SlideShare a Scribd company logo
1 of 9
Download to read offline
Ne Sünnîyim
Ne de Şiî…
Sadece
Müslümanım
Fikret Çetin
‘Ben bir mezhebe mensup olmadan sadece müslüman olmak istiyorum’ diyen kişi sadece
İslâm’ın 15 asırlık tarihini gözardı etmemekte, âdeta dinin kaynağı ile arasında hiçbir mesafe
olmadığını tevehhüm etmektedir.
NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım
1
Ne Sünnîyim
Ne de Şiî…
Sadece Müslümanım
Fikret Çetin
‘Müslümanların birliği’, ‘ümmetin vahdeti’ gibi nazarî gücünden ziyâde retorik
ve sloganik tarafı daha ağır basan lafları pek sık duyuyoruz! Vahim bir ilmî yanlışa
işâret etmek, inanca dair ciddî bir sapmaya parmak basmak söz konusu olduğunda, fitne
çıkaran, ümmetin birliğine zarar veren her nedense bu yanlışa işâret eden, itikadî bir
sapmaya karşı ümmeti îkaz eden taraf oluveriyor.
‘Bir olmanın’ ne anlama geldiği veya gelmesi gerektiği hususunda dahi bir fikir
birliğine sahip olmadığımıza göre tartışmaktan çekinmemize de gerek yok demektir.
Ancak usûlünce… Bize ait ‘Âdâbu’l-Bahs ve’l-münâzara’ literatürünü unutalı hayli
zaman oldu. İlm-i hilâfa tahammül edebilecek ufuk, ilm-i cedelin meydanına çıkmaya
cesaret edecek cengâver pek kalmadı. Tartışmaktan niçin korkalım? Tartışmayı
becerememekten korksak ya… Münâzaranın, mübâhasenin bir edebi var idi. Bu edebe
riâyet edildikte, düşüncenin, dar sokaklarda, kuytu köşelerde unutulmuş cevâhire
mülâkî olması; hakikatin incecik bir tülün ardından gülümsemesi hiç de uzak değil idi.
O hâlde tartışmaktan korkmamalı; tartışma sanatına bigâne kalmaktan korkmalı.
NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım
2
Düşünce zemininde hakkı verilmemiş bir davranışın, bir hareketin veya bir
teklifin kıymeti olmadığı gibi, başarısı da yoktur. Öyle ya, niyetsiz ibâdet olmaz. Şu
hâlde ‘bir olmadan’ önce ‘bir olmanın anlamı’nı tartışmak zorundayız.
‘Bir olmaktan’ bahsederken neyi kastediyoruz? Müslümanların akide, fikir
zeminindeki ayrılıklarını bir kenara bırakıp birlikte hareket etmesini mi? Yani bir tür
aksiyon birliği mi? Peki bu aksiyonun teorisini, fikrî altyapısını kim kuracak? Ya da
bir olmak derken ‘bir hâline gelme’yi mi kastediyoruz? O zaman kimin ‘bir’inde
birleşeceğiz? Anlaşılan ‘bir olma’ teklifi bile birçok ihtilafa sebep olacağa benziyor.
İnanç noktasında birleşmemiş yığınların bir arada bulunmaları mümkün olsa
bile pek bir kıymet ifâde etmez. Zira her amel bir inancın eseridir. Kur’an-ı Hakim’de
devamlı sûrette “iman edip Salih amel işleyenler” denmesi câlib-i dikkâttir. Nereye
varacağımızı nereye varmak istediğimiz tayin edecektir. Dolayısıyla imanda birlik
olmadıkça beraberlikler sûrî, devamsız, dünyevî ve nihayet anlamsız olmaktan öteye
gitmeyecektir. Allah bize ‘müslüman’ ismini verdiğine göre neden kendimizi yanlızca
‘müslüman’ olarak isimlendirmekle yetinip diğer bütün isimleri, lakapları bir kenara
bırakmayalım? Tarihin getirmiş olduğu Sünni, Şiî, Zeydî, Eşarî, Mâtûridî, Hanefî, Şâfî,
Sufî gibi isimlerle niçin ümmeti parçalara, hiziplere ayıralım? Allah bize Kur’an’da
Müslüman adını vermişse, kimliğimizi ortaya koymak adına ne diye başka isimlere
ihtiyaç duyalım ki?!
NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım
3
Ümmetin birliği sadedinde sıkça duyduğumuz ancak hakikâte ve vâkıaya pek
temas etmeyen popüler argümanlardan birisi böyle… Tabii siz siz olun, meselenin
hakikâtini sözün retoriğine, düşünceyi lafın kalabalığına kurban etmeyin.
İşin özüne nüfûz etme adına biraz kafa yoralım: İsimlere olan ihtiyacımız,
temyiz etmeye olan ihtiyacımızdan neşet eder. Bu sebepledir ki, temyiz ve tefrik
etmeye lüzûm duymadığımız bir şeye isim koyma ihtiyacı da duymayız. İki şey
arasında mühim bir fark meydana gelirse, tefrik etme ihtiyacı da doğacaktır. Bu ihtiyaç
doğduğunda da yeni bir isim doğacaktır. İki şey arasındaki farkın mühim olup
olmadığı, bu farkı mülâhaza edenin itibarına kalmıştır. Dolayısıyla bir ismin geçmişte
olmaması, ya tefrik ve temyiz edilecek iki şeyin olmamasından; yâhut da bu farkın
mühim olmamasından ileri gelir. Farklılıklar çoğaldıkça isimler de çoğalacak; ayırt
etme eyleminin itibar cihetleri arttıkça, bir tek isim yeterli hâle gelmemeye
başlayacaktır. Babamız Âdem’in bir soyadı yokken artık hepimizin bir soyadı;
dedelerimizin bir vatandaşlık numarası yokken bizlerin tam onbir hâneli bir kimlik
numarası vardır. Aile ve arkadaş çevresinde hüviyetimiz için sâde ismimiz yeterli
olurken, resmî bir dairede artık soyadımız bile kâfi gelmemektedir.
Bunun gibi kendimizi ‘müslüman’ olarak tanımlayacağımız yer
ayrıdır; sünnî, şiî diye veya mâtûridî, eşarî, selefî diye
tanımlayacağımız yer ayrıdır. Nitekim Allah Teâlâ’nın bizleri
müslüman diye isimlendirdiği âyetin siyâkına dikkât edilirse,
NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım
4
meselenin Ümmet-i Muhammed ile diğer insanları din
bakımından ayrıştırma sadedinde vârid olduğu fark edilecektir:
“Allah uğrunda, O’na yaraşır biçimde cihad edin. O, sizi seçti ve
dinde size bir güçlük yüklemedi; babanız İbrahim’in dinine
uyun. O önceki kitaplarda da, bu Kur’anda da size
“müslümanlar” adını verdi ki, Rasul size şâhid olsun, siz de
insanlara şâhid olasınız.” (el-Hac, 22/78). Sözlük anlamı olan
“teslim olmak” mânâsı dışında, İslâm/ Müslim kelimesinin
Kurân-ı Kerim’de dâima bu ümmet ile ehl-i kitabı, kâfir ve
müşrikleri karşılaştırma, ayrıştırma sadedinde kulladıldığı
dikkâtli nazarlardan kaçmayacaktır.
Buna göre, kendimizi bir kâfir karşısında tanımlamak mevzubahis ise,
“müslümanım” sözünden başka bir cevaba ihtiyacımız olmayacaktır. Fakat
müslümanların kendi aralarında birbirlerini “müslümanım” diyerek tanıtmaları,
tanımlamaları anlamlı olmadığı gibi fonksiyonel de değildir. Zira isimlendirmenin en
esaslı vazifesi temyiz ve tefriktir. Müslümanların gerek geçmişte, gerek günümüzde
itikat ve amel hususunda birçok farklı mezhebe, meşrebe sahip olduğu ise tarihî bir
hakikâttir. Fark olduktan sonra ismin olmaması farkı ortadan kaldırmayacaktır. O hâlde
bu gibi isimler ayrıştırmak için değil; hâsıl olan ayrışmaları tespit etmek için vardır.
Binaenaleyh, söz gelişi bir müslümanın sünnî veya şiî olduğunu beyan etmesi
aslında İslam’a ne şekilde inandığını beyan etmesi demektir ki, bu tarz bir beyan gerekli
olduğu kadar faydalıdır da… Gereklidir, zira müslümanların birbirlerine karşı samimî
NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım
5
olmalarının luzûmunda şüphe yoktur. Samimiyetin en mühim rükünlerinden birisi de
açık olmak, neye nasıl inanıyorsa bunu dile getirmektir. Faydalıdır, zira müslümanların
kendi aralarında inançlarını gizlemeleri, birbirlerini tanımalarına, sağlıklı bir alâka tesis
etmelerine engel teşkil edecektir.
Dolayısıyla insanların sünnî, şiî, eşarî, selefî gibi isimleri alması İslâm’ı nasıl
telakkî ettiklerini bildiren önemli birer işâretttir. Bu isimlerin mevcudiyeti,
Müslümanları parçalara hiziplere ayıran bir âmil değil, zaten var olan ihtilaflara,
farklılıklara işâret eden alâmetlerdir. Bu isimleri kullanmamak ihtilafları ortadan
kaldırmayacağına göre; ve bu ihtilaflar ittifaklar kurmakla, siyasî antlaşmalar yapmakla
ortadan kalkmayacağına göre herkesin sahip olduğu İslam anlayışını bu gibi isimlerle
ifade etmesinde hiçbir sakınca yoktur. Aksine bu isimlerin gerekli dahi olduğunu
rahatlıkla savunabiliriz. Çünkü farkın önemli olduğu yerde farkettiricinin (isim)
olmaması problemlere yol açacaktır.
“Ne sünnîyim ne de Şiîyim sadeceMmüslümanım” demek her ne kadar kulağa
hoş gelse de aslında boş bir sözdür. İsimlerin lafızlarını değil anlamlarını tartışmamız
gerektiğine göre; ve dahi sünnî olmak veya şiî olmak kuru bir isimlendirmeden öte bir
anlam taşıdığına göre sormamız gereken kritik soru şudur: Bu iki mefhumu iki mefhum
yapan şey hakkında ne düşünüyorsun? Söz gelişi, senin benimsemiş olduğun İslam’da
Rasulullah’ın sahabesi nerede durmaktadır? Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’den
telakkî etmiş oldukları dini, olduğu gibi gelecek nesillere ve varabildiklere her bucağa
NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım
6
ulaştıran mübârek bir nesli mi anlatıyor Sahabe? Yoksa bir kaç istisna hâricinde Hz.
Peygamber’in vefâtından daha gün geçmeden dinden dönen, Allah’ın kitabını,
Rasulullah’ın vasiyetini çiğnemek hususunda hiç tereddüt etmeyen bir hâinler
gürûhunu mu? Yahut senin inandığın İslam’a göre, Hz. Ali’nin ve onun neslinden
gelen, hata yapmaları asla mümkün olmayan onbir kişinin Rasulullah’ın halifesi
olduğuna inanmak, mümin olmanın olmazsa olmaz bir şartı mıdır, değil midir? Bu
şıklardan hangisini seçerseniz seçin, kendinizi belli bir isimle adlandırmasanız bile,
bazı müslümanlarla aynı düşünmüş; diğer bazılarıyla da farklı düşünmüş olacaksınız.
Aynı anda bütün müslümanlarla aynı fikre aynı inanca sahip olmanız mümkün
olmadığına göre, siz kendinize sadece müslüman deseniz bile, hakikatte, bir görüşe, bir
mezhebe mensupsunuz demektir. Tek farkınız mensup olduğunuz anlayışa bir isim
takmamaktan ibâret olacaktır. Şâyet kişi bu gibi meseleler hakkında hiçbir şey
düşünmüyor veya düşünmek istemiyorsa, Kur’an ve Sünnet’in bu hususlarda ne
dediğini pek önemsemiyorsa, İslâm’ın düşünce sahasındaki tarihî problemleri onu
ilgilendirmiyor demektir ki, bu yazı zâten ona hitap etmemektedir.
Din, esasen mensupları arasında itikat bakımından bir ayrılığın meydana
gelmesini istemez. Fakat böyle bir ayrılık meydana geldiğinde de bunu görmezden
gelmez. Eğer bir din orijinal hâlini muhafaza etmek gibi bir kaygı taşıyorsa –ki hak
olduğunu iddia eden her din böyle bir kaygı taşır- İslam’ın itikatta meydana gelecek
herhangi bir sapmaya sessiz kalması, göz yumması beklenemez. Nitekim, İslam
tarihinde zuhur etmiş birçok itikadî sapmanın değişik fırka isimleri altında titizlikle
kayda geçirilmesinde de böyle bir hassasiyet yatmaktadır. Bu itibarla din, her ne kadar
NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım
7
ayrışmamayı emretse de, ayrışma vâki olduğunda bunu tescil ederek hatadan
sakındırma hususunda son derece ayrıştırıcı davranır. Zira hak dinin haktan fedâkârlık
yapmak gibi bir lüksü asla yoktur. Nitekim âyet-i kerimede insanların aynı inanca sahip
tek bir ümmet oldukları, sonra farklı ve bozuk inançların ortaya çıkmasına binâen
hakem olmak üzere Peygamberlerle berâber Kitapların gönderildiği şöyle haber
verilmektedir: “İnsanlar tek bir ümmet idi. Ayrılmaları üzerine Allah rahmetinin
müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere Peygamberler gönderdi ve
beraberlerinde hak ile Kitab indirdi ki ihtilâf ettikleri noktada insanlar arasında hakem
olsun” (el-Bakara 2/213). Görüldüğü üzere dinin gönderilmesi insanların ayrılığa
düşmesinden sonra olmuş; ayrılık vâki olduğunda hakkı bâtıldan ayırt etmek üzere din
gönderilmiş; sonuçta gönderilen dine inananlar ve inanmayanlar olmak üzere insanlar
iki esaslı guruba ayrılmıştır. Dolayısıyla insanları mümin-kâfir şeklinde iki ana guruba
ayırması bakımından dinin temelde ayrıştırıcı bir fonksiyon icra ettiğini
söyleyebiliriz.“Ta ki Allah murdarı temizden ayırsın ve murdarları birbiri üzerine
bindirip hepsini bir araya yığsın ve topunu birden cehenneme doldursun” (el-Enfâl
8/37). Bu ayrıştırmanın temelinde hak-bâtıl hassasiyeti yattığı gibi, dinin, kendi
mensupları arasında ortaya çıkan nevzuhur (bidat) oluşumlara karşı takındığı keskin
tavırda da aynı hassasiyet bulunmaktadır.
Hâsılı, ister amelî bakımdan olsun, ister itikadî bakımdan olsun, mezhebe
mensup olmadan dine mensup olmak ham bir kuruntudan ibârettir. Bu, ancak dinin
asıl kaynağı Hz. Peygamber ile arasında tarihî bir mesafe olmayan ilk muhataplar
açısından geçerli olabilir. Onlar hakkında dahî mutlak bir imkândan bahsetmek pek
zordur. Zaten mezhep kelimesi ‘gidilen yol’ anlamındadır. Eğer din ile aranızda tarihî
NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım
8
bir mesafe varsa dinin kaynağına varmak adına bu mesafeyi kat edecek bir yola yani
mezhebe ihtiyacınız var demektir. Din ile bizim aramıza giren zamansal mesafe
zorunlu olarak dinî bilgiyi telakki etmede bir metot ortaya koyma ihtiyacını doğurur.
İşte bu dini telakkî etme metodolojisi, mezhep dediğimiz şeyin ta kendisidir.
‘Ben bir mezhebe mensup olmadan sadece Müslüman olmak istiyorum’ diyen
kişi sadece İslâm’ın 15 asırlık tarihini göz ardı etmemekte, âdeta dinin kaynağı ile
arasında hiçbir mesafe olmadığını tevehhüm etmektedir. Ya da keşke bunca ihtilaflar
yaşanmasaydı da ‘müslüman’ ismi kendimizi tanımlamamıza yeterli olsaydı gibi bir
temenni taşımaktadır. Bu temenni elbette hoştur lâkin temenni edince tam edesi
geliyor insanın: Keşke insanlar tek bir ümmet olarak kalsalardı da, kimsin diye
sorduklarında yalnızca ‘insanım’ demek yeterli olsaydı…1
1
Yazının kaynağına buradan erişebilirsiniz.

