SlideShare a Scribd company logo
1 of 44
Download to read offline
Kimya
Dergisi İNOVATİFKimya Dergisi
YIL:3	 SAYI:25	    AĞUSTOS 2015
Haberler
Faydalı Linkler Element Tanıma
Sözlük(İng-Trk)
Bulmaca
Suyun Gizli Mesajı
Aldoz Redüktaz Enzimi ve Diyabet ile İlişkisi
PSI (Pisi) Schrödinger Denklemi Elektron ve Kuantum Mekaniği
Makrohalkalı Bileşikler ve Ftalosiyaninlerin Kullanım Alanları
ÖnsözHakkımızda
İnovatif Kimya Dergisi Haziran 2013’te çalışma-
larına başlayan Ağustos 2013’te ilk sayısını çıkaran,
internet ortamda faaliyet gösteren, Kimya ve Kimya
Sektörü hakkında yazılar yazılan, yazarlarını online
ortamdan edinen bir e-dergidir.
Dergimiz Kimya ile ilgili yazılarınızı online ortamda
sizlerden alarak sizi tanıtmayı, sektörden olan ark-
adaşlara kimya dergisi okumanın keyfini yaşatmayı,
kimya ile ilgili piyasada çok okunan bir dergi ola-
bilmeyi kimyayı seven, kimyayı takip eden, kimya
ile ilgili bildiklerini paylaşan bir kesim oluşturmayı
hedef edinmiştir.
Dergimizde kimya üzerine bölüm okuyan, mezun
herkes bize yazabilir. Kimya ile ilgili bir bölüm
bitirmiş olmanız yeterli.
Dergimizde yazarlarımızın yazdığı yazılar kısmı,
haber kısmı, bulmaca kısmı, elementleri tanıyalım
kısmı, kimya sözlüğü kısmı ve faydalı web siteleri
kısmı adlı bölümler vardır.
Eğlenerek ve öğrenerek okumanız, bize yazmanız
dileğimizle...
İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi
Sahibi : Yavuz Selim Kart
Genel Yayın Yönetmeni : Yavuz Selim Kart
Yayın Danışmanı : Yavuz Selim Kart
Dergi Editörleri : Yavuz Selim Kart
Ebru Çetinkaya
Haber Bölümü : Yavuz Selim Kart
Ebru Çetinkaya
Hatile Moumintsa
Facebook Yönetimi
ve Bilgi Araştırma : Yavuz Selim Kart
Hatile Moumintsa
Twitter Yönetimi : Yavuz Selim Kart
Instagram Yönetimi : Yavuz Selim Kart
Dergi Tasarımı : Yavuz Selim Kart
KURALLARDergimiz Hakkında
1. İnovatif Kimya Dergisi yazılarını herhangi bir
makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını
aldığınız kişiye mail atarak haber vermek durumun-
dasınız. Kullanmış olduğunuz bu yazıların
kaynağını bu dergi olarak belirtmek zorundasınız.
2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci
derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun
yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız.
3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza gel-
ebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu
değildir.
4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde
kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır. Aksi du-
rum olduğu zaman bunu yazarın kendisine ulaşarak
hallediniz. Çünkü bizim yazarlarımızdan ricamız
telif haklarına riayet ederek resimlerini döküman-
larına eklemeleri. Buradan çıkacak problemlerden
doğrudan yazarlar sorumludur. Dergi sorumlu
değildir.
5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız
var ise. Yazılarınız için lütfen Yavuz Selim KART ile
konuşun. Dergi ile iletişim kurmak için
www.facebook.com/groups/147842018740235/
Grubu aracalığı iletişim kurabilirsiniz. Bu grup
aracılığı ile bizimle iletişimde kalabilirsiniz.
6. Elimize çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı
yayımlamaya gayret edeceğiz. Amacımız hem yazan
bir kesim sağlamak, hem bilgilerinizi 3. şahıslara
yaymak hem de sizleri en iyi şekilde tanıtmaktır.
7. Sayfamızda yayınlanmasını istediğiniz yazıları
inovatifkimyadergisi@gmail.com mail adresine
göndermeniz rica olunur. Bu mail adresine gönder-
diğiniz yazılarda bir eksiklik var ise editörlerimiz
tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size
geri dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyel-
erde bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca
bunu kendinizi küçümsemek olarak görmeyin.
Amaç daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi.
8. Dergimize göndereceğiniz yazılar en fazla 6 sayfa
olabilir. 6 Sayfayı geçmemeye çalışın.
9. Dergimize yapacağınız eleştirileri de ark-
adaşlarımıza saygısız bir biçimde değilde ölçülü bir
biçimde sayfalarda yapmaya dikkat ediniz. Bu işi
herkes gönüllü yapıyor. Lütfen saygıda kusur etmey-
iniz.
10. Dergi ekibi gönüllü kişilerden oluşmuştur. Bu
dergi ilk kurulduğu andan beri böyledir. Dergi
ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş sayılır.
Gelen herkese en başta bu kural söylenir. Görevini
yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran, huzur bo-
zan, dergi yöneticisini dinlemeyen, ben kafama göre
hareket ederim diyen herkes ekipten çıkarılır.
11. Dergimizde yazabilecceğiniz konular
aşağıda listelenmiştir.
* Akademik Makaleler
* Endüstriyel Konular
* Üniversite Hayatındaki Sıkıntılar Sorunlar
(Kimya üzerine bölümler için)
* İş Hayatındaki Sıkıntılar Sorunlar
* Laboratuvar Üzerine Yazılar
* Kimya Sanayi Uygulamaları
* Teorik Kimya Üzerine Makaleler
* Ülkemizdeki Kimya ile ilgili Kanunlar Üzerine
Yazılar
* Kimya Sektöründe Güvenlik Önlemleri ve Dikkat
Edilecek Husular Üzerine Yazılar
* Kimya Sektöründe Bilgisayar Uygulamaları
Üzerine Yazılar
temel konular bunlar. Bu konular ile ilgili bize yazıp
gönderebilirsiniz. Göndereceğiniz şeyler Kimya
Dünyası ile alakalı olmalı yoksa yayımlanmaz.
12. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayıml-
anmaz. Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da
herhangi bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelime-
ler yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz
konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi
yayımlamama hakkını elinde tutar. Bu konuda son
söz dergi yöneticisine aittir.
13. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu arkadaş
buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine
sahiptir.
14. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları
kabul etmiş sayılırlar.
İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi
EkibimizBİZ KİMİZ
Yavuz Selim
KART
Hatile
MOUMINTSA
EBRU
ÇETINKAYA
https://www.facebook.com/InovatifKimyaDergisi
https://twitter.com/InovatifKimya
http://www.linkedin.com/profile/view?id=299289606
http://www.instagram.com/inovatifkimyadergisiInstagram
Kimya
Dergisi
Merhaba
İNOVATİF KİMYA Dergisi Okuyucuları
Editörden
Değerli Okuyucularımız;
	 Gönüllülük esasına göre işleyen dergimizde sizlerin gönderdiği yazılarla 25. Sayıyı çıkar-
manın keyfini yaşıyoruz. Gün geçtikçe daha da büyüyoruz ve büyüyeceğiz. Desteklerinizi esirge-
mediğiniz için gönülden teşekkürler.
	 Online ortamda e-dergi yapmak zor olduğu kadar keyif verici. Buraya yazı gönderenler de
sonradan bu keyfi yaşıyorlardır. Kimya üzerine bölüm okuyan herkesin bir arada bulunarak yazması
ise cidden sevindirici. Yazmayanların da bize yazıp, yazılarını tarafımıza ileterek bu sevince ortak
olmasını diliyorum.
	 Bu ay E-Dergimizde 5 farklı yazı bulunmakta. Bize bu ay gönderilen yazılar. Makrohalkalı
Bileşikler ve Ftalosiyaninlerin Kullanım Alanları yazısında, ftalosiyaninler ve kullanım alanları
hakkında içerikli bir yazı okuyacaksınız. Suyun Gizli Mesajı yazısı, su hakkında ilgi çekici bir yazı.
Tehlike Sembolleri ve Kimya yazısı, bu ayın kapak konusu. Aldoz Redüktaz Enzimi ve Diyabet ile
İlişkisi yazısı, enzim ve diyabet ilişkisini anlatan içerikli bir yazı. PSI (Pisi) Schrödinger Denklemi
Elektron ve Kuantum Mekaniği yazısında ise kuantum kimyası dünyası hakkında bilgileneceksiniz.
Element Tanıma kısmınında bu ay sırada Alüminyum Elementi var. Yurttan ve Dünyadan Kimya
Haberleri ile de gündemi takip edeceksiniz. Her ay web siteleri kısmı ile bu ay da birçok web site-
si keşfedeceksiniz. Sözlük kısmında İngilizce-Türkçe Kimya kelimelerini öğreneceksiniz. Bulmaca
kısmında ise hem eğlenip hem öğreneceksiniz.
Umarız memnun kalarak okursunuz. Bize yazı gönderen emek harcayan meslektaşlarımıza, takipçil-
erimize, sevenlerimize teşekkürü bir borç biliyoruz. Kimya üzerine bölüm okuyan, çalışan her kesim-
den ve sektörden bilgilendirici yazılar bekliyoruz. Bir sonraki ay görüşmek üzere. Sevgiyle kalın.
Yavuz Selim Kart
Dergi Editörü
IÇINDEKILER
Makrohalkalı Bileşikler ve
Ftalosiyaninlerin Kullanım
Suyun Gizli Mesajı
Aldoz Redüktaz Enzimi ve
Diyabet ile Ilişkisi
Tehlike Sembolleri
Element Tanıyalım
PSI (Pisi) Schrödinger Denklemi
Elektron ve Kuantum Mekanigi
.
7
11
21
25
30
15
40
32
31Sözlük (Ing-Trk)
Haberler
Faydalı Siteler
Kimya Bulmaca
Sizde Yazarımız Olun
Kimya Bulmaca Çözüm (Önceki Ay)
41
42
43
Alanları
ve Kimya
7
Yüksek
Kimyager
(Doktora
Ögrencisi)
Ahmet ÇETINKAYA
a.cetinkaya@msn.com
MAKROHALKALI
BİLEŞİKLER VE
FTALOSİYANİNLERİN
KULLANIM ALANLARI
E
n az dokuz üye ve en az üç hetero atom
içeren bileşiklere makrohalkalı bileşikler
denir. Makrohalka tetrapirol türevleri pek
çok kimyasal mekanizmada yer alan porfirin
türevleri ile yakın anologları olan porfirazin,
ftalosiyanin ve tetrabenzoporfirinleri kapsarlar.
Ftalosiyaninler yapısal olarak porfirinlere ben-
zemektedirler. Porfirin yapısı dört pirol biri-
minin metil karbonlarının π konjugasyonu
ile oluşmuştur. Ftalosiyanin molekülü ise
yapısındaki dört isoindolin grubunun aza azot-
ları ile bir arada tutulması ile oluşur ve 18-π
elektronlu iç çekirdekteki delokalizasyon perife-
ral benzo grupları ile daha iyi olmaktadır.
a) Porfirin b) Porfirazin c) Tetrabenzoporfirin d) Ftalosiyanin
Yirminci yüzyılın başlarında bir dizi rastlantı
sonucu elde edilen porfirin türevi makrohalkalı
bileşik sınıfından ‘’ftalosiyaninlerin’’ merkezine
yetmişten fazla farklı metal atomunun koordine
kovalent bağlarla değişik şekillerde bağlanabiliyor
olması, aromatik karakterinin olması, asit, alkali,
ısı ve nem gibi dış etkenlere karşı oldukça kararlı
olması bir çok kimyasal ve fiziksel özelliğe sahip
olmasına neden olmaktadır. Ftalosiyaninler yal-
nızca boyar madde olarak kullanılmak üzere 2001
yılında 80.000 ton civarında üretilmiştir. Ftalosi-
yaninlerin, yapı olarak yeşil yapraklı bitkilerin
pigmenti olan klorofil ve kana renk veren hemin
ile yakın benzerliği vardır.
8
Ftalosiyanin çekirdeği üzerine çeşitli süb-
stitüentlerin ve merkezine çeşitli metal iyonlarının
bağlanmasıyla, fotodinamik tümör terapisi için,
katalizör, elektro-katalizör, gaz sensör, güneş
pilleri, sıvı kristal ve bilgi depolama sistemlerinde
kullanılmak üzere özel amaçlı maddelerin elde
edilmesi mümkündür.
Metalli ve Metalsiz Ftalosiyanin Bileşiği Yapıları
Bahsedilen çeşitli özelliklerinden dolayı, ftalosiyanin türevlerinin sahip olduğu bazı uygulama alanları
şunlardır:
Fotodinamik Terapi
Günümüzde kanser tedavisinde
bütün dünyada yaygın olarak
kullanılan üç ana yöntem; ameli-
yat, kemoterapi, ve radyotera-
pidir. Kanserli dokunun tümü
ya da bir kısmı ameliyatla alına-
bilir. Büyük bir ameliyat geçiren
kişilerin iyileşmeleri haftalar ya
da aylar sürebildiği gibi ameli-
yat sonrası ağrı olabilir. Cer-
rahi müdahele sonrası hastaya
gerekli görülürse kemoterapi
veya radyoterapi uygulanabilir.
Kemoterapi, normal hücrelere
olası en az zararı vererek, kan-
serli hücreleri öldürebilen bir
ilaç tedavisi yöntemidir. Mide
bulantısı, kusma, saç dökülmesi,
halsizlik gibi birçok yan etkisi
vardır.
Radyoterapi ışınla (x-ışını) teda-
vi yöntemidir. Vücudun içinden
ve dışından ışınlama olarak ikiye
ayrılır. Bazı hastalarda radyoter-
apiden sonra yorgunluk, deride
kızarıklık ya da yanma hissi,
mide bulantısı, kusma ve ishal
gibi yan etkiler görülebilir. Bu
üç ana kanser tedavi yöntemine
alternatif olabilecek olan foto-
dinamik terapi (photodynamic
therapy (PDT)) A.B.D, Almanya,
Japonya, İngiltere, Fransa, Hol-
landa, Kanada gibi birçok ülke
sağlık kurumu tarafından birçok
kanser tedavi uygulamaları için
onaylanmıştır.
PDT 1960’ların başında şekil-
lenmeye başlamış, 1980’lerin
başında Amerikan Yiyecek
ve İlaç Kurulu’nun (Food and
Drug Administration (FDA))
hematoporphyrin (HpD) türevi
olan Photofrin isimli ilacın klin-
ik uygulamalarına onay verme-
siyle birçok kanserin tedavisinde
uygulanmaya başlanmıştır.
Bilim adamları ftalosiyaninlerle
yüksek absorpsiyon katsayısı
yüzünden çok ilgilenmişlerdir
(650-680 nm) ve doku içine
işlemede ideal olduğunu göster-
mişlerdir. Doku tahribatları,
singlet oksijen (1
O2
), superoksit
radikali(O2-
) gibi reaktif ok-
sijen türleri (ROS) tarafından
oluşturulur. ROS, PDT’nin
protein, lipit gibi biyomolekülleri
parçalaması ile oluşturulan foto
ürünleridir. ROS, hücresel tok-
sisiteyle fotoalgılayıcı çevresinde
bulunan doku arasına girerler
ve bunlar hızlı büyüyen tümör
hücreleri için etkilidir.
9
Fotodinamik terapide ilaç uygulaması
Tekstil Uygulamaları
Optik Veri Depolama
Elektrokromik Görüntüleme
Kimyasal Sensör Yapımı
Non-lineer Optik Cihazlar
Moleküler Güneş Pilleri
Tekstil baskı mürekkepleri için iyileştirilm-
iş reçinelerin geliştirilmesiyle birlikte,
ftalosiyanin pigmentleri, bu tür tekstil
uygulamalarında artan bir kullanım alanı
bulmuştur. Ftalosiyanin pigmentlerine en
yaygın tekstil uygulaması ise, iplik eğir-
mede boyamadır. Asit, alkali ve çözücülere
karşı mükemmel dayanıklılıklarından
ötürü, ftalosiyaninler çok faydalıdır.
Optiğin bir dalı olan non-lineer
optik, ışığın non-lineer ortam-
daki davranışını incelemektedir.
Günümüzde non-lineer optik ciha-
zların gelişiminde yarı iletken kuan-
tum yapılı cihazlar baskın olmasına
rağmen ftalosiyaninli cihazlar da
ağırlığını artırmaya başlamışlardır.
Ftalosiyaninler yüksek oranda kon-
juge makrohalkanın delokalize π
elektronlarından kaynaklanan yüksek
non-lineerite gösterirler. Bu kullanım
alanında ftalosiyaninlerin başta tele-
komünikasyon olmak üzere elektronik
sektörler de yıldızı parlamaktadır.
Ftalosiyaninler, etkin foton hasadı, zengin
redoks kimyası ve p-tipi yarıiletkenlik özel-
liklerini sağlayan 700 nm civarında yüksek
uyarılma katsayısını sağlayan bileşiklerdir.
Ayrıca bu bileşikler yüksek kararlılığa,
yüksek LUMO enerji seviyesine ve görece
yüksek boşluk hareketliliğine sahiptirler.
Bu özellikleri nedeniyle ftalosiyaninler,
güneş enerji dönüştürme sistemlerindeki
uygulamalar için üzerinde en çok çalışma
gerçekleştirilen bileşik sınıfını oluşturmak-
tadırlar.
Optik veri depolama, optik
tekniklerde bilginin depolanması ve
geri çağrılmasıdır. Ftalosiyaninler
çok iyi kimyasal kararlılıkları ve yarı
iletken diod lazerleri için uygunluk-
ları yüzünden bu alanda çok geniş bir
kullanıma sahiptir. İnce film haline
getirilen ftalosiyanin malzeme üzerine
verilen noktasal lazer ısıtma bu mal-
zemeyi noktasal olarak süblimleştirir.
Bu şekilde ortaya çıkan delik de optik
olarak fark edilerek okuma ya da yaz-
ma işi gerçekleştirilir.
Ftalosiyaninler ve metal kompleksleri
tek ya da çoklu kristal tabakalar şeklinde
sensör cihazlarında kullanıldıklarında
azot oksitleri (NOx
) gibi gazlar ve organik
çözücü buharlarını hissederler.
Ftalosiyanin komplekslerinin sahip old-
ukları kimyasal ve termal kararlılık, ilet-
kenlik, ve redoks aktiflik gibi özelliklerinin
değiştirilebilir olması uygulama alanlarının
geliştirilmesine fırsat sunmaktadır. Geliştir-
ilen uygulama alanlarından biri de elek-
trokromik görüntüleme tekniğidir.
10
Elektrokromizm bir elektrik alanı uygulandığında
malzemenin renginin değiştiği çift yönlü işlem-
ler için kullanılan bir terimdir. Elektrokromik
bileşikler görüntülü panolarda, akıllı malzeme
yapımında, otomobil aynaların renginin hava
koşullarına göre otomatik olarak değişiminde,
güneş gözlüklerinde, binalarda kullanılan pencere
camlarında ve saat ekranlarında kullanılmaktadır.
Yaygın olarak elektrokromik özellik gösteren
ftalosiyaninler nadir toprak elementlerinin bisfta-
losiyanin bileşikleridir. Bu komplekslerin sente-
zlenmeleri sonucu nötral yeşil bir ürün olan ve
formülü olan LnPc2
elde edilir ve bu üründen de
nötral mavi bir ürün olan LnHPc2
förmülündeki
ürün elde edilebilir.
Kaynaklar :
Tayyaba H., Bernhard O. , Anne C.E.M., Brian W.P., Radiation Oncology, 9:40, 605-622.
Prasad P. N., (2003). “Introduction to Biophotonics”, John Wiley and Sons, Inc., NJ, Canada.
Zheng H., (2005). “A Review of Progress in Clinical Photodynamic Therapy” Technol Cancer Res Treat.
Patrice T.,( 2003). Comprehensive Series in Photochemistry and Photobiology. The Royal Society of
Chemistry, Cambridge, UK.
11
Kimyager
(Mezun)
Aysen BAYARSLAN
aysen.bayarslan@gmail.com
Suyun
Gizli MesajıKRİSTAL YAPILAR : YAŞAM
KAYNAĞIMIZ OLAN SUYUN
BİLİNMEYEN YÖNLERİ
B
ir element veya bileşiğin kristali,
atom,molekül veya iyonları kapsayan ve
simetrik olmayan birimlerin düzenli
tekrarı gibi düşünülebilir.Kristal yapının kendisi
her örgü noktasıyla simetrik olmayan özdeş birim-
in birleştirilmesiyle elde edilir.
İyon,atom veya molekül olarak katıları oluşturan
birimler çok çeşitli şekillerde düzenlenirler. Katıların
farklı yapılarını tanımlamak amacıyla birim hücre
kavramı önerilmiştir.
Bir kristalin birim hücresi, kristalin bütününü
oluşturabilen sanal paralel kenarlı bölgedir; bunun
ötelenmesiyle bütün kristal elde edilebilir. Bir
birim hücrenin büyüklüğünü ve şeklini, birbir-
ini kesen üç eksen boyunca a, b, c uzaklıkları ve
bu eksenler arasındaki açılar belirler. Yedi temel
birim hücre vardır: kübik, tetragonal, ortorombik,
rombohedral, hekzagonal, monoklinik ve triklinik.
PEKİ; YAŞAM KAYNAĞIMIZ OLAN SUYUN KRİSTAL YAPISI
NASILDIR?
Su, insan vücudunun yaşamsal
faaliyetlerini devam ettire-
bilmek için gerekli olan,dün-
yamızın dörtte üçlük kısmını
kaplayan,yapısı incelendiğinde bizi
sürprizlerle karşılaştıran yegane
bir varlıktır. Teknoloji geliştikçe
su hakkında her gün yeni bir şey
öğrenilebilmekte ve günümüzün
ve belkide geleceğin en önemli
problemi olan susuzluğa çareler
aranmaktadır.
Buz, suyun katı halidir ve kar
da su kristallerinden oluşan bir
yağış şeklidir.Birbirleriyle gevşek
bir şekilde bağlanarak kar tane-
sini meydana getiren kristallerin
yapıları birbirinin aynısı değildir.
Bunun nedeni,kar tanelerini mey-
dana getiren su moleküllerinin
moleküler özelliği ve kar kristall-
erinin buna bağlı olarak
farklı geometrik yapılarda oluşma-
larıdır.
12
Şekil 1: Bazı yaygın kristal yapıları:
a) NaCl (Kübik Sıkı İstiflenme)
b) CsCl (Hacim Merkezli Küp)
c) Florür (Yüzey Merkezli Kübik)
d) Çinko (Kübik Sıkı İstiflenme)
e) Wurtzit (Hekzagonal)
Bir kar tanesi küçük bir toz tanesi etrafında oluşmaya başlar. Bu sadece birkaç mikron büyüklüğündedir.
Meydana gelen bu mikroskobik şekil altıgendir,bu yapı buzun kendi yapısından,yani suyun moleküler
özelliklerinden kaynaklanır. Oluşan bu kristal gitgide büyüyerek köşelerinden itibaren küçük kollar
oluşturmaya başlar. Hava soğudukça bu oluşum hızlanır. Hava değişimlerine maruz kaldıkça, oluşan bu
yapı üzerinde kılcal uzantılar gelişir. Tek bir kar tanesindeki her kol aynı gelişmeyi yaşadığından bütün
kollar birbirine benzer ve son derece kompleks bir yapı meydana gelir. Meydana gelen altıgenle bağlantılı
olarak altının katlarına bağlı bir simetri oluşur ve kristal üç boyutlu yapısını kazanmış olur. (Hekzago-
nal)
Nadiren yaklaşık -2°C’ de kar taneleri simetrik üçgen şekilde,
İnce ve düz şekilli kristaller hava 0°C ile -3°C arasında,-3°C
ile -8°C arasında kristaller iğne, içi boş sütunlar veya prizma-
lar (uzun ince kalem şekli) şeklinde oluşur. -8 °C ile -22 °C
arasında tabak şekline döner ve bazen dallı ve dendritik özel-
likler taşır. Sıvı ile buz arasındaki buhar basıncının maksimum
farkı yaklaşık -15 °C derecede görülür ve bu ısıda kristaller sıvı
damlacıklarını tüketerek hızla büyürler. -22 °C derece altında
kristaller sütun şekline girer ancak çok daha karmaşık büyüme
modellerine de sahiptir. Sütunlar, düzlemler, yan-düzlemler,
kurşun-rozetler gibi şekiller oluşur. Eğer bir kristal yaklaşık
−5 °C derecede sütun şeklinde bir büyüme eğiliminde ise, bu
sütunlar daha sıcak bir havaya rastladığında sütunun sonunda
bir tabak-plaka veya dendritik şekiller oluşur, ve bu kristallere
"şapkalı sütun" denir.
13
SU KRİSTALLERİ ÜZERİNE YAPILAN ARAŞTIRMALAR
Sudaki dalgalanma değişim-
lerinin üzerine yıllardır
araştırma yapan Japon
bilim adamı Dr. Masaru
Emoto, üç yıl kadar önce
mikroskopla yaptığı araştır-
malarda, donmuş su kristal-
lerinin dış tesirler karşısında
çok değişik şekillerde reak-
siyon gösterdiğini keşfetti.
Yaptığı araştırmalara göre
suyun kopyalama ve hafıza-
da tutma becerisine sahip
olduğunu ve çevreden gel-
en en küçük titreşimlerden
bile etkilendiğini ortaya
koydu.
Doktora göre: ‘Bütün evren titreşim halindedir ve her varlık kendi frekansını oluşturur. Kuantum
mekaniği genel anlamda maddenin titreşimden ibaret olduğunu ortaya koymuştur. Maddeyi en
küçük parçalara ayırdığımızda onların atomlardan oluştuğunu ve her atomunda çevresinde
elektronlar dönen bir çekirdeği bulunduğunu görürüz. Bu elektronlarla yörüngelerinin şekli ve
sayısı her maddeye özel bir titreşim frekansı verir. Herşeyin titreşim halinde olması, aynı zamanda
herşeyin bir ses oluşturduğunu anlamına da gelir. İnsan kulağı genellikle 15 Hertz ile 20.000 Hertz
arasındaki frekansları duyma yeteneğine sahiptir. Su ise bütün frekansları duyabilir. Yer yüzündeki
frekanslara aşırı duyarlı olan su, dış dünyayı oldukça detaylı ve etkili bir biçimde yansıtır’ demekte-
dir.
Bunu ispatlamak için elli ayrı petri kabına değişik su numuneleri koyan doktor,kapları -20 derecede üç
saat boyunca derin dondurucuda donduruyor. Kabın 1 mm kadar içerisinde sathi basıncın oluştur-
duğu buz damlaları elde ediyor.Buz damlasının taç kısmına ışık verildiğinde kristali gözlemlemiş oluy-
or. Sesin su üzerindeki titreşimlerini ölçmek için düz bir platformun üzerine iki hoparlör yerleştirip
tam ortalarına bir şişe su yerleştiriyor ve seside, bir insanın normal koşullarda müzik dinleyebileceği
düzeyde açıyor. Deneyde bir önceki su numunelerini kullanıyor.
Doktor aynı zamanda görüntünün
de etkisini ölçmek için bir kağıt
parçasının üzerine kelimeler yazıp
su dolu şişeye sararak ölçüyor. Yan
taraftaki fotoğrafta da görüldüğü
üzere su,çevresindeki her frekansı
algılayıp belli bir tepki veriyor.
Yapılan deneylerin tekrarlanabil-
irliğinin zorluğu aşikar fakat doktor
Masaru Emoto bu bilgilerden yola
çıkarak depremin önceden tespit
edilebileceğini, zira deprem bölge-
lerinde yer altında meydana gelen
değişikliklerin bir anda olmayıp,
günler; hatta haftalarca sürdüğünü
ve bu değişikliğin oradaki su kris-
tallerinden takip edilebileceğini ileri
sürmüştür.
14
Kaynaklar :
http://bilkentgazete.wpengine.netdna-cdn.com/wp-content/uploads/2011/12/kar_kristalleri_grafik.jpg
Anorganik Kimya: Prof. Dr. Namık Kemal TUNALI, Prof. Dr. Saim Özkar
Anorganik Kimya D.F. Shriver,P.W. Atkins
Masaru Emoto-Suyun gizli mesajı
15
Kimya
Mühendisi
(Mezun)
Yavuz Selim KART
kim_muhselim@hotmail.com
Tehlike
Sembolleri
ve KimyaMerhaba Sevgili İnovatif Kimya Dergisi Okurları,
Bu yazımda sizlere kimya sektöründe karşılaşabileceğiniz tehlike sembollerinden bahsetmek istiyorum.
Bu sembolleri kullandığınız kimyasal şişelerde, işyerinizde, hammaddelerin üzerinde görmeniz müm-
kün.
Bir sorum olacak. Bu işaretleri tanıyor musunuz? Cevap evet zaten tanıyorum ya da hayır ilk kez gördüm
olacaktır ya da böyle sembolde mi varmış ya diyenlerde olabilir. Cevabınız evet de olsa hayır da olsa bu
işaretlere her gün göz gezdirmeniz de yarar var. Bu işaretler hayati önem taşıyor. Kısacası ben buradayım
