SlideShare a Scribd company logo
Tüketim
   Robert Bocock




       Cisi



İSMAİL SARP AYKURT
Modern Tüketim Kavramının Doğuşu
       Tüketimin tarihselliği
• Yirminci yüzyılda, batı kapitalizmini etkisi altına alan sosyal ve
  kültürel oluşumlar , çeşitli sosyal statü grupları tarafından
  modern kapitalist konjonktüre taşınmıştır. Bu taşıyıcı hüviyete
  sahip kişiler arasında ise ilk barışsever, rasyonel ve burjuva
  (kentsoylu) orjinli kapitalistler de bulunmaktaydı.
• Modern tüketim çağındaki gelişmelere paralel olarak
  17.yüzyılda Max Weber’in Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin
  Ruhu eserinde Kalvenci kapitalistler üzerinde yaptığı
  çözümleme ve sonraki dönemlerde Veblen’in tüketim
  sosyolojisi ve Simmel’in metropolitan yaşam tarzı ile ilgili
  yaptığı çalışmalar referans olarak alınabilir.
▪ İngiltere’deki ilk tüketim modelleri iç savaş ertesinde
yani; 17. yüzyılın ikinci yarısında belirmeye başladı.
Kalvenist püritenizm, (16. ve 17. yüzyıllarda
1.Elizabeth’in İngiliz Kilisesi’nde başlatmış olduğu
reformist harekete karşı çıkan Protestan doktrin) tarım
ve imalat kapitalizminin ilk burjuvalarını oldukça
etkilemiş ve bir serbest Pazar oluşumun altyapısını
kurgulamıştı. Weber’e göre; bu yeni tarz ticari çiftçiliğe
alışan, tarım işçiliği ve ticari tarımcılık ile ilgilenim düzeyi
artan çiftçiler püritendi; bunlar nitelik olarak ise ne
Roma ne de Anglikan katoliği idiler.
▪ Püritanizm ise ekseri üretim yapan sermaye sahibi
aileleri de, işlerinin büyümesine yarar sağlayacak şekilde
etkilemişti. Çünkü püritanist kapitalistler kazançlarını
lüks yaşam janrları oluşturmak yerine, yatırım yapmaya
ve işlerini büyütmeye harcıyorlardı.
• İngiltere’ye nazaran püritanizm ve protestanlıktan daha az
  etkilenen Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde tüketim israf
  ve gösteriş merkezli iken; İngiltere’de bu durum yetişkin erkek
  ve erkek çocuk giyim eşyalarına, pahalı yiyeceklere fazla para
  harcamamak eksenliydi.
• Weber’e göre çilecilik olarak tanımlanan bu durum; keyifli ve
  şen İngiliz yaşantısının üzerine bir buz kalıbı gibi çökmüştü.
  Çünkü püritenlere göre tüm batıl inançlar, dünyevi zevkler,
  kutlamalar, sanatsal faaliyetler ve sofuca olmayan her tür
  davranış bulgusu gereksiz görülmekteydi.
• Weber’e göre bu türden kültürel gelişmeler ve değerler İngiliz
  kapitalizminin gelişimi önündeki tüm rezervleri kaldırdı ve
  anamalcı sistemin kodlanmasına olanak sağladı.
• Modern dönemin henüz başlarında tüketiciler, tüketim
  nosyonunun kişisel yaşamlarında önemli bir başlık haline
  geldiğini ve kendilerinin diğer sosyal statü gruplarından
  tüketici kimlikleri ile ayırt edilebilme yollarının oluştuğuna
  inanıyorlardı. Gerçekten de tüketim; bu grupları oluşturan
  insanların toplumsal kimlik ve janr oluşturmalarına uygun
  zemin hazırlamıştı.
• ABD’de bununla ilgili bir araştırma yapan ve bunun ana hattını
  Kuzey Amerika’nın yeni zengin orta sınıfı üzerinde kurgulayan
  sosyolog Thorstein Veblen; bu grubun zengin üyelerini tahlil
  etmiş ve onları Avrupa üst sınıflarının taklitçisi yeni bir
  aristokrasi sınıfı olarak görmüştü. Veblen’e göre fark ise
  gösterişli tüketim yani “conspicuous consumption” idi. Bir
  diğer sosyolog Georg Simmel ise Berlin’de yaptığı araştırmada
  ilk modern metropol insanları üzerinde tüketimin olanaklarını
  araştırmıştı.
• Her iki sosyolog da; batı toplumlarındaki yeni yaşam şartlarını
  araştırdılar ve bu çalışmalarını büyük marketlerin açılmaya
  başladığı konjonktürde sürdürdüler. Bunun akabinde ise;
  Simmel “Büyük Şehir ve Entelektüel Yaşam” adlı makalesinde
  modern şehrin sosyolojik sonuçlar doğuran mekansal bir olgu
  değil, mekansal olarak yapılanmış, sosyolojik bir olgu olduğuna
  kanaat getirmişti. Simmel bunun dışında; modern yaşamın en
  büyük sorunlarının toplumsal güçlere karşı bireyin kendi
  varlığının özerkliğini koruma savaşından kaynaklandığını öne
  sürdü.
• Simmel burada; bir bireyin metropol hayatına karşı
  perspektifini değerlendirmiş ve bireyin sıradanlaşma
  korkusuna, metropolün birey üzerindeki tesir gücünün
  sınırlarına ulaşmaya çalışmıştır. Bireysellik burada, kendini
  koruma içgüdüsüyle ve büyük şehir adaptasyonunu sağlamaya
  çalışmak üzere kurgulanmış yeni tür insan modelidir.
• Veblen ise; çalışmayan sınıf ve kadının rolünü inceliyor ve şu
  sonuca varıyordu. “Ekonomik gelişimin seyri içinde kadının
  görevi evin reisine vekaleten tüketim yapmak haline geldi;
  kılık kıyafeti de bu amaç göz önünde tutularak düzenlenir
  oldu” diyerek kadına biçilen rolü aktarmıştır. O dönemde
  kadınlar sosyal yaşamlarının merkezine pahalı giyim ve
  yiyecek maddelerini koymuş, erkekler ise kadınları
  zenginliklerini sergileyebilecekleri bir vitrin olarak görmeye
  başlamışlardı..
• Sonuç olarak ise Veblen ve Simmel sosyal teoriler
  geliştirmeye çalışmışlar fakat; rijid bir kapitalizm eleştirisi
  yapmamışlardır.
• 20. yüzyılın başlarında ise yeni kapitalistler karlarını
  maksimize ederken yatırımlarını da ivedilikle arttırmaya
  başlamışlardı. Bunlardan birisi ise hiç kuşkusuz sıradan bir aile
  için otomobil tasarımları yapan Henry Ford idi.
• Marxist düşünür Gramsci tarafından Fordizm olarak
  adlandırılan, seri üretim ve toplu tüketim alanlarında yeni
  tüketici grupların üremesine alt yapı kuran akım; ABD’de
  önemli bir potansiyel yakaladı.
• 1950’lerden sonra ve ekseri 1970 ve 1980’li yıllarda tüketim
  yaşamlarında ise yeni gruplar ortaya çıktı. Giddens’a göre;
  yeni yeni palazlanmaya başlayan bu grupların farklılığı yalnız
  yaş, cinsiyet ya da sosyo-ekonomik parametreler değil, bu
  grupların iç dinamikleriydi.
• Bu yeni tipolojideki tüketiciler; bir kimlik oluşturmuşlar ve bu
  kimlikte bir müzik grubu, futbol takımı destekçisi gibi hareket
  etmişlerdir. Bu proses ise; 14-30 yaş arası bir evreyi
  kapsamakta idi.
Bir Teori Olarak Tüketim
• Tüketim; kapitalizmin filizlendiği ilk dönemlerdeki anlamını
  tedricen geliştirmiştir ve farklılaştırmıştır. Bu veriye dayanarak
  ve başlangıç olarak , tüketim nosyonunun 20. yüzyıl
  sonundaki tarihsel rolünü kavrayabilmek için tüketimi ilk
  olarak; anamalcı sistemin başlangıç evrelerindeki
  formasyonuyla çözümlemek ve daha kapsamlı bir perspektife
  oturtmak gerekmektedir.
• Kuşkusuz tüketim; modern kapitalizm içerisinde holistik bir
  bileşen olmuş ve kapitalizmin gelişme hızı ile doğru orantılı
  olarak ilerleme olanağı bulmuştur. Bir nosyon olarak tüketim,
  eleştiriler almasına karşın modern kapitalizm için bir temel ve
  entelektüel bir alan oluşturmuştur.
• Karl Heinrich Marx; çalışmalarına yapılan her türlü eleştiriye
  karşın kapitalizmin çözümlemesi ve anlamlandırılması
  konusunda entelektüel bir kaynak ve referans noktasını
  oluşturmuştur. Marx; döneminin kapitalist gelişim düzeyini
  esas alarak oluşturduğu kuramsal modelinde; meta üretimi ve
  yabancılaşma terimlerini kurgulamıştır. Şüphesiz; Marx’ın
  yaşadığı konjonktür tüketim olgusunun tam olarak
  irdelenmesine ve hatta bu olgunun altyapısına, kökenine dahi
  tam olarak ulaşılabilmesine imkan sağlamıyordu. Bocock’a
  göre; “modern tüketim, Marx’ın meta üretimi olarak
  adlandırdığı olgunun, kendisinin sayısal olarak hayal
  edemeyeceği boyutlarda gelişmiş şekli olarak düşünülebilir.”
• Marx’a göre önemli olan ise, malların tüketiminden çok
  üretimin biçimiydi. Tüketim malı ise; doğrudan kullanım ve
  tüketim amacı ile değil, pazarda satış amacıyla üretilen
  üründü.
• Marx’ın bahsettiği meta; herşeyden önce insanın bir ihtiyacını
  karşılayan, ikinci olarak da, birinin kendi bireysel tüketimi için
  değil, mübadele(satış) amacıyla üretilen bir insan emeği
  ürünüydü. Meta üretimi kapitalist üretimden eskiydi ve feodal
  toplumun dağılma döneminde basit meta üretimi kapitalist
  üretimin doğuşunun temelini oluşturmuştu.
• Peki modern kapitalizm bir tüketim malları modeli olarak ,
  neden coğrafyalar arası farklılıklar gözeterek gelişmişti? Yani;
  sistemin bazı bölgelerdeki ivedi gelişiminin sebebi ne
  olabilirdi? Buradaki yakıcı soru tam anlamıyla buydu.
  Weber’in deyişi ile rasyonel kapitalizm; ilk geliştiği Kuzey Batı
  Avrupa’da hazır bulunan etkenlerin çoğunun, tarihin başka
  dönemlerinde ve diğer medeniyetlerinde de bulunduğunu
  öne sürer. Bu etkenler Weber’e göre; servet, para sistemi,
  rasyonel bir bürokrasi ve ticaret modelini muhafaza edecek bir
  silahlı güç idi.
• Weber’e göre bütün bunların olduğu bir coğrafyada gerekli
  koşullar sağlanmış oluyordu fakat tek eksik yan ise kültürel
