DEHB ne zaman ve neden tedavi edilmeli?Yanki Yazgan
Tanı koymak başka, tedavi kararı başka.
DEHB biyolojik mekanizmaları, bilişsel karakteristikleri ve davranışlar ve duygularda kendini gösteren semptomları ile ciddi bir nörogelişimsel bozukluktur.Problemlerin gelişim sürecinin hangi noktasında çıktığı, hangi sistemleri etkilediği, çocuğun ve ailenin hayatında nelere yol açtığı ve mal olduğu tedavi kararını ve biçimini belirleyicidir.
DEHB ne zaman ve neden tedavi edilmeli?Yanki Yazgan
Tanı koymak başka, tedavi kararı başka.
DEHB biyolojik mekanizmaları, bilişsel karakteristikleri ve davranışlar ve duygularda kendini gösteren semptomları ile ciddi bir nörogelişimsel bozukluktur.Problemlerin gelişim sürecinin hangi noktasında çıktığı, hangi sistemleri etkilediği, çocuğun ve ailenin hayatında nelere yol açtığı ve mal olduğu tedavi kararını ve biçimini belirleyicidir.
2. DİSLEKSİ NEDİR?
Disleksi, ilk kez İngiliz Doktor W.P Morgen
tarafından 1896 yılında tanımlanmıştır. Morgen’a
göre Disleksi”Doğuştan kelime körlüğüdür.”
İlk olarak yapılan bu tanımlamadan sonra
günümüze kadar birçok disleksi tanımı yapılmıştır.
Avrupa Disleksi Derneğine göre disleksi tanımı
“Disleksi;okuma,heceleme ve yazma becerilerini
edinmede nörolojik kökenli bir farklılıktır.”
Disleksi, zeka düzeyi “normal veya normal üstü”
olan,”okuma hızı,okuma kalitesi,okumayı öğrenme
hızı,okuduğunu anlama- anlatma becerisi”
yaşıtlarına ve zekasına kıyasla; beklenenin altında
olan okuma bozukluğunun genel adıdır.
3. DİSLEKSİ BELİRTİLERİ NELERDİR ?
-Okumayı öğrenirken zorluk yaşama
-Okuma hızının beklenenin altında olması
-Yazarken harf atlama
– Bozuk yazma
-Okurken harf atlama
-Okurken kelimeleri değiştirerek okuma
-Okumakta zorlanma
– Yazarken zorlanma
-Harfleri birbirine karıştırma (b,d,p gibi)
4. -Rakamları ters yazma (3-6-9… gibi)
-“6-9″,”3-8″,7-4″ gibi rakamları birbirinden ayırt etmede zorluk
yaşama
-Okuduğunu anlama ve anlatmada zorlanma
-Sıralı ezber gerektiren konuları ezberlemekte güçlük
çekme.(Ayların sırası,haftanın günlerini sıralama)
-Çarpım tablosunu ezberlerken veya ritmik sayarken zorlanma
-Renkleri karıştırma
-Sağı solu ayırt etmekte zorlanma
– Kendini,bir konu hakkında fikrini iyi ifade etmekte zorlanma
-Toplama ve çıkarma işaretini karıştırma
-Ayakkabılarını bağlama gibi motor becerilerde zorlanma
-Okula gitmek istememe
-Yazarken sıra,satır atlama
-İmla kurallarını uygun yazmakta zorlanma
-Noktalı ve noktasız harfleri yazarken ve okurken birbirne
karıştırma
5. DİSLEKSİ VE DİL GELİŞİMİ
Dil gelişimindeki güçlüklerde olduğu gibi dislekside
de dili anlama, ifade etme, kullanma ve sözcük
bulma sorunları kendisini gösterir. Okul öncesi
dönemde dil gelişiminde sorun yaşayan çocukların
pek çoğu okul çağında disleksi tanısı almaktadır. Bu
çocuklar yaşadıkları dil sorunları ve beraberinde
disleksi nedeniyle okuduğunu anlamada dinlediğini
ise kavramada güçlük yaşarlar. Bu nedenle
derslerin çoğunda başarısız olma oranları yüksektir.
Öğrenme güçlüğü tanısı almış olan çocukların %40
–60’ında dil ve ilgili bozukluklar görülmektedir
(Gibbs ve Cooper,
1989).
6. DİSLEKTİK ÇOCUĞUN SINIFA UYUMU
Disleksi tanısı konulmuş çocuklar okuma, yazmada güçlük
çektikleri için başarısızlık duygusuyla çok fazla karşılaşan ve
buna bağlı olarak da kendileriyle ilgili olumlu algı
geliştiremeyip özgüven problemleri yaşayan
çocuklardır. Kendileriyle ilgili olumsuz algılar
geliştirmemelerinin ve özgüvenlerini kaybetmemelerinin önüne
geçilmesi gerekir ve bunun için de ilk müdahale edilmesi
gereken yer okuldur. Disleksili çocuklara farklı sınıf ya da okul
açmak ne kadar zor ise okul müfredatını ve kurallarını onlara
uygun hale getirmek aslında bir o kadar da kolaydır.
Disleksili çocukları sınıfa kazandırmak için ilk olarak sınıf
ortamının aydınlık düzenli ve çocuğun görme duyusuna hitap
edecek şekilde düzenlenmesi gerekir. Bu öğrenciler ön
sıralara ya da ön sıralara yakın yerlere ve anlayamadıkları
yerleri sorabileceği bir öğrencinin yanına oturtulmalıdır. Ayrıca
derslere göre oturma düzeni
değiştirilmemelidir.
7. Disleksili öğrencilerin sınıfa kazandırılmasında bir diğer önemli
nokta ise öğretmenlerin tutumlarıdır. Öğretmenler bu
öğrencileri eleştirmemeli, hatalarını yüzlerine vurmamalıdır
çünkü bu davranış stilleri öğrencinin motivasyonunu düşürür
ve onu sınıf ortamından uzaklaştırabilir. Bu nedenle
öğretmenler daha motive edici ve olumlu söylevlerle öğrenciyi
desteklemelidir. Öğretmenini seven öğrenci dersi de sever ve
derslere de katılımı yüksek olur. Öğretmen ayrıca dersi
anlatırken disleksili öğrencileri de dikkate alarak cümlelerini
daha kısa ve net olarak kurmalıdır. Böylece disleksili çocuklar
güç durumda kalmazlar. Bu öğrencilere ders sırasında not
tutturmak ise yanlış bir uygulama olabilir çünkü öğrenciler
yazarken zorluk çekeceği için geride kalır ve dersi takip
edemezler. Öğretmen bu nedenle bu öğrencilere dersin özetini
içeren çıktılar verebilir. Öğrencinin yaptığı yazım yanlışlarında
ise öğretmen yanlışları tespit edip doğrusunu göstererek
çocuğun nerede yanlış yaptığını fark etmesini sağlayabilir.
Disleksili öğrencilerin sınav uygulamalarında da bazı
değişiklikler yapılmalıdır. Çocukların sınav arasında mola
vermelerine izin verilebilir ve sınavda ek süre tanınabilir.
8. DİSLEKSİ TEDAVİSİNDE ÖNEMLİ
NOKTALAR NELEDİR?
Öğrenme güçlüğünün tedavisi, çocuğun psikolojik ve
eğitsel olarak desteklendiği bir özel eğitim hizmetidir. Bu
hizmet bireysel olarak gerçekleştirilir.
Öğrenme güçlüğü ne kadar erken fark edilirse alınan özel
eğitimde bir o kadar başarılı olur. Bu nedenle erken tanı
tedavide büyük bir önem arz eder.
9. Aynı zamanda ;
Çocuğun yaşı, zeka düzeyi
Yaşıtlarından geri kalma düzeyinin ne kadar olduğu
Kaçıncı sınıfta olduğu,
Ailenin evdeki ve sosyal gelişimdeki desteği
Alacağı destek eğitiminin kalitesi
Başka herhangi bir gelişimsel sorunun olup olmaması
gibi durumlar tedavi sürecindeki dikkat edilmesi gereken
noktalardır.
10. DİSLEKSİ TESTİ
Öğrenme güçlüğü türlerinin her biri için tanı
konulması dikkat ve uzmanlık gerektiren bir
değerlendirme sürecini içerir.
Öğrenme güçlüğü tanı ve değerlendirilmesi 2
aşamada gerçekleşir.
11. İlk aşama “Tıbbi Değerlendirmedir”.
Tıbbı değerlendirme, herhangi bir patolojik durum olup
olmadığını belirlemek için yapılan; kulak-burun-boğaz,
nöroloji, göz hekimleri ve çocuk psikiyatristerinin
muayenelerini içerir. Aynı zamanda tıbbi değerlendirme
ile psikiyatristler tarafından çocukta öğrenme güçlüğü
semptomları tespit edilmiş ise öğrenme güçlüğü tıbbi
tanısı konulur. Bu tanı ile çocuk eğitim hayatı içerisinde
bazı yasal haklara sahip olur.
12. İkinci aşama ise “ Psiko-eğitsel Değerlendirmedir”.
Psiko-eğitsel değerlendirme, gelişim özelliklerinin, zeka
düzeyinin, görsel-işitsel algının, okuma-yazma-matematik
becerilerinin değerlendirilmesini kapsar. Bu
değerlendirme ile disleksi semptomlarının ne oranda
seyrettiği ve disleksinin şiddeti belirlenerek;
değerlendirme sonucu çocuğun akademik olarak yetersiz
olduğu alanlar tespit edilmiş olup bu alanları
desteklemeye, çocuğu akranlarının düzeyine ulaştırmaya
yönelik bireysel bir eğitim destek program hazırlanır.
13. Psiko-eğitsel değerlendirme sürecinde aile ile görüşme,
anamnez alma, gözlem yapma ve ihtiyaç duyulur ise bazı
bireysel test ya da ölçeklerden yararlanılır. Gerekli
görüldüğü noktada öğrenme güçlüğü tanısı için en çok
başvurulan testler WISC-4 Zeka Testi ve CAS testidir. Bu
iki test öğrenme güçlüğü tanılama sürecinde yardımcı
testlerdir. Ancak bilimsel olarak bakıldığında ve literatürler
incelendiğinde yalnızca öğrenme güçlüğü tanısı koymak
için geliştirilmiş bir test yoktur. Yukarıda adı geçen testler
öğrenme güçlüğü tanı sürecinde sonucu desteklemek için
ihtiyaç duyulursa başvurulan testlerdir. Hiçbiri tanılama
için tek başına yeterli değildir.
14. ÇOCUĞUM NEDEN HIZLI
OKUYAMIYOR?
Okuma hızı her çocukta farklı şekilde gelişir. Bu
nedenle çeşitli çalışmalar okuma hızını arttırılabilse
de her çocuğun aynı okuma hızına sahip olacağını
düşünmek yanlış olur. Çocuğunun okuma hızının
yavaş olduğunu düşünen aileler çocuğu diğer
çocuklarla karşılaştırmamalıdır. Çocuk sınıfındaki
veya yaşıtındaki diğer çocuklarla kıyaslandığında
hem motivasyonu düşerek kendine güveni azalır
hem de bu durum eğer bir sorundan
kaynaklanmıyorsa çocuğun gereksiz yere
kaygılanmasına neden olur.
15. Öncelikle okuma hızındaki yavaşlığın nedenini anlamak
için bu durumun bir rahatsızlıktan mı yoksa okumaya
ayrılan zaman yetersizliğinden(okuma becerisinin
pekiştirilmemesinden mi) mi kaynaklandığının tespit
edilmesi gerekir. Bu aşamada ebeveynler çocuğun sınıf
öğretmenin de görüşlerini almalı ve rehberlik servisiyle
iletişim halinde olmalıdır. Eğer okumadaki yavaşlığın bir
sorundan kaynaklandığı düşünülüyorsa uzmana
başvurulmalıdır.
Disleksi(özel öğreme güçlüğü) tanısı okumada ve okuma
hızında problemlere neden olur.Eğer çocuğa disleksi
tanısı konmuşsa okulda aldığı eğitim çocuk için yeterli
gelmeyebilir. Ailelere önerilen çocuğun eğitiminin
dışardan uzman yardımıyla desteklenmesidir.
16. DİSLEKSİ YALNIZCA BİR ALANDA
GÖZLENEN BİR GÜÇLÜK DEĞİLDİR
Disleksi çeşitli alanlardaki aksaklıkların bir
sonucudur. Disleksisi olan, okumada güçlük çeken
çocuklarda bu aksaklıkların hepsine
rastlanamayabileceği gibi birden fazlası da
gözlemlenebilir.
17. Bu aksaklıklar;
•Bellek Aksaklıkları
•Ardışık Sıralama Aksaklıkları
•Yön Bilgisinde Aksaklıklar (sağ-sol ayırt edebilme)
•Zaman Kavramı ve Saat Bilgisindeki Aksaklıklar
•Vücut İmgesinde Aksaklıklar
•Devinim Aksaklıkları
•Görmede Aksaklıklar
18. DİSLEKSİ VE DİSGRAFİ İÇİN AYIRICI
TANI NEDİR?
Disleksi zeka düzeyi normal ya da normalin üzerinde
olan çocuğun herhangi bir gelişimsel ve bilişsel problemi
olmaksızın; okuma, okuduğunu anlama, okuma hızında
sorun yaşaması olarak tanımlanır. Disgrafi ise çocuğun
kronolojik yaşı, zeka düzeyi ve yaşına uygun olarak
aldığı eğitim dikkate alındığında yazma becerilerinin
beklenenin altında olması ve yazmada güçlük
yaşanması olarak tanımlanır. Öğrenme güçlüğü türleri
olan disleksi ve disgrafi arasındaki ayırıcı tanı kriteri
dislekside okuma becerisinde ; disgrafide ise yazma
becerisinde güçlük yaşanmasıdır. Ancak iki alanında
birbirine etkisi olabilir. Bu durumda bir çocukta hem
disleksi hem de disgrafi gözlemlenebilir.
19. DİSLEKSİ HANGİ GELİŞİM DÖNEMİNDE
KARŞIMIZA ÇIKAR?
Disleksi tanısı genellikle çocukların okula başladığı ilk
yıllarda konulur. Bunun sebebi disleksi semptomlarının
çocukların eğitim hayatı ile birlikte daha aktif bir şekilde
gözlemlenmesidir. Ancak bazı durumlarda çocuklar
dikkatli bir şekilde takip edildiklerinde ve yaptıkları ya da
yapamadıkları davranış örüntüleri incelendiğinde
okulöncesi dönemde de disleksi tanısı
koyulabilmektedir. Çocuklarda gelişimsel ya da bilişsel
bir problem olmadığı halde; konuşmanın gecikmesi,
kelimelerin olduğundan farklı söylenmesi, sağ-sol yön
kavramlarında karışıklıklar yaşanması gibi durumlar
disleksi semptomları olabilir. İlkokul döneminde ise
okuma yazmada güçlük yaşanması, harflerin birbirine
karıştırılması en sık görülen disleksi belirtileridir.
