Sosyal Öğrenme Kuramı ALBERT BANDURA (1925 - ).pptZühtü Soylu
Sosyal bilişsel kuramının kökeni davranışçılığa dayansa bile, davranışların kazanılmasını da bilişsel süreçlerle açıklayarak davranışçı kuramlardan ayrılır.
Bandura'ya göre, davranışçılık karmaşık davranışları ve ilk kez gözlenen davranışların nasıl kazanıldığını açıklamaz. Ayrıca organizma sadece kendi başına gelenlerden öğrenmez, başkalarının yaşantılarından da öğrenir.
Sosyal Öğrenme Kuramı ALBERT BANDURA (1925 - ).pptZühtü Soylu
Sosyal bilişsel kuramının kökeni davranışçılığa dayansa bile, davranışların kazanılmasını da bilişsel süreçlerle açıklayarak davranışçı kuramlardan ayrılır.
Bandura'ya göre, davranışçılık karmaşık davranışları ve ilk kez gözlenen davranışların nasıl kazanıldığını açıklamaz. Ayrıca organizma sadece kendi başına gelenlerden öğrenmez, başkalarının yaşantılarından da öğrenir.
2. Sosyal öğrenme kuramı nedir?
• Sosyal öğrenme kuramı; öğrenmenin yalnızca ilk elden,
yaşantılarımız yoluyla değil, başkalarının yaşantıları
aracılığıyla da(dolaylı yaşantı) gerçekleşebileceği görüşü
üzerine odaklanmaktadır. Başta Bandura olmak üzere sosyal
öğrenme kuramcıları insan öğrenmelerinin büyük kısmının
klasik ve edimsel koşullanma yoluyla kazanıldığı fikrine karşı
çıkarlar. Aslında insan bir davranışı, bu davranışı hiç
sergilemeden ya da sergileyip pekiştirilmeden gözlem yoluyla
öğrenebilir.
3. • Öğrenmenin oluşum süreci olarak farklı psikolojik yaklaşımlar
vardır, bazı yaklaşımlarda bireyin öğrenme esnasında aktif
katılımı ve öğrenme sürecini kontrol etme gücü öne çıkarken
bazılarında ise bireyin sadece çevrenin kontrolünde
uyarıcılara istenilen tepkide bulunması daha ağır basar.
• Sosyal öğrenme yaklaşımı birden fazla kuramın ortak
noktalarının birleşimi gibidir.(bilişsel ve davranışsal kuramlar)
• Sosyal öğrenme, başkalarını seyrederek çevreden öğrenme
olarak tanımlanabilir.
4. • Örneğin çim biçme makinesinin nasıl çalıştırılacağı ya da
odunun nasıl kesileceği gibi şeyler modeli izleyerek
öğrenilebilir. Ya da arılarla ilgili hiçbir kötü yaşantısı olmayan
dört yaşında bir çocuk kendisinden üç yaş büyük abisinin
arılardan korktuğuna tanık olduğu için arılardan korkmayı
öğrenebilir.
5. • Gözlem yoluyla öğrenme ya da dolaylı öğrenme olarak
anlatılan bu durum, taklit yoluyla öğrenmeyle sınırlı değildir.
Taklit yoluyla öğrenme, gözlem yoluyla öğrenmenin sadece
bir parçasıdır. Çünkü insanlar başkalarının yaşantılarından
elde ettikleri bilgilere dayanarak bu davranışları taklit
etmemeyi de öğrenebilirler.
• Modelin davranışı olumsuz bir durumla sonuçlanırsa
gözlemci o davranışı yapmaktan kaçınacaktır.
6. • Örneğin bir öğrenci arkadaşının derste konuştuğu için
öğretmen tarafından cezalandırıldığına tanık olduğunda, bu
davranışı yapmaması gerektiğini öğrenecektir. Böyle bir
durumda taklit söz konusu değildir ancak bu durum gözlem
yoluyla öğrenme olarak kabul edilir.
7. Sosyal öğrenme kuramının gelişimi
• İnsanların birbirinden öğrenmesi hususuna ilk dikkat çeken
John Dewey olmuştur. Dewey’e göre birey sosyal etkileşimi
sonucunda düşüncelerini ve deneyimlerini paylaşarak zaman
içinde kendine has belleğini oluşturur.
• Sosyal öğrenme kuramı ile ilgili bir başka kuramcı ise rus
psikolog Lev Vygotsky’dir. Vygotsky “potansiyel gelişim alanı”
kavramını kullanarak öğrenmenin sosyal ortamda öğrenenin
ilgisi dahilinde ve öğretenlerin rehberliğinde gerçekleştiğini
savunur.
