2. DEVLETİN ADI: Çin Halk Cumhuriyeti
BAŞŞEHRİ: Pekin
YÜZÖLÇÜMÜ: 9.572.900 km2
NÜFUSU: 1.149.667.000
RESMİ DİLİ: Çince
DİNİ: Konfüçyonist, Budist, Taoist, İslamiyet
PARA BİRİMİ: Yuan
3. Eski devirlere ait yapılan araştırmalar Çin hakkında devamlı yeni
bilgiler vermektedir. Ülkeyi yöneten ilk hanedan olarak Hya ve
Şang sülaleleri bilinmektedir. Hya sülalesi hakkında bilinen tek
bilgi hükümdarların isimleridir. Şang sülalesinin, yapılan
araştırmalar neticesinde yaklaşık olarak M.Ö. 1450-1050 seneleri
arasında Çin ovalarına hakim oldukları bilinmektedir. M.Ö.
1050-220 yılları arasında değişik çeşitli uygulamalarla Çov
Sülalesi yönetmiştir. Şang Sülalesini yıkarak başa geçen Çov
Sülalesi, M.Ö. 1050-771 seneleri arasında feodal bir idare
kurdular. Ülkede, feodal devletler bağımsız devletler halinde
gelişmeye başladı. Bu durum hükümdarın gücünün azalmasına
ve feodal devletler arasında savaşa sebeb oldu. Batıdan gelenTürk
ve Moğollar, ülkenin büyük bir kısmını fethettiler. Batı
milletlerinin eline düşmüş olan topraklarından büyük bir
kısmını Çin beyi Tsin, geri aldı. Böylelikle devleti önemli feodal
devletlerden biri oldu.
4. M.Ö. 770-472 devri: Feodal beylerin kendi aralarında iç savaşlara giriştikleri bir
devirdir. Bu savaşlar neticesinde yedi bey kalmış ve bunlar da kral şanını alarak
Çov Sülalesinden ayrıldılar. M.Ö. 472-221 iç savaş sonunda M.Ö. 453
senelerinde Tsin’in feodal devleti üç devlete bölündü. M.Ö. 221-206 aralarında
Tsin’in Sülalesi memleketi mutlakiyetle idare etti. Tekerlek dingillerinin
standartlaştırılması ve bazı ölçü birimlerinin kullanılmaya başlaması Çin
tarihinin bu safhasına ait önemli hadiselerdir. Kuzeyden gelen saldırılardan
(Hun saldırıları) korunmak için Çin Seddinin ilk şekli olan toprak tabyalar
yapıldı. Doğu Çin bölgesinde başlayan bir ayaklanma, uzun süren savaşlara
sebebiyet verdi ve bu savaşlar sonunda Han Sülalesi yönetimi ele geçirdi ise de,
bir müddet sonra idare değişti. M.Ö. 206 yılında yönetimi, küçük rütbeli bir
asker olan Lui Ki ele geçirerek Han Sülalesini (asiller) kurdu. M.S. 168
senesinde meydana gelen bir hükumet darbesi üzerine 220 senesine kadar
devam eden iç savaşlar devri başladı. Büyük bir halk ayaklanması bastırıldı. Bu
iç savaş neticesinde ülke üçe bölündü, kuzeyde Vey (220-264), güneydoğuda Vu
(229-280), güneybatı Şu (221-263) imparatorlukları kuruldu. Göçlerin arttığı
devirde, Tsin Sülalesinin (265-316) başa geçerek, parçalanan Çin’i
birleştirmeleri de ülkeye huzur ve istikrar getirdi. Daha önceleri ücretle
kullanılan milletler bu savaşlarda (asillerin savaşlarında) o derece
kuvvetlendiler ki, bunlardan Hyung-nu’lar (Hunlar) 303’te yeni bir devlet
(Han) kurdular. Bu sülale Çin İmparatorunu iki defa esir almış ve 317’den
başlayarak bütün Kuzey Çin’de hakimiyet kurmayı başarmıştır. Bunun üzerine
Tsin ailesi kuzeye inerek burada Doğu Tsin Sülalesini (317-419) kurdu.
5. Güney Çin’de 580 senesine kadar çeşitli sülalelerin
kurduğu muhtelif devletler görülür. Suy Sülalesi (581-
618) Çin’i birleştirmeye muvaffak oldu. Bu kısa ömürlü
hanedan zamanında Çin, Vietnam’ın kuzey ve
güneyini ve Tibet’in kuzeyini ele geçirdi. Çin’in
nüfuzunu tekrar Orta Asya’da hissettirdi. Bu devrede
Kuzey ve Orta Çin Ovasındaki ticari münasebetleri
kolaylaştırmak için kanallar açıldı. Ancak bütün bu
işlerin yapılması için yabancılardan yardım istenmesi
Suy Sülalesinin sonu oldu. T’ang Sülalesi (618-907)
işbaşına geldi. Bu hanedan devrinde (664) toprakların
yeniden taksimi ve vergilendirilmesi yapılmıştır.