More Related Content

What's hot

Parapsicología - ted andrews- sea psiquico
Parapsicología  - ted andrews- sea psiquicoParapsicología  - ted andrews- sea psiquico
Parapsicología - ted andrews- sea psiquicocienciaspsiquicas
 
Omraam mikhael-aivanhov-semintele-fericirii
Omraam mikhael-aivanhov-semintele-fericiriiOmraam mikhael-aivanhov-semintele-fericirii
Omraam mikhael-aivanhov-semintele-fericiriiSorina Iacob
 
56406232 rugaciuni-cu-puteri-vindecatoare-vasile-andru
56406232 rugaciuni-cu-puteri-vindecatoare-vasile-andru56406232 rugaciuni-cu-puteri-vindecatoare-vasile-andru
56406232 rugaciuni-cu-puteri-vindecatoare-vasile-andruAmalia Georgeta Gheorghe
 
Carlos Castaneda Focul launtric
Carlos Castaneda Focul launtricCarlos Castaneda Focul launtric
Carlos Castaneda Focul launtricviola_ro
 
S.n. lazarev privire in viitor
S.n. lazarev   privire in viitorS.n. lazarev   privire in viitor
S.n. lazarev privire in viitorMarius Vancioc
 
Retetele medicinii isihaste gheorghe ghelasie
Retetele medicinii isihaste  gheorghe ghelasieRetetele medicinii isihaste  gheorghe ghelasie
Retetele medicinii isihaste gheorghe ghelasiezfrunzescu
 
🍀Registros Akasicos nivel 1 Libro de ejercicios - Eloísa García.pdf
🍀Registros Akasicos nivel 1 Libro de ejercicios - Eloísa García.pdf🍀Registros Akasicos nivel 1 Libro de ejercicios - Eloísa García.pdf
🍀Registros Akasicos nivel 1 Libro de ejercicios - Eloísa García.pdfGaneshaNaa
 
52827313 calatorii-astrale-culegere-de-texte
52827313 calatorii-astrale-culegere-de-texte52827313 calatorii-astrale-culegere-de-texte
52827313 calatorii-astrale-culegere-de-texteKoziol Eugen
 
Micul ghid in instruire ezoterica
Micul ghid in instruire ezotericaMicul ghid in instruire ezoterica
Micul ghid in instruire ezotericaAndrei O.
 
