SlideShare a Scribd company logo
1 of 113
GELİŞİM ve
ÖĞRENME
Yrd.Doç. Dr. Mehmet GÜÇLÜ
GELİŞİM
GELİŞİM
•Öğrenme, yaşantı ve olgunlaşma
sonucunda bireyde görülen düzenli ve
sürekli değişiklikler olarak tanımlanabilir.
Bu üç etkenin etkileşimi sonucunda gelişim
gerçekleşir.
•Gelişim, öğrenmeyi de içeren daha
kapsamlı bir kavramdır.
GELİŞİMİ ETKİLEYEN
FAKTÖRLER
• ÖĞRENME
• YAŞANTI
• OLGUNLAŞMA
GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL
KAVRAMLAR
•
•
•
•

OLGUNLAŞMA
HAZIRBULUNUŞLULUK
KALITIM ve ÇEVRE
DÖNEM
OLGUNLAŞMA
Genetik yapı ve çevre etkileşimi sonucu
bireylerde görülen biyolojik değişikliklere
olgunlaşma denilir.
Olgunlaşma fizyolojik olarak bir davranışı, bir
işi yapabilecek hale geldiğinde olgunlaşma
gerçekleşmiştir.
Bir çocuk konuşma olgunluğuna ulaşmadan, ne
kadar alıştırma yaptırılırsa yaptırılsın
gereği gibi konuşamaz.
HAZIRBULUNUŞLULUK
Olgunlaşma ve öğrenme sonucu kişinin belli
davranışları yapabilecek düzeye gelmesidir.
Dört işlemi öğrenecek olan bir çocuğun hem
dört işlemi kavrayabilecek bir olgunluğa
ulaşması, hem de bunun için gerekli olan
sayma, toplama, çıkarma vs. ile ilgili bilgi ve
becerilere sahip olması gerekir.
KALITIM ve ÇEVRE
Bir çocuğun genel fiziksel özelliklerinin
belirlenmesinde kalıtımın;
Dil gelişimi, kişilik özellikleri, yetişme tarzı
gibi konularda çevrenin etkisi daha
fazladır.
İnsan gelişiminde kalıtım ve çevre birlikte rol
oynar.
DÖNEM
•
•
•
•
•

Bebeklik
Çocukluk
Ergenlik
Yetişkinlik
Yaşlılık
DÖNEM
Gelişimde; belli davranışların kazanılması
gereken dönemler vardır.
İlgili davranışın, ilgili dönemde kazanılmaması
durumunda: daha sonraki dönemlerde
telafisi çok zor sorunlarla karşılaşılabilir.
Bu dönemlere kritik dönem adı verilir.
KRİTİK DÖNEM
1800’lü yıllarda Fransa’nın güneyindeki ormanlık
bölgede bulunan 10-11 yaşlarındaki Victor
bulunduğunda hiçbir dili bilmez ve konuşmaz
haldeydi. Yürümüyor, Dört ayak üzerinde
hareket ediyordu. Bir şeye uzun süre dikkat
edemiyordu. İnsanlardan korkuyor ve sosyal
ilişkilerden kaçınıyordu. Beş yıllık bir eğitimden
sonra birkaç kelime ve isimden başka bir şey
söyleyemedi, kelimeleri biraz anladıysa da dil
edindiğini söylemek zordu. Kendi başına yaşayıp,
sosyal ilişki kurmayı da öğrenemedi.
KRİTİK DÖNEM
Araştırmacılar Victor’un durumunu iki önemli
gelişim kuralı için örnek göstermektedirler.
İlki kritik dönemdir; Gelişimde
zamanlamanın önemini vurgulamak, İkincisi
ise; gelişimin yığışımlı bir özellik
göstermesidir. Gelişimde her özellik daha
önceki özelliklerin üzerine eklenir.
GELİŞİMİN TEMEL
İLKERİ
•
•
•
•
•

Gelişimin Yönü
Gelişim Devamlıdır
Gelişim Alanları Birbiriyle İlişkilidir
Gelişimin İlk Yılları Önemlidir
Gelişimde Bireysel Farklılıklar Vardır
Gelişimin Yönü
Gelişim baştan ayağa, içten dışa doğrudur.
Yeni doğan bir bebeğin başı vücuduna oranla
oldukça büyüktür. İlk önce başın büyümesi,
vücudun diğer organlarının gelişimini
kontrol edecek olan beyinin gelişim ile
ilgidir. Buna bağlı olarak, bebek önce başını,
sonra omuzlarını, kollarını ve ayaklarını
kontrol etmeyi öğrenir.
Gelişim Devamlıdır
Gelişim durmaksızın ilerleyen ve belirli dönemlerde
bazen hızlı bazen de yavaş ilerleyen bir süreçtir.
0-2 yaşlarında ve ergenlik döneminde çok hızlı bir
fiziksel gelişim varken, diğer dönemlerde aynı
hızda fiziksel gelişim görünmez.
Gelişim doğumdan ölüme kadar öğrenme, yaşantı ve
olgunlaşma sonucu devam eder.
Gelişim Alanları Birbiriyle
İlişkilidir
Gelişim; fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal
alanlarda bir bütün olarak ilerler.
Çocuğun bir alandaki gelişimi diğer alanlardaki
gelişimiyle ilgilidir.
Rahat hareket edebilen bir çocuk insanlarla daha sık
etkileşime girer, böylece sosyal gelişimi hızlanır.
Sosyal etkileşimlere girdiğinde ise zihinsel gelişimi
hızlanır. Sonuç olarak; bir alandaki gelişim diğer
alanlardaki gelişimle etkileşerek çocuğun genel
gelişimine katkıda bulunur.
Gelişimin İlk Yılları Önemlidir
Hiçbir canlı doğumdan sonra insan yavrusu kadar
uzun bir süre bakım gerektirmez. Bu durum, insan
yavrusunun ilk yıllarındaki bakım ve eğitimini son
derece önemli kılar. İlk yıllarda hızlı bir gelişimin
olması da bu önemi pekiştirir.
Bu kritik dönemde çocukların eğitim ve öğretim
hayatına azami derecede önem verilmeli, çocuklara
mümkün olduğunca zengin uyaranlar sunulmalıdır.
Gelişimde Bireysel
Farklılıklar Vardır
Zeka