bak tehlikeliyim, patlayabilirim vb. İşte bu yazıyı okuyunca bunları öğrenmiş olacaksınız.
Tehlike sembolleri, özel sembollerdir. Bu semboller, insanları tehlikeye karşı uyarmak amacıyla kul-
lanılmaktadır. Bunlar genellikle resim-yazı(piktogram)'lardır. Semboller nasıl bir tehlike olduğu hakkın-
da bilgi verir.
Şekil 1 : Kimyasalların üstünde gözüken işaretler
16
Ürünlerin üzerinde bulunan turuncu zemin üzerinde siyah baskı ile gösterilen işaretler, kimyasal teh-
like işaretleridir.
Bu işaretler ürünün kimyasal açıdan sahip olduğu tehlike özelliğini gösterirler.
Avrupa Birliği tehlikelere karşı uyaran, anlaşılması kolay semboller benimsemiştir.
Aşağıdakiler kimyasallarla ilgili sembollerdir:
1-) PATLAYICI
Bu işaret bize o maddenin ya da karışımın, alev etkisi altında patlayabi-
leceğini ya da şoklara ve sürtünmeye karşı hassas olduğunu ifade eder.
Bu maddeler belirli bir sıcaklık ve basınç altında, kendi kendilerine
kimyasal reaksiyon vererek hızla gaz oluşmasına neden olabilirler.
Örnek : Trinitrotoluen(TNT)
2-) OKSİTLEYİCİ
3-) ALEVLENİR
Bir maddenin oksitleyici özellikte olması demek; diğer maddelerle,
özellikle de yanıcı maddelerle temas halinde yüksek oranda ısı açığa
çıkartacak tepkimeler gösterebilmesi demektir.
Yanıcı olup olmadığına bakılmaksızın, oksijen vererek diğer madde-
lerin yanmasına sebep olan ya da katkıda bulunan maddelere oksit-
leyici maddeler diyoruz.
Örnek: Oksijen
Bu tehlike işareti bir maddenin alevlenebilir özellikte olduğunu
göstermek için kullanılır. Alevlenebilir kelimesi “tutuşabilen” keli-
mesi ile aynı anlamdadır. Bu maddeler kolayca alevlenebilirler.
Bazen bu işaretin sağ alt ya da sol üst köşesinde bir “F” harfi de
bulunabilir.
Örnek : Etil Alkol
17
4-) ÇOK KOLAY ALEVLENİR
5-) ZEHİRLİ (TOKSİK)
6-) ÇOK ZEHİRLİ (TOKSİK)
7-) ZARARLI
Bir maddenin alevlenebilir özellikte olduğunu gösteren tehlike
işaretinin üzerinde “F+
“ ibaresi varsa, bu bize o maddenin çok
kolay alevlenebileceğini gösterir.
Örnek : Hidrojen
Hepimizin de bildiği gibi bu işaret bize o maddenin tehlikeli
yani zehirli olduğunu anlatır.
Soluduğumuzda veya yuttuğumuzda ya da derimize nüfuz et-
tiğinde, sağlık yönünden ciddi, akut veya kronik risk oluşturan
ve hatta ölüme neden olan madde veya karışımlara toksik ya da
diğer adıyla zehirli maddeler diyoruz.
Örnek : Baryum Klorür
Eğer zehirli olduğunu gösteren tehlike işaretinin üzerinde “T+
” iba-
resine rastlarsak, buradan o maddenin çok zehirli olduğunu anlaya-
biliriz.
Örnek : Nikotin
Bazen kanserojen ya da mutajen özellikteki maddeleri belirtme-
de de kullanılan bu tehlike işareti daha sıklıkla zararlı maddeleri
ifade etmede kullanılır.
Soluduğumuzda veya yanlışlıkla yuttuğumuzda ya da derim-
ize nüfuz ettiğinde belirli bir sağlık riski içeren fakat ölümcül
sonuçlara neden olmayan madde ve karışımlara da zararlı mad-
deler diyoruz.
Örnek : Kafein
18
8-) TAHRİŞ EDİCİ
9-) KANSEROJEN
10-) MUTAJEN
11-) AŞINDIRICI
(KOROZİF)
Bir maddenin zararlı olduğunu gösteren tehlike işaretinin sağ alt kısmın-
da "İ" harfi bulunuyorsa, bu bize o maddenin tahriş edici özellikte old-
uğunu, derimize ve gözlerimize zarar verebileceğini ifade eder.
Örnek : Fumarik Asit
Bu sembol, bazı durumlarda bize o maddenin zehirli olduğunu
değil de kanserojen olduğunu göstermek için kullanılır.
Soluduğumuzda, yanlışlıkla yuttuğumuzda ya da derimize nüfuz et-
tiğinde, kansere yol açan/yakalanma ihtimalini arttırıcı rol oynayan
maddelere kanserojen maddeler diyoruz.
Bu işaret bize o maddenin mutajen özellikte olduğunu ifade eder.
Herhangi bir malzemenin zararlı olduğunu ifade eden tehlike
işaretinden farkı sağ alt köşesinde “Xn” ibaresini bulundurmasıdır.
Soluduğumuzda, ağız yoluyla aldığımızda veya derimize nüfuz
ettiğinde kalıtımsal genetik hasarlara yol açabilen veya bu etkinin
oluşumunu hızlandıran maddelere mutajen maddeler diyoruz.
Bu işaretle karşı karşıya kaldığımızda o maddenin aşındırıcı olduğuna
dair bir uyarı almış oluruz. Temas etmemiz halinde kimyasal olarak
canlı dokularımıza ciddi zararlar verebilen ya da tamamıyla tahrip
edebilen madde veya karışımlara aşındırıcı ya da diğer adıyla korozif
maddeler diyoruz.
Örnek: Hidroklorik Asit, Çeşitli Asitler
19
12-) CİLT TEMASI İLE ALERJİK
14-) ÇEVREYE ZARARLI (EKOTOKSİK)
13-) SOLUMA İLE
ALERJİK
Bu simgeyi gördüğümüzde o maddenin cilt teması ile alerjik özel-
likte olduğunu anlarız. Bir malzemenin zararlı olduğunu ifade eden
tehlike işaretinden farkı sağ alt köşesinde “Xi” ibaresini bulundur-
masıdır.
Bu tür maddelerle temas etmemiz durumunda vücudumuzda aşırı
derecede hassasiyet meydana getirirler ve daha sonra olumsuz
etkilerin ortaya çıkmasına neden olurlar.
Bir önceki işarete benzer şekilde bu simge de bize o maddenin
soluma yolu ile alerjik özellikte olduğunu ifade eder. Bir malze-
menin zararlı olduğunu ifade eden tehlike işaretinden farkı sağ
alt köşesinde bulunan “Xn” ibaresidir.
Bu tür maddeleri solumamız durumunda vücudumuzda aşırı
derecede hassasiyet meydana getirirler ve daha sonra olumsuz
etkilerin ortaya çıkmasına neden olurlar.
Çevrenin bir veya daha fazla kesimi üzerinde ani veya gecikmeli
olarak zararlı etkiler gösteren veya gösterme riski taşıyan maddelere
ekotoksik ya da diğer bir deyişle çevreye zararlı maddeler diyoruz.
Ekotoksik maddeler canlılar üzerinde birikim yapabilirler.
Örnek: Tarım İlaçları, Lindan
Bu sembolleri bilmekle birlikte aşağıdaki belirttiğim bilgilere de dikkat edilmeli;
1-) Laboratuvar güvenliğine her zaman uyulmalı.
2-) Kimyasalların depolanmasına dikkat edilmeli. Katı ve sıvı kimyasallar ayrı kategorilerde sınıflan-
dırılarak depolanmalı.
3-) Laboratuvarda basınçlı tüplerin kontrolü yapılmalı. Dolu boş ayrımı gözetilmeli. Yanıcı ve yakıcı
gazlar birbirine yakın depolanmamalı.
4-) Laboratuar kazaları için göz banyosu ve laboratuar duşu olmalı. Temel acil müdahale yöntemleri
bilinmeli ve temel sağlık ekipmanları olmalı.
20
Son belirtmiş olduğum maddeler daha teferruatlı biçimde çeşitli kaynaklarda var. Semboller konusunu
ile beraber hepsini bir bütün alarak laboratuar güvenliğinizi daha doğrusu kendi güvenliğinizi sağlamış
olursunuz. Bu sembolleri kimya üzerine bölüm okuyan her birey öğrenmeli. Neyin nerede ihtiyaç old-
uğunu bilemezsiniz.
Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle.
Kaynaklar :
http://www.slideshare.net/melosel/kimyasal-tehlike-aretleri
https://tr.wikipedia.org/wiki/Tehlike_sembolleri
http://www.muhfak.hacettepe.edu.tr/LabGKlavzDosya/labg.pdf
21
Uzman
Biyolog
Sercan ÇADIRCI
cadircisercan@gmail.com
ALDOZ REDÜKTAZ
ENZİMİ VE
DİYABET İLE
İLİŞKİSİ
A
ldoz redüktaz (AR, EC: 1.1.1.21), indirgen-
miş formdaki NADPH’ı kofaktör olarak
kullanan ve aldo-keto redüktazlar süper
ailesine dahil monomerik bir enzimdir(Srivasta-
va vd. 2005). Hücre sitozolünde yer alan enzim
yaklaşık 36 kDa ağırlığında olup 325 aminoasit
dizisinden oluşmaktadır(Kumar ve Reddy 2007).
Aldo-keto redüktaz süper ailesindeki diğer enzim-
ler gibi, aldoz redüktaz da α/β fıçı modelindedir
(Şekil 1). Bu modelin merkezinde birbirinin ucuna
eklenmiş olarak bulunan sekiz beta zincirinin
etrafını, sekiz alfa heliksin sarmasıyla (α/β)8 fıçı
yapısı oluşmaktadır (Bohren vd. 2005).
Şekil 1 : Aldoz Redüktaz Enziminin Üç Boyutlu Yapısı
Aldoz redüktaz, glikoz metaboliz-
masındaki polyol yolağının ilk ve
hız kısıtlayıcı basamağını oluşturan
glikozun çevrimini katalizler. Poly-
ol yolu (Şekil 2) glikozun sorbitole
dönüşümünü sağlayan sorbitol
dehidrogenaz ile tamamlanır ve
böylelikle NADPH’ın kullanımı ve
NADH’ın üretimiyle birlikte polyol
yolunda, glikoz fruktoza çevrilmiş
olur (Petrash 2012).
Şekil 2 : Polyol metabolik yolunun ilk iki basamağı (Lee vd. 2008 )
22
Normal şartlarda, glikolizde, glikoz molekülü,
heksokinaz enzimi aracılığıyla fosforillenerek
glikoz-6-fosfata dönüştürülür. Bu koşullarda aldoz
redüktaz enziminin glukoz için afinitesi oldukça
düşük olduğundan, fosforilize olmamış glikozun
yaklaşık % 3’ü polyol yolağına dahil edilerek sorb-
itol ve fruktoza metabolize edilir. Oluşan sorbitol
böbreklerde osmotik düzenlemeyi sağlarken
(Şekil 3), fruktoz ise sperm hücrelerine enerji kay-
nağı olarak hizmet eder (Kumar ve Reddy 2007).
Kan şekerinin normal seviyesinin çok üzerine
çıktığı durumlarda çeşitli dokularda aldoz redük-
taz aktivitesi artar (Setter vd. 2003). Bu durumda
heksokinaz enzimi doygunluğa ulaştığı için to-
plam glikozun % 33’ü polyol yolu ile metabolize
edilir. Dolayısıyla diyabetik komplikasyonların
meydana gelmesinde glikozun aldoz redüktaz
enzimi tarafından artan kullanımı önemli rol
oynar (Chandra vd. 2002). Enzim glikozu sorbi-
tole çevirir ve sorbitol hücre zarından geçemediği
için hücre içerisinde birikerek insüline bağımlı
olmayan periferal sinir hücreleri, retina ve böbrek
dokularına zarar verip diyabetik komplikasyon-
ların oluşumuna zemin hazırlar (Tanimoto vd.
1998).
Şekil 3 : Aldoz redüktaz enziminin glukoz ile ilişkisi
(http://pharmrev.aspetjournals.org/content/50/1/21/F1.expansion
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/a0/Glycolysis.svg)
Öte yandan aldoz redüktaz enziminin aktivitesinin
aşırı artışı ile hücre içerisindeki NADPH ve NADH
koenzimlerinin miktarı da değişerek, antioksidan
savunma mekanizmalarına ait enzimlerin gen ifad-
esi engellenir. Bu durumda hücrede oksidatif stres
oluşur (Hodgkinson vd. 2003).
Lens dokusunda meydana gelen oksidatif stres,
polyol yolağının aktivasyonu ile NADPH konsan-
trasyonunun ve glutatyon redüktaz enzim aktiv-
itesinin azalmasından ileri gelir (Kubo vd. 1999).
Epitel hücrelerde oluşan oksidatif stres ve peroksi-
dasyon ile meydana gelen toksik aldehitler ile doku
zarar görür ve opaklaşma meydana gelir.
23
Şekil 4 : Aldoz redüktaz enziminin diyabetik komplikasyonlarla ilişkisine genel bakış
(Srivastava vd. 2005)
Diyabetik nöropati, periferal sinir kayıplarıyla
ilgili semptomlarla kendini gösteren bir hastalık-
tır. Patolojik karakterizasyonu ağrı, hastalıklara
duyarlılık, sinir ve duyu kayıpları ile ilişkilendirilir
(Yagihashi vd. 2007). Glikoz konsantrasyonunun
artması ile aktive olan polyol metabolik yolağı
ve dolayısıyla hücre içerisinde biriken fruktoz ve
sorbitol, sodyum ile beraber hücreye alınan miyoi-
nozitolün hücredeki konsantrasyonunu azaltır. Bu
sebeple miyoinozitolün metaboliti olan fosfoinos-
itid seviyesindeki azalma nedeniyle sinyal yolağı
bozulur, Na/K ATPaz aktivitesi azalır ve sinirsel
iletim hızı yavaşlar ( Podwall ve Gooch 2004).
Diyabetik nefropati, böbreği besleyen damar siste-
mindeki hasarlar ile oluşur. Bu hasar verici süreç
ilerlediğinde ise böbrek yetmezliği gelişir (Dunlop
2000).
Kaynaklar :
Srivastava, S. K., Ramana, K. V. and Bhatnagar, A. 2005. Role of Aldose reductase and
oxidative damage in diabetes and the consequent potential for therapeuticoptions. Endocrine Reviews,
26(3); 380–392.
Kumar, P.A. and Reddy, GB. 2007. Focus on molecules: Aldose reductase.
Experimental Eye Research, 739-740.
24
Bohren, K. M., Brownlee, J. M., Milne, C. A., Gabbaya, K. H., and Harrison, D. H.
T.2005. The structure of Apo R268A human aldose reductase: Hinges and latches that control the kinetic
mechanism. Biochimica et Biophysica Acta, 201-212.
Petrash, J.M., Akileshwari C., Muthenna P., Nastasijevic B.,Joksic, G. and Reddy GB.
2012. Inhibition of Aldose Reductase by Gentiana lutea Extracts. Experimental Diabetes Research, Vol.
2012, Article ID 147965, 8 pages, doi:10.1155/2012/147965.
Kumar, P.A. and Reddy, GB. 2007. Focus on molecules: Aldose reductase.
Experimental Eye Research, 739-740
Setter, S. M., Campbell, R. K. and Cahoon, C. J. 2003. Biochemical pathways formicrovascular complica-
tions of diabetes mellitus. The Annals of Pharmacotherapy, 37; 1858-1866.
Tanimoto, T., Maekawaa, K., Okadaa, S. and Yabe-Nishimurab, C. 1998. Clinical
analysis of aldose reductase for differential diagnosis of the pathogenesis of diabetic complication. Ana-
lytica Chimica Acta, 365; 285-292.
.
Chandra, D., Jackson, E. B., Ramana, K. V. Kelley, R., Srivastava, S. K. and Bhatnagar,
A.2002. Nitric oxide prevents aldose reductase activation and sorbitol accumulation during diabetes.
Diabetes, 51; 3095–3101.
Hodgkinson, A. D., Bartlett, T., Oates, P. J., Millward, B. A. and Demaine, A. G. 2003.
The response of antioxidant genes to hyperglycemia is abnormal in patientswith type 1 diabetes and dia-
betic nephropathy. Diabetes., 52; 846–851.
Kubo, E., Miyoshi, N., Fukuda, M. and Akagi, Y. 1999. Cataract formation through the
polyol pathway is associated with free radical production. Experimental Eye Research, 68; 457-464.
Yagihashi, S., Yamagishi, S.I. and Wada, R. 2007. Pathology and pathogenetic
mechanisms of diabetic neuropathy: Correlation with clinical signs and symptoms. Diabetes Research
and Clinical Practice, 77; 184–189.
Podwall, D. and Gooch, C. 2004. Diabetic neuropathy: Clinical features, etiology, and
therapy. Current Neurology and Neuroscience Reports, 4; 55–61.
Dunlop, M. 2000. Aldose reductase and the role of the polyol pathway in diabetic
nephropathy. Kidney International, 58 (77); 3-12.
Lee, YL., Jian, SY., Lian, PY., Mau, JL. 2008. Antioxidant properties of extracts
from a white mutant of the mushroom Hypsizigus marmoreus. J. Food Comp. Anal., 21, 116-124.
25
Mustafa ALTUNKAYNAK
altunkaynakmustafa@gmail.com
PSİ (PİSİ)
SCHRÖDİNGER DENKLEMİ
ELEKTRON VE KUANTUM
MEKANİĞİ
Değerli okuyucular; yukarıdaki sembol Psi sembolüdür. Elektronun kuantum hareketliliğinin açıkla-
nasında Schrödinger denkleminde uzay dalga fonksiyonunun sembolüdür. Schrödinger kendi denklem-
ini zaman-bağımlı ve zaman-bağımsız olarak oluşturmuş elektronun dalga ve kuantum hareketliliğini
incelemiştir. Sizlere çeşitli kaynaklardan derlediğim elektron ve kuantum mekaniği ile dalga hareketini
açıklayacağım.
SCHRÖDİNGER DENKLEMİ VE
KUANTUM MEKANİĞİ
Schrödinger denklemi, bir kuantum sistemi hakkında
bize her bilgiyi veren araç dalga fonksiyonu adında bir
fonksiyondur. Dalga fonksiyonunun uzaya ve zamana
bağlı değişimini gösteren denklemi ilk bulan Avustu-
ryalı fizikçi Erwin Schrödinger’dir. Bu yüzden den-
klem Schrödinger denklemi adıyla anılır. 1900 yılında
Max Planck'ın ortaya attığı varsayımlarının ardından,
1924 de ortaya atılan de Broglie varsayımı ve 1927'de
ortaya atılan Heisenberg belirsizlik ilkesi bilim dün-
yasında yeni ufukların doğmasına sebep olmuştur.
Bu gelişmeler Max Planck'ın kuantum varsayımları
ve Schrödinger'in dalga mekaniği ile birleştirilerek
kuantum mekanik kuramını ortaya çıkarmıştır. Üstteki
denklem Schrödinger in zaman bağımlı denklemidir.
Bu denklemde; m parçacığın kütlesidir, V potansi-
yel enerjidir, Laplasyendir, ve Ψ (psi) dalga fonksiyonudur. (Daha kesin bir ifadeyle, bu "konum
uzay-dalga fonksiyonu" olarak adlandırılır). Sade bir dille, bu "toplam enerji; kinetik enerji ve potan-
siyel enerji toplamına eşittir". Schrödinger denklemi kapalı formda şöyle ifade edilebilir:
Kimyager
(Kimya Ög.)
26
Burada H, Hamiltonyen' i temsil eder. Hamiltonyen, parçacığın toplam enerjisini veren bir operatördür
ve
şeklinde ifade edilir. İlk terim kinetik enerjiyi, ikinci terim ise
potansiyel enerjiyi temsil eder. Momentum operatörü
denklemde yerine konursa Schrödinger denkleminin sol tarafı elde edilir.
Bu zamana bağlı Schrödinger denklemidir. Denklemin sağ tarafının sıfıra eşit olması durumunda za-
mandan bağımsız Schrödinger denklemi karşımıza çıkar. Burada
değerinde Planck sabiti, m; parçacığın kütlesi, V; potansiyel enerji, ; parçacığa eşlik eden dalga fonksi-
yonudur. Parçacığın kinetik enerjisinin hareket etmezken sahip olduğu iç enerjisinden oldukça büyük
olması durumunda enerjisi göreli olarak ifade edileceğinden
şeklinde olur. Bu sayede elde edilen Schrödinger denklemine, Relativistik (göreli) Schrödinger Denklemi
denir ve
olmak üzere şu formda yazılır.
27
ELEKTRONUN DALGA VE PARÇACIK (KUANT) ÖZELLİĞİ
1894 Herman Helmholtz’un
1881 yılında varsaydığı “ele-
ktrik atomuna George John-
stone Stoney “elektron” adını
verdi. 1897 Ocak ayında emil
Wiechert, katot ışınlarının
eski elektrik yüklü temel
parçacıklardan oluştuğunu ve bu
parçacıkların en küçük atomdan
çok daha hafif olduklarını kanıt-
ladı. Nisan ayında, J.J.Thom-
son, katot ışınlarının yük/kütle
(e/m) oranının iyonlarınkinden
1000 kez daha küçük olduğunu
buldu. Kasım ayında, Willy
Wien, Thomson’un bulgularını
doğruladı. Elektronun keşfi, aynı
sıralarda ortaya çıkan bir başka
olayla desteklendi. Bu, Ekim
1896 ve Ekim 1897 yılları arasın-
da Peter Zeeman tarafından
gösterilen, bir manyetik alan-
da atomik spektral çizgilerin
üçlü yarılmaları idi. Zeeman
etkisi adı verilen bu olgu, Eylül
1897’de Hendrik Antoon Lor-
entz tarafından teorik olarak
açıklandı.
Elektronun hem dalga hem de
kuant yani tanecik özelliğinin
kısa tarihi şöyledir; Aristotle
ışığın doğası hakkında hipo-
tez kuran ilk kişilerden biriydi
ve ışığı havadaki elementlerin
ayrışması olarak düşünüyordu
(dalga teorisi). Diğer bir yan-
da ise Democritus ışıkta dahil
olmak üzere evrendeki her
şeyin daha küçük ayrılamaz
parçalardan oluşması yargısı-
na karşı geldi. 11. Yüzyılın
başlarında, Arap bilim adamı
Alhazen optik üzerine; kırıl-
ma, yansıma ve ufak boyuttaki
mercekleri kullanarak ışınların
çıkış noktasından göze gelene
kadarki yolunu anlatan konular
hakkındaki ilk kapsamlı tezi
yazdı. Bu ışınların birleşik ışığı
oluşturduğu iddiasında bulundu.
1630’da René Descartes’in ışık
üzerine yazdığı tezindeki ters
dalga tanımı ışığın davranışının
dalga dağılımı modellemesiyle
ışığın tekrar yaratılabileceğini
gösterdi. 1670’in başlarında ve
30 yıllın üzerindeki çalışmayla
Isaac Newton parçacık hipotez-
ini sunarak ışığın yansımasının
gösterdiği düz çizgiyle sadece
parçacıkların böyle bir düz
çizgi üzerinde gidebileceğini
savundu. Işığın kırılmasını ise
daha yoğun bir ortama geçen
ışığın hızlandığını varsayarak
açıkladı. Yaklaşık olarak aynı
zamanda, Newton’un çağdaşları
Robert Hooke ve Christiaan
Huyhens ve sonrasında Augus-
tin-Jean Fresnel matematiksel
olarak dalga görüşünü farklı
ortamlarda farklı hızlarla giden
ışığın kırılmasının ortama bağlı
olduğunu gösterdi. Huygens_
fresnel prensibinin sonuçları
ışığın davranışını belirlemede
oldukça başarılıydı ve sonradan
Thomas Young’un çift girişim
deneyiyle ise ışığın parçacık old-
uğu görüşünün sonu başlamış
oldu. 19. yüzyılın bitiminde,
fizik yoluyla atomun doğasına ve
kimyasal reaksiyonların işley-
işine karar vermek atom teor-
isinde indirgemeciliğin atomun
kendi içine ilerlemesini sağladı.
İlk başta akışkan sanan elektrik
daha sonradan elektron ismi
verilen parçacıklardan oluştuğu
anlaşıldı. İlk defa J. J. Thomson
tarafından 1897 yılında katot
ışın tüpü kullanarak vakumlu
ortamda elektrik yüklerinin
hareketi gözlemlendi. Vakum
elektrik akışkanına hareket için
ortam sağlamadığından dolayı
bu buluş sadece negatif yüklü
parçacığın vakumlu ortamda
hareketi sayesinde açıklanabilir.
Elektronlar yıllardır elektriği
akışkan olarak gören klasik
elektrodinamikle karşı karşıya
geldi. Daha da önemlisi, elek-
trik yükü ve elektromanyetizma
arasındaki yakın ilişki Michael
Faraday ve James Clerk Maxwell
tarafından belgelenmiş oldu.
Elektromanyetizmanın değişen
bir elektrik veya manyetik alan
tarafından oluşturulan bir dalga
olarak bilinmesinden beri elek-
trik ve yükün atomik/parçacık
tanımı yersizdi. Dahası, klasik
elektrodinamik tamamlanmayan
tek klasik teori değildir.
28
Atomu oluşturan parçacıkların davranışlarını açıklamak için günümüzde, temelleri 1924’te L. De Broglie
tarafından kurulan dalga mekaniği kuramı kullanılır. Broglie, ışık parçacıklardan oluşmuş gibi kabul
edilirse, atomu oluşturan parçacıklarında dalga özelliği gösterebileceğini önermiştir. Einstein, daha önce,
m parçacığının enerji eşdeğerinin, c ışık hızı olarak;
	 	 E=mc2
Bağıntısı ile bulunabileceğini belirtmiştir. O halde enerjisi E olan bir fotonun etkin kütlesi m dir. Planck,
diğer taraftan bir fotonun enerjisinin;
E=hν=hc/λ
Olduğunu göstermiştir. Burada ν ve λ, sırasıyla fotona eşlik eden ışımanın frekansı ve dalga boyudur. h
ise Planck sabitidir.
hc/λ=mc2	 ve 	λ=h/mc
Bulunur. Yukarıdaki son eşitlik Broglie bağıntısıdır.
Örneğin;
Kütlesi 10,0 µg olan ve 0,01 ms-1
hızla hareket eden bir kum tanesinin (elektron gibi düşünelim) dalga
boyu nedir?
Şeklindeki bir soru şu şekilde çözülebilir;
λ=h/mv
h=6,6310-34js ve m= 10,0µg=1,0x10-8 kg ve v=0,01m/s olduğundan dalga boyu;
λ= 6,63x10-34 js / ( 1,0x10-8 kg x 0,01 m/s ) = 6,6x10-24 m
olarak bulunur.
Bu dalga boyunun her hangi bir yolla ölçülemeyecek kadar kısa olduğu görülüyor.
29
“Kuantum mekaniği konusunda çok çalışmak gerekir. Ama içimden bir ses bana bunun her şeyin
çözümü olmadığını söylüyor. Bu teoriyle birçok şey açıklanıyor; ama hala O'nun sırrını çözebilmiş
değiliz. Ben yine de, O'nun zar atıp kumar oynadığını, hiç mi hiç zannetmiyorum”
Albert Einstein
Kaynaklar :
Temel Üniversite Kimyası - Sayfa 70-71
tr.wikipedia.org/wiki/	Schrödinger Denklemi
tr.wikipedia.org/wiki/	Kuantum Mekaniği
www.kimyasanal.com
www.diyadinnet.com/YararliBilgiler-1196&Bilgi=elektron
www.dersimiz.com
http://www.eba.gov.tr/
30
ELEMENTTANIYALIM Alüminyum
Simgesi: Al
Grubu: 3A (Metal)
Atom numarası: 13
Bağıl atom kütlesi: 26,98154
Oda sıcaklığında: Katı
Erime noktası: 660,25°C
Kaynama noktası: 2467°C
Yoğunluğu: 2,702 g/cc
Keşfi: 1825 - Hans Christian
Oersted
Atom çapı: 1,82 Å
Elektronegatifliği: 1,61
Elektron dizilimi: 1s2
2s2
p6
3s2
p1
Yükseltgenme basamağı (sayısı): 3
Radyoizotopları: Yok
Alüminyum (veya aluminyum, Simgesi Al). Gümüş renkte sünek bir metaldir. Atom numarası 13 tür.
Doğada genellikle boksit cevheri halinde bulunur ve oksidasyona karşı üstün direnci ile tanınır. Bu
direncin temelinde pasivasyon özelliği yatar. Endüstrinin pek çok kolunda milyonlarca farklı ürünün
yapımında kullanılmakta olup dünya ekonomisi içinde çok önemli bir yeri vardır. Alüminyumdan
üretilmiş yapısal bileşenler uzay ve havacılık sanayii için vazgeçilmezdir. Hafiflik ve yüksek dayanım
özellikleri gerektiren taşımacılık ve inşaat sanayiinde geniş kullanım alanı bulur.
Alüminyum’un Elde Edilmesi
Alüminyum reaktif bir metal olup cevherinden (alüminyum oksit, Al2
O3
) kazanımı çok zordur. Örneğin,
karbonla doğrudan redüksiyonu, alüminyum oksitin ergime sıcaklığı yaklaşık 2000 °C olduğundan
ekonomik olmaktan uzaktır. Dolayısıyla, alüminyum elektroliz yöntemiyle kazanılır. Bu yöntemde
alüminyum oksit, ergimiş kriyolit içinde çözündürülür ve daha sonra saf metale redüklenir. Bu yön-
temde redüksiyon hücrelerinin çalışma sıcaklığı 950-980 °C civarındadır. Kriyolit, Grönland adasında
bulunan doğal bir mineraldir fakat alüminyum üretimi için sentetik olarak yapılır. Kriyolit, alüminyum
ve sodyumun florürlerinin bir karışımı olup formülü Na3
AlF6
şeklindedir. Alüminyum oksit (beyaz toz),
yaklaşık %30-40 demir içerdiği için kırmızı renkli olan boksitin rafinasyonu ile üretilir. Bu işlemin adı
Bayer işlemidir ve daha önceleri kullanılmakta olan Deville işleminin yerini almıştır.
