SlideShare a Scribd company logo
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ
BESLENME VE DİYETETİK BÖLÜMÜ
BESLENME ve DİYETETİK BÖLÜMÜ FARKLI SOSYO-EKONOMİK DÜZEYDEKİ
ÖĞRENCİLERİNİN SAĞLIKLI YEME İNDEKSİ ve ß-GLUKANIN DOYGUNLUK
HİSSİNE ETKİSİ
H.Sinem AKGÜN
TEZ DANIŞMANI
ASLI AKYOL
ANKARA, 2013
1.Giriş.....................................................................................................................4
1.1.Obezite..............................................................................................................4
1.2.Obezite Prevelansı...............................................................................................5
1.3.Obeziteye Neden Olan Faktörler............................................................................7
1.4.Obezitenin Komplikasyonları.................................................................................8
1.5.Obezite tedavisinde kullanılan yöntemler..............................................................10
1.6.Obezitede Etkili Hormonlar.................................................................................12
1.7.Diyet Lifleri.......................................................................................................13
1.8.ß-glukan ve Doygunluk.......................................................................................24
2.Materyal ve Metod...............................................................................................26
3.Bulgular..............................................................................................................29
4.Tartışma .............................................................................................................41
5.Sonuç .................................................................................................................43
6.Referanslar..........................................................................................................45
Giriş
Obezite
Obezite vücutta aşırı ölçüde yağ dokusu bulunması durumudur. Şişman
anlamına gelen ‘’Obese’’ sözcüğü Yunaca ‘’obere’’ sözcüğünden türeyen bir isim
olup, ‘’çok yemek yiyen’’ anlamına gelmektedir. Muhtemelen Türkçe’deki ‘’obur’’
sözcüğü de aynı kökten gelmektedir. İnsan yaşam süresinin çok uzun olmadığı
dönemlerde obezite güç, refah ve sağlık göstergesiyken (Anadolu’nun ve Frigya’nın
ana tanrıçası Kibele’nin kültü bile şişman bir kadın biçimindedir); günümüzde tedavi
edilmesi gereken bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Obezite iskemik kalp
hastalığı, hipertansiyon, serebrovasküler hastalık, tip 2 diyabet, meme, over,
endometriyum, prostat ve kolon kanseri gibi yaşamı tehdit eden hastalıklar için bir
risk faktörüdür. Ayrıca osteoartrit, safra taşı ve kolesistit, variköz ven, obstrüktif
uyku apne sendromu ve ameliyat komplikasyonları gibi koşullar için de bir risk
faktörüdür. Yine obezite doğum zorlukları, gebe kalma zorlukları (PKOS) ve
depresyon dahil pek çok bozuklukla ilişkilidir.(1)
Obezite en iyi anormal miktarda yada kısmi oranda vücut yağının artışı olarak
tanımlanır. Aşırı vücut yağının varlığı genellikle “ancak her zaman değil” artmış
vücut ağırlığına sebep olmaktadır. Buna göre obezite çoğunlukla vücut kitle
indeksinin (VKİ) hesaplandığı klinik çalışmalarla tanımlanmaktadır, vücut kilosunun
(kilogram olarak) boyun metre cinsinden karesine bölünmesiyle, yada paund
cinsinden kilonun inç cinsinden boyun karesine bölünmesi ve 703 ile çarpılmasıyla
elde edilir. Çünkü çoğu sağlık sonuçları VKİ veri olarak kullanmakta, şu an fazla
kilolu ve obez sınıflandırılmasında kullanılmaktadır. (2) (Tablo 1.)
Tablo1. Yetişkinlerde VKİ’ne göre Obezitenin Sınıflandırılması (WHO)
Sınıflandırma BKİ (kg/m2)
Temel kesişim
noktaları
Geliştirilmiş kesişim
noktaları
Zayıf (düşük ağırlıklı <18.50 <18.50
Aşırı düzeyde zayıflık <16.00 <16.00
Orta düzeyde zayıflık 16.00 - 16.99 16.00 - 16.99
Hafif düzeyde zayıflık 17.00 - 18.49 17.00 - 18.49
Normal 18.50 - 24.99
18.50 - 22.99
23.00 - 24.99
Toplu, hafif şişman,
fazla kilolu
> 25.00 > 25.00
Şişmanlık öncesi (Pre-
obez)
25.00 - 29.99
25.00 - 27.49
27.50 - 29.99
Şişman (Obez) > 30.00 > 30.00
Şişman I. Derece 30.00 - 34-99
30.00 - 32.49
32.50 - 34.99
Şişman II. Derece 35.00 - 39.99
35.00 - 37.49
37.50 - 39.99
Şişman III. Derece > 40.00 > 40.00
Obezite Prevelansı
Obezite gün geçtikçe artan salgın bir hastalık halini almış ve epidemi olarak
nitelendirilmektedir. Obezite prevelansı özellikle batılı yaşam tarzını benimseyen bir
çok ülkede tehlikeli bir hal almıştır. Türkiye Diyabet, Obezite ve Hipertansiyon
Epidemiyoloji Çalışması (TURDEP-I) 1997-1998 yılları arasında İstanbul
Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Diyabet Bilim Dalı, Türkiye İstatistik Kurumu
(Eski adı ile Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü) ve Sağlık Bakanlığı tarafından
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün gözlemi altında, ulusal ölçekte yapılmış ilk
çalışma özelliğini taşıyan TURDEP-I çalışması %85 gibi yüksek bir katılım oranı ile
gerçekleştirilmiş ve bu araştırma kohortunda Türkiye’nin yaş, cins ve yerleşim birimi
dağılımları göz önüne alınarak random olarak belirlenmiş, 540 (270 kentsel, 270
kırsal) merkezden, 20 yaş ve üzerinde 24 788 (13 708 kadın, 11 080 erkek) kişi yer
almıştır. TURDEP-I çalışması erişkin yaştaki Türklerin ancak %40 kadarının WHO
tarafından belirlenen normallere uygun olduğunu, toplumun yarıdan fazlasının fazla
kilo problemi bulunduğunu ortaya koymuştur (%35 fazla kilolu ve %22 obez). Buna
karşılık toplumda zayıf ve morbid obez kapsamına girebilecek kişilerin önemli bir
sorun teşkil etmeyecek oranda oldukları görülmüştür. TURDEP-I çalışması erişkin
yastaki Türklerin ancak %40 kadarının WHO tarafından belirlenen normallere uygun
olduğunu, toplumun yarıdan fazlasının fazla kilo problemi bulunduğunu ortaya
koymuştur (%35 fazla kilolu ve %22 obez). Buna karşılık toplumda zayıf ve morbid
obez kapsamına girebilecek kişilerin önemli bir sorun teşkil etmeyecek oranda
oldukları görülmüştür. 1997-1998 yılları arasında yapılan TURDEP-I çalışmasından
12 sene sonra 18 Ocak 2010-18 Haziran 2010 tarihleri arasında 15 ilden 540
merkezde tamamlanmış ve TUIK 2008 verileri baz alınarak merkezlerdeki yaş grubu
ve cinsiyet dağılımına uygun şekilde rastgele seçilip çalışmaya davet edilen 20 yaş
ve üzerinde 26 499 kisi katılmıştır ve çalışma katılım %92 oranında bildirilmiştir.
TURDEP-I‘den itibaren geçen 12 yıllık süreçte erişkin nüfusumuzun yaş ortalaması
4 yıl artmıştır. Ortalama kadın ve erkek boyu 1’er cm artmış; kadınlarda kilo 6 kg,
bel çevresi 6 cm, kalça çevresi 7 cm; erkeklerde ise kilo 8 kg, bel çevresi 7 cm, kalça
çevresi 2 cm artmıştır. Çalışmaya göre Türkiye’de obezite sıklığı %32 bulunmuştur.
Erkeklerde kilo fazlalığının, kadınlarda ise obezitenin daha yaygın olduğu dikkati
çekmektedir. Genel olarak erişkin yaşlardaki Türk toplumunun 2/3’ü kilolu veya
obezdir. Kentsel ve kırsal obezite oranları birbirine yakındır. Türkiyede 12 sene
içerisinde obezite prevelansı %44’lük bir artış göstermiştir. Türkiye’de durum
böyleyken, dünyada da çok farklı değildir.
WHO’nun verileriene göre Dünya çapında, en az 2.8 milyon insan aşırı kilolu veya
obez olmanın bir sonucu olarak her yıl ölmektedir. 2008 yılında, 20 yaş üstü
yetişkinlerin % 35’nin fazla kilolu (BKİ ≥ 25 kg/m2) (% 34 erkek ve kadınların%
35) olduğu ortaya konmuştur. Obezite 1980-2008 yılları arasında yaygınlığını iki
katına çıkarmıştır. 2008 yılında erkeklerin % 10’u ve kadınların % 14’ü obez
sınıfında yer alırken (BKİ ≥ 30 kg/m2), 1980 yılında bu verileri erkekler için % 5 ve
kadınlar için % 8 olarak kayıt altına alınmıştır. Şuandaki verilere göre dünyada yarım
milyar yetişkin obez ve 1 milyardan fazla insan obezite tehlikesi altındadır. (3) Tüm
bu durumlar ele alındığında yaklaşık son 30 yıldır obezitenin, salgın bir hastalıktan
başka bir şey olmadığını söylemek mümkün ve halk sağlığı problemlerinin en önemli
sorunlarından bir tanesidir. Gelecek kuşaklarda bu sağlık sorununun ve getirdiği
komplikasyonların azaltılabilmesi için acil çözüm yolunun bulunması ve
uygulanması gerekmektedir.
Obeziteye Neden Olan Faktörler
Obeziteye neden olduğu bilinen çok sayıda faktör içinde, aşırı ve yanlış beslenme ve
fiziksel aktivite yetersizliği en önemli nedenler olarak kabul edilmektedir. Bu
faktörlerin yanısıra genetik, çevresel, nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal, sosyo-
kültürel ve psikolojik pek çok faktör birbiri ile ilişkili olarak obezite oluşumuna
neden olmaktadır. Tüm dünyada özellikle çocukluk çağı obezitesindeki artışın sadece
genetik yapıdaki değişikliklerle açıklanamayacak derecede fazla olması nedeniyle,
obezitenin oluşumunda çevresel faktörlerin rolünün ön planda olduğu kabul
edilmektedir.Obezitenin oluşmasında başlıca riskler ve riski etkileyen faktörler
aşağıda sıralanmıştır.(4)
• Aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları
• Yetersiz fiziksel aktivite
• Yaş
• Cinsiyet
• Eğitim düzeyi
• Sosyo - kültürel etmenler
• Gelir durumu
• Hormonal ve metabolik etmenler
• Genetik etmenler
• Psikolojik problemler
• Sık aralıklarla çok düşük enerjili diyetler uygulama
• Sigara- alkol kullanma durumu
• Kullanılan bazı ilaçlar (antidepresanlar vb.)
• Doğum sayısı ve doğumlar arası süre
Obezite; vücut sistemleri (endokrin sistem, kardiyovasküler sistem, solunum sistemi,
gastrointestinal sistem, deri, genitoüriner sistem, kasiskelet sistemi) ve psikososyal
durum üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden dolayı pek çok sağlık sorunlarına neden
olmaktadır. Obezitenin çeşitli hastalıklarla ilişkisi bilinmekte olup morbidite ve
mortaliteyi artırıcı etkisi de ortaya konulmuştur. Fazla kilolu olma Avrupa
Bölgesinde her yıl 1 milyondan fazla ölümün ve hasta olarak geçirilen 12 milyon
yaşam yılının sorumlusudur.(5)
Obezitenin Komplikasyonları
1. Metabolik-hormonal komplikasyonlar
• Metabolik sendrom
• Tip 2 diyabet
• İnsülin direnci, hiperinsülinemi
• Dislipidemi
• Hipertansiyon
• Gut
• Uyku bozukları
• Hormon ve diğer dolaşım faktörü anomaliler:
• Sitokinler
• Ghrelin
• Büyüme hormonu (BH)
• Hipotalamik-hipofizer-adrenal (HPA) aks
• Leptin
• Renin-anjiotensin sistemi
2. Kardiyovaskuler sistem hastalıkları
• Serebrovasküler hastalık
• Konjestif kalp yetersizliği
• Koroner kalp hastalığı
• Hipertansiyon
• Tromboembolik hastalık
3. Solunum sistemi hastalıkları
• Obezite-hipovantilasyon sendromu
• Uyku apne
4. Sindirim Sistemi Hastalıkları
• Safra kesesi hastalığı
• Karaciğer Hastalığı
5. Ureme sistemi anomalileri
• Hormonal komplikasyolar: Dişi
• Hormonal komplikasyonlar: erkek
• Obstetrik komplikasyonlar
6. Sinir sistemi
• Adiposis dolorosa
• Psödotümör serebri
7. İmmun sistem disfonksiyonu
8. Deri hastalıkları
9. Goz hastalıkları
10. Cerrahi komplikasyonlar
• Perioperatif riskler: anestezi, yara komplikasyonları, enfeksiyonlar, insizyonal
herni.
11. Kanser
• Meme
• Kolon
• Dişi üreme: serviks, endometrium, over
• Safra kesesi
• Böbrek
• Prostat
12. Obezitenin mekanik komplikasyonları
• Artrit
• Artmış karın içi basıncı
13. Psiko-sosyal komplikasyonlar
• Psikolojik komplikasyonlar
• Sosyal komplikasyonlar
• Ekonomik etki (1)
Yaşanan tüm bu problemler göz önüne alındığında obezitenin önlenebilmesi ve
gelişen bireylerin tedavi edilmesinin oldukça önemli bir konu olduğu
söylenebilmektedir.(6)
Obezite tedavisinde amaç, gerçekçi bir vücut ağırlığı kaybı hedeflenerek, obeziteye
ilişkin morbidite ve mortalite risklerini azaltmak, bireye yeterli ve
dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir. Obezite
tedavisinde vücut ağırlığının 6 aylık dönemde %10 azalması, obezitenin
yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli yarar sağlamaktadır.(6)
Obezite tedavisinde kullanılan yöntemler
1. Tıbbi Beslenme (diyet) tedavisi
2. Egzersiz Tedavisi
3. Davranış değişikliği tedavisi
4. İlaç tedavisi
5. Cerrahi tedavi
Obezite tedavisi hekim, diyetisyen, psikolog, ve fizyoterapistten oluşan bir ekip
tarafından düzenlenmelidir.
1. Tıbbi Beslenme (Diyet) Tedavisi
Obezite tedavisinde tıbbi beslenme tedavisi anahtar rol oynamaktadır. Obezitede
beslenme tedavisi ile:
• Vücut ağırlığının, boya göre olması gereken (BKİ= 18.5 - 24.9 kg/m2) düzeye
indirilmesi hedeflenmelidir. Tıbbi beslenme (diyet) tedavisinin bireye özgü olduğu
unutulmamalıdır. Başlangıçta belirlenen hedefler, bireyin olması
gereken ideal ağırlığı olabildiği gibi, ideal ağırlığının biraz üzerinde de olabilir.
• Uygulanacak zayıflama diyetleri yeterli ve dengeli beslenme ilkeleri ile uyumlu
olmalıdır. Amaç, bireye doğru beslenme alışkanlığı kazandırılması ve bu alışkanlığın
sürdürülmesidir.
• Vücut ağırlığı boya göre olması gereken düzeye geldiğinde tekrar ağırlık kazanımı
önlenmeli ve erişilen ağırlık korunmalıdır.
Obezite tedavisinde uygulanan diyet ilkeleri;
a)Enerji: Bireyin günlük enerji alımı, haftada 0.5-1.0 kg ağırlık kaybını sağlayacak
şekilde azaltılmalıdır. Birey yavaş ve uzun sürede zayıflatılmalıdır. Zayıflama
diyetlerinde günlük enerji miktarının belirlenmesinde ilke; bireye harcadığından daha
az enerji vermektir. Bireyin bazal metabolizma hızı (BMH) veya dinlenme
metabolizma hızı (DMH) altında enerji verilmemelidir.
b) Protein: Günlük enerjinin yaklaşık %12-15'i proteinden gelmeli ve daha çok
kaliteli protein kaynaklarından yararlanılmalıdır.
c) Yağ: Günlük enerjinin yaklaşık %25-30'u yağlardan sağlanmalıdır. Yağ miktarının
yanı sıra kullanılacak yağ türü de önemlidir. Enerjinin doymuş yağ asidinden gelen
oranı %10'un altında olmalı, çoklu doymamış yağ asidi %7-8, tekli doymamış yağ
asidi %10-15 olacak şekilde belirlenmelidir. Yağda eriyen
vitaminlerin (A,D,E,K vitaminleri) vücutta kullanımını sağlamak için yağ miktarı
çok azaltılmamalıdır. Yağ miktarının önerilenin üzerinde olması obezite ve kalp-
damar hastalıkları gibi önemli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur.
d) Karbonhidrat: Günlük enerjinin yaklaşık %55-60'ı karbonhidratlardan
sağlanmalıdır. Şeker gibi basit karbonhidratlar azaltılmalı (günlük enerjinin
≤ 10), yerine kurubaklagiller (nohut, mercimek, kuru fasulye vb.) tam tahıl ürünleri,
bulgur vb. kompleks karbonhidrat içeren besinlerin tüketimi artırılmalıdır.
e) Vitamin ve Mineraller: Zayıflama diyetlerinde düşük enerji içeriğine paralel
olarak vitamin ve mineral (B grubu vitaminler, demir, kalsiyum vb.) yetersizlikleri
görülebilir. Enerjisi çok düşük olmayan, besin öğeleri açısından dengeli diyetlerde,
vitamin ve mineral yetersizliği söz konusu değildir.
f) Sıvı: Günlük en az 2-3 litre sıvı tüketilmelidir. Su başta olmak üzere, içecekler ve
besinlerin içeriğinde bulunan görünür/görünmez su "sıvı" olarak tanımlanmaktadır.
Su tüketimi günlük 8-10 su bardağı olmalıdır. Bununla birlikte bireysel farklıklar ve
aktivite düzeyi sıvı gereksinimini etkiler. Vücuttaki
metabolizma atıklarının atılabilmesi için yeterli miktarda sıvı alınmalıdır. Yemek
öncesi, esnası ve sonrasında bol su içilmesi kabızlığın önlenmesinde oldukça
etkilidir. Kabızlık bireyin ağırlık kaybetmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Sıvı
tüketimi amacıyla şeker ilave edilmiş hazır meyve suları, gazlı içeceklerden vb.
kaçınılmalıdır.
g) Tuz: Diyetle tuz alımı <5 g/gün olmalıdır. Hipertansiyon, kalp yetmezliği veya
başka nedenlerle ödemi bulunan obez bireylerin diyetlerinde tuz miktarı daha
dikkatli ayarlanmalıdır. Tuz, iyotlu tuz şeklinde olmalıdır.(7)
Obezitede Etkili Hormonlar
Obezitenin en temel sorunlarından biride açlık ve tokluk duyularını etkileyen
hormonlardır. Bu hormonlar sıralanacak olursa;
 Adipokinler
 Gut Hormonları
 Diğerleri (tiroid hormonları, cinsiyet hormonları, insülin, amilin, ghrelin, vs.)
Son yıllarda yapılmış olan çalışmalarda yağ dokusundan salınan leptin, adiponektin,
resistin, tümör nekroz faktörü (TNF), interlkin-6, adipsin, asilasyon stümile edici
protein, plazminojen aktivatör inhibitörü-1, apelin, lipoprotein lipaz, kolesteril ester
transferaz, apolipoprotein E, retinol bağlayıcı protein, açlıkla indüklenen adipöz
faktör, yağ asit oksidasyonu azaltıcı etkisi olan metallotionein, aromatoz gibi çeşitli
maddelerin inflamasyon, insülin direnci obezite ve metabolik sendrom gibi patolojik
durumların gelişminde rol aldığı saptanmıştır.
Yağ kitlesinin artmasıyla adipokinlerin miktarıda artar. Bunlardan Tümör nekroz
Faktörü ( TNF ) , İnterlökin – 6 ve Resistin obezitede görülen insülin direncinin
ortaya çıkmasında önemli rol oynarlar. Ayrıca adiponektin ve leptin iskelet kasındaki
yağ asitlerinin beta oksidasyonunu uyararak insülin kullanımını azaltırlar. Enerji
fazlalığı geliştiğinde TNF ve resistin gibi adipokinlerle yeni adipositlerin oluşumu ve
lipid depolanmasını inhibe edelirken, enerji açığı geliştiğinde adiponektin ve leptin
gibi proteinlerin serum konsantrasyonları düşer. Böylece preadipositlerden yeni
adiposit oluşumu uyarılmış olur.(35)
Gut hormonlarının 30dan fazla genle ifade edildiği ve 100 den fazla biyoaktif peptide
sahip olduğu bilinmekle birlikte bağırsaklar vücudun en büyük endokrin organı
olarak kabul edilmektedir. Mide-bağırsak sisteminden salınan İnkretin hormonlar,
Peptid YY, Kolesistokinin gibi gastrointestinal hormonların besin metabolizması
üzerine etkileri olduğu yapılan son çalışmalarda da gösterilmiştir. İnkretin hormonlar
( glukagon benzeri peptit 1 ( GLP-1), glukoza bağımlı insülinotropik polipeptit)
besin alımına yanıt olarak ince bağırsak mukozasından salınırlar. GLP-1in bağırsak
sisteminin mukoza tabakasındaki endokrin hücreleri etkileyerek iştah ve gıda alımına
etki ettiği ve bu sayede vücut ağırlığını düşürme yeteneklerine sahip olduğu
bilinmektedir.
Bununla birlikte tiroid hormonlarının özellikle termogenezis üstündeki etkilerinden
dolayı obezitede en etkili hormonlardan olabiliceği düşünülmüştür. Ancak yapılan
çalışmalarda göstermiştir ki obez bireylerde TSH düzeyleri normal veya hafif
artmıştır. Tiroid hormonlarının enerji metabolizması üstündeki etkilerine bakılacak
olursa T3 ve T4 ün önemli rollere sahip oldukları görülür. Enerji ihtiyacı
denildiğinde akla gelen fiziksel aktivite ve istirahat enerjisi gereksinimidir.
Tiroid hormonları dolaylı yollardan bazal metabolik hızı belirlerler ancak tiroid
hormonlarının bazal metabolizmada asıl en etkin oldukları kısım adaptif
termogenezistir. Buradaki rolleri kahverengi yağ dokusundaki lokal olarak üretilen
tiroid hormonlarına bağlı oksidatif fosforilasyonun ayrışmasıdır.(36)
Yetişkin erkek ve kadınların vücut yağ bölgesel dağılımı farklılık göstermektedir.
Diyet Lifleri
Diyet Lifine olan ilgi M.Ö.5.yy Hipokrat’a kadar uzanmaktadır.(8)Özellikle son
çeyrek yüzyılda diyet lifine olan ilgi oldukça artmıştır. Günümüz toplumunda, yaşam
tarzındaki değişiklikler beslenme alışkanlıklarını da değiştirmiştir. Bunun başlıca
nedeni, gelişmiş ülkelerde sık rastlanan bazı hastalıklarla diyet lif tüketimi arasında
ilişki olduğunu öne süren hipotezlerdir. Afrika’da bazı hastalıklar batı ülkelerine göre
çok daha az görülmektedir. Yapılan incelemeler bu durumun Afrika’da diyet lif
tüketiminin batı ülkelere oranla yüksek olmasından kaynaklandığını ortaya
koymuştur.
Yapılan çalışmalar, diyet lifi eksikliği ile Burkitt ve Trowell’ in medeniyet
hastalıkları (kabızlık, hemorait, kalın barsak, şişmanlık ) seklinde tanımladığı bazı
hastalıkların arasındaki ilişkiyi epidemiyolojik olarak destekler doğrultuda sonuçlar
vermiştir. Bu duruma karşılık önlem olarak bilinçlenen halk, diyetlerine daha fazla
önem vererek, günlük diyetlerinde diyet lif içeriği yüksek olan gıdaları tercih etmeye
başlamışlardır(9,10)
Bitki hücre duvarını oluşturan sindirilemeyen bileşenler ilk kez 1953 yılında Hispley
tarafından “diyet lif” olarak adlandırılmıştır. Uluslararası platformda diyet lifler için
kullanılan terimler çok karmaşık olup; plantix, complantix, bitkisel hücre duvarı
kalıntısı,besleyici değeri olmayan lif, sindirilemeyen veya elverişsiz karbonhidratlar,
kısmen sindirilebilen bitki polimerleri gibi terimlerin kullanılması önerilmiştir.
İngilizce’de yaygın olarak kullanılan terim “Dietary Fibre” veya “Dietary Fiber”dır.
Türkçe’de ise “Besinsel Lif”veya “ Diyet Lif” en uygun terimler olarak
kullanılmaktadır.(11)
Diyet lifi; insanların ince bağırsağında sindirime ve emilime dirençli olan ve kalın
bağırsakta tam ya da kısmi fermantasyona uğrayan yenilebilir bitki kısımlarının
temel
unsurlarındandır. Bitki hücre duvarında bulunan lignin; kutin, mum, suberin gibi
lignin
türevleri; selüloz, hemiselüloz, pektin gibi yapı polisakkaritleri, inulin ve
oligofruktoz gibi
oligosakkaritler, diyet lifi olarak tanımlanmaktadır. Bunun yanında, yapı bileşikleri
olmayan
gum arabik ve guar gum gibi gam maddeleri ve karragenan, agar, aljinat gibi deniz
yosunu
polisakkaritlerinin de diyet lifi olduğu bildirilmektedir. Diyet lifi, nişasta olmayan
polisakkarit
türevleri olarak da ifade edilmektedir(12)
Diyet lifleri, birçok alt gruba ayrılmış olmasına rağmen son yıllarda FAO ve WHO
tarafından sudaki çözünürlüklerine göre çözünür ve çözünmez diyet lifi olarak 2 ana
grupta
değerlendirilmektedir.
Çözünür Lifler: Pektin, sakızlar, musilajlar, oligosakkaritlerden beta glukagon
yapıda olanlar ve dirençli nişasta suda çözünerek jel kıvamında bir yapı oluştururlar.
Kan LDL ve total kan kolesterol düzeyini düşürür ve kan şekerinin kontrol altına
alınmasında rol oynarlar. Kurubaklagiller, bezelye, yulaf, arpa, elma, portakal ve
havuç gibi birçok sebze ve meyve suda eriyen lifleri içerirler.
Çözünmez Lifler: Selüloz, hemiselüloz ve lignin gibi yapısal liflerdir ve diyetle
alınan posanın büyük çoğunluğunu oluşturur. Bu tür lifler barsak sisteminin
hareketlerini düzenleyerek kabızlığı engeller ve dışkının kıvamlı olmasını sağlar.Su
tutarlar ve sindirime yardım ederler. Atık maddelerin barsaktan geçiş süresini
kısaltarak hemoroid,divertikül ve diğer barsak hastalıklarına yakalanma riskini
azaltır. Tam buğday unu, kepekli buğday, ceviz ve birçok sebze bu grup lifleri içerir.
Çözünmez diyet lifi, doğrudan posa maddesi olarak dışkı kütlesinde artışa neden
olmaktadır. Buna karşılık, çözünür diyet lifi fermentasyona uğrayarak kısa zincirli
yağ asitleri ile gaz oluşturmakta ve bu bileşikler bağırsak içeriğinin pH’sını
değiştirerek bağırsakta bulunan bakteri kütlesinde artışa neden olmaktadır. Ancak,
çözünür diyet lifinin, su tutma kapasitesi ve gaz oluşumundaki rolü dikkate
alındığında dışkı hacminde artışa neden olabileceği bildirilmiştir. (13)
Besinlerimizde diyet lif değişik oranlarda bulunmaktadır. Lif miktarı cins, çeşit,
yetiştirme
koşulları, kültürel uygulamalar ve daha birçok faktöre bağlıdır. Taze meyvenin hasat
zamanına göre toplam lif içeriği değişebilir. Baklagillerin dışındaki meyve ve
sebzeler,
hububat ürünleri ile karşılaştırıldığında, yüksek su içerikleri nedeniyle daha az lif
içerirler.
Hububat tanesinin dış dokularında daha fazla lif bulunmaktadır. Aynı şekilde meyve
ve
sebzelerde de dış tabakalar lif bakımından oldukça zengindir. Genel olarak diyet lif
acısından zengin gıdaları su şekilde toplayabiliriz;
a) Tahıl ürünlerinden; kepekli (kepeğin %90’ı liftir) ekmekler, krakerler, mısır
gevreği gibi
kahvaltılık tahıllar, bulgur, çavdar, yulaf, arpa, kahverengi (kabuklu) pirinç.
b) Meyvelerden; elma, armut, çilekgiller, turunçgiller, incir, kayısı, erik, kuru
meyveler.
c) Sebzelerden; brokoli, lahana, havuç, mısır, bezelye, patates, kabak, patlıcan,
bamya.
d) Çerezlerden de; fındık, fıstık, badem, leblebi, çekirdekler, patlamış mısır. (14)
Diyet lif içeren gıdalarda çözünür ve çözünmez lifler de değişik oranlarda
bulunmaktadır. Çözünür lif grubundan; pektin elma, ayva vb. besinlerde; gamlar
reçinede; β-
glukan yulaf vb besinlerde; musilajlar bitkilerde; dirençli nişasta kuru baklagillerde
bulunur.
Çözünmez diyet lif grubundan; selüloz kepekte, hemiselüloz tahıllarda ve lignin ise
buğdayda
bol miktarda bulunu. Diyet lif çeşitleri ve kaynakları Tablo 2.’de verilmiştir.(15)
Diyet liflerini glukoz unitelerine parçalayan sindirim enzimleri insanlarda
bulunmadığından
bu bileşenler tamamen sindirilememekte ve dolayısı ile de emilememektedir. Diyet
lifleri ince bağırsakta sindirilemediğinden besin değerleri yoktur. Ancak, bağırsakta
fermantasyona uğradıktan sonra bir miktar enerji vermektedir.(16)
Tablo 2. Diyet Lif Çeşitleri ve Kaynakları
Diyet lifi Özellikler Kaynak
Çözünür lif
Pektin Galakturonik asit,
ramnoz,
arabinoz, galaktoz
içeriği yüksek,
orta laminede ve
birincil duvarda
bulunur.
Tam tahıllar, elma,
baklagiller,
lahana, kok sebzeler
Gam Genelde heksoz ve
pentoz
monomerlerinden
oluşur.
Yulaf ezmesi, kuru
fasulye,
baklagiller.
Musilaj Bitkilerde
sentezlenen
glikoprotein
içerebilen bileşenler.
Gıda katkıları
Çözünmez lifler
Selüloz Hücre duvarlarının
glukoz
monomerlerinden
oluşan ana
bileseni
Tam tahıllar, kepek,
bezelye, kok
sebzeler, cruciferous
familyası
fasulye, elma
Hemiselüloz Birincil ve ikincil Kepek, tam tahıllar
hücre duvarları
Lignin Aromatik alkoller ve
diğer hücre
duvarı
bileşenlerinden
oluşur.
Sebze,un
Diyet lifinin sindirilme derecesini;
lifin kaynağı, partikül iriliği, lignifikasyon derecesi, canlı turu ve fizyolojik durumu
etkilemektedir. Gamlar ile selüloz türevlerinin kalori değeri 1 kcal/g iken, Oatrim ve
Leanesse gibi yulaf kaynaklı dekstrinlerin kalori değerleri 1 cal/g’dan daha düşüktür.
Pektin, gamlar, sindirilemeyen karbonhidratlar %90-100; musilaj, hemiselüloz %50-
60;
selüloz ise %30-50 oranında fermente olabilirken, lignin fermente olamamaktadır.
Fermantasyon oranı metabolizma, bitki çeşidi, olgunluğu, günlük diyet miktarı ve
bileşimine
bağlı olarak değişmektedir. Diyet liflerinin, insan metabolizmasında 500’den fazla
bakteri
çeşidini etkilediği, bağırsak florası ve metabolizmasını sinerjik ve antagonist etkileri
ile
kontrol ettikleri belirtilmektedir.(17)
Lifli besinlerin yararları:
Lif içeriği fazla olan gıdalar ağızda uzun sure çiğnenme özelliklerinden dolayı,
tükürük bezlerinin çalışmasını hızlandırırlar. Ayrıca mide asitlerinin salgılanması
yönünde
uyarıcı etkide bulunurlar. Diyet lifleri enerji yoğunluğu düşük olduğundan ve su
çekici
özelliklerinden dolayı mide içeriğinin viskozitesini arttırarak midenin boşalmasını
geciktirirler. Böylece kişinin açlık hissini geciktirirler. Bu durum kilo vermek isteyen
bireylerin daha uzun sure tok kalmasını sağlayarak olumlu etki göstermektedir. (18)
Diyet lifinin kolon kanseri, obezite, kalp-damar hastalıkları gibi bazı rahatsızlıklar
üzerine olumlu etkisi yapılan çalışmalarla ortaya çıktıktan sonra diyet lifi tüketiminin
önemi
artmıştır. Ayrıca, diyet liflerinin obezite, tansiyon, hemoroit, diyare, bazı bağırsak
rahatsızlıkları, hipertansiyon, damar ve bağışıklık hastalıkları üzerine etkileri olduğu
