2. Sosyal öğrenme kuramı nedir?
Sosyal öğrenme kuramı; öğrenmenin yalnızca ilk elden,
yaşantılarımız yoluyla değil, başkalarının yaşantıları
aracılığıyla da(dolaylı yaşantı) gerçekleşebileceği görüşü
üzerine odaklanmaktadır. Başta Bandura olmak üzere sosyal
öğrenme kuramcıları insan öğrenmelerinin büyük kısmının
klasik ve edimsel koşullanma yoluyla kazanıldığı fikrine karşı
çıkarlar. Aslında insan bir davranışı, bu davranışı hiç
sergilemeden ya da sergileyip pekiştirilmeden gözlem
yoluyla öğrenebilir.
3. Öğrenmenin oluşum süreci olarak farklı psikolojik yaklaşımlar
vardır, bazı yaklaşımlarda bireyin öğrenme esnasında aktif
katılımı ve öğrenme sürecini kontrol etme gücü öne çıkarken
bazılarında ise bireyin sadece çevrenin kontrolünde uyarıcılara
istenilen tepkide bulunması daha ağır basar.
Sosyal öğrenme yaklaşımı birden fazla kuramın ortak
noktalarının birleşimi gibidir.(bilişsel ve davranışsal kuramlar)
Sosyal öğrenme, başkalarını seyrederek çevreden öğrenme
olarak tanımlanabilir.
4. Örneğin çim biçme makinesinin nasıl çalıştırılacağı ya da
odunun nasıl kesileceği gibi şeyler modeli izleyerek
öğrenilebilir. Ya da arılarla ilgili hiçbir kötü yaşantısı olmayan
dört yaşında bir çocuk kendisinden üç yaş büyük abisinin
arılardan korktuğuna tanık olduğu için arılardan korkmayı
öğrenebilir.
5. Gözlem yoluyla öğrenme ya da dolaylı öğrenme olarak
anlatılan bu durum, taklit yoluyla öğrenmeyle sınırlı değildir.
Taklit yoluyla öğrenme, gözlem yoluyla öğrenmenin sadece bir
parçasıdır. Çünkü insanlar başkalarının yaşantılarından elde
ettikleri bilgilere dayanarak bu davranışları taklit etmemeyi de
öğrenebilirler.
Modelin davranışı olumsuz bir durumla sonuçlanırsa gözlemci
o davranışı yapmaktan kaçınacaktır.
6. Örneğin bir öğrenci arkadaşının derste konuştuğu için
öğretmen tarafından cezalandırıldığına tanık olduğunda, bu
davranışı yapmaması gerektiğini öğrenecektir. Böyle bir
durumda taklit söz konusu değildir ancak bu durum gözlem
yoluyla öğrenme olarak kabul edilir.
7. Sosyal öğrenme kuramının gelişimi
İnsanların birbirinden öğrenmesi hususuna ilk dikkat çeken
John Dewey olmuştur. Dewey’e göre birey sosyal etkileşimi
sonucunda düşüncelerini ve deneyimlerini paylaşarak
zaman içinde kendine has belleğini oluşturur.
Sosyal öğrenme kuramı ile ilgili bir başka kuramcı ise rus
psikolog Lev Vygotsky’dir. Vygotsky “potansiyel gelişim
alanı” kavramını kullanarak öğrenmenin sosyal ortamda
öğrenenin ilgisi dahilinde ve öğretenlerin rehberliğinde
gerçekleştiğini savunur.
8. İnsanlar topluluk içindeki iletişimlerini etkili bir biçimde
gerçekleştirirken kavramlar,semboller,işaretler,numaralar ve
kelimeler kullanırlar ve bütün bunlara “psikolojik araç” denir.
Dil, insanın en üst sistem olarak kullandığı psikolojik araçtır.
Vygotsky özellikle bilişsel gelişim ve dil gelişimiyle ilgilenmiştir.
9. Dış denetim odaklı insanlar ise, pekiştirmenin dışsal güçlere
bağlı olduğunu düşünerek sahip oldukları yetenekleri ve
davranışlarıyla çok az şeyi değiştirebileceklerine inanırlar. Bu
yüzden kendi durumlarını değiştirmek ya da iyileştirmek için
çaba göstermezler.
İç denetim odaklı insanların hayatta daha başarılı olduğu
görüldüğünden, eğitimde bireysel gelişimin amaçlarından biri
de iç denetim odaklı insanlar yetiştirmektir.
10. Günümüzde sosyal öğrenme kuramı denildiğinde Albert
Bandura akla gelmektedir.