Kullanım Alanları
Alüminyum kolay soğuyup ısıyı emen bir metal olması nedeniyle soğutma sanayinde geniş bir yer bulur.
Bakırdan daha ucuz olması ve daha çok bulunması, işlenmesinin kolay olması ve yumuşak olması ned-
eniyle birçok sektörde kullanılan bir metaldir.
Alüminyum genel manada soğutucu yapımında, spot ışıklarda, mutfak gereçleri yapımında, hafiflik esas
olan araçların yapımında (uçak, bisiklet, otomobil motorları, motosikletler vb.) kullanılır. Bunun yanın-
da sanayide önemli bir madde olan alüminyum günlük hayatta her zaman karşımıza çıkan bir metaldir.
31
SÖZLÜKIngilizce-Türkçe
Dry Distillation
Drier
Entropy
Enrich
Epsom Salt
Explosive
Gas Coke
Halide
Graphite
Mild Steel
Oxoacid
Gas Oil
Gum
Intensity
Micropore
Orifice
Procedure
Gas Welding
Grinding
Intoxication
Metric
Oscillate
Retard
Kuru Damıtma
Entropi
Zenginleştirmek
Acı Tuz
Patlayıcı
Gaz Koku
Gaz Yağı
Gaz Kaynağı
Halojenür
Sakız, Zamk
Öğütme
Grafit
Şiddet Yoğunluk
Zehirlenme
Yumuşak Demir
İnce Gözenek
Metrik
Oksijen içeren asit
Delik
Salınmak
Yordam, Yöntem
Geciktirmek
Kurutucu Makine
32
HABERLER
Yurttan Kimya HaberleriMEYVE VE SEBZELERDE İLAÇ KALINTISI ALARMI
Akdeniz Üniversitesi Gıda
Güvenliği ve Araştırma
Merkezi’nin iki yılı aşkın
bir süredir yaptığı bir
araştırmaya göre meyve
ve sebzeler üzerinde yasal
mevzuatın çok üzerinde
ilaç kalıntısı tespit edildi.
Akdeniz Üniversitesi Gıda
Güvenliği ve Araştırma
Merkezi’nin Ar-Ge pro-
jesi kapsamında gıdalar
üzerinde kalan pestisit
kalıntıları incelendi. 2012
yılında başlayan, 2013 ve
2014 yıllarında sürdürülen
çalışma kapsamında
ürünün tüketiciyle bu-
luşma noktası olan semt
pazarlarından rastgele
seçilen ürünler, laboratu-
var ortamında incelendi.
2013’te domates, biber,
salatalık, kabak ve çilek-
ten oluşan yaklaşık 400
örneğin yüzde 21’inde,
maksimum değerin üzer-
inde pestisit kalıntılarına
(ilaç kalıntısı) rastlandı.
2014’te bu ürünlere patlı-
can ve portakal eklenerek
309 üründe daha analiz
yapıldı.
2014’te maksimum kalıntı
değerini aşan ürün or-
anı yüzde 25’e ulaştığını
belirten proje yürütücüsü
Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık,
“Gıda Tarım ve Hay-
vancılık Bakanlığı or-
anın yüzde 1’in altında
olduğunu belirtse de
bariz bir fark var. Bu fark
üreticilerin aşırı miktar-
da pestisit kullanması,
analizlerde çok sayıda
pestisitin kalıntısına
bakılmaması gibi durum-
lardan kaynaklanıyor
olabilir. Ürünlerde bird-
en fazla sayıda pestisi-
tin kullanıldığını, yasal
sınırın altında bile olsa
bir üründe çok sayıda
pestisit bulunmasının
sorun oluşturabileceğini
düşünmeliyiz” dedi.
33
YERLI ÜRETIME İLAÇ OLACAK
Dünya ilaç devi Merck, yerli
üretim için Sağlık Bakanlığı ile
çalışma başlattı. Direktör Get-
rost, “Türkiye’ye ‘Greater Tur-
key’ diyoruz. Yerli üreticilerle
işbirliği başladı” dedi
Dünyanın en büyük ilaç ve
kimya devleri arasında yer
alan Merck, Türkiye’de Sağlık
Bakanlığı ve KOBİ’lerle yerli ilaç
üretimi için düğmeye bastı. Tür-
kiye’yi son dönemde ilaç sektörü
için ‘Greater Turkey’ (Büyük
Türkiye) olarak tanımladıklarını
anlatan Merck Millipore’un
Pazarlama Direktörü Matthias
Getrost, “Sağlık Bakanlığı ve
TÜBİTAK ile ortak çalışma-
lar yürütüyoruz. Ayrıca yerli
üreticilerle işbirliği içindeyiz.
Personelin yetişmesinden, ekip-
man ve teçhizata kadar destek
sunuyoruz” dedi. SABAH’a
konuşan Getrost sözlerini şöyle
sürdürdü: “Baktığımızda Tür-
kiye, bölgesinde merkez oldu.
Azerbaycan, Gürcistan, Ermen-
istan, Özbekistan, Tacikistan,
Kırgızistan, Türkmenistan
Türkiye’den yönetiliyor. Ayrı-
ca Ortadoğu Bölgesi ülkeleri
de yakın zamanda Türkiye’ye
bağlandı. Merck Grup’un ilaç
bölümleri Merck Serono’dan
sonra Merck Millipore için
de ‘Greater Turkey’ ve Or-
tadoğu’nun merkezi Türkiye
diyebiliriz.”
Her Aşamada Destek
Türk ilaç ve kimya firmalarıyla
planlanan işbirliklerinin önce-
likli hedefleri arasında olduğunu
yineleyen Getrost, “Türkiye ilaç
pazarına A’dan Z’ye her aşam-
ada destek vermeye hazırız.
Yerli ilaç üretiminizi optimize
etmeye, verimliliği ve ihracatı
artırmaya yönelik destek olmak
istiyoruz. Özellikle istenmey-
en hastalıklarla ilgili devletin
büyük bir öoeme yükü var.
Cari açığa neden olan bu yükü
kaldırmak yönünde yerli ilaç
firmaları üretim konusunda
destekleniyor” diye konuştu.
Firmanın bu amaçla
TÜBİTAK’la yakın temas
halinde çalıştığını anlatan Get-
rost, Sağlık Bakanlığı’nın yerli
üretim stratejisine uygun şekilde
‘monoklonal antikor’ ve ‘re-
kombinant protein’ üretimi üze-
rinde çalışan Türk şirketlerine
kapılarının açık olduğunun da
altını çizdi. Getrost, “Destekte
sınır yok” dedi.
34
YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ’NDE BOR VE HİDROJENLİ SIVI YAKIT GELİŞTİRDİLER
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Mühendislik ve Doğa Bilim-
leri Fakültesi Öğretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. Mükerrem Şahin
başkanlığındaki ekip tarafından,
benzinli ve dizel araçlarda
doğrudan kullanılabilecek bor
ve hidrojen içeren sıvı yakıt
geliştirildi. Alevi yeşil renk-
teki “green gas” adındaki sıvı
yakıt, karbon emisyonlarını
azalttığından çevreye duyarlı
özelliğiyle dikkati çekiyor. Sıvı
yakıtın her depoda benzine ya
da dizele doğrudan katkı olarak
karıştırılarak ya da ek bir yakıt
tankıyla kullanımı öngörülüyor.
Yakıtın, uzun menzilli roketlerde
de kullanımı hedefleniyor.
Yrd. Doç. Dr. Mükerrem Şa-
hin, AA muhabirine yaptığı
açıklamada, üniversite ile özel
sektör işbirliğinde, yapısında
hidrojen ve bor bulundurabilen
yeni bir yakıt sentezlediklerini
bildirdi. Geliştirilen yerli ürünün
başlangıçta benzin ve dizel yakıt
katkısı olarak ya da tümüyle
yakıt olarak kullanılabileceğini
belirten Şahin, motorlu taşıtlar-
da yakıta eklendiğinde yüzde
20-25 oranında yakıt tasarrufu
sağladığını, yarış arabalarında
ise tümüyle tercih edilebileceğini
söyledi. Şahin, “Proje, gelecek
yakıt teknolojilerinde içten
yanmalı motorlarda borun
ve hidrojenin doğrudan yakıt
olarak kullanılabilmesine ola-
nak sağlayacak” dedi.
Yakıt konseptinde özgün
yer edinme potansiyeli
sağlayacak
Geliştirdikleri yakıt için patent
başvurusu yaptıklarını bildiren
Şahin, şöyle devam etti:
“Geliştirilen yerli yakıt için yal-
nızca ülkemizdeki kaynakların
kullanılmış olması, dışa bağım-
lılığın azaltılması için oldukça
önemli. Yeni yakıt, doğrudan
petrole bağımlı olmadan, yerli
imkanlarla sentezlenebiliyor.
Elde edilen yakıt, hidrojen
depolama kapasitesi, en yüksek
yüzde 19,1 olan aminoboran
bileşiği içeriyor ve birim hac-
minin enerji değeri oldukça
yüksek. Bu tür bileşiklerin
üretilmesi ileri teknoloji gerek-
tiriyor. Proje, ülkemizin bor
teknolojileri konusunda yük-
sek teknolojiye sahip olmasını
sağlayacağı gibi, gelecek yakıt
konseptinde özgün bir yer ed-
inme potansiyelini taşıyor.”
Savunma sanayinde
rekabet gücünü artıracak
Şahin, geliştirilen yakıtın uzun
menzilli sıvı yakıtlı roketlerde
ve içten yanmalı motora sa-
hip insansız hava araçlarında
da etkin olarak kullanılabi-
leceğini söyledi. Sıvı yakıtın, bu
araçların havada kalma süresini
artırdığından ülkenin savunma
sanayi rekabet gücünü de artıra-
cağını ifade eden Şahin, “Yüksek
enerjili yakıtlar, normal hava,
kara ve savunma araçlarında
kullanıldığında havada kalma
süresini arttırır. Aynı yakıtla
daha uzun yol almak önemli bir
avantaj sağlar. Bu teknolojinin
bu yönüyle savunma sanay-
inde de karşılık bulacağını
bekliyoruz. Yalnızca yüzde 2-3
oranında katkı ile bile insansız
hava araçlarının yüzde 20 or-
anında havada kalma süresini
artırdığı tespit edildi” bilgisini
verdi.
Projenin diğer bir çıktısının da
sıvı yakıtın gerektiğinde LPG ve
CNG sistemlerine de gazlaştırılıp
verilebilmesi olduğunu bildiren
Şahin, “Test sonuçlarına göre,
yeni yakıt kullanıldığında, kuru
yakıt olarak kabul edilen CNG
ve LPG’nin motorda meydana
getirdiği yüksek hararet ve aşırı
sürtünme gibi olumsuz etkil-
erinin azaldığı, motor gücü
ve performanslarının arttığı
ve yakıt tüketim değerlerinin
35
İHTIYAÇ DUYULAN PETROLÜN YÜZDE 20’SİNİ ATIKLARDAN ÜRETEBİLİRİZ
azaldığı belirlenmiştir” ifadesini
kullandı.
Mükerrem Şahin, yakıtın kullanıl-
ması için arabalara LPG tankları-
na benzer şekilde ikinci bir yakıt
tankı modifikasyonun yapılması
gerektiğini, tank modeli için de
bir Avusturya firması ile ortak
çalıştıklarını ifade etti.
Petrol şirketleriyle
görüşmeler sürüyor
Yakıtın içinde karbonmonoksit
oranının çok düşük seviyelere
indiğini belirten Şahin, “O ned-
enle yakıtımızın isminin ‘green
gas’ olarak piyasaya çıkmasını
bekliyoruz. Çünkü alevi de yeşil,
kendisi de yeşil bir yakıt” dedi.
Laboratuvar ölçeğinden çık-
ardıkları yakıtı, endüstriyel
ölçekte reaktörlerde üretmeye
başladıklarını kaydeden Şa-
hin, “Büyük çaplı talepleri
karşılamak için hazırlıklarımızı
sürdürüyoruz. Altyapımız hazır.
Petrol şirketleriyle yakıtın büyük
ölçekte üretimi ve ticarileştirilm-
esi hususunda görüşmeler devam
ediyor” diye konuştu.
Dünya genelinde yapılan yakıt
katkısı çalışmalarında pahalı
bileşenler kullanılmadığını dile
getiren Şahin, geliştirdikleri
bileşiği, kolay ve ucuz bir yöntem-
le yaptıklarından büyük avantajlı
konuma geldiklerini söyledi.
Şahin, yöntemleriyle ilgili patent
başvurusunu yaptıklarını belir-
terek, sıvı yakıtı piyasaya sunmak
için hazırlık içinde olduklarını
sözlerine ekledi.
Enerji yatırımları ile bilinen
Altaca Grubu’nun Başkanı Hasan
Alper Önoğlu, Türkiye’de hayvan
gübresi, anız, dal, yaprak, kabuk,
çay, meyve kabuğu, sebze artığı,
pirinç sapı gibi atıkların yüzde
20’sinin kullanılması halinde
ihtiyaç duyulan petrolün yüzde
20’sinin üretilebileceğini vurgu-
ladı.
Enerji yatırımları ile bilinen
Altaca Grubu’nun Başkanı Hasan
Alper Önoğlu, Türkiye’de hayvan
gübresi, anız, dal, yaprak, kabuk,
çay, meyve kabuğu, sebze artığı,
pirinç sapı gibi atıkların yüzde
20’sinin kullanılması halinde
ihtiyaç duyulan petrolün yüzde
20’sinin üretilebileceğini vurgu-
ladı.
Önoğlu, bu üretimle enerji itha-
latına ödenen parayı önemli oran-
da gerileyeceğini dile getirdi.
Önoğlu, Altaca Grubu’nun gübre-
den sentetik petrol üretimi için
Gönen’de devreye aldığı fabrikanın
açılış töreninde yatırımlarından da
söz etti.
Gönen’de 400 ton atığı bertaraf
ederek çevre kirliliğinin önüne
geçtiklerini anlatan Hasan Alper
Önoğlu, “Ar-Ge alanımızda pilot
ölçekli, Gönen’de açtığımız yerle
demo ölçekli sentetik petrol
üretebileceğimizi kanıtladık. Sıra
endüstriyel boyuta geldi. Türki-
ye’nin ayrı bölgelerinde bu fab-
rikanın 2,5 katı büyüklüğünde
tamamen endüstriyel amaçlı
200 fabrika açmak hedefimiz.”
açıklamasını yaptı.
36
Dünyadan Kimya Haberleri
SÜPER AKIŞKAN ELDE ETMEK İÇİN BAKTERİLER KULLANILDI
Fransa’daki Université Par-
is-Sud ve Université P.M.
Curie/Université Paris-Di-
derot üniversitelerinden bilim
insanları, normal sıvılara
eklenebilecek bazı bakteri
türleri sayesinde viskozit-
eyi düşürerek süper akışkan
oluşturulabileceğini kanıtladı.
Physical Review Letters der-
gisinde yayınlanan araştırma-
da, ekip eski bir rheometreyi
modifiye ederek, bakterilerin
viskoziteyi nasıl değiştirdiğine
ilişkin verileri ortaya koyuy-
orlar.
Viskozite sıvıların akışkanlığa
karşı koyduğu direnç anlamı-
na geliyor.(Örneğin,yağ ve
suyun akışkanlık farkı gibi)
Viskozite, sıvıları oluşturan
bileşenlerin sürtünme etkil-
erinden kaynaklanıyor.Bilim
insanları yıllardır sıvılardaki
bir bakteri türünün viskoziteyi
değiştirebileceğinden şüphele-
niyorlardı, fakat bunu kanıt-
layamamışlardı.Araştırmacılar
bunu kanıtlamak için, rheom-
etreyi(viskozite ölçme cihazı)
bilgisayara bağlanacak şekilde
modifiye ettiler.
Daha sonra su-besin karışımı-
na E.Coli ilave ederek farklı
dönüş hızlarında viskoziteyi
takip ettiler. Cihaz bak-
terinin viskoziteyi giderek
düşürdüğünü gösterdi. Daha
fazla bakteri eklendiğinde
viskozite sıfır değerini göster-
irken,sonrasında eksi değer-
lere düştü.Viskoziteye sahip
olmayan sıvılara SÜPER
AKIŞKAN denir.Çünkü bu
sıvılar hiç sürtünme olmadan
akarlar.
Bilim insanları, bakterilerin
akıntıya karşı kuyruklarının
hareketiyle viskozitenin
değişmesine neden olduğunu
düşünmektedirler. Araştır-
macılar, bu sayede küçük
rotorlara konulacak bakter-
ilerin viskoziteyi düşürerek
belki de küçük cihazlara güç
verebilecek sistemler kurula-
bileceğini belirtti.
37
AYNI ANDA HEM YALITKAN HEM İLETKEN OLABİLEN MADDE
Cambridge Üniversitesi araştır-
macıları, aynı anda hem yalıtkan
hem iletken olabilen bir mal-
zeme keşfettiler.
Cambridge Üniversitesi’nden
araştırmacılar materyalde ele-
ktronların izlediği yolun izini
sürerek, aynı anda iletken ve
yalıtkan özellikleri gösterecek bir
materyal olmasının muhtemel
olduğunu keşfettiler.
Mutlak sıfıra (-273,15 0
C) yakın
sıcaklıklarda metallerin tüm
özelliklerine aykırı davranış ser-
gileniyor. Bu gizemli davranışa
esasen neyin neden olduğu
bilinmese de, yalıtkanlık ile ilet-
kenlik arasında üçüncü bir faz
olması olasılığını akla getiriyor.
İletken ve yalıtkan özellikler
Samaryum Heksaborat(SmB6
)
maddesinin iç yapısında gö-
zlendi. Geçenlerde keşfedilen
bu materyaller hem iletken hem
de yalıtkan gibi davranabiliyor.
SmB6
ve faklı materyaller hak-
kında bilgi edinmek için Prof.
Suchitra Sebastian ve ekibi ma-
teryallerde elektronların gittiği
yolu izledi. Geometrik yüzeyde
elektronların orbitallerinin ned-
en olduğu Fermi yüzeyi bulun-
maya çalışıldı. Kuantum salınım
ölçümlerinden temel alan teknik
kullanılarak güçlü manyetik
alan içinde , materyalin parmak
izi niteliğindeki izi arandı. Bu
sayede en saf şekilde ölçülerek
elektronlardan doğan minimal
kusurlar ayıklandı. Araştırma
National High Magnetic Field
Laboratuvarı’nda yapıldı.
SmB6
Kondo yalıtkanları sınıfı-
na ait , yani iletken ve yalıtkan
davranış sınırındalar. Bu ma-
teryaller ağır fermiyon materyal-
leri adı verilen büyük bir gruba
aittir. Bunlarda f ve elektronları
yüksekte konumlanıyor. İşte
bu iki elektron tipi arasındaki
korelasyonlar nedeniyle SmB6
yalıtkan davranış sergiliyor.
Prof. Suchitra Sebastian “Buna
ikilik(dikotomi) denir. Yük-
sek elektrik direnci açığa
çıktığından yalıtkandır, fakat
Fermi yüzeyi bize maddenin iyi
bir iletken olduğunu gösteri-
yor” dedi.
38
KANSERDE BÜYÜK UMUT: YÜZEN NANOBOT GELİŞTİRİLDİ
Nanobotların insan vücuduna
sokularak, çeşitli rahatsızlıkların
tanılanmasında ve iyileştirilm-
esinde kullanılmasına yönelik
çalışmalar uzun denilebilecek bir
süreden beri devam ediyor. İşte
bu defaki gelişme mevcut gidişatı
bir ileri aşamaya taşıyan türden.
Uzun denilebilecek bir süreden
beri nanobotların (ultra ölçüde
mini robotlar) insan vücuduna
sokularak, çeşitli rahatsızlıkların
tanılanmasında ve iyileştirilm-
esinde kullanıldığını biliyoruz.
Lakin bu defaki gelişme mevcut
gidişatı bir ileri aşamaya taşıyan
türden.
Technion Bilim Enstitisü’nde
görevli bilim ekibi bu nano-
botların vücuda nüfuzunu
kolaylaştıracak çok pratik ve
işlevsel bir buluşa imza atmayı
başardılar. Yüzen-botlar ismi
verilen geliştirilen bu yeni na-
nobotlar isimlerinden de belli
olduğu üzere vücudun içerisinde
yüzme yeteneğine sahipler.
Polimer ve manyetik nanokablo-
lar kullanılarak üretilen ipek
fiber formundaki bu yüzer-bot-
lar, kan benzeri akışkan bir
sıvının içine yerleştirildikten
sonra haricen oluşturulan dalgalı
manyetik alan üzerinden vücutta
istenilen bölgeye yönlendirili-
yorlar. Burada atlanmaması
gereken bir diğer önemli ayrıntı
ise alan modülasyonu sayesinde
nanobotların doğrudan istenilen
organa yerleştirilip orayı taraya-
bilmesi.
Faydası ne olacak?
Şöyle bir örnek verelim: Başımız
ağrıdığında bir ağrı kesici alırız
ama ağrı hemen geçmez. Çünkü
ağrı kesici -ne kadar güçlü olursa
olsun- yine de çözülmesi, kana
karışması, etkisini gösterme-
si, beynin ağrı çekilen bölgeye
‘uyuştur’ komutu vermesi gibi
aşamalardan geçmek durumun-
dadır. Haliyle baş ağrımızın
geçmesi muhakkak belirli bir
süre alır.
İşte bir nev’i ‘ilaç kuryesi’ olarak
tanımlayabileceğimiz bu nano-
botlar, içerilerine zerk edilen
ilacı, ihtiyaç duyulan organa hızlı
bir biçimde taşıyarak iyileştirme
süresini çok daha kısaltacaklar.
Nanobotların en çok işe yaray-
acağı alan başta kanser olmak
üzere süreli ilerleyen hastalıklar
olacakken bunun yanısıra
yukarıda da belirttiğimiz gibi
teşhis veyahut acil yardım gibi
senaryolarda da kullanılabilece-
kler.
39
PATLAMA TEHLİKESİ OLDUĞUNDA UYARI VEREN AKILLI PİL
Patlayan akıllı telefon haberleri
son dönemde artış göstermeye
başladı. Şarjdayken telefonu
yoğun kullanan kişiler veya ori-
jinal olmayan kalitesiz aksesuar-
larla telefonu şarj etmek isteyen
kullanıcılar söz konusu patlama
olaylarıyla karşı karşıya kalıyor.
Kullanıcıların bu korkulu rüyas-
ını sona erdirmek için geliştirilen
akıllı pil, patlamaların önüne
geçmeyi hedefliyor.
Stanford Üniversitesi araştır-
macılarının geliştirdiği akıllı
lityum-iyon pil, diğer pillerden
farklı olarak ekstra bir katmanla
birlikte geliyor. Bakırdan üretilen
bu katman, anot ve polimer
ayırıcı arasında voltajı ölçüyor
ve düzenliyor. Eğer elektrik bu
bakır katmana kadar ulaşırsa
voltaj anında sıfıra indiriliyor ve
patlama riskinden kurtulunmuş
oluyor.
Ayrıca polimer katmanın tehlik-
ede olduğu ve pilin değiştirilmesi
gerektiği bilgisini kullanıcılara
aktarıyor. Şu anda çalışma-
ların devam ettiği teknolojinin
ne zaman yaygın olarak kul-
lanılacağı henüz bilinmiyor.
Kaynaklar :
http://www.gizmag.com/samarium-hexaboride-conductor-insulator/38335/
http://phys.org/news/2015-07-bacteria-superfluids.html
http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimya-haberleri/yerli-uretime-ilac-olacak.html
http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimya-haberleri/meyve-ve-sebzelerde-ilac-kalintisi-alarmi.html
http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimya-haberleri/patlama-tehlikesi-oldugunda-uyari-veren-akilli-pil.
html
http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimya-haberleri/kanserde-buyuk-umut-yuzen-nanobot-gelistirildi.
html
www.inovatifkimyadergisi.com/kimya-haberleri/yildirim-beyazit-universitesinde-bor-ve-hidrojenli-sivi-ya-
kit-gelistirdiler.html
www.inovatifkimyadergisi.com/kimya-haberleri/ihtiyac-duyulan-petrolun-yuzde-20sini-atiklardan-uretebil-
iriz.html
40
FAYDALI
LINKLER
https://www2.chemistry.msu.edu/faculty/reusch/Virt-
TxtJml/intro1.htm#contnt
http://www.chemtube3d.com/poly-
mer/
http://www.chem4kids.com/
Organik Kimya hakkında bilgiler bulabi-
leceğiniz bir web sitesi. Web sitesi altında her
başlık için çeşitli bilgiler bulunmakta. Site
ingilizce olmasına karşın incelemenizi öneri-
yoruz.
3 Boyutlu molekül yapılarını incelemek her
zaman daha faydalı olmuştur. Bu web sitesi
altında 3 boyutlu polimer ve organik kimya
ile alakalı birçok görsel mevcut. İncelemenizi
öneriyoruz.
Çocuklara kimyayı sevdirmek için hazır-
lanmış bir web sitesi. Bu sitede çocuklar
için kimya ile ilgili materyaller ve bilgiler
bulacaksınız. Site ingilizce olmasına karşın
sizler için faydalı olacaktır. İyi incelemeler
41
BULMACA
Kimya Bulmacasi
1
2
3 4
5
6 7 8
9
10
Soldan Saga
3. Yaglarin bazlarla etkilesmesi olayi. Ürünleri gliserin ve
sabun olan tepkime.
6. Bir kimyasal reaksiyonun gerçeklestirilmesinde kullanilan
baslangiç maddeleri.
7. Küçük miktarlarda asit veya baz ilavelerinde pH
degisimine direnen çözelti.
9. Elementlerin bilesik olusturma egilimi.
10. 0,239 g suyun sicakligini 1°C artirmak için gerekli olan
isiya denir.
Yukaridan Asagiya
1. Bir maddenin uyarilmasi sonucu ortamdan uyarici
kaldirilsa da bir süre daha isima yapmasi.
2. Bir moleküle açil grubunun baglanmasi.
4. Yükseltgenlerle renk veren maddelerin renginin
giderilmesi.
5. Proton ve nötron gibi atom çekirdegini olusturan temel
parçaciklar
8. Kendiliginden gerçeklesen bir kimyasal tepkime
sonucunda açiga çikan enerjiyi elektrik enerjisine çeviren
araçlardir.
42
BULMACAGeçen Ayın Çözümü
Kimya Bulmacasi
S
1
U R F A K T A
2
N T
D
3
W G
N
4
A F T A L I N L
M B D
5
O L G U
i M
T E
M A
6
E R O S O L
A A
I
7
S i
K
8
Y
K
9
O R O Z Y O N
L N
O
I
T
Soldan Saga
1. Partikül madde ve su arasindaki yüzey gerilimini
düsüren, böylece yüzeyde birikimi önleyen çözünebilir
yüzey aktif madde [SURFAKTANT]
4. Kapali kimyasal formülü C10H8 olan, aromatik
hidrokarbondur. [NAFTALIN]
5. Sogutma kulesi içinde hava ve suyun temas süresini ve
yüzeyini artirmak için kulenin içine yerlestirilen bir yapi
[DOLGU]
6. Sogutma kulesinden çikan hava içinde asili kalmis su
zerrecikleri [AEROSOL]
7. Maddenin kinetik ve potansiyel enerjilerinin toplamidir.
[ISi]
9. Kimyasal reaksiyon sonucu metalin asinmasi. Genellikle su
içinde CO2, asit ya da O2 varliginin sebep oldugu bir
durumdur. [KOROZYON]
Yukaridan Asagiya
1. Su sistemlerinin yüzeylerinde, boru çeperlerinde olusan
biyofilmden alinan süprüntü örnek [SWAB]
2. Çok ince toz zerreciklerinin bir araya gelerek daha
büyük parçalar olusturmasi [AGLOMERASYON]
3. Bir sivinin, önce buharlastirilip sonra tekrar
yogunlastirarak yapilan ayirma islemine denir.
[DAMiTMA]
8. Bir maddenin sivi içerisinde asili kalmasi sonucu olusan
karisimlara denir [KOLOIT]
43
E-Dergide
Yazarlık
SİZDE YAZARIMIZ
OLUN
-- Yazacağınız konuyu belirleyin. (Kimya içeriği olan herhangi bir konu olabilir) Örnek: Polimerden
ya da organikten bir konu ya da sanayide gördüğünüz bir şey ile ilgili bir konu. Kendi cümleleriniz
ile olması şart. Alıntı alıyorsanız kesinlikle kaynak belirtmelisiniz ki aksi durumda yazınız kopya yazı sıfatı
görür yayımlanmaz.
-- Konuda kullanılan resimlerin kaynakları belirtilmeli. Aksi durumda sorumluluk yazardadır.
-- Yazılar Facebook üzerinden bizlere gönderilmemeli. Bu bizim işimizi zorlaştırıyor.
Yazılar inovatifkimyadergisi@gmail.com adresine gönderilmeli.
-- Yazmayı düşünen arkadaşlarımız
Yavuz Selim Kart adlı arkadaşımıza ulaşması gerekmektedir.
-- Yazıları gönderdikten sonra kendiniz ile ilgili bilgileri de mail ile bize göndermelisiniz. Yoksa yazınız
yayımlanmayacaktır.
--Ad Soyad
Ulaşılabilecek Mail Adresi(Hızlı ulaşılabilecek sık kullanılan bir mail olmalı)
Bitirdiğiniz ya da okumakta olduğunuz üniversite ismi
Dergiye koyabileceğimiz türden bir profil resminiz.
-- 2015 Eylül ayı sayısı için yazılarınızın son teslim tarihi. 20 Ağustos 2015’tir.
Her ayın son yazım tarihi 20. de bitecektir. 20. den sonra göndereceğiniz yazılar bir sonraki ay yayımlanacak-
tır.
-- Kopyala-Yapıştır ile yazıyı ben yazdım gönderiyorum derseniz yazınız kesinlikle yayınlanmaz. Bu şekilde
yazı olmaz. Böyle uyanıklık yapıp kolaya kaçmak fark edilmeyecek bir şey değil. Sonuçta yazılarınızı okunuy-
or ve araştırılıyor.
-- Yazılarınızı word dosyası halinde maile atacaksınız. Yazdığınız yazı en az bir kaç görsel içersin.Fikir
düşünce yazılarında olmayabilir ama diğer konularda en az bir kaç tane olmalı çünkü görsellik yazıya çok şey
katıyor.
-- Herhangi bir sorun olursa yazı gönderen meslektaşımıza ulaşırız. Gerekli düzeltmeleri yapması için
bildirimler yaparız. Gerekli görüldüğü takdirde yazınızın güzel görünmesi adına küçük değişiklikler yaparız
ve sizi bu durumdan haberdar ederiz.
-- İnovatif Kimya Dergisi gönderdiğiniz yazıların yayınlanıp yayınlanmaması hakkını elinde tutar.
İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-25

