Pavlov and Watson contributed to our understanding of classical conditioning through Pavlov's experiments with dogs and Watson's experiments with humans. The document outlines the classical conditioning procedure which involves pairing a neutral stimulus with an unconditioned stimulus until the neutral stimulus elicits a conditioned response on its own. It provides examples of Pavlov's dogs and experiments conducted on Carly and Dwight to demonstrate the classical conditioning process.
Classical conditioning is a type of learning that had a major influence on the school of thought in psychology known as behaviorism.Classical conditioning basically involves forming an association between two stimuli resulting in a learned response.
The document discusses various topics related to consciousness, including sleep, dreams, hypnosis, and psychoactive drugs. It covers levels of consciousness, the stages and purposes of sleep, theories of dreaming, how hypnosis works, and the effects of different classes of drugs like stimulants and depressants. The key learning objectives are about consciousness, sleep, dreaming, hypnosis, drug dependence and effects, and specific drugs. Figures and examples are provided to illustrate concepts like sleep stages, brain activity during sleep, and common sleep disorders.
Operant conditioning is a method of learning through reinforcement and punishment. Behavior is strengthened when followed by a reinforcer or weakened when followed by a punisher. B.F. Skinner coined the term and studied operant conditioning using animal experiments. Reinforcers can be positive like praise or negative like escaping an unpleasant stimulus. Punishers are consequences that weaken behavior and can be positive by applying an unpleasant stimulus or negative by removing a desirable one. The timing and schedule of reinforcement impacts how effectively behaviors are learned through operant conditioning.
This document provides biographical information about John Broadus Watson, the founder of behaviorism. It summarizes that Watson grew up poor in South Carolina and received his master's degree from Furman University at age 21. In 1913, he published his behaviorist manifesto arguing that psychology should focus only on observable behaviors. He is best known for his "Little Albert" experiment in 1920 which demonstrated classical conditioning by conditioning an infant to fear a white rat. The document provides context on behaviorism and influences on Watson's work such as Ivan Pavlov.
Operant conditioning is a theory of learning that focuses on how environmental interactions influence behavior. B.F. Skinner developed operant conditioning which explains that behaviors are strengthened or weakened based on consequences. There are four principles of operant conditioning: immediacy of consequences, deprivation and satiation, contingency between behavior and consequence, and effectiveness being determined by size of consequence. Reinforcement and punishment are used to shape behaviors through positive or negative consequences.
The document discusses behaviorism and its application to education. It defines behaviorism as the idea that behavior is acquired through conditioning using stimuli and responses that are reinforced. The two types of conditioning are classical and operant conditioning. Behaviorism influenced educational theorists like B.F. Skinner and John B. Watson. In classrooms, behaviorism is seen through objective-driven instruction, individual work, and use of reinforcement systems. Both benefits and limitations are noted in strictly applying behaviorist principles to learning.
This document discusses the theory of behaviorism. It explains that behaviorism focuses on how environmental stimuli shape observable behaviors through conditioning principles without regard to mental processes. The two types of conditioning are operant conditioning, where behaviors are reinforced or punished, and classical conditioning, where a reflex response becomes associated with a neutral stimulus. Key figures who contributed to behaviorism include Ivan Pavlov, John B. Watson, B.F. Skinner, and Albert Bandura. The document also provides examples of how teachers can apply behaviorism in their classrooms through reinforcement and punishment.
Chomsky’s and skinner’s theory of language acquisitionNur Khalidah
This document discusses Noam Chomsky and B.F. Skinner's theories of language acquisition. Chomsky believed language is innate and children acquire it through internal biological mechanisms, while Skinner viewed it as learned through environmental conditioning and reinforcement. Their key differences were that Chomsky saw an innate language acquisition device at work, while Skinner saw children as blank slates shaped by external stimuli. Both agreed the environment plays a role, though they disagreed on whether it was primarily or secondarily influential in the language learning process.
The document discusses the behaviorist theory of learning. [1] Behaviorism assumes that learning is influenced by environmental stimuli and responses are reinforced through positive and negative consequences. [2] Important behaviorist theorists include Ivan Pavlov, who studied classical conditioning in dogs, and B.F. Skinner, who developed operant conditioning using reinforcement and punishment. [3] Teachers can apply behaviorist principles by breaking tasks into small steps, providing clear instructions, and using positive reinforcement.
Başka bir okul mümkün, BBOM.
“Her çocuk kendine özgüdür ve yaşamının bir parçası olan eğitim sürecini şekillendirmeye hakkı vardır.”
