Εκπαιδευτική παρουσίαση για τον Μυκηναϊκό πολιτισμό με αφορμή την επίσκεψη που προγραμματίζει ο σύλλογος γονέων αυτή την Κυριακή στο μουσείο της Καρλσρούης.
Εκπαιδευτική παρουσίαση για τον Μυκηναϊκό πολιτισμό με αφορμή την επίσκεψη που προγραμματίζει ο σύλλογος γονέων αυτή την Κυριακή στο μουσείο της Καρλσρούης.
Edirne Lalapaşa ilçe merkezinin hemen yanında bulunan, birçoğu da köy yollarının kenarında dizili olan dolmenler 1960 yıllarında Ş.A.Kansu tarafından yeniden bulunmuştur. Ş.A.Kansu daha çok Lalapaşa ilçe sınırları içerisindeki dolmenleri tespit etmiş, çeşitli raporlar ile 19 dolmenin fotoğraf ve tanımlarını yayınlamıştır. Daha sonra Edirne Müzesince 5 tane daha dolmen tespit edilmiştir. Dolmenler, tarih öncesinde mezar olarak kullanılan iki tanesi dikili, üçüncüsü de bunların üzerine kapak gibi yatırılmış üç büyük taştan meydana gelmiş yapılardır. Trakya dolmenleri genelde ortak özelliklere sahiptirler. Dolmenler esas mezar ve giriş odaları ile bunları çevreleyen küçük bir tepeden oluşmuştur. Mezar odaları ile ön odaların yapımında boyutları 2-3 m.ye kadar olan iri taş bloklar kullanılmıştır. Esas mezar odasının dört yanı iri blokların dik olarak yerleştirilip, üzerinin de yine iri bir blok taş ile örtülmesi ile biçimlendirilmiştir. Yan taşlar, arkada küçük bir antre oluşturacak şekilde çıkıntı yapar. Odanın ön kısmındaki kenar taşına “Ruh deliği” olarak adlandırılan küçük bir delik açılmıştır. Genellikle iki tane olan giriş odaları da aynı yöntemle şekillendirilmiştir. Bazen bir ruh deliği ikinci odanın girişinde de bulunmaktadır. En öndeki giriş odası daha çok önü açık bir koridor niteliğindedir. Mezarı genellikle küçük ve alçak bir tepe çevreler. Dolmenlerden bazıları ikili, bazıları da dörtlü gruplar halindedir.
Slide 4
Dolmenlerin yönleri kuzeybatıya doğrudur. 1990 yılında Prof.Dr. Mehmet Özdoğan başkanlığında bir ekip daha önceden bilinen 50 dolmenin dışında 24 tane daha dolmeni tespit ederek belgelemiştir. Trakya dolmenleri genel olarak Son Tunç Çağı-İlk Demir Çağı geçiş dönemine, MÖ.1400-900 yılları arasına tarihlendirilmektedir. Bazı görüşlere göre dolmenlerin üstünü kaplayan büyük taş üzerinde tören yapılmaktadır. Edirne Müzesi tarafından 1994 yılında Lalapaşa’da yapılan kazıda bir dolmenin içerisinde insan kemiklerine rastlanmıştır. Birden fazla kişiye ait kemikler, burasının bir aile mezarı olduğuna işaret etmektedir. Kemiklere iki odalı ve bir girişi olan dolmenin ortasındaki odada rastlanmıştır. Trakya dolmenlerinin bir devamı niteliğinde olan Yunanistan’da Batı Trakya’daki ve özellikle Bulgaristan’da Yıldız, Sakar ve Rodop olmak üzere üç dolmen bölgesi olup, bu bölgede bilinen 750 kadar dolmen bulunmaktadır.