Çocukluk ve ergenlik döneminde görülebildiği gibi
yetişkinlik döneminde de disleksi semptomları
gözlenebilir.
20. Disleksi tedavi sürecinde ise erken teşhis oldukça önem
arz eder. Çünkü teşhis ne kadar erken konulursa kısa
zamanda daha fazla yol kat edilecektir. Bu noktada
ailelere ve sınıf öğretmenlerine büyük bir sorumluluk
düşmektedir.
21. ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNDE TANI
YÖNTEMLERİ NELERDİR?
Öğrenme güçlüğü tanısının konulması dikkat ve
uzmanlık gerektiren bir değerlendirmeyi içerir.
Değerlendirmede çocuğun ailesi ile çocukla ve
gerekli durumlarda çocuğun öğretmenleri ile
görüşmeler gerçekleştirilir. Uzmanın farklı alanlarda
sorun olabileceğine yönelik şüphesi varsa gerekli
yönlendirmeler yapılır ve çeşitli testler uygulanır.
Değerlendirme süreci gelişim özelliklerinin, zekanın,
görsel-işitsel algının, davranış, okuma-yazma,
matematik becerilerinin değerlendirilmesini içerir.
Tanı ve değerlendirmenin amaçları öğrenme
güçlüğünün şiddetini, hangi alanlara yansıdığını,
hangi alanların desteklenmesi gerektiğini tespit
etmektir.
22. Öğren güçlüğünde kullanılan bazı tanı araçları şunlardır;
*Okuma, yazma ve matematik testleri
*Tarama testleri
*Genel Başarı testleri,
*Zeka testleri
*Görsel motor testler
*İşitsel algı testleri
23. DİSLEKSİ HANGİ ALANLARA ETKİ
EDER?
Disleksi, zeka düzeyi “normal veya normal üstü” olan
çocukların, okuma hızı, okuma kalitesi, okuduğunu
anlama- anlatma becerisinin yaşıtlarına ve zekasına
kıyasla; beklenenin altında olmasıyla ortaya çıkan
okuma bozukluğunun genel adıdır ancak disleksinin
sadece okuma ve yazmayı etkilediğini söylemek doğru
olmaz. Dislektik bireyler dinleme, sosyal beceri,
mekânsal algı, bellek gibi alanlarda da sorun yaşarlar.
Dinleme : Dislektik bireyler okumada yaşadıkları
sorunlar nedeniyle daha çok dinleyici rolünde kalma
eğilimindedir. Fakat bireyin bulunduğu ortamın gürültülü
olması verilen mesajlara odankanmayı ve seçici olmayı
zorlaştırabilir. Örnek olarak gürültülü bir sınıf ortamında
dislektik bireyin öğretmeni takip etmekte zorlanması
gösterilebilir.
24. *Sosyal beceri: Dislektik bireylerin sorun yaşadığı en
önemli alanlardan biri sosyal hayatlarıdır. Bu alanda
problem yaşanmasına neden olan faktörlerin başında
uygun sosyal becerileri sergileyememek gelir. Akademik
başarının düşük olmasıyla beraber bireyler özgüven
kaybı yaşar ve gerekli sosyal becerileri göstermekte
çekinik kalırlar. Bazı durumlarda ise; özellikle disleksiye
başka sorunlarda eşlik ediyorsa birey gerekli sosyal
becerilere sahip olmayabilir. Bu gibi durumlar dislektik
bireylerin yeni arkadaşlar edinmemesine veya grup
etkinliklerinden kaçınmalarına sebep olabilir. Aynı
zamanda dislektik bireyler verilen mesajları yorumla
konusunda da sıkıntı yaşayabilirler. Örneğin; şakayı yada
alaycı davranışların arasındaki farkı çözmekte zorluk
yaşayabilirler.
25. Mekansal Algı : Dislektik bireyler bazı oryantasyon
problemleri yaşarlar. Bunlara sol-sağ kavramlarını ve yer-
yön bilgilerini karıştırmak örnek verilebilir.
Bellek: Disleksili çocukların okuma hızları düşüktür. Bu
nedenle okuma bitiminde cümlenin ya da metnin başını
hatırlamakta sorun yaşanabilir. Bu durum okuduğunu
anlamayı zorlaştırır.
26. DİSGRAFİ VE TEDAVİ
Disgrafi tanısında sorunun çözümüne yönelik
seslerin doğru çıkarılmasını içeren özel eğitim
çalışmaları yapılır ve bireysel eğitim desteği
sağlanır. Bu tedavi yöntemlerinin uygulanmasıyla
büyük oranda iyileşme sağlanabilmektedir. Fakat
tedavinin başarılı olabilmesi için erken tanı çok
önemli bir faktördür. Bu nedenle eğer çocuğunuzun
yazma, heceleme gibi alanlarda problem yaşadığını
gözlemliyorsanız zaman kaybetmeden bir uzmana
danışmanız önerilir.
27. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ VE STRES
Öğrenme güçlüğü olan çocuklar stres ve stresle
başa çıkma becerilerinde zorluk yaşarlar. ÖÖG
tanısı almış çocuklar diğer çocuklara göre daha
fazla strese maruz kaldıkları için bu durum onların
daha gergin ve kaygı düzeylerinin ise daha yüksek
olmasına neden olur. Bu çocuklar akran ilişkilerinde
ve
ebeveynlerinin beklentilerini gerçekleştirme de
sıkıntı yaşarlar. Ailelerin gerçekçi olmayan
beklentileri bu çocuklar üzerinde, baskı, çatışmaya
neden olup anksiyete seviyesinde de artış yaratır.
28. Yapılan çalışmalarda bu durumlardan birine ya da daha
fazlasına maruz kalan çocukların diğer çocuklara kıyasla
stresle baş edebilme mekanizmalarının yetersiz kaldığı
görülmüş ve stres durumunda öğrenme güçlüğü tanısı almış
çocukların verdikleri tepkiler şu şekilde sıralanmıştır
(Berkowitz, 1999):
1) Akademik performansta ani düşüş veya çıkışlar,
2) Tutumlarda önemli değişiklikler,
3) İçe çekilme veya patlama,
4) Davranışlarda aşırı hareketlilik veya yavaşlama,
5) Bitkinlik ve belirsiz hastalıkla ilgili şikayetler,
6) Uykuyla İlgili problemler,
7) Baş ağrısı veya mide problemleri,
8) İlerleyen gelişim dönemlerinde alkol, ilaç vb madde
kullanımı,
9) Alerjik veya astımatik ataklarda artış,
10) Çeşitli nedenlerle okul veya sınavla ilgili ortamlardan
kaçış,
11) Yemek veya iştahla ilgili sorunlar,
12) Antisosyal eğilim veya davranışlar.
29. DİSLEKSİLİ ÇOCUĞUN AKIYICI
OKUYABİLMESİNE EBEVEYNLER NASIL
YARDIMCI OLABİLİR?
Ebeveynler çocuklarının akıcı okuyabilmelerine yardımcı
olabilmek için çocuklarını dikkat-konsantrasyon fonem
farkındalığı, kelime haznesi gibi konuların işlendiği destek
eğitim programlarına yönlendirmekle işe başlamalıdır.
Ayrıca bu süreçte ebeveynler evdeki çalışmalarda da
birkaç basit ve eğlenceli etkinliklerle ( eşli okuma, koro
okuma gibi) akıcı okumada çocuklarına destek olabilirler.
30. DİSLEKSİ VE ZEKA GERİLİĞİ
ARASINDA İLİŞKİ VAR MIDIR?
Çocuğa disleksi tanısı konulmuş olması çocukta
zeka geriliği olduğu anlamına gelmez. Tam aksine,
disleksi tanısının konulması için zeka düzeyinin
normal ya da normal üzeri olması şartı vardır.
Disleksili çocukların genel olarak okul başarıları
düşüktür. Ancak buradaki ana sorun çocuğun
anlayamaması değil akademik hayatında okuma ve
yazma da güçlük çekmesidir.
31. DİSLEKSİ VE MATEMATİK
Bazı dislektik çocuklar matematikte iyiyken, bazıları
ise matematiğin bazı alanlarında zorluk
yaşamaktadır. Matematik becerileri zayıf olan
disleksili çocuklar için işleme başlamadan önce artı,
toplama, çıkarma, gibi matematiksel işlemlerin iyice
açıklanması gerekmektedir. Disleksi tanısı almış
çocukta diğer güçlükler görsel/algısal becerilerde,
yön kavramında, sıralamada, kelime becerisinde ve
hafızada gözlemlenebilir.
32. DİSLEKSİDE UYKUNUN ÖNEMİ NEDİR?
Uyku her çocuk için önemlidir. Disleksi tanısı
konmuş çocuklar ise gün içerisinde okuma, yazma
ve okuduğunu anlama gibi becerileri yerine
getirebilmek amacıyla daha fazla çaba harcadıkları
için belirli bir uyku düzenlerinin olması gerekir
çünkü uyku gün içerisinde öğrenilenlerin
pekiştirilmesine yardımcı olur ve öğrenmelerin daha
kalıcı olmasını sağlar. Bu nedenle ebeveynlere
çocukları yatmadan önce onlarla o gün ki
öğrendiklerini tekrar etmeleri önerilir.
33. DİSLEKSİ VE YARATICI DÜŞÜNME
Disleksi tanısı konmuş Çocuklar okuma ve yazma
gibi becerilerde güçlük yaşarlar. Disleksili çocuklar
bu sorunların üstesinden gelebilmek için diğer
çocuklardan daha fazla çaba göstermek
zorundadırlar. Erken yaşlarda zorluklarla başa
çıkmak zorunda kalan çocuklar sorunlarının üstüne
gitmeyi öğrenir. Sorunlara farklı bakış açıları
geliştirerek, eksikliklerini tamamlamak için yeni
yöntemler bulmayı öğrenirler. Yaratıcı çözümler
bulmak, çocukları sorunlarını yenme konusunda
geliştirir.
34. DİSLEKSİ TANISI KAÇ YAŞINDA
KONULUR?
Genel olarak disleksi belirtileri ilkokul döneminde
fark edilir ve tanı 7-8 yaşlarında konulur ancak
ebeveynler iyi birer gözlemciyseler okulöncesi
dönemde de disleksi tanısının konulması
mümkündür. Okulöncesi dönemde disleksi belirtileri
konuşmada gecikme, rutin işleri yapamama,
ayakkabılarını ters giyme, benzerlikleri fark
edememe, sayıları sırayla öğrenememe ve renkleri
karıştırma şeklinde görülür. Tüm bunlarla birlikte
yetişkinlerde disleksi tanısı alabilir.
35. DİSLEKSİ YAŞ İLERLEDİKÇE
KAYBOLABİLİR Mİ?
Disleksi kendiliğinden ve yaş ilerleyince kaybolmaz.
Çocuklukta müdahale edilmediği takdirde
yetişkinlikte de yavaş okuma ve güç okuma
şeklinde kendini gösterebilir. Bu nedenle disleksi de
erken teşhis önemlidir. Disleksi küçük yaşlarda
üzerinde durulması gereken bir durumdur.
36. DİSLEKSİLİ ÇOCUKLARIN OKUL
İÇERİSİNDEKİ YASAL HAKLARI NELERDİR?
Okul içerisinde disleksi tanısı almış (raporlu) çocukların
birtakım kısıtlı hakları söz konusudur, bunlar;
-İlk sırada oturma talep hakkı
-BEP (bireyselletirilmiş eğitim programı) planının
uygulanmasını talep hakkı
-Sınavlarda ek süre veya ayrı bir sınıf talep etme hakkı
-Ders saatlerinde ihtiyaç duyması halinde rehberlik
servisi ile görüşebilme hakkı
-Sınav kağıtlarının ayrı değerlendirilmesi talep hakkı
37. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ VE ÖDEV
Yapılan araştırmalarda özel öğrenme güçlüğü olan
çocukların akranlarıyla aynı ödevi yerine
getirebilmek için, beyinlerini daha fazla
çalıştırdıkları ve daha fazla çaba gösterdikleri
gözlemlenmiştir.
Özel öğrenme güçlüğü tanısı almış öğrencilere
ödev verilirken
Ödevini aldığından ve ödevin nasıl yapılacağını
anladığından emin olun.
Ödev için zaman önemli, çocuğunuzun
performansına göre uygun süre ayarlayın.
Büyük punto ve kağıtlar kullanın.
Ödevlerde görsellikten yararlanabilirsiniz.
38. DİSLEKSİ VE OKUMA KİTABI SEÇİMİ
Öncelikle çocuğun ilgi alanına uyan, çocuğu
sıkmayacak konuları işleyen kitaplar seçmeye
dikkat edilmelidir. Yazının boyutu ne çok büyük ne
de çok küçük olmalıdır. Kitapta zor kelimeler ve
uzun cümleler yer almamalıdır. Ayrıca çocuğun
olayı zihninde daha iyi canlandırabilmesi için resimli
kitaplar tercih edilmelidir.
39. DİSLEKSİ VE ÖZGÜVEN
Özel öğrenme güçlükleri biyolojik temelli olmasına
rağmen psikolojik ve duygusal etkileri de oldukça
fazladır. Yapılan araştırmalar, okul öncesi dönemde
okuma güçlüğü olabileceği düşünülen çocukların mutlu
ve uyumlu bir profile sahip olduğunu ancak okuma
evresine geldiklerinde duygusal ve psikolojik problemler
yaşandığını göstermektedir. Bu durumun sebepleri
çocuğun yaşadığı öfke, hayal,kırıklığı ve kaygıdır. Bu
duyguların dışa vurumu ise çocuğun sosyal çevresine
karşı olacaktır. Çocuk her yanlış yaptığında ya da bir
metni okuyamadığında başarısızlık hissi pekişip
özgüven kaybı ve değersizlik hissi artacaktır. Bu
nedenle disleksi semptomlarının çocuğun psikolojisi
üzerindeki etkisine ve yaşanan özgüven kaybına yönelik
psikolojik yardım alınması uzmanlar tarafından önerilir.
40. DİSLEKSİ VE EĞİTİM ORTAMI
Eğitim ortamı psikolojik ve sosyal olarak yapılacak
etkinliklere uygun olarak düzenlenmelidir. Okuma-
yazma ve matematik alanlarında belirlenmiş
hedeflere ulaşılması için ortamın fiziki özelliklerinin
(öğrenci sayısı, ışık, ses gibi..) çok yönlü iletişim
sağlayacak şekilde düzenlenmesi önerilir.
41. DİSLEKSİ TANISI ALMIŞ ÇOCUKLAR İÇİN
OKUL SEÇİMİNDE NELERE DİKKAT
EDİLMELİDİR?