More Related Content

What's hot (7)

inovatif kimya dergisi sayi 20
inovatif kimya dergisi sayi 20inovatif kimya dergisi sayi 20
inovatif kimya dergisi sayi 20
 
inovatif kimya dergisi sayi 15
inovatif kimya dergisi sayi 15inovatif kimya dergisi sayi 15
inovatif kimya dergisi sayi 15
 
inovatif kimya dergisi sayi 21
inovatif kimya dergisi sayi 21inovatif kimya dergisi sayi 21
inovatif kimya dergisi sayi 21
 
inovatif kimya dergisi sayi 23
inovatif kimya dergisi sayi 23inovatif kimya dergisi sayi 23
inovatif kimya dergisi sayi 23
 
inovatif kimya dergisi sayi 13
inovatif kimya dergisi sayi 13inovatif kimya dergisi sayi 13
inovatif kimya dergisi sayi 13
 
inovatif kimya dergisi sayi 3
inovatif kimya dergisi sayi 3inovatif kimya dergisi sayi 3
inovatif kimya dergisi sayi 3
 
inovatif kimya dergisi sayi 18
inovatif kimya dergisi sayi 18inovatif kimya dergisi sayi 18
inovatif kimya dergisi sayi 18
 

Viewers also liked

Proyecto de Reforma Electoral
Proyecto de Reforma ElectoralProyecto de Reforma Electoral
Proyecto de Reforma Electoralemiranda028
 
C U R R I C U L U M V I T A E Bilong Nov 2015
C U R R I C U L U M   V I T A E Bilong  Nov 2015C U R R I C U L U M   V I T A E Bilong  Nov 2015
C U R R I C U L U M V I T A E Bilong Nov 2015Bilong Siting
 
Kimyasallarin depolanması
Kimyasallarin depolanmasıKimyasallarin depolanması
Kimyasallarin depolanmasıugurburhan
 
Tehlikeli madde sınıfını gösteren i̇şaretçiler
Tehlikeli madde sınıfını gösteren i̇şaretçilerTehlikeli madde sınıfını gösteren i̇şaretçiler
Tehlikeli madde sınıfını gösteren i̇şaretçilerPınar Kalkışım
 
Booz Allen Hamilton Money Unbound 2015
Booz Allen Hamilton Money Unbound 2015Booz Allen Hamilton Money Unbound 2015
Booz Allen Hamilton Money Unbound 2015Jon Matonis
 
Guía leng y com todo tenemos algo que decir 5° 2005
Guía leng y com todo tenemos algo que decir 5° 2005Guía leng y com todo tenemos algo que decir 5° 2005
Guía leng y com todo tenemos algo que decir 5° 2005I Municipalidad santa Juana
 
