VERGİLEMENİN SINIRLARI VE ANAYASAL KURAL ÖNERİLERİ
KAMU TERCİHİ İKTİSADINA GİRİŞ POZİTİF KAMU TERCİHİ KAMU TERCİHİNDE FARKLI YAKLAŞIMLAR
1. KAMU TERCİHİ
İKTİSADINA GİRİŞ
POZİTİF KAMU
TERCİHİ
KAMU TERCİHİNDE
FARKLI YAKLAŞIMLAR
HAZIRLAYAN: GİZEM KÖSLÜ
KAYNAK: COŞKUN CAN AKTAN, KAMU TERCİHİ
İKTİSADI VE ANAYASAL POLİTİK İKTİSAT: ANKARA:
SEÇKİN YAYINLARI, 2019.
PROF. DR. COŞKUN CAN AKTAN
2. KAMU TERCİHİ İKTİSADINA GİRİŞ
Kamu Tercihi İktisadı 1950’li
yılların başından itibaren hem
ekonomi hem de politika
bilimine farklı bir bakış açısı
getirmiş ve her iki bilim dalının
bir sentezini oluşturmuştur.
Dar anlamda kamu tercihi
iktisadı, “devlet
başarısızlığı”yla ilgilidir. Buna
göre; kişisel çıkarını düşünen
aktörlerin bulunduğu bir
“politik piyasa”da, devlet
genellikle piyasa aksaklıklarını
düzeltmede başarısızdır.
Geniş anlamda kamu tercihi
ise, piyasa dışı karar alma
sürecinin ekonomik analizi
veya kısaca ekonominin
politika bilimine uygulanması
şeklinde tanımlanabilir.
4. SOSYAL TERCİH TEORİSİ
SOSYAL TERCİH- KAMU TERCİHİ FARKI
Piyasa dışı karar alma sürecine ilişkin
kurumsal yapıyı incelemez, sadece
tercihler üzerine odaklanır.
Kamu çıkarı varsayımına dayalıdır.
Sosyal refah kavramı, sosyal sözleşme ve
devlet teorileriyle açıklanır.
Birey, sosyal tercihleri yapan kurumlara
hizmet eden bir birim niteliğindedir.
Toplumsal tercihlerin bireysel tercihlerin
toplamından oluştuğunu varsayar.
KAMU TERCİHİ TEORİSİ
▪ Tercihlerden ziyade politik sürece
ilişkin kurumsal yapıyı inceler.
▪ Kişisel çıkar varsayımına dayalıdır.
▪ Sosyal tercih teorisinin aksine bireysel
subjektif değerlendirmelerin bir
sonucudur.
▪ Sosyal çıkar yerine kişisel çıkar
geçerlidir.
▪ Kamu Tercihi, sosyal refah
fonksiyonları yaklaşımının yerini alan
rasyonellik ve kişisel çıkar gibi temel
ekonomik aksiyomlara dayalıdır.
5. ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ
Kamu Tercihi iktisadının ortaya çıkışı 1950’li ve 60’lı yıllara rastlamakla birlikte, felsefi kökenlerinin 18. yüzyıldaki
düşünürlerin görüşlerine dayandığını söylemek mümkündür.
20. yüzyıla gelindiğinde ise sırasıyla aşağıda yer alan bilim insanlarının çalışmaları Kamu Tercihi yaklaşımının
temellerinin atılmasında ve gelişmesinde öncü rol oynamıştır;
Harold
Hotelling
(1929)
James M.
Buchanan
(1949)
Kenneth
Arrow
(1951)
Anthony
Downs
(1957),
Duncan
Black
(1958)
William
Riker
(1961)
Gordon
Tulluck
(James M.
Buchanan
ile birlikte)
(1962)
Mancur
Olson
(1965)
William
Niskanen
(1971)
6. KAMU TERCİHİ İKTİSADININ TEMEL VARSAYIMLARI
Kamu Tercihi iktisadı, özünde iktisat biliminin bazı varsayımlarını benimsemekte ve bu varsayımlara
dayalı olarak ekonominin araçlarını politika bilimine uyarlamaktadır.
Bu bağlamda Kamu Tercihi yaklaşımı üç temel varsayımın kabulü üzerine kuruludur.
METODOLOJİK
BİREYCİLİK
POLİTİK
MÜBADELE
RASYONALİTE
7. POZİTİF KAMU TERCİHİ NEDİR?
Pozitif Kamu Tercihi, gerçek yaşamdaki politik kuralların yapısını ve politik karar
almada rol alan kişilerin (seçmen, politikacı, bürokrat ve özel çıkar grupları)
davranış motivasyonlarının ekonomik analizini yapmaktadır.
