Kırklar cemi hakkında bilmek istediğiniz konular bu kitapçıkta sizlere sunulmuştur.
Daha fazla bilgi için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz.
http://www.sahkulu.com
3. SÜNNi VE Şii TEOLOGLARJN
YAKLAŞIMLARIBAGL.AMINDA
ALEvt iNANCINDAKi KIRKLAR
MECLlSi VE CEMİNE iLİŞKiN
BiR YORUM
Kırklar Meclisi ve Cemi, Alevi teoloJısı
nin en temel ögelerinden biridir. Bu konuda
Sünni ve Şii teologlar, Alevi inancına yönelik
mütecaviz bir tutum ic;erisindedirler.
Alevi inancı, söze konu bu saldırgan tu-
tumlara karşı gerekli teolojik güce ve kendi
dinsel paradigması c;erc;evesınde berrak bir
tutarlılığa sahip bir akım olarak susturucu
yanıtlar verme aşamasına gelmiş bulun-
maktadır.
7
4. Verilen yanıtların dogru anlaşılabilmesi
ve kavranabilmesi ic;in öncelikle bilinmesi
gerekli kimi hususları anımsatmak bizce ya-
şamsal öneme sahıptır.
Şöyle ki; Alevilik, Sünnilik ve Şiilik Is-
lam orijinli akımhır olmakla birlikte, teolojik
açıdan bağımsız kimlikler konumuna ulaş
mış durumdadırlar. Di~er bir deyişle her üç
akım artık farklı ve özgün teolojik yapılar
olarak kabul edilmek zorundadır.
Bu gerc;eği görmeden yapılacak tüm yo-
rum ve analizler saglıklı bir sonu<; doğurma
yacaktır.
Konuyu berraklaştırmak amacıyla öne-
mine dayanarak belirtelim ki, Sünniliğin,
Şiiliğin ve Aleviliğin dışında ve bunların
üzerinde bir İslam yoktur.
lslam'ı mezheplerden bağımsız ele amak
mümkün değildir. <:;ünkü mezheplerden ba-
ğımsız ve yorumlar üstü bir İslam yoktur.
Eğer olsaydı yorumlar ve mezhepler olmazdı.
Her mezhep ve yorumun temsilcisine göre ls-
lam kendi inancında içkindir / mündemic;tir.
8
5. •
Diğer bir deyişle bir Sünniye göre lslam eşit·
tir Sünnilik olduğu gibi bir Şiiye göre de İslam
eşittir Şiiliktir
Bu bağlamda bir teolojik yapının nass
ları, kabulleri ve ölçüleri perspektifinden
bakarak başka bir ınanç analiz edilemez.
Edilmeye çalışılsa bile isabetli bir sonuca
ulaşılamaz.
(Bu arada Sünnilik denilince itikaden
Maturidilik, Eş'arilik, amelen Hanefilik, Şa
fiilik, Malikilik ve Hanbelilik, Şiilik denilin-
ce de İmamiyye ve Zeydiyye anlaşılmalıdır.
Alevilik denildiğinde ise Bektaşilik, Kızıl
başlık, Ehlihak inancı vb. kastedilmektedır.
Bilinmelidir ki, biz bu kavramları bu şekilde
bir açılım içerisinde kullanmaktayız.
Gerek Sünnilik, gerek Şiilik. gerekse
Alevilik dışında bu üç akıma şu yada bu öl-
çüde yakın yada uzak başka kimi akımlar
da mevcut olmakla birlikte kitlesel ve tarih
sel güç açısından söze konu üç akım öne
çıkmaktadır.)
Alevilik, Sünnilik ve Şiilik başta Allah, ri-
9
6. salet / nübüvvet ve ahiret inancı gibı temel
konular olmak üzere pek çok konuda derin
görüş ayrılıkları içerisindedir.
Kırklar Meclisı ve Cemi konusuna girme-
den evvel, öncelikle Allah inancı konusunda
mezhepler arasındaki derın farklılıkları bura·
da kısaca anımsatmak yerinde olacaktır.
Sünnilik ve Şiilik, Allah-Evren ayrımı,
Evrenin Allah tarafından yoktan yaratılması
(Bu iki konu lslami ortodokslugun temelleri
arasındadır.) gibi ana konularda ortak
inançlara sahip olmalarına karşın Tanrı'nın
sıfatları konusunda çok derin görüş ayrılıkla
rı içerisindedir. Bu ayrılıklar üç noktada öne
çıkmaktadır.
Şiiliğe (İmamiyye) göre Tanrı'nın sıfatla
rı Zatının aynıdır. Sünniliğe göre ise Zatının
ne ayn ı ne de gayrıdır; onlar Tanrı'nın kendi-
sini nitelendirdiği sıfatlardır.
Şiiliğe göre Kur'an mahluktur. Sünnilik
ise Kur'an'ın Tanrı'nın sözü/ kelamı olduğu·
nu; Tanrı'nın "kelam sıfatı" nın ise O'nun
(Tanrı 'nın) kıdemiyle kadim olduğunu ileri
sürer.
10
7. Başka bir deyişle Sünniliğe göre Tan-
rı'nın ezeli kelam sıfatı vardır; Şiiliğe göre ise
Tanrı'nın böyle sıfatı yoktur. Yani Sünnilikte
Tanrı, " kadimden beri Konuşan bir Tanrı"
iken Şiilikte ise konuşmayan ve kutsal ki-
tapları söyleyen değil yaratan bir Tanrıdır.
