2. FİNANSAL ARACI KURUMLAR
Finansal sistemin temel işlevinin fon akımına aracılık etmek olduğu daha
önce ifade edilmişti. Tasarrufta bulunarak fon fazlası veren ekonomik
birimlerle, fon ihtiyacı olan ekonomik birimlerin doğrudan buluşması her
zaman mümkün olmayabilir. Bu iki kesim buluşsa bile vade uyuşmazlığı,
güven tesis edilememesi gibi nedenlerle fon aktarımı gerçekleşmeyebilir.
Bu sakıncaları ortadan kaldırmak amacıyla iki taraf arasında güven tesis
eden, fon akımını kolaylaştıran ve diğer finansal hizmetleri sunan finansal
aracılık konusunda uzmanlaşmış finansal aracı kurumlar oluşturulmuştur.
3. Finansal Aracı Kurumların Sağladığı Faydalar
1- Fon maliyetlerini azaltmak
2- Miktar ayarlaması yapmak
3- Vade ayarlaması yapmak
4- Risk ayarlaması yapmak
5- Finansal danışmanlık hizmeti sunmak
4. Finans Sektöründe Faaliyet Gösteren Kuruluşlar
Finans
sektöründe
faaliyet
gösteren kuruluşlardan sorumlu
kurumlar BDDK, SPK ve Hazine
Müsteşarlığı’dır. Bu kurumların
yetki alanında olan finansal
kuruluşlar yandaki gibidir:
5. Finans Sektörünün Aktif Büyüklüğü
Finans sektöründe faaliyet gösteren kuruluşlar arasında aktif büyüklüğü en
büyük olan kurum bankalardır. Diğer kurumların tamamının aktif büyüklüğü
bankaların aktif toplamı kadar değildir.
6. BANKALAR
Banka, en temel tanımla, mevduat kabul eden, bu mevduatı en
verimli şekilde çeşitli kredi işlemlerinde kullanmak amacını
güden veya kısaca; faaliyetlerinin esas konusu düzenli bir
şekilde kredi almak ya da kredi vermek olan bir ekonomik
kuruluştur. Başka bir tanımı; para, kredi ve sermaye konularına
giren her çeşit işlemleri yapan ve düzenleyen, özel veya
kamusal kişilerle işletmelerin bu alandaki her türlü
gereksinimlerini karşılama faaliyetlerini temel uğraş konusu
olarak seçen bir ekonomik birimdir.
7. BANKALAR
Bankalar, ekonominin para ve kredi ihtiyacını karşılayan
kurumlardır. Bankalar, ekonomide gerçekleştirilen ödünç
verilebilir fonları ticaret, sanayi ve tarıma, yapı ve onarım
işlerine, esnaf ve sanatkârlara, devlet ve bireylere kredi
şeklinde dağıtarak, bir kısım ekonomik birimlerin fon fazlası ile
diğerlerinin fon ihtiyaçlarının karşılanmasına, tasarruf edilen
paraların piyasaya akmasını sağlamak suretiyle ekonomik
faaliyetlerin sürekliliğine ve genişlemesine hizmet ederler.
8. Bankaların Fonksiyonları
Bankalar kredi alış-verişinde güveni sağlayan kurumlardır.
Bankalar küçük, büyük ödünç verilebilir fonları toplayarak, büyük fonların birikmesine
hizmet ederler. Bununla, işletmelerin, bireylerin ve devletin kredi taleplerini karşılama
olanağı sağlarlar.
Bankalar, kendilerine yapılan tevdiatın vadelerinden daha uzun vadelerde kredi
verebilirler.
Bankaların krediye aracı olmaları, firma ve bireylerin paraya olan gereksinimlerinin
karşılanmasını kolaylaştırır.
Bankalar, halkı belli süre harcamadıkları paraları saklamak külfetinden kurtarırlar.
10. Cumhuriyet Öncesi Bankacılığın Gelişimi
1840
1847
1852
1856
1863
1863
1868
1875
1883
1888
Kaime adı verilen ilk kâğıt para tedavüle çıkarılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğunun ilk bankası olan İstanbul Bankası kurulmuştur.