8. • İnsanlar topluluk içindeki iletişimlerini etkili bir biçimde
gerçekleştirirken kavramlar,semboller,işaretler,numaralar ve
kelimeler kullanırlar ve bütün bunlara “psikolojik araç” denir.
Dil, insanın en üst sistem olarak kullandığı psikolojik araçtır.
Vygotsky özellikle bilişsel gelişim ve dil gelişimiyle
ilgilenmiştir.
9. • Dış denetim odaklı insanlar ise, pekiştirmenin dışsal güçlere
bağlı olduğunu düşünerek sahip oldukları yetenekleri ve
davranışlarıyla çok az şeyi değiştirebileceklerine inanırlar. Bu
yüzden kendi durumlarını değiştirmek ya da iyileştirmek için
çaba göstermezler.
• İç denetim odaklı insanların hayatta daha başarılı olduğu
görüldüğünden, eğitimde bireysel gelişimin amaçlarından biri
de iç denetim odaklı insanlar yetiştirmektir.
10. • Günümüzde sosyal öğrenme kuramı denildiğinde Albert
Bandura akla gelmektedir.
• Bandura’nın 1960’ların başında öğrenmeye getirdiği yaklaşım
sosyal-davranışçılıktır. Bandura’nın sistemi davranışçı
olmasının yanı sıra bilişsel özellikler de taşıyordu.
• Sosyal öğrenme kuramı, bilişsel öğrenme kuramı ile analitik
davranışçı kuram birleştirilerek ortaya konulan bir çeşit orta
yol kuramıdır. Uyarıcı ve tepki arasında aracı bir mekanizma
vardır ve bu mekanizma kişinin bilişsel süreçleridir.
11. • Düşünme süreçlerinin(inançlar,beklentiler ve yorumlar) dışa
ait pekiştirme tarifeleri üzerinde etkili olduğu düşünülür.
• Bandura öğrenme için pekiştirmenin zorunlu olmadığını ileri
sürmüş ve öğrenme ve performans arasında ayrım yapmıştır.
• İnsanlar gözlem yoluyla birçok yeni davranış ya da beceri
öğrenebilirler ancak bu davranışları sergilemeye
güdüleninceye kadar performansa dönüştürmezler. Bu
nedenle pekiştirme öğrenme için değil, öğrenilen
davranışların performans olarak sergilenmesi için gereklidir.
12. • Albert Bandura 1969 yılında davranış değiştirmenin ilkelerini
yazdığında sosyal öğrenme kuramının öğrenme olgusu ile
ilgili temel kavramlara açıklık getirmiştir:
• Davranış değişikliği kişinin davranış ile ödül arasındaki ilişkiyi
anlamasıyla meydana gelen değişikliktir. Bandura’ya göre
davranışı değiştiren pekiştirme tarifesi değil,kişinin bu
tarifenin ne olduğuna dair düşünce ve değerlendirmesidir.
13. • Örneğin, bir üniversite öğrencisi aynı evde kaldığı arkadaşını
yemek yaparken defalarca izleme fırsatını bulduğu için bu
yemeğin nasıl yapılacağını öğrenir ancak bu yemeği yapmak
için güdülenmediği sürece öğrendiğini performans olarak
sergileyemeyecektir.
14. • Sosyal öğrenme kuramı davranışçı yaklaşıma üç temel eleştiri
getirmiştir bunlar:
Davranışçı yaklaşım doğal ortamda olanları temsil edemez.
Davranışçı yaklaşım yeni tepkileri dikkate almaz.
Davranışçı yaklaşım sadece uyarıcıya verilen tepkiyi dikkate
alırken gelecekteki tepkileri dikkate almaz.
15. • Sosyal öğrenme kuramı yukarıdaki eleştiriler ışığında üç
önemli farkındalığı ortaya koymuştur. Bunlar:
1) Davranış öğrenilebilir fakat hemen gösterilmeyebilir.
2) Öğrenme her zaman pekiştirece bağlı değildir.
3) İnsan uyarıcıya karşı tepki veren basit bir organizma
değildir.
16. Sosyal Öğrenme Kuramının Temel Kavramları
• Sosyal öğrenme kuramında öğrenme
ortamında olan kişi yani öğrenen
gözlemci, öğrenilecek olan ise model
olarak isimlendirilebilir. Gözlemci
başkalarının davranışlarını gözleyip bu
davranışları tekrar etme ya da
yapmama eğiliminde olacağından da
etkinliği doğrudan kendisi yapmayıp
dolaylı yoldan etkilenecektir. Bu
nedenle Sosyal öğrenme kuramında
öğrenmeyi sağlayan dolaylı yaşantılar
bulunmaktadır.
17. Dolaylı Pekiştireç (Vicarious Punishment)
• Bireyin başka insanların davranışlarının ödüllendirildiğini veya
cezalandırıldığını gözlemlemesi sonucu, bireyde o davranışların dolaylı
olarak gözlemlenir.