Müslüman Arapların saldırıları üzerine Türkistan
Çin’in elinden çıktı.
6. Bundan sonra Türkler devlet idaresinde önemli
mevkilere yerleştiler ve sık sık vuku bulan ihtilallerde
önemli rol oynadılar. T’ang Hanedanının düşüşünden
sonra 960 tarihine kadar 5 küçük hanedan iş başına
geçti. Bu devirde Kuzey ve Güney Çin’de küçük
eyaletler şeklinde devletler meydana çıkmıştı. 960
tarihinde iş başına geçen Sung Hanedanı zamanında
Çin İmparatorluğunun birliği yeniden tesis edilmeye
çalışılmış, ancak bunda muvaffak olunamamıştır. Bu
hanedan devrinde birçok şehirler kuruldu ve barut
kullanılmaya başlandı. Mimari, tarih, şiir, resim,
porselen ve bahçecilikte çok yüksek bir seviyeye
ulaştılar. Elde bulunan tarihi dokümanlar bu
medeniyetin yüksekliğine delil teşkil etmektedir.
7. Cengiz Han, 1206-27 yılları arasında Çin’i işgal etti ve Moğollar,
1214 yılında Sarı Nehirin kuzey tarafındaki bölgede hakimiyeti
ele geçirdiler. 1271 tarihinde Kubilay Han, imparatorluğunu ilan
etti. Böylece Yüan Hanedanının (1260-1368) ve başşehir Yenching
(Pekin)i kurdular. Moğollarla beraber Yüan Hanedanı bütün
Çin’i fethederek hakimiyetleri altına aldılar. Bundan sonra
Moğollar Çin kültürünün etkisi altına girerek, din, örf ve
adetlerinde, giyim ve kuşamlarında Çin örf ve adetlerini
benimsediler.
Chu Yüan Chang, Yüan Hanedanı yerine Ming Hanedanını
(1368-1644) kurdu. Bu hanedan zamanında Moğollar, Baykal
Gölünün kuzey tarafına sürüldü ve imparatorluk eski kuvvetine
kavuştu. Yine bu devirde Avrupalılar Çin’e ulaştılar. Portekizliler
ve İspanyollar 16. yüzyılda, Alman ve İngilizler 17. yüzyılda
buraya geldiler.
Ming Hanedanından sonra işbaşına geçen Ch’ing Hanedanı
(1644-1912) zamanında, Avrupalı tüccarlar, Çin’in önemli
kaynaklarını yıllarca batıya aktarıp, bundan istifade ettiler.
8. Çin, uzun yıllar batıya kapalı kaldı. Çin’in batıya açılması 19. yüzyıl
ortalarında başladı. Bu yıllarda Portekiz, İngiltere, Fransa, ABD ile
ticari, siyasi münasebetler başladı. Bunlardan İngilizler, Hint
pamuklukları ve afyonunu, çay ve ipekle değiştiriyorlardı. Çin üst
makamları bu ticareti engellemeye çalıştılar. Bununla ilgili olarak afyon
ithalini yasaklayan kararlar aldılar. Bunun üzerine İngilizlerle
anlaşmazlıklar çıktı ve savaşlar başladı. Ancak bu savaşlar İngilizlerin
galibiyeti ile sona erdi (1842). Yapılan anlaşma sonunda İngilizler daha
geniş haklara sahip oldular. Bunun neticesi olarak beş Çin limanı
İngilizlere açıldı ve Hong Kong Adası da İngilizlere bırakıldı. Bu
savaşlara “Afyon Savaşı” adı verildi. Daha sonra yapılan anlaşmalarla
ABDve Fransa’ya aynı haklar tanındı.
Zamanla anlaşmaların uygulanması aksadı. Çinliler yabancıları
ülkelerinden atmak istiyorlardı. Fakat onlar elde ettikleri imtiyazları
geri vermeye niyetli olmadıkları gibi, bunları az buldular. Böylece, on
dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında ülkede ayaklanmalar oldu. Fakat
bu ayaklanmalar yabancı güçler tarafından bastırıldı. 1858 yılında
anlaşma uyarınca İngiliz ve Fransızlar yeni haklar kazandılar. Bir
müddet sonra aynı menfaatler ABDve Rusya’ya da tanındı. Bu
olaylardan sonra, Çin’de bir sükunet dönemi başladı.
