç işi birlikte yapmayın.Çalışılan zaman diliminde tek bir işe odaklanın.Aynı zaman içerisinde birden fazla iş
arasında geçiş yapmak,sizi yorar,kaygılı ve sinirli kılar.Levitin’e göre“bir işle bir defa uğraştığımızda,o durumda kalmak aynı
anda birden çok işi yapmaktan daha az enerji harcıyoruz ve beynin glükoza ihtiyacı azalıyor.”
•E-postaların dikkat dağıtmasını engelleyin.Gresham Koleji’nden Glenn Wilson’a göre gelen kutunuzda okunmamış bir e-
postanın bulunması,yapacağınız işi tamamlarken efekftif IQ’nuzu 10 puan az kullanmanıza neden oluyor.Bu sebeple e-posta
bildirim aralıklarını uzatarak,işinize odaklanmanızı sağlayın.Her 5 dakikaya ayarlayıp 200 kez bölünmek de,her 50 dakikaya
ayarlayıp 20 kez bölünmek de sizin elinizde.
•Büyük işleri sabah halledin.Levitin,büyük balığı sabah yemeniz halinde günün kalanının daha iyi olacağını söylüyor.Yani,sizi en
çok rahatsız eden şeyi ilk yapın.Çünkü,gün içerisinde zihnimizdeki pratikliğin ve glükoz’un en yüksek olduğu zaman dilimi sabah.
•Bilgi kaynaklarınızı azaltın.Bir diğer deyişle cep telefonunuzda size anlık bildirim gönderme özelliği olan uygulama sayısını
azaltın.Böylelikle,gün içerisinde cep telefonunuzdan aldığınız bilgi sayısında azalma olacaktır.
BELLEK DESTEKLEYİCİ STRATEJİLERİ
Bellek destekleyiciler belleği geliştirmek için sistematik yöntemlerdir.Yunan bellek tanrıçasına kadar uzanan bir
serüven aslında.Belleği yeniden canlandırmak için tüm beyin becerilerinin faaliyete geçirilmesi
konusunda mnemonik adında bir teknik geliştirilmiş.Mnemonik hatırlamaya yardımcı yöntemler olarak
tanımlanır.Adına Yunan bellek tanrıçası Mne-mosyne’den esinlenilmiş.Bu yöntemlere açıklık getirelim.
1.LOCİ YÖNTEMİ:
Romalılar devrinde,rhetorik(etkili konuşma)öğretimi sırasında bellek destekleyici yöntemlerinden biri olan loci
yöntemi öğretilir.Bu yöntemle konuşmanın belli bölümlerini kafasında odasındaki belli yerlere yerleştirir.Konuşma
sırasında da o yerleri hatırlayıp konuşmaya sorunsuz devam edilir.
2.KODLAMA VE ÖRGÜTLEME:
Bu yöntem Blezza tarafından ortaya çıkarılmıştır.Blezza’ya göre çok tekrar edilse bile bazı bilgiler unutulur,kolay
hatırlamak için ise kodlama yapmak gerekir.Kodlama,bilginin belleğe yerleştirilme süreci örgütleme ise,bilginin
başka bilgiler ile işlenerek anlamlı hale getirilmesidir.
3.BAĞLANTI(ZİNCİRLEME)YÖNTEMİ:
Bu yöntemde kalıcı olması istenilen bilgiler,birbiriyle bağlantılı olacak şekilde bir öyküye dönüştürülür.Örneğin yüzey
alanı daraldıkça basınç artar bilgisini öyküleştirelim.“Öğretmenin ince topuklu ayakkabı giymişti yanlışlıkla ayağıma
bastı ve basıncı çok fazla hissettim.Arkadaşım spor ayakkabısıyla bastı çok fazla basınç hissetmemiştim”.
4.ASKI SÖZCÜK YÖNTEMİ:
Bu yöntem yeni bilgiyle iyi bilenen kolay bilgiyi ilişkilendirmektir.Özellikle sıralı öğrenilmesi gereken bilgilerde
oldukça işe yarar yöntem olduğu söylenir.Örneğin sayıları öğrenme de“mini mini birler çalışkan ikiler tembel üçler…”
5.ANAHTAR SÖZCÜK:
Bu yöntem bilinmeyen kelimeleri bilinen kelimelere benzetilmesiyle oluşuyor.Yabancı dil öğrenirken daha
etkili oluyor.Örneğin“ Sivilceni scar(yara izi)san iz kalır.”​
6.AKRONİM:
Sıralama gerekmeyen öğrenmelerde baş harflerden faydalanarak bir kelime üretmektir.​
Örneğin;Doğalgaz termik santraller“OHA”
Ovaakça
Hamitabat
Ambarlı​
7.KAFİYE OLUŞTURMA:
Birbiriyle uyumlu kelimelerle oluşturulan bir yöntemdir.​
Örneğin;“İsveç Norveç Danimarka​
Türkiye’nin başkenti Ankara”

More Related Content

Similar to İREM MUMYAKMAZ AÇIK ve UZAKTAN ÖĞRENME ÖDEV

1)kuramlar
1)kuramlar1)kuramlar
1)kuramlarERENCEEN
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pdf
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pdfİKİLİ KODLAMA KURAMI.pdf
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pdfSenakszolu
 
İkili Kodlama Kuramı Hikmet Belge Doç. Dr. Agah Tuğrul KORUCU.pptx
İkili Kodlama Kuramı Hikmet Belge Doç. Dr. Agah Tuğrul KORUCU.pptxİkili Kodlama Kuramı Hikmet Belge Doç. Dr. Agah Tuğrul KORUCU.pptx
İkili Kodlama Kuramı Hikmet Belge Doç. Dr. Agah Tuğrul KORUCU.pptxHikmetBelge1
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI
İKİLİ KODLAMA KURAMIİKİLİ KODLAMA KURAMI
İKİLİ KODLAMA KURAMINeslihanKara3
 
Açık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
Açık ve Uzaktan Öğrenme KuramlarıAçık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
Açık ve Uzaktan Öğrenme KuramlarıEmineDemirci1
 
Acik ve uzaktan ogrenme
Acik ve uzaktan ogrenmeAcik ve uzaktan ogrenme
Acik ve uzaktan ogrenmehilaltosun2
 
Öğrenme ve Öğretim Kuramları
Öğrenme ve Öğretim KuramlarıÖğrenme ve Öğretim Kuramları
Öğrenme ve Öğretim KuramlarıBeydarkay
 
öğretim teknolojileri ödevi.pptx
öğretim teknolojileri ödevi.pptxöğretim teknolojileri ödevi.pptx
öğretim teknolojileri ödevi.pptxMuratDoan44
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIsaimebaydur
 
Açık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı Kuramlar
Açık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı KuramlarAçık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı Kuramlar
Açık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı Kuramlarsaimebaydur
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxİKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxReyhanOkumular
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxİKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxCelalAkman
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIsaimebaydur
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR
AÇIK VE  UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR AÇIK VE  UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR saimebaydur
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIsaimebaydur
 

Similar to İREM MUMYAKMAZ AÇIK ve UZAKTAN ÖĞRENME ÖDEV (20)

1)kuramlar
1)kuramlar1)kuramlar
1)kuramlar
 
K
KK
K
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pdf
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pdfİKİLİ KODLAMA KURAMI.pdf
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pdf
 
İkili Kodlama Kuramı Hikmet Belge Doç. Dr. Agah Tuğrul KORUCU.pptx
İkili Kodlama Kuramı Hikmet Belge Doç. Dr. Agah Tuğrul KORUCU.pptxİkili Kodlama Kuramı Hikmet Belge Doç. Dr. Agah Tuğrul KORUCU.pptx
İkili Kodlama Kuramı Hikmet Belge Doç. Dr. Agah Tuğrul KORUCU.pptx
 
Kuramlar
KuramlarKuramlar
Kuramlar
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI
İKİLİ KODLAMA KURAMIİKİLİ KODLAMA KURAMI
İKİLİ KODLAMA KURAMI
 
Açık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
Açık ve Uzaktan Öğrenme KuramlarıAçık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
Açık ve Uzaktan Öğrenme Kuramları
 
Acik ve uzaktan_ogrenme
Acik ve uzaktan_ogrenmeAcik ve uzaktan_ogrenme
Acik ve uzaktan_ogrenme
 
Kuramlar slayt
Kuramlar  slaytKuramlar  slayt
Kuramlar slayt
 
Acik ve uzaktan ogrenme
Acik ve uzaktan ogrenmeAcik ve uzaktan ogrenme
Acik ve uzaktan ogrenme
 
Öğrenme ve Öğretim Kuramları
Öğrenme ve Öğretim KuramlarıÖğrenme ve Öğretim Kuramları
Öğrenme ve Öğretim Kuramları
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI .pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI .pptxİKİLİ KODLAMA KURAMI .pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI .pptx
 
öğretim teknolojileri ödevi.pptx
öğretim teknolojileri ödevi.pptxöğretim teknolojileri ödevi.pptx
öğretim teknolojileri ödevi.pptx
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
 
Açık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı Kuramlar
Açık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı KuramlarAçık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı Kuramlar
Açık Uzaktan Öğrenmede Uygulanan Bazı Kuramlar
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxİKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
 
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptxİKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
İKİLİ KODLAMA KURAMI.pptx
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR
AÇIK VE  UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR AÇIK VE  UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENMEDE UYGULANAN BAZI KURAMLAR
 
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARIAÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME KURAMLARI
 