• Dolaylı pekiştirmede pekiştireç öğrenene değil davranışı yapana yani
modele verilmektedir.
• Modelin yapmış olduğu davranışlarda ödüllendirilmesi,
gözlemleyenin o davranışı taklit etmesini güçlendirecektir.
• Örneğin, çok çalışan insanların olimpiyatlarda altın madalya
kazandığını görmek, gözlemleyen üzerinde fiziksel antrenman yapmayı
teşvik edecek ve davranışı pekiştirecektir.
• Örnek: Sınıfta öğretmenin istendik davranışı yapan bireyi övmesi
sonucunda bunu gözlemleyen diğer öğrencilerinde istendik davranışı
yapmasıdır.
18. Dolaylı Ceza(Vicarious Punishment)
• Modelin yapmış olduğu davranış sonunda almış olduğu cezanın
gözlemlenmesi, gözleyenin o davranışı yapma eğilimini azaltır veya ortadan
kaldırır.
• Dolaylı pekiştireçte olduğu gibi ceza öğrenene değil davranışı yapana yani
modele verilmektedir.
• Örneğin arkadaşının trafik kurallarına uymadığından dolayı bir yıl
ehliyetine el konulmasını gözlemleyen birinin aynı hataları yapmamaya
özen gös termesi gibi. Bununla birlikte bireyler korkularından dolayı
davranışı gösteremiyorlarsa, korkunun ortadan kalktığı veya azaldığı
durumlarda istenmeyen davranışı yapma eğilimi göstermektedirler.
• Örneğin, öğrencilerin öğretmeninin göremeyeceği bir durumda sigara
içmesi veya diğer arkadaşlarına karşı saldırgan davranması gibi.
19. Dolaylı Duygusallık (Vicarious Emotional Arousal)
• Modelin duygusal tepkilerinin model alan tarafından da gösterilmeye
başlanmasıdır.
• Gözleyen kendi yaşamasa da modelin davranışları nedeniyle korku ve
kaygı hissedebiliriz. Model alınan kişinin korktuklarından korkma,
onun sevdiklerini sevme eğiliminde oluruz. Bu durum aynı şekilde
korkuların giderilmesinde de geçerlidir.
• Birçok insan doğrudan zarar görmedikleri halde ölüden, periden,
fareden, köpekten, yılandan, öğretmenden, sınavdan, uçaktan
korkmaktadırlar.
• Örnek: Fare gördüğü zaman çığlık atan annesini gören kız çocuğu,
annesini taklit eder ve farenin korkulacak bir yaratık olduğu sonucuna
ulaşır.
20. Bandura’nın Deneyi
• Denekler, köpeklerden korkan okul öncesi çocuklardı. Köpeklerden
korkmayan bir çocuk model olarak kullanıldı. Sekiz seans süresince
çocuklar, model olan çocuğun köpekle temas etmesini seyrettiler.
Model, önce köpeği kapalı bir yerdeyken okşuyordu. Son seansta
köpeğin kapalı bulunduğu yere girerek hayvana sarılıyor, yemek
yediriyor ve onunla oynuyordu. Daha sonra denek olan çocukların
köpeğe nasıl davrandıkları gözlendi. Çocukların çoğu önce çekingen
davrandılar ama sonra rahatça köpeğe yaklaştılar ve temas ettiler.
21. Dolaylı Güdülenme
• Modelin davranış sonuçlarının model alanda aynı davranışı yapma
isteği uyandırmasıdır.
• Gözlenen davranış sonucunda model hoşa giden bir sonuçla karşılaşır
ise, gözleyen kişi bu davranışı yapmaya istek duyar. Modelin başarısı
gözleyenin o davranışı yapması için onu tetikler ve harekete geçirir.
• Örnek: Sınıfta ödül kazanan bir öğrenciyi gören ve kendi düzeyinin de
ödül kazanmaya uygun olduğunu gören birey harekete geçer. Sınıfında
burs kazanan ve kendi düzeyinin de bu bursu kazanmaya uygun
olduğunu gören öğrenci, bursu kazanmak için harekete geçebilir.
• Örnek: Aynı evde kalan iki arkadaştan birisinin KPS sınavına çok
çalışması sonucunda diğer kişinin de arkadaşını izleyip sınavdan
başarılı olup atanmak için çalışmaya istekli olmasıdır.
22. Modellerden Öğrenme
• Sosyal öğrenme kuramının en önemli öğesi modeldir.
İnsanların bir davranışı öğrenebilmeleri için, o davranışın
başkaları (model) tarafından nasıl yapıldığını görmeleri
gerekmektedir. Model ile gözlemleyenin karakter
benzerlikleri veya özellikleri davranışın taklit edilmesi oranını
arttırır.