belirtilmektedir. edilmesinde yardımcı olabilirler. Aynı zamanda serum düşük
yoğunluklu lipoprotein (LDL) kolesterol konsantrasyonunu azaltırlar. (20)
Diyet liflerinin, bağırsak transit suresi, kısa zincirli yağ asitleri üretimi, bağırsak
yoğunluğu, gaz üretimi, mineral ve vitaminlerin biyoyararlığı, protein sindirimi,
kolesterol ve diğer lipit metabolizmaları üzerine de etkili olduğu aktarılmaktadır.
Suda çözünmeyen lifler ise barsak hareketleri ve barsak geçiş suresi üzerinde olumlu
etkilerde bulunurlar. Diyet lif alımının artısı ile fekal hacmin arttığı ve barsak geciş
suresinin
kısaldığı bazı araştırıcılar tarafından ortaya konulmuştur. Dışkı miktarındaki artış
esas olarak
diyet liflerin su bağlama özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Diyet lifler dışkı
hacmini ve su
miktarını arttırarak rahatlatıcı etkide bulunurlar, bu durum kabızlığın önlenmesine
yardımcı
olmaktadır.(21)
Dünyadaki birçok sağlık kuruluşu tarafından günlük diyetle alınan lif miktarının
arttırılması önerilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü günde 25-40 g diyet lifi tuketimini
önermektedir. Özellikle de bu 25-40 gramın 5-7 gramını suda çözünebilen liflerin
teskil
etmesi gerektiğini bildirmişlerdir. Ancak yapılan araştırmalar gelişmiş ülkelerde
bunun sadece günlük 11-12 g arasında kaldığını ispatlamaktadır. (22) (Tablo3)
Tablo 3. Cinsiyete Göre Lif Miktarı
50 yaş ve altı 51 yaş ve üstü
Erkek 38 gram/gün 30 gram/gün
Kadın 25 gram/gün 21 gram/gün
Diyet lifinin hidrasyon özellikleri su tutma, su bağlama kapasitesi, şişme ve
çözünürlük olmak üzere 4 farklı şekilde tanımlanmaktadır. Özellikle çözünmeyen
lifler, ağırlıklarının 5 katı kadar yağı tutabilmektedirler. Bu, özellikle et ürünlerinde
pişme sırasında kaybolan yağın tutulmasını sağlayarak urunun lezzet ve tekstürel
özelliklerini olumlu etkilemektedir. Ayrıca yüksek yağ absorblama kapasitesi, yağ ve
su emülsiyonlarında stabilitenin sağlanmasında önem arz etmektedir. Diyet liflerinin
yağ ve su bağlama özellikleri gıdaların yapı ve tekstürel özelliklerinde stabil yapının
sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Ayrıca, düşük enerji değerine sahip
ürünlerinde temel bileşenini oluşturmaktadır. (23)
Kullanılan lifler sayesinde son urunun dokusu, yoğunluğu ve duyusal özellikleri
değiştirilebilmektedir. Yeni lif kaynaklarının ortaya çıkışı ve lif fonksiyonelliğinin
geliştirilmesi, liflerin kullanım alanları konusunda gıda endüstrisine yeni olanaklar
tanımaktadır. Lifler, teknolojik birimler olarak dışkı arttırıcı maddelerden yağ ikame
edici maddelere kadar geniş kullanım alanı bulmaktadır. Gıda liflerinin en çok
kullanım gördüğü alanlar ise; et ürünleri, fırıncılık ürünleri, kahvaltılık tahıllar,
makarna, erişte ve süt ürünleridir.
Diyet lifleri teknolojik özellikleri nedeni ile özellikle ısıl işlem uygulanmış et
ürünlerinde, düşük yağ içerikli ürünlerde, su tutma kapasitesini arttırma, formulasyon
giderlerini azaltma, tekstür gelişimine katkıda bulunma, depolama stabilitesini
düzeltme, pişirme kayıplarını azaltma ve nötr bir tada sahip olması nedeniyle
kullanım alanı bulmaktadır. (24)
Fırıncılık ürünlerine lif olarak kepek katılması, o gıdanın besleyiciliğinin
arttırılması,raf ömrünün uzatılması ve alınan kalorinin azaltılmasında yardımcı etki
göstermektedir. (25)
Peynir, yoğurt, puding, dondurma ve dondurulmuş tatlılar gibi sut ürünlerinde de lif
içeriği yüksek ingrediyenler kullanım alanı bulmaktadır. Lif içeriği yüksek süt
ürünleri üretiminin temelinde, yağ ve kolesterol miktarı azaltılarak daha sağlıklı
ürünler pazarlamak ve kalsiyumun yanı sıra sağlığı etkileyen yeni bileşenler
kazandırmak yatmaktadır. Bu ingrediyenler süt ürünlerine temel olarak
stabilizasyonu sağlama, kıvamı arttırma, sinerezisi önleme, yağı ikame etme, kaloriyi
azaltma ve hacim sağlama amaçları ile ilave edilmektedir.
Tablo 4. Besinlerin Kalori ve Lif Miktarları
BESİN PORSİYON KALORİ
LİF
(Gram)
Meyveler
Elma (kabuğuyla) 1 orta boy 81 3,5
Ahududu
1/2 su
bardağı
35 3,1
Armut (kabuğuyla) 1/2 büyük 61 3,1
Çilek 1 Su Bardağı 45 3,0
Kuru erik 3 adet 60 3,0
Greyfurt 1/2 orta boy 38 1,6
Kiraz 10 adet 49 1,2
Kuru Üzüm
1/4 su
bardağı
106 3,1
Muz 1 orta boy 105 2,4
Portakal 1 orta boy 62 2,6
Şeftali (kabuğuyla) 1 adet 37 1,9
Sebze Çiğ
Domates 1 orta boy 20 1,5
Ispanak 1 su bardağı 8 1,2
Kereviz Sapı (küp
doğranmış)
1/2 su
bardağı
10 1,1
Mantar
1/2 su
bardağı
10 1,5
Marul 1 su bardağı 10 0,9
Salatalık
1/2 su
bardağı
8 0,4
Yeşil Biber
1/2 su
bardağı
9 0,5
Sebze Pişmiş
Brokoli 1 su bardağı 40 4,4
Brüksel Lahanası 1 su bardağı 56 4,6
Enginar (pişmiş) 1 büyük 40 4,5
Havuç 1 su bardağı 48 4,6
Ispanak 1 su bardağı 42 4,2
Kabak 1 su bardağı 22 3,6
Karalahana 1 su bardağı 44 2,8
Karnabahar 1 su bardağı 28 2,2
Kırmızı Lahana 1 su bardağı 30 2,8
Kuşkonmaz (doğranmış) 1 su bardağı 30 2,0
Mısır
1/2 su
bardağı
87 2,9
Patates (kabuğu
soyulmuş)
1 orta boy 97 1,4
Patates (kabuğuyla) 1 orta boy 106 2,5
Taze patates 1 orta boy 160 3,4
Yeşil fasulye 1 su bardağı 32 3,2
Baklagiller
Barbunya fasulye
(pişmiş)
1/2 su
bardağı
110 7,3
Fırınlanmış Fasulye
1/2 su
bardağı
155 8,8
Kuru bezelye (pişmiş)
1/2 su
bardağı
115 4,7
Kuru fasulye (pişmiş)
1/2 su
bardağı
112 6,0
Mercimek (pişmiş)
1/2 su
bardağı
97 3,7
Pirinç, Ekmek,
Makarna ve Unlu
Mamuller
Bulgur ( pişmiş) 1 fincan 160 9,6
Ekmek (beyaz) 1 dilim 78 0,4
Ekmek (tam buğdaylı) 1 dilim 61 1,4
Kepekli mafin 1 mafin 104 2,5
Peksimet (çavdarlı) 2 kraker 50 2,0
Pirinç (beyaz,pişmiş)
1/2 su
bardağı
82 0,2
Pirinç (esmer,pişmiş)
1/2 su
bardağı
97 1,0
Spagetti (normal, pişmiş)
1/2 su
bardağı
155 1,1
Spagetti (tambuğday,
pişmiş)
1/2 su
bardağı
155 3,9
Kuruyemişler
Badem 10 adet 79 1,1
Fındık 10 adet 54 0,8
Yerfıstığı 10 adet 105 1,4
ß-glukan ve Doygunluk
β-Glukan tahıl taneleri (arpa, yulaf, buğday, çavdar) ve bazı mantarların endosperm
ve sub-alevron tabakalarının hücre duvarından türetilmiş bir diyet lifidir.(26) β-
Glukan bir glikoz polimeri ya da maya kaynaklı da olabilir (27). Ama özellikle arpa
ve yulaf endosperm duvarlarından elde edilir. Yulafın ağırlığının ortalama %4’ü,
arpanın ağırlığının ortalama %5-10’u β-glukan içerir. β-glukan ince bağırsakta
sindirilir ve kalın bağırsakta kolon mikroflorası tarafından fermente edilir. Tahıl
taneleri, yüksek karbonhidrat içeriği nedeniyle büyük bir enerji kaynağı oluşturur ve
insanların beslenmesinde bol miktarda bulunmaktadır.(28)
ß-glukan fizyolojik etkisine bakıldığı zaman; molekül ağırlığı,vizkostesi,dozu etki
etmekte ve doygunluk hissinin oluşmasında büyük bir etki yaratmaktadır. ß-glukanın
aynı zamanda immün sistem üzerinde de etkileri bulunmaktadır. Doğal
bağışıklık,sitokinler,kazanılmış bağışıklık ve patojeni yok etme etkisinin olduğu
görülmüştür.
Tablo5.ß-glukanın yapısı
Tahıl tabanlı ürünler diyet lifi sunmak için en idealidir. β-Glukan bisküvi, kurabiye,
ekmek, kek, tahıl gevrekleri gibi tahıla dayalı ürünlerde çözünür diyet lifi olarak
kullanılır. (27) Tam tahıllı gevrekler E vitamini, folat, polifenoller, mineraller, eser
elementler, karotenoidler, fitik asit ve lignin içerir. (28) β-Glukan gibi çözünür diyet
lifi kullanılarak geliştirilen besinlerin;
 Kan glukoz seviyesini,
 Glukoz ve insülin cevabını,
 Plazma kolesterol seviyesini,
 Obezite, koroner hastalıklar, gastrointestinal bozukluk ve kolon kanserleri gibi
major hastalıkların riskini,
 Açlık duygularını azalttığı
 Tokluk hissini de arttırdığı gösterilmiştir. (29,30)
Sağlığa yararları dışında, β-glukan son zamanlarda gıdalarla genel yağ ve enerji
alımını azaltmak için kullanılır. Bu yararlı etkileri jelleşme ve viskozite arttırıcı
özellikline dayandırılmıştır. Potansiyel fonksiyonel gıda bileşenleri olarak β-glukanın
etkinliği; pişirme yöntemleri, yapıları, moleküler ağırlıkları ve reolojik
karakterleriyle ilişkili olabilir. (27)
Çeşitli gastrointestinal hormonlar (ghrelin, kolesistokinin, glukagon benzeri peptid 1
ve peptid YY gibi) iştah ve doygunluğun belirteçlerinin düzenlenmesini içerir. (30)
Hormonlar arasında ghrelin, doygunluğu kademelendirmede rol oynar. Kısa ve uzun
dönemde doygunluğun bir göstergesi olduğu da öne sürülmüştür. Bu, mide fundus ve
aynı zamanda gastrointestinal sistemin diğer parçalarından da sentezlenmiş bir
periferik hormondur. Ghrelin açlık durumunda artarken, tokluk durumunda azalır.
(31)
Peptid YY (PYY) öncelikle distal ince barsak ve kolonda endokrin hücreler
tarafından salgılanır. Fazla kilolu yetişkin bireylerde β-glukanın artması ile plazma
peptid Y-Y seviyeleri artar. Peptid YY düzeyi açlık durumunda azalırken, tokluk
durumunda artar. (32)
Diyet lifi tüketimi iştah kontrolü ve kalori alımını azaltmaya yardımcı olabilir. (31)
β-glukan, iştahı etkilediği bilinen bir liftir. (32)
Besinin kompozisyonu iştahı bastırma ve yemeklerden sonraki tokluğu artırma
yeteneğini etkiler (33). Besinlerin viskozitesi algılanan doygunluğu etkilemede major
bir rol oynar (34).
Lipidemik ve glisemik kontrol üzerine sağlığa yararlı etkileri olan yulaf β-glukanı
gibi çözünür lifler, gastrointestinal viskoziteyi artırarak iştahı etki altına alabilir (32).
Arpa β-glukanı enerji alımını azaltarak ve duyarlılığı düzenleyerek kısa dönemde
iştahı kontrol edebilir (31).
Daha önce tahıl matrikslerinden izole edilen β-glukan, hızlı bir şekilde su ile
bağlanabilir ve bağırsak doygunluk reseptörleri ile kolayca etkileşime girebilir (22).
Yüksek viskozite; katı ve sıvı yemeklerin tüketiminden sonra gastrik boşalmayı
geciktirir ve azalmış enzimatik aktivite ve mukozal emilim nedeniyle besinlerin
emilimini ve sindirimini yavaşlatır. Çözünür ve çözünmez diyet lifinin tokluk hissini
arttırdığı ve açlık duygularını azalttığı gösterilmiştir (26).
Lipidemik ve glisemik kontrol üzerine sağlığa pozitif yararlara sahip yulaf β-glukanı
gibi çözünür lifler, gastrointestinal viskoziteyi artırarak iştahı kontrol altına alabilir.
Tokluk ve doygunluğun ana parametrelerini içeren iştahın kontrolü ile enerji alımını
azaltmaya yardımcı olabilen strateji bireyin kontrollü besin alımı, şişmanlık ve
obezite yönetiminde yardımcı olabilir (30).
Yüksek ağırlıklı yetişkinlerde yapılan çalışmada; iştah regülasyonunu ve doygunluğu
etkileyen β-glukanın optimal dozu 4-6 g arasında bulunmuştur. Bu durumun
doygunlukla ilişkili hormonlara etkilerinin viskozite ve konsantrasyonunun her
ikisinin nedeniyle olduğu gösterilmiştir
Fonksiyonel özellikleri nedeniyle diğer gıdalara da β-glukan eklemek için arpa ve
yulaftan β-glukan yalıtımı ve saflaştırması dünya çapında yapılmaktadır. Bunun
sonucu olarak da günümüzde pek çok ticari β-glukan tozları piyasada bulunmaktadır.
Materyal ve Metod
Bu bölümde araştırmanın evreni ve örneklemi, veri toplama tekniği, verilerin analizi
ve değerlendirilmesi bilgileri yer almaktadır.
Araştırma Yeri, Zamanı ve Örneklem Seçimi:
Bu araştırma, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve
Diyetetik Bölümü’nün 1. ve 2. sınıfında öğrenim gören kız öğrenciler üzerinde
yürütülmüştür.
Araştırma kapsamına araştırmaya dahil edilen Hacettepe Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nün 1. ve 2. Sınıflarından rastgele
seçilmiş yaşları 18-25 arasında olan tamamı kız olmak üzere toplam 17 öğrenci
üzerinde yapılmıştır. Bu araştırma Nisan-Mayıs 2013 tarihleri arasında yapılmıştır.
Veri Toplama Teknikleri:
Araştırma kapsamında uygulanan anket bireylerin çalışmaya katılmak için uygun
olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Uygulanan anket formunun birinci
bölümü öğrencilerin genel bilgilerini, hastalık durumu, sigara kullanma durumu,alkol
kullanma durumu,ara öğün tüketme durumları v.b. soruları içeren 22 sorudan
oluşmaktadır.Anketin ikinci bölümü fiziksel aktivite durumunu belirlemek amacıyla
sorulmuş bir adet sorudan oluşmaktadır. Üçüncü bölümde, öğrencilerin
antropometrik özellikleri(vücut ağırlığı(kg),boy(cm),BKI(kg/m2
),bel
çevresi(cm),kalça çevresi(cm)) ile ilgili sorular bulunmaktadır.Anketin dördüncü
bölümü bireylerin besin tüketim sıklıklarını sorgulamaya yöneliktir.Anketin beşinci
ve son bölümü 24 saatlik geriye dönük besin tüketim kaydını içermektedir.Anket
örneği Ek-1’de yer almaktadır.
Araştırmaya katılacak olan bireylerin psikolojik durumunu belirlemek amacıyla Beck
Depresyon Ölçeği kullanılarak bireylerin psikolojik durumu değerlendirildi ve uygun
olan bireyler seçildi.Beck Depresyon Ölçeği anketinin kullanılmasının amacı
psikolojk durumun çalışmaya katılan bireylerin doygunluk hissine ve besin alımına
etki edebileceği olaslığıdır.Beck Depresyon Ölçeği örneği Ek-2’dedir.
Araştırmanın sonraki aşamasında bireylerin bir bölümüne kontrol yiyeceği(çikolatalı
toplar),bir bölümüne ise test yiyeceği (β-Glukan eklenmiş çikolatalı toplar)
verilmiştir.Çalışmanın başlangıç saati olan 09.30 ve takip eden 4 saat boyunca
bireylerin açlık,tokluk,şekerli yiyecek tüketme isteği gibi durumlarını tespit
edebilmek için subjektif bir metod olan VAS (Visual analog score)
kullanılmıştır.VAS formunun örneği Ek-3’te yer almaktadır.
Tüketilen ß-glukanlı ve test yiyeceğinin içeriği Ek-4’te yer almaktadır.
Flint ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada (2000) enerji alımı ile en güçlü ilişkinin
iştah derecesi için VAS’ın 4,5. saat skorları olduğunu bulmuştur. 4,5. saat
katılımcıların açık büfe menüsünden dilediği kadar yiyebileceğinden önceki VAS
işaretlemesi yaptıkları son zamandır. Bu çalışmada test gününden önce diyet
standardizasyonu sonuçları etkilememiştir. Ayrıca iştahta saptanan %10 değişimin
nedensel olabileceği düşünülmüştür. (49)
VAS’ı eleştiren bir yazıda kontrollü laboratuar koşullarında gerçeklik ve geçerliliğin
daha belirgin olduğu bildirilmiştir.(50)
VAS (Visual analog score) elde edilen veriler bilgisayar ortamında SPSS 15.0
(Statistical Package fort he Social Sciences) paket programı kullanılarak analiz
edilmiş ve değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bilgiler sayı ve
yüzde olarak ifade edilerek garifk haline getirilmiştir. Verilerin yorumlanması
kısmında çizgi grafikleri uygulanmış ve çalışmaya katılan bireylerin açlık
durumu,tokluk durumu,şekerli besin tüketme isteği,yemek yeme isteklerinin ne kadar
olduğu ve enerji,karbonhidrat,yağ, protein tüketimleri değerlendirilmesinde aritmetik
ortalama ( x ) kullanılmıştır.
Çalışmaya katılan bireylerin yukarıdaki bahsi geçen verilerinin grafik haline
getirilmesi ise yine bilgisayar ortamında Microsoft Office Excel aracılığı ile
yapılmıştır.
Test yiyeceğinden 4 saat sonra istenilen miktarda yenilen besinlerin miktarı
elektronik mutfak tartısı ile ölçülmüştür.Bu ölçüm tüketilen besinlerin gramajlarının
besin tüketim kaydı formuna kaydedilmesiyle gerçekleştirilmiştir.Besin Tüketim
Kaydı formu Ek-5’te yer almaktadır.
Diyet alımı bir bireyin yeme olaylarının bir özeti olarak tanımlanabilmektedir.
Doygunluğun tek zaman biriminde artmış olması total enerji alımının da kaçınılmaz
bir azalmayı ifade etmez, yani bir sonraki yemekte alım artabilir. Bireylerin besin
alımları çevresel, psikolojik ve fizyolojik faktörlerden etkilenmektedir. İştah
çalışmaları temelde obezite, yeme bozuklukları ve diğer ciddi hastalıkları kontrol
etmek içindir.
Laboratuvar ortamında besinlerin tartılarak kaydedilmesi doğru sonuçlar
vermektedir, ancak yapay çevre sonuçları değiştirebilmektedir. Örneğin, bireylerin
besin alımının gözlemlendiğinin bilincinde olmaları nedeniyle daha az yiyecek
tüketmesi sonuçları değiştirecektir. Yeme davranışını içeren psikolojik faktörler her
zaman düşünülmelidir. Bireyler yalnız aç olduklarında yememektedirler, çeşitli
klinik ve sosyal durumlara bağlı olarak diyet alımları değişecektir.Özellikle obez
bireylerin önceki diyetlerine dayanan belli diyet alışkanlıkları olabilmektedir. (51)
Bulgular
Bireylere uygulanan VAS sorularıyla belirlenen bu grafiklerde ß-glukanlı test
yiyeceği tüketen bireylerle kontrol grubu olan bireylerin VAS cevapları ve
enerji,karbonhidrat, yağ ve protein değerleri karşılaştırılmıştır.
Grafik1. Katılımcıların VAS Skorlarıyla Elde Edilen Açlık Skorları
Katılımcılara sorulan Şuan kendinizi ne kadar aç hissediyorsunuz sorusuyla
belirlenen VAS grafiği şekildeki gibidir. Çalışmaya katılan ß-glukanlı test yiyeceği
tüketen grubun 9:30ölçüm saatinde 66,1765 olarak, kontrol grubunun 62,2647 olarak
bulunmuştur. Bireyler VAS ölçeğini doldurduktan sonra yedikleri çikolata toplarının
ardından 9:45 saatinde tekrardan doldurdukları VAS formunda ß-glukan grubu
21,2941 olarak, kontrol grubu 20,2941 olarak bulunmuştur. Devam eden saatlerde
10:15 ve 10:45 saatlerindeß-glukan grubun açlık değerleri daha yüksek çıksa da bu
saatlerden sonra gelen 11:15 saatinde kontrol grubuna göre daha düşük çıkmıştır. Bu
göz önünde bulundurulduğunda bireylerin ilk başlangıcındaki ß-glukanlı test
yiyeceği tüketen grubun daha aç olduğu ve test yiyeceğini tükettikten sonra daha
yüksek bir doygunluk yaşadığı görülebilir. Doygunluk hissinin 11:15 saatindeki VAS
formunda daha düşük çıkmasının sebebi olarak da, besinlerin sindirimi ve
hormonların etkileşimi sebep olarak gösterilebilir. 11:15 saatinden 13:15 saatine
kadar ß-glukanlı bireylerin açlık VAS formunun daha düşük kaldığı görülmektedir.
Katılımcıların 13:15 saatinde ß-glukanlı tüketenlerin 81,4118 olarak, kontrol
grubunun ise 76,3529 olarak ölçüldüğü tabloda görülmektedir. Son ölçüm saati olan
13:45’de ß-glukanlı grubun 90,1176 olarak, kontrol grubun ise 87,1176 olarak
belirlenmiştir. Açlık skorlarının belirlenmesinde tek etken olarak test yiyeceğini
düşünmemek gerekmektedir. Bireylerin bir önceki gün tükettikleri besinler ve o anki
09:30:
00
09:45 10:15 10:45 11:15 11:45 12:15 12:45 13:15 13:45
Açlık Kontrol 62,264720,2941 26 33,235345,911856,588263,176573,705976,352987,1176
Açlık BetaGlukan66,176521,294128,764739,117645,470650,352960,7353 66 81,411890,1176
0
20
40
60
80
100
120
OrtalamaVASSkorları(mm)
KatılımcılarınAçlıkSkorları
psikiolojik durumlarının da göz önünde bulundurulması gerektiğini unutmamak
gerekmektedir.20 sağlıklı bireylerde yapılan araştırmada lifsiz, buğday kepekli (10g
buğday kepeği) (lif yüzdesi:%48), yulaf kepekli (10 g yulaf kepeği) (lif yüzdesi:%34
ve bunun %50’si β-glukan) ve buğday- yulaf kepeği kombinasyonu (5 g buğday
kepeği+5 g yulaf kepeği) değerlendirildiğinde; her bir besinin tüketimi sonrası
doygunluk ve tokluk artmıştır, açlık ve isteğe bağlı yemeyi azaltmıştır ve hepsi 15
dakikada pik değerlere ulaşır. (37)
Grafik2. Katılımcıların Şekerli Yiyecek Tüketme İstekleri
Bireylere sorulan şuan şekerli besin tüketim isteğiniz ne kadardır sorusuna yönelik
oluşturulan grafik şekildeki gibidir. Saat 9:30’da ß-glukan grubunun şekerli yiyecek
isteğinin daha yüksek olduğu görülmektedir. ß-glukan grubun ortalaması 71,4415
iken, kontrol grubunun 61,6765 olarak görülmüştür. Saat 9:45’de yani test yiyeceği
tüketiminden sonra aynı soruya yönelik VAS skorları incelendiğinde ß-glukan
grubun 27,780 iken, kontrol grubunun 29,506 olduğu görülmüştür. Bu durum
incelendiğinde ß-glukanlı test yiyeceğini tüketen grubun şeker isteğinin daha büyük
bir düşüş gösterdiğini söylemek mümkündür. 10:15 saatinde katılımcıların VAS
skorlarının neredeyse aynı olduğu görülmektedir. ß-glukanlı bireylerin 34,4941 iken,
kontrol grubunun 34,3471 olarak görülmüştür. Şekerli besin tüketim isteğindeki ilk
büyük farklılık 12:45 saatinde olduğunu söylemek mümkündür. ß-glukanlı test
yiyeceği tüketen bireylerin VAS skoru65,2412 iken, kontrol grubunun 73,8529
09:30:0
0
09:45 10:15 10:45 11:15 11:45 12:15 12:45 13:15 13:45
İstek Kontrol 61,6765 29,506 34,347138,258849,023555,211864,452973,852978,470679,5176
İstek BetaGlukan 71,4415 27,78 34,494139,547147,311852,841260,864765,241281,117690,4706
0
20
40
60
80
100
120
OrtalamaVASskorları(mm)
KatılımcılarınŞekerliYiyecekTüketmeİstekleri
olarak ölçülmüştür. Bu durumda gene sindirim ve hormonların etkisiyle
oluşabileceğini söylemek mümkündür. 13:45 saatinde ise tüm zaman dilimlerinin
aksine bir şekilde ß-glukan grubunun şekerli yiyecek tüketme isteğinin daha fazla
olduğu görülmektedir. ß-glukanlı test yiyeceği tüketen bireylerin VAS skoru
ortalama 90,4706 iken, kontrol grubununki 79,5176 olarak ölçülmüştür. Bu
değişimin bireyler hatalardan kaynaklandığı söylenebilir. En önemli sonuç olarak ß-
glukanlı yiyecek tüketenlerin , test yiyeceğini tüketmelerinden hemen sonra daha
yüksek düşüş olduğunu görebilmekteyiz. Sağlıklı bireylerde β-glukanla
zenginleştirilen içecek, karışık meyve bazlı içecek ve kontrol grubu arasında yapılan
bir araştırmada; 3 g arpa β-glukan sağlayan bir sükroz-şekerli içecek tokluk yanıtını
düzenleyerek enerji alımını kontrol edebilir ve hatta 24 saat enerji alımını
azaltabileceğini gösterir. β-glukanla zenginleştirme öğlede %18 ve günün geri
kalanında %40 oranında enerji alımını azaltır. (38)
Grafik3. Katılımcıların Nekadar Yemek Yiyebilirsiniz Sorusuna Verdikleri
Skorlar
Bireylere ne kadar yemek yiyebilirsiniz sorusu sorulduğunda, VAS skorlarına göre
elde edilen grafik şekildeki gibidir. Bireylerin katılımlarına göre belirlenen skorlarda
ß-glukanlı test yiyeceği tüketen katılımcıların 9:30’da 68,9706 olarak, kontrol
yiyeceğini tüketen katılımcıların 59,5353 olarak görülmüştür. Test yiyeceğini
09:30:
00
09:45 10:15 10:45 11:15 11:45 12:15 12:45 13:15 13:45
Ne kadar Kontrol 59,535326,794130,617636,705946,994153,629463,252966,711876,076584,9647
Ne kadar BetaGlukan68,9706 32,2 31,141240,347148,347151,1353 60,5 62,917677,705987,5706
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
OrtalamaVASSkorları(mm)
KatılımcılarınYemek Yeme İstekleri
bitirdikten sonraki 9:45 saatinde ß-glukanlı test yiyeceği tüketen grup ne kadar
yemek yiyebilirsiniz sorusuna ortalama 32,2, kontrol grubu ortalama olarak 26,7941
olarak belirlenmiştir. Bu durumda ß-glukanlı test yiyeceği tüketen katılımcıların daha
yüksek yemek isteği olduğu söylenebilir, ancak başlangıçta ß-glukan grubunun daha
fazla yeme isteği olduğu görülmektedir, bu durumda ß-glukanlı test yiyeceğinin
yeme isteğini daha çok azalttığını söylemek mümkündür. Devam eden saatlerde
10:15’de ß-glukan grubu 31,1412 iken, kontrol grubu 30,6176 olduğu görülmüştür.
11:45 saatinde ise ß-glukanlı grup ilk defa daha düşük bir skor göstermiştir. ß-glukan
grubunun ortalaması 51,1353 iken kontrol grubu 53,6294 olarak değerlendirilmiştir.
13:15 saatine kadar ß-glukan grubunun daha düşük bir yeme isteği olduğu görülse de
son 1 saatte daha yüksek olduğu görülmektedir. Katılımcıların arasında fark
edilebilir ölçüde değişkenlik yoktur.
Diyete bağlı obez farelerde yapılan bir araştırmada; Yulaf β-glukanı makrobesin
emilim oranında bir azalmaya, mide boşalmanın gecikmesi ile gastrointestinal
içeriğin viskozitesinde azalmaya, misel oluşumunda bozulmaya ve besin ile sindirim
enzimlerinin ilişkisini engellemeye yol açabileceği gösterilmiştir. Kolondaki
emilmeyen mikrobesinler barsak hormon üretimini etkileyebilir ve hipotalamik
doygunluk düzenlenmesiyle etkileyebilir. (39)
Yapılan başka bir çalışmada aşırı kilolu bireylerde artan dozlarda β-glukan içeren
yemeklerin tüketildiği çalışmada görsel analog skalaları (VAS) ile öznel tokluk
ölçüldü. Bütün sorularda yüksek β-glukanlı grubun doygunluğu artırdığı sonucu
çıkmıştır. Molekül ağırlığı, çözünürlük ve viskoziteli ürünler lümen viskozitesini
artma olasılığı olduğunu belirtti. Aşırı kilolu bireylerde 2,2 g β-glukan dozunda
subjektif tokluk arttı şeklinde yorum getirilmiştir. Bu çalışmada sorulan ne kadar
yiyebilirdin sorusuna verilen cevaplarda kontrol grubunun 15 000 ± 4100, düşük ß-
glukan grubunun 13 230 ± 4730, orta ß-glukan grubunun 12 840 ± 4440 ve yüksek ß-
glukan grubunun VAS skorları 13 350 ± 5090 olarak belirlenmiştir.(40)
Grafik4. Katılımcıların VAS Skorlarıyla Elde Edilen Tokluk Skorları
Bireylere sorulan Şu anda kendinizi ne kadar tok hissediyorsunuz? Sorusuna
bireylerin verdikleri değerlerle değerlendirilen VAS skorlarını grafikte gibi
bulunmuştur. Başlangıç saati olan 9:30’da ß-glukan grubunun 22,7059 iken, kontrol
grubunun değeri 33,2059 olarak ölçülmüştür. Bu duruma bakılacak olursa ß-glukan
grubunun başlangıçta daha az tok olduğu söylenebilir. Test yiyeceği tüketiminden
sonra 9:45 saatinde ß-glukan grubu 72,8235 olarak, kontrol grubu 73,7059 olarak
görülmüştür. ß-glukan grubunun daha yüksek bir skoru olmasına rağmen,
başlangıçtaki tokluk duygusunun daha az olması sebebiyle daha olumlu bir sonuç
olarak görülmüştür. Devam eden saatlerde 10:15 saatinde ß-glukan grubu 62,8235
olarak; kontrol grubunun ise 61,9118 olarak görülmüştür. 10:45 saatinde ß-glukan
grubunun skoru 56,5882 olarak, kontrol grubunun ise 53,0588 olarak görülmüştür.
11:15 saatinde ß-glukan grubunun skoru 44,9412, kontrol grubu 43,7941 olarak
değerlendirilmiştir. 13:15 saatine kadarki doldurulan VAS formlarında ß-glukanlı
test yiyeceği tüketen grubun daha tok olduğu görülsede 13:15 saatinde doygunluk
hislerinin daha az olduğu skorlarla ortaya konulmuştur. 13:45 saatinde ß-glukan
grubu 10,5882 olarak, kontrol grubunun ise 13,7648 olarak belirlenmiştir.
Sağlıklı 40 bireyde yapılan araştırmada β-glukanlı kahvaltı sonrası 120 -180 dk
arasında açlık hissinde azalma ve tokluk hissinde artma tanımlamıştır. Kontrol grubu
ekmek tüketimine göre, 3 g β-glukanlı ekmek tüketiminde açlık %49 azaldı, tokluk
%25 arttı ve doygunluk %55 arttı. Gıda ile ilgili psikolojik faktörler ve gıda
09:30:
00
09:45 10:15 10:45 11:15 11:45 12:15 12:45 13:15 13:45
Tokluk Kontrol 33,205973,705961,911853,058843,794139,176531,529422,617620,323513,7647
Tokluk BetaGlukan22,705972,823562,823556,588244,941242,235336,470629,764716,176510,5882
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
OrtalamaVASSkorları(mm)
KatılımcılarınToklukSkorları
görünümünü, açlık ve tokluk duygularını değerlendirilmesinde çok önemli bir rol
oynadığı düşünülmektedir. Bu araştırmada 3 g β-glukanlı ekmek ve kontrol grubu
ekmeği arasında insülin cevabında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bu araştırma arpa
β-glukanın doygunluğa etkisi altında yatan mekanizmanın insülin cevabından
bağımsız olduğunu savunur. (41)
Yapılan başka bir araştırmada; karışık diyet lifinin (pektin, arpa β-glukanı, guar gum,
nohut lifi içeren) işlendiği bir araştırmada; doygunluk, barsak hormonları yanıtı, ve
besin alımı kahvaltıda 0,4,8, ve 12 g karışık lifli keklerin tüketiminden sonra doza
bağımlı olarak değiştirmedi. Öğle yemeği ve müdahale sonrası dönemde gıda alımı
lif dozlar arasında farklılık yoktur sonucuna ulaşılmıştır.(42)
Vitaglione ve arkadaşlarının çalışmasında kuşluk aperatifi olarak tüketilen β-
glukanla zenginleştirilmiş bisküvi tüketimini takiben 2 saat içinde tüm bireylerde
isteğe bağlı yemenin azalmış, tokluk ve doygunluk oranı artmıştır. Hücre duvarları
içinde sıkışıp kalan β-glukanın yavaş davrandığı varsayılmış ve tokluk üzerindeki
etkisi 2-4 saate kadar ki sürede kısa dönemdeki tokluk üzerindeki çalışmalar