Montessori Eğitimi, Waldorf Pedagojisi, Emilia Yaklaşımı, Orman Pedagojisi, Demokratik Okullar
2. Öğrenme
Öğrenme ve Öğretme Kuramları
Davranışçılık (Behaviorism)
Klasik Koşullanma (Pavlovian/Classical Conditioning)
Edimsel Koşullanma (Instrumental Conditioning)
Bilişselcilik (Cognitivism)
Oluşturmacılık /Yapılandırmacılık (Constructivism)
SUNU AKIŞI
2
3. Klasik Koşullanma (Pavlovian/ Classical Conditioning)
Koşullanma Deneyi
Koşulsuz Uyarıcı
Koşulsuz Tepki
Nötr Uyarıcı
Koşullu Uyarıcı
KoşulluTepki
Koşullanma İlkeleri
Bitişiklik
Habercilik
Pekiştirme
Sönme
Kendiliğinden Geri Gelme
Genelleme ve Ayırt Etme
Birden Fazla Uyarıcıya Koşullama
Gölgeleme
Engelleme
Öğrenilmiş Çaresizlik
Klasik Koşullanmanın Eğitim Ortamında Kullanılması
3
4. Öğrenme, eğitim ve psikoloji gibi birçok disiplinin yüzyıllardır
üzerinde çalıştığı bir kavramdır.
İnsanlar sadece öğrenmek istedikleri için değil ayrıca nasıl
öğrendiklerini bilme meraklarını gidermek içinde bu konu
üzerinde çalışmışlardır.
Bu çalışmaların sonucunda da öğrenme ile ilgili birçok teori
ortaya çıkmıştır.
4
5. • Washburne’e göre öğrenme, hedeflere deneyim yoluyla
ulaşmadaki artıştır (1936, s.603).
• Dışarıdan ya da içeriden gelen etkilerle davranışlarda meydana
gelen değişim (Shuell,1993, s.295).
• Bilgi, yeti, ya da uygulamaya bağlı davranışlarda nispeten kalıcı
değişimlerle sonuçlanan süreç (Klausmeier, 1985, s. 57).
• Anlayışlar, davranışlar, algılar ve motivasyonda ya da hepsinin
birleşiminde meydana gelen değişim (Bigge, 1964, s. 1).
Öğrenme
5
6. • Öğrenme, yaşantı sonucunda organizmadaki davranış
değişikliğinin edinilmesi ve bunun korunmasıdır (Pierce &
Cherey, 2004, s.1).
• Organizmanın geçici durumlara (yorgunluk, ilaç kullanımı
vb.) verdiği tepkiler dışında karşılaşılan durumlara davranış
değişikliği yoluyla tepki vermeyi öğrenmesidir (Hilgard,
1983, s.3).
• Bireyin kendi yaşantısı yoluyla davranışlarında meydana
gelen değişme (Senemoğlu, 2011, s.86).
• Öğrenme, başarılı ya da başarısız olarak ifade edilebilecek
tecrübelerden kaynaklanan davranışlarda gözlenebilen
kalıcı değişimlerdir (Elden, 2003, s.2).
6
7. Öğrenmedeki amaçlardan biri çevreye uyum sağlamaktır.
Organizmanın yaşamını sürdürmesi, büyük ölçüde
çevresindeki değişliklere başarılı olarak uyum sağlama
yeteneğine bağlıdır.
Etkin uyum sağlama ise öğrenmeyle mümkündür (Senemoğlu,
2011, s. 86).
7
8. Yaşantı: Bireylerin çevreleriyle belli bir süre etkileşimleri
sonucunda kendilerinde kalan iz.
Davranış: Organizmanın gösterdiği her türlü etkinliktir.
8
Doğuştan getirilen
(İçgüdüsel,
refleksif)
• Gözbebeğinin
şiddetli ışıkta
küçülmesi)
Geçici
• Alkol, ilaç, hastalık
ile oluşan
davranışlar.
Sonradan
(Öğrenme ürünü)
• İstendik (Ders
çalışma, piyano
çalma vb.)
• İstenmedik (kopya
çekme)
9. 17. yy. dan beri düzenli olarak bir önceki kurama meydan
okuyan çeşitli kuramlar ortaya çıkmıştır. Bu farklı kuramların
hepsi insanların nasıl öğrendiklerini açıklamaya çalışmışlardır.