Bandura’nın 1960’ların başında öğrenmeye getirdiği yaklaşım
sosyal-davranışçılıktır. Bandura’nın sistemi davranışçı olmasının
yanı sıra bilişsel özellikler de taşıyordu.
Sosyal öğrenme kuramı, bilişsel öğrenme kuramı ile analitik
davranışçı kuram birleştirilerek ortaya konulan bir çeşit orta yol
kuramıdır. Uyarıcı ve tepki arasında aracı bir mekanizma vardır
ve bu mekanizma kişinin bilişsel süreçleridir.
11. Düşünme süreçlerinin(inançlar,beklentiler ve yorumlar) dışa ait
pekiştirme tarifeleri üzerinde etkili olduğu düşünülür.
Bandura öğrenme için pekiştirmenin zorunlu olmadığını ileri
sürmüş ve öğrenme ve performans arasında ayrım yapmıştır.
İnsanlar gözlem yoluyla birçok yeni davranış ya da beceri
öğrenebilirler ancak bu davranışları sergilemeye güdüleninceye
kadar performansa dönüştürmezler. Bu nedenle pekiştirme
öğrenme için değil, öğrenilen davranışların performans olarak
sergilenmesi için gereklidir.
12. Albert Bandura 1969 yılında davranış değiştirmenin ilkelerini
yazdığında sosyal öğrenme kuramının öğrenme olgusu ile ilgili
temel kavramlara açıklık getirmiştir:
Davranış değişikliği kişinin davranış ile ödül arasındaki ilişkiyi
anlamasıyla meydana gelen değişikliktir. Bandura’ya göre
davranışı değiştiren pekiştirme tarifesi değil,kişinin bu tarifenin
ne olduğuna dair düşünce ve değerlendirmesidir.
13. Örneğin, bir üniversite öğrencisi aynı evde kaldığı arkadaşını
yemek yaparken defalarca izleme fırsatını bulduğu için bu
yemeğin nasıl yapılacağını öğrenir ancak bu yemeği yapmak
için güdülenmediği sürece öğrendiğini performans olarak
sergileyemeyecektir.
14. Sosyal öğrenme kuramı davranışçı yaklaşıma üç temel eleştiri
getirmiştir bunlar:
Davranışçı yaklaşım doğal ortamda olanları temsil edemez.
Davranışçı yaklaşım yeni tepkileri dikkate almaz.
Davranışçı yaklaşım sadece uyarıcıya verilen tepkiyi dikkate
alırken gelecekteki tepkileri dikkate almaz.
15. Sosyal öğrenme kuramı yukarıdaki eleştiriler ışığında üç önemli
farkındalığı ortaya koymuştur. Bunlar:
1) Davranış öğrenilebilir fakat hemen gösterilmeyebilir.
2) Öğrenme her zaman pekiştirece bağlı değildir.
3) İnsan uyarıcıya karşı tepki veren basit bir organizma değildir.
16. Sosyal Öğrenme Kuramının Temel Kavramları
Sosyal öğrenme kuramında öğrenme ortamında olan kişi
yani öğrenen gözlemci, öğrenilecek olan ise model olarak
isimlendirilebilir. Gözlemci başkalarının davranışlarını
gözleyip bu davranışları tekrar etme ya da yapmama
eğiliminde olacağından da etkinliği doğrudan kendisi
yapmayıp dolaylı yoldan etkilenecektir. Bu nedenle Sosyal
öğrenme kuramında öğrenmeyi sağlayan dolaylı yaşantılar
bulunmaktadır.
17. Dolaylı Pekiştireç (Vicarious Punishment)
Bireyin başka insanların davranışlarının ödüllendirildiğini veya cezalandırıldığını gözlemlemesi
sonucu, bireyde o davranışların dolaylı olarak gözlemlenir.
Dolaylı pekiştirmede pekiştireç öğrenene değil davranışı yapana yani modele verilmektedir.
Modelin yapmış olduğu davranışlarda ödüllendirilmesi, gözlemleyenin o davranışı taklit etmesini
güçlendirecektir.
Örneğin, çok çalışan insanların olimpiyatlarda altın madalya kazandığını görmek, gözlemleyen
üzerinde fiziksel antrenman yapmayı teşvik edecek ve davranışı pekiştirecektir.
Örnek: Sınıfta öğretmenin istendik davranışı yapan bireyi övmesi sonucunda bunu gözlemleyen diğer
öğrencilerinde istendik davranışı yapmasıdır.
