2. MAHŞER HAYATI
İlgili Ayet
“...İlk yaratmaya başladığımız gibi tekrar iade edeceğiz; bu
üzerimize bir va’ddir; biz bunu mutlaka yapacağız.”( Enbiyâ
Suresi,104)
İlgili Hadis
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu yapılanın yalnızca arz
Allah’a sunulma olduğunu belirtmektedir. Bu arz esnasında
insanoğluna beş şeyden hesap sorulmadıkça Rabbinin
huzurundan ayrılamaz.
Bunlar:
1) Ömrünü nerede ve nasıl tükettin?
2) Gençliğini nerede ve nasıl yıprattın?
3) Malını nereden kazandın?
4) Malını nereye harcadın?
5) Öğrendiklerin hakkında ne amelde bulundun?
Tirmizi 2531
3. MAHŞER
İnsanların toplandığı yer anlamında "Ha.şe.re" fiilinden ismi mekân.
İkinci sûr'a üflendikten (nefha-i saniyeden) sonra insanların hepsinin
diriltilerek kabirlerinden kalkıp muhakeme edilmeleri için
toplandıkları yer anlamına gelir. Mahşere "mevkıf" (insanların
muhakeme olunmak üzere toplanacağı yer) zamana da "Yevmü'l-
haşr" denilir. Şöyleki: Birinci nefhada (sûr'a ilk defa üflendiğinde)
Allah'ın kalmasını dilediği melekler müstesna, canlıların hepsi
ölecek, yerin ve göklerin nizamı bozulacaktır. Sonra göklerin ve
genişletilen yerin nizamı başka bir şekilde sağlandıktan sonra ikinci
nefha esnasında (sûr'a ikinci defa üfürülünce) her insan ve cinnin
ruhları, diriltilen bedenleri ile birleşir. Yani ruhları, diriltilen
bedenlerine taallûk eder. "Birinci defa sûr'a üflenince, Allah'ın
diledikleri müstesna olmak üzere, göklerde olanlarla yerde bulunan
kimselerin hepsi düşüp ölecektir. Sonra ona bir daha üfürülecek. O
anda görürsün ki ölüler diriltilip ayakta bakınıp duruyorlar" (ez-
Zümer, 39/68). Herkes, diriltildikten sonra, "mahşer" denilen yere
sevkedilir ve burada toplanır: "...Artık sûra üfürülmüştür. Bu suretle
hepsini mahşer'de toplamışızdır" (el-Kehf 18/99). "O gün (haşir
günü) yer başka bir yere, gökler de (başka göklere) döndürülecektir.
İnsanlar (kabirlerinden kalkıp) bir ve kahhâr olan Allah'ın huzurunda
toplanacaklardır" (İbrahim 14/48). Diriltilen mahlukatın
toplandıkları "mahşer" fevkalâde geniş, düz, binasız ve yapısız
yepyeni bir yer olacaktır. Peygamberimiz (s.a.s:), "Kıyamet günü
insanlar, halis undan yapılmış dümdüz ekmek gibi esmere yakın
beyaz bir yer üzerinde toplanacaklardır" buyurmuştur (Buhârî ve
Müslim'den, Mansûr Ali Nâsıf, et-Tac, İstanbul 1962, V, 365).
4. Ebû Hureyrenin Peygamberimiz (s.a.s)'den rivayet ettiği bir
hadisten öğrendiğimize göre; insanlar, mahşere yürüyerek, binek
üzerinde ve ateş azabı içerisinde olmak üzere üç grub halinde
sevk edileceklerdir (Buhârî ve Müslim den M.A.Nâsıf, et-Tac, 364).
Tirmizi'nin başka bir rivayetine göre üçüncü grub, yüz üstü
sürünerek mahşere çekilip götürüleceklerdir (et-Tâc, V, 365).
İnsanlar ve cinler, mahşerde toplandıktan sonra muhakeme
olunmak için çeşitli korku ve sıkıntılar içinde uzun müddet
bekletileceklerdir. Bu müddetin bin ila ellibin yıl arası olduğu
söylenir. Mahşer yerine Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)'in
eline "Livâü'l-hamd" sancağı verilecektir. Başta Hz. Âdem olmak
üzere bütün peygamberler, Resulullah (s.a.s)'ın sancağı altında
toplanacaklardır (Tirmizi, et-Tâc, V, 385).
Mahşerde, insanların muhakeme ve muhasebesinin bir an önce
yapılması için, şefaatta bulunacak zat, büyük Peygamberimiz Hz.
Muhammed (s.a.s)'dir. Onun bu şefaatine "şefaat-i uzma" denilir.
Hayız olduğu bu mertebe ve makamda "Makam-ı Mahmud" denir.