9
KURAMLAR
Davranışçılık
(Behaviorism)
Bilişselcilik
(Cognitivism)
Oluşturmacılık /
Yapısalcılık
(Constructivism)
10. • Davranışçılık 20. yy. ın ilk yarısında öğrenme konusunda
önemli bir yer tutmuştur. 1950 ve 1960 lı yıllarda birçok yeni
teoriler ortaya çıkmasına rağmen etkisini sürdürmüştür.
• Davranışçılık gözlenebilen ve ölçülebilen davranışı esas alan
öğrenme ve psikoloji yaklaşımını esas alır.
• Hayvanlar ve insanların öğrenmelerini konu edinen
Davranışçılık sadece açıkça gözlenebilen davranışları inceler ve
zihinsel süreçlere fazla önem vermez.
Davranışçılık(Behaviorism)
10
11. • Davranışçı kuramcılar öğrenmeyi organizmadaki
nispeten kalıcı değişiklik olarak tanımlarlar.
• Bu kuramda öğrenen çevresine uyum sağlayan pasif
bir alıcıdır.
• Davranışçılık kuramının anahtar isimleri şu şekilde
sıralanabilir: John B. Watson, Ivan P. Pavlov, B. F.
Skinner, ve Edward L.Thorndike.
11
12. Bu kurama göre:
Psikoloji bir davranış bilimidir. Düşünce bilimi değildir.
Davranış, zihinsel ya da içsel psikolojik süreçlere gönderme
yapmadan açıklanabilir. Davranışın kaynakları içten (zihinden)
değil dıştan (çevreden) gelir.
Zihin boş bir levhadır (black box). Bir uyarıcıya verilen tepki,
zihinde meydana gelen düşünce süreçlerinin olayı
etkileme olasılığı tamamen göz ardı edilerek
sayısal olarak gözlemlenebilir.
12
13. Önemli öğrenme kuramlarından biri olan Klasik
Koşullanma Ivan Pavlov (1849-1936) tarafından
tesadüfen bulunmuştur. Rus Fizyolojist Pavlov sindirim ile
ilgili bir araştırma yaparken bu kuramın temellerini
atmıştır.
Klasik Koşullanma (Pavlovian/
Classical Conditioning)
13
14. 1) Et: Koşulsuz, doğal uyarıcıdır.
Koşulsuz Uyarıcı (Unconditioned Stimulus, UCS):
Organizma için doğal olan ve tepkiyi otomatik olarak
meydana getiren uyarıcıdır.
2) Salya: Koşulsuz yani doğal tepkidir.
Koşulsuz tepki (Unconditioned Response, UCR):
Koşulsuz uyarıcının organizmada meydana getirdiği doğal
ve otomatik tepkidir.
14
15. 3) Ses (etle birlikte verilmeden önce): Nötr uyarıcıdır.
Nötr Uyarıcı (Neutral Stimuli, NS): Organizmayı
koşullanma sürecinin başlangıcında tepki vermeye
götürmeyen uyarıcıdır (Bigge & Shermis, 1999, s.80).
Nötr uyarıcı, koşulsuz uyarıcı ile eşleştiğinde koşullu
uyarıcı olur.
15
16. 4) Ses (etle birlikte verildikten sonra): Bir süre et ile
birlikte verilip ete gösterilen tepkinin sese de gösterilmesi
sağlandıktan sonra, koşullu uyarıcı haline gelir.
Koşullu - Şartlı Uyarıcı (Conditioned Stimulus, CS):
Başlangıçta nötr uyarıcıyken koşulsuz uyarıcı ile birlikte
verilerek, koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkiyi
paylaşması sağlandıktan sonra tek başına verildiğinde
organizmada doğal ve otomatik tepkiyi oluşturan uyarıcıya
denir.
16
17. 5) Salya (sesten sonra salgılanan): Köpeğe tek başına
ses verildiğinde, meydana gelen salya salgılama tepkisi
koşullu tepkidir.
Koşullu - Şartlı Tepki (Conditioned Response, CR):
Sadece koşullu uyarıcının meydana getirdiği doğal ve
otomatik öğrenilmiş tepkidir.
Koşulsuz tepki ve koşullu tepki her zaman aynıdır.
17
18. Klasik koşullanmanın gerçekleşmesi için gereken dört temel basamak şu
şekilde özetlenebilir:
1. Et Salya
Koşulsuz-doğal uyarıcı Koşulsuz-doğal tepki
2. Zil Tepki yok
Nötr uyarıcı
bitişiklik
3.Ses Et Salya
Koşullu uyarıcı Koşulsuz Uyarıcı Koşulsuz Tepki
4. Ses Salya
Koşullu Uyarıcı Koşullu Tepki
18
19. Klasik koşullanma sürecinde dört temel aşama şu
şekilde özetlenebilir.