Pozitif Kamu Tercihi, hükümetin ne yapması gerektiği tanımlama çabasından farklı olarak,
hükümetin gerçekte ne yaptığını (veya farklı şartlar altında ne yapacağını) açıklamaya çalışır.
CEVAP ARANAN SORULARDAN BAZILARI:
• Yüksek gelirli bireyler, niçin düşük gelirli bireylerden daha çok oy kullanır?
• Komiteler ve yasama organı nasıl çalışır?
• Özel çıkar gruplarının hükümet üzerindeki etkisi nedir?
8. 1. OYLAMA KURALLARI TEORİSİ
OY BİRLİĞİ KURALI: Oylama katılan seçmenlerin tüm tercihlerinin aynı
olması yani görüş birliği içinde bulunmaları gerekir. Aksi takdirde, karar
almak mümkün olmayacaktır.
Bu kural, özellikle Knut Wicksell tarafından savunulmuştur.
Ancak oybirliği kuralında karar alma maliyetinin yüksek olması nedeniyle,
uygulamada nispi oybirliği kuralının geçerli olması gerektiği
savunulmaktadır.
Bu kural, oybirliğine yakın olan fakat küçük bir oranda azınlık oyunu ortaya
çıkaran 3/4 veya 4/5 gibi bir çoğunluğun onayını gerektirir.
▪ OY ÇOKLUĞU (ÇOĞUNLUK) KURALI: Bu kuralın bir türü oluşturan basit
çoğunluk kuralında, seçime katılan seçmen sayısının yarısından bir
fazlasının (yüzde 51) onayının alınması gerekir. Bu yöntemle karar
almak son derece kolay olmakla birlikte, yüzde 49 oranında bir azınlık
oyunu ortaya çıkarması nedeniyle adil bir yöntem değildir .
9. 2. POLİTİK REKABET VE ORTANCA SEÇMEN TEORİSİ
Seçmenlerin çıkarlarını temsil etmeye çalışan kişiler ya da partiler, eksik
rekabetçi piyasalardaki ürün satıcılarının özel mal ve hizmet için yaptığına
benzer bir şekilde beğenilme ya da yarar için yarışırlar.
Eğer bir politikacı, oy kazandırıcı politikaları ahlaki olmadıkları veya üretken
olmadıkları gibi gerekçelerle desteklemekten kaçınırsa, bir başka
politikacının bunları destekleyeceğini ve getireceği oyları elde edeceğini ve
dolayısıyla kendisi yerine seçimi kazanacağını bilir. Bunun içindir ki politik
rekabet, toplumsal değerlendirmelere yatkın bir politikacıyı dahi, karar
alırken oy hesabı yapmaya zorlar.
10. 2. POLİTİK REKABET VE ORTANCA SEÇMEN TEORİSİ
Şekilde iki partili bir demokraside seçmenlerin politik
görüşlerine göre dağılımı görülmektedir.
Farklı politik görüşlere sahip olan seçmenlerin normal
dağılımı, politik spektrumunun M noktasında olacaktır ve bu
noktadaki seçmenler, ortanca seçmen grubunu
oluşturmaktadır.
iki aday da, politik spektrumunun ortasındaki M noktasındaki
görüşleri savunurlarsa, her aday en azından oyların yaklaşık
yüzde 50’sini alacaktır.
Her iki aday için de en iyi strateji, M noktasına yaklaşmaktır.
Şayet adaylardan biri diğer pozisyonlardan birine (L veya R)
yönelirse, oyların yüzde 50’sinden azını elde edecektir. Çünkü
seçmenlerin yarısından azı L veya R noktasına yakındır.
Şekil 1 :Seçmenlerin dağılımı
11. 3. ÇIKAR GRUPLARI TEORİSİ
Çıkar grubu terimi, genel anlamıyla yasama organına
yönelik lobicilik yapmaya ilişkin organizasyonal
yapının oluşumunu ifade eder.
Vatandaşlar, çeşitli nedenlerle -örneğin bir kamusal
malın üretimini, bir yasanın parlamento tarafından
kabulünü sağlamak veya istemedikleri bir yasa
tasarısının yasalaşmasını önlemek için- bazı gruplar
içerisinde hareket edebilirler.
