2. • Sosyal hayatta öğrenilenlerin çoğu klasik koşullanma
teorileri ile açıklanamaz. Örneğin, cinsiyet rolleri anne-
baba-kardeşten öğrenilir. Bebekler konuşmayı çevresinde
bulunan kişileri gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenirler.
Yemek yeme, parmak kaldırarak söz isteme gibi birçok
karmaşık davranış uzun pekiştirmeler olmadan sadece
gözlemleyerek öğrenilir.
• Bu tür öğrenmeleri açıklayan en önemli kuramlardan biri
GözlemYoluyla Öğrenme kuramıdır.
3. GözlemYoluyla Öğrenme ile ilgili İlk Açıklamalar
• Plato ve Aristo: Eğitim, öğrencilerin gözlemesini ve
model almasını sağlamak için en iyi modelleri seçerek
öğrencilere sunmaktır.
• Thorndike: Gözlem yoluyla öğrenmeyi deneysel olarak
açıklamaya çalışmış ancak kanıt elde edememiştir. 1898
yılında yaptığı deneyde (1)
4. Miller ve Dollard: Sosyal Bilişsel Kuramın öncüleridir. Thorndike ve
Watson’ın deneylerindeki işlemlerde yanlışlık yaptıkları için yanlış
sonuçlara ulaştıklarını belirtmişlerdir. Organizmanın, diğer
organizmaların etkinliklerini gözleyerek öğrenebileceği gerçeğini
yadsımamışlardır. Örneğin (2)
Watson: Maymunlar üzerinde deneyler yaparak
çalışmış ancak kanıt elde edememiştir.
5. • Miller ve Dollard’ a göre;
Tıpkı diğer davranışlar gibi taklit edilen davranışlar pekiştirildiklerinde güçlenmekte ve
taklit etme alışkanlık haline gelmektedir. Pekiştirilmek için başkalarının davranışlarını
taklit etme eğilimine genellenmiş taklit denir.
Miller ve Dollard’a göre, Thorndike ve Watson deneylerinden kanıt elde etmek için ne
yapmalılardı?
• Miller ve DollardThorndike veWatson’ın yaptıkları deneyler için:
«Thorndike ve Watson, deneyimsiz hayvanı deneyimli hayvanla aynı bulmaca
kutusuna koysalardı, bu durum deneyimsiz hayvana gözlem yapma, tepkide bulunma,
pekiştirilme fırsatı sağlayabilirdi. Sonuçta da, taklit yoluyla öğrenme meydana
gelebilirdi» demektedirler.
6. • Skinner’a göre gözlem yoluyla öğrenmede;
• Önce modelin davranışı gözlenir.
• Gözleyen kişi kendi davranışını modelin davranışına uygun hale
getirir.
• Modelin davranışına benzer olan bu davranış pekiştirilir.
7. ALBERT BANDURA
1925’de Kanada’da doğmuştur. Üniversite öğrenciliği yıllarını
British Columbia Üniversitesi’nde geçirdikten sonra, tanınmış
Davranış Psikolojisi merkezi olan Iowa Üniversitesinden 1952’de
doktora derecesini almıştır.
• Stanford Üniversitesi’nin Psikoloji Fakültesi’ne devam etmiş ve
1974’teAmerikan Psikoloji Derneği’nin Başkanı olmuştur.
• Albert Bandura, Stanford Üniversitesi’nden öğrencisi olan
Richard Walters ile birlikte Sosyal Öğrenme Kuramının ilk
önemli açıklamalarını “Sosyal Öğrenme ve Kişilik Gelişimi”
(Social Learning and Personality Development, 1963) adlı
kitapta toplamıştır.
8. • Temel ilgi alanı klinik psikolojidir.
• 1960’lı yılların başında Davranışçılığın bir versiyonunu geliştirmiş, taklit
yoluyla öğrenmeye ilişkin eleştiriler getirmiş ve öğrenme kavramını
genişleterek gözlem yoluyla öğrenmeye dönüştürmüştür. Buna önce Sosyal
Davranışçılık, sonra da Sosyal BilişselTeori adı vermiştir.
• «Sosyal Bilişsel Kuram» adını verdiği kuramında sadece öğrenme ve model
almanın genel ilkelerini değil, psikolojinin konu alanı içine giren birçok
kavram ve süreci de açıklamaya çalışmıştır. Bu çalışmaların çoğunu
«Düşünme ve Etkinliğin SosyalTemelleri» adlı kitabında toplamıştır.