Ülkemizde yalnızca disleksili çocuklar için eğitim veren
bir okul bulunmamaktadır. Bu nedenle ebeveynler önce
çocuklarını devlet okuluna mı özel okula mı
gönderecekleri konusunda seçim yapmalıdır. Bu seçim
sırasında sınıfların çok kalabalık olmamasına dikkat
etmeleri, okulun rehberlik servisinin çalışmalarını
incelemeleri önemlidir. Unutulmaması gerekir ki okullarda
verilen eğitim bu çocuklar için yeterli olmaz bu nedenle
uzmanlar tarafından önerilen okul dışında bireysel eğitim
desteği de alınmasıdır.
42. EBEVEYNLER DİSLEKSİSİ OLAN
ÇOCUKLARI İÇİN EVDE NELER YAPABİLİR?
Disleksili çocuğuna yardımcı olmak için ebeveynler her
çocuğun farklı olduğunu ve her yöntemin her çocuk için
uygun olmayabileceğini göz önünde bulundurmalı ve
çocuğa en uygun olanı bulmalıdır. Bunun için;
Çocuğun yaşına ve gelişim dönemine uygun metinler
seçerek evde birlikte okuma yapmak
Çocuğu yakından izlemek ve davranışları ile ilgili not
almak
Çocuğun çabasını taktir etmek ve herkesin hata
yapabileceğini vurgulamak
Çocukla empati kurmak ve nasıl hissettiğini anlamaya
çalışmak gibi yaklaşımlardan faydalanabilir.
43. DİSLEKSİSİ OLAN ÇOCUKLARIN
ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
* Harfleri ya da rakamları ters algılayabilirler.( Örneğin,
6 yerine 9, 9 yerine 6 diyebilirler.)
* Okurken cümle içerisinde kelime atlamaları görülür ya
da satırları karıştırabilirler.
* Yön bilgisinde zorluk yaşayabilirler.( Sağ ve sol
kavramlarını öğrenmede zorluk yaşarlar.)
* Benzer sesleri (d-t, f-v, b-p, k-g, c-ç gibi harfleri)
birbirine karıştırabilirler.
* Heceleri tersten okuyabilirler. (Örneğin, at yerine ta ya
da ve yerine ev gibi).
* Periyod gerektiren işleri yapmakta zorlanırlar.
(Haftanın günlerini , ayları mevsimleri ardı ardına sayma
gibi.)
* Zaman kavramlarını ayırmada zorlanırlar. (dün, bugun,
yarin gibi)
44. DİSLEKSİ İLE KARIŞTIRILABİLECEK
RAHATSIZLIKLAR
Duyma/görme bozuklukları
Disleksi tanısı konmadan önce göz doktoru ve kulak
burun boğaz doktoruna başvurmak diğer şüpheleri
ortadan kaldırmak için gerekebilir.
Zihinsel gerilik
Disleksi tanısında en önemli kriter zihinsel bir gerilik
olmamasına karşın çocuğun yaşıtlarından geri
kalmasıdır. Bu nedenle tanı konulmadan önce ( WISC-R
) 70 IQ standart testi uygulanmalıdır.
Otizm spektrum bozuklukları
Otizm spektrumunda bulunan ve zeka düzeyinin
etkilenmediği asparger sendromu ile disleksi
karıştırılabilmektedir. Bu durumda ayırıcı tanı kriterleri
irdelenmeli ve uzman yardımı alınmalıdır
45. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNDE TANI
AŞAMASI
Özel öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar derslerinde güçlük
çekme ve başarısız olma gibi akademik sorunlar yaşarlar.
Ailelerin çocuklarının yaşadıkları bu sorunların nedeni
anlamaya ve çözümü aramaya yönelik başvurduğu uzman
tarafından sorun yaşayan çocuk öğrenme bozukluğu
açısından değerlendirmeye alınır. Uygulanan testlerle
çocuğun zeka düzeyi, yeteneklerinin dağılımı, görsel ve işitsel
algı seviyesi incelenip, belirlenerek tanı konulur. Tanı
konulduktan sonra özel öğrenme güçlüğü tanısı almış
çocukların okulda yaşayabileceği sorunları en aza
indirebilmek ve uyumunu sağlayabilmek için çocuğa bireysel
eğitim programı hazırlanmalı ve özel eğitim desteği
sağlanmalıdır. Tanı alan çocukların öğrenmeleri
değerlendirmelerden elde edilen sonuçlarla oluşturulan özel
eğitim programlarıyla ve psikolojik destek ile uygulanan eğitsel
terapiyle gerçekleşmektedir. Terapinin birinci ilkesi ise sorunla
ilgili olarak öncelikle aileyi bilgilendirmek ve okulla işbirliği
sağlamaktır.
46. ÇOCUĞUM DİSLEKSİ TANISI ALDI, ONA
YARDIMCI OLMAK İÇİN BEN NELER
YAPABİLİRİM?
*Çocuğunuza daha rahat hissetmesi için yardım
edebilirsiniz.
* Disleksinin zeka ile ilgili bir durum olmadığını
belirtebilirsiniz
* Disleksinin çok fazla etki etmeyeceği ilgi alanları
üzerine konuşabilir onu cesaretlendirebilirsiniz.
*Öğretmenleri ile buluşma ayarlayabilirsiniz. Disleksi
hakkında onların da daha fazla bilgi sahibi olmasını
sağlayabilirsiniz.
47. *Çocuğunuz ile ortak bir çalışma yaparak disleksi
yüzünden okulda yaşadığı problemleri listeyebilir.
Böylece öğretmen buluşmalarının daha verimli ve
çözüm odaklı olmasını sağlayabilirsiniz.
*Çocuğunuzla yaptığınız bu ortak çalışma içerisinde
onun disleksisi hakkındaki farkındalığına da
ulaşmış olabilirsiniz. Bu farkındalık hem okulda hem
de okul dışı hayatında (disleksisi açısından) daha
pozitif hareket etmesini de sağlayabilir.
48. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ VE
SOSYAL İLİŞKİLER
Özel öğrenme güçlüğü olan çocukların sosyal
hayatları incelendiğinde, çoğunun arkadaşlık
ilişkilerini başlatma ve sürdürme konusunda sıkıntı
yaşadıklarını gözlemleriz. Mecaz ve deyimleri
anlamada, yüz ifadelerini ve beden dilini okumada
güçlük çekerler. Bu nedenle sınıf ortamında alay
edilen, lakap takılan ve dışlanan çocuk haline
gelebilirler. Bu çocuklar genelde kendini ve
duygularını ifade etmekte zorlanırlar. Kendilerinin
farklı olduklarını hissederler. İletişim kurmaya
çalışırken bazen dürüst olmak adına kendini ifade
ediş tarzı karşı tarafa hoş ya da doğru gelmeyebilir.
49. SÖZEL OLMAYAN ÖĞRENME
GÜÇLÜĞÜNÜN BELİRTİLERİ
Yüz ifadelerini ve beden dilini anlamakta zorluk
Psiko-motor koordinasyonunda zayıflık; sakarlık;
yolda giderken kişilere veya objelere çarpmak
İnce motor hareketlerini kullanmada zorluk; bağcık
bağlama, yazı yazma, makas kullanma
Her durumu, uzaysal oryantasyonu, yönsel
konseptleri ve koordinasyonu kavramak için sözel
olarak etiketleme ihtiyacı
50. Yol bulma ve ulaşımda oluşan değişikliklere
uymada zorlanmak
Önceden öğrenilmiş bilgiyi genellemekte sorun
yaşamak
Kademeli bilgiyi takip etmekte zorlanmak
Söyleneni sentez yapmadan aynı şekilde aktarmak
Ders sırasında tekrar tekrar, konuyla uyumlu
olmayan çok fazla soru sormak
51. SÖZEL OLMAYAN ÖĞRENME
GÜÇLÜĞÜ
Sözel Olmayan Öğrenme Güçlüğü davranış, akademik
ve sosyal-duygusal alanlarda güçlüklere neden olan
gelişimsel bir problemdir. Sözel öğrenme güçlüğü olan
çocuk okul ortamında çeşitli zorluklarla karşılaşır. Okul
ortamı karmaşık ve sürekli değişken bir yapıya sahip
olduğu için öğrenciler sürekli olarak çeşitli uyaranlarla
karşı karşıyadır ve onlardan ortamlara uygun
davranışlar göstermeleri, karmaşık sosyal etkileşimlerde
bulunmaları beklenirken aynı zamanda akademik beceri
sergilemeleri istenir. Bu beklentiler herhangi bir çocuk
için yorucu olabilirken öğrenme güçlüğü olan bir çocuk
için daha yıpratıcıdır. Ebeveynler, sınıf öğretmeni, okul
rehberlik servisi ve psikolojik danışmandan oluşan bir
ekip bu güçlüğe sahip olan çocuğa bilinçli bir şekilde
yaklaşıp uygun erken müdahale ve bireysel eğitim
stratejileri planlayabilirlerse, çocukların okula uyum
sağlaması kolaylaşır.
52. DİSLEKSİ VE DUYGUSAL ETKİLERİ
Okul öncesi dönemde okuma güçlüğü olabileceği
şüphesi bulunan çocukların duygusal olarak mutlu
ve uyumlu oldukları ancak ilkokula başlanması
beraberinde ise okumaya geçilmesi durumunda
duygusal sorunlar yaşadıkları gözlemlenmektedir.
Bu duygusal sorunlar çocukta;
-Öfke
Öfkenin sebebi çocuğun yaşıtlarıyla akademik
olarak aynı becerileri yerine getirememesi ve
kendini akranlarından düşük seviyede görmesidir.
Ailenin çocuğu akranlarınla kıyaslama durumu da
öfke duygusunu tetikler.
53. -Endişe/ Kaygı
Başarısızlığın tekrarlanması başarısızlık hissine yol açar ve çocukta
endişe duygusunun ortaya çıkmasına sebep olur. Gerçekleştirdiği
her girişimde başarısız olacağını düşünen çocukta bu durum
tekrarlayan bir döngü halini alır ve başarabileceği düzeyin altında bir
performans sergilemesine neden olur.
-Kızgınlık
Öfke bir süre sonra beraberinde kızgınlığa sebep olur. Bu kızgınlık
genellikle aile, akran ve öğretmenlere yöneliktir. Ayrıca çocuk
girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlandığını gördüğünde kızgınlık
duygusunu kendine de yönlendirebilir. Bazı çocuklarda öfke ve
kızgınlık kendisine ve çevreye zarar verici tepkilerde bulunmaya
sebep olurken; bazı çocuklarda ise sessizlik ve pasif kalma
durumuna neden olabilir.
-Depresyon
Depresyon çok sık görülen duygusal problemlerden biri değildir
ancak çocuğun duygu durumuna ve tepkilerine dikkat edilmesi
gerekir çünkü öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarda değersizlik
duygusu ve düşük özgüven problemleri sıklıkla yaşanır. Bunlar
depresyon için gerekli altyapıyı oluşturabilir.
54. DİSLEKSİDE BİREYSEL EĞİTİMİN
ÖNEMİ
Disleksi tanısı almış çocuklar ve aileleri birçok konuda
desteğe ihtiyaç duyar. Disleksili çocuklarda öğrenme
diğer çocuklara göre daha farklı gerçekleşir. Mevcut
eğitim sistemi bu öğrencilere yönelik öğrenme stilleri
konusunda yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle disleksinin
erken dönemde fark edilmesi ve beraberinde bireysel
eğitim desteğine başlanması disleksi semptomlarını
azaltacak ve çocuğun öğrenmesini olumlu yönde
etkileyecektir. Bireysel eğitim sayesinde çocuk bilişsel,
psiko-sosyal ve akademik açıdan desteklenir. Bireysel
eğitimle birlikte çocuk öğrenmeye güdülenir ve bu
sayede çocuğun öğrenebileceğine ve başarabileceğine
inancı artar. Kısacası bireysel eğitim çocuğun okula ve
hayata uyumunu kolaylaştırır.Erken tanı ile bireysel
eğitime de erken başlanması farklılıkların güçlüğe
dönüşmesini önler.
55. OKUL ÖNCESİ DÖNEM VE ÖZEL ÖĞRENME
GÜÇLÜĞÜ OLAN ÇOCUKLAR İÇİN ÇEVRE
EĞİTİMİ ETKİNLİKLERİ
Çevreye karşı farkındalığı, tutarlılığı artırmak ve çevre ile
ilgili doğru tutum ve davranışları kazandırmak amacıyla
okul öncesi dönem çocuklara (5-6 yaş grubu) yönelik
etkinlikler hazırlanmıştır. Yaşam koşulları nedeniyle doğal
ortamdan uzak büyüyen çocukların çevresini tanımasının
yanında dış çevrede vakit geçirmenin kaygıyı ve stresi
azaltması önemli bir noktadır.
56. Etkinlik Adı: Dur Canlı! Nereye Gidiyorsun?
Etkinlik İçeriği: Etkinliğin kazanımları çocukların, canlıları
yaşadıkları yerlere göre sınıflandırması, canlıları tanımasıdır.
Kullanılacak materyaller ise renkli kartonlar, yapıştırıcı, makas,
kahverengi örtü, çocuk sayısı kadar hayvan resmi, hareketli
müzik. Uygulama aşamasına gelindiğinde ise çocuklar 3 gruba
ayrılır her gruba üzerine daireler çizilmiş mavi, yeşil ve
kahverengi kartonlar ve makas verilir. Çocuklara renklerin
isimleri ve çevrelerinde bu renkte olan canlı, cansız varlıkların
isimleri sorulur sonrasında daireleri kesmeleri istenir.
Sonrasında evden getirdikleri hayvan resimlerini tek tek
tanıtırlar ve bu hayvanlar hakkında konuşurlar ve her bir
çocuğa bir hayvan resmi verilir. Daireler renklerine göre ayrılıp
sınıfın köşelerine koyulur. Öğrencilerden müzik başladığında
dans etmelerini müzik durduğunda ise ellerindeki canlıyı
yaşadığı (toprak, su, orman) yeri gösteren kartona
yerleştirmelerini istenir. Yanlış daireye giden çocuğa hep
beraber “Dur canlı, nereye gidiyorsun?” denir. Aynı uygulama
çocukların getirdiği hayvan resimleriyle de yapılır.
57. Etkinlik Adı: Bitki Müzesi
Etkinlik İçeriği: Etkinliğin kazanımları çocukların bitkileri tanımalarını,
duygu ve düşüncelerini farklı şekilde ifade etmelerini ve işbirlikçi
çalışmayı içerir. Uygulama aşamasında ise çocuklar 3 kişilik gruplara
ayrılır. İki kişi malzeme bir kişi heykeltıraş olacaktır. Heykeltıraş iki
arkadaşıyla bir bitki oluşturacaktır. Çalışma bittikten sonra her bitki
incelenip bitkilerin özellikleri hakkında konuşulur. Roller değiştirilerek
etkinliğe devam edilir.
Etkinlik Adı: Kap Mendili
Etkinlik İçeriği: Etkinliğin kazanımı bitkileri tanımaktır. Materyaller ise
torba, hayvan ve bitki resimleri, artık materyaller, makas,
yapıştırıcıdır. Uygulama sırasına gelindiğinde ise torbaya hayvan ve
bitki resimleri atılır ve öğrencilerden kimseye göstermeden iki resim
çekmeleri istenir. Çocuklar bir çember oluşturur ve öğretmen bu
çemberin içine elinde mendil ve torbayla gelir. Torbadan bir resim
çeker ve bu resmi ipuçlarıyla anlatır. “Onda elma yetişir. Dalları
vardır.” gibi ipuçları verir. Elinde ağaç resmi olan çocuklar mendile
koşar ve ilk kapan çocuk çemberin etrafında bir tur döner ve mendili
öğretmenine getirir. Oyun bu şekilde devam eder. Oyunun ardından
çocuklar seçtikleri resimlerdeki hayvan ve bitkileri artık materyallerle
oluştururlar.
58. OKUMA YAZMA BİLMEYEN DİSKALKULİK BİR
ÖĞRENCİYE TOPLAMA VE ÇIKARMA
ÖĞRETİMİNE YÖNELİK BİR EYLEM
ARAŞTIRMASI
Öğrenme güçlüğü sebebiyle arkadaşları tarafından dışlanan
ve zekası ile ilgili sorunları olduğu için anlamadığı, derslerinin
kötü olduğu düşünülen 3. Sınıf öğrencisi üzerinde yapılan bir
çalışmadır. Öğrencinin okuma yazma bilmediği ve toplama ve
çıkarma işleminde sınıf düzeyinin altında olduğu
bildirilmektedir. Çalışma öncesinde öğrencinin toplama
çıkarma işlemi için temel beceriler olan; sayıların basamak
değerleri, büyüklük küçüklük kavramı, yazılışı ve okunuşu
sorulmuştur. Tek basamaklı sayılarda bir problem görülmezken
çift basamaklı sayıların büyüklük küçüklük sıralamasında ve
üç basamaklı sayıların okunuşu ve yazılışında başarısızlıklar
görülmüştür.
59. Öncelikle basamak değeri kavramı öğretilmiştir.
Sonrasında ise toplama, ekleme kavramlarını iyi
anlayabilmesi için abaküs gibi materyaller kullanılmıştır.
Matematik problemlerini çözmede kullanılan stratejilerden
uzun süreli hafızayı kullanmayı gerektiren ve eldeki
sayıyı akılda tutarak sonuca ulaşmayı sağlayan strateji
kullanarak öğrenciye toplama işlemi öğretilmiştir.
Bahsedilen strateji büyük sayının üzerine küçük sayının
eklenmesiyle yapılan toplamayı içermektedir. Öğrenciye
büyük sayının ağır ve büyük olması sebebiyle elimizde
tutamayacağımız dolayısıyla cebimize koyduğumuz,
küçük olan sayıyı elimize alıp büyük olan sayının üstüne
saydığımız söylenmektedir. Toplama işlemi öğretiminin ilk
aşamasında somut nesnelerle toplama işlemini
kavraması sağlanmış, sonrasında parmaklarını
kullanarak büyük sayının üzerine küçük sayıyı saydırma
yöntemi kullanılmıştır.
60. Çıkarma işleminin kavratılmasında ise yine somut
materyaller ve görsellerden yararlanılmıştır. Bunun için
öğrenciye toplama işleminde bir kızın sepetine çiçekleri
toplayarak artırması anlatılırken, çıkarma işleminde de
aynı kızın sepetinden topladığı çiçeklerin tekrar yerine
koymasına benzetme yapılmıştır. Küçük sayıdan büyük
sayının çıkarılmasının mümkün olmadığını ise iri bir
adamın dar bir kapıdan çıkamayacağı benzetilmiştir.
Toplama işleminde olduğu gibi çıkarma işleminde de
elde-cepte tekniği kullanılarak cebe büyük sayının
konularak, eldeki küçük sayının büyük sayıdan geriye
doğru sayılarak çıkarılması öğretilmiştir.
61. DİSLEKSİLİ ÇOCUKLARDA EV
OKURYAZARLIK ORTAMI VE AKTİVİTE
RUTİNLERİ
Yaşamın erken dönemlerinde belirli rutinlere sahip
olanların daha sağlıklı ve davranışlarını düzenlemede
daha iyi oldukları belirtilmiştir. Çocuğun gelişimi ile
doğrudan ilgili olan aktivite rutinlerinin, disleksi tanısı
almış çocukların ev okuryazarlık ortamı ile ilişkisini
araştıran çalışmada dislektik çocuğun ebeveyn çalışma
ve eğitim durumlarının aktivite rutinlerine etkisi
incelenmiştir. Çalışmada çocuğun günlük rutinlerindeki
performansını değerlendiren yürütücü işlevler ve aktivite
rutinleri ölçeği (YİARÖ) kullanılmıştır.
62. Çocuğun günlük rutinindeki performansını değerlendiren;
sabah ve akşam, oyun ve serbest zaman son olarak
sosyal rutinleri alt boyutlarına sahip ölçeğin sonucunda
disleksi tanısı almış olan çocukların aktivite rutinleri
puanlarının daha düşük olduğu görülmüştür. Yapılan
analizlerin sonucunda anne ve babanın öğrenim ve
çalışma durumlarının sabah ve akşam rutinleri, oyun ve
serbest zaman rutinleri ve sosyal rutinlerini etkilemediği
görülmüştür. Bunun yanında disleksi tanısı almış
çocukların duygu, davranış ve aktivite rutinlerinin
düzenlenmesinde önemli rolü olan organizasyon, dürtü
kontrolü, zaman yönetimi gibi becerileri içeren yürütücü
fonksiyonlarında da problem olduğu görülmüştür.
63. Yürütücü fonksiyon bozukluklarının çeşitli nörogelişimsel
bozukluklarda görüldüğü bilinmektedir. Yürütücü
fonksiyonlardaki problemlerin akademik becerilerin yanı
sıra günlük yaşam rutinini de olumsuz etkilediği
görülmektedir. Yürütücü fonksiyonlarında problem
görülen disleksi tanısı almış çocukların zaman
yönetimiyle ilgili yaşadıkları sorunların günlük yaşam ve
rutinlerinde de sorun yarattığı belirtilmiştir. Dolayısıyla
frontal lob ile ilgili olan yürütücü fonksiyonların disleksi
tanısı almış çocukların aktivite rutinlerinde yaşadıkları
sorunlarından anlaşılabilmektedir.
64. ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ PSİKOLOJİK
OLABİLİR Mİ?
Yapılan araştırmalar öğrenme güçlüğünün kalıtsal
faktörlerden kaynaklandığını öngörmektedir.
Öğrenme güçlüğü gelişimsel öğrenme güçlüğü ve
sonradan kazanılan öğrenme güçlüğü olarak ikiye
ayrılmaktadır Gelişimsel öğrenme güçlüğü genetik
olarak aktarılan bir durumdur. Sonradan oluşan
öğrenme güçlüğü güçlüğü ise kişinin, başına sert
bir darbe alması, kaza, felç gibi dış faktörlerden
kaynaklanarak kişinin beyninde hasar oluşması
sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bunun herhangi
bir psikolojik travma, stress, kaygı gibi faktörlerle
hiçbir ilgisi yoktur.
65. Öğrenme güçlüğü yaşayan bireylerin çevresinin ve
psikolojik durumunun kişiyi etkilediği doğrudur. Ancak bu
sorunun doğrudan sebebi değildir. Çevresel faktörler
öğrenme güçlüğünün etkisinin artmasına veya
azalmasına yardımcı olabilir. Çocuğu ile daha fazla
ilgilenen, onun fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını
karşılayan bir ebeveynin çocuğu öğrenme güçlüğünü,
ilgisiz çocuğun ihtiyaçlarını karşılayamayan bir ebeveynin
çocuğuna göre daha kolay atlatabilir. Unutulmamalıdır ki
öğrenme güçlüğü her türlü fiziksel, psikolojik ve eğitimsel
ihtiyaçlar karşılanmasına ve zka normal veya normal üstü
olmasına rağmen öğrenme sürecinde yaşanan
güçlüklerdir.
66. ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ ÇOCUKLAR VE
AİLELERİNİN DUYGUDURUMUNU NASIL
ETKİLEMEKTEDİR?
Özgül öğrenme güçlüğü tanılı çocuklarda zeka düzeyinin
normal olmasına karşılık beklenilen akademik başarının
gösterilememesi durumu hem çocuğu hem de beraberinde
aileyi stres altında bırakmaktadır. Çocukta görülen özel
öğrenme güçlüğünün beraberinde yaşadığı problemlerin asıl
nedeninin anlaşılamamasından ötürü çocuk suçlanmakla
birlikte aile de çocuğun gelişiminde etkin rol olmadığını
düşünerek kendini suçlu hissetmektedir. Yapılan bazı
araştırmalar öğrenme güçlüğü tanısı alan bireylerin sıklıkla
ruhsal sorunlar ve davranış bozuklukları problemleri de
yaşadıklarını ortaya koymaktadır.
67. Aldıkları eğitimde zorluk çeken ve çoğu zaman kendini
baskı altında hisseden ÖÖG tanılı çocukların aileleri ve
öğretmenleriyle ilişkileri bozulmakta, özgüvenleri
sarsılmakta ve ikincil ruhsal sorunlar görülebilmektedir.
Özgül öğrenme güçlüğü olan çocukların duygudurumları
değişkenlik gösterebilmektedir. Sosyal çevreyle ve
akranlarıyla iletişim ve uyum problemleri
yaşayabilmektedirler.
68. ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ NASIL FARK
EDİLİR?
Öğrenme güçlüğü genellikle çocuklar 1. sınıfa
başladıklarında okuma yazma öğrenirken fark edilir.
Ancak durumun daha geç fark edildiği durumlarda
vardır. Öğrenme güçlüğü ne kadar erken fark edilirse
tedavi süresi o kadar kısa olur. Öğrenme güçlüğü olan
bireyde en sık görülen belirtiler şunlardır:
– İşitsel ve görsel uyaranları anlamlandırmada zorlanma
–Saati öğrenme de zorlanma ve zamanı karıştırma
-Dikkatini toplamakta zorlanma
-El ve göz koordinasyonu gerektiren işlerde zorlanma
-Dil sorunları yaşama
-Organize olmakta zorlanma
-Mantık yürütmede zorlanma
69. ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ VE DİKKAT
EKSİKLİĞİ
Öğrenme güçlüğü tanısı almış çocukların %20-
35’inde dikkat eksikliği ve hiperaktivite tanısı da
bulunmaktadır. Dikkat eksikliği ve öğrenme
güçlüğünün birbirine eşlik ettiği durumlarda
çocuklar genellikle okuma yazma öğrenmekte
zorlanırlar. Çok başarılı oldukları derslerde bile
soruları yanlış okudukları için veya acele ettikleri
için başarısız olurlar. Bu durumda zamanla
çocuklarda okula gitmede isteksizlik, derslere karşı
ilgisizlik, okul fobisi olarak ortaya çıkabilir. Böyle bir
durumda çocuğu mutlaka bir özel öğrenme güçlüğü
ve dikkat eksikliği değerlendirmesinden geçirmek
gerekmektedir.
70. Öğrenme güçlüğü ve dikkat eksikliği bir arada
görülüyorsa çocuğa ilaç desteğinin yanında mutlaka bir
eğitim desteği de aldırmak gerekmektedir. Bu eğitim
desteği alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından
verilmelidir. Bu eğitimi verenler özel eğitim öğretmenleri
veya alanında yetişmiş psikologlar olabilir. Öğrenme
güçlüğü olan çocuklara verilecek eğitim akıcı okuma ve
okuduğunu anlamaya yönelik egzersizleri içeriyor
olmalıdır.
71. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN
ÇOCUKLARIN ZAMAN YÖNETİMİ
BECERİLERİ
Yaygın adıyla disleksi olan özel öğrenme güçlüğü,
sadece okuma, yazma ve matematikte yaşanan zorluklar
değildir. Bunlar en belirgin olarak ortaya çıkan
semptomlardır. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuk okul
derslerinde yaşadığı başarısızlığın yanında, yer yön
bulma, ince kabar motor gerektiren oyunlar oynamada
zorlanma, zamanı yönetememe, kendini ifade ederken
zorlanma gibi durumlarla da karşı karşıyadır. Disleksi
olan çocuk zaman algısı yeterince gelişmemiştir. Dün,
bugün ve yarın gibi kavramları birbirine karıştırmakla
birlikte, saatlerin öğrenirken de zorlanmaktadır. Bu
yüzden bu zorlukla karşı karşıya kalan öğrenciler
ödevlerini asla zamanında bitiremezler.
72. Yapacakları işleri asla yetiştirmezler. Peki bu durum
karşısında neler yapılmalıdır?
Öncelikle aile bu gibi belirtiler fark ettiğinde mutlaka bir
uzmana başvurmalıdır. Uzman ilgili değerlendirmeleri
yapıp çocuğa bir eğitim planı çıkartmalıdır. Zaman
becerisi ile ilgili becerileri ilgili uzmanla kazandıktan
sonra aile evde çocuğun ödevlerini yaparken zaman
yönetimini kazanması için çeşitli çalışmalar yapmalıdır.
Mutlaka çocuğun masasında bir saat olmalıdır. Günlük
işlerinin planlı olduğu bir saat ve içerisinde görevleri yazılı
olmalıdır. Soru çözerken veya ödev yaparken aile
tarafından süre tutulup, alarm kurulabilir. Bu da çocuğun
zamana karşı koşullanmasını sağlar. Ancak
unutulmamalıdır ki bunları mutlaka bir uzman eşliğinde
yapılması gerekmektedir.
73. OGRENME GÜÇLÜĞÜ SADECE AKADEMIK
ALANDA MI ORTAYA CIKAR?
Öğrenme güçlüğugenellikle akademik yasamda, konuları
öğrenirken ortaya cikan bir güçlük olmakla birlikte, motor
koordinasyon sorunu olarak da ortaya çıkabilir. Öğrenme
güçlüğü olan çocukların el-göz koordinasyonları
zayıftır(Doğan, 2012). Çatal bıçak kullanmada, makas
kullanmada, ayakkabılarını bağlamakta zorlanırlar. Bunun
yanında bazıları çizim yapmaları gereken işlerde zorlanırlar.
Öğrenme güçlüğü yaşayan öğrencilerin birçoğu kalem
tutmakta da zorlanırlar. Ayjı zamanda bu çocuklar bisiklete
binmek, top sektirmek gibi aktivitelerde de zorlanmaktadırlar.
Bunun yanında öğrenme güçlüğü olan çocuklar birtakım
sosyoduygusal problemlerde yaşarlar. Bunlar akran
ilişkilerinde zorlanma, düşük özgüven, uyum problemleri ve
iletişim problemleri olarak ortaya çıkabilir.
74. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜGÜ NASIL
TANIMLANIR?
Kırk, Gallagher’a göre öğrenme güçlüğünün
tanımlanmasında 3 ölçüt vardır.
1) Çocuğun zihinsel kapasitesi ve başarısı arasında
büyük bir fark olacak.
2) Çocugun öğrenme sure inde yaşadığı zorluğun
herhangi bir psikolojik durumla, zihinsel yetersizlikle
ilişkili olmaması
3) Çocugun kendisine özgü eğitim modeli ile bilgileri
öğreniyor olabilmesidir.
75. ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ
ÖNLENEBİLİR Mİ?
Öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların zekalarında ya da
duygu durumlarında herhangi bir gerilik veya bozukluk yoktur.
Sadece bu çocuklar yaşının ve zekasının altında bir beceri
sergilemektedirler. Bazılarında matematik, bazılarında yazma,
bazılarında ise okuma ve okuduğunu anlama olarak ortaya
çıkar. Aldıkları eğitime göre bu çocukların bu becerilerde bu
kadar geri olmaları eğitimcilerin ve ailelerin şüphelenme
sebeplerinin başında gelmektedir. Öğrenme güçlüğünün en
bilinen 3 sebebi nörogelişimsel sebepler, doğumdan
kaynaklanan sebepler ve kalıtımdır. En çok kalıtımın öğrenme
güçlüğü üzerindeki etkisi düşünüldüğünde bunun önlenmesi
çok muhtemel değildir. Ancak erken müdahale programı ile bu
durumun çocuk üzerindeki etkisi azaltılabilir. Öğrenme
güçlüğü tanısı yapıldıktan sonra sırasıyla yapılması gereken
müdahaleler: organizasyon ve bellek çalışmaları, dikkat
çalışmaları ve eğitim eksikliğine yönelik çalışmaların
giderilmesi çalışmalarıdır.
76. YAZI ÖĞRETİMİNDE ÖN HAZIRLIK
NASIL OLMALIDIR?
Yazı öğretiminde, öncelikli olarak öğrencilerin gelişim
düzeyleri göz önünde bulundurulmalıdır. Değişik çevrelerden
gelerek oluşan öğrencilerin farklı sosyoekonomik, kültürel
düzeylere sahip olabileceği esas alınarak öğretim sürecinde
de algı, anlama, kavrama yetilerinde farklılıklar olabileceği
düşünülmelidir.
Yazı öğretimi sürecinde öğretmen ile öğrenci arasında
etkileşim ve iletişim açısından beklenmedik durumlar ortaya
çıkabilir. Öğretmenin bu durumda kendi deneyimlerine
dayanarak bilgi, beceri ve yaratıcılığını kullanması son derece
önemli olacaktır. Öğretmenin yazı öğretimi sürecinde
seçilecek harf veya sözcükleri, öğrencinin yaşantısından
örnekler taşıyacak şekilde modellemesi öğrenme sürecini
hızlandıracağı gibi akılda kalıcılığı da arttırmaktadır. Benzer
şekilde harf yapılarının uygun formda ve belirli büyüklükte
olması da önemlidir.
77. DİSLEKTİK ÇOCUKLARDA GÖRSEL ALGI
BECERİLERİNİN OKUMA BECERİLERİ
ÜZERİNE ETKİSİ
Dislektik bireylerin görsel algı becerilerini geliştirmeye
yönelik ergoterapi müdahalesinin okuma becerilerine
etkisi araştırılmıştır. Bireylere problem saptanan alanlara
yönelik kişiye özgü ergoterapi müdahalesi uygulanmıştır.
Müdahale sonucunda bireylerde görsel hafıza, görsel
tamamlama, görsel ayrım, uzaysal algı, şekil-zemin
algılarında ve okuma becerilerinde de artış görülmüştür.
78. Kişi merkezli müdahale uygulanan dislektik bireylerde görsel
algı becerilerindeki artışın yanı sıra akıcı okuma ve okuduğunu
anlama becerilerinde de artış görülmüştür. Olguların yaşları
göz önünde bulundurulduğunda yaşı daha küçük olan dislektik
bireyin hem okuma becerilerinde hem de görsel algı
becerilerindeki artışın daha fazla olduğu görülmüştür.
Dolayısıyla erken müdahalenin dislektik bireylerde daha etkin
olduğu görülmüştür. Dislektik bireylerde hem erken tanı hem
de erken müdahale ile bireylerin akademik, sosyal, psikolojik
alanlarda yaşadıkları sorunların aza indirilebileceği
düşünülmüştür.
Çalışmadan daha iyi sonuç almak amacıyla çalışmaya daha
fazla katılımcı alınması, müdahale sürecinin uzun tutulması,
bunun yanında dislektik bireylerin aile fertlerinin ve
öğretmenlerinin de onların karşılaşabilecekleri sorunları ile ilgili
bilgi edilmesi gerekmektedir.
79. ÇOCUĞUM DİSLEKSİ ONUN İÇİN EVDE
NELER YAPABİLİRİM?
Öncelikle çocuğun öğrenme güçlüğü ile ilgili mutlaka bir uzmandan
destek alıyor olması gerekir. Bu uzman desteğinin yanında aileler
çocuklarına evde destek olmak amacı ile, çocuğa yönergeleri
hatırlatacak küçük yazıların hatırlatıldığı panolar yapabilirler. Bu
panolarda çocuğun zamanı yönetebileceği bir zaman çizelgesi mutlaka
asılı olmalıdır. Çocuğun okuma seviyesine göre günlük yapacağı
okumalar bu listede asılmış olmalıdır. Çocuğa okumayı sevdirmek amacı
ile şiirleri, tekerlemeleri buraya mutlaka asmak gerekir. Mutlaka
görsellerin olduğu okumalar yaptırılmalıdır. Çocuklar önce görseldeki
resmi yorumlamalı, anlatılacaklar ile ilgili tahminler yürütmeli sonra metni
okumalıdır. Çocuğa okuma ağacı yapılmalıdır. Okuduğu metinden
anladıklarını küçük küçük semboller ve yazılarla bu ağaca asmalıdır.
Çocuğun okuma ile ilgili motivasyonunu arttırmak için okuduğu metin
birkaç kez okutulabilir. Hatalı okuduğu kelimelerle ilgili küçük kartlar
hazırlanmalı ve bu kartlar mutlaka tekrar tekrar okutulmalıdır. Bunun
yanında yazının içeriği ve puntosu da oldukça önemlidir. Ayrıca
çocuğunuza yazıyı sevdirmek amacı ile metinleri renkli kağıtlara veya
beyaz kağıtların üzerinde renkli yazılar ile bastırabilirsiniz.
80. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNE SEBEP
OLAN ETMENLER NELERDİR?
Özgül Öğrenme Bozukluğunun etyolojisi konusunda
henüz fikir birliğine varılamamış olmasına karşılık yapılan
çok sayıda araştırma bazı etmenleri kabul etmektedir.
Beyin Hasarı,
Gelişimsel Sapma,
Genetik, kalıtımsal etmen,
Algısal Bozukluklar
Nörolojik Fonksiyonlarda Bozukluk
81. Bilişsel ve nörofizyolojik çalışmalar zayıf olduğu alanların çözümleme
işlemleri ve işleyen belleği olduğunu düşündürmektedir.
İleri derecede düşük doğum ağırlığı ve çok erken doğan çocuklar okuma
bozukluğu ve diğer öğrenme bozuklukları için yüksek risk altındadır.
Okuma bozukluğu, genel nüfusa göre bu bozukluğun daha çok
görüldüğü aileler arasında sıktır.
Sağ-sol karıştırmasının okuma güçlükleri ile ilgili olduğu gösterilmiştir.
Bilgisayarlı beyin tomografisi, manyetik rezonans görüntüleme ve otopsi
üzerinde yapılan birkaç yeni çalışma okuma bozukluğu olan insanlarda
temporal veya pariyetal loblarda anormal asimetrinin olduğunu
göstermiştir.
Son yıllarda yapılan çalışmalar merkezi sinir sisteminin yapısal ve
işlevsel bozukluğuna bağlı olarak ortaya çıktığı görüşünde
birleşmektedir. Çocuğun bilgiyi kazanırken yaşadığı güçlüklerin çeşitli
nedenleri arasında başta zihinsel gerilik olmak üzere fiziksel özürler,
görme, işitme kusurları, motivasyonel faktörler, duygusal sorunlar,
sosyo-ekonomik ve kültürel yoksunluklar yer alır.
Özgül Öğrenme Bozukluğu yukarıda sayılan bu faktörlerin dışında
gelişme göstermektedir. Bilginin kazanılması sürecinin bir fonksiyonudur
ve bilginin hangi aşamalardan geçerek kazanıldığına ilişkin bilgi işlem
modeline kısaca göz atmak Özgül Öğrenme Bozukluğu olan çocukların
hangi alanlarda güçlük yaşadığını anlamak açısından yararlı olacaktır.
82. ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ
Öğrenme bozukluğu bir bireyin dinleme, düşünme, kendini ifade
etme, dikkat, algılama, sıralama gibi bilişsel becerilerindeki işleyiş
farklılığından ötürü okuma, yazma, matematik gibi temel
akademik becerileri kazanmada güçlük çekmesidir.
Disleksinin sözcük anlamı “okuma bozukluğu”dur. Okuma
bozukluğu genellikle yazı bozukluğu, sözel-yazılı ifade bozukluğu
ile beraber görülmektedir. Günümüzde bu sorunu ortak bir başlık
altında toplayan ve okuma, yazma, matematik öğrenme
güçlüklerini kapsayan “öğrenme bozukluğu” ya da “öğrenme
güçlüğü” terimi daha sık kullanılmaktadır. Disleksi/Öğrenme
bozukluğu, zekası normal ya da normalin üzerinde olmasına
rağmen aklına uygun başarı gösteremeyen çocuklarda görüldüğü
için çoğu zaman geç tanınmaktadır. Sorunun tembellikten,
ilgisizlikten, dikkatsizlikten kaynaklandığını düşünen anne-
babalar ve öğretmenler bu çocukların erken tanıdan
yararlanamamasına ve travmatik öğrenme deneyimleri
edinmelerine neden olmaktadır. Oysa öğrenme bozukluğu zaman
içinde edinilmez ve izleri yaşam boyu sürebilir.
83. Beyin Eğitimi; ÖÖG’de sıklıkla sorun yaşanan görsel,
işitsel ve işlem hızını güçlendirmeyi hedefleyen
egzersizler de sunmakta ve bu sayede öğrenme güçlüğü
yaşayan çocuğun okul başarısını arttırmayı
amaçlamaktadır.
Öğrenme Bozukluğu çeken çocuk ve gençlerin eğitimi,
normal müfredat programlarıyla ya da özel derslerle
gerçekleşememektedir. Bu vakalar psiko-pedagojik
değerlendirilmelerinde belirlenen zayıf bilişsel becerilerini
geliştirmek üzere hazırlanan “Bireyselleştirilmiş Eğitim
Programları-BEP” ile öğrenebilirler. Özellikle dikkat
yoğunlaştırma ve algılama becerilerinin eğitimi öğrenme
bozukluğunun tedavisinin olmazsa olmazıdır. Bu alanda
kullanılan yöntemlerden biri de hızlı okuma tekniğidir.
Ancak bu programın öğrenme bozukluğu/disleksi sorunu
olanlar için geliştirilmiş olması gerekir.
84. Görsel Beceriler: ÖÖG’ li çocuklar görsel algı, kısa süreli
ve uzun süreli görsel hafızada sorunlar yaşayabilirler.
Örneğin, bu çocuklar okudukları metinleri, kısa bir sonra
tamamen hatırlayamayabilirler.
Sözel Beceriler: ÖÖG’li çocuklar özellikle işitsel algılama,
kısa ve uzun süreli işitsel hafızada problemler
yaşayabilirler. Örneğin, benzer sesli harfleri (b-m, v-f gibi)
ayırt etmekte zorlanabilirler.
İşlem Hızı: ÖÖG’ li çocukların işlem hızları oldukça
yavaştır. Edinilmiş bilgiyi, hızlıca depodan
çıkartamayabilirler. Örneğin, yavaş okuyabilirler veya
konuşurken gerekli kelimeyi bulmakta zorlanabilirler.
forbrain, ÖÖG’li çocukların geliştirmesi gereken bilişsel
becerilerini tespit eder, çocuğun ihtiyacına yönelik
bütünsel bir program izler.
85. ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN ÇOCUKLARIN
DİL ÖZELLİKLERİ NASILDIR?
Öğrenme güçlüğü olan çocukların dilin anlaşılması ve dilin kullanımından
kaynaklı sorunlar yaşadıkları beraberinde başarısız dinleme becerisi, konuşma,
yazma ve matematiksel hesaplamalarda görülen ciddi zorluklarla ifade
edilmektedir.
Öğrenme güçlüğü ve dil bozuklukları arasındaki ilişki son yirmi yıldır
incelenmektedir. Yapılan araştırmalarda sürekli bu iki durumun birbiriyle bağlantılı
olduğu olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Öğrenme güçlüğü olan çocukların
%96’sının aynı tip iletişim bozukluğuna sahip olduğu sonucuna ulaşmışlardır.
Öğrenme güçlüğü görülen birçok çocuğun aynı zamanda dil ile ilgili problemler
de yaşadığı görülmektedir. Yapılan araştırmalar doğrultusunda toplum içinde
okuma güçlüğü olduğu söylenen birçok bireyin aslında öğrenme güçlüğünün alt
gruplarından birine dahil olduğu öne sürülmektedir.
86. Bu alt gruplar üç kategoriye ayrılmaktadır:
-İleri derecede dil problemi olan çocuklar
-Daha az karmaşık dil problemi olan çocuklar
-Dil problemi daha sonra fark edilen çocuklar
Dil bozuklukları ve öğrenme güçlüğü arasında ilişki
bulunmakla birlikte günümüzde öğrenme güçlüğü olan
birçok çocuğun aynı zamanda dil problemi yaşadığına
dair sonuçlara ulaşılmakta ve bu oran artış
göstermektedir. Ancak çocukta görülen dil bozukluklarının
öğrenme güçlüğüne yol açtığı sonucuna kesin olarak
ulaşamamaktayız.
87. DİSLEKSİ İÇİN SÖYLENMİŞ YANLIŞLAR
•Başarılı Bireylerin Disleksili Olma İhtimali Yoktur.
Eğer kişi okulda başarılı bir öğrenciyse disleksili olma ihtimali yoktur
düşüncesi de
Başka bir efsanedir. Çünkü disleksinin okulda başarısız bireylerde
oluşacağına olan inancın aksine bazı disleksili bireyler, yüksek oranda
görevlerine yoğunlaşarak ve çok çalışarak okulda oldukça başarılı
olabilirler ve başarılı bir eğitim hayatı geçirebilirler, hatta istedikleri
mesleklere ulaşabilen bireyler olabilirler. Başarısından dolayı, okul hayatı
boyunca tespit edilememiş ya da geç tespit edilmiş pek çok birey
bulunmaktadır. Alfabetik düzeyde, problem yaşayan disleksili bireyleri
tespit etmek daha kolayken ortografik açıdan problem yaşayan bireyleri
tespit etmek daha güçtür. Sadece akıcı okuma problemi olan, fakat
akademik olarak başarılı bir öğrenciyi tespit etmenin güç olması
nedeniyle, toplumlarda böyle bir kanı oluşmuştur
88. •Zekâ ile Disleksi Arasında Doğrusal Bir İli ki Vardır.
Zekâ ve disleksi arasında k r lan diğer ağ da disleksi hakkındaki efsanelerden
biridir. Disleksili bireylerin bir tür zekâ geriliği yaşadıkları düşüncesi gerçeği
yansıtmamaktadır. IQ testleri ve disleksi arasında bir bağ bulunamamaktadır. Bu
nedenle bu testler, disleksi için bir kanıt olarak kabul edilmemelidir. Disleksili
bireylerin arasında ortalama zekâ üstünde pek çok bireyin olduğu bilinmektedir.
Kendi alanlarında zirvede olan başarılı pek çok kişi de disleksili bir birey
olduğundan bahsetmektedir. Disleksinin görsel ve işitsel problemlerle bir
alakasının olmadığı gibi, zekâ geriliği ile de alakası yoktur. Yapılan araştırmalar,
farklı IQ seviyesindeki pek çok zayıf okuyucunun;imla fonolojik işlem, kısa süreli
hafıza ve söz dizimi ile ilgili değerlerde eş değer zorluklar gösterdiğini ortaya
koymuştur. IQ seviyesi daha yüksek olan zayıf okuyucular, IQ seviyesi düşük
olan zayıf okuyuculardan, yapılan okuma değerlendirmelerinde ayrışmamıştır. Bu
durum, zekâ ve disleksi ilişkisini daha açık ortaya koymakta ve disleksinin düşük,
orta ya da yüksek IQ seviyesine sahip bireylerde de görülebilen bir problem
olduğunu kanıtlamaktadır.
89. •Disleksi Toplumlarda Nadir Görülen Bir Durumdur.
Disleksinin toplumlarda sık görülmeyen nadir bir durum olduğu yargısı, disleksi hakkında
yanlış bilinen diğer bir durumdur. Türkiye’de, ülke genelinde yapılan, disleksili bireylerin
varlığına ilişkin bir çalışmanın varlığına rastlanılmamakla birlikte disleksinin dünyadaki
ülkelerdeki varlığına göz atarak bu yargı hakkında daha net bilgi sahibi olunabilir. ABD’de
öğrenme güçlüğü çeken bireyler %15-25’leri bulan bir orandadır. Bu öğrenme güçlüğü
çeken bireylerin yaklaşık %80`inin ise disleksilidir (Lerner, 1989). Disleksinin; İngiltere’de
görülme oranı %10 iken, Almanya’da bireylerin %5’inde, Polonya’da okul çağı öğrencilerinin
%10-15’inde, Macaristan’daki öğrencilerin %7-10’unda, üç farklı okuma sistemi olan
(Hiragana, Katakana, Kanji) Japonya’da ise okumada %1 oranında Hiragana, %2-3
oranında Katakana ve %5-6 oranında ise Kanji okuma sisteminde, Hollanda’da yaklaşık
%10, Kuveyt’te ise %6.29 oranında disleksili bireylere rastlanmaktadır. Bu oranlara
bakılacak olunursa, her ülkede ortalama en az %5 oranında disleksili birey bulunmaktadır.
Yani her 5 kişiden 1’inin
kişinin disleksi olabileceği şeklinde düşünülürse, disleksinin toplumlarda nadir görülen bir
durum olmadığı daha net bir şekilde anlaşılacaktır.
90. •Bir Birey Okuyabiliyorsa O Disleksili Olamaz
Okuyabilen bireylerin disleksili bir birey olamayacağı konusundaki
inanış da yanlış bilinenler arasındadır. Disleksili bireyler kelimelerin
şekillerini hafızaya alarak, tanıdık hikâyeleri ezberleyerek, ilk
harflerden sonra tahminde bulunarak okuma yapma gibi farklı
stratejilerle bir süreye kadar okuma yapabilmektedirler.Bu durumda,
disleksi sadece okuma öğrenememe problemi olarak algılanmamalı
disleksinin kişilerde farklı boyutlarda görülebileceği göz önünde
tutulmalıdır. Örneğin, bazı disleksililer hiç okuyamazken bazıları
okuya bilmekle birlikte okuduğunu anlayamamaktadır ya da
kelimeleri karıştırarak okumaktadır.
91. DİSLEKSİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Bir hastalık değil gelişimsel bir sorun olduğu için tedavi yerine telafi veya
düzelmesi mümkün mü diye sorulması daha doğrudur. Özel eğitimle
büyük oranda düzeltilebilir. Yaş olarak ne kadar erken fark edilirse o
kadar kolay giderilir.Fakat teşhis konusunda işinin ehli uzmanlara
danışılmalı ve dikkatli şekilde iyice araştırılmalıdır. Çünkü yanlış teşhis
düzeltici yaklaşımları engelleyeceği için en azından gecikmeye yol açar.
Bu gecikme süresi içinde disleksili bireyin kendine saygısı ve öğrenme
motivasyonu düşebilir. Bu durumda soruna psikolojik etkenler eklenir. Bu
etkenlerin sayısının ve şiddetinin artması, okula, öğrenmeye ve
öğretmene karşı olumsuz bir tutuma ve sorunun şiddetlenip kalıcı
olmasına yol açabilir. Disleksi olgularının çocukluk ve ergenlikte fark
edilmemesi, okul ve öğrenmeye karşı isteksizliğe ve giderek yetenek ve
kapasitesiyle uyuşmayan meslek ve yaşam tarzı tercihlerine yol açabilir.
92. DİSLEKSİ NASIL FARK EDİLİR?
Okul öncesi dönem belirtileri:
• Konuşmanın gecikmesi ve diğer konuşma bozuklukları
(kelimeleri doğru telaffuz etmekte güçlük, kelime dağarcığının
yetersiz ve yavaş gelişmesi, bir şey anlatırken zorlanma, az
konuşma).
• Zayıf kavram gelişimi (Büyük-küçük, ince-kalın, üst-alt, iç-
dış, önce-sonra gibi kavramları öğrenememe, karıştırma).
• Yetersiz motor gelişim ( öz-bakım becerilerini öğrenmekte
güçlük, düğme iliklemeyi öğrenememe, beceriksizlik
(sakarlık), çizim veya kopyalamaya karşı isteksizlik.
93. İlkokul dönemine ilişkin belirtiler:
• Akademik başarı: Birçok alanda zeki görünmelerine karşın akademik açıdan
başarısızlık yaşarlar. Başarı durumu değişkendir, bazı derslerde başarısı
normal/normal üstü iken, bazı derslerde düşüktür) .
• Okuma / Yazma Becerisi: Disleksisi olan çocuklar 1. sınıfta okumayı
öğrenmede zorlanırlar ve gecikirler. Diğer sınıflarda ise okumaları hız ve nitelik
açısından yaşıtlarından geridir. Bazı harflerin seslerini öğrenemez, harfin şekli ile
sesini birleştiremez, kelimeleri hecelerken ya da harflerine ayırırken zorlanır, sınıf
düzeyinde bir parçayı okuduğunda anlamakta zorlanır, başkasının okuduklarını
daha iyi anlar. 1. sınıfta yazmayı öğrenmede zorlanırlar ve gecikirler. Bazı harf,
sayı ve kelimeleri ters yazar ya da karıştırırlar. “Çok” yerine “koç”, “ev” yerine
“ve”, “soba” yerine “sopa”, b-d, m-n, ı-i, 2-5, d-t, ğ-g gibi. Yazarken bazı harfleri,
heceleri atlar ya da harf/hece ekler, sınıf düzeyine göre yazılı imla ve noktalama
hataları yapar, küçük-büyük harf, noktalama, hece bölme hataları, yazarken
kelimeler arasında hiç boşluk bırakmaz ya da bir kelimeyi iki-üç parçaya bölerek
yazarlar. Yaşıtlarına oranla el yazıları okunaksız ve çirkindir, yavaş yazarlar,
tahtadaki yazıyı defterine çekerken ya da öğretmenin okuduğunu defterine
yazarken zorlanırlar.
94. • Aritmetik Becerileri: Sayı ve matematik sembollerini öğrenmede güçlük çekerler. Bazı
aritmetik sembolleri öğrenmekte zorlanır, karıştırırlar. Sınıf düzeyine göre çarpım tablosunu
öğrenmekte geri kalırlar. Dört işlemi yaparken yavaştırlar. Problemi çözüme götürecek
işleme karar veremezler, yaşına uygun seviyedeki matematik problemlerini yaparken
otomatik olarak tepki vermekte zorlanırlar.
• Diğer alanlar: Sağ-sol, doğu-batı,kuzey-güney kavramlarını öğrenmede zorlanırlar.
Zamana ilişkin kavramları (dün-bugün, önce-sonra, gün, ay, yıl, mevsim gibi) kavramlarını
karıştırırlar. Hangi aydayız denilince salı, hangi mevsimdeyiz denilince şubat diyebilirler.
Saati öğrenmekte zorlanırlar.
• Haftanın günlerini, ayları, mevsimleri doğru saysa bile aradan sorulduğunda (cumadan
önce hangi gün gelir, marttan sonra hangi ay gelir, haftanın dördüncü günü hangisidir gibi)
yanıtlamakta zorluk çeker ya da yanlış yanıtlarlar.
• Top yakalama, ip atlama, ayakkabı-kravat bağlama gibi işlerde yaşıtlarına oranla
beceriksizdirler. Sakarlık vardır, sık sık düşer, yaralanır, istemeden bir şeyler kırarlar
• Kendi başlarına çalışma alışkanlığı gelişmemiştir. Öğrenme stratejileri eksiktir, nasıl
çalışacaklarını, nasıl daha fazla bilgi edineceklerini ve öğrendiklerini nasıl hatırlayacaklarını
bilemezler.
Bu belirtilerin hepsi bir dislektik çocukta bulunacaktır diye bir kural yoktur. Her çocuk
kendine has bir şekilde farklılıklarla bu belirtileri bulundurabilir.
95. ÇOCUĞUM NEDEN ÖĞRENEMİYOR?
Bazı çocuklar dinleme, yazma, konuşma, matematik becerileri
kazanılmasında ve sosyal iletişim becerileri gibi bir veya birden fazla
alanda sorun yaşar. Bu sorunlar zeka geriliği veya eğitim olanaklarından
kaynaklanmıyorsa öğrenme güçlüğü olarak adlandırılır. Öğrenme
güçlüğü olan çocukların zeka düzeyleri normal ya da normalin
üzerindedir. Bu çocukların nörolojik süreçlerindeki bazı farklılıklar
öğrenme stillerinde de farklılıklara sebep olur.
Disleksi hangi yaşlarda ortaya çıkar?
Genellikle ilkokula başlanıldığı sırada, okumaya başlangıç aşamasında
kendini gösterir. Disleksili çocuklar tahtada yazılanları defterlerine not
etmekte zorlanırlar. Defterlerde genelde uzun cümlelerin yerine kısa
cümleler ve kelimeler bulunur. Bazı kelimeleri yazmayı unuttuklarından
cümleler bazen karmaşık ve anlaşılmaz olabilir.
96. Dislekside matematik becerileri
Bazı dislektik çocuklar matematikte iyiyken, bazıları ise matematiğin
bazı alanlarında zorluk yaşamaktadır. Matematik becerileri zayıf olan
disleksili çocuklar için işleme başlamadan önce artı, toplama,
çıkarma, gibi matematiksel işlemlerin iyice açıklanması
gerekmektedir. Disleksi tanısı almış çocukta diğer güçlükler
görsel/algısal becerilerde, yön kavramında, sıralamada, kelime
becerisinde ve hafızada gözlemlenebilir.
Disleksi ve Zaman Yönetimi
Disleksi zamanı verimli kullanmayı veya bir programa bağlı kalmayı
zorlaştırabilir. Uzman desteği ile hazırlanmış çalışma programları ve
çalar saat ya da dijital saat ile dislektik çocukların zamanı daha
kontrollü kullanmalarına olumlu katkı da bulunulabilir.
97. ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN
ÇOCUKLARIN ANNE BABA TUTUMLARINA
YÖNELİK ÖNERİLER
Özgül öğrenme güçlüğü her çocukta farklı şekilde oluşum gösterebilmektedir. Bu
doğrultuda çocuğun yeterli ve yetersiz olduğu alanlar belirlenip çocuğa o
doğrultuda destek sağlanmalıdır.
Özgül öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuyla birlikte
görülebilir ancak DEHB’den farklı bir güçlüktür.
ÖÖG bulunan çocuklar aile ve yakın çevreleri tarafından “tembel”, “sorumsuz”
gibi ifadelerle etiketlenmemeli ya da bu güçlüğü, çocukta görülen bir zeka geriliği
olarak değerlendirmemeleri gerekmektedir.
Anne babanın özgül öğrenme güçlüğü hakkında bilgi sahibi olmaya çalışmaları,
çocuğun varsa kardeşlerine, öğretmenlerine ve çevrelerine bu güçlük hakkında
bilgi verebilmeleri önemlidir.
98. Ruh sağlığı kliniklerinden, özel öğretmenlerden destek alınabilmeli
ve bu sorunla tek başlarına baş etmeye çalışmamalıdırlar.
Ailelerin çocuklarına özgül öğrenme güçlüğü tanısı konulduysa bunu
kabul etmeleri ve çocuklarını yapamadıkları şeyler için zorlamamaları
gereklidir.
ÖÖG olan çocukların zeka düzeyleri normal düzeyde ya da normalin
üzerindedir. Bu sebeple bazı alanlarda çok başarılı olabilirken,
okuma yazma becerilerinde akranlarının gerisinde performans
gösterebilirler.
ÖÖG olan çocuklar okuma yazma becerilerinde okul ortamında sınıf
arkadaşlarının gerisinde olduklarının farkındadırlar. Bu yüzden
sıklıkla kaçınma davranışı gösterdikleri, isteksiz oldukları
gözlenmektedir. Bu gibi durumlarda anne babanın çocuğunu teşvik
etmek amaçlı onunla ders çalışması, ona yardımcı olması gereklidir.
99. İLKÖĞRETİM DÖNEMİNDE GÖRÜLEN
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE
BELİRTİLERİ NELERDİR?
İlköğretim dönemi, çocuğun okul öncesi dönemden çıktığı
daha ciddi kuralların bulunduğu, yoğun dikkat ve
sorumluluklar alabileceği geçiş dönemi olarak
nitelendirilmektedir. Bu dönemde tüm çocuklarda göreceli
olarak uyum güçlüğü yaşanabilmektedir. Çocuğun ders
ortamında dikkatini yeteri kadar odaklayamaması, okul
kurallarına uyum gösterememesi gibi belirtiler ilkokula
yeni başlayan çocukların çoğunda görülmekle birlikte, ilk
etapta DEHB tanısını düşündürmemelidir. Ancak
belirtilerin devamlılığı ve sıklığı olası DEHB tanısını
düşündürmeli, gerekli değerlendirme ve testler
yapıldıktan sonra bir an önce tedavi sürecine
başlanmalıdır.
100. İLKOKUL DÖNEMİNDE DEHB BELİRTİLERİ
DEHB tanısı sıklıkla ilkokul döneminde konulmaktadır.
Çocukta görülen sakin ve sessizce sırada oturamama,
sık sık yerinden kalkarak öğretmeninin peşinde dolaşma,
derse odaklanamama, etrafı ile daha çok ilgilenme, ders
işleyişi sırasında sorulan sorulara beklemeden ve söz
istemeden yanıt verme, ödev ve sınavlarda dikkatsizce
hatalar yapma, okul başarısında görülen değişkenlikler,
diğer çocuklar tarafından dışlanma, ilişki sorunları,
zorlandığı zaman çabuk pes etme, dağınıklık, sıklıkla
okul eşyalarını kaybetme gibi belirtiler ilkokul dönemi
dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunu işaret
etmektedir.
101. ÇOCUKLARDA KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI
KAZANIMININ GELİŞİM SÜRECİNE
KATKILARI
Okuma alışkanlığı, bireyde okumayı öğrendikten sonraki
süreçte gelişen ve zamanla yapılmasından zevk duyulan
beceri halini alan bir eylemdir. Çocukluk evresinde kitapla
tanışma, çocuğun gelecek yaşantısını da etkilemektedir.
Çocukluk evresinde okuma alışkanlığı kazanan
çocukların, düşünme yeteneğinde ve kelime
dağarcığında artış görülmekle birlikte bu çocuklarda
yaratıcı zeka, dinleme ve konuşma yeteneği gelişim
göstermektedir. Kitap okuma alışkanlığının kazanımı
çocukların ahlaki ve kişilik gelişimlerine katkı sağlarken,
doğaya canlılara karşı hassasiyet geliştirmesine ve
farkındalık kazanmasına katkı sağlamaktadır.
102. Okuma alışkanlığının kazanımında etkili birçok faktör
bulunmaktadır. Bunlar arasında ilk sırayı çocuğun ailesi,
içinde yaşadığı çevre, okulu ve öğretmenleri almaktadır.
Anne ve baba çocuğun okuma alışkanlığı kazanması ve
bu alışkanlığı sürdürebilmesinde birer rehber
olabilmelidir. Ebeveynlerin rol model olarak, çocuğun
gelişimine uygun kitapları okuması gerektiği konusunda
yönlendirerek, ev ortamında okuma alışkanlığı
kazandırılmasına yönelik bir kitaplık oluşturarak ve
çocuğa alınan oyuncağın yanı sıra kitaplar da alarak
kitap sevgisi oluşturabilir ve okuma alışkanlığı
kazandırılmasına yardımcı olabilirler.
103. ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNDE TEDAVİ
Öğrenme güçlüğü olan bir çocukta tedaviden önce önemli
olan ilk aşama tanı ve ailenin bu konudaki yaklaşımıdır.
Disleksi bir zekâ geriliği değildir. İlk olarak ailelerin bu konuda
bilinçlenmesi ve olabildiğince hızlıca bir uzmandan destek
alması gerekmektedir. Toplumumuzda genellikle ilkokul
çağındaki çocuklarda bu fark edilmektedir. Çocuk okuldaki
başarısızlığı sebebi ile kendini okuldan uzaklaştırmaya baslar
bu psikolojisine ve akademik başarısına fazlasıyla olumsu,
yansır. Öğrenme bozukluğu olan bir çocuğun ilaç kullanması
gerekmez lakin hiperaktivite veya dikkat dağınıklığı gibi
durumlarda uzman dâhilinde kullanabilir. Öğrenme bozukluğu
olan çocuğun özel bit eğitimle yaşıtları ile ayni seviyeye
getirilmesi gerekmektedir. Bu süreçte okuldaki öğretmenin,
özel eğitmenin ve ailenin işbirliği çok önemlidir. Disiplin ve
sabır ile öğrenme bozukluğu %100e yakın bir seviyede
azalma gösterebilir. Çocuğun bu aşamada hem sosyal olarak
kendini iyi hissetmesi sağlanmalı hem de akademik basarisi
için gerekli eğitimleri sağlanmalıdır
104. DİSLEKSİ’DE AKICI OKUMAYI
GELİŞTİRMEK İÇİN YÖNTEMLER
NELERDİR?
Noktalama işaretleri, vurgu ve tonlamalara dikkat
edilerek, geriye dönüş ve kelime tekrarına yer
verilmeyen, heceleme ve gereksiz duruş yapılmayan,
anlam ünitelerine dikkat edilerek konuşurcasına yapılan
okuma (Akyol,2006) olarak tanımlanan akıcı okuma,
dislektik olan bireylerin problem yaşadığı alanların
başında gelmektedir. Akıcı okumayı geliştirmek için bir
takım yöntemlerden faydalanılabilir.
-Tekrarlı Okuma: Kitap, dergi, veya gazeteden seçilen
kısa bir metnin çocuğa bir kaç defa okutulması olan
tekrarlı okuma, akıcı okuma için oldukça etkili bir
yöntemdir.
105. -Eşli Okuma: Her yaştan okuyucunun kullanabileceği bir
teknik olan eşli okuma, bir profesyonel ya da konuda
bilgili bir gönüllü eşliğinde yapılabilir. Okunacak materyal
seçilir ve okuyucu ile birlikte materyalin fiziksel özellikleri
(yazı fontu, uzunluğu vs.) ve varsa görsel ögeleri tartışılır.
Ardından aynı anda sesli okuma yapılır. Burada okuma
hızı öğrenciye göre ayarlanmalı ve olumlu dönütler
kullanılmalıdır.
-Okuyucu Tiyatroları: Bu teknik düz yazı, şiir gibi gibi
metinleri dramatizasyon yoluyla canlandırarak okumayı
içerir. Performansa başlanmadan önce zorlanılan
kelimeler üzerinde çalışılır. Öğrencilere roller vermek,
okunulan metnin daha iyi anlaşılmasına ve öğrencinin
motive olmasına fayda sağlar. Bu teknik özellikle metnin
daha iyi anlaşılması için kullanılabilir.
106. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ
‘’DİSLEKSİ’’ NEDİR?
Disleksi, zeka düzeyinin normal ya da normal üstü
değerlerde olup fiziksel, ruhsal, nörolojik herhangi bir
bozukluğun bulunmamasına karşılık okuma, yazma,
aritmetik, yer, zaman ve yön koordinasyonlarında,
düşünme ve kendini ifade etme gibi alanların bir ya da
birkaçında ortaya çıkan bir bozukluktur. Özel öğrenme
güçlüğü bulunan bireylerin okuma hızları yavaş
olabilmektedir. Kelimeleri okurken duraklayarak ve
kısaltarak okuma gözlenebilmektedir. Yüksek sesle
okurken yanlış vurgulama yaparak, okuduğu parçanın
anlamını çıkarmakta zorlanabilmektedirler. Okuma
esnasında bazı harfleri öğrenmede güçlük çekebilmekte,
kelimelerin yerine başka bir kelime yerleştirme ve kimi
harfleri de atlayarak geçtikleri görülebilmektedir.
107. Özel öğrenme güçlüğü DSM IV’ e göre okuma bozukluğu
(disleksi), aritmetik bozukluğu (diskalkuli), yazılı anlatım
bozukluğu (disgrafi) ve başka türlü adlandırılamayan
öğrenme bozuklukları olarak dört grupta açıklanmaktadır.
Aritmetik bozukluğu, sayısal sembolleri ve ilişkileri
kavramada, tanımada veya yazıya dökmede açığa çıkan
bir bozukluktur. Diskalkuli olan çocuklar sayıları yer
değiştirmiş, ters dönmüş, bozuk şekilli yazabilmektedirler
ve basit işlemleri yapmakta zorlanabilmektedirler. Disgrafi
ise yazma alanında oluşan öğrenme güçlüğüdür. Yazılı
anlatım bozukluğu olan bireylerde kelimeleri cümle haline
dönüştürüp yazıya dökmekte problem yaşarlar. El yazıları
akranlarına oranla yavaş ve yazıları bozuktur. Kimi harf
ve sayıları ters yazabilmekte ya da karıştırabilmektedirler.
108. ÇOCUĞUM DİSLEKTİK Mİ?
Dislektik bireylerin aslında öğrenme kapasiteleri
olmasına rağmen kendilerine uygun öğrenme
yollarına ulaşamadıkları için okuma, yazma,
heceleme, imla ve/veya matematikle sorunları
vardır. Dislektik bireyler bunları öğrenebilir, ancak
genellikle bu problemlerin üstesinden gelmek için
özel eğitime ihtiyaç duyarlar. Yetenekli ve üretken
zihinlere sahip bu bireylerin öğrenmelerinde bir
farklılık söz konusudur.
109. DİSLEKTİK BİREYLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
Birçoğumuzda bu özelliklerin bir iki tanesi bulunur. Bu
bizim de dislektik olduğumuz anlamına gelmez. Dislektik
bir insan bu özelliklerin birçoğuna çok uzun süre sahip
olan ve bunlardan ötürü öğrenme güçlüğü çeken kişidir.
KONUŞMA
– Konuşmayı geç öğrenme
– Kelimeleri telaffuz etmede güçlük çekme
– Kelimeleri ve yaşa uygun gramer kurallarını öğrenmede
güçlük çekme
– Verilen görevleri yapmakta güçlük çekme
– Önce/sonra, sağ/sol vb. ifadeleri karıştırma
– Alfabeyi, tekerlemeleri ve şarkıları öğrenmede güçlük
çekme
– Kavramları ve ilişkilerini anlamada güçlük çekme
– Kelime hatırlama ve sorunları isimlendirmede güçlük
çekme
110. OKUMA
– Okumayı öğrenmede güçlük çekme
– Kafiyeli kelimeleri öğrenmede güçlük çekme
– Kelimelerdeki heceleri saymakta güçlük çekme
– Kelimelerdeki sesleri duymakta güçlük çekme
– Kelimelerdeki değişik sesleri ayırt etmede güçlük çekme
– Harflerin seslerini öğrenmede güçlük çekme
– Harflerin isimlerini ve şekillerini hatırlamada güçlük çekme
– Okurken ve yazarken kelimelerdeki harflerin yerlerini
değiştirme
– Çok kullanılan kısa kelimeleri yanlış okumak veya hiç
okumama
– Uzun kelimeleri okurken bocalama
– Sesli veya sessiz okumada, genellikle kelimeler düzgün
okunamadığı için anlama güçlüğü çekme
– Yavaş ve güçlükle sesli okuma
111. YAZMA
– Düşünceler kağıda dökmekte güçlük çekme
– Çok fazla yazım hatası yapma
DİSLEKTİK BİREYLERDEKİ DİĞER ORTAK
ÖZELLİKLER
– Renkleri, nesneleri ve harfleri sıralı bir şekilde
isimlendirmede güçlük çekme
– Listeler, tarifler ve olayları hatırlamada güçlük çekme
– Kavramları öğrenmek için onları defalarca görmek veya
duymak zorunda olma
– Görsel veya işitsel uyarıcılarla dikkatin dağılması
– Okuldaki yazılılarda ve testlerde sürekli düşüş
– Akrabalarda da benzer durumların olması
112. DİSKALKULİ OLAN ÖĞRENCİLERİN
GENEL ÖZELLİKLERİ
Diskalkuli, bireyin zekası ve yetenekleriyle orantısız
olarak temel matematik becerilerinde yaşıtlarından
geride olması durumudur. Diskalkulik öğrenciler sayıları
algılamakta, temel matematik becerilerinde
otomatikleşmede, geriye doğru saymada, saatleri
öğrenmede, alışveriş esnasında para hesabı yapmada,
büyükten küçüğe-küçükten büyüğe gibi sıralamalar
yapmada problem yaşarlar. Ritmik sayma da problemli
alanlardan biridir. Örneğin öğrenciden 6’dan başlayarak
20’ye kadar ikişerli sayması istendiğinde, sayabilmesi
için 2’den başlaması gerekir.
3+2 gibi basit bir işlem parmaklarla sayılarak yapılır; 2+3
sorulduğunda ise toplama işleminin değişme
özelliğinden faydalanmak yerine tekrar sayıları toplar.
Bunlara ek olarak diskalkulik öğrencilerin matematik
kaygıları yüksek, özgüvenleri ise düşüktür. Bu durum ise
matematikte başarıyı düşüren bir başka etkendir.
113. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN
ÇOCUKLARIN KAYGI VE DEPRESYON
DÜZEYLERİ
Özel öğrenme güçlüğü olan çocuklar zekaları normal ve normal üstü
olmalarına rağmen potansiyelleri olan başarıyı gösterememektedirler
. Belirgin bir rahatsızlığı olmayan çocuklar yaşadıkları akademik
zorluklardan dolayı okul hayatından çeşitli zorluklarla
karşılaşmaktadırlar. Genellikle yaşadıkları zorlukların bilinmemesi,
görsel, işitsel, duygusal zekâları yüksek olmasına rağmen okuma,
yazma ve matematikte yaşadıkları zorluklar sebebi ile bazen aileleri,
bazen de öğretmenleri tarafından tembellikle suçlanırlar veya
arkadaşları tarafından dışlanırlar . Yaşadıkları zorlukların yanında
yargılanmaları veya arkadaşları tarafından dışlanmaları çocukların
psikolojisinde derin yaralara sebep olmakta ve kişilik gelişimleri
olumsuz yönde etkilenmektedir. Depresyon ve kaygı gibi ruhsal
bozukluklar düşük özgüven veya özgüvenin sarsılması, yalnızlık ve
örselenme ile yakından ilişkili olduğu için bu tanıyı alan çocuklar risk
grubunu oluşturmaktadır.
114. Zeka düzeyleri normal ve normal üstü olmasına rağmen
okuma, yazma ve aritmetik becerilerde güçlük yaşayan bu
çocukların genellikle kaygı bozukluğu yaşadığı bulgular
arasındadır. Ayrıca bu çocukların okulda yaşadıkları zorluklar
ve başarısızlıklar sebebi ile genellikle kaygı, depresif ve
endişeli duygular hissettikleri bulgular arasındadır. Genellikle
disleksi ( okuma bozukluğu) kategorisinde yer alan çocukların
depresif ve kaygılı duygulara sahip olduğu bilinmektedir.
Ayrıca disleksi tanısı almış çocuklarda eşlik eden davranış ve
duygu durum sorunları olduğu belirlenmiştir. Kaygı belirsiz
durumlar veya tehlikeyle baş etme söz konusu olduğunda
ortaya çıkan, uyumu kolaylaştıran bir içgüdüsel bir insani
mekanizmadır. Bu durum hafif tedirgin olma veya panik
derecesine gelmeye sebep olacak şekilde şiddetli
olabilmektedir. Güdeleyici ve ket vurucu etkisi vardır. Geleceğe
yönelik korku, kararsızlık içeren duygularla insan
davranışlarını etkileyen bir hale gelebilir
115. Depresyon, toplumda en yaygın görülen ruhsal
bozukluklardan birisidir. Psikiyatri dünyasının gribi olarak
bilinir .Depresyon uyku durumunun bozulmasına, dış
görünüşün özensizleşmesine, olumsuz duygu
durumlarını (mutsuzluk, karamsarlık, endişe) ve hatta
bazen kendisine öldürme düşüncesine varan bir
durumdur. Depresyon özellikle çocuk ve ergenlerin
yaşamında büyük etkilere sahiptir. Depresyonun çocuk
üzerindeki etkileri arkadaş ortamın, evde, okulda veya
sosyalleştiği diğer ortamlarda ortaya çıkmaktadır.
116. Çocuklardaki depresyon ile ilgili yapılan çalışmalar son
20 yıla yakın zamanda meydana gelmiştir. Okul
değişikliği, öğretmen değişikliği, yeni bir kardeşin olması
aile içinde yaşana çatışmalar gibi çeşitli faktörlerden
tetiklenmektedir. Bu durumlar göz önünde
bulundurulduğunda okula başlama veya devam eden
süreçte depresyon belirtileri ortaya çıkmaktadır. Bu
sorunlarla beraber akademik hayattaki zorlukları da
yaşamak özel öğrenme güçlüğü tanısı alan çocuklarda
depresyon görülme olasılığı daha yüksek olabilir.
117. Çocukluk döneminde yaşanan bazı deneyimler ve yaşam
olayları onların bu olaylara karşı depresyon tepkisi
vermesine yol açar. Aşırı olumsuz düşünceler
çocukluktan itibaren bireyi depresyona meyilli bir hale
getirir. Eğer çocuk okul çağında anne-baba, öğretmen
veya büyüklerine karşı yenilmişlik hissederse bunun
yanında akademik hayatında başarısızlık da yaşarsa
çocukta “ inhibisyon “ olarak adlandırılan sönüklük oluşur.
Bu durum çocuğun kendisine suçlamasına ve
depresyona girmesine sebep olabilir.
118. Özel öğrenme güçlüğü yaşayan çocuk olumsuzluk ve
başarısızlık duygusunu sürekli yaşadığı için bu çocukta
okulda başarısızlık, sosyal ortamlarda dışlanma ve
duygusal sorunların olması onları depresyona meyilli hale
getirmektedir . Yapılan araştırmalara göre akademik
hayatlarında başarısızlık yaşayan özel öğrenme güçlüğü
olan çocukların karamsarlık ve umutsuzluk düzeylerinin
yüksek olduğu belirlenmiştir.
Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda kaygı ve depresyonun
kişinin psikolojisi ve öğrenmedeki rolü temel alınarak
öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların kaygı ve
depresyon belirtilerinin sıklıkla ortaya çıkan bir durum
olduğu belirlenmiştir.
119. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN
ÇOCUKLARIN KARŞILAŞABİLECEKLERİ
SORUNLAR
Özgül öğrenme güçlüğü(ÖÖG), neden olduğu öğrenme problemleri, okul
başarısızlığı ve uyum problemleri ile kişinin kişisel, sosyal ve aile işlevlerini
bozabilmekte ve bazı psikiyatrik problemlere zemin hazırlayabilmektedir.
Özellikle okul çağındaki çocuklar öğrenme konusunda sahip oldukları bu farklılık
nedeniyle öğretmenleri tarafından damgalanabilmekte, akranlarınca
dışlanabilmekte ve ailesinin beklentilerini yerine getiremediği hissiyatıyla gittikçe
toplumdan uzaklaşıp içe kapanabilmektedir. Bu yalnızlaşma durumu düşük
benlik saygısı, depresyon ve anksiyete bozukluğundan madde kullanımına
uzanan pek çok psikiyatrik rahatsızlığı beraberinde getirebilmektedir. Yapılan pek
çok çalışma ÖÖG’li çocuklarda daha fazla anksiyete ve depresyon görüldüğünü,
ayrıca içe atım ve dışa atım problemlerinin daha fazla olduğunu ortaya
koymuştur.
120. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNDE İNCE VE
KABA MOTOR BECERİLER
Özel öğrenme güçlüğünün okuma, yazma, matematik gibi alanları
etkilemesinin yanı sıra ince ve kaba motor becerileri de etkilediği
bilinmektedir. Böyle çocuklar sağ ya da sol ellerini tercih etmekte gecikir,
yapboz, legolar, küpler, oyun hamuru gibi oyuncaklarla oynamakta
zorlanırlar. Kalem tutuşları hatalı olabilir. Düz bir çizgi üzerinde okunaklı
yazmakta, resimleri taşırmadan boyamakta, kare, üçgen gibi basit
geometrik şekilleri çizmekte güçlük yaşarlar. Ayrıca çorap giymek,
ayakkabı bağlamak, düğme iliklemek özel öğrenme güçlüğü olan
çocuklar için zorlayıcı olabilir. Bu tarz ince motor becerilerin yanında,
kaba motor ve koordinasyon becerilerinde de farklılıklar görülür.
Merdiven çıkıp-inmek, zıplamak, seksek, ip atlama gibi oyunları
oynamak, belirli bir ritimde el çırpmak sorun yaşanılan alanlardandır.
Böyle çocuklar sıklıkla ebevenleri tarafından ‘sakar’ olarak
nitelendirilebilirler.
121. ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN
ÖĞRENCİLERİN YAZMA BECERİLERİ
Öğrenme güçlüğü(ÖG) yaşayan öğrencilerin el yazısı gelişimleri diğer
akranlarına kıyasla daha yavaştır ve daha çok hata içerir. ÖÖG’li
çocukların el yazıları incelendiğinde harfleri uygun şekilde yazamadıkları,
bazı harfleri ters yazdıkları(b yerine d vs.), düz bir çizgi üzerinde
yazmakta zorlandıkları, kelimeler arası boşluk bırakmadıkları, büyük-
küçük harf kuralına uyulmadığı( rastgele görünümlü büyük-küçük harf
kullanımı), noktalama işaretleri kullanmadıkları görülmüştür. Yazma
sürecinde görülen bu bozulmalar öğrencinin kendini yazılı anlatım
şeklinde ifade etme becerisini de olumsuz etkiler. ÖÖG’li öğrencilerin
yazılı anlatımları incelendiğinde, iyi organize edilmediği, konunun dışına
çıkıldığı, pek çok imla hatasıyla birlikte ana temanın işlenemediği
görülmüştür. Özellikle yazılı anlatıma dayanan sınavlarda öğrenciler
konuyu bilseler bile yazıya dökmekte, doğru cevapları vermekte
zorlanabilirler.
122. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ OLAN
ÇOCUKLARIN ANNE BABALARI NE
YAPMALILAR?
Çocuğun güçlüğünü kabul edin. Bunun beyindeki yapısal, işlevsel bir
sorundan kaynaklandığını unutmayarak başarısızlığından dolayı
çocuğu suçlamayın, yargılamayın. Bu güçlüğü yenmesine yardımcı
olacak terapötik eğitim ve psikiyatrik desteği sağlayın. Eğitimde
kazandığı becerileri evde çeşitli oyunlar ve etkinliklerle pekiştirin. Bu
çocukların bir şeyi yaparak ve yaşayarak çok daha iyi öğrendiğini
unutmayın. Çocuğunuzun güçlüğü hakkında okulu ve öğretmenlerini
bilgilendirin, işbirliği yapmaya çalışın. Özel öğrenme güçlüğünün
eğitim yoluyla tedavisinin özel bir uzmanlık gerektirdiğini unutmayın.
123. Bu yardımı sınıf öğretmeninden beklemeyin. Yapacağı işler
konusunda çocuğunuzu yüreklendirin, destekleyin. Kendini değerli
bulması ve kendine güvenebilmesi için sizin ona bunu hissettirmeniz
gereklidir. Evde ders çalışmak ebeveyn-çocuk ilişkisini yıpratmaya
başladıysa yardımcı olabilecek lise mezunu ya da üniversite
öğrencisi abla/ ağabeyden günlük ödevler için destek alabilirsiniz.
Okuması için ona örnek olun. Okuma saatleri planlayıp başlangıçta
10 dakikalık oturumlar yapabilirsiniz. Yüksek sesle okumasını isteyin.
O okurken mutlaka siz de dinleyin. Disiplin ve kurallar konusunda
kararlı ve tutarlı olun. Çocuğun öğrenme güçlüğünün olması onun
kuralları öğrenemeyeceği anlamına gelmez. Eğitsel tedavi yavaş
ilerleyen, uzun zaman sonra sonuçlarını alabileceğiniz bir tedavidir.
Bu nedenle sabırlı olun.
124. ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ YAŞAYAN
ÇOCUKLARDA KAYGI VE DEPRESYON
Özel öğrenme güçlüğü; zeka düzeyi normal ve normal üzerinde olan bireylerde görülen, aldığı
eğitime, yaşına ve fiziksel durumuna rağmen kendisinden akademik olarak beklenen gelişimsel
görevleri yerine getiremeyen bireylere verilen tanının genel adıdır.En çok bilineni disleksi
olmakta birlikte, disgrafi, diskalkuli ve disprakside bilinen öğrenme güçlükleri arasındadır.
Disleksi; okuma, okuduğunu anlama, okuma hızı gibi süreçlerde yaşanan zorlukların genel
adıdır. Disleksi olan bireylerin herhangi bir zeka veya nörogelişimsel sorunu olmamalarına
rağmen ya okuma öğrenirken zorlanırlar, ya okuma hızları yaşıtlarının gerisinde olur veya
okuduğu metni anlamazlar. Disleksi okuma bozukluğu olarak da bilinir. Diskalkuli; matematiksel
öğrenme güçlüğü olarak bilinir. Diskalkuli olan bireyler matematiksel işlemlerden dört işlemi
öğrenmekte zorlanırlar, işlemleri tersten yaparlar, çarpım tablosunu öğrenmekte zorlanırlar veya
matematik problemlerini çözemezler. Disgrafi yazma bozukluğudur. Disgrafi olan bireyler yazı
yazmakta zorlanırlar, ters yazarlar, harf atlarlar, okunaksız el yazıları vardır. Dispraksi ise diğer
öğrenme alanları ve motor becerilerle ilgili bir güçlüktür. Dispraksi polan bireyler ayakkabı
bağlamakta zorlanırlar, bisiklet kullanmakta zorlanırlar, yer yön bulmakta zorlanırlar, makas
kullanırken zorlanırlar. Bu tanımlanamayan diğer bozukluk olarak da bilinir.
125. Öğrenme güçlüğü tanısı almış bireyler yukarıda belirtilen türlerin hepsine ya da
sadece birine sahip olabilirler. Tanı için DSM-5 “Diagnostic and Statistical Manual
of Mental Disorder” kullanılır. Genellikle ilkokulda okuma yazma öğrenilirken fark
edilir, ancak daha geç de fark edildiği olur. Yapılan araştırmalar her 5 çocuktan
birinin disleksi olduğunu göstermektedir (Görgü, 2017). Ayrıca özel öğrenme
güçlüğü görülme oranının erkeklerde kızlardan daha fazla olduğu bulgular
arasındadır.
Özel öğrenme güçlüğü olan çocuklar zekaları normal ve normal üstü olmalarına
rağmen potansiyelleri olan başarıyı gösterememektedirler (Görgü, 2017). Belirgin
bir rahatsızlığı olmayan çocuklar yaşadıkları akademik zorluklardan dolayı okul
hayatından çeşitli zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Genellikle yaşadıkları
zorlukların bilinmemesi, görsel, işitsel, duygusal zekâları yüksek olmasına
rağmen okuma, yazma ve matematikte yaşadıkları zorluklar sebebi ile bazen
aileleri, bazen de öğretmenleri tarafından tembellikle suçlanırlar veya arkadaşları
tarafından dışlanırlar.
126. Yaşadıkları zorlukların yanında yargılanmaları veya arkadaşları
tarafından dışlanmaları çocukların psikolojisinde derin yaralara
sebep olmakta ve kişilik gelişimleri olumsuz yönde etkilenmektedir.
Depresyon ve kaygı gibi ruhsal bozukluklar düşük özgüven veya
özgüvenin sarsılması, yalnızlık ve örselenme ile yakından ilişkili
olduğu için bu tanıyı alan çocuklar risk grubunu oluşturmaktadır.
Zeka düzeyleri normal ve normal üstü olmasına rağmen okuma,
yazma ve aritmetik becerilerde güçlük yaşayan bu çocukların
genellikle kaygı bozukluğu yaşadığı bulgular arasındadır. Ayrıca bu
çocukların okulda yaşadıkları zorluklar ve başarısızlıklar sebebi ile
genellikle kaygı, depresif ve endişeli duygular hissettikleri bulgular
arasındadır.
127. Genellikle disleksi ( okuma bozukluğu) kategorisinde yer alan
çocukların depresif ve kaygılı duygulara sahip olduğu
bilinmektedir. Ayrıca disleksi tanısı almış çocuklarda eşlik eden
davranış ve duygu durum sorunları olduğu belirlenmiştir. Kaygı
belirsiz durumlar veya tehlikeyle baş etme söz konusu
olduğunda ortaya çıkan, uyumu kolaylaştıran bir içgüdüsel bir
insani mekanizmadır. Bu durum hafif tedirgin olma veya panik
derecesine gelmeye sebep olacak şekilde şiddetli
olabilmektedir. Güdeleyici ve ket vurucu etkisi vardır. Geleceğe
yönelik korku, kararsızlık içeren duygularla insan
davranışlarını etkileyen bir hale gelebilir.
128. Depresyon, toplumda en yaygın görülen ruhsal
bozukluklardan birisidir. Psikiyatri dünyasının gribi olarak
bilinir. Depresyon uyku durumunun bozulmasına, dış
görünüşün özensizleşmesine, olumsuz duygu
durumlarını (mutsuzluk, karamsarlık, endişe) ve hatta
bazen kendisine öldürme düşüncesine varan bir
durumdur. Depresyon özellikle çocuk ve ergenlerin
yaşamında büyük etkilere sahiptir. Depresyonun çocuk
üzerindeki etkileri arkadaş ortamın, evde, okulda veya
sosyalleştiği diğer ortamlarda ortaya çıkmaktadır.