Cinsiyet

BİREYSEL
FARKLILIKLAR

Kültür

Sosyo ekonomik düzey
Zeka
Zeka bakımından bireyler oldukça farklı
özellikler sergilerler. Bilhassa ilköğretim
döneminde aynı sınıf içinde çok farklı zeka
düzeylerinden çocuğun bulunması söz
konusu olabilir.
Bu sebeple öğretim faaliyetleri
düzenlenirken, öğrenciler arasındaki
farklılıkların muhakkak gözönünde
bulundurulması gerekir.
Sosyoekonomik Düzey
Ailenin mesleği, gelir düzeyi ve eğitim düzeyi
sosyoekonomik düzeyi belirleyen etkenlerdir.
Bir çok çocuk temel ihtiyaçları karşılanmamış olarak
okula gelmektedir.
Ülkemizde 100 kişilik sınıflarda okuyan,
kilometrelerce yol yürüyerek okuluna ulaşan
binlerce çocuk bulunmaktadır. Bütün bu etkenler
öğrencinin öğrenme düzeyini doğrudan
etkilemektedir.
Bu nedenle, sınıflarımızdaki öğrencilerin
sosyoekonomik düzeylerinin başarılarını etkileyen
bir değişken olduğu unutulmamalıdır.
Dil ve Kültür
Ülkemizin bir çok yöresinde Türkçe düzgün
konuşulmamaktadır. Ama tüm çocukların dil
gelişimi aynı düzeydeymiş gibi tek bir
program, tek bir ders kitabı uygulaması
yapılmaktadır.
Düşüncenin gelişimi büyük ölçüde dile bağlıdır.
Dilin iyi kazanılmaması düşünce gelişimini de
sekteye uğratmaktadır.
Cinsiyet
Öğrencilerin öğrenmesini doğrudan veya dolaylı
olarak etkileyen bir başka etken, cinsiyettir.
Aile ve öğretmenlerin çocuklardan beklentileri
cinsiyete göre farklılaşmaktadır.
İddialı ders ve branşlara daha çok erkek çocuklar
yönelmektedir.
Fiziksel ve Motor Gelişim
Doğum Öncesi
Dişi ve erkek hücrenin birleşmesiyle yani döllenmeyle
birlikte zigot oluşur.
Döllenmeden itibaren geçen 15 günlük süreye dölüt
devri denir.
İlk haftanın sonundan 8.haftanın sonuna kadar süren
döneme embriyon denir.
9.Haftadan doğuma kadar olan döneme fetüs devri
denilmektedir.
Yeni doğmuş bebek
Yaklaşık olarak 280 gün anne karnında
büyüyüp gelişen bebek mükemmel bir
donanımla doğar.
Yeni doğmuş bir bebeğin başı vücudun ¼
kadardır.Boyu ortalama 48-53 cm, kilosu
ise 3- 3,5 kg. arasındadır.
3-6 Yaş arası fiziksel
gelişim
1-2 yaş arasında boy uzaması ortalama olarak
yılda 12 cm, 2-3 yaş arasında ise 8 cm
civarındadır.
3-6 yaş döneminde yıllık ortalama boy uzaması
6-8 cm arasındadır.
4 yaşına gelen bir çocuk doğumdaki boyunun
yaklaşık olarak iki misline ulaşmıştır. 4
yaşından ergenlik dönemine kadar boy
uzamasında bir yavaşlama görülür.
6-12 Yaş arası fiziksel
gelişim
Bu dönemde yıllık boy artışı 5.5 cm dır. 10
yaşındaki bir çocuğun boyu yaklaşık olarak
140 cm dır. 11-12 yaşlarındaki çocuğun boyu
ortalama 145 cm civarındadır.
7 yaşındaki bir çocuğun ortalama ağırlığı 24
kg civarındadır.
12-18 Yaş arası fiziksel gelişim
Ergenlik, cinsiyet yeteneklerinin kazanıldığı
dönemdir. Ortalama olarak kızlarda 12-13,
erkeklerde 13-14 yaşlarında ortaya
çıkmakta ve yarısı çocukluk, yarısı da
ergenlik olmak üzere 2-4 yıl sürmektedir.
Ergenlikte ortaya çıkan büyüme
değişimlerinin yaşlara göre
dağılımı
yaş

kızlar

10-12

İç organların gelişiminde kritik
dönem

11-12

Göğüslerin ve kalça kemiğinin
büyümesinin başlaması

12-13

Kasıklarda kıllanmaların başlaması

yaş

13-14

Koltukaltı kıllarının gelişimi ve ay
halinin görülmesi

12-13

Dişi, biçim ve fiziğinin tamamlanması.

İç organların gelişiminde kritik
dönem

Kasıklarda kıllanmaların başlaması
13-14

Kas gelişiminin yoğunlaşması ve
koltukaltı kıllarının gelişimi

14-15

Cinsel organların büyümesi

14-16
15-18

erkekler

16-18
19-21

Yüzde kıllanmaların başlaması
Erkek, biçim ve fiziğinin
tamamlanması.
Psikososyal Gelişim
Sosyal gelişimin başlangıcı bebekliğin ilk günlerine
kadar gitmektedir. Bir bebeğin annesine olan
bağımlılığı onun sosyal ilişkilerinin başlangıcıdır.
Çocuğun yardımseverlik, işbirliği ve saldırganlık gibi
davranışların hangisini benimseyeceği, büyük
ölçüde içinde yaşadığı çevrede karşılaştığı
modellere bağlıdır.
Öğretmenler, sosyalleşme süreci içinde örnek alınan
modellerin başında gelir.
Erikson insan gelişimini 8 döneme
ayırmıştır
•
•
•
•
•
•
•
•

Temel güvene karşı güvensizlik (0-18 ay)
Özerkliğe karşı şüphe ve utanç (18 ay 3 yaş)
Girişkenliğe karşı suskunluk (3-6 yaş)
Çalışkanlığa karşı aşağılık duygusu (6-12 yaş)
Kimlik kazanmaya karşı rol karışıklığı(12-18 yaş)
Yatkınlığa karşı yalnızlık
Üretkenliğe karşı durgunluk
Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk
Temel güvene karşı
güvensizlik (0-18 ay)
Erıkson’a göre bebekler hayatlarının ilk
birkaç ayında etraflarındaki dünyaya
güvenip güvenmeyecekleri konusunda bir
izlenim edinmektedirler.
Erıkson’a göre bebekler anne ya da
bakıcılarının davranışlarında güvenilebilirlik
sezdikleri zaman onlara karşı temel bir
güven duygusu geliştirirler.
Özerkliğe karşı şüphe ve
utanç (18 ay 3 yaş)
Bu dönemdeki çocuklar için, kendine güven duygusu
ve kendi işini yapma önem kazanır.
Bir çok işi kendi başlarına yapmaya çalışarak özerk
olma isteklerini belirtirler.
Teşebbüs ettikleri işleri yaparak kendilerine olan
güvenlerini arttırmaya çalışırlar.
Girişkenliğe karşı suskunluk
(3-6 yaş)
Bu dönemdeki çocuk, kendisinin ve aile üyelerini daha
açık bir şekilde kavramaya başlar.
İhtiyaçlarını karşılarken daha aktif ve saldırgandır.
Fiziksel becerileri geliştiği için sosyal ilişkilere daha
fazla katılırlar.
Merak ve araştırma duygularını tatmin etmek için
çeşitli faaliyetlerde bulunurlar.
Çalışkanlığa karşı aşağılık duygusu (6-12
yaş)
Bu dönemde çocuk bir şeyler üretmek ve başarılı
olmak için çalışır, elde ettiği başarılar neticesinde
takdir ve kabul edilmeyi bekler. Eğer, çevresinden
destek görürse öz-saygısı artar, daha fazla
çalışmaya ve başarılı olmaya yönelir.
Aksi halde, yaptıklarının değersiz olduğuna inanır ve
aşağılık duygusuna kapılır.
Yetersizlik ve aşağılık duygusu bu dönemdeki en
büyük problemdir.
Kimlik kazanmaya karşı rol
karışıklığı(12-18 yaş)
Bu dönemdeki genç “ben kimim” sorusuna
cevap aramaktadır.
Bu dönemdeki genç, daha önceki dönemlerde
kazandığı geçici kimlikler yerine, daimi bir
kimlik kazanma uğraşı içindedir. Kimlik
kazanma hayat boyu devam eden bir
süreçtir.
Yakınlığa karşı yalnızlık
Genç, artık çevresindeki insanlarla yakın ilişkiler
kurmaya ve sorumluluk almaya hazırdır.
Bu dönemde karşılaşılan meselelerden biri “eş
seçimi” dır.
Bir başka konu “meslek seçimi” dır.
Arkadaşlık kurma, evlilik ve meslek seçimi gibi
konularda başarısız olan bireyler, yakın ilişkiler
kuramadıkları için yalnızlığa düşer ve kendilerini
mutsuz hissederler.
Üretkenliğe karşı durgunluk
Bu dönem orta yaşları kapsar, burada sözü
edilen üretkenlik kavramı, yaratıcılık,
neslini devam ettirme, nesne ve fikir
üretimi anlamında kullanılır. Ailelerin çocuk
sahibi olmaları, çocuklarını büyütmeleri,
onları yönlendirmeleri ve onlar için
fedakarlıkta bulunmaları bu dönemin
özellikleri arasındadır.
Benlik bütünlüğüne karşı
umutsuzluk
Bu dönem yaşlılık dönemini kapsar. Hayatın bu son
döneminde, birey önceki dönemlerde yaptıklarının
muhasebesini yapar ve bir senteze ulaşmaya
çalışır. Bu amaçla, anlamlı ve değerli bir hayat
geçirip geçirmedikleri konusunda öz eleştiri
yaparlar.
Bir önceki dönemde üretken olabilmiş insanlar, bu
dönemi rahat geçirirler.
Buna karşılık, üretken olamamış, kimliğini bulamamış
kişiler hayatlarını boşa geçirdiklerini düşünerek
umutsuzluğa düşerler.
ZİHİNSEL GELİŞİM
Zihinsel yaklaşımda, zihinsel yapı sindirim
sistemine, bilgilerde besin maddelerine
benzetilir. Her besin maddesinin yenildikten
sonra hazmedilip vücutta kullanılmasına
benzer olarak, dış dünyadaki nesne ve
olaylar da algılanır, değerlendirilir ve
kullanılacak hale getirilir.
Zihin Gelişimini Etkileyen Etkenler