9. BANDURA’YA GÖRE GÖZLEMYOLUYLA
ÖĞRENME
• Bandura’ya göre gözleyerek öğrenme, sadece bir kişinin diğer
kişilerin etkinliklerini basit olarak taklit etmesi değil, çevredeki
olayları bilişsel olarak işlemesiyle kazanılan bilgidir.
• Gözlem yoluyla öğrenme ve taklit yoluyla öğrenme birbirinin
yerine kullanılabilecek iki kavram değildir.
• Gözlem yoluyla öğrenme taklidi içerebildiği gibi, içermeyebilir de.
Örneğin, (3)
10. Bandura, davranışçılığın öğrenmeyi açıklamada bazı
sınırlılıklarının olduğunu belirtmiştir. Bu sınırlılıklar
şunlardır;
• Davranışçılık, doğal ortamlarda meydana gelen şeyleri temsil etmez. Hiç
kimseye istendik davranışlarının sıklığını arttırmak için her gün ödül
verilmez. Kişiler genellikle kendi davranışlarını kendileri yönetmekte ve
kontrol etmektedir.
• Davranışçılık ilk tepkilerin nasıl kazanıldığını açıklamaz. Birey bir çok
davranışı hiç pekiştirilmeden gösterir. Eğer davranışın ortaya çıkması için
pekiştirilme gerekli ise, davranışın ilk olarak nasıl ortaya çıktığının
açıklanması gerekir.
• Davranışçılık sonuçların hemen gözlendiği durumlarla (doğrudan öğrenme)
ilgilenir. Sonuçların gerektiğinde etkinliğe dönüştüğü (dolaylı öğrenme)
öğrenme türü ile ilgilenmez.
11. • Bandura, öğrenmenin pekiştirmeye gerek duymadan sürekli
olarak meydana geldiğini ancak o bilgiye ihtiyaç duyulduğunda
gözlenebilir davranış olarak ortaya çıktığını savunur. Diğer bir
deyişle, öğrenme ve performansı birbirinden ayırır.
• Bunu 1965’te yaptığı bir deneyle açıklar.
• http://www.izlesene.com/video/gozlemleyerek-ogrenme-bobo-bebek-deneyi-ve-sosyal-bilissel-kuram/7602237
• (1.28-07.08)
• Deney sonuçları göstermektedir ki; bireyin yaşamı başkasının
geçirdiği yaşantıdan etkilenmektedir.
12. ÖĞRENMEYİ SAĞLAYAN DOLAYLI
YAŞANTILAR
• Sosyal öğrenme kuramında öğrenme, esas
olarak başkalarının gözlenmesine dayandığı
için dolaylı yaşantılara dayanmaktadır.
• Birey başkalarının yaşantılarından öğrenir.
Bu nedenle, öğrenmedeki süreçler
dolaylıdır.
13. Bandura’ya göre öğrenmeyi etkileyen ve
modelden edinilen dolaylı yaşantılar şunlardır:
4) Dolaylı Duygu
3) Dolaylı Güdülenme
5) Model Özellikleri
2) Dolaylı Ceza
1) Dolaylı Pekiştirme
14. 1) Dolaylı Pekiştirme: Bir bireyin pekiştirilmesini gözlemleyen bir
kişinin, o bireyin davranışını yapma ihtimali artar. Kendi
pekiştireç almamıştır fakat gözlemlediği kişi pekiştireç aldığı
için gözlemlediği bireyin davranışını gerçekleştirir. Örneğin,
Premio Bastio D'Oro 2014 - 71. Venedik Film Festivali'nde Sivas
adlı filmin çocuk başrol oyuncusu Doğan İzci’nin En İyi Erkek
Oyuncu Ödülü'ne layık görülmesinin diğer çocuk oyuncuları
daha fazla çalışmaya itmesi.
15. 2) Dolaylı Ceza: Modelin olumsuz davranışlarının cezalandırılması,
gözleyenlerin benzer davranışlarda bulunmalarını engellemektedir. Bu durum
toplumdaki bireylerin kurallara uymalarında ve istenmeyen davranışların
engellenmesinde önemli rol oynar. Örneğin, (4)
16. 3) Dolaylı Güdülenme: Bireyin davranışını gözleyen bir kişinin, bireyin
davranışlarının pekiştirilme ihtimaline bağlı olarak bu davranışları yapma
konusunda istekli olmasıdır. Örnek: Aynı evde kalan iki arkadaştan birisinin
KPSS sınavına çok çalışması sonucunda diğer kişinin de arkadaşını izleyip
sınavdan başarılı olup atanmak için çalışmaya istekli olmasıdır.