1. Organizmanın (koşulsuz) uyarana (doğal) bir tepki
vermesi.
2. Koşulsuz (doğal) uyarıcı ile koşulsuz (doğal) tepki
arasında (doğal) bir bağ olması (öğrenilmemiştir).
19
20. 3. Nötr (ilişkisiz) bir uyaran koşulsuz uyaranla eşleşerek
klasik koşullanma yoluyla öğrenmenin en önemli
bölümünün gerçekleşmesi
4. Koşullu uyarıcı ile koşullu tepki arasındaki bağın yapay
(öğrenilmiş) bir bağ olması.
Bu süreçte pasif olan organizma koşullu uyarana tepki
vermeyi öğrenir ve pekiştireç davranıştan önce verilir.
Davranış aralıklarla ya da sürekli pekiştirilir.
20
21. Pavlov’un klasik koşullanma deneyi gelişmiş zihinsel
süreçleri kapsayan işlevsel özellikleri ortaya koymaktadır.
Bu sinirsel mekanizmalar hayvanın zorunlu olarak
çevresine uyum sağlarken gösterdiği davranışları
içermektedir.
Ayrıca Pavlov’un koşullanma deneyinde sürecin kontrolü
tamamen deneyi yapan kişidedir. Hayvanın davranışını
dikkate almaksızın deneyin başlama zamanını ve ne
kadar süreceğini belirleme deneyi yapanın elindedir.
Kontrol ettiği uyarıcılar arasındaki ilişkileri de deneyi
yapan kişi ayarlar.
21
22. Pavlov’un katkısı sadece şartlı tepkiyi buluşu ya da teoriyi
ortaya koyması değil, aynı zamanda keşfettiği deneysel
bağlantıları da ilkeleştirmesidir.
Böylece meslektaşları ve rakiplerine birçok başarılı deney
yapabilmeleri için sağlam bir altyapı ve terminoloji
oluşturarak koşullama ilkelerini ortaya koymuştur.
Bu ilkeler şu şekilde sıralanabilir:
Klasik Koşullama İlkeleri
22
23. Koşullu ve koşulsuz uyarıcıların art arda verilmesi
durumu.
Koşullama sürecinde, koşullu ve koşulsuz uyarıcının ne
kadar ara ile verilmesine (bitişiklik) ek olarak, koşullu
uyarıcının geldiğini ya da sonlandığını haber verici
nitelikte sunulması da gereklidir.
Koşullama sürecinde, koşullu ve koşulsuz uyarıcıların
verilme zamanının birbirine yakın olması önem
taşımaktadır.
Bitişiklik (Contiguity)
23
24. Holyoak, Koh ve Nisbett’e göre ise Klasik Koşullanmada
öğrenmenin gerçekleşmesi için koşullu uyarıcın koşulsuz
uyarıcının hemen peşinden verilmesi gerekmemektedir.
Öğrenme koşullu uyarıcının dakikalar hatta saatler sonra
verilmesi ile de gerçekleşebilir.
Ör: Fareler daha önce yemedikleri bir şey yiyip saatler
sonra hastalansalar bile bu durumu yedikleri şeye
bağlayacaklar ve bu tek deneyim güçlü ve
unutamayacakları bir tiksinme yaratacaktır.
24
25. Organizmanın belli bir uyarıcıdan sonra yeni bir
uyarıcının geleceğine ya da önceki uyarıcının geride
kaldığına ilişkin beklenti oluşturmasıdır.
Şartlı uyarıcı (zil), doğal uyarıcının (etin) geleceğini haber
verici bir nitelik taşıdığı zaman, öğrenme daha kolay ve
çabuk gerçekleşmektedir.
Bu nedenle şartlı uyarıcıdan (zil) sonra her seferinde
doğal uyarıcının (etin) verilmesi gereklidir.
Habercilik - Uyaran Sıralaması
(Contingency)
25
26. Habercilik iki türlüdür:
a) Olumlu Habercilik - İleriye Koşullanma (Positive
Contingency - Forward Conditioning) :
Koşullu uyarıcının kendisinden sonra gelen koşulsuz
uyarıcının habercisi niteliği taşımasıdır. Örneğin; zil sesi
(koşullu uyarıcı), etin (koşulsuz uyarıcı) geleceğinin
habercisidir.
