SlideShare a Scribd company logo
1 of 20
Download to read offline
E-Röportajlar Serisi-2 
İslam Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır 
Ebubekir Sifil 
Mülâkat: İbrahim Sungur 
Furkan Dergisi 13.10.2014
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
1 
Takdim 
Merhum Zahid’ül Kevserî Hocaefendi, İttihat Terakki’nin ve onun uzantısı Türkiye Cumhuriyeti’nin Müslüman Anadolu topraklarını İslâmsızlaştırma çabalarına karşı dimdik ayakta duran sayılı âlimlerden biridir. Rejimin suikast girişimleri ve baskıları neticesi Mısır’a hicret eden Zahid’ül Kevserî Hocaefendi, burada da Efgani ve Abduh’un sapkın görüşleriyle mücadele etmiş, Ehl-i Sünnet’in sapmaz çizgilerini hocalara ve halka anlatmıştır. Hocaefendi 54 eser kaleme almış ama maalesef bu eserlerden çoğu ‘kayıp’ durumdadır. Rıhle Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Ebubekir Sifil Hoca, Zahid’ül Kevserî Hocaefendi’nin külliyatını bizlere ulaştırma gayretiyle uzun süredir çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalışmalarının ilk neticesini geçtiğimiz günlerde verdi ve Sifil Hoca Makâlâtu’l Kevserî yayınladı. Ebubekir Sifil’le hem Zahid’ül Kevserî Hocaefendi’yi hem de hâlimizi konuştuk. 
Anahtar Kelimeler: Muhammed Zahid Kevserî, Modernizm, Mut’ezile, Cehmiye, Şiilik, Sekulerizm, Ehli Sünnet Ve’l Cemaat, Matûridi Akidesi, Makâlatu’l Kevserî, Usul-i Din, Salih Mirzabeyoğlu, Kur’an ve Sünnet, Tarikat, Cemaat
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
2 
İçindekiler 
Takdim ................................................................................................................................................................................... 1 
“İSLÂM ADINA KONUŞAN HAYATIN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR” (Sifil, 2014) ............................................ 3 
İnsanlar Altından Kalkamayacak Meseleleri Slogan Seviyesinde Uğraşıyor .................................................................... 6 
Hayatı Taksim Etmek Bize Ait Değil .................................................................................................................................... 8 
Biraz Frene Basmamız Lâzım .............................................................................................................................................. 15 
Kaynakça ............................................................................................................................................................................. 19
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
3 
“İSLÂM ADINA KONUŞAN HAYATIN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR” (Sifil, 2014) 
Mülâkat: İbrahim Sungur 
Hocam öncelikle röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Elimde, yayına hazırladığınız “Makâlâtu’l Kevserî” tercümesi var, sohbete girişi bununla yapmak istiyorum. İnşaAllah yapılan bu tercüme çalışmasıyla Zahid’ül Kevserî kendi öz evlatlarınca tanınacak. Çok büyük bir âlim olan Muhammed Zahid’ül Kevserî Türk (Düzceli) olmasına rağmen Türkiye’de yeterince tanınmıyor. Bunun sebebleri nelerdir? 
Bismillahirrahmanirrahim, 
Merhum, Osmanlı’nın son dönem ulemâsından ve aslında son dönem ulemâsı olarak diye bildiğimiz, hemen aklımıza geliveren birkaç isim arasında, onlardan çok daha geniş bir ilmî sahaya vukûfiyeti olmasına ve onlardan çok daha geniş alanlarda ürün vermesine rağmen onlar kadar çok tanınmamış. Yurt dışına gidenler meselâ… Mustafa Sabri Efendi merhumu dikkate alırsak onun Türkiye’deki devrimlerle, cumhuriyete geçiş süreciyle vs. çok daha yakın ve yoğun mücâdelesi olmuş ama Zahid Efendi bu tarz siyasî bir mücâdele yapmamış, Allahu a’lem, birinci sebeb bu olabilir. Yurt içinde kalan yâni cumhuriyete geçiş sürecinde yurt dışına çıkmayıp yurt içinde kalan Bediüzzaman Said Nursî, Elmalılı Hamdi Yazır gibi âlimler belki bu konuda bir çalışma yapabilirlerdi. Cumhuriyete geçiş sürecinden sonra ise Zahid Efendi tâbir yerindeyse esas şöhretini bulmuştur. Yâni ürün vermiş, talebe yetiştirmiş, eser yazmış, eser neşretmiş. Dolayısıyla
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
4 
o âlimler meselenin farkındalar. Onlar, belki de cumhuriyet döneminin başlarında, tek parti yönetiminin sıkıntılarından böyle bir şey yapma imkânı bulamadılar, Allahu a’lem. 
Son olarak onun icâzet verdiği, birebir ders halkasında bulunan talebeleri var. İşte onlardan biri, bildiğimiz şu an hayatta olan en son talebesi Emin Saraç Hocamız… Allah selâmet versin (âmin). Onlar üzerinden bir miktar tanınma durumu olmuş, ama biz asıl Zahidül Kevserî portresini Düzce’deki uluslararası Zahidül Kevserî Sempozyumlarında görme ve gösterme imkânına sahib olduk. Evet, karşımızda gerçekten çok büyük bir ilim adamı var, yâni onun ilmî şahsiyetini ihata etmek ve bütün yönleriyle dile getirmek, ifâde etmek, topluma anlatmak zor bir şey ve henüz tam anlamıyla yapılamamış bir şey. İnşaAllah dediğiniz gibi Makâlât bunun bir ön adımı olur. Zaten Allah nasib ederse bu (Makâlâtul Kevserî Tercümesi) Kevserî Külliyatı Projesi’nin ilk ürünü olarak piyasada, o külliyat piyasaya çıkarsa, şânına lâyık biçimde okuyucuya ulaşırsa inşaAllah Zahid Efendi’nin tanıtımı kendi öz vatanına, evlâtlarına, insanına biraz daha tatmin edici biçimde gerçekleşmiş olacak. 
- Külliyatın tercümesini siz mi yapmayı düşünüyorsunuz? 
- Evet. 
Kevserî Külliyatı Projesine Makâlât’tan başlamanızın sebebi nedir? 
Aslında Makâlât’tan başlamamızın sebebi, benim Makâlât ile tanışıklığımın vukuu bulduğu ilk günden itibaren, bu eseri tercüme etmek lâzım fikri sâbitimden
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
5 
kaynaklandı. Onu takdim yazısında kısaca ifâde etmeye çalıştım. Benim Zahid Efendiyi ilk tanımam “Hanefî Fıkhının Esasları” diye tercüme edilen risâle ile oldu. O eseri okuduktan sonra Makâlât’a ulaştık. Zaten o günün şartlarında, 1980’li yılların başıydı, hem Zahid el-Kevserî ismini duymak hem de eserlerine ulaşmak pek mümkün değildi. O günün şartlarında tek ulaşabildiğim eseri Makâlât olmuştu; onu da birisinden ödünç aldım, fotokopi çektirdim, cildlettim. O günden itibaren bir anlamda insanımıza verilmiş bir sözümüz oldu; Makâlâtı tercüme edeceğiz… Böyle bir beklenti oluştu kamuoyunda. Biraz da mahcubiyetle birlikte bu beklenti son bir kaç senede bizi epey ezdi. Dolayısıyla bu verilmiş sözü yerine getirmiş olmak bakımından, hem de Zahid Efendi’nin diğer eserleri Makâlât ile kıyaslandığında Makâlât daha önde duruyor, etkisi daha fazla. Bir de Zahid Efendi’yi bütün yönleriyle bu eserde tanımak mümkündür. 
Yâni Muhammed Zahid el-Kevserî dendiğinde biz fıkıhda, usûlud-dînde, hadîsde, tasavvuvufda, tarihte otorite bir adamdan bahsediyoruz. Bütün bu ilim dallarında yed-i tula sahibi, otorite bir insandan bahsediyoruz. Herhangi bir eserini elinize aldığınızda, bütün bu yönlerini o eserinde aynı ânda görmeniz çok mümkün olmaz. Ama Makâlât’ta o imkân var. Onun tarihçi, tahkikçi, mutasavvıf, muhaddis kişiliği, aynı ânda Makâlât’taki 115-120 civârı makalede de kendini gösteriyor. Dolayısıyla bütün bir Zahid el-Kevserî fotoğrafı verilmesiyle Makâlât’ın ayrı bir ehemmiyeti var. 
Zahid el-Kevserî’yi bütün yönleriyle tanımak isteyen okuyucularımız için en ideal eser diyebiliriz. 
Evet. Yâni bir kere hayatını bulabileceğimiz en geniş kaynak Ahmet Hayri’nin biyografisi o Makâlât tercümesinin başında, mecburen onu okumak gerekecek. Bir de
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
6 
Zahid Efendi’yle ilgili çağın kalburüstü ilim adamlarının gözlemleri, şâhidlikleri var Makâlât tercümesinin başında, okuyucularımızın onları da görmesi mümkün. 
İnsanlar Altından Kalkamayacak Meseleleri Slogan Seviyesinde Uğraşıyor 
Tam burada hatırıma şu geldi, sıkça karşılaştığımız bir mesele Zahid’ül Kevserî vesîlesiyle tekrarlanılıyor: “Dil Bahsi”. Okuyucularımız (Furkan ve Rıhle Dergisi okuyucuları), takibçilerimiz anlamakta zorlandıklarını sıkça ifâde ediyorlar. E tabi birde ilmin, irfanın, fikrin kendine has bir dili var. Günümüzde âlim (ilimde, irfanda, fikirde) okur (bunları taleb eden) arasında yaşanan bu dil sorunu üzerine konuşalım. Yazar-okur ne yapmalı? 
Biz Rıhle olarak bu problemi başından beri yaşadık, yaşıyoruz. Ulaşmayı hedeflediğimiz kitle ile tatminkâr seviyede bir iletişim kurmak zor. Rıhle’yi alanların azımsanamayacak kısmı Rıhle’yle gönül bağı devam etsin diye alıyor. Bunun farkındayız. İstifâde edenlerin sayısı çok daha sınırlı, bu tabi maksadı hâsıl eden birşey değil. Şöyle birşey yapmaya karar verdik; Rıhle, 6 aylık Hakemli-Akademik dergi olarak yoluna devam edecek, onun yanına 2 aylık, biraz daha hafifletilmiş, moda tâbiriyle biraz daha light bir dergi düşünüyoruz. İnşaAllah bu engeli de böylece aşmış olacağız. Aslında Rıhle bir ihtiyaçtan doğdu. Yâni Türkiye’de okuyan yazan, özellikle İslâmî ilimlerle ilgili okuyan yazan, bu sahayla ilgilenen insanların gündemleri böyle bir dergiye ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Konuşulan meselelere bakıyorsunuz, gündemlere bakıyorsunuz gerçekten önemli meseleler. Türkiye’de Kur’ân’a dâir, sünnete dâir ve bunlardan kaynaklanan ilimlere dâir konuşulmayan mesele neredeyse yok. “Hadi bunları ciddî
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
7 
biçimde konuşalım” dediğimiz zaman bu sefer de anlaşılmama probleminiz ortaya çıkıyor. Bu aslında ürküntü verici birşey. Yâni insanlar demek ki altından kalkamayacakları meselelerle slogan seviyesinde uğraşıyorlar. Bu kendilerine, ilme, topluma, insanlara zarar veriyor. Yâni ya bu meseleleri gündeminize alıp konuşmayın, bu işi erbâbına bırakın veya girmeyin bu işe, şâyet girerseniz de hakkını verin. Ama yapılacak birşey yok tabi. Bu dergi; bir hedef kitlesi olacak, insanlara ulaşmak, bir mesajı ulaştırmak maksadıyla çıkan bir dergi. Dolayısıyla bu sorunu aşmak da bize düşüyor. İnşaAllah bu iki dergi, bu sorunu aşacak. 
Hocam fıkıh bahsinden olmak üzere bir Hadîs-i Şerîf ile başlayalım: “Allah, her kimin hayrını dilerse ona din husûsunda büyük bir anlayış verir (dinde fakih kılar).” Bu Hadîs-i şerîfi nasıl anlamalıyız? 