9. Çin-Japon Savaşları: Çin’in Kore üzerinde hakimiyet kurmak
istemesi üzerine 1894 yılında ilk savaş başladı. Kore’de çıkan
ayaklanmayı bastırmak üzere her iki ülke de Kore’ye asker
gönderdi. Ayaklanma bastırıldı. Fakat daha sonra her iki ülke
birbirleriyle savaşa tutuştular. Bu savaşlar sonunda Çin büyük
kayıplara uğradı. 1895 yılında savaş sona erdi ve Çin, Kore’nin
bağımsızlığını tanıdı, ayrıca Formoza Adasını da Japonya’ya
vermek mecburiyetinde kaldı.
1911’den sonra başa geçen Yuan Şi-K’ay monarşik bir idare
kurmaya başlamışsa da muvaffak olmayarak 1916 ‘da öldü. Bu
arada 1917’de sembolik olarak Birinci Dünya Savaşına girmiş
ancak bir çok şehirleri bu arada Şanghay, Japonya tarafından
işgal edilmiştir.
1925 yılında milliyetçilerin önderi olan Çiank Kayşek yönetimi
ele geçirdi. Orduları ile Japonlara karşı savaşarak bir çok yerleri
geri aldı. Bu arada Şanghay tekrar ele geçirildi.
10. Ülkede 1920 yılında komünist partisi kuruldu ve taraftar
toplamaya başladı. Bu parti, ülkede bir çok karışıklıklar
çıkardı. Çiank- Kay-Şek bir taraftan Japonlarla savaşırken,
bir taraftan da bu ayaklanmaları bastırmaya uğraşıyordu.
Nihayet 1927’de komünistlerin başına geçen Mao Çe-Tung,
Çu Enlay ve Çu Di’ ile komünist partisi güçlenerek ülke
çapında teşkilatlanmaya, hükumet kuvvetleri ile
çarpışmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı sona erince,
komünistlerle milliyetçiler başbaşa kaldılar. Mao Çe-Tung
yönetimindeki komünist birlikleri ülkeye hakim oldular.
ABDmilliyetçilere yardım eder göründü. ABD’nin Çin’e
gönderdiği diplomatlar hep milliyetçilerin aleyhine
çalışmış, onların komünistlerin eline geçmesine sebeb
olmuşlardır.
Yönetim tamamen komünistlerin eline geçince, Milliyetçi
Çin hükumeti, Formoza (Tay-Van) Adasına çekilmek
zorunda kaldı. Böylece Çin ikiye ayrıldı: Çin Halk
Cumhuriyeti ve Milliyetçi Çin Cumhuriyeti.
11. 1 Ekim 1949 yılında Mao Çe-Tung’un başkanlığında Çin
Halk Cumhuriyeti kurulmuş oldu. Böylece Çin’in Asya
kıtasındaki bütün toprakları Çin Halk Cumhuriyeti’nin
eline geçti. Milliyetçi Çin Cumhuriyeti de Formoza
Adasına çekildi ve orada hükumet kurdu. Mao, 1976’da
öldü. Mao’nun ölümünden sonra, Maoizm açıktan
tenkid edilmeye başlandı. Çin idarecileri ABD ve
Japonya ile ekonomik iş birliği yaptı. Mareşal Ye
Cienying, Mao’nun yanlışlarını açıkladı. Eski katı
durum kaldırılarak ekonomik ve siyasi yönde
yumuşama başladı. Çin kapıları yabancı sermayeye
açıldı. Son yıllarda demokratikleşme hareketleri kanlı
bir şekilde bastırıldı.
12.
13. 9.572.900 km2lik yüzölçüme sahip olan Çin, fiziki yapı itibariyle genellikle doğu, batı olmak üzere iki
bölüme ayrılır. Ülkenin batısı; güneybatı ve kuzeybatıda iki farklı yapıya sahiptir. Güneybatı
Hindistan ve Bagnladeş ile olan sınırlarını, dünyanın en yüksek tepesine sahip olan Himalaya
Sıradağları teşkil eder. Himalayaların kuzeyinde yer alan 1 milyon km2 yüzölçüme ve ortalama 3900 m
yüksekliğine sahip olan Tibet Yaylası, kuzeyden Astin Tagh ve Nam Şam sıradağlarıyla çevrilidir. Bu
dağlarla Himalayalar ülkenin batısında birleşirler. Ülkenin kuzeybatısını teşkil eden Astin Tagh
Dağlarının kuzeyi, Doğu Türkistan’ın tarım havzasıdır. Ülkenin kuzeybatı bölgesinde, Tiemşan
Dağları, Moğolistan sınırını meydana getiren Altay Dağları, batıda Torbagatay ve Çungarski Alatau ile
çevrili geniş Çungarya düzlüğü yer alır.
Ülkenin kuzeyini Gobi Çölünün güney kısmı kaplar. Doğusunda yüksekliği batıya göre fazla olmayan
tepeler bulunur. Bu tepeler ülkenin kuzeydoğusundan, güneybatısına doğru uzanarak dağlık bölgeyle
birleşirler. Kıngan, Çangpai ve Çangvansai dağlarıyla çevrili olan kuzey doğu bölgesi Mancurya olarak
isimlendirilir.