  etkendi. Bu kültürel etken örneğini ise İngiltere’de görülen
  kalvenist yapı içerisinde aramak olanaklıdır. İngiltere’de
  tamamlayıcı etken kalvenist püritenler olmuşlardı. Kısaca; bir
  din, inanış bu gelişime katkı sağlamıştı.
• Bocock’a göre; Weber’in modern kapitalizmin gelişiminde
  kültürel değerlere biçtiği rol ve değer, Marx’ın incelemesinin
  yerini alabilecek bir çalışmadan çok, ona eklemlenebilecek bir
  çalışma olarak değerlendirilmelidir.
• Modern kapitalizmin ilk evrelerinde kişinin kimlik hissini
  tüketim kalıpları oluşturmamaktaydı. Genelde yaşam, iş
  koşullarının otoritesi altındaydı ve bu pozisyon, çekirdek bir
  toplumsal kimlik duygusunu empoze ediyordu. Günümüzde
  ise; tüketimcilik insanların hayatına tam olarak kanalize edilmiş
  durumdadır.
• Yaşamın süreklileştirilmiş bir alışveriş ve tüketim
  deneyimlerinin artarak artması olarak yaftalandığı bir
  konjonktürde, insanların üzerindeki etkin ideolojinin
  kapitalizm, kapitalizm içerisindeki en güncel formasyonun da
  tüketimcilik olduğunu görmek için etraflıca düşünmeye gerek
  dahi duyulmamalıdır.
• Tüketim ve tüketici fikirlerinin oldukça yoğun olarak
  tartışmalara konu olduğu ve satılacak ya da satın alınan ürün
  görselliğinin son derece önem taşıdığı günümüzde, tüketimin
  yeni bir insan modeli kodladığına ve bunu semboller,
  göstergeler ve belirli kalıp ya da şablonlar aracılığı ile tüketici
  kesime ulaştırdığına önem atfetmek gerekmektedir.
Tüketim ve sembol analojisi
    Arzular-Cinsiyet ve Kimlik Üzerine
• Fark edileceği üzere; 20. yüzyılın sonunda kapitalist sistem,
  dünyanın bir çok coğrafyasında ekonomik, kültürel, sosyal ve
  ideolojik açıdan hakim bir toplumsal hüviyet haline evrilmiştir.
  Sistemik gelişim açısından eşitsiz bir gelişim göstermiş ve büyük
  bir endüstriyel güçten yoksun bulunan ülkelerde bile insanlar;
  kapitalizm ürünlerini, mallarını tüketmek için yarışır hale
  gelmişler, bunun için önemli bir arzu yoğunluğuna
  ulaşmışlardır. Bocock’a göre; genç insanların arzuları dünya
  tarihini değiştiren bir olgu olmuştur.
• O halde; kapitalizm ürünlerinin albenisini arttırmak ve bir
  tüketici olabilmek için bir dizi özel kültürel değer ve sembolün
  de öğrenilmesi gerekmektedir. Bocock; bu durumun dinsel bir
  motifle de süslenebileceğini ve tüketim kalıplarının gelişimine
  dinin de etkisinin olabileceğini vurgulamıştır.
• Modern tüketimcilik, Bocock’a göre; kendine has bir dizi
  değerin yeterli sayıda insan grubu arasında geçerli ve
  anlaşılabilir hale gelmesine ve böylece tüketim ürünlerinin
  satışının yapılabilmesine bağlıdır. Bu doneye dayanarak,
  modern tüketimi çevreleyen değerlerin de dikkate alınması
  gerektiği ve arzuların çok önemli fakat tek şart olmadığını
  anlıyoruz. Çünkü tüketimcilik, satmayı hedefler ve bunun için
  de ürünlerin potansiyel tüketici için cazibesini arttırmanın
  yollarını arar. Kellner’e göre ise; satışların gerçekleştirilebilmesi
  için, reklam ve promosyonların, potansiyel tüketicinin
  arzularına seslenmesi gerekir.
• Bu nedenlerle; alışveriş turları yapılmalı, ürünler şirketler
  aracılığıyla cazibeli hale getirilip arzulara hitap edilmeli,
  tüketiciler satın alma hususunda ikna edilmeli ve bu ikna
  yolları ayrıntılandırılmalıdır.
• Modern tüketim üzerindeki araştırmalar yapısalcılık olarak
  lanse edilen bir tür kopuşu da temsil etmektedir. Yapısalcılık ise
  vülger bir biçimde; bir kültürde anlamı ortaya çıkaran alt
  birimler arasındaki ilişkileri holistik bir perspektifle ele alan
  yaklaşımdır. Bu yaklaşım; Dosse’ye göre; 2.Dünya Savaşı’nın
  sona ermesinden sonra, özellikle Fransa’da , yapısalcılığın,
  kendi ülkesindeki birçok entelektüel tarafından Sartre’dan
  esirgenen entelektüel prestiji “kazanmasıyla” oluşmuştu. Bu
  nosyonun en önemli gurularının ise; Saussere, Jacobson ve
  Chomsky olduğu söylenebilir.
• Yapısalcı analiz; Claude Levi-Strauss’un sosyal grupların
  kültürleri ve dilleri üzerine uyguladığı metodu ve Barthes’in bir
  yemek sahnesini örnekleyerek analizini yaptığı gibi; mantık
  kelimesini bir kriter olarak görmüyor ve olgucu anlamda
  deneysel verilerin ya da felsefi anlamda akıl yürütmenin
  hakemlik ve otorite üstlenmesini reddediyorlardı.
• 1960 ve 1980’li yıllarda Pierre Bourdieu ve Jean Baudrillard
  üzerinde etkili olan yapısalcılık, semboller ve göstergeler
  hakkında çalışmalar yapan bu iki düşünürü Harland’ın ifadesine
  göre ; post-yapısalcılığın kıyısına sürüklemiştir. Post yapısalcılık;
  dilin ve diğer kültürel motiflerin, sembollerin yapıtaşını
  meydana getiren bileşenleri kabul etmiş ve genel hattı
  sahiplenmiştir.
• Bourdieu; tüketim mallarının, yemeklerin, ev eşyaları ve iç
  dekorasyonun, belirli statü grupları ve sosyo-ekonomik sınıflar
  tarafından farklı yaşam standartlarını ortaya çıkarmak ve
  bunun detaylı bir tahlilini yapmak istemişti. Bunun için de
  seçilmiş alan Fransız toplumundaki üst düzey farklılıklardı.
• Baudrillard ise; Bourdieu ‘nin takip ettiği Weber sosyolojisi ile
  Marksizm’den türetilmiş olan formatından epistemolojik bir
  kopuşu ifade etmektedir. Baudrillard’a göre; tüketimde sınır
  yoktur ve tüketimi yatıştırmak veya ihtiyaçlar için
  normalleştirici bir ilişki ağı oluşturma arzusu saf ve saçmadır.
• Bu durum yorumlanacak olursa ; değişen ve ilerleyen serbest
  erkinci düzende pazarlama ve tüketim farklı misyonlar
  üstlenebilmektedir. Bu nedenle; verili hayatta tüketme
  arzusunun da bu datalar dahilinde geriletilmesinin olanakları
  oldukça dar ve yetersiz görülmelidir. Modernizmdeki düzen
  kontrolünün de postmodernizmde kaotik düzensizliğe ve ivedi
  bir biçimde tüketim çılgınlığına yol açtığı gerçeği yadsınamaz
  bir fenomene dönüşmüştür.
• Kişilerin tüketme ihtiyacının artarak artan bir ivme izlediği
  konjonktürde, bu tüketme arzusunun ekonomik resesyon
  dönemlerinde azalma tandansı göstermesi pek gerçekçi
  değildir. Tabi; bu durum stokastik olarak da değerlendirilebilir.
• Peki semboller tüketim içerisinde nasıl değerlendirilebilir?
  Bocock’a göre; bir sembolün taşıdığı kavramı çağrıştırdığı
  söylenebilir fakat semboller soyuttur ve göstergeler somut
  olana bağlıdır. Bu durum; sembol kullanımının en belirgin
  şeklinin lenguistik olduğunu ve bunun göstergeler ile
  semboller arasında bir angajmanı temsil ettiğini görmekteyiz.
• Amerikan felsefecisi Langer; insanların yalnızca göstergeler
  değil, semboller oluşturmada da bir kapasiteye ve birikime
  sahip olduğunu düşünüyordu. Bunu da; gereksinimler
  açısından değerlendiriyor, yaşam ötesi bilinci harekete
  geçiren sembolleştirme gereksinimi olarak tanımlıyordu.
• Marksistler ise duruma sınıf bilinci perspektifi ile yaklaşmış,
  sembollere önem atfetmemişlerdir. Sembol; marksistler için;
  tüketim kültürünün ve tabiki kapitalizmin bir öğesi iken;
  bilinç kavramı ise insanı diğer canlılardan ayıran özellik idi.
• Bilindiği üzere postmodernizm; tüketici ve iletişimin ön planda
  olduğu ve teknolojinin önsel koşul taşıdığı ve yerleşiklik
  kazanmış olduğu toplumların konumunun irdelendiği
  modernist anlayışı tenkit eden bir kuramdır.
• Postmodern dünya ise; görsel kültürün egemen olduğu bir
  dünyadır ve bu dünyada geçerli olan anlayış ise; imge, sembol
  ve göstergelerin hayati ve yakıcı bir öneme sahip oluşudur.
• Bu kadar yoğun bir imgelemler dünyasında, insanların bu
  durumdan psikolojik olarak etkilenmemesi pek de mümkün
  görünmemektedir. Bocock’a göre;dükkan vitrinleri, mağaza
  sergileri ile dergi ve gazetelerde ve hepsinden fazla da
  TV’lerde yer alan reklam görüntülerini de kapsayan modern
  tüketimcilik, işlevini kısmen görüntüler aracılığıyla göze
  seslenerek sürdürür ve modern/postmodern toplum
  yapılarında bu sıradan bilgi önemli psikanalitik kavramlar ile
  vurgulanır. Bu imge ve görüntüler her tür bilinçli ya da bilinçsiz
  arzunun önünü açar.
• Peki oluşan bu tüketim kültürüne cinsiyetler açısından
  baktığımızda ne gibi farklılıklarla karşılaşırız? Cinsiyet tüketim
  için bir fors majör olabilir mi?
• Kapitalizmin dünyada egemen üretim ve tüketim modeli
  olarak yaşamaya ve yaşlanmaya devam ettiği bir yüzyılda;
  post-modernist bir tarih zamanı içerisinde, arzuların ve
  cinsiyetlerin tüketime etki gücü oldukça kapsamlıdır. Post-
  modernizmi, kapitalizmin gelişmesi sırasında yaşanan bir evre
  olarak değerlendiren Bocock’a göre; post-modern kavramı,
  tüketimi önemli bir sosyal ve kültürel süreç, tüketimciliği ise
  bir ideoloji ve post-modernizmin niteliklerinden biri olarak