Daha açık söylemek gerekirse Şiilikte
Tanrı'nın kelamı / sözü kadim olmayıp son-
radan yaratılan izafi / göreli bir kelamdır.
Yine Şiiliğe göre En'am Suresi, 103.
ayet gereği Tanrı ahirette inananlarca kesin-
likle görülmeyecektir. Cennet halkına görü-
leceğini söyleyen kafirdir. Oysa Sünniliğe
göre Tanrı ahirette inananlarca görülecektir.
Anlaşılacağı üzere Tanrı inancı konusun-
da bile Sünnilik ve Şiilik birbirlerini kafirlikle
suçlayacak derecede farklı düşünmektedir.
O halde bu iki mezhebi diğer alanlarda-
ki farklılıklara girmeden bile sırf Tanrı inancı
konusunu temel alarak bağımsız teolojıler
olarak nitelemek nesnel bir saptama biçi-
minde değerlendirilmek zorundadır.
Aleviliğin Tanrı inancı ise diğer iki lslam
11
8. orijinlı teolojik yapıdan çok daha farklıdır.
Sünnı ve Şii teolojinin benzeştiği Tanrı-Evren
ayrımı, Tanrı'nın Evreni yoktan yaratması
gibi iki ancı konuda Alevilik tümüyle farklı
bır inanca sahiptir. Alevilikte Tanrı · Evren
ayrımı Vahdet- ı Vücud inancıyla ortadan
kalkmış, yoktan yaratan bir Tanrı inancı ye·
rine Evreni kendi varlığından yani vardan
var eden; böylece de pozitif bilimin, "hiçbir
şey yoktan var olmamıştır ve var olan hiçbir
şey de yok olmaz" ilkesiyle de uzlaşan bir
Tanrı inancı vücud bulmuştur.
Tarihsel süreç içerisinde yoğunlaşan
Sünni ve Şii teolojinin baskısıyla Alevilik'te-
ki Tanrı- Evren birliği inancı zamanla ve za-
man zaman "Evren Tanrı 'nın tecellısi /yan-
sımasıdır." noktasına taşınarak yumuşatıl
mıştır. Yine Alevilik'te Evren'deki en önemli,
bilinç sahibi ve merkezi bir varlık olarak in-
sanın tanrısal bir mahiyetle ele alındığı ve
"ene/hak" sözünde varlık bulan bir yerinin
olduğu da anımsanmalıdır.
Böylesi farklılıklara karşın sırf İslam ori-
jinli oluşunu dikkate alarak Sünni ve Şii ba-
12
9. kış açısıyla Aleviliği tenkide maruz kılmak,
Sünnilik ve Şiiliğin itikat esaslarına uymuyor
dıye sapkın / batıl addetmek hiç kuşku yok
ki teolojik körlüğün bir sonucudur.
İşte bu noktada İslam teolojisinin ana
konularından biri olan Miraç olayı karşısında
konumlanılan teolojik düzlem de söze konu
üç İslam orijinli akımı özgünleştiren / bağım
sızlaştıran alan olarak öne çıkmaktadır.
Bu özgünleşme ve bağımsızlaşmanın so-
nucudur ki, Allah inancı konusundaki farklı
lık gibi Hazreti Muhammed'in kişiliği de çok
derin farklılıklarla algılanmaktadır. Biraz da-
ha yalın bir ifadeyle söylersek; Sünni'nin,
Şii'nin Muhammed'i ile Alevi'nin Muham-
med'i birbiriyle örtüşmemektedir. Bu ger-
çek en çok Miraç olayında tüm çıplaklığıyla
ortaya çıkmaktadır.
13
10. MiRAÇ NEDiR?
Miraç sözcüğü Arapça'dır. Yüksege çık·
mak, yükselerek yol almak dnlamına gelen
"uruç" sözcügünden türetilmiştir. Kutsal ki·
tap Kur'an'da bu sözcük astronomik zaman-
la ölçülemeyecek biçimde manevi bir yük-
selme / ruhsal bir yükseliş anlamına gelmek
üzere kullanılmaktadır. Başka bir deyışle bu
yükseliş metafizik bir yükseliştir. Nitekim
Mearic Suresi'nin 4. ayetinde şöyle denil-
mektedir:
"Melekler ve ruh Ona (Tann'ya) ölçüsü
elli bin yıl olan bir günde uruç ederler."
Uruç sözcüğünden hareketle anlamlan-
dırılan Miraç sözü, uruç ederek ulaşılan yük-
sek derece / yüksek mertebe anlamına gel-
mektedir. Aynı zamanda bu sözcük manevi
14
11. özellik Burak sözcüğünün simgesel bır anla-
ma sahip olduğunu işaret etmektedir.
Kuşkusuz Mirac;, İslam teolojilerinin en
temel konularından biri olarak üzerinde en
çok tartışmanın yapıldığı hususlar arasında
dır.