17. 4) Dolaylı Duygu: Birçok duygu gözlem yoluyla kazanılır. Birçok
insan doğrudan zarar görmedikleri halde fareden, yılandan,
örümcekten, sınavlardan korkmaktadırlar. Çünkü modeller sesleri,
mimikleri, bağırmaları, sözleri ve ağlamaları ile gözleyen kişiye
mesajlar verirler ve modeli gözleyen kişi dolaylı yaşantı kazanarak
aynı korkulara sahip olur.
18. 5) Model Özellikleri: Sadece modelin davranışlarının sonuçları değil, aynı
zamanda modelin özellikleri de model almayı etkilemektedir. Modelin
özellikleri gözlemcinin özelliklerine ne kadar benzerse, gözlemci, modelin
davranışını o kadar örnek alır ancak model ne kadar yüksek statüye sahipse,
gözlemcinin taklit etme eğilimi o kadar artar. Bu zıtlığın sebebi ne olabilir?
Bu zıtlığın cevabı henüz bilinmemekle beraber gözlemcide, model alınan
kişinin başarısının, kendi başarısına katkı sağlayacağı beklentisi oluştuğu
sanılmaktadır. Örneğin, (5)
19. SOSYAL BİLİŞSEL KURAMIN DAYANDIĞI
İLKELER
6) ÖzYargılama Kapasitesi
4) Dolaylı Öğrenme Kapasitesi
3) Öngörü Kapasitesi
5) Öz Düzenleme Kapasitesi
2) Sembolleştirme Kapasitesi
1) Karşılıklı Belirleyicilik
20. 1)Karşılıklı Belirleyicilik: Birey
Davranışı Çevre
Bu üç unsur karşılıklı birbirini etkilemekte ve bireyin sonraki
davranışlarını belirlemektedir. Çevre davranışı, davranış ise çevreyi
değiştirebilir. Çevre bireysel özellikleri değiştirebileceği gibi,
bireysel özellikler de çevreyi değiştirebilir. Örneğin, (6)
21. • Bandura potansiyel çevrede pekiştirme ve cezaların da var
olduğunu, onların gerçekleşmelerini bizim davranışlarımızın
belirlediğini savunur. Daha da ileri giderek davranışın çevreyi
yarattığını belirtir. Örneğin, sürekli problem yaratan birey
olumsuz sosyal çevre yaratmaktadır.
• Sonuç olarak, Bandura’ya göre, insanlar çevreyi belli yollarla
etkilemekte, değiştirmekte, çevre de insanların daha sonraki
davranışlarını etkilemektedir.
• Ancak çevre, birey ve davranış her zaman bütün olaylarda her biri
aynı etkiye sahip değildir. Örneğin, çok gürültülü bir çevre,
davranışı her şeyden daha çok etkileyebilir. Birey çalışmaya çok
istekli olsa bile gürültü çalışmasını engelleyebilir. Bir başka
durumda bireyin inançları, davranışını her şeyden çok
etkileyebilir. (7)
22. 2) Sembolleştirme Kapasitesi: İnsanoğlu
düşünme ve dili kullanma gücüne sahip
olduğu için geçmişi kafasında taşıyabilmekte
ve geleceği test edebilmektedir. Henüz
meydana gelmemiş olaylar da zihinde temsil
edilir. Gelecekteki muhtemel davranışlar,
zihinde sembolik olarak yapılır, beklenir ve
merak edilir. Geçmiş ve geleceğin sembolü
olan düşünceler sonraki davranışları etkileyen
ya da onlara neden olan materyallerdir.
23. 3) Öngörü Kapasitesi: Sosyal öğrenme kuramı, sembolik kapasiteyi
kullanmanın yanı sıra, gelecekle ilgili tahminde bulunma, gelecek için plan
yapabilme, hedefleri belirleyebilme kapasitesini de gerektirir.