  analiz etmektedir. Arzuların, bir kimlik oluşmasında ve tüketim
  vizyonunun oluşmasındaki derinlikli rolü, cinsiyet ile birlikte
  psikolojik bir duruma, bir tüketim silsilesine sebep olmaktadır.
• Bu durum; Marcuse tarafından tüketim ekonomisi bağlamında
  değerlendirilmiş ve bu olgunun kapitalizmin bir politikası
  olduğu, insanoğlunu saldırgan ve şehvetli bir biçimde mala
  bağlayan ikinci bir doğa yarattığını vurgulamıştır. Modern
  tüketim; Bocock’a göre ise; tüketim mallarının alışveriş
  merkezlerinde arzu yaratacak ve arzuları uyandıracak şekilde
  sergilenmesine ve reklamlarının yapılmasına bağlıdır.
• Günümüz toplumunda ise bu; görsellik, sembol, gösterge,
  reklam, promosyon, kampanya, indirim ya da ödeme
  imkanlarının geniş bir yelpazede sunulmasıyla başarılabilmiş
  gözükmektedir. Tüketimi kişisel bir vitrin olarak görme,
  diğerleri tarafından ilgi ve itibar görme isteğinin bileşeni ise bir
  anlamda cinsiyettir. Çünkü cinsiyet; bu vitrinin oluşmasına
  hizmet eder ve tüketimi çağrıştırır. Kadınların geçmişte (ve tabi
  devam eden bir biçimde günümüzde de) bir tüketim objesi
  olarak düşünüldüğü akla getirilecek olursa;
kadın cinsiyetinin de satış, ikna, görsellik ve ilgi gibi başlıklarda
önemli bir yer arz ettiği görülecektir.Fakat; 20.yüzyılın ikinci
yarısında batının önemli kapitalist toplumlarında erkekler de
“tüketici” oldular. Erkeklik kavramı da; arzuları yönlendirmede ve
çevresel etkiler oluşturmada kullanılır hale geldi. İlerleyen
yıllarda, gençler arasında değişen fikir ve stiller de belli
kalıplardan sıyrılarak başka bir tüketim vizyonu yarattı. Fiske bu
durumu şöyle aktarır, “Gençler tüketim malları yerine imajları ve
atmosferi tüketiyorlar. Bu, duygular aracılığıyla yapılan ve kar
oluşturmayan bir tüketim şekli. Bir aşağı bir yukarı dolanmanın,
gerçek tüketicilerle, kanun ve düzeni sağlayanları tedirgin
etmenin, içlerinden kendi farklılıklarını kabul etmenin ve
tüketicilik katedralini farklı bir şekilde kullanmanın pozitif zevki,
bir karşı kültürel uygulama haline gelmiştir”. Kısaca tüketim;
sadece fiziksel değil, bilinçsel bir algı yaratmış, kişilere
arzularının tatmin edileceği sözünü vermiştir.
• Erkekler; 1950 yılından önceki dönemlerde bir savaş ve kavga
  kültürü ile beslendiklerinden, doğal olarak saldırganlık
  eğilimine sahip bireyler olarak davranıyorlardı. Fakat; sıcak
  savaş konjonktürünün ortadan kalkması ile birlikte erkekler,
  tüketimin bir parçası olmaya ve arzuları belirlemeye başladılar.
  Kuşaklar, kültürler farklı coğrafyalarda , farklı içerik ve
  muhtevalarda yaşanmaya başlandı. Verili durumda ise;
  erkekler de artık kadınlar kadar modern tüketimin bir bileşeni
  olmuş haldeler. Bu vaziyet bize; Bocock’un da dediği gibi;
  “Hem toplumsal ve kültürel yaş grupları, cinsiyetler ve daha
  geniş çerçevede kültürel semboller aracılığıyla öğrenilen
  arzular ve hem de bilinçdışında yattığı ya da bilinçdışından
  taştığı keşfedilen arzular, postmodern kapitalizmde, tüketici
  kimliklerinin oluşmasında önemli rol oynamaktadır.”
Sonuçlar-Çıktılar
• Bocock’ göre; “Tüketim, modernizm sonu kapitalizmin ya da
  postmodern kapitalizmin tipik özelliklerini sergileyen bir süreç
  halini almıştır. Artık çoğu insanın kimlik duygusu bu insanların
  iş rollerinden çok, izledikleri tüketim kalıplarıyla ilgili olduğuna
  göre, yeni bir kapitalizm döneminin ortaya çıktığı söylenebilir.”
• Görüldüğü üzere; kapitalizm kendisini tüketim kılıfı altında
  pazarlayan bir formasyon halini almış, insanlar artık kendilerini
  tüketim objeleriyle açıklar hale gelmiş ve kimlik hissi, tüketici
  yaşam tarzı ile aynı noktayı işaret eder olmuştur. İnsanlar;
  tüketim kültürüne angaje oldukları oranda, kimlikleri
  başkalaşmış, kimlikler dönüştüğü oranda da, bireylerin yaşam
  standartları revizyona uğramıştır.
• Tüketim malları; bu malları satın alabilecek maddi gücü olan
  insanlar için önemli deneyimler olarak adlandırılır.Fakat; bu
  güce sahip olmayan alt gelir grubuna mensup bireyler de her
  ne kadar bu mallara ulaşamayacak durumda olsalar bile,
  onlara büyük bir sempati ve iyi bir şey diye yaklaşmışlardır. Bu;
  tüketim olgusunun geldiği boyutu açıklar niteliktedir.
• Bocock, kapitalist sistemin sonuna henüz gelinmediğini ve
  bunun için erken olduğunu deklare etmiş, tüketimciliği ise;
  batılı ve diğer toplumsal oluşumlarda yaşayan milyonlarca
  kişinin günlük yaşamında ve günlük uygulamalarında
  kapitalizmi meşrulaştıran , sağlam bir kapitalizm ideolojisi
  olarak yorumlar.Tüketim kavramını içselleştiren bir tüketim
  toplumu, bu etkinin kaynağını kuşkusuz ki, reklam, TV
  programları, filmler vb de bulmaktadır.
• Bocock; tüm başlıklarda özetlediği, derlediği kanılarını dinsel
  bir motif etrafında konsolide eder. Temel görüşü ise; bazı
  coğrafyalarda dinin insanlar üzerindeki etkisinin arttığı
  yönünde semptomlar olsa bile, henüz aşırı tüketimi sosyal ve
  moral yönden denetleyecek bir mekanizmanın
  örgütlenememiş olmasıdır. Fakat; ABD dünyanın diğer
  yerleriyle mukayese edildiğinde önemli bir noktada ayrılır. Bu
  da; aşırı tüketime eleştirel yaklaşan püritan söylemin mirasçısı
  olmasıdır. Bu eleştirel söylemin canlandırılıp, geniş bir kitleye
  mal edilmesi postmodern tüketimin kritisize edilmesini ve
  kontrol altına alınmasını beraberinde getirecektir.
• Bocock; bu başlıkta yaptığı açıklamalarla klerikalist bir tutumu
  savunmuş ve bu tutumun tüketim toplumunun rakipsiz ve
  freni boşalmış bir vasıta gibi ilerleyişinin önünde bir barikat
  olabileceğini dillendirmiştir.
• Din; Bocock’a göre; tüketim şablonlarının olumlu anlamda
  revize edilmesinde, mal ve deneyim tüketiminin kısılmasında,
  dünya üzerinde etik değerleri yeniden hatırlatıp
  kurgulanmasında, tabiatın yeni yaklaşımlarla
  desteklenebilmesinde önemli bir misyon üstlenmelidir. Din
  adamları hususlarda öncü rol üstlenebilirler ve rehberlik
  edebilirler.
• Bocock; yeryüzünün daha yaşanılabilir bir hale gelebilmesi,
  doğa sömürüsünün geriletilebilmesi için dünya dinlerinin
  önemli bir referans merkezi olduğunun, insanların neredeyse
  tamamına yakınını etkileyen din olgusunun zamanında
  kalvenist püritanizmin yapabildiği gibi tüketimi çılgınlık
  noktasından alaşağı edebileceğini, lakin bunu yaparken etnik
  grupların da bu dinlerin sınırı için giriştikleri çabayı
  sürdürmeleri gerektiğini bizlerle paylaşmaktadır.
Katkı ve öngörüler
• Tüketim; en güncel haliyle kapitalist sistem içerisinde bir meta
  fetişizmi yaratmaktadır. Bir imgelemler, görsellikler ve vitrin
  dünyası yaratan özne kapitalizm iken, tüketim burada
  kapitalizmin meşrulaşması ve devam edebilmesi için anamalcı
  sisteme bir alan açmaktadır. Tüm idealara rağmen; tüketim
  kültürü bir kültür değil, aslında bir çıkarlar dünyasının aracısı
  konumundadır.
• Tüketim, insan varoluşuna sahte bir anlam yüklemekte,
  karşılığı olmayan ve bitmek bilmeyen bir mal silsilesi yaratarak
  insanları özel mal müptelası haline getirmektedir. Mikro
  ölçekte bir pazar olan AVM’ler ise buna verilebilecek güzel
  örneklerdendir.
• Bu başlıkta; tüketim toplumu insanları sadece satın almaya
  odakladığından, yarattığı toplum da herkesin birbirine müşteri
  gözü ile baktığı, sosyal ilişkilerin anlaşılmaz haller aldığı bir
  kompleks toplum olacaktır. Bunun çözümü ise; Bocock’un
  bahsettiği (klerikal yaşayış tarzının modern yaşama uyarlanmış
  şekli) formülasyon ile çözülüp çözülmeyeceğini zaman ve
  tarihsellik gösterecektir. Bu konudaki veriler ne yazık ki bize
  yakın gelecekte; bir düzelmenin olmayacağı şeklinde
  görünmektedir.Bocock’un salık verdiği tezlerin geçerlilik
  düzeyini gelecek pratiklerimizde göreceğiz.
• Tüketim toplumunun cisimleştiği yerlerin sıra ile yerle bir
  edilmesi; ya da büyük patronların ikaz edilmesi bu sorunu
  çözmeyecektir. Bunların yapılması gerekli fakat oldukça
  yetersizdir. Çünkü bunların yapılması tükettiğimiz doğayı bize
  geri getirmeyecektir.
• Son olarak ise; tüketim toplumu ve tüketimcilik problematiği
  hakkında eleştiri içeren bir pasajı aktarmak anlamlı olacaktır.
  Fransız filozofu Jean Baudrillard “Tüketim Toplumu” isimli
  eserinde şöyle demektedir : “Eski Roma’daki Pantheon gibi,
  bizim kendi Pantheon’umuz, bizim Pandemonium’umuz olan
  Süper-Alışveriş-Merkezimizde tüketimin tüm tanrıları ya da
  iblisleri, yani aynı soyutlamayla yok edilmiş tüm etkinlikler,
  tüm işler, tüm çatışmalar ve tüm mevsimler buluşuyor. Bu
  şekilde birleşmiş hayatın özünde, bu evrensel özette artık
  anlam olamaz.”