18. Dolaylı Ceza(Vicarious Punishment)
Modelin yapmış olduğu davranış sonunda almış olduğu cezanın gözlemlenmesi, gözleyenin o
davranışı yapma eğilimini azaltır veya ortadan kaldırır.
Dolaylı pekiştireçte olduğu gibi ceza öğrenene değil davranışı yapana yani modele verilmektedir.
Örneğin arkadaşının trafik kurallarına uymadığından dolayı bir yıl ehliyetine el konulmasını
gözlemleyen birinin aynı hataları yapmamaya özen gös termesi gibi. Bununla birlikte bireyler
korkularından dolayı davranışı gösteremiyorlarsa, korkunun ortadan kalktığı veya azaldığı durumlarda
istenmeyen davranışı yapma eğilimi göstermektedirler.
Örneğin, öğrencilerin öğretmeninin göremeyeceği bir durumda sigara içmesi veya diğer arkadaşlarına
karşı saldırgan davranması gibi.
19. Dolaylı Duygusallık (Vicarious Emotional Arousal)
Modelin duygusal tepkilerinin model alan tarafından da gösterilmeye başlanmasıdır.
Gözleyen kendi yaşamasa da modelin davranışları nedeniyle korku ve kaygı hissedebiliriz. Model
alınan kişinin korktuklarından korkma, onun sevdiklerini sevme eğiliminde oluruz. Bu durum aynı
şekilde korkuların giderilmesinde de geçerlidir.
Birçok insan doğrudan zarar görmedikleri halde ölüden, periden, fareden, köpekten, yılandan,
öğretmenden, sınavdan, uçaktan korkmaktadırlar.
Örnek: Fare gördüğü zaman çığlık atan annesini gören kız çocuğu, annesini taklit eder ve farenin
korkulacak bir yaratık olduğu sonucuna ulaşır.
20. Bandura’nın Deneyi
Denekler, köpeklerden korkan okul öncesi çocuklardı. Köpeklerden korkmayan bir çocuk model
olarak kullanıldı. Sekiz seans süresince çocuklar, model olan çocuğun köpekle temas etmesini
seyrettiler. Model, önce köpeği kapalı bir yerdeyken okşuyordu. Son seansta köpeğin kapalı
bulunduğu yere girerek hayvana sarılıyor, yemek yediriyor ve onunla oynuyordu. Daha sonra
denek olan çocukların köpeğe nasıl davrandıkları gözlendi. Çocukların çoğu önce çekingen
davrandılar ama sonra rahatça köpeğe yaklaştılar ve temas ettiler.
21. Dolaylı Güdülenme
Modelin davranış sonuçlarının model alanda aynı davranışı yapma isteği uyandırmasıdır.
Gözlenen davranış sonucunda model hoşa giden bir sonuçla karşılaşır ise, gözleyen kişi bu davranışı
yapmaya istek duyar. Modelin başarısı gözleyenin o davranışı yapması için onu tetikler ve harekete
geçirir.
Örnek: Sınıfta ödül kazanan bir öğrenciyi gören ve kendi düzeyinin de ödül kazanmaya uygun
olduğunu gören birey harekete geçer. Sınıfında burs kazanan ve kendi düzeyinin de bu bursu
kazanmaya uygun olduğunu gören öğrenci, bursu kazanmak için harekete geçebilir.
Örnek: Aynı evde kalan iki arkadaştan birisinin KPS sınavına çok çalışması sonucunda diğer kişinin de
arkadaşını izleyip sınavdan başarılı olup atanmak için çalışmaya istekli olmasıdır.
22. Modellerden Öğrenme
Sosyal öğrenme kuramının en önemli öğesi modeldir. İnsanların bir davranışı
öğrenebilmeleri için, o davranışın başkaları (model) tarafından nasıl yapıldığını
görmeleri gerekmektedir. Model ile gözlemleyenin karakter benzerlikleri veya
özellikleri davranışın taklit edilmesi oranını arttırır.
Yeni bilişsel beceri ve davranışlar öğrenebilir.
Öğrenilenleri söndürür veya güçlendirir. Modelin yapmış olduğu davranışlar ve
sonuçları neyin yapılıp neyin yapılamayacağını öğretir.
Model gözlemlenerek sosyal güç ve motivasyon sağlanabilir.
Model gözlenerek çevrenin ve nesnenin nasıl kullanılacağı öğrenilebilir.
Model gözlenerek duygusal tepkileri nasıl ortaya konulacağı öğrenilebilir.
23. Model ile gözlemleyenin karakter benzerlikleri ve özellikleri davranışın taklit edilmesi oranını arttırır. Model ile gözlemleyen
arasında bazı temel özellikler bulunmalıdır.