İslam inancına göre peygamber Hazreti
Muhammed, uruc; ederek Mırac;'a yuksel-
miştir. Hazreti Muhammed'ln Miraç'ının kaç
kez olduğu konusunda ise görüş birliği yok-
tur. Biri Mekke, diğeri Medıne'de olmak üze-
re en az iki kez Hazreti Muhammed'in Mi-
rac;'a çıktığından tutun da, ikisi Mekke'de,
l 18'i Medine'de olmak üzere tam 120 kez
Mirac; yaşadığına ilişkin bir hadisten bile sö-
zedilmektedir.
Mirac;'ın sayısı konusunda bile tam bir
kargaşa içerisinde olan Sünni ve Şii teolojisi
her ne hikmetse Alevi teolojisine taarruz et-
me konusunda tam bir fikir birliği ic;erisinde-
dir.
Sünni ve Şii teolojisinin ic;inde bulundu-
ğu kargaşanın göstergelerinden biri olarak
16
12. Miraç olayının mahiyeti de önemli bir tartış
ma konusudur. Bu cümleden olarak, Hazretı
Muhammed, Mirac;'a salt ruhen mi çıkmıştır?
Yoksa Mirde;, hem bedenen hem de ruhen mi
gerçekleşmiştir? Bu sorular kapsamında ko-
nuya ilişkin iki farklı sav ve inanç söz konu-
sudur.
Buna göre Hazreti Muhammed"in Mirac;'ı
ruhsal bir yolculuk olup bedensellik söz ko-
nusu değUdir. Bu inanç ve savın en önemli
temsilcisi peygamberin yakınlarının gözlem-
leridir. Onlara göre Miraç olayında Hazreti
Muhammed'in bedeni yatağından hiç ayrıl
mamıştır. Dolayısıyla Miraç bedensel bir yol -
culuk değil ruhsal bir yükseliştir.
Mirac;'ın ruhsal / manevi bir yükseliş ol-
duğunu savlayanlar İsra Suresı'nin 60. aye-
tine dayanmaktadırlar. Ayette şöyle denil-
mektedir:
"Hani sana: "Rabbin, insanlan çepeçev-
re kuşatmışbr.• Sana gösterdiğimiz o rüya-
yı / görüntüleri... yalnızca insanian sınamak
için gönderdik.Biz onlan korkutuyoruz ama
17
13. bu onlara büyük bir azgınlıktan başka bir
şey sağlamıyor.•
Bu ayette geçen "rüya" sözü mealen
Turkçe'ye "görüntüler" olarak çevrilmekte
ve Kur'an yorumcularının büyuk çoğunluğu ·
na göre bu rüya ifadesi Hazreti Muham-
med'e Miraç gecesi gösterilen göruntüleri
anlatmaktadır.
Buradan hareketle Miraç'ın aslında ruh·
sal yükseliş ve rüya olduğu anlaşılmaktadır.
Bizce de Miraç. Hazreti Muhammed'in gör·
düğü kutsal bir rüyadır.
Alevi teolojisi de bu yöndedir. Bizce Ale·
vi Miraç anlatılarında olayın bir rüya olarak
görüldüğü açıktır. Miraç'ı rüya olarak nıtele
mek olayı küçültmez. Tam tersine daha da
büyütür.
Çünkü rüya denilen olay bizim uyanık
lık dediğimiz nitelikten çok daha yüksek
bir boyutu işaret etmektedir. Kaldı ki bura-
da söze konu rüya hadisesi sıradan bir in-
sanın rüyası değil bir peygamberin rüyası
dır. Ayrıca unutulmamalıdır ki, peygamber-
18
14. lerin vahiy alma yollarından biri de rüyadır.
Bu nedenle Miraç'ı rüya olarak değerlendir
mek onun kıymetını azaltmaz. tersine yük-
seltir.
19
15. SÜNNi ANLATIDA MiRAÇ OLAYI
Sünnilerin itibar ettigi ünlü hadis derle-
melerini içeren kitaplardan (Buhari, Müslim
ve Nesai gibi Kütüb- ü Sitte'ye dahil kitap-
lardan) öğrendiğimize göre Sünni teolojide
Miraç konusunda şöyle bir anlatı mevcuttur:
Hazreti Muhammed Mekke devrinın son-
larına doğru bir gece Tanrı tarafından Mek
ke'den Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'ya
isra / gece yürüyüşü yoluyla götürülur, ora-
dan da Sidretü'1-Münteha ve Cennetül
Me'va'ya yükseltilir. Bu noktaya kadar ken-
disine refakat eden Cebrail refakati bırakır
ve peygamber, "refref" adı verilen bir vasıta
ile Tanrı katına kadar gelir.
Hazreti Muhammed Mekke'den Kudüs'e
Burak ile gelir Kudüs'e gelmeden yolda
20
16. almış fakat dönüşte yolda Hazreti Musa'ya
rastlamış, Hazreti Musa, Hazreti Muham
med'e günde elli vakit namazın inananlara
ağır geleceğini söyleyerek Tanrı'dan bunu
indirmesini ıstemiştir. Hazreti Muhammed,
Hazretı Musa'nın öğüdüyle yenıden Tanrı
katına gidip günlük namaz vakti sayısının
ındirilmesını talep etmiştir
Her gidişinde beş vakit indirilmiştir. Her
seferinde Hazreti Musa, Hazreti Muham-
med'e daha da indirmesi için Tanrı katına
tekrar gitmesıni istemiştir.
