1. Ebubekir Sifil Hangi Tasavvuf?
RIHLE Temmuz-Aralık 2012 5
DOSYA
DOSYA
Tarih içinde ve günümüzde “Tasavvuf” adı altında ortaya çıkmış birbirinden farklı birçok yapı olmuştur. Diğer
İslamî disiplinlerde olduğu gibi Tasavvuf da Din algımızın ayrılmaz bir parçasını oluşturduğu için “Tasavvuf
adına önümüze çıkan en aykırı tavırları dahi toleransla karşılamak” şeklinde ifade edebileceğimiz bir tavır
kendisini baskın biçimde hissettirmektedir. Oysa diğer İslamî disiplinlerle iştigal eden zümrelerin/meşreplerin
“tamamını” aynı meşruiyet çerçevesi içinde görmüyorsak, aynı şey “bir kısım” Tasavvuf ehli için de söz
konusudur.
HANGİ TASAVVUF?
Ebubekir Sifil*
*
Yrd. Doç. Dr., Yalova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Daru’l-Hikme.
DOSYA
Throughout history and in modern times there have been various structures that have differed from each other under
the title of tasawwuf. Because of the fact that tasawwuf is an indispensable part of our religious understanding among
other Islamic disciplines, the attitude of“tolerating even the most contradictory behavior that is put forth in the name of
tasawwuf”has made itself strongly recognizable. Yet, if we do not accept all of the communities/dispositions that busy
themselves with Islamic disciplines as legitimate, the same should be true for some people of tasawwuf as well.
Which of the Tasawwuf? / Ass. Prof. Dr. Ebubekir Sifil
2. Orhan Ençakar Şeyh Ahmed Zerrûk’a Göre Tasavvufun Esasları
RIHLE Temmuz-Aralık 2012 13
DOSYA
DOSYA
Tefsire İsrailiyat'ın, hadise mevzu rivayetlerin, akideye bidat akımların ve fıkha şaz görüşlerin karışması
tarih boyu bu ilimlerin kaçınılmaz bir kaderi olmuştur. İhsan (Allah'ı görüyormuşçasına kulluk) ve ahlakın
temel gaye edinildiği ve Allah'a samimiyetle yönelmek olarak tarif edilen tasavvuf da, ilimlerin bu kaderinden
nasibini almış ve birçok bidat, tasavvuf çevreleri içinde kendine yer bulabilmiştir.
Ancak İslam âlimleri diğer ilimlere karışan yanlış bilgi ve bidatleri ayıklama hususunda gösterdikleri özen ve
dikkati bu sahada da göstererek tecdit maksadıyla çeşitli kitap ve risaleler kaleme almışlar, kendi zaman ve
zeminlerine göre tasavvuf yolunun usul ve yordamını belirlemede azami gayret sarf etmişlerdir.
Makalede Şeyh Ahmed Zerruk’un 'Kavâidu’t-Tasavvuf' isimli eserinden seçilmiş bazı önemli maddeler
üzerinde durulmaya çalışılmıştır.
ŞEYH AHMED ZERRÛK’A
GÖRE TASAVVUFUN
ESASLARI
Orhan Ençakar*
*
Daru’l-Hikme.
DOSYA
The mixing in of the Israiliyat into tafsir, of topical narrations into the hadith, of strains of bida’a into aqidah, and of
irregular views into fiqh have been the inevitable fate of these disciplines. And tasawwuf, which is described as aiming
for ihsan (servitude as if seeing Allah) and ahlaq, and turning sincerely toward Allah, has had its own share in the fate of
these disciplines, and many innovations have been able to find places for themselves within Sufi circles.
However, Islamic scholars have taken the same care and attention in sorting out incorrect information and innovations
that have been mixed into the other sciences with this discipline as well, penning various books and tracts with the
intention of renewal, and demonstrated the utmost effort in defining the methodology and procedure of the path of
tasawwuf according to their own times and grounds.
The essay addresses some important selected points from Shaykh Ahmad Zarruk’s work“Qawaidu’t-tasawwuf”.