24. 4) Dolaylı Öğrenme Kapasitesi: İnsanlar,
özellikle çocuklar, genellikle başkalarının
davranışlarını ve davranışlarının sonuçlarını
gözlemleyerek öğrenirler. Kendileri de bazı
şeyleri yaparak ve kendi davranışlarının
sonuçlarını görerek çok şey öğrenebilirler.
İnsanlar sadece kendi yaptıkları sonucu bir
şeyler öğrenselerdi, yaşam çok sınırlı kalırdı.
İnsanların başkalarının deneyimlerini
gözleyerek çok şey öğrenmektedirler.
25. 5) Öz Düzenleme Kapasitesi: İnsanların kendi davranışlarını kontrol edebilme
yeteneklerine sahip olmalarıdır. İnsanlar ne kadar çalışacaklarını, ne kadar
uyuyacaklarını, ne yiyeceklerini, ne giyeceklerini, ne kadar konuşup, toplumda
nasıl davranacaklarını kendileri kontrol ederler. Elbette ki insanların
davranışları başkalarının gösterdikleri tepkilerden etkilenir ancak
davranışlarından bireyin kendisi sorumludur.
26. 6) Öz Yargılama Kapasitesi: İnsanların kendileri hakkında
düşünme, yargıda bulunma, kendilerini yansıtma kapasitesidir.
Birey etkinliklerinin sonuçlarına göre kendi ile ilgili fikirlerinin
yeterliliğini yargılar ve görüş geliştirir. Bu yargıya «öz yeterlik»
denir. Bireyin öz yeterliğine ilişkin algısı gerçek yeterliğini
yansıtmayabilir ancak bireyin davranışını düzenlemede önemli bir
rol oynar. Öz yeterlik, bireyin etkinliklerinin seçimini, bir etkinlikte
harcayacağı çabayı, bir güçlükle karşılaştığında göstereceği sabır
süresini, duyacağı kaygı ya da güven düzeyini etkiler.
28. GÖZLEMYOLUYLA ÖĞRENME SÜREÇLERİ
• GözlemYoluyla Öğrenme dört temel süreci kapsar:
DİKKAT ETME SÜRECİ
ZİHİNDE TUTMA SÜRECİ
DAVRANIŞI MEYDANA GETİRME SÜRECİ
GÜDÜLENME SÜRECİ
29. 1) Dikkat Etme Süreci:
Birey model alacağı etkinliklere dikkat etmeli ve doğru biçimde
algılamalıdır. Gözlemcinin dikkatini etkileyen faktörlerin bazıları
gözlemciye, bazıları ise modele aittir. Bu faktörlerden bazıları şunlardır:
a) Gözlemcinin duyu organlarının yeterliliği. Örneğin; görme özürlü bir
kişinin dikkatini görsel uyarıcılar, işitme engelli bir kişinin dikkatini
işitsel uyarıcılar çekmez.
b) Gözlenecek etkinliklerin, gözlemcinin birçok etkinlik amacına uygun
olması. Özellikle dikkat çekici bir çok etkinlik bulunduğunda, gözlemci
amacına uygun etkinliklere dikkatini yönlendirir.
c) Gözlemcinin geçmişte aldığı pekiştirmeler. Geçmişte hangi davranış ve
etkinlikleri onay görmüşse, modelin de benzer davranışlarına dikkat
edecektir.
30. d) Modelin fonksiyonel değeri olan etkinlikleri. Önemli sonuçlar
doğuran etkinlikler dikkat çeker.
e) Model alınan etkinliklerin basit, yalın ve çarpıcı olması.
f) Modelin yaşı, cinsiyeti, saygınlığı, statüsü ve gücü modelin
dikkatini etkileyen özelliklerdir.
32. 2) ZihindeTutma Süreci:
Gözlenen bilgiler sembolleştirilip kodlanmakta
ve bellekte saklanmaktadır. Bilgi iki yolla
sembolleştirilir:
a)Zihinsel resimlere dönüştürülerek
b)Sözel sembollere dönüştürülerek
Bandura’ya göre davranışı düzenleyen bilişsel
süreçlerin çoğunluğu sözeldir. Hatta modelden
kazanılan görsel bilgi daha sonra sözel bilgiye
dönüştürülmekte ve daha kolay
depolanmaktadır. Depolanan bilgilerin zihinsel
olarak tekrar edilmesi ya da gözlendikten
hemen sonra uygulanması, davranışa
dönüştürülmesi gerekmektedir.