En son beş vakte indiğinde bile Hazreti
Musa aynı isteği yinelemiştır. Fakat Hazreti
Muhammed bundan daha az sayıda vakit
için Tanrı'dan ricada bulunamayacağını be-
lirtmiştir. Böylece Sünni teolojiye göre gun-
lük beş vakit namaz kesinleşmiştir.
Bu anlatı Sünnı teolOJınin en güvenilir
kaynakları arasında kabul edilen Buhari'nin
hadis derlemesinde ve diğer kimı derleme-
lerde mevcuttur.
Alevi teolojisine ve özellikle Kırklar Mec-
22
17. lisi ve Cemıne yönelik mütecaviz tulumları
anımsandığında Sünni teologlara şu soruları
sormak yerinde olacaktır:
1. Tanrı peygamber bile olsa birilerinin
isteğıyle süreklı görüş değiştıren ve
karar veremeyen bir varlık mıdır ki el-
li vakti kademe kademe beşe kadar
indirmiştir?
2. Hazreti Muhammed, günlük elli vakit
namazın kendi inananları için katlanı
lamayacak / yerine getirilemeyecek
derecede zor olduğunu akıl edeme·
yen biri midir ki Hazreti Musa'nın akıl
vermesiyle hareket etmektedır?
3. Tanrı ve Hazreti Muhammed namaz
vakitleri konusunda pazarlık mı yap-
mışlardır?
4. Hazreti Musa, Tanrı ile Hazreti Mu-
hammed arasındaki pazarlıkta aracı
lık mı yapmıştır?
5. Hazreti Musa, namaz vakitleri konu
sunda hem Hazreti Muhammed'e
23
18. hem de Tanrı'ya etkide bulunan ger-
çek bir belirleyici midir?
6. Yoksa Sünni İslam'daki günlük beş
vakit namaz uygulamasının kaynağı
Hazreti Musa mıdır?
7. Sünniler günde elli vakit namaz yeri·
ne beş vakit namaz kıldıkları için Haz-
reti Musa'ya şükran ve minnet borcu
içerisinde midirler?
8. Tanrı, günlük elli vakit namazın in·
sanlar içın güç olduğunu Hazreti Mu-
sa olmasa anlamayacak mıydı?
Bu sorulara karşı şöyle bir savunma ge-
liştirilmektedir:
"Hazreti Peygamber'e İsra gecesi, na-
maz elli vakit olarak farz kılındı. Sonra azal-
tıldı ve beş vakte düşürüldü. Sonra şöyle
seslenildi: Ey Muhammed, şüphesiz bizim
J
nezdimizdeki söz bir değişikliğe uğramaz. ~
Senin için bu beş vakit namaz, elli vakit na- 1
mazın karşılığıdır." (Buhari, Salat, 76, Enbi·
ya, 5.)
24
19. t
Bu savunmanın ne derece ikna edici ol-
duğu herkesin kendi inan<; dünyasıyla ilgili
bir sorundur. Ancak bizi ikna etmediğini be-
lirtmeliyiz. Hatta ikna bir yana bu savunma
bize göre son derece gülün<;lür.
25
20. MIRAÇ'TA GERÇEKTE NE OLDU?
Metafizik bir olay olması hasebiyle Mi-
raç, Kur'an'da ayrıntılı olarak işlenmiş de-
ğildir. Buna karşın kimi ayetlerin Miraç'la ıl
gili bir kısım bilgiler içerdiğı de bilinmekte-
dir. Bu ayetlerden yola çıkılarak bir takım
yorumlarla konu anlaşılmaya çalışılmakta
dır.
Ancak şunu anımsatalım ki, Miraç'ta
gerçekte neyin olduğunu her teolojik yapı
kendince açıklamaktadır. Bu açıklamalar
birbiriyle uyuşmayan hususlar içermektedir.
Yani Sünni, Şii ve Alevi teolojısinde farklı
farklı Miraç anlatıları mevcuttur. Her teolojik
yapı kendi bakış açısıyla diğerini tenkid ve
tekzip etmektedir.
26
21. •
Bu noktada Necm Suresi l -18. ayetleri-
ne müracaat etmek yerinde olacaktır. Söze
konu ayetlerde gayet kapalı da olsa Mi-
raç'tan şu şekilde bahsedilmektedir:
"Andolsun aktığında o yıld12a ki,
arkadaşın12 ne sapıtmış ne de azmıştır.
O, kendi kuruntusundan konuşmuyor.
Onun söyledikleri, kendisine vahyedi-
lenden başka bir şey değildir.
Onlan ona güc;leri pek şiddetli olan öğ-
retmiştir.
O, güzellik ve güc; sahibidir.
Tann huzurunda dosdoğru durmuştur.
O sırada O, en yüksek ufuktaydı.
Sonra yaklaştı ve O'na doğru sarktı.
Yakınlığı iki yay aralığı kadar veya da-
ha azdı .
Sonra Tann kuluna vahyettiğini vah-
yetti.
Gördüğünü kalbi yalanlamadı.
27
22. ilan edince Mekkeli müşrikler O'nunla dalga
geçmişler, O'nun sapıttığını, azgınlık elliğini
ileri sürmüşlerdir. Anlattığı şeylerin kendi
uydurması olduğunu, deyim yerindeyse
Hazretı Muhammed'in masal anlattığını ileri
sürmüşlerdir.