12. 4. BÜROKRASİNİN EKONOMİK TEORİSİ
Niskanen’e göre bürokratlar üç temel amaca
sahiptirler: Maaş, güç ve prestij. Çünkü bürokratlar
kendi çıkarlarına göre hareket eden rasyonel
birimlerdir ve bütçe maksimizasyonunu amaçlarlar.
Ancak kendilerine ayrılan bütçeyi maksimize etmek
suretiyle, maaş, güç ve prestijlerini artırabilirler.
Buchanan’a göre ise bürokrasi, yasama organı
faaliyetleri gündemini kendi çıkarlarına uygun sonuçlar
vermesini güvence altına alacak biçimde ustalıkla
yönlendirebilir.
13. 5. POLİTİK KONJONKTÜR
DALGALANMALARI TEORİSİ
Politik konjonktür dalgalanmaları, iktidardaki
politikacıların seçimleri yeniden kazanabilmek için
seçim öncesinde istihdamı artırmaları, seçimden sonra
ise enflasyonla mücadele etmeleri şeklinde ekonomiyi
yönlendirme hareketidir.
William Nordhaus; seçim döneminde politik amaçlı
olarak kullanılan kamu politikalarının politik konjonktür
dalgalanmalarına yol açtığını savunmuştur.
14. 6. LOGROLLİNG (OY TİCARETİ)
Oy ticareti (logrolling), çoğunluk kuralıyla karar
alınması durumunda bir seçeneğin onaylanması
için gerekli çoğunluğu sağlamak amacıyla yapılan
oy değiş-tokuşudur.
Oy ticaretinin sonuçları;
Hizmet kayırmacılığı (pork-barreling)
Kaynak israfı
Seçmenlerin çoğunun karşı olduğu
politikaların onaylanması
15. 7. SEÇMENLERİN DAVRANIŞLARI
Anthony Downs (1957)’un geliştirdiği “rasyonel seçmen
bilgisizliği” kavramı; seçmenler, seçime katılan adaylar
konusunda yeterli enformasyona sahip olmadıklarını, şayet
enformasyon edinme maliyetleri yüksek ise, seçmenin
rasyonel olarak bilgisiz kalmayı tercih edeceğini ortaya
koymaktadır.
Buchanan, Downs’un geliştirdiği “rasyonel bilgisizlik”
yaklaşımını benimsemekte ve buna bağlı olarak şu konular
üzerinde durmaktadır.
Mali
bilgisizlik
Mali
aldanma
16. 8. DEVLETİN BAŞARISIZLIĞI TEORİSİ
Bu teori, daha önce açıklanan ortanca seçmen, oy
ticareti, özel çıkar gruplarının rant kollama faaliyetleri,
seçmenin eksik enformasyon sorunu gibi unsurları bir
devlet başarısızlığı olarak nitelendirmekte ve siyasal
süreçteki etkinsizliklerin kaynakları ve sonuçları üzerinde
durmaktadır.
Özel çıkar güdüsü -hizmet kayırmacılığı
politik rekabetin eksikliği -bürokratik etkinsizlikler
siyasal etik sorunu -ortanca seçmen teorisi
eksik enformasyon -seçmen ilgisizliği
politik miyopluk -mali aldanma
rant kollama
17. NORMATİF KAMU TERCİHİ
Normatif Kamu Tercihi, pozitif kamu tercihi teorisine temel teşkil edecek “olması gereken” hususları incelemektedir.
Buradan hareketle normatif kamu tercihini iki başlık altında incelemek mümkündür.
1.Optimum Oylama Kuralı
Buchanan ve Tullock (1965), Pareto optimal bir sonuca ulaşmak için gerekli ve kararı onaylayacak
olan seçmen sayısının belirlenmesi ile ideal oylama kuralına ulaşılabileceğini savunmaktadırlar. Bu
seçmen sayısını da “optimal çoğunluk” olarak nitelendirmektedirler.
Optimal çoğunluğu belirlemede oylama maliyetlerinden yararlanmaktadırlar.
Karar alma maliyetleri
Dışsal maliyetler
Karar alma maliyetleri ile dışsal maliyetler toplamının minimum olduğu noktadaki seçmen sayısı
“optimal çoğunluk”u vermektedir.
18. NORMATİF KAMU TERCİHİ
2.Anayasal Yeniden Yapılanma: Anayasal İktisat
Anayasal-kurumsal yeniden yapılanma devletin sınırlarının anayasal
düzeyde belirlenmesini ifade eder ve Anayasal İktisat teorisinin
temelini oluşturur.