Yeni bilişsel beceri ve davranışlar öğrenebilir.
Öğrenilenleri söndürür veya güçlendirir. Modelin yapmış
olduğu davranışlar ve sonuçları neyin yapılıp neyin
yapılamayacağını öğretir.
Model gözlemlenerek sosyal güç ve motivasyon sağlanabilir.
Model gözlenerek çevrenin ve nesnenin nasıl kullanılacağı
öğrenilebilir.
Model gözlenerek duygusal tepkileri nasıl ortaya konulacağı
öğrenilebilir.
23. Model ile gözlemleyenin karakter benzerlikleri ve özellikleri davranışın taklit edilmesi
oranını arttırır. Model ile gözlemleyen arasında bazı temel özellikler bulunmalıdır.
* Yaş: Model alınan kişinin yaşı gözleyene ne kadar yakınsa model alma davranışı o
kadar artacaktır.
* Cinsiyet: Gözlemci kendi cinsinden kişilerin davranışlarını daha çok model alır.
* Karakter: İçinde bulunduğu grup içerisinde büyük bir güce sahip, karar verme ve
uygulama açısından baskın karakterlerin davranışlarının model alınması daha
yüksektir.
* Benzerlik: Gözleyen kendisine benzeyen ortak noktaya sahip olduğunu düşündüğü
kişilerin davranışlarını daha çok model alır. Özellikle yakın arkadaş gruplarında
bireylerin birbirinden nasıl etkilendiği ve giyim, konuşma, yürüyüş vb. gibi
davranışların birbirine ne kadar çok benzediğine dikkat edin.
* Statü: Model almayı etkileyen bir diğer özellikte modelin sahip olduğu statüdür.
Eğer model toplumda yüksek bir statüye sahipse, bu modelin davranışlarının model
alınması daha yüksek bir ihtimaldir.
24. Modelin Statüsü ile Gözleyen Arasındaki
Etkileşim Durumu
MODELİN STATÜSÜ
GÖZLEMLENEN
SONUÇ
TAKLİT EDİLME
DURUMU
ÖRNEK
Yüksek
Sonuç bilinmiyor Yüksek Reklamlarda
kullanılan ünlüler
Eşit
Olumlu Yüksek Sınıftaki başarılı
öğrenciler
Eşit
Olumsuz Taklit edilmez Sınıfta ceza alan
öğrenciler
Düşük
Olumlu veya yok
denecek kadar az
Yok denecek kadar
az
Küçük kardeşini
izleyen büyük kardeş
25. Davranış Özelliği
• İnsan basit davranışları karmaşık
davranışlardan daha çok model
alır.
• Bir başka açıdan ise, çocuklar
düşmanca ve saldırgan
davranışları taklit etmeye daha
meyillidirler.
26. Model Alınan Davranışın Sonuçlarının Öğrenmeye Etkisi
• Öğrencilerin yapmış olduğu istenmeyen davranış, öğretmen tarafından
onaylanmadığı veya kabul edilemez olduğuna dair tepki olmalıdır. Cezasız kalan her
istenmeyen davranış diğer öğrencilerinde aynı istenmeyen davranışı gösterme
cesaretini arttırabilir. Fakat istenmeyen davranışa karşı verilen tepki veya ceza bir
başka istenmeyen davranışa model oluşturacak şekilde olmamalıdır.
• Örneğin; arkadaşına fiziksel güç kullanan öğrenciye fiziksel ceza verilmesi, insanlara
karşı fiziksel güç kullanılabileceğine ilişkin model oluşturur.
• Ancak olumsuz davranışların, eğer başkasına zarar verici nitelikte değilse,
görmezden gelinmesi ve olumlu davranışların pekiştirilmesi daha tercih edilen bir
yoldur.
Sürekli olumsuz davranışlar üzerinde duran ve ceza veren bir öğretmen, sınıf
atmosferinin bozulmasına ve olumsuz davranışların pekiştirerek tekrarlanmasına
neden olabilir.
27. Olumsuz Model Davranışın Gözlemleyene Etkisi
Modelin İstenmeyen Davranışı Sonucu Gözlemleyene Etkisi
Cezalandırma
• Toplumda kabul edilemezlik
• Taklit edilmeyi azaltma
Aşırı ceza
• Kişilik problemlerine yol açma
• Cezayı problem çözme aracı olarak görme
Cezasız kalma
• Toplumsal kabul edilebilirlik
• Sönmenin azalması
• İşlevsellik değerinin artması
• Taklit edilme olasılığının artması
28. Gözlem Yaparak Öğrenme
1) Dolaylı etki yoluyla başkalarının davranışlarının sonunda onların
alacakları ödül veya cezanın gözlemleyenin aynı davranışı yapma veya
yapmama kararına etkisi.