Omraam mikhael-aivanhov forta sexuala
Omraam mikhael-aivanhov forta sexualaOmraam mikhael-aivanhov forta sexuala
Omraam mikhael-aivanhov forta sexualaSorina Iacob
 
Kato - Dezlegarea de blesteme, duhuri rele, eliberarea de influenta spiritel...
Kato -  Dezlegarea de blesteme, duhuri rele, eliberarea de influenta spiritel...Kato -  Dezlegarea de blesteme, duhuri rele, eliberarea de influenta spiritel...
Kato - Dezlegarea de blesteme, duhuri rele, eliberarea de influenta spiritel...Katona Nicolaie
 
36787901 rudolf-steiner-treptele-initierii
36787901 rudolf-steiner-treptele-initierii36787901 rudolf-steiner-treptele-initierii
36787901 rudolf-steiner-treptele-initieriicab2011
 
Brandon bays-libertatea-este
Brandon bays-libertatea-esteBrandon bays-libertatea-este
Brandon bays-libertatea-esteAnca Ioana Vlad
 
8511847 iluminarea-iti-aduce-tot-ceea-ce-ai-nevoie
8511847 iluminarea-iti-aduce-tot-ceea-ce-ai-nevoie8511847 iluminarea-iti-aduce-tot-ceea-ce-ai-nevoie
8511847 iluminarea-iti-aduce-tot-ceea-ce-ai-nevoieFlorentina1978
 
Blesteme şi-legături-sufleteşti-legarea-şi-dezlegarea-spiritelor-ro
Blesteme şi-legături-sufleteşti-legarea-şi-dezlegarea-spiritelor-roBlesteme şi-legături-sufleteşti-legarea-şi-dezlegarea-spiritelor-ro
Blesteme şi-legături-sufleteşti-legarea-şi-dezlegarea-spiritelor-roiuliana militaru
 
Constientizarea aurei b. payne
Constientizarea aurei b. payneConstientizarea aurei b. payne
Constientizarea aurei b. paynelecca vera
 
Cum poti sa ti invingi singuratatea
Cum poti sa ti invingi singuratateaCum poti sa ti invingi singuratatea
Cum poti sa ti invingi singuratateaMarian Zaharia
 

What's hot (20)

Parapsicología - ted andrews- sea psiquico
Parapsicología  - ted andrews- sea psiquicoParapsicología  - ted andrews- sea psiquico
Parapsicología - ted andrews- sea psiquico
 
Omraam mikhael-aivanhov-semintele-fericirii
Omraam mikhael-aivanhov-semintele-fericiriiOmraam mikhael-aivanhov-semintele-fericirii
Omraam mikhael-aivanhov-semintele-fericirii
 
56406232 rugaciuni-cu-puteri-vindecatoare-vasile-andru
56406232 rugaciuni-cu-puteri-vindecatoare-vasile-andru56406232 rugaciuni-cu-puteri-vindecatoare-vasile-andru
56406232 rugaciuni-cu-puteri-vindecatoare-vasile-andru
 
Carlos Castaneda Focul launtric
Carlos Castaneda Focul launtricCarlos Castaneda Focul launtric
Carlos Castaneda Focul launtric
 
S.n. lazarev privire in viitor
S.n. lazarev   privire in viitorS.n. lazarev   privire in viitor
S.n. lazarev privire in viitor
 
El Uso Metafísico del Sexo
El Uso Metafísico del SexoEl Uso Metafísico del Sexo
El Uso Metafísico del Sexo
 
Retetele medicinii isihaste gheorghe ghelasie
Retetele medicinii isihaste  gheorghe ghelasieRetetele medicinii isihaste  gheorghe ghelasie
Retetele medicinii isihaste gheorghe ghelasie
 
Terapia iertarii
Terapia iertariiTerapia iertarii
Terapia iertarii
 
🍀Registros Akasicos nivel 1 Libro de ejercicios - Eloísa García.pdf
🍀Registros Akasicos nivel 1 Libro de ejercicios - Eloísa García.pdf🍀Registros Akasicos nivel 1 Libro de ejercicios - Eloísa García.pdf
🍀Registros Akasicos nivel 1 Libro de ejercicios - Eloísa García.pdf
 
Secretele aurei
Secretele aureiSecretele aurei
Secretele aurei
 
52827313 calatorii-astrale-culegere-de-texte
52827313 calatorii-astrale-culegere-de-texte52827313 calatorii-astrale-culegere-de-texte
52827313 calatorii-astrale-culegere-de-texte
 
Micul ghid in instruire ezoterica
Micul ghid in instruire ezotericaMicul ghid in instruire ezoterica
Micul ghid in instruire ezoterica
 
Omraam mikhael-aivanhov forta sexuala
Omraam mikhael-aivanhov forta sexualaOmraam mikhael-aivanhov forta sexuala
Omraam mikhael-aivanhov forta sexuala
 
Kato - Dezlegarea de blesteme, duhuri rele, eliberarea de influenta spiritel...
Kato -  Dezlegarea de blesteme, duhuri rele, eliberarea de influenta spiritel...Kato -  Dezlegarea de blesteme, duhuri rele, eliberarea de influenta spiritel...
Kato - Dezlegarea de blesteme, duhuri rele, eliberarea de influenta spiritel...
 
36787901 rudolf-steiner-treptele-initierii
36787901 rudolf-steiner-treptele-initierii36787901 rudolf-steiner-treptele-initierii
36787901 rudolf-steiner-treptele-initierii
 
Brandon bays-libertatea-este
Brandon bays-libertatea-esteBrandon bays-libertatea-este
Brandon bays-libertatea-este
 
8511847 iluminarea-iti-aduce-tot-ceea-ce-ai-nevoie
8511847 iluminarea-iti-aduce-tot-ceea-ce-ai-nevoie8511847 iluminarea-iti-aduce-tot-ceea-ce-ai-nevoie
8511847 iluminarea-iti-aduce-tot-ceea-ce-ai-nevoie
 
Blesteme şi-legături-sufleteşti-legarea-şi-dezlegarea-spiritelor-ro
Blesteme şi-legături-sufleteşti-legarea-şi-dezlegarea-spiritelor-roBlesteme şi-legături-sufleteşti-legarea-şi-dezlegarea-spiritelor-ro
Blesteme şi-legături-sufleteşti-legarea-şi-dezlegarea-spiritelor-ro
 
Constientizarea aurei b. payne
Constientizarea aurei b. payneConstientizarea aurei b. payne
Constientizarea aurei b. payne
 
Cum poti sa ti invingi singuratatea
Cum poti sa ti invingi singuratateaCum poti sa ti invingi singuratatea
Cum poti sa ti invingi singuratatea
 