Catherine Brown's presentation, Annual Meeting 2015
Catherine Brown's presentation, Annual Meeting 2015Catherine Brown's presentation, Annual Meeting 2015
Catherine Brown's presentation, Annual Meeting 2015Birmingham Food Council CIC
 
Integrating Traditional and Social Media Webinar
Integrating Traditional and Social Media WebinarIntegrating Traditional and Social Media Webinar
Integrating Traditional and Social Media WebinarCapstrat
 
Non disclosure agreement
Non disclosure agreementNon disclosure agreement
Non disclosure agreementZarry Khan
 

Viewers also liked (20)

İnovatif Kimya Dergisi Sayı-1
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-1İnovatif Kimya Dergisi Sayı-1
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-1
 
Delavega c ensayo el blog
Delavega c ensayo el blogDelavega c ensayo el blog
Delavega c ensayo el blog
 
Proyecto de Reforma Electoral
Proyecto de Reforma ElectoralProyecto de Reforma Electoral
Proyecto de Reforma Electoral
 
Delavega c presentación
Delavega c presentaciónDelavega c presentación
Delavega c presentación
 
B3e2317f
B3e2317fB3e2317f
B3e2317f
 
C U R R I C U L U M V I T A E Bilong Nov 2015
C U R R I C U L U M   V I T A E Bilong  Nov 2015C U R R I C U L U M   V I T A E Bilong  Nov 2015
C U R R I C U L U M V I T A E Bilong Nov 2015
 
Future tech
Future techFuture tech
Future tech
 
Seneffe
SeneffeSeneffe
Seneffe
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-7
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-7İnovatif Kimya Dergisi Sayı-7
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-7
 
Kimyasallarin depolanması
Kimyasallarin depolanmasıKimyasallarin depolanması
Kimyasallarin depolanması
 
Ataturk Universitesi Eti̇ketleme ve i̇şaretleme
Ataturk Universitesi Eti̇ketleme ve i̇şaretlemeAtaturk Universitesi Eti̇ketleme ve i̇şaretleme
Ataturk Universitesi Eti̇ketleme ve i̇şaretleme
 
Tehlikeli madde sınıfını gösteren i̇şaretçiler
Tehlikeli madde sınıfını gösteren i̇şaretçilerTehlikeli madde sınıfını gösteren i̇şaretçiler
Tehlikeli madde sınıfını gösteren i̇şaretçiler
 
Booz Allen Hamilton Money Unbound 2015
Booz Allen Hamilton Money Unbound 2015Booz Allen Hamilton Money Unbound 2015
Booz Allen Hamilton Money Unbound 2015
 
Guía leng y com todo tenemos algo que decir 5° 2005
Guía leng y com todo tenemos algo que decir 5° 2005Guía leng y com todo tenemos algo que decir 5° 2005
Guía leng y com todo tenemos algo que decir 5° 2005
 
Catherine Brown's presentation, Annual Meeting 2015
Catherine Brown's presentation, Annual Meeting 2015Catherine Brown's presentation, Annual Meeting 2015
Catherine Brown's presentation, Annual Meeting 2015
 
Integrating Traditional and Social Media Webinar
Integrating Traditional and Social Media WebinarIntegrating Traditional and Social Media Webinar
Integrating Traditional and Social Media Webinar
 
update 17.10.2016
update 17.10.2016update 17.10.2016
update 17.10.2016
 
Eletronicos
EletronicosEletronicos
Eletronicos
 
Concreto edificio
Concreto   edificioConcreto   edificio
Concreto edificio
 
Non disclosure agreement
Non disclosure agreementNon disclosure agreement
Non disclosure agreement
 

Similar to İnovatif Kimya Dergisi Sayı-25

Similar to İnovatif Kimya Dergisi Sayı-25 (20)

İnovatif Kimya Dergisi Sayı-22
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-22İnovatif Kimya Dergisi Sayı-22
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-22
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-26
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-26İnovatif Kimya Dergisi Sayı-26
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-26
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-24
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-24İnovatif Kimya Dergisi Sayı-24
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-24
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-19
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-19İnovatif Kimya Dergisi Sayı-19
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-19
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-15
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-15İnovatif Kimya Dergisi Sayı-15
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-15
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-14
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-14 İnovatif Kimya Dergisi Sayı-14
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-14
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-16
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-16İnovatif Kimya Dergisi Sayı-16
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-16
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-27
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-27İnovatif Kimya Dergisi Sayı-27
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-27
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-23
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-23 İnovatif Kimya Dergisi Sayı-23
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-23
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-17
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-17İnovatif Kimya Dergisi Sayı-17
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-17
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-21
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-21İnovatif Kimya Dergisi Sayı-21
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-21
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-20
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-20İnovatif Kimya Dergisi Sayı-20
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-20
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-13
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-13İnovatif Kimya Dergisi Sayı-13
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-13
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-3
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-3 İnovatif Kimya Dergisi Sayı-3
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-3
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-18
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-18İnovatif Kimya Dergisi Sayı-18
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-18
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-36
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-36İnovatif Kimya Dergisi Sayı-36
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-36
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-6
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-6İnovatif Kimya Dergisi Sayı-6
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-6
 
inovatif kimya dergisi sayi 6
inovatif kimya dergisi sayi 6inovatif kimya dergisi sayi 6
inovatif kimya dergisi sayi 6
 
inovatif kimya dergisi sayi 1
inovatif kimya dergisi sayi 1inovatif kimya dergisi sayi 1
inovatif kimya dergisi sayi 1
 
inovatif kimya dergisi sayi 10
inovatif kimya dergisi sayi 10inovatif kimya dergisi sayi 10
inovatif kimya dergisi sayi 10
 

More from İnovatif Kimya Dergisi (14)

İnovatif Kimya Dergisi Sayı-37
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-37İnovatif Kimya Dergisi Sayı-37
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-37
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-35
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-35İnovatif Kimya Dergisi Sayı-35
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-35
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-34
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-34İnovatif Kimya Dergisi Sayı-34
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-34
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-33
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-33İnovatif Kimya Dergisi Sayı-33
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-33
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-32
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-32İnovatif Kimya Dergisi Sayı-32
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-32
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-31
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-31İnovatif Kimya Dergisi Sayı-31
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-31
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-30
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-30İnovatif Kimya Dergisi Sayı-30
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-30
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-29
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-29İnovatif Kimya Dergisi Sayı-29
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-29
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-28
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-28İnovatif Kimya Dergisi Sayı-28
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-28
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-12
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-12İnovatif Kimya Dergisi Sayı-12
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-12
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-11
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-11İnovatif Kimya Dergisi Sayı-11
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-11
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-10
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-10İnovatif Kimya Dergisi Sayı-10
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-10
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-9
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-9İnovatif Kimya Dergisi Sayı-9
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-9
 
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-8
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-8İnovatif Kimya Dergisi Sayı-8
İnovatif Kimya Dergisi Sayı-8
 