İREM MUMYAKMAZ AÇIK ve UZAKTAN ÖĞRENME ÖDEV

  • 1. AD-SOYAD:İREM MUMYAKMAZ SINIF:LİSANS 3 NUMARA:18310331018 BÖLÜM:MÜZİK ÖĞRETMENLİĞİ DERS:AÇIK VE UZAKTAN ÖĞRENME DANIŞMAN:AGAH TUĞRUL KORUCU KONU:PAİVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI BİLGİYİ İŞLEME KURAMI GAGNE DOKUZ ADIM KURAMI ROGERS DEĞİŞİMİN YAYILIM KURAMI PRAGNANZ YASALARI BİLGİYİ AŞIRI YÜKLEME DURUMLARI BELLEK DESTEKLEYİCİ STRATEJELERİ
  • 2. PAİVİO İKİLİ KODLAMA KURAMI Bilgi-işleme sürecine ilişkin araştırmalarda,sözel bilişsel süreçlere ağırlık verilmesi,sözel olmayan bilişsel süreçlerin ihmaliyle sonuçlanmıştır.Geçen yüzyılın ilk yarısında nadiren yürütülen imgelem çalışmaları,araştırma yöntemlerinin öznelliği nedeniyle eleştiriler almış ve davranışçı akımın gölgesinde kalmaktan kurtulamamıştır.1960’lı yılların sonlarında davranışçılığın etkilerinden sıyrılmaya başlayan psikoloji araştırmaları,bilişsel süreçlerin araştırılması üzerinde yoğunlaşmıştır.Paivio’nun 1960’lı yıllarda başlattığı çalışmalar,otuz yıllık bir çalışma süreci sonunda,sözel ve sözel olmayan bilişsel süreçlere eşit ağırlık veren İkili Kodlama Kuramı’nın(İKK)geliştirilmesiyle sonuçlanmıştır.İkili Kodlama Kuramı(İKK)belleğin biri dili diğeri ise sözel olmayan algıları temsil eden ve işleyen,iki alt bilişsel sistemden oluştuğunu varsaymaktadır.Bilgisayarla öğretim olanaklarının artması ve bilgisayarın yaygın kullanılmaya başlaması,çok ortamlı öğrenmeyle birlikte İKK’nı da yeniden gündeme getirmiştir.İKK veya bu kurama dayanan kuramlar çerçevesinde çok ortamlı öğrenme konusunda pek çok araştırma yapılmıştır.Bellek destekleyiciler,problem- çözme,kavram öğrenme,dil öğrenme ve çok ortamlı öğrenme gibi alanlarda yapılan çalışma sonuçları kuramın varsayımlarını destekler niteliktedir. Son yıllarda nörofizyoloji alanındaki araştırmalardan elde edilen bulgular da İKK’nda öngörülen bilişsel yapıyı doğrular niteliktedir.Kuramı destekleyen araştırma sonuçları,kurama verilen önemi artırmıştır.Ancak uygulama alanının gelişmesiyle birlikte yanıt bekleyen soruların sayısı da artmaktadır.Yaklaşık 50 yıllık araştırma tarihçesine karşın,kuramın uygulamaları ve farklı bağlamlarda varsayımlarının geçerliliğine ilişkin yeni araştırmalara gereksinim vardır.Bu çalışmada,İkili Kodlama Kuramı’na ilişkin temel bilgiler,kuramı destekleyen ve desteklemeyen araştırma sonuçları,kuramla ilişkilendirilebilecek nörofizyolojik bulgular sunulmuştur.Ayrıca kuramın eleştirisine yer verilerek,ilgili yönelimler tartışılmaktadır.
  • 3. KURAMIN GELİŞİMİ Lisansüstü çalışmalarına 1954’de McGill Üniversitesi’nde danışmanı Dr.Wallace Lambert ile başlayan Paivio’nun ilk araştırmaları iki dillilikte bilişsel işlemlerle ilgilidir.Dil öğrenmede çağrışım varsayımına göre sıfatların isimlerden önce yer alması öğrenmeyi olumlu etkilemektedir.Çağrışım çiftlerini öğrenmede sıfat-isim sıralamasının etkili olduğu varsayımına şüpheyle bakan Lambert ve Paivio,sıfat-isim ve isim-sıfat dizilerinin hatırlama açısından farklarını incelemişlerdir.Araştırma sonuçlarına göre çağrışım çiftlerini öğrenmede isim-sıfat sıralaması,sıfat-isim sıralamasından daha etkilidir.Paivio isimlerin sıfatlardan daha somut olduğunu,bu nedenle isimlerin bellekteki ilgili sıfatların hatırlanmasında destekleyici birim olarak kullanılabileceğini ileri sürmüştür.Bu araştırmadan elde edilen sonuçlar“çağrışım temelli bellekte,imgelenebilir isimlerin bilişsel destekleyiciliği varsayımının gelişimine önayak olmuştur.1960’lı yıllarda,Paivio’nun amacı yeni bilginin hatırlanmasını etkileyen değişkenleri tanımlamaktır.Bu amaçla Paivio kavram öğrenmede destekleyici sözcüklerin nitelikleri ve bu niteliklerin düşünme sürecine etkileri üzerinde odaklanmıştır.1963’teki araştırma sonuçları,sıfat-isim dizilerinden daha kolay öğrenilen isim-sıfat dizilerinin,isimlerin soyut değil de somut oldukları durumda hatırlama düzeyinin yükseldiğini göstermiştir.1965’teki çalışmada ayrıntılı bir inceleme sonunda Paivio,somut ismin ilgili sıfat için tepki değil de,uyarıcı olduğu durumlarda,öğrenmenin ismin somutluğundan daha olumlu etkilendiğini bulmuştur.Örneğin“üzgün kadın”sıfat isim tamlamasında,bu tamlamanın hatırlama düzeyi yükseltilmek isteniyorsa,tamlama kadın-üzgün şekinde sunulmalıdır.Kadın kavramının zihinde canlandırılabilirliği yani somutluğu hatırlamayı kolaylaştırmaktadır.Kadın kavramının tamlamada önde yer alması sonda yer almasına göre hatırlamayı daha olumlu yönde etkilemektedir.Paivio,bu çalışma sonrasında ismin imgesinin hatırlamaya aracılık eden değişken olduğu görüşünü ileri sürmüştür.Paivio’ya göre somut isimlerin,duyusal imgeler açığa çıkarma kapasiteleri soyut isimlere oranla daha fazladır;ayrıca imgeleme,sözcük çiftleri arasındaki çağrışımsal bağın oluşumuna aracılık edebilmektedir.Paivio ve Yarmey bu varsayımı sözcük çiftleri öğrenmede imgelem,sözel ve diğer stratejileri kullanarak test etmişlerdir.İmgelem kullandıklarını belirten deneklerin daha çok sözcük hatırladıkları görülmüştür.
  • 4. KURAMDA ÖNGÖRÜLEN BİLİŞSEL YAPI VE SÜREÇLER İkili Kodlama kuramında bilişsel yapı kavramı,sözel ve sözel olmayan çevresel nesne ve olayları temsil eden bilişsel bilgi birimleri bütününü ifade etmektedir.Bilişsel işlemler,bilişsel yapı içinde yer alan etkinleştirme,kodlama,geri çağırma,ayrıntılama,düzenleme/örgütleme,kontrol etme gibi işlevleri ifade etmektedir.Bilişsel süreç bütün oluşturabilecek bilişsel işlemler dizisi veya işlemler bütünü olarak tanımlanabilir.Birim ise bilişsel yapı içindeki en küçük bilgi taşıdır.Birim algılandığı duyu kanalına veya içinde yer aldığı alt-sisteme göre farklı(sözel ve imgesel birim)adlar alabilir.İmgesel ve sözel temsiller birbirini tamamlayan ve birbirini destekleyen birimlerdir.Kuram her ne kadar insanın biyolojik-evrimsel gelişiminin bir ürünü olarak genel bilişsel yapı ve süreçlere ilişkin olsa da,kuramın odak noktası bireysel deneyimler olarak belirlenmiştir.İnsan beyni biyolojik evrimin bir ürünü olarak kendi türüne ait yapısal ve işlevsel özellikleri taşımaktadır. Ancak sosyal ortamda yaşayan insanların uyarıcılara gösterdikleri tepkiler yaşantılar yoluyla elde ettikleri deneyimlere dayalı olarak büyük farklılıklar göstermektedir.Bir başka deyişle insan beyninde yer alan dilsel ve imgesel içerik ve bu içeriğin işlevselliği bireyin sahip olduğu deneyimler çerçevesinde belirlenmektedir.Bu nedenle Paivio biyolojik-evrimsel yapıyı kabul etmekle birlikte kuramın odak noktasının bireysel deneyimler olduğunu vurgulamıştır. TEMEL VARSAYIMLAR: Kuram birimsel ve sistemsel düzeyde,belleğin yapısal ve işlevsel özelliklerine ilişkin bir dizi varsayım üzerine kurulmuştur. Kuramın temel varsayımları şöyle özetlenebilir: Bellek;dil ile sözel olmayan nesneler,olaylar hakkındaki bilgileri sembolize etmek ve işlemek amacıyla,bireysel deneyimlere paralel olarak gelişen,birbirinden farklı ve biçime- özel,birbirinden bağımsız olmasına karşın birbiriyle ilişkili,sözel ve sözel-olmayan(imgesel)iki sembolik sistem tarafından oluşturulmuştur. Kurama göre sözel ve sözel olmayan(imgesel)temsili sistemler,organizmanın işlevsel ve uyumsal davranış amaçları doğrultusunda,çevreden gelen uyarıcıları işlemek ve düzenlemekle görevlidirler.Paivio bilişsel yapının anlaşılması için varsayımlarını sistem ve birimler düzeyinde ayırtetmiştir.