izlenmiştir.(43)
Grafik5. Katılımcıların Besin Tüketimleriyle Belirlenen Karbonhidrat Alım
Miktarları
Yaptığımız çalışmanın sonucunda bireylerin tükettikleri yiyeceklere göre tüketilen
karbonhidrat miktarını açıklayan bir grafik görülmektedir. Kontrol grubu
Kontrol BetaGlukan
Karbonhidrat
Seri 1 76,7135 80,6259
70
72
74
76
78
80
82
84
Karbonhidrat
katılımcılarının karbonhidrat tüketiminin 76,7135 olduğu görülürken, ß-glukanlı test
yiyeceği tüketen katılımcıların 80,6259 olduğu görülmektedir. ß-glukan tüketenlerin
karbonhidrat miktarını fazla miktarda tüketmesi genel yiyecek tercihinden kaynaklı
olabilir. Bunun yanında yağı az olan bir ürün tercih ettikleri de söylenebilir. ß-
glukanlı test yiyeceğini tüketen katılımcılar daha az yağ içeren besin tüketimine
yöneldiklerinde, karbonhidrat içeriği fazla olan besine yönelmiş olabilirler.
Grafik6. Katılımcıların Besin Tüketimleriyle Belirlenen Yağ Alım Miktarları
Çalışmaya katılan bireylerin tükettikleri besinlere göre belirlenen karbonhidrat,
protein ve yağ düzeylerinin incelediğimizde yağ düzeylerine ilişkin önemli bir sonuç
görülebilir. ß-glukanlı test yiyeceği tüketen katılımcıların daha az yağlı besin tercih
ettiği sonucuna varılabilir. Doygunluk hissinin etkisinin bu durumda önemli bir
Kontrol BetaGlukan
Yağ
Seri 1 50,6047 46,5076
40
42
44
46
48
50
52
54
YAĞ
faktör olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte yağ tüketiminin düşük çıkmasının
sebebi, ß-glukanlı test yiyeceği tüketen bireylerin şekerli içecek tüketiminin daha
fazla olması da sebep olarak görülebilir. ß-glukanlı test yiyeceği tüketen bireylerin
yağ tüketimleri 45,5076 iken, kontrol grubu test yiyeceği tüketen katılımcıların VAS
skor değerleri 50,6047 olarak görülmüştür. 5 gramlık bir fark 1 günlük besin alımını
etkilemese bile uzun dönemde etkileri değerli olabilir.
Farelerde %0, %2, %4 arpa β-glukanlı diyet tüketimi ile yapılan araştırmada
işlemden 12 hafta sonra β-glukan tüketiminin serum toplam kolesterol, HDL
kolesterol ve LDL kolesterol düzeylerini etkilemediği bulunmuştur. Araştırmada arpa
β-glukanlı diyet tüketimi hepatik lipid içeriğini ve yağ asit sentezini azalttı. Bu
araştırmada kontrol ve β-glukan ile beslenen gruplar arasında; peroksizomal açil
koenzim A oksidaz, HMG CoA redüktaz ve LDL kolesterol reseptör olan hepatik
genlerin ekspresyonunda anlamlı bir değişiklik gözlenmedi. Karaciğerde yağ birikimi
gözlenen düşüş bu değişikliklerle ilgili olabileceği görüşündedirler.(44)
Günlük 4 g yulaf β-glukanı tüketen hiperlipidemik bireylerde %3,7 oranında LDL
kolesterol azalır. Ama bu azalmalar; kontrol grubu olan besinin tüketilmesi ile çok
farklı değildir. Düşük molekül ağırlıklı β-glukanlar, hiperlipidemik bireylerde
kolesterol seviyelerini anlamlı olarak düşürür. Sonuçların büyük çoğunluğu β-
glukanın uygulama sıklığından olabilir. Safra asidi salgısını etkilemek için, β-
glukanların günde birkaç kez tüketilmesiyle de bu şekilde sonuçlanabilir.(45)
Grafik7. Katılımcıların Besin Tüketimleriyle Belirlenen Protein Alım
Miktarları
Bireylerin besin tüketim kaydına göre oluşturulan bu grafikte protein değerlerini
görüyoruz. Burada ilk dikkat çeken şey ß-glukan grubunun protein açısından daha
zengin olan besin tüketmiş olmasıdır. Bireylerin besin seçimleri protein, yağ ve
karbonhidrat düzeyini yüksek miktarda etkilediği görülmektedir. ß-glukanlı test
yiyeceği tüketen bireylerin ortalama protein tüketimi 25,3759 iken, kontrol grubunun
24,8582 olarak görülmektedir. Her iki grubun arasındaki miktar çok farklı olarak
bulunmasa da bu farkın temelinde proteinli yiyecek ve içecek seçimine yönelmek
olduğu söylenebilir.
Grafik8. Katılımcıların Besin Tüketimleriyle Belirlenen Enerji Alım Miktarları
Kontrol BetaGlukan
Protein
Seri 1 24,8582 25,3759
24
24,2
24,4
24,6
24,8
25
25,2
25,4
25,6
25,8
EksenBaşlığı
PROTEİN
Katılımcıların 4 saatlik çalışma sonucunda açık büfe olarak sunulan besinlerden ne
kadar tükettikleri besin tüketim kaydı olarak alınmıştır.Besin tüketim kaydı
sonuçlarına göre Kontrol grubundaki bireylerin enerji alımı 990,787 kkal iken ß-
glukanlı test yiyeceği tüketen bireylerin enerji alımı ortalama 740,610 kkal olarak
hesaplanmıştır.Buradan;enerji alımları arasındaki yaklaşık 250 kkal’lik fark göz
önünde bulundurularak ß-glukanlı test yiyeceği tüketen grubun doygunluk hissinin
daha fazla olabileceği bu sebeple enerji alımlarının kontrol grubuna göre daha düşük
çıktığı sonucuna varılabilir. Çalışmanın sonucunda yaklaşık %23 enerji eksikliği
görülmüştür. Bu büyük bir fark olarak nitelendirilebilir.
Kontrol grubu ekmeği tüketimi β-glukanlı ekmek tüketimiyle karşılaştırılan bir diğer
araştırmada kahvaltı sonrasındaki öğle yemeğinde arpa β-glukanlı ekmek tüketimi
sonucu enerji alımında %19 oranında azalma olmuştur. Bu çalışma gösterdi ki; arpa
β-glukanlı ekmek formulaları açlığı azaltmak ve tokluk ve doygunluğu artırarak iştah
oranını düzenlerler. Bu özellikler kan glukoz ve ghrelin konsantrasyonunda azalma
ve kahvaltı-öğle yemeği arasındaki 3 saat boyunca peptid YY seviyesinde artış ile
ilişkili bulunmuştur.(46)
Sağlıklı bireylerde β-glukanla zenginleştirilen içecek, karışık meyve bazlı içecek ve
kontrol grubu arasında yapılan bir araştırmada; 3 g arpa β-glukan sağlayan bir
sükroz-şekerli içecek tokluk yanıtını düzenleyerek enerji alımını kontrol edebilir ve
hatta 24 saat enerji alımını azaltabileceğini gösterir. β-glukanla zenginleştirme
öğlede %18 ve günün geri kalanında %40 oranında enerji alımını azaltır. Bu dönem
Kontrol BetaGlukan
Enerji
Seri 1 990,787 740,61
0
200
400
600
800
1000
1200
EksenBaşlığı
ENERJİ
sonrası öğle yemeğinde azaltılmış enerji alımı; bağırsak mikroflorası tarafından β-
glukanın fermantasyonu ve gastrointestinal anoreksijenik peptidlerin salgılanmasını
düzenleyebilen kısa zincirli yağ asitlerinin üretimine bağlı olabileceği varsayıldı.(47)
Fareler üzerinde yapılan çalışmada; %2 ve %4 arpa β-glukanlı gruplar, %0 arpa β-
glukanlı grupla karşılaştırıldığında daha düşük vücut ağırlığına sahiptirler. %2 ve %4
β-glukan içeren gruplar arasında vücut ağırlığı üzerindeki fark belirgin değildir. β-
glukanın besin alımı üzerinde etkisi β-glukan yüzdesi arttıkça azarlır. %10
inülin,%10 β-glukan ve %0 fermente karbonhidrat kullanılarak farelerde yapılan
araştırmada; inülinli ve β-glukanlı grupta vücut ağırlığı azalmıştır. Enerji alımı ise β-
glukanda inülinden daha fazladır.(48)
Grafik9. Katılımcıların Test Yiyeceğine Verdikleri VAS skorları
Katılımcılara sorulan Test yiyeceği ne kadar lezzetliydi sorusuyla belirlenen VAS
grafiği şekildeki gibidir. Çalışmaya katılan ß-glukanlı test yiyeceği tüketen grubun
9:45 ölçüm saatinde 82,1059 olarak, kontrol grubunun 66,0824 olarak bulunmuştur.
Lezzet’in ß-glukan alan bireylerin VAS formunda daha düşük çıkmasının sebebi
olarak da, test yiyeceğine eklenen ß-glukan’ın lezzet üzerine olumsuz bir etkisinin
olabileceği düşünülmektedir, bununla birlikte VAS ölçeğinin doldururken bireysel
farklılıklar da lezzet faktörünü etkileyebilir.
LezzetKontrol 82,1059
LezzetBetaGlukan 66,0824
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
LEZZET
Tartışma
Obezite, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için önemli sağlık sorunlarından biridir.
Hiç şüphe yoktur ki, obezite tedavisinin en etkin yolu, diyet ve spordur. Ancak
obezite hastaları bir hekim veya diyetisyenden yardım almadan, günlük yaşam
şekillerini ve beslenme alışkanlıklarını değiştirmeden bir takım kimyasal veya
bitkisel kaynaklı ürünü kullanarak zayıflama yolunu seçmektedirler. Toplumda,
doğal olan ve özellikle bitkilerden elde edilen ürünlerin zararsız olduğu düşüncesi
yaygındır.
Bu doğal ürünlerden biride özellikle arpa ve yulafta yoğunlukla bulunan ß-glukan
bitkisel bir liftir. Bireylerde doygunluk hissinin oluşmasında etkili olduğu
çalışmalarla ortaya konulmuştur.
Bu çalışma iştah ve doygunluk ölçümü için subjektif veriler ile diyetle besin öğesi
alım miktarlarından yararlanmıştır. Organoleptik olarak kabul edilebilir test
yiyeceğinde yüksek moleküler ağırlıklı, vücut ısısında iyi çözünebilen, bağırsakta
maksimum viskoziteyi sağlayan, metabolik etkileri korunmuş 3 g β-glukan ilave
edilmiştir. β-glukanın kolesterol düşürücü etkisindeki çeşitlilik, işleme sonrasında β-
glukanın moleküler ağırlık ve viskozitesinde azalmaya bağlanmıştır dolayısıyla bu
özelliklerin korunmuş olması bilimsel araştırmalar için anlamlıdır.(52) β-glukan
dahil çözünür liflerin glisemik yanıtı geliştirdiği, β-glukanın her bir gramının
glisemik indeksi dört birim düşürdüğü bulunmuştur.(53)
Glikoz yanıtı önemsenmeksizin, dokulara gecikmiş glikoz dağılımı ile özellikle
kolesistokinin hormonu işlevleri aracılığıyla azalmış insülin salınımı pozitif bir
sonuçtur. (54)
Obezitenin gelişmesinde rolü olan ya da gerçekten obezitenin bir sonucu olan
hiperinsülinemi multifaktöriyel olabilir. Karpe ve Tan adipoz dokuda lipolitik
inhibisyona neden olan hiperinsülinemiyi kanıtlamıştır bu nedenle insülin
sekresyonunu azaltan herhangi bir içerik obeziteyi minimize etmede destekleyici
niteliktedir.(55)
8 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada 0,2,4,6,8 g yüksek molekül ağırlıklı yulaf ß-
glukanı içeren chapatisi 12 saat açlıktan sonra, kan ölçümü açlık kan şekeri için
besin tüketiminden 5 dakika önce ve 0. dakikada, tüketimden sonra ise 15, 30, 45 ve
60. dakikalarda ölçüldü.En düşük kan glukozu 4 ve 8 gram ß-glukan tüketimini
gerçekleştiren bireylerde görülmüştür. Aynı şekilde 4 ve 8 gramlık ß-glukan tüketen
bireylerde glisemik indeks değerinin de daha düşük olduğu görülmüştür.(59)
Yapılan başka bir çalışmada 14 sağlıklı birey (7 kadın, 7 erkek, yaş ortalaması 23.9)
% 3 arpa β-Glukanı ile zenginleştirilmiş ekmek tüketti. Çalışmanın sonucunda
bireylerde plazma peptid %16 artış, enerji alımı %19 azalırken,plazma ghrelin
seviyesinde %23 azalma görülmüştür.(60)
Yayınlanmış veriler insülin seviyesinin azalması için 4 g β-glukanın gerekli
olduğunu belirtmiştir. Hiperinsülinemili deneklerde insülin sonuçlarında farklılıklar
gelecek çalışmalarda insülin direnci olan ve olmayan bireylerde glikoz, insülin ve
iştah yanıtlarının değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Dört saat üzerinde
beklenen insülin yanıtı trendi uzun dönemde daha fazla bireyde anlamlı farklılıklar
gösterecektir. (56)
Kolesistokinin sekresyonu ve lif arasındaki bağıntı daha önce kanıtlanmıştır.
Erkekler ile kıyaslandığında kadınların daha fazla duyarlı olması literatür ile
tutarlıdır kadınlarda artmış doygunlukta özellikle besin liflerinin kullanımı bunu ispat
etmektedir.(57)
Besin alımını etileyen çok çeşitli faktörler küçük çalışmaların tek bir besin öğesi ile
ilişkili diyet alımındaki farklılıkları saptama olanağını sınırlayabilir. Özellikle
kadınların açık büfe menüsünde çekinme (iştah hariç) göstermeleri yaygın olarak
benimsenen sosyal inanıştır. (58)
Hafif hiperkolesterolemik bireylerde kalori kısıtlı olmasına rağmen açlıkta hiçbir
artma olmamış, vücut yağ yüzdesi ve vücut ağırlığında önemli azalma olmuştur.
Başlangıçtan 6 haftaya kadar yüksek molekül ağırlıklı arpa β-glukanın tüketimi ile
öğle açlığı ve vücut ağırlığı azalmıştır. Çünkü molekül ağırlığında artış viskoziteyi
artırır, yüksek molekül ağırlıklı ürünlerin hipokolesterolemik etkileri, düşük molekül
ağırlıklı ürünlerden daha yüksektir. Diyet lifinin önerilen miktarının tüketimi, açlığı
azaltmanın sonucunda enerji alımını azaltır ve böylece kilo kaybına neden olur. Lif
uzun süreli ağırlık artışında azalmayla da ilişkilidir.(61)
Genel olarak β-glukanın bireylerin hedef pazarı ile besinlerde kullanımı iştah
kontrolü ile ağırlık kaybı veya korunumunu gerçekleştirmektir. Kolesistokinin gibi
iştah baskılayıcıları minimum 3.8 g β-glukana yanıtta salgılanmaktadır. İştahın
subjektif değeri minimum 2.2. g β-glukan ile artmaktadır. En azından 3.8 g β-glukan
dozunda tip 2 diyabetin gelişimi ile ilintili insülin yanıtları anlamlı olarak
azalmaktadır. Klinikte β-glukanın ekstrakte edilmiş ya da yulaf kepeğinden olması
fizyolojik etkide küçük farklılıklar oluştursa da her ikisi de olumlu sonuçlar
göstermiştir. Ancak çalışmaların sonuçlarındaki çeşitlilik bütün β-glukan ürünlerinin
bireysel testini gerektirmektedir.
Yaptığımız çalışmaların sonucunda bireylerin doygunluk hissinde büyük bir etki
yaratmadığı görülse de yapılan daha büyük ölçekli çalışmalarda bu hissin oluştuğu
görülmüştür. Ayrıca çalışmamızda elde edilen en önemli sonuç olarak enerji
alımındaki fark olduğu söylemek mümkündür. ß-glukanlı test yiyeceği tüketen
bireylerin daha düşük kalorili besin tükettiği besin tüketim kaydının
değerlendirilmesi sonucu ortaya konmuştur.
Sonuç
β-glukandan zengin besinler serum glikoz, insülin, total kolesterol, LDL kolesterol,
serbest yağ asitlerini ve glisemik indeksi düşürür. Bu düşmenin en çok gastrik
boşalmadaki gecikmeden ve sindirilen besinin emilmesinin yavaşlamasından
kaynaklandığı düşünülmektedir.
İştah metabolizmasında etkili olan gastrointestinal hormonlar doygunluk üzerinde
etkilidir. β-glukan miktarının artmasıyla ghrelin ve GLP-1 düzeyleri düşer, ghrelin
düzeyleri yükselir.
β-glukan tüketiminin arttığı durumlarda genellikle doygunluk artar, enerji alımları
azalır ve bunun sonucunda vücut ağırlıkları düşer. Bu durumun altında yatan
mekanizmanın ise; jel oluşturma kapasitesi nedeniyle artan mide distansiyonu, mide
boşalmanın gecikmesi, bağırsakta glikoz emiliminin körleşmesi, peptid yy, GLP-1,
kolesistokinin ve ghrelin gibi tokluk ve açlık ilişkili hormon salgılanmasının
düzenlenmesi olduğu sanılmaktadır. Tokluk ve doygunluğun ana parametrelerini
içeren iştahın kontrolü aracılığıyla enerji alımını azaltmaya yardımcı olabilen bu
stratejiler, bireyin kontrollü besin alımı ve obezite yönetimine yardımcı olabilir.
Araştırmaların genelinde bulunanların çoğu birbirinden farklılık gösterir. Uygulanan
β-glukanın seviyesini değerlendirmek için tüm faktörler göz önüne alınmalıdır.
Bunların bazıları; β-glukanın miktarı ve türü, viskozitesi, çözünebilirliği, gıdanın
türü ve kombinasyonu, pişirme, depolama, dondurmadır.
FDA’da dahil olmak üzere bazı kurumlar; 3 g β-glukan tüketiminin sağlığa yararlı
etkileri olduğunu savunmaktadırlar. Fakat sağlıklı ve yeterli besin tercihi (yeterli lif
içeren diyet) yapıldığında sağlığa yararda diyetin β-glukan içermesi gerektiği
düşündürücüdür.
Yaptığımız çalışmada elde edilen bilgilere göre, bireylerin açlık, tokluk, yeme
isteğinde büyük bir farklılık olduğu görülmezken, enerji alımlarında farklılık olduğu
ortaya konmuştur. Bundan kaynaklı olarak uzun dönem etkilerinde ağırlık kaybına ve
kilo koruma programında etkili olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca ß-glukanlı test
yiyeceği tüketenlerin 9:30 saatindeki açlık hissi sorusuna daha yüksek değerler
vermesi, yeme isteğinin daha güçlü olduğunun görülmesi gibi etkenler, bireylerin
açlık hissi daha yüksek olsa bile test yiyeceği tüketiminden sonra daha iyi bir
doygunluk hissi elde ettiği görülmüştür. Bireylerin
Bununla birlikte çalışmada görülen tutarsızlıklar ve farklılıklar, bireylerin bir gün
önceki tüketimlerinden ve yaşadıkları psikolojik sebeplerden kaynaklı olabilir
sonucuna varmak da yanlış değildir. Yapılan çalışmanın sonucunda elde edilen
bilgilerin daha uzun vadeli çalışmalarda kullanılması, ß-glukan miktar farklılıklarının
değerlendirilmesi çalışmalarında kullanılmasıyla birlikte daha net ve kesin sonuç
elde etmek mümkün olacaktır.
Referanslar
1.Prof. Dr. Ahmet Kaya,Prof. Dr. Vedia Tonyukuk Gedik,Prof. Dr. Fahri
Bayram,Prof. Dr. Mithat Bahçeci,Doç. Dr. Tevfik Sabuncu,Doç. Dr. Alpaslan
Tuzcu,Dr. Şenay Arıkan,Dr. Deniz Gökalp Hipertansiyon, Obezite ve Lipid
Metabolizması Hekim için Tanı ve Tedavi Rehberi Hipertansiyon, Obezite ve Lipid
Metabolizma Çalışma Grubu tarafından hazırlanmıştır. 2009 – ANKARA
2. Diyabet ve Obezite Türk Eczacılar Birliği Yayını/ Meslek İçi Sürekli Eğitim
Dergisi Mayıs-2010 Sayı:23-24
3. http://www.who.int/gho/ncd/risk_factors/obesity_text/en/index.html sitesinden
27.05.2013 20:10 saatinde alınmıştır.
4. Arslan M, Başkal N, Çorakçı A ve ark. Ulusal Obezite Rehberi, Türkiye
Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Yayını, 1999.
5. James WPT et al. Overweight and obesity (high body mass index). Comparative
quantification of health risks: global and regional burden of disease attribution to
selected major risk factors. Vol.1:497-596. WHO,Geneva, 2004.
6. Birinci Basamağa Yönelik Tanı ve Tedavi Rehberleri 2003, Sağlık Bakanlığı
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü
Yayını, 2.baskı, s.277-280, Ankara, 2003.
7. Baysal A. Beden Ağırlığının Denetimi, Baysal A, Ankara, 1999.
8. Erbilir, Ozel, F. “Değisik Meyveler ve Bu Meyvelerden Yapılan Reçellerde NDF,
ADF
ve Hemiseluloz İçeriğinin Belirlenmesi”. Kahramanmaras Sutcu İmam Üniversitesi
Fen
Bilimleri Ana Bilim Dalı Yuksek Lisans Tezi. 2006.
9. Kahlon, T.S., Chow, F.I., Hudson, C.A., Lındgren, F.T., Betschart, A.A.
“Influence of
Wheat Bran Particle Size on Vitamins A and E and Cholesterol in Rats.” Cereal
Chemistry,
Cilt 66, Sayı 2, 103-106. 1989.
10. Kahlon, T.S., Chow, F.I., Hudson, C.A., Lındgren, F.T., Betschart, A.A.
“Influence of
Wheat Bran Particle Size on Vitamins A and E and Cholesterol in Rats.” Cereal
Chemistry,
Cilt 66, Sayı 2, 103-106. 1989.
11. Koksel, H., Ozboy, O., “Besinsel Liflerin İnsan Sağlığındaki Rolü.” Gıda, Cilt
18, Sayı
5, 309-314. 1993.
12. Ekici, L., Ercoskun, H. , “Et Ürünlerinde Diyet Lif Kullanımı.”Gıda Teknolojileri
Elektronik Dergisi. Sayı 1, 83-90. 2007.
13. Ramulu, P., Rao, P.U. “Total Insoluble and Soluble Dietary Fiber Contents of
Indian
Fruits.” Journal of Food Composition Analysis. Cilt 16,Sayı 6, 677-688. 2003.
14. Kuzum, C. “International Polikliniği Diyetisyeni” Poliklinik Ana Sayfası. 2006.
15. Tamer, C.E., Aydoğan N., Copur U. “Besinsel Liflerin Sağlık Uzerine Etkileri.”
Turkiye
8. Gıda Kongresi, 26-28 Mayıs, Bursa 2004.
16. Ralapati, S., LaCourse, W.R. “Carbonhydrayes and Other Electrochemically
Active
Compounds in Methods of Analysis for Functional Foods and Nutraceuticals”. CRC
pres.
2002.
17. Dror, Y.“Dietary Fiber Intake for the Elderly.” Nutrition, Cilt 19 Sayı 4, 388-389.
2003.
18. Samur, G., Mercanlıgil, M.S. “Diyet Posası ve Sağlık” Hacettepe Universitesi -
Sağlık
Fakultesi Beslenme ve Diyetetik Bolum, Ders Kitabı, 2008.
19. Gul H. “Mısır ve Buğday Kepeğinin Hamur ve Ekmek Nitelikleri Uzerindeki
Etkilerinin
Đncelenmesi.” Cukurova Universitesi Fen Bilimleri Enstitusu Gıda Muhendisliği
Anabilim
Dalı Doktora Tezi. 232. Adana. 2007.
20. Gul H. “Mısır ve Buğday Kepeğinin Hamur ve Ekmek Nitelikleri Uzerindeki
Etkilerinin
Đncelenmesi.” Cukurova Universitesi Fen Bilimleri Enstitusu Gıda Muhendisliği
Anabilim
Dalı Doktora Tezi. 232. Adana. 2007.
21. Kahlon, T.S., Chow, F.I., Hoefer, J.L., Betschart, A.A., “Effect of wheat bran
fiber and
bran particle size on fat and fiber digestibility and gastrointestinal tract
measurements in the
rat.” Cereal Chemistry, Cilt 78, Sayı 4, 481–484. 2001.
22. Anar, S. “Besinsel lif nedir?” Gıda Dergisi, Dunya Basımevi, 1999.
23. Burdurlu, H.S., Karadeniz, F. “Gıdalarda Diyet Lifinin Onemi.” Gıda
Muhendisliği
Dergisi, Yıl:7, 15, 18-25. 2003.
24. Fernandez-Gines, J.M., Fernandez-Lopez, J., Sayas-Barbera, E., Sendra, E.,
Perez-
Alvarez, J.A. “Lemon Albedo as a New Source of Dietary Fiber: Application to
Bologna
Sausages.” Meat Science, Sayı 67, 7-13. 2004.
25. Sarıcoban, C., Coksever, E., Karakaya, M., “Et Urunlerinde Turuncgil Yan
Urunlerinin
Kullanımı”. Turkiye 10. Gıda Kongresi. 21-23 Mayıs Erzurum. 2008.
26. Kım H.J, Whıte P.J. In Vitro Fermentation of Oat Flours From Typical and High
β-Glucan Oat Lines. Journal of Agricurtural and Food Chemistry 2009;57:7529–
7536.
27. Kalınga D, Mıshra V K. Rheologıcal And Physıcal Propertıes Of Low Fat Cakes
Produced By Addıtıon Of Cereal β-Glucan Concentrates. Journal of Food Processing
and Preservation 2009;33:384–400.
28. Thondre P.S, Ryan L, Henry C.J.K. Barley Β-Glucan Extracts As Rich Sources
Of Polyphenols And Antioxidants. Food Chemistry 2011;126:72–77.
29. Choi J S, Kim H, Jung M H, Hong S, Song J. Consumption of barley b-glucan
ameliorates fatty liver and insulin resistance in mice fed a high-fat diet. Mol. Nutr.
Food res. 2010;54:1004–1013.
30. Juvonen K.R. et. al. Viscosity of Oat Bran-Enriched Beverages Influences
Gastrointestinal Hormonal Responses in Healthy Humans. The Journal of Nutrition
2009;139:461–466.
31. Vitaglione P, Lumaga R. B, Stanzione A, Scalfi L, Fogliano V. β-Glucan-
Enriched Bread Reduces Energy İntake And Modifies Plasma Ghrelin And Peptide
Yy Concentrations İn The Short Term. Appetite 2009; 53: 338-344.
32. Beck E.J, Tapsell L.C, Batterham M.J, Tosh S.M, Huang X. Increases in Peptide
y-y Levels Following Oat β-Glucan İngestion Are Dose-Dependent in Overweight
Adults. Nutrition Research 2009; 29: 705–709.
33. Lyly M, Ohls N, et al. The Effect Of Fibre Amount, Energy Level And Viscosity
Of Beverages Containing Oat Fibre Supplement On Perceived Satiety. Food &
Nutrition Research 2010; 54: 2149.
34. Lumaga R.B, Azzali D, Fogliano V, Scalfi L, Vitaglione P. Sugar and Dietary
Fibre Composition İnfluence, By Different Hormonal Response, The Satiating
Capacity Of A Fruit-Based And A β-Glucan-Enriched Beverage. Food & Function
2012; 3: 67
35.Novel Regulatory Mechanisms for Generation of the Soluble Leptin Receptor:
Implications for Leptin Action Michael Schaab1, Henriette Kausch1, Juergen
Klammt2, Marcin Nowicki3, Ulf Anderegg4, Rolf Gebhardt5 et. Al. ; PLoS ONE ;
April 2012.
36. Adipokines and the Peripheral and Neural Control of Energy Balance ; Rexford
S. Ahima and Mitchell A. Lazar ; Mol Endocrinol. ; 2008 May
37. Juvonen K. R, Salmenkallio-Marttila M, Lyly M, Liukkonen K. H, et al.
Semisolid Meal Enriched İn Oat Bran Decreases Plasma Glucose And İnsulin
Levels, But Does Not Change Gastrointestinal Peptide Responses Or Short-term
Appetite in Healthy Subjects. Nutrition, Metabolism & Cardiovascular Diseases
2011; 21: 748-756
38. Lumaga R.B, Azzali D, Fogliano V, Scalfi L, Vitaglione P. Sugar and Dietary
Fibre Composition İnfluence, By Different Hormonal Response, The Satiating
Capacity Of A Fruit-Based And A β-Glucan-Enriched Beverage. Food & Function
2012; 3: 67.
39. Huang X, Yu Y, Beck E. J, South T, Li Y, Batterham M. J, Tapsell L. C. Chen J.
Diet High in Oat β-Glucan Activates the Gut-hypothalamic (PYY3–36-NPY) Axis
and İncreases Satiety in Diet-induced Obesity in Mice. Mol. Nutr. Food Res. 2011;
55: 1118–1121.
40. Vitaglione P, Lumaga R. B, Montagnese C, Messia M. C, Marconi E, Scalfi L.
Satiating Effect of a Barley Beta-Glucan–Enriched Snack. Journal of the American
College of Nutrition 2010; 29: 113-121.
41. Vitaglione P, Lumaga R. B, Stanzione A, Scalfi L, Fogliano V. β-Glucan-
Enriched Bread Reduces Energy İntake And Modifies Plasma Ghrelin And Peptide
Yy Concentrations İn The Short Term. Appetite 2009; 53: 338-344.
42. Willis H. J, Thomas W, Eldridge A. L, Harkness L, Green H, Slavin J. L.
Increasing Doses Of Fiber Do Not İnfluence Short-term Satiety or Food İntake and
are İnconsistently Linked to Gut Hormone Levels. Food & Nutrition Research 2010;
54: 5135
43.Vitaglione P, Lumaga R. B, Montagnese C, Messia M. C, Marconi E, Scalfi L.
Satiating Effect of a Barley Beta-Glucan–Enriched Snack. Journal of the American
College of Nutrition 2010; 29: 113-121
44. Choi J S, Kim H, Jung M H, Hong S, Song J. Consumption of barley b-glucan
ameliorates fatty liver and insulin resistance in mice fed a high-fat diet. Mol. Nutr.
Food res. 2010;54:1004–1013.
45. Biörklund M, Holm J, Önning G. Serum Lipids and Postprandial Glucose and
Insulin Levels in Hyperlipidemic Subjects After Consumption of an Oat β-Glucan-
Containing Ready Meal. Annals of Nutrition & Metabolism 2008; 52: 83-90.
46. Vitaglione P, Lumaga R. B, Stanzione A, Scalfi L, Fogliano V. β-Glucan-
Enriched Bread Reduces Energy İntake And Modifies Plasma Ghrelin And Peptide
Yy Concentrations İn The Short Term. Appetite 2009; 53: 338-344.
47. Lumaga R.B, Azzali D, Fogliano V, Scalfi L, Vitaglione P. Sugar and Dietary
Fibre Composition İnfluence, By Different Hormonal Response, The Satiating
Capacity Of A Fruit-Based And A β-Glucan-Enriched Beverage. Food & Function
2012; 3: 67.
48. Arora T, Loo R. L, et al. Differential Effects of Two Fermentable Carbohydrates
on Central Appetite Regulation and Body Composition. Food and Environmental
Sciences 2012; 7.
49. Flint A, et al. Reproducibility, power and validity of visual analogue scales in
assesment of appetite sensations in single test meal studies. International Journal of
Obesity. 2000; 24: 38-48.
50. Stubbs RJ, Hughes DA, et al. The use of visual analogue scales to assess
motivation to eat in human subjects: a review of their reliability and validity with an
evolution of new hand-held computerized systems for temporal tracking of appetite
ratings. BJN. 2000; 84: 405-15
51. Hibscher JA, Herman CP. Obesity, dieting and the expression of obese
characteristics. Journal of Comparitive Physiology and Pschology.1977; 2:374-80.
52. Åman P. and Andersson, A. A. M. 2008. Oats full of soluble fibre. Focus on
dietary fibres. Agro Food Industry Hi-Tech 19:25-27.
53. Jenkins, D.J.A., Wolever, T.M.S., Leeds, A.R., Gassull, M.A., Dilawari, J.B.,
Goff, D.V., Metz, G.L., Alberti, K.G.M. 1978. Dietary fibres, fibre analogues and
glucose tolerance, importance of viscosity. British Medical Journal 1:1392-1394.
54. Chandra R, Liddle SA. Cholecystokinin. Current Opinion in Endocrinology,
Diabetes and Obesity. 2007; 14: 63-67.
55. Karpe F, Tan GD. Adipose tissue function in the insulin-resistance syndrome.
Biochemical Society Transactions. 2005; 33(Pt5): 1045-48.
56. Granfeldt Y, et al. Muesli with 4 g-(oat) beta glucans lowers glucose and insulin
responses after a bread meal in healthy subjects. EJCN. 2008; 62: 600-
57.Burton-Freeman B, et al. Plasma cholecysistokinin is associated with subjecive
measures of satiety in women. Ajcn. 2002; 76:659- 67.
58. Hendrickson S, Mattes R. Financial Incentive for Diet Recall Accuracy Does Not
Affect Reported Energy Intake or Number of Underreporters in a Sample of
Overweight Females. Journal of ADA. 2007; 107: 118-21.
59. High-moleculer-weight barley β-glucan in chapatis (unleavened Indian flatbread)
lowers glycemic index,2009
60. β-Glucan-enriched bread reduces energy intake and modifies plasma ghrelin and
peptide YY concentrations in the short term, 2009
61. Smith K. N, Queenan K. M,, MS, Thomas W, Fulcher R. G, Slavin J. L.
Physiological Effects of Concentrated Barley β-Glucan in Mildly
Hypercholesterolemic Adults. Journal of the American College of Nutrition 2008;
27: 434-440.