Şöyle ki mahşerde, mevkıfın güneşi insanların tepelerine
yaklaşacaktır. İnsanlar, dayanamayacakları ve tahammül
edemeyecekleri son derece sıkıntı ve zorluklara maruz kalacaklar,
şiddetli korku ve dehşetler içinde çok fazla bekleyeceklerdir.
Kendilerinin bu güç durumdan kurtulmaları için şefaat edecek
birini arayacaklardır. Bazı kimseler, bir kısım in. sanlara Âdem
(a.s)'a gidin diyeceklerdir. Hz. Âdem, yasak ağaçtan yemesini
hatırlayacak, onları Nuh (a.s)'a gönderecek; Hz. Nuh da onları Hz.
İbrahim (a.s)'e gönderecek, Hz. İbrahim Hz. Musa'ya yollayacak,
Hz. Musa (a.s) da Hz. İsa'ya (a.s) gönderecektir. Hz. İsa da son
peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)'e gönderecektir.
5. Hz. Muhammed (s.a.s)'de secdeye kapanacak, kendisine ilham
edilen en güzel hamd ve senalarla Allah Teâlâ'ya hamd ve senalarda
bulunacaktır. Sonra Cenab-ı Allah ona "Ey Muhammed başını kaldır,
işte, istediğin verilecek, şefaat et, şefaatın kabul olunacaktır"
buyuracaktır. O da yüce Allah'a dua edecek, Allah Teâlâ da onun
duasına icabet edecektir. Bundan sonra kullar arasında muhakeme
ve muhasebe başlayacaktır. Büyük bir adalet mahkemesi kurularak
herkese dünya da yaptığı her iş sorulacak, amel defterleri verilecek
ve mizan konulacaktır.
Herkes küfr ve dalâletteki veya iman ve hidayetteki rehberleriyle
birlikte çağırılacaktır. Bu konuda Kur'an da şöyle buyuruluyor: "O
gün insan sınıflarından her birini rehberleriyle (izinden gittiği
kimselerle birlikte) çağıracağız. Artık kimin kitabı (defteri), sağından
verilirse, onlar kitablarını, en küçük haksızlığa uğratılmayarak
okuyacaklardır" (el-İsrâ, 17/71). Herkese "amel defterini oku"
denilecek (el-isrâ 17/14). Her insan da amel defterinde neler yazılı
olduğunu anlayacaktır. "Yüce Allah, kula bu gün şahid olarak nefsin
ve şahidler olarak Kirâmen Kâtibin melekleri kâfidir, der ve sonra
ağzı mühürlenir ve azaları da dünyada neler yaptıklarını anlatır"
(Müslimden et-Tâc, V, 372). "O gün onların ağızlarını mühürleriz.
İşleyip kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şehâdet eder"
(Yâsin, 36/65).
İnsan öldükten sonra, bedeni dağılarak, molekül ve maddeleri başka
hayvan ve insanlara geçiyor. Allah, insanı ahirette diriltirken başka
insanlara aslî cüz (DNA: Deoksiribonükleik asit) olmaktan koruduğu
ve altın zerresi gibi kaybolmaktan muhafaza ettiği ve onun
bedeninin planını tamamen içeren bir molekülden yaratacaktır. Ve
onu bu molekülden aynen yaratırken de diğer maddelerini ilâve
edecektir.
6. Zaten insanın bedeni dünyada iken de ölen ve dökülen
hücrelerinin yerine yenisi yaratılarak beş ile altı senede tamamen
yenileniyor. O halde insanın mahşerdeki bedeni ve organları,
dünyadaki azalarının aynısı değildir. "Nasıl oluyor da eskisinin tam
benzeri olsa da yeni maddelerden yaratılmış insanın azaları, eski
organlarının işlediği suçlarına şahidlik yapacaktır" diye sorulursa;
bunun doğru cevabı şudur:
Zaten insanın bedeni dünyada iken de ölen ve dökülen
hücrelerinin yerine yenisi yaratılarak beş ile altı senede tamamen
yenileniyor. O halde insanın mahşerdeki bedeni ve organları,
dünyadaki azalarının aynısı değildir. "Nasıl oluyor da eskisinin tam
benzeri olsa da yeni maddelerden yaratılmış insanın azaları, eski
organlarının işlediği suçlarına şahidlik yapacaktır" diye sorulursa;
bunun doğru cevabı şudur:
İnsan ruhuyla insandır. İnsanın ruhu değişmez ve ölmez.
Bozulmadan aynen kalır. İnsanın dünyada şuurlu olarak işledikleri
amellerinin hepsinin bilgisi onun ruhunda aynen mahfuz kalır.
Allah Teâlâ mahşerde insanın ağzını mühürleyerek, ruhundaki
işlediklerine ait bu bilgileri onun el ve ayak gibi organlarına
harikulâde bir yolla söyletecektir.