  • 5. SİSTEME İLİŞKİN VARSAYIMLAR(1971,1986): • Sözel ve imgesel sistemler işlevsel olarak birbirinden bağımsız ve birbirine bağımlı olarak etkinleşebilirler. • Sistem-içi ve sistemler arası birimler arasındaki bağlar kesin değil,olasıdır. • Ardışık birimler ve bütünsel(eşzamanlı algılanan)birimlerin işlevsel özellikleri farklıdır. • Sembolik sistemin işlevsel özellikleri,sembolik birimlerde yer alan bilgilerin,bilişsel işlemlerde kullanılmasına ve davranışa rehberlik etmesine olanak sağlar. BİRİMLERE İLİŞKİN VARSAYIMLAR(1971,1986): • Birimler algıya aracılık eden duyu kanallarının özelliklerini sürdürürler. • Birimler algısal-devinsel benzetimlerdir. • Sözel birimler ardışık düzenlenmektedir. • İmgesel birimler eşzamanda işlenmeye elverişli birimlerdir. • İmgesel birimler belirli sınırlar içinde anında eşzamanlı-bütünsel algılamaya sözel birimlerden daha elverişlidirler.
  • 6. SEMBOLİK SİSTEMDE BİLİŞSEL YAPILAR: Algı ve bellek ile davranışsal beceriler ve bilişsel beceriler arasında benzerlik,paralellik ve süreklilik vardır.Dolayısıyla temsili sistemler bilişsel,duyuşsal ve devinsel bilgileri kapsamaktadır.İşitsel,görsel,tatsal vb.bilişsel temsiller arasındaki biçimsel fark aslında algılarımızın farklı niteliklere sahip duyu kanalları aracılığıyla edinilmesinden kaynaklanmaktadır.Farklı duyu organları aracılığıyla belleğe ulaşan algılar,bilişsel temsillere dönüştüklerinde de bu farklılıklarını sürdürmektedirler. Örneğin,dile ilişkin işitsel bir sözcük bellekte işitsel biçimde sembolleştirilirken,dile ilişkin olmayan bir nesne görüntü olarak sembolleştirilmektedir.Bilişsel bilgilerin gelişim kaynağı bireye özgü algısal,duyuşsal ve devinsel deneyimlerdir. SEMBOLİK SİSTEMDE BİLİŞSEL İŞLEVLERİ: Paivio bellek sistemindeki bağlantılara paralel olan üç temel işlev belirlemiştir(Paivio,1986): 1.Sembolik işlemler veya sembolleştirme süreci:Alt sistemlerin işlevsel bağımsızlıklarının bir göstergesidir.Uyaran sadece sözel sistemi,sadece sözel olmayan sistemi veya her ikisini birden harekete geçirebilir.Örneğin sağduyu sözcüğünün sözel sistemi,harita görüntüsünün pusulayı çağrıştırması sembolik etkinleştirmeye örnek olabilir. 2.Sistem içi işlemler veya çağrışım süreci:Her alt sistemin kendi içindeki birimleri arasındaki işlemlerin ve bağlantıların bir göstergesidir.Sözel birimler sözel birimleri,imgesel birimler imgeleri harekete geçirecektir.Ak sözcüğünün kara sözcüğünü, okul sözcüğünün öğrenci sözcüğünü hatırlatması veya kalem imgesinin defter imgesini çağrıştırması sistem-içi işlemlere örnek olabilir. 3.Sistemler arası işlemler veya yönlendirme/gönderme süreci:Alt sistemlerin birimleri arasında işlevsel bağlantıya işaret etmektedir.İtfaiye alarmı duyulduğunda yangın sözcüğünü çağrıştırması yönlendirme bağına örnek olarak verilebilir.İki sistem arasındaki ilişkiler bire bir değildir,çünkü bir görsel imge birden fazla sözel birimi çağrıştırabilir.Örneğin bir apartman görüntüsü ev,apartman,bina vb.sözcükleri,yangın sözcüğü itfaiye arabası,itfaiyeci,ambulans,yardım eden insanların görüntülerini çağrıştırabilir.Sözel ve imgesel birimler arasında çift yönlü ve birden fazla bağlantı vardır.İmgesel ve sözel kodların bağımsız işlevsel yapıları hatırlama üzerinde birikimli etki
  • 7. KURAMI DESTEKLEYEN ÇALIŞMALAR VE KURAMIN UYGULANDIĞI ALANLAR: Bellek destekleme,sınıflandırma,karşılaştırma,çıkarım gibi temel bilişsel etkinlikler kapsamında yapılan araştırmaların sonuçlari ikili kodlama kuramında öngörülen yapı ve işlevleri kanıtlamaktadır.Bilişsel haritalama,mantık problemleri,metni anlama,ders çalışma becerilerini geliştirme,dil öğrenmede bellek destekleyicileri çalışmaları ikili kodlama kuramını desteklemektedir. Bilişsel haritalama işlemleri uzaysal problem çözmeyi kapsamaktadır.Bilişsel haritalar farelerin labirentlerde bilişsel haritaları aracılığıyla yollarını buldukları varsayımını ileri süren Tolman ile başlamıştır.Konuyla ilgili çalışmalar,bilişsel harita kullanımının bütünsel bilişsel temsilleri gerektirdiğini göstermiştir.Aynı anda uygunluk ilkesi bir yol haritasının ardışık bir sırada öğrenilmesine rağmen,hatırlama sırasında yer ve yön bilgilerine bir resim-haritadan ulaşır gibi aynı anda ulaşıldığını açıklamaktadır.Haritalaştırma hatırlamayı desteklemektedir. Mantıksal akıl yürütme ikili kodlama kuramı’nın bakış açısıyla problem çözmenin örneklerini göstermektedir.Mantıksal akıl yürütmede,örnegin``Bahar Jale``den yaşlıdır.Kemal Jale’den gençtir.Kim en yaşlıdır?”probleminde kimin en yaşlı olduğu verilen bilgiden çıkarsanmalıdır.Öğrenen bu tür problemlerde deneyim kazandıktan sonra yöntem değiştirebilmektedir. NÖROFİZYOLOJİK KANITLAR: Bağımsızlık varsayımı,sistemler-arası işlemler/süreçler,hatırlama ve problem çözme ile ilgili araştırma bulguları,son yıllarda yapılan pek çok araştırma tarafından desteklenmektedir.Ayrıca nörofizyoloji alanından elde edilen kanıtlarda bu bulguları destekler niteliktedir.Beyin kürelerinin işlevlerine ilişkin nörofizyolojik kanıtlar İkili Kodlama Kuramı’nı desteklemektedir.EEG Çalışmaları sol kürenin sözel işlemleri yönetirken,hem sağ hem de sol kürenin sözel olmayan bilişsel işlemlere katkıda bulunduğunu göstermektedir.Paivio’ya göre bu sonuçlar bağımsızlık varsayımını desteklemektedir.
  • 8. İKİLİ KODLAMA KURAMINA ELEŞTİRİ: İkili Kodlama Kuramı gerek Paivio tarafından,gerek alandaki diğer araştırmacılar tarafından tartışılmış ve eleştirilmiştir.Paivio 1982’de kuramla ilgili çalışmaları gözden geçirmiştir.Kuramı destekleyen 60 olumlu bulguya rastlamıştır.Olumsuz bulguları ise üç grupta toplamıştır:Sahte-olumsuz bulgular,anlamlı fark bulunamamış bulgular ve kuramla tutarlı olmayan bulgular.Sahte-olumsuz bulgular verilerin yanlış yorumlanması veya kuramın yanlış anlaşılmasına dayanmaktadır.Örneğin,bir çalışmada İkili Kodlama Kuramı’nda resim isimlendirmenin otomatik olduğu sonucundan haraket edilmiştir.Oysa Paivio’nun böyle bir iddiası veya varsayımı yoktur.Paivio bu tür çalışma sonuçlarının kuramın doğru anlaşılması durumunda,kuramı destekleyici olduğunu belirtmektedir.Paivio’nun inceleme sonunda belirlediği ikinci grup anlamlı farklılığın bulunmadığı gruptur.Bu gruptaki çalışmalara Paivio ve Marschark’ın somut ve soyut cümlelerde ipucu hatırlama örnek verilebilir.Kuramı desteklemeyen araştırmalar grubuna ise yine Pavio ve Marschark’ın resim ve sözcükler arasında bakışımsız geçiş modeli örnek olarak verilebilir. İKİLİ KODLAMA KURAMI’NA ALTERNATİF KURAMLAR: Bilişsel işlemleri açıklayan başka modeller de vardır.Bazı araştırmacılar sözel bağlantılara alternatif olarak gösterilen imgelemin,beynin mantıksal önerme bağlarından oluştuğunu iddia eden benzeşim ile değiştirilmesini önermiştir.Bu yaklaşım görsel ve dilsel yapıları kapsayarak,daha derin temsil düzeylerinde algısal ve davranışsal bilgilerin aynı biçime sahip olduklarını savunmaktadır.Kieras algısal veya sözel bilgilerin bellekte temsilleri arasında önemli bir farklılık olmadığını belirtmektedir.Pek çok bilişsel kurama temel olan bu alternatif yaklaşım İKK’ı ile zıtlık göstermektedir.İKK ve diğer yaygın kodlama kuramlarına karşın,halen bilgilerin birbirinden bağımsız olarak kodlandığını savunan bazı araştırmacılar vardır. Örneğin üçlü kodlama kuramı(triple kodlama sistemi)imgelem,dil ve önerme arayüzlerini kapsamaktadır.Bağlaşım ve benzeşim kuramları ise biliş bilim ve bilişsel psikoloji alanlarında çalışanlar arasında yaygın kabul görmektedirler.