İstanbul Bankası faaliyetlerini durdurmuştur.
İngiliz sermayesi ile Otoman Bank kurulmuştur.
Fransız sermayesinin de katılımıyla Ottoman Bank, Bank-ı Osmani-i Şahane
adını almış, bankaya Merkez Bankası yetkisi verilmiştir.
Çiftçilerin oluşturduğu kaynakla, Mithat Paşa öncülüğünde, devlet eliyle ve
devlet himayesinde kurulan “Memleket Sandıkları” milli bankacılığın ilk örneği
olmuştur.
İstanbul Emniyet Sandığı kuruldu. 1984 yılında tümüyle Ziraat Bankasına
katıldı.
Bank-i Osmani-i Şahane İmparatorluğun hazinedarı konumuna getirildi.
Memleket Sandıkları yeniden düzenlenerek “Menafi Sandıkları” adını almıştır.
Ziraat Bankası kurularak, Menafi Sandıkları bu bankaya devredildi.
11. Ulusal Bankalar Dönemi (1923-1932)
1923-1932 döneminde tek şubeli mahalli nitelikte çok sayıda ulusal banka kurulmuştur. Buna
karşılık sektörde hala yabancı bankaların hakimiyeti devam etmektedir. İzmir İktisat Kongresinde
ulusal bankacılığın geliştirilmesi gerekliliği üzerinde durulmuştur. Cumhuriyet döneminin ilk ulusal
bankası, Atatürk’ün direktifleriyle 26 Ağustos 1924 tarihinde kurulan Türkiye İş Bankasıdır.
1924
1925
1927
1931
İlk ulusal banka olan Türkiye İş Bankası kurulmuştur.
İlk kalkınma bankası Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası
kurulmuştur.
Konut kredisi vermek amacıyla Emlak ve Eytam Bankası
kurulmuştur.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kurulmuştur.
12. Özel Amaçlı Devlet Bankalarının Kurulduğu Dönem (1933-1944)
1933-1945 döneminin bankacılık açısından en belirgin özelliği devlet eliyle özel
amaçlı büyük bankaların kurulmuş olmasıdır. Dönemin bankacılık sektörü için
diğer bir özelliği ise 1929 Ekonomik Bunalımın etkilerinin sektörde yoğun bir
şekilde yaşanmış olmasıdır. Bu dönemde ağırlıklı olarak tarım kesimine kredi
vermiş olan mahalli bankalar faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmış, tek şubeli
mahalli bankaların gelişimi de 1930’dan sonra durma noktasına gelmiştir. 19291944 yılları arasında 23 ulusal, 9 da yabancı sermayeli banka faaliyetlerine son
vermiş ve tasfiye olmuş, pek çok banka da şube kapatmak zorunda kalmıştır.
Bu dönemde kurulan bankalar:
1933
Sümerbank
1933
Belediyeler Bankası
1935
Etibank
1937
Denizbank
1938
Halk Bankası
13. Özel Bankaların Geliştiği Dönem (1945-1959)
1945-1959 döneminin bankacılık sistemi açısından belirleyici özelliği özel bankaların
hızlı bir gelişme göstermesi, şube bankacılığının yaygınlaşması ve değişik ihtiyaçlara
cevap verebilecek yeni türde kredi kurumlarının oluşturulmasıdır.
Bu dönemde:
• Reeskont oranı düşürülmüş,
• Köylünün kredi imkanları artırılmış,
• Bankacılığın bir yatırım alanı olarak cazibesi artmış,
• Şube bankacılığı yaygınlaşmış, bu durum yerel bankaların tasfiyesini hızlandırmış,
• Devletin finansman ihtiyacı Merkez Bankası kaynaklarından karşılanmış, emisyon
arttığından enflasyon artmaya başlamıştır.
• 1950 yılında kurulan Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, 1925 yılında kurulan fakat uzun
ömürlü olamayan Türkiye Sınai ve Maadin Bankası denemesi bir yana bırakılacak
olursa, ülkemizde kurulan ilk kalkınma bankasıdır.
