Kisiler arasi_iletisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
1. KİŞİLER ARASI İLETİŞİM
İnsan yaşamının kendisi kişiler arası ilişkiler üzerine kurulmuştur.Kişiler arası
ilişkilerin egemenliğini sürdürdüğü bir dünyada sorunların birçoğunun
kaynaklandığı yerler de ilişkilerdir.Bu dersin amacı kişiler arası iletişim konusunu
bir çerçeve içinde tanıtmak, iletişimi olumlu ve olumsuz etkileyen faktörler
üzerinde durmak ve sağlıklı iletişimi hızlandıran davranışlar konusunda ipuçları
vermektir.
İletişim dairesel bir süreçtir. Kişiler arası iletişimde verilen bir mesaj, mesajı alan
kişi tarafından algılanır ve bu algı sonucunda ortaya olumlu ya da olumsuz bir
tepki çıkar.Buna geribildirim diyoruz. Örneğin hoşunuza giden bir armağan
aldığınızda bu olumlu duyguyu armağanı veren kişiye iletirseniz ona olumlu bir
geri bildirim vermiş olursunuz.Geri bildirim mesajı gönderen kişinin mesajın nasıl
algılandığını ve bu algının duygu, düşünce ve davranış düzeylerinde ne gibi etkiler
yaptığını görmesi açısından önemlidir.
Kişiler arası etkileşimde mesajı verenin davranışı mesajı alanın davranışından
bağımsız değildir.Bütün iletişim durumlarında veren ve alan arasında bir etkileşim
söz konusudur.
2. Kişiler arası iletişimin temel özellikleri
1.İki insan bir araya geldiği ve birbirlerini fark ettikleri anda kişiler arası iletişim kaçınılmaz
olur.Kişiler birbirlerinin varlığının farkında iseler bütün davranışlar bir mesaj değeri içerir ve
iletişim yaşanır. Sözcükler kadar sessizlikte iletişim potansiyeli içerir. Konuşma olmaması ya
da diğer kişileri görmezlikten gelmek iletişim olmadığı anlamına gelmez.Konuşmayı
reddetmek de bir iletişim mesajıdır ve önemli bir mesajdır.
2. Kişiler arası iletişimde hem içerik hem de süreç vardır.İletişimde sözel mesaj alışverişleri
sırasında mesajların sözcüklerle sınırlanan bölümüne içerik denmektedir.İletişimin sözel
olmayan unsurları ses tonu, beden duruşu, mimikler ve jestler de sözcüklerin vermediği
mesajları verebilir.Sözel iletişim sırasında verilen mesajın sözcüklerle sınırlı içeriğinin
ötesinde verilen diğer mesajlara süreç denmektedir.Süreç söze dökülmeyen alt mesajın
nasıl bir mesaj olduğunu gösterir.
Durum1
Sokakta tanımadığınız birisi saat kaç sorusunu soruyor.
İçerik: Saat kaç?
Süreç: Saati öğrenmek istiyorum.
Durum2
Patron sabah işe geciken sekreterine saat kaç sorusunu soruyor.
İçerik: Saat kaç?
Süreç: Geç kaldığın için sana kızgınım
3. Aynı içerik farklı zaman ve durumlarda farklı mesajlar verebilmektedir.İletişimde süreç en az
içerik kadar önemlidir. İletişim sırasında karşımızdaki kişi ne söylediğimize olduğu kadar onu
nasıl söylediğimize de bir tepki verir.Çünkü süreç söylenenlerin neden söylendiğine ilişkin
ipuçları verir.Bu nedenle söylediklerimizi nasıl söylediğimize ve karşımızdaki kişinin bu mesajı
nasıl algıladığını gösteren ipuçlarına dikkat etmek sağlıklı iletişimin önemli ayrıntılarındandır.