Ne kadar ilgin<; değil mi? Sünnı ve Şii
teologların da bir kısmı Aleviler'in KırkJar
Meclisi ve Cemi inancına da masal diyor-
lar...
Sünni ve Şii teologların yüzyıllar önce
Hazreti Muhammed'i yalancılıkla, sapılmış
lıkla ve masal anlatmakla suçlayan müşrik
lerle aynı safa düşerek Alevilerin Kırklar
Meclisi ve Cemi inancına da masal / efsane
demeleri idrak sahibi insanlar i<;in gerçekten
ibret verici değil midir?
Konunun daha iyi anlaşılması için Alevi
teolojisindeki Mira<; olayını ve onun ayrılmaz
bir parçası olan K.ırkJar Meclisi ve Cemi
inancını konu ederek anımsamak yerinde
olacaktır.
29
23. ALEVi ANLATIDA MiRAÇ 0 1.AYI
Alevi teolojisinde Miraç olayı ve Kırklar
Meclisi inancı başta İmam Cafer Buyrugu ol-
mak üzere pek çok Alevi ozan tarafından ya-
zılan / söylenen Miraçnamelerde ayrıntılı bir
biçimde anlatılmaktadır. Yine bilindiğı uzere
cemlerde bu mirac;nameler coşkun bir bi-
çimde söylenmekte ve Hazreti Muham-
med'in Mirac;'ı canlandırılmaktadır
Şimdi bu Mirac;namelerden yola çıkarak
Alevi inancındaki Miraç olayını ve Kırklar
Meclisi inancını özetleyerek anımsaya lım:
"Cebrail gelir. Hazreti Muhammed'e Tan-
rı 'nın kendisini Miraç'a çağırdığını iletir.
Hazreti Muhammed, Burak adlı bineğe bine-
rek Miraç'a yükselir. Yolda önüne bir arslan
çıkar. Arslan ona geçit vermez. Tanrı 'nın
30
24. esin/emesiyle Hazreti Muhammed. parma-
ğındaki yüzügü arslana verir
Bunun üzerine arslan önünden çekilir.
Hazreti Muhammed Tann katına gelir. Tanrı
ona seslenir Bu ses Hazreti Ali'nin sesidir.
Yani yüce Tanrı, Hazreti Muhammed'e Haz-
reti Ali'nin sesiyle seslenmiştir.
Hazreti Muhammed şaşkınlıkla; "Ey Ali,
sen misin?" diye sorar Bunun üzerine Tanrı;
uEy Muhammed, ben sana, senin en sevdi-
ğin kişinin sesiyle sesleniyorum." der
Sonra Hazreti Muhammed, Hazreti Al-
lah 'ı görür. Kuşku yok ki Allah'a özgü bir
suret yoktur. Bu nedenle yüce Allah Hazretı
Ali'nin suretinde görünür. Başka bir deyişle
yüce Allah. kulu ve elçisi Hazreti Muham-
med'e görünürken Hazreti Ali suretinde te-
celli eder.
Hazreti Muhammed Miraç"ta yüce Allah
ile doksan bin kelam konuşur. Hazretı Mu-
hammed'e; süt, bal ve elma verildiği rivayet
edilir. Bal aşka, süt sevgiye. elma ise dostlu
ğa işaret eder.
31
25. Hazreti Muhammed, Allah'ın csinfeme-
siyle Kırklar Mcclisi'nin bulundugu kutlu
dergaha uğrar. Dergahın kapısını çaldıgında
içeriden bir ses. "Kimsin'"der Hazreti Mu-
hammed sese; "Ben peygaınberim!" diyerek
yanıt verir.
Aynı ses bu kez; "Peygamberliğını git
ümmetine yap. Bizim aramıza peygamber
sığmaz!" der.
Hazreti Mulıaınmed kapıdan ayrılıp yü
rümeye başlayınca gaipten gelen bir ses ay-
rılmamasını, kapıyı yeniden çalmasını ama
yanıtı farklı vermesini söyler. Hazreti Mu-
hammed yine kapıyı çalar. İçerden yine,
"Kimsin?" diye sorulur. Bu kez
Hazreti Muhammed; "Ben de sizden biri-
yim. Sizin gibı bir insanım. Yoksulların yar-
dımcısyım." der. Bu yanıttan sonra kapı açı
lır. Hazreti Muhammed içeri alınır.
İçerdekiler Hazreti Muhammed'i "Hoş
geldin, sefa getirdin, uğur getirdin." dıyerek
karşılarlar. Hazreti Muhammed içerde oluş
muş bir meclis görür. Hatta sayımını da için-
32
•
'
26. den yapar. Tam 39 kişi vardır. Üstelik bu
meclis kadın ve erkeklerden oluşmuştur.
Bunların 22 'sı erkek l 7'si kadındır.
Hazreti Muhammed'e yer gösterilir. O da
gösterilen yere oturur. Gösterilen yer baş kö-
şedir. Hazreti Ali de meclistedir.
Hazreti Muhammed sorar:
"Size kimler denir?" der. "Bize Kırklar
denir" diye yanıt alır. M Ama burada 39 kişi
saydım." der. O sırada Selman-ı Pak yoktur.
Hazreti Muhammed; "Peki sizin ulunuz, bü-
yüğünüz, küçüğünüz kim?" diye sorar. Ge-
len yanıt şöyle olur:
"Bizim küçüğümüz, büyüğümüz yok-
tur. Küçüğümüz de uludur. büyüğümüz de
uludur. Birimiz kırkımız, kırkımız birimiz-
dir." denir.