More Related Content

What's hot

Obezitenin hastaliklarla ilişkisi sunum
Obezitenin hastaliklarla ilişkisi   sunumObezitenin hastaliklarla ilişkisi   sunum
Obezitenin hastaliklarla ilişkisi sunum
Derya Akin
 
Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı 2014-2017(Turkish) - Ce...
Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı 2014-2017(Turkish) - Ce...Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı 2014-2017(Turkish) - Ce...
Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı 2014-2017(Turkish) - Ce...
WRI Ross Center for Sustainable Cities
 
Obezi̇te tani tedavi̇ kilavuzu
Obezi̇te tani tedavi̇ kilavuzuObezi̇te tani tedavi̇ kilavuzu
Obezi̇te tani tedavi̇ kilavuzu
www.tipfakultesi. org
 
Koah tani ve tedavi̇ uzlasi raporu
Koah tani ve tedavi̇ uzlasi raporuKoah tani ve tedavi̇ uzlasi raporu
Koah tani ve tedavi̇ uzlasi raporu
www.tipfakultesi. org
 
Cihan Nişancı
Cihan NişancıCihan Nişancı
Cihan Nişancı
Serkan Korhan
 
OBEZİTE
OBEZİTEOBEZİTE
OBEZİTE
ugur koca
 
MedicReS Conference 2017 Istanbul - RESEARCH TOPIC PRIORITIES RELEVANT TO DIF...
MedicReS Conference 2017 Istanbul - RESEARCH TOPIC PRIORITIES RELEVANT TO DIF...MedicReS Conference 2017 Istanbul - RESEARCH TOPIC PRIORITIES RELEVANT TO DIF...
MedicReS Conference 2017 Istanbul - RESEARCH TOPIC PRIORITIES RELEVANT TO DIF...
MedicReS
 
Sağlık göstergeleri
Sağlık göstergeleriSağlık göstergeleri
Sağlık göstergeleriBurak Başer
 
Emine Özmete
Emine ÖzmeteEmine Özmete
Emine Özmete
Serkan Korhan
 
SağLıK Bilgisi
SağLıK BilgisiSağLıK Bilgisi
SağLıK Bilgisiguestf5d05b
 
Adolesan Gebelik
Adolesan GebelikAdolesan Gebelik
Adolesan Gebelikguestbe79f8
 
Nazan Yardım
Nazan YardımNazan Yardım
Nazan Yardım
Serkan Korhan
 
(Sosyal medya ve obezite)
(Sosyal medya ve obezite)(Sosyal medya ve obezite)
(Sosyal medya ve obezite)
sinan
 
Ana cocuk sagligi sorunlari (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Ana cocuk sagligi sorunlari (fazlası için www.tipfakultesi.org )Ana cocuk sagligi sorunlari (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Ana cocuk sagligi sorunlari (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Ftr 2026 fizyoterapi’de psikososyal sağlık
Ftr 2026 fizyoterapi’de psikososyal sağlıkFtr 2026 fizyoterapi’de psikososyal sağlık
Ftr 2026 fizyoterapi’de psikososyal sağlıkUfuk Yurdalan
 
Sdhmerkezi
SdhmerkeziSdhmerkezi
Sdhmerkezi
anttab
 
Gençlik Danışmanlık ve Sağlık Hizmeti Merkezi
Gençlik Danışmanlık ve Sağlık Hizmeti MerkeziGençlik Danışmanlık ve Sağlık Hizmeti Merkezi
Gençlik Danışmanlık ve Sağlık Hizmeti Merkezi
anttab
 
6.hafta sağliğin korunmasi ve geli̇şti̇ri̇lmesi̇
6.hafta sağliğin korunmasi ve geli̇şti̇ri̇lmesi̇6.hafta sağliğin korunmasi ve geli̇şti̇ri̇lmesi̇
6.hafta sağliğin korunmasi ve geli̇şti̇ri̇lmesi̇
Kevser Vatansever
 

What's hot (20)

Obezitenin hastaliklarla ilişkisi sunum
Obezitenin hastaliklarla ilişkisi   sunumObezitenin hastaliklarla ilişkisi   sunum
Obezitenin hastaliklarla ilişkisi sunum
 
Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı 2014-2017(Turkish) - Ce...
Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı 2014-2017(Turkish) - Ce...Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı 2014-2017(Turkish) - Ce...
Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı 2014-2017(Turkish) - Ce...
 
Obezi̇te tani tedavi̇ kilavuzu
Obezi̇te tani tedavi̇ kilavuzuObezi̇te tani tedavi̇ kilavuzu
Obezi̇te tani tedavi̇ kilavuzu
 
Koah tani ve tedavi̇ uzlasi raporu
Koah tani ve tedavi̇ uzlasi raporuKoah tani ve tedavi̇ uzlasi raporu
Koah tani ve tedavi̇ uzlasi raporu
 
Obezi̇te
Obezi̇teObezi̇te
Obezi̇te
 
Cihan Nişancı
Cihan NişancıCihan Nişancı
Cihan Nişancı
 
OBEZİTE
OBEZİTEOBEZİTE
OBEZİTE
 
MedicReS Conference 2017 Istanbul - RESEARCH TOPIC PRIORITIES RELEVANT TO DIF...
MedicReS Conference 2017 Istanbul - RESEARCH TOPIC PRIORITIES RELEVANT TO DIF...MedicReS Conference 2017 Istanbul - RESEARCH TOPIC PRIORITIES RELEVANT TO DIF...
MedicReS Conference 2017 Istanbul - RESEARCH TOPIC PRIORITIES RELEVANT TO DIF...
 