Eğer iletişimde süreç ve içerik farklı mesajlar veriyorsa ya da süreç net değilse, bu durumda
iletişimde tıkanıklıklar, yanlış anlaşılmalar ortaya çıkar. İçerik ve sürecin mesajı net bir biçimde
göstermediği durumlarda karşınızdaki kişiye asıl söylemek istediği şeyin ne olduğunu
sormazsanız söylenenleri kendi algıladığınız biçimde değerlendirirsiniz.Eğer kendi algınız
karşınızdakinin vermek istediği mesaja uymazsa, bu algının etkisiyle verdiğiniz tepki o iletişim
sürecinde bazı sorunlar yaratabilir. Etkili bir mesaj alışverişi için verilmek istenen gerçek mesaj
açık olmalıdır.
ALGI bilişsel fonksiyonlarla gerçekleşen bir süreçtir.Algılama sırasında zihine gelen bilgiler bir
takım süzgeçlerden geçirilir. Bu bilgilere biçim verilir ve isimlendirilir. Algılama kişinin geçmiş
yaşantısından, gelecekle ilgili beklentilerinden ve o andaki duygu ve düşüncelerinden etkilenen
kişiye özgü bir süreçtir. Kişiler arası iletişimde algı farklılıkları ve bunların yarattığı sorunlarla
sık sık karşılaşmaktayız.İletişim süreci içinde verilen mesajlara ilişkin kendi algımızı ve
karşımızdakinin algısını netleştirmeye çalışarak içeriğin ötesindeki süreci yakalayabilmek
önemlidir.
4. 3.Kişiler arası iletişimde tarafların verdiği mesajların sıralaması süreç boyutunda ele
alınması gereken bir konudur.İletişim süreci içinde bir mesajın ardından hangi mesajın
geldiği etkileşimden çıkarılan anlamı etkiler.Örneğin bir karı –koca anlaşmazlığında erkek
diyorki ’karım dırdır ediyor bende bir köşeye çekilip gazetemi okuyorum’. Kadın ise
durumu şöyle anlatıyor ’Kocam beni hiç dinlemiyor,bende onunla konuşabilmek için
sürekli söylenmek zorunda kalıyorum’. Bu örnekte erkekte kadında bunlara sen neden
oluyorsun mesajını vermekteler. Bir mesaj mutlaka bir diğerini getirir ve davranışlar bir
sırayı izler.Karşımızdakinin hangi sözünün ardından neyi söylediğimiz ya da onun hangi
davranışının ardından neyi yaptığımız süreci incelerken önemle üzerinde durulması
gereken konulardan biridir. Eğer ortada bir çatışma varsa etkileşimin ne şekilde yol
aldığına bakmak gerekir.Böyle bir anda etkileşim sürecinin başına dönülüp bu noktaya
nasıl gelindiğinin araştırılması problemin çözümüne neden olabilir.
5. 4. Sözel olmayan iletişim yollarının kişiler arası ilişkilerdeki önemi büyüktür. Sözel olmayan
iletişim; duruş, bakış, mimikler ; jestler; ses tonu gibi ifade biçimlerini içerir.Bunlar bazen
doğrudan mesaj vermek için kullanılır. Örneğin,birine öfkeli olduğunuzu onun gözünün içine dik
dik bakarak belli etmeye çalışabilirsiniz. Bazen de sözel bir mesajı yorumlayabilmek için ona
eşlik eden sözel olmayan ifade yollarına dikkat edilir. Örneğin ‘seninle konuşmak istediğim
.
şeyler var’ gibi bir cümlenin ardında nasıl bir mesaj olduğunu bunu söyleyen kişinin kullandığı
sözel olmayan ifade yollarını (bakışı, ses tonu, mimikleri, duruşu) değerlendirerek
yorumlamaya çalışırsınız.
Davranış kişiler arası ilişkilerde sözcüklerden daha fazla dikkate alınan bir ifade aracıdır.Sözel
mesajlar gibi sözel olmayan mesajlarda kişiye ya da duruma özgü algılandığı için yanlış
yorumlanabilir.
Herhangi bir durumu,nesneyi, sözel mesajı ya da bir bilgiyi gerçeğinden farklı algılama
durumuna algı çarpıtması ya da çarpık algılama adı verilir. Bu durum genellikle yetersiz veriyle
yola çıkıp çabuk sonuca vardığımızda ortaya çıkmaktadır. Çarpık algılamalar hem kişinin
kendisine hem de ilişkilerine zarar verebilir.