Buradaki fıkıh fer’i meselelerle uğraşan fıkıh değil. Buradaki fıkıh dinde fıkıhtır. İmâm-ı Âzam Ebu Hanife’nin Fıkhu’l Ekber’in başında, “Dinde fıkıh ahkâmda fıkıhdan daha önemlidir, daha üstündür’’ diye ifâde ettiği dinde fıkıhtır, dinde fekâhettir. Aslında ahkâmda fekâhet de bunun içindedir. İmâm-ı Âzam Ebu Hanife’nin “Fıkhu’l Ekber” dediği şey budur. Dolayısıyla Allah-u Teâlâ her kime hayır murad ederse, onu bütün olarak dine fakih kılar. Dine derinlemesine hakkı verilmiş seviye de nüfûz etme imkânı bahşeder demektir. Bu da en başta Usûlud-dîn ile olur. Dinde fıkıhtan ben şahsen ilk etapta bunu anlıyorum. Usûlud-dîn de fıkıh arkasından fer’iyatta tefakkuh. 
Günümüzde anlam kayması var. Meselâ Efendimiz, “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğreteninizdir.” buyuruyor. Bunu yazın çocuklarımızı yaz kursuna gönderirken
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
8 
hocalarımız söyler. Oysa bu hadîsin ilk muhatabı Sahabe-i Kirâmdır. Onlar Kur’ân’ı okuyorlar, ezberliyorlar, Kur’ân’ın ilimlerini tahsil ediyorlar. Efendimiz burada ne kastediyor? Kur’ân’ı bütün muhtevâsıyla, kıraat vecihleriyle, delâlet vecihleriyle, ahkâmıyla öğrenen ve öğreteni kastediyor. 
Hayatı Taksim Etmek Bize Ait Değil 
Hocam, “Anlam kayması” dediniz. Ben de İslâmî ilimlerin, fıkhın ve tasavvufun alanının bozularak daraltılmaya çalışıldığı kanaatindeyim. “Âlim sadece bir alanda ihtisaslaşsın ancak siyasî, iktisadî, sosyolojik ve toplumsal meselelerde söz sahibi olmasın, karışmasın” anlayışı dayatılıyor ki zaten bu alanlarda liyâkatsizleştirilince istese de karışamayacak. Karışanların da düştükleri trajikomik hâlleri üzülerek izliyoruz. Bu durumdan kurtuluşumuzun yolları nelerdir? 
Hayat nasıl bir bütünse Kur’ân ve Sünnetin vaziyeti de böyle bir bütündür. Kur’ân ve sünnet hayatın hiçbir alanını boş bırakmamış. Bugün modern dönemde biz hayatı böyle kompartımanlara ayırarak anlıyoruz, anlatıyoruz, anlamlandırıyoruz. Ekonomik, siyasî, toplumsal, dinî hayat diyoruz ancak gerçekte bu bize âit bir taksim değil. Bize âit kavramsallaştırmada hayat bir bütündür. Böyle baktığımız zaman hayatı bilinçaltımızda kompartımanlara ayırdığımız zaman, işte meselâ ilim adamları veya din adamları, siyaset adamları gibi bir alan ayrışması ortaya çıkıyor. Oysa dediğim gibi İslâm, Kur’ân ve Sünnet hayatın hiçbir alanını boş bırakmamıştır. Dolayısıyla bir insan İslâm adına konuşuyorsa kendinde böyle bir cesâret, böyle bir yetki görüyorsa hayatın bütününe dair konuşmak zorundadır veya konuşmamalıdır yahut üçüncü bir şık haddini bilerek konuşmalıdır. “Ben
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
9 
hadîs âlimiyim, hadîs öğrenirim, hadîs öğretirim, ötesini bilmem.” demelidir. Keskin hüküm cümleleri kurmamalıdır, kuracaksa da hakkını vererek yapmalıdır. Hayatı bu şekilde taksim ederek, birbirinden bağımsız alanlara ayırarak, bunların bir kısmını görmezden gelerek Allah-u Teâlâ’yı râzı edecek, hoşnut edecek bir Müslümanlık ortaya koymak mümkün değil. Dediğim gibi Kur’ân ve Sünnet adına konuşma yetkisini kendinde gören herkes, mutlak sûrette Kur’ân ve Sünnetin konuştuğu her alanda konuşmak, Kur’ân ve Sünnetin doldurduğu her alanı Kur’ân ve Sünnet doğrultusunda doldurmak zorundadır. Burada iki tane arıza göze çarpıyor. 
ŞEKIL 1- GÖZE ÇARPAN İKİ TÜR ARIZA 
Bunlardan birincisi; “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyorlar.” Ve aslında bilmedikleri meselelerde çam devirerek konuşuyorlar. 
İkincisi az önce ifâde etmeye çalıştığım gibi hayatı kompartımanlara ayırarak “din adamları siyasete karışmaz” gibi bir yanlış taksimle, aslında seküler hayatı tersinden tahkim eden bir rol üstleniyorlar. İşte bunu Suriye’de, Allah rahmet etsin diyelim Said 
Birincisi 
•Bilmedikleri meselelerde çam devirerek konuşuyorlar. 
İkincisi 
•Hayatı kompartımanlara ayırarak “din adamları siyasete karışmaz” gibi bir yanlış taksimle
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
10 
Ramazan el-Buti yaptı. Bugün Mısır’da Ali Cuma yapıyor. Ülkemizde de buna benzer işler yapan insanlar oldu, oluyor. Dolayısıyla bu modern zamanlarda ortaya çıkmış büyük bir fitnedir onu söyleyeyim. Yâni hayatın herhangi bir alanını Kur’ân ve sünnetten boşaltmak, Cenâb-ı Hakk’ın irâdesinden boşaltmak, tersinden laikliği ve sekülerizmi besleyen birşeydir. Bir Müslüman’dan asla sâdır olmaması gereken bir şeydir. 
Sekülerizm dediğimiz şeyin bizde bir izdüşümü, arka plânı yok. Batıdan gelen birşey hiç şübhesiz. Batı da, özellikle Rönesans ve Reform hareketlerinden sonra kendi içinde anlaşılabilir bir durum, bir netice olarak kilise devletle, siyasetle, politikayla yollarını ayırdı. Her biri kendi alanında hâkimiyet tesis edecek biçimde birbirlerinin hakkını hukukunu teslim ettiler. Yâni siyaset kilisenin hâkimiyet alanına karışmadı, kilise de devletin, siyasetin hâkimiyet alanına karışmaktan vazgeçti. Böyle bir sözleşme yapıldı ama İslâm dünyasında bunun bir izdüşümü, arka plânı yok. İslâm dünyasında tamamen İslâmî hükümlerle topluma vaziyet etmesi gereken yapı var. Devletin başındaki kişi halife midir, sultan mıdır, emir midir? Kim olursa olsun İslâm’la mukayyettir. İslâm ahkâmıyla mukayyettir. Bunu yapmadığı zaman en azından indallahda sorumlu olduğu şeklinde mutlak bir inanç, hakikat vardır. Ama devlet dine karışmasın din de devlete karışmasın şeklinde bir ayrımın bizde karşılığı yoktur. 
Bir memlekette trafik sistemi nasıl olacak sorusunun detaylarını Kur’ân ve Sünnette aramanız anlamsızdır. Kur’ân ve Sünnet ana prensipleri koyar. Yâni der ki, insanların hukukuna tecavüz etmeyeceksiniz, kimse kimseden daha üstün olduğunu vehmetmeyecek. Ekonomi, hukuk alanında da böyle. Dolayısıyla toplumda fırsat eşitliği vb. gibi ana prensipleri koyacak, detayını da o alanın uygulayıcısına bırakacak.
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
11 
Hocam, şu ânda ümmetinde hâli ortada. Aşırı derecede fitneler var, parçalanmışlıklar var. Mezhebsel fitnelerle veya başka itikatla alâkalı meselerle bölünmeye çalışılıyor. Umumî mânâda ümmetin yeniden ayağa kalkmasının yolları neler olabilir veya bunun için gerekli şartlar, ferd olarak, toplum olarak yapmamız gerekenler nelerdir? 
Buradaki mezhebden kasıt itikadi mezheblerse bu her zaman olacak. Yâni toplumu demir yumrukla, herkesi aynı kalıbın içine sokmak sûretiyle yönetme imkânımız yok. Yâni biz o homojen toplum yapısını sadece sahabe-i kirâm döneminde gördük. Sahabe-i kirâm dönemi bittikten sonra ortaya farklı görüşler, farklı ideolojiler, farklı itikadi mezhepler, yönelişler çıktı ve bu bugüne kadar devam etti. Bundan sonra da devam eder. Bunu engellemenin imkânı yok. Burada önemli olan ümmetin istikametini muhafaza etmesini temin etmektir. 
Eğer buradaki mezheplerden kasıt fıkhî mezheplerse bunu ortadan kaldırmanın da imkânı yok. Zaten buna gerek de yok. Çünkü fıkhî mezhepler başından beri vardır, olacaktır, olmalıdır. Hayatın, Kur’ân ve sünnetin tabi bir neticesidir bu. Topluma hâkim olan fitnelerin daha ziyâde bu itikadî kabullerden, yönelişlerden kaynaklandığını görmemiz lâzım. Çünkü fıkhiyat ayrı bir alan; yâni ibadet, muamelat, ukubatla ilgilenen bir alan. İtikadî yönelişler, itikadî tercihler aslında birer ideolojik tercihtir ve esas fitne buradan kaynaklanıyor. Usûlü dîn ilminin dilini güncellememiz lâzım diye hep başından beri söylüyoruz. Bugün “İslâm karşıtı ideolojiler, İslâm dışı ideolojiler” diye bir cümle kursak, insanlar bundan işte ne anlar; Kapitalizm anlar, efendim Sosyalizm anlar,
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
12 
Marksizm anlar, Laiksizmi anlar değil mi? Ama bid’at mezhepler desek, meselâ bundan da işte diğerlerinden bağımsız olarak işte Şiîlik, Mu’tezile, Cebriye, Cehmiye anlaşılır. 
Aslında bu mezheplerin her biri birer ideolojidir. Bunlar içerisinde İslâm dışına kaymış kesimler de var. Dolayısıyla bunun adını bugün için biz ideolojik sapmalar olarak koyarsak daha rahat konuşabiliriz, derdimizi daha rahat anlatabiliriz. Esas problem burada ortaya çıkıyor. Fitnenin kaynağı budur. Bunu da hemen söyleyelim; insanlar, toplumlar veya kesimler ne adına yapıyor olursa olsun, bu sapmadır, bu tehlikedir. Bunun ortadan kaldırılması lâzım. İslâm adına en azından… Yâni bir insan ideolojik olarak farklı bir itikadî mezhebi benimseyebilir ve bu itikadı, tercihleri hem kendisine zarar verir hem topluma zarar verir, hem dine zarar verir hem kültüre zarar verir. 
Bakın şu ânda İslam dünyasında ve Türkiye’de üç tane büyük ideolojik sapma var. Biz bunların herbirine ister bid’at mezheb diyelim, ister ideoloji diyelim, aynı kapıya çıkacaktır, çıkmak zorundadır. Bunlardan birincisi Şiîliktir ve çok büyük bir ideolojik tehlikedir. Türkiye içinde İslâm dünyası için detaylarına girmiyorum. İkincisi Vehhabîliktir. Bunların ikisinin de kaynağı dışarıdadır. Bunların ikisinin de arkasında devlet bütçeleri var. Son derece profesyonel bir şekilde icrâ-i faaliyeti bunların. Üçüncüsü de İslâm modernizmidir. Bunu da besleyen iç ve dış pekçok mihraktan bahsetmemiz mümkündür. Bunların herbiri birer fitne odağıdır. 
Aslında bugün siyaset plânında, devleti ele geçirme noktasında Türkiye’nin yaşadığı paralel bir tehlikeden bahsediyoruz ve bunun da temellerine baktığımızda, bu da itikadî bir sapmanın doğurduğu neticedir aslında. Biz farkındayız veya değiliz. Her türlü tercihimiz ister az önceki taksimatla, ister siyasî ister ekonomik olsun, her türlü
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
13 
tercihimiz aslında bir itikadî kabulümüzün neticesidir. Bu anlamda her tercihin mutlaka bir itikadî arkaplanı vardır. Dolayısıyla itikadı sağlama almadan fitnenin önünü almak mümkün değildir. Buradan başlamak zorundayız yâni. 
Dikkat ederseniz bu bahsettiğimiz sapmaların her biri kendilerini bir din diliyle refere ediyor. Herbirinin Kur’ân’dan, sünnetten, tarihten vesaireden referansları var. Konuşurken bu referanslarla konuşuyorlar. Bunu dikkate aldığımız zaman ortaya bu hakîkat çıkıyor. Usûlü dîn ilmi, itikat mutlak sûrette sağlama alınmak zorundadır. Yâni her işin temeli budur. 
Hocam ehli sünnetin devlet planında destekleyicisi yok. 
Bugünkü formatında, bugünkü şartlarda devletten bunu beklemek doğru değil. Başından beri de bu devlet böyle işler yapmamak üzere kuruldu zaten. Bunun için tasarlandı. Kuruluş şemasına bakın, kuruluş felsefesine bakın ve tecrübelerine bakın. Bunu çok rahat görürsünüz. Devlet bu işleri yapmamak için ve yapanlara engel olmak için kurulmuş yâni. Böyle formatlanmış. Öte yandan bakıyorsunuz Türkiye’de sivil kesimler, tarikatler, cemaatler, ellerinde gerçekten çok büyük imkânlar var. Yâni devletin boş bıraktığı bu alanı sivil yapılar, cemaatler, tarikatlar pekâlâ doldurabilir. Ama bunu yapmıyorlar. 