Sağlık göstergeleri
Sağlık göstergeleriSağlık göstergeleri
Sağlık göstergeleri
 
Emine Özmete
Emine ÖzmeteEmine Özmete
Emine Özmete
 
SağLıK Bilgisi
SağLıK BilgisiSağLıK Bilgisi
SağLıK Bilgisi
 
Adolesan Gebelik
Adolesan GebelikAdolesan Gebelik
Adolesan Gebelik
 
6471(1)
6471(1)6471(1)
6471(1)
 
Nazan Yardım
Nazan YardımNazan Yardım
Nazan Yardım
 
(Sosyal medya ve obezite)
(Sosyal medya ve obezite)(Sosyal medya ve obezite)
(Sosyal medya ve obezite)
 
Ana cocuk sagligi sorunlari (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Ana cocuk sagligi sorunlari (fazlası için www.tipfakultesi.org )Ana cocuk sagligi sorunlari (fazlası için www.tipfakultesi.org )
Ana cocuk sagligi sorunlari (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Ftr 2026 fizyoterapi’de psikososyal sağlık
Ftr 2026 fizyoterapi’de psikososyal sağlıkFtr 2026 fizyoterapi’de psikososyal sağlık
Ftr 2026 fizyoterapi’de psikososyal sağlık
 
Sdhmerkezi
SdhmerkeziSdhmerkezi
Sdhmerkezi
 
Gençlik Danışmanlık ve Sağlık Hizmeti Merkezi
Gençlik Danışmanlık ve Sağlık Hizmeti MerkeziGençlik Danışmanlık ve Sağlık Hizmeti Merkezi
Gençlik Danışmanlık ve Sağlık Hizmeti Merkezi
 
6.hafta sağliğin korunmasi ve geli̇şti̇ri̇lmesi̇
6.hafta sağliğin korunmasi ve geli̇şti̇ri̇lmesi̇6.hafta sağliğin korunmasi ve geli̇şti̇ri̇lmesi̇
6.hafta sağliğin korunmasi ve geli̇şti̇ri̇lmesi̇
 

Similar to Diyetisyen sinem akgün beta glukan ve obezite

Saglikli beslenme
Saglikli beslenmeSaglikli beslenme
Saglikli beslenme
Nazmi Orman
 
Obezi̇te tani tedavi̇ kilavuzu
Obezi̇te tani tedavi̇ kilavuzuObezi̇te tani tedavi̇ kilavuzu
Obezi̇te tani tedavi̇ kilavuzu
www.tipfakultesi. org
 
Çocukluk Çağı Obezite
Çocukluk Çağı ObeziteÇocukluk Çağı Obezite
Çocukluk Çağı Obezite
Mustafa Enes Kök
 
5 Adımda Obezite Nasıl Tedavi Edilir?
5 Adımda Obezite Nasıl Tedavi Edilir?5 Adımda Obezite Nasıl Tedavi Edilir?
5 Adımda Obezite Nasıl Tedavi Edilir?
NB Kadıköy Hastanesi
 
OBEZİTE VE GEBELİK
OBEZİTE VE GEBELİK OBEZİTE VE GEBELİK
OBEZİTE VE GEBELİK
www.tipfakultesi. org
 
Narkoz Sağlık Dergisi
Narkoz Sağlık DergisiNarkoz Sağlık Dergisi
Narkoz Sağlık Dergisi
Atakan Cehri
 
Çocukluk çağı kanser sağkalanları BKİ üzerine toplum temelli çalışma
Çocukluk çağı kanser sağkalanları BKİ üzerine toplum temelli çalışmaÇocukluk çağı kanser sağkalanları BKİ üzerine toplum temelli çalışma
Çocukluk çağı kanser sağkalanları BKİ üzerine toplum temelli çalışma
Oğuzhan Ay
 
Sağlikta öncelikler (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Sağlikta öncelikler (fazlası için www.tipfakultesi.org)Sağlikta öncelikler (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Sağlikta öncelikler (fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Bebek--beslenmesi
Bebek--beslenmesiBebek--beslenmesi
Bebek--beslenmesi
Sema Yildiz Huseynov
 
SAĞLIK BAKANLIĞI BİLİM KURULUNDAN ZEHİR GİBİ NİŞASTA BAZLI ŞEKER RAPORU
SAĞLIK BAKANLIĞI BİLİM KURULUNDAN ZEHİR GİBİ NİŞASTA BAZLI ŞEKER RAPORUSAĞLIK BAKANLIĞI BİLİM KURULUNDAN ZEHİR GİBİ NİŞASTA BAZLI ŞEKER RAPORU
SAĞLIK BAKANLIĞI BİLİM KURULUNDAN ZEHİR GİBİ NİŞASTA BAZLI ŞEKER RAPORU
Oğuz Kaan Ekici
 
perinatal health indicators in the world.pdf
perinatal health indicators in the world.pdfperinatal health indicators in the world.pdf
perinatal health indicators in the world.pdf
ouederhilla
 
Tsh tip1011(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Tsh tip1011(fazlası için www.tipfakultesi.org)Tsh tip1011(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Tsh tip1011(fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Çocukluk çağı obezitesine genel bakış
Çocukluk çağı obezitesine genel bakışÇocukluk çağı obezitesine genel bakış
Çocukluk çağı obezitesine genel bakış
Oğuzhan Ay
 
Menstrüel siklusun kontrolü(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Menstrüel siklusun kontrolü(fazlası için www.tipfakultesi.org)Menstrüel siklusun kontrolü(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Menstrüel siklusun kontrolü(fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
buharlitemizlik
 
Adölesan dönemde sağlıklı beslenme
Adölesan dönemde sağlıklı beslenmeAdölesan dönemde sağlıklı beslenme
Adölesan dönemde sağlıklı beslenme
Begümhan Ömeroğlu Yel
 
DFS Rehberi
DFS RehberiDFS Rehberi
DFS Rehberi
Şirket Haberleri
 
obezite ve kanser ilişkisi sunu.pptx
obezite ve kanser ilişkisi sunu.pptxobezite ve kanser ilişkisi sunu.pptx
obezite ve kanser ilişkisi sunu.pptx
evrenpeker1
 
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdfKilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdf
SeyfettinColak
 

Similar to Diyetisyen sinem akgün beta glukan ve obezite (20)

Saglikli beslenme
Saglikli beslenmeSaglikli beslenme
Saglikli beslenme
 
Obezi̇te tani tedavi̇ kilavuzu
Obezi̇te tani tedavi̇ kilavuzuObezi̇te tani tedavi̇ kilavuzu
Obezi̇te tani tedavi̇ kilavuzu
 
Çocukluk Çağı Obezite
Çocukluk Çağı ObeziteÇocukluk Çağı Obezite
Çocukluk Çağı Obezite
 
5 Adımda Obezite Nasıl Tedavi Edilir?
5 Adımda Obezite Nasıl Tedavi Edilir?5 Adımda Obezite Nasıl Tedavi Edilir?
5 Adımda Obezite Nasıl Tedavi Edilir?
 
OBEZİTE VE GEBELİK
OBEZİTE VE GEBELİK OBEZİTE VE GEBELİK
OBEZİTE VE GEBELİK
 
Narkoz Sağlık Dergisi
Narkoz Sağlık DergisiNarkoz Sağlık Dergisi
Narkoz Sağlık Dergisi
 
Çocukluk çağı kanser sağkalanları BKİ üzerine toplum temelli çalışma
Çocukluk çağı kanser sağkalanları BKİ üzerine toplum temelli çalışmaÇocukluk çağı kanser sağkalanları BKİ üzerine toplum temelli çalışma
Çocukluk çağı kanser sağkalanları BKİ üzerine toplum temelli çalışma
 
Sağlikta öncelikler (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Sağlikta öncelikler (fazlası için www.tipfakultesi.org)Sağlikta öncelikler (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Sağlikta öncelikler (fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Bebek--beslenmesi
Bebek--beslenmesiBebek--beslenmesi
Bebek--beslenmesi
 
SAĞLIK BAKANLIĞI BİLİM KURULUNDAN ZEHİR GİBİ NİŞASTA BAZLI ŞEKER RAPORU
SAĞLIK BAKANLIĞI BİLİM KURULUNDAN ZEHİR GİBİ NİŞASTA BAZLI ŞEKER RAPORUSAĞLIK BAKANLIĞI BİLİM KURULUNDAN ZEHİR GİBİ NİŞASTA BAZLI ŞEKER RAPORU
SAĞLIK BAKANLIĞI BİLİM KURULUNDAN ZEHİR GİBİ NİŞASTA BAZLI ŞEKER RAPORU
 
perinatal health indicators in the world.pdf
perinatal health indicators in the world.pdfperinatal health indicators in the world.pdf
perinatal health indicators in the world.pdf
 
Tsh tip1011(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Tsh tip1011(fazlası için www.tipfakultesi.org)Tsh tip1011(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Tsh tip1011(fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ergenlik çagında diyabet yönetimi(fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Çocukluk çağı obezitesine genel bakış
Çocukluk çağı obezitesine genel bakışÇocukluk çağı obezitesine genel bakış
Çocukluk çağı obezitesine genel bakış
 
Menstrüel siklusun kontrolü(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Menstrüel siklusun kontrolü(fazlası için www.tipfakultesi.org)Menstrüel siklusun kontrolü(fazlası için www.tipfakultesi.org)
Menstrüel siklusun kontrolü(fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir?
 
Adölesan dönemde sağlıklı beslenme
Adölesan dönemde sağlıklı beslenmeAdölesan dönemde sağlıklı beslenme
Adölesan dönemde sağlıklı beslenme
 
DFS Rehberi
DFS RehberiDFS Rehberi
DFS Rehberi
 
obezite ve kanser ilişkisi sunu.pptx
obezite ve kanser ilişkisi sunu.pptxobezite ve kanser ilişkisi sunu.pptx
obezite ve kanser ilişkisi sunu.pptx
 
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdfKilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdf
Kilo Kontrolü Uzmanlığı-Ders 4.pdf
 