14. Özel Bankaların Geliştiği Dönem (1945-1959)
Bu dönemde devlet eliyle veya özel kanunlarla kurulan bankalar:
1952
Denizcilik Bankası
1954
T. Vakıflar Bankası
1958
T. Öğretmenler Bankası
Bu dönemde kurulan özel bankalar:
1944
Yapı ve Kredi Bankası
1946
Garanti Bankası
1948
Akbank
1955
Pamukbank
15. Planlı Dönem (1960-1980)
Planlı dönemde bankacılık sektörü önemli ölçüde devlet kontrolü ve etkisi altında
kalmıştır. Mevduat ve banka kredilerine uygulanacak faiz oranları, banka
komisyon oranları ve kredi limitleri, izlenen ithal ikameci politika doğrultusunda
belirlenmiş; bankaların temel işlevi kalkınma planlarında yer alan yatırımların
finansmanlarının sağlanması olarak tanımlanmıştır. Bu dönemde:
• Yeni banka kurulması sınırlandırılmış, banka sayısı 60’dan 44’e inmiş,
• Şube bankacılığı gelişmeye başlamış,
• Kalkınma ve yatırım bankacılığı teşvik edilmiş ve desteklenmiş,
• Özel ticaret bankalarının büyük bölümü holding bankası haline gelmiş,
• Türk Bankacılığı az sayıda büyük bankanın sisteme hakim olduğu oligopolistik
yapıya dönüşmüştür.
16. Planlı Dönem (1960-1980)
Bu dönemde kurulan bankalar:
1962
TC Turizm Bankası
1963
Sınai Yatırım ve Kredi Bankası
1964
Devlet Yatırım Bankası
1964
Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankası
1968
Türkiye Maden Bankası
1976
Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası
1977
Arap-Türk Bankası
17. Serbestleşme ve Dışa Açılma Dönemi (1980-1994)
Bu dönemde bankacılık sektöründe yaşanan önemli gelişmeler:
• Uluslararası bankacılık standartları benimsenmiş,
• Tek düzen hesap planı kabul edilmiş,
• Bilançolar dış denetime tabi tutulmuş,
• Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kurulmuş,
• Interbank piyasası kurulmuş,
• Türkiye’de yerleşik kişilere döviz tutma ve döviz mevduatı açma izni verilmiş,
• Sektöre yeni yerli/yabancı banka girişine izin verilmiş,
• Faiz oranları serbest bırakılmış,
• Bilgisayar ve teknolojik yenilikler bankalar tarafından kullanılmaya başlanmış,
• Az şubeli küçük ve orta ölçekli banka sayısı artmış, büyük ölçekli bankaların Pazar paylarında gerilemeler olmuş,
• Bankaların kur ve faiz riskleri önemli ölçüde artmıştır.
18. 1994 Krizi ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (1994-2000)
• 1994 yılında Türkiye ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya kalmıştır.
• Bankacılık sistemi bu krizden olumsuz etkilenmiş, bankacılık sektörü
küçülmüştür.
• Bankacılık sektöründeki bunalım, tasarruf mevduatına güvence getirilmesi
pahasına aşılmıştır.
• Alınan tedbirlerin etkisiyle 1995 yılından itibaren bankacılık sektörü yeniden
gelişmeye başlamıştır.
• Ekonomik istikrarın tam olarak sağlanamaması, siyasi tansiyonun yükselmesi,
Asya’da başlayan ekonomik kriz ve Körfez’de yaşanan gerginlik, Rusya’da
yaşanan ekonomik kriz bankacılık sektörünü yeniden istikrarsız bir ortama
sokmuştur.
2000 yılında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu faaliyete başlamıştır.
19. 1994 Krizi ve Bankacılık Sektörüne Etkileri (1994-2000)
Bu dönemde:
1994 yılında, Marmarabank, Impexbank ve TYT Bank tasfiye sürecine girmiştir.
1997 yılında Türk Ticaret Bankası, 1998 yılında Bank Expres, 1999 yılında
Interbank, Esbank, Egebank, Yurtbank, Yaşarbank, Sümerbank, Bank Kapital ve
Etibank’a el konularak, TMSF’a devredilmiştir. Kıbrıs Kredi Bankası ile Park
Yatırım Bankasının faaliyet izni iptal edilmiştir.