  • 9. İKİLİ KODLAMA KURAMI’NDA EĞİLİMLER: Sözcük nitelikleri,bireysel farklılıklar,imgelem ve sözel işlemlerin etkileşiminde fizyolojik boyutlar gibi pek çok konuda araştırma yapılması gerekmektedir.Bu konularda araştırmalar Paivio’nun gösterdiği doğrultuda devam etmektedir.Sadoski ve Paivio birkaç alanda araştırmaya gereksinim duyulduğunu belirtmişlerdir.İlk olarak,imgelem etkisinin ölçülmesine ilişkin araştırmalar yapılmalıdır.Geleneksel çoktan-seçmeli testler imgelem etkisini ölçmekte yeterli değildir.Gambrel imgelem etkisini ölçmek için açık-uçlu tahmin sorularını önermektedir.İkinci olarak,kendiliğinden imgelem üretimi ve bilinçli strateji olarak imgelem üretimi bireysel farklılıklar açısından araştırılmalıdır.Paivio bireysel farklılıkların karmaşık ve belirsiz doğasının,imgelem araştırmacılarının karşılaşacağı en önemli problemlerden biri olduğunu belirtmiştir.Pressley’e göre,özellikle iyi/etkin okuyucular okuma sırasında kendiliğinden veya düzenli olarak bilişsel imgeler oluştururmaktadırlar.Bu nedenle imgelem öğretiminin deneysel gruplar üzerindeki etkilerini bulmak oldukça güçtür.Dolayısıyla,bireysel farklılıkların sağlıklı olarak ayrıştırılamadığı durumlarda etki ve etki düzeylerine ilişkin sonuçların karışık olması,imgelem etkisinin olması gerekenden daha az veya fazla olarak değerlendirilmesine yol açabilir. Araştırmacıların karşılaştığı üçüncü bir problem ise imgelemin metinde yer alan bilgileri bütünleştirmedeki yeri ve bütünleştirme etkisine sözel sistemin katkıda bulunma düzeyinin belirlenbilmesidir.Sözcük ve cümleler arasındaki rastlantısal çağrışımlar,mantıksal sıralama,birleştirici bağlar ve bağların gücü soyut metinlerin bütünleştirilmesine katkıda bulunabilir. Dördüncü olarak,öğrenci tepkilerini açıklamada İKK’nın yeri araştırılabilir.Genellikle okuyucu tepkilerine ilişkin az sayıda kuram psikoloji bilimini temele almıştır.Beşinci olarak metin tasarımında İKK uygulamalarının çalışılması gerekmektedir.Ders kitaplarının tasarımlarının öğrenciye göre düzenlenilmediği veya öğrenmeyi desteklemede yetersiz kaldıkları sık rastlanılan eleştiriler arasındadır.
  • 10. BİLİŞSEL ÖGRENME YAKLAŞIMI BİLGİYİ İŞLEME KURAMI: Eğitimde bilişsel öğrenme kuramlarının etkin kullanımı,son yıllarda düzenli olarak artmaktadır.Bilişsel öğrenme araştırmaları öncelikle,anlamlı sözel öğrenmede içsel bilişsel süreçleri anlamaya ve tanımlamaya çalışır.Bu süreçler,adres hatırlama ya da karmaşık bir problem çözme gibi birçok görevlerde kullanılır.Bu nedenle araştırmacılar dikkat,algı,bellek,unutma ve geri getirme gibi bilişsel süreçleri incelerler.Öğrenmeyi bilişsel açıdan inceleyen kuramlardan biri olan bilgiyi işleme kuramı,insan öğrenmesinde öğrenme sürecini bilgisayara benzetmektedir.İnsan zihni bilgiyi alır,işler,biçim ve içeriğini değiştirir,depolar,gerektiği zaman geri getirir ve tepkiler üretir.Bir başka söylemle,süreç bilgiyi bir araya getirir,kodlar,bilgiyi korur ya da depolar ve gerektiği zaman geri getirir.Tüm süreç bilgisayarda “program”bireylerde ise“yürütücü kontrol”tarafından denetlenmektedir. Bilgisayar,yapılması çok güç durumlarda üstün performans gösterir ve karmaşık problemleri büyük bir hızla çözer. Ancak insanın zihinsel yetenekleri bilgisayardan çok daha yetkindir.Örneğin;küçük bir çocuk,karşısındaki insanın duygularını anlayabilir ya da bir yetişkin daha önce hiç karşılaşmadığı bir problemi çözebilir.Bilgisayarların yetkin bellekleri ve büyük hızları olmasına karşın,insan zihninin bilgiyi anlama ve işleme yeteneğine ulaşması pek olası görünmemektedir. Bilgiyi işleme kuramı temel olarak şu dört soruyu yanıtlamaya çalışır: 1.Yeni bilgi dışardan nasıl alınmaktadır? 2.Alınan yeni bilgi nasıl işlenmektedir? 3.Bilgi uzun süreli nasıl depolanmaktadır? 4.Depolanan bilgi nasıl geriye getirilip hatırlanmaktadır? Bilgiyi işleme kuramı iki temel öğe üzerinde durmaktadır.Birincisi üç yapıdan oluşur;duyusal kayıt,kısa süreli bellek/ çalışan bellek ve uzun süreli bellektir.İkincisi ise bilişsel süreçleri içerir.Bunlar içsel,zihinsel eylemlerdir ve bilginin bir yapıdan diğerine geçişini sağlarlar.Birey her an çevresinden gelen uyarıcıların etkisi altındadır.Rüzgarın sesi,güneşin pırıltısı,egzoz dumanı,çiçeğin kokusu,yemeğin tadı gibi.
  • 11. BELLEK TÜRLERİ: Bilgiyi işleme kuramına göre üç tür bellek vardır.Bunlar;(1)duyusal kayıt,(2)kısa süreli bellek,(3)uzun süreli bellek. 1.Duyusal Kayıt:Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları yolu ile duyusal kayıda gelirler.Duyusal kayıdın kapasitesi çok geniş olmasına karşın bilginin kalış süresi çok kısadır.Ancak dikkat ve algı süreçleri ile bu bilginin bir kısmı alınır ve kısa süreli belleğe gönderilir.Gözlerimizin önünde bir kalemi ya da parmağımızı sallarsak objeden geriye kalan gölgeyi farkederiz.Elimizle diğer kolumuza hafifçe vurursak,vurmayı hemen duyumsarız.Başka bir söylemle biz vurma ve kalem izini gerçek kalktıktan sonra duyumsarız.Bu durumlar,duyu girdisinin duyusal kayıtta çok kısa kaldığını göstermektedir.Duyusal kayıdın içerdiği bilgi özgün uyarıcının tam bir kopyasıdır.Görsel duyular duyusal kayıt tarafından aynı fotoğraf gibi,kısa bir süre için kodlanır.Aynı şekilde işitsel duyular da ses kalıpları olarak kodlanır.Kimi yazarlar bilginin duyusal kayıtta kalış süresinin yarım saniyeden daha az olduğunu belirtirler. Moates ve Schumacher ise,duyusal belleğin işitsel bilgi için yaklaşık dört saniye;görsel bilgi için yaklaşık bir saniye süren,uyarıcının tam bir kopyasının tutulduğu bilgi deposu olduğunu savunmuşlardır.Böylece duyusal kayıt her duyu için farklı kodlama biçimlerinin olduğu,sınırsız kapasitesi ile bilginin çok kısa tutulduğu bir bellek türüdür. 2.Kısa Süreli Bellek:Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda ayrılan bilgi,sistemin ikinci öğesi olan kısa süreli belleğe geçer.Kısa süreli belleğin hem bilgi tutma süresi,hem de kapasitesi sınırlıdır.Miller kısa süreli belleğin kapasitesinin yaklaşık 7±2 birimlik bilgi olduğunu belirtmektedir.Ancak bireyler her birimin büyüklüğünü artırarak kapasiteyi fazlalaştırabilirler.Gruplama adı verilen bu işlemle kısa süreli belleğin sınırlılığı artırılır.Kısa süreli bellekte bilginin kalma süresi yaklaşık 20-30 saniyedir.Bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması,bilgi üzerinde ve onu yinelemekle sağlanır.Kısa süreli bellekte zihinsel tekrarın öğrenmede önemi büyüktür.Kısa süreli bellekte kalan bilgi tekrar yoluyla büyük bir olasılıkla uzun süreli belleğe geçer.Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle geçiş yaptırılamayan bilgi yeni gelen bilgilerin zorlamasıyla kaybolur.Özetle,daha fazla bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması için;(1)gruplama,küçük parçaları ilişkilendirerek geniş parçalar haline getirme,(2)zihinsel tekrar gerekir.Kısa süreli belleğe bilgi,duyusal kayıt ve uzun süreli bellekten gelir.