Diyetisyen sinem akgün beta glukan ve obezite

  • 1. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ BESLENME VE DİYETETİK BÖLÜMÜ BESLENME ve DİYETETİK BÖLÜMÜ FARKLI SOSYO-EKONOMİK DÜZEYDEKİ ÖĞRENCİLERİNİN SAĞLIKLI YEME İNDEKSİ ve ß-GLUKANIN DOYGUNLUK HİSSİNE ETKİSİ H.Sinem AKGÜN TEZ DANIŞMANI ASLI AKYOL ANKARA, 2013
  • 2. 1.Giriş.....................................................................................................................4 1.1.Obezite..............................................................................................................4 1.2.Obezite Prevelansı...............................................................................................5 1.3.Obeziteye Neden Olan Faktörler............................................................................7 1.4.Obezitenin Komplikasyonları.................................................................................8 1.5.Obezite tedavisinde kullanılan yöntemler..............................................................10 1.6.Obezitede Etkili Hormonlar.................................................................................12 1.7.Diyet Lifleri.......................................................................................................13 1.8.ß-glukan ve Doygunluk.......................................................................................24 2.Materyal ve Metod...............................................................................................26 3.Bulgular..............................................................................................................29 4.Tartışma .............................................................................................................41 5.Sonuç .................................................................................................................43 6.Referanslar..........................................................................................................45
  • 3.
  • 4. Giriş Obezite Obezite vücutta aşırı ölçüde yağ dokusu bulunması durumudur. Şişman anlamına gelen ‘’Obese’’ sözcüğü Yunaca ‘’obere’’ sözcüğünden türeyen bir isim olup, ‘’çok yemek yiyen’’ anlamına gelmektedir. Muhtemelen Türkçe’deki ‘’obur’’ sözcüğü de aynı kökten gelmektedir. İnsan yaşam süresinin çok uzun olmadığı dönemlerde obezite güç, refah ve sağlık göstergesiyken (Anadolu’nun ve Frigya’nın ana tanrıçası Kibele’nin kültü bile şişman bir kadın biçimindedir); günümüzde tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Obezite iskemik kalp hastalığı, hipertansiyon, serebrovasküler hastalık, tip 2 diyabet, meme, over, endometriyum, prostat ve kolon kanseri gibi yaşamı tehdit eden hastalıklar için bir risk faktörüdür. Ayrıca osteoartrit, safra taşı ve kolesistit, variköz ven, obstrüktif uyku apne sendromu ve ameliyat komplikasyonları gibi koşullar için de bir risk faktörüdür. Yine obezite doğum zorlukları, gebe kalma zorlukları (PKOS) ve depresyon dahil pek çok bozuklukla ilişkilidir.(1) Obezite en iyi anormal miktarda yada kısmi oranda vücut yağının artışı olarak tanımlanır. Aşırı vücut yağının varlığı genellikle “ancak her zaman değil” artmış vücut ağırlığına sebep olmaktadır. Buna göre obezite çoğunlukla vücut kitle indeksinin (VKİ) hesaplandığı klinik çalışmalarla tanımlanmaktadır, vücut kilosunun (kilogram olarak) boyun metre cinsinden karesine bölünmesiyle, yada paund cinsinden kilonun inç cinsinden boyun karesine bölünmesi ve 703 ile çarpılmasıyla elde edilir. Çünkü çoğu sağlık sonuçları VKİ veri olarak kullanmakta, şu an fazla kilolu ve obez sınıflandırılmasında kullanılmaktadır. (2) (Tablo 1.)
  • 5. Tablo1. Yetişkinlerde VKİ’ne göre Obezitenin Sınıflandırılması (WHO) Sınıflandırma BKİ (kg/m2) Temel kesişim noktaları Geliştirilmiş kesişim noktaları Zayıf (düşük ağırlıklı <18.50 <18.50 Aşırı düzeyde zayıflık <16.00 <16.00 Orta düzeyde zayıflık 16.00 - 16.99 16.00 - 16.99 Hafif düzeyde zayıflık 17.00 - 18.49 17.00 - 18.49 Normal 18.50 - 24.99 18.50 - 22.99 23.00 - 24.99 Toplu, hafif şişman, fazla kilolu > 25.00 > 25.00 Şişmanlık öncesi (Pre- obez) 25.00 - 29.99 25.00 - 27.49 27.50 - 29.99 Şişman (Obez) > 30.00 > 30.00 Şişman I. Derece 30.00 - 34-99 30.00 - 32.49 32.50 - 34.99 Şişman II. Derece 35.00 - 39.99 35.00 - 37.49 37.50 - 39.99 Şişman III. Derece > 40.00 > 40.00 Obezite Prevelansı Obezite gün geçtikçe artan salgın bir hastalık halini almış ve epidemi olarak nitelendirilmektedir. Obezite prevelansı özellikle batılı yaşam tarzını benimseyen bir
  • 6. çok ülkede tehlikeli bir hal almıştır. Türkiye Diyabet, Obezite ve Hipertansiyon Epidemiyoloji Çalışması (TURDEP-I) 1997-1998 yılları arasında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Diyabet Bilim Dalı, Türkiye İstatistik Kurumu (Eski adı ile Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü) ve Sağlık Bakanlığı tarafından Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün gözlemi altında, ulusal ölçekte yapılmış ilk çalışma özelliğini taşıyan TURDEP-I çalışması %85 gibi yüksek bir katılım oranı ile gerçekleştirilmiş ve bu araştırma kohortunda Türkiye’nin yaş, cins ve yerleşim birimi dağılımları göz önüne alınarak random olarak belirlenmiş, 540 (270 kentsel, 270 kırsal) merkezden, 20 yaş ve üzerinde 24 788 (13 708 kadın, 11 080 erkek) kişi yer almıştır. TURDEP-I çalışması erişkin yaştaki Türklerin ancak %40 kadarının WHO tarafından belirlenen normallere uygun olduğunu, toplumun yarıdan fazlasının fazla kilo problemi bulunduğunu ortaya koymuştur (%35 fazla kilolu ve %22 obez). Buna karşılık toplumda zayıf ve morbid obez kapsamına girebilecek kişilerin önemli bir sorun teşkil etmeyecek oranda oldukları görülmüştür. TURDEP-I çalışması erişkin yastaki Türklerin ancak %40 kadarının WHO tarafından belirlenen normallere uygun olduğunu, toplumun yarıdan fazlasının fazla kilo problemi bulunduğunu ortaya koymuştur (%35 fazla kilolu ve %22 obez). Buna karşılık toplumda zayıf ve morbid obez kapsamına girebilecek kişilerin önemli bir sorun teşkil etmeyecek oranda oldukları görülmüştür. 1997-1998 yılları arasında yapılan TURDEP-I çalışmasından 12 sene sonra 18 Ocak 2010-18 Haziran 2010 tarihleri arasında 15 ilden 540 merkezde tamamlanmış ve TUIK 2008 verileri baz alınarak merkezlerdeki yaş grubu ve cinsiyet dağılımına uygun şekilde rastgele seçilip çalışmaya davet edilen 20 yaş ve üzerinde 26 499 kisi katılmıştır ve çalışma katılım %92 oranında bildirilmiştir. TURDEP-I‘den itibaren geçen 12 yıllık süreçte erişkin nüfusumuzun yaş ortalaması 4 yıl artmıştır. Ortalama kadın ve erkek boyu 1’er cm artmış; kadınlarda kilo 6 kg, bel çevresi 6 cm, kalça çevresi 7 cm; erkeklerde ise kilo 8 kg, bel çevresi 7 cm, kalça çevresi 2 cm artmıştır. Çalışmaya göre Türkiye’de obezite sıklığı %32 bulunmuştur. Erkeklerde kilo fazlalığının, kadınlarda ise obezitenin daha yaygın olduğu dikkati çekmektedir. Genel olarak erişkin yaşlardaki Türk toplumunun 2/3’ü kilolu veya obezdir. Kentsel ve kırsal obezite oranları birbirine yakındır. Türkiyede 12 sene içerisinde obezite prevelansı %44’lük bir artış göstermiştir. Türkiye’de durum böyleyken, dünyada da çok farklı değildir.
  • 7. WHO’nun verileriene göre Dünya çapında, en az 2.8 milyon insan aşırı kilolu veya obez olmanın bir sonucu olarak her yıl ölmektedir. 2008 yılında, 20 yaş üstü yetişkinlerin % 35’nin fazla kilolu (BKİ ≥ 25 kg/m2) (% 34 erkek ve kadınların% 35) olduğu ortaya konmuştur. Obezite 1980-2008 yılları arasında yaygınlığını iki katına çıkarmıştır. 2008 yılında erkeklerin % 10’u ve kadınların % 14’ü obez sınıfında yer alırken (BKİ ≥ 30 kg/m2), 1980 yılında bu verileri erkekler için % 5 ve kadınlar için % 8 olarak kayıt altına alınmıştır. Şuandaki verilere göre dünyada yarım milyar yetişkin obez ve 1 milyardan fazla insan obezite tehlikesi altındadır. (3) Tüm bu durumlar ele alındığında yaklaşık son 30 yıldır obezitenin, salgın bir hastalıktan başka bir şey olmadığını söylemek mümkün ve halk sağlığı problemlerinin en önemli sorunlarından bir tanesidir. Gelecek kuşaklarda bu sağlık sorununun ve getirdiği komplikasyonların azaltılabilmesi için acil çözüm yolunun bulunması ve uygulanması gerekmektedir. Obeziteye Neden Olan Faktörler Obeziteye neden olduğu bilinen çok sayıda faktör içinde, aşırı ve yanlış beslenme ve fiziksel aktivite yetersizliği en önemli nedenler olarak kabul edilmektedir. Bu faktörlerin yanısıra genetik, çevresel, nörolojik, fizyolojik, biyokimyasal, sosyo- kültürel ve psikolojik pek çok faktör birbiri ile ilişkili olarak obezite oluşumuna neden olmaktadır. Tüm dünyada özellikle çocukluk çağı obezitesindeki artışın sadece genetik yapıdaki değişikliklerle açıklanamayacak derecede fazla olması nedeniyle, obezitenin oluşumunda çevresel faktörlerin rolünün ön planda olduğu kabul edilmektedir.Obezitenin oluşmasında başlıca riskler ve riski etkileyen faktörler aşağıda sıralanmıştır.(4) • Aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları • Yetersiz fiziksel aktivite • Yaş • Cinsiyet • Eğitim düzeyi • Sosyo - kültürel etmenler • Gelir durumu
  • 8. • Hormonal ve metabolik etmenler • Genetik etmenler • Psikolojik problemler • Sık aralıklarla çok düşük enerjili diyetler uygulama • Sigara- alkol kullanma durumu • Kullanılan bazı ilaçlar (antidepresanlar vb.) • Doğum sayısı ve doğumlar arası süre Obezite; vücut sistemleri (endokrin sistem, kardiyovasküler sistem, solunum sistemi, gastrointestinal sistem, deri, genitoüriner sistem, kasiskelet sistemi) ve psikososyal durum üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden dolayı pek çok sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Obezitenin çeşitli hastalıklarla ilişkisi bilinmekte olup morbidite ve mortaliteyi artırıcı etkisi de ortaya konulmuştur. Fazla kilolu olma Avrupa Bölgesinde her yıl 1 milyondan fazla ölümün ve hasta olarak geçirilen 12 milyon yaşam yılının sorumlusudur.(5) Obezitenin Komplikasyonları 1. Metabolik-hormonal komplikasyonlar • Metabolik sendrom • Tip 2 diyabet • İnsülin direnci, hiperinsülinemi • Dislipidemi • Hipertansiyon • Gut • Uyku bozukları • Hormon ve diğer dolaşım faktörü anomaliler: • Sitokinler • Ghrelin • Büyüme hormonu (BH) • Hipotalamik-hipofizer-adrenal (HPA) aks • Leptin • Renin-anjiotensin sistemi
  • 9. 2. Kardiyovaskuler sistem hastalıkları • Serebrovasküler hastalık • Konjestif kalp yetersizliği • Koroner kalp hastalığı • Hipertansiyon • Tromboembolik hastalık 3. Solunum sistemi hastalıkları • Obezite-hipovantilasyon sendromu • Uyku apne 4. Sindirim Sistemi Hastalıkları • Safra kesesi hastalığı • Karaciğer Hastalığı 5. Ureme sistemi anomalileri • Hormonal komplikasyolar: Dişi • Hormonal komplikasyonlar: erkek • Obstetrik komplikasyonlar 6. Sinir sistemi • Adiposis dolorosa • Psödotümör serebri 7. İmmun sistem disfonksiyonu 8. Deri hastalıkları 9. Goz hastalıkları 10. Cerrahi komplikasyonlar • Perioperatif riskler: anestezi, yara komplikasyonları, enfeksiyonlar, insizyonal herni. 11. Kanser • Meme • Kolon • Dişi üreme: serviks, endometrium, over • Safra kesesi • Böbrek • Prostat 12. Obezitenin mekanik komplikasyonları • Artrit
  • 10. • Artmış karın içi basıncı 13. Psiko-sosyal komplikasyonlar • Psikolojik komplikasyonlar • Sosyal komplikasyonlar • Ekonomik etki (1) Yaşanan tüm bu problemler göz önüne alındığında obezitenin önlenebilmesi ve gelişen bireylerin tedavi edilmesinin oldukça önemli bir konu olduğu söylenebilmektedir.(6) Obezite tedavisinde amaç, gerçekçi bir vücut ağırlığı kaybı hedeflenerek, obeziteye ilişkin morbidite ve mortalite risklerini azaltmak, bireye yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir. Obezite tedavisinde vücut ağırlığının 6 aylık dönemde %10 azalması, obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli yarar sağlamaktadır.(6) Obezite tedavisinde kullanılan yöntemler 1. Tıbbi Beslenme (diyet) tedavisi 2. Egzersiz Tedavisi 3. Davranış değişikliği tedavisi 4. İlaç tedavisi 5. Cerrahi tedavi Obezite tedavisi hekim, diyetisyen, psikolog, ve fizyoterapistten oluşan bir ekip tarafından düzenlenmelidir. 1. Tıbbi Beslenme (Diyet) Tedavisi Obezite tedavisinde tıbbi beslenme tedavisi anahtar rol oynamaktadır. Obezitede beslenme tedavisi ile: • Vücut ağırlığının, boya göre olması gereken (BKİ= 18.5 - 24.9 kg/m2) düzeye indirilmesi hedeflenmelidir. Tıbbi beslenme (diyet) tedavisinin bireye özgü olduğu unutulmamalıdır. Başlangıçta belirlenen hedefler, bireyin olması
  • 11. gereken ideal ağırlığı olabildiği gibi, ideal ağırlığının biraz üzerinde de olabilir. • Uygulanacak zayıflama diyetleri yeterli ve dengeli beslenme ilkeleri ile uyumlu olmalıdır. Amaç, bireye doğru beslenme alışkanlığı kazandırılması ve bu alışkanlığın sürdürülmesidir. • Vücut ağırlığı boya göre olması gereken düzeye geldiğinde tekrar ağırlık kazanımı önlenmeli ve erişilen ağırlık korunmalıdır. Obezite tedavisinde uygulanan diyet ilkeleri; a)Enerji: Bireyin günlük enerji alımı, haftada 0.5-1.0 kg ağırlık kaybını sağlayacak şekilde azaltılmalıdır. Birey yavaş ve uzun sürede zayıflatılmalıdır. Zayıflama diyetlerinde günlük enerji miktarının belirlenmesinde ilke; bireye harcadığından daha az enerji vermektir. Bireyin bazal metabolizma hızı (BMH) veya dinlenme metabolizma hızı (DMH) altında enerji verilmemelidir. b) Protein: Günlük enerjinin yaklaşık %12-15'i proteinden gelmeli ve daha çok kaliteli protein kaynaklarından yararlanılmalıdır. c) Yağ: Günlük enerjinin yaklaşık %25-30'u yağlardan sağlanmalıdır. Yağ miktarının yanı sıra kullanılacak yağ türü de önemlidir. Enerjinin doymuş yağ asidinden gelen oranı %10'un altında olmalı, çoklu doymamış yağ asidi %7-8, tekli doymamış yağ asidi %10-15 olacak şekilde belirlenmelidir. Yağda eriyen vitaminlerin (A,D,E,K vitaminleri) vücutta kullanımını sağlamak için yağ miktarı çok azaltılmamalıdır. Yağ miktarının önerilenin üzerinde olması obezite ve kalp- damar hastalıkları gibi önemli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur. d) Karbonhidrat: Günlük enerjinin yaklaşık %55-60'ı karbonhidratlardan sağlanmalıdır. Şeker gibi basit karbonhidratlar azaltılmalı (günlük enerjinin ≤ 10), yerine kurubaklagiller (nohut, mercimek, kuru fasulye vb.) tam tahıl ürünleri, bulgur vb. kompleks karbonhidrat içeren besinlerin tüketimi artırılmalıdır. e) Vitamin ve Mineraller: Zayıflama diyetlerinde düşük enerji içeriğine paralel olarak vitamin ve mineral (B grubu vitaminler, demir, kalsiyum vb.) yetersizlikleri
  • 12. görülebilir. Enerjisi çok düşük olmayan, besin öğeleri açısından dengeli diyetlerde, vitamin ve mineral yetersizliği söz konusu değildir. f) Sıvı: Günlük en az 2-3 litre sıvı tüketilmelidir. Su başta olmak üzere, içecekler ve besinlerin içeriğinde bulunan görünür/görünmez su "sıvı" olarak tanımlanmaktadır. Su tüketimi günlük 8-10 su bardağı olmalıdır. Bununla birlikte bireysel farklıklar ve aktivite düzeyi sıvı gereksinimini etkiler. Vücuttaki metabolizma atıklarının atılabilmesi için yeterli miktarda sıvı alınmalıdır. Yemek öncesi, esnası ve sonrasında bol su içilmesi kabızlığın önlenmesinde oldukça etkilidir. Kabızlık bireyin ağırlık kaybetmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Sıvı tüketimi amacıyla şeker ilave edilmiş hazır meyve suları, gazlı içeceklerden vb. kaçınılmalıdır. g) Tuz: Diyetle tuz alımı <5 g/gün olmalıdır. Hipertansiyon, kalp yetmezliği veya başka nedenlerle ödemi bulunan obez bireylerin diyetlerinde tuz miktarı daha dikkatli ayarlanmalıdır. Tuz, iyotlu tuz şeklinde olmalıdır.(7) Obezitede Etkili Hormonlar Obezitenin en temel sorunlarından biride açlık ve tokluk duyularını etkileyen hormonlardır. Bu hormonlar sıralanacak olursa;  Adipokinler  Gut Hormonları  Diğerleri (tiroid hormonları, cinsiyet hormonları, insülin, amilin, ghrelin, vs.) Son yıllarda yapılmış olan çalışmalarda yağ dokusundan salınan leptin, adiponektin, resistin, tümör nekroz faktörü (TNF), interlkin-6, adipsin, asilasyon stümile edici protein, plazminojen aktivatör inhibitörü-1, apelin, lipoprotein lipaz, kolesteril ester transferaz, apolipoprotein E, retinol bağlayıcı protein, açlıkla indüklenen adipöz faktör, yağ asit oksidasyonu azaltıcı etkisi olan metallotionein, aromatoz gibi çeşitli maddelerin inflamasyon, insülin direnci obezite ve metabolik sendrom gibi patolojik durumların gelişminde rol aldığı saptanmıştır.
  • 13. Yağ kitlesinin artmasıyla adipokinlerin miktarıda artar. Bunlardan Tümör nekroz Faktörü ( TNF ) , İnterlökin – 6 ve Resistin obezitede görülen insülin direncinin ortaya çıkmasında önemli rol oynarlar. Ayrıca adiponektin ve leptin iskelet kasındaki yağ asitlerinin beta oksidasyonunu uyararak insülin kullanımını azaltırlar. Enerji fazlalığı geliştiğinde TNF ve resistin gibi adipokinlerle yeni adipositlerin oluşumu ve lipid depolanmasını inhibe edelirken, enerji açığı geliştiğinde adiponektin ve leptin gibi proteinlerin serum konsantrasyonları düşer. Böylece preadipositlerden yeni adiposit oluşumu uyarılmış olur.(35) Gut hormonlarının 30dan fazla genle ifade edildiği ve 100 den fazla biyoaktif peptide sahip olduğu bilinmekle birlikte bağırsaklar vücudun en büyük endokrin organı olarak kabul edilmektedir. Mide-bağırsak sisteminden salınan İnkretin hormonlar, Peptid YY, Kolesistokinin gibi gastrointestinal hormonların besin metabolizması üzerine etkileri olduğu yapılan son çalışmalarda da gösterilmiştir. İnkretin hormonlar ( glukagon benzeri peptit 1 ( GLP-1), glukoza bağımlı insülinotropik polipeptit) besin alımına yanıt olarak ince bağırsak mukozasından salınırlar. GLP-1in bağırsak sisteminin mukoza tabakasındaki endokrin hücreleri etkileyerek iştah ve gıda alımına etki ettiği ve bu sayede vücut ağırlığını düşürme yeteneklerine sahip olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte tiroid hormonlarının özellikle termogenezis üstündeki etkilerinden dolayı obezitede en etkili hormonlardan olabiliceği düşünülmüştür. Ancak yapılan çalışmalarda göstermiştir ki obez bireylerde TSH düzeyleri normal veya hafif artmıştır. Tiroid hormonlarının enerji metabolizması üstündeki etkilerine bakılacak olursa T3 ve T4 ün önemli rollere sahip oldukları görülür. Enerji ihtiyacı denildiğinde akla gelen fiziksel aktivite ve istirahat enerjisi gereksinimidir. Tiroid hormonları dolaylı yollardan bazal metabolik hızı belirlerler ancak tiroid hormonlarının bazal metabolizmada asıl en etkin oldukları kısım adaptif termogenezistir. Buradaki rolleri kahverengi yağ dokusundaki lokal olarak üretilen tiroid hormonlarına bağlı oksidatif fosforilasyonun ayrışmasıdır.(36) Yetişkin erkek ve kadınların vücut yağ bölgesel dağılımı farklılık göstermektedir. Diyet Lifleri
  • 14. Diyet Lifine olan ilgi M.Ö.5.yy Hipokrat’a kadar uzanmaktadır.(8)Özellikle son çeyrek yüzyılda diyet lifine olan ilgi oldukça artmıştır. Günümüz toplumunda, yaşam tarzındaki değişiklikler beslenme alışkanlıklarını da değiştirmiştir. Bunun başlıca nedeni, gelişmiş ülkelerde sık rastlanan bazı hastalıklarla diyet lif tüketimi arasında ilişki olduğunu öne süren hipotezlerdir. Afrika’da bazı hastalıklar batı ülkelerine göre çok daha az görülmektedir. Yapılan incelemeler bu durumun Afrika’da diyet lif tüketiminin batı ülkelere oranla yüksek olmasından kaynaklandığını ortaya koymuştur. Yapılan çalışmalar, diyet lifi eksikliği ile Burkitt ve Trowell’ in medeniyet hastalıkları (kabızlık, hemorait, kalın barsak, şişmanlık ) seklinde tanımladığı bazı hastalıkların arasındaki ilişkiyi epidemiyolojik olarak destekler doğrultuda sonuçlar vermiştir. Bu duruma karşılık önlem olarak bilinçlenen halk, diyetlerine daha fazla önem vererek, günlük diyetlerinde diyet lif içeriği yüksek olan gıdaları tercih etmeye başlamışlardır(9,10) Bitki hücre duvarını oluşturan sindirilemeyen bileşenler ilk kez 1953 yılında Hispley tarafından “diyet lif” olarak adlandırılmıştır. Uluslararası platformda diyet lifler için kullanılan terimler çok karmaşık olup; plantix, complantix, bitkisel hücre duvarı kalıntısı,besleyici değeri olmayan lif, sindirilemeyen veya elverişsiz karbonhidratlar, kısmen sindirilebilen bitki polimerleri gibi terimlerin kullanılması önerilmiştir. İngilizce’de yaygın olarak kullanılan terim “Dietary Fibre” veya “Dietary Fiber”dır. Türkçe’de ise “Besinsel Lif”veya “ Diyet Lif” en uygun terimler olarak kullanılmaktadır.(11) Diyet lifi; insanların ince bağırsağında sindirime ve emilime dirençli olan ve kalın bağırsakta tam ya da kısmi fermantasyona uğrayan yenilebilir bitki kısımlarının temel unsurlarındandır. Bitki hücre duvarında bulunan lignin; kutin, mum, suberin gibi lignin türevleri; selüloz, hemiselüloz, pektin gibi yapı polisakkaritleri, inulin ve oligofruktoz gibi oligosakkaritler, diyet lifi olarak tanımlanmaktadır. Bunun yanında, yapı bileşikleri olmayan gum arabik ve guar gum gibi gam maddeleri ve karragenan, agar, aljinat gibi deniz yosunu
  • 15. polisakkaritlerinin de diyet lifi olduğu bildirilmektedir. Diyet lifi, nişasta olmayan polisakkarit türevleri olarak da ifade edilmektedir(12) Diyet lifleri, birçok alt gruba ayrılmış olmasına rağmen son yıllarda FAO ve WHO tarafından sudaki çözünürlüklerine göre çözünür ve çözünmez diyet lifi olarak 2 ana grupta değerlendirilmektedir. Çözünür Lifler: Pektin, sakızlar, musilajlar, oligosakkaritlerden beta glukagon yapıda olanlar ve dirençli nişasta suda çözünerek jel kıvamında bir yapı oluştururlar. Kan LDL ve total kan kolesterol düzeyini düşürür ve kan şekerinin kontrol altına alınmasında rol oynarlar. Kurubaklagiller, bezelye, yulaf, arpa, elma, portakal ve havuç gibi birçok sebze ve meyve suda eriyen lifleri içerirler. Çözünmez Lifler: Selüloz, hemiselüloz ve lignin gibi yapısal liflerdir ve diyetle alınan posanın büyük çoğunluğunu oluşturur. Bu tür lifler barsak sisteminin hareketlerini düzenleyerek kabızlığı engeller ve dışkının kıvamlı olmasını sağlar.Su tutarlar ve sindirime yardım ederler. Atık maddelerin barsaktan geçiş süresini kısaltarak hemoroid,divertikül ve diğer barsak hastalıklarına yakalanma riskini azaltır. Tam buğday unu, kepekli buğday, ceviz ve birçok sebze bu grup lifleri içerir. Çözünmez diyet lifi, doğrudan posa maddesi olarak dışkı kütlesinde artışa neden olmaktadır. Buna karşılık, çözünür diyet lifi fermentasyona uğrayarak kısa zincirli yağ asitleri ile gaz oluşturmakta ve bu bileşikler bağırsak içeriğinin pH’sını değiştirerek bağırsakta bulunan bakteri kütlesinde artışa neden olmaktadır. Ancak, çözünür diyet lifinin, su tutma kapasitesi ve gaz oluşumundaki rolü dikkate alındığında dışkı hacminde artışa neden olabileceği bildirilmiştir. (13) Besinlerimizde diyet lif değişik oranlarda bulunmaktadır. Lif miktarı cins, çeşit, yetiştirme koşulları, kültürel uygulamalar ve daha birçok faktöre bağlıdır. Taze meyvenin hasat zamanına göre toplam lif içeriği değişebilir. Baklagillerin dışındaki meyve ve sebzeler, hububat ürünleri ile karşılaştırıldığında, yüksek su içerikleri nedeniyle daha az lif içerirler.
  • 16. Hububat tanesinin dış dokularında daha fazla lif bulunmaktadır. Aynı şekilde meyve ve sebzelerde de dış tabakalar lif bakımından oldukça zengindir. Genel olarak diyet lif acısından zengin gıdaları su şekilde toplayabiliriz; a) Tahıl ürünlerinden; kepekli (kepeğin %90’ı liftir) ekmekler, krakerler, mısır gevreği gibi kahvaltılık tahıllar, bulgur, çavdar, yulaf, arpa, kahverengi (kabuklu) pirinç. b) Meyvelerden; elma, armut, çilekgiller, turunçgiller, incir, kayısı, erik, kuru meyveler. c) Sebzelerden; brokoli, lahana, havuç, mısır, bezelye, patates, kabak, patlıcan, bamya. d) Çerezlerden de; fındık, fıstık, badem, leblebi, çekirdekler, patlamış mısır. (14) Diyet lif içeren gıdalarda çözünür ve çözünmez lifler de değişik oranlarda bulunmaktadır. Çözünür lif grubundan; pektin elma, ayva vb. besinlerde; gamlar reçinede; β- glukan yulaf vb besinlerde; musilajlar bitkilerde; dirençli nişasta kuru baklagillerde bulunur. Çözünmez diyet lif grubundan; selüloz kepekte, hemiselüloz tahıllarda ve lignin ise buğdayda bol miktarda bulunu. Diyet lif çeşitleri ve kaynakları Tablo 2.’de verilmiştir.(15) Diyet liflerini glukoz unitelerine parçalayan sindirim enzimleri insanlarda bulunmadığından bu bileşenler tamamen sindirilememekte ve dolayısı ile de emilememektedir. Diyet lifleri ince bağırsakta sindirilemediğinden besin değerleri yoktur. Ancak, bağırsakta fermantasyona uğradıktan sonra bir miktar enerji vermektedir.(16)
  • 17. Tablo 2. Diyet Lif Çeşitleri ve Kaynakları Diyet lifi Özellikler Kaynak Çözünür lif Pektin Galakturonik asit, ramnoz, arabinoz, galaktoz içeriği yüksek, orta laminede ve birincil duvarda bulunur. Tam tahıllar, elma, baklagiller, lahana, kok sebzeler Gam Genelde heksoz ve pentoz monomerlerinden oluşur. Yulaf ezmesi, kuru fasulye, baklagiller. Musilaj Bitkilerde sentezlenen glikoprotein içerebilen bileşenler. Gıda katkıları Çözünmez lifler Selüloz Hücre duvarlarının glukoz monomerlerinden oluşan ana bileseni Tam tahıllar, kepek, bezelye, kok sebzeler, cruciferous familyası fasulye, elma Hemiselüloz Birincil ve ikincil Kepek, tam tahıllar
  • 18. hücre duvarları Lignin Aromatik alkoller ve diğer hücre duvarı bileşenlerinden oluşur. Sebze,un Diyet lifinin sindirilme derecesini; lifin kaynağı, partikül iriliği, lignifikasyon derecesi, canlı turu ve fizyolojik durumu etkilemektedir. Gamlar ile selüloz türevlerinin kalori değeri 1 kcal/g iken, Oatrim ve Leanesse gibi yulaf kaynaklı dekstrinlerin kalori değerleri 1 cal/g’dan daha düşüktür. Pektin, gamlar, sindirilemeyen karbonhidratlar %90-100; musilaj, hemiselüloz %50- 60; selüloz ise %30-50 oranında fermente olabilirken, lignin fermente olamamaktadır. Fermantasyon oranı metabolizma, bitki çeşidi, olgunluğu, günlük diyet miktarı ve bileşimine bağlı olarak değişmektedir. Diyet liflerinin, insan metabolizmasında 500’den fazla bakteri çeşidini etkilediği, bağırsak florası ve metabolizmasını sinerjik ve antagonist etkileri ile kontrol ettikleri belirtilmektedir.(17) Lifli besinlerin yararları: Lif içeriği fazla olan gıdalar ağızda uzun sure çiğnenme özelliklerinden dolayı, tükürük bezlerinin çalışmasını hızlandırırlar. Ayrıca mide asitlerinin salgılanması yönünde uyarıcı etkide bulunurlar. Diyet lifleri enerji yoğunluğu düşük olduğundan ve su çekici özelliklerinden dolayı mide içeriğinin viskozitesini arttırarak midenin boşalmasını geciktirirler. Böylece kişinin açlık hissini geciktirirler. Bu durum kilo vermek isteyen bireylerin daha uzun sure tok kalmasını sağlayarak olumlu etki göstermektedir. (18)