* Yaş: Model alınan kişinin yaşı gözleyene ne kadar yakınsa model alma davranışı o
kadar artacaktır.
* Cinsiyet: Gözlemci kendi cinsinden kişilerin davranışlarını daha çok model alır.
* Karakter: İçinde bulunduğu grup içerisinde büyük bir güce sahip, karar verme ve
uygulama açısından baskın karakterlerin davranışlarının model alınması daha
yüksektir.
* Benzerlik: Gözleyen kendisine benzeyen ortak noktaya sahip olduğunu düşündüğü
kişilerin davranışlarını daha çok model alır. Özellikle yakın arkadaş gruplarında
bireylerin birbirinden nasıl etkilendiği ve giyim, konuşma, yürüyüş vb. gibi
davranışların birbirine ne kadar çok benzediğine dikkat edin.
* Statü: Model almayı etkileyen bir diğer özellikte modelin sahip olduğu statüdür.
Eğer model toplumda yüksek bir statüye sahipse, bu modelin davranışlarının model
alınması daha yüksek bir ihtimaldir.
24. Modelin Statüsü ile Gözleyen Arasındaki
Etkileşim Durumu
MODELİN STATÜSÜ
GÖZLEMLENEN
SONUÇ
TAKLİT EDİLME
DURUMU
ÖRNEK
Yüksek
Sonuç bilinmiyor Yüksek Reklamlarda
kullanılan ünlüler
Eşit
Olumlu Yüksek Sınıftaki başarılı
öğrenciler
Eşit
Olumsuz Taklit edilmez Sınıfta ceza alan
öğrenciler
Düşük
Olumlu veya yok
denecek kadar az
Yok denecek kadar
az
Küçük kardeşini
izleyen büyük kardeş
25. Davranış Özelliği
İnsan basit davranışları karmaşık davranışlardan
daha çok model alır.
Bir başka açıdan ise, çocuklar düşmanca ve
saldırgan davranışları taklit etmeye daha
meyillidirler.
26. Model Alınan Davranışın Sonuçlarının Öğrenmeye EtkisiÖğrencilerin yapmış olduğu istenmeyen davranış, öğretmen tarafından onaylanmadığı veya kabul edilemez
olduğuna dair tepki olmalıdır. Cezasız kalan her istenmeyen davranış diğer öğrencilerinde aynı istenmeyen
davranışı gösterme cesaretini arttırabilir. Fakat istenmeyen davranışa karşı verilen tepki veya ceza bir başka
istenmeyen davranışa model oluşturacak şekilde olmamalıdır.
Örneğin; arkadaşına fiziksel güç kullanan öğrenciye fiziksel ceza verilmesi, insanlara karşı fiziksel güç
kullanılabileceğine ilişkin model oluşturur.
Ancak olumsuz davranışların, eğer başkasına zarar verici nitelikte değilse, görmezden gelinmesi ve olumlu
davranışların pekiştirilmesi daha tercih edilen bir yoldur.
Sürekli olumsuz davranışlar üzerinde duran ve ceza veren bir öğretmen, sınıf atmosferinin bozulmasına ve
olumsuz davranışların pekiştirerek tekrarlanmasına neden olabilir.
27. Olumsuz Model Davranışın Gözlemleyene Etkisi
Modelin İstenmeyen Davranışı Sonucu Gözlemleyene Etkisi
Cezalandırma
• Toplumda kabul edilemezlik
• Taklit edilmeyi azaltma
Aşırı ceza
• Kişilik problemlerine yol açma
• Cezayı problem çözme aracı olarak görme
Cezasız kalma
• Toplumsal kabul edilebilirlik
• Sönmenin azalması
• İşlevsellik değerinin artması
• Taklit edilme olasılığının artması
28. Gözlem Yaparak Öğrenme
1) Dolaylı etki yoluyla başkalarının davranışlarının sonunda onların alacakları ödül veya cezanın
gözlemleyenin aynı davranışı yapma veya yapmama kararına etkisi.
Örneğin; bir sınıfta istendik davranışta bulunan bir öğrencinin öğretmen tarafından övülmesi,
ödüllendirilmesi dolayısıyla diğer öğrencilerin bu öğrenciyi model almaları.
2) Model alınan kişinin yaptığı davranışta ödül veya ceza olmamasına rağmen gözlemleyenin modelin
davranışını taklit etmesi.
Gözlem yapan kişinin modelin yaptıklarını öğrenme isteği veya öğrendiklerini daha iyi yapabilmesi
durumunda özellikle modelin yüksek statüye sahip olması durumunda modelin davranışından
etkilenir.