More Related Content

What's hot

Pazarlamada Güncel Yaklaşımlar 3. bölüm değer pazarlaması
Pazarlamada Güncel Yaklaşımlar 3. bölüm değer pazarlamasıPazarlamada Güncel Yaklaşımlar 3. bölüm değer pazarlaması
Pazarlamada Güncel Yaklaşımlar 3. bölüm değer pazarlaması
Suleyman Bayindir
 
Algılama Nedir ? Tüketici Davranışları ve Algılama
Algılama Nedir ? Tüketici Davranışları ve AlgılamaAlgılama Nedir ? Tüketici Davranışları ve Algılama
Algılama Nedir ? Tüketici Davranışları ve Algılama
Burak Gümüşay
 
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _ 6 sektörde En İyi Uygulama Örnekleri
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _  6 sektörde En İyi Uygulama ÖrnekleriTEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _  6 sektörde En İyi Uygulama Örnekleri
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _ 6 sektörde En İyi Uygulama Örnekleri
Can Atasoy
 
Medya Kitle İletişimi ve Toplum
Medya Kitle İletişimi ve ToplumMedya Kitle İletişimi ve Toplum
Medya Kitle İletişimi ve Toplum
Can Yüksel
 
Gestalt kuramı
Gestalt kuramıGestalt kuramı
Gestalt kuramı
sametmtlu
 
Pazarlama arastirmasi sunum son
Pazarlama arastirmasi sunum sonPazarlama arastirmasi sunum son
Pazarlama arastirmasi sunum sonKeskin Bicak
 
Tedarik zincirinde Kpi Yönetimi
Tedarik zincirinde Kpi YönetimiTedarik zincirinde Kpi Yönetimi
Tedarik zincirinde Kpi Yönetimi
Can Atasoy
 
Postmodern Pazarlama (Postmodern Marketing)
Postmodern Pazarlama (Postmodern Marketing)Postmodern Pazarlama (Postmodern Marketing)
Postmodern Pazarlama (Postmodern Marketing)
Furkan Özer
 
Gestalt Kuramı-Mekan
Gestalt Kuramı-MekanGestalt Kuramı-Mekan
Gestalt Kuramı-Mekanayseguly
 
Bilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
Bilissel Duyussal Ogrenme KuramlariBilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
Bilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
osskpss
 
Pazarlama ve Pazar Araştırması
Pazarlama ve Pazar AraştırmasıPazarlama ve Pazar Araştırması
Pazarlama ve Pazar Araştırması
Batı Mustafa
 
Pazarlama İlkeleri 4.bölüm Pazar Yönlülük
Pazarlama İlkeleri 4.bölüm Pazar YönlülükPazarlama İlkeleri 4.bölüm Pazar Yönlülük
Pazarlama İlkeleri 4.bölüm Pazar Yönlülük
Suleyman Bayindir
 
Pazarlama stratejileri
Pazarlama stratejileriPazarlama stratejileri
Pazarlama stratejileri
Murat Tarık İpek
 
Kurum Felsefesi ve Kurum Dizaynı
Kurum Felsefesi ve Kurum DizaynıKurum Felsefesi ve Kurum Dizaynı
Kurum Felsefesi ve Kurum DizaynıMerve Şahin
 
ASLI ŞENGÜL PEST ANALİZİ VE ÖRNEKLERİ
ASLI ŞENGÜL PEST ANALİZİ VE ÖRNEKLERİ ASLI ŞENGÜL PEST ANALİZİ VE ÖRNEKLERİ
ASLI ŞENGÜL PEST ANALİZİ VE ÖRNEKLERİ snglasli
 
Tüketici Davranışları - Satın Alma Karar Süreci
Tüketici Davranışları - Satın Alma Karar SüreciTüketici Davranışları - Satın Alma Karar Süreci
Tüketici Davranışları - Satın Alma Karar SüreciIşıl Dağıstanlıoğlu
 
8. bölüm pazarlama ilkeleri dağitim kanallari
8. bölüm pazarlama ilkeleri dağitim kanallari8. bölüm pazarlama ilkeleri dağitim kanallari
8. bölüm pazarlama ilkeleri dağitim kanallari
Suleyman Bayindir
 
Sosyal pazarlama
Sosyal pazarlama Sosyal pazarlama
Sosyal pazarlama
Gülşah Uygun
 
Tüketici davranış modelleri
Tüketici davranış modelleriTüketici davranış modelleri
Tüketici davranış modelleri
sedadoc
 

What's hot (20)

Pazarlamada Güncel Yaklaşımlar 3. bölüm değer pazarlaması
Pazarlamada Güncel Yaklaşımlar 3. bölüm değer pazarlamasıPazarlamada Güncel Yaklaşımlar 3. bölüm değer pazarlaması
Pazarlamada Güncel Yaklaşımlar 3. bölüm değer pazarlaması
 
Algılama Nedir ? Tüketici Davranışları ve Algılama
Algılama Nedir ? Tüketici Davranışları ve AlgılamaAlgılama Nedir ? Tüketici Davranışları ve Algılama
Algılama Nedir ? Tüketici Davranışları ve Algılama
 
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _ 6 sektörde En İyi Uygulama Örnekleri
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _  6 sektörde En İyi Uygulama ÖrnekleriTEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _  6 sektörde En İyi Uygulama Örnekleri
TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ _ 6 sektörde En İyi Uygulama Örnekleri
 
Medya Kitle İletişimi ve Toplum
Medya Kitle İletişimi ve ToplumMedya Kitle İletişimi ve Toplum
Medya Kitle İletişimi ve Toplum
 
Gestalt kuramı
Gestalt kuramıGestalt kuramı
Gestalt kuramı
 
SÖYLEM ANALİZİ
SÖYLEM ANALİZİSÖYLEM ANALİZİ
SÖYLEM ANALİZİ
 
Pazarlama arastirmasi sunum son
Pazarlama arastirmasi sunum sonPazarlama arastirmasi sunum son
Pazarlama arastirmasi sunum son
 
Tedarik zincirinde Kpi Yönetimi
Tedarik zincirinde Kpi YönetimiTedarik zincirinde Kpi Yönetimi
Tedarik zincirinde Kpi Yönetimi
 
Postmodern Pazarlama (Postmodern Marketing)
Postmodern Pazarlama (Postmodern Marketing)Postmodern Pazarlama (Postmodern Marketing)
Postmodern Pazarlama (Postmodern Marketing)
 
Gestalt Kuramı-Mekan
Gestalt Kuramı-MekanGestalt Kuramı-Mekan
Gestalt Kuramı-Mekan
 
Bilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
Bilissel Duyussal Ogrenme KuramlariBilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
Bilissel Duyussal Ogrenme Kuramlari
 
Pazarlama ve Pazar Araştırması
Pazarlama ve Pazar AraştırmasıPazarlama ve Pazar Araştırması
Pazarlama ve Pazar Araştırması
 
Pazarlama İlkeleri 4.bölüm Pazar Yönlülük
Pazarlama İlkeleri 4.bölüm Pazar YönlülükPazarlama İlkeleri 4.bölüm Pazar Yönlülük
Pazarlama İlkeleri 4.bölüm Pazar Yönlülük
 
Pazarlama stratejileri
Pazarlama stratejileriPazarlama stratejileri
Pazarlama stratejileri
 
Kurum Felsefesi ve Kurum Dizaynı
Kurum Felsefesi ve Kurum DizaynıKurum Felsefesi ve Kurum Dizaynı
Kurum Felsefesi ve Kurum Dizaynı
 
ASLI ŞENGÜL PEST ANALİZİ VE ÖRNEKLERİ
ASLI ŞENGÜL PEST ANALİZİ VE ÖRNEKLERİ ASLI ŞENGÜL PEST ANALİZİ VE ÖRNEKLERİ
ASLI ŞENGÜL PEST ANALİZİ VE ÖRNEKLERİ
 
Tüketici Davranışları - Satın Alma Karar Süreci
Tüketici Davranışları - Satın Alma Karar SüreciTüketici Davranışları - Satın Alma Karar Süreci
Tüketici Davranışları - Satın Alma Karar Süreci
 
8. bölüm pazarlama ilkeleri dağitim kanallari
8. bölüm pazarlama ilkeleri dağitim kanallari8. bölüm pazarlama ilkeleri dağitim kanallari
8. bölüm pazarlama ilkeleri dağitim kanallari
 
Sosyal pazarlama
Sosyal pazarlama Sosyal pazarlama
Sosyal pazarlama
 
Tüketici davranış modelleri
Tüketici davranış modelleriTüketici davranış modelleri
Tüketici davranış modelleri
 

Viewers also liked

Jean baudrillard tüketim toplumu
Jean baudrillard   tüketim toplumuJean baudrillard   tüketim toplumu
Jean baudrillard tüketim toplumu
Oncü Yıldız
 
Tüketici Davranışı
Tüketici DavranışıTüketici Davranışı
Tüketici DavranışıUfuk
 
Kurumsal Sosyal Sorumluluk / Anadolu Efes
Kurumsal Sosyal Sorumluluk / Anadolu EfesKurumsal Sosyal Sorumluluk / Anadolu Efes
Kurumsal Sosyal Sorumluluk / Anadolu Efes
İsmail Sarp Aykurt
 