Olumlu haberci niteliği taşıyan uyarıcı bir olayın
başlayacağını da haber verir nitelikte olabilir. Örneğin;
hakemin maçın başında çaldığı düdük maçın
başlayacağının habercisidir.
26
27. b) Olumsuz Habercilik - Geriye Koşullanma (negative
contingency - backward conditioning):
Koşullu uyarıcının, koşulsuz uyarıcının verilmeyeceğine
yani geride kaldığına ilişkin haberci niteliği taşımasıdır.
Elektrik şoku (koşulsuz uyarıcı) ve zilin (koşullu uyarıcı)
kullanıldığı bir çalışmada önce elektrik şokunun sonra da
zilin verilmesi bu duruma örnek teşkil edebilir.
Olumsuz haberci niteliği taşıyan uyarıcı bir olayın
biteceğini de haber verir nitelikte olabilir. Örneğin;
hakemin maçın sonunda çaldığı düdük maçın biteceğinin
habercisidir.
27
28. Koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkidir. Koşulsuz
uyarıcı pekiştireç rolü görmektedir.
Birincil pekiştireç: Koşulsuz tepkiyi (salya) meydana
getiren koşulsuz uyarıcı (et).
İkincil pekiştireç: Koşullu tepkiyi (salya) meydana
getiren koşullu uyarıcı (ses).
Pekiştirme (Reinforcement)
28
Klasik koşullamada pekiştireç tepkiye bağlı olarak verilmez. Tepkinin
meydana gelmesinden önce sunulur ve tepkiyi doğuran uyarıcıdır.
Araçsal ve edimsel koşullamada pekiştireç tepkiye bağlı olarak
verilmektedir.
29. Doğal uyarıcının (etin) çekilmesi ya da pekiştirmenin
yapılmaması halinde şartlı uyarıcıya (zile) verilen şartlı
tepki (salya) ortadan kalkar.Yani, davranışta sönme olur.
Doğal uyarıcının ya da pekiştirecin ortamdan kaldırılması
ile önce sönmesi istenilen davranışın sıklığında bir artış
olduğunu göstermektedir. Buna sönme patlaması denir.
Daha sonra pekiştirecin verilmemeye devam edilmesi yani
bu konuda ısrar edilmesi durumunda davranışın zamanla
söndüğü görülmektedir. Bu sürece de deneysel sönme
adı verilir.
Sönme - Deneysel Çözülme
(Extinction)
29
30. Davranış çok pekiştirilmişse sönme uzun sürer
Daha önce çok sık pekiştirilen ya da sürekli pekiştirme
tarifesi kullanılarak kazanılan davranışın şiddetinde bir
süre sonra azalma görülebilir. Buna alışma etkisi denir.
Örneğin; zile koşullanan bir köpeğin koşullanmanın
başlangıcında zile verdiği salya tepkisi daha kuvvetli iken,
daha sonra bu tepki zayıflamaya, azalmaya başlaması.
30
31. Tam tersi olarak tepkide artma durumuna ise
duyarlılaşma etkisi denir. Duyarlılaşmada, koşullanılan
uyarıcıya başlangıçta daha az tepki verirken, pekiştirecin
hoşa gitmesi sonucunda, koşullanılan uyarıcıya daha
fazla tepki verilir.
Örneğin; köpek koşullanmanın başında zile daha az tepki
verilirken birkaç tekrardan sonra pekiştireç hoşuna gittiği
için daha fazla tepki verir yani daha fazla salya salgılar.
31
32. Sönmeyi takip eden bir süreçten sonra koşullu tepkinin yeniden
ortaya çıkmasıdır.
Koşullu uyaran ya da çağrıştıran bir uyaran yeniden ortaya
çıktığında koşullu tepki ortaya çıkabilir. Fakat bu tepki az ve
kısa sürelidir.
Sönme, tepkinin tamamen bellekten silinmesi değildir.
Organizmada sönmüş bir tepkinin koşullu uyarıcı ile koşulsuz
uyarıcının tekrar eşleştirilmesine gerek olmaksızın yeniden
ortaya çıkması gerçekleşebilir.
Kendiliğinden Geri Gelme (Spontaneous
Recovery)
32
33. Örneğin bir çocuk,
Şampuanla yıkanınca (gözleri yandığında): ağlar.
Gözleri yakmayan bir şampuanla yıkanınca: ağlamaz
(sönme)
(Bir süre sonra) şampuan: ağlar.
(kendiliğinden geri gelme)
33
34. Şekil 2: Sönme ve Kendiliğinden Geri
Gelmenin Seyri Sol taraftaki azalan çubuklar,
koşullu uyarıcının (et
tozunun görüntüsü)
pekiştirilmeden tekrar
edildiğinden, koşullu
salyanın da azaldığını
göstermektedir.