Slide 6
A dolmen (also known as cromlech (Welsh), anta, Hünengrab, Hunebed, Goindol, quoit, and portal dolmen) is a type of single-chamber megalithic tomb, usually consisting of three or more upright stones supporting a large flat horizontal capstone (table). Most date from the early Neolithic period (4000 to 3000 BC). Dolmens were usually covered with earth or smaller stones to form a barrow, though in many cases that covering has weathered away, leaving only the stone "skeleton" of the burial mound intact. "Dolmen" originates from the expression taol maen, which means "stone table" in Breton, and was first used archaeologically by Théophile Corret de la Tour d'Auvergne. The etymology of the German Hünenbett or Hünengrab and Dutch Hunebed all evoke the image of giants building the structures. Of other Celtic languages, "cromlech" derives from Welsh and "quoit" is commonly used in Cornwall. Anta is the term used in Portugal, and dös in Sweden. Europe Megalithic tombs are found from the Baltic Sea and North Sea coasts south to Spain and Portugal. Hunebedden are chamber tombs similar to dolmens and date to the middle Neolithic (Funnelbeaker culture, 4th millennium BC). They consist of a kerb surrounding an oval mound which covered a rectangular chamber of stones with the entrance on one of the long sides. Some have a more complex layout and include an entrance passage
2. Aiolis
O Antik dönemde Batı Anadolu’nun İzmir ve Edremit
Körfezi arasındaki Ege kıyı kesimi Aiolis olarak
bilinir.
O Güneyde, Gediz Nehri, kuzeyde ise Bakırçay’a
kadar uzanan bereketli ve güzel bir Yurt köşesidir.
O Ayrıca Midilli Adası da bölgenin sınırları içine girer.
O Bu yörede, MÖ 1050 yılı civarında Aiol’ler
tarafından kurulmuş pek çok kent vardır.
O Ünlü tarihçi Heredot, bu yörede İyonya’dakine
benzer şekilde 12 Aiol kenti saymaktadır.
2
3. Herodot’un 12 Aiol Kenti
3
O Lesbos-Midilli
O Elaia-Zeytindağı
O Pitane-Çandarlı
O Grynion-Temaşalık
O Kyme- Nemrut
O Aigai- Nemrutkale
O Myrina- Aliağa
O Temnos-Görece
O Larissa-Buruncuk
O Aigiroessa-Kavaklıdere
O Neonteikhıs-Doğaköy
O Smyrna-İzmir
5. Gryneion-Temaşalık
O Gryneion, İzmir Aliağa'dan 13 km. uzaklıkta, Aliağa-
Yenişakran yolu üzerinde, (Çıfıtkale) denilen yerde
kurulmuş bir ören yeridir.
O Ünlü tarihçi Herodot, buradan Gryna diye bahseder.
O İzmir İline uzaklığı 75 Km., Bergama ilçesine 28 Km.
Dikili İlçesine 50 Km.dir.
O Yapılan araştırmalar ve bulunan kalıntılardan, zamanın
önemli bir liman kenti olduğunu anlaşılmaktadır.
O Apollon tapınağının bulunduğu kehanet yeridir.
5
6. GRYNEİON/ GRYNA
O Gryneion tarih sahnesine ilk kez M.Ö. 5. YY. çıkmaktadır.
O Bu dönemde Persler’in elinde olan şehir, M.Ö. 479’dan sonra
özgürlüğüne kavuşmuş, Attika Delos Birliği’ne girmiştir.
O Tarihçi Pilinius , Gryneion’un bir limanı olduğundan söz etse
de, bugün bunun yeri kesin olarak bilinmemektedir.
O Aynı yazar Gryneion ve Myrina yörelerinde yetişen
istiridyelerden söz eder.
O Bu bölge kıyılarında bugün bile bol miktarda midye ve
istiridye vardır.
O Bu nedenle Gryneion sikkelerinin bir yüzünde Apollon,
diğerinde de istiridye betiminin yer alması hiç de şaşırtıcı
değildir. 6
8. GRYNİON KALINTILARI
O 19. yüzyılda seyyahlar şehri saptamışlarsa da, bugün geriye
kalıntı olarak pek bir şey kalmamıştır.
O Kutsal alan olasılıkla, İzmir-Çanakkale yolunun batı yakasında
yarım adanın üzerindeydi.
O Kazılarda bazı mezarlar ve bir Roma Devri evi bulunmuştur.
O Gryneion’un yalnızca bir kehanet merkezi değil aynı zamanda
uzun süreli bir yerleşim olduğu ortaya çıkmıştır.