Kendini gerçekleştiren kehanet: gerçeğin çarpıtılması sonucunda algının zaman içinde gerçeği
etkileyerek değiştirmesidir.örneğin;kişi çevresinden aldığı mesajları yanlış yorumlayıp kimse
beni sevmiyor şeklinde bir fikre kapılabilir. Bu algının olumsuz etkisiyle insanlardan uzak
durabilir ve sonuçta çevresindeki sevgi kanalı iki taraflı kapandığı için varsayım gerçeğe
dönüşmüş olacaktır.
6. Bazı gelişim kuramlarına göre sosyal etkileşim gelişimimizde ve kimlik oluşumunda en önemli
etkendir. Kişiler arası iletişim kişiye benlik algısını, kendine verdiği değeri, kendine olan
saygısını ve güvenini ölçme fırsatı verdiği için kişinin yaşamının çok önemli ihtiyaçlarından biri
olma özelliğini taşımaktadır. Başkalarından kendimizle ilgili alacağımız geribildirimler benlik
algımızı ve benlik saygımızı etkileyeceği için bu geri bildirimleri aldığımız kişilerin dürüstlüğüne
ve açıklığına güvendiğimiz insanlar olması önemlidir. Geribildirim bize aynadaki yansımamızı
gösterir. Aynaya hangi tarafınızı gösterirseniz o tarafınızın yansımasını alırsınız. Bu nedenle
insanlardan aldığımız geribildirimde onlara gösterdiğimiz yönümüzle ilgilidir.Varoluşumuzun
tadını çıkarmak için başkalarının varlığını hissetmeye ihtiyacımız vardır.
KİŞİLERARASI ALGININ İLETİŞİMDEKİ YERİ
İletişim kurmanın ilk adımı karşımızdaki kişi için bir izlenim oluşturmaktır. Bu izlenim
iletişimimizin niteliğini etkiler. İlk izlenimlerin oluşmasında daha önceden zihnimizde şekillenmiş
olan şemalar önemli bir rol oynar. Şema; nesneler, kişiler, olaylar, roller hakkındaki inanç ve
duygularımızın biriktirilerek organize edilmiş zihinsel örüntüleridir. Kendi deneyimlerimiz ve
çevreden aldığımız bilgilerin sınıflandırılması sonucunda kendimize, çevremizdeki kişilere,
genel olarak rollere ve olaylara ilişkin oluşturduğumuz şemalar bizde beklentiler
yaratır. Örneğin hayatınızda hiç doktora gitmemiş olsanız da doktor rolüne ilişkin şemanız sizin
doktordan belli davranışlar beklemenize yol açar. Ya da hiç yılan görmemiş olmanıza karşın
yılan için oluşturduğunuz tehlikeli hayvan şeması sizin yılanlardan aşırı derecede korkmanıza
neden olabilir.
Şemaların etkisiyle oluşan beklentiler sonucunda ilk izlenimler bazı gizli önyargılar taşıyabilir.
Örneğin sarışınlar aptaldır gibi bir şemanız varsa bu sizin sarışın biriyle ilk karşılaşmanızda
onun için oluşturduğunuz izlenimi etkileyebilir.İlk izlenimlerin gücü şemaların gücünden
gelmektedir. Zihinsel şemalar değişmeye oldukça dirençli olmalarına karşın değişme
potansiyeline sahiptirler.
7. Kişiler arası ilişkilerde iletişim devam ettiği sürece değerlendirme de devam eder. Buna bağlı
olarak da kişilerle ilgili algılar da zaman içinde değişir. İlk izlenimlerin olumlu ya da olumsuz
yönde değişebileceğini göz önünde bulundurmak ve bunları gerçekçi değerlendirmelerle
yeniden test etmek gerekmektedir.
