17. Çekirdek, hücrenin yönetim merkezidir.
Yönetim merkezinin içindeki yönetici molekül de DNA’dır.
Canlıya özgü bütün özellikler DNA tarafından belirlenir.
Canlının saç renginden burun şekline, kan grubundan sanat
yeteneklerine, hayatı boyunca hangi proteinleri sentezleyeceğine ve ne tip bir
kişiliğe sahip olacağına kadar bir çok özelliğinin ortaya çıkmasında DNA’nın
etkisi vardır.
Hücrenin yönetici molekülü DNA’dır.
Hücrenin ne zaman bölünmesi gerektiğine DNA karar verir.
Kendini eşleyerek aynı DNA’ya sahip yeni hücreler oluşmasını sağlar.
Yeni oluşan hücreye o canlıya özgü özellikler DNA’yla taşınmış olur.
Kısaca DNA hem hücre yaşamını yönetir hem
de kendini eşleyerek bölünme sonucu oluşan yeni
hücrelere aynı özellikleri taşır.
21. DNA Molekülünün
Kendini Eşlemesi
Küçük bir fidan kocaman bir ağaç olur.
Yumurtadan çıkan küçük yavru timsah kocaman bir timsah olur.
İnsan birçok canlı gibi döllenme sonucu oluşan tek bir hücreden
gelişerek yetişkin bir birey olur.
Bütün canlıların büyümek, yıpranan dokularını onarmak ve
üremek için yeni hücrelere gereksinimi vardır.
Canlıya özgü yeni hücrelerin yapılabilmesi ve bu hücrelerin de o
canlıya ait bilgilerden haberdar edilmesi DNA yoluyla olur.
Öyleyse hücrelerin bölünmesi için DNA’nın kendisini çoğaltması
gerekir.
Yani hücrede bulunan bir DNA’nın kendisini eşleyerek birbirinin
aynısı iki DNA oluşturmasından sonra hücre bölünebilir.
22.
23. Biliyor musunuz?
Hücrede bir DNA zincirinin boyu 1.5-2m uzunluğundadır.
Vücudumuzda 10 trilyondan fazla hücre vardır.
Bu hücrelerin DNA’ları birbirine eklenseydi oluşan DNA
zincirinin boyu Dünya’dan Güneş’e gidip geri dönebilecek uzunlukta
olurdu.
DNA ipliği o kadar incedir ki 5 milyon tanesi bir dikiş iğnesinin
deliğinden aynı anda geçebilir.
Yaşayan 6 milyar insanın DNA’larının toplamı bir çay kaşığının
içini dolduracak kadardır ve kütlesi 1 gram civarındadır.
Sahip olduğunuz DNA’lar %99.5 oranında diğer insanlarla
aynıdır.
İnsanların görünüş ve davranış çeşitliliğinin yalnızca %0.5
farklılıktan kaynaklanması şaşırtıcıdır.
24. Gen-DNA-Kromozom
Nükleotid Nükleotid
Nükleotidler birleşerek GENleri oluşturur.
Gen
Genler birleşerek DNAları oluşturur.
Nükleotid Nükleotid
Nükleotid Nükleotid
Nükleotid Nükleotid
Nükleotid Nükleotid Gen DNA
Nükleotid Nükleotid
Nükleotid Nükleotid
Nükleotid Nükleotid
Gen
Nükleotid Nükleotid
25. Kalıtım ve Çevre İlişkisi
Canlılarda değişmeden kalan ve nesilden nesile devam eden
özelliklere kalıtsal karakter denir.
Saç ve göz rengi, kan grubu, altı parmaklılık, dil yuvarlama vb.
özellikler kalıtsal karakterdir.
Canlıların yaşadıkları ve nesillerini devam ettirebildikleri doğal
ortama çevre denir.
Sıcaklık, ışık, nem, besin ve çeşitli mekanik etkiler çevre
koşullarından bazılarıdır.
26. Modifikasyon
Çevresel koşulların etkisiyle canlının dış görünüşündeki
değişikliklere modifikasyon denir.
Sıcaklık, ışık, nem ve besin çevre koşullarından bazılarıdır.
Modifikasyonlar vücut hücrelerinde oluştuğu için
kalıtsal değildir yani yeni döllere geçmez.
Mutasyon
DNA eşlemesi sırasında çok az da olsa hata oluşabilir. Bu
hata, oluştuğu DNA bölümündeki gen yapısını da değiştirir.
Genlerde meydana gelen bu değişmelere mutasyon, mutasyona
uğrayan gene de mutant gen denir.
Bireyin vücut hücrelerinde oluşan mutasyonlar sadece bireyi
etkilerken, üreme hücrelerinde oluşan mutasyonlar gelecek kuşaklara
aktarılabilir yani kalıtsaldır.
27. Mutasyonlar her durumda oluşmaz.
Sıcaklık, bazı kimyasal maddeler, radyasyon, asitlik ve bazlık derecesi gibi genlerde
mutasyonlara neden olan etkenlere mutajen
denir.
Sıcaklık : Sıcaklık artışı ile genlerde hata oranı yükselebilir. Ateşli hastalıklar mutasyona yol
açabilir.