Martin Lindstrom - Small Data - full day conference part 2 of 4 handout
Martin Lindstrom - Small Data - full day conference part 2 of 4 handoutMartin Lindstrom - Small Data - full day conference part 2 of 4 handout
Martin Lindstrom - Small Data - full day conference part 2 of 4 handout
Marian Costache
 
Michel Foucault ve Söylem
Michel Foucault ve SöylemMichel Foucault ve Söylem
"Buyology" Notes And Quotes
"Buyology" Notes And Quotes"Buyology" Notes And Quotes
"Buyology" Notes And Quotes
Matthew A. Gilbert, MBA
 
Martin Lindstrom - Small Data - full day presentation part 1 of 4 handout
Martin Lindstrom - Small Data - full day presentation part 1 of 4 handoutMartin Lindstrom - Small Data - full day presentation part 1 of 4 handout
Martin Lindstrom - Small Data - full day presentation part 1 of 4 handout
Marian Costache
 
Tüketim-Postmodernizm ve Reklam
Tüketim-Postmodernizm ve ReklamTüketim-Postmodernizm ve Reklam
Tüketim-Postmodernizm ve Reklam
İsmail Sarp Aykurt
 

Viewers also liked (8)

Jean baudrillard tüketim toplumu
Jean baudrillard   tüketim toplumuJean baudrillard   tüketim toplumu
Jean baudrillard tüketim toplumu
 
Tüketici Davranışı
Tüketici DavranışıTüketici Davranışı
Tüketici Davranışı
 
Kurumsal Sosyal Sorumluluk / Anadolu Efes
Kurumsal Sosyal Sorumluluk / Anadolu EfesKurumsal Sosyal Sorumluluk / Anadolu Efes
Kurumsal Sosyal Sorumluluk / Anadolu Efes
 
Martin Lindstrom - Small Data - full day conference part 2 of 4 handout
Martin Lindstrom - Small Data - full day conference part 2 of 4 handoutMartin Lindstrom - Small Data - full day conference part 2 of 4 handout
Martin Lindstrom - Small Data - full day conference part 2 of 4 handout
 
Michel Foucault ve Söylem
Michel Foucault ve SöylemMichel Foucault ve Söylem
Michel Foucault ve Söylem
 
"Buyology" Notes And Quotes
"Buyology" Notes And Quotes"Buyology" Notes And Quotes
"Buyology" Notes And Quotes
 
Martin Lindstrom - Small Data - full day presentation part 1 of 4 handout
Martin Lindstrom - Small Data - full day presentation part 1 of 4 handoutMartin Lindstrom - Small Data - full day presentation part 1 of 4 handout
Martin Lindstrom - Small Data - full day presentation part 1 of 4 handout
 
Tüketim-Postmodernizm ve Reklam
Tüketim-Postmodernizm ve ReklamTüketim-Postmodernizm ve Reklam
Tüketim-Postmodernizm ve Reklam
 

Similar to Tüketim / R. Bocock

Batuhan Baypars Çağdaş Siyasi Akımlar
Batuhan Baypars   Çağdaş Siyasi AkımlarBatuhan Baypars   Çağdaş Siyasi Akımlar
Batuhan Baypars Çağdaş Siyasi AkımlarŞaban Yıldız
 
Ulusötesi Kapitalizm: Sermayenin ve Devletin Ulusötesileşmesi ve Türkiye’de U...
Ulusötesi Kapitalizm: Sermayenin ve Devletin Ulusötesileşmesi ve Türkiye’de U...Ulusötesi Kapitalizm: Sermayenin ve Devletin Ulusötesileşmesi ve Türkiye’de U...
Ulusötesi Kapitalizm: Sermayenin ve Devletin Ulusötesileşmesi ve Türkiye’de U...
PraksisDergi
 
Eğt sen mrk eğitimi 2013
Eğt sen mrk eğitimi 2013Eğt sen mrk eğitimi 2013
Eğt sen mrk eğitimi 2013
Mustafa Durmuş
 
Postmodernizmi Oluşturan Unsurlar
Postmodernizmi Oluşturan UnsurlarPostmodernizmi Oluşturan Unsurlar
Postmodernizmi Oluşturan Unsurlar
Ayhan Güler
 
Sanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Sanayi sonrası toplumdan post modern toplumaSanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Sanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Mmm z
 
ICT4D (Kalkınmada Enformasyon ve İletişim Teknolojileri) - Latin Amerika Örneği
ICT4D (Kalkınmada Enformasyon ve İletişim Teknolojileri) - Latin Amerika ÖrneğiICT4D (Kalkınmada Enformasyon ve İletişim Teknolojileri) - Latin Amerika Örneği
ICT4D (Kalkınmada Enformasyon ve İletişim Teknolojileri) - Latin Amerika Örneği
Bilge Narin
 
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1
Mustafa Durmuş
 
Türk hümanizmi
Türk hümanizmiTürk hümanizmi
Türk hümanizmiChp Aydın
 
Erken cumhuriyet dönemi türk milliyetçiliğinin tipolojisi 28
Erken cumhuriyet dönemi türk milliyetçiliğinin tipolojisi 28Erken cumhuriyet dönemi türk milliyetçiliğinin tipolojisi 28
Erken cumhuriyet dönemi türk milliyetçiliğinin tipolojisi 28Fdgalgjadg Fhaldfad
 
Demos’un Politikaları ve Politikacıların Politikaları: Arjantin’den Alınan De...
Demos’un Politikaları ve Politikacıların Politikaları: Arjantin’den Alınan De...Demos’un Politikaları ve Politikacıların Politikaları: Arjantin’den Alınan De...
Demos’un Politikaları ve Politikacıların Politikaları: Arjantin’den Alınan De...
PraksisDergi
 
Devletin Ekonomik İşlevleri
Devletin Ekonomik İşlevleri Devletin Ekonomik İşlevleri
Devletin Ekonomik İşlevleri
Dokuz Eylül University
 
Küreselleşme ve milliyetçilik
Küreselleşme ve milliyetçilikKüreselleşme ve milliyetçilik
Küreselleşme ve milliyetçilik
Yusuf Ertem
 
Maliye tarihi öğrenci kopy 2
Maliye tarihi öğrenci kopy 2Maliye tarihi öğrenci kopy 2
Maliye tarihi öğrenci kopy 2
Mustafa Durmuş
 
8.1.1 güçlü avrupanın doğuşu ve osmanlı devleti
8.1.1  güçlü avrupanın doğuşu ve osmanlı devleti8.1.1  güçlü avrupanın doğuşu ve osmanlı devleti
8.1.1 güçlü avrupanın doğuşu ve osmanlı devleti
kadirelik11
 
“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek
“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek
“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek
PraksisDergi
 

Similar to Tüketim / R. Bocock (20)

SOC 399, 9.DERS
SOC 399,  9.DERSSOC 399,  9.DERS
SOC 399, 9.DERS
 
Batuhan Baypars Çağdaş Siyasi Akımlar
Batuhan Baypars   Çağdaş Siyasi AkımlarBatuhan Baypars   Çağdaş Siyasi Akımlar
Batuhan Baypars Çağdaş Siyasi Akımlar
 
Postmodernizm
PostmodernizmPostmodernizm
Postmodernizm
 
Ulusötesi Kapitalizm: Sermayenin ve Devletin Ulusötesileşmesi ve Türkiye’de U...
Ulusötesi Kapitalizm: Sermayenin ve Devletin Ulusötesileşmesi ve Türkiye’de U...Ulusötesi Kapitalizm: Sermayenin ve Devletin Ulusötesileşmesi ve Türkiye’de U...
Ulusötesi Kapitalizm: Sermayenin ve Devletin Ulusötesileşmesi ve Türkiye’de U...
 
Eğt sen mrk eğitimi 2013
Eğt sen mrk eğitimi 2013Eğt sen mrk eğitimi 2013
Eğt sen mrk eğitimi 2013
 
Postmodernizmi Oluşturan Unsurlar
Postmodernizmi Oluşturan UnsurlarPostmodernizmi Oluşturan Unsurlar
Postmodernizmi Oluşturan Unsurlar
 
Soc 399, 2.ders
Soc 399, 2.dersSoc 399, 2.ders
Soc 399, 2.ders
 
SOC 399, 8. DERS
SOC 399, 8. DERSSOC 399, 8. DERS
SOC 399, 8. DERS
 
Sanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Sanayi sonrası toplumdan post modern toplumaSanayi sonrası toplumdan post modern topluma
Sanayi sonrası toplumdan post modern topluma
 
ICT4D (Kalkınmada Enformasyon ve İletişim Teknolojileri) - Latin Amerika Örneği
ICT4D (Kalkınmada Enformasyon ve İletişim Teknolojileri) - Latin Amerika ÖrneğiICT4D (Kalkınmada Enformasyon ve İletişim Teknolojileri) - Latin Amerika Örneği
ICT4D (Kalkınmada Enformasyon ve İletişim Teknolojileri) - Latin Amerika Örneği
 
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1
İkt ve mali düş tar 2014 öğr kopy 1
 
Türk hümanizmi
Türk hümanizmiTürk hümanizmi
Türk hümanizmi
 
Erken cumhuriyet dönemi türk milliyetçiliğinin tipolojisi 28
Erken cumhuriyet dönemi türk milliyetçiliğinin tipolojisi 28Erken cumhuriyet dönemi türk milliyetçiliğinin tipolojisi 28
Erken cumhuriyet dönemi türk milliyetçiliğinin tipolojisi 28
 
Demos’un Politikaları ve Politikacıların Politikaları: Arjantin’den Alınan De...
Demos’un Politikaları ve Politikacıların Politikaları: Arjantin’den Alınan De...Demos’un Politikaları ve Politikacıların Politikaları: Arjantin’den Alınan De...
Demos’un Politikaları ve Politikacıların Politikaları: Arjantin’den Alınan De...
 