•
•
•
•

OLGUNLAŞMA
AKTİF YAŞANTI
SOSYAL ETKİLEŞİM
DENGELENME
Zihin Gelişimi Dönemleri
•
•
•
•

Sensori-motor dönem
İşlem öncesi dönem
Somut işlemler dönemi
Soyut işlemler dönemi
Kavram Gelişimi ve
Vygotsky
Vygotsky, çocuğun zihinsel gelişiminin başkalarına da bağlı olduğunu
iddia etmiştir. Başkaları çocuğun zihinsel gelişiminde yol
gösterebilir, bir takım bilgiler vererek bunları öğretebilir.
Vygotsky, kavramları kendiliğinden edilinen kavramlar ve öğretilen
kavramlar şeklinde ikiye ayırmıştır. Kendiliğinden edilinen
kavramlar gündelik hayatta kullanılan kavramlardır, kardeş kavramı
böyledir. Bu tür kavramlar tümdengelim yoluyla edinilir. Yani çocuk
başlangıçta herkesin kardeş olduğunu düşünür, sonra kardeş
olmayanları çıkara çıkara kardeşlere ulaşır. Öğretilen kavramlar ise
gündelik hayatta değil okulda karşılaştığımız kavramlardır.
Vygotsky sömürü kavramını örnek verir. Sınıfta A ülkesinin B
ülkesini sömürdüğünü öğrenen çocuk, önceleri sömürüyü sadece
“A’nın B’ye yaptığı” olarak algılar. Sonra başkalarının da başkalarını
sömürdüğünü öğrene öğrene genellemeye ulaşır, Yani öğretilen
kavramlar tümevarım yoluyla edinilmektedir.
Dil Gelişimi ve Chomsky
Chomsky, dilin çocuğun doğuştan getirdiği bir nitelik
olduğunu, hatta çocuğun doğuştan tüm dilleri
bilerek doğduğunu, ama anne ve babasının ona
diğer dilleri unutturup ana dilini muhafaza
etmesini sağladıklarını düşünür. Herkes doğuştan
tüm dilleri edinme yetisi ile doğar. Yoksa, dünya
üzerindeki dillerin çeşitliliğinin ve herkes
tarafından kullanılabilir olmasının açıklaması
zordur. Yani bir çocuk Türkiye’de doğduğu için
Türkçe, Hindistan’da doğduğu için Sanskrit dilini
konuşuyorsa bu herkesin doğuştan getirebileceği
bir yeti ile mümkün olabilir.
Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramındaki
Temel Kavramlar
Dengelenme bireyin yeni karşılaştığı bir durumla,
daha önceden sahip olduğu yaşantılar arasında
denge kurmak için yaptığı zihinsel işlemlerdir.
Şema Örgütlenmiş davranış kalıplarına denir.
Adaptasyon bireyin çevresiyle etkileşerek
karşılaştığı değişikliklere uyma gayretinde olduğu
süreçtir.
Uyumsama önceden var olan şemaları değiştirip yeni
şemalar oluşturmaktır.
Zeka
Piaget’ye göre zeka, çevreye uyum yapabilme
yeteneğidir. Burada uyum yapabilmeyi başa
çıkabilme olarak da ele almak mümkündür. Çünkü
insan çevresine uyum yaparken, aynı zamanda
onunla başa çıkmaktadır. Zekayı çevreye uyum
yapabilme olarak tanımlamak önemli bir başarıdır.
Çünkü en azından üzerine basılabilecek bir temel
bulunmuş olmaktadır. Kişi, içinde bulunduğu
çevreye ne kadar çok ve ne kadar hızlı uyum
yapabiliyorsa o kadar zekidir denebilir.
AHLAKİ GELİŞİM
Kişilik gelişiminin en önemli öğelerinden biri
olup çocuğun toplumsallaşma süreci içinde,
neyin iyi, neyin kötü olduğu konusunda bir
bilinç geliştirmesiyle ilgilidir.
Ahlaki gelişimle birlikte kişinin toplumun
kuralları ve gelenekleri çerçevesinde
kendisini denetleyebilmesi beklenir.
Kohlberg ahlak gelişimini
üç düzeye ayırmıştır
• Gelenek öncesi düzey: Bu düzeyde kişi olayları sonuçlarına
göre değerlendirir. Ceza verilen davranış suçtur, ödül
getiren davranış iyidir.
• Gelenek düzey: Bu düzeyde toplumsal düzen dikkate
alınmaktadır. Bir davranışın toplum düzenine etkisi
düşünülmektedir. Toplumun onayladığı davranış iyi olarak
görülürken, kanunlara uymanın toplum düzenini koruduğu
düşünülmektedir.
• Gelenek ötesi düzey: Bu düzeyde toplumsal uzlaşma
vurgulanmakta ve evrensel ahlak ilkeleri dikkate
alınmaktadır.
KOHLBERG’E GÖRE AHLAKİ
GELİŞİM
•
•
•
-

I.Düzey: Gelenek Öncesi Düzey
1.Dönem: Ceza-itaat
2.Dönem: Çıkara dayalı alışveriş
II.Düzey: Geleneksel Düzey
3.Dönem: Kişilerarası uyum
4.Dönem: Kanun ve düzen
III.Düzey: Gelenek Ötesi İlkelere Dayalı Düzey
5.Dönem: Sosyal Anlaşma
6.Dönem: Evrensel Ahlaki İlkeler
ÖĞRENME
ÖĞRENME
•İnsanların konuşması, çeşitli tutum ve
alışkanlıkları kazanması, kısaca hayatın
her aşaması öğrenme ile ilgilidir. Eğitim
de insan hayatının aşamalarından biridir
ve sağlıklı bir eğitimin yapılabilmesi,
öğretmenlerin öğrenme hakkında yeterli
bilgi sahibi olmalarına bağlıdır.
Öğrenme Psikolojisini Açıklayan İki
Temel Yaklaşım
• Davranışçı Yaklaşım: Yaşantı sonucu

gözlenebilen, davranışlarda ortaya çıkan kalıcı
değişiklik olarak tanımlanabilir.