29.
30. Bobo Doll (Hacıyatmaz)
Deneye 3 ve 6 yaş arasında çocuklar alınmıştır. Toplam 36 erkek ve 36 kızdan oluşmaktadır. 3 gruba
ayrılmıştır. 12 şer grup olarak yapılmıştır.
1. 12 erkek ve 12 kız kontrol grubu
2. 12 erkek ve 12 kız agresif grup
3. 12 erkek ve 12 kız sevgi grubu
Agresif gruba hacıyatmaza sert davranan kadın ve erkekler izlettirilmiştir. Hacı yatmaza vuran sert
sözler söyleyen ve çekiçle vuran erkek ve kadınları agresif grup içinde bulunan çocuklar izlemiştir.
Sevgi grubuna hacıyatmaza güzel davranan sevgi gösteren erkek ve kadınlar izlettirilmiştir
Kontrol grubuna hiç bir şey izlettirilmemiştir.
Kız ve Erkek çocuklar izledikleri şeyleri model olarak almış ve hacıyatmaza ona göre davranmışlardır.
Agresif şeyler izleyenler aynı şekilde davranmış, sevgi grubu da sevgi ve güzel davranışlar
sergilemişlerdir. Kız çocuklar Kadınların hareketlerini taklit ederken Erkek çocuklar da Adamların
hareketi rol model olarak almışlardır. Kontrol grubu ise agresif gruba göre çok daha az agresif davranış
sergilemiştir.
32. 1.KARŞILIKLI BELİRLEYİCİLİK (RECIPROCAL
DETERMINISM)
Öğrenmeyi; birey, çevre ve davranış olarak üç temel
faktör birlikte oluşturur. Birey, davranış, çevre
birbirlerini etkileyerek bireyin bir sonraki davranışını
belirlese bile her zaman bütün olaylarda her biri aynı
etkiye sahip değildir. Örneğin; çok gürültülü bir çevre,
davranışı her şeyden daha çok etkileyebilir. Birey
çalışmaya çok istekli olsa bile gürültü çalışmasını
engelleyebilir. Sonuç olarak bireyin gelecek
davranışları çevre, davranış ve bireysel özellikleri
tarafından belirlenir.
BİREY
DAVRANIŞ ÇEVRE
33. 2.SEMBOLLEŞTİRME KAPASİTESİ(SYMBOLIZING CAPABILITY) 1/2
• BANDURA’YA GÖRE INSANLAR
DÜNYADA GÖRDÜKLERINI
ZIHINLERINDE
SEMBOLLEŞTIRIRLER.
SEMBOLLER INSANLARIN
ZIHNINDE DÜNYADAKI
GÖRDÜKLERININ
TEMSILCILERIDIR. İNSANOĞLU,
DÜŞÜNME VE DILI KULLANMA
GÜCÜNE SAHIP OLDUĞUNDAN
GEÇMIŞI KAFASINDA
TAŞIYABILMEKTE, GELECEĞI
34. 2.SEMBOLLEŞTİRME KAPASİTESİ(SYMBOLIZING CAPABILITY) 2/2
Aynı şeyler geçmiş için olduğu kadar gelecek için de geçerlidir. Henüz
meydana gelmemiş olaylar da zihinde temsil edilir. Gelecekteki muhtemel
davranışlar, zihinde sembolik olarak yapılır, merak edilir ve test edilirler.
Geçmiş ve geleceğin sembolü yada bilişsel temsilcisi düşünceler, sonraki
davranışları etkileyen yada onlara neden olan materyallerdir.
35. 3.ÖNGÖRÜ KAPASİTESİ (FORETHOUGHT CAPABILITY)
İnsanlar geçmişte yaşadıklarını, düşünce ve
sembollerle zihinlerinde kodlayarak ileriye dönük
planlar yapma gücüne sahiptirler. İnsanlar
beklentilerini karşılama durumunu dikkate alarak
hedefler oluştururlar ve gelecekle ilgili planlar
yaparlar. Gelecekte başkalarından göreceği olası
davranışlara nasıl davranması gerektiği ile ilgili ön
hazırlık yaparlar. Kısacası düşünce davranıştan önce
gelir.
36. 4.DOLAYLI ÖĞRENME KAPASİTESİ (VICARIOUS CAPABILITY)
İnsanlar başkalarının davranışlarını ve o davranışların
sonuçlarını gözlemleyerek öğrenirler. Elbette insanlar
kendi yaptığı davranış ve sonuçlarından da öğrenirler
fakat bu durum insanın öğrenme kapasitesini sınırlar.