Örneğin; bir sınıfta istendik davranışta bulunan bir öğrencinin öğretmen
tarafından övülmesi, ödüllendirilmesi dolayısıyla diğer öğrencilerin bu
öğrenciyi model almaları.
2) Model alınan kişinin yaptığı davranışta ödül veya ceza olmamasına
rağmen gözlemleyenin modelin davranışını taklit etmesi.
Gözlem yapan kişinin modelin yaptıklarını öğrenme isteği veya
öğrendiklerini daha iyi yapabilmesi durumunda özellikle modelin
yüksek statüye sahip olması durumunda modelin davranışından
etkilenir.
29.
30. • Bobo Doll (Hacıyatmaz)
Deneye 3 ve 6 yaş arasında çocuklar alınmıştır. Toplam 36 erkek ve 36 kızdan
oluşmaktadır. 3 gruba ayrılmıştır. 12 şer grup olarak yapılmıştır.
1. 12 erkek ve 12 kız kontrol grubu
2. 12 erkek ve 12 kız agresif grup
3. 12 erkek ve 12 kız sevgi grubu
Agresif gruba hacıyatmaza sert davranan kadın ve erkekler izlettirilmiştir.
Hacı yatmaza vuran sert sözler söyleyen ve çekiçle vuran erkek ve kadınları
agresif grup içinde bulunan çocuklar izlemiştir.
Sevgi grubuna hacıyatmaza güzel davranan sevgi gösteren erkek ve kadınlar
izlettirilmiştir
Kontrol grubuna hiç bir şey izlettirilmemiştir.
Kız ve Erkek çocuklar izledikleri şeyleri model olarak almış ve hacıyatmaza
ona göre davranmışlardır. Agresif şeyler izleyenler aynı şekilde davranmış,
sevgi grubu da sevgi ve güzel davranışlar sergilemişlerdir. Kız çocuklar
Kadınların hareketlerini taklit ederken Erkek çocuklar da Adamların hareketi
rol model olarak almışlardır. Kontrol grubu ise agresif gruba göre çok daha az
agresif davranış sergilemiştir.
32. 1.KARŞILIKLI BELİRLEYİCİLİK (RECIPROCAL DETERMINISM)
Öğrenmeyi; birey, çevre ve davranış
olarak üç temel faktör birlikte oluşturur.
Birey, davranış, çevre birbirlerini
etkileyerek bireyin bir sonraki
davranışını belirlese bile her zaman
bütün olaylarda her biri aynı etkiye
sahip değildir. Örneğin; çok gürültülü bir
çevre, davranışı her şeyden daha çok
etkileyebilir. Birey çalışmaya çok istekli
olsa bile gürültü çalışmasını
engelleyebilir. Sonuç olarak bireyin
gelecek davranışları çevre, davranış ve
bireysel özellikleri tarafından belirlenir.
BİREY
DAVRANIŞ ÇEVRE
33. 2.SEMBOLLEŞTİRME KAPASİTESİ(SYMBOLIZING CAPABILITY) 1/2
• Bandura’ya göre insanlar dünyada
gördüklerini zihinlerinde
sembolleştirirler. Semboller
insanların zihninde dünyadaki
gördüklerinin temsilcileridir.
İnsanoğlu, düşünme ve dili
kullanma gücüne sahip
olduğundan geçmişi kafasında
taşıyabilmekte, geleceği ise test
edebilmektedir.
34. 2.SEMBOLLEŞTİRME KAPASİTESİ(SYMBOLIZING CAPABILITY) 2/2
• Aynı şeyler geçmiş için olduğu kadar gelecek için de
geçerlidir. Henüz meydana gelmemiş olaylar da
zihinde temsil edilir. Gelecekteki muhtemel
davranışlar, zihinde sembolik olarak yapılır, merak
edilir ve test edilirler. Geçmiş ve geleceğin sembolü
yada bilişsel temsilcisi düşünceler, sonraki
davranışları etkileyen yada onlara neden olan
materyallerdir.
35. 3.ÖNGÖRÜ KAPASİTESİ (FORETHOUGHT CAPABILITY)
• İnsanlar geçmişte yaşadıklarını,
düşünce ve sembollerle zihinlerinde
kodlayarak ileriye dönük planlar
yapma gücüne sahiptirler. İnsanlar
beklentilerini karşılama durumunu
dikkate alarak hedefler oluştururlar
ve gelecekle ilgili planlar yaparlar.
Gelecekte başkalarından göreceği
olası davranışlara nasıl davranması
gerektiği ile ilgili ön hazırlık yaparlar.
Kısacası düşünce davranıştan önce
gelir.