20. 2000 Yılı Sonrası Bankacılık Sektörü
Kasım 2000 ve Şubat 2001’de bankacılık sektörü önemli iki sarsıntı geçirmiştir.
Döviz kurları ve faiz oranları hızlı bir şekilde yükselirken bankacılık sektörü öz
kaynaklarının çok büyük bir kısmını kaybetmiştir. Krizden sonra ekonomik ve
finansal sistemin tekrar sağlıklı bir yapıya kavuşması için Nisan 2001’de “Güçlü
Ekonomiye Geçiş Programı” uygulanmaya konulmuştur. Program sonrasında
finans sektörüne yönelik düzenlemeler hızla hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Bu
amaçla BDDK tarafından Mayıs 2001’de “Bankacılık Sektörü Yeniden
Yapılandırma Programı” uygulamaya konulmuştur.
Hem ekonominin hem de finansal sistemin tekrar sağlıklı bir yapıya kavuşması
için uygulamaya konulan yeniden yapılandırma programları bir taraftan krizin
etkisini silerken diğer taraftan yeniden büyüme sürecine sokmuştur.
21. 2000 Yılı Sonrası Bankacılık Sektörü
Türk bankacılık sektöründe yeniden yapılandırma programının uygulanmasıyla
birlikte ve TMSF tarafından el konulan bankaların özelleştirilmesi sürecinde
bankacılıkta küresel sermayenin payı sürekli olarak artmıştır. 2001 yılında
yabancı sermayeli bankaların aktif büyüklüğünün bankacılıktaki payı %3,1 iken
2007 yılında bu oran %15’e yükselmiştir.
2007’de ABD konut sektöründe başlayan ve 2009’un sonlarına kadar süren
küresel finans krizinde Türk bankaları diğer ülke bankalarına göre daha az
etkilenmiştir. Daha az etkilenmede, 2002-2007 döneminde yeniden yapılandırma
programının kararlılıkla uygulanması sonucunda, Türk bankalarının sermaye
yapısı güçlenirken, risklerinin eskisine göre düşük olmasının rolü büyük
olmuştur.
22. Banka Türleri
1. Mevduat Bankaları
Genellikle ülke genelinde faaliyet gösteren, ağırlıklı olarak topladıkları mevduatları
kredi şeklinde kullandıran bankalardır. Öz sermayeleri genellikle azdır, en önemli fon
kaynakları halktan toplanan tasarruf mevduatıdır. Kısa vadeli para ve kredi konularında
uzmanlaşmışlardır. Ticaret ve sanayi işletmelerine kısa vadeli işletme sermayesi
sağlarlar.
Bir taraftan vadesiz mevduat hesabı şeklinde banka parası yaratmak öte yandan
ekonomik ve ticari ilişkilerde bulundurdukları önemli yer nedeniyle mevduat
bankalarına geniş yetkiler yanında bu yetkilere paralel olarak çok önemli toplumsal ve
ekonomik sorumluluklar da düşmektedir. Çünkü mevduat bankaları çalışmalarına
verecekleri yöne göre, ülkedeki ekonomik faaliyetlerin doğru ve faydalı bir şekilde
gelişmesini sağlayabilecekleri gibi aksine olarak enflasyonist eğilimlerin harekete
geçmesine veya ekonomik faaliyetlerin zararlı bir şekilde daralmasına neden olabilir.
23. Banka Türleri
2. Kalkınma Bankaları
Hisse senedi ve tahvil piyasasının gelişmediği ülkelerde halkın kısa veya uzun bir süre
kullanmadığı paraların sanayi ve ticaretin uzun vadeli finansmana ihtiyaç gösteren
yatırımlara akmasını sağlayan aracı mali kurumlar gelişmemiştir. Nispeten hızlı bir
gelişme içinde bulunan mevduat ve ticaret bankaları, kısa vadeli kredi kullandırmayı
menkul kıymet portföyüne tercih etmektedir. Öte yandan, üretim kapasitesinin
genişlemesini sağlayacak ve hızlı bir ekonomik kalkınmayı mümkün kılacak olan uzun
süreli yatırımları zorlaştıran engeller yalnız fon akımı ile ilgili değildir. Yatırım
projelerinin hazırlanma ve değerlendirme alanındaki bilgi ve tecrübeler eksiktir.