33. • Modellenen Olaylara
İlişkin Özellikler
• Sembolik Kodlama
• Organize Etme
• ZihinselTekrar
• Gözlemci Özellikleri
• Bilişsel Beceriler
• BilişselYapılar
ZİHİNDETUTMA SÜRECİ
34. 3) Davranışı Meydana Getirme Süreci:
Öğrenilenlerin uygulamaya dönüştürülme sürecidir.
Bunun için bireyin fiziksel ve psiko-motor
özelliklerinin uygun olması gerekmekte ve aynı
zamanda yeterli isteğe ve başarabileceği inancına da
sahip olması gerekir.
Bandura’ya göre davranış yapılmadan önce yapılması
gereken bazı aşamalar vardır. Bunlar;
- Birey davranışı zihinsel olarak tekrar etmeli ve bu
prova sürecinde kendi davranışı ile modelin
davranışını karşılaştırır.
- Kendine geri dönüt verir.
- Farklılıklara göre düzeltme etkinliği başlar.
- Bu süreç, kendi davranışı model alınan davranışa
benzeyene kadar devam eder.
35. • Modellenen Olaylara
İlişkin Özellikler
• ZihinselTekrar Etme
• Gözleme
• DönütVerme
• Gözlemci Özellikleri
• Fiziksel Kapasite
DAVRANIŞI MEYDANA GETİRME SÜRECİ
36. 4) Güdülenme Süreci:
İnsanlar yeni davranış ve becerileri gözlem yoluyla
kazanabilir ancak onu ihtiyaç duyuncaya ya da
güdüleninceye kadar performans olarak göstermezler.
Güdülenme süreci öğrenilenleri performansa
dönüştürmeyi sağlayan bir süreçtir.
Bandura’ya göre pekiştirmenin iki önemli işlevi vardır:
1) Gözleyen kişide, modelin pekiştirilen davranışı gibi
davrandıklarında pekiştirileceklerine dair beklenti
artar.
2) Öğrenilen şeylerin kullanılması için bireyi güdüler.
37. • Bandura’ya göre öğrenmenin oluşması için pekiştirmeye ihtiyaç yoktur. Birey
sadece modelin ya da başkalarının davranışlarının sonuçlarını gözleyerek de
öğrenir.
• Bandura’nın önem verdiği bir başka pekiştirme türü ise içsel pekiştirmedir.
Bireyin kendi kendini pekiştirmesidir. Bireyin kendine değer vermesini,
yeterliliğinin gelişmesinden zevk almasını sağladığı için içsel pekiştirme dışsal
pekiştirmeden daha önemlidir.
38. • Modellenen Olaylara
İlişkin Özellikler
• Harekete Geçiriciler
• Gözlemci Özellikleri
• Tercihler
• Değerler
• Eğilimler
• İçsel Standartlar
GÜDÜLENME SÜRECİ
39. Modelin davranışı göstermesi
Modelin pekiştirilmesi
Öğrenenin modele dikkat etmesi
Öğrenenin, modelin davranışını
kodlaması ve zihinsel olarak tekrar
etmesi
Öğrenenin, modelin davranışına
uygun davranışı meydana
getirecek düzeyde zihinsel tekrar
yaparak davranışı öğretmesi
Öğrenenin davranışı göstermeye
güdülenmesi
Öğrenenin davranışı göstermesi
(Performans)
GÖZLEMYOLUYLA ÖĞRENME AŞAMALARI
40. MODEL ALMAYOLUYLA KAZANILAN
ÜRÜNLER
• Yeni bilişsel beceriler (Örn. etkili okuma, problem çözme) öğrenilebilir.
• Yeni psiko-motor beceriler (Örn. Masa tenisi oynama) kazanılabilir.
• Önce öğrenilen yasaklar güçlenir ya da zayıflar.
• Yeni değerler, inançlar kazanılabilir.
• Eşyaların ve çevrenin nasıl kullanıldığı özellikle çocuklar tarafından
öğrenilebilir.
• Duyguların açıklanma şekli öğrenilebilir.
42. • Bireyin gelecekte karşılaşabileceği güç durumların (sınava girme, yarışmaya
katılma, topluluk önünde konuşma yapma) üstesinden gelmede ne
derecede başarılı olabileceğine ilişkin kendi hakkındaki yargısı inancıdır.
• Bireyin becerisini kullanarak yapabildiklerine ilişkin yargılarının bir ürünü, bir
sonucudur.
