SlideShare a Scribd company logo
1 of 7
İMAM RABBANİ
14 Şevval 971’de (26 Mayıs 1564) Doğu Pencap’taki Sirhind’de
(Serhind) doğdu. İmâm-ı Rabbânî (ilâhî bilgilere sahip âlim) ve
“müceddid-i elf-i sânî” (hicrî II. binyılın müceddidi) unvanlarıyla
tanınır. İmam-ı Ahmed Rabbani Hazretleri, Hindistan'da yetişen en
büyük veli ve alim. "Silsile-i aliyye" denilen İslam alimlerinin yirmi
üçüncüsüdür.
Hazret-i Ömer'in soyundan olduğu için ,"Faruki" nesebiyle
anılmış,Serhend şehrinden olduğu için de oraya
nisbetle, "Serhendi" denilmiştir.
İmam-ı Rabbani Hazretleri ilk tahsiline, babasından ders alarak
başladı. Babasından okuyup Arapçayı öğrendi. Küçük yaşta Kur'an-ı
Kerimi ezberledi. Sesi güzel olduğundan, Kur'an-ı Kerimi bülbül gibi
okurdu. İlminin çoğunu babasından, bir kısmını da zamanının
meşhur alimlerinden öğrendi. Babasından ders aldığı sırada, çeşitli
ilimlere ait küçük kitapları ezberledi.
On yedi yaşında iken tahsilini tamamlayıp, bütün ilimlerden icazet
aldı. Tahsili sırasında, Kadiri ve Çeşti büyüklerinin kalblerindeki feyz
ve lezzeti babasından aldı. Babası hayatta iken, talebelere ilim
öğretmeye başladı.
İmam-ı Rabbani Hazretleri, memleketinde ilim ve edep öğretmeye
isteklileri yetiştirmeğe ve yükseltmeğe başladı. Şöhreti her yere
yayılıp, her taraftan aşıkları, onun ilminden ve feyzinden
faydalanmaya geliyordu
imam-ı Rabbani, halkı irşat etmeleri için onlarca mürşit yetiştirip
Hindistan'ın değişik bölgelerine göndererek tasavvufi tahsilin
yaygınlaşmasını sağladı.
Ehl-i Sünnet inancıyla yaşayıp yeni kavramlarla tasavvuf ıstılahını
genişletti. Mektuplarında yaşadığı tecrübeleri anlatmasıyla sonraki
sûfîlerin bir ıstılahî kaynağa sahip olmasını sağladı.
Ömrünün son zamanlarında dahi talebelerine ilim tahsilini sıkı sıkı
emreder, buna çok önem verirdi. Herkesin kalbini ilim ve nur ile
dolduruyor, Muhammed (as) dinini canlandırıyor ve
kuvvetlendiriyordu. Zamanının padişahlarını, vali, kumandan, alim
ve hakimlerini, çok tesirli mektupları ile, dine, sünnet-i seniyye’ye
teşvik ediyor, çok alim ve veli yetiştiriyordu
Allah’u teâlâ ona öyle manevi ilimler ihsan etmişti ki hocası Baki-
billah da bu yeni ilimlere kavuşmak için huzuruna gelir, hürmetle
otururdu. Hatta bir gün geldiği zaman, İmam-ı Rabbani'yi kalbi ile
meşgul görüp, odaya girmedi, hizmetçiye de haber verip; "Rahatsız
etme!" dedi ve sessizce kapıda bekledi. Bir müddet sonra İmam-ı
Rabbani hazretleri kalkıp; "Kapıda kim var?" deyince üstadı; "Fakir
Muhammed Baki." dedi. Bu ismi duyunca kapıya koşup, edep ve
tevazu ile karşıladı.
İmam-ı Rabbani Hazretleri, benzeri az yetişen, müstesna bir İslam
alimi ve büyük bir mürşid-i kamildir.
İmam-ı Rabbani Hazretlerinin fıkıh meselelerinde ilmi çoktu ve her
meseleye anında cevap verebilecek bir derecedeydi.
Usul-i fıkıhta da tam bir maharet sahibiydi. Fakat ihtiyatının
çokluğundan, çoğu zaman kıymetli fıkıh kitaplarına başvururdu.
Seferde ve hazarda bazı kıymetli fıkıh kitaplarını yanında
bulundururdu. Onların bütün gayreti, fıkıh alimlerinin üzerinde
ittifak ettikleri fetvalara, daima uymaktı.
Bazı fıkıh alimlerinin caiz dediği, bazılarının mekruh dediği bir işte, o
kerahet tarafını tercih eder ve o işi yapmazdı
ESERLERİ
İmam-ı Rabbani Hazretleri 1615 (H.1024) senesinde, elli üç
yaşlarında iken, talebelerinden çok sevdiklerine; "Benim ömrüm ve
hayatım hakkındaki kaza-yı mübremin altmış üç sene olduğunu
ilham ile bana bildirdiler." buyurdu. Ve buna çok sevindi. Çünkü
Peygamber Efendimize (Sav) tabi olmasının çokluğu, yaş
bakımından da uymakla belli oluyordu. Aynı zamanda bu hususta
Hazret-i Ebu Bekr'e, Hazret-i Ömer'e ve Hazret-i Ali'ye de uymuş
oluyordu.
1623 (H.1032) senesinde Ecmir'de iken; Serhend'de bulunan
kıymetli oğullarına mektup yazıp; "Ömrümüzün sona ermesi
yakındır." buyurdu. Babalarının hasreti ve ayrılığı ile yanan,
evliyanın gözlerinin nuru kıymetli oğulları, bu mektubu alınca,
babalarının bulunduğu yere hareket ettiler. Huzuruna kavuşunca,
bir gün, bu yüksek oğullarını hususi odaya çağırdı. Buyurdu
ki: "Kıymetli oğullarım, bu dünyaya hiçbir şekilde nazarım ve
bağlılığım kalmadı. Öbür dünyaya gitmek icab ediyor, gitme ve
yolculuk alametleri görünmeğe başladı."
1624 (H.1034) senesinde vefat etmiştir
Büyük alimlerin haytalarını öğrenmenin bizler için faydaları
nelerdir
Büyük alimlerin ilminden,bizlere miras kalan eserlerinden
faydalanırız
Hayat tecrübelerini hayatımıza katarız
İlmi problemleri nasıl çözdükleri benzer problemlerde bizler nasıl
davranmamız gerekir bunu öğreniriz
Zamanın kıymetini fark ederiz
İmam-ı Rabbani