  • 19. Diyet lifinin kolon kanseri, obezite, kalp-damar hastalıkları gibi bazı rahatsızlıklar üzerine olumlu etkisi yapılan çalışmalarla ortaya çıktıktan sonra diyet lifi tüketiminin önemi artmıştır. Ayrıca, diyet liflerinin obezite, tansiyon, hemoroit, diyare, bazı bağırsak rahatsızlıkları, hipertansiyon, damar ve bağışıklık hastalıkları üzerine etkileri olduğu belirtilmektedir. edilmesinde yardımcı olabilirler. Aynı zamanda serum düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) kolesterol konsantrasyonunu azaltırlar. (20) Diyet liflerinin, bağırsak transit suresi, kısa zincirli yağ asitleri üretimi, bağırsak yoğunluğu, gaz üretimi, mineral ve vitaminlerin biyoyararlığı, protein sindirimi, kolesterol ve diğer lipit metabolizmaları üzerine de etkili olduğu aktarılmaktadır. Suda çözünmeyen lifler ise barsak hareketleri ve barsak geçiş suresi üzerinde olumlu etkilerde bulunurlar. Diyet lif alımının artısı ile fekal hacmin arttığı ve barsak geciş suresinin kısaldığı bazı araştırıcılar tarafından ortaya konulmuştur. Dışkı miktarındaki artış esas olarak diyet liflerin su bağlama özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Diyet lifler dışkı hacmini ve su miktarını arttırarak rahatlatıcı etkide bulunurlar, bu durum kabızlığın önlenmesine yardımcı olmaktadır.(21) Dünyadaki birçok sağlık kuruluşu tarafından günlük diyetle alınan lif miktarının arttırılması önerilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü günde 25-40 g diyet lifi tuketimini önermektedir. Özellikle de bu 25-40 gramın 5-7 gramını suda çözünebilen liflerin teskil etmesi gerektiğini bildirmişlerdir. Ancak yapılan araştırmalar gelişmiş ülkelerde bunun sadece günlük 11-12 g arasında kaldığını ispatlamaktadır. (22) (Tablo3) Tablo 3. Cinsiyete Göre Lif Miktarı 50 yaş ve altı 51 yaş ve üstü Erkek 38 gram/gün 30 gram/gün Kadın 25 gram/gün 21 gram/gün
  • 20. Diyet lifinin hidrasyon özellikleri su tutma, su bağlama kapasitesi, şişme ve çözünürlük olmak üzere 4 farklı şekilde tanımlanmaktadır. Özellikle çözünmeyen lifler, ağırlıklarının 5 katı kadar yağı tutabilmektedirler. Bu, özellikle et ürünlerinde pişme sırasında kaybolan yağın tutulmasını sağlayarak urunun lezzet ve tekstürel özelliklerini olumlu etkilemektedir. Ayrıca yüksek yağ absorblama kapasitesi, yağ ve su emülsiyonlarında stabilitenin sağlanmasında önem arz etmektedir. Diyet liflerinin yağ ve su bağlama özellikleri gıdaların yapı ve tekstürel özelliklerinde stabil yapının sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Ayrıca, düşük enerji değerine sahip ürünlerinde temel bileşenini oluşturmaktadır. (23) Kullanılan lifler sayesinde son urunun dokusu, yoğunluğu ve duyusal özellikleri değiştirilebilmektedir. Yeni lif kaynaklarının ortaya çıkışı ve lif fonksiyonelliğinin geliştirilmesi, liflerin kullanım alanları konusunda gıda endüstrisine yeni olanaklar tanımaktadır. Lifler, teknolojik birimler olarak dışkı arttırıcı maddelerden yağ ikame edici maddelere kadar geniş kullanım alanı bulmaktadır. Gıda liflerinin en çok kullanım gördüğü alanlar ise; et ürünleri, fırıncılık ürünleri, kahvaltılık tahıllar, makarna, erişte ve süt ürünleridir. Diyet lifleri teknolojik özellikleri nedeni ile özellikle ısıl işlem uygulanmış et ürünlerinde, düşük yağ içerikli ürünlerde, su tutma kapasitesini arttırma, formulasyon giderlerini azaltma, tekstür gelişimine katkıda bulunma, depolama stabilitesini düzeltme, pişirme kayıplarını azaltma ve nötr bir tada sahip olması nedeniyle kullanım alanı bulmaktadır. (24) Fırıncılık ürünlerine lif olarak kepek katılması, o gıdanın besleyiciliğinin arttırılması,raf ömrünün uzatılması ve alınan kalorinin azaltılmasında yardımcı etki göstermektedir. (25) Peynir, yoğurt, puding, dondurma ve dondurulmuş tatlılar gibi sut ürünlerinde de lif içeriği yüksek ingrediyenler kullanım alanı bulmaktadır. Lif içeriği yüksek süt ürünleri üretiminin temelinde, yağ ve kolesterol miktarı azaltılarak daha sağlıklı ürünler pazarlamak ve kalsiyumun yanı sıra sağlığı etkileyen yeni bileşenler kazandırmak yatmaktadır. Bu ingrediyenler süt ürünlerine temel olarak
  • 21. stabilizasyonu sağlama, kıvamı arttırma, sinerezisi önleme, yağı ikame etme, kaloriyi azaltma ve hacim sağlama amaçları ile ilave edilmektedir. Tablo 4. Besinlerin Kalori ve Lif Miktarları BESİN PORSİYON KALORİ LİF (Gram) Meyveler Elma (kabuğuyla) 1 orta boy 81 3,5 Ahududu 1/2 su bardağı 35 3,1 Armut (kabuğuyla) 1/2 büyük 61 3,1 Çilek 1 Su Bardağı 45 3,0 Kuru erik 3 adet 60 3,0 Greyfurt 1/2 orta boy 38 1,6 Kiraz 10 adet 49 1,2 Kuru Üzüm 1/4 su bardağı 106 3,1 Muz 1 orta boy 105 2,4 Portakal 1 orta boy 62 2,6 Şeftali (kabuğuyla) 1 adet 37 1,9 Sebze Çiğ Domates 1 orta boy 20 1,5 Ispanak 1 su bardağı 8 1,2 Kereviz Sapı (küp doğranmış) 1/2 su bardağı 10 1,1 Mantar 1/2 su bardağı 10 1,5 Marul 1 su bardağı 10 0,9
  • 22. Salatalık 1/2 su bardağı 8 0,4 Yeşil Biber 1/2 su bardağı 9 0,5 Sebze Pişmiş Brokoli 1 su bardağı 40 4,4 Brüksel Lahanası 1 su bardağı 56 4,6 Enginar (pişmiş) 1 büyük 40 4,5 Havuç 1 su bardağı 48 4,6 Ispanak 1 su bardağı 42 4,2 Kabak 1 su bardağı 22 3,6 Karalahana 1 su bardağı 44 2,8 Karnabahar 1 su bardağı 28 2,2 Kırmızı Lahana 1 su bardağı 30 2,8 Kuşkonmaz (doğranmış) 1 su bardağı 30 2,0 Mısır 1/2 su bardağı 87 2,9 Patates (kabuğu soyulmuş) 1 orta boy 97 1,4 Patates (kabuğuyla) 1 orta boy 106 2,5 Taze patates 1 orta boy 160 3,4 Yeşil fasulye 1 su bardağı 32 3,2 Baklagiller Barbunya fasulye (pişmiş) 1/2 su bardağı 110 7,3 Fırınlanmış Fasulye 1/2 su bardağı 155 8,8
  • 23. Kuru bezelye (pişmiş) 1/2 su bardağı 115 4,7 Kuru fasulye (pişmiş) 1/2 su bardağı 112 6,0 Mercimek (pişmiş) 1/2 su bardağı 97 3,7 Pirinç, Ekmek, Makarna ve Unlu Mamuller Bulgur ( pişmiş) 1 fincan 160 9,6 Ekmek (beyaz) 1 dilim 78 0,4 Ekmek (tam buğdaylı) 1 dilim 61 1,4 Kepekli mafin 1 mafin 104 2,5 Peksimet (çavdarlı) 2 kraker 50 2,0 Pirinç (beyaz,pişmiş) 1/2 su bardağı 82 0,2 Pirinç (esmer,pişmiş) 1/2 su bardağı 97 1,0 Spagetti (normal, pişmiş) 1/2 su bardağı 155 1,1 Spagetti (tambuğday, pişmiş) 1/2 su bardağı 155 3,9 Kuruyemişler Badem 10 adet 79 1,1 Fındık 10 adet 54 0,8 Yerfıstığı 10 adet 105 1,4
  • 24. ß-glukan ve Doygunluk β-Glukan tahıl taneleri (arpa, yulaf, buğday, çavdar) ve bazı mantarların endosperm ve sub-alevron tabakalarının hücre duvarından türetilmiş bir diyet lifidir.(26) β- Glukan bir glikoz polimeri ya da maya kaynaklı da olabilir (27). Ama özellikle arpa ve yulaf endosperm duvarlarından elde edilir. Yulafın ağırlığının ortalama %4’ü, arpanın ağırlığının ortalama %5-10’u β-glukan içerir. β-glukan ince bağırsakta sindirilir ve kalın bağırsakta kolon mikroflorası tarafından fermente edilir. Tahıl taneleri, yüksek karbonhidrat içeriği nedeniyle büyük bir enerji kaynağı oluşturur ve insanların beslenmesinde bol miktarda bulunmaktadır.(28) ß-glukan fizyolojik etkisine bakıldığı zaman; molekül ağırlığı,vizkostesi,dozu etki etmekte ve doygunluk hissinin oluşmasında büyük bir etki yaratmaktadır. ß-glukanın aynı zamanda immün sistem üzerinde de etkileri bulunmaktadır. Doğal bağışıklık,sitokinler,kazanılmış bağışıklık ve patojeni yok etme etkisinin olduğu görülmüştür. Tablo5.ß-glukanın yapısı Tahıl tabanlı ürünler diyet lifi sunmak için en idealidir. β-Glukan bisküvi, kurabiye, ekmek, kek, tahıl gevrekleri gibi tahıla dayalı ürünlerde çözünür diyet lifi olarak kullanılır. (27) Tam tahıllı gevrekler E vitamini, folat, polifenoller, mineraller, eser elementler, karotenoidler, fitik asit ve lignin içerir. (28) β-Glukan gibi çözünür diyet lifi kullanılarak geliştirilen besinlerin;
  • 25.  Kan glukoz seviyesini,  Glukoz ve insülin cevabını,  Plazma kolesterol seviyesini,  Obezite, koroner hastalıklar, gastrointestinal bozukluk ve kolon kanserleri gibi major hastalıkların riskini,  Açlık duygularını azalttığı  Tokluk hissini de arttırdığı gösterilmiştir. (29,30) Sağlığa yararları dışında, β-glukan son zamanlarda gıdalarla genel yağ ve enerji alımını azaltmak için kullanılır. Bu yararlı etkileri jelleşme ve viskozite arttırıcı özellikline dayandırılmıştır. Potansiyel fonksiyonel gıda bileşenleri olarak β-glukanın etkinliği; pişirme yöntemleri, yapıları, moleküler ağırlıkları ve reolojik karakterleriyle ilişkili olabilir. (27) Çeşitli gastrointestinal hormonlar (ghrelin, kolesistokinin, glukagon benzeri peptid 1 ve peptid YY gibi) iştah ve doygunluğun belirteçlerinin düzenlenmesini içerir. (30) Hormonlar arasında ghrelin, doygunluğu kademelendirmede rol oynar. Kısa ve uzun dönemde doygunluğun bir göstergesi olduğu da öne sürülmüştür. Bu, mide fundus ve aynı zamanda gastrointestinal sistemin diğer parçalarından da sentezlenmiş bir periferik hormondur. Ghrelin açlık durumunda artarken, tokluk durumunda azalır. (31) Peptid YY (PYY) öncelikle distal ince barsak ve kolonda endokrin hücreler tarafından salgılanır. Fazla kilolu yetişkin bireylerde β-glukanın artması ile plazma peptid Y-Y seviyeleri artar. Peptid YY düzeyi açlık durumunda azalırken, tokluk durumunda artar. (32) Diyet lifi tüketimi iştah kontrolü ve kalori alımını azaltmaya yardımcı olabilir. (31) β-glukan, iştahı etkilediği bilinen bir liftir. (32) Besinin kompozisyonu iştahı bastırma ve yemeklerden sonraki tokluğu artırma yeteneğini etkiler (33). Besinlerin viskozitesi algılanan doygunluğu etkilemede major bir rol oynar (34). Lipidemik ve glisemik kontrol üzerine sağlığa yararlı etkileri olan yulaf β-glukanı gibi çözünür lifler, gastrointestinal viskoziteyi artırarak iştahı etki altına alabilir (32).
  • 26. Arpa β-glukanı enerji alımını azaltarak ve duyarlılığı düzenleyerek kısa dönemde iştahı kontrol edebilir (31). Daha önce tahıl matrikslerinden izole edilen β-glukan, hızlı bir şekilde su ile bağlanabilir ve bağırsak doygunluk reseptörleri ile kolayca etkileşime girebilir (22). Yüksek viskozite; katı ve sıvı yemeklerin tüketiminden sonra gastrik boşalmayı geciktirir ve azalmış enzimatik aktivite ve mukozal emilim nedeniyle besinlerin emilimini ve sindirimini yavaşlatır. Çözünür ve çözünmez diyet lifinin tokluk hissini arttırdığı ve açlık duygularını azalttığı gösterilmiştir (26). Lipidemik ve glisemik kontrol üzerine sağlığa pozitif yararlara sahip yulaf β-glukanı gibi çözünür lifler, gastrointestinal viskoziteyi artırarak iştahı kontrol altına alabilir. Tokluk ve doygunluğun ana parametrelerini içeren iştahın kontrolü ile enerji alımını azaltmaya yardımcı olabilen strateji bireyin kontrollü besin alımı, şişmanlık ve obezite yönetiminde yardımcı olabilir (30). Yüksek ağırlıklı yetişkinlerde yapılan çalışmada; iştah regülasyonunu ve doygunluğu etkileyen β-glukanın optimal dozu 4-6 g arasında bulunmuştur. Bu durumun doygunlukla ilişkili hormonlara etkilerinin viskozite ve konsantrasyonunun her ikisinin nedeniyle olduğu gösterilmiştir Fonksiyonel özellikleri nedeniyle diğer gıdalara da β-glukan eklemek için arpa ve yulaftan β-glukan yalıtımı ve saflaştırması dünya çapında yapılmaktadır. Bunun sonucu olarak da günümüzde pek çok ticari β-glukan tozları piyasada bulunmaktadır. Materyal ve Metod Bu bölümde araştırmanın evreni ve örneklemi, veri toplama tekniği, verilerin analizi ve değerlendirilmesi bilgileri yer almaktadır. Araştırma Yeri, Zamanı ve Örneklem Seçimi: Bu araştırma, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nün 1. ve 2. sınıfında öğrenim gören kız öğrenciler üzerinde yürütülmüştür.
  • 27. Araştırma kapsamına araştırmaya dahil edilen Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nün 1. ve 2. Sınıflarından rastgele seçilmiş yaşları 18-25 arasında olan tamamı kız olmak üzere toplam 17 öğrenci üzerinde yapılmıştır. Bu araştırma Nisan-Mayıs 2013 tarihleri arasında yapılmıştır. Veri Toplama Teknikleri: Araştırma kapsamında uygulanan anket bireylerin çalışmaya katılmak için uygun olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Uygulanan anket formunun birinci bölümü öğrencilerin genel bilgilerini, hastalık durumu, sigara kullanma durumu,alkol kullanma durumu,ara öğün tüketme durumları v.b. soruları içeren 22 sorudan oluşmaktadır.Anketin ikinci bölümü fiziksel aktivite durumunu belirlemek amacıyla sorulmuş bir adet sorudan oluşmaktadır. Üçüncü bölümde, öğrencilerin antropometrik özellikleri(vücut ağırlığı(kg),boy(cm),BKI(kg/m2 ),bel çevresi(cm),kalça çevresi(cm)) ile ilgili sorular bulunmaktadır.Anketin dördüncü bölümü bireylerin besin tüketim sıklıklarını sorgulamaya yöneliktir.Anketin beşinci ve son bölümü 24 saatlik geriye dönük besin tüketim kaydını içermektedir.Anket örneği Ek-1’de yer almaktadır. Araştırmaya katılacak olan bireylerin psikolojik durumunu belirlemek amacıyla Beck Depresyon Ölçeği kullanılarak bireylerin psikolojik durumu değerlendirildi ve uygun olan bireyler seçildi.Beck Depresyon Ölçeği anketinin kullanılmasının amacı psikolojk durumun çalışmaya katılan bireylerin doygunluk hissine ve besin alımına etki edebileceği olaslığıdır.Beck Depresyon Ölçeği örneği Ek-2’dedir. Araştırmanın sonraki aşamasında bireylerin bir bölümüne kontrol yiyeceği(çikolatalı toplar),bir bölümüne ise test yiyeceği (β-Glukan eklenmiş çikolatalı toplar) verilmiştir.Çalışmanın başlangıç saati olan 09.30 ve takip eden 4 saat boyunca bireylerin açlık,tokluk,şekerli yiyecek tüketme isteği gibi durumlarını tespit edebilmek için subjektif bir metod olan VAS (Visual analog score) kullanılmıştır.VAS formunun örneği Ek-3’te yer almaktadır. Tüketilen ß-glukanlı ve test yiyeceğinin içeriği Ek-4’te yer almaktadır. Flint ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada (2000) enerji alımı ile en güçlü ilişkinin iştah derecesi için VAS’ın 4,5. saat skorları olduğunu bulmuştur. 4,5. saat
  • 28. katılımcıların açık büfe menüsünden dilediği kadar yiyebileceğinden önceki VAS işaretlemesi yaptıkları son zamandır. Bu çalışmada test gününden önce diyet standardizasyonu sonuçları etkilememiştir. Ayrıca iştahta saptanan %10 değişimin nedensel olabileceği düşünülmüştür. (49) VAS’ı eleştiren bir yazıda kontrollü laboratuar koşullarında gerçeklik ve geçerliliğin daha belirgin olduğu bildirilmiştir.(50) VAS (Visual analog score) elde edilen veriler bilgisayar ortamında SPSS 15.0 (Statistical Package fort he Social Sciences) paket programı kullanılarak analiz edilmiş ve değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda elde edilen bilgiler sayı ve yüzde olarak ifade edilerek garifk haline getirilmiştir. Verilerin yorumlanması kısmında çizgi grafikleri uygulanmış ve çalışmaya katılan bireylerin açlık durumu,tokluk durumu,şekerli besin tüketme isteği,yemek yeme isteklerinin ne kadar olduğu ve enerji,karbonhidrat,yağ, protein tüketimleri değerlendirilmesinde aritmetik ortalama ( x ) kullanılmıştır. Çalışmaya katılan bireylerin yukarıdaki bahsi geçen verilerinin grafik haline getirilmesi ise yine bilgisayar ortamında Microsoft Office Excel aracılığı ile yapılmıştır. Test yiyeceğinden 4 saat sonra istenilen miktarda yenilen besinlerin miktarı elektronik mutfak tartısı ile ölçülmüştür.Bu ölçüm tüketilen besinlerin gramajlarının besin tüketim kaydı formuna kaydedilmesiyle gerçekleştirilmiştir.Besin Tüketim Kaydı formu Ek-5’te yer almaktadır. Diyet alımı bir bireyin yeme olaylarının bir özeti olarak tanımlanabilmektedir. Doygunluğun tek zaman biriminde artmış olması total enerji alımının da kaçınılmaz bir azalmayı ifade etmez, yani bir sonraki yemekte alım artabilir. Bireylerin besin alımları çevresel, psikolojik ve fizyolojik faktörlerden etkilenmektedir. İştah çalışmaları temelde obezite, yeme bozuklukları ve diğer ciddi hastalıkları kontrol etmek içindir.
  • 29. Laboratuvar ortamında besinlerin tartılarak kaydedilmesi doğru sonuçlar vermektedir, ancak yapay çevre sonuçları değiştirebilmektedir. Örneğin, bireylerin besin alımının gözlemlendiğinin bilincinde olmaları nedeniyle daha az yiyecek tüketmesi sonuçları değiştirecektir. Yeme davranışını içeren psikolojik faktörler her zaman düşünülmelidir. Bireyler yalnız aç olduklarında yememektedirler, çeşitli klinik ve sosyal durumlara bağlı olarak diyet alımları değişecektir.Özellikle obez bireylerin önceki diyetlerine dayanan belli diyet alışkanlıkları olabilmektedir. (51) Bulgular Bireylere uygulanan VAS sorularıyla belirlenen bu grafiklerde ß-glukanlı test yiyeceği tüketen bireylerle kontrol grubu olan bireylerin VAS cevapları ve enerji,karbonhidrat, yağ ve protein değerleri karşılaştırılmıştır. Grafik1. Katılımcıların VAS Skorlarıyla Elde Edilen Açlık Skorları
  • 30. Katılımcılara sorulan Şuan kendinizi ne kadar aç hissediyorsunuz sorusuyla belirlenen VAS grafiği şekildeki gibidir. Çalışmaya katılan ß-glukanlı test yiyeceği tüketen grubun 9:30ölçüm saatinde 66,1765 olarak, kontrol grubunun 62,2647 olarak bulunmuştur. Bireyler VAS ölçeğini doldurduktan sonra yedikleri çikolata toplarının ardından 9:45 saatinde tekrardan doldurdukları VAS formunda ß-glukan grubu 21,2941 olarak, kontrol grubu 20,2941 olarak bulunmuştur. Devam eden saatlerde 10:15 ve 10:45 saatlerindeß-glukan grubun açlık değerleri daha yüksek çıksa da bu saatlerden sonra gelen 11:15 saatinde kontrol grubuna göre daha düşük çıkmıştır. Bu göz önünde bulundurulduğunda bireylerin ilk başlangıcındaki ß-glukanlı test yiyeceği tüketen grubun daha aç olduğu ve test yiyeceğini tükettikten sonra daha yüksek bir doygunluk yaşadığı görülebilir. Doygunluk hissinin 11:15 saatindeki VAS formunda daha düşük çıkmasının sebebi olarak da, besinlerin sindirimi ve hormonların etkileşimi sebep olarak gösterilebilir. 11:15 saatinden 13:15 saatine kadar ß-glukanlı bireylerin açlık VAS formunun daha düşük kaldığı görülmektedir. Katılımcıların 13:15 saatinde ß-glukanlı tüketenlerin 81,4118 olarak, kontrol grubunun ise 76,3529 olarak ölçüldüğü tabloda görülmektedir. Son ölçüm saati olan 13:45’de ß-glukanlı grubun 90,1176 olarak, kontrol grubun ise 87,1176 olarak belirlenmiştir. Açlık skorlarının belirlenmesinde tek etken olarak test yiyeceğini düşünmemek gerekmektedir. Bireylerin bir önceki gün tükettikleri besinler ve o anki 09:30: 00 09:45 10:15 10:45 11:15 11:45 12:15 12:45 13:15 13:45 Açlık Kontrol 62,264720,2941 26 33,235345,911856,588263,176573,705976,352987,1176 Açlık BetaGlukan66,176521,294128,764739,117645,470650,352960,7353 66 81,411890,1176 0 20 40 60 80 100 120 OrtalamaVASSkorları(mm) KatılımcılarınAçlıkSkorları
  • 31. psikiolojik durumlarının da göz önünde bulundurulması gerektiğini unutmamak gerekmektedir.20 sağlıklı bireylerde yapılan araştırmada lifsiz, buğday kepekli (10g buğday kepeği) (lif yüzdesi:%48), yulaf kepekli (10 g yulaf kepeği) (lif yüzdesi:%34 ve bunun %50’si β-glukan) ve buğday- yulaf kepeği kombinasyonu (5 g buğday kepeği+5 g yulaf kepeği) değerlendirildiğinde; her bir besinin tüketimi sonrası doygunluk ve tokluk artmıştır, açlık ve isteğe bağlı yemeyi azaltmıştır ve hepsi 15 dakikada pik değerlere ulaşır. (37) Grafik2. Katılımcıların Şekerli Yiyecek Tüketme İstekleri Bireylere sorulan şuan şekerli besin tüketim isteğiniz ne kadardır sorusuna yönelik oluşturulan grafik şekildeki gibidir. Saat 9:30’da ß-glukan grubunun şekerli yiyecek isteğinin daha yüksek olduğu görülmektedir. ß-glukan grubun ortalaması 71,4415 iken, kontrol grubunun 61,6765 olarak görülmüştür. Saat 9:45’de yani test yiyeceği tüketiminden sonra aynı soruya yönelik VAS skorları incelendiğinde ß-glukan grubun 27,780 iken, kontrol grubunun 29,506 olduğu görülmüştür. Bu durum incelendiğinde ß-glukanlı test yiyeceğini tüketen grubun şeker isteğinin daha büyük bir düşüş gösterdiğini söylemek mümkündür. 10:15 saatinde katılımcıların VAS skorlarının neredeyse aynı olduğu görülmektedir. ß-glukanlı bireylerin 34,4941 iken, kontrol grubunun 34,3471 olarak görülmüştür. Şekerli besin tüketim isteğindeki ilk büyük farklılık 12:45 saatinde olduğunu söylemek mümkündür. ß-glukanlı test yiyeceği tüketen bireylerin VAS skoru65,2412 iken, kontrol grubunun 73,8529 09:30:0 0 09:45 10:15 10:45 11:15 11:45 12:15 12:45 13:15 13:45 İstek Kontrol 61,6765 29,506 34,347138,258849,023555,211864,452973,852978,470679,5176 İstek BetaGlukan 71,4415 27,78 34,494139,547147,311852,841260,864765,241281,117690,4706 0 20 40 60 80 100 120 OrtalamaVASskorları(mm) KatılımcılarınŞekerliYiyecekTüketmeİstekleri
  • 32. olarak ölçülmüştür. Bu durumda gene sindirim ve hormonların etkisiyle oluşabileceğini söylemek mümkündür. 13:45 saatinde ise tüm zaman dilimlerinin aksine bir şekilde ß-glukan grubunun şekerli yiyecek tüketme isteğinin daha fazla olduğu görülmektedir. ß-glukanlı test yiyeceği tüketen bireylerin VAS skoru ortalama 90,4706 iken, kontrol grubununki 79,5176 olarak ölçülmüştür. Bu değişimin bireyler hatalardan kaynaklandığı söylenebilir. En önemli sonuç olarak ß- glukanlı yiyecek tüketenlerin , test yiyeceğini tüketmelerinden hemen sonra daha yüksek düşüş olduğunu görebilmekteyiz. Sağlıklı bireylerde β-glukanla zenginleştirilen içecek, karışık meyve bazlı içecek ve kontrol grubu arasında yapılan bir araştırmada; 3 g arpa β-glukan sağlayan bir sükroz-şekerli içecek tokluk yanıtını düzenleyerek enerji alımını kontrol edebilir ve hatta 24 saat enerji alımını azaltabileceğini gösterir. β-glukanla zenginleştirme öğlede %18 ve günün geri kalanında %40 oranında enerji alımını azaltır. (38) Grafik3. Katılımcıların Nekadar Yemek Yiyebilirsiniz Sorusuna Verdikleri Skorlar Bireylere ne kadar yemek yiyebilirsiniz sorusu sorulduğunda, VAS skorlarına göre elde edilen grafik şekildeki gibidir. Bireylerin katılımlarına göre belirlenen skorlarda ß-glukanlı test yiyeceği tüketen katılımcıların 9:30’da 68,9706 olarak, kontrol yiyeceğini tüketen katılımcıların 59,5353 olarak görülmüştür. Test yiyeceğini 09:30: 00 09:45 10:15 10:45 11:15 11:45 12:15 12:45 13:15 13:45 Ne kadar Kontrol 59,535326,794130,617636,705946,994153,629463,252966,711876,076584,9647 Ne kadar BetaGlukan68,9706 32,2 31,141240,347148,347151,1353 60,5 62,917677,705987,5706 0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 100 OrtalamaVASSkorları(mm) KatılımcılarınYemek Yeme İstekleri
  • 33. bitirdikten sonraki 9:45 saatinde ß-glukanlı test yiyeceği tüketen grup ne kadar yemek yiyebilirsiniz sorusuna ortalama 32,2, kontrol grubu ortalama olarak 26,7941 olarak belirlenmiştir. Bu durumda ß-glukanlı test yiyeceği tüketen katılımcıların daha yüksek yemek isteği olduğu söylenebilir, ancak başlangıçta ß-glukan grubunun daha fazla yeme isteği olduğu görülmektedir, bu durumda ß-glukanlı test yiyeceğinin yeme isteğini daha çok azalttığını söylemek mümkündür. Devam eden saatlerde 10:15’de ß-glukan grubu 31,1412 iken, kontrol grubu 30,6176 olduğu görülmüştür. 11:45 saatinde ise ß-glukanlı grup ilk defa daha düşük bir skor göstermiştir. ß-glukan grubunun ortalaması 51,1353 iken kontrol grubu 53,6294 olarak değerlendirilmiştir. 13:15 saatine kadar ß-glukan grubunun daha düşük bir yeme isteği olduğu görülse de son 1 saatte daha yüksek olduğu görülmektedir. Katılımcıların arasında fark edilebilir ölçüde değişkenlik yoktur. Diyete bağlı obez farelerde yapılan bir araştırmada; Yulaf β-glukanı makrobesin emilim oranında bir azalmaya, mide boşalmanın gecikmesi ile gastrointestinal içeriğin viskozitesinde azalmaya, misel oluşumunda bozulmaya ve besin ile sindirim enzimlerinin ilişkisini engellemeye yol açabileceği gösterilmiştir. Kolondaki emilmeyen mikrobesinler barsak hormon üretimini etkileyebilir ve hipotalamik doygunluk düzenlenmesiyle etkileyebilir. (39) Yapılan başka bir çalışmada aşırı kilolu bireylerde artan dozlarda β-glukan içeren yemeklerin tüketildiği çalışmada görsel analog skalaları (VAS) ile öznel tokluk ölçüldü. Bütün sorularda yüksek β-glukanlı grubun doygunluğu artırdığı sonucu çıkmıştır. Molekül ağırlığı, çözünürlük ve viskoziteli ürünler lümen viskozitesini artma olasılığı olduğunu belirtti. Aşırı kilolu bireylerde 2,2 g β-glukan dozunda subjektif tokluk arttı şeklinde yorum getirilmiştir. Bu çalışmada sorulan ne kadar yiyebilirdin sorusuna verilen cevaplarda kontrol grubunun 15 000 ± 4100, düşük ß- glukan grubunun 13 230 ± 4730, orta ß-glukan grubunun 12 840 ± 4440 ve yüksek ß- glukan grubunun VAS skorları 13 350 ± 5090 olarak belirlenmiştir.(40) Grafik4. Katılımcıların VAS Skorlarıyla Elde Edilen Tokluk Skorları
  • 34. Bireylere sorulan Şu anda kendinizi ne kadar tok hissediyorsunuz? Sorusuna bireylerin verdikleri değerlerle değerlendirilen VAS skorlarını grafikte gibi bulunmuştur. Başlangıç saati olan 9:30’da ß-glukan grubunun 22,7059 iken, kontrol grubunun değeri 33,2059 olarak ölçülmüştür. Bu duruma bakılacak olursa ß-glukan grubunun başlangıçta daha az tok olduğu söylenebilir. Test yiyeceği tüketiminden sonra 9:45 saatinde ß-glukan grubu 72,8235 olarak, kontrol grubu 73,7059 olarak görülmüştür. ß-glukan grubunun daha yüksek bir skoru olmasına rağmen, başlangıçtaki tokluk duygusunun daha az olması sebebiyle daha olumlu bir sonuç olarak görülmüştür. Devam eden saatlerde 10:15 saatinde ß-glukan grubu 62,8235 olarak; kontrol grubunun ise 61,9118 olarak görülmüştür. 10:45 saatinde ß-glukan grubunun skoru 56,5882 olarak, kontrol grubunun ise 53,0588 olarak görülmüştür. 11:15 saatinde ß-glukan grubunun skoru 44,9412, kontrol grubu 43,7941 olarak değerlendirilmiştir. 13:15 saatine kadarki doldurulan VAS formlarında ß-glukanlı test yiyeceği tüketen grubun daha tok olduğu görülsede 13:15 saatinde doygunluk hislerinin daha az olduğu skorlarla ortaya konulmuştur. 13:45 saatinde ß-glukan grubu 10,5882 olarak, kontrol grubunun ise 13,7648 olarak belirlenmiştir. Sağlıklı 40 bireyde yapılan araştırmada β-glukanlı kahvaltı sonrası 120 -180 dk arasında açlık hissinde azalma ve tokluk hissinde artma tanımlamıştır. Kontrol grubu ekmek tüketimine göre, 3 g β-glukanlı ekmek tüketiminde açlık %49 azaldı, tokluk %25 arttı ve doygunluk %55 arttı. Gıda ile ilgili psikolojik faktörler ve gıda 09:30: 00 09:45 10:15 10:45 11:15 11:45 12:15 12:45 13:15 13:45 Tokluk Kontrol 33,205973,705961,911853,058843,794139,176531,529422,617620,323513,7647 Tokluk BetaGlukan22,705972,823562,823556,588244,941242,235336,470629,764716,176510,5882 0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 OrtalamaVASSkorları(mm) KatılımcılarınToklukSkorları
  • 35. görünümünü, açlık ve tokluk duygularını değerlendirilmesinde çok önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Bu araştırmada 3 g β-glukanlı ekmek ve kontrol grubu ekmeği arasında insülin cevabında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bu araştırma arpa β-glukanın doygunluğa etkisi altında yatan mekanizmanın insülin cevabından bağımsız olduğunu savunur. (41) Yapılan başka bir araştırmada; karışık diyet lifinin (pektin, arpa β-glukanı, guar gum, nohut lifi içeren) işlendiği bir araştırmada; doygunluk, barsak hormonları yanıtı, ve besin alımı kahvaltıda 0,4,8, ve 12 g karışık lifli keklerin tüketiminden sonra doza bağımlı olarak değiştirmedi. Öğle yemeği ve müdahale sonrası dönemde gıda alımı lif dozlar arasında farklılık yoktur sonucuna ulaşılmıştır.(42) Vitaglione ve arkadaşlarının çalışmasında kuşluk aperatifi olarak tüketilen β- glukanla zenginleştirilmiş bisküvi tüketimini takiben 2 saat içinde tüm bireylerde isteğe bağlı yemenin azalmış, tokluk ve doygunluk oranı artmıştır. Hücre duvarları içinde sıkışıp kalan β-glukanın yavaş davrandığı varsayılmış ve tokluk üzerindeki etkisi 2-4 saate kadar ki sürede kısa dönemdeki tokluk üzerindeki çalışmalar izlenmiştir.(43) Grafik5. Katılımcıların Besin Tüketimleriyle Belirlenen Karbonhidrat Alım Miktarları Yaptığımız çalışmanın sonucunda bireylerin tükettikleri yiyeceklere göre tüketilen karbonhidrat miktarını açıklayan bir grafik görülmektedir. Kontrol grubu Kontrol BetaGlukan Karbonhidrat Seri 1 76,7135 80,6259 70 72 74 76 78 80 82 84 Karbonhidrat