Mahşerde Peygamberimiz (s.a.s)'e gayet büyük bir havuz ihsan
buyrulacak ki bunun büyüklüğü (boyu) Medine ile San'a (Yemen)
arası kadar, veya Şam'ın bir kasabası olan Eyle ile San'a arası kadar
bir mesafedir. Suyu sütten daha ak, kokusu miskten daha güzel ve
baldan daha tatlıdır. Kupaları da gökteki yıldızlar kadardır. Ondan
bir defa içen bir daha susamaz (Buhârî ve Müslim'den, et-Tâc, V,
380). Böylece müminler Cennete girmeden önce bu havuzun
suyundan içerek mahşerin dehşetinden ileri gelen hararetlerini
gidereceklerdir. Gerçi Tirmizî'nin garib bir senetle rivayet ettiği
hadiste şöyle buyuruluyor.
7. Mahşerde "Her Peygamberin bir havuzu olacak. Onlar içinde
havuzlarına su içmeye gelenlerin en çok ben olacağını umuyorum"
(Tirmizî'den, et-Tac, V, 378). Yine Peygamberimiz (s.a.s), bir
hadisinde, "Havuzun başına gelenlerin bir kısmının döndürüldüğü
anda Onlar, benim ümmetim, diyeceğim. Onların senden sonra ne
işler yaptığını (dinlerinden döndüklerini) bilemezsin, denilecek.
Ben de, bundan sonra dinlerini değiştirenler helâk olsun,
diyeceğim" (Buhârî ve Müslim'den, et-Tâc, V, 379).
Mahşerde insanların muhakeme işleri bitirildikten sonra mahşerle
Cennet arasında Cehennemin üzerine sırat köprüsü kurulacaktır.
İnsanlar, bölük bölük Cehenneme bir kısmı da Cennete sevk
olunacaktır
İLGİLİ KISSA
Mahşer Günü Pişmanlığı Yaşamamak
Zülkarneyn (a.s) ordusuyla gece yolda giderken ordusuna:
– Ayağınıza takılan şeyleri toplayın, diye emir verir.
Ordu bu emri duyunca; içlerinden bir grup:
-Çok yürüdük ve çok yorgunuz. Gece vakti bir de ayağımızı takılan
şeyleri toplayarak boşuna ağırlık mı yapacağız. Hiçbir şey
toplamayalım, diyerek hiçbir şey toplamıyorlar.
İkinci grup ise;
– Madem Komutanımız emretti, birazcık toplayalım, emre
muhalefet etmeyelim. Zira ordun komutanına itaat etmek
gerekir, diyerek az bir şey topluyorlar.
Üçüncü grup ise;
-Komutanımız bir şeyi boşuna emretmez. Muhakkak bildiği bir şey
vardır. Bir hikmete vardır, diyerek bütün abalarını ağzına kadar
doldururlar.
8. Sabah olduğunda bir de bakıyorlar ki, meğer bir altın madeninden
geçmişler de, ayaklarına değen şeylerin altın olduğunun farkına
varamamışlar. Bunu anlayınca:
Hiç almayan birinci grup;
-Ah niçin almadık! Nasıl dinlemedik komutanımızın sözünü. Keşke
alsaydık! Bir tane bari alsaydık diyerek pişman oluyorlar.
Az alan ikinci grup ise;
-Ah ne olaydı da biraz daha fazla alsaydık. Ceplerimizi, abalarımızı
hınca hınç doldursaydık diye sitem ediyorlar kendilerine.
Çok alan üçüncü grup ise:
– Keşke gereksiz, lüzumu olmayan eşyalarımı atsaydım, daha çok
toplasaydım. Her şeyimizi doldursaydık, daha fazla alsaydık diyerek,
fazla almalarına rağmen üzülüyorlar.
İşte bu misalde olduğu gibi, Ahirette bütün insanlarda bunun gibi
ağıtlarda bulunacak.
Kafir olan;
– Keşke iman etseydik, keşke inansaydık da hiç olmasa Cehenneme
girdikten sonra iman etmemiz sonucunda Cennete girseydik, ebedi
cehennemden kurtulsaydık,
Mümin, fakat az sevabı olan;
-Keşke biraz daha sevap işleseydim de, biraz daha ikrama mazhar
olsaydım.
Mümin,çok sevabı olan ise;
-Ah ne olaydı da Makamımı biraz daha yükseltecek bir vakit daha
namaz kılsaydım, biraz daha fazla sadaka verseydim,oruç
tutsaydım, biraz daha sevap işleyecek ameller yapsaydım…
diyeceklerdir.
Rabbim bu misallerden ders almak nasip etsin…