Doğu Çin’in kuzey kısmı Hai Ho, Hvang Ho ve Kuai Ho nehirlerinin havzalarından meydana gelen
düzlüklerden, güney kısmı ise Kuzey Burma ve Çin Hindi yarımadası sınırında yükselen yaylalardan
meydana gelir. Bu iki bölge arasında ülkenin en bereketli ovalarının bulunduğu ve nüfusun en
kalabalık olduğu kesimdir. Toplam sınır uzunluğu 42.500 km olan Çin’in bu sınır uzunluklarının
22.500 kilometresi Büyük Okyanus iledir. Kıyıları Liatoung ve Şantung yarımadalarında genellikle
yüksek, diğer kesimlerinde alçak ve alüvyonlu ovalar halindedir.
14. Ülke topraklarının üçte biri dağlık, dörtte biri yayla, beşte biri vadi,
onda biri tepeler, yüzde on ikisi ise ovalıktır. Akarsuları doğu ve batıda
farklı özelliklere sahiptir. Çöl ve yüksek yaylaların bulunduğu batı
kesimindeki akarsular, daha çok yeraltı veya çorak havzalar halindedir.
Doğu bölgelerindeki akursular ise genellikle Pasifik Okyanusuna
dökülür. Çin’deki zayıf akarsuların suladığı topraklar yüzölçümünün
beşte ikisini teşkil eder. En önemli akarsular, Doğu Çin bölgelerinde
bulunur. Kuzey doğudaki Mancurya bölgesinde Sungari-Lia Ho ve doğu
bölgesinde Sarı Nehir (Huanghı), orta kısımda Mavi Nehir (Yang-tse
kiang) ve güneyde İnci Irmağı (Şi-kiang) en önemli nehirlerdir. Doğu
bölgesindeki ırmaklar yön değiştirebilme özelliğine sahiptirler. Eriyen
kar sularıyla beslenmeler, buharlaşma, kat ettikleri yoldaki çöl şartları
bu nehirlerin debileri ve yönlerinin değişmesine etki eden en büyük
faktörlerdendir. Mavi Nehir (Yang-tse kiang) 5552 km uzunluğuna
sahib olup, dünyanın dördüncü uzun nehridir.
Batı Çin’de seyrek rastlanan akarsular göl havzalarında veya kıraç
topraklarda yeraltı suları halinde sona erer. Ülkenin iki büyük ırmağı
olan Huang-Ho (4845 km) ve Yang-tse kiang, Tibet’te doğar. Kuzeyde
Moğolistan kısmında Huang-Ho Nehri ülkenin en önemli nehridir.
Batıdaki tarım havzasında birkaç küçük göl vardır. Moğolistan’daki tuz
gölleri, doğu bölgelerdeki Tung-Ting, Pu-yang ve Tai gölleri en önemli
gölleridir. Ayrıca pekçok küçük göle (daha ziyade doğuda) sahip
olmasına rağmen, başka önemli gölü yoktur.
15.
16. Güney kesimlerinde muson iklimi hakim olan Çin’de, özellikle
kuzeybatı kesimleri sert kara ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerdir. Kış
mevsiminde Orta Asya üzerinde bulunan soğuk, kuru ve yüksek
basınçlı hava, karalardan denizlere doğru bir rüzgara sebep olur. Yazın
bu durum tam tersine olarak meydana gelir. Denizlerden karalara
doğru esen rüzgarlar haliyle nemli olurlar. Doğu kesimleri bilhassa yaz
aylarında musonlar sebebiyle bol yağış alır. Batı kısımları yağış
yönünden son derece fakir bölgelerdir. Kuzeybatıda senelik 50 mm
civarında olan yağış ortalaması, güneydoğu kesimlerinde 3000 mm gibi
çok yüksek bir rakamı bulur. Mayıs ve ekim ayları arasında yağan
yağmur, senelik miktarın yaklaşık % 80’ini teşkil eder. Kuzey
bölgelerinde temmuz ve ağustos ayları yağmur mevsimleridir.
Güneyde tropikal iklim sıcaklıklarına karşı kuzeyde kara iklimine
uygun sıcaklıklar görülür. Yaz mevsiminde kuzey ve güney bölgeleri
hemen hemen aynı sıcaklığa sahipken, kış aylarında sıcaklık farkı 35°C
gibi büyük bir rakama ulaşır. Kuzey bölgesi, kışın sert kara iklimi
sebebiyle soğuk bir kış mevsimi yaşarken, güneyde ılıman bir ekvatoral
iklim hüküm sürer. Güneydoğuda uzun ve sıcak yazlar, özellikle Tibet
ve Tsinghai platolarında ise çok uzun ve sert kışlar hüküm sürer.
Burada yazlar aksine kısa ve sıcak geçer.