• Bilişsel Yaklaşım: Bireylerin zihinsel yapılarında
görülen değişmelerdir.
Öğrenme İle İlgili Bazı Kavramlar
•
•
•
•
•

İçgüdü
Refleks
Davranış
Performans
Uyarıcı

•Tepki
•Motivasyon
•Dikkat
•Eski Yaşantıların
Aktarılması
•Genel Uyarılmışlık Hali
•Kaygı
İÇGÜDÜ
Doğuşta organizmada var olan karmaşık ve
öğrenilmemiş, türe özgü olan, kişiliğin gelişmesinde
rol oynayan temel, ruhsal güçtür.
Kuşların ve yaban arılanın yuvalarından uzaklaşsalar
bile yuvalarına rahatlıkla dönebilmeleri;
Bebeklerin emme davranışı içgüdüsel davranışlara
girmektedir.
Öğrenilmemiş olması bakımından içgüdü, öğrenmenin
dışında görülmektedir.
REFLEKS
Bir uyarıcıya karşı gösterilen oldukça hızlı ve tutarlı
tepkilerdir. Bu tepki genellikle bilinçsiz ve
kontrolsüz biçimde yapılır. Tepki, uyarıcı var
olduğu müddetçe devam etmektedir.
Ani bir gürültü neticesinde organizmanın irkilmesi ve
sesin kesilmesiyle birlikte irkilmenin de sona
ermesi gibi.
Refleksler, içgüdüye göre daha basit bir tabiata
sahiptir.
DAVRANIŞ

Organizmanın dışardan gözlenebilen ya
da kendisince hissedilebilen tepki ve
hareketlerinin tümüne davranış denir.
El ve kol hareketleri, konuşma,
düşünceler, mimikler vs. hepsi birer
davranış örneğidir.
PERFORMANS

Organizmanın bizzat yaptığı hareketler
olup, öğrenme, güdü, yorgunluk gibi
çeşitli bileşenlerden oluşmaktadır.
UYARICI
Duyu organlarını harekete geçiren ve tepkiye
yol açan herhangi bir nesne ya da enerjiye
denir.
Uyarıcılar kas hareketleri, susama, acıkma
gibi içsel ve ya bir ışık, ses gibi dışsal
olabilmektedir.
TEPKİ
Uyarıcıların organizmayı etkilemesi sonucu
organizmanın gösterdiği herhangi bir
davranışa tepki denilmektedir.
Tepkiler basit ya da karmaşık olabilmektedir.
Yalın bir kas hareketi basit bir tepkiye,
hissedilen soğuk hava neticesinde
pencerenin kapatılması ise karmaşık bir
tepkiye örnek olarak verilebilir.
MOTİVASYON
Organizmayı etkileyerek bir amaç için
harekete geçmeye sevk eden
durumdur.
Bir dürtü, istek, ihtiyaç, hırs vs.
olabilmektedir.
DİKKAT
• Bilincin belirli bir noktada toplanması
haline dikkat denilmektedir.
• Dikkati yoğunlaştırma öğrenciler
açısından güçlü bir pekiştireçtir.
• Bu nedenle öğretmenlerin,
öğrencilerin dikkatini toplamak için
gerekli çabayı göstermesi gerekir.
ESKİ YAŞANTILARIN AKTARILMASI
• Yeni bilgi ve becerilerin öğrenilmesi, önemli
ölçüde, bunlara dayanak sağlayacak bazı ön
yaşantıları gerektirir. Yani, her yeni öğrenme, eski
öğrenilenlerin üzerine bina edilir.
• Eski yaşantıların aktarılması, olumlu ve olumsuz
olmak üzere etki yapabilmektedir.
• Eskiden öğrenilmiş olan bilgiler hazırdaki
öğrenmeye katkıda bulunuyorsa olumlu aktarma,
engelleyici ve güçleştirici bir etkiye sahipse
olumsuz aktarma söz konusu olmaktadır.
GENEL UYARILMIŞLIK HALİ
• Organizmanın verimli bir öğrenme
sağlayabilmesi için hazır ve tetikte
bulunmasıdır.
• Benlik kavramı, motivasyon, çalışma
alışkanlıkları gibi çeşitli etkenler de genel
uyarılmışlık halini etkilemektedir.
KAYGI
• Güçlü bir istek ya da dürtünün
gerçekleşmeyecek gibi göründüğü
durumlarda ortaya çıkan tedirgin edici bir
duygudur.
• Aşırı düzeyde bir kaygı, öğrenmeyi olumsuz
yönde etkilediği gibi, çok düşük seviyedeki
kaygı da öğrenmeyi güçleştirmektedir.
DAVRANIŞÇI YAKLAŞIMDA ÖĞRENME

KLASİK
ŞARTLANMA

Uyarıcıya karşı
duygusal ve
fizyolojik
tepkiler

OPERANT
ŞARTLANMA

Davranışsal
sonuçlardan
ortaya çıkan
değişmeler

GÖZLEMSEL
ÖĞRENME

Başkalarının
yaşantılarını
gözleyerek
öğrenme
KLASİK ŞARTLANMA
• Klasik şartlanma ya da bir başka adıyla şartlı tepki
öğrenmesi, tarihin en eski devirlerinden beri
bilinmektedir. I.Pavlov (1849-1936) 20.yy başında
şartlı tepki öğrenmesini ilk defe deneysel olarak
incelediği için bu öğrenme türüne “klasik
şartlanma” denilmiştir. Pavlov laboratuarında
köpeklerin gastrik salgılarını incelerken,
köpeklerin yiyecek getiren bakıcıların ayak
seslerini duydukları zaman salya salgıladıklarını
fark etmiştir. Bunun üzerine, köpeklerin niçin
yiyecek verilmeden önce salya salgıladıkları sorusu
üzerinde durmuştur.
KLASİK ŞARTLANMA
• Deneyin başlangıcında, bir köpek tek yönlü
penceresi olan, ses geçirmez bir odanın içine
yerleştirilmiştir. Şartlanmanın oluşabilmesi için
köpeğe uyarıcı olarak zil sesi verilmiştir. Bu uyarıcı
başlangıçta nötr bir uyarıcıdır. Çünkü başlangıçta
köpek bu uyarıcıyı hissettiğinde herhangi bir
tepkide bulunmamıştır. Pavlov daha sonra zil
sesinin hemen ardından köpeğe et tozu vermiştir.
Böylece zil sesiyle yiyeceği eşleştirmiştir. Bu
eşleştirme tekrar tekrar yapılmış ve köpeğin zil
sesini çıkarttıktan sonra salgıladığı salya miktarı
ölçülmüştür.
KLASİK ŞARTLANMA
(Klasik şartlanma deneyinin aşamaları)
Şartlanmadan önce
Nötr uyarıcı
(zil)