STEREOTİPLER
Zihnimizin algıladığı bilgiyi sınıflandırma ve adlandırma ihtiyacı doğal olarak bu bilginin
genellenmesine ve basitleştirilmesine neden olur. İnsanların bu biçimde sınıflanarak genel
kategorilere oturtulması sonucunda ortaya çıkan kalıplara stereotip denilmektedir.kadın-erkek,
zenci-beyaz, yaşlı-genç, Türk-yabancı gibi kalıplar bunun örnekleridir. Genellemeler ön
yargılara yol açarak kişiler arası iletişimi etkileyebilir.Stereotiplerde değişmeye karşı dirençli
ancak değişme potansiyeli olan şemalardır.Kişiler arası iletişimde çarpık algılardan, yanlış
yargılardan kaçınmak için stereotiplerin algı ve değerlendirmelerimizdeki etkisini göz önünde
bulundurmak gerekir.Eğer kişiler stereotiplerin etkisi ile algılama özgürlüklerini kısıtlarlarsa
bireyler düzeyindeki etkileşimlerde karşılarındaki kişiye özgü gerçekleri gözden kaçırabilirler.
8. KİŞİLERARASI İLETİŞİMDE DİLİN KULLANIMI
Piaget’in gelişim kuramına göre çocuk erken gelişim dönemlerinde ben merkezci bir bakış
açısı içindedir. Kendisi dışındaki insanlarında dünyayı kendisi gibi algıladığını
düşünür.Çevresindekilerden kendine özgü dili anlamasını bekler. Bu çocukluk döneminin bir
özelliği olsa da bu eğilimin bir kısmı yetişkinliğe de taşınmakta ve kişiler arası iletişim
sorunlarına neden olmaktadır.
Konuşma kişiler arası iletişimde belli anlamlar yüklenmiş sembollerden oluşan dil denilen bir
sistemin kullanılmasıdır.İnsanlara özgü sözel iletişimde yapılan anlam alışverişidir.Aynı dili
konuşan insanlar karşılıklı bir fikir birliği içinde belli anlamların yüklendiği çeşitli semboller ve
sesler kullanırlar. Sözcüklerin çoğunun birden fazla anlamı vardır.Sözcükler hakkında kendi
deneyimlerimiz yoluyla bazı duygular, düşünceler ve yorumlar oluştururuz. Örneğin anne,
savaş, başbakan gibi sözcükler kişiler için sözlükteki karşılıklarını aşan anlamlar taşır. Eğer
anne sözcüğünün sizin için anlamı sıcak, şefkatli, koruyucu gibi nitelemeler içeriyorsa anne
sözcüğü sizde olumlu duygu ve düşünceler çağrıştırır. Sözcüklere yüklenen anlamlar kişiden
kişiye değişebileceği gibi aynı kişi için anlamların niteliği ve yoğunluğu da deneyimlere bağlı
olarak değişebilir.Sözcüklerin yalnızca genelleşmiş semboller olduğunu ve bu sembollere
verdiğimiz anlamlarında o ana kadar öğrendiklerimizle ve deneyimlerimizle sınırlı olduğunu
unutursak bazı sağlıksız yargılara varabiliriz.
9. Sözel iletişimde dinlemenin önemi
Dinlemek mesaj alışverişinde çok büyük önem taşıyan bir süreçtir. Mesajı sonuna kadar
dinlemeden değerlendirme yapılmamalı ve sonuca varmaya çalışmamalıyız.
KİŞİLERARASI İLETİŞİMDE ENGEL YARATAN SAVUNMACI TUTUM VE BU TUTUMU
ARTTIRAN YAKLAŞIM BİÇİMLERİ
Savunmacı tutumun en önemli nedenlerinden bir tanesi kişinin doyurulmamış kişiler arası
ihtiyaçlarıdır. Benlik imajımızı doyum veren bir biçimde oluşturabilmek için başkalarından
destekleyici geribildirimler almaya ihtiyacımız vardır.Bu ihtiyaç karşılanmazsa bir kaygı
duygusu oluşur.Savunmacı davranış kaygı ve korkunun temsilcisidir. Savunmacı tutumun
sergilediği davranışlar çok çeşitli olabilir. Örneğin, içe kapanma,başka şeylerle ilgilenme,
küsme, bulunulan yeri terk etme ya da sözel olarak kendini savunma gibi.