Bunun üzerine Hazreti Muhammed,
meclisten bunu kendilerine kanıtlama/arını
söyler. O sırada Hazreti Ali kolunu uzatır ve
gömleğini sıyırır. içlerinden biri "desturn di-
yerek bıçağın ucu ile kolunu hafif kanatır.
Kolundan bir damla kan akar.
33
27. ğında. Miraç'a giderken "aslana~ verdiği
yüzügu görür. Hazreti Ali'ye sarılır. onu
bagrına basar."
Hazreti Muhammed, gelen vahiyleri teb-
liğle görevli bir Nebi / Resul olmasının ya·
nında, Kırklar Meclisi tarafından seçilmiş bir
"Mürşit" lir. Yine bu meclisçe Hazreti Ali de
"Rehber" ve Tanrı elçisinin / peygamberin
vekili olarak seçilir. Alevi teolojisine göre Mi-
raç'ta Hazreti Muhammed'e beş vakit namaz
değil zikir, secde ve semah buyruğu veril-
miştir. Bunun icra şekli de cem adı verilen
ibadet biçimidir.
Kırklar Meclisi ve Cemi ile ilgili Sünni ve
Şii teologların mütecaviz sorularına geçme-
den önce belirtmemiz gereken kimi hususlar
vardır.
Şöyle ki;
1. Bize göre Miraç nasıl bir metafizik
olay ise Kırklar Meclisi de metafizik
bir olaydır. Gerek Miraç gerekse onun
bir parçası olan Kırklar Meclisı zahir
35
28. aleminde değil babn aleminde ger-
çekleşmiştir. Dolayısıyla Kırklar Mec·
lisı ve Ceminin toplandığı yer / der-
gah fizik alemde yanı dünyanın her
hangi bir köşesinde değildir. Manevi,
metafizik bir alemdedir. Diğer bir ifa·
deyle batın alemindedlr.
2. Miraç, Hazreti Muhammed'in Allah'ın
esinlemesiyle gördüğü kutsal ve kutlu
bır ruyadır.
3 Mirac;. coğrafi bir yolculuk olarak gö-
rülemez. Hazreti Muhammed, bede-
nen değil ruhen uruc; ederek Miraç'a
yükselmiştir.
Bu üc; yaşamsal noktadan sonra gelelim
Sünni ve Şii teologların mütecaviz soruları
na...
Derler ki, Kırklar Meclisinin toplandığı
dergah nerededir? Neden Kur'an'da ve hadis
kitaplarında Kırklar Meclisi'nden bahsedil-
memektedir?
36
•
29. Yanıtımız şudur:
Kur'an'da Miraç olayından ayrıntılı bir
biçimde bahsedilmemektedir. Çünkü Miraç
metazifizik bir olaydır. İnsanların idrak sınır
larının dışındadır.
Bu nedenle Miraç'a dair kısmi anlatılar
bile çeşitli simgelerle ortaya konulmuştur.
Kur'an'da sembolik örgülerle ve kapalı bir
biçimde de olsa Miraç'tan bahsediliyor oluşu
bu konuya dair İslami inancın temelini teşkil
etmektedir.
Bu temel Sünni, Şii ve Alevi teolojilerinin
her üçü için de sözkonusudur. Miraç'a dair
hadislerde anlatılanların ne denli · isabetli
olup olmadığının göstergesi günde elli vakit
namaz komedisidir.
Sünni ve Şii Miraç anlatılarının dayandı
ğı hadis kitapları sayısız çelişki. tutarsızlık ve
hatta gülünçlüklerle doludur. Bu konuda zir-
ve noktası daha evvel de belirttiğimiz gibi
günde elli vakit namaz olayıdır.
Bu hadis kitaplarında Hazreti Muham-
med'e mal edilen çirkin ifadeler mevcuttur.
37
30. Bir süre önce Türkiye Cumhuriyeti Diyanet
İşleri Başkanlığı tarafından bu türden, özel-
likle kadınlarla ilgili ifadelerin ayıklanması
çalışmasının başlatılmış olması söze konu
hadis kitaplarının ne denli güvenilır oldugu-
nu da ortaya koymakta degil midir?
Alevi Miraç anlatısı ve onun bır parçası
olan Kırklar Meclisi ve Cemi inancı Kur'an
ayetlerindeki simgesel ifadelerin mistik ve
sezgisel yorumlarına dayanmaktadır.
Alevi literatüründeki Mirac;nameler, bu
mistik ve sezgisel yorumların ürünüdür. Mis-
tisizmi / tasavvufi yorumları yadsıyıp zahiri
sığlığın en ücra köşelerinde gezinen Sünni
ve Şii şeriat ehli bambaşka bir dinsel para-
digmanın sınırlarına hapsoldukları ic;ın ge-
nelde Alevi teolojisini özelde ise bu teolojinin
Mirac; anlatısını idrakten yoksundurlar.
Zaten böylesi bir idrak sözkonusu olsay-
dı Sünni ve Şii teologlar derhal Alevi teoloji-
sini benimseme noktasına gelirlerdi.