Tepki yok

Şartsız uyarıcı
(et tozu)

Şartsız tepki
(salya)

Şartlanma sırasında
Şartlı uyarıcı
(zil)

Takiben

Şartsız uyarıcı
(et tozu)

Şartlanmadan sonra
Şartlı uyarıcı
(zil)

Şartlı tepki
(salya)

Şartsız tepki
(salya)
KLASİK ŞARTLANMANIN BİLİŞSEL
AÇIKLAMASI
Klasik şartlanmada organizma bir dizi denemeden
sonra şartlı ve şartsız uyarıcının birlikte
verildiğini gözler ve bu bilgiyi hafızasına
yerleştirir. Daha sonra, şartlı uyarıcı verildiğinde
bilgi hafızadan geri çağrılır ve organizma şartsız
uyarıcı geleceği beklentisiyle şartlı tepkiyi
gösterir.
Davranışçılar şartlı ve şartsız uyarıcının bitişikliğine
bağlarken, bilişsel yaklaşımcılar öğrenmeyi şartlı
uyarıcı meydana geldiğinde bunu şartsız uyarıcının
izleyeceği şeklindeki beklentiye bağlarlar.
KORKU ŞARTLANMASI
• Watson ve Rayner adlı araştırmacılar
deneylerinde Albert adlı 11 aylık bir erkek
çocuğundan yararlanmışlardır.
• Deneyin başlangıcında Albert’e beyaz bir tavşan
gösterilmiştir. Çocuk tavşanı incelemiş ve sevinç
gösterisinde bulunmuştur. Hemen sonrasında
beyaz tavşan, şiddetli bir gürültü eşliğinde
gösterilmiştir. Albert gürültüyü duyduktan sonra
korkup ağlamıştır. Bu işlem birkaç kez
tekrarlanmıştır. En sonunda tavşan tek başına
gösterilmiştir. Bu defa, gürültü mevcut olmadığı
halde, tavşanı tek başına görmek bile Albert’in
korkmasına yetmiştir.
GENELLEME
• Korku şartlanması deneyinde adı geçen
Albert beyaz tavşandan korkmaya
şartlandıktan sonra beyaz olan tüm
nesnelere karşı bir korku geliştirmiştir.
• Bazı durumlarda organizma, bir uyarıcı
karşısında gösterdiği şartlı tepkiyi benzer
durumlarda da gösterir. Buna uyarıcı
genellemesi denilir. Bu gibi durumlarda,
benzer uyarıcılara karşı benzer tepkiler
gösterilir.
AYIRTETME

• Ayırt etmeyi öğrenme okul ortamında
sıklıkla kullanılır. Okuma yazmayı yeni
öğrenen bir öğrencinin “d” harfi ile “b”
harfini, daha ileriki yıllarda “isim” ile
“sıfat”ı, bir takım sembolleri ayırt etmesi
gerekebilir.
• Öğretmenlerin öğrencilerin hangi konularda
neleri karıştırdıklarını belirlemesi ve
karıştırılan konu ya da sembollerin nasıl
ayırt edileceğini öğrencilerine ders
esnasında açıklaması gerekir.
SÖNME
• Bu kavramı, Pavlov’un klasik şartlanma deneyi
üzerinde açıklamak mümkündür.
• Bu deneyde, şartlı tepki bir kez öğrenildikten
sonra, şartsız uyarıcı (et tozu) verilmeden de bu
tepki yapılıyordu. Yani, köpek et tozuyla
pekiştirilmeden de zil sesine salya tepkisi
veriyordu. Ancak, hiç pekiştirme yapılmazsa, bir
müddet sonra zil sesi pekiştirici olmaktan
çıkacaktır. Çünkü, köpek zil sesinden sonra hiç
yiyecek almamaktadır.
• Şartlı uyarıcının bu şekilde tepki ortaya çıkaramaz
hale geldiğinde hale gelmesine sönme
denilmektedir.
OPERANT ŞARTLANMA
İnsanlar sadece çevrelerindeki uyaranlara tepki
vermekle kalmayıp bilinçli ve açık şekilde bir çok
davranışlar sergilerler.
Operant davranışlar, organizmanın hiçbir dış uyarana
bağlı olmadan ortaya koyduğu davranışlardır.
Operant Şartlanma ödüle götüren ve ya cezadan
kurtaran bir tepkinin öğrenilmesine ya da bir
davranışın pekiştireçle kuvvetlendirilmesine
denilir.
KLASİK ve OPERANT ŞARTLANMA ARASINDAKİ
FARKLAR
• Klasik şartlanmada uyarıcı bir ışık yada ses gibi belirli bir
olaydır. Operant şartlanmada ise uyarıcı belirli bir olay
değildir.
• Klasik şartlanmada davranış uyarıcıyı takip ederken, Operant
şartlanmada davranış uyarıcıdan önce gelmektedir.
• Klasik şartlanmada tepki de tıpkı uyarıcı gibi belirlidir.
Operant şartlanmada ise tepkiler tesadüfidir.
• Klasik şartlanmada öğrenme nötr uyarıcıyla şartsız uyarıcı
arasında çağrışım kurularak gerçekleşirken, Operant
şartlanmada eylemlerin sonuçlarının sonraki davranışları
etkilemesiyle gerçekleşir.
Davranışın,
pekiştirme ve ceza
olmak üzere iki türlü
sonucu olabilir.
Olumlu ve olumsuz
Olmak üzere iki türlü
Pekiştirme vardır.
Ceza da 1.tür ve 2.tür
olmak üzere iki çeşittir.

DAVRANIŞSAL SONUÇLAR
DAVRANIŞSAL
SONUÇLAR

PEKİŞTİRME

OLUMLU
PEKİŞTİRME

OLUMSUZ
PEKİŞTİRME

CEZA

1.TÜR
CEZA

2.TÜR
CEZA
PEKİŞTİRME
• Bir davranışın sonucunda ortamda bulunmayan bir uyarıcının
ortama katılması ve bu uyarıcının o davranışın tekrarlanma
ihtimalini artırması olayına olumlu pekiştirme denilmektedir.
Yiyecek, para, gülümseme, yüksek not gibi ödüller olumlu
pekiştireçtir.
• Bir öğrencinin, harçlığının kesilmesini önlemek için ders çalışmayı
sürdürmesi, annesini üzmemek için ödevlerini zamanında yapması,
bir öğretmenin “eğer sessiz olmazsanız teneffüse zamanında
çıkarsınız. Aksi halde beklersiniz ve teneffüsünüzün yarısı boşa
gider” demesi olumsuz pekiştirme örneğidir.
CEZA
• İstenmeyen bir davranışı ortadan kaldırmak için
verilen nahoş uyarıcıya ceza denilir. Ödül kelimesi
olumlu pekiştirme ile eş anlamlı olarak kullanılabilir
ama ceza ile olumsuz pekiştirme birbirinden farklı
kavramlardır. Diğer yandan, eğer verilen ödül
öğrenci açısından ödül niteliği taşımıyorsa ödül her
zaman olumlu pekiştireç işlevi görmez. Ceza,
istenmeyen davranışa verilirken, olumsuz
pekiştireç istenen davranış ortaya çıktığında
ortamdan çekilmektedir.
GÖZLEYEREK ÖĞRENME
• Bir çok insan davranışı pekiştirilmeden bir kerede
tüm özellikleri ile yapılabilmektedir. Gözleme dayalı
bu tür öğrenmeler gözleyerek öğrenme kuramında
ele alınmaktadır.
• Gözleyerek öğrenme bilişsel bir kuram olarak
değerlendirilebilir.
• Gözleyerek öğrenme kuramı, davranışçı öğrenme
kuramının birçok kavramını benimsemektedir.
• Gözleyerek öğrenme, özellikle çocukların
çevrelerindeki yetişkinlerin hareketlerine,
etrafında olup biten olaylara bakarak yeni bilgiler
öğrenmesidir.
GÖZLEYEREK ÖĞRENME SÜRECİ