36. 4.DOLAYLI ÖĞRENME KAPASİTESİ (VICARIOUS CAPABILITY)
• İnsanlar başkalarının davranışlarını
ve o davranışların sonuçlarını
gözlemleyerek öğrenirler. Elbette
insanlar kendi yaptığı davranış ve
sonuçlarından da öğrenirler fakat
bu durum insanın öğrenme
kapasitesini sınırlar. Başkalarının
deneyimlerinden öğrenilmesi
insanların öğrenme kapasitesini ve
hızını yükseltir.
37. 5.ÖZ DÜZENLEME KAPASİTESİ (SELF REGULATORY CAPABILITY)
• Sosyal öğrenme kuramının temel ilkelerinden biri de bireyin kendini
biçimlendirme potansiyeli olduğunu kabul etmesidir. Çünkü insanlar
kendi hayatlarını kontrol etme ve düzenleme gücüne sahiptirler.
Beslenme, çalışma durum ve şekilleri, dinlenme eğlenme biçimleri gibi
kişisel işlerde insanlar kendi yaşantılarını başkalarına göre değil
kendilerine göre ayarlayabilirler. Ayrıca insanlar bir faaliyet veya iş için
kendilerine göre standartlar ve motivasyon oluşturarak çalışırlar. Yani
insanların yaptıkları işlerdeki sorumluluk kendilerine aittir
38. 6.ÖZ YARGILAMA KAPASİTESİ (SELF-REFLECTIVE CAPABILITY)
• Sosyal öğrenme kuramının son ve en
önemli ilkesidir. İnsanlar kendileri
hakkında düşünür ve düşündüklerini
açıklayabilir. Bireyler kendi fikirlerini ve
düşüncelerini uyguladıktan sonra
sonuçları değerlendirir ve kendisini
yargılayabilir. İnsanın kendinin farkında
olması ve kapasitesi ile yapacağı iş
arasında değerlendirme yapması,
bireyin öğrenme sürecinde önemli bir
durumdur.
39. ÖZ YETERLİK
• Sosyal öğrenme kuramının temel kavramı olup kişinin kendinin farkında olmasıdır.
Bireyin gelecekte karşılaşacağı güçlüklerle nasıl başarılı olabileceğine ilişkin
kendisi hakkındaki inancıdır. Örneğin; sınava girme, topluluk önünde konuşma.
Kısaca kişinin kendini bilmesi olarak da tanımlanabilir.
Öz-yeterliği Yüksek Olan Bireylerin
Özellikleri
Öz-yeterliği Düşük Olan Bireylerin
Özellikleri
Karmaşık olaylarla baş edebilmek Olaylarla baş edememek
Problemlerin üstesinden gelmek Umutsuzluk ve mutsuzluk
Çalışmalarda sabırlı olmak Problemlerle karşılaştıklarında kendilerini
yetersiz bulmak
Başarmak için kendilerine güvenmek İlk denemelerinde başarısızlık olursa
tekrar denemekten kaçınmak
Okulda, meslek hayatında daha başarılı
olmak
Kendi gayretlerinin sonucunu pek
değiştiremeyeceğine inanmak
40. Öz yeterlik yargıları dört temel kaynaktan elde
edilen bilgilerden etkilenmektedir. Bunlar;
1. Yaşantı: Bireyin doğrudan kendi yaptığı başarılı yada başarısız
etkinlikler sonucunda elde ettiği bilgilerdir.
2. Dolaylı Yaşantılar: Bireyin kendine benzer başka kişilerin başarılı
yada başarısız etkinlikleri, bireyin aynı etkinlikleri kendinin de
başarabileceğine ya da başaramayacağına ilişkin yargısını
güçlendirir.
3. Sözel İkna: Bireyin başarabileceğine ya da başaramayacağına ilişkin
teşvikler, nasihatler, öğütler değişik ölçülerde öz-yeterlik yargısını
etkiler.
4. Psikolojik Durum: Bireyin belli görevi başarma yada başarısız olma
beklentisi öz-yeterlik yargısını etkiler.
41. Davranışta öz-yeterliğin rolü :
Kişinin bir davranışı yapabileceğine dair kendine olan inancı ve yaptığı
davranışın sonucunun başarılı olabilmesi ile ilgili beklentileri kişinin davranışı
yapmasında etkilidir. Yapılacak davranışın sonucu önemli fakat kişinin bu
davranışı yapabilirliği hakkında kendine inanması daha da önemlidir.
Öz-yeterliğin etkisi :
Kişinin öz-yeterliği iki şekilde ortaya çıkar:
1.Birey göstereceği davranışın kendi kapasitesinin üzerinde olduğuna inanırsa
o davranışı yapmak istemez.