SAVUNMACI TUTUMU ARTTIRAN YAKLAŞIM BİÇİMLERİ
1.Dinleyen tarafından eleştiri ya da yargılama olarak algılanan değerlendirmeler
savunma davranışına yol açabilir.Örneğin, herhangi bir sorunu dile getirirken genellikle sen
sözcüğü ile başlayan ifadeler karşınızdaki kişide olumsuz ve savunmacı bir tepki
oluşturabilir.Örnek
Yeterince açık konuşmuyorsun.
Beni hiç anlamıyorsun.
Bu ifadeler karşıdaki kişinin duyguları ve düşünceleri ile ilgili yorumlardır ve şu mesajı verir.
Ben senin duygu ve düşüncelerini senden daha iyi anlıyorum.
10. ‘Ben ‘sözcüğü ile başlayan ifadeler savunmacı tutumu azaltarak iletişimin daha sağlıklı
olmasına yardımcı olur. Yeterince açık konuşmuyorsun yerine söylemek istediğin şeyi
anlayamıyorum ifadesini kullandığınızda hem karşınızdakini anlamak istediğiniz mesajını
vererek kendinizi net bir biçimde ifade eder hem de o kişinin savunmaya geçmesine yol
açmamış olursunuz.
2. Ayrıca neden sözcüğünün kullanıldığı bazı sorular da savunmaya yol açabilmektedir.Bazı
sözcüklere sözcük karşılıklarını aşan anlamlar yüklenmiştir. Neden sözcüğü de bunlardan
biridir. Kişiler arası iletişimde neden sözcüğüne sözlük anlamının yanı sıra hesap sorma
anlamı da yüklenmiştir. Kullanımda bu anlamıyla daha sık karşımıza çıktığı için neden sorusu
savunmacı tutumu arttırabilmektedir.Neden bu soruyu sordun yerine sana bu soruyu neyin
sordurduğunu merak ediyorum şeklindeki ifadeler savunmacı tutumu azaltabilir.
3. Sözel ifadelerin yanı sıra alaycı yüz ifadesi,iğneleyici ses tonu, sert el kol hareketleri gibi
sözel olmayan ifadeler de savunmacı tutuma yol açabilir.
4. Etkileşimde verilen mesajlar yönlendirilme, eleştirilme, değerlendirilme olarak algılanırsa
savunmacı tutum gelişebilir.Durumu tanımlama ve problem çözme çabası olarak algılanması
da savunmacı tutumu azaltır. Örneğin ’ilişkimizde senden kaynaklanan sorunlar var ,bunları
konuşalım’ yerine ‘ilişkimizde bazı sorunlar yaşadığımızı hissediyorum ve konuşmak istiyorum’
diye söze başlamak karşıdaki kişiyi konuşmaya çekebilir.
5. Kişi dikkate alınmadığı mesajını alırsa bu da savunmacı tutum yaratır.
11. 6.Mesajı veren kişinin üstünlüğünü kanıtlamaya çalıştığı algısı da dinleyicide öfke ya da
yetersizlik duyguları yaratarak savunmayı arttırabilir.
7. Düşünce esnekliği olmayan, kendi bakış açısında direten bir tutum dinleyiciyi savunmacı
davranışa yönlendirebilir. Örneğin ’kırılmaya hiç hakkın yok böyle davranmak için nedenlerim
var’ şeklinde bir ifade dinleyici de otomatik olarak olumsuz bir etki yaratacaktır.
Yakın ilişkilerde kişiler arası iletişim
Yakın ilişkilerde iletişimin önemli bir boyutu da duygu alışverişidir. Kişiler arası güvenin ve
yakınlaşmanın oluşabilmesi için karşılıklı duygu alışverişine girebilmek gereklidir.Duygu
alışverişinde olumlu duyguların yanında öfke, endişe, kırgınlık gibi olumsuz duyguların da
paylaşılabilmesi gereklidir.Yakın ilişki yalnızca olumlu duyguların yoğun yaşandığı ilişki
değil,kişilerin kendileri olabildikleri ve kendilerini açıkça ifade etme özgürlüğü bulabildikleri
ilişki biçimidir.