THE FUNDAMENTALS OF TASAWWUF ACCORDING TO SHAYKH AHMAD ZARRUK / Orhan Ençakar
3. Murat Türker Zaman Tarikat Zamanı mı?
RIHLE Temmuz-Aralık 2012 25
DOSYA
DOSYA
Meseleleri sloganlar üzerinden ele alan bakış açısı, etraflıca değerlendirildiğinde çok daha farklı ve isabetli
sonuçlara ulaşılacak olaylarda zihnî melekelerimizi dumura uğratan ve yüzeyselliği körükleyen bir işlev
görüyor. Tasavvuf konusundaki bir sözünden hareketle çokları tarafından ‘tarikat karşıtı’ olmakla itham edilen
Bediüzzaman Hazretleri de mezkûr ‘üstünkörülüğe’ kurban edilen mütefekkirlerden biridir. “Telvihat-ı Tis’a”
namında müstakil bir risale kaleme aldığı halde, bu risaleyi tetkik etmek ve bütüncül bir okuma yapmak yerine
tek bir cümleye hüküm bina etme kolaycılığına meyledenler, Risale-i Nur talebeleri ile ehl-i tarik mü’minler
arasında aslında var olmayan bir soğukluğun meydana gelmesinin en önemli müsebbibidirler. Bediüzzaman ve
tasavvuf denilince akla gelen yapay gerilimin altının boş olduğunu anlamak, daha önyargısız ve müdakkik bir
Bediüzzaman okuması yapmaya vabestedir.
ZAMAN TARİKAT ZAMANI MI?
Murat Türker
*
Yrd. Doç. Dr., Yalova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Darul-Hikme.
DOSYA
The perspective that addresses issues based on slogans serves to atrophy our mental faculties and instigate superficiality
where a thorough evaluation would obtain much different and more accurate results. The illustrious Bediuzzaman is one
of the intellectuals victimized by the aforementioned‘superficiality’, accused of being“anti-tariqat”by many based on one
of his statements regarding Tasawwuf...
Understanding that the artificial tension that comes to mind when Bediuzzaman and tasawwuf are mentioned together
is baseless is dependent upon a more unprejudiced and meticulous reading of Bediuzzaman.
Is the Age the Tariqat Age? / Murat Türker
4. Abdulhamid Medkur - Hasan Şafii
MÜLAKAT
Prof. Dr. Abdulhamid Abdülmünim
Medkûr hoca, Kahire Üniversitesi
Dâru'l-Ulûm Fakültesi İslam
Felsefesi Bölüm Başkanı, Arap Dili
Enstitüsü üyesi
Hasan Mahmud Abdullatif eş-Şâfi'î hoca 1930 yılında, Kahire'de doğdu.
Küçük yaşta Kur'ân-ı Kerim'i hıfzetti ve el-Ezher'de ilim tahsiline başladı.
1953 yılında el-Ezher Üniversitesi, Usûlu'd-Dîn Fakültesi'ne ve Kahire
Üniversitesi Dâru'l-Ulûm Fakültesi'ne başladı.
1964 ve 1966 yıllarında iki defa tutuklandı ve toplam 6 sene hapiste
kaldı. Bu süre içinde yoğun işkenceye tâbi tutuldu. O zamandan kalma
kırbaç izleri sırtında hala durmaktadır. Daha sonra Mısır Askerî Mahkemesi
tarafından da tutuklanması istenen Hasan eş-Şâfi'î hoca hakkında
müebbet hapis cezası kararı verildi ancak Yüksek Mahkeme bu kararı
temyiz etti.
Hasan eş-Şâfiî hoca 1971 yılı itibariyle, kitap yazmaya başladı. İslam
Felsefesi, Tevhid, Kelam İlmi ve Tasavvuf alanlarında 10 tane kitap ve 30
adet ilmî tebliğ hazırladı.
1977 yılında Londra Üniversitesi, Doğu ve Afrika Araştırmaları
Fakültesinde İslam Felsefesi alanında doktorasını tamamladı.
Eserlerinden bazıları: el-Âmidî ve Ârâ'uhû'l-Kelâmiyye, İlmü'l-Kelam beyne
Mâdıyhi ve Hâdırıhî, Fusûl fi't-Tasavvuf, et-Teyyâru'l-Meşşâ'î fi'l-Felsefeti'l-
İslâmiyye, Ebû Hâmid el-Gazzâlî: Dirâsât fî Fikrihî ve Asrihî ve Te'sîrihî,
el-İmâm Muhammed Abduh ve Tecdîd İlmi'l-Kelâm,
Haraket'-Te'vîli'n-Nesevî li'l-Kur'âni ve'd-Dîn, Tecdîdü'l-
Fikri'l-İslâmî: el-Mefhûm ve'd-Devâ'î ve'l-Hatavât,
el-Medhal İlâ Dirâseti İlmi'l-Kelâm
83 yaşında olan Hasan eş-Şâfi'î hoca, şu anda Ezher
Şeyhi Ahmed Tayyib hocanın müsteşarlığını ve Mısır
Arap Dili Enstitüsü'nün ve Uluslararası Sûfî Âlimler
Birliği'nin başkanlığınınım yanısıra tedris ve irşad
faaliyetlerine devam etmektedir.