Viewers also liked

Türklerde kadın şifacılar slideshare
Türklerde kadın şifacılar slideshareTürklerde kadın şifacılar slideshare
Türklerde kadın şifacılar slidesharesebhul
 
Evrimsel Tıp (Özgür Mehmet Gür)
Evrimsel Tıp (Özgür Mehmet Gür)Evrimsel Tıp (Özgür Mehmet Gür)
Evrimsel Tıp (Özgür Mehmet Gür)Evrim Ağacı, ODTÜ
 
2013 tübi̇tak araştirma projeleri̇ yarişmasi psi̇koloji̇ projeleri̇
2013 tübi̇tak araştirma projeleri̇ yarişmasi psi̇koloji̇ projeleri̇2013 tübi̇tak araştirma projeleri̇ yarişmasi psi̇koloji̇ projeleri̇
2013 tübi̇tak araştirma projeleri̇ yarişmasi psi̇koloji̇ projeleri̇Proje Okulu
 
İnsanın Evrimi (Bilgesu Özdemir)
İnsanın Evrimi (Bilgesu Özdemir)İnsanın Evrimi (Bilgesu Özdemir)
İnsanın Evrimi (Bilgesu Özdemir)Evrim Ağacı, ODTÜ
 
Evrimsel Psikoloji (Zeki Doruk Erden)
Evrimsel Psikoloji (Zeki Doruk Erden)Evrimsel Psikoloji (Zeki Doruk Erden)
Evrimsel Psikoloji (Zeki Doruk Erden)Evrim Ağacı, ODTÜ
 
Geçmişten Günümüze Buluşlar
Geçmişten Günümüze BuluşlarGeçmişten Günümüze Buluşlar
Geçmişten Günümüze BuluşlarProje Okulu
 

Viewers also liked (10)

Türklerde kadın şifacılar slideshare
Türklerde kadın şifacılar slideshareTürklerde kadın şifacılar slideshare
Türklerde kadın şifacılar slideshare
 
Evrimsel Tıp (Özgür Mehmet Gür)
Evrimsel Tıp (Özgür Mehmet Gür)Evrimsel Tıp (Özgür Mehmet Gür)
Evrimsel Tıp (Özgür Mehmet Gür)
 
2013 tübi̇tak araştirma projeleri̇ yarişmasi psi̇koloji̇ projeleri̇
2013 tübi̇tak araştirma projeleri̇ yarişmasi psi̇koloji̇ projeleri̇2013 tübi̇tak araştirma projeleri̇ yarişmasi psi̇koloji̇ projeleri̇
2013 tübi̇tak araştirma projeleri̇ yarişmasi psi̇koloji̇ projeleri̇
 
Kevseriyye Medresesi [İİEP - 2017] Ders Programı
Kevseriyye Medresesi [İİEP - 2017] Ders ProgramıKevseriyye Medresesi [İİEP - 2017] Ders Programı
Kevseriyye Medresesi [İİEP - 2017] Ders Programı
 
İnsanın Evrimi (Bilgesu Özdemir)
İnsanın Evrimi (Bilgesu Özdemir)İnsanın Evrimi (Bilgesu Özdemir)
İnsanın Evrimi (Bilgesu Özdemir)
 
Evrimsel Psikoloji (Zeki Doruk Erden)
Evrimsel Psikoloji (Zeki Doruk Erden)Evrimsel Psikoloji (Zeki Doruk Erden)
Evrimsel Psikoloji (Zeki Doruk Erden)
 
Sana Dinden Sorarlar - II - Ebubekir Sifil
Sana Dinden Sorarlar - II - Ebubekir SifilSana Dinden Sorarlar - II - Ebubekir Sifil
Sana Dinden Sorarlar - II - Ebubekir Sifil
 
İdrak ve Tasdik - Ebubekir Sifil
İdrak ve Tasdik - Ebubekir Sifilİdrak ve Tasdik - Ebubekir Sifil
İdrak ve Tasdik - Ebubekir Sifil
 
Geçmişten Günümüze Buluşlar
Geçmişten Günümüze BuluşlarGeçmişten Günümüze Buluşlar
Geçmişten Günümüze Buluşlar
 
Kadına şiddet
Kadına şiddetKadına şiddet
Kadına şiddet
 

More from Sahn-ı Seman Araştırma Merkezi

[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği
[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği
[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi ÖrneğiSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı
[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı
[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e BakışıSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
e-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifil
e-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifile-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifil
e-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir SifilSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
e-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifil
e-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifile-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifil
e-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir SifilSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
e-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokat
e-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokate-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokat
e-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk TokatSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir SifilMüslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir SifilSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
الرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيل
الرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيلالرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيل
الرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيلSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...Sahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...
Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...
Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...Sahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
İslâm Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır - Ebubekir Sifil
İslâm Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır - Ebubekir Sifilİslâm Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır - Ebubekir Sifil
İslâm Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır - Ebubekir SifilSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 
Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil
Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir SifilMüslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil
Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir SifilSahn-ı Seman Araştırma Merkezi
 

More from Sahn-ı Seman Araştırma Merkezi (20)

Muhammed Zâhid el-Kevserî (ra)
Muhammed Zâhid el-Kevserî (ra)Muhammed Zâhid el-Kevserî (ra)
Muhammed Zâhid el-Kevserî (ra)
 
İslam ve Hayat Sohbetleri 4. Sezon Son Semineri
İslam ve Hayat Sohbetleri 4. Sezon Son Semineriİslam ve Hayat Sohbetleri 4. Sezon Son Semineri
İslam ve Hayat Sohbetleri 4. Sezon Son Semineri
 
[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği
[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği
[Tâhlil] - Oryantalistlerin Hadis Usulüne Etkileri: Cibril Hadisi Örneği
 
[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı
[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı
[Tâhlil] - Ebubekir Sifil - Ehl-i Sünnet'in Ehl-i Beyt'e Bakışı
 
RIHLE Dergisi - Tasavvuf II
RIHLE Dergisi - Tasavvuf IIRIHLE Dergisi - Tasavvuf II
RIHLE Dergisi - Tasavvuf II
 