Kimyasal maddeler : Nitrik asit, formaldehit, civa, zehirli
gazlar, alkol, sigara, uyuşturucular, DDT vb. maddeler hücrelerle etkileşim içinde kalırsa
mutasyon oranı artabilir. Bitkilerde kullanılan aşırı ve bilinçsiz gübrelemeyle hormon
uygulamalarının da olumsuz etkileri görülür. Yakıcı, bozucu, zehirleyici vb. gazlar kimyasal silah
olarak kullanıldığında ölümlere ve çok zararlı mutasyonlara neden olmaktadır.
Asitlik ve bazlık derecesi : Asitlik ve bazlık dengesinin değişmesi, moleküllerin kimyasal
yapılarını bozduğu için olumsuz etkiler oluşturur.
Radyasyon : X, gama, beta ve mor ötesi ışınları gibi yüksek enerjili ışınlar mutasyonlara yol
açabilir.
Yukarıda sayılan mutajenlere işlenmiş besinlerdeki katkı maddeleri ve hava kirliliği gibi
çevresel etkenleri de dahil edebiliriz.
28. ADAPTASYON
Canlıların temel amacı yaşamak ve türlerinin sürekliliğini
sağlamaktır.
Canlılar yaşama şanslarını arttıran çevre şartlarına uygun
kalıtsal özelliklere sahiptirler. Bu özelliklerine adaptasyon (uyum)
denir.
Adaptasyona canlılar aleminden şu örnekleri verebiliriz:
Yarasaların çıkarttıkları ses dalgasının yankısına göre etraftaki
cisimleri belirlemesi bir adaptasyondur.
Kurbağanın uzun diliyle böcekleri yakalaması
Kaplanın keskin dişleri ve pençeleriyle avını yakalaması
Bukalemunun bulunduğu ortama göre renk değiştirerek
düşmanlarına karşı korunması
Bitkilerde yaprakların güneş alacak şekilde dizilmesi
birer adaptasyondur.
29.
30.
31. EVRİM
Canlı türlerinde görülen ve jeolojik zamanın ilk dilimlerinden
başlayarak günümüzde de devam eden değişimlere evrim adı verilir.
Evrim araştırmacıları
Lamarck (Lamark)
Charles Darwin (Darwin)’in
çalışmalarını inceleyelim
32. Lamarck
Vücudun fazla kullanılan bölümlerinin geliştiğini
Kullanılmayan bölümlerinin ise yok olduğunu
Çevrenin etkisiyle değişen özelliklerin gelecek nesillere
aktarılabildiğini
Bu aktarımla döller boyunca yeni karakterlerin kazanılması ya
da eski karakterlerin kaybolması sonucunda yeni türlerin oluştuğunu
savunuyordu.
Lamarck’ın görüşleri kalıtım yasaları ortaya
çıktıktan sonra geçerliliğini yitirmiştir
33. Bazı kuşlar bataklıktaki bol besinden
yararlanmak için burada yaşar.
Bataklığa girdiklerinde batmamak
için bacaklarını sürekli gergin
tutarlar. Sonucunda uzun bacaklı
flamingo ve leylek gibi kuşlar oluşur.
Yaşadıkları ortamda besinlerinin
tükenmesi zürafaların ağaç
yapraklarıyla beslenmelerini
zorunlu kılmış; sürekli yukarıdaki
ağaç dallarına kaldırmak zorunda
kaldıkları boyunları dölden döle
uzayarak günümüzdeki
durumuna ulaşmıştır.
34. Darwin
Yeni türlerin doğal seleksiyon sonucu ortaya çıktığını
varsaymıştır.
Yaşam savaşında yaşadıkları çevre koşullarına uygun özellikleri
taşıyan bireyler, bu özellikleri taşımayanlara göre üstünlük sağlar.
Üstünlük sağlayamayanlar zamanla yok olur.
Çıplak toprak üzerinde beyaz ve kahverengi tavşanlar bir arada
yaşasın. Bu adada hangi renkteki tavşanların avlanma olasılığı daha
yüksektir?
Kahverengi tavşanlar kahverengi zeminde kolayca seçilemez. Beyaz
tavşanlarsa kolayca seçilir ve avcıları tarafından daha çok avlanır. Böyle bir
ortamda beyaz tavşanlar doğal seçilime uğrayarak zamanla yok olur.
Darwin, bir topluluğun aynı türden olan diğer topluluklarla
ilişkisi kesilirse yeni türlerin oluşabileceğini düşünmüştür.
35. BİYOTEKNOLOJİ
VE
GENETİK MÜHENDİSLİĞİ
Biyoteknoloji bilimsel metot ve tekniklerle bitki, hayvan ve
mikroorganizmaların yapılarını kültür ortamında değiştirip geliştirerek
onlardan ürün elde etmektir.
Genetik mühendisliği bazı canlılarda faydalı işlevleri olan
genlerin başka canlılara aktarılması veya bu genlerin basit yapılı
canlılara yüklenerek ürünlerinden yararlanılmasına imkan veren bir
teknolojidir.