“Kaliteli çoğunluk kuralı” (qualified majority rule) anayasal reformun
temelini oluşturmaktadır.
Buchanan ve Tullock , anayasal düzeyde ve yasama organında karar
alma süreçlerini birbirinden ayırmaktadır. Anayasal düzeyde karar
alımında, bireyler anayasada yer alacak olan kurallarla ilgili
tercihlerde bulunurlar. Yasama organında alınan kararlar ise
hükümetin günlük faaliyetlerini yürütmesine yönelik prosedürlere
ilişkindir.
19. Anayasal kuralların belirlenmesi konusundaki görüşlerle bağlantılı olarak Anayasal İktisat teorisinin en önemli
katkısı bir “Ekonomik Anayasa” oluşturulmasına ilişkin önerileridir.
EKONOMİK
ANAYASA
MALİ ANAYASA
. Vergileme, kamu harcamaları, borçlanma,
bütçe ve idareler arası mali ilişkiler alanındaki
devletin yetkilerini sınırlamaya yönelik
anayasal kuralları içerir.
. Anayasal para rejimini yani anayasal kurallarla
düzenlenecek para sistemini içerir.
PARASAL ANAYASA
20. DENEYSEL KAMU TERCİHİ
Deneysel kamu tercihi (experimental public choice), laboratuvara dayalı
deneylerin, N (N>1) sayıdaki bireyden oluşan kolektif bir grubun her bir üyesi için
ortak sonuçlara ulaşılmasını sağlayacak şekilde, grup karar alma
mekanizmalarına uygulanmasını içerir.
Her bir grup karar alma mekanizması üç temel unsura sahiptir:
a) Çevre: Birimlerin sayısı, enformasyon yapısı, tercihler, yetenekler, maliyet yapıları
gibi ekonomik konunun yapısal özelliklerini ifade eder.
b) Kurum: Piyasa veya satış kuralları veya siyasal karar alma kuralları gibi
ekonomik birimlerin birbiriyle etkileşimini yönlendiren kuralları ifade eder.
c) Bireylerin davranışı: Kurumlar değiştirilmek suretiyle, bu kurumların bireylerin
davranışını nasıl etkilediği incelenir.
Bir deneysel uygulamada, ilk iki unsur kontrol edilerek, üçüncü unsur gözlemlenir.
21. DENEYSEL KAMU TERCİHİ
Kamu tercihinde deneylerin kullanıldığı konulardan bazıları şunlardır:
- Kamusal mallara ilişkin karar alma mekanizmaları - Bedavacılık sorunu
- Rasyonel oylama modelleri ve seçmen katılımı - Ortanca seçmen modeli
- Çıkar grupları ve rant kollama
22. AMPİRİK KAMU TERCİHİ
Ampirik kamu tercihi alanında da günümüzde yapılan önemli
çalışmaların başında Rochester Okulu’ndan William Riker’in çalışmaları
gelmektedir.
Gerçekte politik bilimci olan Riker, özellikle uygulamalı oyun teorisi ve
rasyonel tercih yaklaşımının uygulanabilirliği alanındaki çalışmalarıyla
tanınmaktadır.
Riker, oyun teorisini kullanmak suretiyle anlaşmazlık ve anlaşmazlığın
çözümüne ilişkin çalışmaların kamu tercihi iktisadı alanındaki
literatürün bir tamamlayıcısı olduğunu göstermiştir.
23. KAMU TERCİHİ LİTERATÜRÜNE İLİŞKİN YAPILAN DİĞER AMPİRİK
KATKILAR
Politik
konjonktür
dalgalanmaları
Seçmenlerin
oylama davranışı
ve oy ticareti
Rant kollama
Koalisyonların
oluşumu
Bürokratik
davranış ve
devletin
büyümesi
24. SONUÇ
Kamu tercihi iktisadı sosyal çıkar varsayımına alternatif olarak özel çıkar varsayımının ekonomi
biliminde olduğu gibi politika biliminde de geçerli olduğunu savunmaktadır.
Kamu tercihi iktisadı ‘‘Devletin Başarısızlığı Teorisini’’ geliştirmiştir ve bu başarısızlığın nedenlerine
ve sonuçlarına dayalı olarak normatif öneriler getirmektedir.
Kamu tercihi iktisadının ekonomi bilimine getirdiği iki temel katkı bulunmaktadır;
Devletin
Başarısızlığı Teorisi
Anayasal (Politik)
İktisat Teorisi