Sağdaki çubuk ise 20
dakikalık bir beklemeden
sonra kendiliğinden geri
gelmenin gerçekleştiğine
işaret etmektedir. Bu çok
güçlü bir tepki değildir.
34
(Hilgard & Bower, 1966, s.52).
35. Birbirine yakın olan uyarıcılara aynı ya da benzer tepkileri
gösterme eğilimine genelleme denir.
Organizmanın benzer uyarıcılara aynı tepkiyi göstermesi.
Örneğin; beyaz tüylü her hayvanın tavşana benzetilmesi,
köpeğin zil sesine benzer başka uyarıcılara da salya
akıtması
Genelleme ve Ayırt Etme (Stimulus
Generalization and Discrimination)
35
36. Organizmanın koşullanma sürecinde kullanılan koşullu
uyarıcıyı diğerlerinden ayırt ederek ona tepkide
bulunmasına ayırt etme denir.
Organizmanın iki uyarıcı arasındaki birbirine
benzemeyen nitelikleri fark etmesi.
Örneğin; köpeğin değişik tonda zil seslerini ayırarak
koşullandığı sese tepki vermesi, çocuğun beyaz önlüklü
kişiler içerisinde sadece elinde iğne bulunan kişiden
korkması.
36
37. Koşullu uyarıcı (ses) ve koşulsuz uyarıcı (et) birçok kez
birlikte verilerek koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği
etkiyi, koşullu uyarıcının da oluşturması sağlanır. Yani tek
başına ses verildiğinde de köpek salya salgılar hale gelir.
Bundan sonra ikinci bir koşullu uyarıcı koşullama
sürecine sokulabilir. Örneğin; ışık (ikinci koşullu uyarıcı)
önce, ses (birinci koşullu uyarıcı) sonra olmak koşuluyla
birkaç kez ikisi birlikte verildiğinde, daha sonra tek başına
ışığın da salya tepkisi meydana getirdiği gözlenmektedir
(second order conditioning).
Birden Fazla Uyarıcıya Koşullama
(Higher Order Conditioning)
37
38. Üçüncü koşullu uyarıcı önce, ikinci koşullu uyarıcı ondan
sonra verilmek koşuluyla birlikte birkaç kez verildikten
sonra ikinci koşullu uyarıcıya gösterilen tepki üçüncüye de
gösterilmektedir (Third order conditioning).
Bu koşullamaya birden fazla uyarıcıya koşullama adı
verilmektedir.
Birinci koşullamadan üçüncüye doğru gidildikçe koşullu
tepkinin yani salyanın azaldığı ve tepkinin sadece birkaç
deneme devam ettiği görülmektedir.
38
39. Organizmaya iki koşullu uyarıcı birlikte verildiğinde birinin
etkisinin (dikkat çekeni) diğerinin etkisini yok etmesidir.
Örneğin; köpeğin koşullanma sürecinde, parlak bir ışık ve hafif
bir müzik, yiyecekle eşleştirilmiş sonuçta köpek parlak ışığa
salya tepkisini vermiş, hafif müzik sesine ise vermemiştir.
Bu örnekte köpeğin müzik sesine koşullanmamasının nedeni,
bu uyarıcıdan değil, dikkatini daha çok çeken parlak ışıktan
kaynaklanmaktadır.
Hem köpekten hem de asansörden korkan bir kişinin köpekten
korkmanın etkisiyle, asansöre olan korkusunun ortadan
kalkması da gölgelemedir.
Gölgeleme (Overshadowing)
39
40. Bu süreçte önceden oluşturulan bir koşullu uyarıcının
daha sonra eşleştirildiği yeni (farklı) bir nötr uyarıcının
koşullanmasına engel olması söz konusudur.
Örneğin; bir ışık ile yiyecek eşleştirildiğinde ışık koşullu
uyarıcı görevini alır. Daha sonra ikinci bir koşullu uyarıcı
olarak ses ile yiyecek eşleştirmeye çalışıldığında ses,
koşullu uyarıcı görevini almaz ve koşullu tepkiyi (salya)
ortaya çıkarmaz.
Engelleme (Detainment)
40
41. Örneğin; babası çikolata aldığında sevinen bir çocuk için
babasının görüntüsü bir koşullu uyarıcıdır.
Çocuğa daha sonra amcası çikolata almış; fakat çocuk
sevinme tepkisini vermemiştir.