Devletin Ekonomik İşlevleri
Devletin Ekonomik İşlevleri Devletin Ekonomik İşlevleri
Devletin Ekonomik İşlevleri
 
Küreselleşme ve milliyetçilik
Küreselleşme ve milliyetçilikKüreselleşme ve milliyetçilik
Küreselleşme ve milliyetçilik
 
Maliye tarihi öğrenci kopy 2
Maliye tarihi öğrenci kopy 2Maliye tarihi öğrenci kopy 2
Maliye tarihi öğrenci kopy 2
 
8.1.1 güçlü avrupanın doğuşu ve osmanlı devleti
8.1.1  güçlü avrupanın doğuşu ve osmanlı devleti8.1.1  güçlü avrupanın doğuşu ve osmanlı devleti
8.1.1 güçlü avrupanın doğuşu ve osmanlı devleti
 
Sosyoloji nedir
Sosyoloji nedirSosyoloji nedir
Sosyoloji nedir
 
“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek
“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek
“Yoksulluk” Yazınının Yoksulluğu: Toplumsal Sınıflarla Düşünmek
 

Tüketim / R. Bocock

  • 1. Tüketim Robert Bocock Cisi İSMAİL SARP AYKURT
  • 2. Modern Tüketim Kavramının Doğuşu Tüketimin tarihselliği • Yirminci yüzyılda, batı kapitalizmini etkisi altına alan sosyal ve kültürel oluşumlar , çeşitli sosyal statü grupları tarafından modern kapitalist konjonktüre taşınmıştır. Bu taşıyıcı hüviyete sahip kişiler arasında ise ilk barışsever, rasyonel ve burjuva (kentsoylu) orjinli kapitalistler de bulunmaktaydı. • Modern tüketim çağındaki gelişmelere paralel olarak 17.yüzyılda Max Weber’in Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu eserinde Kalvenci kapitalistler üzerinde yaptığı çözümleme ve sonraki dönemlerde Veblen’in tüketim sosyolojisi ve Simmel’in metropolitan yaşam tarzı ile ilgili yaptığı çalışmalar referans olarak alınabilir.
  • 3. ▪ İngiltere’deki ilk tüketim modelleri iç savaş ertesinde yani; 17. yüzyılın ikinci yarısında belirmeye başladı. Kalvenist püritenizm, (16. ve 17. yüzyıllarda 1.Elizabeth’in İngiliz Kilisesi’nde başlatmış olduğu reformist harekete karşı çıkan Protestan doktrin) tarım ve imalat kapitalizminin ilk burjuvalarını oldukça etkilemiş ve bir serbest Pazar oluşumun altyapısını kurgulamıştı. Weber’e göre; bu yeni tarz ticari çiftçiliğe alışan, tarım işçiliği ve ticari tarımcılık ile ilgilenim düzeyi artan çiftçiler püritendi; bunlar nitelik olarak ise ne Roma ne de Anglikan katoliği idiler. ▪ Püritanizm ise ekseri üretim yapan sermaye sahibi aileleri de, işlerinin büyümesine yarar sağlayacak şekilde etkilemişti. Çünkü püritanist kapitalistler kazançlarını lüks yaşam janrları oluşturmak yerine, yatırım yapmaya ve işlerini büyütmeye harcıyorlardı.
  • 4. • İngiltere’ye nazaran püritanizm ve protestanlıktan daha az etkilenen Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde tüketim israf ve gösteriş merkezli iken; İngiltere’de bu durum yetişkin erkek ve erkek çocuk giyim eşyalarına, pahalı yiyeceklere fazla para harcamamak eksenliydi. • Weber’e göre çilecilik olarak tanımlanan bu durum; keyifli ve şen İngiliz yaşantısının üzerine bir buz kalıbı gibi çökmüştü. Çünkü püritenlere göre tüm batıl inançlar, dünyevi zevkler, kutlamalar, sanatsal faaliyetler ve sofuca olmayan her tür davranış bulgusu gereksiz görülmekteydi. • Weber’e göre bu türden kültürel gelişmeler ve değerler İngiliz kapitalizminin gelişimi önündeki tüm rezervleri kaldırdı ve anamalcı sistemin kodlanmasına olanak sağladı.
  • 5. • Modern dönemin henüz başlarında tüketiciler, tüketim nosyonunun kişisel yaşamlarında önemli bir başlık haline geldiğini ve kendilerinin diğer sosyal statü gruplarından tüketici kimlikleri ile ayırt edilebilme yollarının oluştuğuna inanıyorlardı. Gerçekten de tüketim; bu grupları oluşturan insanların toplumsal kimlik ve janr oluşturmalarına uygun zemin hazırlamıştı. • ABD’de bununla ilgili bir araştırma yapan ve bunun ana hattını Kuzey Amerika’nın yeni zengin orta sınıfı üzerinde kurgulayan sosyolog Thorstein Veblen; bu grubun zengin üyelerini tahlil etmiş ve onları Avrupa üst sınıflarının taklitçisi yeni bir aristokrasi sınıfı olarak görmüştü. Veblen’e göre fark ise gösterişli tüketim yani “conspicuous consumption” idi. Bir diğer sosyolog Georg Simmel ise Berlin’de yaptığı araştırmada ilk modern metropol insanları üzerinde tüketimin olanaklarını araştırmıştı.
  • 6. • Her iki sosyolog da; batı toplumlarındaki yeni yaşam şartlarını araştırdılar ve bu çalışmalarını büyük marketlerin açılmaya başladığı konjonktürde sürdürdüler. Bunun akabinde ise; Simmel “Büyük Şehir ve Entelektüel Yaşam” adlı makalesinde modern şehrin sosyolojik sonuçlar doğuran mekansal bir olgu değil, mekansal olarak yapılanmış, sosyolojik bir olgu olduğuna kanaat getirmişti. Simmel bunun dışında; modern yaşamın en büyük sorunlarının toplumsal güçlere karşı bireyin kendi varlığının özerkliğini koruma savaşından kaynaklandığını öne sürdü. • Simmel burada; bir bireyin metropol hayatına karşı perspektifini değerlendirmiş ve bireyin sıradanlaşma korkusuna, metropolün birey üzerindeki tesir gücünün sınırlarına ulaşmaya çalışmıştır. Bireysellik burada, kendini koruma içgüdüsüyle ve büyük şehir adaptasyonunu sağlamaya çalışmak üzere kurgulanmış yeni tür insan modelidir.
  • 7. • Veblen ise; çalışmayan sınıf ve kadının rolünü inceliyor ve şu sonuca varıyordu. “Ekonomik gelişimin seyri içinde kadının görevi evin reisine vekaleten tüketim yapmak haline geldi; kılık kıyafeti de bu amaç göz önünde tutularak düzenlenir oldu” diyerek kadına biçilen rolü aktarmıştır. O dönemde kadınlar sosyal yaşamlarının merkezine pahalı giyim ve yiyecek maddelerini koymuş, erkekler ise kadınları zenginliklerini sergileyebilecekleri bir vitrin olarak görmeye başlamışlardı.. • Sonuç olarak ise Veblen ve Simmel sosyal teoriler geliştirmeye çalışmışlar fakat; rijid bir kapitalizm eleştirisi yapmamışlardır. • 20. yüzyılın başlarında ise yeni kapitalistler karlarını maksimize ederken yatırımlarını da ivedilikle arttırmaya başlamışlardı. Bunlardan birisi ise hiç kuşkusuz sıradan bir aile için otomobil tasarımları yapan Henry Ford idi.
  • 8. • Marxist düşünür Gramsci tarafından Fordizm olarak adlandırılan, seri üretim ve toplu tüketim alanlarında yeni tüketici grupların üremesine alt yapı kuran akım; ABD’de önemli bir potansiyel yakaladı. • 1950’lerden sonra ve ekseri 1970 ve 1980’li yıllarda tüketim yaşamlarında ise yeni gruplar ortaya çıktı. Giddens’a göre; yeni yeni palazlanmaya başlayan bu grupların farklılığı yalnız yaş, cinsiyet ya da sosyo-ekonomik parametreler değil, bu grupların iç dinamikleriydi. • Bu yeni tipolojideki tüketiciler; bir kimlik oluşturmuşlar ve bu kimlikte bir müzik grubu, futbol takımı destekçisi gibi hareket etmişlerdir. Bu proses ise; 14-30 yaş arası bir evreyi kapsamakta idi.
  • 9. Bir Teori Olarak Tüketim • Tüketim; kapitalizmin filizlendiği ilk dönemlerdeki anlamını tedricen geliştirmiştir ve farklılaştırmıştır. Bu veriye dayanarak ve başlangıç olarak , tüketim nosyonunun 20. yüzyıl sonundaki tarihsel rolünü kavrayabilmek için tüketimi ilk olarak; anamalcı sistemin başlangıç evrelerindeki formasyonuyla çözümlemek ve daha kapsamlı bir perspektife oturtmak gerekmektedir. • Kuşkusuz tüketim; modern kapitalizm içerisinde holistik bir bileşen olmuş ve kapitalizmin gelişme hızı ile doğru orantılı olarak ilerleme olanağı bulmuştur. Bir nosyon olarak tüketim, eleştiriler almasına karşın modern kapitalizm için bir temel ve entelektüel bir alan oluşturmuştur.
  • 10. • Karl Heinrich Marx; çalışmalarına yapılan her türlü eleştiriye karşın kapitalizmin çözümlemesi ve anlamlandırılması konusunda entelektüel bir kaynak ve referans noktasını oluşturmuştur. Marx; döneminin kapitalist gelişim düzeyini esas alarak oluşturduğu kuramsal modelinde; meta üretimi ve yabancılaşma terimlerini kurgulamıştır. Şüphesiz; Marx’ın yaşadığı konjonktür tüketim olgusunun tam olarak irdelenmesine ve hatta bu olgunun altyapısına, kökenine dahi tam olarak ulaşılabilmesine imkan sağlamıyordu. Bocock’a göre; “modern tüketim, Marx’ın meta üretimi olarak adlandırdığı olgunun, kendisinin sayısal olarak hayal edemeyeceği boyutlarda gelişmiş şekli olarak düşünülebilir.” • Marx’a göre önemli olan ise, malların tüketiminden çok üretimin biçimiydi. Tüketim malı ise; doğrudan kullanım ve tüketim amacı ile değil, pazarda satış amacıyla üretilen üründü.
  • 11. • Marx’ın bahsettiği meta; herşeyden önce insanın bir ihtiyacını karşılayan, ikinci olarak da, birinin kendi bireysel tüketimi için değil, mübadele(satış) amacıyla üretilen bir insan emeği ürünüydü. Meta üretimi kapitalist üretimden eskiydi ve feodal toplumun dağılma döneminde basit meta üretimi kapitalist üretimin doğuşunun temelini oluşturmuştu. • Peki modern kapitalizm bir tüketim malları modeli olarak , neden coğrafyalar arası farklılıklar gözeterek gelişmişti? Yani; sistemin bazı bölgelerdeki ivedi gelişiminin sebebi ne olabilirdi? Buradaki yakıcı soru tam anlamıyla buydu. Weber’in deyişi ile rasyonel kapitalizm; ilk geliştiği Kuzey Batı Avrupa’da hazır bulunan etkenlerin çoğunun, tarihin başka dönemlerinde ve diğer medeniyetlerinde de bulunduğunu öne sürer. Bu etkenler Weber’e göre; servet, para sistemi, rasyonel bir bürokrasi ve ticaret modelini muhafaza edecek bir silahlı güç idi.