More Related Content

More from OmerFarukBurak (20)

Kur'an ve Hayat
Kur'an ve HayatKur'an ve Hayat
Kur'an ve Hayat
 
Şükür
ŞükürŞükür
Şükür
 
El Mübelliğ
El MübelliğEl Mübelliğ
El Mübelliğ
 
Kurandan Gençlere Öğütler
Kurandan Gençlere ÖğütlerKurandan Gençlere Öğütler
Kurandan Gençlere Öğütler
 
Anne Babaya İtaat
Anne Babaya İtaatAnne Babaya İtaat
Anne Babaya İtaat
 
El Adil
El AdilEl Adil
El Adil
 
Sahih Kaynaklar
Sahih KaynaklarSahih Kaynaklar
Sahih Kaynaklar
 
Mahşer Hayatı
Mahşer HayatıMahşer Hayatı
Mahşer Hayatı
 
El Müstakim
El MüstakimEl Müstakim
El Müstakim
 
O'nun Ahlakı Kur'an'dı
O'nun Ahlakı Kur'an'dıO'nun Ahlakı Kur'an'dı
O'nun Ahlakı Kur'an'dı
 
Kur'an'ı Anlamak
Kur'an'ı AnlamakKur'an'ı Anlamak
Kur'an'ı Anlamak
 
El Beşir
El BeşirEl Beşir
El Beşir
 
Şeytan
ŞeytanŞeytan
Şeytan
 
Sivil Savunma
Sivil SavunmaSivil Savunma
Sivil Savunma
 
İsraf
İsrafİsraf
İsraf
 
Tevazu
TevazuTevazu
Tevazu
 
El Muallim
El MuallimEl Muallim
El Muallim
 
Peygamberimizin gunlukyasantisindandavranislar
Peygamberimizin gunlukyasantisindandavranislarPeygamberimizin gunlukyasantisindandavranislar
Peygamberimizin gunlukyasantisindandavranislar
 