İşletmenin kurulması ve işletilmesi ile ilgili bilgi ve tecrübeler yetersizdir. İç tasarruflar
yatırımların finansmanına kafi gelmemektedir. Bu durum iç ve dış kaynaklardan
sağlanan özel fonları, bu fonların uzun vadeli yatırımlara akmasını sağlayan
yatırımcılara gerekli teknik yardımda bulunan aracı kurumların kurulmasını zorunlu
kılmış ve kalkınma bankaları denilen yeni bir tür bankacılık gelişmiştir.
24. Banka Türleri
3. Yatırım Bankaları
Yatırım bankaları, daha çok sermaye piyasasının geliştiği ülkelerde halkın kısa veya
uzun bir süre kullanmayacağı tasarrufları ile işletmelerin ve devletin uzun vadeli
finansman ihtiyacının karşılanmasına aracı olurlar. İşletmeler tarafından çıkarılan hisse
senetleri ve tahvillerin ve devlet tahvillerinin halk tarafından alınmasını sağlamak
suretiyle halkın elindeki atıl fonların sınai ve ticari yatırımlara akmasını ve devletin uzun
vadeli finansman ihtiyacının karşılanmasını kolaylaştırırlar.
25. Banka Türleri
4. Katılım Bankaları
Türkiye'de ve dünyada halkın bir kesimi, faiz gelirinden uzak durmaktadır. Bu nedenle
klasik bankalara gitmeyen fonlar atıl kalmaktadır. Bu durum hem genel ekonomi
açısından, hem de tasarruf sahibi açısından bir kayıptır. Katılım bankaları, mali
sektörde bir yenilik olarak, klasik bankalara gitmeyen fonları ekonomiye kazandırmak
ve tasarruf sahiplerinin fonlarını güvenle saklamalarına ve değerlendirmelerine
yardımcı olmak amacıyla kurulmuştur. Katılım bankaları mali sektörde faaliyet
gösteren, reel ekonomiyi finanse eden ve bankacılık hizmetleri sunan bankalardır.
Katılım bankaları, tasarruf sahiplerinden topladıkları fonları, faizsiz finansman
prensipleri dahilinde ticaret ve sanayide değerlendirerek, oluşan kâr veya zararı
tasarruf sahipleriyle paylaşmaktadır.
26. Banka Türleri
5. Kıyı Bankaları(Off-Shore Bankalar)
Çok uluslu şirketlere hizmet eden, müdahale ve vergilendirmenin asgari düzeyde
tutulduğu ve konvertibl paralarla çalışan, ülke dışından sağlanan fonların yine ülke
dışından kullandırılmasını amaçlayan bir bankacılık türüdür. Bir başka deyişle kıyı
bankacılığı ile biri veya bir kaçı yabancı banka veya kıyı bankacılığı işlemleri yapmaya
yetkili yerel banka olan, yabancı kişi veya kuruluşların, yabancı paralarla yaptıkları
bankacılık işlemleri kastedilmektedir. Kıyı bankacılığı uygulamasının gelişme koşulları,
özellikle siyasal istikrar, yeterli döviz rezervleri ve fazla veren ödemeler dengesi, uygun
coğrafi konum, gelişmiş bir hava ulaşım şebekesi, telekominikasyon ve posta
hizmetleri, uygun yasal çerçeve, para otoritelerinin sağlayacağı belirli ayrıcalıklar,
ayrıcalıklı vergi oranları ve nitelikli personel sayılabilir.
27. Bankacılık Riskleri
Bankaların karşı karşıya kaldıkları riskler genel işletme riskleri ve bilanço yapısı riskleri
olarak iki başlıkta incelenebilir.
1. Genel İşletme Riskleri
Faaliyet (Operasyon) Riski: Bu risk, özellikle işlem maliyetlerinin pahalıya
gerçekleştirilmesi, gelir kaynaklarının iyi kullanılmaması gibi nedenlerle bankanın
karlılığının düşmesi durumunda söz konusu olur. Nedenleri olarak personel ücretlerinin
yüksek olması, mevcut personelin iyi, verimli çalıştırılmaması, teknolojik yeniliklerin
bankaya adapte edilememesi, uygun pazarlama yöntemlerinin kullanılamaması,
yönetimin değişime ayak uyduramaması sayılabilir.