RIHLE Dergisi - Tasavvuf I
RIHLE Dergisi - Tasavvuf IRIHLE Dergisi - Tasavvuf I
RIHLE Dergisi - Tasavvuf I
 
e-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifil
e-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifile-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifil
e-Mülâkât V: Mezhebler, Ehl-i Sünnet ve Mealcilik Üzerine - Ebubekir Sifil
 
Hikemiyât - Ebubekir Sifil
Hikemiyât - Ebubekir SifilHikemiyât - Ebubekir Sifil
Hikemiyât - Ebubekir Sifil
 
e-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifil
e-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifile-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifil
e-İktibas IV - Ötekine Benzeyerek Ötekileşmek - Ebubekir Sifil
 
e-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokat
e-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokate-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokat
e-Mülâkât IV – Taha Abdurrahman ile Mülâkât - Ömer Faruk Tokat
 
Ebubekir Sifil - İmam Gazali’ye Dair Mülâkât
Ebubekir Sifil - İmam Gazali’ye Dair Mülâkât Ebubekir Sifil - İmam Gazali’ye Dair Mülâkât
Ebubekir Sifil - İmam Gazali’ye Dair Mülâkât
 
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir SifilMüslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
Müslümanlığımızın Sünnet-i Seniyye ile İlişkisi - Ebubekir Sifil
 
الرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيل
الرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيلالرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيل
الرافضة وأهل البيت [المتن الكامل]/ الأستاذ أبوبكر سيفيل
 
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
İmam Ahmed, Zalim Sultan Hadisleri ve İslamoğlu'nun Son Numarası - Ebubekir S...
 
Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...
Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...
Azınlık Fıkhı, Mevcut Duruma Meşruiyet Kılıfı Giydirme Çabasıdır - Ebubekir S...
 
İslâm Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır - Ebubekir Sifil
İslâm Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır - Ebubekir Sifilİslâm Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır - Ebubekir Sifil
İslâm Adına Konuşan Bütününü Konuşmak Zorundadır - Ebubekir Sifil
 
Abdullatif Said Fûde Kimdir?
Abdullatif Said Fûde Kimdir?Abdullatif Said Fûde Kimdir?
Abdullatif Said Fûde Kimdir?
 
Konularına Göre Düzenlenmiş Hadis Kitapları - 2
Konularına Göre Düzenlenmiş Hadis Kitapları - 2Konularına Göre Düzenlenmiş Hadis Kitapları - 2
Konularına Göre Düzenlenmiş Hadis Kitapları - 2
 
Mezhepler Tarihi 12.Hafta Soruları
Mezhepler Tarihi 12.Hafta SorularıMezhepler Tarihi 12.Hafta Soruları
Mezhepler Tarihi 12.Hafta Soruları
 
Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil
Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir SifilMüslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil
Müslümanların Zihin Kodlarını Değiştirdiler - Ebubekir Sifil
 