2.Kişi göstereceği davranışı yapabileceğine inanırsa o davranışı yapma eğilimi
artar.
Kısacası öz-yeterlik , kişinin yapacağı davranış ile kendi kapasitesinin örtüşüp
örtüşmediğinin kişinin kendisi tarafından fark edilmesidir.
42. • Öz yeterliğin gelişmesinde bireyin üç boyuttaki yaklaşımı belirleyici olur :
• 1. Yeterlik Beklentisi: Bireyin yapılacak işi kolay, zor, çok zor olarak
algılaması ve başarıp başaramayacağına ilişkin değerlendirmesi(ön kestirim)
• 2. Genelleme: Bireyin öğrendiği bir davranışı benzer durumlarda transfer
edebilmesi ve uygun durumlarda kullanabilmesi.
• 3. Güçlendirme: Bireyin bir davranışı yapabileceğine güçlü bir şekilde
inanması.
• Öğrencilerin öz yeterlik algısını güçlendirmek için öğretmenlerin,
öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarına uygun öğretim yapmaları, çok çeşitli
etkinliklere yer vermeleri, işbirliğine dayalı öğretim yaklaşımları
kullanmaları, öğrencileri birbirleriyle karşılaştırmamaları gerekmektedir.
43. GÖZLEM YOLUYLA ÖĞRENME SÜREÇLERİ
• Gözlem yoluyla öğrenme dört temel süreci içerir,
bunlar: Dikkat, hatırda tutma, davranışı meydana
getirme ve güdülenmedir.
Dikkat: Gözlem yoluyla öğrenmenin
gerçekleşebilmesi için gözlemcinin, model aldığı
etkinliklere dikkat edip, bunları doğru bir biçimde
algılaması gerekir.
44. •Örneğin pizza ustası olan babasının işyerinde ona
yardımcı olan Emre’nin pizza yapmayı öğrenebilmesi
için babasının pizza hazırlarken yaptıklarını tüm
ayrıntılarıyla dikkatle izlemesi gerekir.
45. Gözlemcinin dikkatini etkileyen bazı faktörler vardır, bunlar:
Gözlemcinin duyu organlarının yeterliliği
Gözlemcinin ihtiyaçları,beklentileri,amaçları
Geçmişte aldığı pekiştireçler
Model alınan davranışın sonuçları
Model alınan davranışların açıklığı ve çarpıcılığı
Modelin yaşı,cinsiyeti,statüsü,ünü,çekiciliği vb
özellikleridir.
46. • Hatırda tutma: Gözlenen bilgilerin sembolleştirilerek
kodlanması ve bellekte saklamak amacıyla zihinsel olarak
tekrar edilmesi sürecidir. Dikkat edilip doğru şekilde algılanan
davranışların daha sonra davranışa dönüştürülebilmesi için
ileride hatırlanması gerekir.
• Örneğin pizzanın nasıl yapıldığını dikkatle izleyen Emre’nin
kendi pizza hazırlama işine girişmeden önce pizza
hazırlamanın aşamalarını zihnine yerleştirmesi gerekir. Tek
başına tezgahın başına geçtiğinde zihninde babasının yaptığı
işlemleri doğru bir biçimde doğru sırayla canlandırabilmesi
için bu davranışları sembolleştirmiş ve uzun süreli belleğine
kodlamış olması gerekir.
47. • Davranışı meydana getirme(uygulama/yeniden üretme):
Dikkat edilip doğru bir biçimde algılandıktan sonra bellekte
saklanan bilgilerin performansa dönüştürülmesi sürecidir. Bu
süreçte gözlemcinin sergilediği davranışla modelin davranışı
arasında farklılık olması düzeltme etkinliklerini başlatır.
Düzeltme süreci gözlemcinin davranışı model davranışa
benzeyinceye kadar sürer. Bu aşamada dönüt vermek
davranışın düzenlenmesine yardımcı olur.
Örneğin Emre’nin babasından izleyerek öğrendiklerini
kullanarak pizza yapmaya çalışması davranışı meydana
getirme sürecidir.
48. •Güdülenme: İnsanlar yeni davranışları(ya da becerileri)
model olarak öğrenebilirler ancak bu davranışları yapmaya
güdülenmezlerse performans olarak sergilemezler.
Güdülenme, model alınan ve öğrenilen davranışın hem ilk
kez ortaya konmasında hem de tekrar edilmesinde önemli bir
olgudur. Örneğin babasının Emre’nin hazırladığı pizzayı
beğenmesi ve onu övmesi(doğrudan pekiştirme) veya
Emre’nin kendi hazırladığı pizzayı beğenmesi ve bunu
başarmaktan zevk alması(içsel pekiştirme) ya da lezzetli pizza
yapan kişilerin övgü aldığına tanık olması(dolaylı pekiştirme)
Emre’nin ilerleyen günlerde sık sık pizza hazırlama davranışını
sergilemesine yol açar.