Suistimal Riskleri: Hırsızlık riski, dışarıdan kişilerin bilgisayarlara girerek yaptıkları
sahtekarların neden olduğu riskler, işletme personelinin yaptığı hilelerden kaynaklanan
riskler, kanunlara bilerek veya bilmeyerek ters davranılmış olmasından kaynaklanan
zararlar bu tür risklerdir. Faaliyet ve suistimal riskleri işletme bilançosuna yansımaz. Risk
gerçek zarara dönüştüğünde gelir tablosuna olağanüstü gider ve zararlar kalemine
alınırlar.
28. Bankacılık Riskleri
2. Bilanço Yapısından Kaynaklanan Riskler
Esas itibariyle bilançoda ifadesini bulan ve herhangi bir anda bankanın fon
tedariki ve kullandırımının (aktif ve pasifinin) dengeli olmayışından kaynaklanan
risklerdir. Özellikle;
• Fon tedariki ve kullandırımının uygun faiz oranları ve esnekliklerle
gerçekleştirilmemiş olmasından, yani bilançoda aktiflerin ve pasiflerin faiz
oranlarında, döviz kurlarında değişim olabileceği ve vade yapısında uygunluğun
veya dengenin olup olmadığı gözetilmeden, açık pozisyonlar yaratılarak
pazarlanmış olmalarından,
• Menkul kıymetler ve kredi portföyünün oluşturulmasında yeterli risk
farklılaştırılması ve dağılımına önem verilmeyişinden,
• Yeterli serbest sermaye olmadan, riskli plasmanlar yapılması ve öz kaynağa
göre fazla borçlanılmış olmasından, kısaca iyi bir aktif-pasif yönetimi
uygulanmamış olmasından kaynaklanır.
29. Bankacılık Riskleri
Başlıca Bankacılık Riskleri:
Yatırırım Geri Dönmeme (Kredibilite-Batma) Riski
Hisse Senetleri Fiyat Değişim Riski
Kambiyo Riskleri
Likidite Riski
Refinansman Riski
Tahsilatlarda Gecikme Riski
Beklenmeyen Çekilişler Riski
Aktiflerin Kalitesi Riski
Taahhüt ve Yükümlülük Riski
Fiyatlama Riski
30. Bankacılık Krizleri
Bankacılık krizleri ve banka iflasları mikro ekonomik faktörlerden, makro
ekonomik faktörlerden ve yapısal faktörlerden kaynaklanabilir:
Mikro ekonomik faktörler: Bankacılık sektörü problemlerinin mikro bazlı
nedenleri bireysel olarak bankaların bilanço yapılarından kaynaklanan risklerle
ilgilidir:
• Sermaye yeterliliğinin düşük olması
• Aktif kalitesinin bozuk olması
• Yönetim kalitesinin ve uygulamalarının yetersiz olması
• Karlılığın düşük olması
• Likidite yetersizliği
• Piyasa risklerine duyarlılığın yüksek olması (Faiz, kur ve hisse senedi riski
piyasa riskinin unsurlarındandır.)
31. Bankacılık Krizleri
Makro ekonomik faktörler: Bankaların mali bünyelerini olumsuz etkileyen
makro ekonomik faktörler arasında varlık fiyatlarındaki aşırı değişim, döviz
kurundaki hızlı değer kayıpları, faiz oranlarındaki ani yükselişler, enflasyon
oranındaki hızlı artış ve düşüşler, bankacılık sektörünün yakın ilişkide bulunduğu
sektörlere yapılan sübvansiyonların kaldırılması veya ekonomik bunalım ortamı
yer almaktadır.