İnovatif Kimya Dergisi Sayı-25

  • 1. Kimya Dergisi İNOVATİFKimya Dergisi YIL:3 SAYI:25 AĞUSTOS 2015 Haberler Faydalı Linkler Element Tanıma Sözlük(İng-Trk) Bulmaca Suyun Gizli Mesajı Aldoz Redüktaz Enzimi ve Diyabet ile İlişkisi PSI (Pisi) Schrödinger Denklemi Elektron ve Kuantum Mekaniği Makrohalkalı Bileşikler ve Ftalosiyaninlerin Kullanım Alanları
  • 2. ÖnsözHakkımızda İnovatif Kimya Dergisi Haziran 2013’te çalışma- larına başlayan Ağustos 2013’te ilk sayısını çıkaran, internet ortamda faaliyet gösteren, Kimya ve Kimya Sektörü hakkında yazılar yazılan, yazarlarını online ortamdan edinen bir e-dergidir. Dergimiz Kimya ile ilgili yazılarınızı online ortamda sizlerden alarak sizi tanıtmayı, sektörden olan ark- adaşlara kimya dergisi okumanın keyfini yaşatmayı, kimya ile ilgili piyasada çok okunan bir dergi ola- bilmeyi kimyayı seven, kimyayı takip eden, kimya ile ilgili bildiklerini paylaşan bir kesim oluşturmayı hedef edinmiştir. Dergimizde kimya üzerine bölüm okuyan, mezun herkes bize yazabilir. Kimya ile ilgili bir bölüm bitirmiş olmanız yeterli. Dergimizde yazarlarımızın yazdığı yazılar kısmı, haber kısmı, bulmaca kısmı, elementleri tanıyalım kısmı, kimya sözlüğü kısmı ve faydalı web siteleri kısmı adlı bölümler vardır. Eğlenerek ve öğrenerek okumanız, bize yazmanız dileğimizle... İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi Sahibi : Yavuz Selim Kart Genel Yayın Yönetmeni : Yavuz Selim Kart Yayın Danışmanı : Yavuz Selim Kart Dergi Editörleri : Yavuz Selim Kart Ebru Çetinkaya Haber Bölümü : Yavuz Selim Kart Ebru Çetinkaya Hatile Moumintsa Facebook Yönetimi ve Bilgi Araştırma : Yavuz Selim Kart Hatile Moumintsa Twitter Yönetimi : Yavuz Selim Kart Instagram Yönetimi : Yavuz Selim Kart Dergi Tasarımı : Yavuz Selim Kart
  • 3. KURALLARDergimiz Hakkında 1. İnovatif Kimya Dergisi yazılarını herhangi bir makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını aldığınız kişiye mail atarak haber vermek durumun- dasınız. Kullanmış olduğunuz bu yazıların kaynağını bu dergi olarak belirtmek zorundasınız. 2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız. 3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza gel- ebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu değildir. 4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır. Aksi du- rum olduğu zaman bunu yazarın kendisine ulaşarak hallediniz. Çünkü bizim yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet ederek resimlerini döküman- larına eklemeleri. Buradan çıkacak problemlerden doğrudan yazarlar sorumludur. Dergi sorumlu değildir. 5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız var ise. Yazılarınız için lütfen Yavuz Selim KART ile konuşun. Dergi ile iletişim kurmak için www.facebook.com/groups/147842018740235/ Grubu aracalığı iletişim kurabilirsiniz. Bu grup aracılığı ile bizimle iletişimde kalabilirsiniz. 6. Elimize çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı yayımlamaya gayret edeceğiz. Amacımız hem yazan bir kesim sağlamak, hem bilgilerinizi 3. şahıslara yaymak hem de sizleri en iyi şekilde tanıtmaktır. 7. Sayfamızda yayınlanmasını istediğiniz yazıları inovatifkimyadergisi@gmail.com mail adresine göndermeniz rica olunur. Bu mail adresine gönder- diğiniz yazılarda bir eksiklik var ise editörlerimiz tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyel- erde bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi. 8. Dergimize göndereceğiniz yazılar en fazla 6 sayfa olabilir. 6 Sayfayı geçmemeye çalışın. 9. Dergimize yapacağınız eleştirileri de ark- adaşlarımıza saygısız bir biçimde değilde ölçülü bir biçimde sayfalarda yapmaya dikkat ediniz. Bu işi herkes gönüllü yapıyor. Lütfen saygıda kusur etmey- iniz. 10. Dergi ekibi gönüllü kişilerden oluşmuştur. Bu dergi ilk kurulduğu andan beri böyledir. Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş sayılır. Gelen herkese en başta bu kural söylenir. Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran, huzur bo- zan, dergi yöneticisini dinlemeyen, ben kafama göre hareket ederim diyen herkes ekipten çıkarılır. 11. Dergimizde yazabilecceğiniz konular aşağıda listelenmiştir. * Akademik Makaleler * Endüstriyel Konular * Üniversite Hayatındaki Sıkıntılar Sorunlar (Kimya üzerine bölümler için) * İş Hayatındaki Sıkıntılar Sorunlar * Laboratuvar Üzerine Yazılar * Kimya Sanayi Uygulamaları * Teorik Kimya Üzerine Makaleler * Ülkemizdeki Kimya ile ilgili Kanunlar Üzerine Yazılar * Kimya Sektöründe Güvenlik Önlemleri ve Dikkat Edilecek Husular Üzerine Yazılar * Kimya Sektöründe Bilgisayar Uygulamaları Üzerine Yazılar temel konular bunlar. Bu konular ile ilgili bize yazıp gönderebilirsiniz. Göndereceğiniz şeyler Kimya Dünyası ile alakalı olmalı yoksa yayımlanmaz. 12. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayıml- anmaz. Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da herhangi bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelime- ler yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi yayımlamama hakkını elinde tutar. Bu konuda son söz dergi yöneticisine aittir. 13. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu arkadaş buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine sahiptir. 14. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları kabul etmiş sayılırlar. İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi
  • 5. Merhaba İNOVATİF KİMYA Dergisi Okuyucuları Editörden Değerli Okuyucularımız; Gönüllülük esasına göre işleyen dergimizde sizlerin gönderdiği yazılarla 25. Sayıyı çıkar- manın keyfini yaşıyoruz. Gün geçtikçe daha da büyüyoruz ve büyüyeceğiz. Desteklerinizi esirge- mediğiniz için gönülden teşekkürler. Online ortamda e-dergi yapmak zor olduğu kadar keyif verici. Buraya yazı gönderenler de sonradan bu keyfi yaşıyorlardır. Kimya üzerine bölüm okuyan herkesin bir arada bulunarak yazması ise cidden sevindirici. Yazmayanların da bize yazıp, yazılarını tarafımıza ileterek bu sevince ortak olmasını diliyorum. Bu ay E-Dergimizde 5 farklı yazı bulunmakta. Bize bu ay gönderilen yazılar. Makrohalkalı Bileşikler ve Ftalosiyaninlerin Kullanım Alanları yazısında, ftalosiyaninler ve kullanım alanları hakkında içerikli bir yazı okuyacaksınız. Suyun Gizli Mesajı yazısı, su hakkında ilgi çekici bir yazı. Tehlike Sembolleri ve Kimya yazısı, bu ayın kapak konusu. Aldoz Redüktaz Enzimi ve Diyabet ile İlişkisi yazısı, enzim ve diyabet ilişkisini anlatan içerikli bir yazı. PSI (Pisi) Schrödinger Denklemi Elektron ve Kuantum Mekaniği yazısında ise kuantum kimyası dünyası hakkında bilgileneceksiniz. Element Tanıma kısmınında bu ay sırada Alüminyum Elementi var. Yurttan ve Dünyadan Kimya Haberleri ile de gündemi takip edeceksiniz. Her ay web siteleri kısmı ile bu ay da birçok web site- si keşfedeceksiniz. Sözlük kısmında İngilizce-Türkçe Kimya kelimelerini öğreneceksiniz. Bulmaca kısmında ise hem eğlenip hem öğreneceksiniz. Umarız memnun kalarak okursunuz. Bize yazı gönderen emek harcayan meslektaşlarımıza, takipçil- erimize, sevenlerimize teşekkürü bir borç biliyoruz. Kimya üzerine bölüm okuyan, çalışan her kesim- den ve sektörden bilgilendirici yazılar bekliyoruz. Bir sonraki ay görüşmek üzere. Sevgiyle kalın. Yavuz Selim Kart Dergi Editörü
  • 6. IÇINDEKILER Makrohalkalı Bileşikler ve Ftalosiyaninlerin Kullanım Suyun Gizli Mesajı Aldoz Redüktaz Enzimi ve Diyabet ile Ilişkisi Tehlike Sembolleri Element Tanıyalım PSI (Pisi) Schrödinger Denklemi Elektron ve Kuantum Mekanigi . 7 11 21 25 30 15 40 32 31Sözlük (Ing-Trk) Haberler Faydalı Siteler Kimya Bulmaca Sizde Yazarımız Olun Kimya Bulmaca Çözüm (Önceki Ay) 41 42 43 Alanları ve Kimya
  • 7. 7 Yüksek Kimyager (Doktora Ögrencisi) Ahmet ÇETINKAYA a.cetinkaya@msn.com MAKROHALKALI BİLEŞİKLER VE FTALOSİYANİNLERİN KULLANIM ALANLARI E n az dokuz üye ve en az üç hetero atom içeren bileşiklere makrohalkalı bileşikler denir. Makrohalka tetrapirol türevleri pek çok kimyasal mekanizmada yer alan porfirin türevleri ile yakın anologları olan porfirazin, ftalosiyanin ve tetrabenzoporfirinleri kapsarlar. Ftalosiyaninler yapısal olarak porfirinlere ben- zemektedirler. Porfirin yapısı dört pirol biri- minin metil karbonlarının π konjugasyonu ile oluşmuştur. Ftalosiyanin molekülü ise yapısındaki dört isoindolin grubunun aza azot- ları ile bir arada tutulması ile oluşur ve 18-π elektronlu iç çekirdekteki delokalizasyon perife- ral benzo grupları ile daha iyi olmaktadır. a) Porfirin b) Porfirazin c) Tetrabenzoporfirin d) Ftalosiyanin Yirminci yüzyılın başlarında bir dizi rastlantı sonucu elde edilen porfirin türevi makrohalkalı bileşik sınıfından ‘’ftalosiyaninlerin’’ merkezine yetmişten fazla farklı metal atomunun koordine kovalent bağlarla değişik şekillerde bağlanabiliyor olması, aromatik karakterinin olması, asit, alkali, ısı ve nem gibi dış etkenlere karşı oldukça kararlı olması bir çok kimyasal ve fiziksel özelliğe sahip olmasına neden olmaktadır. Ftalosiyaninler yal- nızca boyar madde olarak kullanılmak üzere 2001 yılında 80.000 ton civarında üretilmiştir. Ftalosi- yaninlerin, yapı olarak yeşil yapraklı bitkilerin pigmenti olan klorofil ve kana renk veren hemin ile yakın benzerliği vardır.
  • 8. 8 Ftalosiyanin çekirdeği üzerine çeşitli süb- stitüentlerin ve merkezine çeşitli metal iyonlarının bağlanmasıyla, fotodinamik tümör terapisi için, katalizör, elektro-katalizör, gaz sensör, güneş pilleri, sıvı kristal ve bilgi depolama sistemlerinde kullanılmak üzere özel amaçlı maddelerin elde edilmesi mümkündür. Metalli ve Metalsiz Ftalosiyanin Bileşiği Yapıları Bahsedilen çeşitli özelliklerinden dolayı, ftalosiyanin türevlerinin sahip olduğu bazı uygulama alanları şunlardır: Fotodinamik Terapi Günümüzde kanser tedavisinde bütün dünyada yaygın olarak kullanılan üç ana yöntem; ameli- yat, kemoterapi, ve radyotera- pidir. Kanserli dokunun tümü ya da bir kısmı ameliyatla alına- bilir. Büyük bir ameliyat geçiren kişilerin iyileşmeleri haftalar ya da aylar sürebildiği gibi ameli- yat sonrası ağrı olabilir. Cer- rahi müdahele sonrası hastaya gerekli görülürse kemoterapi veya radyoterapi uygulanabilir. Kemoterapi, normal hücrelere olası en az zararı vererek, kan- serli hücreleri öldürebilen bir ilaç tedavisi yöntemidir. Mide bulantısı, kusma, saç dökülmesi, halsizlik gibi birçok yan etkisi vardır. Radyoterapi ışınla (x-ışını) teda- vi yöntemidir. Vücudun içinden ve dışından ışınlama olarak ikiye ayrılır. Bazı hastalarda radyoter- apiden sonra yorgunluk, deride kızarıklık ya da yanma hissi, mide bulantısı, kusma ve ishal gibi yan etkiler görülebilir. Bu üç ana kanser tedavi yöntemine alternatif olabilecek olan foto- dinamik terapi (photodynamic therapy (PDT)) A.B.D, Almanya, Japonya, İngiltere, Fransa, Hol- landa, Kanada gibi birçok ülke sağlık kurumu tarafından birçok kanser tedavi uygulamaları için onaylanmıştır. PDT 1960’ların başında şekil- lenmeye başlamış, 1980’lerin başında Amerikan Yiyecek ve İlaç Kurulu’nun (Food and Drug Administration (FDA)) hematoporphyrin (HpD) türevi olan Photofrin isimli ilacın klin- ik uygulamalarına onay verme- siyle birçok kanserin tedavisinde uygulanmaya başlanmıştır. Bilim adamları ftalosiyaninlerle yüksek absorpsiyon katsayısı yüzünden çok ilgilenmişlerdir (650-680 nm) ve doku içine işlemede ideal olduğunu göster- mişlerdir. Doku tahribatları, singlet oksijen (1 O2 ), superoksit radikali(O2- ) gibi reaktif ok- sijen türleri (ROS) tarafından oluşturulur. ROS, PDT’nin protein, lipit gibi biyomolekülleri parçalaması ile oluşturulan foto ürünleridir. ROS, hücresel tok- sisiteyle fotoalgılayıcı çevresinde bulunan doku arasına girerler ve bunlar hızlı büyüyen tümör hücreleri için etkilidir.
  • 9. 9 Fotodinamik terapide ilaç uygulaması Tekstil Uygulamaları Optik Veri Depolama Elektrokromik Görüntüleme Kimyasal Sensör Yapımı Non-lineer Optik Cihazlar Moleküler Güneş Pilleri Tekstil baskı mürekkepleri için iyileştirilm- iş reçinelerin geliştirilmesiyle birlikte, ftalosiyanin pigmentleri, bu tür tekstil uygulamalarında artan bir kullanım alanı bulmuştur. Ftalosiyanin pigmentlerine en yaygın tekstil uygulaması ise, iplik eğir- mede boyamadır. Asit, alkali ve çözücülere karşı mükemmel dayanıklılıklarından ötürü, ftalosiyaninler çok faydalıdır. Optiğin bir dalı olan non-lineer optik, ışığın non-lineer ortam- daki davranışını incelemektedir. Günümüzde non-lineer optik ciha- zların gelişiminde yarı iletken kuan- tum yapılı cihazlar baskın olmasına rağmen ftalosiyaninli cihazlar da ağırlığını artırmaya başlamışlardır. Ftalosiyaninler yüksek oranda kon- juge makrohalkanın delokalize π elektronlarından kaynaklanan yüksek non-lineerite gösterirler. Bu kullanım alanında ftalosiyaninlerin başta tele- komünikasyon olmak üzere elektronik sektörler de yıldızı parlamaktadır. Ftalosiyaninler, etkin foton hasadı, zengin redoks kimyası ve p-tipi yarıiletkenlik özel- liklerini sağlayan 700 nm civarında yüksek uyarılma katsayısını sağlayan bileşiklerdir. Ayrıca bu bileşikler yüksek kararlılığa, yüksek LUMO enerji seviyesine ve görece yüksek boşluk hareketliliğine sahiptirler. Bu özellikleri nedeniyle ftalosiyaninler, güneş enerji dönüştürme sistemlerindeki uygulamalar için üzerinde en çok çalışma gerçekleştirilen bileşik sınıfını oluşturmak- tadırlar. Optik veri depolama, optik tekniklerde bilginin depolanması ve geri çağrılmasıdır. Ftalosiyaninler çok iyi kimyasal kararlılıkları ve yarı iletken diod lazerleri için uygunluk- ları yüzünden bu alanda çok geniş bir kullanıma sahiptir. İnce film haline getirilen ftalosiyanin malzeme üzerine verilen noktasal lazer ısıtma bu mal- zemeyi noktasal olarak süblimleştirir. Bu şekilde ortaya çıkan delik de optik olarak fark edilerek okuma ya da yaz- ma işi gerçekleştirilir. Ftalosiyaninler ve metal kompleksleri tek ya da çoklu kristal tabakalar şeklinde sensör cihazlarında kullanıldıklarında azot oksitleri (NOx ) gibi gazlar ve organik çözücü buharlarını hissederler. Ftalosiyanin komplekslerinin sahip old- ukları kimyasal ve termal kararlılık, ilet- kenlik, ve redoks aktiflik gibi özelliklerinin değiştirilebilir olması uygulama alanlarının geliştirilmesine fırsat sunmaktadır. Geliştir- ilen uygulama alanlarından biri de elek- trokromik görüntüleme tekniğidir.
  • 10. 10 Elektrokromizm bir elektrik alanı uygulandığında malzemenin renginin değiştiği çift yönlü işlem- ler için kullanılan bir terimdir. Elektrokromik bileşikler görüntülü panolarda, akıllı malzeme yapımında, otomobil aynaların renginin hava koşullarına göre otomatik olarak değişiminde, güneş gözlüklerinde, binalarda kullanılan pencere camlarında ve saat ekranlarında kullanılmaktadır. Yaygın olarak elektrokromik özellik gösteren ftalosiyaninler nadir toprak elementlerinin bisfta- losiyanin bileşikleridir. Bu komplekslerin sente- zlenmeleri sonucu nötral yeşil bir ürün olan ve formülü olan LnPc2 elde edilir ve bu üründen de nötral mavi bir ürün olan LnHPc2 förmülündeki ürün elde edilebilir. Kaynaklar : Tayyaba H., Bernhard O. , Anne C.E.M., Brian W.P., Radiation Oncology, 9:40, 605-622. Prasad P. N., (2003). “Introduction to Biophotonics”, John Wiley and Sons, Inc., NJ, Canada. Zheng H., (2005). “A Review of Progress in Clinical Photodynamic Therapy” Technol Cancer Res Treat. Patrice T.,( 2003). Comprehensive Series in Photochemistry and Photobiology. The Royal Society of Chemistry, Cambridge, UK.
  • 11. 11 Kimyager (Mezun) Aysen BAYARSLAN aysen.bayarslan@gmail.com Suyun Gizli MesajıKRİSTAL YAPILAR : YAŞAM KAYNAĞIMIZ OLAN SUYUN BİLİNMEYEN YÖNLERİ B ir element veya bileşiğin kristali, atom,molekül veya iyonları kapsayan ve simetrik olmayan birimlerin düzenli tekrarı gibi düşünülebilir.Kristal yapının kendisi her örgü noktasıyla simetrik olmayan özdeş birim- in birleştirilmesiyle elde edilir. İyon,atom veya molekül olarak katıları oluşturan birimler çok çeşitli şekillerde düzenlenirler. Katıların farklı yapılarını tanımlamak amacıyla birim hücre kavramı önerilmiştir. Bir kristalin birim hücresi, kristalin bütününü oluşturabilen sanal paralel kenarlı bölgedir; bunun ötelenmesiyle bütün kristal elde edilebilir. Bir birim hücrenin büyüklüğünü ve şeklini, birbir- ini kesen üç eksen boyunca a, b, c uzaklıkları ve bu eksenler arasındaki açılar belirler. Yedi temel birim hücre vardır: kübik, tetragonal, ortorombik, rombohedral, hekzagonal, monoklinik ve triklinik. PEKİ; YAŞAM KAYNAĞIMIZ OLAN SUYUN KRİSTAL YAPISI NASILDIR? Su, insan vücudunun yaşamsal faaliyetlerini devam ettire- bilmek için gerekli olan,dün- yamızın dörtte üçlük kısmını kaplayan,yapısı incelendiğinde bizi sürprizlerle karşılaştıran yegane bir varlıktır. Teknoloji geliştikçe su hakkında her gün yeni bir şey öğrenilebilmekte ve günümüzün ve belkide geleceğin en önemli problemi olan susuzluğa çareler aranmaktadır. Buz, suyun katı halidir ve kar da su kristallerinden oluşan bir yağış şeklidir.Birbirleriyle gevşek bir şekilde bağlanarak kar tane- sini meydana getiren kristallerin yapıları birbirinin aynısı değildir. Bunun nedeni,kar tanelerini mey- dana getiren su moleküllerinin moleküler özelliği ve kar kristall- erinin buna bağlı olarak farklı geometrik yapılarda oluşma- larıdır.
  • 12. 12 Şekil 1: Bazı yaygın kristal yapıları: a) NaCl (Kübik Sıkı İstiflenme) b) CsCl (Hacim Merkezli Küp) c) Florür (Yüzey Merkezli Kübik) d) Çinko (Kübik Sıkı İstiflenme) e) Wurtzit (Hekzagonal) Bir kar tanesi küçük bir toz tanesi etrafında oluşmaya başlar. Bu sadece birkaç mikron büyüklüğündedir. Meydana gelen bu mikroskobik şekil altıgendir,bu yapı buzun kendi yapısından,yani suyun moleküler özelliklerinden kaynaklanır. Oluşan bu kristal gitgide büyüyerek köşelerinden itibaren küçük kollar oluşturmaya başlar. Hava soğudukça bu oluşum hızlanır. Hava değişimlerine maruz kaldıkça, oluşan bu yapı üzerinde kılcal uzantılar gelişir. Tek bir kar tanesindeki her kol aynı gelişmeyi yaşadığından bütün kollar birbirine benzer ve son derece kompleks bir yapı meydana gelir. Meydana gelen altıgenle bağlantılı olarak altının katlarına bağlı bir simetri oluşur ve kristal üç boyutlu yapısını kazanmış olur. (Hekzago- nal) Nadiren yaklaşık -2°C’ de kar taneleri simetrik üçgen şekilde, İnce ve düz şekilli kristaller hava 0°C ile -3°C arasında,-3°C ile -8°C arasında kristaller iğne, içi boş sütunlar veya prizma- lar (uzun ince kalem şekli) şeklinde oluşur. -8 °C ile -22 °C arasında tabak şekline döner ve bazen dallı ve dendritik özel- likler taşır. Sıvı ile buz arasındaki buhar basıncının maksimum farkı yaklaşık -15 °C derecede görülür ve bu ısıda kristaller sıvı damlacıklarını tüketerek hızla büyürler. -22 °C derece altında kristaller sütun şekline girer ancak çok daha karmaşık büyüme modellerine de sahiptir. Sütunlar, düzlemler, yan-düzlemler, kurşun-rozetler gibi şekiller oluşur. Eğer bir kristal yaklaşık −5 °C derecede sütun şeklinde bir büyüme eğiliminde ise, bu sütunlar daha sıcak bir havaya rastladığında sütunun sonunda bir tabak-plaka veya dendritik şekiller oluşur, ve bu kristallere "şapkalı sütun" denir.
  • 13. 13 SU KRİSTALLERİ ÜZERİNE YAPILAN ARAŞTIRMALAR Sudaki dalgalanma değişim- lerinin üzerine yıllardır araştırma yapan Japon bilim adamı Dr. Masaru Emoto, üç yıl kadar önce mikroskopla yaptığı araştır- malarda, donmuş su kristal- lerinin dış tesirler karşısında çok değişik şekillerde reak- siyon gösterdiğini keşfetti. Yaptığı araştırmalara göre suyun kopyalama ve hafıza- da tutma becerisine sahip olduğunu ve çevreden gel- en en küçük titreşimlerden bile etkilendiğini ortaya koydu. Doktora göre: ‘Bütün evren titreşim halindedir ve her varlık kendi frekansını oluşturur. Kuantum mekaniği genel anlamda maddenin titreşimden ibaret olduğunu ortaya koymuştur. Maddeyi en küçük parçalara ayırdığımızda onların atomlardan oluştuğunu ve her atomunda çevresinde elektronlar dönen bir çekirdeği bulunduğunu görürüz. Bu elektronlarla yörüngelerinin şekli ve sayısı her maddeye özel bir titreşim frekansı verir. Herşeyin titreşim halinde olması, aynı zamanda herşeyin bir ses oluşturduğunu anlamına da gelir. İnsan kulağı genellikle 15 Hertz ile 20.000 Hertz arasındaki frekansları duyma yeteneğine sahiptir. Su ise bütün frekansları duyabilir. Yer yüzündeki frekanslara aşırı duyarlı olan su, dış dünyayı oldukça detaylı ve etkili bir biçimde yansıtır’ demekte- dir. Bunu ispatlamak için elli ayrı petri kabına değişik su numuneleri koyan doktor,kapları -20 derecede üç saat boyunca derin dondurucuda donduruyor. Kabın 1 mm kadar içerisinde sathi basıncın oluştur- duğu buz damlaları elde ediyor.Buz damlasının taç kısmına ışık verildiğinde kristali gözlemlemiş oluy- or. Sesin su üzerindeki titreşimlerini ölçmek için düz bir platformun üzerine iki hoparlör yerleştirip tam ortalarına bir şişe su yerleştiriyor ve seside, bir insanın normal koşullarda müzik dinleyebileceği düzeyde açıyor. Deneyde bir önceki su numunelerini kullanıyor. Doktor aynı zamanda görüntünün de etkisini ölçmek için bir kağıt parçasının üzerine kelimeler yazıp su dolu şişeye sararak ölçüyor. Yan taraftaki fotoğrafta da görüldüğü üzere su,çevresindeki her frekansı algılayıp belli bir tepki veriyor. Yapılan deneylerin tekrarlanabil- irliğinin zorluğu aşikar fakat doktor Masaru Emoto bu bilgilerden yola çıkarak depremin önceden tespit edilebileceğini, zira deprem bölge- lerinde yer altında meydana gelen değişikliklerin bir anda olmayıp, günler; hatta haftalarca sürdüğünü ve bu değişikliğin oradaki su kris- tallerinden takip edilebileceğini ileri sürmüştür.
  • 14. 14 Kaynaklar : http://bilkentgazete.wpengine.netdna-cdn.com/wp-content/uploads/2011/12/kar_kristalleri_grafik.jpg Anorganik Kimya: Prof. Dr. Namık Kemal TUNALI, Prof. Dr. Saim Özkar Anorganik Kimya D.F. Shriver,P.W. Atkins Masaru Emoto-Suyun gizli mesajı
  • 15. 15 Kimya Mühendisi (Mezun) Yavuz Selim KART kim_muhselim@hotmail.com Tehlike Sembolleri ve KimyaMerhaba Sevgili İnovatif Kimya Dergisi Okurları, Bu yazımda sizlere kimya sektöründe karşılaşabileceğiniz tehlike sembollerinden bahsetmek istiyorum. Bu sembolleri kullandığınız kimyasal şişelerde, işyerinizde, hammaddelerin üzerinde görmeniz müm- kün. Bir sorum olacak. Bu işaretleri tanıyor musunuz? Cevap evet zaten tanıyorum ya da hayır ilk kez gördüm olacaktır ya da böyle sembolde mi varmış ya diyenlerde olabilir. Cevabınız evet de olsa hayır da olsa bu işaretlere her gün göz gezdirmeniz de yarar var. Bu işaretler hayati önem taşıyor. Kısacası ben buradayım bak tehlikeliyim, patlayabilirim vb. İşte bu yazıyı okuyunca bunları öğrenmiş olacaksınız. Tehlike sembolleri, özel sembollerdir. Bu semboller, insanları tehlikeye karşı uyarmak amacıyla kul- lanılmaktadır. Bunlar genellikle resim-yazı(piktogram)'lardır. Semboller nasıl bir tehlike olduğu hakkın- da bilgi verir. Şekil 1 : Kimyasalların üstünde gözüken işaretler