Başkalarının deneyimlerinden öğrenilmesi insanların
öğrenme kapasitesini ve hızını yükseltir.
37. 5.ÖZ DÜZENLEME KAPASİTESİ (SELF REGULATORY CAPABILITY)
Sosyal öğrenme kuramının temel ilkelerinden biri de bireyin kendini biçimlendirme potansiyeli
olduğunu kabul etmesidir. Çünkü insanlar kendi hayatlarını kontrol etme ve düzenleme gücüne
sahiptirler. Beslenme, çalışma durum ve şekilleri, dinlenme eğlenme biçimleri gibi kişisel işlerde
insanlar kendi yaşantılarını başkalarına göre değil kendilerine göre ayarlayabilirler. Ayrıca insanlar bir
faaliyet veya iş için kendilerine göre standartlar ve motivasyon oluşturarak çalışırlar. Yani insanların
yaptıkları işlerdeki sorumluluk kendilerine aittir
38. 6.ÖZ YARGILAMA KAPASİTESİ (SELF-REFLECTIVE CAPABILITY)
Sosyal öğrenme kuramının son ve en önemli ilkesidir.
İnsanlar kendileri hakkında düşünür ve düşündüklerini
açıklayabilir. Bireyler kendi fikirlerini ve düşüncelerini
uyguladıktan sonra sonuçları değerlendirir ve kendisini
yargılayabilir. İnsanın kendinin farkında olması ve
kapasitesi ile yapacağı iş arasında değerlendirme
yapması, bireyin öğrenme sürecinde önemli bir
durumdur.
39. ÖZ YETERLİK
Sosyal öğrenme kuramının temel kavramı olup kişinin kendinin farkında olmasıdır.
Bireyin gelecekte karşılaşacağı güçlüklerle nasıl başarılı olabileceğine ilişkin kendisi
hakkındaki inancıdır. Örneğin; sınava girme, topluluk önünde konuşma. Kısaca kişinin
kendini bilmesi olarak da tanımlanabilir.
Öz-yeterliği Yüksek Olan Bireylerin
Özellikleri
Öz-yeterliği Düşük Olan Bireylerin
Özellikleri
Karmaşık olaylarla baş edebilmek Olaylarla baş edememek
Problemlerin üstesinden gelmek Umutsuzluk ve mutsuzluk
Çalışmalarda sabırlı olmak Problemlerle karşılaştıklarında kendilerini
yetersiz bulmak
Başarmak için kendilerine güvenmek İlk denemelerinde başarısızlık olursa
tekrar denemekten kaçınmak
Okulda, meslek hayatında daha başarılı
olmak
Kendi gayretlerinin sonucunu pek
değiştiremeyeceğine inanmak
40. Öz yeterlik yargıları dört temel kaynaktan elde
edilen bilgilerden etkilenmektedir. Bunlar;
1. Yaşantı: Bireyin doğrudan kendi yaptığı başarılı yada başarısız etkinlikler sonucunda elde ettiği
bilgilerdir.
2. Dolaylı Yaşantılar: Bireyin kendine benzer başka kişilerin başarılı yada başarısız etkinlikleri,
bireyin aynı etkinlikleri kendinin de başarabileceğine ya da başaramayacağına ilişkin yargısını
güçlendirir.
3. Sözel İkna: Bireyin başarabileceğine ya da başaramayacağına ilişkin teşvikler, nasihatler, öğütler
değişik ölçülerde öz-yeterlik yargısını etkiler.
4. Psikolojik Durum: Bireyin belli görevi başarma yada başarısız olma beklentisi öz-yeterlik yargısını
etkiler.
41. Davranışta öz-yeterliğin rolü :
Kişinin bir davranışı yapabileceğine dair kendine olan inancı ve yaptığı davranışın sonucunun başarılı
olabilmesi ile ilgili beklentileri kişinin davranışı yapmasında etkilidir. Yapılacak davranışın sonucu
önemli fakat kişinin bu davranışı yapabilirliği hakkında kendine inanması daha da önemlidir.
Öz-yeterliğin etkisi :
Kişinin öz-yeterliği iki şekilde ortaya çıkar:
1.Birey göstereceği davranışın kendi kapasitesinin üzerinde olduğuna inanırsa o davranışı yapmak
istemez.
2.Kişi göstereceği davranışı yapabileceğine inanırsa o davranışı yapma eğilimi artar.
Kısacası öz-yeterlik , kişinin yapacağı davranış ile kendi kapasitesinin örtüşüp örtüşmediğinin kişinin
kendisi tarafından fark edilmesidir.