Hatırda

Yeniden

Dikkat

tutma

Ortaya koyma

Model

Sembolik
kodlama

alma

Zihinsel
tekrar

Kontrollü
uygulama

Güdülenme
Doğrudan
pekiştirme
Kendini
pekiştirme
Gözlenen
pekiştirme
• Dikkat; Gözleyerek öğrenmenin ilk evresi dikkattir.
Dikkat etmeden bir modelden çok fazla şey öğrenmek
mümkün değildir.
• Hatırda tutma; Bu evrede gözlenen davranışla ilgili
semboller kodlanır ve bu kodlamalar bilişsel olarak
örgütlenir.
• Yeniden ortaya koyma; Bu evreye gelindiğinde
öğrenme henüz tamamlanmamıştır. Bunun için
öğrencilerin öğretmenin gösterdiği modeli ne derece
yapabildiklerine bakılması gerekir.
• Güdülenme; Öğrenciler herhangi bir modeli taklit
etme eğilimindedirler. Bu eğilim pekiştirildiğinde
davranışın öğrenilmesi kolaylaşmaktadır.
BİLİŞSEL YAKLAŞIMDA
ÖĞRENME
• Gestalt psikolojisinin temelini oluşturduğu bilişsel
yaklaşım, insanın uyarıcıları işleyebilme ve
anlamlandırabilme yeteneği üzerinde önemle
durmaktadır. Bundan dolayı, organizmayı dış
uyarıcıların edilgin bir alıcısı değil, davranışların
etkin belirleyicisi olarak
görmektedirler.Davranışçılara zıt olarak,
öğrenmeyi algılama, hatırlama, düşünme gibi bilişsel
süreçlerle ilişkilendirmektedirler. İnsanlarda
olduğu gibi, hayvanlarda da öğrenmenin bilişsel
süreçler dahilinde gerçekleştiğini
belirtmektedirler.
BİLİŞSEL YAKLAŞIMDA
ÖĞRENME

GİZİL (LATENT)
ÖĞRENME

ANİ KAVRANIŞ
YOLUYLA
ÖĞRENME

BİLGİ-İŞLEM
YAKLAŞIMINA
GÖRE ÖĞRENME
GİZİL (LATENT) ÖĞRENME
• İnsanlar algıdaki seçicilik, dikkatin dağılması ve motivasyon
eksikliği gibi nedenlerden dolayı birçok bilgiyi farkında
olmadan öğrenmektedirler. Belirli bir konuda öğrenme
gerçekleştirilirken, o konuyla doğrudan ya da dolaylı olarak
ilgili başka konular da öğrenebilmektedir.
• Bir kitapta herhangi bir konuyu araştırırken başka
konularında öğrenilmesi buna örnek olarak gösterilebilir.
• Bu durumda deneğin gerçekten neleri öğrendiği tam bir
açıklık kazanmamaktadır.Çünkü, birey o anda öğrenmediğini
zannettiği bir konuyu aslında öğrenmiş olabilir.
• Nereden hatırlandığı belli olmayan bilgiler genellikle bu tür
öğrenme içinde gerçekleşmektedir.
ANİ KAVRAYIŞ YOLUYLA ÖĞRENME

• Bir problem çözülürken yapılan iş, bilinenlerden hareketle
bilinmeyenleri bulmaktır. Bilinen yollar problemi çözmeye
yetmezse, çözüm birdenbire zihinde belirebilir. Kavrama
yoluyla öğrenmede de bir problem vardır ve denek ilk
başlarda problemin çözümünde hiçbir gelişme sağlayamaz.
Fakat daha sonra çözüm birdenbire aklına geliverir.
• İnsanların bir problemin çözümünü düşünürken “buldum” diye
feryat etmesi kavrama yoluyla öğrenmenin birer örneğidir.
Bu tür öğrenme birdenbire olmakta, bu sırada yoğun bir
heyecan hali gözlenmekte ve sonuçta tam bir çözüm elde
edilmektedir. Fakat bu durum her zaman gerçekleşmeyebilir.
BİLGİ İŞLEM YAKLAŞIMINA GÖRE
ÖĞRENME
• Bilgi işlem yaklaşımı öğrenmeyi bilgi işleme
fonksiyonunu sağlayan bir süreçler bütünü olarak
görmektedir.
• Bilgi işlem kuramı bilgisayarın işleyişine
benzetilmektedir. Aslında insan beyninin işleyişine
benzetilerek icat edilen bilgisayara insan beynini
benzetmek biraz ters olmaktadır. Ama,
kavramlaştırma kolaylığı açısından bilgi işlem
yaklaşımı ile bilgisayarın işleyişini karşılaştırmak
mümkündür.
BİLGİ İŞLEM YAKLAŞIMINA GÖRE
ÖĞRENME
BİLGİSAYAR

İNSAN

Bilgiyi çevreden alır

Bilgiyi çevreden alır

Bilgi girişi klavye ile
yapılır
Alınan bilgi, kartlar
vasıtasıyla kayıt edilir,
mevcut bilgi ile
birleştirilir
Bilgisayar, yazıcı ya da
disket ile çevreye
çıktı verir

Bilgi girişi duyu
organlarıyla yapılır
Bilgiyi sinir sistemi
vasıtasıyla kayıt eder,
mevcut bilgi ile
birleştirilir
İnsan, organlarını
kullanarak dış dünyaya
mesaj verir
ÖĞRENME STRATEJİLERİ