Dünya görüşünü İslâm’a nisbetle bir İslâm mütefekkiri yetiştirebilmenin günümüz şartları neler olabilir? İtikadî sapmalardan, ideolojik sapmalardan bahsettik. Bunların
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
14 
içerisinden İslâm’a nisbetle arındırıp ortaya koyabilmek için hangi şartlara mâlik olmak gerekir? 
Allah’ı ve Resûlullah’ı hoşnut edecek bir Müslümanlık, bu ümmetin tarihi içerisinde Sahabe-i Kirâm döneminden itibaren yaşadığı tecrübenin esas alınması sûretiyle ancak tesis edilebilir. Toplumsal plânda ve ümmet plânında… Bunu önce ferdin zihniyetini yeniden İslâmî esaslara göre dizayn ederek, buradan hareketle gerçekleştirmek lâzım. Bunu yapabilecek olan şey, -tarih içinde de bunu görüyoruz- bugünkü hakîkatte budur. Bunu yapacak olan şey köklü bir eğitim sistemidir. Yâni müesses ve köklü bir eğitim sistemi tecrübe edilmeden, bu hayata geçirilmeden, Müslüman ve müstakim bir bireyin ve toplumun inşasından söz etmek ancak hayâldir. Medrese sistemini ihyâ edeceksiniz. Etmek zorundasınız yâni. Medrese sistemi demek en temelde bizim asliyn dediğimiz usûlü dîn ve usûlü fıkıh ilimlerinin ihyâsı demektir. 
Ferdin bilinçaltını, toplumun reflekslerini bu iki ilim dalı inşa eder. Ve dikkat edin, hep dikkat çekmeye çalışıyoruz, modern dönemde bu iki ilim dalında orijinal bir üretim artık yoktur. Dolayısıyla medrese sistemi yeniden ihyâ edilecek, medrese sisteminin temeline bu iki ilim dalı yeniden konacak, bu iki ilim dalı çağdaş problemlerle, fikir akımlarıyla, cereyanlarla, ideolojilerle yüzleşip onlara hakkıyla mukabele edebilecek bir kıvama ve donanıma ulaşacak, ulaştırılacak. Ondan sonra ümmet istikâmetini bulacak. Yoksa çok açık ve net söyleyeyim; bireysel faaliyetlerle, bireysel tasarruflarla ferdin, bireyin takvasını arttırma veya ekonomik gücünü arttırma yolundaki gayretlerle bu ümmet bir yere gidemez.
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
15 
Önce bilinçaltının temizlenmesi lâzım. Yâni bugün kendisini herhangi bir cemaat yapısına veya tarikata nispet edip, parayla, maddeyle, ekonomiyle problemini İslâm’a göre tanzim edememiş insanlar… Veya bireysel münâsebetlerini Allah’ı râzı edecek kıvama getirememiş insanlarla artık gına getirecek ölçüde, bunları görmek insanı rahatsız ediyor. Filan tarikata mensub bir insan ama beşerî münâsebetleri sıfır. Hobi filan tarikata filan cemaate mensup bir insan ama parayla, ekonomiyle ilişkisi çok problemli. Bu, bu nasıl olacak? Bu bireyin takvasını veya zühdünü bireysel olarak arttırmakla, bu alana yükleme yapmakla aşılacak bir problem değil. Bu bilinçaltının temizlenmesiyle ilgili bir problem. Dolayısıyla yapılacak iş, tarihte de yapılan budur. Yapılacak iş yeniden tarihteki tecrübeyi günümüze aktararak, günümüzün ihtiyaçları dikkate alınmak sûretiyle belki yeniden formatlanarak, bu müesses yapının yeniden ihyâ edilmesidir. 
Biraz Frene Basmamız Lâzım 
İslâmî ilimlerle, fıkıh ve fikir demişken tasavvuf arasındaki bağı nasıl anlamalıyız? Genellikle zâhir ulemâsında ve fikrî hareketlerde tasavvufa bir mesafe bulunuyor ve tabanda bu mesafeyi yanlış yorumlayıp tasavvufa düşman oluyor. Bunun sebebi nedir? 
Günümüzde insanlar uçlarda dolaşmayı seviyor. İtidalden kimse tatmin olmuyor. Yâni işte bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmanın getirdiği bir handikap. Tasavvuf dediğimizde mutlak sûrette aklımıza hemen tasavvufun tartışmalı konuları gelir. İşte Hallac-ı Mansur “Enel hakk” demiş. Beyazid-i Bestami, “Cübbemin içinde Allah’dan
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
16 
başkası yok” demiş. İşte İbn-i Arabi vahdet-i vücud, hulûl, ittihad vesaire. Tasavvuf bunlardan ibâretmiş gibi anlaşılır ve algılanır hâle geldi. Biraz frene basmamız lâzım, biraz itidalli hareket etmeyi denememiz lâzım. Bu hemen her alanda görebileceğimiz bir ifrat veya tefride savrulma durumudur yâni. 
Hadîs ilimleri ile iştigâl eden insanlar arasında böyle bir ifrat, tefrid durumu vardır. Fıkıhla iştigâl edenler de vardır. Tarih içinde görürsünüz. Kelâmla, usûlü dînle iştigâl edenler vardır. Dolayısıyla bir kere önce iğneyi kendimize batıralım ve tasavvuf adına tarihten günümüze intikal etmiş her türlü yapıyı, düşünceyi, fikri meşrûlaştırma, tebliğ etme gayretkeşliğinden vazgeçmek lâzım. Ölçümüz Ehl-i Sünnet ve’l Cemaattir. Bu ölçüye hangi noktada, hangi gerekçeyle olursa olsun aykırı düşen her yapı prensib olarak reddedilmelidir, prensib olarak… Yâni Hallac-ı Mansur ‘’Enel hakk’’ mı demiş? Kardeşim bu şeriata aykırı birşey. Bu Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat itikadının onaylamayacağı birşey. Ha ondan sonra bu ne bileyim sekr hâlidir dersiniz, ondan sonra şatahattır dersiniz. Şu olur bu olur ama bu sözü kendisini te’vil ederek tebliğ etmeye çalışmaktan vazgeçmemiz lâzım. 
Artık tasavvufu da bunlardan ibâret görmeye, göstermeye çalışan zihniyeti de reddetmememiz lâzım. Tasavvuf bunlardan ibâret değil. Az önce de söylediğim gibi İslâmî bilimlerin her dalında bu tarz sapmalar görmemiz mümkündür; hadîsçi olduğunu söyleyen ve gerçekten hadîs ilimlerine büyük hizmetler etmiş insanlar var ve itikadları da bozuk. Onların muhaddis olması bu itikadî alandaki sapmalarını meşrûlaştırmıyor. Bu meşrû görmemize yeterli olmamalı. Hadîsçiyse hadîsçidir, Ehl-i sünnet itikadına aykırı
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
17 
düştüğü ânda benim onu reddetmem lâzım. Benzeri şey kelâmcılar içinde sözkonusudur. 
Biz kelâm adına bize intikal etmiş herşeyi tebliğ etmiyoruz, tebliğ etmek zorunda değiliz. Mu’tezilî kelâmcılar var, kelâmcı bunlar, yeri gelmiş İslâm’a hizmetler etmişler veya gayri müslimlerle münakaşa, mücâdele etmişler. Öyle Mu’tezilî âlimler var ki binlerce insanın Müslüman olmasına vesîle olmuşlar, hizmet yapmışlar yâni bugünkü tâbirle, ama bu bizim onların ideolojilerini, fikirlerini, inançlarını, itikadlarını benimsememiz, savunmamız, tebliğ etmemiz anlamına gelmiyor. Aynı şey tasavvuf içinde ve tasavvuf ehli içinde sözkonusudur. 
Bu sebeble zaten başından beri Ebu nasr Serrac el Tusi’ler, İmâm-ı Rabbanî’ler, Gümüşhanevî’ler, Eşref Ali Tanevî’ler tasavvuf içerisinde bir tecdidden bahsetmişler ve bunu yapmışlar. Bir tasavvuf büyüğünün, tasavvuf erbâbının sapmalarından, problemlerinden şikâyet etmesi nedir? Bunu anlamamız lâzım. Tasavvuf içerisinde birtakım yanlış yapılanmalar da var. Bazı ters gidişler de var. Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat itikadına aykırı tutumlar var ve bu tasavvuf büyükleri bunlardan şikâyetçi. O hâlde tasavvuf adına bize gelmiş herşeyi tebliğ etme alışkanlığından vazgeçmemiz lâzım. Bu yapının saflaşması, tasaffi etmesi ancak buna bağlıdır ama dediğim gibi ölçüyü doğru koyarsak sistemi oturtmamız kolay olur. 
Ölçü: Ehl-i Sünnet ve’l Cemaattir. Sistem: Usûlud-dîn ve usûl-i fıkıhtır. Bunu bu şekilde oturtabilirsek ve müesseseleştirebilirsek bu tarz arızalı yapılanmalarında önüne geçmemiz mümkün olur. Bir şeyi unutmayalım, az önce de söyledim. Usûlud-dîn alanında, usûl-u fıkıh alanında bizim neslimiz sağlıklı orijinal bir üretim görmedi ki… Yâni
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
18 
ben her yerde söylüyorum, burada da söyleyeyim; çocuğuma Maturidî Akîdesini öğretmeye kalksam bu memlekette, bugünün Türkiye’sinde, “Oğlum git şu hoca sana Maturidî Akîdesini öğretsin.” diyebileceğim bir merkez, bir yapı yok. Usûl-ü dîn ilmi olmazsa olmazıdır diyoruz. Bu işin temelidir diyoruz ama bu ülkede usûl-ü dîn ilmini öğrenebileceğimiz bir müessese yok. Dolayısıyla bu arızalı yapılarında ortaya çıkması pek şaşırtıcı olmamalı çünkü doğrusunu ortaya koyamadığınız yerde mutlaka tabiat boşluk kabul etmiyor. İlle ortalığı, boşlukları yanlış yapılanmalar dolduracak, eşyanın tabiatı böyledir. 
Dergimiz adına Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun özgürlüğü sürecindeki desteklerinizden dolayı da teşekkür etmek istiyorum. Ramazan ayında ‘‘Yeniden Yargılanmak’’ üzere zindandan çıktı. Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun zindandan çıkışıyla ilgili neler söylemek istersiniz? 
Bu zaten başından beri bir hukuksuzluktu, adaletsizlikti. İnşaAllah bu davanın yeniden görülmesi hayırla neticelenir. Tabi arada kaybedilen yılları ben de Salih Mirzabeyoğlu adına kayıp görmüyorum. Bu millet için kayıptır. Bizim şer olarak gördüğümüz nice şey vardır ki hayırdır. İnşaAllah bu da o cümleden hayır olur, hayırlara vesîle olur. Maalesef Türkiye’deki çarpık hukuk sisteminin acı tezahürlerinden, tecellîlerinden birisini daha yaşamış olduk. Bu son derece ibretamiz bir şey.
Mülâkat: İbrahim Sungur 
İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 
19 
Hayatta eline silah almamış, kimseyi suça teşvik etmemiş, sadece kitab yazmış, konferans vermiş, fikir üretmiş, fikirlerini söylemiş bir insanın bu kadar uzun bir süre bu kadar ağır işkenceler altında böyle bir cezaya çarptırılması hepimiz için utanç vericidir. Başta Türk Hukuk Sistemi adına, akabinde Ümmeti Muhammed’in izzeti, ikbâli adına utanç vericidir. 
Bir şey daha var bu memlekette; bir Müslüman’ın kılına halel geldiğinde topyekûn sesimizi yükseltmemiz gerekirken maalesef hâlâ kafasını kuma gömenlerimiz çoğunlukta ve bu da çok acı bir şey. Belki bu anlamda da bize ders olur. Çünkü bana dokunmayan yılan bin yaşasın dediğimizde o yılan bin yaşar gelir bize dokunur. Dokunmasa bile o yılanın bin yaşamasına râzı olmak, onu tolere etmek, bana dokunmuyor diye zararsız görmek bir Müslüman’dan asla sâdır olmaması gereken bir düşüncedir, bir tavırdır. Bize yakışmıyor, Ümmeti Muhammed’e yakışmıyor ama neylersiniz su akıp mecrasını bulana kadar epey bir müddet başını sağa sola vuracak. Bu çerçeve de birtakım fedakârlıklara katlanmak zorunda kalanlara da selâm olsun! 
Allah razı olsun hocam. 
Âmin Ecmaîn. 
Kaynakça 
Sifil, E. (2014, Ekim 13). İslâm Adına Konuşan Hayatın Bütününü Konuşmak Zorundadır. (İ. Sungur, Röportaj Yapan) Sahn-ı Semân İslamî İlimler Eğitim ve Araştırma Merkezi. İstanbul. Ekim 13, 2014 tarihinde http://www.furkanhaber.com/ebubekir-sifil-furkana-konustu/ adresinden alındı