42. Öz yeterliğin gelişmesinde bireyin üç boyuttaki yaklaşımı belirleyici olur :
1. Yeterlik Beklentisi: Bireyin yapılacak işi kolay, zor, çok zor olarak algılaması ve başarıp
başaramayacağına ilişkin değerlendirmesi(ön kestirim)
2. Genelleme: Bireyin öğrendiği bir davranışı benzer durumlarda transfer edebilmesi ve uygun
durumlarda kullanabilmesi.
3. Güçlendirme: Bireyin bir davranışı yapabileceğine güçlü bir şekilde inanması.
Öğrencilerin öz yeterlik algısını güçlendirmek için öğretmenlerin, öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına
uygun öğretim yapmaları, çok çeşitli etkinliklere yer vermeleri, işbirliğine dayalı öğretim yaklaşımları
kullanmaları, öğrencileri birbirleriyle karşılaştırmamaları gerekmektedir.
43. GÖZLEM YOLUYLA ÖĞRENME SÜREÇLERİ
Gözlem yoluyla öğrenme dört temel süreci içerir,
bunlar: Dikkat, hatırda tutma, davranışı meydana
getirme ve güdülenmedir.
Dikkat: Gözlem yoluyla öğrenmenin
gerçekleşebilmesi için gözlemcinin, model aldığı
etkinliklere dikkat edip, bunları doğru bir biçimde
algılaması gerekir.
44. Örneğin pizza ustası olan babasının işyerinde ona
yardımcı olan Emre’nin pizza yapmayı öğrenebilmesi için
babasının pizza hazırlarken yaptıklarını tüm ayrıntılarıyla
dikkatle izlemesi gerekir.
45. Gözlemcinin dikkatini etkileyen bazı faktörler vardır, bunlar:
Gözlemcinin duyu organlarının yeterliliği
Gözlemcinin ihtiyaçları,beklentileri,amaçları
Geçmişte aldığı pekiştireçler
Model alınan davranışın sonuçları
Model alınan davranışların açıklığı ve çarpıcılığı
Modelin yaşı,cinsiyeti,statüsü,ünü,çekiciliği vb özellikleridir.
46. Hatırda tutma: Gözlenen bilgilerin sembolleştirilerek
kodlanması ve bellekte saklamak amacıyla zihinsel olarak
tekrar edilmesi sürecidir. Dikkat edilip doğru şekilde algılanan
davranışların daha sonra davranışa dönüştürülebilmesi için
ileride hatırlanması gerekir.
Örneğin pizzanın nasıl yapıldığını dikkatle izleyen Emre’nin
kendi pizza hazırlama işine girişmeden önce pizza hazırlamanın
aşamalarını zihnine yerleştirmesi gerekir. Tek başına tezgahın
başına geçtiğinde zihninde babasının yaptığı işlemleri doğru bir
biçimde doğru sırayla canlandırabilmesi için bu davranışları
sembolleştirmiş ve uzun süreli belleğine kodlamış olması
gerekir.
47. Davranışı meydana getirme(uygulama/yeniden üretme):
Dikkat edilip doğru bir biçimde algılandıktan sonra bellekte
saklanan bilgilerin performansa dönüştürülmesi sürecidir. Bu
süreçte gözlemcinin sergilediği davranışla modelin davranışı
arasında farklılık olması düzeltme etkinliklerini başlatır.
Düzeltme süreci gözlemcinin davranışı model davranışa
benzeyinceye kadar sürer. Bu aşamada dönüt vermek
davranışın düzenlenmesine yardımcı olur.
Örneğin Emre’nin babasından izleyerek öğrendiklerini
kullanarak pizza yapmaya çalışması davranışı meydana getirme
sürecidir.
48. Güdülenme: İnsanlar yeni davranışları(ya da becerileri) model
olarak öğrenebilirler ancak bu davranışları yapmaya
güdülenmezlerse performans olarak sergilemezler. Güdülenme,
model alınan ve öğrenilen davranışın hem ilk kez ortaya
konmasında hem de tekrar edilmesinde önemli bir olgudur.
Örneğin babasının Emre’nin hazırladığı pizzayı beğenmesi ve
onu övmesi(doğrudan pekiştirme) veya Emre’nin kendi
hazırladığı pizzayı beğenmesi ve bunu başarmaktan zevk
alması(içsel pekiştirme) ya da lezzetli pizza yapan kişilerin övgü
aldığına tanık olması(dolaylı pekiştirme) Emre’nin ilerleyen
günlerde sık sık pizza hazırlama davranışını sergilemesine yol
açar.