• Enflasyon ve büyüme oranlarındaki istikrarsızlık
• Faiz oranları, döviz kuru, sermaye hareketlerindeki değişkenlik ve cari işlemler
açığı
• Dışsal şoklar
• Siyasi istikrarsızlık
32. Bankacılık Krizleri
Yapısal faktörler:
• Finansal liberalleşme sürecine yeterli uyumun sağlanamaması
• Yapısal düzenlemeler ile gözetim ve denetim faaliyetlerinin yetersizliği
• Bankacılık sisteminde kamu kesiminin büyüklüğü ve siyasi müdahaleye karşı
duyarlılık
• Mevduat sigortası ve ahlaki çöküntü sorunu
• Mali tabloların raporlanmasına ve kamuoyunun bilgilendirilmesine ilişkin
yetersizlikler
• Risk kontrolü politika ve araçlarının yetersiz olması
33. Bankacılık Krizlerinin Bankacılık Sektörüne Etkileri
Bir krizin bankacılıktaki etkileri değişik biçimlerde ve çoğunlukla birbirine bağlı sonuçlar
olarak ortaya çıkmaktadır. Bankacılıkta krizin en önemli etkilerinden birisi, bankalara,
mevduatları çekmek için yönelen taleptir (tahaccüm). Özellikle mevduat sigortası yoksa
ve mevduatlar güvence altında değilse, bu hücum daha belirgin hale gelir. Banka
tahaccümü mali durumu hakkında olumsuz kanının yaygınlaştığı tek bir bankaya
olabileceği gibi birden fazla bankaya da olabilir. Tek bir bankaya yönelik tahaccümün
diğer bankalara yayılması ya da tahaccümün aynı anda çok sayıda bankada ortaya
çıkması sistemik risk yaratabilir.
Bir bankada çıkan kriz sonucu, mevduat çekimi hızlanmış ise, çekilen mevduatlar farklı
alanlara yönelebilir:
• Krizin tek bir bankada olduğuna ve diğer bankaların güvenli olduğuna inanılıyorsa,
çekilen mevduat diğer bankalar transfer edilir. Böylece bankacılık sektöründeki toplam
mevduat hacmi değişmez. Ancak güvensizlik genele yayılmışsa, bu arada gelişmekte
olan ve yüksek enflasyon yaşanan ülkelerde halk, eğer kambiyo rejimi de sınırlama
getirmiyorsa, mevduatlarını yurt dışı bankalara kaydırabilir. Bu ise yalnız bankacılık
sisteminde sorun yaratmakla kalmaz, ülkede bir kambiyo krizine neden olabilir.
34. Bankacılık Krizlerinin Bankacılık Sektörüne Etkileri
• Daha güvenli olduğu kabul edilen menkul kıymetleri (örneğin kamu menkul
kıymetleri gibi) satın almak. Fonların banka dışı menkul kıymetlere yatırılması,
bu menkul kıymetlerin fiyatını yükseltir (faiz getirisini azaltır). Diğer daha riskli
kabul edilen menkul kıymetlerin fiyatlarını aşağıya çeker (faizini artırır). Daha
güvenli menkul kıymetlere yönelme eğilimi sadece mevduat sahipleri için değil,
bankalar için de geçerli olabilir. Bankalar, yüksek riskli ve net varlığı düşük
borçlulara açılan kredileri azaltır, buna karşılık riski düşük müşterilere kredi
açılması ya da banka varlıkları içinde kredi portföyünün payının göreli olarak
azaltarak, güvenli menkul kıymetlerin payı yükseltme yolunu seçebilirler.
35. Bankacılık Krizlerinin Bankacılık Sektörüne Etkileri
• Bankacılık sistemi dışında elde nakit (ulusal para ya da yabancı para
cinsinden) tutmak (yastık altı). Bir bankada başlayan kriz, bankacılık sistemine
yayılırsa, yaygın banka panikleri hem finansal sistemin istikrarını hem de
ekonominin bütünü üzerinde ciddi etkiler doğurur. Faaliyette bulunan bankaların
sayısı önemli ölçüde azalabilir. Banka müşteri ilişkileri bundan zarar görür ve
yeniden onarılması giderek daha güç hale gelir. Bankalara güvenin yitirilmesi
diğer finansal kurumlara da yayılır. Artan bir ölçüde daha çok banka zarar
gördükçe ve nakit çıkışları yoğunlaştıkça bunun para arzında yarattığı azalmalar
harcamaları azaltır ve bütün ekonomi bundan etkilenir. Bu durum bir ekonomik
resesyon ya da depresyonun ortaya çıkmasına ya da çıkışının çabuklaşmasına
katkıda bulunur. Nakde yöneliş sadece ulusal paraya doğru olmaz. Eğer ulusal
paraya olan güven de yitirilmişse, ülke enflasyonist bir süreçten de geçiyorsa
nakde yöneliş ulusal para yerine yabancı paralara doğru olur.