17.
18. İklim ve fiziki yapısının tabii neticesi olarak doğu bölgeleri ormanlarla kaplı,
batısı ise çayırlık, geniş olarak da çöl bitkileri ile kaplıdır. Ormanların kapladığı
alan, toplam yüzölçümün yüzde onunu teşkil eder. Güney kesimlerde tropikal
ağaçların teşkil ettiği ormanlar kuzeye gidildikçe yaprak döken ağaçlardan
meydana gelir. Biraz daha kuzeye gidilince, ülkenin orta kesimlerine gelinir ki,
buralarda yaprak dökmeyen kozalaklı ağaçlar mevcuttur.
Kuzeyde, step ve çöl bitkileri hakimdir. Güneybatıdaki Tibet soğuklarının
bulundğu bölgede nadir rastlanan dağınık ve bodur bitkiler yetişir. Dünyadaki
hayvanlardan kuş türlerinin % 12’si, memeli hayvan türlerinin % 10’u, balık
türlerinin de % 9’u Çin’de yaşamaktadır. Pandalar ve semenderler Çin’de
yaşıyan ve dünyada nesli tükenmekte olan hayvanlardır.
Madenler bakımından pek fazla zengin olduğu söylenemez. Mevcut zengin
maden yataklarının pek çoğu ulaşım ve teknik imkansızlıklar sebebiyle
işletilememektedir. Ülkenin özellikle kuzey ve orta kısımları demir üretiminde
dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Antimon ve tungsten üretiminde de
dünyada ilk sırayı alan Çin, kalay üretiminde ise dünyada ikinci sırada
bulunmaktadır. Molibden, civa ve bizmuttan başka az miktarda bakır, çinko,
kurşun ile krom ve nikel vardır. Kalsiyum florür, grafit, mağnezit, talk, tuz
mineralleri, asbest ve baryum rezervlerinin yanısıra, kükürt ve fosfat da kayda
değer madenlerdendir.
19.
20. Çin nüfus bakımından dünyanın en kalabalık ülkesidir. Nüfusun çoğu, sahil bölgelerinde,
delta ve nehir vadilerinde, Szechwan’ın merkez platosundaki münbit arazilerde ve Kuzey
Çin’in Büyük Vadisindeki ekilebilir arazide yerleşmişlerdir. Bu bölgelerde nüfusu iki
milyonun üzerinde birçok büyük şehir merkezleri bulunmaktadır. Hükumet nüfus
kontrolü ile ilgili tedbirler almasına rağmen, yıllık nüfus artışı 15 milyonun üzerindedir.
Ülkenin tabiat şartları, nüfusun, ülkenin her yanına eşit olarak dağılımını
engellemektedir. Nüfus yoğunluğu ortalaması 109’dur. Fakat bu ortalama yoğunluk olup,
batıya doğru yoğunluk azalır ve bir kilometre kareye bir kişiden daha az düşer. Çin’in
nüfus yoğunluğu bakımından en kalabalık bölgesi, büyük şehirlerin yığıldığı kuzey doğu
bölgesidir. Bu bölge Çin topraklarının % 40’ını teşkil ettiği halde, nüfusun % 90’ını
barındırmaktadır. Burada nüfus yoğunluğu kilometrekare başına 450 kişidir. Nüfusun
geri kalanı arazinin % 60’lık bir bölümünde yaşarlar. Bu bölgelerin başında Çinlilerin
“Yeni Arazi” (Sömürge) dedikleri Doğu Türkistan ile Tibet gelmektedir. Komünist idare
başa geçtikten sona doğudan birçok Çinli bu bölgelere yerleştirilmiştir. Bilhassa çok
kalabalık olan şehirlerde geçim sıkıntısı sebebiyle kırsal bölgelere göçler yapılmaktadır.
Komünist idare 1960 yılından beri doğum kontrolü, aile planlaması, kırsal bölgelere
teşvik vb. tedbirler alınmasına rağmen nüfus hızla artmakta ve nüfus problemi
çözülemeyecek hale gelmektedir.
Çin’in büyük nüfus artışı yeni bir mesele değildir. M.Ö birinci asırda Çin’in nüfusu 50
milyon civarındaydı. M.S. 1200 yıllarında 100 milyona çıkmıştı. 1368’de 65 milyona düşen
nüfus, 1600 yıllarında 150 milyona, 1800 yıllarında 430 milyona fırlıyordu. Bugün 1
milyarın üzerine çıkmış durumdadır. Dünya nüfusunun dörtte birini teşkil etmektedir.
Ülkede senede 10 milyondan fazla evlilik olmaktadır. Bu kadar büyük nüfusu olan Çin’de
56 etnik grup vardır. Bu etnik grupların % 94’ünü Hanlılar teşkil etmektedir. Hanlılar asıl
Çinliler demektir. Türkçedeki Han Kağan ile alakası yoktur. M.Ö. 202-220 yılları
arasındaki Hun Hanedanından adını almaktadır. Diğer 55 etnik grup da azınlıkları teşkil
etmektedir.