•
•
•
•

Tekrar Stratejileri
Anlamlandırma Stratejisi
Örgütleme Stratejileri
Duyuşsal Stratejiler
TEKRAR STRATEJİLERİ
• Bir metnin tekrar tekrar sesli ya da sessiz
okunması
• Metnin okunduktan sonra anlatılması
• Metindeki bilgilerin bir kağıda not alınması
• Okurken düzenli aralıklarla durup zihinde
cümlelerin tekrar edilmesi
• Metinde geçen bir fikrin değişik şekillerde
söylenmesi
• Önemli yerlerin altının çizilmesi
ANLAMLANDIRMA STRATEJİSİ
• Öğrenilen materyali çağrıştıracak imgeler
biçimlendirme
• Öğrenilen konunun ana fikrini ortaya koyma
• Özet çıkarma
• Metni yorumlayarak kendi cümleleriyle not alma
• Sorular oluşturma ve mevcut sorulara cevap verme
• Mevcut bilgiyi harekete geçirme
• Geri getirmeyi kolaylaştıracak hatırlatıcılar
kullanma
ÖRGÜTLEME STRATEJİLERİ
• Bu stratejiler öğrencilerin yeni karşılaştıkları
bilgileri bir araya getirerek daha önceki bilgilerine
göre yeniden düzenlemesini içerir.
• Bilgilerin sınıflandırılması, grafik ve şamalarla
gösterilmesi bu stratejinin taktiklerindendir. Bu
stratejiyi etkili olarak kullanabilen öğrenciler bir
grafik ya da şema ile sayfalarca tutacak bir yazıyı
özetleyebilirler.
DUYUŞSAL STRATEJİLER
• Öğrenciler kendi yeterlilikleri hakkında
genel inançlara sahiptirler. Bu inançlar
öğrencilerin stratejileri kullanmasında ve
güdülenmesinde etkilidir.
• Stratejileri iyi kullanan öğrenciler, içinde
bulundukları durumda kendilerini kontrol
edebileceklerini düşünürler. Bu düşünce
onların başarılı olmasında etkili olur.
İNSANCIL YAKLAŞIM
Eğitim psikolojisinde öğrenme konusu ele alınırken iki temel
kuram ele alınır. Davranışçı yaklaşım ve bilişsel yaklaşım. Bu
iki kuramın bazı noktaları ihmal ettiğini düşünen üçüncü bir
yaklaşım vardır ki o da insancıl (hümanist) yaklaşımdır. Bu
yüzden üçüncü güç olarak adlandırılan insancıl yaklaşım diğer
kuramlar gibi katı ilkelerden çok, belli bazı temel ilkeler
konusunda uzlaşmış görünen bazı bilim adamlarının
görüşlerinden oluşmaktadır.
İnsancıl yaklaşımı savunan düşünürler iki ilkeyi
vurgulamaktadırlar. Bunlardan birincisinde öğrenci önemlidir
ve eğitimin merkezinde öğretilmesi gereken davranış değil,
öğrenci bulunmalıdır. İkinci ilke de öğretmenin özerkliğidir.
Öğretmen sınıfta dışardan verilen birtakım kuralların
otomatik uygulayıcısı olmamalıdır.
İNSANCIL YAKLAŞIM
İnsancıl yaklaşımı ilk önce ortaya atıp ilkelerini belirleyen Abraham
Maslov olmuştur. Ancak eğitimle ilgili olarak daha çok Rogers’in
düşünceleri yaygınlaşmıştır. Rogers’in düşüncelerinin üç farklı
kavramla ifade edildiği görülmektedir.
Danışan merkezli terapi: İçinde bulunulan durumu danışanın daha iyi
görmesine ve farkına varmadığı seçeneklerin farkına varmasına
yardımcı olmaktır.
Fenomenoloji: Önemli olan dünyanın başkalarına nasıl göründüğü değil,
bireye nasıl göründüğüdür. Bu anlamda hümanist yaklaşım var
oluşçudur.
İnsancıllık: Temelde insana, bireyselliğe, insan olmanın değerine, kişisel
eylemleri belirleme hakkına önem verdiği için bu kavramla
nitelendirilmektedir.
İNSANCIL
YAKLAŞIMIN İLKELERİ
• Düşünce ve duygu vurgusu: Düşünce ve duygulara bilgi
kazanmaktan daha çok dikkat etmeleri.
• Benlik duygusunun önemi: Kenara itilen öğrenciler
öğretmenlerin “gelecek vaat etmediklerini düşündükleri”
öğrencilerdir. Birçok öğrenci avantajsız olduğu için değil,
kenara itildiği için başarısız durumuna düşmektedir.
• İletişim: Bireyin gelişimi için etkili insan ilişkileri, dürüst
kişilerarası iletişim, yapıcı çatışma çözümleme gibi konuların
öğretilmesi ve bu bağlamda etkili insan ilişkileri ve dürüst
iletişim kurma vurgulanmaktadır.
• Bireysel değerlerin tanınması: Kişisel değerler önemlidir ve
bu değerlerin kazanılmasına eğitim-öğretim içinde yer
verilmelidir.
GÜDÜLENME
Davranışa enerji ve yön veren güçtür;
bu güç organizmayı etkileyerek bir
amaç için harekete geçmeye sevk
eder.
Güdü; istekleri, ihtiyaçları, dürtüleri ve
ilgileri kapsayan genel bir kavramdır.
ÖĞRENME
GÜDÜSÜ

DIŞSAL GÜDÜ
(Pekiştirme)

İÇSEL GÜDÜ
(İhtiyaçlar)
Maslow’a göre, güdülenmenin temelinde ihtiyaçlar
vardır. Maslow güdüleri birincil ve ikincil olmak
üzere ikiye ayırmaktadır. Birincil güdüler,
organizmanın açlık, susuzluk gibi hayati
ihtiyaçlarından kaynaklanır ve fizyolojik
dürtüler olarak adlandırılır. İkincil güdüler ise,
bireyin daha çok sosyal çevrede edindiği
güdülerdir.
Maslow, klinik gözlemlerine dayanarak ihtiyaçları
bir sıraya koymuştur.
İhtiyaçlar
Hiyerarşisi

Kendini
gerçekleştirme
Potansiyelin ortaya
çıkması

Estetik ihtiyaç
(düzen, güzellik)

Bilişsel ihtiyaçlar
(bilme, anlama, keşfetme)

Taktir edilme ihtiyacı
(başarıya ulaşma, tanınma)

Ait olma ve sevgi ihtiyacı
(başkalarıyla ilişki kurma, kabul edilme)

Güvenlik İhtiyacı
(kendini güven içinde, tehlikeden uzak hissetmek)

Fizyolojik İhtiyaçlar
(Açlık, susuzluk vs.)
PREMACK İLKESİ
Premack, özellikle eğitimde kullanılabilecek iki ilke öne
sürmüştür.
1. Organizmanın herhangi bir durumunda yapmayı
istediklerinin hiyerarşik bir listesi bulunur. Yani, kişi kendi
haline kalsa öncelikle yapmak isteyeceği ve yapmaktan zevk
alacağı bir davranış vardır. Bu listenin başında kişi için en
çekici ve en zevkli olan, alt sıralarda ise yapmaktan zevk
almayacağı davranışlar bulunur. Bu sıralama kişiseldir. Bu
sıralama değişebilir.
2. Organizmanın sıralamasında aşağı sıralarda olan bir
davranışı yapmasını sağlamak için, üst sıralardaki bir ihtiyaç
pekiştireç olarak kullanılabilir. Çocuklara “önce dersini yap,
sonra top oynarsın” dendiğinde uygulanan kural budur.
GÜDÜLEME&
PEKİŞTİRME