Ne Sünnîyim Ne de Şiî… Sadece Müslümanım - Fikret Çetin

  • 1. Ne Sünnîyim Ne de Şiî… Sadece Müslümanım Fikret Çetin ‘Ben bir mezhebe mensup olmadan sadece müslüman olmak istiyorum’ diyen kişi sadece İslâm’ın 15 asırlık tarihini gözardı etmemekte, âdeta dinin kaynağı ile arasında hiçbir mesafe olmadığını tevehhüm etmektedir.
  • 2. NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım 1 Ne Sünnîyim Ne de Şiî… Sadece Müslümanım Fikret Çetin ‘Müslümanların birliği’, ‘ümmetin vahdeti’ gibi nazarî gücünden ziyâde retorik ve sloganik tarafı daha ağır basan lafları pek sık duyuyoruz! Vahim bir ilmî yanlışa işâret etmek, inanca dair ciddî bir sapmaya parmak basmak söz konusu olduğunda, fitne çıkaran, ümmetin birliğine zarar veren her nedense bu yanlışa işâret eden, itikadî bir sapmaya karşı ümmeti îkaz eden taraf oluveriyor. ‘Bir olmanın’ ne anlama geldiği veya gelmesi gerektiği hususunda dahi bir fikir birliğine sahip olmadığımıza göre tartışmaktan çekinmemize de gerek yok demektir. Ancak usûlünce… Bize ait ‘Âdâbu’l-Bahs ve’l-münâzara’ literatürünü unutalı hayli zaman oldu. İlm-i hilâfa tahammül edebilecek ufuk, ilm-i cedelin meydanına çıkmaya cesaret edecek cengâver pek kalmadı. Tartışmaktan niçin korkalım? Tartışmayı becerememekten korksak ya… Münâzaranın, mübâhasenin bir edebi var idi. Bu edebe riâyet edildikte, düşüncenin, dar sokaklarda, kuytu köşelerde unutulmuş cevâhire mülâkî olması; hakikatin incecik bir tülün ardından gülümsemesi hiç de uzak değil idi. O hâlde tartışmaktan korkmamalı; tartışma sanatına bigâne kalmaktan korkmalı.
  • 3. NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım 2 Düşünce zemininde hakkı verilmemiş bir davranışın, bir hareketin veya bir teklifin kıymeti olmadığı gibi, başarısı da yoktur. Öyle ya, niyetsiz ibâdet olmaz. Şu hâlde ‘bir olmadan’ önce ‘bir olmanın anlamı’nı tartışmak zorundayız. ‘Bir olmaktan’ bahsederken neyi kastediyoruz? Müslümanların akide, fikir zeminindeki ayrılıklarını bir kenara bırakıp birlikte hareket etmesini mi? Yani bir tür aksiyon birliği mi? Peki bu aksiyonun teorisini, fikrî altyapısını kim kuracak? Ya da bir olmak derken ‘bir hâline gelme’yi mi kastediyoruz? O zaman kimin ‘bir’inde birleşeceğiz? Anlaşılan ‘bir olma’ teklifi bile birçok ihtilafa sebep olacağa benziyor. İnanç noktasında birleşmemiş yığınların bir arada bulunmaları mümkün olsa bile pek bir kıymet ifâde etmez. Zira her amel bir inancın eseridir. Kur’an-ı Hakim’de devamlı sûrette “iman edip Salih amel işleyenler” denmesi câlib-i dikkâttir. Nereye varacağımızı nereye varmak istediğimiz tayin edecektir. Dolayısıyla imanda birlik olmadıkça beraberlikler sûrî, devamsız, dünyevî ve nihayet anlamsız olmaktan öteye gitmeyecektir. Allah bize ‘müslüman’ ismini verdiğine göre neden kendimizi yanlızca ‘müslüman’ olarak isimlendirmekle yetinip diğer bütün isimleri, lakapları bir kenara bırakmayalım? Tarihin getirmiş olduğu Sünni, Şiî, Zeydî, Eşarî, Mâtûridî, Hanefî, Şâfî, Sufî gibi isimlerle niçin ümmeti parçalara, hiziplere ayıralım? Allah bize Kur’an’da Müslüman adını vermişse, kimliğimizi ortaya koymak adına ne diye başka isimlere ihtiyaç duyalım ki?!
  • 4. NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım 3 Ümmetin birliği sadedinde sıkça duyduğumuz ancak hakikâte ve vâkıaya pek temas etmeyen popüler argümanlardan birisi böyle… Tabii siz siz olun, meselenin hakikâtini sözün retoriğine, düşünceyi lafın kalabalığına kurban etmeyin. İşin özüne nüfûz etme adına biraz kafa yoralım: İsimlere olan ihtiyacımız, temyiz etmeye olan ihtiyacımızdan neşet eder. Bu sebepledir ki, temyiz ve tefrik etmeye lüzûm duymadığımız bir şeye isim koyma ihtiyacı da duymayız. İki şey arasında mühim bir fark meydana gelirse, tefrik etme ihtiyacı da doğacaktır. Bu ihtiyaç doğduğunda da yeni bir isim doğacaktır. İki şey arasındaki farkın mühim olup olmadığı, bu farkı mülâhaza edenin itibarına kalmıştır. Dolayısıyla bir ismin geçmişte olmaması, ya tefrik ve temyiz edilecek iki şeyin olmamasından; yâhut da bu farkın mühim olmamasından ileri gelir. Farklılıklar çoğaldıkça isimler de çoğalacak; ayırt etme eyleminin itibar cihetleri arttıkça, bir tek isim yeterli hâle gelmemeye başlayacaktır. Babamız Âdem’in bir soyadı yokken artık hepimizin bir soyadı; dedelerimizin bir vatandaşlık numarası yokken bizlerin tam onbir hâneli bir kimlik numarası vardır. Aile ve arkadaş çevresinde hüviyetimiz için sâde ismimiz yeterli olurken, resmî bir dairede artık soyadımız bile kâfi gelmemektedir. Bunun gibi kendimizi ‘müslüman’ olarak tanımlayacağımız yer ayrıdır; sünnî, şiî diye veya mâtûridî, eşarî, selefî diye tanımlayacağımız yer ayrıdır. Nitekim Allah Teâlâ’nın bizleri müslüman diye isimlendirdiği âyetin siyâkına dikkât edilirse,
  • 5. NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım 4 meselenin Ümmet-i Muhammed ile diğer insanları din bakımından ayrıştırma sadedinde vârid olduğu fark edilecektir: “Allah uğrunda, O’na yaraşır biçimde cihad edin. O, sizi seçti ve dinde size bir güçlük yüklemedi; babanız İbrahim’in dinine uyun. O önceki kitaplarda da, bu Kur’anda da size “müslümanlar” adını verdi ki, Rasul size şâhid olsun, siz de insanlara şâhid olasınız.” (el-Hac, 22/78). Sözlük anlamı olan “teslim olmak” mânâsı dışında, İslâm/ Müslim kelimesinin Kurân-ı Kerim’de dâima bu ümmet ile ehl-i kitabı, kâfir ve müşrikleri karşılaştırma, ayrıştırma sadedinde kulladıldığı dikkâtli nazarlardan kaçmayacaktır. Buna göre, kendimizi bir kâfir karşısında tanımlamak mevzubahis ise, “müslümanım” sözünden başka bir cevaba ihtiyacımız olmayacaktır. Fakat müslümanların kendi aralarında birbirlerini “müslümanım” diyerek tanıtmaları, tanımlamaları anlamlı olmadığı gibi fonksiyonel de değildir. Zira isimlendirmenin en esaslı vazifesi temyiz ve tefriktir. Müslümanların gerek geçmişte, gerek günümüzde itikat ve amel hususunda birçok farklı mezhebe, meşrebe sahip olduğu ise tarihî bir hakikâttir. Fark olduktan sonra ismin olmaması farkı ortadan kaldırmayacaktır. O hâlde bu gibi isimler ayrıştırmak için değil; hâsıl olan ayrışmaları tespit etmek için vardır. Binaenaleyh, söz gelişi bir müslümanın sünnî veya şiî olduğunu beyan etmesi aslında İslam’a ne şekilde inandığını beyan etmesi demektir ki, bu tarz bir beyan gerekli olduğu kadar faydalıdır da… Gereklidir, zira müslümanların birbirlerine karşı samimî