21. Türkler: Çinlilerin işgal ederek buradaki Türk devletinin
varlığına son verdikleri Doğu Türkistan’da oturmaktadırlar.
Çoğunluğu Uygur Türkleri olup, Kazak, Özbek, Kırgız Türkleri
burada bulunmakdadır. Nüfusu yaklaşık 19-20 milyondur. Bu
bölge 1867 yılında kesin olarak Çin’in sömürgesi olmuştur. İslam
dini ve Türk gelenekleri yasaklanmış, camiler ve medreseler
kapatılmıştır. (Bkz. Türkistan)
Türklerden sonra gelen başlıca azınlıklar: Şuanglar, Hueiler,
Tibetliler ve Moğollardır. Şuangların nüfusu 10 milyon kadar
olup, Orta Çin’in güney kesimlerinde, Kuang-si Şuang eyaletinde
yaşamaktadırlar.
Tibetliler: Nüfusü 4 milyon kadar olup, Yüksek Tibet
yaylalarında dağınık bir şekilde yaşamaktadırlar.
Huei’ler: Ning-hsia-huei eyaletinde yaşamaktadırlar. 5 milyon
civarında nüfusları vardır.
Moğollar: İç Moğolistan’da yaşamakta olup, iki milyon civarında
nüfusları vardır.
22. Çin’de Sina-Tibet dil ailesine bağlı çeşitli lehçeler konuşulur. Ancak resmi dil Kuzey
Çin’in konuştuğu Mandarin lehçesidir. Bölgelere göre lehçeler değişmekte ve farklı
telaffuzlar ile mana bozulmaktadır. Ancak kullanılan yazı dili herkes tarafından
anlaşılmaktadır. Çincede harfler heceyi gösterdiğinden dolayı, 4 binden fazla harf vardır.
Son zamanlarda bu sayı indirilmeye çalışılmaktadır. Azınlıklar ise kendi aralarında kendi
dillerini kullanmaktadırlar. Çin’in resmi bir dini yoktur. Ancak halk Taoizm,
Konfüçyonizm, Budizm, İslam, az miktarda Hıristiyan dinine mensupturlar.
Halkın başlıca gıdaları arasında kuzeyde buğday, güneyde pirinç ve çeşitli sebzeler ile
balık başta gelir. Halk yakın zamana kadar geleneksel aile düzenini muhafaza etmekteydi.
aileler birçok akrabaları ile beraber yaşamaktadırlar. Komünist idare bunları komünlere
dönüştürmektedir. Halkın eğlencelerinin başında uçurtma uçurtmak, milli geçit
törenlerinde yapılan ateş oyunları ve kukla ejderler ile güreş başta gelmektedir. Son
senelerde dünyaya yayılan Kung-fu sporu da buradan çıkmıştır. Çin son zamanlarda
milletlerarası spor müsabakalarına katılmaktadır. Haberleşme tamamen komünist
idarenin kontrolü altındadır.
Çin eski tarihlerde birçok önemli teknolojiye beşiklik yapmıştır. Bunların başında
porselen, kağıt yapımı, demir dökümü, blok baskı, barut ve mağnetik aletleri sayabiliriz.
Günümüzde ise Çin üçüncü süper güç haline gelmiş bulunmaktadır. Bloksuz ülkeler
safında yer alır.
Eğitim, komünist idare tarafından rejimin maksadına uygun olarak düzenlenmektedir.
Diğer komünist ülkelerden farklı olarak iş okulları da kurulmuştur. Önemli şehirleri:
Pekin, (başşehir), Şanghay, Tientsin, Kanton, Shenyan, Wu-han, Urumçi’dir.
23.
24. 20 Eylül 1954 tarihli bir anayasa ile komünizm idaresi
kurulmuştur. İktidara ülkenin tek siyasi partisi olan
Komünist Parti hakimdir. Ülkede yaşama ve yönetim 1227
üyeli senede bir defa toplanan Milli Halk Kongresinin
elindedir. Seçmen yaşı 18’dir. Senede bir gün toplanan Milli
Halk Kongresinin yürütme meclisi olan Daimi Komisyon
veya Devlet Meclisi, Kongre üyeleri tarafından kendi
aralarından seçilen bir başkan, 13 temsilci, bir genel
sekreter ve 65 milletvekilinden teşekkül eder. Yürütme
yetkisi başbakan, 12 temsilci, 32 bakan veya bakan
seviyesindeki komisyon başkanları ve genel sekreterden
teşekkül eden hükumete aittir. Yürütmenin bir kolu olan
devlet başkanı kongre tarafından dört yıl için seçilir. İdari
bakımdan 28 eyalete ayrılmış olup, bunların 5’ini muhtar
eyalet, 21’ini eyalet ve 2’sini de birer şehir olan iller teşkil
eder.