More Related Content

What's hot

İmam gazali devlet başkanlarına nasihatler
İmam gazali   devlet başkanlarına nasihatlerİmam gazali   devlet başkanlarına nasihatler
İmam gazali devlet başkanlarına nasihatlerSelçuk Sarıcı
 
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...Selçuk Sarıcı
 
Sivrisinek mucizesi. turkish (türkçe)
Sivrisinek mucizesi. turkish (türkçe)Sivrisinek mucizesi. turkish (türkçe)
Sivrisinek mucizesi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)
Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)
Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Nurculuk. turkish (türkçe)
Nurculuk. turkish (türkçe)Nurculuk. turkish (türkçe)
Nurculuk. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)
Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)
Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir SifilMüslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir SifilSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Nasretti̇n Hoca
Nasretti̇n Hoca Nasretti̇n Hoca
Nasretti̇n Hoca Erman Gurer
 
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Risale i halidiye tercümesi
Risale i halidiye tercümesiRisale i halidiye tercümesi
Risale i halidiye tercümesiali veli
 
Dîvân i i̇lâhîyât
Dîvân i i̇lâhîyâtDîvân i i̇lâhîyât
Dîvân i i̇lâhîyâtMuhammed Emin
 
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Nasreddin Hoca Fikralari
Nasreddin Hoca FikralariNasreddin Hoca Fikralari
Nasreddin Hoca Fikralarigelresule
 
Komünist çin'in zulüm politikası ve doğu türkistan. turkish (türkçe)
Komünist çin'in zulüm politikası ve doğu türkistan. turkish (türkçe)Komünist çin'in zulüm politikası ve doğu türkistan. turkish (türkçe)
Komünist çin'in zulüm politikası ve doğu türkistan. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Imam gazali alemlerin sırrı
Imam gazali   alemlerin sırrıImam gazali   alemlerin sırrı
Imam gazali alemlerin sırrıSelçuk Sarıcı
 

What's hot (20)

İmam gazali devlet başkanlarına nasihatler
İmam gazali   devlet başkanlarına nasihatlerİmam gazali   devlet başkanlarına nasihatler
İmam gazali devlet başkanlarına nasihatler
 
Muhammed Zâhid el-Kevserî (ra)
Muhammed Zâhid el-Kevserî (ra)Muhammed Zâhid el-Kevserî (ra)
Muhammed Zâhid el-Kevserî (ra)
 
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
İmam gazâli ve i̇man küfür sınırı faysalu't-tefrika beyne'l-i̇slam ve'z-zend...
 
Sivrisinek mucizesi. turkish (türkçe)
Sivrisinek mucizesi. turkish (türkçe)Sivrisinek mucizesi. turkish (türkçe)
Sivrisinek mucizesi. turkish (türkçe)
 
Konularına Göre Düzenlenmiş Hadis Kitapları - 2
Konularına Göre Düzenlenmiş Hadis Kitapları - 2Konularına Göre Düzenlenmiş Hadis Kitapları - 2
Konularına Göre Düzenlenmiş Hadis Kitapları - 2
 
Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)
Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)
Konuşan kuşlar mucizesi. turkish (türkçe)
 
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
Hazreti muhammed (sav). turkish (türkçe)
 
Nurculuk. turkish (türkçe)
Nurculuk. turkish (türkçe)Nurculuk. turkish (türkçe)
Nurculuk. turkish (türkçe)
 
Nasreddin hoca
Nasreddin hocaNasreddin hoca
Nasreddin hoca
 
Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)
Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)
Kuran'da vicdanın önemi. turkish (türkçe)
 
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir SifilMüslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
 
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
Risale-i nur'da batıni tefsir tehlikesi. kitapçık. turkish (türkçe)
 
Nasretti̇n Hoca
Nasretti̇n Hoca Nasretti̇n Hoca
Nasretti̇n Hoca
 
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
Darwin bu gerçekleri bilmiyordu. turkish (türkçe)
 
Risale i halidiye tercümesi
Risale i halidiye tercümesiRisale i halidiye tercümesi
Risale i halidiye tercümesi
 
Dîvân i i̇lâhîyât
Dîvân i i̇lâhîyâtDîvân i i̇lâhîyât
Dîvân i i̇lâhîyât
 
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
Zamansızlık ve kader gerçeği. turkish (türkçe)
 
Nasreddin Hoca Fikralari
Nasreddin Hoca FikralariNasreddin Hoca Fikralari
Nasreddin Hoca Fikralari
 
Komünist çin'in zulüm politikası ve doğu türkistan. turkish (türkçe)
Komünist çin'in zulüm politikası ve doğu türkistan. turkish (türkçe)Komünist çin'in zulüm politikası ve doğu türkistan. turkish (türkçe)
Komünist çin'in zulüm politikası ve doğu türkistan. turkish (türkçe)
 
Imam gazali alemlerin sırrı
Imam gazali   alemlerin sırrıImam gazali   alemlerin sırrı
Imam gazali alemlerin sırrı
 

Viewers also liked

Ebubekir Sifil - Kur'an'daki Sünnet
Ebubekir Sifil - Kur'an'daki SünnetEbubekir Sifil - Kur'an'daki Sünnet
Ebubekir Sifil - Kur'an'daki SünnetEbubekir Sifil
 
Kutlu Dogum
Kutlu DogumKutlu Dogum
Kutlu DogumİRŞAD
 
Müslümanların Bilime Katkilari
Müslümanların Bilime KatkilariMüslümanların Bilime Katkilari
Müslümanların Bilime Katkilarittnet
 
Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil
Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir SifilMüslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil
Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir SifilSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
Siyonizm bu çevçevede yapilanlar
Siyonizm bu çevçevede yapilanlarSiyonizm bu çevçevede yapilanlar
Siyonizm bu çevçevede yapilanlarErdoğan Aydın
 
Gençler Entelektüel Obeziteyle Malül! - Ebubekir Sifil [WhitePaper]
Gençler Entelektüel Obeziteyle Malül! - Ebubekir Sifil [WhitePaper]Gençler Entelektüel Obeziteyle Malül! - Ebubekir Sifil [WhitePaper]
Gençler Entelektüel Obeziteyle Malül! - Ebubekir Sifil [WhitePaper]Ebubekir Sifil
 
[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği
[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği
[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi ÖrneğiSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
Irkçi emperyalistlerin inanci tahrif etmek için uyguladiklari taktik faaliyetler
Irkçi emperyalistlerin inanci tahrif etmek için uyguladiklari taktik faaliyetlerIrkçi emperyalistlerin inanci tahrif etmek için uyguladiklari taktik faaliyetler
Irkçi emperyalistlerin inanci tahrif etmek için uyguladiklari taktik faaliyetlerErdoğan Aydın
 
2 diş mihraklar gayeleri ve stratejileri
2 diş mihraklar gayeleri ve stratejileri2 diş mihraklar gayeleri ve stratejileri
2 diş mihraklar gayeleri ve stratejileriErdoğan Aydın
 
Bilim, Evrim Ve Kuran
Bilim, Evrim Ve KuranBilim, Evrim Ve Kuran
Bilim, Evrim Ve KuranATA FE COB
 
Kur'an allah kelâmıdır
Kur'an allah kelâmıdırKur'an allah kelâmıdır
Kur'an allah kelâmıdıraydogduserhat
 
Batililara Göre Peygamber Efendimiz
Batililara Göre Peygamber EfendimizBatililara Göre Peygamber Efendimiz
Batililara Göre Peygamber Efendimizttnet
 

Viewers also liked (20)

Ebubekir Sifil - Kur'an'daki Sünnet
Ebubekir Sifil - Kur'an'daki SünnetEbubekir Sifil - Kur'an'daki Sünnet
Ebubekir Sifil - Kur'an'daki Sünnet
 
Kur'an Nedir?
Kur'an Nedir?Kur'an Nedir?
Kur'an Nedir?
 
Kutlu Dogum
Kutlu DogumKutlu Dogum
Kutlu Dogum
 
Peygamberimiz ve Sunneti-2
Peygamberimiz ve Sunneti-2Peygamberimiz ve Sunneti-2
Peygamberimiz ve Sunneti-2
 
Müslümanların Bilime Katkilari
Müslümanların Bilime KatkilariMüslümanların Bilime Katkilari
Müslümanların Bilime Katkilari
 
Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil
Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir SifilMüslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil
Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil
 
Siyonizm bu çevçevede yapilanlar
Siyonizm bu çevçevede yapilanlarSiyonizm bu çevçevede yapilanlar
Siyonizm bu çevçevede yapilanlar
 
RIHLE Dergisi - Tasavvuf II
RIHLE Dergisi - Tasavvuf IIRIHLE Dergisi - Tasavvuf II
RIHLE Dergisi - Tasavvuf II
 
Nasıl aldattılar
Nasıl aldattılarNasıl aldattılar
Nasıl aldattılar
 
Gençler Entelektüel Obeziteyle Malül! - Ebubekir Sifil [WhitePaper]
Gençler Entelektüel Obeziteyle Malül! - Ebubekir Sifil [WhitePaper]Gençler Entelektüel Obeziteyle Malül! - Ebubekir Sifil [WhitePaper]
Gençler Entelektüel Obeziteyle Malül! - Ebubekir Sifil [WhitePaper]
 
[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği
[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği
[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği
 
Irkçi emperyalistlerin inanci tahrif etmek için uyguladiklari taktik faaliyetler
Irkçi emperyalistlerin inanci tahrif etmek için uyguladiklari taktik faaliyetlerIrkçi emperyalistlerin inanci tahrif etmek için uyguladiklari taktik faaliyetler
Irkçi emperyalistlerin inanci tahrif etmek için uyguladiklari taktik faaliyetler
 
İslam ve Hayat Sohbetleri 4. Sezon Son Semineri
İslam ve Hayat Sohbetleri 4. Sezon Son Semineriİslam ve Hayat Sohbetleri 4. Sezon Son Semineri
İslam ve Hayat Sohbetleri 4. Sezon Son Semineri
 
2 diş mihraklar gayeleri ve stratejileri
2 diş mihraklar gayeleri ve stratejileri2 diş mihraklar gayeleri ve stratejileri
2 diş mihraklar gayeleri ve stratejileri
 
RIHLE Dergisi - Tasavvuf I
RIHLE Dergisi - Tasavvuf IRIHLE Dergisi - Tasavvuf I
RIHLE Dergisi - Tasavvuf I
 