  • 36. katılımcılarının karbonhidrat tüketiminin 76,7135 olduğu görülürken, ß-glukanlı test yiyeceği tüketen katılımcıların 80,6259 olduğu görülmektedir. ß-glukan tüketenlerin karbonhidrat miktarını fazla miktarda tüketmesi genel yiyecek tercihinden kaynaklı olabilir. Bunun yanında yağı az olan bir ürün tercih ettikleri de söylenebilir. ß- glukanlı test yiyeceğini tüketen katılımcılar daha az yağ içeren besin tüketimine yöneldiklerinde, karbonhidrat içeriği fazla olan besine yönelmiş olabilirler. Grafik6. Katılımcıların Besin Tüketimleriyle Belirlenen Yağ Alım Miktarları Çalışmaya katılan bireylerin tükettikleri besinlere göre belirlenen karbonhidrat, protein ve yağ düzeylerinin incelediğimizde yağ düzeylerine ilişkin önemli bir sonuç görülebilir. ß-glukanlı test yiyeceği tüketen katılımcıların daha az yağlı besin tercih ettiği sonucuna varılabilir. Doygunluk hissinin etkisinin bu durumda önemli bir Kontrol BetaGlukan Yağ Seri 1 50,6047 46,5076 40 42 44 46 48 50 52 54 YAĞ
  • 37. faktör olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte yağ tüketiminin düşük çıkmasının sebebi, ß-glukanlı test yiyeceği tüketen bireylerin şekerli içecek tüketiminin daha fazla olması da sebep olarak görülebilir. ß-glukanlı test yiyeceği tüketen bireylerin yağ tüketimleri 45,5076 iken, kontrol grubu test yiyeceği tüketen katılımcıların VAS skor değerleri 50,6047 olarak görülmüştür. 5 gramlık bir fark 1 günlük besin alımını etkilemese bile uzun dönemde etkileri değerli olabilir. Farelerde %0, %2, %4 arpa β-glukanlı diyet tüketimi ile yapılan araştırmada işlemden 12 hafta sonra β-glukan tüketiminin serum toplam kolesterol, HDL kolesterol ve LDL kolesterol düzeylerini etkilemediği bulunmuştur. Araştırmada arpa β-glukanlı diyet tüketimi hepatik lipid içeriğini ve yağ asit sentezini azalttı. Bu araştırmada kontrol ve β-glukan ile beslenen gruplar arasında; peroksizomal açil koenzim A oksidaz, HMG CoA redüktaz ve LDL kolesterol reseptör olan hepatik genlerin ekspresyonunda anlamlı bir değişiklik gözlenmedi. Karaciğerde yağ birikimi gözlenen düşüş bu değişikliklerle ilgili olabileceği görüşündedirler.(44) Günlük 4 g yulaf β-glukanı tüketen hiperlipidemik bireylerde %3,7 oranında LDL kolesterol azalır. Ama bu azalmalar; kontrol grubu olan besinin tüketilmesi ile çok farklı değildir. Düşük molekül ağırlıklı β-glukanlar, hiperlipidemik bireylerde kolesterol seviyelerini anlamlı olarak düşürür. Sonuçların büyük çoğunluğu β- glukanın uygulama sıklığından olabilir. Safra asidi salgısını etkilemek için, β- glukanların günde birkaç kez tüketilmesiyle de bu şekilde sonuçlanabilir.(45) Grafik7. Katılımcıların Besin Tüketimleriyle Belirlenen Protein Alım Miktarları
  • 38. Bireylerin besin tüketim kaydına göre oluşturulan bu grafikte protein değerlerini görüyoruz. Burada ilk dikkat çeken şey ß-glukan grubunun protein açısından daha zengin olan besin tüketmiş olmasıdır. Bireylerin besin seçimleri protein, yağ ve karbonhidrat düzeyini yüksek miktarda etkilediği görülmektedir. ß-glukanlı test yiyeceği tüketen bireylerin ortalama protein tüketimi 25,3759 iken, kontrol grubunun 24,8582 olarak görülmektedir. Her iki grubun arasındaki miktar çok farklı olarak bulunmasa da bu farkın temelinde proteinli yiyecek ve içecek seçimine yönelmek olduğu söylenebilir. Grafik8. Katılımcıların Besin Tüketimleriyle Belirlenen Enerji Alım Miktarları Kontrol BetaGlukan Protein Seri 1 24,8582 25,3759 24 24,2 24,4 24,6 24,8 25 25,2 25,4 25,6 25,8 EksenBaşlığı PROTEİN
  • 39. Katılımcıların 4 saatlik çalışma sonucunda açık büfe olarak sunulan besinlerden ne kadar tükettikleri besin tüketim kaydı olarak alınmıştır.Besin tüketim kaydı sonuçlarına göre Kontrol grubundaki bireylerin enerji alımı 990,787 kkal iken ß- glukanlı test yiyeceği tüketen bireylerin enerji alımı ortalama 740,610 kkal olarak hesaplanmıştır.Buradan;enerji alımları arasındaki yaklaşık 250 kkal’lik fark göz önünde bulundurularak ß-glukanlı test yiyeceği tüketen grubun doygunluk hissinin daha fazla olabileceği bu sebeple enerji alımlarının kontrol grubuna göre daha düşük çıktığı sonucuna varılabilir. Çalışmanın sonucunda yaklaşık %23 enerji eksikliği görülmüştür. Bu büyük bir fark olarak nitelendirilebilir. Kontrol grubu ekmeği tüketimi β-glukanlı ekmek tüketimiyle karşılaştırılan bir diğer araştırmada kahvaltı sonrasındaki öğle yemeğinde arpa β-glukanlı ekmek tüketimi sonucu enerji alımında %19 oranında azalma olmuştur. Bu çalışma gösterdi ki; arpa β-glukanlı ekmek formulaları açlığı azaltmak ve tokluk ve doygunluğu artırarak iştah oranını düzenlerler. Bu özellikler kan glukoz ve ghrelin konsantrasyonunda azalma ve kahvaltı-öğle yemeği arasındaki 3 saat boyunca peptid YY seviyesinde artış ile ilişkili bulunmuştur.(46) Sağlıklı bireylerde β-glukanla zenginleştirilen içecek, karışık meyve bazlı içecek ve kontrol grubu arasında yapılan bir araştırmada; 3 g arpa β-glukan sağlayan bir sükroz-şekerli içecek tokluk yanıtını düzenleyerek enerji alımını kontrol edebilir ve hatta 24 saat enerji alımını azaltabileceğini gösterir. β-glukanla zenginleştirme öğlede %18 ve günün geri kalanında %40 oranında enerji alımını azaltır. Bu dönem Kontrol BetaGlukan Enerji Seri 1 990,787 740,61 0 200 400 600 800 1000 1200 EksenBaşlığı ENERJİ
  • 40. sonrası öğle yemeğinde azaltılmış enerji alımı; bağırsak mikroflorası tarafından β- glukanın fermantasyonu ve gastrointestinal anoreksijenik peptidlerin salgılanmasını düzenleyebilen kısa zincirli yağ asitlerinin üretimine bağlı olabileceği varsayıldı.(47) Fareler üzerinde yapılan çalışmada; %2 ve %4 arpa β-glukanlı gruplar, %0 arpa β- glukanlı grupla karşılaştırıldığında daha düşük vücut ağırlığına sahiptirler. %2 ve %4 β-glukan içeren gruplar arasında vücut ağırlığı üzerindeki fark belirgin değildir. β- glukanın besin alımı üzerinde etkisi β-glukan yüzdesi arttıkça azarlır. %10 inülin,%10 β-glukan ve %0 fermente karbonhidrat kullanılarak farelerde yapılan araştırmada; inülinli ve β-glukanlı grupta vücut ağırlığı azalmıştır. Enerji alımı ise β- glukanda inülinden daha fazladır.(48) Grafik9. Katılımcıların Test Yiyeceğine Verdikleri VAS skorları Katılımcılara sorulan Test yiyeceği ne kadar lezzetliydi sorusuyla belirlenen VAS grafiği şekildeki gibidir. Çalışmaya katılan ß-glukanlı test yiyeceği tüketen grubun 9:45 ölçüm saatinde 82,1059 olarak, kontrol grubunun 66,0824 olarak bulunmuştur. Lezzet’in ß-glukan alan bireylerin VAS formunda daha düşük çıkmasının sebebi olarak da, test yiyeceğine eklenen ß-glukan’ın lezzet üzerine olumsuz bir etkisinin olabileceği düşünülmektedir, bununla birlikte VAS ölçeğinin doldururken bireysel farklılıklar da lezzet faktörünü etkileyebilir. LezzetKontrol 82,1059 LezzetBetaGlukan 66,0824 0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 LEZZET
  • 41. Tartışma Obezite, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için önemli sağlık sorunlarından biridir. Hiç şüphe yoktur ki, obezite tedavisinin en etkin yolu, diyet ve spordur. Ancak obezite hastaları bir hekim veya diyetisyenden yardım almadan, günlük yaşam şekillerini ve beslenme alışkanlıklarını değiştirmeden bir takım kimyasal veya bitkisel kaynaklı ürünü kullanarak zayıflama yolunu seçmektedirler. Toplumda, doğal olan ve özellikle bitkilerden elde edilen ürünlerin zararsız olduğu düşüncesi yaygındır. Bu doğal ürünlerden biride özellikle arpa ve yulafta yoğunlukla bulunan ß-glukan bitkisel bir liftir. Bireylerde doygunluk hissinin oluşmasında etkili olduğu çalışmalarla ortaya konulmuştur. Bu çalışma iştah ve doygunluk ölçümü için subjektif veriler ile diyetle besin öğesi alım miktarlarından yararlanmıştır. Organoleptik olarak kabul edilebilir test yiyeceğinde yüksek moleküler ağırlıklı, vücut ısısında iyi çözünebilen, bağırsakta maksimum viskoziteyi sağlayan, metabolik etkileri korunmuş 3 g β-glukan ilave edilmiştir. β-glukanın kolesterol düşürücü etkisindeki çeşitlilik, işleme sonrasında β- glukanın moleküler ağırlık ve viskozitesinde azalmaya bağlanmıştır dolayısıyla bu özelliklerin korunmuş olması bilimsel araştırmalar için anlamlıdır.(52) β-glukan dahil çözünür liflerin glisemik yanıtı geliştirdiği, β-glukanın her bir gramının glisemik indeksi dört birim düşürdüğü bulunmuştur.(53) Glikoz yanıtı önemsenmeksizin, dokulara gecikmiş glikoz dağılımı ile özellikle kolesistokinin hormonu işlevleri aracılığıyla azalmış insülin salınımı pozitif bir sonuçtur. (54) Obezitenin gelişmesinde rolü olan ya da gerçekten obezitenin bir sonucu olan hiperinsülinemi multifaktöriyel olabilir. Karpe ve Tan adipoz dokuda lipolitik inhibisyona neden olan hiperinsülinemiyi kanıtlamıştır bu nedenle insülin sekresyonunu azaltan herhangi bir içerik obeziteyi minimize etmede destekleyici niteliktedir.(55)
  • 42. 8 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada 0,2,4,6,8 g yüksek molekül ağırlıklı yulaf ß- glukanı içeren chapatisi 12 saat açlıktan sonra, kan ölçümü açlık kan şekeri için besin tüketiminden 5 dakika önce ve 0. dakikada, tüketimden sonra ise 15, 30, 45 ve 60. dakikalarda ölçüldü.En düşük kan glukozu 4 ve 8 gram ß-glukan tüketimini gerçekleştiren bireylerde görülmüştür. Aynı şekilde 4 ve 8 gramlık ß-glukan tüketen bireylerde glisemik indeks değerinin de daha düşük olduğu görülmüştür.(59) Yapılan başka bir çalışmada 14 sağlıklı birey (7 kadın, 7 erkek, yaş ortalaması 23.9) % 3 arpa β-Glukanı ile zenginleştirilmiş ekmek tüketti. Çalışmanın sonucunda bireylerde plazma peptid %16 artış, enerji alımı %19 azalırken,plazma ghrelin seviyesinde %23 azalma görülmüştür.(60) Yayınlanmış veriler insülin seviyesinin azalması için 4 g β-glukanın gerekli olduğunu belirtmiştir. Hiperinsülinemili deneklerde insülin sonuçlarında farklılıklar gelecek çalışmalarda insülin direnci olan ve olmayan bireylerde glikoz, insülin ve iştah yanıtlarının değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Dört saat üzerinde beklenen insülin yanıtı trendi uzun dönemde daha fazla bireyde anlamlı farklılıklar gösterecektir. (56) Kolesistokinin sekresyonu ve lif arasındaki bağıntı daha önce kanıtlanmıştır. Erkekler ile kıyaslandığında kadınların daha fazla duyarlı olması literatür ile tutarlıdır kadınlarda artmış doygunlukta özellikle besin liflerinin kullanımı bunu ispat etmektedir.(57) Besin alımını etileyen çok çeşitli faktörler küçük çalışmaların tek bir besin öğesi ile ilişkili diyet alımındaki farklılıkları saptama olanağını sınırlayabilir. Özellikle kadınların açık büfe menüsünde çekinme (iştah hariç) göstermeleri yaygın olarak benimsenen sosyal inanıştır. (58) Hafif hiperkolesterolemik bireylerde kalori kısıtlı olmasına rağmen açlıkta hiçbir artma olmamış, vücut yağ yüzdesi ve vücut ağırlığında önemli azalma olmuştur. Başlangıçtan 6 haftaya kadar yüksek molekül ağırlıklı arpa β-glukanın tüketimi ile öğle açlığı ve vücut ağırlığı azalmıştır. Çünkü molekül ağırlığında artış viskoziteyi artırır, yüksek molekül ağırlıklı ürünlerin hipokolesterolemik etkileri, düşük molekül ağırlıklı ürünlerden daha yüksektir. Diyet lifinin önerilen miktarının tüketimi, açlığı
  • 43. azaltmanın sonucunda enerji alımını azaltır ve böylece kilo kaybına neden olur. Lif uzun süreli ağırlık artışında azalmayla da ilişkilidir.(61) Genel olarak β-glukanın bireylerin hedef pazarı ile besinlerde kullanımı iştah kontrolü ile ağırlık kaybı veya korunumunu gerçekleştirmektir. Kolesistokinin gibi iştah baskılayıcıları minimum 3.8 g β-glukana yanıtta salgılanmaktadır. İştahın subjektif değeri minimum 2.2. g β-glukan ile artmaktadır. En azından 3.8 g β-glukan dozunda tip 2 diyabetin gelişimi ile ilintili insülin yanıtları anlamlı olarak azalmaktadır. Klinikte β-glukanın ekstrakte edilmiş ya da yulaf kepeğinden olması fizyolojik etkide küçük farklılıklar oluştursa da her ikisi de olumlu sonuçlar göstermiştir. Ancak çalışmaların sonuçlarındaki çeşitlilik bütün β-glukan ürünlerinin bireysel testini gerektirmektedir. Yaptığımız çalışmaların sonucunda bireylerin doygunluk hissinde büyük bir etki yaratmadığı görülse de yapılan daha büyük ölçekli çalışmalarda bu hissin oluştuğu görülmüştür. Ayrıca çalışmamızda elde edilen en önemli sonuç olarak enerji alımındaki fark olduğu söylemek mümkündür. ß-glukanlı test yiyeceği tüketen bireylerin daha düşük kalorili besin tükettiği besin tüketim kaydının değerlendirilmesi sonucu ortaya konmuştur. Sonuç β-glukandan zengin besinler serum glikoz, insülin, total kolesterol, LDL kolesterol, serbest yağ asitlerini ve glisemik indeksi düşürür. Bu düşmenin en çok gastrik boşalmadaki gecikmeden ve sindirilen besinin emilmesinin yavaşlamasından kaynaklandığı düşünülmektedir. İştah metabolizmasında etkili olan gastrointestinal hormonlar doygunluk üzerinde etkilidir. β-glukan miktarının artmasıyla ghrelin ve GLP-1 düzeyleri düşer, ghrelin düzeyleri yükselir. β-glukan tüketiminin arttığı durumlarda genellikle doygunluk artar, enerji alımları azalır ve bunun sonucunda vücut ağırlıkları düşer. Bu durumun altında yatan mekanizmanın ise; jel oluşturma kapasitesi nedeniyle artan mide distansiyonu, mide boşalmanın gecikmesi, bağırsakta glikoz emiliminin körleşmesi, peptid yy, GLP-1,
  • 44. kolesistokinin ve ghrelin gibi tokluk ve açlık ilişkili hormon salgılanmasının düzenlenmesi olduğu sanılmaktadır. Tokluk ve doygunluğun ana parametrelerini içeren iştahın kontrolü aracılığıyla enerji alımını azaltmaya yardımcı olabilen bu stratejiler, bireyin kontrollü besin alımı ve obezite yönetimine yardımcı olabilir. Araştırmaların genelinde bulunanların çoğu birbirinden farklılık gösterir. Uygulanan β-glukanın seviyesini değerlendirmek için tüm faktörler göz önüne alınmalıdır. Bunların bazıları; β-glukanın miktarı ve türü, viskozitesi, çözünebilirliği, gıdanın türü ve kombinasyonu, pişirme, depolama, dondurmadır. FDA’da dahil olmak üzere bazı kurumlar; 3 g β-glukan tüketiminin sağlığa yararlı etkileri olduğunu savunmaktadırlar. Fakat sağlıklı ve yeterli besin tercihi (yeterli lif içeren diyet) yapıldığında sağlığa yararda diyetin β-glukan içermesi gerektiği düşündürücüdür. Yaptığımız çalışmada elde edilen bilgilere göre, bireylerin açlık, tokluk, yeme isteğinde büyük bir farklılık olduğu görülmezken, enerji alımlarında farklılık olduğu ortaya konmuştur. Bundan kaynaklı olarak uzun dönem etkilerinde ağırlık kaybına ve kilo koruma programında etkili olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca ß-glukanlı test yiyeceği tüketenlerin 9:30 saatindeki açlık hissi sorusuna daha yüksek değerler vermesi, yeme isteğinin daha güçlü olduğunun görülmesi gibi etkenler, bireylerin açlık hissi daha yüksek olsa bile test yiyeceği tüketiminden sonra daha iyi bir doygunluk hissi elde ettiği görülmüştür. Bireylerin Bununla birlikte çalışmada görülen tutarsızlıklar ve farklılıklar, bireylerin bir gün önceki tüketimlerinden ve yaşadıkları psikolojik sebeplerden kaynaklı olabilir sonucuna varmak da yanlış değildir. Yapılan çalışmanın sonucunda elde edilen bilgilerin daha uzun vadeli çalışmalarda kullanılması, ß-glukan miktar farklılıklarının değerlendirilmesi çalışmalarında kullanılmasıyla birlikte daha net ve kesin sonuç elde etmek mümkün olacaktır.
  • 45. Referanslar 1.Prof. Dr. Ahmet Kaya,Prof. Dr. Vedia Tonyukuk Gedik,Prof. Dr. Fahri Bayram,Prof. Dr. Mithat Bahçeci,Doç. Dr. Tevfik Sabuncu,Doç. Dr. Alpaslan Tuzcu,Dr. Şenay Arıkan,Dr. Deniz Gökalp Hipertansiyon, Obezite ve Lipid Metabolizması Hekim için Tanı ve Tedavi Rehberi Hipertansiyon, Obezite ve Lipid Metabolizma Çalışma Grubu tarafından hazırlanmıştır. 2009 – ANKARA 2. Diyabet ve Obezite Türk Eczacılar Birliği Yayını/ Meslek İçi Sürekli Eğitim Dergisi Mayıs-2010 Sayı:23-24 3. http://www.who.int/gho/ncd/risk_factors/obesity_text/en/index.html sitesinden 27.05.2013 20:10 saatinde alınmıştır. 4. Arslan M, Başkal N, Çorakçı A ve ark. Ulusal Obezite Rehberi, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Yayını, 1999. 5. James WPT et al. Overweight and obesity (high body mass index). Comparative quantification of health risks: global and regional burden of disease attribution to selected major risk factors. Vol.1:497-596. WHO,Geneva, 2004. 6. Birinci Basamağa Yönelik Tanı ve Tedavi Rehberleri 2003, Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü Yayını, 2.baskı, s.277-280, Ankara, 2003. 7. Baysal A. Beden Ağırlığının Denetimi, Baysal A, Ankara, 1999.
  • 46. 8. Erbilir, Ozel, F. “Değisik Meyveler ve Bu Meyvelerden Yapılan Reçellerde NDF, ADF ve Hemiseluloz İçeriğinin Belirlenmesi”. Kahramanmaras Sutcu İmam Üniversitesi Fen Bilimleri Ana Bilim Dalı Yuksek Lisans Tezi. 2006. 9. Kahlon, T.S., Chow, F.I., Hudson, C.A., Lındgren, F.T., Betschart, A.A. “Influence of Wheat Bran Particle Size on Vitamins A and E and Cholesterol in Rats.” Cereal Chemistry, Cilt 66, Sayı 2, 103-106. 1989. 10. Kahlon, T.S., Chow, F.I., Hudson, C.A., Lındgren, F.T., Betschart, A.A. “Influence of Wheat Bran Particle Size on Vitamins A and E and Cholesterol in Rats.” Cereal Chemistry, Cilt 66, Sayı 2, 103-106. 1989. 11. Koksel, H., Ozboy, O., “Besinsel Liflerin İnsan Sağlığındaki Rolü.” Gıda, Cilt 18, Sayı 5, 309-314. 1993. 12. Ekici, L., Ercoskun, H. , “Et Ürünlerinde Diyet Lif Kullanımı.”Gıda Teknolojileri Elektronik Dergisi. Sayı 1, 83-90. 2007. 13. Ramulu, P., Rao, P.U. “Total Insoluble and Soluble Dietary Fiber Contents of Indian Fruits.” Journal of Food Composition Analysis. Cilt 16,Sayı 6, 677-688. 2003. 14. Kuzum, C. “International Polikliniği Diyetisyeni” Poliklinik Ana Sayfası. 2006. 15. Tamer, C.E., Aydoğan N., Copur U. “Besinsel Liflerin Sağlık Uzerine Etkileri.” Turkiye 8. Gıda Kongresi, 26-28 Mayıs, Bursa 2004. 16. Ralapati, S., LaCourse, W.R. “Carbonhydrayes and Other Electrochemically Active Compounds in Methods of Analysis for Functional Foods and Nutraceuticals”. CRC pres. 2002. 17. Dror, Y.“Dietary Fiber Intake for the Elderly.” Nutrition, Cilt 19 Sayı 4, 388-389. 2003. 18. Samur, G., Mercanlıgil, M.S. “Diyet Posası ve Sağlık” Hacettepe Universitesi - Sağlık Fakultesi Beslenme ve Diyetetik Bolum, Ders Kitabı, 2008.
  • 47. 19. Gul H. “Mısır ve Buğday Kepeğinin Hamur ve Ekmek Nitelikleri Uzerindeki Etkilerinin Đncelenmesi.” Cukurova Universitesi Fen Bilimleri Enstitusu Gıda Muhendisliği Anabilim Dalı Doktora Tezi. 232. Adana. 2007. 20. Gul H. “Mısır ve Buğday Kepeğinin Hamur ve Ekmek Nitelikleri Uzerindeki Etkilerinin Đncelenmesi.” Cukurova Universitesi Fen Bilimleri Enstitusu Gıda Muhendisliği Anabilim Dalı Doktora Tezi. 232. Adana. 2007. 21. Kahlon, T.S., Chow, F.I., Hoefer, J.L., Betschart, A.A., “Effect of wheat bran fiber and bran particle size on fat and fiber digestibility and gastrointestinal tract measurements in the rat.” Cereal Chemistry, Cilt 78, Sayı 4, 481–484. 2001. 22. Anar, S. “Besinsel lif nedir?” Gıda Dergisi, Dunya Basımevi, 1999. 23. Burdurlu, H.S., Karadeniz, F. “Gıdalarda Diyet Lifinin Onemi.” Gıda Muhendisliği Dergisi, Yıl:7, 15, 18-25. 2003. 24. Fernandez-Gines, J.M., Fernandez-Lopez, J., Sayas-Barbera, E., Sendra, E., Perez- Alvarez, J.A. “Lemon Albedo as a New Source of Dietary Fiber: Application to Bologna Sausages.” Meat Science, Sayı 67, 7-13. 2004. 25. Sarıcoban, C., Coksever, E., Karakaya, M., “Et Urunlerinde Turuncgil Yan Urunlerinin Kullanımı”. Turkiye 10. Gıda Kongresi. 21-23 Mayıs Erzurum. 2008. 26. Kım H.J, Whıte P.J. In Vitro Fermentation of Oat Flours From Typical and High β-Glucan Oat Lines. Journal of Agricurtural and Food Chemistry 2009;57:7529– 7536. 27. Kalınga D, Mıshra V K. Rheologıcal And Physıcal Propertıes Of Low Fat Cakes Produced By Addıtıon Of Cereal β-Glucan Concentrates. Journal of Food Processing and Preservation 2009;33:384–400. 28. Thondre P.S, Ryan L, Henry C.J.K. Barley Β-Glucan Extracts As Rich Sources Of Polyphenols And Antioxidants. Food Chemistry 2011;126:72–77. 29. Choi J S, Kim H, Jung M H, Hong S, Song J. Consumption of barley b-glucan ameliorates fatty liver and insulin resistance in mice fed a high-fat diet. Mol. Nutr. Food res. 2010;54:1004–1013.
  • 48. 30. Juvonen K.R. et. al. Viscosity of Oat Bran-Enriched Beverages Influences Gastrointestinal Hormonal Responses in Healthy Humans. The Journal of Nutrition 2009;139:461–466. 31. Vitaglione P, Lumaga R. B, Stanzione A, Scalfi L, Fogliano V. β-Glucan- Enriched Bread Reduces Energy İntake And Modifies Plasma Ghrelin And Peptide Yy Concentrations İn The Short Term. Appetite 2009; 53: 338-344. 32. Beck E.J, Tapsell L.C, Batterham M.J, Tosh S.M, Huang X. Increases in Peptide y-y Levels Following Oat β-Glucan İngestion Are Dose-Dependent in Overweight Adults. Nutrition Research 2009; 29: 705–709. 33. Lyly M, Ohls N, et al. The Effect Of Fibre Amount, Energy Level And Viscosity Of Beverages Containing Oat Fibre Supplement On Perceived Satiety. Food & Nutrition Research 2010; 54: 2149. 34. Lumaga R.B, Azzali D, Fogliano V, Scalfi L, Vitaglione P. Sugar and Dietary Fibre Composition İnfluence, By Different Hormonal Response, The Satiating Capacity Of A Fruit-Based And A β-Glucan-Enriched Beverage. Food & Function 2012; 3: 67 35.Novel Regulatory Mechanisms for Generation of the Soluble Leptin Receptor: Implications for Leptin Action Michael Schaab1, Henriette Kausch1, Juergen Klammt2, Marcin Nowicki3, Ulf Anderegg4, Rolf Gebhardt5 et. Al. ; PLoS ONE ; April 2012. 36. Adipokines and the Peripheral and Neural Control of Energy Balance ; Rexford S. Ahima and Mitchell A. Lazar ; Mol Endocrinol. ; 2008 May 37. Juvonen K. R, Salmenkallio-Marttila M, Lyly M, Liukkonen K. H, et al. Semisolid Meal Enriched İn Oat Bran Decreases Plasma Glucose And İnsulin Levels, But Does Not Change Gastrointestinal Peptide Responses Or Short-term Appetite in Healthy Subjects. Nutrition, Metabolism & Cardiovascular Diseases 2011; 21: 748-756 38. Lumaga R.B, Azzali D, Fogliano V, Scalfi L, Vitaglione P. Sugar and Dietary Fibre Composition İnfluence, By Different Hormonal Response, The Satiating Capacity Of A Fruit-Based And A β-Glucan-Enriched Beverage. Food & Function 2012; 3: 67. 39. Huang X, Yu Y, Beck E. J, South T, Li Y, Batterham M. J, Tapsell L. C. Chen J. Diet High in Oat β-Glucan Activates the Gut-hypothalamic (PYY3–36-NPY) Axis and İncreases Satiety in Diet-induced Obesity in Mice. Mol. Nutr. Food Res. 2011; 55: 1118–1121. 40. Vitaglione P, Lumaga R. B, Montagnese C, Messia M. C, Marconi E, Scalfi L. Satiating Effect of a Barley Beta-Glucan–Enriched Snack. Journal of the American College of Nutrition 2010; 29: 113-121.
  • 49. 41. Vitaglione P, Lumaga R. B, Stanzione A, Scalfi L, Fogliano V. β-Glucan- Enriched Bread Reduces Energy İntake And Modifies Plasma Ghrelin And Peptide Yy Concentrations İn The Short Term. Appetite 2009; 53: 338-344. 42. Willis H. J, Thomas W, Eldridge A. L, Harkness L, Green H, Slavin J. L. Increasing Doses Of Fiber Do Not İnfluence Short-term Satiety or Food İntake and are İnconsistently Linked to Gut Hormone Levels. Food & Nutrition Research 2010; 54: 5135 43.Vitaglione P, Lumaga R. B, Montagnese C, Messia M. C, Marconi E, Scalfi L. Satiating Effect of a Barley Beta-Glucan–Enriched Snack. Journal of the American College of Nutrition 2010; 29: 113-121 44. Choi J S, Kim H, Jung M H, Hong S, Song J. Consumption of barley b-glucan ameliorates fatty liver and insulin resistance in mice fed a high-fat diet. Mol. Nutr. Food res. 2010;54:1004–1013. 45. Biörklund M, Holm J, Önning G. Serum Lipids and Postprandial Glucose and Insulin Levels in Hyperlipidemic Subjects After Consumption of an Oat β-Glucan- Containing Ready Meal. Annals of Nutrition & Metabolism 2008; 52: 83-90. 46. Vitaglione P, Lumaga R. B, Stanzione A, Scalfi L, Fogliano V. β-Glucan- Enriched Bread Reduces Energy İntake And Modifies Plasma Ghrelin And Peptide Yy Concentrations İn The Short Term. Appetite 2009; 53: 338-344. 47. Lumaga R.B, Azzali D, Fogliano V, Scalfi L, Vitaglione P. Sugar and Dietary Fibre Composition İnfluence, By Different Hormonal Response, The Satiating Capacity Of A Fruit-Based And A β-Glucan-Enriched Beverage. Food & Function 2012; 3: 67. 48. Arora T, Loo R. L, et al. Differential Effects of Two Fermentable Carbohydrates on Central Appetite Regulation and Body Composition. Food and Environmental Sciences 2012; 7. 49. Flint A, et al. Reproducibility, power and validity of visual analogue scales in assesment of appetite sensations in single test meal studies. International Journal of Obesity. 2000; 24: 38-48. 50. Stubbs RJ, Hughes DA, et al. The use of visual analogue scales to assess motivation to eat in human subjects: a review of their reliability and validity with an evolution of new hand-held computerized systems for temporal tracking of appetite ratings. BJN. 2000; 84: 405-15 51. Hibscher JA, Herman CP. Obesity, dieting and the expression of obese characteristics. Journal of Comparitive Physiology and Pschology.1977; 2:374-80. 52. Åman P. and Andersson, A. A. M. 2008. Oats full of soluble fibre. Focus on dietary fibres. Agro Food Industry Hi-Tech 19:25-27.
  • 50. 53. Jenkins, D.J.A., Wolever, T.M.S., Leeds, A.R., Gassull, M.A., Dilawari, J.B., Goff, D.V., Metz, G.L., Alberti, K.G.M. 1978. Dietary fibres, fibre analogues and glucose tolerance, importance of viscosity. British Medical Journal 1:1392-1394. 54. Chandra R, Liddle SA. Cholecystokinin. Current Opinion in Endocrinology, Diabetes and Obesity. 2007; 14: 63-67. 55. Karpe F, Tan GD. Adipose tissue function in the insulin-resistance syndrome. Biochemical Society Transactions. 2005; 33(Pt5): 1045-48. 56. Granfeldt Y, et al. Muesli with 4 g-(oat) beta glucans lowers glucose and insulin responses after a bread meal in healthy subjects. EJCN. 2008; 62: 600- 57.Burton-Freeman B, et al. Plasma cholecysistokinin is associated with subjecive measures of satiety in women. Ajcn. 2002; 76:659- 67. 58. Hendrickson S, Mattes R. Financial Incentive for Diet Recall Accuracy Does Not Affect Reported Energy Intake or Number of Underreporters in a Sample of Overweight Females. Journal of ADA. 2007; 107: 118-21. 59. High-moleculer-weight barley β-glucan in chapatis (unleavened Indian flatbread) lowers glycemic index,2009 60. β-Glucan-enriched bread reduces energy intake and modifies plasma ghrelin and peptide YY concentrations in the short term, 2009 61. Smith K. N, Queenan K. M,, MS, Thomas W, Fulcher R. G, Slavin J. L. Physiological Effects of Concentrated Barley β-Glucan in Mildly Hypercholesterolemic Adults. Journal of the American College of Nutrition 2008; 27: 434-440.