  • 12. 3.Uzun Süreli Bellek:Bilgiyi işleme modelinde bilgiyi,özellikle iyi öğrenilmiş bilgiyi,uzun süre saklayan kısmına uzun süreli bellek adı verilmektedir.Ashcraft(1989)uzun süreli belleği,kitaplara milyonlarca girişi olan bir kütüphaneye benzetmektedir.Düzenlenmiş bilgiler,gerektiğinde kullanıma hazır olarak beklemektedir.Uzun süreli bellek,bilgiyi her istendiğinde kullanılmaya izin veren bir ağa sahiptir.Kapasitesi sınırsızdır,bazı kestirimlere göre,sınır bir milyondan fazladır ve bazı olaylar sonsuza dek kalmaktadır.Uzun süreli bellekte bilgiyi,istediğimiz uzunlukta ve miktarda depolar ve asla unutmayız.Bu konudaki problem,gerektiği zaman doğru bilgiyi bulmaktır.Uzun süreli bellekte bilgiler kaybolmaz,ancak bilgi,uygun biçimde kodlanmamış ve uygun yere yerleştirilmemişse,geri getirmede zorluklarla karşılaşılır.Anderson(1990)iyi öğrenilmiş bilginin dayanıklılığın yüksek olduğunu belirtmektedir.Slavin ise uzun süreli bellekte bilgilerin asla unutulmadığını,bireyin bilgiyi bulma yeteneğini kaybettiğini söylemektedir.Uzun süreli bellekte birçok farklı bilgi bulunur.Görsel imgeler,duygular,tatlar,sesler,kokular,problem çözmek için stratejiler,dili anlamaya yarayan kurallar,olaylar,çocuklukta geçirilen deneyimler gibi.Özetle uzun süreli belleğin kapasitesi çok geniştir,hatta doldurmaya yaşamımız yeterli değildir.Ancak kısa süreli bellekte olduğu gibi,uzun süreli belleğe bilgi hızla girmez,biraz zaman ve güç gerekir.Kimi kuramcılar,uzun süreli belleği anısal bellek ve anlamsal bellek olarak iki temel bölümden oluştuğunu ileri sürerken,kimi kuramcılar da bunlara işlemsel belleği eklemektedirler.Anısal bellek, kişisel yaşantılarla ilgili bölümdür.Belirli bir zaman,yer ve olaylarla ilgilidir.Örneğin;yemekte yediklerimiz,özel bir günde giydiğimiz giysi,yaptığımız gezi anısal bellektedir.Ashcraft anısal belleği özyaşamsal bellek olarak adlandırmaktadır.Yaşamımızda başımızdan geçen tüm olaylar,şakalar,dedikodular anısal bellekte tutulur.Anılar güç sarf edilmeden öğrenilir.Fakat anıların birbirine karışma eğilimi vardır.Bu nedenle,bilgiyi geri getirmede zorluk çekilir. Ancak,önemli ve travmatik olaylar ayrıntılı hatırlanır.Bunun yanı sıra olağan ve sürekli yinelenen olayların anımsanması zordur,çünkü yeni olaylar öncekini bozabilir.Anlamsal bellek uzun süreli belleğin kurallar,genellemeler,kavramlar,problem çözme becerileri gibi genel bilgilerin yer aldığı bölümdür.Paivio anlamsal bellekte sözel ve görsel kodların birlikte ağ gibi birbirine bağlanarak bilginin depolandığını belirtir.Birçok psikolog da bilginin hem görsel hem de sözel olarak kodlanmasının anımsamayı kolaylaştırdığını kabul etmektedir.
  • 13. BİLGİNİN DUYUSAL KAYITTAN KISA SÜRELİ BELLEĞE AKTARILMASINI SAĞLAYAN SÜREÇLER: DİKKAT:Uyarıcı ya da uyarıcılara tepkiye yönelmedir``Algının aktif ve seçici bir yanı olup,kişinin belli bir uyarıcı ya da uyarıcı durumunu algılamasında etkin hazırlık ve yönelmelerden kuruludur``. Başka bir söylemle,dikkat,hangi bilginin kısa süreli belleğe geçip geçmeyeceğini belirler,Bilgiyi işleme süreci dikkat ile başlar. ALGI:Duyusal bilginin yorumlanması ya da anlamlandırılması işlemidir.Bir uyaranın anlamlandırılabilmesi için öncelikle bireyin,o uyaranla ilgili bilgilerinin olması gerekir.Eğer birey karşılaştığı uyarana ilişkin hiçbir bilgiye sahip değilse,uyarıcıya anlam vermesi olanaksızdır.Algı büyük ölçüde geçmiş yaşantılara dayalıdır.Algıyı etkileyen bir başka etken de beklentilerdir. KISA SÜRELİ BELLEKTE BİLGİYİ SAKLAMA SÜREÇLERİ: Kısa süreli bellekte bilgiyi saklama sürekli tekrar ve gruplama ile olanaklıdır.Kısa süreli belleğin zaman sınırlılığı sürekli tekrar,kapasitesi ise gruplama yapılarak artırılabilir. BİLGİNİN UZUN SÜRELİ BELLEĞE AKTARILMASINDA KULLANILAN SÜREÇLER: AÇIK VE ÖRTÜK TEKRAR:Bilgi yeterli sıklıkta tekrarlanırsa uzun süreli belleğe geçer. Örneğin;öğrenciler tekrar yolu ile ülkelerin başkentlerinin adlarını,sözcüklerin söylenişini tekrarla öğrenirler.Berk’e göre,tekrar bilginin uzun süreli belleğe geçişinde çocukların kullandığı ilk bellek stratejisidir.Tekrar iki biçimde;sesli ve zihinde yapılır.Tekrar sürecinde bireyin rolü önemlidir.Şöyle ki,tekrar süreci ile öğrenen birey pasif değil,etkin olmalıdır.Ayrıca aralıklı tekrar sürekli tekrardan daha etkilidir.Aralıklı tekrarın uzun süreli bellekte tutulma olasılığı daha yüksektir.Bir başka söylemle,aralıklı tekrar uzun süreli bellekten geri getirmeyi kolaylaştırmaktadır.
  • 14. KODLAMA:Bilgiyi işleme kuramında en önemli süreç kodlamadır.Kodlama olmadan çevreden gelen bilginin çoğu geçici olarak depolanır.Kodlama,uzun süreli bellekte varolan bilgi ile kısa süreli bellekteki bilginin ilişkilendirilerek transfer edilmesidir.Uzun süreli bellekte bulunan şemalara yeni gelen bilginin eklenmesi ve varolan şemanın yeniden düzenlenerek bağlanması öğrenme sürecinde önemlidir.Ancak kodlamanın etkili olması gerekir. Kodlamanın etkili olması ise anlamlandırma ile olanaklıdır.Anlamlılık,uzun süreli bellekteki bir düşünce ve diğer düşünceler arasında mümkün olduğunca bağlantılar,ilişkiler kurmakla gerçekleşir.Bilginin anlamlılığını artırarak kodlama sürecini zenginleştirmede dört temel öğe vardır:1.Etkinlik,2.Örgütleme,3.Eklemleme,4.Bellek destekleyici ipuçları. Etkinlik;öğrenen kişinin etkin olmasıdır.Bilgiyi işleme kuramına göre,birey bilginin pasif bir alıcısı değil,kendi öğrenme sorumluluğunu taşıyan etkin bir kişidir. Örgütleme;düzenleme ya da bilgiyi gruplama,tutarlı yapılar oluşturma,kodlamaya yardım eden önemli bir süreçtir.Geniş ya da karmaşık bilgiler için öğrenme ve anımsamayı kolaylaştırıcı bir süreç olarak işlev görür. Eklemleme;bilginin uzun süreli belleğe yerleştirilmesinde en etkili strateji olan eklemleme,bilgi birimleri arasında ilişkiyi ve anlamdırmayı artırma sürecidir. Bellek Destekleyici İpuçları;örgütleme ve eklemleme etkili kodlama stratejileridir.Ancak tüm bilgiler bu stratejileri kullanmaya uygun olmayabilir.Örneğin;bilgi tek ya da yenidir,böylece eklemleme yapılamayabilir.Böyle durumlarda bilgiyi uzun süreli belleğe yerleştirmek için bellek destekleyici ipuçları kullanılır. GERİ GETİRME VE UNUTMA: Öğrenme sürecinde ön bilginin geri getirilmesi öğrenme düzeyini etkiler.Çünkü yeni bilgiler ön bilgi ile ilişkilendirilirse anlamlı hale gelir.Öğrenme hem sunulana hem de buna uyum sağlayan mevcut bilgiye bağlıdır.Böylece geri getirilip kullanılan varolan bilgi birimi öğrenileni etkileyebilir.Örneğin;bir öğrenci yeni bir programlama dilini öğrenirken hesap makinelerinin nasıl çalıştığına ilişkin ön bilgiyi geri getirecektir.