Bilim, Evrim Ve Kuran
Bilim, Evrim Ve KuranBilim, Evrim Ve Kuran
Bilim, Evrim Ve Kuran
 
Kur'an allah kelâmıdır
Kur'an allah kelâmıdırKur'an allah kelâmıdır
Kur'an allah kelâmıdır
 
Tevhid semineri
Tevhid semineriTevhid semineri
Tevhid semineri
 
Edward Said ve Oryantalizm
Edward Said ve OryantalizmEdward Said ve Oryantalizm
Edward Said ve Oryantalizm
 
Batililara Göre Peygamber Efendimiz
Batililara Göre Peygamber EfendimizBatililara Göre Peygamber Efendimiz
Batililara Göre Peygamber Efendimiz
 

Similar to İslâm Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır - Ebubekir Sifil

Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)
Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)
Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
İmam gazali tevhid ve ledün risaleleri
İmam gazali   tevhid ve ledün risaleleriİmam gazali   tevhid ve ledün risaleleri
İmam gazali tevhid ve ledün risaleleriSelçuk Sarıcı
 
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Mucizeler zinciri. turkish (türkçe)
Mucizeler zinciri. turkish (türkçe)Mucizeler zinciri. turkish (türkçe)
Mucizeler zinciri. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Niçin kendini kandırıyorsun. turkish (türkçe)
Niçin kendini kandırıyorsun. turkish (türkçe)Niçin kendini kandırıyorsun. turkish (türkçe)
Niçin kendini kandırıyorsun. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Panteizm ve Vahdeti Vücud Mukayesesi Hüsamettin Erdem
Panteizm ve Vahdeti Vücud Mukayesesi Hüsamettin ErdemPanteizm ve Vahdeti Vücud Mukayesesi Hüsamettin Erdem
Panteizm ve Vahdeti Vücud Mukayesesi Hüsamettin ErdemSelçuk Sarıcı
 
İmam gazali abidler yolu
İmam gazali   abidler yoluİmam gazali   abidler yolu
İmam gazali abidler yoluSelçuk Sarıcı
 
Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)
Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)
Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
e-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifil
e-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifile-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifil
e-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir SifilSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)
Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)
Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Dinimizi öğrenelim. turkish (türkçe)
Dinimizi öğrenelim. turkish (türkçe)Dinimizi öğrenelim. turkish (türkçe)
Dinimizi öğrenelim. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Kıyamet günü. turkish (türkçe)
Kıyamet günü. turkish (türkçe)Kıyamet günü. turkish (türkçe)
Kıyamet günü. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 
Israil'in dünya egemenliği politikası. turkish (türkçe)
Israil'in dünya egemenliği politikası. turkish (türkçe)Israil'in dünya egemenliği politikası. turkish (türkçe)
Israil'in dünya egemenliği politikası. turkish (türkçe)HarunyahyaTurkish
 

Similar to İslâm Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır - Ebubekir Sifil (20)

Ebubekir Sifil - İmam Gazali’ye Dair Mülâkât
Ebubekir Sifil - İmam Gazali’ye Dair Mülâkât Ebubekir Sifil - İmam Gazali’ye Dair Mülâkât
Ebubekir Sifil - İmam Gazali’ye Dair Mülâkât
 
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
Peygamberimiz (sav) 'in mucizeleri. turkish (türkçe)
 
Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)
Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)
Müminlerin asıl yurdu cennet. turkish (türkçe)
 
İmam gazali tevhid ve ledün risaleleri
İmam gazali   tevhid ve ledün risaleleriİmam gazali   tevhid ve ledün risaleleri
İmam gazali tevhid ve ledün risaleleri
 
Buyruk
Buyruk Buyruk
Buyruk
 
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
Deccal nasıl öldü '150 yıl süren darwinist aldatmacanın sonu'. turkish (türkçe)
 
Mucizeler zinciri. turkish (türkçe)
Mucizeler zinciri. turkish (türkçe)Mucizeler zinciri. turkish (türkçe)
Mucizeler zinciri. turkish (türkçe)
 
Niçin kendini kandırıyorsun. turkish (türkçe)
Niçin kendini kandırıyorsun. turkish (türkçe)Niçin kendini kandırıyorsun. turkish (türkçe)
Niçin kendini kandırıyorsun. turkish (türkçe)
 
Panteizm ve Vahdeti Vücud Mukayesesi Hüsamettin Erdem
Panteizm ve Vahdeti Vücud Mukayesesi Hüsamettin ErdemPanteizm ve Vahdeti Vücud Mukayesesi Hüsamettin Erdem
Panteizm ve Vahdeti Vücud Mukayesesi Hüsamettin Erdem
 
İmam gazali abidler yolu
İmam gazali   abidler yoluİmam gazali   abidler yolu
İmam gazali abidler yolu
 
Bedreddin
BedreddinBedreddin
Bedreddin
 
Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)
Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)
Hz. mehdi (a.s) hz. ibrahim (a.s) 'ın neslindendir. turkish (türkçe)
 
e-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifil
e-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifile-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifil
e-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifil
 
Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)
Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)
Koku ve tat mucizesi. turkish (türkçe)
 
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
Kuran ahlakında fedakarlığın önemi. turkish (türkçe)
 
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
Hayalin diğer adı. madde. turkish (türkçe)
 
Dinimizi öğrenelim. turkish (türkçe)
Dinimizi öğrenelim. turkish (türkçe)Dinimizi öğrenelim. turkish (türkçe)
Dinimizi öğrenelim. turkish (türkçe)
 
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
Kuran'da münafık karakteri. turkish (türkçe)
 
Kıyamet günü. turkish (türkçe)
Kıyamet günü. turkish (türkçe)Kıyamet günü. turkish (türkçe)
Kıyamet günü. turkish (türkçe)
 
Israil'in dünya egemenliği politikası. turkish (türkçe)
Israil'in dünya egemenliği politikası. turkish (türkçe)Israil'in dünya egemenliği politikası. turkish (türkçe)
Israil'in dünya egemenliği politikası. turkish (türkçe)
 

More from Sahn-ı Seman Araştırma Merkezi

[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı
[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı
[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e BakışıSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
Ne Sünnîyim Ne de Şiî… Sadece Müslümanım - Fikret Çetin
Ne Sünnîyim Ne de Şiî… Sadece Müslümanım - Fikret ÇetinNe Sünnîyim Ne de Şiî… Sadece Müslümanım - Fikret Çetin
Ne Sünnîyim Ne de Şiî… Sadece Müslümanım - Fikret ÇetinSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
e-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifil
e-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifile-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifil
e-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir SifilSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
e-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokat
e-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokate-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokat
e-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk TokatSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
الرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيل
الرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيلالرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيل
الرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيلSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...Sahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...
Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...
Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...Sahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 

More from Sahn-ı Seman Araştırma Merkezi (20)

Kevseriyye Medresesi [İİEP - 2017] Ders Programı
Kevseriyye Medresesi [İİEP - 2017] Ders ProgramıKevseriyye Medresesi [İİEP - 2017] Ders Programı
Kevseriyye Medresesi [İİEP - 2017] Ders Programı
 
[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı
[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı
[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı
 
Ne Sünnîyim Ne de Şiî… Sadece Müslümanım - Fikret Çetin
Ne Sünnîyim Ne de Şiî… Sadece Müslümanım - Fikret ÇetinNe Sünnîyim Ne de Şiî… Sadece Müslümanım - Fikret Çetin
Ne Sünnîyim Ne de Şiî… Sadece Müslümanım - Fikret Çetin
 
Sana Dinden Sorarlar - II - Ebubekir Sifil
Sana Dinden Sorarlar - II - Ebubekir SifilSana Dinden Sorarlar - II - Ebubekir Sifil
Sana Dinden Sorarlar - II - Ebubekir Sifil
 
Hikemiyât - Ebubekir Sifil
Hikemiyât - Ebubekir SifilHikemiyât - Ebubekir Sifil
Hikemiyât - Ebubekir Sifil
 
e-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifil
e-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifile-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifil
e-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifil
 
e-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokat
e-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokate-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokat
e-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokat
 
الرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيل
الرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيلالرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيل
الرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيل
 
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
 
Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...
Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...
Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...
 
İdrak ve Tasdik - Ebubekir Sifil
İdrak ve Tasdik - Ebubekir Sifilİdrak ve Tasdik - Ebubekir Sifil
İdrak ve Tasdik - Ebubekir Sifil
 
Abdullatif Said Fûde Kimdir?
Abdullatif Said Fûde Kimdir?Abdullatif Said Fûde Kimdir?
Abdullatif Said Fûde Kimdir?
 
Mezhepler Tarihi 12.Hafta Soruları
Mezhepler Tarihi 12.Hafta SorularıMezhepler Tarihi 12.Hafta Soruları
Mezhepler Tarihi 12.Hafta Soruları
 
Podcast nedir? - RUZEM
Podcast nedir? - RUZEMPodcast nedir? - RUZEM
Podcast nedir? - RUZEM
 
Mişkâtü'l Mesâbih Ders İzlencesi - RUZEM
Mişkâtü'l Mesâbih Ders İzlencesi - RUZEMMişkâtü'l Mesâbih Ders İzlencesi - RUZEM
Mişkâtü'l Mesâbih Ders İzlencesi - RUZEM
 
RUZEM- Dinler Tarihi Dersi - Ders Bilgi Formu
RUZEM- Dinler Tarihi Dersi - Ders Bilgi FormuRUZEM- Dinler Tarihi Dersi - Ders Bilgi Formu
RUZEM- Dinler Tarihi Dersi - Ders Bilgi Formu
 
Ebubekir Sifil Özgeçmiş
Ebubekir Sifil ÖzgeçmişEbubekir Sifil Özgeçmiş
Ebubekir Sifil Özgeçmiş
 
Makâlât'ul Kevserî - İmam Muhammed Zahid El-Kevserî
Makâlât'ul Kevserî - İmam Muhammed Zahid El-KevserîMakâlât'ul Kevserî - İmam Muhammed Zahid El-Kevserî
Makâlât'ul Kevserî - İmam Muhammed Zahid El-Kevserî
 
Modern Fetvalar Çağdaş Hurafeler
Modern Fetvalar Çağdaş HurafelerModern Fetvalar Çağdaş Hurafeler
Modern Fetvalar Çağdaş Hurafeler
 
İhyâ ve İnşâ - Ebubekir Sifil
İhyâ ve İnşâ - Ebubekir Sifilİhyâ ve İnşâ - Ebubekir Sifil
İhyâ ve İnşâ - Ebubekir Sifil
 