25.
26. Ekonomik bakımdan az gelişmiş, fakir ve dolayısıyla refah
seviyesi çok düşük bir ülkedir. Çin için büyük sıfatı,
nüfusunun ve topraklarının çokluğu sebebiyle
kullanılmaktadır. Ekonomisi esas itbariyle tarıma dayalı
olan ülkede, komünizm idarelerinin her yerde uyguladığı
gibi, arazi, tarım araçları, fabrika, işletmeler tamamen
devlete aittir. Ülke yüzölçümüne nisbeten az olan ekime
elverişli topraklarda ürettiği besin miktarı bakımından
dünyada başta gelen ülkelerden olmasına rağmen kendi
ihtiyacını karşılayamaz. Yetişen önemli tarım ürünlerinden
pirinç, mısır, arpa, darı, soya fasulyesi, susam, fıstık, ceviz,
şekerkamışı, tütün başta gelmektedir. Her çeşit meyvenin
yetiştirildiği ülkede pamuk, kenevir, kayda değer tarım
ürünlerindendir.
27. Orman ürünleri oldukça fazla olup, bu hususta
dünyanın önde gelen ülkelerindendir. Dünya
devletlerine nisbeten üretim çok olmasına rağmen,
kendi ihtiyacını karşılamaya yetmez. Bu sebepten
köylerde kereste yerine bambu ağaçları
kullanılmaktadır.
28. Kuzey ve kuzeybatıdaki step bölgelerde daha yaygındır.
Küçük ve büyükbaş hayvanlardan, at, deve, eşek en çok
yetiştirilen hayvanlardandır. Doğu Türkistan, Şing-Hay
ve İç Moğolistan’daki halkın geçim kaynağı
hayvancılıktır.
29. Çin denizlerinde 1500’den fazla balık çeşidi bulunur. Senede
ortalama 8.5 milyon ton civarındaki balık, ülke hakının en
önemli protein kaynağıdır.
Pek fazla zengin olmayan maden kaynakları çok iptidai olan
teknoloji sebebiyle yeteri kadar işletilememektedir. Ürettiği
petrol, ülke ihtiyacını karşıladığı gibi ihraç da edilir. Halkının
refah seviyesi, son derece düşük olmasına rağmen, yapılan
yatırımlar, nükleer bomba, sun’i peyk, bilgisayar, askeri araç ve
gereç imali yönünde yapılmaktadır. Bu yöndeki sanayi
yatırımlarında büyük ölçüde dış yardım kullanılmaktadır. El
sanatları dünyaca meşhur olan bir ülkedir. Bilhassa ipekçilik,
porselencilik, oymacılık ve benzeri el sanatları son derece
ileridedir.
Ticaretinde, ithalatı ihracatından daha önemlidir. Pamuk, çay,
ipek, porselen ihraç ettiği ürünlerin başında gelir. İthal ettiği
malların başında ise makina ve sanayi mamülleri ile buğday ve
diğer gıda maddeleri yer alır.
30. Çin’de kara ve demiryolu ulaşımına büyük önem
verilmiştir. 982.243 km’yi bulan karayolunun % 83’ü
asfalttır. Küçük üretim birimlerine bağlanan yerel
hatlarla birlikte demiryollarının uzunluğu 64.960
km’yi bulmaktadır. Akarsuların büyük bir kısmında
ulaşım yapılabilmektedir. En işlek akarsuları Yongtzo,
X’i Huai ve Huang ırmaklarıdır. Uzun bir deniz kıyısı
olan Çin’in 20 kadar açık deniz limanı vardır. Engebeli
bir araziye sahip olan Çin’de en uygun ulaşım hava
yoludur. Ülke çapında 80 hava alanı vardır.
31.
32. 1. Olur da bir Çinli ile karşılıklı pilav yiyecek
olursanız chopstickleri asla pilava dik bir şekilde
saplamayın.
Bizde de buna benzer bir adet var aslında. Bazı
bölgelerde kaşığı pilava dik bir şekilde saplamak,
evlenmek istediğinizi gösterir. Fakat Çin'de bu,
karşınızdaki kişinin ölmesini istediğinizi
gösteriyormuş.
33. 2. Bir eve misafirliğe gittiğinizde, çayınız
tazelenirken sizin fikriniz sorulmaz, çay bittikçe
yeniden doldurulur.
36. 5. Çin'de gelinler düğünlerine son 1 ay kala her
gün 1 saat aralıksız ağlıyor.
37. 6. Bir yeri ya da kişiyi işaret parmağıyla göstermek
büyük ayıp olarak görülüyor.
38. 7. Futbol'un kökeni Çin'e dayanıyor.