  • 15. YÜRÜTÜCÜ BİLİŞ: Birçok bilişsel psikolog bazı bireylerin neden diğerlerinden daha fazla öğrendiği ve öğrendiklerini anımsadığı sorusunu yanıtlamaya çalışmaktadır.Sorunun yanıtı yürütücü kontrol sürecinde yatmaktadır.Yürütücü kontrol bireyin tüm biliş süreçlerini denetleyen sisteme verilen addır.Yürütücü kontrol sistemi bireyin kendi öğrenmesinin iki temel yönünü denetlemektedir.Bunlardan birincisi güdüsel süreçlerle ilgilidir.Güdüsel süreçler bireyin bir şeyi elde etmeye niyet etmesi,onu elde etmeyi amaçlaması gibi birey tarafından bilinçli olarak denetlenebilen durumlardır.İkincisi ise, bilgiyi işleme ile ilgili tüm süreçlerdir.Yürütücü biliş,bilişe ilişkin bilgidir.Yürütücü biliş öğrenenlerin benimsedikleri belli öğrenme stratejilerini kullanma yetenekleri ve kendi düşüncelerine ilişkin düşünmeleridir. GAGNENİN 9 ADIMLI KURAMI 1-Dikkati çekme 2-Öğrenciyi dersin hedeflerinden haberdar etme 3-Ön bilgilerin hatırlatılması 4-Uyarıcı materyalin sunulması 5-Öğrenciye yol gösterme(rehberlik etme) 6-Davranışı ortaya çıkarma 7-Dönüt-Düzeltme verme 8-Değerlendirme 9-Öğrenilenlerin kalıcılığının ve transferinin sağlanması
  • 16. 1)DİKKAT ÇEKME:Öğrenmenin en iyi şekilde gerçekleşmesi için öğrencinin dikkatini çekecek materyaller tasarlanmalıdır. Öğretmen bu hedef doğrultusunda görsel(resim,film vb)ve sözel(fıkra vb)unsurlardan yararlanabilir.İnsanların çoğu biranda tek bir konuya odaklanabilmektedir.Bundan dolayı öğrencinin tüm dikkati öğretilecek konu üzerine yoğunlaştırılmalıdır. 2)ÖĞRENCİYİ DERSİN HEDEFLERİNDEN HABERDAR ETME:Öğretmenin öğretime başlamadan önce öğrencilere dersin içeriği hakkında genel bir bilgi verilmelidir.Böylece öğrenci ne öğrenmesi gerektiği hakkında güdülenmiş olur ve konu dışına çıkmaktan kurtulur.Derste neyin öğrenilmesi gerektiği hakkında az çok bilgi edinmiş olur ve ona göre kendini odaklar.Böylece dersi kavram çatışmasına düşmeden daha kısa zamanda öğrenir. 3)ÖN BİLGİLERİN HATIRLATILMASI:Öğretilen konuların kısa süreli bellekteki bilgilerin uzun süreli belleğe anlamlı bir şekilde kodlanabilmesi için önbilgilerle anlamlandırılması gerekir.Bunun için öğrenciye bilgi verilmeden önce ön bilgilerin ortaya çıkarılması sağlanmalıdır.Böylece öğrenci daha kolay neden sonuç ilişkisi kurabilir.Öğretmen,öğrencilerin daha önce kazanmış oldukları bilgileri soru sorarak,açıklama yaptırarak,tartışarak ortaya çıkarabilir.Bu yöntemle öğrenme daha hızlı ve kolay gerçekleşir. 4)UYARICI MATERYALİN SUNULMASI:Dersin içeriğini sunarken daha etkili ve daha verimli bir öğretim sağlamak için stratejilerin kullanılması gerekir.Öğrenciyi hedefe ulaştıracak materyaller doğru seçilmelidir.Bu materyaller öğrenmeyi kolaylaştıracak cinste olmalıdır.Öğrenci böylelikle sunulan önbilgilerle karşılaştırır,anlamlandırır ve uzun süreli belleğe kodlamaya çalışır. 5)ÖĞRENCİYE YOL GÖSTERME(REHBERLİK ETME):Öğrenciye yol gösterme öğrenme açısından oldukça önemlidir.Öğrenme ortamında öğrencilerin yanlış davranışlar kazanmaması ve başarılı olmalarının sağlanması için onlara rehberlik edilmesi gerekir. Bunun için öğrenciye neyi nerede ne zaman ne şekilde yapılacağı nasıl kodlama yapılması gerektiği yeni bilgilerin hangi ön öğrenmelere birleştirileceği konularında ipuçları verilmelidir.En iyi yol gösterme stratejisi,her adımda biraz yardım vererek ilerlemedir. 6)DAVRANIŞI ORTAYA ÇIKARMA:Öğrenciye yeni davranışlar öğretildikten sonra bu davranışın ne derece kazandıklarının yoklanması gerekmektedir.Öğrenciye yazılı sözlü sorular sorarak davranışı test edilmelidir.Konuyu kavradığı hissedilen öğrenciye yap,çiz,söyle gibi ifadelerle öğrendiği davranışa dönüştürülmesi istenir.Böylece öğrencinin kendisini de görmesi sağlanmış olur.
  • 17. 7)DÖNÜT-DÜZELTME VERME:Bu aşamada öğrencinin kazanması gereken davranış ne ise onu yapması beklenir. Öğrenci gösterdiği davranışın doğruluğu hakkında bilgi almak ister.Öğrenci gösterdiği davranışın doğru olduğunu öğrenirse davranışı pekiştirir ve öğrenmeye karşı güdüsü artar.Davranışın yanlış olduğunu öğrenirse hatasını düzeltir ve o davranışı bir daha tekrarlamamaya özen gösterir.Öğrencinin kazanması gereken davranış ne ise onu yapması beklenir. 8)DEĞERLENDİRME:Öğrenmenin sonunda her bir öğrencinin istendik davranışı ne derecede kazandığının belirlenmesi gerekir. Öğretimsel olayların verimliliğini değerlendirmek için beklenen hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmediği sınanmalıdır.Yapılan değerlendirmeler sonucunda öğrenmenin ne derece gerçekleştiği gözlenir ve öğrenciler sonuçlar hakkında bilgi verilerek gerekirse tamamlama eğitimi yapılır. 9)ÖĞRENİLENLERİN VE KALICILIĞININ TRANSFERİNİN SAĞLANMASI:Bir konuda uzmanlığı geliştirmek için yeni bilgilerin başka alanlara da uygulanması gerekir.Öğrenmenin ilk oluşumundan hemen sonra,öğrenciye öğrenmeyi güçleştirici nitelikte alıştırma,örneklendirme,proje vb.ödevler verilmelidir.Öğrenilen davranışların aralıklı olarak tekrar edilmesi kalıcılığı büyük oranda etkiler.Öğrenilenlerin başka alanlara geçişini sağlamak için öğrenilenlerin yeni durumlarda kullanılması,öğrencilerin problemlerle karşı karşıya bırakılması yararlı olur. EVERETT ROGERS’IN YENİLİKLERİN YAYILMASI KURAMI Yeniliklerin yayılması kuramı yeni fikirlerin,yaşam tarzlarının ve teknolojilerin nasıl yayıldığını açıklamaya çalışan bir kuramdır. Kuram belli bir zaman serisi üzerinden insanları yenilikler ile kurduğu ilişki içerisinde yenilikleri benimseme kriterine göre sınıflandırmaktadır.Everett Rogers’ın 1962 yılında‘Yeniliklerin Yayılımı’başlıklı çalışmayı yayınlaması ile akademik tartışmalara girmiştir.Yayılma kavramı,kuramsal tartışmalara 19.yüzyılda Fransız Sosyolog Gabriel Tarde’nin çalışmaları ile girmiştir.Rogers’a göre“Tarde yeniliklerin yayılımı hakkında gözlemlediklerini,1903 yılında yayınlanan iz bırakan kitabının başlığı olan‘Taklit Yasaları’başlığı ile genelledi.”Tarde’ye göre 100 yenilikten sadece 10’u yayılırken doksanı kayboluyordu.İnsanların davranış değişikliklerini açıklamak için Tarde yenilik ve taklit kavramlarını kullandı.Rogers’ın kitabının ilk baskısında yer almasa da sonraki baskılarda,Simmel’in kuramın gelişiminde önemli katkıları olduğunu ifade etmiştir.
  • 18. Rogers’a göre yeniliklerin yayılması kuramlarının diğer iki kaynağı İngiliz ve Alman-Avusturyalı antropologlardır. Yayılmacılar olarak tanımlanan bu yaklaşımlar“bir toplumdaki değişimi diğer bir toplumdaki değişimin başlamasının sonucu olarak kabul eden antropolojik yaklaşıma sahipti.Eğitim alanında ise,Colombia Üniversitesi’nde Dr.Paul Mort’un çalışmaları,yeniliklerin yayılımını federal bütçe yerine okulların yerel finansmanı temelinde incelemiştir.Carlston,1965 yılında modern matematiğin nasıl 5 yıl gibi kısa bir sürede yayıldığını incelemiştir.Sağlık politikalarından sosyal politikalara pek çok alanda yeniliklerin yayılımı ile ilgili araştırma gerçekleşmiştir. Yayılma araştırmalarında sadece yenilikçi politikaların değil,belli kavramların da kabul edilmesi incelenmiştir.Evlat edinmenin Amerikan toplumunda yaygınlaşmasının incelenmesi buna örnek verilebilir.Colombia Üniversitesi’nde yeniliklerin yayılımı ile ilgili bir başka çalışma ise,iletişim bilimlerinin önemli figürlerinden olan Elihu Katz’in Herbert Menzel ve James Coleman ile yaptığı ilaç kullanımının yaygınlaşması ile ilgili çalışmadır.20yüzyılın başında köy sosyolojisi ile başlayan çalışmalarda Tarde’nin S-şeklindeki yayılım eğrisi metodolojik olarak kabul ediliyordu.Temel varsayımlar değişmeden yeniliklerin yayılması çalışmaları eğitim,sosyolojinin diğer alanları ve sağlık sosyolojisi veya iletişimi çalışmaları gibi diğer disiplinlerde de değişmeden aynı kaldı. Farklı disiplin ve yenilikler üzerine yapılan çalışmalar Rogers’ın 1962 yılında yayınladığı çalışmasında tek bir model üzerinde birleşti.Rogers’a göre yeniliklerin yayılımını çözümlemek için 5 temel unsur bulunmaktadır.Bunlar: 1-Yenilik 2-Yeniliğe intibak edenler 3-İletişim kanalı 4-Zaman 5-Toplumsal Sistem’dir. Yenilik;cep telefonu,bilgisayar veya hibrit tohum gibi bir teknolojik gelişme veya yeni bir ürün olabileceği gibi,bir kavram veya yaşam biçimi veya evlat edinme gibi bir kamusal veya yasal bir düzenleme de olabilir.Yenilikleri bir anlatı içinde canlandıran üç unsur bulunmaktadır.Bunlar: Yeniliğin biçimi:Doğrudan gözlemlenen görünümü ve yeniliğin özüdür. İşlevi:Sitemin üyelerinin yaşam tarzlarını pozitif etkileyecek katkıdır. Anlamı:Bir sosyal sistemin üyelerinin sübjektif veya bilişsel olarak nasıl algıladıklarıdır.