İslâm Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır - Ebubekir Sifil

  • 1. E-Röportajlar Serisi-2 İslam Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır Ebubekir Sifil Mülâkat: İbrahim Sungur Furkan Dergisi 13.10.2014
  • 2. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 1 Takdim Merhum Zahid’ül Kevserî Hocaefendi, İttihat Terakki’nin ve onun uzantısı Türkiye Cumhuriyeti’nin Müslüman Anadolu topraklarını İslâmsızlaştırma çabalarına karşı dimdik ayakta duran sayılı âlimlerden biridir. Rejimin suikast girişimleri ve baskıları neticesi Mısır’a hicret eden Zahid’ül Kevserî Hocaefendi, burada da Efgani ve Abduh’un sapkın görüşleriyle mücadele etmiş, Ehl-i Sünnet’in sapmaz çizgilerini hocalara ve halka anlatmıştır. Hocaefendi 54 eser kaleme almış ama maalesef bu eserlerden çoğu ‘kayıp’ durumdadır. Rıhle Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Ebubekir Sifil Hoca, Zahid’ül Kevserî Hocaefendi’nin külliyatını bizlere ulaştırma gayretiyle uzun süredir çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalışmalarının ilk neticesini geçtiğimiz günlerde verdi ve Sifil Hoca Makâlâtu’l Kevserî yayınladı. Ebubekir Sifil’le hem Zahid’ül Kevserî Hocaefendi’yi hem de hâlimizi konuştuk. Anahtar Kelimeler: Muhammed Zahid Kevserî, Modernizm, Mut’ezile, Cehmiye, Şiilik, Sekulerizm, Ehli Sünnet Ve’l Cemaat, Matûridi Akidesi, Makâlatu’l Kevserî, Usul-i Din, Salih Mirzabeyoğlu, Kur’an ve Sünnet, Tarikat, Cemaat
  • 3. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 2 İçindekiler Takdim ................................................................................................................................................................................... 1 “İSLÂM ADINA KONUŞAN HAYATIN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR” (Sifil, 2014) ............................................ 3 İnsanlar Altından Kalkamayacak Meseleleri Slogan Seviyesinde Uğraşıyor .................................................................... 6 Hayatı Taksim Etmek Bize Ait Değil .................................................................................................................................... 8 Biraz Frene Basmamız Lâzım .............................................................................................................................................. 15 Kaynakça ............................................................................................................................................................................. 19
  • 4. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 3 “İSLÂM ADINA KONUŞAN HAYATIN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR” (Sifil, 2014) Mülâkat: İbrahim Sungur Hocam öncelikle röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Elimde, yayına hazırladığınız “Makâlâtu’l Kevserî” tercümesi var, sohbete girişi bununla yapmak istiyorum. İnşaAllah yapılan bu tercüme çalışmasıyla Zahid’ül Kevserî kendi öz evlatlarınca tanınacak. Çok büyük bir âlim olan Muhammed Zahid’ül Kevserî Türk (Düzceli) olmasına rağmen Türkiye’de yeterince tanınmıyor. Bunun sebebleri nelerdir? Bismillahirrahmanirrahim, Merhum, Osmanlı’nın son dönem ulemâsından ve aslında son dönem ulemâsı olarak diye bildiğimiz, hemen aklımıza geliveren birkaç isim arasında, onlardan çok daha geniş bir ilmî sahaya vukûfiyeti olmasına ve onlardan çok daha geniş alanlarda ürün vermesine rağmen onlar kadar çok tanınmamış. Yurt dışına gidenler meselâ… Mustafa Sabri Efendi merhumu dikkate alırsak onun Türkiye’deki devrimlerle, cumhuriyete geçiş süreciyle vs. çok daha yakın ve yoğun mücâdelesi olmuş ama Zahid Efendi bu tarz siyasî bir mücâdele yapmamış, Allahu a’lem, birinci sebeb bu olabilir. Yurt içinde kalan yâni cumhuriyete geçiş sürecinde yurt dışına çıkmayıp yurt içinde kalan Bediüzzaman Said Nursî, Elmalılı Hamdi Yazır gibi âlimler belki bu konuda bir çalışma yapabilirlerdi. Cumhuriyete geçiş sürecinden sonra ise Zahid Efendi tâbir yerindeyse esas şöhretini bulmuştur. Yâni ürün vermiş, talebe yetiştirmiş, eser yazmış, eser neşretmiş. Dolayısıyla
  • 5. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 4 o âlimler meselenin farkındalar. Onlar, belki de cumhuriyet döneminin başlarında, tek parti yönetiminin sıkıntılarından böyle bir şey yapma imkânı bulamadılar, Allahu a’lem. Son olarak onun icâzet verdiği, birebir ders halkasında bulunan talebeleri var. İşte onlardan biri, bildiğimiz şu an hayatta olan en son talebesi Emin Saraç Hocamız… Allah selâmet versin (âmin). Onlar üzerinden bir miktar tanınma durumu olmuş, ama biz asıl Zahidül Kevserî portresini Düzce’deki uluslararası Zahidül Kevserî Sempozyumlarında görme ve gösterme imkânına sahib olduk. Evet, karşımızda gerçekten çok büyük bir ilim adamı var, yâni onun ilmî şahsiyetini ihata etmek ve bütün yönleriyle dile getirmek, ifâde etmek, topluma anlatmak zor bir şey ve henüz tam anlamıyla yapılamamış bir şey. İnşaAllah dediğiniz gibi Makâlât bunun bir ön adımı olur. Zaten Allah nasib ederse bu (Makâlâtul Kevserî Tercümesi) Kevserî Külliyatı Projesi’nin ilk ürünü olarak piyasada, o külliyat piyasaya çıkarsa, şânına lâyık biçimde okuyucuya ulaşırsa inşaAllah Zahid Efendi’nin tanıtımı kendi öz vatanına, evlâtlarına, insanına biraz daha tatmin edici biçimde gerçekleşmiş olacak. - Külliyatın tercümesini siz mi yapmayı düşünüyorsunuz? - Evet. Kevserî Külliyatı Projesine Makâlât’tan başlamanızın sebebi nedir? Aslında Makâlât’tan başlamamızın sebebi, benim Makâlât ile tanışıklığımın vukuu bulduğu ilk günden itibaren, bu eseri tercüme etmek lâzım fikri sâbitimden
  • 6. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 5 kaynaklandı. Onu takdim yazısında kısaca ifâde etmeye çalıştım. Benim Zahid Efendiyi ilk tanımam “Hanefî Fıkhının Esasları” diye tercüme edilen risâle ile oldu. O eseri okuduktan sonra Makâlât’a ulaştık. Zaten o günün şartlarında, 1980’li yılların başıydı, hem Zahid el-Kevserî ismini duymak hem de eserlerine ulaşmak pek mümkün değildi. O günün şartlarında tek ulaşabildiğim eseri Makâlât olmuştu; onu da birisinden ödünç aldım, fotokopi çektirdim, cildlettim. O günden itibaren bir anlamda insanımıza verilmiş bir sözümüz oldu; Makâlâtı tercüme edeceğiz… Böyle bir beklenti oluştu kamuoyunda. Biraz da mahcubiyetle birlikte bu beklenti son bir kaç senede bizi epey ezdi. Dolayısıyla bu verilmiş sözü yerine getirmiş olmak bakımından, hem de Zahid Efendi’nin diğer eserleri Makâlât ile kıyaslandığında Makâlât daha önde duruyor, etkisi daha fazla. Bir de Zahid Efendi’yi bütün yönleriyle bu eserde tanımak mümkündür. Yâni Muhammed Zahid el-Kevserî dendiğinde biz fıkıhda, usûlud-dînde, hadîsde, tasavvuvufda, tarihte otorite bir adamdan bahsediyoruz. Bütün bu ilim dallarında yed-i tula sahibi, otorite bir insandan bahsediyoruz. Herhangi bir eserini elinize aldığınızda, bütün bu yönlerini o eserinde aynı ânda görmeniz çok mümkün olmaz. Ama Makâlât’ta o imkân var. Onun tarihçi, tahkikçi, mutasavvıf, muhaddis kişiliği, aynı ânda Makâlât’taki 115-120 civârı makalede de kendini gösteriyor. Dolayısıyla bütün bir Zahid el-Kevserî fotoğrafı verilmesiyle Makâlât’ın ayrı bir ehemmiyeti var. Zahid el-Kevserî’yi bütün yönleriyle tanımak isteyen okuyucularımız için en ideal eser diyebiliriz. Evet. Yâni bir kere hayatını bulabileceğimiz en geniş kaynak Ahmet Hayri’nin biyografisi o Makâlât tercümesinin başında, mecburen onu okumak gerekecek. Bir de
  • 7. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 6 Zahid Efendi’yle ilgili çağın kalburüstü ilim adamlarının gözlemleri, şâhidlikleri var Makâlât tercümesinin başında, okuyucularımızın onları da görmesi mümkün. İnsanlar Altından Kalkamayacak Meseleleri Slogan Seviyesinde Uğraşıyor Tam burada hatırıma şu geldi, sıkça karşılaştığımız bir mesele Zahid’ül Kevserî vesîlesiyle tekrarlanılıyor: “Dil Bahsi”. Okuyucularımız (Furkan ve Rıhle Dergisi okuyucuları), takibçilerimiz anlamakta zorlandıklarını sıkça ifâde ediyorlar. E tabi birde ilmin, irfanın, fikrin kendine has bir dili var. Günümüzde âlim (ilimde, irfanda, fikirde) okur (bunları taleb eden) arasında yaşanan bu dil sorunu üzerine konuşalım. Yazar-okur ne yapmalı? Biz Rıhle olarak bu problemi başından beri yaşadık, yaşıyoruz. Ulaşmayı hedeflediğimiz kitle ile tatminkâr seviyede bir iletişim kurmak zor. Rıhle’yi alanların azımsanamayacak kısmı Rıhle’yle gönül bağı devam etsin diye alıyor. Bunun farkındayız. İstifâde edenlerin sayısı çok daha sınırlı, bu tabi maksadı hâsıl eden birşey değil. Şöyle birşey yapmaya karar verdik; Rıhle, 6 aylık Hakemli-Akademik dergi olarak yoluna devam edecek, onun yanına 2 aylık, biraz daha hafifletilmiş, moda tâbiriyle biraz daha light bir dergi düşünüyoruz. İnşaAllah bu engeli de böylece aşmış olacağız. Aslında Rıhle bir ihtiyaçtan doğdu. Yâni Türkiye’de okuyan yazan, özellikle İslâmî ilimlerle ilgili okuyan yazan, bu sahayla ilgilenen insanların gündemleri böyle bir dergiye ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Konuşulan meselelere bakıyorsunuz, gündemlere bakıyorsunuz gerçekten önemli meseleler. Türkiye’de Kur’ân’a dâir, sünnete dâir ve bunlardan kaynaklanan ilimlere dâir konuşulmayan mesele neredeyse yok. “Hadi bunları ciddî
  • 8. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 7 biçimde konuşalım” dediğimiz zaman bu sefer de anlaşılmama probleminiz ortaya çıkıyor. Bu aslında ürküntü verici birşey. Yâni insanlar demek ki altından kalkamayacakları meselelerle slogan seviyesinde uğraşıyorlar. Bu kendilerine, ilme, topluma, insanlara zarar veriyor. Yâni ya bu meseleleri gündeminize alıp konuşmayın, bu işi erbâbına bırakın veya girmeyin bu işe, şâyet girerseniz de hakkını verin. Ama yapılacak birşey yok tabi. Bu dergi; bir hedef kitlesi olacak, insanlara ulaşmak, bir mesajı ulaştırmak maksadıyla çıkan bir dergi. Dolayısıyla bu sorunu aşmak da bize düşüyor. İnşaAllah bu iki dergi, bu sorunu aşacak. Hocam fıkıh bahsinden olmak üzere bir Hadîs-i Şerîf ile başlayalım: “Allah, her kimin hayrını dilerse ona din husûsunda büyük bir anlayış verir (dinde fakih kılar).” Bu Hadîs-i şerîfi nasıl anlamalıyız? Buradaki fıkıh fer’i meselelerle uğraşan fıkıh değil. Buradaki fıkıh dinde fıkıhtır. İmâm-ı Âzam Ebu Hanife’nin Fıkhu’l Ekber’in başında, “Dinde fıkıh ahkâmda fıkıhdan daha önemlidir, daha üstündür’’ diye ifâde ettiği dinde fıkıhtır, dinde fekâhettir. Aslında ahkâmda fekâhet de bunun içindedir. İmâm-ı Âzam Ebu Hanife’nin “Fıkhu’l Ekber” dediği şey budur. Dolayısıyla Allah-u Teâlâ her kime hayır murad ederse, onu bütün olarak dine fakih kılar. Dine derinlemesine hakkı verilmiş seviye de nüfûz etme imkânı bahşeder demektir. Bu da en başta Usûlud-dîn ile olur. Dinde fıkıhtan ben şahsen ilk etapta bunu anlıyorum. Usûlud-dîn de fıkıh arkasından fer’iyatta tefakkuh. Günümüzde anlam kayması var. Meselâ Efendimiz, “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğreteninizdir.” buyuruyor. Bunu yazın çocuklarımızı yaz kursuna gönderirken