  • 16. 16 Ürünlerin üzerinde bulunan turuncu zemin üzerinde siyah baskı ile gösterilen işaretler, kimyasal teh- like işaretleridir. Bu işaretler ürünün kimyasal açıdan sahip olduğu tehlike özelliğini gösterirler. Avrupa Birliği tehlikelere karşı uyaran, anlaşılması kolay semboller benimsemiştir. Aşağıdakiler kimyasallarla ilgili sembollerdir: 1-) PATLAYICI Bu işaret bize o maddenin ya da karışımın, alev etkisi altında patlayabi- leceğini ya da şoklara ve sürtünmeye karşı hassas olduğunu ifade eder. Bu maddeler belirli bir sıcaklık ve basınç altında, kendi kendilerine kimyasal reaksiyon vererek hızla gaz oluşmasına neden olabilirler. Örnek : Trinitrotoluen(TNT) 2-) OKSİTLEYİCİ 3-) ALEVLENİR Bir maddenin oksitleyici özellikte olması demek; diğer maddelerle, özellikle de yanıcı maddelerle temas halinde yüksek oranda ısı açığa çıkartacak tepkimeler gösterebilmesi demektir. Yanıcı olup olmadığına bakılmaksızın, oksijen vererek diğer madde- lerin yanmasına sebep olan ya da katkıda bulunan maddelere oksit- leyici maddeler diyoruz. Örnek: Oksijen Bu tehlike işareti bir maddenin alevlenebilir özellikte olduğunu göstermek için kullanılır. Alevlenebilir kelimesi “tutuşabilen” keli- mesi ile aynı anlamdadır. Bu maddeler kolayca alevlenebilirler. Bazen bu işaretin sağ alt ya da sol üst köşesinde bir “F” harfi de bulunabilir. Örnek : Etil Alkol
  • 17. 17 4-) ÇOK KOLAY ALEVLENİR 5-) ZEHİRLİ (TOKSİK) 6-) ÇOK ZEHİRLİ (TOKSİK) 7-) ZARARLI Bir maddenin alevlenebilir özellikte olduğunu gösteren tehlike işaretinin üzerinde “F+ “ ibaresi varsa, bu bize o maddenin çok kolay alevlenebileceğini gösterir. Örnek : Hidrojen Hepimizin de bildiği gibi bu işaret bize o maddenin tehlikeli yani zehirli olduğunu anlatır. Soluduğumuzda veya yuttuğumuzda ya da derimize nüfuz et- tiğinde, sağlık yönünden ciddi, akut veya kronik risk oluşturan ve hatta ölüme neden olan madde veya karışımlara toksik ya da diğer adıyla zehirli maddeler diyoruz. Örnek : Baryum Klorür Eğer zehirli olduğunu gösteren tehlike işaretinin üzerinde “T+ ” iba- resine rastlarsak, buradan o maddenin çok zehirli olduğunu anlaya- biliriz. Örnek : Nikotin Bazen kanserojen ya da mutajen özellikteki maddeleri belirtme- de de kullanılan bu tehlike işareti daha sıklıkla zararlı maddeleri ifade etmede kullanılır. Soluduğumuzda veya yanlışlıkla yuttuğumuzda ya da derim- ize nüfuz ettiğinde belirli bir sağlık riski içeren fakat ölümcül sonuçlara neden olmayan madde ve karışımlara da zararlı mad- deler diyoruz. Örnek : Kafein
  • 18. 18 8-) TAHRİŞ EDİCİ 9-) KANSEROJEN 10-) MUTAJEN 11-) AŞINDIRICI (KOROZİF) Bir maddenin zararlı olduğunu gösteren tehlike işaretinin sağ alt kısmın- da "İ" harfi bulunuyorsa, bu bize o maddenin tahriş edici özellikte old- uğunu, derimize ve gözlerimize zarar verebileceğini ifade eder. Örnek : Fumarik Asit Bu sembol, bazı durumlarda bize o maddenin zehirli olduğunu değil de kanserojen olduğunu göstermek için kullanılır. Soluduğumuzda, yanlışlıkla yuttuğumuzda ya da derimize nüfuz et- tiğinde, kansere yol açan/yakalanma ihtimalini arttırıcı rol oynayan maddelere kanserojen maddeler diyoruz. Bu işaret bize o maddenin mutajen özellikte olduğunu ifade eder. Herhangi bir malzemenin zararlı olduğunu ifade eden tehlike işaretinden farkı sağ alt köşesinde “Xn” ibaresini bulundurmasıdır. Soluduğumuzda, ağız yoluyla aldığımızda veya derimize nüfuz ettiğinde kalıtımsal genetik hasarlara yol açabilen veya bu etkinin oluşumunu hızlandıran maddelere mutajen maddeler diyoruz. Bu işaretle karşı karşıya kaldığımızda o maddenin aşındırıcı olduğuna dair bir uyarı almış oluruz. Temas etmemiz halinde kimyasal olarak canlı dokularımıza ciddi zararlar verebilen ya da tamamıyla tahrip edebilen madde veya karışımlara aşındırıcı ya da diğer adıyla korozif maddeler diyoruz. Örnek: Hidroklorik Asit, Çeşitli Asitler
  • 19. 19 12-) CİLT TEMASI İLE ALERJİK 14-) ÇEVREYE ZARARLI (EKOTOKSİK) 13-) SOLUMA İLE ALERJİK Bu simgeyi gördüğümüzde o maddenin cilt teması ile alerjik özel- likte olduğunu anlarız. Bir malzemenin zararlı olduğunu ifade eden tehlike işaretinden farkı sağ alt köşesinde “Xi” ibaresini bulundur- masıdır. Bu tür maddelerle temas etmemiz durumunda vücudumuzda aşırı derecede hassasiyet meydana getirirler ve daha sonra olumsuz etkilerin ortaya çıkmasına neden olurlar. Bir önceki işarete benzer şekilde bu simge de bize o maddenin soluma yolu ile alerjik özellikte olduğunu ifade eder. Bir malze- menin zararlı olduğunu ifade eden tehlike işaretinden farkı sağ alt köşesinde bulunan “Xn” ibaresidir. Bu tür maddeleri solumamız durumunda vücudumuzda aşırı derecede hassasiyet meydana getirirler ve daha sonra olumsuz etkilerin ortaya çıkmasına neden olurlar. Çevrenin bir veya daha fazla kesimi üzerinde ani veya gecikmeli olarak zararlı etkiler gösteren veya gösterme riski taşıyan maddelere ekotoksik ya da diğer bir deyişle çevreye zararlı maddeler diyoruz. Ekotoksik maddeler canlılar üzerinde birikim yapabilirler. Örnek: Tarım İlaçları, Lindan Bu sembolleri bilmekle birlikte aşağıdaki belirttiğim bilgilere de dikkat edilmeli; 1-) Laboratuvar güvenliğine her zaman uyulmalı. 2-) Kimyasalların depolanmasına dikkat edilmeli. Katı ve sıvı kimyasallar ayrı kategorilerde sınıflan- dırılarak depolanmalı. 3-) Laboratuvarda basınçlı tüplerin kontrolü yapılmalı. Dolu boş ayrımı gözetilmeli. Yanıcı ve yakıcı gazlar birbirine yakın depolanmamalı. 4-) Laboratuar kazaları için göz banyosu ve laboratuar duşu olmalı. Temel acil müdahale yöntemleri bilinmeli ve temel sağlık ekipmanları olmalı.
  • 20. 20 Son belirtmiş olduğum maddeler daha teferruatlı biçimde çeşitli kaynaklarda var. Semboller konusunu ile beraber hepsini bir bütün alarak laboratuar güvenliğinizi daha doğrusu kendi güvenliğinizi sağlamış olursunuz. Bu sembolleri kimya üzerine bölüm okuyan her birey öğrenmeli. Neyin nerede ihtiyaç old- uğunu bilemezsiniz. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle. Kaynaklar : http://www.slideshare.net/melosel/kimyasal-tehlike-aretleri https://tr.wikipedia.org/wiki/Tehlike_sembolleri http://www.muhfak.hacettepe.edu.tr/LabGKlavzDosya/labg.pdf
  • 21. 21 Uzman Biyolog Sercan ÇADIRCI cadircisercan@gmail.com ALDOZ REDÜKTAZ ENZİMİ VE DİYABET İLE İLİŞKİSİ A ldoz redüktaz (AR, EC: 1.1.1.21), indirgen- miş formdaki NADPH’ı kofaktör olarak kullanan ve aldo-keto redüktazlar süper ailesine dahil monomerik bir enzimdir(Srivasta- va vd. 2005). Hücre sitozolünde yer alan enzim yaklaşık 36 kDa ağırlığında olup 325 aminoasit dizisinden oluşmaktadır(Kumar ve Reddy 2007). Aldo-keto redüktaz süper ailesindeki diğer enzim- ler gibi, aldoz redüktaz da α/β fıçı modelindedir (Şekil 1). Bu modelin merkezinde birbirinin ucuna eklenmiş olarak bulunan sekiz beta zincirinin etrafını, sekiz alfa heliksin sarmasıyla (α/β)8 fıçı yapısı oluşmaktadır (Bohren vd. 2005). Şekil 1 : Aldoz Redüktaz Enziminin Üç Boyutlu Yapısı Aldoz redüktaz, glikoz metaboliz- masındaki polyol yolağının ilk ve hız kısıtlayıcı basamağını oluşturan glikozun çevrimini katalizler. Poly- ol yolu (Şekil 2) glikozun sorbitole dönüşümünü sağlayan sorbitol dehidrogenaz ile tamamlanır ve böylelikle NADPH’ın kullanımı ve NADH’ın üretimiyle birlikte polyol yolunda, glikoz fruktoza çevrilmiş olur (Petrash 2012). Şekil 2 : Polyol metabolik yolunun ilk iki basamağı (Lee vd. 2008 )
  • 22. 22 Normal şartlarda, glikolizde, glikoz molekülü, heksokinaz enzimi aracılığıyla fosforillenerek glikoz-6-fosfata dönüştürülür. Bu koşullarda aldoz redüktaz enziminin glukoz için afinitesi oldukça düşük olduğundan, fosforilize olmamış glikozun yaklaşık % 3’ü polyol yolağına dahil edilerek sorb- itol ve fruktoza metabolize edilir. Oluşan sorbitol böbreklerde osmotik düzenlemeyi sağlarken (Şekil 3), fruktoz ise sperm hücrelerine enerji kay- nağı olarak hizmet eder (Kumar ve Reddy 2007). Kan şekerinin normal seviyesinin çok üzerine çıktığı durumlarda çeşitli dokularda aldoz redük- taz aktivitesi artar (Setter vd. 2003). Bu durumda heksokinaz enzimi doygunluğa ulaştığı için to- plam glikozun % 33’ü polyol yolu ile metabolize edilir. Dolayısıyla diyabetik komplikasyonların meydana gelmesinde glikozun aldoz redüktaz enzimi tarafından artan kullanımı önemli rol oynar (Chandra vd. 2002). Enzim glikozu sorbi- tole çevirir ve sorbitol hücre zarından geçemediği için hücre içerisinde birikerek insüline bağımlı olmayan periferal sinir hücreleri, retina ve böbrek dokularına zarar verip diyabetik komplikasyon- ların oluşumuna zemin hazırlar (Tanimoto vd. 1998). Şekil 3 : Aldoz redüktaz enziminin glukoz ile ilişkisi (http://pharmrev.aspetjournals.org/content/50/1/21/F1.expansion http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/a/a0/Glycolysis.svg) Öte yandan aldoz redüktaz enziminin aktivitesinin aşırı artışı ile hücre içerisindeki NADPH ve NADH koenzimlerinin miktarı da değişerek, antioksidan savunma mekanizmalarına ait enzimlerin gen ifad- esi engellenir. Bu durumda hücrede oksidatif stres oluşur (Hodgkinson vd. 2003). Lens dokusunda meydana gelen oksidatif stres, polyol yolağının aktivasyonu ile NADPH konsan- trasyonunun ve glutatyon redüktaz enzim aktiv- itesinin azalmasından ileri gelir (Kubo vd. 1999). Epitel hücrelerde oluşan oksidatif stres ve peroksi- dasyon ile meydana gelen toksik aldehitler ile doku zarar görür ve opaklaşma meydana gelir.
  • 23. 23 Şekil 4 : Aldoz redüktaz enziminin diyabetik komplikasyonlarla ilişkisine genel bakış (Srivastava vd. 2005) Diyabetik nöropati, periferal sinir kayıplarıyla ilgili semptomlarla kendini gösteren bir hastalık- tır. Patolojik karakterizasyonu ağrı, hastalıklara duyarlılık, sinir ve duyu kayıpları ile ilişkilendirilir (Yagihashi vd. 2007). Glikoz konsantrasyonunun artması ile aktive olan polyol metabolik yolağı ve dolayısıyla hücre içerisinde biriken fruktoz ve sorbitol, sodyum ile beraber hücreye alınan miyoi- nozitolün hücredeki konsantrasyonunu azaltır. Bu sebeple miyoinozitolün metaboliti olan fosfoinos- itid seviyesindeki azalma nedeniyle sinyal yolağı bozulur, Na/K ATPaz aktivitesi azalır ve sinirsel iletim hızı yavaşlar ( Podwall ve Gooch 2004). Diyabetik nefropati, böbreği besleyen damar siste- mindeki hasarlar ile oluşur. Bu hasar verici süreç ilerlediğinde ise böbrek yetmezliği gelişir (Dunlop 2000). Kaynaklar : Srivastava, S. K., Ramana, K. V. and Bhatnagar, A. 2005. Role of Aldose reductase and oxidative damage in diabetes and the consequent potential for therapeuticoptions. Endocrine Reviews, 26(3); 380–392. Kumar, P.A. and Reddy, GB. 2007. Focus on molecules: Aldose reductase. Experimental Eye Research, 739-740.
  • 24. 24 Bohren, K. M., Brownlee, J. M., Milne, C. A., Gabbaya, K. H., and Harrison, D. H. T.2005. The structure of Apo R268A human aldose reductase: Hinges and latches that control the kinetic mechanism. Biochimica et Biophysica Acta, 201-212. Petrash, J.M., Akileshwari C., Muthenna P., Nastasijevic B.,Joksic, G. and Reddy GB. 2012. Inhibition of Aldose Reductase by Gentiana lutea Extracts. Experimental Diabetes Research, Vol. 2012, Article ID 147965, 8 pages, doi:10.1155/2012/147965. Kumar, P.A. and Reddy, GB. 2007. Focus on molecules: Aldose reductase. Experimental Eye Research, 739-740 Setter, S. M., Campbell, R. K. and Cahoon, C. J. 2003. Biochemical pathways formicrovascular complica- tions of diabetes mellitus. The Annals of Pharmacotherapy, 37; 1858-1866. Tanimoto, T., Maekawaa, K., Okadaa, S. and Yabe-Nishimurab, C. 1998. Clinical analysis of aldose reductase for differential diagnosis of the pathogenesis of diabetic complication. Ana- lytica Chimica Acta, 365; 285-292. . Chandra, D., Jackson, E. B., Ramana, K. V. Kelley, R., Srivastava, S. K. and Bhatnagar, A.2002. Nitric oxide prevents aldose reductase activation and sorbitol accumulation during diabetes. Diabetes, 51; 3095–3101. Hodgkinson, A. D., Bartlett, T., Oates, P. J., Millward, B. A. and Demaine, A. G. 2003. The response of antioxidant genes to hyperglycemia is abnormal in patientswith type 1 diabetes and dia- betic nephropathy. Diabetes., 52; 846–851. Kubo, E., Miyoshi, N., Fukuda, M. and Akagi, Y. 1999. Cataract formation through the polyol pathway is associated with free radical production. Experimental Eye Research, 68; 457-464. Yagihashi, S., Yamagishi, S.I. and Wada, R. 2007. Pathology and pathogenetic mechanisms of diabetic neuropathy: Correlation with clinical signs and symptoms. Diabetes Research and Clinical Practice, 77; 184–189. Podwall, D. and Gooch, C. 2004. Diabetic neuropathy: Clinical features, etiology, and therapy. Current Neurology and Neuroscience Reports, 4; 55–61. Dunlop, M. 2000. Aldose reductase and the role of the polyol pathway in diabetic nephropathy. Kidney International, 58 (77); 3-12. Lee, YL., Jian, SY., Lian, PY., Mau, JL. 2008. Antioxidant properties of extracts from a white mutant of the mushroom Hypsizigus marmoreus. J. Food Comp. Anal., 21, 116-124.
  • 25. 25 Mustafa ALTUNKAYNAK altunkaynakmustafa@gmail.com PSİ (PİSİ) SCHRÖDİNGER DENKLEMİ ELEKTRON VE KUANTUM MEKANİĞİ Değerli okuyucular; yukarıdaki sembol Psi sembolüdür. Elektronun kuantum hareketliliğinin açıkla- nasında Schrödinger denkleminde uzay dalga fonksiyonunun sembolüdür. Schrödinger kendi denklem- ini zaman-bağımlı ve zaman-bağımsız olarak oluşturmuş elektronun dalga ve kuantum hareketliliğini incelemiştir. Sizlere çeşitli kaynaklardan derlediğim elektron ve kuantum mekaniği ile dalga hareketini açıklayacağım. SCHRÖDİNGER DENKLEMİ VE KUANTUM MEKANİĞİ Schrödinger denklemi, bir kuantum sistemi hakkında bize her bilgiyi veren araç dalga fonksiyonu adında bir fonksiyondur. Dalga fonksiyonunun uzaya ve zamana bağlı değişimini gösteren denklemi ilk bulan Avustu- ryalı fizikçi Erwin Schrödinger’dir. Bu yüzden den- klem Schrödinger denklemi adıyla anılır. 1900 yılında Max Planck'ın ortaya attığı varsayımlarının ardından, 1924 de ortaya atılan de Broglie varsayımı ve 1927'de ortaya atılan Heisenberg belirsizlik ilkesi bilim dün- yasında yeni ufukların doğmasına sebep olmuştur. Bu gelişmeler Max Planck'ın kuantum varsayımları ve Schrödinger'in dalga mekaniği ile birleştirilerek kuantum mekanik kuramını ortaya çıkarmıştır. Üstteki denklem Schrödinger in zaman bağımlı denklemidir. Bu denklemde; m parçacığın kütlesidir, V potansi- yel enerjidir, Laplasyendir, ve Ψ (psi) dalga fonksiyonudur. (Daha kesin bir ifadeyle, bu "konum uzay-dalga fonksiyonu" olarak adlandırılır). Sade bir dille, bu "toplam enerji; kinetik enerji ve potan- siyel enerji toplamına eşittir". Schrödinger denklemi kapalı formda şöyle ifade edilebilir: Kimyager (Kimya Ög.)
  • 26. 26 Burada H, Hamiltonyen' i temsil eder. Hamiltonyen, parçacığın toplam enerjisini veren bir operatördür ve şeklinde ifade edilir. İlk terim kinetik enerjiyi, ikinci terim ise potansiyel enerjiyi temsil eder. Momentum operatörü denklemde yerine konursa Schrödinger denkleminin sol tarafı elde edilir. Bu zamana bağlı Schrödinger denklemidir. Denklemin sağ tarafının sıfıra eşit olması durumunda za- mandan bağımsız Schrödinger denklemi karşımıza çıkar. Burada değerinde Planck sabiti, m; parçacığın kütlesi, V; potansiyel enerji, ; parçacığa eşlik eden dalga fonksi- yonudur. Parçacığın kinetik enerjisinin hareket etmezken sahip olduğu iç enerjisinden oldukça büyük olması durumunda enerjisi göreli olarak ifade edileceğinden şeklinde olur. Bu sayede elde edilen Schrödinger denklemine, Relativistik (göreli) Schrödinger Denklemi denir ve olmak üzere şu formda yazılır.
  • 27. 27 ELEKTRONUN DALGA VE PARÇACIK (KUANT) ÖZELLİĞİ 1894 Herman Helmholtz’un 1881 yılında varsaydığı “ele- ktrik atomuna George John- stone Stoney “elektron” adını verdi. 1897 Ocak ayında emil Wiechert, katot ışınlarının eski elektrik yüklü temel parçacıklardan oluştuğunu ve bu parçacıkların en küçük atomdan çok daha hafif olduklarını kanıt- ladı. Nisan ayında, J.J.Thom- son, katot ışınlarının yük/kütle (e/m) oranının iyonlarınkinden 1000 kez daha küçük olduğunu buldu. Kasım ayında, Willy Wien, Thomson’un bulgularını doğruladı. Elektronun keşfi, aynı sıralarda ortaya çıkan bir başka olayla desteklendi. Bu, Ekim 1896 ve Ekim 1897 yılları arasın- da Peter Zeeman tarafından gösterilen, bir manyetik alan- da atomik spektral çizgilerin üçlü yarılmaları idi. Zeeman etkisi adı verilen bu olgu, Eylül 1897’de Hendrik Antoon Lor- entz tarafından teorik olarak açıklandı. Elektronun hem dalga hem de kuant yani tanecik özelliğinin kısa tarihi şöyledir; Aristotle ışığın doğası hakkında hipo- tez kuran ilk kişilerden biriydi ve ışığı havadaki elementlerin ayrışması olarak düşünüyordu (dalga teorisi). Diğer bir yan- da ise Democritus ışıkta dahil olmak üzere evrendeki her şeyin daha küçük ayrılamaz parçalardan oluşması yargısı- na karşı geldi. 11. Yüzyılın başlarında, Arap bilim adamı Alhazen optik üzerine; kırıl- ma, yansıma ve ufak boyuttaki mercekleri kullanarak ışınların çıkış noktasından göze gelene kadarki yolunu anlatan konular hakkındaki ilk kapsamlı tezi yazdı. Bu ışınların birleşik ışığı oluşturduğu iddiasında bulundu. 1630’da René Descartes’in ışık üzerine yazdığı tezindeki ters dalga tanımı ışığın davranışının dalga dağılımı modellemesiyle ışığın tekrar yaratılabileceğini gösterdi. 1670’in başlarında ve 30 yıllın üzerindeki çalışmayla Isaac Newton parçacık hipotez- ini sunarak ışığın yansımasının gösterdiği düz çizgiyle sadece parçacıkların böyle bir düz çizgi üzerinde gidebileceğini savundu. Işığın kırılmasını ise daha yoğun bir ortama geçen ışığın hızlandığını varsayarak açıkladı. Yaklaşık olarak aynı zamanda, Newton’un çağdaşları Robert Hooke ve Christiaan Huyhens ve sonrasında Augus- tin-Jean Fresnel matematiksel olarak dalga görüşünü farklı ortamlarda farklı hızlarla giden ışığın kırılmasının ortama bağlı olduğunu gösterdi. Huygens_ fresnel prensibinin sonuçları ışığın davranışını belirlemede oldukça başarılıydı ve sonradan Thomas Young’un çift girişim deneyiyle ise ışığın parçacık old- uğu görüşünün sonu başlamış oldu. 19. yüzyılın bitiminde, fizik yoluyla atomun doğasına ve kimyasal reaksiyonların işley- işine karar vermek atom teor- isinde indirgemeciliğin atomun kendi içine ilerlemesini sağladı. İlk başta akışkan sanan elektrik daha sonradan elektron ismi verilen parçacıklardan oluştuğu anlaşıldı. İlk defa J. J. Thomson tarafından 1897 yılında katot ışın tüpü kullanarak vakumlu ortamda elektrik yüklerinin hareketi gözlemlendi. Vakum elektrik akışkanına hareket için ortam sağlamadığından dolayı bu buluş sadece negatif yüklü parçacığın vakumlu ortamda hareketi sayesinde açıklanabilir. Elektronlar yıllardır elektriği akışkan olarak gören klasik elektrodinamikle karşı karşıya geldi. Daha da önemlisi, elek- trik yükü ve elektromanyetizma arasındaki yakın ilişki Michael Faraday ve James Clerk Maxwell tarafından belgelenmiş oldu. Elektromanyetizmanın değişen bir elektrik veya manyetik alan tarafından oluşturulan bir dalga olarak bilinmesinden beri elek- trik ve yükün atomik/parçacık tanımı yersizdi. Dahası, klasik elektrodinamik tamamlanmayan tek klasik teori değildir.
  • 28. 28 Atomu oluşturan parçacıkların davranışlarını açıklamak için günümüzde, temelleri 1924’te L. De Broglie tarafından kurulan dalga mekaniği kuramı kullanılır. Broglie, ışık parçacıklardan oluşmuş gibi kabul edilirse, atomu oluşturan parçacıklarında dalga özelliği gösterebileceğini önermiştir. Einstein, daha önce, m parçacığının enerji eşdeğerinin, c ışık hızı olarak; E=mc2 Bağıntısı ile bulunabileceğini belirtmiştir. O halde enerjisi E olan bir fotonun etkin kütlesi m dir. Planck, diğer taraftan bir fotonun enerjisinin; E=hν=hc/λ Olduğunu göstermiştir. Burada ν ve λ, sırasıyla fotona eşlik eden ışımanın frekansı ve dalga boyudur. h ise Planck sabitidir. hc/λ=mc2 ve λ=h/mc Bulunur. Yukarıdaki son eşitlik Broglie bağıntısıdır. Örneğin; Kütlesi 10,0 µg olan ve 0,01 ms-1 hızla hareket eden bir kum tanesinin (elektron gibi düşünelim) dalga boyu nedir? Şeklindeki bir soru şu şekilde çözülebilir; λ=h/mv h=6,6310-34js ve m= 10,0µg=1,0x10-8 kg ve v=0,01m/s olduğundan dalga boyu; λ= 6,63x10-34 js / ( 1,0x10-8 kg x 0,01 m/s ) = 6,6x10-24 m olarak bulunur. Bu dalga boyunun her hangi bir yolla ölçülemeyecek kadar kısa olduğu görülüyor.
  • 29. 29 “Kuantum mekaniği konusunda çok çalışmak gerekir. Ama içimden bir ses bana bunun her şeyin çözümü olmadığını söylüyor. Bu teoriyle birçok şey açıklanıyor; ama hala O'nun sırrını çözebilmiş değiliz. Ben yine de, O'nun zar atıp kumar oynadığını, hiç mi hiç zannetmiyorum” Albert Einstein Kaynaklar : Temel Üniversite Kimyası - Sayfa 70-71 tr.wikipedia.org/wiki/ Schrödinger Denklemi tr.wikipedia.org/wiki/ Kuantum Mekaniği www.kimyasanal.com www.diyadinnet.com/YararliBilgiler-1196&Bilgi=elektron www.dersimiz.com http://www.eba.gov.tr/
  • 30. 30 ELEMENTTANIYALIM Alüminyum Simgesi: Al Grubu: 3A (Metal) Atom numarası: 13 Bağıl atom kütlesi: 26,98154 Oda sıcaklığında: Katı Erime noktası: 660,25°C Kaynama noktası: 2467°C Yoğunluğu: 2,702 g/cc Keşfi: 1825 - Hans Christian Oersted Atom çapı: 1,82 Å Elektronegatifliği: 1,61 Elektron dizilimi: 1s2 2s2 p6 3s2 p1 Yükseltgenme basamağı (sayısı): 3 Radyoizotopları: Yok Alüminyum (veya aluminyum, Simgesi Al). Gümüş renkte sünek bir metaldir. Atom numarası 13 tür. Doğada genellikle boksit cevheri halinde bulunur ve oksidasyona karşı üstün direnci ile tanınır. Bu direncin temelinde pasivasyon özelliği yatar. Endüstrinin pek çok kolunda milyonlarca farklı ürünün yapımında kullanılmakta olup dünya ekonomisi içinde çok önemli bir yeri vardır. Alüminyumdan üretilmiş yapısal bileşenler uzay ve havacılık sanayii için vazgeçilmezdir. Hafiflik ve yüksek dayanım özellikleri gerektiren taşımacılık ve inşaat sanayiinde geniş kullanım alanı bulur. Alüminyum’un Elde Edilmesi Alüminyum reaktif bir metal olup cevherinden (alüminyum oksit, Al2 O3 ) kazanımı çok zordur. Örneğin, karbonla doğrudan redüksiyonu, alüminyum oksitin ergime sıcaklığı yaklaşık 2000 °C olduğundan ekonomik olmaktan uzaktır. Dolayısıyla, alüminyum elektroliz yöntemiyle kazanılır. Bu yöntemde alüminyum oksit, ergimiş kriyolit içinde çözündürülür ve daha sonra saf metale redüklenir. Bu yön- temde redüksiyon hücrelerinin çalışma sıcaklığı 950-980 °C civarındadır. Kriyolit, Grönland adasında bulunan doğal bir mineraldir fakat alüminyum üretimi için sentetik olarak yapılır. Kriyolit, alüminyum ve sodyumun florürlerinin bir karışımı olup formülü Na3 AlF6 şeklindedir. Alüminyum oksit (beyaz toz), yaklaşık %30-40 demir içerdiği için kırmızı renkli olan boksitin rafinasyonu ile üretilir. Bu işlemin adı Bayer işlemidir ve daha önceleri kullanılmakta olan Deville işleminin yerini almıştır. Kullanım Alanları Alüminyum kolay soğuyup ısıyı emen bir metal olması nedeniyle soğutma sanayinde geniş bir yer bulur. Bakırdan daha ucuz olması ve daha çok bulunması, işlenmesinin kolay olması ve yumuşak olması ned- eniyle birçok sektörde kullanılan bir metaldir. Alüminyum genel manada soğutucu yapımında, spot ışıklarda, mutfak gereçleri yapımında, hafiflik esas olan araçların yapımında (uçak, bisiklet, otomobil motorları, motosikletler vb.) kullanılır. Bunun yanın- da sanayide önemli bir madde olan alüminyum günlük hayatta her zaman karşımıza çıkan bir metaldir.