ÖZYETERLİK
43. • Öz yeterlik yargıları dört temel kaynaktan elde edilen bilgilerden
etkilenmektedir:
1) Bireyin doğrudan kendi yaptığı başarılı ya da başarısız etkinlikler
sonucunda elde ettiği bilgiler öz yeterliği etkiler.
2) Kendine benzer başka kişilerin başarılı ya da başarısız etkinlikleri, bireyin
aynı etkinlikleri kendisinin başarıp başaramayacağı yargısını kuvvetlendirir
(Dolaylı yaşantılar).
3) Bireyin başarıp başaramayacağına dair nasihat, öğüt ve teşvikler değişik
ölçülerde öz yeterliği etkiler (Sözel ikna).
4) Bireyin belli görevi başarma ya da başarısız olma beklentisi öz yeterlik
algısını etkiler (Psikolojik durum).
44. • Algılanan öz yeterliği yüksek olan birey;
- herhangi bir işin üstesinden gelmek için düşük olan bireye göre daha çok
çaba harcar, daha ısrarlı ve sebatkardır.
- herhangi bir şeyi denemekten, yaşantı geçirmekten düşük olana göre daha
az korkar.
- çevreyi daha çok kontrol edebileceğinden olayların üstesinden gelebilir ve
yeni şeyler denemekten korkmaz.
45. ÖZ DÜZENLEME
• Bireyin kendi davranışlarını etkilemesi, yönlendirmesi ve kontrol etmesidir.
İnsanların davranışları sadece dışsal pekiştireçler ve cezalarla kontrol
edilmez. İnsanlar davranışlarını büyük ölçüde kendi kendilerine düzenlerler.
46. • Birey davranışını düzenlemek için;
a) Başkalarının ve kendi yaşantılarını gözleyerek, ödüllenen performans
özelliklerini belirler ve kendine özgü performans standartlarını geliştirmiş
olur.
b) Kendi performansını, geliştirdiği performans standartları ile karşılaştırarak
davranışı hakkında karar verir.
c) Eğer davranış, standartlarına uygunsa, birey kendi kendini pekiştirerek
davranışı sürdürür.
d) Eğer davranış, standartlarına uygun değilse, birey kendi kendini
cezalandırabilir ya da davranışta yeni düzenlemelere gider.
47. • Bireyin performans standartları ulaşılamayacak kadar güç ve uzak olursa
birey hayal kırıklığına uğrayabilir. Birey giderek kendini değersiz hisseder ve
depresif reaksiyonlar gösterebilir. Bu nedenle, ulaşılabilecek yakın amaçlar
belirlemek, bireyi harekete geçirmek için güdüleyeceği gibi, sonuçtan
tatmin olmasını da sağlar.
• Öz düzenlemede, içselleştirilmiş performans standartları kadar, algılanan öz
yeterlik kavramı da etkilidir. Algılanan öz yeterlik, gerçek yeterliğinden daha
düşük ise bireyi tembelliğe, gerçek yeterliğin çok üstünde ise, birey hep
yeteneğinin üzerinde şeylerle uğraşacağından, başarısızlığa itebilir. Bu
durum da kızgınlığa, hayal kırıklığına ve hemen hemen her şeyden
vazgeçmesine sebep olabilir.
48. KURAMIN EĞİTİM AÇISINDAN
DOĞURGALARI
• Bu kuramın eğitimde uygulanması daha iyi insanlar olmamızı sağlar.
• Bilindiği gibi Bandura, bireyin her şeyi doğrudan öğrenmesinin
gerekmediğini, başkalarını gözlemleyerek de pek çok şeyin öğrenileceğini
savunmaktadır. Bu durumda anne-babalar, öğretmenler kazandırılmak
istenen davranışı model olarak öncelikle kendileri göstererek çocuklara pek
çok istendik davranışı kazandırabilirler.
49. • Bilindiği gibi gözlem yoluyla öğrenmenin dört
temel süreci vardır:
1) Dikkat Etme: Anne-baba ve öğretmenler
çocukların model almalarını istediği davranışları
dikkat çekici hale getirmelidirler. Model alınacak
etkinlik anlaşılır, çekici, gözleyenin fiziksel ve
bilişsel yapısına, yaşına, ilgilerine, amaçlarına
uygun olmalı ve sonucunun fonksiyonel bir
değerinin olması gerekmektedir. Yapılan
deneyler çizgi film kahramanlarının çocuklar
üzerinde önemli etkileri olduğunu
göstermektedir. Öğretme-öğrenme sürecinde
pek çok davranış çizgi film karakterleri
vasıtasıyla öğrenilebilir.