  • 9. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 8 hocalarımız söyler. Oysa bu hadîsin ilk muhatabı Sahabe-i Kirâmdır. Onlar Kur’ân’ı okuyorlar, ezberliyorlar, Kur’ân’ın ilimlerini tahsil ediyorlar. Efendimiz burada ne kastediyor? Kur’ân’ı bütün muhtevâsıyla, kıraat vecihleriyle, delâlet vecihleriyle, ahkâmıyla öğrenen ve öğreteni kastediyor. Hayatı Taksim Etmek Bize Ait Değil Hocam, “Anlam kayması” dediniz. Ben de İslâmî ilimlerin, fıkhın ve tasavvufun alanının bozularak daraltılmaya çalışıldığı kanaatindeyim. “Âlim sadece bir alanda ihtisaslaşsın ancak siyasî, iktisadî, sosyolojik ve toplumsal meselelerde söz sahibi olmasın, karışmasın” anlayışı dayatılıyor ki zaten bu alanlarda liyâkatsizleştirilince istese de karışamayacak. Karışanların da düştükleri trajikomik hâlleri üzülerek izliyoruz. Bu durumdan kurtuluşumuzun yolları nelerdir? Hayat nasıl bir bütünse Kur’ân ve Sünnetin vaziyeti de böyle bir bütündür. Kur’ân ve sünnet hayatın hiçbir alanını boş bırakmamış. Bugün modern dönemde biz hayatı böyle kompartımanlara ayırarak anlıyoruz, anlatıyoruz, anlamlandırıyoruz. Ekonomik, siyasî, toplumsal, dinî hayat diyoruz ancak gerçekte bu bize âit bir taksim değil. Bize âit kavramsallaştırmada hayat bir bütündür. Böyle baktığımız zaman hayatı bilinçaltımızda kompartımanlara ayırdığımız zaman, işte meselâ ilim adamları veya din adamları, siyaset adamları gibi bir alan ayrışması ortaya çıkıyor. Oysa dediğim gibi İslâm, Kur’ân ve Sünnet hayatın hiçbir alanını boş bırakmamıştır. Dolayısıyla bir insan İslâm adına konuşuyorsa kendinde böyle bir cesâret, böyle bir yetki görüyorsa hayatın bütününe dair konuşmak zorundadır veya konuşmamalıdır yahut üçüncü bir şık haddini bilerek konuşmalıdır. “Ben
  • 10. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 9 hadîs âlimiyim, hadîs öğrenirim, hadîs öğretirim, ötesini bilmem.” demelidir. Keskin hüküm cümleleri kurmamalıdır, kuracaksa da hakkını vererek yapmalıdır. Hayatı bu şekilde taksim ederek, birbirinden bağımsız alanlara ayırarak, bunların bir kısmını görmezden gelerek Allah-u Teâlâ’yı râzı edecek, hoşnut edecek bir Müslümanlık ortaya koymak mümkün değil. Dediğim gibi Kur’ân ve Sünnet adına konuşma yetkisini kendinde gören herkes, mutlak sûrette Kur’ân ve Sünnetin konuştuğu her alanda konuşmak, Kur’ân ve Sünnetin doldurduğu her alanı Kur’ân ve Sünnet doğrultusunda doldurmak zorundadır. Burada iki tane arıza göze çarpıyor. ŞEKIL 1- GÖZE ÇARPAN İKİ TÜR ARIZA Bunlardan birincisi; “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyorlar.” Ve aslında bilmedikleri meselelerde çam devirerek konuşuyorlar. İkincisi az önce ifâde etmeye çalıştığım gibi hayatı kompartımanlara ayırarak “din adamları siyasete karışmaz” gibi bir yanlış taksimle, aslında seküler hayatı tersinden tahkim eden bir rol üstleniyorlar. İşte bunu Suriye’de, Allah rahmet etsin diyelim Said Birincisi •Bilmedikleri meselelerde çam devirerek konuşuyorlar. İkincisi •Hayatı kompartımanlara ayırarak “din adamları siyasete karışmaz” gibi bir yanlış taksimle
  • 11. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 10 Ramazan el-Buti yaptı. Bugün Mısır’da Ali Cuma yapıyor. Ülkemizde de buna benzer işler yapan insanlar oldu, oluyor. Dolayısıyla bu modern zamanlarda ortaya çıkmış büyük bir fitnedir onu söyleyeyim. Yâni hayatın herhangi bir alanını Kur’ân ve sünnetten boşaltmak, Cenâb-ı Hakk’ın irâdesinden boşaltmak, tersinden laikliği ve sekülerizmi besleyen birşeydir. Bir Müslüman’dan asla sâdır olmaması gereken bir şeydir. Sekülerizm dediğimiz şeyin bizde bir izdüşümü, arka plânı yok. Batıdan gelen birşey hiç şübhesiz. Batı da, özellikle Rönesans ve Reform hareketlerinden sonra kendi içinde anlaşılabilir bir durum, bir netice olarak kilise devletle, siyasetle, politikayla yollarını ayırdı. Her biri kendi alanında hâkimiyet tesis edecek biçimde birbirlerinin hakkını hukukunu teslim ettiler. Yâni siyaset kilisenin hâkimiyet alanına karışmadı, kilise de devletin, siyasetin hâkimiyet alanına karışmaktan vazgeçti. Böyle bir sözleşme yapıldı ama İslâm dünyasında bunun bir izdüşümü, arka plânı yok. İslâm dünyasında tamamen İslâmî hükümlerle topluma vaziyet etmesi gereken yapı var. Devletin başındaki kişi halife midir, sultan mıdır, emir midir? Kim olursa olsun İslâm’la mukayyettir. İslâm ahkâmıyla mukayyettir. Bunu yapmadığı zaman en azından indallahda sorumlu olduğu şeklinde mutlak bir inanç, hakikat vardır. Ama devlet dine karışmasın din de devlete karışmasın şeklinde bir ayrımın bizde karşılığı yoktur. Bir memlekette trafik sistemi nasıl olacak sorusunun detaylarını Kur’ân ve Sünnette aramanız anlamsızdır. Kur’ân ve Sünnet ana prensipleri koyar. Yâni der ki, insanların hukukuna tecavüz etmeyeceksiniz, kimse kimseden daha üstün olduğunu vehmetmeyecek. Ekonomi, hukuk alanında da böyle. Dolayısıyla toplumda fırsat eşitliği vb. gibi ana prensipleri koyacak, detayını da o alanın uygulayıcısına bırakacak.
  • 12. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 11 Hocam, şu ânda ümmetinde hâli ortada. Aşırı derecede fitneler var, parçalanmışlıklar var. Mezhebsel fitnelerle veya başka itikatla alâkalı meselerle bölünmeye çalışılıyor. Umumî mânâda ümmetin yeniden ayağa kalkmasının yolları neler olabilir veya bunun için gerekli şartlar, ferd olarak, toplum olarak yapmamız gerekenler nelerdir? Buradaki mezhebden kasıt itikadi mezheblerse bu her zaman olacak. Yâni toplumu demir yumrukla, herkesi aynı kalıbın içine sokmak sûretiyle yönetme imkânımız yok. Yâni biz o homojen toplum yapısını sadece sahabe-i kirâm döneminde gördük. Sahabe-i kirâm dönemi bittikten sonra ortaya farklı görüşler, farklı ideolojiler, farklı itikadi mezhepler, yönelişler çıktı ve bu bugüne kadar devam etti. Bundan sonra da devam eder. Bunu engellemenin imkânı yok. Burada önemli olan ümmetin istikametini muhafaza etmesini temin etmektir. Eğer buradaki mezheplerden kasıt fıkhî mezheplerse bunu ortadan kaldırmanın da imkânı yok. Zaten buna gerek de yok. Çünkü fıkhî mezhepler başından beri vardır, olacaktır, olmalıdır. Hayatın, Kur’ân ve sünnetin tabi bir neticesidir bu. Topluma hâkim olan fitnelerin daha ziyâde bu itikadî kabullerden, yönelişlerden kaynaklandığını görmemiz lâzım. Çünkü fıkhiyat ayrı bir alan; yâni ibadet, muamelat, ukubatla ilgilenen bir alan. İtikadî yönelişler, itikadî tercihler aslında birer ideolojik tercihtir ve esas fitne buradan kaynaklanıyor. Usûlü dîn ilminin dilini güncellememiz lâzım diye hep başından beri söylüyoruz. Bugün “İslâm karşıtı ideolojiler, İslâm dışı ideolojiler” diye bir cümle kursak, insanlar bundan işte ne anlar; Kapitalizm anlar, efendim Sosyalizm anlar,
  • 13. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 12 Marksizm anlar, Laiksizmi anlar değil mi? Ama bid’at mezhepler desek, meselâ bundan da işte diğerlerinden bağımsız olarak işte Şiîlik, Mu’tezile, Cebriye, Cehmiye anlaşılır. Aslında bu mezheplerin her biri birer ideolojidir. Bunlar içerisinde İslâm dışına kaymış kesimler de var. Dolayısıyla bunun adını bugün için biz ideolojik sapmalar olarak koyarsak daha rahat konuşabiliriz, derdimizi daha rahat anlatabiliriz. Esas problem burada ortaya çıkıyor. Fitnenin kaynağı budur. Bunu da hemen söyleyelim; insanlar, toplumlar veya kesimler ne adına yapıyor olursa olsun, bu sapmadır, bu tehlikedir. Bunun ortadan kaldırılması lâzım. İslâm adına en azından… Yâni bir insan ideolojik olarak farklı bir itikadî mezhebi benimseyebilir ve bu itikadı, tercihleri hem kendisine zarar verir hem topluma zarar verir, hem dine zarar verir hem kültüre zarar verir. Bakın şu ânda İslam dünyasında ve Türkiye’de üç tane büyük ideolojik sapma var. Biz bunların herbirine ister bid’at mezheb diyelim, ister ideoloji diyelim, aynı kapıya çıkacaktır, çıkmak zorundadır. Bunlardan birincisi Şiîliktir ve çok büyük bir ideolojik tehlikedir. Türkiye içinde İslâm dünyası için detaylarına girmiyorum. İkincisi Vehhabîliktir. Bunların ikisinin de kaynağı dışarıdadır. Bunların ikisinin de arkasında devlet bütçeleri var. Son derece profesyonel bir şekilde icrâ-i faaliyeti bunların. Üçüncüsü de İslâm modernizmidir. Bunu da besleyen iç ve dış pekçok mihraktan bahsetmemiz mümkündür. Bunların herbiri birer fitne odağıdır. Aslında bugün siyaset plânında, devleti ele geçirme noktasında Türkiye’nin yaşadığı paralel bir tehlikeden bahsediyoruz ve bunun da temellerine baktığımızda, bu da itikadî bir sapmanın doğurduğu neticedir aslında. Biz farkındayız veya değiliz. Her türlü tercihimiz ister az önceki taksimatla, ister siyasî ister ekonomik olsun, her türlü
  • 14. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 13 tercihimiz aslında bir itikadî kabulümüzün neticesidir. Bu anlamda her tercihin mutlaka bir itikadî arkaplanı vardır. Dolayısıyla itikadı sağlama almadan fitnenin önünü almak mümkün değildir. Buradan başlamak zorundayız yâni. Dikkat ederseniz bu bahsettiğimiz sapmaların her biri kendilerini bir din diliyle refere ediyor. Herbirinin Kur’ân’dan, sünnetten, tarihten vesaireden referansları var. Konuşurken bu referanslarla konuşuyorlar. Bunu dikkate aldığımız zaman ortaya bu hakîkat çıkıyor. Usûlü dîn ilmi, itikat mutlak sûrette sağlama alınmak zorundadır. Yâni her işin temeli budur. Hocam ehli sünnetin devlet planında destekleyicisi yok. Bugünkü formatında, bugünkü şartlarda devletten bunu beklemek doğru değil. Başından beri de bu devlet böyle işler yapmamak üzere kuruldu zaten. Bunun için tasarlandı. Kuruluş şemasına bakın, kuruluş felsefesine bakın ve tecrübelerine bakın. Bunu çok rahat görürsünüz. Devlet bu işleri yapmamak için ve yapanlara engel olmak için kurulmuş yâni. Böyle formatlanmış. Öte yandan bakıyorsunuz Türkiye’de sivil kesimler, tarikatler, cemaatler, ellerinde gerçekten çok büyük imkânlar var. Yâni devletin boş bıraktığı bu alanı sivil yapılar, cemaatler, tarikatlar pekâlâ doldurabilir. Ama bunu yapmıyorlar. Dünya görüşünü İslâm’a nisbetle bir İslâm mütefekkiri yetiştirebilmenin günümüz şartları neler olabilir? İtikadî sapmalardan, ideolojik sapmalardan bahsettik. Bunların