Diyorlar ki, Kırklar Meclisinin üyeleri
Hazreti Muhammed'e; "Peygamberliğini git
38
31. ümmetine yap, Bizim aramıza peygamber
sığmaz." diye nasıl diyebılirler? Burada pey·
gambere yönelik bir küçümseme yok mu-
dur? Hazreti Ali ve Hazreti Salman-ı Farisı
gibi peygamberin ashabından olan bu kişile
rin bulunduğu bu meclıste peygambere nasıl
böyle seslenilebilir? Onlar da zaten o pey
gamberin ümmeti değil midir?
Yanıtımız şudur·
Hazreti Muhammed Kırklar Meclisinde
•Mürşit" makamındadır. Mürşit makamında
bulunan bir kişi nasıl küçümsenmiş olabilir
k")ı.
Burada Hazreti Muhammed'e yönelik bir
sınav ve bir eğitim söz konusudur Bu sınavı
yapan yüce Allah'tır Kırklar Meclisi bu sı·
navda bir vesiledir. Bu diyalogtan anlaşılma
lıdır ki, Hazreti muhammed peygamber de
olsa bir insandır. Alçakgönüllü olmalıdır. Öf·
kelenmemelidir. Nitekim verdiği sonraki ce-
vap peygamberin bu sınavı geçtiğini göster-
mektedir.
Aynca Kur'an'da Fussilet Suresi 6. ayet·
39
32. te Hazreti Muhammed'in de bir insan oldu-
ğu, kendisine vahiy gelmesınden başka di-
ğer insanlardan bir farkının olmadığı vurgu-
lanmaktadır.
Yine bilmekteyiz ki, Hazreti Muham-
med'in teblig görevini gerçekleştirirken za-
man ıaman öfkelendiği anlar olmuştur. Bun·
lardan biri Abese Suresi'nin ilk on ayetınde
şöyle anlatılmaktadır:
"Yanına kör bir adam geldi diye yüzünü
ekşitti ve öteye döndü.
Sen nereden bilirsin, belki de o annıp
temizlenecek.
Belki de düşünüp taşınacak da öğüt
kendisine yarayacak.
Kendisini her türlü gereksinimin üstün-
de gören kişiye gelince,
40
Ki, sen ona yöneliyorsun;
Sana ne onun arınmasındanl
O, koşarak sana gelen var ya;
Odur içine ürperti düşen.
Oysa sen onunla ilgilenmiyorsunı~
33. Bu ayetlerde anlatılan şudur:
Bir gün Hazreti Muhammed, müşrikler
den önde gelen. varlıklı kımselere İslam'ı
tebliğ etmektedir. Bu sıradcı iki gözü kör bir
adam gelip yuksek sesle ve nezaket kural-
larından uzak bir tavırla Hazreti Muham-
med'den kendisine İslam'ı anlatmasını is-
ter.
Bunun üzerine peygamber öfkelenip
yüzünü ekşitir ve başka bir tarafa çevirir.
İşte bu davranışından dolayı Hazreti Mu-
hammed Allah tarafından uyarılmıştır. Yu-
karıdaki ayetlerde bu olay konu edilmekte-
dir.
Diyorlar ki, Hazreti Muhammed, Kırklar
Meclisi üyelerine; "Size kimler derler?" di-
ye nasıl sorar? Peygamber oradaki insanla-
rı nasıl tanımaz? Onlar zaten Hazreti Mu-
hammed'in ümmetinden olan kişiler değil
mi?
Yanıtımız şudur:
İnanışa göre Kırklar Meclisi Kırk Ulu ki-
şiden oluşmuştur. Bizce bu kırk ulu kişi ara-
41
34. sında Hazreti Muhammed'in döneminde ya-
şayan, onun sahabelerinden olanldr bulun-
dugu gıbi c;ok daha sonra dunyaya gelip ın
sanlığı aydınlatan erenlerin de ruhaniyeti
vardır. Sözgelimi; l lünkar Hacı Bektaş Veli,
Gözcü Karaca<Jhmet Sultan ve ismini. ünva
nını bilmediğimizi gaıp erenler...Unutulma-
malıdır ki Kırklar Meclisi tıpkı Mirac; gibi
Hazreti Muhammed'in gördüğü kutsal ve
kutlu bır rüyadır. Hazretı Muhammed bu rü-
yada kendi ashabından olmayan, yani ken-
disinden yüzyıllar sonra dünyaya gelecek
olan erenleri de görmüştür.
Hazreti Muhammed'ın "Size kımler der-
ler?" sorusunu bu c;erc;evede anlamak lazım
dır. Ayrıca Hazreti Muhammed'in sorusu
Kırklar Ceminde bulunan bireylere degil
Kırklar Meclisinin tümünedir. Yani soru bi-
reylere değil Meclisedir.
Hazreti Muhammed'in Mirac;'ta Hazreti
Ali'yi arslan donunda görmesi, Allah'ın pey-
gambere Hazreti Ali'nin sesiyle seslenmesı
ve Hazreti Muhammed'e Hazreti Ali suretin-
de görünmesi / tecelli etmesi gibi metafizik
42
35. olaylara dair işaret yukarıda Türkçe anlamı
nı sunduğumuz Necm Suresi 18. ayette bu-
lunmaktadır: Aynı ayeti tekrar sunalım:
"Andolsun O, o 8nda rabbinin Byetlerin-
den bir bölümünü gördü."