  • 6. NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım 5 olmalarının luzûmunda şüphe yoktur. Samimiyetin en mühim rükünlerinden birisi de açık olmak, neye nasıl inanıyorsa bunu dile getirmektir. Faydalıdır, zira müslümanların kendi aralarında inançlarını gizlemeleri, birbirlerini tanımalarına, sağlıklı bir alâka tesis etmelerine engel teşkil edecektir. Dolayısıyla insanların sünnî, şiî, eşarî, selefî gibi isimleri alması İslâm’ı nasıl telakkî ettiklerini bildiren önemli birer işâretttir. Bu isimlerin mevcudiyeti, Müslümanları parçalara hiziplere ayıran bir âmil değil, zaten var olan ihtilaflara, farklılıklara işâret eden alâmetlerdir. Bu isimleri kullanmamak ihtilafları ortadan kaldırmayacağına göre; ve bu ihtilaflar ittifaklar kurmakla, siyasî antlaşmalar yapmakla ortadan kalkmayacağına göre herkesin sahip olduğu İslam anlayışını bu gibi isimlerle ifade etmesinde hiçbir sakınca yoktur. Aksine bu isimlerin gerekli dahi olduğunu rahatlıkla savunabiliriz. Çünkü farkın önemli olduğu yerde farkettiricinin (isim) olmaması problemlere yol açacaktır. “Ne sünnîyim ne de Şiîyim sadeceMmüslümanım” demek her ne kadar kulağa hoş gelse de aslında boş bir sözdür. İsimlerin lafızlarını değil anlamlarını tartışmamız gerektiğine göre; ve dahi sünnî olmak veya şiî olmak kuru bir isimlendirmeden öte bir anlam taşıdığına göre sormamız gereken kritik soru şudur: Bu iki mefhumu iki mefhum yapan şey hakkında ne düşünüyorsun? Söz gelişi, senin benimsemiş olduğun İslam’da Rasulullah’ın sahabesi nerede durmaktadır? Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’den telakkî etmiş oldukları dini, olduğu gibi gelecek nesillere ve varabildiklere her bucağa
  • 7. NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım 6 ulaştıran mübârek bir nesli mi anlatıyor Sahabe? Yoksa bir kaç istisna hâricinde Hz. Peygamber’in vefâtından daha gün geçmeden dinden dönen, Allah’ın kitabını, Rasulullah’ın vasiyetini çiğnemek hususunda hiç tereddüt etmeyen bir hâinler gürûhunu mu? Yahut senin inandığın İslam’a göre, Hz. Ali’nin ve onun neslinden gelen, hata yapmaları asla mümkün olmayan onbir kişinin Rasulullah’ın halifesi olduğuna inanmak, mümin olmanın olmazsa olmaz bir şartı mıdır, değil midir? Bu şıklardan hangisini seçerseniz seçin, kendinizi belli bir isimle adlandırmasanız bile, bazı müslümanlarla aynı düşünmüş; diğer bazılarıyla da farklı düşünmüş olacaksınız. Aynı anda bütün müslümanlarla aynı fikre aynı inanca sahip olmanız mümkün olmadığına göre, siz kendinize sadece müslüman deseniz bile, hakikatte, bir görüşe, bir mezhebe mensupsunuz demektir. Tek farkınız mensup olduğunuz anlayışa bir isim takmamaktan ibâret olacaktır. Şâyet kişi bu gibi meseleler hakkında hiçbir şey düşünmüyor veya düşünmek istemiyorsa, Kur’an ve Sünnet’in bu hususlarda ne dediğini pek önemsemiyorsa, İslâm’ın düşünce sahasındaki tarihî problemleri onu ilgilendirmiyor demektir ki, bu yazı zâten ona hitap etmemektedir. Din, esasen mensupları arasında itikat bakımından bir ayrılığın meydana gelmesini istemez. Fakat böyle bir ayrılık meydana geldiğinde de bunu görmezden gelmez. Eğer bir din orijinal hâlini muhafaza etmek gibi bir kaygı taşıyorsa –ki hak olduğunu iddia eden her din böyle bir kaygı taşır- İslam’ın itikatta meydana gelecek herhangi bir sapmaya sessiz kalması, göz yumması beklenemez. Nitekim, İslam tarihinde zuhur etmiş birçok itikadî sapmanın değişik fırka isimleri altında titizlikle kayda geçirilmesinde de böyle bir hassasiyet yatmaktadır. Bu itibarla din, her ne kadar
  • 8. NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım 7 ayrışmamayı emretse de, ayrışma vâki olduğunda bunu tescil ederek hatadan sakındırma hususunda son derece ayrıştırıcı davranır. Zira hak dinin haktan fedâkârlık yapmak gibi bir lüksü asla yoktur. Nitekim âyet-i kerimede insanların aynı inanca sahip tek bir ümmet oldukları, sonra farklı ve bozuk inançların ortaya çıkmasına binâen hakem olmak üzere Peygamberlerle berâber Kitapların gönderildiği şöyle haber verilmektedir: “İnsanlar tek bir ümmet idi. Ayrılmaları üzerine Allah rahmetinin müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere Peygamberler gönderdi ve beraberlerinde hak ile Kitab indirdi ki ihtilâf ettikleri noktada insanlar arasında hakem olsun” (el-Bakara 2/213). Görüldüğü üzere dinin gönderilmesi insanların ayrılığa düşmesinden sonra olmuş; ayrılık vâki olduğunda hakkı bâtıldan ayırt etmek üzere din gönderilmiş; sonuçta gönderilen dine inananlar ve inanmayanlar olmak üzere insanlar iki esaslı guruba ayrılmıştır. Dolayısıyla insanları mümin-kâfir şeklinde iki ana guruba ayırması bakımından dinin temelde ayrıştırıcı bir fonksiyon icra ettiğini söyleyebiliriz.“Ta ki Allah murdarı temizden ayırsın ve murdarları birbiri üzerine bindirip hepsini bir araya yığsın ve topunu birden cehenneme doldursun” (el-Enfâl 8/37). Bu ayrıştırmanın temelinde hak-bâtıl hassasiyeti yattığı gibi, dinin, kendi mensupları arasında ortaya çıkan nevzuhur (bidat) oluşumlara karşı takındığı keskin tavırda da aynı hassasiyet bulunmaktadır. Hâsılı, ister amelî bakımdan olsun, ister itikadî bakımdan olsun, mezhebe mensup olmadan dine mensup olmak ham bir kuruntudan ibârettir. Bu, ancak dinin asıl kaynağı Hz. Peygamber ile arasında tarihî bir mesafe olmayan ilk muhataplar açısından geçerli olabilir. Onlar hakkında dahî mutlak bir imkândan bahsetmek pek zordur. Zaten mezhep kelimesi ‘gidilen yol’ anlamındadır. Eğer din ile aranızda tarihî
  • 9. NeSünnîyimNedeŞiî…SadeceMüslümanım 8 bir mesafe varsa dinin kaynağına varmak adına bu mesafeyi kat edecek bir yola yani mezhebe ihtiyacınız var demektir. Din ile bizim aramıza giren zamansal mesafe zorunlu olarak dinî bilgiyi telakki etmede bir metot ortaya koyma ihtiyacını doğurur. İşte bu dini telakkî etme metodolojisi, mezhep dediğimiz şeyin ta kendisidir. ‘Ben bir mezhebe mensup olmadan sadece Müslüman olmak istiyorum’ diyen kişi sadece İslâm’ın 15 asırlık tarihini göz ardı etmemekte, âdeta dinin kaynağı ile arasında hiçbir mesafe olmadığını tevehhüm etmektedir. Ya da keşke bunca ihtilaflar yaşanmasaydı da ‘müslüman’ ismi kendimizi tanımlamamıza yeterli olsaydı gibi bir temenni taşımaktadır. Bu temenni elbette hoştur lâkin temenni edince tam edesi geliyor insanın: Keşke insanlar tek bir ümmet olarak kalsalardı da, kimsin diye sorduklarında yalnızca ‘insanım’ demek yeterli olsaydı…1 1 Yazının kaynağına buradan erişebilirsiniz.