  • 15. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 14 içerisinden İslâm’a nisbetle arındırıp ortaya koyabilmek için hangi şartlara mâlik olmak gerekir? Allah’ı ve Resûlullah’ı hoşnut edecek bir Müslümanlık, bu ümmetin tarihi içerisinde Sahabe-i Kirâm döneminden itibaren yaşadığı tecrübenin esas alınması sûretiyle ancak tesis edilebilir. Toplumsal plânda ve ümmet plânında… Bunu önce ferdin zihniyetini yeniden İslâmî esaslara göre dizayn ederek, buradan hareketle gerçekleştirmek lâzım. Bunu yapabilecek olan şey, -tarih içinde de bunu görüyoruz- bugünkü hakîkatte budur. Bunu yapacak olan şey köklü bir eğitim sistemidir. Yâni müesses ve köklü bir eğitim sistemi tecrübe edilmeden, bu hayata geçirilmeden, Müslüman ve müstakim bir bireyin ve toplumun inşasından söz etmek ancak hayâldir. Medrese sistemini ihyâ edeceksiniz. Etmek zorundasınız yâni. Medrese sistemi demek en temelde bizim asliyn dediğimiz usûlü dîn ve usûlü fıkıh ilimlerinin ihyâsı demektir. Ferdin bilinçaltını, toplumun reflekslerini bu iki ilim dalı inşa eder. Ve dikkat edin, hep dikkat çekmeye çalışıyoruz, modern dönemde bu iki ilim dalında orijinal bir üretim artık yoktur. Dolayısıyla medrese sistemi yeniden ihyâ edilecek, medrese sisteminin temeline bu iki ilim dalı yeniden konacak, bu iki ilim dalı çağdaş problemlerle, fikir akımlarıyla, cereyanlarla, ideolojilerle yüzleşip onlara hakkıyla mukabele edebilecek bir kıvama ve donanıma ulaşacak, ulaştırılacak. Ondan sonra ümmet istikâmetini bulacak. Yoksa çok açık ve net söyleyeyim; bireysel faaliyetlerle, bireysel tasarruflarla ferdin, bireyin takvasını arttırma veya ekonomik gücünü arttırma yolundaki gayretlerle bu ümmet bir yere gidemez.
  • 16. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 15 Önce bilinçaltının temizlenmesi lâzım. Yâni bugün kendisini herhangi bir cemaat yapısına veya tarikata nispet edip, parayla, maddeyle, ekonomiyle problemini İslâm’a göre tanzim edememiş insanlar… Veya bireysel münâsebetlerini Allah’ı râzı edecek kıvama getirememiş insanlarla artık gına getirecek ölçüde, bunları görmek insanı rahatsız ediyor. Filan tarikata mensub bir insan ama beşerî münâsebetleri sıfır. Hobi filan tarikata filan cemaate mensup bir insan ama parayla, ekonomiyle ilişkisi çok problemli. Bu, bu nasıl olacak? Bu bireyin takvasını veya zühdünü bireysel olarak arttırmakla, bu alana yükleme yapmakla aşılacak bir problem değil. Bu bilinçaltının temizlenmesiyle ilgili bir problem. Dolayısıyla yapılacak iş, tarihte de yapılan budur. Yapılacak iş yeniden tarihteki tecrübeyi günümüze aktararak, günümüzün ihtiyaçları dikkate alınmak sûretiyle belki yeniden formatlanarak, bu müesses yapının yeniden ihyâ edilmesidir. Biraz Frene Basmamız Lâzım İslâmî ilimlerle, fıkıh ve fikir demişken tasavvuf arasındaki bağı nasıl anlamalıyız? Genellikle zâhir ulemâsında ve fikrî hareketlerde tasavvufa bir mesafe bulunuyor ve tabanda bu mesafeyi yanlış yorumlayıp tasavvufa düşman oluyor. Bunun sebebi nedir? Günümüzde insanlar uçlarda dolaşmayı seviyor. İtidalden kimse tatmin olmuyor. Yâni işte bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmanın getirdiği bir handikap. Tasavvuf dediğimizde mutlak sûrette aklımıza hemen tasavvufun tartışmalı konuları gelir. İşte Hallac-ı Mansur “Enel hakk” demiş. Beyazid-i Bestami, “Cübbemin içinde Allah’dan
  • 17. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 16 başkası yok” demiş. İşte İbn-i Arabi vahdet-i vücud, hulûl, ittihad vesaire. Tasavvuf bunlardan ibâretmiş gibi anlaşılır ve algılanır hâle geldi. Biraz frene basmamız lâzım, biraz itidalli hareket etmeyi denememiz lâzım. Bu hemen her alanda görebileceğimiz bir ifrat veya tefride savrulma durumudur yâni. Hadîs ilimleri ile iştigâl eden insanlar arasında böyle bir ifrat, tefrid durumu vardır. Fıkıhla iştigâl edenler de vardır. Tarih içinde görürsünüz. Kelâmla, usûlü dînle iştigâl edenler vardır. Dolayısıyla bir kere önce iğneyi kendimize batıralım ve tasavvuf adına tarihten günümüze intikal etmiş her türlü yapıyı, düşünceyi, fikri meşrûlaştırma, tebliğ etme gayretkeşliğinden vazgeçmek lâzım. Ölçümüz Ehl-i Sünnet ve’l Cemaattir. Bu ölçüye hangi noktada, hangi gerekçeyle olursa olsun aykırı düşen her yapı prensib olarak reddedilmelidir, prensib olarak… Yâni Hallac-ı Mansur ‘’Enel hakk’’ mı demiş? Kardeşim bu şeriata aykırı birşey. Bu Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat itikadının onaylamayacağı birşey. Ha ondan sonra bu ne bileyim sekr hâlidir dersiniz, ondan sonra şatahattır dersiniz. Şu olur bu olur ama bu sözü kendisini te’vil ederek tebliğ etmeye çalışmaktan vazgeçmemiz lâzım. Artık tasavvufu da bunlardan ibâret görmeye, göstermeye çalışan zihniyeti de reddetmememiz lâzım. Tasavvuf bunlardan ibâret değil. Az önce de söylediğim gibi İslâmî bilimlerin her dalında bu tarz sapmalar görmemiz mümkündür; hadîsçi olduğunu söyleyen ve gerçekten hadîs ilimlerine büyük hizmetler etmiş insanlar var ve itikadları da bozuk. Onların muhaddis olması bu itikadî alandaki sapmalarını meşrûlaştırmıyor. Bu meşrû görmemize yeterli olmamalı. Hadîsçiyse hadîsçidir, Ehl-i sünnet itikadına aykırı
  • 18. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 17 düştüğü ânda benim onu reddetmem lâzım. Benzeri şey kelâmcılar içinde sözkonusudur. Biz kelâm adına bize intikal etmiş herşeyi tebliğ etmiyoruz, tebliğ etmek zorunda değiliz. Mu’tezilî kelâmcılar var, kelâmcı bunlar, yeri gelmiş İslâm’a hizmetler etmişler veya gayri müslimlerle münakaşa, mücâdele etmişler. Öyle Mu’tezilî âlimler var ki binlerce insanın Müslüman olmasına vesîle olmuşlar, hizmet yapmışlar yâni bugünkü tâbirle, ama bu bizim onların ideolojilerini, fikirlerini, inançlarını, itikadlarını benimsememiz, savunmamız, tebliğ etmemiz anlamına gelmiyor. Aynı şey tasavvuf içinde ve tasavvuf ehli içinde sözkonusudur. Bu sebeble zaten başından beri Ebu nasr Serrac el Tusi’ler, İmâm-ı Rabbanî’ler, Gümüşhanevî’ler, Eşref Ali Tanevî’ler tasavvuf içerisinde bir tecdidden bahsetmişler ve bunu yapmışlar. Bir tasavvuf büyüğünün, tasavvuf erbâbının sapmalarından, problemlerinden şikâyet etmesi nedir? Bunu anlamamız lâzım. Tasavvuf içerisinde birtakım yanlış yapılanmalar da var. Bazı ters gidişler de var. Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat itikadına aykırı tutumlar var ve bu tasavvuf büyükleri bunlardan şikâyetçi. O hâlde tasavvuf adına bize gelmiş herşeyi tebliğ etme alışkanlığından vazgeçmemiz lâzım. Bu yapının saflaşması, tasaffi etmesi ancak buna bağlıdır ama dediğim gibi ölçüyü doğru koyarsak sistemi oturtmamız kolay olur. Ölçü: Ehl-i Sünnet ve’l Cemaattir. Sistem: Usûlud-dîn ve usûl-i fıkıhtır. Bunu bu şekilde oturtabilirsek ve müesseseleştirebilirsek bu tarz arızalı yapılanmalarında önüne geçmemiz mümkün olur. Bir şeyi unutmayalım, az önce de söyledim. Usûlud-dîn alanında, usûl-u fıkıh alanında bizim neslimiz sağlıklı orijinal bir üretim görmedi ki… Yâni
  • 19. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 18 ben her yerde söylüyorum, burada da söyleyeyim; çocuğuma Maturidî Akîdesini öğretmeye kalksam bu memlekette, bugünün Türkiye’sinde, “Oğlum git şu hoca sana Maturidî Akîdesini öğretsin.” diyebileceğim bir merkez, bir yapı yok. Usûl-ü dîn ilmi olmazsa olmazıdır diyoruz. Bu işin temelidir diyoruz ama bu ülkede usûl-ü dîn ilmini öğrenebileceğimiz bir müessese yok. Dolayısıyla bu arızalı yapılarında ortaya çıkması pek şaşırtıcı olmamalı çünkü doğrusunu ortaya koyamadığınız yerde mutlaka tabiat boşluk kabul etmiyor. İlle ortalığı, boşlukları yanlış yapılanmalar dolduracak, eşyanın tabiatı böyledir. Dergimiz adına Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun özgürlüğü sürecindeki desteklerinizden dolayı da teşekkür etmek istiyorum. Ramazan ayında ‘‘Yeniden Yargılanmak’’ üzere zindandan çıktı. Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun zindandan çıkışıyla ilgili neler söylemek istersiniz? Bu zaten başından beri bir hukuksuzluktu, adaletsizlikti. İnşaAllah bu davanın yeniden görülmesi hayırla neticelenir. Tabi arada kaybedilen yılları ben de Salih Mirzabeyoğlu adına kayıp görmüyorum. Bu millet için kayıptır. Bizim şer olarak gördüğümüz nice şey vardır ki hayırdır. İnşaAllah bu da o cümleden hayır olur, hayırlara vesîle olur. Maalesef Türkiye’deki çarpık hukuk sisteminin acı tezahürlerinden, tecellîlerinden birisini daha yaşamış olduk. Bu son derece ibretamiz bir şey.
  • 20. Mülâkat: İbrahim Sungur İSLAM ADINA KONUŞAN BÜTÜNÜNÜ KONUŞMAK ZORUNDADIR 19 Hayatta eline silah almamış, kimseyi suça teşvik etmemiş, sadece kitab yazmış, konferans vermiş, fikir üretmiş, fikirlerini söylemiş bir insanın bu kadar uzun bir süre bu kadar ağır işkenceler altında böyle bir cezaya çarptırılması hepimiz için utanç vericidir. Başta Türk Hukuk Sistemi adına, akabinde Ümmeti Muhammed’in izzeti, ikbâli adına utanç vericidir. Bir şey daha var bu memlekette; bir Müslüman’ın kılına halel geldiğinde topyekûn sesimizi yükseltmemiz gerekirken maalesef hâlâ kafasını kuma gömenlerimiz çoğunlukta ve bu da çok acı bir şey. Belki bu anlamda da bize ders olur. Çünkü bana dokunmayan yılan bin yaşasın dediğimizde o yılan bin yaşar gelir bize dokunur. Dokunmasa bile o yılanın bin yaşamasına râzı olmak, onu tolere etmek, bana dokunmuyor diye zararsız görmek bir Müslüman’dan asla sâdır olmaması gereken bir düşüncedir, bir tavırdır. Bize yakışmıyor, Ümmeti Muhammed’e yakışmıyor ama neylersiniz su akıp mecrasını bulana kadar epey bir müddet başını sağa sola vuracak. Bu çerçeve de birtakım fedakârlıklara katlanmak zorunda kalanlara da selâm olsun! Allah razı olsun hocam. Âmin Ecmaîn. Kaynakça Sifil, E. (2014, Ekim 13). İslâm Adına Konuşan Hayatın Bütününü Konuşmak Zorundadır. (İ. Sungur, Röportaj Yapan) Sahn-ı Semân İslamî İlimler Eğitim ve Araştırma Merkezi. İstanbul. Ekim 13, 2014 tarihinde http://www.furkanhaber.com/ebubekir-sifil-furkana-konustu/ adresinden alındı