Ayakla topu tekmeleme, yani "Cuju" çok
eskiden Çin Hanedanı arasında oldukça popülermiş.
39. 8. Çin'de verilen hediyeler ilk seferde kabul
edilmez.
Çünkü bu görgüsüzlük olarak kabul edilir. Hediyeler
en az 3 kere
reddedildikten sonra kabul edilir.
40. 9. Olimpiyat oyunlarından sonra doğan
çocukların birçoğunun (4000'den fazla) ismi
"Aoyun", yani "Olimpiyat Oyunları"
41. 10. Çin'de koruma köpekleri yerine koruma
kazları kullanılır.
42.
43. Bu soruların cevaplarını Çin seyahati öncesinde
araştırdığımızda bildiklerimizin dışında birçok şaşırtıcı
detay da öğrenmiş olduk. Aslında duvar ilk aşamada bir
bütün olarak inşa edilmemiş, 20’den fazla farklı beylik
kendi sebepleri ile farklı alanlarda bu duvarları inşa
etmişler. Ülke yönetimi tek çatı altında birleştiğinde, Çin’in
ilk imparatoru boydan boya aşılmaz bir savunma duvarı
yapmaya karar vermiş ve bu duvarlar birleştirilmiş.
İlerleyen dönemlerde de duvarların inşası ve bakım
süreçleri devam etmiş. Seddin yapılma sebebiyle ilgili farklı
görüşler var. Bunlardan en kuvvetlileri; Çin’i Moğol ve Türk
saldırılarına karşı korumak, savaşlarda esir düşen
savaşçıları ağır işlerde çalıştırarak cezalandırmak, ülkeden
kaçışları önlemek ve ülkenin tek çatı altında birleştiğini
içeriye ve dışarıya göstermek.
44.
45. Çocukluğumda kitaplardan, büyüdüğümde ise filmlerden gördüğüm bu duvarı
Pekin’de görülecekler listesinde ilk sıraya çoktan yazmıştık. İlk 2 günü saat farkı
adaptasyonu için geçirip 3. gün sabahı Çin Seddi’ne gidebilmek için erken
saatlerde yola koyulduk.
Çin Seddi Pekin'in kuzeyinden geçen ve Çin'in kuzeybatısı boyunca uzanan
bugün sadece 2500 kilometresi ayakta olan bir duvar. Kısa zamana kadar
uzunluğu 8851 kilometre olarak bilinse de ülkenin 4 bir yanına uzanan ve
zaman zaman yılan gibi kıvrılan bu Seddin toplam uzunluğunun 21.000
kilometreden fazla olabileceği 2010 yılında yapılan araştırmalarda iddia
edildi. Düşünsenize 21.000 kilometre; Kuzey ve Güney kutupları arasındaki
mesafeden bile uzun…
Tabi seddin tüm noktaları turizme açık değil. Çin Seddini dolaşabilmek için
turizme açık olan 3 kapıdan birisini tercih etmeniz gerekiyor. Badaling, Mu
Tian, Simatai isimli kapılardan giriş yaparak seddin farklı bölümlerini
dolaşabiliyorsunuz. Badaling ilk açılan kapı, bu sebeple en kalabalık olanı, Mu
Tian şehre biraz uzak olsa da en iyi manzaraya sahip olan, Simatai en son açılan
kapı fakat şehrin tehlikeli kısmında yer aldığı için çok fazla tercih
edilmiyor. Şehir merkezinden Çin Seddi'ne birçok tur düzenleniyor, dilediğinizi
tercih edebilirsiniz. Eğer kendi imkânlarınız ile gideceksiniz erken saatte yola
çıkmanızda fayda var, ilerleyen saatlerde kalabalıklaşıyor, hele ki hafta sonuysa.
46.
47. Seddin yapım sürecinde ölen kölelerin cesetlerinin
seddin inşaatına gömüldüğü ve Çin Seddi’nin
Dünya’nın en büyük mezarı olduğu inanışı uzun
dönemler, özellikle Çin halkı tarafından kabul görmüş.
Son yıllarda yapılan araştırmalar ve analiz
sonuçlarında hiçbir canlı kalıntısına rastlanmamış ve
bu inanış çürütülmüş. Fakat bu hikayenin ürpertisi
bile attığımız her adımda, seddin duvarlarına her
dokunuşumuzda aklımızdaydı.
48.
49. Dağ adını özel bir hikâyeden alıyor: M.S 260 yılında,
dağdaki Tianmen mağarasının duvarının yıkılmasına
tesadüfen tanık olan bir yerel yönetici, dağı gökyüzüne
açılan bir kapıya benzetmiş ve bu durumu imparatora
bildirmiş.
Bunu şans ve uğur işareti olarak düşünen imparator
çok sevinmiş ve dağa “cennet kapısı” anlamına gelen
Tianmen adını vermiş.