  • 19. Owens’a göre Rogers’ın modeli tek tek karar vericiler ile ilgilidir.Süreç üç aşamadan oluşmaktadır:(1)ön koşullar (2)süreç,(3)sonuçları.Yenilik karar süreci ise beş aşamadan oluşmaktadır:(1)Bilgi,(2)İkna,(3)Karar,(4)Uygulama,(5)Onaydan oluşmaktadır.Sürecin sonucunda yenilik benimsenecek veya reddedilecektir.Karar sürecini belirleyen beş unsur bulunmaktadır.Bunlardan ilki alternatiflerden daha iyi olduğu algısına karşılık gelen görece avantajdır. İkincisi mevcut değerler,ihtiyaçlar ve geçmiş deneyimler ile uyumluluktur.Üçüncüsü yeniliğin anlaşılması ve kullanılmasındaki karmaşıklıktır.Dördüncüsü önceden örnek veya tanıtım deneylenebilirlikden,beşincisi yeniliğin sonuçlarının ne ölçüde göründüğü anlamına gelen görünebilirliktir. Yeniliklerin yayılımı kuramı,bir yeniliğin yayılımındaki başarını,onun %100 kabulüne bağlamaktadır.Grubu temsil eden dağılımda bir kısım,yeniliği reddettiği zaman yayılma başarısız sayılmaktadır.Çoğu zaman yeni fikirler,teknolojiler ve uygulamalar eskisi ile bir yer değiştirme ilişkisine girmez,bunun yerine bir eklemlenme ilişkisi yaşarlar.Yeniliklerin yayılımı kuramı genellikle sağlık ve tarım planlanması gibi kamu politikalarının uygulama faydaları ile temellenir.Kuram,görünmez maliyetler ve istenmeyen sonuçları hesaba katmamaktadır.Diğer taraftan amaçlanan kamusal fayda bireylerin değişimden olumsuz etkilerini tali kılmaktadır.Kuram,yeniliğin her zaman iyi olduğu gibi bir yanlılığı taşımaktadır. PRAGNANZ YASALARI Gestalt kuramcıları algısal örgütlemeye yardımcı olan yasların hepsini kapsayan daha genel bir yasa oluşturmuşlar ve buna Pragnanz yasası adını vermişlerdir.Kofka bunu şu şekilde açıklamaktadır:”Psikolojik örgütlemeler,kontrol eden koşullar izin verdiği ölçüde,olabildiği kadar iyi olacaktır.”Her psikolojik olayda anlamlı,tam ve basit olma eğilimi vardır.Gestalcılara göre, psikolojik yaşantı ile beyinde var olan süreçler arasında izomorfizm(eş bilimcilik)vardır.Dışsal uyarıcılar beyinde reaksiyona neden olmakta ve bunun sonucunda yaşantı kazanılmaktadır.Gestaltcılar,beyinin kendisine gelen duyusal uyarımları Pragnanz yasasına göre aktif olarak işleyip anlamlı ve tam olan yeni bir forma dönüştürdüğünü ileri sürmektedirler. Kofkaya göre dışarıdan gelen duyusal uyarımları anlamlandırma ve örgütlemede sadece Pragnanz yasası değil,aynı zamanda bireyin inançları,değerleri,gereksinmeleri,tutumları da etkili olmaktadır.Bu nedenle,aynı fiziksel çevrede bulunan kişilerin çevreyi yorumlamalsrı ve tepkileri farklı olabilmektedir.Bunun için de bireyin davranışının gerisindeki nedenleri anlayabilmek
  • 20. ALGISAL DEĞİŞMEZLER: Bir objeyi,koşullar değişmesine rağmen aynı obje olarak görmemize algısal degişmezlik denir.Kapının pozisyonuna bağlı olmaksızın(örneğin kapalıyken ya da açıkken)onu kapı olarak,kişiyi önümüzde durmasına ya da daha uzakta olmasına bağlı olmaksızın aynı kişi olarak algılarız.Bir başka örnek olarak şu verilebilir; yemek masasının üzerindeki tabak,bardak,çatal ve kaşıkları düşünelim.Masayı algılarken,yalnızca gözümüzün retinası üzerine düşen verilere dayanmış olsaydık,masanın üzerindeki tabaklar biz uzaktayken oval,yaklaşınca yuvarlak gözükürdü;bardaklar uzaktan ufak,yakından büyük bardak olurdu.Bu durum algısal dünyamızda,içinden çıkılmaz bir karmaşa yaratır ve çevreye uyumumuzu olanaksız hale getirirdi.Beynimiz bu karmaşayı önlemek için algısal değişmezliği yaratmıştır. BELLEK İZİ UNUTMA: Kofka’ya göre,kazanılmakta olan yaşantı,bellek sürecini harekete geçirir.Çevresel yaşantının,beyinde meydana getirdiği etkinliğe bellek süreci denir.Bu etkinlik bittiğinde bir iz kalmakta ve bu ize bellek izi adı verilmektedir.Gestaltçılar unutmayı ise iki nedene bağlamaktadırlar.Bunlardan birincisi;test etme sırasında,bellek izini geriye getirme,anımsama ile ilgili güçlüktür.İkinci neden ise bellek izinin yeniden düzenlenmesi sırasında,orijinal olayın kaybedilmesi,bozulmasıdır. İÇGÖRÜSEL ÖĞRENME: Gestalt kuramın öğrenme anlayışımıza sağladığı en önemli katkı,içgörü çalışmasıdır.Sıklıkla,öğrenme bireyin o anda gerçekten anladığı duygusuyla birdenbire oluşur.Böyle bir öğrenme,unutmaya özellikle dirençli ve yeni durumlara transfer edilmesi kolaydır. İÇGÖRÜYE DAYALI ÖĞRENMENİN ÖZELLİKLERİ ŞUNLARDIR: 1-Çözüm öncesinden çözüme geçiş ani ve tamdır. 2-İçgörüyle edinilen,çözüme dayalı performans genellikle pürüzsüz ve hatasızdır. 3-İçgörüyle kazanılan problem çözümü uzun süre anımsanır. 4-İçgörüyle kazanılan bir ilke,diğer problemlerin çözümüne kolayca uygulanır.
  • 21. Köhler,içgörüye dayalı problem çözme konusunda maymunlarla bir çok çalışma yapmıştır.Örneğin,bir muz hayvanın kafesinin tepesine asılmıştır,ayrıca kafesin bir köşesinde kutular bulunmaktadır.Maymunun muza ulaşabilmesi için kutuları yığması ve tırmanması gerekmektedir ya da muz,kafesin dışına,bir sopa ile ulaşılabilecek şekilde asılmıştır. Köhler’in maymunlarından Chica sopayı kullanarak muza erişmeye çalışmış,alamayınca kutuları üst üstte koyup üstüne çıkarak muza ulaşmıştır.Grande kutuları uzunlamasına üst üste koyup,tırmanarak muzu almıştır.Köhlerin en akıllı maymunu Sultan ise muza ulaşmak için iki sopayı birbirine eklemiştir. ÜRETİCİ DÜŞÜNME: Wertheimer yaşamının son yıllarında Gestalt yasalarının eğitime uygulanması konusuyla ilgilenmiştir.”Üretici Düşünme ”isimli eserinde Wertheimer,problem çözmenin doğasını ve tekniklerini açıklamıştır.Kendisi problem çözmeyle ilgili birbirine zıt iki süreçten bahseder:Gestalt ilkelerine dayalı öğrenmede problemin doğasını anlamaya yönelik olup bu tür öğrenmelerde bir başkası değil birey tarafından öğrenme(A tipi çözüm)söz konusudur.Bu çözümde öğrenilen konu kolaylıkla genellenebilir ve uzun süre anıumsanabilir.Diğerinde ise öğrenci olguları veya kuralları anlamadan ezberler(B tipi çözüm).Böyle bir öğrenme katıdır,çabuk unutulur ve sadece sınırlı durumlara uygulanabilir. Anlayarak öğrenme ile ezberleyerek öğrenme ile arasındaki farkı,Michael Wertheimer,Katona tarafından yapılan şu deneyle açıklamaktadır.Deneklere birden dokuza kadar,aşağıdaki dizide görüldüğü gibi 15 tane rakam verilmiş ve onların bu diziye 15 saniye kadar baktıktan sonra,rakamları sırasıyla anımsamaları istenmiştir. 1 4 9 1 6 2 5 3 6 4 9 6 4 8 1 Deneklerin çoğunluğu ancak birkaç rakamı arka arkaya anımsayabilmiş,birkaç hafta geçtikten sonra ise yine çoğunluk hemen hiç bir rakamı anımsamamışlardır.Diğer bir guruba ise sayıların bir araya getirilişindeki ilkeyi bulmaları söylenmiştir.Diziyi inceleyen deneklerden bazıları,sayı dizisini birden dokuza kadar olan sayıların karesi olduğunu bulmuşlar ve bu ilkeyi haftalar,aylar sonra bile anımsamışlardır.