O İlk bilimsel kazılar 1973–75 yılları arasında şehrin
Nekropolis’inde (mezarlık) Bergama Arkeoloji Müzesi tarafından
gerçekleştirilmiştir.
O Buluntular M.Ö. 7 ile 5. Yüzyıl arasına tarihlenmektedir.
O 1992 yılında ise İzmir Arkeoloji Müzesi Gryneion Nekropolisi’nde
kurtarma kazısı yapmıştır.. 8
10. MYRİNA
O Aiolis Bölgesi’nin Kyme’den sonra ikinci büyük kenti olan
Myrina, İzmir ili Aliağa ilçesinin kuzeyinde bulunmaktadır.
O Gryneion’un (Şakran) güney batısındaki kent,
Çandarlı(Elaitikos) körfezi kıyısında ve Güzelhisar
(Titnaios) çayının ağız kısmında yer alır.
O İki tepe üzerine kurulmuş bir liman kentidir. Bugün bazı
yapıların duvarları, liman yapısı ve tiyatronun olası yeri
seçilebilmektedir.
O Kentin Amazon kraliçesi Myrina tarafından kurulduğu ve
adını kurucusundan aldığı rivayet edilir.
O M.S. 17’de geçirdiği deprem sonrası imparator Tiberius
tarafından yeniden inşası için yardım edilen kentin adı ,
bir süreliğine Sebastopolis olarak değiştirilmiştir.
10
11. Myrina Kazıları
O Myrina’da Atina Fransız Okulu üyeleri E.POTTIER
ve S.REINACH tarafından, 1880-1882 yılları
arasında kazısı yapılmıştır.
O Bu kazılarda az sayıda Arkaik (M.Ö. 570-480) ve
çok sayıda Helenistik devir (M.Ö. 330-30)
buluntusu ortaya çıkmıştır.
O M.S.106 yılında büyük bir deprem geçirmiş olan
kentin, M.S. 4 ve 5. yüzyıllarda Ephesos
Metropolitliği’ne bağlı bir piskoposluk merkezi
olduğu anlaşılmaktadır. 11
12. MYRİNA BULUNTULARI
O Çoğu kireçli tabana açılmış, dikdörtgen biçimde bir
çukurdan ibaret olan mezarlarda tek gömü vardır.
O Mezarlar içerdikleri eşyaların zenginliği bakımından
büyük çeşitlilik gösterir.
O Sikkeler, ölünün yeme-içmesiyle ilgili kaplar, gündelik
yaşamda kullanılan eşyalar, kandiller, aynalar, iğneler,
koku kapları ve şehrin ünlü pişmiş toprak heykelcikleri
ölü hediyeler ibuluntular arasındadır.
O Kıymetli takılar ise enderdir.
O Kazılar sırasında ele geçen 1000 civarında pişmiş
toprak heykelcik arasında, erkeklere, kadınlara,
çocuklara, tanrılara ve hayvanlara rastlanır. 12
13. Myrina Heykelleri
O Çok sayıda Hellenistik ve az sayıda Arkaik devir buluntu
gün ışığına çıkarılmıştır.
O Eros ve Aphrodite heykelcikleri son derece yaygındır.
O Bu yönü ile Myrina Helenistik Dönem’de pişmiş toprak
heykelcikleri ile ünlü bir merkezdi.
O Heykelciklerin işlevi tartışmalıdır, olasılıkla kişilerin
yaşarken severek kullandığı eşyaları olmalıdır.
O Kazılar sonucu bulunan eserler bugün Louvre Müzesi
ile İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunmaktadır.
13
17. LARİSSA-BURUNCUK
O İzmir’in, Menemen ilçesinden Foça’ya doğru
gidildiğinde; Antik çağdaki ismi SARDENE olan
görkemli, «Dumanlıdağ» ile karşılaşırız.
O Bu dağın yola uzanan ucunda bir tepeye
kurulmuş BURUNCUK Köyü vardır.
O Bu güzel, uygar ve görkemli köyün üzerindeki
tepede, Antik Aiolis bölgesinin, LARİSSA isimli
bir kenti bulunur.