49. SOSYAL EĞİTİM KURAMININ EĞİTİMDE UYGULANMASI
1)Uygun Model Kullanmak
• Öğretmenler öğrencilerin hangi davranışı model almalarını istiyorsa o
davranışa doğru yönlendirmelidir.
• Yeni davranışların kazanılmasında öğretmenin uygun model olması
önemli bir faktördür. Bandura’ya göre gözlemleyerek yeni bir şeyler
öğrenmek direkt pekiştireç yoluyla öğrenmekten daha etkilidir.
• Öğretmenin çalışma planı, standardı, ilkeleri ve öğrenciye karşı olumlu
tutumu iyi bir model olmasına olumlu katkı sağlar.
• Öğretmenin görevi, öğrencilerinin beklenti ve amaçlarını tanıyarak
onların istendik davranışlara dikkat etmelerini ve model almalarını
sağlamaya çalışmak olmalıdır.
50. 2)Öz-yeterliğin Geliştirilmesi
• Bireyin yapmış olduğu işlerde başarılı olması, kişinin gelecekte benzer
faaliyetlerde yine başarılı olacağı duygusunu geliştirir ve bu duygu öz-
yeterliliğin temelini oluşturur.
• Başaramama korkusu yaşayan öğrencilere öğretmenin yapacağı rehberlik
iki yoldan olabilir :
• 1)Yapılacak faaliyet alt birimlere bölünüp öğrenciye belli aşamalar halinde
verilerek başarma duygusu geliştirilir.
• 2)Öğrenciye diğer bir öğrenci veya öğretmen tarafından destek verilerek
faaliyet tamamlatılır ve başarma duygusu geliştirilir.
• Bütün öğrencilerden aynı zamanda, aynı performans istenildiğinde bireysel
farklılık dikkate alınmamış olur. Bu nedenle son yıllarda ‘’işbirliğine dayalı
öğrenme’’ yaklaşımı tercih edilmektedir.
• Öğrencilerin başarısız olduğunu gösteren öğretmenler, kendi öğretmenlik
bilgi ve becerisini sorgulayarak , kendi öğretmenliğiyle ilgili öz-yeterlilik
inançlarını geliştirmeye çalışmalıdırlar.
51. 3)Öğrencilerin Duygularını Dikkate Almak
• Sosyal öğrenme kuramı insanların sadece nasıl beceri ve yeterlik
kazandıkları ile ilgili değil ; birbirine tutum, değer ve fikirleri nasıl
yaydıklarını anlamamızla ilgili geniş bir görüş açısı sunmaktadır.
• Sosyal öğrenme kuramı insanlardan birbirlerine bazı şeylerin
geçmemesi gerektiğini de öğretmektedir.Örneğin sınıfta arkadaşlarına
saldıran, bağıran bir öğrenciye karşı geleneksel yaklaşıma göre aynı
şekilde fiziksel ceza ile cezalandırmak demek, öğrenciye fizik
üstünlüğü kullanmanın başka bir örneğini göstermek
demektir.Öğrenciye fiziksel ceza yerine umursamama, gruptan
ayırarak tek başına oturtma veya faaliyetlerden uzak tutma gibi
cezalar daha etkili olabilir.
52. 4)Sosyal Öğrenmenin Sınıf Ortamında Uygulanışı
• Öğretmen aşağıdaki davranışları
geliştirmeyi hedef alabilir:
Bilişsel ve devinsel beceriler
Ortak duygu
Görgü kuralları
Duygusal tepkiler
Başkalarına karşı davranma şekli
• Öğretmen model olarak
kimi/neyi kullanacağına karar
verir:
Öğretmen
Diğer öğrenciler
Toplumdaki insanlar
Kahramanlar, film yıldızları, başarılı
sporcular vs.
53. • Öğrenilmesini istediği davranışı
nasıl sunacağını belirler:
Dikkat çekmek
Hatırlamaya yardım etmek
Yapmasına yardımcı olmak
Güdülemek
• Öğrencilerin davranışı
göstermesini ve sürdürmesini
belirler:
Olumlu davranışı ödüllendirmek
İstenilmeyen davranışı
cezalandırmak ya da görmezden
gelmek
54. 5)Öğretmene Öneriler
Öğrencilerin bireysel farklılıklarına uygun öğrenme ortamı oluşturmaya
çalışınız.
Öğrencileri birbirleriyle kıyaslamayınız.
Öğrencileriniz tarafından model olduğunuzu unutmayınız.
Öğretme heyecanına sahip olunuz.
İstenmeyen davranışta bulunan öğrenciye uygun tepki gösteriniz.