  • 22. BİLGİYİ AŞIRI YÜKLEME DURUMLARI Aşırı bilgi yüklenmesi,bir insanın bir meseleyi anlarken veya bir karar verirken gereğinden çok fazla bilginin bulunuyor olması nedeniyle yaşadığı zorluk şeklinde tanımlanıyor.İnsan beyni,karar verirken ya da bir meseleyi algılamaya çalışırken kapasitesinin üzerinde bilgiyle karşılaşması durumunda vereceği kararın kalitesi düşüyor veya meseleyi algılamakta güçlük çekiyor. R.Buckminster Fuller’in“knowlodge doubling curve”başlıklı grafiği. Bu aşamada insanlığın kümülatif olarak birikmiş bilgi birikiminden bahsetmekte fayda var. Amerikan mucit Buckminster Fuller’in keşfettiği“bilgi katlanma eğrisi”ne göre 1900 yılına kadar insanlığın bilgi birikimi her yüzyılda bir iki katına çıkıyordu.II.Dünya Savaşı’nın ardından bilgi birikimimiz her 25 yılda bir iki katına çıkar oldu.Nihayet 2015 itibariyle“bilgi katlanma eğrisi“ne göre,bilgilerimiz 13 ay aralıklarla iki katına çıkıyor.Dünya’nın en büyük bilişim teknolojisi üreticilerinden IBM’e göre internet of things(“şeylerin interneti“)kavramının hayatımıza giriş ortaya çıkmasıyla birlikte bu süre 12 saate düşecek.Bu verilerden anlaşılacağı üzere son 15 yılda insanoğlunun ürettiği bilgi,2000 yılına kadar üretilen bilgiden daha çok. Gündelik hayatlarına devam eden bireyler olarak,bilimsel ve teknik bilgiden ziyade öncelikle gündelik bilgiyle nasıl başa çıkacağımız bizi ilgilendiriyor.Çünkü bilgi çağı,insanların ultra hızlı iletişim kurmasını sağlayarak milyarlarca gündelik bilginin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Yani bilimsel gelişmeler iletişim hızımızı arttırdıkça,iletişim verileri de niceliksel olarak katlanmaya devam ediyor.Bunun gündelik hayattaki yansımasını,bugün için e-posta,bloglar, facebook,twitter,instagram,whatsapp,snapchat ve benzeri diğer uygulamalarından gelen bilgiler oluşturuyor.Yani bilgi çağında yaşayan kişiler olarak yaşadığımız en büyük problem;her saniye kapımızı çalan yeni bir bilginin olması.Evet,her saniye telefondan,bilgisayardan,tabletten ve diğer“akıllı”cihazlardan bildirim alıyoruz.Bu kadar çok bilgiyi,organize etmedikçe, yani filtrelemedikçe zihnimizdeki oksijen ve glükozu boşuna tüketmeye devam ediyor,yorgun bir zihinle işleri halletmek zorunda kalıyoruz.Bazı zaöamlarda o kadar çok bildirim,arama ve e-postaya maruz kalıyoruz ki,“hepsini toparlamam lazım”düşüncesi o gün için zihnimizi en sonunda iflasa sürüklüyor.
  • 23. AŞIRI BİLGİNİN OLUŞMA SEBEPLERİ: •Anlık ve yeni bilgi üretiminin her geçen gün artıyor olması. •Bilginin forumlar ve bloglar aracılığıyla kolayca tekrarlarının oluşması. •Bilgiye ulaşmaya yarayan kanalların çeşitliliği(e-posta,telefon,messenger gibi anlık mesajlaşma programları, •bloglar…). •Birbiri ile ilişkilendirilmemiş ve ilişkilendirilmesi imkansızlaşmış bilginin çoğalması. •Farklı bilgilerin karşılaştırılması ve işlenmesi için çok gelişmiş ve başarılı araçların henüz geliştirilememiş olması. •NE YAPMALI: •Sosyal medya temelindeki bu aşırı informasyon yüklenmesiyle başa çıkmak için Forbes,Daniel J. Levitin’ın“The Organized Mind Thinking Straight in the Age of Information Overload”adlı kitabından öneriler sıralamış: •Zihninizi temizleyin.İş akışınızı kesen,aklınızda gezen tüm diğer bilgileri bir yere not ederek zihninizden çıkarın.Zihniniz bu şekilde yapacağınız işe odaklanmış olur. •2 dakika kuralını uygulayın.Yapılacak ufak tefek(1-2 dakikalık)işler için günün belirli bir saatinde,hepsini halledebilmek için 45 dakika ya da 1 saati ayırın.Bütün küçük işlerinizi o zaman diliminde halledin. •Aynı anda birkaç işi birlikte yapmayın.Çalışılan zaman diliminde tek bir işe odaklanın.Aynı zaman içerisinde birden fazla iş arasında geçiş yapmak,sizi yorar,kaygılı ve sinirli kılar.Levitin’e göre“bir işle bir defa uğraştığımızda,o durumda kalmak aynı anda birden çok işi yapmaktan daha az enerji harcıyoruz ve beynin glükoza ihtiyacı azalıyor.” •E-postaların dikkat dağıtmasını engelleyin.Gresham Koleji’nden Glenn Wilson’a göre gelen kutunuzda okunmamış bir e- postanın bulunması,yapacağınız işi tamamlarken efekftif IQ’nuzu 10 puan az kullanmanıza neden oluyor.Bu sebeple e-posta bildirim aralıklarını uzatarak,işinize odaklanmanızı sağlayın.Her 5 dakikaya ayarlayıp 200 kez bölünmek de,her 50 dakikaya ayarlayıp 20 kez bölünmek de sizin elinizde. •Büyük işleri sabah halledin.Levitin,büyük balığı sabah yemeniz halinde günün kalanının daha iyi olacağını söylüyor.Yani,sizi en çok rahatsız eden şeyi ilk yapın.Çünkü,gün içerisinde zihnimizdeki pratikliğin ve glükoz’un en yüksek olduğu zaman dilimi sabah. •Bilgi kaynaklarınızı azaltın.Bir diğer deyişle cep telefonunuzda size anlık bildirim gönderme özelliği olan uygulama sayısını azaltın.Böylelikle,gün içerisinde cep telefonunuzdan aldığınız bilgi sayısında azalma olacaktır.
  • 24. BELLEK DESTEKLEYİCİ STRATEJİLERİ Bellek destekleyiciler belleği geliştirmek için sistematik yöntemlerdir.Yunan bellek tanrıçasına kadar uzanan bir serüven aslında.Belleği yeniden canlandırmak için tüm beyin becerilerinin faaliyete geçirilmesi konusunda mnemonik adında bir teknik geliştirilmiş.Mnemonik hatırlamaya yardımcı yöntemler olarak tanımlanır.Adına Yunan bellek tanrıçası Mne-mosyne’den esinlenilmiş.Bu yöntemlere açıklık getirelim. 1.LOCİ YÖNTEMİ: Romalılar devrinde,rhetorik(etkili konuşma)öğretimi sırasında bellek destekleyici yöntemlerinden biri olan loci yöntemi öğretilir.Bu yöntemle konuşmanın belli bölümlerini kafasında odasındaki belli yerlere yerleştirir.Konuşma sırasında da o yerleri hatırlayıp konuşmaya sorunsuz devam edilir. 2.KODLAMA VE ÖRGÜTLEME: Bu yöntem Blezza tarafından ortaya çıkarılmıştır.Blezza’ya göre çok tekrar edilse bile bazı bilgiler unutulur,kolay hatırlamak için ise kodlama yapmak gerekir.Kodlama,bilginin belleğe yerleştirilme süreci örgütleme ise,bilginin başka bilgiler ile işlenerek anlamlı hale getirilmesidir. 3.BAĞLANTI(ZİNCİRLEME)YÖNTEMİ: Bu yöntemde kalıcı olması istenilen bilgiler,birbiriyle bağlantılı olacak şekilde bir öyküye dönüştürülür.Örneğin yüzey alanı daraldıkça basınç artar bilgisini öyküleştirelim.“Öğretmenin ince topuklu ayakkabı giymişti yanlışlıkla ayağıma bastı ve basıncı çok fazla hissettim.Arkadaşım spor ayakkabısıyla bastı çok fazla basınç hissetmemiştim”. 4.ASKI SÖZCÜK YÖNTEMİ: Bu yöntem yeni bilgiyle iyi bilenen kolay bilgiyi ilişkilendirmektir.Özellikle sıralı öğrenilmesi gereken bilgilerde oldukça işe yarar yöntem olduğu söylenir.Örneğin sayıları öğrenme de“mini mini birler çalışkan ikiler tembel üçler…”
  • 25. 5.ANAHTAR SÖZCÜK: Bu yöntem bilinmeyen kelimeleri bilinen kelimelere benzetilmesiyle oluşuyor.Yabancı dil öğrenirken daha etkili oluyor.Örneğin“ Sivilceni scar(yara izi)san iz kalır.”​ 6.AKRONİM: Sıralama gerekmeyen öğrenmelerde baş harflerden faydalanarak bir kelime üretmektir.​ Örneğin;Doğalgaz termik santraller“OHA” Ovaakça Hamitabat Ambarlı​ 7.KAFİYE OLUŞTURMA: Birbiriyle uyumlu kelimelerle oluşturulan bir yöntemdir.​ Örneğin;“İsveç Norveç Danimarka​ Türkiye’nin başkenti Ankara”