O Biraz zahmetli bir tırmanıştan sonra çok güzel
ve estetik görünümlü duvar, yapı ve sarnıç
kalıntıları ile karşılaşırsınız.
17
18. LARİSSA
O Antik Anadolu Coğrafyasını iyi bilen Amasya'lı STRABON
diyor ki;
O Antik dönemde Anadoluda, Alois Bölgesi dışında Larissa
adlı birçok kent vardır. Bunların ortak bir özelliği nehirlerin
getirdiği alüvyonlar üzerine kurulmuş olmalarıdır.
O Larissa, LUVİ dilinde LAR(A)ASSA-İSSA-KUM KENTİ
anlamına gelmektedir. (Prof.Dr.Bilge UMAR-Türkiye'de
Tarihsel adlar)
O Anadolumuzda, HİTİT Belgelerinde LARİİA adli bir kent
ismi de geçmektedir.
O Buruncuk'taki LARİSSA da GEDİZ (KADYS/HERMOS)
ırmağının, İzmir Körfezine, kum dolgusu yığarak
oluşturduğu bereketli MENEMEN ovasındadır. 18
19. LARİSSA
O Larisa veya Larissa, Aiolis Bölgesi kentlerindendir..
O 1902–1904 yılları arasında Almanlar ve İsveçliler ortak
araştırma ve kazı çalışması yapmıştır.
O Kazılarda ele geçen eserlerin bir kısmı İstanbul, bir kısmı
İzmir Arkeoloji Müzesi’nde yer almaktadır.
O Kazı ve araştırmalardan elde edilen verilere göre kentte,
M.Ö. 7.yy.da yerleşim başlamıştır.
O Arkaik Dönem buluntuları, M.Ö.6-5-4. yüzyıllardaki Aiol
Mimarlığının bugüne değin bilinen en güzel örnekleri
arasında yer alırlar.
O Kentin çevresinde Arkaik ve Helenistik Dönem’e ait sur
duvarları yer almaktadır.
O M.Ö.330 yıllarına tarihlenen saray yapısı ortaya çıkarılmıştır.
O Kent içerisinde sokak ve evlerin izleri rahatlıkla görülebilir.
19
21. LARİSSA KAZILARI
O Buruncuk köyünün hemen arkasındaki tepede yer alan
M.Ö.1500-1100 arasına tarihlendirilen surlarla çevrili
Akropolün içerisinde üç ayrı döneme ait yapılar vardır.
O Büyük bir kısmı bugün de görülebilen antik döşeme
taşlarının oluşturduğu yoldan kentin ana kapısına ulaşılır.
O Son araştırmalarda iki kenarında megaronlar * bulunan
peristilli** bir ev çıkarılmıştır.
O Ayrıca, biri Athena’ya diğeri kime ait olduğu bilinmeyen iki
mabet, saray, kuyu ve birbirine çok yakın evler vardır.
O Akropolün hemen altında sur kalıntıları, surların ana giriş
kapısı, mezar anıtları günümüze gelebilmiştir.
*Dikdörtgen planlı, etrafı surlarla çevrili yapılara verilen ad.
**bir avluyu içerden ve dışardan çeviren sütun dizisi 21
23. LARİSSA BULUNTULARI
O Larissa’daki arkeolojik araştırmaları 1902-1934 yıllarında
J.Böhlau, K.Schefold, Franz Miltner Alman, İsveçli ve Prof.Dr.
Hayat Erkanal gibi Arkeologlar yapmışlardır.
O Larissa’da pişmiş topraktan yapılmış künklerin oluşturduğu
su yolları ilginç bir su dağıtım sistemini göstermektedir.
O Ayrıca bu su yollarının yardımıyla dağlardan su kemerleri ile
sular kente getirilmiştir.
O Günümüzde de köylülerin yararlandıkları su kuyuları halen
varlığını korumaktadır. Doğu’da nekropol-mezarlık vardır.
O Kazılarda çıkarılan arkaik döneme ait mimari parçalar İzmir
Müzesinde, terrakotta * kaplamalar ile çanak çömlek gibi
parçalar da İstanbul Arkeoloji Müzesindedir.