  • 12. • Weber’e göre bütün bunların olduğu bir coğrafyada gerekli koşullar sağlanmış oluyordu fakat tek eksik yan ise kültürel etkendi. Bu kültürel etken örneğini ise İngiltere’de görülen kalvenist yapı içerisinde aramak olanaklıdır. İngiltere’de tamamlayıcı etken kalvenist püritenler olmuşlardı. Kısaca; bir din, inanış bu gelişime katkı sağlamıştı. • Bocock’a göre; Weber’in modern kapitalizmin gelişiminde kültürel değerlere biçtiği rol ve değer, Marx’ın incelemesinin yerini alabilecek bir çalışmadan çok, ona eklemlenebilecek bir çalışma olarak değerlendirilmelidir. • Modern kapitalizmin ilk evrelerinde kişinin kimlik hissini tüketim kalıpları oluşturmamaktaydı. Genelde yaşam, iş koşullarının otoritesi altındaydı ve bu pozisyon, çekirdek bir toplumsal kimlik duygusunu empoze ediyordu. Günümüzde ise; tüketimcilik insanların hayatına tam olarak kanalize edilmiş durumdadır.
  • 13. • Yaşamın süreklileştirilmiş bir alışveriş ve tüketim deneyimlerinin artarak artması olarak yaftalandığı bir konjonktürde, insanların üzerindeki etkin ideolojinin kapitalizm, kapitalizm içerisindeki en güncel formasyonun da tüketimcilik olduğunu görmek için etraflıca düşünmeye gerek dahi duyulmamalıdır. • Tüketim ve tüketici fikirlerinin oldukça yoğun olarak tartışmalara konu olduğu ve satılacak ya da satın alınan ürün görselliğinin son derece önem taşıdığı günümüzde, tüketimin yeni bir insan modeli kodladığına ve bunu semboller, göstergeler ve belirli kalıp ya da şablonlar aracılığı ile tüketici kesime ulaştırdığına önem atfetmek gerekmektedir.
  • 14. Tüketim ve sembol analojisi Arzular-Cinsiyet ve Kimlik Üzerine • Fark edileceği üzere; 20. yüzyılın sonunda kapitalist sistem, dünyanın bir çok coğrafyasında ekonomik, kültürel, sosyal ve ideolojik açıdan hakim bir toplumsal hüviyet haline evrilmiştir. Sistemik gelişim açısından eşitsiz bir gelişim göstermiş ve büyük bir endüstriyel güçten yoksun bulunan ülkelerde bile insanlar; kapitalizm ürünlerini, mallarını tüketmek için yarışır hale gelmişler, bunun için önemli bir arzu yoğunluğuna ulaşmışlardır. Bocock’a göre; genç insanların arzuları dünya tarihini değiştiren bir olgu olmuştur. • O halde; kapitalizm ürünlerinin albenisini arttırmak ve bir tüketici olabilmek için bir dizi özel kültürel değer ve sembolün de öğrenilmesi gerekmektedir. Bocock; bu durumun dinsel bir motifle de süslenebileceğini ve tüketim kalıplarının gelişimine dinin de etkisinin olabileceğini vurgulamıştır.
  • 15. • Modern tüketimcilik, Bocock’a göre; kendine has bir dizi değerin yeterli sayıda insan grubu arasında geçerli ve anlaşılabilir hale gelmesine ve böylece tüketim ürünlerinin satışının yapılabilmesine bağlıdır. Bu doneye dayanarak, modern tüketimi çevreleyen değerlerin de dikkate alınması gerektiği ve arzuların çok önemli fakat tek şart olmadığını anlıyoruz. Çünkü tüketimcilik, satmayı hedefler ve bunun için de ürünlerin potansiyel tüketici için cazibesini arttırmanın yollarını arar. Kellner’e göre ise; satışların gerçekleştirilebilmesi için, reklam ve promosyonların, potansiyel tüketicinin arzularına seslenmesi gerekir. • Bu nedenlerle; alışveriş turları yapılmalı, ürünler şirketler aracılığıyla cazibeli hale getirilip arzulara hitap edilmeli, tüketiciler satın alma hususunda ikna edilmeli ve bu ikna yolları ayrıntılandırılmalıdır.
  • 16. • Modern tüketim üzerindeki araştırmalar yapısalcılık olarak lanse edilen bir tür kopuşu da temsil etmektedir. Yapısalcılık ise vülger bir biçimde; bir kültürde anlamı ortaya çıkaran alt birimler arasındaki ilişkileri holistik bir perspektifle ele alan yaklaşımdır. Bu yaklaşım; Dosse’ye göre; 2.Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra, özellikle Fransa’da , yapısalcılığın, kendi ülkesindeki birçok entelektüel tarafından Sartre’dan esirgenen entelektüel prestiji “kazanmasıyla” oluşmuştu. Bu nosyonun en önemli gurularının ise; Saussere, Jacobson ve Chomsky olduğu söylenebilir. • Yapısalcı analiz; Claude Levi-Strauss’un sosyal grupların kültürleri ve dilleri üzerine uyguladığı metodu ve Barthes’in bir yemek sahnesini örnekleyerek analizini yaptığı gibi; mantık kelimesini bir kriter olarak görmüyor ve olgucu anlamda deneysel verilerin ya da felsefi anlamda akıl yürütmenin hakemlik ve otorite üstlenmesini reddediyorlardı.
  • 17. • 1960 ve 1980’li yıllarda Pierre Bourdieu ve Jean Baudrillard üzerinde etkili olan yapısalcılık, semboller ve göstergeler hakkında çalışmalar yapan bu iki düşünürü Harland’ın ifadesine göre ; post-yapısalcılığın kıyısına sürüklemiştir. Post yapısalcılık; dilin ve diğer kültürel motiflerin, sembollerin yapıtaşını meydana getiren bileşenleri kabul etmiş ve genel hattı sahiplenmiştir. • Bourdieu; tüketim mallarının, yemeklerin, ev eşyaları ve iç dekorasyonun, belirli statü grupları ve sosyo-ekonomik sınıflar tarafından farklı yaşam standartlarını ortaya çıkarmak ve bunun detaylı bir tahlilini yapmak istemişti. Bunun için de seçilmiş alan Fransız toplumundaki üst düzey farklılıklardı. • Baudrillard ise; Bourdieu ‘nin takip ettiği Weber sosyolojisi ile Marksizm’den türetilmiş olan formatından epistemolojik bir kopuşu ifade etmektedir. Baudrillard’a göre; tüketimde sınır yoktur ve tüketimi yatıştırmak veya ihtiyaçlar için normalleştirici bir ilişki ağı oluşturma arzusu saf ve saçmadır.
  • 18. • Bu durum yorumlanacak olursa ; değişen ve ilerleyen serbest erkinci düzende pazarlama ve tüketim farklı misyonlar üstlenebilmektedir. Bu nedenle; verili hayatta tüketme arzusunun da bu datalar dahilinde geriletilmesinin olanakları oldukça dar ve yetersiz görülmelidir. Modernizmdeki düzen kontrolünün de postmodernizmde kaotik düzensizliğe ve ivedi bir biçimde tüketim çılgınlığına yol açtığı gerçeği yadsınamaz bir fenomene dönüşmüştür. • Kişilerin tüketme ihtiyacının artarak artan bir ivme izlediği konjonktürde, bu tüketme arzusunun ekonomik resesyon dönemlerinde azalma tandansı göstermesi pek gerçekçi değildir. Tabi; bu durum stokastik olarak da değerlendirilebilir.
  • 19. • Peki semboller tüketim içerisinde nasıl değerlendirilebilir? Bocock’a göre; bir sembolün taşıdığı kavramı çağrıştırdığı söylenebilir fakat semboller soyuttur ve göstergeler somut olana bağlıdır. Bu durum; sembol kullanımının en belirgin şeklinin lenguistik olduğunu ve bunun göstergeler ile semboller arasında bir angajmanı temsil ettiğini görmekteyiz. • Amerikan felsefecisi Langer; insanların yalnızca göstergeler değil, semboller oluşturmada da bir kapasiteye ve birikime sahip olduğunu düşünüyordu. Bunu da; gereksinimler açısından değerlendiriyor, yaşam ötesi bilinci harekete geçiren sembolleştirme gereksinimi olarak tanımlıyordu. • Marksistler ise duruma sınıf bilinci perspektifi ile yaklaşmış, sembollere önem atfetmemişlerdir. Sembol; marksistler için; tüketim kültürünün ve tabiki kapitalizmin bir öğesi iken; bilinç kavramı ise insanı diğer canlılardan ayıran özellik idi.
  • 20. • Bilindiği üzere postmodernizm; tüketici ve iletişimin ön planda olduğu ve teknolojinin önsel koşul taşıdığı ve yerleşiklik kazanmış olduğu toplumların konumunun irdelendiği modernist anlayışı tenkit eden bir kuramdır. • Postmodern dünya ise; görsel kültürün egemen olduğu bir dünyadır ve bu dünyada geçerli olan anlayış ise; imge, sembol ve göstergelerin hayati ve yakıcı bir öneme sahip oluşudur. • Bu kadar yoğun bir imgelemler dünyasında, insanların bu durumdan psikolojik olarak etkilenmemesi pek de mümkün görünmemektedir. Bocock’a göre;dükkan vitrinleri, mağaza sergileri ile dergi ve gazetelerde ve hepsinden fazla da TV’lerde yer alan reklam görüntülerini de kapsayan modern tüketimcilik, işlevini kısmen görüntüler aracılığıyla göze seslenerek sürdürür ve modern/postmodern toplum yapılarında bu sıradan bilgi önemli psikanalitik kavramlar ile vurgulanır. Bu imge ve görüntüler her tür bilinçli ya da bilinçsiz arzunun önünü açar.