50. • Zihinde Tutma: Bireyin zihinde tutma sürecinde sözel sembollerin önemi
büyüktür. Bu durumda öğretmenler, model alınacak etkinlikleri düzenlerken
öğrencilerin sözel yeteneklerini, dili anlama ve kullanma becerilerini dikkate
almalıdırlar. Ayrıca, öğretmenler, öğrencilere bellek destekleme ve kodlama
yollarını öğreterek öğrencilerin modelin davranışlarını zihinde tutmalarını
kolaylaştırabilirler.
51. 3) Davranışı Üretme: Bu aşamada birey model aldığı davranışı, modelin
davranışına benzetinceye kadar tekrar eder, düzeltir ve sonunda modelin
davranışına benzer hale getirir. Burada öğretmenin dikkat etmesi gereken
nokta, öğrencinin bilişsel olduğu kadar fiziksel özelliklerinin de model alınan
davranışı yapmaya uygun olmasıdır. Ayrıca öğrencilerin algıladıkları öz yeterlik
düzeyleri model alınan davranışı üretmeye uygun olmalıdır.
52. 4) Güdülenme: Öğrenilenlerin performansa dönüştürülme evresidir. Öğretmen
ve anne-babaların dikkat etmesi gereken nokta, çocukların modelin davranış
sonuçlarını gözlemlemelerine fırsat vermektir. Çocuklar bu gözlemlere göre
pekiştirilen davranışları yapar, cezalandırılan davranışlardan kaçınırlar. Ayrıca,
öğrenciyi davranışı yapmaya istek ve ihtiyaç duyar hale getirmek gerekir.
Bandura’ya göre içsel pekiştirmeler çok önemlidir ve anne-baba ve
öğretmenler çocuğun başarmasını, kendi kendini pekiştirmesini sağlayacak
fırsatlar hazırlamalıdırlar.
53. • Öğretmenler, öğrencinin öz yeterlik algısını geliştirmeye yardımcı olmak için
bazı önlemler almalıdırlar.
a) Öğrenciye verilen ödevler, onun başarabileceği düzeyde olmalıdır.
b) Değerlendirme ölçütleri önceden belirlenmeli ve öğrenciye bildirilmelidir.
c) Öğrenciye ödevin her aşamasında sık sık dönüt verilmelidir.
d) Öğrencinin kötü yaptıklarından çok, iyi yaptıklarına vurgu yapılmalıdır.
e) Öğrenci kendini gerçekçi bir şekilde planlamaya yönlendirilmeli ve böylece
öğrencinin kendi yeterliklerinin farkına varması sağlanmalıdır.
f) Öğrencinin performansı göstermesi için harekete geçirici, teşvik edici ek
puanlar verilmelidir.
54. • Öğrencinin öz düzenleme yeteneğini kazanabilmesi için ise;
a) Statüsü erişilemez modeller yerine çocuğun çaba harcamasını, doğru ve
yanlışları ayırmasını sağlayan modellerle çalışması sağlanmalıdır.
b) Çocuğun belirlediği standartlar ve hedefler açık, belirgin ve ulaşılabilir
olmalıdır.
c) Çocuk gözlediği davranışları kendi performans standartları ile
karşılaştırmalı, kendine dönüt vermelidir.
d) Çocuk, davranış sonuçları performansa uygun ise kendini pekiştirmeli,
değil ise hatanın kaynağını bulup gidermelidir. Bütün bu süreci
uygulayabilmesi için öğretmenin model olması ve düzenlenen eğitim
durumlarının buna olanak vermesi gerekmektedir.
55. • Öz yeterlik ve öz düzenlemenin geliştirilmesi için
öğrencilerin tümüne aynı anda aynı şeylerin öğretilmesi
yerine, grupla çalışmalar ya da öğretimin
bireyselleştirilmesini sağlayacak ortamlar yaratılmalıdır.
Tam öğrenme yöntemi, işbirliğine dayalı öğrenme
yöntemi, probleme dayalı öğrenme yöntemi uygulanarak
çocukta öz yeterlik ve öz düzenlemenin geliştirilmesine
yardımcı olunmalıdır.