Yani amcası çocuk için koşullu uyarıcı görevini
yapmamıştır.
Gölgelemede bir tür genelleme söz konusu iken
engellemede bir tür ayırt etme söz konusudur.
41
42. Organizma ne kadar çaba harcarsa harcasın durumu
değiştiremeyeceğini öğrenerek pasif kalmakta ve bu
pasifliği de tüm istenmeyen durumlara genellemektedir.
Ör: Köpeklerin, ne yaparlarsa yapsınlar şoktan
kurtulmaları mümkün değilse çaresizliği öğrenmeleri ve
bunu da tüm istenmeyen durumlara genellemeleri.
Öğrenilmiş Çaresizlik (Learned
Helplesness)
42
43. Modern çağa kadar, filozoflar:
Öğrenme konusunda insanlar ve hayvanlar arasında
büyük farklılıklar var.
İnsanların düşünme yeteneğine sahip, hayvanlar bu
yeteneğe sahip değil.
Klasik Koşullanmanın Eğitim
Ortamında Kullanılması
43
Hayvanlar, insanlar da dâhil, aşama
aşama, bir öğretmen ya da eğiticinin
yardımıyla öğrenebilirler mi?
44. Rousseau: İnsanlar, doğdukları andan itibaren küçük hayvanlar
sayılabilirler ve hayvani doğaya sahipler (Emile, 1762 isimli eserinde).
Darwin: Düşünce sürecinde, insanlar ve hayvanlar arasında fark
yoktur.
×
Antagonistler: “İnsanlar ve hayvanlar arası böyle bir benzerlik varsa
hayvanlar neden düşünmek yerine içgüdüleriyle hareket ediyorlar?”
Darwin: İnsanların eylemlerinin çoğu, kökeninde içgüdüseldir.
Hayvanlarda kendi kapasiteleri ölçüsünde düşünme yeteneğine
sahiptirler.
Karşı Görüşler:
44
45. On dokuzuncu yüzyıl biyolog ve psikologları:
hayvan türlerinin davranış özellikleri (öğrenme de dahil)
birbirine benzer dir.
Pierre Flourers: Hayvan deneyimleri insan
davranışlarına uyarlanabilir.
Tıpkı Pavlov, Torndike ve Watson’un dediği gibi.
Deneylerde hayvanların kullanılması daha ekonomik ve
kolay olduğu görüşünü savunmuşlardır.
45
46. Davranışçılar:
Uyarıcı-tepki koşullanmasında, öğrenme, uyarıcı ve
tepkiler yoluyla davranışta meydana gelen gözlenebilen
değişmedir.
Bu durum bir dizi etki ve tepkinin arasında iletişim olması
anlamına gelmektedir.
Bu kuramı uygulayan öğretmenler, öğrencilerin
gözlenebilen davranışlarında, belirgin bir şekilde değişiklik
yaparak, öğrenmenin gerçekleşeceğini savunurlar.
46
47. Öğrencilere doğru zamanda doğru uyarıcıyı verilmelidir.
Ayrıca öğretmenler, öğrencilerinden nasıl davranmaları
istediklerine karar verirler bu isteklerini onlara açıkça
belirtirler.
Daha sonra istenilen davranışların ortaya çıkması için
uygun olan uyarıcıları ortama koyarlar.
47
48. Klasik koşullama sınıftaki pek çok davranışın açıklamasını
sağlamaktadır:
Çocuklarda sık görülen okula, öğretmene, derse karşı
korku ve kaygı (Ör: ödevini yapmayan öğrencinin
azarlanması).
Öğrencilerin olumsuz davranışlarını cezalandırmak yerine
görmezden gelerek sönmesini beklemek gerekir.
Sürekli ceza ve korkutma yöntemlerine başvurma
öğrencilerin okulla ilgili uyarıcılara olumsuz duygular
geliştirmesine neden olabilir.
48
49. Demokratik bir ortam= kendini güvende hissetme,
görüşlerini rahatlıkla açıklama
Koşulsuz uyarıcı koşulsuz tepki
Demokratik bir ortam + ders= kendini güvende
hissetme,
görüşlerini rahatlıkla
açıklama
Koşulsuz uyarıcı Koşullu Koşulsuz tepki
uyarıcı
Ders = kendini güvende hissetme, görüşlerini
rahatlıkla açıklama
Koşullu uyarıcı koşulsuz tepki
Klasik koşullanmanın sınıflarda nasıl kullanılabileceği aşağıdaki
örnekte açıklanmıştır:
49
50. Eğitim açısından doğurguları şu şekilde özetlenmiştir:
Okul başlangıçta nötr bir uyarıcıdır. Çocuk okula, ilk gittiği
gün, kendisini seven, yumuşak davranan, kendisiyle
oynayan bir öğretmenle karşılaştıysa,
bu sevecen öğretmenin yarattığı olumlu etki, öğretmenle
birlikte olan okul tarafından da paylaşılacak,
öğretmenin oluşturduğu mutluluk duygusunu okul da
meydana getirecektir.