Nefs
NefsNefs
Nefs
 
İhlas
İhlasİhlas
İhlas
 

İmam-ı Rabbani

  • 1.
  • 2. İMAM RABBANİ 14 Şevval 971’de (26 Mayıs 1564) Doğu Pencap’taki Sirhind’de (Serhind) doğdu. İmâm-ı Rabbânî (ilâhî bilgilere sahip âlim) ve “müceddid-i elf-i sânî” (hicrî II. binyılın müceddidi) unvanlarıyla tanınır. İmam-ı Ahmed Rabbani Hazretleri, Hindistan'da yetişen en büyük veli ve alim. "Silsile-i aliyye" denilen İslam alimlerinin yirmi üçüncüsüdür. Hazret-i Ömer'in soyundan olduğu için ,"Faruki" nesebiyle anılmış,Serhend şehrinden olduğu için de oraya nisbetle, "Serhendi" denilmiştir. İmam-ı Rabbani Hazretleri ilk tahsiline, babasından ders alarak başladı. Babasından okuyup Arapçayı öğrendi. Küçük yaşta Kur'an-ı Kerimi ezberledi. Sesi güzel olduğundan, Kur'an-ı Kerimi bülbül gibi okurdu. İlminin çoğunu babasından, bir kısmını da zamanının meşhur alimlerinden öğrendi. Babasından ders aldığı sırada, çeşitli ilimlere ait küçük kitapları ezberledi. On yedi yaşında iken tahsilini tamamlayıp, bütün ilimlerden icazet aldı. Tahsili sırasında, Kadiri ve Çeşti büyüklerinin kalblerindeki feyz ve lezzeti babasından aldı. Babası hayatta iken, talebelere ilim öğretmeye başladı. İmam-ı Rabbani Hazretleri, memleketinde ilim ve edep öğretmeye isteklileri yetiştirmeğe ve yükseltmeğe başladı. Şöhreti her yere yayılıp, her taraftan aşıkları, onun ilminden ve feyzinden faydalanmaya geliyordu imam-ı Rabbani, halkı irşat etmeleri için onlarca mürşit yetiştirip Hindistan'ın değişik bölgelerine göndererek tasavvufi tahsilin yaygınlaşmasını sağladı. Ehl-i Sünnet inancıyla yaşayıp yeni kavramlarla tasavvuf ıstılahını genişletti. Mektuplarında yaşadığı tecrübeleri anlatmasıyla sonraki sûfîlerin bir ıstılahî kaynağa sahip olmasını sağladı.
  • 3. Ömrünün son zamanlarında dahi talebelerine ilim tahsilini sıkı sıkı emreder, buna çok önem verirdi. Herkesin kalbini ilim ve nur ile dolduruyor, Muhammed (as) dinini canlandırıyor ve kuvvetlendiriyordu. Zamanının padişahlarını, vali, kumandan, alim ve hakimlerini, çok tesirli mektupları ile, dine, sünnet-i seniyye’ye teşvik ediyor, çok alim ve veli yetiştiriyordu Allah’u teâlâ ona öyle manevi ilimler ihsan etmişti ki hocası Baki- billah da bu yeni ilimlere kavuşmak için huzuruna gelir, hürmetle otururdu. Hatta bir gün geldiği zaman, İmam-ı Rabbani'yi kalbi ile meşgul görüp, odaya girmedi, hizmetçiye de haber verip; "Rahatsız etme!" dedi ve sessizce kapıda bekledi. Bir müddet sonra İmam-ı Rabbani hazretleri kalkıp; "Kapıda kim var?" deyince üstadı; "Fakir Muhammed Baki." dedi. Bu ismi duyunca kapıya koşup, edep ve tevazu ile karşıladı. İmam-ı Rabbani Hazretleri, benzeri az yetişen, müstesna bir İslam alimi ve büyük bir mürşid-i kamildir. İmam-ı Rabbani Hazretlerinin fıkıh meselelerinde ilmi çoktu ve her meseleye anında cevap verebilecek bir derecedeydi. Usul-i fıkıhta da tam bir maharet sahibiydi. Fakat ihtiyatının çokluğundan, çoğu zaman kıymetli fıkıh kitaplarına başvururdu. Seferde ve hazarda bazı kıymetli fıkıh kitaplarını yanında bulundururdu. Onların bütün gayreti, fıkıh alimlerinin üzerinde ittifak ettikleri fetvalara, daima uymaktı. Bazı fıkıh alimlerinin caiz dediği, bazılarının mekruh dediği bir işte, o kerahet tarafını tercih eder ve o işi yapmazdı
  • 4. ESERLERİ İmam-ı Rabbani Hazretleri 1615 (H.1024) senesinde, elli üç yaşlarında iken, talebelerinden çok sevdiklerine; "Benim ömrüm ve hayatım hakkındaki kaza-yı mübremin altmış üç sene olduğunu ilham ile bana bildirdiler." buyurdu. Ve buna çok sevindi. Çünkü Peygamber Efendimize (Sav) tabi olmasının çokluğu, yaş bakımından da uymakla belli oluyordu. Aynı zamanda bu hususta Hazret-i Ebu Bekr'e, Hazret-i Ömer'e ve Hazret-i Ali'ye de uymuş oluyordu. 1623 (H.1032) senesinde Ecmir'de iken; Serhend'de bulunan kıymetli oğullarına mektup yazıp; "Ömrümüzün sona ermesi yakındır." buyurdu. Babalarının hasreti ve ayrılığı ile yanan, evliyanın gözlerinin nuru kıymetli oğulları, bu mektubu alınca, babalarının bulunduğu yere hareket ettiler. Huzuruna kavuşunca, bir gün, bu yüksek oğullarını hususi odaya çağırdı. Buyurdu ki: "Kıymetli oğullarım, bu dünyaya hiçbir şekilde nazarım ve bağlılığım kalmadı. Öbür dünyaya gitmek icab ediyor, gitme ve yolculuk alametleri görünmeğe başladı." 1624 (H.1034) senesinde vefat etmiştir
  • 5.
  • 6. Büyük alimlerin haytalarını öğrenmenin bizler için faydaları nelerdir Büyük alimlerin ilminden,bizlere miras kalan eserlerinden faydalanırız Hayat tecrübelerini hayatımıza katarız İlmi problemleri nasıl çözdükleri benzer problemlerde bizler nasıl davranmamız gerekir bunu öğreniriz Zamanın kıymetini fark ederiz