5. Erdal Kurgan Osmanlı Millet Sistemi ve Ulus: Hakikat ile Kurgu
RIHLE Temmuz-Aralık 2012 59
Tarihi anlamada yöntem
Tarihe yani ‘insan’ın geçmişine ya-
pılan her yolculukta, yola çıkanların
kendi kişisel kabullerinden, değer
yargılarından, içinde yetiştiği kültü-
rün toplumsal hafızasından bağımsız
olması her ne kadar istense de, bu
çok da gerçekliğe tekabül eden bir
istek olamamaktadır. Zira çoğunlukla
daha yolun başında bu sefere hüküm
giyenler varmak istedikleri nihai he-
defi belirlemekte, tabiri caizse kendi-
lerini hedefe ulaştıracak meşrulaştırıcı
argümanları bulmakla ilgilenmekte
ve sadece bunlarla yetinmektedirler.
Oysa bu tavır son tahlilde ne‘yolcuya/
tarihçiye’ yaramakta ne de yolu/tarihi
anlamlandırmaya yetmektedir.
Tarihi, sadece geçmişte vuku bulmuş
olayların kronolojik olarak sunulması
-ki bu da önemlidir- biçiminde oku-
mak tarihçiyi de kapsayan bir indirge-
me hatası anlamına gelmektedir. Çün-
kü ne tarihçi bir koleksiyoncudur ne
de tarih, içinden istediğimizi/beğen-
diğimizi seçip alabildiğimiz bir geçmiş
zaman koleksiyonudur. Bu bağlamda
tarihçi ile tarih arasında, bir anlamda
bugün ile geçmiş arasında, var olan
bir ‘dialogue’dan bahsedilebilir (Pop-
per, 10-11:1965).
Tarih, akademik çalışmaların konusu
olan birçok disipline göre çok daha
fazla manipüle edilebilme ihtimali ta-
şısa da onu sahih bilgiler ışığında öz-
gür bırakacak çalışmalardan da uzak
sayılmaz. Akademik çevrelerde her
ne kadar fen bilimlerinin determinist
yaklaşımı etkisini sürdürse de deney-
gözlem süreci işletilemediği için bu
çaba yetersiz kalmaya mahkum gö-
zükmektedir.
Yaptığı eylemlerini bazı durumlarda
rasyonel açıklamaya tabi tutmamı-
zın imkân dâhilinde olmadığı insan/
beşer, bu faaliyetlerini zaman-mekân
bağımlı gerçekleştirdiği için tarihi
anlamlandırmada başvurulan temel
yöntem hiç kuşkusuz tüm insan ey-
lemlerini kontekst bağımlı düşün-
mektir. Diğer bir deyişle, hiçbir tarih-
sel olay bağlamından yani ait olduğu
zamandan, coğrafyadan, kültür ve
anlam dünyasından koparılarak an-
laşılamaz. Eğer konu Osmanlı Tarihi
ise bu yaklaşım tarihsel tecrübeyi
Osmanlı Millet Sistemi ve Ulus:
Hakikat ile Kurgu
Erdal Kurgan*
*
Daru’l-Hikme.
6. Serdar Demirel Teoriden Reele; Tarihsel ve Modern Sahabe Tenkitçiliğinin Anlamı
RIHLE Temmuz-Aralık 2012 67
Kur’ân-ı Kerim, Hz. Muhammed’i
(s.a.s) “âlemlere rahmet”1
bir misyon-
la tanımlar. O’nun âlemlere rahmet
olarak gönderilmesi salt tarihsel bir
kişilik olarak ele alınmasına mânidir.
Âlemlere rahmet vasfı, onun getirdiği
ilahî mesajla ve bu mesajın beşer eliy-
le insan hayatına tatbikiyle alakalıdır.
Bir yerde sahabe meselesi tartışılıyor-
sa bu tartışmaların gelip bu mesaja
dokunmaması düşünülemez.
Sahabe algımız, din algımızı da belir-
leyen bir nirengi noktasıdır. Onların
din algısının teşekkül etmesinde oy-
nadıkları belirleyici rol, modern dö-
nemlere has bir tartışma konusu de-
ğildir kuşkusuz. Sahabe meselesi, Ehli
Sünnet ve diğer fırkalar arasındaki
en kadîm ihtilaf konularının başında
gelir. Bir diğer ifade ile Ehli Sünnet ve
bid’at fırkalarını tefrik eden temel me-
selelerden birisidir. Tarihî bir problem
alanı olduğu kadar modern bir prob-
lem alanını da teşkil eder. Bu sebeple
de, sahabe algısı; Müslümanları, dün
olduğu gibi bugün de ya“bir bölen”ya
da“bir birleştiren”özelliğiyle dinî, fikri,
siyasi ve ictimâî hayatımızda önemini
korumaktadır.