  • 31. 31 SÖZLÜKIngilizce-Türkçe Dry Distillation Drier Entropy Enrich Epsom Salt Explosive Gas Coke Halide Graphite Mild Steel Oxoacid Gas Oil Gum Intensity Micropore Orifice Procedure Gas Welding Grinding Intoxication Metric Oscillate Retard Kuru Damıtma Entropi Zenginleştirmek Acı Tuz Patlayıcı Gaz Koku Gaz Yağı Gaz Kaynağı Halojenür Sakız, Zamk Öğütme Grafit Şiddet Yoğunluk Zehirlenme Yumuşak Demir İnce Gözenek Metrik Oksijen içeren asit Delik Salınmak Yordam, Yöntem Geciktirmek Kurutucu Makine
  • 32. 32 HABERLER Yurttan Kimya HaberleriMEYVE VE SEBZELERDE İLAÇ KALINTISI ALARMI Akdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Araştırma Merkezi’nin iki yılı aşkın bir süredir yaptığı bir araştırmaya göre meyve ve sebzeler üzerinde yasal mevzuatın çok üzerinde ilaç kalıntısı tespit edildi. Akdeniz Üniversitesi Gıda Güvenliği ve Araştırma Merkezi’nin Ar-Ge pro- jesi kapsamında gıdalar üzerinde kalan pestisit kalıntıları incelendi. 2012 yılında başlayan, 2013 ve 2014 yıllarında sürdürülen çalışma kapsamında ürünün tüketiciyle bu- luşma noktası olan semt pazarlarından rastgele seçilen ürünler, laboratu- var ortamında incelendi. 2013’te domates, biber, salatalık, kabak ve çilek- ten oluşan yaklaşık 400 örneğin yüzde 21’inde, maksimum değerin üzer- inde pestisit kalıntılarına (ilaç kalıntısı) rastlandı. 2014’te bu ürünlere patlı- can ve portakal eklenerek 309 üründe daha analiz yapıldı. 2014’te maksimum kalıntı değerini aşan ürün or- anı yüzde 25’e ulaştığını belirten proje yürütücüsü Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık, “Gıda Tarım ve Hay- vancılık Bakanlığı or- anın yüzde 1’in altında olduğunu belirtse de bariz bir fark var. Bu fark üreticilerin aşırı miktar- da pestisit kullanması, analizlerde çok sayıda pestisitin kalıntısına bakılmaması gibi durum- lardan kaynaklanıyor olabilir. Ürünlerde bird- en fazla sayıda pestisi- tin kullanıldığını, yasal sınırın altında bile olsa bir üründe çok sayıda pestisit bulunmasının sorun oluşturabileceğini düşünmeliyiz” dedi.
  • 33. 33 YERLI ÜRETIME İLAÇ OLACAK Dünya ilaç devi Merck, yerli üretim için Sağlık Bakanlığı ile çalışma başlattı. Direktör Get- rost, “Türkiye’ye ‘Greater Tur- key’ diyoruz. Yerli üreticilerle işbirliği başladı” dedi Dünyanın en büyük ilaç ve kimya devleri arasında yer alan Merck, Türkiye’de Sağlık Bakanlığı ve KOBİ’lerle yerli ilaç üretimi için düğmeye bastı. Tür- kiye’yi son dönemde ilaç sektörü için ‘Greater Turkey’ (Büyük Türkiye) olarak tanımladıklarını anlatan Merck Millipore’un Pazarlama Direktörü Matthias Getrost, “Sağlık Bakanlığı ve TÜBİTAK ile ortak çalışma- lar yürütüyoruz. Ayrıca yerli üreticilerle işbirliği içindeyiz. Personelin yetişmesinden, ekip- man ve teçhizata kadar destek sunuyoruz” dedi. SABAH’a konuşan Getrost sözlerini şöyle sürdürdü: “Baktığımızda Tür- kiye, bölgesinde merkez oldu. Azerbaycan, Gürcistan, Ermen- istan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan, Türkmenistan Türkiye’den yönetiliyor. Ayrı- ca Ortadoğu Bölgesi ülkeleri de yakın zamanda Türkiye’ye bağlandı. Merck Grup’un ilaç bölümleri Merck Serono’dan sonra Merck Millipore için de ‘Greater Turkey’ ve Or- tadoğu’nun merkezi Türkiye diyebiliriz.” Her Aşamada Destek Türk ilaç ve kimya firmalarıyla planlanan işbirliklerinin önce- likli hedefleri arasında olduğunu yineleyen Getrost, “Türkiye ilaç pazarına A’dan Z’ye her aşam- ada destek vermeye hazırız. Yerli ilaç üretiminizi optimize etmeye, verimliliği ve ihracatı artırmaya yönelik destek olmak istiyoruz. Özellikle istenmey- en hastalıklarla ilgili devletin büyük bir öoeme yükü var. Cari açığa neden olan bu yükü kaldırmak yönünde yerli ilaç firmaları üretim konusunda destekleniyor” diye konuştu. Firmanın bu amaçla TÜBİTAK’la yakın temas halinde çalıştığını anlatan Get- rost, Sağlık Bakanlığı’nın yerli üretim stratejisine uygun şekilde ‘monoklonal antikor’ ve ‘re- kombinant protein’ üretimi üze- rinde çalışan Türk şirketlerine kapılarının açık olduğunun da altını çizdi. Getrost, “Destekte sınır yok” dedi.
  • 34. 34 YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ’NDE BOR VE HİDROJENLİ SIVI YAKIT GELİŞTİRDİLER Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilim- leri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mükerrem Şahin başkanlığındaki ekip tarafından, benzinli ve dizel araçlarda doğrudan kullanılabilecek bor ve hidrojen içeren sıvı yakıt geliştirildi. Alevi yeşil renk- teki “green gas” adındaki sıvı yakıt, karbon emisyonlarını azalttığından çevreye duyarlı özelliğiyle dikkati çekiyor. Sıvı yakıtın her depoda benzine ya da dizele doğrudan katkı olarak karıştırılarak ya da ek bir yakıt tankıyla kullanımı öngörülüyor. Yakıtın, uzun menzilli roketlerde de kullanımı hedefleniyor. Yrd. Doç. Dr. Mükerrem Şa- hin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, üniversite ile özel sektör işbirliğinde, yapısında hidrojen ve bor bulundurabilen yeni bir yakıt sentezlediklerini bildirdi. Geliştirilen yerli ürünün başlangıçta benzin ve dizel yakıt katkısı olarak ya da tümüyle yakıt olarak kullanılabileceğini belirten Şahin, motorlu taşıtlar- da yakıta eklendiğinde yüzde 20-25 oranında yakıt tasarrufu sağladığını, yarış arabalarında ise tümüyle tercih edilebileceğini söyledi. Şahin, “Proje, gelecek yakıt teknolojilerinde içten yanmalı motorlarda borun ve hidrojenin doğrudan yakıt olarak kullanılabilmesine ola- nak sağlayacak” dedi. Yakıt konseptinde özgün yer edinme potansiyeli sağlayacak Geliştirdikleri yakıt için patent başvurusu yaptıklarını bildiren Şahin, şöyle devam etti: “Geliştirilen yerli yakıt için yal- nızca ülkemizdeki kaynakların kullanılmış olması, dışa bağım- lılığın azaltılması için oldukça önemli. Yeni yakıt, doğrudan petrole bağımlı olmadan, yerli imkanlarla sentezlenebiliyor. Elde edilen yakıt, hidrojen depolama kapasitesi, en yüksek yüzde 19,1 olan aminoboran bileşiği içeriyor ve birim hac- minin enerji değeri oldukça yüksek. Bu tür bileşiklerin üretilmesi ileri teknoloji gerek- tiriyor. Proje, ülkemizin bor teknolojileri konusunda yük- sek teknolojiye sahip olmasını sağlayacağı gibi, gelecek yakıt konseptinde özgün bir yer ed- inme potansiyelini taşıyor.” Savunma sanayinde rekabet gücünü artıracak Şahin, geliştirilen yakıtın uzun menzilli sıvı yakıtlı roketlerde ve içten yanmalı motora sa- hip insansız hava araçlarında da etkin olarak kullanılabi- leceğini söyledi. Sıvı yakıtın, bu araçların havada kalma süresini artırdığından ülkenin savunma sanayi rekabet gücünü de artıra- cağını ifade eden Şahin, “Yüksek enerjili yakıtlar, normal hava, kara ve savunma araçlarında kullanıldığında havada kalma süresini arttırır. Aynı yakıtla daha uzun yol almak önemli bir avantaj sağlar. Bu teknolojinin bu yönüyle savunma sanay- inde de karşılık bulacağını bekliyoruz. Yalnızca yüzde 2-3 oranında katkı ile bile insansız hava araçlarının yüzde 20 or- anında havada kalma süresini artırdığı tespit edildi” bilgisini verdi. Projenin diğer bir çıktısının da sıvı yakıtın gerektiğinde LPG ve CNG sistemlerine de gazlaştırılıp verilebilmesi olduğunu bildiren Şahin, “Test sonuçlarına göre, yeni yakıt kullanıldığında, kuru yakıt olarak kabul edilen CNG ve LPG’nin motorda meydana getirdiği yüksek hararet ve aşırı sürtünme gibi olumsuz etkil- erinin azaldığı, motor gücü ve performanslarının arttığı ve yakıt tüketim değerlerinin
  • 35. 35 İHTIYAÇ DUYULAN PETROLÜN YÜZDE 20’SİNİ ATIKLARDAN ÜRETEBİLİRİZ azaldığı belirlenmiştir” ifadesini kullandı. Mükerrem Şahin, yakıtın kullanıl- ması için arabalara LPG tankları- na benzer şekilde ikinci bir yakıt tankı modifikasyonun yapılması gerektiğini, tank modeli için de bir Avusturya firması ile ortak çalıştıklarını ifade etti. Petrol şirketleriyle görüşmeler sürüyor Yakıtın içinde karbonmonoksit oranının çok düşük seviyelere indiğini belirten Şahin, “O ned- enle yakıtımızın isminin ‘green gas’ olarak piyasaya çıkmasını bekliyoruz. Çünkü alevi de yeşil, kendisi de yeşil bir yakıt” dedi. Laboratuvar ölçeğinden çık- ardıkları yakıtı, endüstriyel ölçekte reaktörlerde üretmeye başladıklarını kaydeden Şa- hin, “Büyük çaplı talepleri karşılamak için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Altyapımız hazır. Petrol şirketleriyle yakıtın büyük ölçekte üretimi ve ticarileştirilm- esi hususunda görüşmeler devam ediyor” diye konuştu. Dünya genelinde yapılan yakıt katkısı çalışmalarında pahalı bileşenler kullanılmadığını dile getiren Şahin, geliştirdikleri bileşiği, kolay ve ucuz bir yöntem- le yaptıklarından büyük avantajlı konuma geldiklerini söyledi. Şahin, yöntemleriyle ilgili patent başvurusunu yaptıklarını belir- terek, sıvı yakıtı piyasaya sunmak için hazırlık içinde olduklarını sözlerine ekledi. Enerji yatırımları ile bilinen Altaca Grubu’nun Başkanı Hasan Alper Önoğlu, Türkiye’de hayvan gübresi, anız, dal, yaprak, kabuk, çay, meyve kabuğu, sebze artığı, pirinç sapı gibi atıkların yüzde 20’sinin kullanılması halinde ihtiyaç duyulan petrolün yüzde 20’sinin üretilebileceğini vurgu- ladı. Enerji yatırımları ile bilinen Altaca Grubu’nun Başkanı Hasan Alper Önoğlu, Türkiye’de hayvan gübresi, anız, dal, yaprak, kabuk, çay, meyve kabuğu, sebze artığı, pirinç sapı gibi atıkların yüzde 20’sinin kullanılması halinde ihtiyaç duyulan petrolün yüzde 20’sinin üretilebileceğini vurgu- ladı. Önoğlu, bu üretimle enerji itha- latına ödenen parayı önemli oran- da gerileyeceğini dile getirdi. Önoğlu, Altaca Grubu’nun gübre- den sentetik petrol üretimi için Gönen’de devreye aldığı fabrikanın açılış töreninde yatırımlarından da söz etti. Gönen’de 400 ton atığı bertaraf ederek çevre kirliliğinin önüne geçtiklerini anlatan Hasan Alper Önoğlu, “Ar-Ge alanımızda pilot ölçekli, Gönen’de açtığımız yerle demo ölçekli sentetik petrol üretebileceğimizi kanıtladık. Sıra endüstriyel boyuta geldi. Türki- ye’nin ayrı bölgelerinde bu fab- rikanın 2,5 katı büyüklüğünde tamamen endüstriyel amaçlı 200 fabrika açmak hedefimiz.” açıklamasını yaptı.
  • 36. 36 Dünyadan Kimya Haberleri SÜPER AKIŞKAN ELDE ETMEK İÇİN BAKTERİLER KULLANILDI Fransa’daki Université Par- is-Sud ve Université P.M. Curie/Université Paris-Di- derot üniversitelerinden bilim insanları, normal sıvılara eklenebilecek bazı bakteri türleri sayesinde viskozit- eyi düşürerek süper akışkan oluşturulabileceğini kanıtladı. Physical Review Letters der- gisinde yayınlanan araştırma- da, ekip eski bir rheometreyi modifiye ederek, bakterilerin viskoziteyi nasıl değiştirdiğine ilişkin verileri ortaya koyuy- orlar. Viskozite sıvıların akışkanlığa karşı koyduğu direnç anlamı- na geliyor.(Örneğin,yağ ve suyun akışkanlık farkı gibi) Viskozite, sıvıları oluşturan bileşenlerin sürtünme etkil- erinden kaynaklanıyor.Bilim insanları yıllardır sıvılardaki bir bakteri türünün viskoziteyi değiştirebileceğinden şüphele- niyorlardı, fakat bunu kanıt- layamamışlardı.Araştırmacılar bunu kanıtlamak için, rheom- etreyi(viskozite ölçme cihazı) bilgisayara bağlanacak şekilde modifiye ettiler. Daha sonra su-besin karışımı- na E.Coli ilave ederek farklı dönüş hızlarında viskoziteyi takip ettiler. Cihaz bak- terinin viskoziteyi giderek düşürdüğünü gösterdi. Daha fazla bakteri eklendiğinde viskozite sıfır değerini göster- irken,sonrasında eksi değer- lere düştü.Viskoziteye sahip olmayan sıvılara SÜPER AKIŞKAN denir.Çünkü bu sıvılar hiç sürtünme olmadan akarlar. Bilim insanları, bakterilerin akıntıya karşı kuyruklarının hareketiyle viskozitenin değişmesine neden olduğunu düşünmektedirler. Araştır- macılar, bu sayede küçük rotorlara konulacak bakter- ilerin viskoziteyi düşürerek belki de küçük cihazlara güç verebilecek sistemler kurula- bileceğini belirtti.
  • 37. 37 AYNI ANDA HEM YALITKAN HEM İLETKEN OLABİLEN MADDE Cambridge Üniversitesi araştır- macıları, aynı anda hem yalıtkan hem iletken olabilen bir mal- zeme keşfettiler. Cambridge Üniversitesi’nden araştırmacılar materyalde ele- ktronların izlediği yolun izini sürerek, aynı anda iletken ve yalıtkan özellikleri gösterecek bir materyal olmasının muhtemel olduğunu keşfettiler. Mutlak sıfıra (-273,15 0 C) yakın sıcaklıklarda metallerin tüm özelliklerine aykırı davranış ser- gileniyor. Bu gizemli davranışa esasen neyin neden olduğu bilinmese de, yalıtkanlık ile ilet- kenlik arasında üçüncü bir faz olması olasılığını akla getiriyor. İletken ve yalıtkan özellikler Samaryum Heksaborat(SmB6 ) maddesinin iç yapısında gö- zlendi. Geçenlerde keşfedilen bu materyaller hem iletken hem de yalıtkan gibi davranabiliyor. SmB6 ve faklı materyaller hak- kında bilgi edinmek için Prof. Suchitra Sebastian ve ekibi ma- teryallerde elektronların gittiği yolu izledi. Geometrik yüzeyde elektronların orbitallerinin ned- en olduğu Fermi yüzeyi bulun- maya çalışıldı. Kuantum salınım ölçümlerinden temel alan teknik kullanılarak güçlü manyetik alan içinde , materyalin parmak izi niteliğindeki izi arandı. Bu sayede en saf şekilde ölçülerek elektronlardan doğan minimal kusurlar ayıklandı. Araştırma National High Magnetic Field Laboratuvarı’nda yapıldı. SmB6 Kondo yalıtkanları sınıfı- na ait , yani iletken ve yalıtkan davranış sınırındalar. Bu ma- teryaller ağır fermiyon materyal- leri adı verilen büyük bir gruba aittir. Bunlarda f ve elektronları yüksekte konumlanıyor. İşte bu iki elektron tipi arasındaki korelasyonlar nedeniyle SmB6 yalıtkan davranış sergiliyor. Prof. Suchitra Sebastian “Buna ikilik(dikotomi) denir. Yük- sek elektrik direnci açığa çıktığından yalıtkandır, fakat Fermi yüzeyi bize maddenin iyi bir iletken olduğunu gösteri- yor” dedi.
  • 38. 38 KANSERDE BÜYÜK UMUT: YÜZEN NANOBOT GELİŞTİRİLDİ Nanobotların insan vücuduna sokularak, çeşitli rahatsızlıkların tanılanmasında ve iyileştirilm- esinde kullanılmasına yönelik çalışmalar uzun denilebilecek bir süreden beri devam ediyor. İşte bu defaki gelişme mevcut gidişatı bir ileri aşamaya taşıyan türden. Uzun denilebilecek bir süreden beri nanobotların (ultra ölçüde mini robotlar) insan vücuduna sokularak, çeşitli rahatsızlıkların tanılanmasında ve iyileştirilm- esinde kullanıldığını biliyoruz. Lakin bu defaki gelişme mevcut gidişatı bir ileri aşamaya taşıyan türden. Technion Bilim Enstitisü’nde görevli bilim ekibi bu nano- botların vücuda nüfuzunu kolaylaştıracak çok pratik ve işlevsel bir buluşa imza atmayı başardılar. Yüzen-botlar ismi verilen geliştirilen bu yeni na- nobotlar isimlerinden de belli olduğu üzere vücudun içerisinde yüzme yeteneğine sahipler. Polimer ve manyetik nanokablo- lar kullanılarak üretilen ipek fiber formundaki bu yüzer-bot- lar, kan benzeri akışkan bir sıvının içine yerleştirildikten sonra haricen oluşturulan dalgalı manyetik alan üzerinden vücutta istenilen bölgeye yönlendirili- yorlar. Burada atlanmaması gereken bir diğer önemli ayrıntı ise alan modülasyonu sayesinde nanobotların doğrudan istenilen organa yerleştirilip orayı taraya- bilmesi. Faydası ne olacak? Şöyle bir örnek verelim: Başımız ağrıdığında bir ağrı kesici alırız ama ağrı hemen geçmez. Çünkü ağrı kesici -ne kadar güçlü olursa olsun- yine de çözülmesi, kana karışması, etkisini gösterme- si, beynin ağrı çekilen bölgeye ‘uyuştur’ komutu vermesi gibi aşamalardan geçmek durumun- dadır. Haliyle baş ağrımızın geçmesi muhakkak belirli bir süre alır. İşte bir nev’i ‘ilaç kuryesi’ olarak tanımlayabileceğimiz bu nano- botlar, içerilerine zerk edilen ilacı, ihtiyaç duyulan organa hızlı bir biçimde taşıyarak iyileştirme süresini çok daha kısaltacaklar. Nanobotların en çok işe yaray- acağı alan başta kanser olmak üzere süreli ilerleyen hastalıklar olacakken bunun yanısıra yukarıda da belirttiğimiz gibi teşhis veyahut acil yardım gibi senaryolarda da kullanılabilece- kler.
  • 39. 39 PATLAMA TEHLİKESİ OLDUĞUNDA UYARI VEREN AKILLI PİL Patlayan akıllı telefon haberleri son dönemde artış göstermeye başladı. Şarjdayken telefonu yoğun kullanan kişiler veya ori- jinal olmayan kalitesiz aksesuar- larla telefonu şarj etmek isteyen kullanıcılar söz konusu patlama olaylarıyla karşı karşıya kalıyor. Kullanıcıların bu korkulu rüyas- ını sona erdirmek için geliştirilen akıllı pil, patlamaların önüne geçmeyi hedefliyor. Stanford Üniversitesi araştır- macılarının geliştirdiği akıllı lityum-iyon pil, diğer pillerden farklı olarak ekstra bir katmanla birlikte geliyor. Bakırdan üretilen bu katman, anot ve polimer ayırıcı arasında voltajı ölçüyor ve düzenliyor. Eğer elektrik bu bakır katmana kadar ulaşırsa voltaj anında sıfıra indiriliyor ve patlama riskinden kurtulunmuş oluyor. Ayrıca polimer katmanın tehlik- ede olduğu ve pilin değiştirilmesi gerektiği bilgisini kullanıcılara aktarıyor. Şu anda çalışma- ların devam ettiği teknolojinin ne zaman yaygın olarak kul- lanılacağı henüz bilinmiyor. Kaynaklar : http://www.gizmag.com/samarium-hexaboride-conductor-insulator/38335/ http://phys.org/news/2015-07-bacteria-superfluids.html http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimya-haberleri/yerli-uretime-ilac-olacak.html http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimya-haberleri/meyve-ve-sebzelerde-ilac-kalintisi-alarmi.html http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimya-haberleri/patlama-tehlikesi-oldugunda-uyari-veren-akilli-pil. html http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimya-haberleri/kanserde-buyuk-umut-yuzen-nanobot-gelistirildi. html www.inovatifkimyadergisi.com/kimya-haberleri/yildirim-beyazit-universitesinde-bor-ve-hidrojenli-sivi-ya- kit-gelistirdiler.html www.inovatifkimyadergisi.com/kimya-haberleri/ihtiyac-duyulan-petrolun-yuzde-20sini-atiklardan-uretebil- iriz.html
  • 40. 40 FAYDALI LINKLER https://www2.chemistry.msu.edu/faculty/reusch/Virt- TxtJml/intro1.htm#contnt http://www.chemtube3d.com/poly- mer/ http://www.chem4kids.com/ Organik Kimya hakkında bilgiler bulabi- leceğiniz bir web sitesi. Web sitesi altında her başlık için çeşitli bilgiler bulunmakta. Site ingilizce olmasına karşın incelemenizi öneri- yoruz. 3 Boyutlu molekül yapılarını incelemek her zaman daha faydalı olmuştur. Bu web sitesi altında 3 boyutlu polimer ve organik kimya ile alakalı birçok görsel mevcut. İncelemenizi öneriyoruz. Çocuklara kimyayı sevdirmek için hazır- lanmış bir web sitesi. Bu sitede çocuklar için kimya ile ilgili materyaller ve bilgiler bulacaksınız. Site ingilizce olmasına karşın sizler için faydalı olacaktır. İyi incelemeler
  • 41. 41 BULMACA Kimya Bulmacasi 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Soldan Saga 3. Yaglarin bazlarla etkilesmesi olayi. Ürünleri gliserin ve sabun olan tepkime. 6. Bir kimyasal reaksiyonun gerçeklestirilmesinde kullanilan baslangiç maddeleri. 7. Küçük miktarlarda asit veya baz ilavelerinde pH degisimine direnen çözelti. 9. Elementlerin bilesik olusturma egilimi. 10. 0,239 g suyun sicakligini 1°C artirmak için gerekli olan isiya denir. Yukaridan Asagiya 1. Bir maddenin uyarilmasi sonucu ortamdan uyarici kaldirilsa da bir süre daha isima yapmasi. 2. Bir moleküle açil grubunun baglanmasi. 4. Yükseltgenlerle renk veren maddelerin renginin giderilmesi. 5. Proton ve nötron gibi atom çekirdegini olusturan temel parçaciklar 8. Kendiliginden gerçeklesen bir kimyasal tepkime sonucunda açiga çikan enerjiyi elektrik enerjisine çeviren araçlardir.
  • 42. 42 BULMACAGeçen Ayın Çözümü Kimya Bulmacasi S 1 U R F A K T A 2 N T D 3 W G N 4 A F T A L I N L M B D 5 O L G U i M T E M A 6 E R O S O L A A I 7 S i K 8 Y K 9 O R O Z Y O N L N O I T Soldan Saga 1. Partikül madde ve su arasindaki yüzey gerilimini düsüren, böylece yüzeyde birikimi önleyen çözünebilir yüzey aktif madde [SURFAKTANT] 4. Kapali kimyasal formülü C10H8 olan, aromatik hidrokarbondur. [NAFTALIN] 5. Sogutma kulesi içinde hava ve suyun temas süresini ve yüzeyini artirmak için kulenin içine yerlestirilen bir yapi [DOLGU] 6. Sogutma kulesinden çikan hava içinde asili kalmis su zerrecikleri [AEROSOL] 7. Maddenin kinetik ve potansiyel enerjilerinin toplamidir. [ISi] 9. Kimyasal reaksiyon sonucu metalin asinmasi. Genellikle su içinde CO2, asit ya da O2 varliginin sebep oldugu bir durumdur. [KOROZYON] Yukaridan Asagiya 1. Su sistemlerinin yüzeylerinde, boru çeperlerinde olusan biyofilmden alinan süprüntü örnek [SWAB] 2. Çok ince toz zerreciklerinin bir araya gelerek daha büyük parçalar olusturmasi [AGLOMERASYON] 3. Bir sivinin, önce buharlastirilip sonra tekrar yogunlastirarak yapilan ayirma islemine denir. [DAMiTMA] 8. Bir maddenin sivi içerisinde asili kalmasi sonucu olusan karisimlara denir [KOLOIT]
  • 43. 43 E-Dergide Yazarlık SİZDE YAZARIMIZ OLUN -- Yazacağınız konuyu belirleyin. (Kimya içeriği olan herhangi bir konu olabilir) Örnek: Polimerden ya da organikten bir konu ya da sanayide gördüğünüz bir şey ile ilgili bir konu. Kendi cümleleriniz ile olması şart. Alıntı alıyorsanız kesinlikle kaynak belirtmelisiniz ki aksi durumda yazınız kopya yazı sıfatı görür yayımlanmaz. -- Konuda kullanılan resimlerin kaynakları belirtilmeli. Aksi durumda sorumluluk yazardadır. -- Yazılar Facebook üzerinden bizlere gönderilmemeli. Bu bizim işimizi zorlaştırıyor. Yazılar inovatifkimyadergisi@gmail.com adresine gönderilmeli. -- Yazmayı düşünen arkadaşlarımız Yavuz Selim Kart adlı arkadaşımıza ulaşması gerekmektedir. -- Yazıları gönderdikten sonra kendiniz ile ilgili bilgileri de mail ile bize göndermelisiniz. Yoksa yazınız yayımlanmayacaktır. --Ad Soyad Ulaşılabilecek Mail Adresi(Hızlı ulaşılabilecek sık kullanılan bir mail olmalı) Bitirdiğiniz ya da okumakta olduğunuz üniversite ismi Dergiye koyabileceğimiz türden bir profil resminiz. -- 2015 Eylül ayı sayısı için yazılarınızın son teslim tarihi. 20 Ağustos 2015’tir. Her ayın son yazım tarihi 20. de bitecektir. 20. den sonra göndereceğiniz yazılar bir sonraki ay yayımlanacak- tır. -- Kopyala-Yapıştır ile yazıyı ben yazdım gönderiyorum derseniz yazınız kesinlikle yayınlanmaz. Bu şekilde yazı olmaz. Böyle uyanıklık yapıp kolaya kaçmak fark edilmeyecek bir şey değil. Sonuçta yazılarınızı okunuy- or ve araştırılıyor. -- Yazılarınızı word dosyası halinde maile atacaksınız. Yazdığınız yazı en az bir kaç görsel içersin.Fikir düşünce yazılarında olmayabilir ama diğer konularda en az bir kaç tane olmalı çünkü görsellik yazıya çok şey katıyor. -- Herhangi bir sorun olursa yazı gönderen meslektaşımıza ulaşırız. Gerekli düzeltmeleri yapması için bildirimler yaparız. Gerekli görüldüğü takdirde yazınızın güzel görünmesi adına küçük değişiklikler yaparız ve sizi bu durumdan haberdar ederiz. -- İnovatif Kimya Dergisi gönderdiğiniz yazıların yayınlanıp yayınlanmaması hakkını elinde tutar. İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi