SlideShare a Scribd company logo
1 of 107
99 Sayfada dizisi, kamuoyunun ilgisini çekebilecek konulardaki
bilgi varlığını özet ve kolay okunur bir Ģekilde aktarmayı
amaçlayan, konulu bir söyleĢi dizisidir. Ġncelenen konunun önde
gelen bir uzmanıyla söyleĢi gerçekleĢtirilmekte, elde edilen bilgi
ve görüĢler, kolay okunur ve kolay anlaĢılır bir Ģekilde
iletilmektedir. SöyleĢiler, söyleĢi tekniğine hakim, ele alman
konuda bilgi sahibi ve karmaĢık konuları kolay anlaĢılır Ģekilde
ifade etme becerisine sahip kiĢilerce gerçekleĢtirilmektedir. Dizide
ele alınan konu, soru-cevap tekniğiyle 99 sayfa içinde
sunulmaktadır.
SAYFADA
D Ġ Z Ġ S Ġ
2ir
99SAYFADA
ERGENLĠKTEN GENÇLĠĞE
PROF. DR. YANKI YAZGAN'
SÖYLEġĠ DĠDEM ÜNSAL
© TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, ZOO7
EDİTÖR LEVENT CĠNEMRE
GÖRSEL YÖNETMEN BĠROL BAYRAM
GRAFİK TASARIM UYGULAMA
TÜRKĠYE Ġġ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
I. BASKI: 2000 ADET, MAYIS ZOOJ
ISBN 978-9944-88-079-4
BASKI
•SENA OFSET (0212) 613 38 46
LİTROS YOLU 2. MATBAACILAR SİTESİ B BLOK 6. KAT NO: 4NB7-9-II TOPKAPI 34OIO İSTANBUL .
TÜRKĠYE Ġġ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
İSTİKLAL CADDESİ, NO: 300/4 BEYOĞLU 34430 İSTANBUL
Tel. (0212) 252 39 91
Fax. (0212) 252 39 95
www.iskultutcom.tx
TÜRKİYE ^ BANKASI
Kültür Yayınları
ergenlikten gençli
PROF. DR. YANKI YAZGAN Söyleşi Didem
Ünsal
99 Sayfada
T
Prof. Dr. Yankı Yazgan ÖZGEÇMĠġ
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi‟nde ve Yale Üniversitesi
Tıp Fakültesi‟nde öğretim üyesi olarak sürdürdüğü bilimsel
araĢtırma ve eğitim çalıĢmalarının yanı sıra, psikiyatri alanında
serbest uzman hekim olarak çalıĢmaktadır. Bilimsel yayınlarının
ve araĢtırmalarının odağım, beyin iĢleyiĢi, davranıĢlarımız ve
genetik yapımız arasındaki iliĢki oluĢturmaktadır
îş hayatına dönük uygulamalar: Profesyonel konuĢ- macılık ve
danıĢmanlık yaptığı yönetiĢim, sezgisel anlama ve karar verme
alanlarında, beyin bilimleri ile düĢünce bilimlerini bütünleĢtiren
bir yaklaĢımı uygulamaktadır.
Topluma dönük uygulamalar: Çocuk ve gençlerin ruh sağlığını
korumaya yönelik toplumsal çalıĢmalar yürütmektedir. Bu
kapsamda özellikle afet sonrası müdahaleler okullarda ruh
sağlığını koruyucu uygulamalar ve erken tanı yöntemleri üzerine
yoğunlaĢmaktadır.
Eğitim: Ġzmir Koleji/Bornova Anadolu Lisesi (1974) ve Ankara
Fen Lisesi‟ndeki (1977) temel eğitimim, Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi‟ndeki tıp eğitimi, Marmara Üniversitesi Hastanesindeki
genel psikiyatri eğitimini, 1995‟te tamamladığı Yale Üniversitesi
Tıp Fakültesi‟ndeki çocuk ve ergen psikiyatrisi üst-uzmanlık
eğitimi ve ileri araĢtırmacılık eğitimi ile sürdürmüĢtür.
Ödüller/yayınlar: Tıp ve psikiyatri alanında yayımladığı çok
sayıda makalesinin yanı sıra Tourette Syndrome Association Research
AwardYale-Berger Fellowship Award Roche-Turkey Ttp Başarı Ödülü,
International OCD Co- uncil Award gibi uluslarası ödüllere değer
görülmüĢ; bilimsel ve toplumsal projeleri TÜBİTAK, Eczactbaşt
Bilimsel Destek Fonu; JDC, AJWS ve Jülich (Almanya) Araştırma
Merkezi gibi ulusal ve uluslararası kurumlar tarafından
desteklenmiĢtir.
Prof. Dr. Yankı Yazgan, klinik çalıĢmaları ve bilimsel
araĢürmalarını ağırlıklı olarak çocuk ve ergen psikiyatrisi
alanında yürütüyor.
Meslek alanıyla sınırlı yayınları dıĢında aĢağıdaki kitapları
yayınlamıĢtır:
Labirent Yolculukları (Remzi, 1991)
Hiperaktif Çocuk Okulda (Evrim, 2001)
Devlet Baba, Tabiat Ana (Evrim, 2002)
Düşe Kalka Büyümek (Epsilon, 2004)
99 Sayfada Bebeklikten Çocukluğa, (T. ĠĢ Bankası Kültür Yayınları,
2006)
Kalp Çarpar, Beyin Böler (Kapital Kitapları, 2007)
Didem Ünsal
ÖZGEÇMĠġ
1966 doğumlu. Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek
Okulu‟ndan 1987‟de mezun oldu. Aym yıl, Ankara‟da, Ulus
gazetesinde çalıĢmaya baĢladı. 1989‟dan beri Ġstanbul‟da
gazetecilik yapıyor. Bugüne kadar Ulus, Sabah, Yeni Yüzyıl, Milliyet,
Hürriyet gazeteleri, BRT ve Türkiye‟nin ilk sağlık televizyonu
“Medical Channel” ve artı Haber dergisi baĢta olmak üzere çeĢitli
basm yaym kuruluĢlarında muhabir ve sağlık editörü olarak
çalıĢtı. Mesleğinde sağlık haberleri konusunda uzmanlaĢtı.
Yayme- vimizce yayınlanan 99 Sayfada dizisinden çıkan söyleĢi
kitapları Ģunlardır: Migren ve Başağrısı, Alzheimer-Parkinson, Tüp
Bebek, Depresyon, Bebeklikten Çocukluğa, Kalp Sağlığı.
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
Ergenliğe Giriş
Didem Ünsal # Hocam, ergenlik nedir? Şu meşhur”er- genlik dönemi” ne
zaman başlıyor?
Prof. Dr. Yankı Yazgan — Ergenlik birçok açıdan, değiĢik
Ģekillerde tanımlanabilir. Bu bile onu meĢhur etmeye yetebilir. En
sağlamı psikolojik, biyolojik ve sosyal tanımlar arasındaki
örtüĢmeyi bulmak. Psikolojik geliĢim açısından yaptığımız tanım
ile biyolojik geliĢim açısından yaptığımız tanım arasında
bir'örtüĢme var. Psikolojik geUĢimimiz, beynimizin bize her yaĢ
dönemimizde sağladığı olanaklara dayanarak gerçekleĢiyor. Bu
sebeple ergenlik, insan beynindeki en önemli geliĢim
aĢamalarından birinin gerçekleĢtiği 11 ile 14 yaĢ arasındaki bir
dönemde, çocuktan çocuğa değiĢen bir sürade baĢlar ve gençlikle
devam eden Ergenlik döneminde baĢlayıp, gençlik döneminde
önemli ölçüde tamamlanan bu düĢünsel ve psikolojik değiĢim
döneminin süresi, yaklaĢık 8-10 yılı bulabilir. Toplumda ergen-
liğin baĢlangıç noktası, genellikle kızların âdet görmesi, erkeklerin
cinsel geliĢimlerinin farkına varmasıyla yaygın olarak tanımlanır.
Bu da doğruluk payı içerir; çünkü cinsel geliĢimi tetikleyen
hormonlar aynı zamanda, beyindeki bu
yeniden yapılanma dönemini de baĢlatmaktadır. Sonuç itibariyle
çocukluk ile yetiĢkinlik arasındaki geçiĢ döneminin bütününe, yaĢ
ve biyoloji sınırlarını koymaksızın ergenlik diyebiliriz.
• Ergenlik gerçekten çocukluktan yetişkinliğe geçişin ta kendisi mi?
— Çocukluk ile yetiĢkinlik arasındaki dönemi dememizin
sebeplerinden baĢlıcası Ģu: GeliĢmiĢ beyinsel ve psikolojik
özellikleri açısından bir çocuk gibi korunma ve esirgenme ihtiyacı
var. Öte yandan, bir yetiĢkin kadar yetkin ve bağımsızlaĢma
eğilimi ve kısmen de potansiyeli olan bir bireyi tanımlıyor
olmamız. Ergenin en belirleyici yanı, geçiĢ dönemini temsil ediyor
olması. Ülkemiz gibi, ergenliği uzamıĢların çok olduğu ülkelere
bakarak durumu daha iyi anlayabiliriz.
@ O zaman ergenlik başlangıcı ve bitişi itibariyle uzun bir dönem. 1 î
yaşında başlayıp 14 yaşında bitmiyor...
— Hayır! 11 ile 14 arasında bir dönemde baĢlar. Bazı çocuklarda
biraz daha geç baĢlayabiliyor. Bir kere baĢladıktan sonra kesintisiz
bir Ģekilde genç adıyla yetiĢkin yaĢamın içinde eriyerek devam
eder. Gençlik ve ergenlik arasındaki sınır kiĢinin hayatta oynadığı
sosyal rolün, eviyle, anne-babasıyla, ailesiyle olan mesafesinin
durumuna göre değiĢkenlik gösterebilir.
ġöyle açıklayayım: 24-25 yaĢ civarında ergenliğe özgü
özelliklerin artık geride kalması, kiĢinin hayatının yeni bir
olgunluk evresine ulaĢması bekleniyor. O yüzden ben bu kitabın
adını Ergenlikten Gençliğe koyuyorum. Ergenlik ve gençlik,
kesintisiz devam eden, çocukluktan çıkıp yetiĢkinliğe gidilen
yolda uzunca kalman bir ara istasyondur. Ergenlik, geKĢimin ve
değiĢimin en çarpıcı olduğu yılları
oluĢturur. Çok hızlı bir değiĢim ve hızlı değiĢimin getirdiği
sarsıntılar sebebiyle herkesin gözünde büyüttüğü ve hani anlı
Ģanlı bir dönemdir. Gençlik ise, ergenlikten kazanılmıĢ olan bu
değiĢimden gelen yeni yetilerin, becerilerin ve özelliklerin
pekiĢtirildiği, kullanıma daha çok girdiği ve yerini bulduğu bir
devam dönemidir. Ondan sonra da tabii ki olgunlaĢma yolunda
ilerlemeye baĢlarız. Bu kadar tanım yeter herhalde.
# Ergenliği anlatırken “gelişim” dediniz. İnişleri çıkışları olan bir dönem
sanırım...
— Herkesin, “Aman ergenlik geldi, geliyor” diye korktuğu bir
dönem.
Ergenlikyıkım,mı,gelişimmi?
@ Ergenlik dönemi hep sorunlarla anılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
— Ergenlik eĢittir sorun, demek doğru olmaz. Birçok araĢtırma
sonucuna göre ergenlerin büyük çoğunluğunun ergenlik
dönemini, daha önceki veya daha sonraki dönemlere göre, daha
az sorunlu geçirebildiklerini biliyoruz. O nedenle ergenlik
dönemine, “Yine ne sorun çıkacak” Ģüphesiyle bakmak belki
baĢka nedenlerle açıklanabilir. En baĢta biz yetiĢkinleĢ çoktan
unuttuğumuz ergenlik döneminin özelliklerine, çocuğumuzda
alıĢmakta zorlanıyoruz. Çocuğumuzun yetiĢkinlere özgü çok
sayıda karakteristiği geliĢtirmesini; cinsel kimlik, bağımsız
hareket ve birçok konuda en az bizim kadar yetkin olmaları gibi
özellikleri, bu' dönemi bizatihi bir sorun olarak gördüğümüz
zaman ergenliği geçiĢtirilmesi gereken ya da bir an önce
kurtulmak gereken bir dönem haline getirebiliyoruz. ĠĢin aslı, pek
de öyle değil. Biz büyükler için belki bir sorun gibi görünebi-
3
lir Çünkü çocukları kontrol etmekte ciddi sorunlar yaĢıyoruz.
Gücümüzün sınırlarım da hissediyoruz. Onların olası riskler
karĢısında hazırlıksız yakalanmalarından endiĢe ediyoruz. Olası
riskler uzun bir liste oluĢturuyor.
• Listenin başında ne var?
— Listenin baĢmda cinsellik var. Söylediklerim büyük kent
gençliği için daha çok geçerli olabilir Madde bağımlılığı, alkol
düĢkünlüğü gibi sorunlar da sırada. Diğer yandan bu tür olası
sorunlarla ilgili hazırlık çocukluk döneminde iyi kötü
yapıldığında, çocuğun kendini kontrol becerileri ve özdisipüni
geliĢtirildiğinde ergenlik sahici anlamda bir sorun değil. Madde
kullanan veya “erken cinsellik” diye tabir edilen soranları
yaĢayanlarda ise, kendini kontrol, duygularım ifade edebilme ve
kendi değerim bilebilme yetilerinin çok iyi geliĢme fırsatı
bulamadığım görebiliyoruz. Meseleler genellikle, birdenbire ve
ansızın, ergenlikle baĢlamıyor. Ergenlik öncesinde, gerek arkadaĢ
uyumu, gerek toplumsal kuralların gereğini yapabilme
hususunda zorluk çeken çocukların ergenlik dönemi de zor
geçiyor. Ergenlik herkes için zor olan bir dönemden ziyade zaten
zorluklar yaĢayan ve bunun sinyallerini daha küçük yaĢlarda
veren çocuklar için, bu zorlukların çok belirgin ve dizginlenemez
olabildiği, artık “mızrağın çuvala sığamadığı” bir dönem oluyor.
Ergenlikte hafifiyle, ciddisiyle “psikolojik sorun” yaĢama oranı
kabaca yüzde 15 diyebilirim.
# Ergenlik için bir yıkım mı, yoksa bir gelişim mi demek gerekiyor?
— însan beyni ve psikolojisiyle ilgili kavramlara dikkarie
baktığınız zaman, yeni yapım dönemleri bir parça yıkım içerir.
Bazı eski özelliklerin tabii tamamen sökülüp atılması Ģeklinde
değil, ama köklü değiĢime uğraması gibi düĢü
4
nebilirsiniz. Burada insan beyninin bu dönemdeki geliĢimini çok
ciddi bir inĢaat faaliyetinin yürütüldüğü, herkesin arı gibi çalıĢtığı
bir Ģantiyeye benzetirsek, bu dönemin belki biraz tozlu, çamurlu,
ufak tefek kazalı bir dönem olmasını da bekleyebiliriz. Diğer
yandan, bu dönemin elde- kinin daha da mükemmelini ve iyisini
yapmak amaçlı bazı yıkımlar içermesi, yıkıcı bir durum olduğu
anlamına gelmez. Süreç yapıcıdır fakat ufak tefek yıkımlar
olmaktadır; olan biten beynin bazı bölgelerinin iĢlevsizleĢmesi,
bunların yerine yepyeni hücrelerin, yepyeni alanların oluĢturul-
ması, yeni dönemin, yani ergenlikle baĢlayan, gençlikle devam
eden bu kesintisiz-, neredeyse 10 yılı bulacak olan dönemin
ihtiyaçları için gereken hazırlıkların yapılmasıdır.
Ergenlikçoközelbirdönem
• Hakikaten söylendiği kadar var. Demek ki ergenlikle ilgili bu kadar
araştırma boşuna yapılmıyor değil mi?
— Çok özel bir zaman dilimi. Tabii hayatrn her anı özeldir ama
ergenlik ve gençlik çok özel bir dönemdir. Birçok hazırlığın
sürdüğü, hayata yönelik hazırlıkların devam ettiği, ama
hazırlıkların henüz tamamlanmamıĢ olduğu bir dönemdir Diğer
yandan ergenlerin ve gençlerin giderek kendilerini hayata hazır
hissettikleri, bizim onları henüz hazır bulmamamızı pek de
hazmedemedikleri bir dönemdir. B,u yüzden kimimiz bu yaĢta
yuvamızı erkenden, bazen zorunluluklar sebebiyle, bazen de
gönüllü olarak terk edebiliriz. Birçok konuda ailemizden
bağımsızlaĢmaya, kendimizi hayata fırlatıp atmaya hazır
hissedebiliriz. Diğer yandan, bunun gerçekleĢmesi bazı açılardan
pek öyle mümkün olmaz, çünkü biz, hazır hissetmekle birlikte
yeterince hazırlıklı değilizdir. Ben ergenliği tanımlarken, ço-
cukların hazır ama hazırlıksız olduğu bir dönem olarak
5
tanımlıyorum. Hazır hissediyorlar aileden uzak ve bağların kendi
dilediklerince gevĢek olmasını istiyorlar. Bağımsızlık yönünde,
yani geride bıraktığımız ailemizden uzaklaĢmaya (kopma değil
bu, yanlıĢ anlaĢılmaması gerekiyor), birazcık onun dıĢında da var
olmaya ihtiyaç duyduğumuz bir zaman. Öte yandan, gelecek için
hazırlıklarım tamamlamakla geçirmeleri gereken bir dönem
olduğu için, aileyle bağların kuvvetli, sağlam olmasına en çok
ihtiyaç duyulan bir zamandır. Bir bakıma, henüz göbek bağımızı
kesmediğimiz, sadece göbek bağımızın ana-babamızla,
yuvamızla, kendimizle daha uzun tutulduğu, bağımızın biraz
uzun olduğu, o yüzden de hareket kabiHyetimizin biraz daha
fazla olduğu bir zamandır. Ama hazırlıklar henüz tamamlanma-
dan tamam deyip, kendimizi hazır hissedip yapağımız hareketler
daha çok ailelerin veya okulların, büyüklerin ergenlik problemi
olarak gördüğü durumlara yol açar. Orada da zaten ergen,
genellikle boyunun ölçüsünü alarak oturup tekrar hazırlıklarım
gözden geçirir daha iyi hazırlanıp bir kere daha dener.
# Hep hamle yapmak...
— Evet öyle. O yüzden yorucu, herkes için yorucu; ama aynı
zamanda müthiĢ çarpıcı, etkileyici ve renkli bir dönem.
# Siz yorulmuş muydunuz ergenlik döneminde?
— Ben yorulmuĢtum. Aslında hazırlıklarımı tamamladığımı
düĢünüp yeltendiğim birçok Ģey oldu, boyumun ölçüsünü alıp
oturdum. Denemeler yani bağımsızlık yolunda denemelerim
olmuĢttı. Bir kısmını “baĢarı”yla gerçekleĢti- rebildim, örneğin
erken yaĢta evden ayrılıp yatılı okulda okumak bunlardan biri.
Ama bazen hazırlıklarım tamam olmadığı halde, ama kendimi
fazlasıyla hazır hissettiğim için ülkeyi, toplumu içine düĢtüğü
durumdan kurtarmaya
6
kalkıĢanlar araĢma katılmaya yeltendiğimde, öyle diyeyim,
baĢarısız oldum, baĢarısızlığa ortak oldum. Ergenlik ve gençlik
kendimizi tanıdığımız, gerçekten kendi “boyumuzun ölçüsünü
almaya çalıĢtığımız” da bir dönemdir. Öğrenmeye çalıĢtığım
birçok Ģey vardı diye düĢünüyorum. Örneğin, ben ne
yapabilirim? Hayat üzerinde bir etkim olabilecek mi? Gelecek o
kadar uzak gözükür ki kiĢiye bu dönemde. Hiçbir Ģey
görmediğiniz bir geleceğe doğru bir an evvel ulaĢmak için,
atılmak istersiniz. Bir yandan da geride bıraktığınız, bir daha
gelmeyecek olan çocukluğunuzdan ve onun simgesi olan ana-
babanın, yuvanın sıcaklığından kopuyor olmanın üzüntüsünü
yaĢarsınız. Böyle çeliĢkili bir dönemdir. Bir yanda coĢku, bir
yanda hüzün, bir yanda korku, gelecekle ilgili, ne olacak ne
bitecek merakı. ġöyle böyle bir zaman değildir. Bu temaya tekrar
tekrar geleceğiz. Ergenlik aynı meselelerin tekrar tekrar ısıtılıp ele
alındığı bir dönemdir, kitabımız da biraz öyle olabilir, okurlarımız
ĢaĢırmasınlar.
# Ergenlik çocukken başlıyor ve sürüp gidiyor. Bu dönemde hâlâ
çocuğuz değil mi?
— Henüz çocuğuz. Ergenken de aslında, biliyorsunuz yasal
olarak çocuğuz. Unicef‟in tanımlamasına göre: “18 yaĢın altındaki
herkes çocuktur. Çocuklara ait haklardan yararlanırlar.”
Provanınprovası:Ergenlik
• O zaman ergen, çocuk ile yetişkin arasındaki biri mi?
— Bir geçiĢ dönemidir ama çocuk olarak sayılması gerekir.
Neden? Çocuğun kendini yetiĢkin gibi görmeye baĢladığı, ama
henüz yetiĢkin olmadığı bir dönemdir. Burada bizi ĢaĢırtacak
birçok Ģeyle karĢılaĢabiliriz. Bazı açılardan
ergenin neredeyse bir genç yetiĢkin kadar geliĢmiĢ, bazı açılardan
da küçücük bir çocuk gibi olabildiğini görürüz. ġöyle alalım, basit
bir örnek; ergenlik doğurganlık ve çocuk yapabilme becerisini
kazandığımız bir dönem, ama anne ve baba olmak için hiç de
uygun bir zaman değil. Bazı becerilerimiz var bu dönemde, birçok
Ģeyi bir yetiĢkin kadar yapabilecek biyolojik, bedensel ve zihinsel
becerilere sahibiz. Duygusal geliĢimimiz ise bu becerileri henüz
hakkıyla, gereken sorumluluğu alacak düzeyde kullanmaya
elvermez. Gençlikle; 16 ile 18 yaĢları arasında baĢlayan dönemde,
ergenlikteki kazanmalarımızı bir yetiĢkin olarak kullanabilecek
noktaya gelmeye ve gerçek hayatin provasını, daha çok bu
gençlik döneminde yapmaya baĢlarız.
# Yani bir prova dönemi var. Yeni bir tanım daha çıktı karşımıza.,.
— Elbette, tam bir prova, hatta provanın provası. Ergenlik
provanın provası, gençlik prova ve ondan sonrası... Burada
ülkemizin gerçeklerini ya da birçok ülkenin gerçeğini hatırlamak
da lazım. Birçok kiĢi gerekli provaları yapamadan, hazırlıklarını
tamamlayamadan, hazır gibi gözüktüğü için birçok özelliğiyle
hayata vakitsiz atılmakta ve bunun yükünü ömür boyu
hissetmekte. Bu görünürdeki ve zoraki “büyüme”, gerçek
anlamda büyümeyi ve yetiĢkin olmayı, olgunlaĢmayı
zorlaĢtırmakta. Hayat karĢısında ergenlik ve gençlik dönemini
hakkıyla yaĢamamıĢ olmak, hayata atılmıĢ, hatta baĢarmıĢ
kiĢilerde dahi hayatın karĢısında yalnız, kolu kanadı kırık
hissetme ihtimallerini artırmakta.
# Önceki ortak çalışmamız Bebeklikten Çocukluğa adlı kitabımızda
çocukluk döneminin çok önemli olduğuna değinmiştiniz. Bizi hayata
ergenlik dönemi mi hazırlıyor?
— Ergenlik çok kritik bir dönem. Ġnsanın geliĢimi açısından tabii
ki her dakika, her saniye çok kıymetli. YaĢamın her anı bizi
geliĢtirici ve ilerletici olabiliyor fakat bu anların en yoğun olduğu
dönemlerden biri 0-3 yaĢ ise, diğeri de 11-14 arasında baĢlayıp 16-
18‟e kadar süren ergenlik dönemidir.
Ergenliktebedeninönemi
• Az önce üreme yetimizden bahsettiniz. Ergenlik döneminde anne-baba
olabilmek mümkün mü?
— Cinsel faaliyette bulunabiliriz, anne-baba olabiliriz, ama
annelik, babalık yapmak mümkün olur mu, siz ne dersiniz?
• Ergenlik döneminde kız olsun erkek olsun birtakım fiziksel
değişiklikler oluyor, örneğin yüzü sivilceler basıyor... Hepimiz yaşadık
zamanında. Ergenin hissettikleri (beden imgesi) ile anne-babanın ergene
bakışında, farklılıklar var mı? Yani kişi kendini, bedenini farklı hissederken,
ona dışarıdan bakanlar ne görüyorlar? Çünkü ergen anne-babanın
gözünde hâlâ bir çocuk sanırım...
— Güzel bir noktaya değindiniz. Bir yetiĢkin açısından da
aslında, yani ana-baba açısından da çocuğunun bu çarpıcı
değiĢimine tanık olmak birden çok anlam taĢır. Bir tanesi; hani
Ģarkıda olduğu gibi, “Daha dün annemizin kollarında yaşarken... ‟‟
durumundan, bırakın okul bahçesinde koĢuĢturmaya, sakallı,
bıyıklı ya da memeli filan birtakım bireyler haline dönüĢmeye
baĢladığınızı görmek, anne-babayı bu durumu bekledikleri halde,
yine de Ģok eder. Önce kendileri açısından, çünkü onlar da artık
bebeklerini, çocuklarını bir anlamda kaybettiklerini, yerine yeni
bir bireyin geldiğini görürler. Bu kaybm üzüntüsü, bazen anne-
ba-
r 9
hanın hayatım ve davranıĢlarım etkileyebilir. Hatta istemeden,
fark etmeksizin, bu büyüme ve geliĢme hamlesini kös- teklemeye,
çocuklarındaki bebeksi, anne-babaya, yani kendilerine muhtaç
yanları ve eğilimleri adeta teĢvik etmeye baĢlayabilirler. Tabii ki
bunu, “Aman böyle yapalım” diye karar vererek değil, gayri
ihtiyari, kendi üzüntülerinin tesiriyle yaptıklarını bir kere daha
söylemek lazım. Bir baĢka konu da tabii ki, çocuklarımızın
büyümesi, biz anne- babalar için de yaĢımızın ilerlediğini, bizim
de genç ebeveynler olmaktan çıkıp, orta yaĢlı ebeveynler olma
grubuna geçtiğimizi hatırlatan önemli sinyallerdir. Kendi hayatı-
mızla ilgili doğal sorgulamaları yaptığımız bir dönem (orta yaĢa
doğru ilerleme) ile çocuklarımızın ergenleĢip onların da hayattaki
rollerini kurcaladıkları, irdeledikleri bir dönem bir araya gelir. Bu
yüzden, hem ana-babamn hem ergenin kafalarının, sırf birbirleri
yüzünden değil, kendi ha- yadarınm akıĢı gereği, biraz karıĢık
olduğu bir dönemdir.
# Anne-babaların kafası karışık. Çocukların da karışık mı?
— Onların karıĢıklığı daha çok kendi yaĢadıklarım anlamaya
çalıĢma gayretinden kaynaklanan bir kafa karıĢıklığıdır diye
düĢünüyorum; bu dönemde anlamaları gereken çok fazla Ģey var.
Çok fazla Ģeyi bir anda anlamaya çalıĢtığınız zaman kafanızın
karıĢması son derece doğaldır. Zamana sıkıĢıklık duygusunun, bir
yandan her an her Ģey bi- tiverecekmiĢçesine bir acelecilik hissi
verirken, diğer yandan zaman sonsuzmuĢçasına bir yayılma,
bırakıverme davranıĢı doğurması da, biraz gençlik iĢi bir
paradoks sayılabilir.
# Kısalık-uzunluk, şişmanlık-zayıflık ergenlikte gerçekten önemli bir
sorun mu?
10
— Nasıl göründüğümüzün en önemli olduğu dönemlerden
biridir. Ġlkokul çocuklarına baktığımız zaman, çoğu sümüklü, eli
yüzü kirli, pasaklı (özellikle erkek çocuklar)... Kızlar deseniz, yine
görünüĢlerine o denli önem vermeyen bir hal içindedirler. Bu
dönemin hemen ardından, ergenlikle birlikte dıĢ görünüĢ,
baĢkaları tarafından nasıl algılandığımız, bizi nasıl gördükleri
neredeyse her Ģeyi belirleyici bir önem kazanır Ergenliğin aynı
zamanda toplum yaĢamına katılma yolundaki önemli bir istasyon
olduğunun bir baĢka kanıtı, baĢkalarıyla iliĢkimizdeki değiĢimde
bulunabilir. Özellikle nasıl göründüğümüzden nasıl algı-
landığımıza (güçlü, ezik gibi) kadar baĢkalarının görüĢleri-: ni
önemsemekte epeyce ileri gideriz.
# “Nasıl bakıyor, beni beğeniyor mu, nasıl görünüyorum ” gibi
düşünceler önem kazanıyor...
— “Nasıl algılamyorum”u sadece beğenilmek olarak da
düĢünmeyin, örneğin kısalık ve uzunluk bile beğenilmek kadar
güçlü algılanmakla ilgili. Zayıf algılanmamak, hırpalanmamak...
Hayat içerisindeki darbelere dayanıklı mıyız, çürük müyüz,
hemen yıkılıp gidecek miyiz, yoksa “hayat mücadelesi” için
yeterince “fit” miyiz? Bu yaĢtayken, güçlü olmak, güçlü
görünmek, kendimiz yeterince güçlü değilsek, güçlü olanların
yanında bulunmak, bilhassa erkekler için önemlidir. Kızların
dünyasındaki güçlülük kavramı, biraz daha derinlik taĢır.
Erkeklerde ise, gösteriĢin ötesine geçmek için 20‟li yaĢları
beklememiz gerekir. GruplaĢmalar kızlar arasında olsun erkekler
arasında olsun, güçlerini birleĢtirmenin, güç birliği yapmanın bir
yoludur. Bu güç birliğinin, gruplaĢmaların dıĢında kalanların,
sosyal ortamlarda yalnız düĢenlerin kendilerini dıĢlanmıĢ ve zayıf
hissetmeleri de ergenliğin getirdiği zorluklardan biridir. Bu
zorluklara dayanabilenler bu süreçten sağlamlaĢarak çıkar.
Ergenlikbelirtilen
# Kız ve erkek çocuklarındaki ergenlik belirtileri nelerdir?
— Biyolojik belirtilerle ilgili birçok ölçüt var, ama ergenlikle ilgili
dönüm noktası sayılan iĢaretleri kızlarda daha net
görebiliyorsunuz. Âdet görme, (menstruasyon) özellikle kız
çocuklarında ergenliğin “ben artık buradayım” ıdır. Kız
çocuklarında vücutta görülen diğer cinsel değiĢiklikler ise Ģöyle:
Memelerin geliĢmesi, kalçanın geniĢleyerek kadınsı, doğurganlık
özelliklerini taĢıması, boyun uzaması, genital bölgelerde
tüylenmenin baĢlaması.
Kızlar birazcık daha erken yola çıkıp, bir süre erkeklerden bu
konularda önde gidebiliyorlar. Erkek çocuklarında ise dıĢarıdan
bakanlar için en tipik belirti, sesin değiĢmesidir. Klasik tıbbi ölçüt
ise testislerin büyümeye baĢlamasıdır. Ama tabii, devamlı testis
çapı ölçmediğimiz için, (ölçenler olsa da, azınlıktalar) genellikle
tüylenme, sesin çatallanması gibi değiĢikliklere odaklanırız. Her
iki cins için de cildin yağlanması, sivilcelerin çıkması bu konuda
formel bilgi sahibi olmayan insanda bile, “Tamam, bu artık
değiĢiyor, çocukluktan çıkıyor” düĢüncesini uyandıran
değiĢikliklerdir.
• Rahat geçen bir ergenlik dönemiyle sancılı geçen bir ergenlik
döneminin sonuçlarından bahsedebilir misiniz?
— Ruhsal bozukluklar açısından düĢünürsek, ergenlik birçok
ruhsal bozukluğun; depresyon, bipolar bozukluk, Ģizofreni,'
değiĢik, kaygı reaksiyonları gibi psikiyatrik sorunların baĢladığı
bir dönem. Çünkü insan beyninin doğumu izleyen ilk 3 yıldan
sonraki en büyük yenilenmeyi geçirdiği zaman, bu dönem. Bu
sebeple bazı problemler yaĢamaya genetik yatkınlıkları olan
gençler olumsuz ya
12
Ģam koĢulları, kazalar ve travmalarla karĢılaĢtıklarında, bu
büyüme ve değiĢme döneminin beyinsel karmaĢıklığı, ciddi
rahatsızlıkların ortaya çıkmasına zemin oluĢturabilir. Ergenlik
yalnızca yeni sorunların ortaya çıktığı ya da var olanların iyice
Ģiddetlendiği bir dönem değil; bazı sorunların da ortadan kalktığı
bir dönem. Sorunlar rahatsızlığın niteliğine göre ileri yaĢlarda da
devam ediyor veya hafifleyebiliyor (bazı tip “hiperaktivite”lerin
yaklaĢık yüzde 30‟u bu yaĢlarda kaybolabilir). Saldırganlık o
güne kadar ön planda olduysa, bu sorunun ergenlik döneminde
silinme olasılığı pek yok, hatta Ģiddetlenebilir. 7-8 yaĢlarına kadar
yaĢananlardan giderek, ergenlik döneminin ne biçimde geleceğini
tahmin etmek mümkün. Tahmin, aynı zamanda hata demektir,
bunu da elbette unutmamak gerekir. Öte yandan zor da olsa,
kolay da olsa bir Ģekilde bu dönem geçiyor. Ömür boyu
süreceğini sandığımız dostluklarımızın bir kısmı kaybolabiliyor,
ideallerimize bağlılığımız zayıflıyor baĢka idealler gençlik
ideallerinin yerini alıveriyor. Zaten daha o dönemdeyken, hedef-
lerimiz de sürekli değiĢiyor. Bu dönemden ne kadar edinimle,
ilgiyle, kültürle ve baĢarıyla çıkarsak, geleceğimizi bir talihsizlik
olmadığı sürece, o derece doyiırucu yaĢarız. Hayatı anlayabilir
yaĢamımızı anlamlandırabiliriz. Hayata karĢı iĢtahımız
kaçmadığı sürece...
• Ergenler için, “Genelde ergenler şöyle hisseder, şöyle davranır” gibi
bir şey söyleyebiliyor musunuz?
— Her konuda olduğu gibi, bu konuda da bir genelleme
yapmaktan uzak dursam iyi olur. Ergenler, geleceği biz büyükler
kadar net görmez. Çok hızlı gerçekleĢen değiĢimlerin ortasında
kalıp, bu değiĢimlere yetiĢmeye çalıĢmaktan zaman zaman
nefeslerinin kesildiğini, kafalarının karıĢtığım, hatta biraz
morallerinin bozulduğunu da
söyleyebiliriz. Ama moral bozukluğu demiĢken, hiçbir zaman
bütün ergenlerin aslında bir çeĢit depresyonda olduğu veya
birtakım taĢkın ya da uygunsuz davranıĢlar yapmalarının
kaçınılmaz olduğu yönündeki yorumlara pek katılmadığımı, bu
tezleri desteksiz bulduğumu vur- gulamalıyım. Ergenlik her ne
kadar karmaĢık ve zorlayıcı bir dönem olsa da, psikolojik açıdan
aynı zamanda bu zorlanmaların oldukça sağlıklı bir Ģekilde
aĢılabildiği bir dönemdir. Ergenlik, kategorik olarak bir bunalım
dönemi değildir, ama zorluklar sebebiyle öyle algılanabilir ve
yaĢanabilir. Bir genelleme yapıp, 'ergenliğin can sıkıcılığını, bazen
kasvetini depresyona eĢdeğer saymak yanlıĢ olur.
9 Çoğunluk için ailenin rolü ne olabilir?
— Büyük çoğunluğu düĢünürsek... Korunmaktan, esir-
genmekten ziyade aile ortamı içerisinde karar almayı öğrenmesi,
karar alma süreçlerine katılması, sorumluluklara ortak edilmeye
baĢlanması ergenin geliĢimine esas katkıyı sağlar. Birçok çocuk
kendi hayatının kalanıyla ilgili önemli kararları daha 13-14
yaĢlarında vermek zorunda kalıyor. Gideceği okul, meslek seçimi
hep bu yaĢlarda belirleniyor. Karar, verme kapasitesine sahip,
ancak bu kapasiteyi kullanma tecrübesinden yoksun olmaları
yüzünden, ailenin desteğinden yararlanabilmeleri, bunun için de
aile üyeleriyle iletiĢim içinde olmaları çok önemli. Karar verirken
kendisi dıĢındaki bireyleri de hesaba katma alıĢkanlığı olan
ortamlarda büyüyenler, bazı istekleri gerçekleĢmediğinde ya da
ertelendiğinde beklemeyi ve zorluğa katlanmayı bir yük olarak
görmezler. Ailesi katılımcı karar alma kültürüne sahip gençlerin
geliĢim yolları daha açık olur. Katılımcı kültür derken
sorumluluğun gencin üzerine kaldığı bir durumdan
bahsetmiyorum.
14
Sonuçta, yetiĢkinler nihai karar alma yetkisine sahipler (çünkü
sorumluluk onlarda), ancak aile (yöneticilerinin dıĢındaki)
bireylerinin de sesinin duyulduğu aile ortamlarında, istenmeyen
davranıĢların çok daha iyi idare edildiğini biliyoruz.
Ergenlikfreniiyitutmayanarabagibidir
O Ergenlikte bilişsel gelişim ya da zihinsel. gelişim sürmekte mi? Sürmekte
ise gelişim, zekayı da. etkiliyor mu? Çünkü siz, Bebeklikten Çocukluğa
kitabımızın söyleşisinde, anne-babaların çocuklarının zekalarını
geliştirmeye dair ikinci bir şansı ergenlik döneminde yakaladıklarım
söylemiştiniz.
— Zekadan ziyade muhakemenin, akıl yürütmenin, bir durum
hakkında doğru karar verme, doğru tercih yapma becerisinin
öğrenildiği, geliĢtiği bir dönem. Bu öğrenme, kimisinde daha hızlı
gerçekleĢip kimisinde ise daha uzun zaman alabilir. O yüzden bu
yaĢta, bu vücut yapısmda, birçok açıdan olduğu gibi zihinsel
olarak da yetiĢkine yalan geliĢmiĢlikte olan çocuklarda, zaman
zaman davramĢ kontrolünü sağlayan, davranıĢlarımızı,
duygularımızı daha iyi denedememizi, yönetmemizi sağlayan
sistemler henüz yeterince geliĢmemiĢ olacağından bazı riskler
ortaya çıkabilir. Bunu bir parça, hani gaz sistemi çok iyi, ama freni
pek iyi tutmayan bir otomobile benzetebiliriz. Arabanızda sizi
hızlı gitmeye cezbeden güçlü bir motor müthiĢ bir hız kazanma
kabiliyeti, ama aynı ölçüde güçlü olmayan bir fren mekanizması
var. Bu sebeple, bu dönemin getirdiği riskler daha çok, sağı solu
belli olmayan duygusal ve zihinsel yapıdan kaynaklanır. 0-3 yaĢ
döneminde kaçırılıp ergenlikte telafi edilebilecek fırsatların
baĢmda çocuğumuzla iliĢkimizi kalıcı bir Ģekilde düzgün kılma,
15
onunla karĢılıklı iyi bir iletiĢim ve etkileĢim fırsatı yaratma geliyor.
Bütün bunlar için ergenlik döneminin mükemmel bir zaman
olduğunu düĢünüyorum. Aynı sebeple, ilkokul çağında yaĢanan
büyük krizle^ zayıflayan ana- baba-çocuk iletiĢimi, ergenlik
dönemindeki bu inĢaat sürecine bağlı olarak biraz “tozlanıp
çamurlanabilir”, sarsılabilir. Bu dönemi iyi idare etmemiz,
çocuğumuzla iliĢkimizin güçlü kalmasını, onun bir yandan
bağımsızlığım kazanırken, bir yandan kendisi için önemli olan aile
bağlarım sürdürebilmesini sağlamak, bize 0-3 yaĢ grubunda-
kinden de daha büyük bir açılım sağlar. ġans kapımızı ergenlik
döneminde ikinci kez çalar. Anne-baba bu Ģansı ya kullanır ya da
kullanamaz.
# O zaman ergenlik daha çok duygusallığın ağır bastığı bir dönem mi?
Yani zihinsel gelişimden daha çok duygusal gelişim mi ön plana çıkıyor
ergenlik çağında?
— Duygu ve dürtülerimizin adeta patladığı, diğer yandan
bunları denetleyecek diğer zihin mekanizmalarının aynı süratte
geliĢmediği bir dönem. Aradaki bu eĢitsizlik sebebiyle bazı
özelliklerimiz, çok sivri bir Ģekilde ortaya çıkabilir. Duygusal
gelgitlerimizi telafi edebilecek muhakeme gücümüz henüz tam
olmadığı için gelgitlerimiz biraz Ģiddetli olabilir. Anne-babanın
buna hazır olması, hoĢgörülü, ama aynı zamanda da kendi temel
değerleri ve kuralları konusunda aralarında mutabık. olmaları ve
sağlam durmaları ergenlik dönemini genellikle hem çocuklaĢ hem
kendileri için anlamlı ve zevkle hatırlanabilir bir dönem kılar.
# Konuyu anne-babaya getirmişken, aile hakikaten genelde olumsuz mu
bakıyor? Ergenlik dönemini olumsuz yaşanan bir süreçmiş gibi mi
algılıyor?
16
— Korkuyla beklenen bir dönem, fakat bu korku sadece,
“Olacaklardan korkmaktır” demek, her Ģeyi çok basite
indirgemek olur. Olacaklardan korkmak nedir? “Sınava nasıl
hazırlayacağız? Ġyi bir liseyi ya da üniversiteyi nasıl
kazandıracağız? Kötü alıĢkanlıklar edinmesini nasıl önleyeceğiz?”
gibi, tabii ki çok önemli olan somut konulardan ibaret görme
eğilimi yaygındır anne ve babalarda. Ama burada korkumuz,
sadece bunları nasıl yapacağımızdan, becereceğimizden ibaret
değildir. Bebeğimizi ve çocuğumuzu sanki yitiriyor olmanın,
gidenin yerine gelecek olanın nasıl biri olduğunu tam
anlayamamanın verdiği bir korku, belirsizliğin yarattığı bir kaygı
hakimdir. Oysa biliyoruz ki, ergen pek bir sürpriz yapmaz. Bir
gecede bambaĢka biri de olmaz. Anne-babaların ergenlikten
korkmalarının önüne geçebilmeleri için, öncelikle ergenlik ve
çocukları hakkında genel bir fikir sahibi olmaları gerekiyor.
Çocukları hakkında fikir sahibi olmak için gereken de, onun nasıl
biri olduğunu, duygularım, düĢüncelerini, tutumlarım,
alıĢkanlıklarını öğrenmeleri, bilmeleri. Ailelere bunun için
çocuğun ergenlik dönemini beklememelerini tavsiye ediyorum.
• Beklemiyorlar, ama o dönem başlıyor diyelim ki...
— Tabii, ondan önce zaten eğer zaman kazamp, çocuklarım
tanıyabilmiĢ, onunla iyi bir iliĢki kurabilmiĢseler ergenlik dönemi
zor olmuyor. Zorlayıcı olabilir, yorucu olabilir. Ama evde misafir
ağırlamak da zorlayıcı ve yorucu olabilir keyfimizi ise hiç
kaçırmayabilir.
Anne-babalaratavsiyeler
# O zaman anne ve babaların yapabileceği şeyler var mı?
17
— Çocuklarının özelliklerini yakından tanımalarını öneriyorum.
Nasıl bir çocuk bu? Ne ister? Ne düĢünür? Yani sadece
dersleriyle, yediği içtiğiyle ilgilenmenin ötesine geçmek için
çocuğun bir sinyal vermesini, davranıĢ bozukluklarıyla ya da
saldırgan veya üzgün, içekapanık olma gibi birtakım tutumlarla
sinyal vermesini beklemeyin. Psikolojik değiĢiklikler ve sorunlar,
iç dünyamızda bazı Ģeylerin yolunda gitmediğinin
dıĢavurumudur; baĢ ağrısı gibidir yani. Nasıl baĢımızın içinde bir
sorun varsa, bir baĢ ağrımız olur Psikolojik sorunlar da
ruhumuzun, iç dünyamızın “ağrılarını” yansıtırlar. Bu ağrıların
artmasını beklemeksizin hareket etmenin yolu nedir?
Çocuklarımızla iliĢkimizin bir düzeni olması; bir arada olma
zamanlarının, beraber zaman geçirme alıĢkanlığınm, bir arada
konuĢma, birbirini dinleme alıĢkanlığının olması, önemli
bulduğum Ģeyler...
Anne-baba arasındaki iHĢkinin çocuklara model teĢkil ettiğini
biliyoruz. Hele ergenlik döneminde anne-baba arasındaki
iliĢkideki gerilimler, zorlanmalar kopuklukla^ anlayıĢsızlıklar,
taciz edici, istismar edici nitelikteki davramĢ- lar, ergenlerin zaten
nasıl ve ne biçim olacağından kuĢku duydukları geleceğe daha da
olumsuz bakmalarım, kendilerini bekleyen gelecekten Ģüphe
duymalarım kolaylaĢtım Bazen çocukları, hazırlıklarım yeterince
tamamlamadan, hayata koĢturabiliriz. Çocukların kimileri hayata
katılmayı reddedip, hayattan uzak durmayı, daha çocuksu,
bebeksi kalmayı tercih edebilirler; O yüzden, anne ve babaların
sadece çocuklarıyla iyi geçinmek ve hoĢça vakit geçirmekten öte,
kendilerinin aile içindeki yaĢantılarının, karıkoca iliĢkisinin nasıl
gittiğini de değerlendirmeleri çocuklarının ruh sağlığı ve
psikolojik geliĢimi açısından önem taĢıt
• Hocam az önce, “Bunalımlı bir dönem değildir” dediniz. ..
18
— Ergenlik eĢittir bunalım, demek yaygın ama yanlıĢ bir
formülasyondur. Ergenlik dönemi bunalım demek değildir; ama
ergenlik döneminde, diğer dönemlerdekinden daha fazla
bunalabilir insan. Sadece çocuk olarak da düĢünmeyin, anne-
baba, diğer kardeĢler ve herkes için bunaltıcı anlar olabilir. Bunu
bire bir bunalım beklentisiyle eĢleĢtirmesek daha rahat ederiz.
Rahat etmek önemli, soluğu idareli kullanmak da.
# “Anne-baba arasındaki ilişkiyi çocuklar model alıyor" dediniz. O
zaman ebeveynlerin, “Eyvah! Çocuğumuz ergenlik döneminde. Biz ne
yapacağız” diye düşünmeye başlamaları gerekir mi? Yoksa her şeyi doğal
akışına mı bıraksınlar?
— Aile ortamının, çocuğun kurtulmaya can attığı kasvetli,
çatıĢmah bir ortam olmasının önüne geçmenin yolunu
düĢünmeleri gerekiyor. Hiç olmazsa, çocukları vesilesiyle kendi
hayatlarım gözden geçirmiĢ, kendilerine de daha yakından
bakmıĢ olurlar.
Olumlu düĢünebilme becerisini taĢıyan ailelerin çocuklarının.
da genellikle olumlu düĢünme becerilerine sahip olduklarım
biliyoruz. Burada olumlu düĢünmeden kastım, devamlı hoplayıp
zıplamak ya dâ aynen bir Pol- yarnıa havasında olmaktan ziyade,
duyguların hakkım vererek; üzüntüyü üzüntü gibi, neĢeyi neĢe
gibi yaĢamayı becerebilmek. Bunun ön Ģartı da duyguları yok ya
da önemsiz saymaksızın, kendi duygularımızı tanımaktan geçer.
Üzüntünün ve acının doğal bir duygu, baĢarısızlığın hayatın bir
parçası olduğunu öğrenme fırsatı bularak büyüyen çocuklar bizi
üzen ya da hırslandıran durumların baĢımızı öbür tarafa
çevirmekle ortadan kalkmadığını öğrenmiĢ oluyorlar. Bunu
öğrenmenin yolları nelerdir diye düĢünülebilir. Tabii ki,
psikolojik öğretilere dayalı
19
değiĢik yöntemlerle yapılan psikososyal çalıĢmalar gençlere ve
çocuklara çok Ģey kazandırabilir. Ülkemizde ne yazık ki, sadece
olanakların kısıtlılığı sebebiyle değil, kültürel faktörlerin etkisiyle
de sporun ve sanatm bireylerin hayatında pek az yeri var. Spor
deyince, mutlaka rekortmen milli atlet adayı veya basket takımına
girecek boy pos ve teknikte adam olmak akla geliveriyor. “Benim
sporcum”, iki adım yürümekten üĢenmeyen, asansör yerine
merdiveni tercih eden, 1 km uzaktaki okuluna gitmek için taksiye
atlamak yerine, 5 dakikacık otobüste ayakta durmaya katlanan
çocuk... Hareketin hayatın bir parçası, bedenimiz ve zihnimiz
üzerindeki egemenliğimizin ana araçlarından biri olduğunu her
fırsatta hatırlamak iyi oluyor.
Ergenliğehazırlıktasporunvesanatınönemi
• O zaman, galiba çocukları biraz da bu hale getiren bir kültür var...
— Bizim de içinde büyüdüğümüz kültür öyle. Çocuğun kiĢisel
geliĢimi ile aileninkini bir arada görmekte zorlanan, doğallık ile
oluruna bırakma arasındaki farkları biraz unutuveren bir kültür.
Tabii bunu aĢmaya çalıĢan birçok anne-baba var. Görüyorsunuz
birçok yaz okulunda, spor okulları dolup taĢıyor. Sanat faaliyetleri
yaygm, resim atölyeleri, müzik okulları, sanat kursları,
oyunculuk... Bu çok umut verici. Çünkü sporun ve sanatm
kazandıracağı beceriler, çocukların gerçek hayat için yaptıkları bir
baĢka prova niteliğini taĢıyor. O sebeple ben, ergenliğe, hazırlığın
araçlarından bir tanesinin çocuklara hem uygulayıcı hem de
izleyici spor ve sanat zevki kazandırmak olduğunu
düĢünüyorum.
20
• Tam burada anne-babalara ve öğretmenlere de çok iş düşüyor...
— Tabii ki kesinlikle! Okullarda spora ve sanata ayrılan zaman,
hatta onlar için ayrılmıĢ dersler kolayca harcanır: Ne lüzumu var
sorusunun, o pek lüzumsuz sorunun, ilk hedefi “kültür” dersleri
olur. Bizim çocukluğumuzda da böyleydi, Ģimdi de böyle, resim
dersi yerine matematik yapmak mesela. Çünkü malum sınavlarda
resimden soru çıkmaz, spordan da. Soru çıkmayacaksa, niye
öğreneyim, niye ilgileneyim? Bir iĢi düĢmedikçe dostunu
aramayan insanlardan Ģikayetçi olmayanımız yoktur. Ama hayata
bakıĢ açımız, aktardığımız model, ne olduğu belirsiz bir “iĢe
yarar/yaramaz” eksenindeyse, ergen ne yapsm? Her ders ve her
faaliyet kendi içinde önemli. Vur deyince öldüren bir anlayıĢa
sahip olduğumuz için, 7. sınıf öğrencisine, ömür boyu öğreneceği
matematik kadarını, 7. sınıf süresinde kazandırmaya
çalıĢabiliyoruz.
Çocuklar yine taĢıyamayacakları yüklerin altma sokulmakta.
TaĢıyamayacakları yükün altma soktuğumuzda, hem zaten yük
taĢıma tecrübesi az, hem de yük taĢınamayacak kadar fazla
olduğundan ötürü, “Çocuklar neden dağınıklar?” ya da “Neden
huysuzlap neden terbiyesizler, neden saygısızlar?” diye Ģikayet
etmekten geri durmuyoruz. Sonra da, “Tamam iĢte ergenlik çağı
bunalımı baĢladı” deyip, psikoterapistlere, psikiyatri uzmanlarına
taĢımaktayız çocukları. Bütün bu olan biteni anlamak ve
değiĢtirebilmek için bir doktor bir psikolog veya bir eğitimci
olmaya pek gerek yok. Birazcık o yaĢlarımızı hatırlasak, bizi
zorlayan, ama sonunda yapmaktan keyif duyduğumuz
aktiviteleri hatırlasak... ÇalıĢıp kazandığımız bazı baĢarıları,
çalıĢmadığımızda ya da gayret göstermediğimizde içimizde
oluĢan çeliĢkili duyguları anım- sasak. Bu ruh hali nasıl oluĢur,
nasıl hazırlık yapılabilir?
21
Benim aklıma gelenler, spor, sanat ve geçindirme amaçlı olmayan
çalıĢma.
Ergenlikveolumludüşünce
# Hocam, anne ve babalardan bahsederken, “Olumlu bakabilmek ve
duygularımızı tanımak önemli” dediniz. Bu konuda gözlemleriniz vardır
diye düşünüyorum. Biz çocuklarımıza ve dünyaya olumlu bakabilme
konusunda ne kadar başarılıyız?
— Tabii kendimiz olumlu bakmayınca, çocuklarımızın bakması
da zor. Örneğin biz kliniğimizde yaptığımız çalıĢmaların yanı sura
Türkiye‟nin değiĢik kentlerinde birçok okulda çalıĢmalar yürütüp,
çocukların, ergenlerin, gençlerin psikolojik nabızlarım tutuyoruz.
Buradan elde ettiğimiz sonuçları sizinle paylaĢacağım. Baktığımız
zaman, ergenlerden, gençlerden ve çocuklardan üzüntü ve
mutsuzluğa iliĢkin ifadeleri çok sık duyuyoruz. Diğer yandan,
günlük hayatlarına baktığımızda, bunun depresyona iĢaret edecek
yoğunlukta olmadığım, fakat olumsuz düĢünce, karamsarlık
diyebileceğimiz, depresyona yol açma potansiyeli yüksek
düĢünme alıĢkanlıklarının yaygın olduğunu görüyoruz. Ve çok
enteresan, aslında bu sadece ülkemizdeki Türklerde yaygm değil;
örneğin Hollanda‟da yaĢayan Türkleri, Faslıları ve Hollandakları
karĢılaĢtıran bir baĢka çalıĢmada da yine Türklerin bu tür
karamsar, hüzünlü ifadeleri, çok daha fazla kullandıklarını ortaya
koyan bulgular var.
• Sadece çocuklar mı?
— Hem çocuklarda hem de büyüklerde durum böyle.
Depresyon oranlarında aĢra bir artıĢ, bir patlama yok, ama
gençlere ve ergenlere baktığımızda, depresyon ya da
22
baĢka bir ruhsal rahatsızlık görülmese bile, genel psikolojik
durumları yeterince iyi değil.
# “Yeterince iyi değil” derken...
— Hayattaki durumunu, insan iliĢkilerini, kendi kapasitesini,
yapabileceklerini veya yapamayacaklarım, kendi Ģuurlarım,
arzularım, heveslerini doğru değerlendirmek ve doğru izlemek
konusunda yeterince iyi değiller.
# Olumlu düşünmeyi engelleyen düşünme hataları çok yaygın mı?
— Evet! Hepimizin düĢtüğü türden, ama ergenlik döneminde bu
hatalara çok daha sık düĢülüyor. Bunlardan bir tanesi, özellikle
olan biten olumsuz olayların hep kendisiyle ilgili olduğunu
düĢünmek. Örneğin, “ben Ali‟yle ar~ kadaĢım, (arkadaĢlık bu yaĢ
döneminin en önemli konusu olduğu için oradan bir örnek
vereyim) Ali, Ahmet‟le arkadaĢ oldu ve bu arada benimle daha az
beraber olmaya baĢladı...”
# Farklı cinsler değil, değil mi hocam?
— Farklı cins arkadaĢlığı bu yaĢta herkesin tahayyül ettiği
düzeyde belirleyici rol oynamıyor. Daha çok ergenlikten gençliğe
geçiĢ döneminde belirleyiciliğe sahip. Bu sebeple özellikle
ortaokul çağı çocuklarında kendi cinsiyle arkadaĢlık daha kritik
önem taĢır. Burada Ali, Ahmet‟le oynamayı tercih etmiyor. Ali
kendiyle ilgili küsur aramaya eğilimli bir çocuk olduğunda Ģöyle
düĢünebilir: “Beni artık aralarına almıyorlar. Zaten ben onların
oynadığı oyunları iyi oynayamıyorum, benim hiçbir olumlu
Ģeyim yok ki, benimle niye oynasınlar.”
# “Ahmet kadar komik değilim ki eğlendiremiyorum ” gibi...
23
— Buna “kiĢiselleĢtirme hatası” diyebiliriz. Yani her Ģeyi
kendinden bilme.
# Ya da, “Bende bata var” gibi...
— “Mutlaka ben bir Ģey yaptım.” Yani baĢarısızlık ve
olumsuzluğu kendinden bilmek. Diğer yandan aym hata, olumlu
olaylardaki kendi rolünü önemsememek Ģeklinde de tezahür
edebilir. Örneğin, “Matematik sınavına çalıĢıp girdim, 100
üzerinden 90 aldım, sınav kolaydı. Zaten öğretmen herkese bol
not vermiĢ.”
# Genelde bunu bütün ergenler yapıyor mu?
— Tabii bu, bütün ergenlerin yaptığı bir Ģey değil, ama
hepimizin yapmaya yatkın olduğu bir düĢünce hatası.
Çocuklukta, ergenlik döneminde bu düĢünce hatalarının üzerine
gitmeyi, bunları değiĢtirmeyi daha iyi öğrenebiliyoruz. O yüzden
çocuklarımızla ergenlik döneminde yaĢadıkları olumlu ve
olumsuz olayları tartıĢabilmek, onlar üzerine birlikte kafa
yormak, çok önemli.
# Hocam, bunların kalıcı bir noktaya geldiğini düşünebiliyor musunuz?
Kendinde suç arama, kendini kıyaslama, “Ben zaten kötüyüm.
Başarısızım” gibi olumsuz düşünceleri ileriki yaşlarda da sürdürebiliyorlar
mı?
— Elbette. Bu tip düĢünce alıĢkanlıkları o yaĢlarda yerleĢmeye
baĢlıyor ve bir yetiĢkin olduğunuzda da bu özellikleriniz, ne yazık
ki, ömür boyu sizinle kalabiliyor. Ergenlik dönemi; eğer
çocuklarımızı yakmdan izleyip, düĢünüĢ ve hayata bakiĢ
tarzlarım, yanlıĢ düĢünce alıĢkanlıklarını tespit edersek, onlara
zarar verici, onların ruh sağlığım bozucu olabilecek düĢünce
alıĢkanlıklarını değiĢtirmek için bir fırsat dönemidir.
24
• Bu arada onları değiştirmeye çalışmak ne kadar mümkün?
— Onları değiĢtirmiyoruz, onların düĢünce alıĢkanlıklarını
değiĢtiriyoruz.
Ebeveyn,düşüncealışkanlığınıdeğiştirmeli
# Acaba anne-baba kendi düşünce alışkanlıklarım da değiştirebilir mi?
— Çok güzel bir nokta. Çocuklarımız vesilesiyle biz de birçok
Ģey öğreniyoruz. Hayatımızdaki çocuklaĢ kendi çocuklarımız
olsun, diğer çocuklar olsun, biz yetiĢkinlerin birçok Ģeyi daha
derin düĢünmemizi, alıĢkanlıklarımıza daha alıcı gözle
bakmamızı sağlıyor. Tabii ki, bir çocukta veya ergende bu
değiĢimi sağlamak daha kolay, bir yetiĢkinde bu daha zoç ama
yine de çocuklarımıza bu gözle baktığımızda, kendimizle de ilgili
birçok olumlu değiĢiklik sağlamak mümkün.
# O zaman belki anne-baba için de bir fırsattır...
— Zaten biliyorsunuz, bu tür çocuklara yönelik eğitim
çalıĢmalarında anne-rbaba olmadan hiçbir Ģey yapılamaz. Sadece
çocuğu bir kenara alıp, ona birtakım psikolojik yöntemler
uygulamanın çocuğun hayatında çok az değiĢiklik yapabildiğini
biliyoruz.
• Ebeveynler ile ergenlerin çatışmaları nerede ortaya çıkıyor?
„
— Gencin bağımsızlaĢma eğilimi ve yetkinliğini kullanmak için
duyduğu istek ile büyüğün deneyimlerinden kaynaklanan riskleri
ergen/gençten daha keskin algılama arasında çatıĢma doğar.
Anne-baba, genci koruma düĢüncesiyle hareket eder. Ergenin
bağımsızlık eğilimi ve ailenin karĢı pozisyona düĢen tutumu
arasındaki çekiĢmeler, bu
25
dönemde çoğu genç ve ailesinin kiĢisel geliĢimi için kaçınılmaz ve
gerilimli bir fırsat yaratır. ÇeĢitli sebeplerden bu gerilimi
kaldıramayanlar için ise gerginlik sürgit bir çatıĢmaya dönüĢebilir.
ÇekiĢme yaygın ve genel, çatıĢma ise daha seyrek ve genellikle
savuĢturulabilir cinstendir.
# Aileler psikolojik yardım alma konusunda istekliler, mi? Sizin bu
konudaki görüşleriniz olumlu mu?
— Bir çekiĢme ya da çatıĢma gencin geliĢiminin önüne geçiyorsa,
ailer ile genç arasındaki gerilimin kasveti, anne-baba ve
kardeĢlerin hayatlarmı dayamlmazlaĢtırıyor- sa bir baĢkasından
yardım isteyebiliriz. Bazen aileye daha çok yol göstermek için,
bazen de ergenin hayatla baĢa çıkmasını zorlaĢtıran sorun her
neyse (ya bir ruhsal bozukluk ya da hayata hazırlıksız
yakalanmasından kaynaklanan bir kriz) onunla uğraĢmak için
ihtiyaç olabilir. Psikolojik yardım, ihtiyacın boyutuna göre birçok
Ģekilde, birçok kiĢi tarafından verilebilir. Burada; devreye
öğretmenle^ aile büyükleri, antrenörler, ustalar, psikiyatrlar,
psikologlar veya danıĢmanlar girer. Bence önemli olan özel ilgi
gereğini hissetmek ve o yönde hareket edebilmektir.
# Hocam, size gelip danışanlarda, sadece çocuğu alıp onunla
konuşmaktansa yanında mutlaka ebeveynlerinin de olmasını istiyor
musunuz?
— Kesinlikle! Tabii ki çocukla baĢ baĢa geçireceğimiz birçok
zaman olabilir, ama ebeveynin anlayıĢında ve kavrayıĢmda bir
değiĢim sağlamazsanız, gerçek anlamda yardım etmeniz çok zor.
# Gençlerde son yıllarda doyumsuzluk ve günü kurtarma gibi bir
yaklaşım egemen. Türkiye geneli mi böyle sizce?
— Kentlerde ve üst sosyoekonomik sınıflarda ergenliğin daha
uzun sürdüğünü söyleyebiliriz. Yetkinliklerin ve becerilerin hızlı
geliĢtiğini öte yandan tecrübe birikiminin çok daha yavaĢ
olduğunu biliyoruz. Ergenlik, hayata “hazır ama hazırlıksız”
olunan bir dönem. Hazır olmak ile hazırlıksız olmak arasındaki
fark Ģu; gençler zihinsel yetkinlikler, muhakeme ve pratik
problem çözebilme becerisi açısından 12 yaĢından sonra biz
yetiĢkinlerden daha iyi performansa sahip. Fakat performansla-
rım değerlendirecek tecrübe birikimi ise henüz oluĢmaya baĢlıyor.
Ergenlik döneminde, beden ve beyin bir dönüm noktasından
geçer. Ergen beyni daha ziyade öğrenen bir beyindir. Ergenler iyi
geliĢmiĢ yeteneklerinin hızlı ve etkin kullanımından yoksunlar.
Beyin doğumdan baĢlayarak 11-12. yaĢlara kadar sürekli
“büyüyen” bir yapı. Ergenlikle birlikte (11-12 yaĢ civarı) beyin
yapısı henüz gri madde ağırlıkhdır; bu yeni bilginin depolan-
masına temel oluĢturan yapısal bir özelliktir. Zaman içerisinde
yetiĢkin beynine doğru dönüĢürken hücre bağlantılarım içeren bu
gri maddenin toplamı azalır. Beyin bölgeleri arasındaki iletiĢimin
kıvraklığım sağlayan ak- madde ise 20‟li yaĢlarla giderek artar.
# Bir de gençlerde ilerisi için karar alamama yaklaşımı var. Gençler
bugünle geleceği nasıl birbirine bağlayabilir?
Gençler bugün yaĢadıkları ile gelecekleri arasındaki bir
devamlılık çizgisini oluĢturabildikleri ölçüde hayatları anlam
kazamyor. Ergenlik bir tren istasyonu gibi görülebilir: Ya
geçmiĢten geleceğe uzanılan bir istasyon ya da ıssız bir çölün
ortasında geliĢ ve gidiĢ bağlantı noktaları olmayan bir tren
istasyonu. GeçmiĢ ve gelecek arasmda bağlantı kurduğunuz
ölçüde varsınızdır. Aksi takdirde, ıssız çölün ortasındaki
istasyona benzersiniz.
Ergenliğingencinruhsalgelişimiaçısındanönemi
• Ergenlik döneminin gencin ruhsal gelişimi açısından önemi nedir? Bu
dönemi rahat geçirmek ile sancılı şekilde geçirmek arasında fark var mı?
— Ergenlik birçok ruhsal bozuklukla iç içe geçebiliyor.
Depresyon, Ģizofreni, değiĢik kaygı reaksiyonları gibi psikiyatrik
bozuklukların baĢladığı dönem. Çünkü ergenlik, insan beyninin
doğumu takip eden ilk üç yıldan sonraki en büyük yenilenmeyi
ve restorasyonu geçirdiği dönem. Bu sebeple genetik yatkınlıkları
olan gençler olumsuz yaĢam koĢullarıyla, bazı problemlerle,
kazalar ve sarsıntılarla karĢılaĢtıklarında ciddi rahatsızlıklar
ortaya çıkabiliyor. Bunlar bozukluğun niteliğine göre ileri
yaĢlarda da devam ediyor veya hafifleyebiliyor. Aym Ģekilde
çocuklukta baĢlayan bazı problemler de ergenlik döneminde son
bulabiliyor. Ergenlik yalnızca sorunların ortaya çıktığı bir dönem
değil, bazı sorunların ortadan kalktığı da bir dönem.
Çocuk henüz 7-8 yaĢındayken bu dönemin nasıl geleceğini
tahmin etmek mümkün. Ama bu dönem bir Ģekilde geçiyor. Bir
sonraki döneme ulaĢtığınızda geçmiĢte bıraktıklarınız, neleri
yapıp neleri yapamadığınız önem kazanıyor. BaĢardıklarınız ve
baĢaramadıklarınız. Bunlar ergenlik sonrası dönemde etkilerini
devam ettiriyor. Ergenlerin ortaya çok büyük eserler koymak, çok
Ģey baĢarmak arzusu taĢıdıklarım (belki hepimiz kendi dene-
yimlerimizden) biliyoruz. Bu arzu ve enerji sayesinde bu kadar
karmaĢık ve gündemi yüklü olan bu dönemin hakkından
gelebiliyoruz. Birçoğumuz ergenlik döneminde , kafamıza
koyduğumuz ya da arzuladığımız Ģeyleri ger- çekleĢtiremiyoruz.
Zaten bu dönemde hedeflerimiz de sürekli değiĢiyor. Bu
dönemden ne kadar edinimle, ilgiy
28
le, kültürle ve baĢarıyla çıkarsak, geleceğimiz o kadar (bir
talihsizlik olmadığı sürece) doyurucu oluyor. Hayatı
anlayabiliyor; yaĢantımızı anlamlandırabiliyoruz.
Ergenliktekidepresyonoranıyüzde10
• Peki, ergenlik ile depresyon arasında doğrudan bir ilişki var mıdır?
— Depresyonun sık görüldüğü dönemlerden bir tanesi, ergenlik
ve bilhassa gençlik dönemidir. Özellikle kız çocuklarında, daha
belirgin olmak üzere ergenlikten gençliğe geçiĢle birlikte, 16 ila 18
yaĢ civarında depresyon görülme oranlarının yükseldiğini
biliyoruz. Ergenlik dönemi ile çocukluk dönemi arasında da
görülme sıklığı açısından bir artıĢ vardır, ama bu oranların
ulaĢtığı maksimum değerler yüzde 10‟u ancak bulur. Yüzde 90‟ı
ergenlik dönemini bitirip, örneğin üniversite öğrencisi oldu-
ğunda, “henüz” depresyon geçirmemiĢ olacaktır. Burada bir
hatırlatmada bulunmalıyım; depresyon tehlikeli bir psikiyatrik
sorun olmakla birlikte tedavi edilebilir bir sorundur. Üstelik bir
kiĢinin, depresyon teĢhisi koyduracak kadar bunalımda
olmaması, bir sıkıntısı ya da bir derdi olmadığı anlamına gelmez.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin psikolojik durumuyla
ilgilenmemiz, bir iç dünyaları olduğunu hatırlamamız için onların
mutlaka depresyon geçirmelerini ya da kendilerini kontrol
becerilerinin zayıflamasını, “dağıtmalarım” ya da birtakım kötü
alıĢkanlıklar edinmelerini beklemeyelim, diyorum.
• “Bir eğilim olabilir, ama ergenlik bir bunalım dönemi değildir”,
“Ergenlikte ille de bunalım yaşanacak diye bir şey yok" dediniz...
— Doğru. 10 çocuktan 9‟u depresyon yaĢamaz.
29
® Geriye kalan 9 çocuk bayağı büyük bir çoğunluk oluşturuyor. Duyulan
korku ve- kaygının ebeveynler tarafından deneyimlendiğini söylemiştinizy
Çocuk, hiç.panik yaşar mı bu dönemde? Kaygısı ya da panik bozukluğu
olur mu, yoksa bunlar her ergenin yaşayacağı kaygılar mıdır? Bazı
ergenlerde depresif bir eğilimin yanı sıra kaygı ve panik de ön plana
çıkabiliyor mu?
— Geleceğin net gözükmemesi bazen çocukları telaĢa ve kaygıya
düĢürebiliyor. Bu durum özellikle yatkınlığı olan bazı bireylerde,
takıntılara, ne bileyim birtakım evham ve endiĢelere yol açabilir.
O yüzden hem depresyon hem de kaygı düzeyi açısmdan riskin
arttığı bir dönem.
# Artabiliyor demek ki...
— Tabii, olabilir!
# Tabii ki onlar artabildiği gibi kaygı bozukluğu da...
— Bütün riskler artıyor. Çocukluk dönemine göre psikolojik
sorunlar açısmdan risklerin arttığı bir dönem.
# Hepsi artıyor mu?
— Hepsinde genel bir artıĢ oluyor. ġantiye örneğini düĢünelim:
ġantiyede sol ayağınızdaki ayakkabı kirlenirken, sağ
ayağmızdakinin kirlenmemesi mümkün olmaz. Beyin ve ruhsal
yapı yeniden yapılanma sürecinden geçiyor ve bu süreçte, tabii ki
sıklıkla ufak tefek ya da nadiren büyük kazalar olabiliyor.
# Büyük kaza, örneğin, intihar mı?
— Büyük kaza, depresyonun intiharla sonuçlanması gibi daha
nadir, ama ağır ve ciddi sorunlar. Diğer yandan yanlıĢ ve
olumsuz düĢünce alıĢkanlıkları ile depresyon araĢma bir çizgi
çekmeyi unutmayalım, çünkü böyle
30
özelliği olanların bir bölümü depresyona giriyorken, bir bölümü
girmiyor. Depresyon ağırlaĢmadan da hayatı etkiler, depresyona
girmeden de hayat kalitemiz bozulabilir, sorunlarımız çok
ağırlaĢmadan da kendimizi kötü hissedebiliriz; yani yüzünüzde 5
sivilce olması ile 50 sivilce olması arasında fark olmayabilir.
Anlatabiliyor muyum? 5 sivilce de rahatsız edebilir sizi. Bu
sebeple çocuklara gençlere ve ergenlere psikolojik açıdan
verilecek en faydah desteğin, geleceğe dönük bakıĢ açılarım daha
ümitli hale getirmek olduğuna inanıyorum.
31
İKİNCİBÖLÜMErgen ve Arkadaşlık
# Hocam, model alma konusuyla ilgili, “Her zaman an- ne-baba olmaz,
bakkal amcadan tutun öğretmene kadar herkes model alınabilir”
dediniz. . . .
— Çok doğru! GeniĢ bir ömek repertuvarımız olması çok daha
iyi.
# Ergenin modeli ya da modelleri kimlerdir genelde?
— Dediğimiz gibi, öncelikle yetiĢkinler var. YaĢça büyük ergen
ve gençler de olabilir bazen. Örneğin bir ortaokul öğrencisiyseniz,
lisedeki bir ağabeyi model alabilirsiniz. Tabii bizim açımızdan
ikisi de aynı yaĢ grubunda sayılsa da, ağabey adeta bir kuĢak
büyüktür. Kendisinden daha fazla deneyim yaĢamıĢ ve daha
güçlü olanlar, çocuklar açısından model ve ömek teĢkil edebiliyor.
Bazen yaĢıt gruplarında model alınan çocuklar oluyoç fakat bu
modeller her zaman olumlu etki de göstermeyebiliyor. Örneğin
kendi gücünden kuĢkusu olan çocukların kabadayı gruplarına
katıldıklarım, belki yaĢadığı alanın en zalim çocuğu haline
dönüĢebildiğim de görmekteyiz. GeçmiĢinde baĢkaları ta-
rafından, okulda itilip kakılmıĢ çocuklaĢ ergenliğin ilk dö
33
nemlerine girdiklerinde, hani bıyıkları terlediğinde (özellikle
erkek çocuklar için söylüyorum) zorbalıkla yaĢamım sürdüren
gruplar içerisinde yer bulup, farklı bir karaktere bürünebiliyorlar.
Bazlar arasında fiili zorbalıktan ziyade, sözel zorbalık, dıĢlama,
iliĢkilere katmama, arkasından konuĢma, hakkında laf çıkarma
Ģeklinde benzer davranıĢlar mevcuttur. Her iki tip yaklaĢım da
hedef alman çocuklar için acı verici boyudara ulaĢır. Çünkü
toplumdan dıĢlanmak, ergenler arasındaki hiyerarĢinin alt
basamaklarına itilmek, ergenlere çok acı verir. Bir kısmı bu role
alıĢır, hatta bunu kanıksar. “înek” rolünü veya “çatlak” rolünü bir
Ģekilde benimser. Bir kısım çocuk ise, bu itilip kakılmanın,
toplumsal hiyerarĢide alt basamaklara doğru bastırılmanın telafisi
için kendisini ezenlere benzemeye, kendisi de ezenler araĢma
girmeye çalıĢır. Kimisi de küçük çocukları haraca kesmeye,
hayvanlara eziyet etmeye, diĢini geçirebildiğine kabadayılık
taslamaya çalıĢabilir. Özellikle bu çocukların daha çok yardıma
ihtiyacı olduğunu görmekteyiz. Bu sebeple; bir okula, bir
mahalleye, toplumsal bir birime bakıldığında ergenlikteki
hiyerarĢik iliĢkileri de yakından gözlemek, bu iliĢkiler içerisinde
çocukların adaletsizliğe uğramamasını sağlamak, zorbalığa izin
vermemek, ailelerin, ortamdaki yetiĢkinlerin, okul yöneticilerinin
en önemli vazifesidir. Çünkü gençler toplumda adaletin değil,
haksızlığın hüküm sürdüğüne inandığında, biraz önce
bahsettiğimiz olumlu düĢünme özelliklerini kazanmak bir yana,
karamsar, öfkeli ve yaĢamdan hiçbir beklentisi olmayan bireylere
dönüĢebiliyorlar.
Aileüyesiçocuktantoplumüyesibireyegeçiş
# Arkadaşlar ve arkadaşların etkisi, arkadaş seçimi konusunda biraz
daha konuşalım mı ne dersiniz?
34
— ġimdi grup olarak arkadaĢlıkta, gruba kabul edilmek, grubun
içinde kalabilmek, iĢleyiĢinde yer almak, ergeni geliĢtirici, ergenin
ihtiyaç duyduğu bir durumdur Anne-ba- bayla çatıĢmaların
.önemli bölümünün arkadaĢlarla bir arada olma arzusunun çok
kuvvetli olması nedeniyle ortaya çıktığım hatırlayalım.
Kabadayılıkla ilgili verdiğimiz örnekte olduğu gibi grubun
içerisinde kendini kabul ettirmek için bazen baĢkalarım ezmek
değil, baĢkalarına koĢulsuz olarak verici olmak da ergenler
arasında sık gördüğümüz Ģeylerden bir tanesi. Kendini, ancak
özveride bulunursa kabul edeceklerine inanma, aksi takdirde
kendisinde değerli bir. Ģey olmadığım düĢünme, özgün kiĢiliğiyle
orada bulunduğunda kendini arkadaĢlık etmeye değer görmeme,
yine bir kısım çocukta rastladığımız sorunlar. Hepsiyle iyi iliĢkiler
içinde olabiliriz, ama herkesle yakın arkadaĢ olmamız zaten fiilen
mümkün değildir; Bu yüzden,, iyi geçinmek ile iyi arkadaĢ olmak
arasındaki farkı unutmamak lazım. Ġyi geçinmek önemli bir Ģart,
ama arkadaĢlık biraz daha yakın, karĢılıklı alıĢveriĢe dayanan, tek
taraflı olmayan ve gerçek anlamda ergenlikte öğrenilmeye
baĢlanan, hayat boyu devam eden bir kurumdur. ArkadaĢlık, tam
bir provadır, geleceğe dönük en ciddi hazırlıklardan biridir
Ergenliğin tüm bir sosyal hayatın provası olduğu gibi.
# Topluma karışmak konusu var bir de değil mi?
— Ailenin üyesi olan çocuktan, toplumun üyesi olan bireye
geçiĢin adıdır aslında ergenlik.
# Gençler sanki günümüzde çeşitlendi, değil mi hocam? Mesela
Anadolu‟da yaşayan genç diye bir ayrım mümkün mü?
— Bu kitabın okurları arasında büyük kender -dıĢında yaĢayan
insanlar olduğuna da inanıyorum. Bu sebeple, gerek
35
gazete ve dergilerde, gerekse birçok tercüme kitapta sanki hayat
sadece Ġstanbul‟da, NiĢantaĢı‟nda veya Beyoğlu‟nda cereyan
ediyormuĢ izleniminin olması beni düĢündürüyor, Oysa
ülkemizin önemli bir çoğunluğu, hem yaĢlıları hem gençleri, bu
alanların dıĢında yaĢıyor Belki okur kitlesinin çoğu için aynı Ģeyi
söyleyemesek de okurlarımız arasında büyük kent dıĢı insanlar
daha az sayıda da olsa var. Onlar toplumumuzun dokusunu
oluĢturan insanlar aslında. Bu yüzden temelde, ergenler ve
gençler hakkında konuĢurken, tablonun hem maddi olanakları,
hem de inanç sistemleri; toplumsal konum, önyargılar, değerler
açısından büyük farklılıklar gösterebildiğini biliyoruz. Bu çevre
koĢullarının, çevredeki bakıĢ açısının tıpkı kadına bakıĢta olduğu
gibi genç ve ergene bakıĢta da psikolojik durumu çok etkileyici
olabildiğini görüyoruz. Buna uç bir örnek vermek gerekirse,
Güneydoğu Anadolu‟da yaĢanan genç kız intiharlarım veya töre
cinayetlerini hatırlamak yeterli. Bu, belki okurlarımızın bir
kısmına, sanki çok uzak bir meseleymiĢ gibi gelse de, bizim
dıĢımızda, uzağımızda birtakım insanların baĢma gelen olaylar
gibi görsek de, sonuçta aynı sosyokültürel evrimin belki değiĢik
noktalarında olduğumuz yurttaĢlarımızdan söz ediyoruz. Bu
sebeple belki, bu tür makalelerde “biz” ifadesiyle konuĢurken,
“kentli”, “A-B sınıfı” kastediyor toplumun tümünü kapsayıcı
olamıyoruz. Bunu aĢmanın yollarım düĢünmeliyiz.
# Bir de harfler girdi hayatımıza...
— Yani televizyon, reyting terminolojisini kullanırsak, A- B sınıfı
olanlarımız töre cinayeti iĢlemiyorsa ya da Batman tipi intiharlar
çok fazla hayatımızda yer almıyorsa burada düĢünülmesi
gereken; kiĢilerin içinde oldukları toplumsal koĢulların bazen
davranıĢları ne kadar yoğun Ģekilde etkileyebileceğidir. Sonuçta
biz de (anne-babalar olarak konu
Ģuyorum), çevremizdekilerin hakkımızda ne düĢündüğüne çok
önem veriyoruz. Hayatımızda baĢkaları tarafından hoĢ
karĢılanmak, hoĢ görülmek, toplumsal değer yargılarına ters
düĢmemek, (içimizde ne kadar muhalif bir yan olsa da)
davranıĢlarımızı güdüleyebiHyor.
“Herkes” var,ama“hiçkimse”yok~
# Şehirde, kentli, köylü, Anadolulu, taşralı gibi bir ayırım hâlâ var mı
bilemiyorum. Bu şehirdeki gençler sadece İstanbul‟la sınırlı değil hiç
kuşkusuz. Hele hele bu yaz çok konuşulan Göltürkbükü gençliğiyle hiç
değil...
— Tabii ki! Ġstanbul‟u, Ankara‟yı, Ġzmir‟i, hatta Bursa, Adana,
EskiĢehir Mersin, Antalya gibi modem sayılan daha az
muhafazakar kentleri iĢin içine kattığınızda bile durum
değiĢmiyor. Bu arada çok güzel bir yer olan Göl- türkbükü‟nün
Göl Köy ve Türkbükü zamanındaki halini hatırlayan biri olarak
Göltürkbükü baĢlığı altında bütünleĢen gençliğin açıkçası hiç
kimseyi temsil etmediğim söyleyebilirim. Hiç kimseyi temsil
etmemekle birlikte, bu kadar ilgi çekmesi, içinde bulunduğu
koĢullardan bunalmıĢ, ne yapacağım bilmeyen, kendisine hiçbir
yol gösterilmeyen, gün yüzü görmeyen birçok genç açısmdan
özenilen bir Külkedisi hikayesi gibi görüldüğünden olabilir. Yani
kavuĢulması beklenen ideal bir durum, bir kurtuluĢ anı, kimsenin
karıĢmadığı, herkesin sizi, her adımınızı hayranlıkla izlediği,
selüliderinizin bile insanlar için enteresan bulunduğu bir konum.
O yüzden bu anlamda birçok gençten duyduğum bir Ģey, hani
burun kıvırsalar da dudak bükseler de öyle bir pozisyonda
olmak, herkesin dikkat odağı olmak, herkesin bildiği bir isim,
herkesin çıkmak istediği delikanlı, herkesin çekici bulduğu genç
kız olmak...
37
# Ama herkesin değil mi?
— Evet, herkesin. Fakat, burada “herkes” kelimesine vurgunuz
önemli. Herkes sizi tanıyor ve biliyor ama sizin kimseyle aslında
bir iliĢkiniz yok, yani hiç kimse yok. Yani “herkes var ama hiç
kimse yok”.
Ergenliğe,göktenzembilleinmiyoruz
# Bu kimsesizlik hali yavaş yavaş mı başlıyor?
— Elbette. Çünkü ergenliğe de biz, gökten zembille inmiyoruz..
Bir çocukluğumuz, bebekliğimiz var. O dönemde adam yerine
konma, ciddiye alınma ihtiyacımız karĢılan- dıysa, ergenlikte de
zaten annemizin ve bahamızın (baĢlarına taĢ düĢmedikçe) bu
alıĢkanlıkları değiĢmeyecektir. O yüzden, daha az sorun
yaĢayacaklardır. ġimdi buraya bir dipnot, belki Bebeklikten
Çocukluğa kitabını okumamıĢ olanlar açısından iyi olabilir. “Biz
çocuğumuzu ciddiye alıyoruz” deyince, insanlar genellikle, “Biz,
o ne derse, onu yapıyoruz” demek istiyorlar. Aslında birini
ciddiye almak, onun her istediğini yapmak anlamına gelmez. Ben
doktorum, hastalarınım isteklerini ciddiye alırım, ama bana ne
yapacağımı onlar söylese ben de onu yapıyor olsam, onların
aradığı ve ihtiyaç duyduğu kiĢi ben olmam. Çünkü, bir
bilirkiĢiden beklenen bizi duyması ve dinlemesi, kendi tecrübe ve
bilgisiyle bizim ihtiyaçlarımızı bir araya getirip, bizim için uygun
olanı karar vermemize yardımcı olması, hatta gerekirse, (örneğin
bir doktor olarak hayat kurtarıcı bir müdahaleyi düĢünün) bir
müdahalede bulunmasıdır. Fakat, “Yok, ben istemiyorum, kalsın”
denecek durumlar da var. Bir çocuğun, bir gencin bazı konularda
görüĢlerini dinlediğimizde, yani onun görüĢünü ciddiye
aldığımızda, onun görüĢünü uygulayacağımız durumlar da var.
Fakat eğer o görüĢ, gencin ya da çocuğun çıkarlarına bire bir zıt-
sa ve ona ciddi zarar veriyorsa, “Ben çocuğumu ciddiye
38
aldım. O yüzden iĢte haftada birkaç kere uyuĢturucu kullanma
isteği vardı. Yapıyorum...” diyemezsiniz.
# Sizin daha önceki röportajlarınızdan biliyorum. Bir örnek vermiştiniz,
“Bana Porche araba almazsan, „bilmem ne üniversitesine‟ gitmem ” diye...
— Bravo! Bu pazarlık cesareti nereden kaynaklanıyor dersiniz?
# Yani o cümleyi kurabilecek gençler türedi, öyle mi?
— Evet, hem de çok sayıda. En az 15-20‟sini ben tanıyorum.
Gerisini siz düĢünün. Bu arada, bir kısmının istese de böyle bir
araba alma Ģansı yok. Hatta bir kısmı, otomobil kullanmayı ancak
bir Porche‟si olursa öğreneceğini söyler.
# Ve tabii bu gençlerin istediğini yapabilen anne-babalar da türemiştir
herhalde...
— Çünkü bu anne-babalar o çocuklara böyle bir teklifte
bulunulabileceği duygusunu veriyorlar. ġimdi, Allah aĢkına; siz
ya da ben, annemizden ya da babamızdan Porche isteyemezdik
belki ama, “Bu yaz bana bisiklet almazsan, ben okula
gitmeyeceğim” demeyi de düĢünmedik, çünkü bunu
düĢünmemiz için bir sebep yoktu. Çünkü böyle saçma bir istekle
karĢı karĢıya kaldıklarında, annenizin ya da babanızın ya da
herhangi bir büyüğünüzün ağzınızın payını vereceğinden
emindiniz.
# Evet! Çok emindim...
— Bu sebeple de zaten isteğinizin saçma olduğunu biliyordunuz.
Bana bunu söyleyen, “Anne ve babamdan Porche istedim. Onu
almadan gitmem” diyen çocuk ergendi, büyüdü genç oldu artık,
beraber büyüdük onunla. Bana diyor ki, “Yankı Abi, bunlar beni
böyle alıĢtırdı”...
39
# Şimdi o genç bunları mı söylüyor?
— Tabii. “Bunlar beni böyle alıĢtırdı. Çocukluğumdan itibaren,
„Tabii oğlum nasıl istersen‟ dediler. Ben o sırada, „Aaaa! Ne güzel
her istediğimi yapıyorlar‟ diye düĢünüyordum. Ama Ģimdi dönüp
baktığımda, kendileri için kolay olanı yaptıklarım fark ediyorum
Yankı Abi” diyor. Çünkü onlar için kolay olan bu, “E, tamam.
Oğlumuz istedi yapıyoruz”. Halbuki, “Oğlumuz istedi, ama biz
bunun uygun olmadığım düĢünüyoruz ve bunu oğlumuzla
karĢılıklı oturup tartıĢıyoruz. Onun bize karĢı çıkıp sinirlenmesini
göze alıyoruz ve birbirimizi hırpalamadan tartıĢmayı becermeye
çalıĢıyoruz” diyemediler.
# Bu, •onlara zor geldiği için...
— Zor geldi. Kolay gelen, çocuk ne istediyse yapmak. Kolay
geldiği için öyle yaptılar.
% O da istemiş...
— Evet! “Ben de alıĢtım” diyor.
# Alışabiliyor mu hocam?
— E tabii, insan rahata kolay alıĢır. Siz de alıĢmaz mısınız,
babanız size her yaz bir Porche alırsa, bu yaz da almaĢım
beklersiniz. Yani her yaz tatil yapan biri, bir yaz tatile gidilmezse,
“Niye tatile gitmiyoruz” diyebilir.
# Alışabilir, yani...
— Hani, “alıĢmıĢ kudurmuĢtan beterdir” diye, bir laf vardır.
# Doğru...
— Dolayısıyla, çocuklarımıza kazandırdığımız alıĢkanlıklar,
bizim her isteğinin yapılacağı alıĢkanlığından ziyade, her isteğinin
ciddiye alınacağı alıĢkanlığıdır Bu ikisi çok
40
ama çok farklı bir Ģey: “Ben isteğini ciddiye alıyorum, yani eğer
ikna olursam Porche araba da alırım.” Anlatabiliyor muyum?
KarĢılıklı oturup konuĢtuğunuzda, eğer kafanız yatarsa, sizi ikna
edebilirse alınır, yani ben Porche alınmaz diye bir Ģey demiyorum.
Zorolanıbaşarın:Onunlakonuşun
• Aile büyükleri ne yapmalı?
— KonuĢmak için zaman ayırmak çok önemli. Ama bu, aslında
anne-babanın, ailenin yöneticisi, lideri olmasıyla ilgili bir durum.
Çocukla, gençle, ergenle yüzleĢmekten kaçınmayı, birçok
durumda görüyoruz: “Nasıl söyleriz? Nasıl ederiz? Aman ters
düĢmeyelim, çatıĢmayalım.” Tamamen iyi niyetlerle söylenen
Ģeyler bunlar yani burada anne-babanın iliĢkisi her zaman iyi
niyetle haraket ediyor. Ama anne-babaların bu kitaptan
hatırlamalarım istediğim Ģeylerden bir tanesi Ģu: “Acaba
çocuğumuzla iHĢkimizde yeterince cesur, yürekli davranıyor
muyuz? Yoksa iĢin kolayına mı kaçıyoruz. Zahmet çıkmasın,
baĢımız ağrımasın, Ģöyle güzel güzel maçımı seyredeyim
televizyonda ve rahatsız olmadan idare edilsin. Çocuklar da
köĢede, kenarda bir Ģekilde büyüsünler iĢte” gibi düĢünüyorsak,
tabii eğer Ģanslıysak, bir sorun olmadan büyüyor çocuklar, ama
Ģanslı değilsek, çok ama çok Ģanslı biri değilsek, çocuklarımızın
bizimle değilse bile, toplumla bir sıkıntı yaĢamaması, mümkün
değil. Çünkü ihtiyaçları olan Ģeyi sağlamamıĢ oluyoruz.
# Peki hocam, anne babaların bunun cevabını dürüstçe verebildiklerine
inanıyor musunuz?
— Çoğu aslında veriyor. “Çoğu veriyor” diyorum, ama burada
Ģöyle bir fark var tabii. Bir psikiyatra, bir çocuk ve ergen
psikiyatrına baĢvuran aile, zaten aslında cesur bir
41
adım atıyor. O yüzden ben, geçmiĢte bu adımları atmamıĢ
olmakla birlikte, artık o cesur adımı atmaya karar veren insanlarla
çalıĢmıĢ oluyorum.
# 18 yaşına kadar olanların doktora başvurusu anne-babalarının
inisiyatifinde, değil mi?
— Doğru. Bir sorunumuz var diyerek adım atan anne-ba- baların
çoğu yürekli, çocukları için bir Ģeyler yapmak isteyen, geçmiĢ
yanlıĢlarım onarmak, geleceğe dönük hazırlıkları tamamlamak,
eksiksiz yapmak isteyen insanlar. Ama bunu baĢka ortamlarda;
örneğin 30-40 yaĢma gelip de gençliğini hatırlayan yetiĢkin
insanlarla konuĢtuğumda, bazen anne-babalarının bu adımı
atmak akıllarına bile gelmediği için ya da öyle bir kaynak ve
imkanları olmadığı için yapamadıklarım, “keĢke yapsalardı”larını
dinliyorum.
# Birçok insanın bu durumda olduğunu düşünüyorum...
— Tabii, hepimizin hayatmda bu tip Ģeyler var. Bereket versin ki
hayatta özellikle yaĢımız büyüdükçe en önemli Ģanslardan biri,
çevremizdeki insan sayısının artması. Çevremizdeki öğretmenler,
antrenörler, mahalledeki büyükler değiĢik insanlarla karĢılaĢma
ve onlarla etkileĢim fırsatı sağlıyor. Bu risk de getirebilir tabii.
Bunlar sonucunda olumsuz etkiler olma ihtimali de var. Ama
anne- babanın bilerek ya da bilmeyerek, üĢengeçliğinden ya da
akıl edemediğinden eksik bıraktığı Ģeyleri telafi edecek insanlar da
karĢımıza çıkıyor. Lisedeki tarihçi, mahalledeki bekçi amca (eski
usul}, yanında yazın çıraklık ettiğimiz bakkal... Bunlar hayatımızı
değiĢtirecek etkiler yapabilir; bisikletinizi tamire götürdüğünüz
bir bisiklet tamircisiyle iĢini bitirmesini beklerken yaptığımız bir
konuĢmanın etkisini küçümsememek lazım. O yüzden,
42
“Çocuklarımızın içinde büyüdüğü çevre” derken, özellikle
ergenler ve gençlerde “çevre nedir”in cevabım vermek gerekir.
Çevre, artık sadece anne-baba değildir. O yüzden, bazen anne-
baba bana, “Oğlumuzu/kızımızı, ideal yetiĢtirmemiz için ne
yapmamız lazım” diye sorduğunda, “Artık sadece sizinle, sizin
yapabileceklerinizle yetinenleyiz. Çünkü sizin dıĢınızdakilerin
etkisinin giderek arttığı bir dönemdeyiz” diye verdiğim cevap,
biraz ĢaĢırtıcı gelebiliyor. Ergenlerin ve gençlerin üzerinde ar-
kadaĢlarının etkisi de çok büyüktür.
Ergenlik,arkadaşlıkdemek
# Evet arkadaşlar çok önemli...
— ArkadaĢla^ gruplar... Aslında “ergenlik” demek, en çok
“arkadaĢlık” demek. Hepimizin en güzel duygularla hatırladığı
arkadaĢlar ergenlik, gençlik dönemimizden olan arkadaĢlarımız;
yetiĢkin hayatın alavere dalaverelerini çok fazla barındırmayan,
masumiyede bağdaĢtırdığımız bir dönem. Gerçek anlamda bize
masumiyet duygusu hissettiren; örneğin para alıĢveriĢi gibi
“maddi” Ģeylerin hemen hemen hiç konuĢulmadığı, insanların
birbirinden büyüklerin beklediği anlamda beklentileri olmaksızın
birbirlerine yaklaĢtığı bir dönem. Anlatırken bile idealize ediyo-
rum sanki...
# Hesap kitap yapmadan.
— Oldukça ütopik bir dönem. Gençlikte pek hesap kitap
yapılmaz.Ayrıca gençlerin, hesap kitap yapma kapasitesinin
sınırlı olduğunu, pek fazla geleceği hesap edemediklerini
düĢünüyorum. Gençler açısından gelecek, çok uzun süre sonra
ortaya çıkacak bir Ģey. Bir türlü gelmek bilmeyen bir Ģey.
# Ben küçükken, 2000 yılım hesaplıyordum. O kadar uzaktı ki benim
için. Ulaşılmaz bir şeydi...
— 2000 yılını, çok özel bir zaman sayıyorduk. 2000 geldi, geçti
bile.
• Geçti, hocani...
— Dolayısıyla, gençlerin gelecek hesapları, çok belirgin olmadığı
için daha çok ütopik gelecekler üzerine düĢünürler. Gençler
sorumluluk aldıkları ölçüde, gelecek perspektifleri ne abartılı bir
rahatlıktan ne de aĢırı bir endiĢeden uzaklaĢır. Daha doğru ölçüp
biçebilen, yaĢma uygun yükleri ve sorumlulukları taĢıyabilen bir
genci veya ergeni, talihi ölçüsünde parlak ve güzel bir gelecek
bekler.
• İlk kitabımızda anlatmıştınız. Talihe inanıyorsunuz hocam, değil mi?
— Kesinlikle. Ama talih tümüyle bizim dıĢımızda cereyan eden
bir Ģey değil.
# Yani kişi talihini kendi belirleyebilir mi?
— Talihimizi yönlendirici etkilerimiz var Tabii, burada derin
felsefe yapmak istemiyorum, ancak talihli olduğuna inanmak bile,
talihinizi etkileyici Ģeylerden biri. Mesela Ģanslı olduğunuza
inanıyorsanız, çevreye daha alıcı gözle bakmaya baĢlıyorsunuz.
Daha alıcı gözle baktığınız zaman, daha fazla Ģans elde
ediyorsunuz. Dolayısıyla, gerçekten Ģanslı olduğunuza
inandığınız için Ģansınız artıyor. Bu durumu ben Ģuna
benzetiyorum: Hiç öyle piyango biletiyle filan iĢim yoktur ama bir
tane piyango bileti alanın, Ģanslı olduğuna inananın mantığı
Ģudur: ġansım hiç almayana göre daha fazla. Hiç almayanın Ģansı
sıfır. Oysa sıfır olmayan bir Ģansınız olduğuna en azından
inanırsanız, Ģansınızı yaratmaya katkınız olabilir. Talihi, nereden
ese
44
ceği belli olmayan bir rüzgar gibi düĢünebilirsiniz, ama rüzgarın
estiği yöne göre yelkeninizi açma, dümeninizi kırma kabiliyetinizi
geliĢtirmiĢseniz; belki hesapta olmayan Ģeyler hayatınızda
gerçekleĢtiğinde bunları göğüsleyebilirsiniz. Birçok beklenmedik
Ģey olabilip ama sonuçları kötü olmayabilir ya da size zarar verici,
hayâtınız için olumsuz, yıkıcı olmayabilir.
Varoşgençliği
# Hocam şanstan. bahsettiniz ya, aklıma şehirdeki varoş gençliği
geldi. İstanbul’daki Şirinevler-Ataköy örneği. Bir caddeyle
birbirinden ayrılan tamamen farklı iki mahalle...
— Fiziki ayırımla^ eriĢilebilirlik, ulaĢılabilirlik, sınırların
kalkması gibi kavramları düĢündürüyor. Bir mahalleden kalkan
ve ötekine giden otobüse binmek sınırların kalkmasını kolaylaĢtırır
mı? Örneğin tiyatro ve sanatı bir varoĢ gencine sevdirmeyi
düĢündünüğüzü varsayalım. VaroĢtan Taksim‟e bir otobüs
koyduğunuz zaman, o otobüse binenlerin sayısı çok fazla
olmayacaktın Caddenin öbür tarafına geçmek için, salt eriĢim
yetmiyor çoğumuzun aklımızın almadığı kadar bir cesaret
gerekiyor: Taksim‟e gelebilen varoĢ genci o cesareti gösteren, risk
sever biraz daha gözü kara bitirim delikanlılar... Sahici varoĢ
gencini bir Ģekilde Taksim‟e ulaĢmıĢ akıncı pozisyonundaki
bitirimler temsil etmiyor. Aynı A-B sınıfı gencini,
Göltürkbükü‟ndekilerin temsil etmediği gibi. Biz burada
gördüklerimizle yetindiğimiz takdirde, aldanmaya mahkumuz.
VaroĢ gencini görmek isteyen varoĢun kendisine gider. Kent
merkezindeki varoĢ delikanlılarına bakarak, varoĢ gençliği
hakkında hüküm verilemez. O sebeple, ne yapılacaksa, örneğin,
tiyatro seyrettirmek istiyorsanız ya da tiyatro kültürünü aĢılamak
istiyorsanız, bunu varoĢun içinde yapmak zorundasınız.
45
# Yani otobüslere bindirip bindirip, tiyatroya götürmekle
olmuyor...
— Evet, aynen öyle! Çünkü o zaman bir bağ oluĢamıyor.
# “Varoş” kelimesi ne kadar doğru sizce...
— VaroĢtan, yoksulluğu kastediyorum. Yoksulluktan da kastım,
tabii ki memur ailesi vesaire de yoksul durumda, ancak yoksulluk
ve göçmenliğin bir araya geldiği grupları daha çok kastediyorum.
Çünkü bugün bir öğretmen çocuğu da yoksul durumda, ama
göçmenlik ruhu içinde değil. O yüzden, Anadolu‟nun birçok
yerinde bir devlet memuru olmak, çok, çok kıymetli sayılan,
imrenilen bir durum olmaya devam ediyor. Kazanılan paranın
küçüklüğü bir yana, kalıcılık, bir yere bağlanmıĢlık, hayatın
önünde sürüklenip gitme duygusundan kurtulmuĢluk hissini
kazanmak için memuriyet, bir anlamda ruhun olumlu bir etki
gösteriyor diyebiliriz.
9 O da bir güç...
— Evet. Özellikle varoĢ kesimlerinde .iĢsizliğin de çok yoğun
olduğunu düĢünürsek. ĠĢsizliğin bir iĢe yaramama duygusunu, bir
Ģey yapamamazlık, duygusunu pekiĢtirdiğini düĢünün. Özellikle
varoĢ ergeni ve genci temel zorunlu eğitimi tamamlamıĢ ve
dolayısıyla toplumda üretici bir yer alması beklenen biriyken,
bunların hiçbirini yapamadan, bütün giinünü boĢ boĢ
geçirdiğinde, içinde doğan duyguyu düĢünün. Bu gençlerin
enerjisini yönelteceği toplumsal anlamlı kanalları
oluĢturmadığımız takdirde, gidecekleri yer belli.
# Neresi hocam?
— Öfkesini, yani bu durumdan dolayı duyduğu öfkesini, bir
Ģekilde kullanabilecek gruplaĢmalar içerisinde kendini
46
bulabilir. Hele bu gruplar kendisini kabul eden, ona değer veriyor
gözüken gruplar olduğunda...
# Adam yerine konmak ergenlikte bu kadar önemli mi?
— Evet. . Bu gençleri adam yerine koyan olduğunda, ne yazık ki
geleceklerini tehlikeye sokacak yerlere doğru gittiklerini
görebiliriz. Ama Ģöyle düĢünün: Aynı genç köyde olduğunda, en
azından çapaya, tarlaya, traktöre, bir yere koĢuyor ve bir iĢe
yararlılık duygusunu daha derinden hissediyor.
# Peki, ergenin kardeşiyle ya da kardeşleriyle ilişkisi nasıldır?
— KardeĢler genelde ergenin pek umurunda değildir. Bazen hele
kendi yaĢıtı olmayan biriyse, bir yük ya da bir parazit olarak
algılaması ihtimali yüksektir. Diğer yandan bizler, anne-baba
olarak ergeni kardeĢiyle ilgili sorumluluklarımızda bir ortak gibi
görmeye de eğilimliyizdir. Artık büyümüĢtür ya. Özellikle
sosyoekonomik seviyede aĢağıya doğru indikçe, ergenlerin çocuk
bakımında ve çocuk yetiĢtirmesinde bilhassa kız ergenlerin,
yaĢlarıyla uygun olmayan ağır sorumluluklar altına girdiklerini,
evle ilgili birçok sorumluluğun bu çocukların sırtına yüklendiğini
görmekteyiz. Ergenlerin ellerinde fırsat olanları, biraz kendilerini
toparlayana, kendilerini bulana kadar genellikle kardeĢleriyle belli
bir mesafeyi korumayı tercih ederler. Ergenler yaĢları yakın
kardeĢler olduğunda, burada belli bir yol yok, bazen rekabet
iliĢkisi ön plana çıkabiliyor bazen de yakınlık ve hatta “suç
ortaklıkları” görülebiliyor.
47
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Ergenin Okul ve “İş” Hayatı
# Ergenin okuldaki durumu nasıldır? Okulda ne yapar?
Öğretmenleri, arkadaşları ve otoriteyle ilişkisi nasıldır?
— Okulda arkadaĢlar var öğretmenler var ve akademik içerik
var. Öğrenme ve dikkat sorunu olan çocukların durumuna
değineyim önce. YaklaĢık 1/3‟ünün dikkat sorununda ergenlik
döneminde hafifleme görüyoruz. Diğer yandan, ilkokuldan
itibaren dikkat ve öğrenme sorunlarıyla gelen çocukların önemli
bir kısmında, ergenlikte okul yükünün artmasıyla, diğer sosyal
sorumlulukların, arkadaĢlık, otoriteyle uygun iliĢki kurma gibi
birtakım yeni görevlerin eklenmesiyle dikkat ve öğrenme
sorunları iyice ayyuka çıkabilir. Bilhassa ülkemizdeki eleyici,
ayıklayıcı eğitim sistemim düĢündüğümüzde, akademik baĢarının
giderek daha da önem kazandığı ve okul hayatının biraz daha
ciddileĢtiği 6. sınıftan üniversite yıllarına kadar bilhassa ilkokul
çağında dikkat ve öğrenmeyle ilgili aksaklık sinyali vermiĢ
çocuklar kendileri için pek kolay olmayan bir döneme
girmektedirler. Özellikle ilkokul çağında dikkat ve öğrenme
sorunları tespit edilmiĢ çocukların ergenlik ve gençlik dönemlerini
daha az pürüzle geçirebilmeleri için,
49
ailelerine kendilerine o döneme kadar yardım etmiĢ kiĢilerle daha
yakın temas içinde olmalarım tavsiye ederim. Diğer yandan bazı
dikkat ve öğrenme sorunu olan çocuklaĢ o zamana kadar
zekalarıyla idare ettikleri akademik performanslarında, ortaokul
ve lise çağlarında sistemin sı- kılaĢması, ölçütlerin daha
keskinleĢmesi ve öğrenilecek malzemenin çoğalması sebebiyle
daha önce hiç sorun yaĢamadıkları halde bu dönemde
zorlanabilirler. Akademik baĢarıdaki düĢüĢün en sık görülen
sebeplerinden biri dikkat ve öğrenme bozukluklarıdır diğeri de,
belki daha sık rasdanam, duygusal dürümdaki aĢırı oynamalar ve
bunların en ağır biçimi olan depresyondur. Bu yüzden, notlar
bizim için önemli olmayabilir ama çocuğun psikolojik geliĢiminde
aksaklıklar olup olmadığıyla ilgili bir gösterge olarak kullanılabilir.
Lisedeherkeskendinihaytagösterir
# Hocam aklıma geldi. En son ÖSS’de başarılı çocuklara
baktığımızda, birçoğunun “hayta” diye tabir ettiğimiz, okuldaki
disiplin görüntüsü tasdikname alma boyutuna kadar gelmiş
öğrenciler olduğunu görüyoruz...
— Gördüm. Türkiye‟deki eğitim sisteminde yükseköğrenim
Ģansının son bir sınava ve kimilerine göre acımasız bir smava
dayandığı kısmen doğru. Ancak bir yandan da günümüzdeki ÖSS
sistemi giderek ezberlenmiĢ, kahp bilginin ortaya dökülmesinden
çok, bilgiden bilgi üreten ve hatta sınav sırasında bilgiyi bulan,
öğrenen öğrencileri seçmeyi hedefliyor. Ne kadar yapabiliyor o
baĢka. Bilgiyi yorumlama ve muhakeme, en önemli biliĢsel yetiler
arasında. Standart tesderle “zeki” bulduğumuz çocuklar da sıklıkla
daha iyi düzeyde. Smavda baĢarı göstermiĢ öğrenciler arasından
elbette “haytalar” da çıkacaktır. Ama baĢarılıların
50
büyük çoğunluğunun, muhakeme gücü geliĢmiĢ olması sebebiyle,
haytalık dıĢındaki erdemlere sahip olanların çokça olmasını
beklerim.
Bir de lisede herkes kendini hayta ya da haylaz göstermekten
zevk alır, ben haytayım diyenlere kanıtla diyecek halimiz yok, ama
inanmakta acele etmem.
# Yani burada bir çelişki yok mu? Zeka kapasitesi ile haylazlık,
doğru orantılı olarak görülebiliyor mu?”Yara- maz ise akıllıdır”
yaklaşımı da vardır ya toplumumuzda..
— Pek doğru bir yaklaĢım değil bu. Kurnazlık ile akıllılığı
karıĢtırmakla ilgili bir Ģey. Türkiye‟deki teste dayalı ayıklama
sistemi, derinlemesine bilgi sahibi olmayanların baĢarılı olmasına
fırsat veriyor. Bu yüzden, belki sevimli, haylaz ve zeki çocuklar,
hani okuldaki baĢarı daha ziyade bilgi derinliğini ölçerken, eleme
sınavları biraz daha kurnazca yaklaĢımlara daha çok pirim
verdiğinden ötürü bn tip sınavlarda baĢarılı olabiliyorlar Bu tür
seçme sınavlarında baĢarılı olanların içerisinde dediğiniz özellikte
olan çocuk sayısının, 2-3 taneyle sınırlı olduğunu tahmin edi-
yorum. Kalıcı ve sürekli baĢarıyı sağlayanların önemli bir
bölümünün; baĢkalarına, içinde yaĢadıkları topluma saygılı,
baĢkalarıyla iliĢkilerinde karĢısındakini de düĢünen, sadece kendi
öncelikleri veya kendi keyiflerini düĢünmeyen insanlardan
çıktığını görüyoruz.
# Hocam, “inek” olarak tabir edilen çocukların çok iyi bir
ergenlik dönemi geçirmeleri mümkün mü? Çok çalışan, çok okuyan,
derslerinde çok ama çok başarılı bir çocuk, çok iyi bir ergendir, çok
yaramaz bir çocuk, çok'kötü bir ergendir diyebilir miyiz?
— Bu tür ayrımlar yok tabii. “înek olmak” yapacağınız tanıma
göre değiĢir. Ödevini zamanında yapmak “inek
51
lik” midir? Kendime cevap vereyim. Her ne kadar bir sözlük
tanımı olmasa da inek öğrenci deyince toplumda akla gelen
muhtemel özellikler Ģunlar: Çok çalıĢan; sosyal hayatta yetersiz,
baĢarısız, katılımcı olmayan; aslında kapasitesiz. Bu tanımlama
derslerde gerçek anlamda baĢarıyı içermiyor. ÇalıĢkan olmak her
zaman değerli bir özellik. Diğer ikisi ise olumsuz özellikler.
Yukarıda tarif edilen “inek öğrenci”nin hayatta toplam baĢarı için
sosyal iliĢki düzleminde de hiç olmazsa ortalamaya ulaĢması
gereklidir diye düĢünüyorum. Çok çalıĢmanın altında yatabilecek
muhtemel sebepler konusunda size katılıyorum. Diğer bir önemli
konuysa bir öğrenciye “inek” lakabım takanların sıklıkla zorba,
korkutucu talebeler arasından çıkıyor olması. Bu öğrenciler sıklıkla
sosyal olarak girgin, ama entelektüel kapasitesi ne olursa olsun
çalıĢmaya isteksiz ve ders baĢarısı düĢük çocuklar. Onlardaki eksik
parçaların bir kısmı ineklerde var. Ama “inek” bile “ineğim”
demez, öyle değil mi?
# “İnekler” sosyallikten uzak mı?
— Sosyallikten kastımız Ģu: Sosyallik, sadece bütün okulla
“arkadaĢ” olmaktan geceyarılarma kadar eğlenmekten ya da
MSN‟de hiç “susmamak”tan ibaret olmamalı. Lisede yaptığım
tanımı hatırlarsam, 2 çeĢit “inek” var: Biri, bir türlü öğrenemediği
için daha çok çalıĢması gerekenler. Diğeri ise, düĢük verimle
çalıĢanlar; ama çalıĢmayı değerli bularak bunu devam ettirenler
Ama arkadaĢ iliĢkisi kurmakta zorlanıyorsanız, “inek” olsanız da
olmasanız da, mutsuz olursunuz. Bir de, “antiinek” ve çok sosyal
olarak tanımlanan çocukların okul arkadaĢlarıyla kurduğu iliĢkiye
yalandan baktığınızda, daha çok korkutma, ürkütme, ezme,
küçümseme, değersizleĢtirme üzerine kurulu olduğunu
görürsünüz. Okulun haytaları daha sevimlidirler
52
zorbalar diyelim bunlara. Bu çocukların baĢkalarım küçük
düĢürerek, kendilerini iyi hissetmelerinin anlamı üzerinde durmak
gerekir belki de.
# Bir bozukluk mu var?
— Evet. Ama bu çocukların çoğu, okulda çok popüler olabilirler.
Güçlü görülen, hayranlık duyulan çocuklar olabilirler ama
görünen o ki toplumsal yaĢamda bu rol, onlar açısından uzun
vadede pek hayırlı olmuyor.
Okuldazorbalıkveşiddet
# Okulda etraflarına korku salanlar var. Zorbalık tam olarak
nedir ?
— Birçok çocuk için okulda gördüğü kötü muamele sebebiyle
okula gitmek günden güne zorlaĢabilir Okula gitmek istemeyen
bir ergen ya da gençle karĢılaĢtığımda, sebep olarak en hafifinden
en ağırına birçok ruhsal sorun aklıma gelir. Bazı psikozlar
kuĢkuculuk, takıntılar ya da depresyon... Ama bunlardan da sık
görülen bir durum, bazı çocukların okulda özellikle
arkadaĢlarından kötü muamele görmesi. Bu kötü muamelenin,
sözlü aĢağılama ve itip kakmayla baĢlayıp, ağır taciz, dıĢlama ve
hırpalamaya kadar uzandığım biliyoruz. Özellikle ortaokul döne-
minde tırmanıĢa geçen bir “uygulama”. Birbiri üzerinde üstünlük
kurma çabasındaki genç erkekler topluluğunun, kaba kuvvete
dayalı hiyerarĢisi, altta kalanın canının çıktığı bir düzen doğurur.
Özellikle, meydanın yetiĢkinlerce boĢ bırakıldığı koĢullarda, kaba
kuvvet kullananlar okulu (tıpkı toplumu, kenderi bugün ele
geçirdikleri gibi) ele geçirir. Okul yöneticilerinin Ģiddetin
uygulayıcılarından olması, ayrımcılık yapması, yönetim içinde
farklı üslupların birbiriyle çatıĢması, öğretmenlerin sindirilmesi
okuldaki
53
zorbalığa çanak tutar. Okulun yönetici kadrosunun, özellikle okul
müdürünün demokratik uygulamayı ne ölçüde hayata
geçirebildiğine bağlı olarak sorunlar artar veya azalır. Zorbalığın
sadece yoksul kesimlerde ya da varoĢ okullarında olmadığım da
belirteyim. Zayıf görülen çocukların ve değiĢik sebeplerle
yadırganan ya da tuhaf bulunanların üstüne topluca gidilmesini
organize edenler tek tek uğraĢmaktan da yüksünmezler.
# Zorbaların psikolojisi bozuk mu? Zorbalığın tedavisi mümkün
mü?
— Zorbaların psikolojik yapısı üzerine yapılan çalıĢmalar, okul
zorbalarının büyük bölümünün tedavi edilebilecek tipte bir ruhsal
bozukluğu olmadığım göstermekte. “Gitsin, tedavi olsun”
beklentisiyle pek uyuĢmayan bu durumun bir baĢka anlamı daha
var: Zorbalar ne o zaman, ne de ileride “kaybedenler” arasında
pek olmazlar. Zorbaların hedef seçtikleri çocukların psikolojik
durumlarında depresyon ve travmatdk stres bozukluğu baĢta
olmak üzere birçok sorun görülebilmektedir. Psikolojik durumu
pek parlak olmayan bir diğer grup ise, kendisi bir dönem zor-
baların hedefi olmuĢ, sonra da zorbalar kesimine adamıĢ
çocuklardan oluĢur. Arada kalmıĢlığın yükünden midir bilmem,
ama eski kurban, yeni zorba çocuklar ve gençler ruhsal
durumlarındaki bozulmadan sıyrılmakta zorlanırlar. En kahcı
sıkıntıları, kiĢilik bütünlüğü ve kendine güven alanlarında
yaĢarlar.
# Bu durumda yetişkinlere düşen görevler nelerdir?
— En önemlisi zorbahğa hoĢgörü göstermemek. Okullarda ezilen
çocukların diğerlerim tahrik edici davrandığından söz edilir.
Bazılarının gerçekten “gıcık”, “garip” ve “rahatsız edici”
olduğundan bahisle, adeta kötü muamele
54
yi hak ettikleri ima edilir. Derinlemesine baktığınızda, farklı ya da
aykırı olandan rahatsızlık duyanların saldırma özgürlüğü olduğu
anlamına gelebilecek yorumlar Ģiddet kültürünün, televizyondan,
filmlerden ya da oyunlardan daha önce, yetiĢkinlerin bizzat
zorbalarca ezilen çocuklara yönelik tutumlarından beslendiğini
adeta doğrular. Okul yöneticilerinin ya da aile büyüklerinin
tutumları değiĢtikçe, zorbalığın denetlenebildiğim ve bu gençlerin
kendilerini bir biçimde dizginleyebildilderini görüyoruz.
# Sıra çalışma bayatına geldi. Çalışmak zorunda kalanlar olduğu
gibi bir de gerçekten belki de anlattığınız gibi çalışmasının aslında
çok da iyi olabileceği bir kesim var...
— “BoĢ zamanda çalıĢma”dan biraz farklı bir Ģeyi kastediyorum:
BoĢ zamanda çalıĢmanın zaten çok yapıcı bir etkisi olduğunu
biliyoruz. BoĢ zamanı değerlendirme faaliyeti olarak iĢe yaradığı
gibi, bir Ģeyler yapmanın anlamı da çoktur. Diğer yandan, iĢçi genç
için konuĢursak, evet, ev geçindirmek zorunda kalan, evin
ekonomisini ayakta tutmak zorunda kalan kiĢi olmak, bir ergen
için, hele 18 yaĢın altında biri için çok büyük bir sorumluluktur
Mümkün olduğunca uzak duralabilse keĢke. Ve hayatin zorlukları
nedeniyle birçok insanın, çok erken yaĢta hayata atıldığını
biliyoruz. Bu onları geliĢtiriyor. Yine aynı noktaya geliyoruz.
TaĢımaya henüz hazır olmadığı, hazırlıklarını aĢan bir
sorumluluğu yüklediğinizde genç, zorlanabilir Bu onu geliĢtirmez,
ona bir Ģey katmaz. Onu biraz zorlar. Bir çocuğun boĢ
zamanlarında çalıĢmasının ötesinde, düzenli çalıĢıp aile
ekonomisine katkıda bulunması dediğiniz gibi yaĢanan ortama,
çevreye, hatta ülkeye çok bağlı ve kesin bir doğrusu olmayan bir
konu. Köyde çocuğun okula gitse de, gitmese de tarlaya gitmesi
normal ve kesinken, Ģehirli çocuğun okul sonrası çıraklığı çocuğun
üzerinde bir yük
55
gibi geliyor insana. Bunun yanında geçtiğimiz yüzyıllar içinde
çocukların eriĢkinler gibi çalıĢtığı ve aynı sorumluluklara sahip
olduğu zamanlardan korumaya muhtaç olduğunun düĢünüldüğü
dönemlere geldik. Çocuğun geliĢimsel, biyolojik ve psikolojik
yapısı çalıĢma hayatında üstüne konacak yüke olan direncini
belirliyor. Ve küçüklük dönemlerinden itibaren çahĢan ve
zorluklara göğüs gören, belki hiç okumamıĢ çocukların, “iyi aile
çocuğu, hanım evladı, sorunlarım ebeveynlerinin çözdüğü ve
yalnızca ders çahĢan” günümüz baĢardı çocuk imajına göre hayata
çok daha dirençli olması düĢündürücü bir gözlem. “Beni
öldürmeyen güçlendirir” sözünde olduğu gibi, kimimiz
güçlüklerden besleniriz. Beslenemeyenlerin baĢma ne geldiğini ise
hiç görmüyor olabiliriz.
Çalışmanındozuveayanönemli
# Birazcık çalışma dediniz, nasıl ayarlayacağız o “birazcığı”?
— Birazcık; bütün yaz çalıĢması, eve ekmek getirmesi gibi bir
beklenti hiçbir zaman olmaksızın. Ona hem birçok çocuk gibi
dinlenme ve tatil hakkı hem de bir iĢe yarama hakkı ve görevi
verdiğimiz takdirde, bunun çocuk açısından geliĢtirici bir etkisi
oluyor.
# Peki, Anadolu’da çalışan çocuğun durumu hakkında neler
söyleyeceksiniz?
— Anadolu‟daki çocukların ya da taĢradaki, varoĢtaki çocukların
çok büyük bir bölümü ya evin gelirine katkıda bulunmak ya da
gelecekte bir meslek sahibi olabilmek için çalıĢıyor. Bunun negatif
bir etkisi olacaktır demek zor. Hatta bu gençlerin önemli bir
bölümünün hani ana kuzusu sayılan çocuklara göre daha
özgüvenli, daha
56
becerikli, daha hayatın içinde olduklarını görebiliriz. Burada
taĢıdıkları yükü en iyi Ģekilde taĢımalarının ölçüsünü nasıl
koyacağız? Yani anne-babanın çalıĢmayıp da, sadece çocuğun
çalıĢtığı bir aile ortamında, bu olumlu etkiyi çok beklemiyorum.
Daha somut bir örnek vereyim; örneğin saçlarımı kestirdiğim
berberdeki, saçlarımı yıkayan 12 yaĢındaki delikanlı, hem ailesine
katkı hem de gelecekte yapabileceği bir iĢi olsun, bir sanat edinsin
diye orada. Ama bundan dolayı en ufak bir üzüntü ya da sıkıntı
duymadığı gibi aksine gurur duyduğu, zevk aldığı, üstelik para da
kazandığı bir iĢ yapıyor. ġimdi burada bu gencin durumu, bütün
gün televizyon baĢında ve internette kol bacak kesme oyunu
oynayan bir gençle kıyaslanamayacak derecede pozitif bir ruh
halini temsil ediyor. Çocuğun taĢıyabileceği, taĢırken çok az
zorlanacağı ve kapasitesini geliĢtirebileceği, yeni. beceriler
kazanacağı tipteki bir çalıĢma hayatının, psikolojik olarak olumlu
etkileri çok büyük.
# Çalışma hayatı, okula rağmen mi?
— Bunu okula alternatif olarak söylemiyorum. Çünkü biliyoruz
ki ülkemizde adına “temel eğitim” denen 8 yıllık eğitim, daha
yıllar boyunca insanların gündelik hayatlarında aktif, hayatın
tadım alabilen, sunulan fırsatlardan tam yararlanabilen bireyler
olmalarına yetmeyecek.
Ancak gençlerin, özellikle lise eğitimini tamamlamıĢ gençlerin,
üniversite eğitimi almak yerine, kendilerini mesleklerine
hazırlayacak tipte bir eğitim programı çerçevesinde hayata
atılmayı tercih etme hakları olduğunu düĢünüyorum. Bazı gençleĢ
“Ben artık hayata atılacağım” dediğinde, önlerini kesmemek bazen
daha iyi oluyor.
• Yani ille de üniversite...
57
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan
99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

More Related Content

What's hot

Acil Durum Tatbikat Degerlendirme Raporu
Acil Durum Tatbikat Degerlendirme RaporuAcil Durum Tatbikat Degerlendirme Raporu
Acil Durum Tatbikat Degerlendirme RaporuGültekin Cangül
 
Tanımlayıcı araştırma
Tanımlayıcı araştırmaTanımlayıcı araştırma
Tanımlayıcı araştırmaparantez
 
ACİL DURUM KODLARI - RENKLİ KODLAR - MAVİ-BEYAZ-PEMBE KOD
ACİL DURUM KODLARI - RENKLİ KODLAR - MAVİ-BEYAZ-PEMBE KODACİL DURUM KODLARI - RENKLİ KODLAR - MAVİ-BEYAZ-PEMBE KOD
ACİL DURUM KODLARI - RENKLİ KODLAR - MAVİ-BEYAZ-PEMBE KODKemal ASLAN
 
RİSK DEĞERLENDİRME FORM ÖRNEĞİ (Fine Kinney Metodu)
RİSK DEĞERLENDİRME FORM ÖRNEĞİ (Fine Kinney Metodu)RİSK DEĞERLENDİRME FORM ÖRNEĞİ (Fine Kinney Metodu)
RİSK DEĞERLENDİRME FORM ÖRNEĞİ (Fine Kinney Metodu)Gültekin Cangül
 
ERGENLER İLE İLETİŞİM
ERGENLER İLE İLETİŞİMERGENLER İLE İLETİŞİM
ERGENLER İLE İLETİŞİMCihangir Acar
 
Mülakat Egitimi
Mülakat EgitimiMülakat Egitimi
Mülakat EgitimiIpek Aral
 
Personel Seçim Süreci - İnsan Kaynakları Yönetimi Sunum e-Micro MBA /Univeris...
Personel Seçim Süreci - İnsan Kaynakları Yönetimi Sunum e-Micro MBA /Univeris...Personel Seçim Süreci - İnsan Kaynakları Yönetimi Sunum e-Micro MBA /Univeris...
Personel Seçim Süreci - İnsan Kaynakları Yönetimi Sunum e-Micro MBA /Univeris...Univerist
 
Gıda Güvenliği ve Hijyen
Gıda Güvenliği ve HijyenGıda Güvenliği ve Hijyen
Gıda Güvenliği ve Hijyenkocarlitarim
 
alveollerde gaz değişimi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
alveollerde gaz değişimi (fazlası için www.tipfakultesi.org )alveollerde gaz değişimi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
alveollerde gaz değişimi (fazlası için www.tipfakultesi.org )www.tipfakultesi. org
 
Sınıf yerleşim düzeni kadir
Sınıf yerleşim düzeni kadirSınıf yerleşim düzeni kadir
Sınıf yerleşim düzeni kadirŞaban Yıldız
 
Ri̇sk değerlendi̇rme formu örnek
Ri̇sk değerlendi̇rme formu örnekRi̇sk değerlendi̇rme formu örnek
Ri̇sk değerlendi̇rme formu örnekMustafa Ali ŞAHİN
 
Anahtar Performans Göstergeleri(KPI)
Anahtar Performans Göstergeleri(KPI)Anahtar Performans Göstergeleri(KPI)
Anahtar Performans Göstergeleri(KPI)Zeynep DÜNDAR
 
Cihan sağlık insan gücü dünya'da durum
Cihan sağlık insan gücü dünya'da durumCihan sağlık insan gücü dünya'da durum
Cihan sağlık insan gücü dünya'da durumcihank30
 
İş Makinası Günlük Araç Kontrol Listesi
İş Makinası Günlük Araç Kontrol Listesiİş Makinası Günlük Araç Kontrol Listesi
İş Makinası Günlük Araç Kontrol ListesiGültekin Cangül
 
Catışma yönetimi
Catışma yönetimiCatışma yönetimi
Catışma yönetimiilker KALDI
 
SunumTürkiye'de Kadın Hakları
SunumTürkiye'de Kadın HaklarıSunumTürkiye'de Kadın Hakları
SunumTürkiye'de Kadın HaklarıMehveş Ekşiler
 

What's hot (20)

Acil Durum Tatbikat Degerlendirme Raporu
Acil Durum Tatbikat Degerlendirme RaporuAcil Durum Tatbikat Degerlendirme Raporu
Acil Durum Tatbikat Degerlendirme Raporu
 
Tanımlayıcı araştırma
Tanımlayıcı araştırmaTanımlayıcı araştırma
Tanımlayıcı araştırma
 
ACİL DURUM KODLARI - RENKLİ KODLAR - MAVİ-BEYAZ-PEMBE KOD
ACİL DURUM KODLARI - RENKLİ KODLAR - MAVİ-BEYAZ-PEMBE KODACİL DURUM KODLARI - RENKLİ KODLAR - MAVİ-BEYAZ-PEMBE KOD
ACİL DURUM KODLARI - RENKLİ KODLAR - MAVİ-BEYAZ-PEMBE KOD
 
RİSK DEĞERLENDİRME FORM ÖRNEĞİ (Fine Kinney Metodu)
RİSK DEĞERLENDİRME FORM ÖRNEĞİ (Fine Kinney Metodu)RİSK DEĞERLENDİRME FORM ÖRNEĞİ (Fine Kinney Metodu)
RİSK DEĞERLENDİRME FORM ÖRNEĞİ (Fine Kinney Metodu)
 
ERGENLER İLE İLETİŞİM
ERGENLER İLE İLETİŞİMERGENLER İLE İLETİŞİM
ERGENLER İLE İLETİŞİM
 
Gözlem formu 1
Gözlem formu 1Gözlem formu 1
Gözlem formu 1
 
Mülakat Egitimi
Mülakat EgitimiMülakat Egitimi
Mülakat Egitimi
 
Kavram Haritası
Kavram HaritasıKavram Haritası
Kavram Haritası
 
Stres
StresStres
Stres
 
Personel Seçim Süreci - İnsan Kaynakları Yönetimi Sunum e-Micro MBA /Univeris...
Personel Seçim Süreci - İnsan Kaynakları Yönetimi Sunum e-Micro MBA /Univeris...Personel Seçim Süreci - İnsan Kaynakları Yönetimi Sunum e-Micro MBA /Univeris...
Personel Seçim Süreci - İnsan Kaynakları Yönetimi Sunum e-Micro MBA /Univeris...
 
Gıda Güvenliği ve Hijyen
Gıda Güvenliği ve HijyenGıda Güvenliği ve Hijyen
Gıda Güvenliği ve Hijyen
 
alveollerde gaz değişimi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
alveollerde gaz değişimi (fazlası için www.tipfakultesi.org )alveollerde gaz değişimi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
alveollerde gaz değişimi (fazlası için www.tipfakultesi.org )
 
Sınıf yerleşim düzeni kadir
Sınıf yerleşim düzeni kadirSınıf yerleşim düzeni kadir
Sınıf yerleşim düzeni kadir
 
Ri̇sk değerlendi̇rme formu örnek
Ri̇sk değerlendi̇rme formu örnekRi̇sk değerlendi̇rme formu örnek
Ri̇sk değerlendi̇rme formu örnek
 
Anahtar Performans Göstergeleri(KPI)
Anahtar Performans Göstergeleri(KPI)Anahtar Performans Göstergeleri(KPI)
Anahtar Performans Göstergeleri(KPI)
 
Cihan sağlık insan gücü dünya'da durum
Cihan sağlık insan gücü dünya'da durumCihan sağlık insan gücü dünya'da durum
Cihan sağlık insan gücü dünya'da durum
 
İş Makinası Günlük Araç Kontrol Listesi
İş Makinası Günlük Araç Kontrol Listesiİş Makinası Günlük Araç Kontrol Listesi
İş Makinası Günlük Araç Kontrol Listesi
 
Catışma yönetimi
Catışma yönetimiCatışma yönetimi
Catışma yönetimi
 
Farklılıkların Yönetimi
Farklılıkların Yönetimi Farklılıkların Yönetimi
Farklılıkların Yönetimi
 
SunumTürkiye'de Kadın Hakları
SunumTürkiye'de Kadın HaklarıSunumTürkiye'de Kadın Hakları
SunumTürkiye'de Kadın Hakları
 

Viewers also liked

Ergenli̇k dönemi̇
Ergenli̇k dönemi̇Ergenli̇k dönemi̇
Ergenli̇k dönemi̇MEB
 
Çocuklara Ödev Yaptırabilmek...
Çocuklara Ödev Yaptırabilmek...Çocuklara Ödev Yaptırabilmek...
Çocuklara Ödev Yaptırabilmek...MEB
 
Ego geli̇şti̇ri̇ci̇ di̇l
Ego  geli̇şti̇ri̇ci̇  di̇lEgo  geli̇şti̇ri̇ci̇  di̇l
Ego geli̇şti̇ri̇ci̇ di̇lMeryem Bal
 
İleti̇şi̇mde farkindalik
İleti̇şi̇mde farkindalikİleti̇şi̇mde farkindalik
İleti̇şi̇mde farkindalikMeryem Bal
 
Beden di̇li̇ i̇. erdoğan
Beden di̇li̇ i̇. erdoğanBeden di̇li̇ i̇. erdoğan
Beden di̇li̇ i̇. erdoğanMeryem Bal
 
Bürolarda iletişim
Bürolarda iletişimBürolarda iletişim
Bürolarda iletişimMeryem Bal
 
İleti̇şi̇m ana baba tutumlari çocuk haklari
İleti̇şi̇m ana baba tutumlari çocuk haklariİleti̇şi̇m ana baba tutumlari çocuk haklari
İleti̇şi̇m ana baba tutumlari çocuk haklariMeryem Bal
 

Viewers also liked (10)

Ergenlik semineri
Ergenlik semineriErgenlik semineri
Ergenlik semineri
 
Ergenli̇k dönemi̇
Ergenli̇k dönemi̇Ergenli̇k dönemi̇
Ergenli̇k dönemi̇
 
Çocuklara Ödev Yaptırabilmek...
Çocuklara Ödev Yaptırabilmek...Çocuklara Ödev Yaptırabilmek...
Çocuklara Ödev Yaptırabilmek...
 
Ego geli̇şti̇ri̇ci̇ di̇l
Ego  geli̇şti̇ri̇ci̇  di̇lEgo  geli̇şti̇ri̇ci̇  di̇l
Ego geli̇şti̇ri̇ci̇ di̇l
 
İleti̇şi̇mde farkindalik
İleti̇şi̇mde farkindalikİleti̇şi̇mde farkindalik
İleti̇şi̇mde farkindalik
 
KPD'nin Tavsiye Ettigi Kocluk Sozlesmesi
KPD'nin Tavsiye Ettigi Kocluk SozlesmesiKPD'nin Tavsiye Ettigi Kocluk Sozlesmesi
KPD'nin Tavsiye Ettigi Kocluk Sozlesmesi
 
Beden di̇li̇ i̇. erdoğan
Beden di̇li̇ i̇. erdoğanBeden di̇li̇ i̇. erdoğan
Beden di̇li̇ i̇. erdoğan
 
Bürolarda iletişim
Bürolarda iletişimBürolarda iletişim
Bürolarda iletişim
 
İleti̇şi̇m ana baba tutumlari çocuk haklari
İleti̇şi̇m ana baba tutumlari çocuk haklariİleti̇şi̇m ana baba tutumlari çocuk haklari
İleti̇şi̇m ana baba tutumlari çocuk haklari
 
Ofke ve stres
Ofke ve stresOfke ve stres
Ofke ve stres
 

Similar to 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

GelişIm Psikolojisi
GelişIm PsikolojisiGelişIm Psikolojisi
GelişIm Psikolojisiderslopedi
 
GelişIm Psikolojisi
GelişIm PsikolojisiGelişIm Psikolojisi
GelişIm Psikolojisiderslopedi
 
Okul öncesinin önemi
Okul öncesinin önemiOkul öncesinin önemi
Okul öncesinin önemiCanan Gürkan
 
09c6503cd778e22a2c35d6ad9f937a0d
09c6503cd778e22a2c35d6ad9f937a0d09c6503cd778e22a2c35d6ad9f937a0d
09c6503cd778e22a2c35d6ad9f937a0dgrandad12
 
Ergenlik Dönemi
Ergenlik DönemiErgenlik Dönemi
Ergenlik DönemiUniverist
 
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇
Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇
Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇gsk55
 
Gelişimin Temel Kavramları.pptx
Gelişimin Temel Kavramları.pptxGelişimin Temel Kavramları.pptx
Gelişimin Temel Kavramları.pptxMehmetbaren1
 
Okul öncesi eğitimin önemi
Okul öncesi eğitimin önemiOkul öncesi eğitimin önemi
Okul öncesi eğitimin önemiCanan Gürkan
 
çOcuğu tanima tekni̇kleri̇
çOcuğu tanima tekni̇kleri̇çOcuğu tanima tekni̇kleri̇
çOcuğu tanima tekni̇kleri̇Edanur Kurt
 
Gelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisi
Gelişim Kavramı ve Gelişim PsikolojisiGelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisi
Gelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisidrgrzm
 
Ergenlerde Duygusal Öz Yeterlik ile Üç Boyutlu Bağlanma Arasındaki İlişkinin ...
Ergenlerde Duygusal Öz Yeterlik ile Üç Boyutlu Bağlanma Arasındaki İlişkinin ...Ergenlerde Duygusal Öz Yeterlik ile Üç Boyutlu Bağlanma Arasındaki İlişkinin ...
Ergenlerde Duygusal Öz Yeterlik ile Üç Boyutlu Bağlanma Arasındaki İlişkinin ...Harunsmailncekara
 
Ergenlik
ErgenlikErgenlik
ErgenlikTulay01
 
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012wikioogle
 
Gelişim ilkeleri
Gelişim ilkeleriGelişim ilkeleri
Gelişim ilkelerimassive501
 

Similar to 99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan (20)

GelişIm Psikolojisi
GelişIm PsikolojisiGelişIm Psikolojisi
GelişIm Psikolojisi
 
GelişIm Psikolojisi
GelişIm PsikolojisiGelişIm Psikolojisi
GelişIm Psikolojisi
 
Okul öncesinin önemi
Okul öncesinin önemiOkul öncesinin önemi
Okul öncesinin önemi
 
Okul öncesi egitimin önemi
Okul öncesi egitimin önemiOkul öncesi egitimin önemi
Okul öncesi egitimin önemi
 
09c6503cd778e22a2c35d6ad9f937a0d
09c6503cd778e22a2c35d6ad9f937a0d09c6503cd778e22a2c35d6ad9f937a0d
09c6503cd778e22a2c35d6ad9f937a0d
 
Ergenlik Dönemi
Ergenlik DönemiErgenlik Dönemi
Ergenlik Dönemi
 
İLKOKULDAN ORTAOKULA GEÇİŞ
İLKOKULDAN ORTAOKULA GEÇİŞİLKOKULDAN ORTAOKULA GEÇİŞ
İLKOKULDAN ORTAOKULA GEÇİŞ
 
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Otizmli çocuklar
Otizmli çocuklarOtizmli çocuklar
Otizmli çocuklar
 
Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇
Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇
Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇
 
Gelişimin Temel Kavramları.pptx
Gelişimin Temel Kavramları.pptxGelişimin Temel Kavramları.pptx
Gelişimin Temel Kavramları.pptx
 
Okul öncesi eğitimin önemi
Okul öncesi eğitimin önemiOkul öncesi eğitimin önemi
Okul öncesi eğitimin önemi
 
çOcuğu tanima tekni̇kleri̇
çOcuğu tanima tekni̇kleri̇çOcuğu tanima tekni̇kleri̇
çOcuğu tanima tekni̇kleri̇
 
Hippotherapy module 9 TR
Hippotherapy module 9 TRHippotherapy module 9 TR
Hippotherapy module 9 TR
 
Gelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisi
Gelişim Kavramı ve Gelişim PsikolojisiGelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisi
Gelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisi
 
Ergenlerde Duygusal Öz Yeterlik ile Üç Boyutlu Bağlanma Arasındaki İlişkinin ...
Ergenlerde Duygusal Öz Yeterlik ile Üç Boyutlu Bağlanma Arasındaki İlişkinin ...Ergenlerde Duygusal Öz Yeterlik ile Üç Boyutlu Bağlanma Arasındaki İlişkinin ...
Ergenlerde Duygusal Öz Yeterlik ile Üç Boyutlu Bağlanma Arasındaki İlişkinin ...
 
GelişIm 1
GelişIm 1GelişIm 1
GelişIm 1
 
Ergenlik
ErgenlikErgenlik
Ergenlik
 
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
 
Gelişim ilkeleri
Gelişim ilkeleriGelişim ilkeleri
Gelişim ilkeleri
 

More from Meryem Bal

Ai̇le i̇çi̇ i̇leti̇şi̇m
Ai̇le i̇çi̇ i̇leti̇şi̇mAi̇le i̇çi̇ i̇leti̇şi̇m
Ai̇le i̇çi̇ i̇leti̇şi̇mMeryem Bal
 
Timeislikeariver
TimeislikeariverTimeislikeariver
TimeislikeariverMeryem Bal
 
Timeislikeariver
TimeislikeariverTimeislikeariver
TimeislikeariverMeryem Bal
 
öğRetim yöntemleri
öğRetim yöntemleriöğRetim yöntemleri
öğRetim yöntemleriMeryem Bal
 

More from Meryem Bal (6)

Ai̇le i̇çi̇ i̇leti̇şi̇m
Ai̇le i̇çi̇ i̇leti̇şi̇mAi̇le i̇çi̇ i̇leti̇şi̇m
Ai̇le i̇çi̇ i̇leti̇şi̇m
 
Aquarelle
AquarelleAquarelle
Aquarelle
 
Timeislikeariver
TimeislikeariverTimeislikeariver
Timeislikeariver
 
Timeislikeariver
TimeislikeariverTimeislikeariver
Timeislikeariver
 
Sorusormak
SorusormakSorusormak
Sorusormak
 
öğRetim yöntemleri
öğRetim yöntemleriöğRetim yöntemleri
öğRetim yöntemleri
 

99 sayfada ergenlikten gençliğe yankı yazgan

  • 1. 99 Sayfada dizisi, kamuoyunun ilgisini çekebilecek konulardaki bilgi varlığını özet ve kolay okunur bir Ģekilde aktarmayı amaçlayan, konulu bir söyleĢi dizisidir. Ġncelenen konunun önde gelen bir uzmanıyla söyleĢi gerçekleĢtirilmekte, elde edilen bilgi ve görüĢler, kolay okunur ve kolay anlaĢılır bir Ģekilde iletilmektedir. SöyleĢiler, söyleĢi tekniğine hakim, ele alman konuda bilgi sahibi ve karmaĢık konuları kolay anlaĢılır Ģekilde ifade etme becerisine sahip kiĢilerce gerçekleĢtirilmektedir. Dizide ele alınan konu, soru-cevap tekniğiyle 99 sayfa içinde sunulmaktadır.
  • 2. SAYFADA D Ġ Z Ġ S Ġ 2ir 99SAYFADA ERGENLĠKTEN GENÇLĠĞE PROF. DR. YANKI YAZGAN' SÖYLEġĠ DĠDEM ÜNSAL © TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, ZOO7 EDİTÖR LEVENT CĠNEMRE GÖRSEL YÖNETMEN BĠROL BAYRAM GRAFİK TASARIM UYGULAMA TÜRKĠYE Ġġ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI I. BASKI: 2000 ADET, MAYIS ZOOJ ISBN 978-9944-88-079-4 BASKI •SENA OFSET (0212) 613 38 46 LİTROS YOLU 2. MATBAACILAR SİTESİ B BLOK 6. KAT NO: 4NB7-9-II TOPKAPI 34OIO İSTANBUL . TÜRKĠYE Ġġ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI İSTİKLAL CADDESİ, NO: 300/4 BEYOĞLU 34430 İSTANBUL Tel. (0212) 252 39 91 Fax. (0212) 252 39 95 www.iskultutcom.tx
  • 3. TÜRKİYE ^ BANKASI Kültür Yayınları ergenlikten gençli PROF. DR. YANKI YAZGAN Söyleşi Didem Ünsal 99 Sayfada
  • 4. T
  • 5. Prof. Dr. Yankı Yazgan ÖZGEÇMĠġ Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi‟nde ve Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi‟nde öğretim üyesi olarak sürdürdüğü bilimsel araĢtırma ve eğitim çalıĢmalarının yanı sıra, psikiyatri alanında serbest uzman hekim olarak çalıĢmaktadır. Bilimsel yayınlarının ve araĢtırmalarının odağım, beyin iĢleyiĢi, davranıĢlarımız ve genetik yapımız arasındaki iliĢki oluĢturmaktadır îş hayatına dönük uygulamalar: Profesyonel konuĢ- macılık ve danıĢmanlık yaptığı yönetiĢim, sezgisel anlama ve karar verme alanlarında, beyin bilimleri ile düĢünce bilimlerini bütünleĢtiren bir yaklaĢımı uygulamaktadır. Topluma dönük uygulamalar: Çocuk ve gençlerin ruh sağlığını korumaya yönelik toplumsal çalıĢmalar yürütmektedir. Bu kapsamda özellikle afet sonrası müdahaleler okullarda ruh sağlığını koruyucu uygulamalar ve erken tanı yöntemleri üzerine yoğunlaĢmaktadır. Eğitim: Ġzmir Koleji/Bornova Anadolu Lisesi (1974) ve Ankara Fen Lisesi‟ndeki (1977) temel eğitimim, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi‟ndeki tıp eğitimi, Marmara Üniversitesi Hastanesindeki genel psikiyatri eğitimini, 1995‟te tamamladığı Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi‟ndeki çocuk ve ergen psikiyatrisi üst-uzmanlık eğitimi ve ileri araĢtırmacılık eğitimi ile sürdürmüĢtür.
  • 6. Ödüller/yayınlar: Tıp ve psikiyatri alanında yayımladığı çok sayıda makalesinin yanı sıra Tourette Syndrome Association Research AwardYale-Berger Fellowship Award Roche-Turkey Ttp Başarı Ödülü, International OCD Co- uncil Award gibi uluslarası ödüllere değer görülmüĢ; bilimsel ve toplumsal projeleri TÜBİTAK, Eczactbaşt Bilimsel Destek Fonu; JDC, AJWS ve Jülich (Almanya) Araştırma Merkezi gibi ulusal ve uluslararası kurumlar tarafından desteklenmiĢtir. Prof. Dr. Yankı Yazgan, klinik çalıĢmaları ve bilimsel araĢürmalarını ağırlıklı olarak çocuk ve ergen psikiyatrisi alanında yürütüyor. Meslek alanıyla sınırlı yayınları dıĢında aĢağıdaki kitapları yayınlamıĢtır: Labirent Yolculukları (Remzi, 1991) Hiperaktif Çocuk Okulda (Evrim, 2001) Devlet Baba, Tabiat Ana (Evrim, 2002) Düşe Kalka Büyümek (Epsilon, 2004) 99 Sayfada Bebeklikten Çocukluğa, (T. ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, 2006) Kalp Çarpar, Beyin Böler (Kapital Kitapları, 2007)
  • 7. Didem Ünsal ÖZGEÇMĠġ 1966 doğumlu. Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu‟ndan 1987‟de mezun oldu. Aym yıl, Ankara‟da, Ulus gazetesinde çalıĢmaya baĢladı. 1989‟dan beri Ġstanbul‟da gazetecilik yapıyor. Bugüne kadar Ulus, Sabah, Yeni Yüzyıl, Milliyet, Hürriyet gazeteleri, BRT ve Türkiye‟nin ilk sağlık televizyonu “Medical Channel” ve artı Haber dergisi baĢta olmak üzere çeĢitli basm yaym kuruluĢlarında muhabir ve sağlık editörü olarak çalıĢtı. Mesleğinde sağlık haberleri konusunda uzmanlaĢtı. Yayme- vimizce yayınlanan 99 Sayfada dizisinden çıkan söyleĢi kitapları Ģunlardır: Migren ve Başağrısı, Alzheimer-Parkinson, Tüp Bebek, Depresyon, Bebeklikten Çocukluğa, Kalp Sağlığı.
  • 8.
  • 9. BĠRĠNCĠ BÖLÜM Ergenliğe Giriş Didem Ünsal # Hocam, ergenlik nedir? Şu meşhur”er- genlik dönemi” ne zaman başlıyor? Prof. Dr. Yankı Yazgan — Ergenlik birçok açıdan, değiĢik Ģekillerde tanımlanabilir. Bu bile onu meĢhur etmeye yetebilir. En sağlamı psikolojik, biyolojik ve sosyal tanımlar arasındaki örtüĢmeyi bulmak. Psikolojik geliĢim açısından yaptığımız tanım ile biyolojik geliĢim açısından yaptığımız tanım arasında bir'örtüĢme var. Psikolojik geUĢimimiz, beynimizin bize her yaĢ dönemimizde sağladığı olanaklara dayanarak gerçekleĢiyor. Bu sebeple ergenlik, insan beynindeki en önemli geliĢim aĢamalarından birinin gerçekleĢtiği 11 ile 14 yaĢ arasındaki bir dönemde, çocuktan çocuğa değiĢen bir sürade baĢlar ve gençlikle devam eden Ergenlik döneminde baĢlayıp, gençlik döneminde önemli ölçüde tamamlanan bu düĢünsel ve psikolojik değiĢim döneminin süresi, yaklaĢık 8-10 yılı bulabilir. Toplumda ergen- liğin baĢlangıç noktası, genellikle kızların âdet görmesi, erkeklerin cinsel geliĢimlerinin farkına varmasıyla yaygın olarak tanımlanır. Bu da doğruluk payı içerir; çünkü cinsel geliĢimi tetikleyen hormonlar aynı zamanda, beyindeki bu
  • 10. yeniden yapılanma dönemini de baĢlatmaktadır. Sonuç itibariyle çocukluk ile yetiĢkinlik arasındaki geçiĢ döneminin bütününe, yaĢ ve biyoloji sınırlarını koymaksızın ergenlik diyebiliriz. • Ergenlik gerçekten çocukluktan yetişkinliğe geçişin ta kendisi mi? — Çocukluk ile yetiĢkinlik arasındaki dönemi dememizin sebeplerinden baĢlıcası Ģu: GeliĢmiĢ beyinsel ve psikolojik özellikleri açısından bir çocuk gibi korunma ve esirgenme ihtiyacı var. Öte yandan, bir yetiĢkin kadar yetkin ve bağımsızlaĢma eğilimi ve kısmen de potansiyeli olan bir bireyi tanımlıyor olmamız. Ergenin en belirleyici yanı, geçiĢ dönemini temsil ediyor olması. Ülkemiz gibi, ergenliği uzamıĢların çok olduğu ülkelere bakarak durumu daha iyi anlayabiliriz. @ O zaman ergenlik başlangıcı ve bitişi itibariyle uzun bir dönem. 1 î yaşında başlayıp 14 yaşında bitmiyor... — Hayır! 11 ile 14 arasında bir dönemde baĢlar. Bazı çocuklarda biraz daha geç baĢlayabiliyor. Bir kere baĢladıktan sonra kesintisiz bir Ģekilde genç adıyla yetiĢkin yaĢamın içinde eriyerek devam eder. Gençlik ve ergenlik arasındaki sınır kiĢinin hayatta oynadığı sosyal rolün, eviyle, anne-babasıyla, ailesiyle olan mesafesinin durumuna göre değiĢkenlik gösterebilir. ġöyle açıklayayım: 24-25 yaĢ civarında ergenliğe özgü özelliklerin artık geride kalması, kiĢinin hayatının yeni bir olgunluk evresine ulaĢması bekleniyor. O yüzden ben bu kitabın adını Ergenlikten Gençliğe koyuyorum. Ergenlik ve gençlik, kesintisiz devam eden, çocukluktan çıkıp yetiĢkinliğe gidilen yolda uzunca kalman bir ara istasyondur. Ergenlik, geKĢimin ve değiĢimin en çarpıcı olduğu yılları
  • 11. oluĢturur. Çok hızlı bir değiĢim ve hızlı değiĢimin getirdiği sarsıntılar sebebiyle herkesin gözünde büyüttüğü ve hani anlı Ģanlı bir dönemdir. Gençlik ise, ergenlikten kazanılmıĢ olan bu değiĢimden gelen yeni yetilerin, becerilerin ve özelliklerin pekiĢtirildiği, kullanıma daha çok girdiği ve yerini bulduğu bir devam dönemidir. Ondan sonra da tabii ki olgunlaĢma yolunda ilerlemeye baĢlarız. Bu kadar tanım yeter herhalde. # Ergenliği anlatırken “gelişim” dediniz. İnişleri çıkışları olan bir dönem sanırım... — Herkesin, “Aman ergenlik geldi, geliyor” diye korktuğu bir dönem. Ergenlikyıkım,mı,gelişimmi? @ Ergenlik dönemi hep sorunlarla anılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz? — Ergenlik eĢittir sorun, demek doğru olmaz. Birçok araĢtırma sonucuna göre ergenlerin büyük çoğunluğunun ergenlik dönemini, daha önceki veya daha sonraki dönemlere göre, daha az sorunlu geçirebildiklerini biliyoruz. O nedenle ergenlik dönemine, “Yine ne sorun çıkacak” Ģüphesiyle bakmak belki baĢka nedenlerle açıklanabilir. En baĢta biz yetiĢkinleĢ çoktan unuttuğumuz ergenlik döneminin özelliklerine, çocuğumuzda alıĢmakta zorlanıyoruz. Çocuğumuzun yetiĢkinlere özgü çok sayıda karakteristiği geliĢtirmesini; cinsel kimlik, bağımsız hareket ve birçok konuda en az bizim kadar yetkin olmaları gibi özellikleri, bu' dönemi bizatihi bir sorun olarak gördüğümüz zaman ergenliği geçiĢtirilmesi gereken ya da bir an önce kurtulmak gereken bir dönem haline getirebiliyoruz. ĠĢin aslı, pek de öyle değil. Biz büyükler için belki bir sorun gibi görünebi- 3
  • 12. lir Çünkü çocukları kontrol etmekte ciddi sorunlar yaĢıyoruz. Gücümüzün sınırlarım da hissediyoruz. Onların olası riskler karĢısında hazırlıksız yakalanmalarından endiĢe ediyoruz. Olası riskler uzun bir liste oluĢturuyor. • Listenin başında ne var? — Listenin baĢmda cinsellik var. Söylediklerim büyük kent gençliği için daha çok geçerli olabilir Madde bağımlılığı, alkol düĢkünlüğü gibi sorunlar da sırada. Diğer yandan bu tür olası sorunlarla ilgili hazırlık çocukluk döneminde iyi kötü yapıldığında, çocuğun kendini kontrol becerileri ve özdisipüni geliĢtirildiğinde ergenlik sahici anlamda bir sorun değil. Madde kullanan veya “erken cinsellik” diye tabir edilen soranları yaĢayanlarda ise, kendini kontrol, duygularım ifade edebilme ve kendi değerim bilebilme yetilerinin çok iyi geliĢme fırsatı bulamadığım görebiliyoruz. Meseleler genellikle, birdenbire ve ansızın, ergenlikle baĢlamıyor. Ergenlik öncesinde, gerek arkadaĢ uyumu, gerek toplumsal kuralların gereğini yapabilme hususunda zorluk çeken çocukların ergenlik dönemi de zor geçiyor. Ergenlik herkes için zor olan bir dönemden ziyade zaten zorluklar yaĢayan ve bunun sinyallerini daha küçük yaĢlarda veren çocuklar için, bu zorlukların çok belirgin ve dizginlenemez olabildiği, artık “mızrağın çuvala sığamadığı” bir dönem oluyor. Ergenlikte hafifiyle, ciddisiyle “psikolojik sorun” yaĢama oranı kabaca yüzde 15 diyebilirim. # Ergenlik için bir yıkım mı, yoksa bir gelişim mi demek gerekiyor? — însan beyni ve psikolojisiyle ilgili kavramlara dikkarie baktığınız zaman, yeni yapım dönemleri bir parça yıkım içerir. Bazı eski özelliklerin tabii tamamen sökülüp atılması Ģeklinde değil, ama köklü değiĢime uğraması gibi düĢü 4
  • 13. nebilirsiniz. Burada insan beyninin bu dönemdeki geliĢimini çok ciddi bir inĢaat faaliyetinin yürütüldüğü, herkesin arı gibi çalıĢtığı bir Ģantiyeye benzetirsek, bu dönemin belki biraz tozlu, çamurlu, ufak tefek kazalı bir dönem olmasını da bekleyebiliriz. Diğer yandan, bu dönemin elde- kinin daha da mükemmelini ve iyisini yapmak amaçlı bazı yıkımlar içermesi, yıkıcı bir durum olduğu anlamına gelmez. Süreç yapıcıdır fakat ufak tefek yıkımlar olmaktadır; olan biten beynin bazı bölgelerinin iĢlevsizleĢmesi, bunların yerine yepyeni hücrelerin, yepyeni alanların oluĢturul- ması, yeni dönemin, yani ergenlikle baĢlayan, gençlikle devam eden bu kesintisiz-, neredeyse 10 yılı bulacak olan dönemin ihtiyaçları için gereken hazırlıkların yapılmasıdır. Ergenlikçoközelbirdönem • Hakikaten söylendiği kadar var. Demek ki ergenlikle ilgili bu kadar araştırma boşuna yapılmıyor değil mi? — Çok özel bir zaman dilimi. Tabii hayatrn her anı özeldir ama ergenlik ve gençlik çok özel bir dönemdir. Birçok hazırlığın sürdüğü, hayata yönelik hazırlıkların devam ettiği, ama hazırlıkların henüz tamamlanmamıĢ olduğu bir dönemdir Diğer yandan ergenlerin ve gençlerin giderek kendilerini hayata hazır hissettikleri, bizim onları henüz hazır bulmamamızı pek de hazmedemedikleri bir dönemdir. B,u yüzden kimimiz bu yaĢta yuvamızı erkenden, bazen zorunluluklar sebebiyle, bazen de gönüllü olarak terk edebiliriz. Birçok konuda ailemizden bağımsızlaĢmaya, kendimizi hayata fırlatıp atmaya hazır hissedebiliriz. Diğer yandan, bunun gerçekleĢmesi bazı açılardan pek öyle mümkün olmaz, çünkü biz, hazır hissetmekle birlikte yeterince hazırlıklı değilizdir. Ben ergenliği tanımlarken, ço- cukların hazır ama hazırlıksız olduğu bir dönem olarak 5
  • 14. tanımlıyorum. Hazır hissediyorlar aileden uzak ve bağların kendi dilediklerince gevĢek olmasını istiyorlar. Bağımsızlık yönünde, yani geride bıraktığımız ailemizden uzaklaĢmaya (kopma değil bu, yanlıĢ anlaĢılmaması gerekiyor), birazcık onun dıĢında da var olmaya ihtiyaç duyduğumuz bir zaman. Öte yandan, gelecek için hazırlıklarım tamamlamakla geçirmeleri gereken bir dönem olduğu için, aileyle bağların kuvvetli, sağlam olmasına en çok ihtiyaç duyulan bir zamandır. Bir bakıma, henüz göbek bağımızı kesmediğimiz, sadece göbek bağımızın ana-babamızla, yuvamızla, kendimizle daha uzun tutulduğu, bağımızın biraz uzun olduğu, o yüzden de hareket kabiHyetimizin biraz daha fazla olduğu bir zamandır. Ama hazırlıklar henüz tamamlanma- dan tamam deyip, kendimizi hazır hissedip yapağımız hareketler daha çok ailelerin veya okulların, büyüklerin ergenlik problemi olarak gördüğü durumlara yol açar. Orada da zaten ergen, genellikle boyunun ölçüsünü alarak oturup tekrar hazırlıklarım gözden geçirir daha iyi hazırlanıp bir kere daha dener. # Hep hamle yapmak... — Evet öyle. O yüzden yorucu, herkes için yorucu; ama aynı zamanda müthiĢ çarpıcı, etkileyici ve renkli bir dönem. # Siz yorulmuş muydunuz ergenlik döneminde? — Ben yorulmuĢtum. Aslında hazırlıklarımı tamamladığımı düĢünüp yeltendiğim birçok Ģey oldu, boyumun ölçüsünü alıp oturdum. Denemeler yani bağımsızlık yolunda denemelerim olmuĢttı. Bir kısmını “baĢarı”yla gerçekleĢti- rebildim, örneğin erken yaĢta evden ayrılıp yatılı okulda okumak bunlardan biri. Ama bazen hazırlıklarım tamam olmadığı halde, ama kendimi fazlasıyla hazır hissettiğim için ülkeyi, toplumu içine düĢtüğü durumdan kurtarmaya 6
  • 15. kalkıĢanlar araĢma katılmaya yeltendiğimde, öyle diyeyim, baĢarısız oldum, baĢarısızlığa ortak oldum. Ergenlik ve gençlik kendimizi tanıdığımız, gerçekten kendi “boyumuzun ölçüsünü almaya çalıĢtığımız” da bir dönemdir. Öğrenmeye çalıĢtığım birçok Ģey vardı diye düĢünüyorum. Örneğin, ben ne yapabilirim? Hayat üzerinde bir etkim olabilecek mi? Gelecek o kadar uzak gözükür ki kiĢiye bu dönemde. Hiçbir Ģey görmediğiniz bir geleceğe doğru bir an evvel ulaĢmak için, atılmak istersiniz. Bir yandan da geride bıraktığınız, bir daha gelmeyecek olan çocukluğunuzdan ve onun simgesi olan ana- babanın, yuvanın sıcaklığından kopuyor olmanın üzüntüsünü yaĢarsınız. Böyle çeliĢkili bir dönemdir. Bir yanda coĢku, bir yanda hüzün, bir yanda korku, gelecekle ilgili, ne olacak ne bitecek merakı. ġöyle böyle bir zaman değildir. Bu temaya tekrar tekrar geleceğiz. Ergenlik aynı meselelerin tekrar tekrar ısıtılıp ele alındığı bir dönemdir, kitabımız da biraz öyle olabilir, okurlarımız ĢaĢırmasınlar. # Ergenlik çocukken başlıyor ve sürüp gidiyor. Bu dönemde hâlâ çocuğuz değil mi? — Henüz çocuğuz. Ergenken de aslında, biliyorsunuz yasal olarak çocuğuz. Unicef‟in tanımlamasına göre: “18 yaĢın altındaki herkes çocuktur. Çocuklara ait haklardan yararlanırlar.” Provanınprovası:Ergenlik • O zaman ergen, çocuk ile yetişkin arasındaki biri mi? — Bir geçiĢ dönemidir ama çocuk olarak sayılması gerekir. Neden? Çocuğun kendini yetiĢkin gibi görmeye baĢladığı, ama henüz yetiĢkin olmadığı bir dönemdir. Burada bizi ĢaĢırtacak birçok Ģeyle karĢılaĢabiliriz. Bazı açılardan
  • 16. ergenin neredeyse bir genç yetiĢkin kadar geliĢmiĢ, bazı açılardan da küçücük bir çocuk gibi olabildiğini görürüz. ġöyle alalım, basit bir örnek; ergenlik doğurganlık ve çocuk yapabilme becerisini kazandığımız bir dönem, ama anne ve baba olmak için hiç de uygun bir zaman değil. Bazı becerilerimiz var bu dönemde, birçok Ģeyi bir yetiĢkin kadar yapabilecek biyolojik, bedensel ve zihinsel becerilere sahibiz. Duygusal geliĢimimiz ise bu becerileri henüz hakkıyla, gereken sorumluluğu alacak düzeyde kullanmaya elvermez. Gençlikle; 16 ile 18 yaĢları arasında baĢlayan dönemde, ergenlikteki kazanmalarımızı bir yetiĢkin olarak kullanabilecek noktaya gelmeye ve gerçek hayatin provasını, daha çok bu gençlik döneminde yapmaya baĢlarız. # Yani bir prova dönemi var. Yeni bir tanım daha çıktı karşımıza.,. — Elbette, tam bir prova, hatta provanın provası. Ergenlik provanın provası, gençlik prova ve ondan sonrası... Burada ülkemizin gerçeklerini ya da birçok ülkenin gerçeğini hatırlamak da lazım. Birçok kiĢi gerekli provaları yapamadan, hazırlıklarını tamamlayamadan, hazır gibi gözüktüğü için birçok özelliğiyle hayata vakitsiz atılmakta ve bunun yükünü ömür boyu hissetmekte. Bu görünürdeki ve zoraki “büyüme”, gerçek anlamda büyümeyi ve yetiĢkin olmayı, olgunlaĢmayı zorlaĢtırmakta. Hayat karĢısında ergenlik ve gençlik dönemini hakkıyla yaĢamamıĢ olmak, hayata atılmıĢ, hatta baĢarmıĢ kiĢilerde dahi hayatın karĢısında yalnız, kolu kanadı kırık hissetme ihtimallerini artırmakta. # Önceki ortak çalışmamız Bebeklikten Çocukluğa adlı kitabımızda çocukluk döneminin çok önemli olduğuna değinmiştiniz. Bizi hayata ergenlik dönemi mi hazırlıyor?
  • 17. — Ergenlik çok kritik bir dönem. Ġnsanın geliĢimi açısından tabii ki her dakika, her saniye çok kıymetli. YaĢamın her anı bizi geliĢtirici ve ilerletici olabiliyor fakat bu anların en yoğun olduğu dönemlerden biri 0-3 yaĢ ise, diğeri de 11-14 arasında baĢlayıp 16- 18‟e kadar süren ergenlik dönemidir. Ergenliktebedeninönemi • Az önce üreme yetimizden bahsettiniz. Ergenlik döneminde anne-baba olabilmek mümkün mü? — Cinsel faaliyette bulunabiliriz, anne-baba olabiliriz, ama annelik, babalık yapmak mümkün olur mu, siz ne dersiniz? • Ergenlik döneminde kız olsun erkek olsun birtakım fiziksel değişiklikler oluyor, örneğin yüzü sivilceler basıyor... Hepimiz yaşadık zamanında. Ergenin hissettikleri (beden imgesi) ile anne-babanın ergene bakışında, farklılıklar var mı? Yani kişi kendini, bedenini farklı hissederken, ona dışarıdan bakanlar ne görüyorlar? Çünkü ergen anne-babanın gözünde hâlâ bir çocuk sanırım... — Güzel bir noktaya değindiniz. Bir yetiĢkin açısından da aslında, yani ana-baba açısından da çocuğunun bu çarpıcı değiĢimine tanık olmak birden çok anlam taĢır. Bir tanesi; hani Ģarkıda olduğu gibi, “Daha dün annemizin kollarında yaşarken... ‟‟ durumundan, bırakın okul bahçesinde koĢuĢturmaya, sakallı, bıyıklı ya da memeli filan birtakım bireyler haline dönüĢmeye baĢladığınızı görmek, anne-babayı bu durumu bekledikleri halde, yine de Ģok eder. Önce kendileri açısından, çünkü onlar da artık bebeklerini, çocuklarını bir anlamda kaybettiklerini, yerine yeni bir bireyin geldiğini görürler. Bu kaybm üzüntüsü, bazen anne- ba- r 9
  • 18. hanın hayatım ve davranıĢlarım etkileyebilir. Hatta istemeden, fark etmeksizin, bu büyüme ve geliĢme hamlesini kös- teklemeye, çocuklarındaki bebeksi, anne-babaya, yani kendilerine muhtaç yanları ve eğilimleri adeta teĢvik etmeye baĢlayabilirler. Tabii ki bunu, “Aman böyle yapalım” diye karar vererek değil, gayri ihtiyari, kendi üzüntülerinin tesiriyle yaptıklarını bir kere daha söylemek lazım. Bir baĢka konu da tabii ki, çocuklarımızın büyümesi, biz anne- babalar için de yaĢımızın ilerlediğini, bizim de genç ebeveynler olmaktan çıkıp, orta yaĢlı ebeveynler olma grubuna geçtiğimizi hatırlatan önemli sinyallerdir. Kendi hayatı- mızla ilgili doğal sorgulamaları yaptığımız bir dönem (orta yaĢa doğru ilerleme) ile çocuklarımızın ergenleĢip onların da hayattaki rollerini kurcaladıkları, irdeledikleri bir dönem bir araya gelir. Bu yüzden, hem ana-babamn hem ergenin kafalarının, sırf birbirleri yüzünden değil, kendi ha- yadarınm akıĢı gereği, biraz karıĢık olduğu bir dönemdir. # Anne-babaların kafası karışık. Çocukların da karışık mı? — Onların karıĢıklığı daha çok kendi yaĢadıklarım anlamaya çalıĢma gayretinden kaynaklanan bir kafa karıĢıklığıdır diye düĢünüyorum; bu dönemde anlamaları gereken çok fazla Ģey var. Çok fazla Ģeyi bir anda anlamaya çalıĢtığınız zaman kafanızın karıĢması son derece doğaldır. Zamana sıkıĢıklık duygusunun, bir yandan her an her Ģey bi- tiverecekmiĢçesine bir acelecilik hissi verirken, diğer yandan zaman sonsuzmuĢçasına bir yayılma, bırakıverme davranıĢı doğurması da, biraz gençlik iĢi bir paradoks sayılabilir. # Kısalık-uzunluk, şişmanlık-zayıflık ergenlikte gerçekten önemli bir sorun mu? 10
  • 19. — Nasıl göründüğümüzün en önemli olduğu dönemlerden biridir. Ġlkokul çocuklarına baktığımız zaman, çoğu sümüklü, eli yüzü kirli, pasaklı (özellikle erkek çocuklar)... Kızlar deseniz, yine görünüĢlerine o denli önem vermeyen bir hal içindedirler. Bu dönemin hemen ardından, ergenlikle birlikte dıĢ görünüĢ, baĢkaları tarafından nasıl algılandığımız, bizi nasıl gördükleri neredeyse her Ģeyi belirleyici bir önem kazanır Ergenliğin aynı zamanda toplum yaĢamına katılma yolundaki önemli bir istasyon olduğunun bir baĢka kanıtı, baĢkalarıyla iliĢkimizdeki değiĢimde bulunabilir. Özellikle nasıl göründüğümüzden nasıl algı- landığımıza (güçlü, ezik gibi) kadar baĢkalarının görüĢleri-: ni önemsemekte epeyce ileri gideriz. # “Nasıl bakıyor, beni beğeniyor mu, nasıl görünüyorum ” gibi düşünceler önem kazanıyor... — “Nasıl algılamyorum”u sadece beğenilmek olarak da düĢünmeyin, örneğin kısalık ve uzunluk bile beğenilmek kadar güçlü algılanmakla ilgili. Zayıf algılanmamak, hırpalanmamak... Hayat içerisindeki darbelere dayanıklı mıyız, çürük müyüz, hemen yıkılıp gidecek miyiz, yoksa “hayat mücadelesi” için yeterince “fit” miyiz? Bu yaĢtayken, güçlü olmak, güçlü görünmek, kendimiz yeterince güçlü değilsek, güçlü olanların yanında bulunmak, bilhassa erkekler için önemlidir. Kızların dünyasındaki güçlülük kavramı, biraz daha derinlik taĢır. Erkeklerde ise, gösteriĢin ötesine geçmek için 20‟li yaĢları beklememiz gerekir. GruplaĢmalar kızlar arasında olsun erkekler arasında olsun, güçlerini birleĢtirmenin, güç birliği yapmanın bir yoludur. Bu güç birliğinin, gruplaĢmaların dıĢında kalanların, sosyal ortamlarda yalnız düĢenlerin kendilerini dıĢlanmıĢ ve zayıf hissetmeleri de ergenliğin getirdiği zorluklardan biridir. Bu zorluklara dayanabilenler bu süreçten sağlamlaĢarak çıkar.
  • 20. Ergenlikbelirtilen # Kız ve erkek çocuklarındaki ergenlik belirtileri nelerdir? — Biyolojik belirtilerle ilgili birçok ölçüt var, ama ergenlikle ilgili dönüm noktası sayılan iĢaretleri kızlarda daha net görebiliyorsunuz. Âdet görme, (menstruasyon) özellikle kız çocuklarında ergenliğin “ben artık buradayım” ıdır. Kız çocuklarında vücutta görülen diğer cinsel değiĢiklikler ise Ģöyle: Memelerin geliĢmesi, kalçanın geniĢleyerek kadınsı, doğurganlık özelliklerini taĢıması, boyun uzaması, genital bölgelerde tüylenmenin baĢlaması. Kızlar birazcık daha erken yola çıkıp, bir süre erkeklerden bu konularda önde gidebiliyorlar. Erkek çocuklarında ise dıĢarıdan bakanlar için en tipik belirti, sesin değiĢmesidir. Klasik tıbbi ölçüt ise testislerin büyümeye baĢlamasıdır. Ama tabii, devamlı testis çapı ölçmediğimiz için, (ölçenler olsa da, azınlıktalar) genellikle tüylenme, sesin çatallanması gibi değiĢikliklere odaklanırız. Her iki cins için de cildin yağlanması, sivilcelerin çıkması bu konuda formel bilgi sahibi olmayan insanda bile, “Tamam, bu artık değiĢiyor, çocukluktan çıkıyor” düĢüncesini uyandıran değiĢikliklerdir. • Rahat geçen bir ergenlik dönemiyle sancılı geçen bir ergenlik döneminin sonuçlarından bahsedebilir misiniz? — Ruhsal bozukluklar açısından düĢünürsek, ergenlik birçok ruhsal bozukluğun; depresyon, bipolar bozukluk, Ģizofreni,' değiĢik, kaygı reaksiyonları gibi psikiyatrik sorunların baĢladığı bir dönem. Çünkü insan beyninin doğumu izleyen ilk 3 yıldan sonraki en büyük yenilenmeyi geçirdiği zaman, bu dönem. Bu sebeple bazı problemler yaĢamaya genetik yatkınlıkları olan gençler olumsuz ya 12
  • 21. Ģam koĢulları, kazalar ve travmalarla karĢılaĢtıklarında, bu büyüme ve değiĢme döneminin beyinsel karmaĢıklığı, ciddi rahatsızlıkların ortaya çıkmasına zemin oluĢturabilir. Ergenlik yalnızca yeni sorunların ortaya çıktığı ya da var olanların iyice Ģiddetlendiği bir dönem değil; bazı sorunların da ortadan kalktığı bir dönem. Sorunlar rahatsızlığın niteliğine göre ileri yaĢlarda da devam ediyor veya hafifleyebiliyor (bazı tip “hiperaktivite”lerin yaklaĢık yüzde 30‟u bu yaĢlarda kaybolabilir). Saldırganlık o güne kadar ön planda olduysa, bu sorunun ergenlik döneminde silinme olasılığı pek yok, hatta Ģiddetlenebilir. 7-8 yaĢlarına kadar yaĢananlardan giderek, ergenlik döneminin ne biçimde geleceğini tahmin etmek mümkün. Tahmin, aynı zamanda hata demektir, bunu da elbette unutmamak gerekir. Öte yandan zor da olsa, kolay da olsa bir Ģekilde bu dönem geçiyor. Ömür boyu süreceğini sandığımız dostluklarımızın bir kısmı kaybolabiliyor, ideallerimize bağlılığımız zayıflıyor baĢka idealler gençlik ideallerinin yerini alıveriyor. Zaten daha o dönemdeyken, hedef- lerimiz de sürekli değiĢiyor. Bu dönemden ne kadar edinimle, ilgiyle, kültürle ve baĢarıyla çıkarsak, geleceğimizi bir talihsizlik olmadığı sürece, o derece doyiırucu yaĢarız. Hayatı anlayabilir yaĢamımızı anlamlandırabiliriz. Hayata karĢı iĢtahımız kaçmadığı sürece... • Ergenler için, “Genelde ergenler şöyle hisseder, şöyle davranır” gibi bir şey söyleyebiliyor musunuz? — Her konuda olduğu gibi, bu konuda da bir genelleme yapmaktan uzak dursam iyi olur. Ergenler, geleceği biz büyükler kadar net görmez. Çok hızlı gerçekleĢen değiĢimlerin ortasında kalıp, bu değiĢimlere yetiĢmeye çalıĢmaktan zaman zaman nefeslerinin kesildiğini, kafalarının karıĢtığım, hatta biraz morallerinin bozulduğunu da
  • 22. söyleyebiliriz. Ama moral bozukluğu demiĢken, hiçbir zaman bütün ergenlerin aslında bir çeĢit depresyonda olduğu veya birtakım taĢkın ya da uygunsuz davranıĢlar yapmalarının kaçınılmaz olduğu yönündeki yorumlara pek katılmadığımı, bu tezleri desteksiz bulduğumu vur- gulamalıyım. Ergenlik her ne kadar karmaĢık ve zorlayıcı bir dönem olsa da, psikolojik açıdan aynı zamanda bu zorlanmaların oldukça sağlıklı bir Ģekilde aĢılabildiği bir dönemdir. Ergenlik, kategorik olarak bir bunalım dönemi değildir, ama zorluklar sebebiyle öyle algılanabilir ve yaĢanabilir. Bir genelleme yapıp, 'ergenliğin can sıkıcılığını, bazen kasvetini depresyona eĢdeğer saymak yanlıĢ olur. 9 Çoğunluk için ailenin rolü ne olabilir? — Büyük çoğunluğu düĢünürsek... Korunmaktan, esir- genmekten ziyade aile ortamı içerisinde karar almayı öğrenmesi, karar alma süreçlerine katılması, sorumluluklara ortak edilmeye baĢlanması ergenin geliĢimine esas katkıyı sağlar. Birçok çocuk kendi hayatının kalanıyla ilgili önemli kararları daha 13-14 yaĢlarında vermek zorunda kalıyor. Gideceği okul, meslek seçimi hep bu yaĢlarda belirleniyor. Karar, verme kapasitesine sahip, ancak bu kapasiteyi kullanma tecrübesinden yoksun olmaları yüzünden, ailenin desteğinden yararlanabilmeleri, bunun için de aile üyeleriyle iletiĢim içinde olmaları çok önemli. Karar verirken kendisi dıĢındaki bireyleri de hesaba katma alıĢkanlığı olan ortamlarda büyüyenler, bazı istekleri gerçekleĢmediğinde ya da ertelendiğinde beklemeyi ve zorluğa katlanmayı bir yük olarak görmezler. Ailesi katılımcı karar alma kültürüne sahip gençlerin geliĢim yolları daha açık olur. Katılımcı kültür derken sorumluluğun gencin üzerine kaldığı bir durumdan bahsetmiyorum. 14
  • 23. Sonuçta, yetiĢkinler nihai karar alma yetkisine sahipler (çünkü sorumluluk onlarda), ancak aile (yöneticilerinin dıĢındaki) bireylerinin de sesinin duyulduğu aile ortamlarında, istenmeyen davranıĢların çok daha iyi idare edildiğini biliyoruz. Ergenlikfreniiyitutmayanarabagibidir O Ergenlikte bilişsel gelişim ya da zihinsel. gelişim sürmekte mi? Sürmekte ise gelişim, zekayı da. etkiliyor mu? Çünkü siz, Bebeklikten Çocukluğa kitabımızın söyleşisinde, anne-babaların çocuklarının zekalarını geliştirmeye dair ikinci bir şansı ergenlik döneminde yakaladıklarım söylemiştiniz. — Zekadan ziyade muhakemenin, akıl yürütmenin, bir durum hakkında doğru karar verme, doğru tercih yapma becerisinin öğrenildiği, geliĢtiği bir dönem. Bu öğrenme, kimisinde daha hızlı gerçekleĢip kimisinde ise daha uzun zaman alabilir. O yüzden bu yaĢta, bu vücut yapısmda, birçok açıdan olduğu gibi zihinsel olarak da yetiĢkine yalan geliĢmiĢlikte olan çocuklarda, zaman zaman davramĢ kontrolünü sağlayan, davranıĢlarımızı, duygularımızı daha iyi denedememizi, yönetmemizi sağlayan sistemler henüz yeterince geliĢmemiĢ olacağından bazı riskler ortaya çıkabilir. Bunu bir parça, hani gaz sistemi çok iyi, ama freni pek iyi tutmayan bir otomobile benzetebiliriz. Arabanızda sizi hızlı gitmeye cezbeden güçlü bir motor müthiĢ bir hız kazanma kabiliyeti, ama aynı ölçüde güçlü olmayan bir fren mekanizması var. Bu sebeple, bu dönemin getirdiği riskler daha çok, sağı solu belli olmayan duygusal ve zihinsel yapıdan kaynaklanır. 0-3 yaĢ döneminde kaçırılıp ergenlikte telafi edilebilecek fırsatların baĢmda çocuğumuzla iliĢkimizi kalıcı bir Ģekilde düzgün kılma, 15
  • 24. onunla karĢılıklı iyi bir iletiĢim ve etkileĢim fırsatı yaratma geliyor. Bütün bunlar için ergenlik döneminin mükemmel bir zaman olduğunu düĢünüyorum. Aynı sebeple, ilkokul çağında yaĢanan büyük krizle^ zayıflayan ana- baba-çocuk iletiĢimi, ergenlik dönemindeki bu inĢaat sürecine bağlı olarak biraz “tozlanıp çamurlanabilir”, sarsılabilir. Bu dönemi iyi idare etmemiz, çocuğumuzla iliĢkimizin güçlü kalmasını, onun bir yandan bağımsızlığım kazanırken, bir yandan kendisi için önemli olan aile bağlarım sürdürebilmesini sağlamak, bize 0-3 yaĢ grubunda- kinden de daha büyük bir açılım sağlar. ġans kapımızı ergenlik döneminde ikinci kez çalar. Anne-baba bu Ģansı ya kullanır ya da kullanamaz. # O zaman ergenlik daha çok duygusallığın ağır bastığı bir dönem mi? Yani zihinsel gelişimden daha çok duygusal gelişim mi ön plana çıkıyor ergenlik çağında? — Duygu ve dürtülerimizin adeta patladığı, diğer yandan bunları denetleyecek diğer zihin mekanizmalarının aynı süratte geliĢmediği bir dönem. Aradaki bu eĢitsizlik sebebiyle bazı özelliklerimiz, çok sivri bir Ģekilde ortaya çıkabilir. Duygusal gelgitlerimizi telafi edebilecek muhakeme gücümüz henüz tam olmadığı için gelgitlerimiz biraz Ģiddetli olabilir. Anne-babanın buna hazır olması, hoĢgörülü, ama aynı zamanda da kendi temel değerleri ve kuralları konusunda aralarında mutabık. olmaları ve sağlam durmaları ergenlik dönemini genellikle hem çocuklaĢ hem kendileri için anlamlı ve zevkle hatırlanabilir bir dönem kılar. # Konuyu anne-babaya getirmişken, aile hakikaten genelde olumsuz mu bakıyor? Ergenlik dönemini olumsuz yaşanan bir süreçmiş gibi mi algılıyor? 16
  • 25. — Korkuyla beklenen bir dönem, fakat bu korku sadece, “Olacaklardan korkmaktır” demek, her Ģeyi çok basite indirgemek olur. Olacaklardan korkmak nedir? “Sınava nasıl hazırlayacağız? Ġyi bir liseyi ya da üniversiteyi nasıl kazandıracağız? Kötü alıĢkanlıklar edinmesini nasıl önleyeceğiz?” gibi, tabii ki çok önemli olan somut konulardan ibaret görme eğilimi yaygındır anne ve babalarda. Ama burada korkumuz, sadece bunları nasıl yapacağımızdan, becereceğimizden ibaret değildir. Bebeğimizi ve çocuğumuzu sanki yitiriyor olmanın, gidenin yerine gelecek olanın nasıl biri olduğunu tam anlayamamanın verdiği bir korku, belirsizliğin yarattığı bir kaygı hakimdir. Oysa biliyoruz ki, ergen pek bir sürpriz yapmaz. Bir gecede bambaĢka biri de olmaz. Anne-babaların ergenlikten korkmalarının önüne geçebilmeleri için, öncelikle ergenlik ve çocukları hakkında genel bir fikir sahibi olmaları gerekiyor. Çocukları hakkında fikir sahibi olmak için gereken de, onun nasıl biri olduğunu, duygularım, düĢüncelerini, tutumlarım, alıĢkanlıklarını öğrenmeleri, bilmeleri. Ailelere bunun için çocuğun ergenlik dönemini beklememelerini tavsiye ediyorum. • Beklemiyorlar, ama o dönem başlıyor diyelim ki... — Tabii, ondan önce zaten eğer zaman kazamp, çocuklarım tanıyabilmiĢ, onunla iyi bir iliĢki kurabilmiĢseler ergenlik dönemi zor olmuyor. Zorlayıcı olabilir, yorucu olabilir. Ama evde misafir ağırlamak da zorlayıcı ve yorucu olabilir keyfimizi ise hiç kaçırmayabilir. Anne-babalaratavsiyeler # O zaman anne ve babaların yapabileceği şeyler var mı? 17
  • 26. — Çocuklarının özelliklerini yakından tanımalarını öneriyorum. Nasıl bir çocuk bu? Ne ister? Ne düĢünür? Yani sadece dersleriyle, yediği içtiğiyle ilgilenmenin ötesine geçmek için çocuğun bir sinyal vermesini, davranıĢ bozukluklarıyla ya da saldırgan veya üzgün, içekapanık olma gibi birtakım tutumlarla sinyal vermesini beklemeyin. Psikolojik değiĢiklikler ve sorunlar, iç dünyamızda bazı Ģeylerin yolunda gitmediğinin dıĢavurumudur; baĢ ağrısı gibidir yani. Nasıl baĢımızın içinde bir sorun varsa, bir baĢ ağrımız olur Psikolojik sorunlar da ruhumuzun, iç dünyamızın “ağrılarını” yansıtırlar. Bu ağrıların artmasını beklemeksizin hareket etmenin yolu nedir? Çocuklarımızla iliĢkimizin bir düzeni olması; bir arada olma zamanlarının, beraber zaman geçirme alıĢkanlığınm, bir arada konuĢma, birbirini dinleme alıĢkanlığının olması, önemli bulduğum Ģeyler... Anne-baba arasındaki iHĢkinin çocuklara model teĢkil ettiğini biliyoruz. Hele ergenlik döneminde anne-baba arasındaki iliĢkideki gerilimler, zorlanmalar kopuklukla^ anlayıĢsızlıklar, taciz edici, istismar edici nitelikteki davramĢ- lar, ergenlerin zaten nasıl ve ne biçim olacağından kuĢku duydukları geleceğe daha da olumsuz bakmalarım, kendilerini bekleyen gelecekten Ģüphe duymalarım kolaylaĢtım Bazen çocukları, hazırlıklarım yeterince tamamlamadan, hayata koĢturabiliriz. Çocukların kimileri hayata katılmayı reddedip, hayattan uzak durmayı, daha çocuksu, bebeksi kalmayı tercih edebilirler; O yüzden, anne ve babaların sadece çocuklarıyla iyi geçinmek ve hoĢça vakit geçirmekten öte, kendilerinin aile içindeki yaĢantılarının, karıkoca iliĢkisinin nasıl gittiğini de değerlendirmeleri çocuklarının ruh sağlığı ve psikolojik geliĢimi açısından önem taĢıt • Hocam az önce, “Bunalımlı bir dönem değildir” dediniz. .. 18
  • 27. — Ergenlik eĢittir bunalım, demek yaygın ama yanlıĢ bir formülasyondur. Ergenlik dönemi bunalım demek değildir; ama ergenlik döneminde, diğer dönemlerdekinden daha fazla bunalabilir insan. Sadece çocuk olarak da düĢünmeyin, anne- baba, diğer kardeĢler ve herkes için bunaltıcı anlar olabilir. Bunu bire bir bunalım beklentisiyle eĢleĢtirmesek daha rahat ederiz. Rahat etmek önemli, soluğu idareli kullanmak da. # “Anne-baba arasındaki ilişkiyi çocuklar model alıyor" dediniz. O zaman ebeveynlerin, “Eyvah! Çocuğumuz ergenlik döneminde. Biz ne yapacağız” diye düşünmeye başlamaları gerekir mi? Yoksa her şeyi doğal akışına mı bıraksınlar? — Aile ortamının, çocuğun kurtulmaya can attığı kasvetli, çatıĢmah bir ortam olmasının önüne geçmenin yolunu düĢünmeleri gerekiyor. Hiç olmazsa, çocukları vesilesiyle kendi hayatlarım gözden geçirmiĢ, kendilerine de daha yakından bakmıĢ olurlar. Olumlu düĢünebilme becerisini taĢıyan ailelerin çocuklarının. da genellikle olumlu düĢünme becerilerine sahip olduklarım biliyoruz. Burada olumlu düĢünmeden kastım, devamlı hoplayıp zıplamak ya dâ aynen bir Pol- yarnıa havasında olmaktan ziyade, duyguların hakkım vererek; üzüntüyü üzüntü gibi, neĢeyi neĢe gibi yaĢamayı becerebilmek. Bunun ön Ģartı da duyguları yok ya da önemsiz saymaksızın, kendi duygularımızı tanımaktan geçer. Üzüntünün ve acının doğal bir duygu, baĢarısızlığın hayatın bir parçası olduğunu öğrenme fırsatı bularak büyüyen çocuklar bizi üzen ya da hırslandıran durumların baĢımızı öbür tarafa çevirmekle ortadan kalkmadığını öğrenmiĢ oluyorlar. Bunu öğrenmenin yolları nelerdir diye düĢünülebilir. Tabii ki, psikolojik öğretilere dayalı 19
  • 28. değiĢik yöntemlerle yapılan psikososyal çalıĢmalar gençlere ve çocuklara çok Ģey kazandırabilir. Ülkemizde ne yazık ki, sadece olanakların kısıtlılığı sebebiyle değil, kültürel faktörlerin etkisiyle de sporun ve sanatm bireylerin hayatında pek az yeri var. Spor deyince, mutlaka rekortmen milli atlet adayı veya basket takımına girecek boy pos ve teknikte adam olmak akla geliveriyor. “Benim sporcum”, iki adım yürümekten üĢenmeyen, asansör yerine merdiveni tercih eden, 1 km uzaktaki okuluna gitmek için taksiye atlamak yerine, 5 dakikacık otobüste ayakta durmaya katlanan çocuk... Hareketin hayatın bir parçası, bedenimiz ve zihnimiz üzerindeki egemenliğimizin ana araçlarından biri olduğunu her fırsatta hatırlamak iyi oluyor. Ergenliğehazırlıktasporunvesanatınönemi • O zaman, galiba çocukları biraz da bu hale getiren bir kültür var... — Bizim de içinde büyüdüğümüz kültür öyle. Çocuğun kiĢisel geliĢimi ile aileninkini bir arada görmekte zorlanan, doğallık ile oluruna bırakma arasındaki farkları biraz unutuveren bir kültür. Tabii bunu aĢmaya çalıĢan birçok anne-baba var. Görüyorsunuz birçok yaz okulunda, spor okulları dolup taĢıyor. Sanat faaliyetleri yaygm, resim atölyeleri, müzik okulları, sanat kursları, oyunculuk... Bu çok umut verici. Çünkü sporun ve sanatm kazandıracağı beceriler, çocukların gerçek hayat için yaptıkları bir baĢka prova niteliğini taĢıyor. O sebeple ben, ergenliğe, hazırlığın araçlarından bir tanesinin çocuklara hem uygulayıcı hem de izleyici spor ve sanat zevki kazandırmak olduğunu düĢünüyorum. 20
  • 29. • Tam burada anne-babalara ve öğretmenlere de çok iş düşüyor... — Tabii ki kesinlikle! Okullarda spora ve sanata ayrılan zaman, hatta onlar için ayrılmıĢ dersler kolayca harcanır: Ne lüzumu var sorusunun, o pek lüzumsuz sorunun, ilk hedefi “kültür” dersleri olur. Bizim çocukluğumuzda da böyleydi, Ģimdi de böyle, resim dersi yerine matematik yapmak mesela. Çünkü malum sınavlarda resimden soru çıkmaz, spordan da. Soru çıkmayacaksa, niye öğreneyim, niye ilgileneyim? Bir iĢi düĢmedikçe dostunu aramayan insanlardan Ģikayetçi olmayanımız yoktur. Ama hayata bakıĢ açımız, aktardığımız model, ne olduğu belirsiz bir “iĢe yarar/yaramaz” eksenindeyse, ergen ne yapsm? Her ders ve her faaliyet kendi içinde önemli. Vur deyince öldüren bir anlayıĢa sahip olduğumuz için, 7. sınıf öğrencisine, ömür boyu öğreneceği matematik kadarını, 7. sınıf süresinde kazandırmaya çalıĢabiliyoruz. Çocuklar yine taĢıyamayacakları yüklerin altma sokulmakta. TaĢıyamayacakları yükün altma soktuğumuzda, hem zaten yük taĢıma tecrübesi az, hem de yük taĢınamayacak kadar fazla olduğundan ötürü, “Çocuklar neden dağınıklar?” ya da “Neden huysuzlap neden terbiyesizler, neden saygısızlar?” diye Ģikayet etmekten geri durmuyoruz. Sonra da, “Tamam iĢte ergenlik çağı bunalımı baĢladı” deyip, psikoterapistlere, psikiyatri uzmanlarına taĢımaktayız çocukları. Bütün bu olan biteni anlamak ve değiĢtirebilmek için bir doktor bir psikolog veya bir eğitimci olmaya pek gerek yok. Birazcık o yaĢlarımızı hatırlasak, bizi zorlayan, ama sonunda yapmaktan keyif duyduğumuz aktiviteleri hatırlasak... ÇalıĢıp kazandığımız bazı baĢarıları, çalıĢmadığımızda ya da gayret göstermediğimizde içimizde oluĢan çeliĢkili duyguları anım- sasak. Bu ruh hali nasıl oluĢur, nasıl hazırlık yapılabilir? 21
  • 30. Benim aklıma gelenler, spor, sanat ve geçindirme amaçlı olmayan çalıĢma. Ergenlikveolumludüşünce # Hocam, anne ve babalardan bahsederken, “Olumlu bakabilmek ve duygularımızı tanımak önemli” dediniz. Bu konuda gözlemleriniz vardır diye düşünüyorum. Biz çocuklarımıza ve dünyaya olumlu bakabilme konusunda ne kadar başarılıyız? — Tabii kendimiz olumlu bakmayınca, çocuklarımızın bakması da zor. Örneğin biz kliniğimizde yaptığımız çalıĢmaların yanı sura Türkiye‟nin değiĢik kentlerinde birçok okulda çalıĢmalar yürütüp, çocukların, ergenlerin, gençlerin psikolojik nabızlarım tutuyoruz. Buradan elde ettiğimiz sonuçları sizinle paylaĢacağım. Baktığımız zaman, ergenlerden, gençlerden ve çocuklardan üzüntü ve mutsuzluğa iliĢkin ifadeleri çok sık duyuyoruz. Diğer yandan, günlük hayatlarına baktığımızda, bunun depresyona iĢaret edecek yoğunlukta olmadığım, fakat olumsuz düĢünce, karamsarlık diyebileceğimiz, depresyona yol açma potansiyeli yüksek düĢünme alıĢkanlıklarının yaygın olduğunu görüyoruz. Ve çok enteresan, aslında bu sadece ülkemizdeki Türklerde yaygm değil; örneğin Hollanda‟da yaĢayan Türkleri, Faslıları ve Hollandakları karĢılaĢtıran bir baĢka çalıĢmada da yine Türklerin bu tür karamsar, hüzünlü ifadeleri, çok daha fazla kullandıklarını ortaya koyan bulgular var. • Sadece çocuklar mı? — Hem çocuklarda hem de büyüklerde durum böyle. Depresyon oranlarında aĢra bir artıĢ, bir patlama yok, ama gençlere ve ergenlere baktığımızda, depresyon ya da 22
  • 31. baĢka bir ruhsal rahatsızlık görülmese bile, genel psikolojik durumları yeterince iyi değil. # “Yeterince iyi değil” derken... — Hayattaki durumunu, insan iliĢkilerini, kendi kapasitesini, yapabileceklerini veya yapamayacaklarım, kendi Ģuurlarım, arzularım, heveslerini doğru değerlendirmek ve doğru izlemek konusunda yeterince iyi değiller. # Olumlu düşünmeyi engelleyen düşünme hataları çok yaygın mı? — Evet! Hepimizin düĢtüğü türden, ama ergenlik döneminde bu hatalara çok daha sık düĢülüyor. Bunlardan bir tanesi, özellikle olan biten olumsuz olayların hep kendisiyle ilgili olduğunu düĢünmek. Örneğin, “ben Ali‟yle ar~ kadaĢım, (arkadaĢlık bu yaĢ döneminin en önemli konusu olduğu için oradan bir örnek vereyim) Ali, Ahmet‟le arkadaĢ oldu ve bu arada benimle daha az beraber olmaya baĢladı...” # Farklı cinsler değil, değil mi hocam? — Farklı cins arkadaĢlığı bu yaĢta herkesin tahayyül ettiği düzeyde belirleyici rol oynamıyor. Daha çok ergenlikten gençliğe geçiĢ döneminde belirleyiciliğe sahip. Bu sebeple özellikle ortaokul çağı çocuklarında kendi cinsiyle arkadaĢlık daha kritik önem taĢır. Burada Ali, Ahmet‟le oynamayı tercih etmiyor. Ali kendiyle ilgili küsur aramaya eğilimli bir çocuk olduğunda Ģöyle düĢünebilir: “Beni artık aralarına almıyorlar. Zaten ben onların oynadığı oyunları iyi oynayamıyorum, benim hiçbir olumlu Ģeyim yok ki, benimle niye oynasınlar.” # “Ahmet kadar komik değilim ki eğlendiremiyorum ” gibi... 23
  • 32. — Buna “kiĢiselleĢtirme hatası” diyebiliriz. Yani her Ģeyi kendinden bilme. # Ya da, “Bende bata var” gibi... — “Mutlaka ben bir Ģey yaptım.” Yani baĢarısızlık ve olumsuzluğu kendinden bilmek. Diğer yandan aym hata, olumlu olaylardaki kendi rolünü önemsememek Ģeklinde de tezahür edebilir. Örneğin, “Matematik sınavına çalıĢıp girdim, 100 üzerinden 90 aldım, sınav kolaydı. Zaten öğretmen herkese bol not vermiĢ.” # Genelde bunu bütün ergenler yapıyor mu? — Tabii bu, bütün ergenlerin yaptığı bir Ģey değil, ama hepimizin yapmaya yatkın olduğu bir düĢünce hatası. Çocuklukta, ergenlik döneminde bu düĢünce hatalarının üzerine gitmeyi, bunları değiĢtirmeyi daha iyi öğrenebiliyoruz. O yüzden çocuklarımızla ergenlik döneminde yaĢadıkları olumlu ve olumsuz olayları tartıĢabilmek, onlar üzerine birlikte kafa yormak, çok önemli. # Hocam, bunların kalıcı bir noktaya geldiğini düşünebiliyor musunuz? Kendinde suç arama, kendini kıyaslama, “Ben zaten kötüyüm. Başarısızım” gibi olumsuz düşünceleri ileriki yaşlarda da sürdürebiliyorlar mı? — Elbette. Bu tip düĢünce alıĢkanlıkları o yaĢlarda yerleĢmeye baĢlıyor ve bir yetiĢkin olduğunuzda da bu özellikleriniz, ne yazık ki, ömür boyu sizinle kalabiliyor. Ergenlik dönemi; eğer çocuklarımızı yakmdan izleyip, düĢünüĢ ve hayata bakiĢ tarzlarım, yanlıĢ düĢünce alıĢkanlıklarını tespit edersek, onlara zarar verici, onların ruh sağlığım bozucu olabilecek düĢünce alıĢkanlıklarını değiĢtirmek için bir fırsat dönemidir. 24
  • 33. • Bu arada onları değiştirmeye çalışmak ne kadar mümkün? — Onları değiĢtirmiyoruz, onların düĢünce alıĢkanlıklarını değiĢtiriyoruz. Ebeveyn,düşüncealışkanlığınıdeğiştirmeli # Acaba anne-baba kendi düşünce alışkanlıklarım da değiştirebilir mi? — Çok güzel bir nokta. Çocuklarımız vesilesiyle biz de birçok Ģey öğreniyoruz. Hayatımızdaki çocuklaĢ kendi çocuklarımız olsun, diğer çocuklar olsun, biz yetiĢkinlerin birçok Ģeyi daha derin düĢünmemizi, alıĢkanlıklarımıza daha alıcı gözle bakmamızı sağlıyor. Tabii ki, bir çocukta veya ergende bu değiĢimi sağlamak daha kolay, bir yetiĢkinde bu daha zoç ama yine de çocuklarımıza bu gözle baktığımızda, kendimizle de ilgili birçok olumlu değiĢiklik sağlamak mümkün. # O zaman belki anne-baba için de bir fırsattır... — Zaten biliyorsunuz, bu tür çocuklara yönelik eğitim çalıĢmalarında anne-rbaba olmadan hiçbir Ģey yapılamaz. Sadece çocuğu bir kenara alıp, ona birtakım psikolojik yöntemler uygulamanın çocuğun hayatında çok az değiĢiklik yapabildiğini biliyoruz. • Ebeveynler ile ergenlerin çatışmaları nerede ortaya çıkıyor? „ — Gencin bağımsızlaĢma eğilimi ve yetkinliğini kullanmak için duyduğu istek ile büyüğün deneyimlerinden kaynaklanan riskleri ergen/gençten daha keskin algılama arasında çatıĢma doğar. Anne-baba, genci koruma düĢüncesiyle hareket eder. Ergenin bağımsızlık eğilimi ve ailenin karĢı pozisyona düĢen tutumu arasındaki çekiĢmeler, bu 25
  • 34. dönemde çoğu genç ve ailesinin kiĢisel geliĢimi için kaçınılmaz ve gerilimli bir fırsat yaratır. ÇeĢitli sebeplerden bu gerilimi kaldıramayanlar için ise gerginlik sürgit bir çatıĢmaya dönüĢebilir. ÇekiĢme yaygın ve genel, çatıĢma ise daha seyrek ve genellikle savuĢturulabilir cinstendir. # Aileler psikolojik yardım alma konusunda istekliler, mi? Sizin bu konudaki görüşleriniz olumlu mu? — Bir çekiĢme ya da çatıĢma gencin geliĢiminin önüne geçiyorsa, ailer ile genç arasındaki gerilimin kasveti, anne-baba ve kardeĢlerin hayatlarmı dayamlmazlaĢtırıyor- sa bir baĢkasından yardım isteyebiliriz. Bazen aileye daha çok yol göstermek için, bazen de ergenin hayatla baĢa çıkmasını zorlaĢtıran sorun her neyse (ya bir ruhsal bozukluk ya da hayata hazırlıksız yakalanmasından kaynaklanan bir kriz) onunla uğraĢmak için ihtiyaç olabilir. Psikolojik yardım, ihtiyacın boyutuna göre birçok Ģekilde, birçok kiĢi tarafından verilebilir. Burada; devreye öğretmenle^ aile büyükleri, antrenörler, ustalar, psikiyatrlar, psikologlar veya danıĢmanlar girer. Bence önemli olan özel ilgi gereğini hissetmek ve o yönde hareket edebilmektir. # Hocam, size gelip danışanlarda, sadece çocuğu alıp onunla konuşmaktansa yanında mutlaka ebeveynlerinin de olmasını istiyor musunuz? — Kesinlikle! Tabii ki çocukla baĢ baĢa geçireceğimiz birçok zaman olabilir, ama ebeveynin anlayıĢında ve kavrayıĢmda bir değiĢim sağlamazsanız, gerçek anlamda yardım etmeniz çok zor. # Gençlerde son yıllarda doyumsuzluk ve günü kurtarma gibi bir yaklaşım egemen. Türkiye geneli mi böyle sizce?
  • 35. — Kentlerde ve üst sosyoekonomik sınıflarda ergenliğin daha uzun sürdüğünü söyleyebiliriz. Yetkinliklerin ve becerilerin hızlı geliĢtiğini öte yandan tecrübe birikiminin çok daha yavaĢ olduğunu biliyoruz. Ergenlik, hayata “hazır ama hazırlıksız” olunan bir dönem. Hazır olmak ile hazırlıksız olmak arasındaki fark Ģu; gençler zihinsel yetkinlikler, muhakeme ve pratik problem çözebilme becerisi açısından 12 yaĢından sonra biz yetiĢkinlerden daha iyi performansa sahip. Fakat performansla- rım değerlendirecek tecrübe birikimi ise henüz oluĢmaya baĢlıyor. Ergenlik döneminde, beden ve beyin bir dönüm noktasından geçer. Ergen beyni daha ziyade öğrenen bir beyindir. Ergenler iyi geliĢmiĢ yeteneklerinin hızlı ve etkin kullanımından yoksunlar. Beyin doğumdan baĢlayarak 11-12. yaĢlara kadar sürekli “büyüyen” bir yapı. Ergenlikle birlikte (11-12 yaĢ civarı) beyin yapısı henüz gri madde ağırlıkhdır; bu yeni bilginin depolan- masına temel oluĢturan yapısal bir özelliktir. Zaman içerisinde yetiĢkin beynine doğru dönüĢürken hücre bağlantılarım içeren bu gri maddenin toplamı azalır. Beyin bölgeleri arasındaki iletiĢimin kıvraklığım sağlayan ak- madde ise 20‟li yaĢlarla giderek artar. # Bir de gençlerde ilerisi için karar alamama yaklaşımı var. Gençler bugünle geleceği nasıl birbirine bağlayabilir? Gençler bugün yaĢadıkları ile gelecekleri arasındaki bir devamlılık çizgisini oluĢturabildikleri ölçüde hayatları anlam kazamyor. Ergenlik bir tren istasyonu gibi görülebilir: Ya geçmiĢten geleceğe uzanılan bir istasyon ya da ıssız bir çölün ortasında geliĢ ve gidiĢ bağlantı noktaları olmayan bir tren istasyonu. GeçmiĢ ve gelecek arasmda bağlantı kurduğunuz ölçüde varsınızdır. Aksi takdirde, ıssız çölün ortasındaki istasyona benzersiniz.
  • 36. Ergenliğingencinruhsalgelişimiaçısındanönemi • Ergenlik döneminin gencin ruhsal gelişimi açısından önemi nedir? Bu dönemi rahat geçirmek ile sancılı şekilde geçirmek arasında fark var mı? — Ergenlik birçok ruhsal bozuklukla iç içe geçebiliyor. Depresyon, Ģizofreni, değiĢik kaygı reaksiyonları gibi psikiyatrik bozuklukların baĢladığı dönem. Çünkü ergenlik, insan beyninin doğumu takip eden ilk üç yıldan sonraki en büyük yenilenmeyi ve restorasyonu geçirdiği dönem. Bu sebeple genetik yatkınlıkları olan gençler olumsuz yaĢam koĢullarıyla, bazı problemlerle, kazalar ve sarsıntılarla karĢılaĢtıklarında ciddi rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor. Bunlar bozukluğun niteliğine göre ileri yaĢlarda da devam ediyor veya hafifleyebiliyor. Aym Ģekilde çocuklukta baĢlayan bazı problemler de ergenlik döneminde son bulabiliyor. Ergenlik yalnızca sorunların ortaya çıktığı bir dönem değil, bazı sorunların ortadan kalktığı da bir dönem. Çocuk henüz 7-8 yaĢındayken bu dönemin nasıl geleceğini tahmin etmek mümkün. Ama bu dönem bir Ģekilde geçiyor. Bir sonraki döneme ulaĢtığınızda geçmiĢte bıraktıklarınız, neleri yapıp neleri yapamadığınız önem kazanıyor. BaĢardıklarınız ve baĢaramadıklarınız. Bunlar ergenlik sonrası dönemde etkilerini devam ettiriyor. Ergenlerin ortaya çok büyük eserler koymak, çok Ģey baĢarmak arzusu taĢıdıklarım (belki hepimiz kendi dene- yimlerimizden) biliyoruz. Bu arzu ve enerji sayesinde bu kadar karmaĢık ve gündemi yüklü olan bu dönemin hakkından gelebiliyoruz. Birçoğumuz ergenlik döneminde , kafamıza koyduğumuz ya da arzuladığımız Ģeyleri ger- çekleĢtiremiyoruz. Zaten bu dönemde hedeflerimiz de sürekli değiĢiyor. Bu dönemden ne kadar edinimle, ilgiy 28
  • 37. le, kültürle ve baĢarıyla çıkarsak, geleceğimiz o kadar (bir talihsizlik olmadığı sürece) doyurucu oluyor. Hayatı anlayabiliyor; yaĢantımızı anlamlandırabiliyoruz. Ergenliktekidepresyonoranıyüzde10 • Peki, ergenlik ile depresyon arasında doğrudan bir ilişki var mıdır? — Depresyonun sık görüldüğü dönemlerden bir tanesi, ergenlik ve bilhassa gençlik dönemidir. Özellikle kız çocuklarında, daha belirgin olmak üzere ergenlikten gençliğe geçiĢle birlikte, 16 ila 18 yaĢ civarında depresyon görülme oranlarının yükseldiğini biliyoruz. Ergenlik dönemi ile çocukluk dönemi arasında da görülme sıklığı açısından bir artıĢ vardır, ama bu oranların ulaĢtığı maksimum değerler yüzde 10‟u ancak bulur. Yüzde 90‟ı ergenlik dönemini bitirip, örneğin üniversite öğrencisi oldu- ğunda, “henüz” depresyon geçirmemiĢ olacaktır. Burada bir hatırlatmada bulunmalıyım; depresyon tehlikeli bir psikiyatrik sorun olmakla birlikte tedavi edilebilir bir sorundur. Üstelik bir kiĢinin, depresyon teĢhisi koyduracak kadar bunalımda olmaması, bir sıkıntısı ya da bir derdi olmadığı anlamına gelmez. Çocuklarımızın ve gençlerimizin psikolojik durumuyla ilgilenmemiz, bir iç dünyaları olduğunu hatırlamamız için onların mutlaka depresyon geçirmelerini ya da kendilerini kontrol becerilerinin zayıflamasını, “dağıtmalarım” ya da birtakım kötü alıĢkanlıklar edinmelerini beklemeyelim, diyorum. • “Bir eğilim olabilir, ama ergenlik bir bunalım dönemi değildir”, “Ergenlikte ille de bunalım yaşanacak diye bir şey yok" dediniz... — Doğru. 10 çocuktan 9‟u depresyon yaĢamaz. 29
  • 38. ® Geriye kalan 9 çocuk bayağı büyük bir çoğunluk oluşturuyor. Duyulan korku ve- kaygının ebeveynler tarafından deneyimlendiğini söylemiştinizy Çocuk, hiç.panik yaşar mı bu dönemde? Kaygısı ya da panik bozukluğu olur mu, yoksa bunlar her ergenin yaşayacağı kaygılar mıdır? Bazı ergenlerde depresif bir eğilimin yanı sıra kaygı ve panik de ön plana çıkabiliyor mu? — Geleceğin net gözükmemesi bazen çocukları telaĢa ve kaygıya düĢürebiliyor. Bu durum özellikle yatkınlığı olan bazı bireylerde, takıntılara, ne bileyim birtakım evham ve endiĢelere yol açabilir. O yüzden hem depresyon hem de kaygı düzeyi açısmdan riskin arttığı bir dönem. # Artabiliyor demek ki... — Tabii, olabilir! # Tabii ki onlar artabildiği gibi kaygı bozukluğu da... — Bütün riskler artıyor. Çocukluk dönemine göre psikolojik sorunlar açısmdan risklerin arttığı bir dönem. # Hepsi artıyor mu? — Hepsinde genel bir artıĢ oluyor. ġantiye örneğini düĢünelim: ġantiyede sol ayağınızdaki ayakkabı kirlenirken, sağ ayağmızdakinin kirlenmemesi mümkün olmaz. Beyin ve ruhsal yapı yeniden yapılanma sürecinden geçiyor ve bu süreçte, tabii ki sıklıkla ufak tefek ya da nadiren büyük kazalar olabiliyor. # Büyük kaza, örneğin, intihar mı? — Büyük kaza, depresyonun intiharla sonuçlanması gibi daha nadir, ama ağır ve ciddi sorunlar. Diğer yandan yanlıĢ ve olumsuz düĢünce alıĢkanlıkları ile depresyon araĢma bir çizgi çekmeyi unutmayalım, çünkü böyle 30
  • 39. özelliği olanların bir bölümü depresyona giriyorken, bir bölümü girmiyor. Depresyon ağırlaĢmadan da hayatı etkiler, depresyona girmeden de hayat kalitemiz bozulabilir, sorunlarımız çok ağırlaĢmadan da kendimizi kötü hissedebiliriz; yani yüzünüzde 5 sivilce olması ile 50 sivilce olması arasında fark olmayabilir. Anlatabiliyor muyum? 5 sivilce de rahatsız edebilir sizi. Bu sebeple çocuklara gençlere ve ergenlere psikolojik açıdan verilecek en faydah desteğin, geleceğe dönük bakıĢ açılarım daha ümitli hale getirmek olduğuna inanıyorum. 31
  • 40.
  • 41. İKİNCİBÖLÜMErgen ve Arkadaşlık # Hocam, model alma konusuyla ilgili, “Her zaman an- ne-baba olmaz, bakkal amcadan tutun öğretmene kadar herkes model alınabilir” dediniz. . . . — Çok doğru! GeniĢ bir ömek repertuvarımız olması çok daha iyi. # Ergenin modeli ya da modelleri kimlerdir genelde? — Dediğimiz gibi, öncelikle yetiĢkinler var. YaĢça büyük ergen ve gençler de olabilir bazen. Örneğin bir ortaokul öğrencisiyseniz, lisedeki bir ağabeyi model alabilirsiniz. Tabii bizim açımızdan ikisi de aynı yaĢ grubunda sayılsa da, ağabey adeta bir kuĢak büyüktür. Kendisinden daha fazla deneyim yaĢamıĢ ve daha güçlü olanlar, çocuklar açısından model ve ömek teĢkil edebiliyor. Bazen yaĢıt gruplarında model alınan çocuklar oluyoç fakat bu modeller her zaman olumlu etki de göstermeyebiliyor. Örneğin kendi gücünden kuĢkusu olan çocukların kabadayı gruplarına katıldıklarım, belki yaĢadığı alanın en zalim çocuğu haline dönüĢebildiğim de görmekteyiz. GeçmiĢinde baĢkaları ta- rafından, okulda itilip kakılmıĢ çocuklaĢ ergenliğin ilk dö 33
  • 42. nemlerine girdiklerinde, hani bıyıkları terlediğinde (özellikle erkek çocuklar için söylüyorum) zorbalıkla yaĢamım sürdüren gruplar içerisinde yer bulup, farklı bir karaktere bürünebiliyorlar. Bazlar arasında fiili zorbalıktan ziyade, sözel zorbalık, dıĢlama, iliĢkilere katmama, arkasından konuĢma, hakkında laf çıkarma Ģeklinde benzer davranıĢlar mevcuttur. Her iki tip yaklaĢım da hedef alman çocuklar için acı verici boyudara ulaĢır. Çünkü toplumdan dıĢlanmak, ergenler arasındaki hiyerarĢinin alt basamaklarına itilmek, ergenlere çok acı verir. Bir kısmı bu role alıĢır, hatta bunu kanıksar. “înek” rolünü veya “çatlak” rolünü bir Ģekilde benimser. Bir kısım çocuk ise, bu itilip kakılmanın, toplumsal hiyerarĢide alt basamaklara doğru bastırılmanın telafisi için kendisini ezenlere benzemeye, kendisi de ezenler araĢma girmeye çalıĢır. Kimisi de küçük çocukları haraca kesmeye, hayvanlara eziyet etmeye, diĢini geçirebildiğine kabadayılık taslamaya çalıĢabilir. Özellikle bu çocukların daha çok yardıma ihtiyacı olduğunu görmekteyiz. Bu sebeple; bir okula, bir mahalleye, toplumsal bir birime bakıldığında ergenlikteki hiyerarĢik iliĢkileri de yakından gözlemek, bu iliĢkiler içerisinde çocukların adaletsizliğe uğramamasını sağlamak, zorbalığa izin vermemek, ailelerin, ortamdaki yetiĢkinlerin, okul yöneticilerinin en önemli vazifesidir. Çünkü gençler toplumda adaletin değil, haksızlığın hüküm sürdüğüne inandığında, biraz önce bahsettiğimiz olumlu düĢünme özelliklerini kazanmak bir yana, karamsar, öfkeli ve yaĢamdan hiçbir beklentisi olmayan bireylere dönüĢebiliyorlar. Aileüyesiçocuktantoplumüyesibireyegeçiş # Arkadaşlar ve arkadaşların etkisi, arkadaş seçimi konusunda biraz daha konuşalım mı ne dersiniz? 34
  • 43. — ġimdi grup olarak arkadaĢlıkta, gruba kabul edilmek, grubun içinde kalabilmek, iĢleyiĢinde yer almak, ergeni geliĢtirici, ergenin ihtiyaç duyduğu bir durumdur Anne-ba- bayla çatıĢmaların .önemli bölümünün arkadaĢlarla bir arada olma arzusunun çok kuvvetli olması nedeniyle ortaya çıktığım hatırlayalım. Kabadayılıkla ilgili verdiğimiz örnekte olduğu gibi grubun içerisinde kendini kabul ettirmek için bazen baĢkalarım ezmek değil, baĢkalarına koĢulsuz olarak verici olmak da ergenler arasında sık gördüğümüz Ģeylerden bir tanesi. Kendini, ancak özveride bulunursa kabul edeceklerine inanma, aksi takdirde kendisinde değerli bir. Ģey olmadığım düĢünme, özgün kiĢiliğiyle orada bulunduğunda kendini arkadaĢlık etmeye değer görmeme, yine bir kısım çocukta rastladığımız sorunlar. Hepsiyle iyi iliĢkiler içinde olabiliriz, ama herkesle yakın arkadaĢ olmamız zaten fiilen mümkün değildir; Bu yüzden,, iyi geçinmek ile iyi arkadaĢ olmak arasındaki farkı unutmamak lazım. Ġyi geçinmek önemli bir Ģart, ama arkadaĢlık biraz daha yakın, karĢılıklı alıĢveriĢe dayanan, tek taraflı olmayan ve gerçek anlamda ergenlikte öğrenilmeye baĢlanan, hayat boyu devam eden bir kurumdur. ArkadaĢlık, tam bir provadır, geleceğe dönük en ciddi hazırlıklardan biridir Ergenliğin tüm bir sosyal hayatın provası olduğu gibi. # Topluma karışmak konusu var bir de değil mi? — Ailenin üyesi olan çocuktan, toplumun üyesi olan bireye geçiĢin adıdır aslında ergenlik. # Gençler sanki günümüzde çeşitlendi, değil mi hocam? Mesela Anadolu‟da yaşayan genç diye bir ayrım mümkün mü? — Bu kitabın okurları arasında büyük kender -dıĢında yaĢayan insanlar olduğuna da inanıyorum. Bu sebeple, gerek 35
  • 44. gazete ve dergilerde, gerekse birçok tercüme kitapta sanki hayat sadece Ġstanbul‟da, NiĢantaĢı‟nda veya Beyoğlu‟nda cereyan ediyormuĢ izleniminin olması beni düĢündürüyor, Oysa ülkemizin önemli bir çoğunluğu, hem yaĢlıları hem gençleri, bu alanların dıĢında yaĢıyor Belki okur kitlesinin çoğu için aynı Ģeyi söyleyemesek de okurlarımız arasında büyük kent dıĢı insanlar daha az sayıda da olsa var. Onlar toplumumuzun dokusunu oluĢturan insanlar aslında. Bu yüzden temelde, ergenler ve gençler hakkında konuĢurken, tablonun hem maddi olanakları, hem de inanç sistemleri; toplumsal konum, önyargılar, değerler açısından büyük farklılıklar gösterebildiğini biliyoruz. Bu çevre koĢullarının, çevredeki bakıĢ açısının tıpkı kadına bakıĢta olduğu gibi genç ve ergene bakıĢta da psikolojik durumu çok etkileyici olabildiğini görüyoruz. Buna uç bir örnek vermek gerekirse, Güneydoğu Anadolu‟da yaĢanan genç kız intiharlarım veya töre cinayetlerini hatırlamak yeterli. Bu, belki okurlarımızın bir kısmına, sanki çok uzak bir meseleymiĢ gibi gelse de, bizim dıĢımızda, uzağımızda birtakım insanların baĢma gelen olaylar gibi görsek de, sonuçta aynı sosyokültürel evrimin belki değiĢik noktalarında olduğumuz yurttaĢlarımızdan söz ediyoruz. Bu sebeple belki, bu tür makalelerde “biz” ifadesiyle konuĢurken, “kentli”, “A-B sınıfı” kastediyor toplumun tümünü kapsayıcı olamıyoruz. Bunu aĢmanın yollarım düĢünmeliyiz. # Bir de harfler girdi hayatımıza... — Yani televizyon, reyting terminolojisini kullanırsak, A- B sınıfı olanlarımız töre cinayeti iĢlemiyorsa ya da Batman tipi intiharlar çok fazla hayatımızda yer almıyorsa burada düĢünülmesi gereken; kiĢilerin içinde oldukları toplumsal koĢulların bazen davranıĢları ne kadar yoğun Ģekilde etkileyebileceğidir. Sonuçta biz de (anne-babalar olarak konu
  • 45. Ģuyorum), çevremizdekilerin hakkımızda ne düĢündüğüne çok önem veriyoruz. Hayatımızda baĢkaları tarafından hoĢ karĢılanmak, hoĢ görülmek, toplumsal değer yargılarına ters düĢmemek, (içimizde ne kadar muhalif bir yan olsa da) davranıĢlarımızı güdüleyebiHyor. “Herkes” var,ama“hiçkimse”yok~ # Şehirde, kentli, köylü, Anadolulu, taşralı gibi bir ayırım hâlâ var mı bilemiyorum. Bu şehirdeki gençler sadece İstanbul‟la sınırlı değil hiç kuşkusuz. Hele hele bu yaz çok konuşulan Göltürkbükü gençliğiyle hiç değil... — Tabii ki! Ġstanbul‟u, Ankara‟yı, Ġzmir‟i, hatta Bursa, Adana, EskiĢehir Mersin, Antalya gibi modem sayılan daha az muhafazakar kentleri iĢin içine kattığınızda bile durum değiĢmiyor. Bu arada çok güzel bir yer olan Göl- türkbükü‟nün Göl Köy ve Türkbükü zamanındaki halini hatırlayan biri olarak Göltürkbükü baĢlığı altında bütünleĢen gençliğin açıkçası hiç kimseyi temsil etmediğim söyleyebilirim. Hiç kimseyi temsil etmemekle birlikte, bu kadar ilgi çekmesi, içinde bulunduğu koĢullardan bunalmıĢ, ne yapacağım bilmeyen, kendisine hiçbir yol gösterilmeyen, gün yüzü görmeyen birçok genç açısmdan özenilen bir Külkedisi hikayesi gibi görüldüğünden olabilir. Yani kavuĢulması beklenen ideal bir durum, bir kurtuluĢ anı, kimsenin karıĢmadığı, herkesin sizi, her adımınızı hayranlıkla izlediği, selüliderinizin bile insanlar için enteresan bulunduğu bir konum. O yüzden bu anlamda birçok gençten duyduğum bir Ģey, hani burun kıvırsalar da dudak bükseler de öyle bir pozisyonda olmak, herkesin dikkat odağı olmak, herkesin bildiği bir isim, herkesin çıkmak istediği delikanlı, herkesin çekici bulduğu genç kız olmak... 37
  • 46. # Ama herkesin değil mi? — Evet, herkesin. Fakat, burada “herkes” kelimesine vurgunuz önemli. Herkes sizi tanıyor ve biliyor ama sizin kimseyle aslında bir iliĢkiniz yok, yani hiç kimse yok. Yani “herkes var ama hiç kimse yok”. Ergenliğe,göktenzembilleinmiyoruz # Bu kimsesizlik hali yavaş yavaş mı başlıyor? — Elbette. Çünkü ergenliğe de biz, gökten zembille inmiyoruz.. Bir çocukluğumuz, bebekliğimiz var. O dönemde adam yerine konma, ciddiye alınma ihtiyacımız karĢılan- dıysa, ergenlikte de zaten annemizin ve bahamızın (baĢlarına taĢ düĢmedikçe) bu alıĢkanlıkları değiĢmeyecektir. O yüzden, daha az sorun yaĢayacaklardır. ġimdi buraya bir dipnot, belki Bebeklikten Çocukluğa kitabını okumamıĢ olanlar açısından iyi olabilir. “Biz çocuğumuzu ciddiye alıyoruz” deyince, insanlar genellikle, “Biz, o ne derse, onu yapıyoruz” demek istiyorlar. Aslında birini ciddiye almak, onun her istediğini yapmak anlamına gelmez. Ben doktorum, hastalarınım isteklerini ciddiye alırım, ama bana ne yapacağımı onlar söylese ben de onu yapıyor olsam, onların aradığı ve ihtiyaç duyduğu kiĢi ben olmam. Çünkü, bir bilirkiĢiden beklenen bizi duyması ve dinlemesi, kendi tecrübe ve bilgisiyle bizim ihtiyaçlarımızı bir araya getirip, bizim için uygun olanı karar vermemize yardımcı olması, hatta gerekirse, (örneğin bir doktor olarak hayat kurtarıcı bir müdahaleyi düĢünün) bir müdahalede bulunmasıdır. Fakat, “Yok, ben istemiyorum, kalsın” denecek durumlar da var. Bir çocuğun, bir gencin bazı konularda görüĢlerini dinlediğimizde, yani onun görüĢünü ciddiye aldığımızda, onun görüĢünü uygulayacağımız durumlar da var. Fakat eğer o görüĢ, gencin ya da çocuğun çıkarlarına bire bir zıt- sa ve ona ciddi zarar veriyorsa, “Ben çocuğumu ciddiye 38
  • 47. aldım. O yüzden iĢte haftada birkaç kere uyuĢturucu kullanma isteği vardı. Yapıyorum...” diyemezsiniz. # Sizin daha önceki röportajlarınızdan biliyorum. Bir örnek vermiştiniz, “Bana Porche araba almazsan, „bilmem ne üniversitesine‟ gitmem ” diye... — Bravo! Bu pazarlık cesareti nereden kaynaklanıyor dersiniz? # Yani o cümleyi kurabilecek gençler türedi, öyle mi? — Evet, hem de çok sayıda. En az 15-20‟sini ben tanıyorum. Gerisini siz düĢünün. Bu arada, bir kısmının istese de böyle bir araba alma Ģansı yok. Hatta bir kısmı, otomobil kullanmayı ancak bir Porche‟si olursa öğreneceğini söyler. # Ve tabii bu gençlerin istediğini yapabilen anne-babalar da türemiştir herhalde... — Çünkü bu anne-babalar o çocuklara böyle bir teklifte bulunulabileceği duygusunu veriyorlar. ġimdi, Allah aĢkına; siz ya da ben, annemizden ya da babamızdan Porche isteyemezdik belki ama, “Bu yaz bana bisiklet almazsan, ben okula gitmeyeceğim” demeyi de düĢünmedik, çünkü bunu düĢünmemiz için bir sebep yoktu. Çünkü böyle saçma bir istekle karĢı karĢıya kaldıklarında, annenizin ya da babanızın ya da herhangi bir büyüğünüzün ağzınızın payını vereceğinden emindiniz. # Evet! Çok emindim... — Bu sebeple de zaten isteğinizin saçma olduğunu biliyordunuz. Bana bunu söyleyen, “Anne ve babamdan Porche istedim. Onu almadan gitmem” diyen çocuk ergendi, büyüdü genç oldu artık, beraber büyüdük onunla. Bana diyor ki, “Yankı Abi, bunlar beni böyle alıĢtırdı”... 39
  • 48. # Şimdi o genç bunları mı söylüyor? — Tabii. “Bunlar beni böyle alıĢtırdı. Çocukluğumdan itibaren, „Tabii oğlum nasıl istersen‟ dediler. Ben o sırada, „Aaaa! Ne güzel her istediğimi yapıyorlar‟ diye düĢünüyordum. Ama Ģimdi dönüp baktığımda, kendileri için kolay olanı yaptıklarım fark ediyorum Yankı Abi” diyor. Çünkü onlar için kolay olan bu, “E, tamam. Oğlumuz istedi yapıyoruz”. Halbuki, “Oğlumuz istedi, ama biz bunun uygun olmadığım düĢünüyoruz ve bunu oğlumuzla karĢılıklı oturup tartıĢıyoruz. Onun bize karĢı çıkıp sinirlenmesini göze alıyoruz ve birbirimizi hırpalamadan tartıĢmayı becermeye çalıĢıyoruz” diyemediler. # Bu, •onlara zor geldiği için... — Zor geldi. Kolay gelen, çocuk ne istediyse yapmak. Kolay geldiği için öyle yaptılar. % O da istemiş... — Evet! “Ben de alıĢtım” diyor. # Alışabiliyor mu hocam? — E tabii, insan rahata kolay alıĢır. Siz de alıĢmaz mısınız, babanız size her yaz bir Porche alırsa, bu yaz da almaĢım beklersiniz. Yani her yaz tatil yapan biri, bir yaz tatile gidilmezse, “Niye tatile gitmiyoruz” diyebilir. # Alışabilir, yani... — Hani, “alıĢmıĢ kudurmuĢtan beterdir” diye, bir laf vardır. # Doğru... — Dolayısıyla, çocuklarımıza kazandırdığımız alıĢkanlıklar, bizim her isteğinin yapılacağı alıĢkanlığından ziyade, her isteğinin ciddiye alınacağı alıĢkanlığıdır Bu ikisi çok 40
  • 49. ama çok farklı bir Ģey: “Ben isteğini ciddiye alıyorum, yani eğer ikna olursam Porche araba da alırım.” Anlatabiliyor muyum? KarĢılıklı oturup konuĢtuğunuzda, eğer kafanız yatarsa, sizi ikna edebilirse alınır, yani ben Porche alınmaz diye bir Ģey demiyorum. Zorolanıbaşarın:Onunlakonuşun • Aile büyükleri ne yapmalı? — KonuĢmak için zaman ayırmak çok önemli. Ama bu, aslında anne-babanın, ailenin yöneticisi, lideri olmasıyla ilgili bir durum. Çocukla, gençle, ergenle yüzleĢmekten kaçınmayı, birçok durumda görüyoruz: “Nasıl söyleriz? Nasıl ederiz? Aman ters düĢmeyelim, çatıĢmayalım.” Tamamen iyi niyetlerle söylenen Ģeyler bunlar yani burada anne-babanın iliĢkisi her zaman iyi niyetle haraket ediyor. Ama anne-babaların bu kitaptan hatırlamalarım istediğim Ģeylerden bir tanesi Ģu: “Acaba çocuğumuzla iHĢkimizde yeterince cesur, yürekli davranıyor muyuz? Yoksa iĢin kolayına mı kaçıyoruz. Zahmet çıkmasın, baĢımız ağrımasın, Ģöyle güzel güzel maçımı seyredeyim televizyonda ve rahatsız olmadan idare edilsin. Çocuklar da köĢede, kenarda bir Ģekilde büyüsünler iĢte” gibi düĢünüyorsak, tabii eğer Ģanslıysak, bir sorun olmadan büyüyor çocuklar, ama Ģanslı değilsek, çok ama çok Ģanslı biri değilsek, çocuklarımızın bizimle değilse bile, toplumla bir sıkıntı yaĢamaması, mümkün değil. Çünkü ihtiyaçları olan Ģeyi sağlamamıĢ oluyoruz. # Peki hocam, anne babaların bunun cevabını dürüstçe verebildiklerine inanıyor musunuz? — Çoğu aslında veriyor. “Çoğu veriyor” diyorum, ama burada Ģöyle bir fark var tabii. Bir psikiyatra, bir çocuk ve ergen psikiyatrına baĢvuran aile, zaten aslında cesur bir 41
  • 50. adım atıyor. O yüzden ben, geçmiĢte bu adımları atmamıĢ olmakla birlikte, artık o cesur adımı atmaya karar veren insanlarla çalıĢmıĢ oluyorum. # 18 yaşına kadar olanların doktora başvurusu anne-babalarının inisiyatifinde, değil mi? — Doğru. Bir sorunumuz var diyerek adım atan anne-ba- baların çoğu yürekli, çocukları için bir Ģeyler yapmak isteyen, geçmiĢ yanlıĢlarım onarmak, geleceğe dönük hazırlıkları tamamlamak, eksiksiz yapmak isteyen insanlar. Ama bunu baĢka ortamlarda; örneğin 30-40 yaĢma gelip de gençliğini hatırlayan yetiĢkin insanlarla konuĢtuğumda, bazen anne-babalarının bu adımı atmak akıllarına bile gelmediği için ya da öyle bir kaynak ve imkanları olmadığı için yapamadıklarım, “keĢke yapsalardı”larını dinliyorum. # Birçok insanın bu durumda olduğunu düşünüyorum... — Tabii, hepimizin hayatmda bu tip Ģeyler var. Bereket versin ki hayatta özellikle yaĢımız büyüdükçe en önemli Ģanslardan biri, çevremizdeki insan sayısının artması. Çevremizdeki öğretmenler, antrenörler, mahalledeki büyükler değiĢik insanlarla karĢılaĢma ve onlarla etkileĢim fırsatı sağlıyor. Bu risk de getirebilir tabii. Bunlar sonucunda olumsuz etkiler olma ihtimali de var. Ama anne- babanın bilerek ya da bilmeyerek, üĢengeçliğinden ya da akıl edemediğinden eksik bıraktığı Ģeyleri telafi edecek insanlar da karĢımıza çıkıyor. Lisedeki tarihçi, mahalledeki bekçi amca (eski usul}, yanında yazın çıraklık ettiğimiz bakkal... Bunlar hayatımızı değiĢtirecek etkiler yapabilir; bisikletinizi tamire götürdüğünüz bir bisiklet tamircisiyle iĢini bitirmesini beklerken yaptığımız bir konuĢmanın etkisini küçümsememek lazım. O yüzden, 42
  • 51. “Çocuklarımızın içinde büyüdüğü çevre” derken, özellikle ergenler ve gençlerde “çevre nedir”in cevabım vermek gerekir. Çevre, artık sadece anne-baba değildir. O yüzden, bazen anne- baba bana, “Oğlumuzu/kızımızı, ideal yetiĢtirmemiz için ne yapmamız lazım” diye sorduğunda, “Artık sadece sizinle, sizin yapabileceklerinizle yetinenleyiz. Çünkü sizin dıĢınızdakilerin etkisinin giderek arttığı bir dönemdeyiz” diye verdiğim cevap, biraz ĢaĢırtıcı gelebiliyor. Ergenlerin ve gençlerin üzerinde ar- kadaĢlarının etkisi de çok büyüktür. Ergenlik,arkadaşlıkdemek # Evet arkadaşlar çok önemli... — ArkadaĢla^ gruplar... Aslında “ergenlik” demek, en çok “arkadaĢlık” demek. Hepimizin en güzel duygularla hatırladığı arkadaĢlar ergenlik, gençlik dönemimizden olan arkadaĢlarımız; yetiĢkin hayatın alavere dalaverelerini çok fazla barındırmayan, masumiyede bağdaĢtırdığımız bir dönem. Gerçek anlamda bize masumiyet duygusu hissettiren; örneğin para alıĢveriĢi gibi “maddi” Ģeylerin hemen hemen hiç konuĢulmadığı, insanların birbirinden büyüklerin beklediği anlamda beklentileri olmaksızın birbirlerine yaklaĢtığı bir dönem. Anlatırken bile idealize ediyo- rum sanki... # Hesap kitap yapmadan. — Oldukça ütopik bir dönem. Gençlikte pek hesap kitap yapılmaz.Ayrıca gençlerin, hesap kitap yapma kapasitesinin sınırlı olduğunu, pek fazla geleceği hesap edemediklerini düĢünüyorum. Gençler açısından gelecek, çok uzun süre sonra ortaya çıkacak bir Ģey. Bir türlü gelmek bilmeyen bir Ģey.
  • 52. # Ben küçükken, 2000 yılım hesaplıyordum. O kadar uzaktı ki benim için. Ulaşılmaz bir şeydi... — 2000 yılını, çok özel bir zaman sayıyorduk. 2000 geldi, geçti bile. • Geçti, hocani... — Dolayısıyla, gençlerin gelecek hesapları, çok belirgin olmadığı için daha çok ütopik gelecekler üzerine düĢünürler. Gençler sorumluluk aldıkları ölçüde, gelecek perspektifleri ne abartılı bir rahatlıktan ne de aĢırı bir endiĢeden uzaklaĢır. Daha doğru ölçüp biçebilen, yaĢma uygun yükleri ve sorumlulukları taĢıyabilen bir genci veya ergeni, talihi ölçüsünde parlak ve güzel bir gelecek bekler. • İlk kitabımızda anlatmıştınız. Talihe inanıyorsunuz hocam, değil mi? — Kesinlikle. Ama talih tümüyle bizim dıĢımızda cereyan eden bir Ģey değil. # Yani kişi talihini kendi belirleyebilir mi? — Talihimizi yönlendirici etkilerimiz var Tabii, burada derin felsefe yapmak istemiyorum, ancak talihli olduğuna inanmak bile, talihinizi etkileyici Ģeylerden biri. Mesela Ģanslı olduğunuza inanıyorsanız, çevreye daha alıcı gözle bakmaya baĢlıyorsunuz. Daha alıcı gözle baktığınız zaman, daha fazla Ģans elde ediyorsunuz. Dolayısıyla, gerçekten Ģanslı olduğunuza inandığınız için Ģansınız artıyor. Bu durumu ben Ģuna benzetiyorum: Hiç öyle piyango biletiyle filan iĢim yoktur ama bir tane piyango bileti alanın, Ģanslı olduğuna inananın mantığı Ģudur: ġansım hiç almayana göre daha fazla. Hiç almayanın Ģansı sıfır. Oysa sıfır olmayan bir Ģansınız olduğuna en azından inanırsanız, Ģansınızı yaratmaya katkınız olabilir. Talihi, nereden ese 44
  • 53. ceği belli olmayan bir rüzgar gibi düĢünebilirsiniz, ama rüzgarın estiği yöne göre yelkeninizi açma, dümeninizi kırma kabiliyetinizi geliĢtirmiĢseniz; belki hesapta olmayan Ģeyler hayatınızda gerçekleĢtiğinde bunları göğüsleyebilirsiniz. Birçok beklenmedik Ģey olabilip ama sonuçları kötü olmayabilir ya da size zarar verici, hayâtınız için olumsuz, yıkıcı olmayabilir. Varoşgençliği # Hocam şanstan. bahsettiniz ya, aklıma şehirdeki varoş gençliği geldi. İstanbul’daki Şirinevler-Ataköy örneği. Bir caddeyle birbirinden ayrılan tamamen farklı iki mahalle... — Fiziki ayırımla^ eriĢilebilirlik, ulaĢılabilirlik, sınırların kalkması gibi kavramları düĢündürüyor. Bir mahalleden kalkan ve ötekine giden otobüse binmek sınırların kalkmasını kolaylaĢtırır mı? Örneğin tiyatro ve sanatı bir varoĢ gencine sevdirmeyi düĢündünüğüzü varsayalım. VaroĢtan Taksim‟e bir otobüs koyduğunuz zaman, o otobüse binenlerin sayısı çok fazla olmayacaktın Caddenin öbür tarafına geçmek için, salt eriĢim yetmiyor çoğumuzun aklımızın almadığı kadar bir cesaret gerekiyor: Taksim‟e gelebilen varoĢ genci o cesareti gösteren, risk sever biraz daha gözü kara bitirim delikanlılar... Sahici varoĢ gencini bir Ģekilde Taksim‟e ulaĢmıĢ akıncı pozisyonundaki bitirimler temsil etmiyor. Aynı A-B sınıfı gencini, Göltürkbükü‟ndekilerin temsil etmediği gibi. Biz burada gördüklerimizle yetindiğimiz takdirde, aldanmaya mahkumuz. VaroĢ gencini görmek isteyen varoĢun kendisine gider. Kent merkezindeki varoĢ delikanlılarına bakarak, varoĢ gençliği hakkında hüküm verilemez. O sebeple, ne yapılacaksa, örneğin, tiyatro seyrettirmek istiyorsanız ya da tiyatro kültürünü aĢılamak istiyorsanız, bunu varoĢun içinde yapmak zorundasınız. 45
  • 54. # Yani otobüslere bindirip bindirip, tiyatroya götürmekle olmuyor... — Evet, aynen öyle! Çünkü o zaman bir bağ oluĢamıyor. # “Varoş” kelimesi ne kadar doğru sizce... — VaroĢtan, yoksulluğu kastediyorum. Yoksulluktan da kastım, tabii ki memur ailesi vesaire de yoksul durumda, ancak yoksulluk ve göçmenliğin bir araya geldiği grupları daha çok kastediyorum. Çünkü bugün bir öğretmen çocuğu da yoksul durumda, ama göçmenlik ruhu içinde değil. O yüzden, Anadolu‟nun birçok yerinde bir devlet memuru olmak, çok, çok kıymetli sayılan, imrenilen bir durum olmaya devam ediyor. Kazanılan paranın küçüklüğü bir yana, kalıcılık, bir yere bağlanmıĢlık, hayatın önünde sürüklenip gitme duygusundan kurtulmuĢluk hissini kazanmak için memuriyet, bir anlamda ruhun olumlu bir etki gösteriyor diyebiliriz. 9 O da bir güç... — Evet. Özellikle varoĢ kesimlerinde .iĢsizliğin de çok yoğun olduğunu düĢünürsek. ĠĢsizliğin bir iĢe yaramama duygusunu, bir Ģey yapamamazlık, duygusunu pekiĢtirdiğini düĢünün. Özellikle varoĢ ergeni ve genci temel zorunlu eğitimi tamamlamıĢ ve dolayısıyla toplumda üretici bir yer alması beklenen biriyken, bunların hiçbirini yapamadan, bütün giinünü boĢ boĢ geçirdiğinde, içinde doğan duyguyu düĢünün. Bu gençlerin enerjisini yönelteceği toplumsal anlamlı kanalları oluĢturmadığımız takdirde, gidecekleri yer belli. # Neresi hocam? — Öfkesini, yani bu durumdan dolayı duyduğu öfkesini, bir Ģekilde kullanabilecek gruplaĢmalar içerisinde kendini 46
  • 55. bulabilir. Hele bu gruplar kendisini kabul eden, ona değer veriyor gözüken gruplar olduğunda... # Adam yerine konmak ergenlikte bu kadar önemli mi? — Evet. . Bu gençleri adam yerine koyan olduğunda, ne yazık ki geleceklerini tehlikeye sokacak yerlere doğru gittiklerini görebiliriz. Ama Ģöyle düĢünün: Aynı genç köyde olduğunda, en azından çapaya, tarlaya, traktöre, bir yere koĢuyor ve bir iĢe yararlılık duygusunu daha derinden hissediyor. # Peki, ergenin kardeşiyle ya da kardeşleriyle ilişkisi nasıldır? — KardeĢler genelde ergenin pek umurunda değildir. Bazen hele kendi yaĢıtı olmayan biriyse, bir yük ya da bir parazit olarak algılaması ihtimali yüksektir. Diğer yandan bizler, anne-baba olarak ergeni kardeĢiyle ilgili sorumluluklarımızda bir ortak gibi görmeye de eğilimliyizdir. Artık büyümüĢtür ya. Özellikle sosyoekonomik seviyede aĢağıya doğru indikçe, ergenlerin çocuk bakımında ve çocuk yetiĢtirmesinde bilhassa kız ergenlerin, yaĢlarıyla uygun olmayan ağır sorumluluklar altına girdiklerini, evle ilgili birçok sorumluluğun bu çocukların sırtına yüklendiğini görmekteyiz. Ergenlerin ellerinde fırsat olanları, biraz kendilerini toparlayana, kendilerini bulana kadar genellikle kardeĢleriyle belli bir mesafeyi korumayı tercih ederler. Ergenler yaĢları yakın kardeĢler olduğunda, burada belli bir yol yok, bazen rekabet iliĢkisi ön plana çıkabiliyor bazen de yakınlık ve hatta “suç ortaklıkları” görülebiliyor. 47
  • 56.
  • 57. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Ergenin Okul ve “İş” Hayatı # Ergenin okuldaki durumu nasıldır? Okulda ne yapar? Öğretmenleri, arkadaşları ve otoriteyle ilişkisi nasıldır? — Okulda arkadaĢlar var öğretmenler var ve akademik içerik var. Öğrenme ve dikkat sorunu olan çocukların durumuna değineyim önce. YaklaĢık 1/3‟ünün dikkat sorununda ergenlik döneminde hafifleme görüyoruz. Diğer yandan, ilkokuldan itibaren dikkat ve öğrenme sorunlarıyla gelen çocukların önemli bir kısmında, ergenlikte okul yükünün artmasıyla, diğer sosyal sorumlulukların, arkadaĢlık, otoriteyle uygun iliĢki kurma gibi birtakım yeni görevlerin eklenmesiyle dikkat ve öğrenme sorunları iyice ayyuka çıkabilir. Bilhassa ülkemizdeki eleyici, ayıklayıcı eğitim sistemim düĢündüğümüzde, akademik baĢarının giderek daha da önem kazandığı ve okul hayatının biraz daha ciddileĢtiği 6. sınıftan üniversite yıllarına kadar bilhassa ilkokul çağında dikkat ve öğrenmeyle ilgili aksaklık sinyali vermiĢ çocuklar kendileri için pek kolay olmayan bir döneme girmektedirler. Özellikle ilkokul çağında dikkat ve öğrenme sorunları tespit edilmiĢ çocukların ergenlik ve gençlik dönemlerini daha az pürüzle geçirebilmeleri için, 49
  • 58. ailelerine kendilerine o döneme kadar yardım etmiĢ kiĢilerle daha yakın temas içinde olmalarım tavsiye ederim. Diğer yandan bazı dikkat ve öğrenme sorunu olan çocuklaĢ o zamana kadar zekalarıyla idare ettikleri akademik performanslarında, ortaokul ve lise çağlarında sistemin sı- kılaĢması, ölçütlerin daha keskinleĢmesi ve öğrenilecek malzemenin çoğalması sebebiyle daha önce hiç sorun yaĢamadıkları halde bu dönemde zorlanabilirler. Akademik baĢarıdaki düĢüĢün en sık görülen sebeplerinden biri dikkat ve öğrenme bozukluklarıdır diğeri de, belki daha sık rasdanam, duygusal dürümdaki aĢırı oynamalar ve bunların en ağır biçimi olan depresyondur. Bu yüzden, notlar bizim için önemli olmayabilir ama çocuğun psikolojik geliĢiminde aksaklıklar olup olmadığıyla ilgili bir gösterge olarak kullanılabilir. Lisedeherkeskendinihaytagösterir # Hocam aklıma geldi. En son ÖSS’de başarılı çocuklara baktığımızda, birçoğunun “hayta” diye tabir ettiğimiz, okuldaki disiplin görüntüsü tasdikname alma boyutuna kadar gelmiş öğrenciler olduğunu görüyoruz... — Gördüm. Türkiye‟deki eğitim sisteminde yükseköğrenim Ģansının son bir sınava ve kimilerine göre acımasız bir smava dayandığı kısmen doğru. Ancak bir yandan da günümüzdeki ÖSS sistemi giderek ezberlenmiĢ, kahp bilginin ortaya dökülmesinden çok, bilgiden bilgi üreten ve hatta sınav sırasında bilgiyi bulan, öğrenen öğrencileri seçmeyi hedefliyor. Ne kadar yapabiliyor o baĢka. Bilgiyi yorumlama ve muhakeme, en önemli biliĢsel yetiler arasında. Standart tesderle “zeki” bulduğumuz çocuklar da sıklıkla daha iyi düzeyde. Smavda baĢarı göstermiĢ öğrenciler arasından elbette “haytalar” da çıkacaktır. Ama baĢarılıların 50
  • 59. büyük çoğunluğunun, muhakeme gücü geliĢmiĢ olması sebebiyle, haytalık dıĢındaki erdemlere sahip olanların çokça olmasını beklerim. Bir de lisede herkes kendini hayta ya da haylaz göstermekten zevk alır, ben haytayım diyenlere kanıtla diyecek halimiz yok, ama inanmakta acele etmem. # Yani burada bir çelişki yok mu? Zeka kapasitesi ile haylazlık, doğru orantılı olarak görülebiliyor mu?”Yara- maz ise akıllıdır” yaklaşımı da vardır ya toplumumuzda.. — Pek doğru bir yaklaĢım değil bu. Kurnazlık ile akıllılığı karıĢtırmakla ilgili bir Ģey. Türkiye‟deki teste dayalı ayıklama sistemi, derinlemesine bilgi sahibi olmayanların baĢarılı olmasına fırsat veriyor. Bu yüzden, belki sevimli, haylaz ve zeki çocuklar, hani okuldaki baĢarı daha ziyade bilgi derinliğini ölçerken, eleme sınavları biraz daha kurnazca yaklaĢımlara daha çok pirim verdiğinden ötürü bn tip sınavlarda baĢarılı olabiliyorlar Bu tür seçme sınavlarında baĢarılı olanların içerisinde dediğiniz özellikte olan çocuk sayısının, 2-3 taneyle sınırlı olduğunu tahmin edi- yorum. Kalıcı ve sürekli baĢarıyı sağlayanların önemli bir bölümünün; baĢkalarına, içinde yaĢadıkları topluma saygılı, baĢkalarıyla iliĢkilerinde karĢısındakini de düĢünen, sadece kendi öncelikleri veya kendi keyiflerini düĢünmeyen insanlardan çıktığını görüyoruz. # Hocam, “inek” olarak tabir edilen çocukların çok iyi bir ergenlik dönemi geçirmeleri mümkün mü? Çok çalışan, çok okuyan, derslerinde çok ama çok başarılı bir çocuk, çok iyi bir ergendir, çok yaramaz bir çocuk, çok'kötü bir ergendir diyebilir miyiz? — Bu tür ayrımlar yok tabii. “înek olmak” yapacağınız tanıma göre değiĢir. Ödevini zamanında yapmak “inek 51
  • 60. lik” midir? Kendime cevap vereyim. Her ne kadar bir sözlük tanımı olmasa da inek öğrenci deyince toplumda akla gelen muhtemel özellikler Ģunlar: Çok çalıĢan; sosyal hayatta yetersiz, baĢarısız, katılımcı olmayan; aslında kapasitesiz. Bu tanımlama derslerde gerçek anlamda baĢarıyı içermiyor. ÇalıĢkan olmak her zaman değerli bir özellik. Diğer ikisi ise olumsuz özellikler. Yukarıda tarif edilen “inek öğrenci”nin hayatta toplam baĢarı için sosyal iliĢki düzleminde de hiç olmazsa ortalamaya ulaĢması gereklidir diye düĢünüyorum. Çok çalıĢmanın altında yatabilecek muhtemel sebepler konusunda size katılıyorum. Diğer bir önemli konuysa bir öğrenciye “inek” lakabım takanların sıklıkla zorba, korkutucu talebeler arasından çıkıyor olması. Bu öğrenciler sıklıkla sosyal olarak girgin, ama entelektüel kapasitesi ne olursa olsun çalıĢmaya isteksiz ve ders baĢarısı düĢük çocuklar. Onlardaki eksik parçaların bir kısmı ineklerde var. Ama “inek” bile “ineğim” demez, öyle değil mi? # “İnekler” sosyallikten uzak mı? — Sosyallikten kastımız Ģu: Sosyallik, sadece bütün okulla “arkadaĢ” olmaktan geceyarılarma kadar eğlenmekten ya da MSN‟de hiç “susmamak”tan ibaret olmamalı. Lisede yaptığım tanımı hatırlarsam, 2 çeĢit “inek” var: Biri, bir türlü öğrenemediği için daha çok çalıĢması gerekenler. Diğeri ise, düĢük verimle çalıĢanlar; ama çalıĢmayı değerli bularak bunu devam ettirenler Ama arkadaĢ iliĢkisi kurmakta zorlanıyorsanız, “inek” olsanız da olmasanız da, mutsuz olursunuz. Bir de, “antiinek” ve çok sosyal olarak tanımlanan çocukların okul arkadaĢlarıyla kurduğu iliĢkiye yalandan baktığınızda, daha çok korkutma, ürkütme, ezme, küçümseme, değersizleĢtirme üzerine kurulu olduğunu görürsünüz. Okulun haytaları daha sevimlidirler 52
  • 61. zorbalar diyelim bunlara. Bu çocukların baĢkalarım küçük düĢürerek, kendilerini iyi hissetmelerinin anlamı üzerinde durmak gerekir belki de. # Bir bozukluk mu var? — Evet. Ama bu çocukların çoğu, okulda çok popüler olabilirler. Güçlü görülen, hayranlık duyulan çocuklar olabilirler ama görünen o ki toplumsal yaĢamda bu rol, onlar açısından uzun vadede pek hayırlı olmuyor. Okuldazorbalıkveşiddet # Okulda etraflarına korku salanlar var. Zorbalık tam olarak nedir ? — Birçok çocuk için okulda gördüğü kötü muamele sebebiyle okula gitmek günden güne zorlaĢabilir Okula gitmek istemeyen bir ergen ya da gençle karĢılaĢtığımda, sebep olarak en hafifinden en ağırına birçok ruhsal sorun aklıma gelir. Bazı psikozlar kuĢkuculuk, takıntılar ya da depresyon... Ama bunlardan da sık görülen bir durum, bazı çocukların okulda özellikle arkadaĢlarından kötü muamele görmesi. Bu kötü muamelenin, sözlü aĢağılama ve itip kakmayla baĢlayıp, ağır taciz, dıĢlama ve hırpalamaya kadar uzandığım biliyoruz. Özellikle ortaokul döne- minde tırmanıĢa geçen bir “uygulama”. Birbiri üzerinde üstünlük kurma çabasındaki genç erkekler topluluğunun, kaba kuvvete dayalı hiyerarĢisi, altta kalanın canının çıktığı bir düzen doğurur. Özellikle, meydanın yetiĢkinlerce boĢ bırakıldığı koĢullarda, kaba kuvvet kullananlar okulu (tıpkı toplumu, kenderi bugün ele geçirdikleri gibi) ele geçirir. Okul yöneticilerinin Ģiddetin uygulayıcılarından olması, ayrımcılık yapması, yönetim içinde farklı üslupların birbiriyle çatıĢması, öğretmenlerin sindirilmesi okuldaki 53
  • 62. zorbalığa çanak tutar. Okulun yönetici kadrosunun, özellikle okul müdürünün demokratik uygulamayı ne ölçüde hayata geçirebildiğine bağlı olarak sorunlar artar veya azalır. Zorbalığın sadece yoksul kesimlerde ya da varoĢ okullarında olmadığım da belirteyim. Zayıf görülen çocukların ve değiĢik sebeplerle yadırganan ya da tuhaf bulunanların üstüne topluca gidilmesini organize edenler tek tek uğraĢmaktan da yüksünmezler. # Zorbaların psikolojisi bozuk mu? Zorbalığın tedavisi mümkün mü? — Zorbaların psikolojik yapısı üzerine yapılan çalıĢmalar, okul zorbalarının büyük bölümünün tedavi edilebilecek tipte bir ruhsal bozukluğu olmadığım göstermekte. “Gitsin, tedavi olsun” beklentisiyle pek uyuĢmayan bu durumun bir baĢka anlamı daha var: Zorbalar ne o zaman, ne de ileride “kaybedenler” arasında pek olmazlar. Zorbaların hedef seçtikleri çocukların psikolojik durumlarında depresyon ve travmatdk stres bozukluğu baĢta olmak üzere birçok sorun görülebilmektedir. Psikolojik durumu pek parlak olmayan bir diğer grup ise, kendisi bir dönem zor- baların hedefi olmuĢ, sonra da zorbalar kesimine adamıĢ çocuklardan oluĢur. Arada kalmıĢlığın yükünden midir bilmem, ama eski kurban, yeni zorba çocuklar ve gençler ruhsal durumlarındaki bozulmadan sıyrılmakta zorlanırlar. En kahcı sıkıntıları, kiĢilik bütünlüğü ve kendine güven alanlarında yaĢarlar. # Bu durumda yetişkinlere düşen görevler nelerdir? — En önemlisi zorbahğa hoĢgörü göstermemek. Okullarda ezilen çocukların diğerlerim tahrik edici davrandığından söz edilir. Bazılarının gerçekten “gıcık”, “garip” ve “rahatsız edici” olduğundan bahisle, adeta kötü muamele 54
  • 63. yi hak ettikleri ima edilir. Derinlemesine baktığınızda, farklı ya da aykırı olandan rahatsızlık duyanların saldırma özgürlüğü olduğu anlamına gelebilecek yorumlar Ģiddet kültürünün, televizyondan, filmlerden ya da oyunlardan daha önce, yetiĢkinlerin bizzat zorbalarca ezilen çocuklara yönelik tutumlarından beslendiğini adeta doğrular. Okul yöneticilerinin ya da aile büyüklerinin tutumları değiĢtikçe, zorbalığın denetlenebildiğim ve bu gençlerin kendilerini bir biçimde dizginleyebildilderini görüyoruz. # Sıra çalışma bayatına geldi. Çalışmak zorunda kalanlar olduğu gibi bir de gerçekten belki de anlattığınız gibi çalışmasının aslında çok da iyi olabileceği bir kesim var... — “BoĢ zamanda çalıĢma”dan biraz farklı bir Ģeyi kastediyorum: BoĢ zamanda çalıĢmanın zaten çok yapıcı bir etkisi olduğunu biliyoruz. BoĢ zamanı değerlendirme faaliyeti olarak iĢe yaradığı gibi, bir Ģeyler yapmanın anlamı da çoktur. Diğer yandan, iĢçi genç için konuĢursak, evet, ev geçindirmek zorunda kalan, evin ekonomisini ayakta tutmak zorunda kalan kiĢi olmak, bir ergen için, hele 18 yaĢın altında biri için çok büyük bir sorumluluktur Mümkün olduğunca uzak duralabilse keĢke. Ve hayatin zorlukları nedeniyle birçok insanın, çok erken yaĢta hayata atıldığını biliyoruz. Bu onları geliĢtiriyor. Yine aynı noktaya geliyoruz. TaĢımaya henüz hazır olmadığı, hazırlıklarını aĢan bir sorumluluğu yüklediğinizde genç, zorlanabilir Bu onu geliĢtirmez, ona bir Ģey katmaz. Onu biraz zorlar. Bir çocuğun boĢ zamanlarında çalıĢmasının ötesinde, düzenli çalıĢıp aile ekonomisine katkıda bulunması dediğiniz gibi yaĢanan ortama, çevreye, hatta ülkeye çok bağlı ve kesin bir doğrusu olmayan bir konu. Köyde çocuğun okula gitse de, gitmese de tarlaya gitmesi normal ve kesinken, Ģehirli çocuğun okul sonrası çıraklığı çocuğun üzerinde bir yük 55
  • 64. gibi geliyor insana. Bunun yanında geçtiğimiz yüzyıllar içinde çocukların eriĢkinler gibi çalıĢtığı ve aynı sorumluluklara sahip olduğu zamanlardan korumaya muhtaç olduğunun düĢünüldüğü dönemlere geldik. Çocuğun geliĢimsel, biyolojik ve psikolojik yapısı çalıĢma hayatında üstüne konacak yüke olan direncini belirliyor. Ve küçüklük dönemlerinden itibaren çahĢan ve zorluklara göğüs gören, belki hiç okumamıĢ çocukların, “iyi aile çocuğu, hanım evladı, sorunlarım ebeveynlerinin çözdüğü ve yalnızca ders çahĢan” günümüz baĢardı çocuk imajına göre hayata çok daha dirençli olması düĢündürücü bir gözlem. “Beni öldürmeyen güçlendirir” sözünde olduğu gibi, kimimiz güçlüklerden besleniriz. Beslenemeyenlerin baĢma ne geldiğini ise hiç görmüyor olabiliriz. Çalışmanındozuveayanönemli # Birazcık çalışma dediniz, nasıl ayarlayacağız o “birazcığı”? — Birazcık; bütün yaz çalıĢması, eve ekmek getirmesi gibi bir beklenti hiçbir zaman olmaksızın. Ona hem birçok çocuk gibi dinlenme ve tatil hakkı hem de bir iĢe yarama hakkı ve görevi verdiğimiz takdirde, bunun çocuk açısından geliĢtirici bir etkisi oluyor. # Peki, Anadolu’da çalışan çocuğun durumu hakkında neler söyleyeceksiniz? — Anadolu‟daki çocukların ya da taĢradaki, varoĢtaki çocukların çok büyük bir bölümü ya evin gelirine katkıda bulunmak ya da gelecekte bir meslek sahibi olabilmek için çalıĢıyor. Bunun negatif bir etkisi olacaktır demek zor. Hatta bu gençlerin önemli bir bölümünün hani ana kuzusu sayılan çocuklara göre daha özgüvenli, daha 56
  • 65. becerikli, daha hayatın içinde olduklarını görebiliriz. Burada taĢıdıkları yükü en iyi Ģekilde taĢımalarının ölçüsünü nasıl koyacağız? Yani anne-babanın çalıĢmayıp da, sadece çocuğun çalıĢtığı bir aile ortamında, bu olumlu etkiyi çok beklemiyorum. Daha somut bir örnek vereyim; örneğin saçlarımı kestirdiğim berberdeki, saçlarımı yıkayan 12 yaĢındaki delikanlı, hem ailesine katkı hem de gelecekte yapabileceği bir iĢi olsun, bir sanat edinsin diye orada. Ama bundan dolayı en ufak bir üzüntü ya da sıkıntı duymadığı gibi aksine gurur duyduğu, zevk aldığı, üstelik para da kazandığı bir iĢ yapıyor. ġimdi burada bu gencin durumu, bütün gün televizyon baĢında ve internette kol bacak kesme oyunu oynayan bir gençle kıyaslanamayacak derecede pozitif bir ruh halini temsil ediyor. Çocuğun taĢıyabileceği, taĢırken çok az zorlanacağı ve kapasitesini geliĢtirebileceği, yeni. beceriler kazanacağı tipteki bir çalıĢma hayatının, psikolojik olarak olumlu etkileri çok büyük. # Çalışma hayatı, okula rağmen mi? — Bunu okula alternatif olarak söylemiyorum. Çünkü biliyoruz ki ülkemizde adına “temel eğitim” denen 8 yıllık eğitim, daha yıllar boyunca insanların gündelik hayatlarında aktif, hayatın tadım alabilen, sunulan fırsatlardan tam yararlanabilen bireyler olmalarına yetmeyecek. Ancak gençlerin, özellikle lise eğitimini tamamlamıĢ gençlerin, üniversite eğitimi almak yerine, kendilerini mesleklerine hazırlayacak tipte bir eğitim programı çerçevesinde hayata atılmayı tercih etme hakları olduğunu düĢünüyorum. Bazı gençleĢ “Ben artık hayata atılacağım” dediğinde, önlerini kesmemek bazen daha iyi oluyor. • Yani ille de üniversite... 57