Sahih bir İslâm tasavvuru için sahih
bir sahabe tasavvuru elzemdir. Bun-
dan kastın sahabelerin tarihte ya-
şanmış bireysel serüvenleri olmadığı
âşikârdır. Bundan kasıt, evvelemirde,
onların Hz. Peygamber’in öğretilerini
bize aktarmaları ve bu öğretilerin so-
yuttan somuta tarih tecrübesine ev-
rilmesinde bir özne olarak oynadıkları
rolle ilgilidir.
Onlar, vahyin inzal olduğu dönemin
hem aktörleri hem de şâhitleridirler.
Hz. Muhammed’in (s.a.s) ibâdetlerden
ahlâk öğretilerine, savaş meydanların-
dan devlet yönetimine, ticaretten aile
reisliğine varana kadar tasarrufatları-
na tanıklık eden tek nesildir. Onların
tanıklıkları ve buna binâen yaptıkları
aktarımlar olmasa Peygamberî mirasa
ulaşmak söz konusu olamazdı. Bu da
olmadan mütekâmil anlamda bir aki-
de, ahlâk, hukuk ve ibâdet sistemin-
den bahsedilemezdi ve bundan neşet
eden bir medeniyet tecrübesinin vü-
cut vermesi de mümkün olmazdı. Bu
Teoriden Reele; Tarihsel ve Modern
Sahabe Tenkitçiliğinin Anlamı
Serdar Demirel*
*
Dr., Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi.
Giriş
7. Nizar Abu Munshar Filistin Topraklarında Dinler ve Mezhepler
RIHLE Temmuz-Aralık 2012 75
Filistin toprakları çok eskiye dayanan
çeşitli din ve mezheplerden oluşan
toplulukların varlığına şahit olmuştur.
Bu çalışma, mutlaka bir gün zeval bu-
lacak geçici bir varlık olması nedeniyle
Siyonist yapıda sürekli yaşanan göçle-
rin oluşturduğu istikrarsız durum ve
işgal altındaki Filistin dışına ters göç-
lere tanıklık etmesi dolayısıyla Filistin
topraklarındaki Siyonist varlığını ele
almayacaktır, Buna ilaveten, Siyonist
araştırma merkezlerin yayımladığı Fi-
listin topraklarındaki Yahudi varlığına
siyasi, medyatik ve demografik kılıf
bulma amacıyla yapılan sağlıklı olma-
yan istatistikler de bu tavrımızın başka
bir nedenidir.
Bu çalışmada ezici çoğunluğu oluştu-
ran İslam dini mensupları ele alınma-
yacaktır, çünkü araştırmalar ve istatis-
tikler, Filistin’deki Müslüman oranının
Filistin halkının %97’ine tekabül ettiği-
ni göstermektedir.
Bu çalışma, tam olarak Filistin toprak-
larındaki İslam ve Yahudilik dışındaki
dinler ve azınlıkları ele alacak, bu din-
lerin ve azınlıkların Filistin‘deki varlık,
pratik yaşam ve siyasi rollerine ışık
tutacaktır.
Filistin Topraklarında Hıristiyan
Varlığı
Eskiden beri işgal altındaki Filistin
topraklarında Hıristiyan varlığı görül-
müştür1
. Haçlı Seferleri döneminde
Filistin topraklarında yaşayan Hıristi-
yanların tarihsel rolleri olmuştur, ama
bu varlık ve rol, sonraki yıllarda azal-
maya başlamış ve yok olma noktasına
gelmiştir.
İlk Haçlı seferleri zamanındaki katı
düşmanlıktan sonra Filistin’deki Hıris-
tiyanlar, Batı dünyasında tuhaf karşıla-
nan, kendilerine özgü düşünce ve kül-
türü yaşamaya başlamışlardır. Filistinli
Hıristiyanlar Filistin halkı ile beraber
mükerrer siyasi gelgitleri birlikte ya-
şadılar2
, Filistin halkının işgal sırasında
yaşadığı sıkıntı, trajedi ve felaketlere
ortak oldular3
.
Hıristiyanların Filistin topraklarında-
Filistin Topraklarında Dinler
ve Mezhepler
Nizar Abu Munshar*
*
Dr., TRT et-Türkiye’de program yapımcısı ve sunucusu.
Giriş