Ayet, Tanrı'nın varlığını işaret eden her
şeydir. Nitekim, ayet sözcüğü Arapça'da
belge, kanıt, delil gibi anlamlara gelmekte-
dir. Yani ayet denildiğinde sadece Kur'an
cümleleri yada cümle toplulukları anlaşılma
malıdır.
Bu nedenle Miraç'ta Hazreti Muham-
med'in Hazreti Ali'yi önce arslan donunda
görmesi, sonra Tanrı'nın ona Hazreti Ali'nin
sesiyle seslenmesi, Hazreti Ali suretinde
görünmesi ve peygamberin Kırklar Mecli-
si'ne girmesi ayette işaret edilen "ayet"ler-
dendir.
Kendi teolojik paradigmalarıyla dayan-
dıkları hadis kitaplarından yola çıkarak
Hazreti Muhammed'in Miraç'a yüksıelirken
yolda hemen hemen ölmüş bütün peygam-
berleri gördüğünü, onlara namaz kıldırdığı-
43
36. nı, elli vakit namazı beşe indirmek için Haz
reli Musa'dan akıl aldığını, bu nedenle
deyim yerindeyse Allah'la pdzdrlık yaptığı
nı ileri sürenler. Alevı anlatısında belirlıldı
ği üzere Haıreli Muhammed'in Hazreti
Ali'yi arslan donunda görmesi, Hazreti Al
lah'ın Haı.reli Muhammed'e Hazrelı Alinin
sesiyle seslend ıgi inancını yadırgaydbil
mektedirler.
Oysa Necm Suresi 18. ayetten yola c;ı •
karak tüm Aleviler inanmaktadırlar ki, Tan
rı'nın evrendeki en büyük ve en muhteşem
ayeti Hazreti imam Ali'dir.
O do!':lrudan doğruya yl1ce Allah'ın mü-
barek tecellisidir. Sesi Allah'ın sesidir. Yü-
zü vechullahtır. Bunlar Aleviliğin iman un-
surlarıdır.inanan inanır. Zira inancın kanıtı
yoktur.
Sünnilerin dayanak kabul ettikleri hadıs
kitaplarında Hazreti Muhammed'e Miraç'ta
beş vakit namazın emredildiği ileri sürül
mektedir. Oysa bu konuda Kur'an'dan hıçbir
kanıt yoktur.
44
37. Tam tersine Mirac;'ta Hazreti Muham-
med'e vahyedilenler İsra Suresi 3 1-38. ayet-
lerde belirtilmektedır Söze konu ayetlerin
Türkçe karşılıktan şöyledir:
" Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öl-
dürmeyin. Onları da sizi de biz nzıklendın
yoruz. Kuşkusuz onları öldürmek büyük bir
günahbr.
Zinaya yeklaşmayın. Çünkü o, iğrene;
bir iş ve çok kötü bir yoldur.
Haklı bir neden olmadıkc;e AJlah'ın say-
gın kıldığı cana kıymayın. Kim haksızlıkla
öldürülürse, onun velisine yetki verd1k. Ama
o da öldürmede sınır tanımazlık etmesin.
Çünkü kendisine yardım edilmiştir.
Yetimin malına, rüşdüne erinceye kadar
ancak en güzel bir niyetle yaklaşın. Verd1ği
nlz sözü yerine getirin. Çünkü verilen söz
sorumluluk gerektirir.
Ölçtüğünüz zaman tam ve dürüst öl-
çün. Doğru tarb ile tartın. Bu, hem hayırlı
hem de sonuç olarak güzeldir.
Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına
45
38. düşme. Çünkü kulak, göz, gönül ve bunların
hepsi bundan sorumlu tutulacakbr.
Yeryüzünde kasılıp kabararak yürüme.
Çünkü sen yeri yırtamazsın. Uzunlukc;a da
dağlara ulaşmazsın.
Bütün bu sayılanların kötü olanları rab-
blnin kabnda çirkin görülmüştür. "
Alevi teolojisıne gorc Hazrelı Muham
med, yukarıdaki ayetlerde ortaya konulan
ahlaki ilkelerle birlikle ibadet olarak da zikir,
secde ve semahla emrolunmuştur.
Bu emrin ilk uygulanma yeri de Kırklar
Meclisidir. Kırklar Meclisınde yürütülen ilk
cem; zikir, secde ve semahın bir ibadet ola-
rak icra edildiği tapınma biçimidir.
Bu nedenle Alevi inancında temel ibadet
cemdir Cemin yerine başka bir ibadet bic;ı
mini savunmak Alevi inancının sınırlarının
dışına çıkmaktır.
Sözlerimizin sonunda öneminden dolayı
tekraren belirtelim kı, Kırklar Meclisi ve Ce-
mı inancı Aleviliğın en temel ögesidir. Kırk
lar Meclisi ve cemine, masal, efsane, mitolo-
46
39. ji yakıştırması yapmak topyekün İslam'a ve
Miraç olayına masal, efsane ve mitoloji de-
mekten farksızdır.
Kuşkusuz müminler ic:;in hak olan Kırk·
lar Meclisi ve cemi inancı yalnızca münkir-
ler / inkarcılar ıc:;in masal olabilir.
MUSTAFA CEMiL KILIÇ
ILAHIYAIÇI -SOSYOLOG
15. 07. 2007 / lSTANBUL
47