50
51. Ayrıca öğretmenin yarattığı bu mutluluk duygusu
öğretmenle ilişkili diğer uyarıcılara da genellenebilir.
Örneğin; ders çalışmaya, kitap okumaya, diğer
öğretmenlere vb.
Aynı örneği; çocuklara sıkıcı çalışmalar yaptıran, onları
cezalandıran, döven, somurtkan bir öğretmenle
sürdürülürse; bu sefer de öğretmenin meydana getirdiği
olumsuz duygular, korku, nefret vb. okula ve öğretmenle
ilişkili her tür uyarıcıya genellenebilir.
Çocuk okuldan, okumaktan, diğer öğretmenlerden nefret
edebilir, korkabilir.
51
52. Çocuğun normal olarak yapması gereken etkinlikleri
ceza aracı olarak kullanmak;
(örneğin; "arkadaşıyla konuştuğu için elli tane aynı
cümleyi yazmasını istemek", "çocuğa söz dinlemediği için
iğneciye götüreceğini söylemek")
cezanın meydana getirdiği olumsuz duyguların, bu
olaylara da genellenmesine neden olur.
52
53. Öğrencilerin duyuşsal ve duygusal özelliklerinin olumlu
hale getirilebilmesi için, öğretmenler,
çocukların özelliklerini ve özel ihtiyaçlarını tanımalı,
onlara karşı duyarlı olmalıdırlar.
Çocuklara herhangi bir şeyi sevme, ilgi duyma, olumlu
tutum geliştirme, mutlu olma gibi özellikler,
onların daha önce sevdikleri, hoşlandıkları durumlarla,
nesnelerle, olaylarla ilişkilendirilerek kazandırılabilir.
53
54. Pavlov'un klasik koşullama ilkeleri, (ne yazık ki) eğitimden
çok, beyin yıkama durumlarında davranış değiştirmek ve
reklamcılıkta ürün satışlarını artırmak üzere daha etkili
olarak kullanılmaktadır.
Satın alma yeri reklam uygulamalarında ya da kitle iletişim
araçlarında yayınlanan reklamlardaki ürünlerin ve
markalarla ilişkilendirilen çeşitli uyarıcıların, söz konusu
markaları ya da ürün kategorilerini çağrıştırması bu
bağlamda açıklanmaktadır (Elden, 2003, s.12).
54
55. Örnek 1:
Alışveriş merkezlerinde yılbaşı gibi belli dönemlerde
çalınan müzikler, satış yerlerinde yılbaşını hatırlatan
süslemelerle yapılan düzenlemeler (koşulsuz uyaran):
tüketicilerin yeni yıl coşkusunu hissetmesi ve hediye alma
eylemine özendirilmesini sağlamak içindir (koşulsuz
tepki).
Örnek 2:
marketlerde yiyecek yerlerinde gelen güzel kokular da
tüketicileri yiyecek satın almaya yönlendirilebilir.
55
56. Birçok davranış uyarıcılarla birlikte öğrenilmektedir.
Örneğin belirli bir uyarıcı, bir kolonya ya da bir parfüm, bir
şarkı, yılın özel bir günü insanlarda yoğun duygular
uyandırabilir.
Bu duygu kokunun ya da şarkının kendisi değil onların uyardığı
yani hatırlattığı (eski bir kız/erkek arkadaş, sevilen birinin
ölümü, ilk tanışma günü vb.) olaylardır.
İnsanlar bu tür bağlantıları her zaman yaparlar fakat
sonuçlarının, üzerlerindeki etkilerini fark edemezler.
Aslında bu tür durumlarda onlar tam da klasik yolla
koşullanmışlardır.
Sonuç
56
57. Kökenleri ne kadar eskiye dayanırsa dayansın klasik
koşullanma halen hayatın her alanında kendini
göstermektedir.
Özellikle öğrenme ve öğretme ortamlarında öğrenmenin
gerçekleşebilmesi için işe koşulan en önemli araçlardan
biri olma özelliğini korumaktadır.
57