  • 21. • Peki oluşan bu tüketim kültürüne cinsiyetler açısından baktığımızda ne gibi farklılıklarla karşılaşırız? Cinsiyet tüketim için bir fors majör olabilir mi? • Kapitalizmin dünyada egemen üretim ve tüketim modeli olarak yaşamaya ve yaşlanmaya devam ettiği bir yüzyılda; post-modernist bir tarih zamanı içerisinde, arzuların ve cinsiyetlerin tüketime etki gücü oldukça kapsamlıdır. Post- modernizmi, kapitalizmin gelişmesi sırasında yaşanan bir evre olarak değerlendiren Bocock’a göre; post-modern kavramı, tüketimi önemli bir sosyal ve kültürel süreç, tüketimciliği ise bir ideoloji ve post-modernizmin niteliklerinden biri olarak analiz etmektedir. Arzuların, bir kimlik oluşmasında ve tüketim vizyonunun oluşmasındaki derinlikli rolü, cinsiyet ile birlikte psikolojik bir duruma, bir tüketim silsilesine sebep olmaktadır.
  • 22. • Bu durum; Marcuse tarafından tüketim ekonomisi bağlamında değerlendirilmiş ve bu olgunun kapitalizmin bir politikası olduğu, insanoğlunu saldırgan ve şehvetli bir biçimde mala bağlayan ikinci bir doğa yarattığını vurgulamıştır. Modern tüketim; Bocock’a göre ise; tüketim mallarının alışveriş merkezlerinde arzu yaratacak ve arzuları uyandıracak şekilde sergilenmesine ve reklamlarının yapılmasına bağlıdır. • Günümüz toplumunda ise bu; görsellik, sembol, gösterge, reklam, promosyon, kampanya, indirim ya da ödeme imkanlarının geniş bir yelpazede sunulmasıyla başarılabilmiş gözükmektedir. Tüketimi kişisel bir vitrin olarak görme, diğerleri tarafından ilgi ve itibar görme isteğinin bileşeni ise bir anlamda cinsiyettir. Çünkü cinsiyet; bu vitrinin oluşmasına hizmet eder ve tüketimi çağrıştırır. Kadınların geçmişte (ve tabi devam eden bir biçimde günümüzde de) bir tüketim objesi olarak düşünüldüğü akla getirilecek olursa;
  • 23. kadın cinsiyetinin de satış, ikna, görsellik ve ilgi gibi başlıklarda önemli bir yer arz ettiği görülecektir.Fakat; 20.yüzyılın ikinci yarısında batının önemli kapitalist toplumlarında erkekler de “tüketici” oldular. Erkeklik kavramı da; arzuları yönlendirmede ve çevresel etkiler oluşturmada kullanılır hale geldi. İlerleyen yıllarda, gençler arasında değişen fikir ve stiller de belli kalıplardan sıyrılarak başka bir tüketim vizyonu yarattı. Fiske bu durumu şöyle aktarır, “Gençler tüketim malları yerine imajları ve atmosferi tüketiyorlar. Bu, duygular aracılığıyla yapılan ve kar oluşturmayan bir tüketim şekli. Bir aşağı bir yukarı dolanmanın, gerçek tüketicilerle, kanun ve düzeni sağlayanları tedirgin etmenin, içlerinden kendi farklılıklarını kabul etmenin ve tüketicilik katedralini farklı bir şekilde kullanmanın pozitif zevki, bir karşı kültürel uygulama haline gelmiştir”. Kısaca tüketim; sadece fiziksel değil, bilinçsel bir algı yaratmış, kişilere arzularının tatmin edileceği sözünü vermiştir.
  • 24. • Erkekler; 1950 yılından önceki dönemlerde bir savaş ve kavga kültürü ile beslendiklerinden, doğal olarak saldırganlık eğilimine sahip bireyler olarak davranıyorlardı. Fakat; sıcak savaş konjonktürünün ortadan kalkması ile birlikte erkekler, tüketimin bir parçası olmaya ve arzuları belirlemeye başladılar. Kuşaklar, kültürler farklı coğrafyalarda , farklı içerik ve muhtevalarda yaşanmaya başlandı. Verili durumda ise; erkekler de artık kadınlar kadar modern tüketimin bir bileşeni olmuş haldeler. Bu vaziyet bize; Bocock’un da dediği gibi; “Hem toplumsal ve kültürel yaş grupları, cinsiyetler ve daha geniş çerçevede kültürel semboller aracılığıyla öğrenilen arzular ve hem de bilinçdışında yattığı ya da bilinçdışından taştığı keşfedilen arzular, postmodern kapitalizmde, tüketici kimliklerinin oluşmasında önemli rol oynamaktadır.”
  • 25. Sonuçlar-Çıktılar • Bocock’ göre; “Tüketim, modernizm sonu kapitalizmin ya da postmodern kapitalizmin tipik özelliklerini sergileyen bir süreç halini almıştır. Artık çoğu insanın kimlik duygusu bu insanların iş rollerinden çok, izledikleri tüketim kalıplarıyla ilgili olduğuna göre, yeni bir kapitalizm döneminin ortaya çıktığı söylenebilir.” • Görüldüğü üzere; kapitalizm kendisini tüketim kılıfı altında pazarlayan bir formasyon halini almış, insanlar artık kendilerini tüketim objeleriyle açıklar hale gelmiş ve kimlik hissi, tüketici yaşam tarzı ile aynı noktayı işaret eder olmuştur. İnsanlar; tüketim kültürüne angaje oldukları oranda, kimlikleri başkalaşmış, kimlikler dönüştüğü oranda da, bireylerin yaşam standartları revizyona uğramıştır.
  • 26. • Tüketim malları; bu malları satın alabilecek maddi gücü olan insanlar için önemli deneyimler olarak adlandırılır.Fakat; bu güce sahip olmayan alt gelir grubuna mensup bireyler de her ne kadar bu mallara ulaşamayacak durumda olsalar bile, onlara büyük bir sempati ve iyi bir şey diye yaklaşmışlardır. Bu; tüketim olgusunun geldiği boyutu açıklar niteliktedir. • Bocock, kapitalist sistemin sonuna henüz gelinmediğini ve bunun için erken olduğunu deklare etmiş, tüketimciliği ise; batılı ve diğer toplumsal oluşumlarda yaşayan milyonlarca kişinin günlük yaşamında ve günlük uygulamalarında kapitalizmi meşrulaştıran , sağlam bir kapitalizm ideolojisi olarak yorumlar.Tüketim kavramını içselleştiren bir tüketim toplumu, bu etkinin kaynağını kuşkusuz ki, reklam, TV programları, filmler vb de bulmaktadır.
  • 27. • Bocock; tüm başlıklarda özetlediği, derlediği kanılarını dinsel bir motif etrafında konsolide eder. Temel görüşü ise; bazı coğrafyalarda dinin insanlar üzerindeki etkisinin arttığı yönünde semptomlar olsa bile, henüz aşırı tüketimi sosyal ve moral yönden denetleyecek bir mekanizmanın örgütlenememiş olmasıdır. Fakat; ABD dünyanın diğer yerleriyle mukayese edildiğinde önemli bir noktada ayrılır. Bu da; aşırı tüketime eleştirel yaklaşan püritan söylemin mirasçısı olmasıdır. Bu eleştirel söylemin canlandırılıp, geniş bir kitleye mal edilmesi postmodern tüketimin kritisize edilmesini ve kontrol altına alınmasını beraberinde getirecektir. • Bocock; bu başlıkta yaptığı açıklamalarla klerikalist bir tutumu savunmuş ve bu tutumun tüketim toplumunun rakipsiz ve freni boşalmış bir vasıta gibi ilerleyişinin önünde bir barikat olabileceğini dillendirmiştir.
  • 28. • Din; Bocock’a göre; tüketim şablonlarının olumlu anlamda revize edilmesinde, mal ve deneyim tüketiminin kısılmasında, dünya üzerinde etik değerleri yeniden hatırlatıp kurgulanmasında, tabiatın yeni yaklaşımlarla desteklenebilmesinde önemli bir misyon üstlenmelidir. Din adamları hususlarda öncü rol üstlenebilirler ve rehberlik edebilirler. • Bocock; yeryüzünün daha yaşanılabilir bir hale gelebilmesi, doğa sömürüsünün geriletilebilmesi için dünya dinlerinin önemli bir referans merkezi olduğunun, insanların neredeyse tamamına yakınını etkileyen din olgusunun zamanında kalvenist püritanizmin yapabildiği gibi tüketimi çılgınlık noktasından alaşağı edebileceğini, lakin bunu yaparken etnik grupların da bu dinlerin sınırı için giriştikleri çabayı sürdürmeleri gerektiğini bizlerle paylaşmaktadır.
  • 29. Katkı ve öngörüler • Tüketim; en güncel haliyle kapitalist sistem içerisinde bir meta fetişizmi yaratmaktadır. Bir imgelemler, görsellikler ve vitrin dünyası yaratan özne kapitalizm iken, tüketim burada kapitalizmin meşrulaşması ve devam edebilmesi için anamalcı sisteme bir alan açmaktadır. Tüm idealara rağmen; tüketim kültürü bir kültür değil, aslında bir çıkarlar dünyasının aracısı konumundadır. • Tüketim, insan varoluşuna sahte bir anlam yüklemekte, karşılığı olmayan ve bitmek bilmeyen bir mal silsilesi yaratarak insanları özel mal müptelası haline getirmektedir. Mikro ölçekte bir pazar olan AVM’ler ise buna verilebilecek güzel örneklerdendir.
  • 30. • Bu başlıkta; tüketim toplumu insanları sadece satın almaya odakladığından, yarattığı toplum da herkesin birbirine müşteri gözü ile baktığı, sosyal ilişkilerin anlaşılmaz haller aldığı bir kompleks toplum olacaktır. Bunun çözümü ise; Bocock’un bahsettiği (klerikal yaşayış tarzının modern yaşama uyarlanmış şekli) formülasyon ile çözülüp çözülmeyeceğini zaman ve tarihsellik gösterecektir. Bu konudaki veriler ne yazık ki bize yakın gelecekte; bir düzelmenin olmayacağı şeklinde görünmektedir.Bocock’un salık verdiği tezlerin geçerlilik düzeyini gelecek pratiklerimizde göreceğiz. • Tüketim toplumunun cisimleştiği yerlerin sıra ile yerle bir edilmesi; ya da büyük patronların ikaz edilmesi bu sorunu çözmeyecektir. Bunların yapılması gerekli fakat oldukça yetersizdir. Çünkü bunların yapılması tükettiğimiz doğayı bize geri getirmeyecektir.
  • 31. • Son olarak ise; tüketim toplumu ve tüketimcilik problematiği hakkında eleştiri içeren bir pasajı aktarmak anlamlı olacaktır. Fransız filozofu Jean Baudrillard “Tüketim Toplumu” isimli eserinde şöyle demektedir : “Eski Roma’daki Pantheon gibi, bizim kendi Pantheon’umuz, bizim Pandemonium’umuz olan Süper-Alışveriş-Merkezimizde tüketimin tüm tanrıları ya da iblisleri, yani aynı soyutlamayla yok edilmiş tüm etkinlikler, tüm işler, tüm çatışmalar ve tüm mevsimler buluşuyor. Bu şekilde birleşmiş hayatın özünde, bu evrensel özette artık anlam olamaz.”