O *Toprak kap 23
25. TEMNOS
O Temnos (Görece Kale) Görece Köyü sınırları içinde ve
Menemen'in kuzeydoğusundaki dağlık bölgededir.
O Heredot, Güney Aiolia'da yer alan Temnos'tan sözeder.
O Kentin Klasik Dönem’de gelişme gösterdiği
anlaşılmaktadır.
O İ.Ö. 3. yüzyılda Pergamon topraklarına katılarak Roma
hâkimiyetine girmiş ve İ.S. 9. yüzyıla kadar yerleşim
devam etmiştir.
O Temnos Projesi, 2006 yılında, Roma Üniversitesi'nden
Giuseppe Ragone tarafından başlatılmıştır.
O Agora’nın üst terasındaki jeofizik taramaları esnasında,
bazı eski kazı çukurları ile sur duvarları veya büyük teras
temelleri olduğu düşünülen kalıntılar bulunmuştur.
25
27. Neonteikhos-Doğaköy
O Menemen Ovasının kuzey doğusunda dağların üzerindedir.
O Herodotos’un saydığı 12 Aiol kentinden biridir.
O Strabon, Troia Savaşı sonrası bölgeye gelen Hellenler’in Kyme
sahilinde Pelasglar’ın direnişiyle karşılaşınca Neonteikhos
denilen yerde bir üs kurduklarından bahseder.
O Kentin kuzeyinde bulunan düzlükte bulunan taştan bir pres ile
değirmen taşlarının Roma döneminde yapılmış bir zeytinyağı
fabrikasına ait olduğu belirlenmesi o dönemde bu bölgede
zeytin ağaçlarının çok bulunduğunun bir göstergesidir.
O Serden Kayalıkları denilen bölgede görülen bir duvar
kabartması dışında şehre ait başka bir bulguya rastlanmadı.
O Prof.Dr. Bilge Umar Aiolis adlı kitabında, Neon Teikhos Antik
Kentinde henüz arkeolojik kazı yapılmadığını ve toprak altında
arkeolojik önemi olan kalıntılar bulunabileceğini yazar. Prof.Dr.
Ersin Doğer’de bu görüşe katılır.
O
27
29. Aigiroessa (Aigeirousa)
Kavaklıdere Antik Kenti
O Kentin adı Helen dilinden gelmekte olup, “Kara
kavağı bol olan yer” demektir.
O Prof. Bilge Umar Aigiroessa adının Aiga sözcüğüyle
bağlantısına dikkati çeker.
O Avusturyalı diplomat Anton von Osten 1825 yılında
Bornova-Kemalpaşa arasındaki Kavaklıdere
Köyünde kalıntıların, Aigiroessa Antik Kentine ait
olduğunu ileri sürmüştür.
O Günümüzde bu kalıntılar tespit edilemese de, kentin
yeri olarak Kavaklıdere Köyü yakınları kabul
edilmiştir. 29
30. Günümüzde Aiolis
O İzmir’in yakın ilçeleri, Aliağa ve Menemen civarında
gezmeğe, görmeğe değer daha pek çok antik kent
kalıntısı var.
O Bunlardan bazıları, dönemin limalarıdır ve su altında
kalmış durumdadır.
O Yörede terecota- pişmiş toprak ve taş işçiliği gelişmiş
olduğundan pek çok eser bulunuyor.
O Günümüzde Menemen, toprak işleri ile ünlüdür.
O Foça kökenli arkadaşım Akın Doğu, Zeytin yağı fabrikası
için, Buruncuk’tan değirmentaşı almağa gittiklerini
anımsıyor. 30
31. KAYNAKLAR
O Prof. Dr. Antonio La Marca Calabria Üniversitesi,
Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü
O Doç. Dr. Bekir Eskici, Gazi Üniversitesi, Güzel Sanatlar
Fakültesi, Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarim
Bölümü (Kyme Kazısı Eş Başkanı)
O Bilge Umar- Aiolis- İnkılâp Kitabevi (2002) / Bilge
Umar- Türkiye’deki Tarihsel Adlar- İnkılâp Kitabevi
(1993) / www.Wikipedia.org
O Aiolis-Bilge UMAR Eskiçağda Ege bölgesi-George BEAN
31