49. SOSYAL EĞİTİM KURAMININ EĞİTİMDE UYGULANMASI
1)Uygun Model Kullanmak
Öğretmenler öğrencilerin hangi davranışı model almalarını istiyorsa o davranışa doğru
yönlendirmelidir.
Yeni davranışların kazanılmasında öğretmenin uygun model olması önemli bir faktördür. Bandura’ya
göre gözlemleyerek yeni bir şeyler öğrenmek direkt pekiştireç yoluyla öğrenmekten daha etkilidir.
Öğretmenin çalışma planı, standardı, ilkeleri ve öğrenciye karşı olumlu tutumu iyi bir model olmasına
olumlu katkı sağlar.
Öğretmenin görevi, öğrencilerinin beklenti ve amaçlarını tanıyarak onların istendik davranışlara
dikkat etmelerini ve model almalarını sağlamaya çalışmak olmalıdır.
50. 2)Öz-yeterliğin Geliştirilmesi
Bireyin yapmış olduğu işlerde başarılı olması, kişinin gelecekte benzer faaliyetlerde yine başarılı
olacağı duygusunu geliştirir ve bu duygu öz-yeterliliğin temelini oluşturur.
Başaramama korkusu yaşayan öğrencilere öğretmenin yapacağı rehberlik iki yoldan olabilir :
1)Yapılacak faaliyet alt birimlere bölünüp öğrenciye belli aşamalar halinde verilerek başarma duygusu
geliştirilir.
2)Öğrenciye diğer bir öğrenci veya öğretmen tarafından destek verilerek faaliyet tamamlatılır ve
başarma duygusu geliştirilir.
Bütün öğrencilerden aynı zamanda, aynı performans istenildiğinde bireysel farklılık dikkate alınmamış
olur. Bu nedenle son yıllarda ‘’işbirliğine dayalı öğrenme’’ yaklaşımı tercih edilmektedir.
Öğrencilerin başarısız olduğunu gösteren öğretmenler, kendi öğretmenlik bilgi ve becerisini
sorgulayarak , kendi öğretmenliğiyle ilgili öz-yeterlilik inançlarını geliştirmeye çalışmalıdırlar.
51. 3)Öğrencilerin Duygularını Dikkate Almak
Sosyal öğrenme kuramı insanların sadece nasıl beceri ve yeterlik kazandıkları ile ilgili değil ; birbirine
tutum, değer ve fikirleri nasıl yaydıklarını anlamamızla ilgili geniş bir görüş açısı sunmaktadır.
Sosyal öğrenme kuramı insanlardan birbirlerine bazı şeylerin geçmemesi gerektiğini de
öğretmektedir.Örneğin sınıfta arkadaşlarına saldıran, bağıran bir öğrenciye karşı geleneksel yaklaşıma
göre aynı şekilde fiziksel ceza ile cezalandırmak demek, öğrenciye fizik üstünlüğü kullanmanın başka
bir örneğini göstermek demektir.Öğrenciye fiziksel ceza yerine umursamama, gruptan ayırarak tek
başına oturtma veya faaliyetlerden uzak tutma gibi cezalar daha etkili olabilir.
52. 4)Sosyal Öğrenmenin Sınıf Ortamında Uygulanışı
Öğretmen aşağıdaki davranışları geliştirmeyi
hedef alabilir:
Bilişsel ve devinsel beceriler
Ortak duygu
Görgü kuralları
Duygusal tepkiler
Başkalarına karşı davranma şekli
Öğretmen model olarak kimi/neyi kullanacağına
karar verir:
Öğretmen
Diğer öğrenciler
Toplumdaki insanlar
Kahramanlar, film yıldızları, başarılı sporcular vs.
53. Öğrenilmesini istediği davranışı nasıl sunacağını
belirler:
Dikkat çekmek
Hatırlamaya yardım etmek
Yapmasına yardımcı olmak
Güdülemek
Öğrencilerin davranışı göstermesini ve
sürdürmesini belirler:
Olumlu davranışı ödüllendirmek
İstenilmeyen davranışı cezalandırmak ya da
görmezden gelmek
54. 5)Öğretmene Öneriler
Öğrencilerin bireysel farklılıklarına uygun öğrenme ortamı oluşturmaya çalışınız.
Öğrencileri birbirleriyle kıyaslamayınız.
Öğrencileriniz tarafından model olduğunuzu unutmayınız.
Öğretme heyecanına sahip olunuz.
İstenmeyen davranışta bulunan öğrenciye uygun tepki gösteriniz.