36. Bankacılık Krizlerinin Makro Ekonomiye Etkileri
Yapılan araştırmalar, bankacılık sisteminde ortaya çıkan bir krizin makro
ekonomi üzerinde aşağıdaki olumsuz etkilere neden olduğunu göstermektedir:
• Emisyonda artışa,
• Kredi hacminin daralmasına, problemli kredilerin artmasına,
• Faizlerin yükselmesine,
• Harcama ve talebin düşmesine,
• Diğer sektörlerdeki üretim ve istihdamın azalmasına,
• Tasarruf ve yatırımın azalmasına,
• Kamu maliyesinin olumsuz etkilenmesine,
• Menkul kıymetler borsasının çökmesine ve değişkenliğin artmasına.
37. Bankacılık Krizlerine Karşı Alınabilecek Önlemler
Bankacılık sektörünün krizlerle karşılaşma olasılığını en aza indirmek ya da
krizde olan sektörün sorunlarını ortadan kaldırabilmek için sektörün yeniden
yapılandırılması gerekmektedir. Banka yeniden yapılandırmasının temel amacı,
bankaların ödeme gücüne kavuşmasını ve istikrarlı bir karlılık düzeyine
ulaşmasını temin ederek finansal anlamda varlığını sürdürmesini sağlamak,
genel ekonomik faaliyetler içerisindeki bankacılık hizmetlerinin payını tatminkar
bir düzeye çıkarmak ve bu şekilde sistemin aracılık kapasitesini iyileştirmektir.
Bankaların yeniden yapılandırılması finansal, operasyonel ve yapısal olmak
üzere üç kategoriye ayrılabilir.
38. Bankacılık Krizlerine Karşı Alınabilecek Önlemler
1. Finansal Yeniden Yapılandırma
Bankaların bilançolarının öncelikle iyileştirilmesini amaçlayan, doğrudan mali
transferleri içeren acil yardım önlemleridir. Bu amaçla aşağıdaki önlemler
alınabilir:
• Devletin sorunlu bankaları yeniden sermayelendirmesi ve mali açıdan
desteklemesi
• Merkez Bankasının likidite desteği
• Özel sermaye desteği
• Garantiler ve mevduat sigortası
39. Bankacılık Krizlerine Karşı Alınabilecek Önlemler
2. Operasyonel Yeniden Yapılandırma
Bankaların yeniden yapılandırılmasının ikinci aşaması olan bankaların
organizasyon, teknoloji, ürün, insan kaynakları, krediler, mali kontrol, planlama,
risk yönetimi ve hizmet yapısı gibi alanlara ilişkin olarak yeniden yapılandırılması
amaçlanmaktadır. Bu kapsamda, daha etkin personel ve şube ağının
oluşturulması, yeni kredi politikaları uygulanması ile kredi talep eden kişi ve
kurumların mali yapılarına göre kredi kullandırılması önemli yer tutmaktadır.
Ayrıca, bankaların dış denetim şirketlerince denetime tabi tutulması, yabancı
bankaların bankacılık sektörüne gelişinin kolaylaştırılması, kamu otoritesi
denetimine geçen bankalarda yönetim değişikliğine gidilmesi ve bu süreçteki
kurumlara kamu desteğinin sağlanarak özelleştirilmelerinin hızlandırılması
amaçlanmaktadır.
40. Bankacılık Krizlerine Karşı Alınabilecek Önlemler
3. Yapısal Yeniden Yapılandırma
• Kamulaştırma
• Tasfiye
• Birleşme-küçülme
• Sorunlu aktiflerin yönetimi ve aktif yönetim şirketleri
• Özelleştirme