GÜDÜ

İnsanın
açlıkları

YÜKLEME

İnsanın
ihtiyaçları

Premack
ilkesi

KARŞILIK

pekiştirme

ceza

Pekiştirme
tarifeleri
GÜDÜLENMEYE KURAMSAL
DAVRANIŞLAR
• DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM
• BİLİŞSEL YAKLAŞIM
• SOSYAL ÖĞRENME YAKLAŞIMI
DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM
• Organizma pekiştirilen davranışı tekrar etme
eğilimindedir. Sınıfta sorulan sorulara doğru cevap
veren öğrenciler pekiştirildiğinde daha sonraki
sorulara cevap vermeye güdülenilirler.
• Öğrencinin yaşına göre uygun pekiştireçler
verilirse öğrenciler öğrenmeye karşı istek
duyarlar. Böyle bir yaklaşım kolaylıkla anlaşılacağı
gibi dışsal güdülenmeye dayalıdır. Öğrenci ödüle
ulaşmak için kendi amaçlarını bir kenara bırakıp
ödül getiren amaçlara yönelebilir.
BİLİŞSEL YAKLAŞIM
• Bireyler dış uyarıcıdan ziyade, bu uyarıcıları yorumlama
biçimlerine göre tepkide bulunurlar. Davranışlar üzerinde
bilme, dengelenme, dünyayı anlama gibi ihtiyaçlar etkili
olmaktadır. Hoşlandığı bir dersin sınavına çalışan bir öğrenci
yorgunluğunu, açlığını ya da uykusuzluğunu fark etmeyebilir.
Çünkü, yeterli olma ve amaçlarını gerçekleştirme gibi içsel
ihtiyaçlarının etkisi altındadır.
• Öğretmenlerin ders esnasında merak uyandırma, kavramsal
zıtlık oluşturma gibi öğrencilerin içsel ihtiyaçlarını harekete
geçirecek etkinliklerde bulunmaları gerekir. Ancak bütün
öğrencilerde içsel ihtiyaçların harekete geçirilmesi zordur.
Çünkü, öğrencilerin beklentileri, amaçları, değerleri çok
farklıdır. Bilişsel yaklaşım, öğrenciler arasındaki farklılıkları
açıklamada yardımcı olabilir.
SOSYAL ÖĞRENME YAKLAŞIMI
• Bu yaklaşım, davranışçı ve bilişsel
yaklaşımların özelliklerini içerir ve yeni
boyutlar ekler. Sosyal öğrenme kuramına
göre, sadece dışsal uyarıcılardan
etkilenmediğimiz gibi, yalnızca içsel
etkilerle de yönlendirilmeyiz. Çevresel
değişkenler ve bilişsel özellikler kadar, öz
yeterlilik, bağımlılık, başarı, saldırganlık
gibi kişisel özelliklerde bireyin davranışını
etkiler. Davranışlar çevresel değişkenler,
bilişsel özellikler ve kişisel özelliklerin
etkileşimi sonucunda ortaya çıkar.
HATIRLAMA ve
UNUTMA
Davranışçı yaklaşımda üç türlü
unutturma yöntemi vardır: unutma,
sönme ve bastırma. Ayrıca bu üç
yöntemin her biri için kendiliğinden
geri gelme ihtimali de unutturma ile
ilgili olarak ele alınması gereken diğer
bir konudur.
UNUTMA
Unutma, “gözden ırak olan gönülden de ırak olur”
atasözünü andırır. Unutulması istenen davranışı
harekete geçiren uyarıcı, organizmadan uzak
tutulursa, unutma yöntemi kullanılmış olur.
Klasik şartlanmada ele alınırsa, şartlı uyarıcı olan zil
sesi köpeğe duyurulmazsa, unutma yöntemi
kullanılmış olur.
Operant şartlanma ele alınırsa, operant davranışın
ortaya çıkma olasılığının ortadan kaldırılması
gerekir. Yani, manivela veya kol ortadan
kaldırıldığında, bu yöntem kullanılmış olur.
SÖNME
Pekiştirilmeyen tekrarlar sönmeye yüz tutar. Sönme, davranışın
pekiştirilmemesidir. Davranış, beklenen karşılığını alamayınca
ortadan kalkar.
Klasik şartlanmada sönme, şartsız uyarıcının ortadan
kaldırılmasıdır. Köpek salya tepkisini et beklentisi ile
vermektedir. Köpeğin bu beklentisinin ortadan kalkması
sönme dir. Yani, köpeğe et verilmediği zaman sönme yöntemi
kullanılmış olur.
Operant şartlanmada fareye, kola basma davranışına karşılık
olarak beklediği, yiyecek verilmediği zaman sönme meydana
gelir. Kısaca, sönme yöntemi şartsız uyarıcı veya
pekiştirmenin verilmemesidir.
BASTIRMA
Ödülün kaldırılıp yerine ceza
verilmesidir. Klasik şartlanma
deneyinde et yerine elektrik şoku
verildiğinde bastırma yöntemi
uygulanmış olur.
GUTHRİE’YE GÖRE
UNUTTURMA YÖNTEMLERİ
• Yorma: Bir türlü sırtına binici almayan
at, önce aşırı bir şekilde yorulur,
böylelikle biniciyi sırtından atacak
dermanı kalmaz. Binici ata biner ve
yeni davranış edinilmiş olur. Bu
durumda, at bir dahaki sefere sırtına
binicinin bindiğini hatırlayacağından
öğrenme gerçekleşmiş olur.
GUTHRİE’YE GÖRE
UNUTTURMA YÖNTEMLERİ
• Çatışan uyarıcı verme: Atın başı bir
direğe bağlanır ve sırtına binilirse,
bir yandan at sırtında atmaya
çalışacak, ama başı bağlı olduğu için
bunu başaramayacaktır. Bağ ile
sırtına binilmesi birbirleriyle
uyuşmayan, zıt uyarıcılardır.
GUTHRİE’YE GÖRE
UNUTTURMA YÖNTEMLERİ
Yavaş yavaş alıştırma: Atın sırtına bir kumaş
konur. At, buna biraz huzursuzluk belirtisi
gösterse bile “uğraşmaya değmez” olarak
görür. Bir süre sonra kumaş büyütülür ve
ağırlığı da derece derece arttırılır.
Sonunda atın sırtına binilir hale gelir.
Bu teknikler görüldüğü gibi gündelik hayatta
oldukça etkili olarak kullanılan tekniklerdir.
NİÇİN UNUTUYORUZ

• Kullanılmayan bilgiler unutulur.
• Piaget’e göre;örgütlenmemiş bilgiler “iyi
yerleşmemiş” demektir.
• Freud; işimize gelmeyen olay ve nesneleri
unuttuğumuzu öne sürmüştür.
• Yeni yaşantılar edindikçe eski yaşantılar
unutulur.
• Eskiden öğrenilmiş olan bilgiler, yeni
bilgilerin unutulmasını sağlayabilir.
HATIRDA TUTMANIN
ÖLÇÜLMESİ
• Hatırlama: Öğrenciye soru sorulup, cevabı ondan beklenerek
yapılan ölçme işlemi hatırlama yöntemine dayalı bir ölçme
işlemidir. Bu yöntemde öğrencinin doğru cevabı hatırlayıp
tekrarlaması esastır.
• Tanıma: Soru, içinde doğru cevabında bulunduğu bir seçenek
grubu ile verilip, öğrenciden, yanlış cevaplar içinde doğru
cevabı tanımasının istendiği durumlardır.
• Tasarruf: Öğrenci, sorulduğunda doğru cevabı tanımayabilir,
ama yeniden öğretilmek istendiğinde kısa sürede öğrenebilir.
Bu durumda yeni bir öğretimin daha kısa bir zamanda olması,
daha önceki öğretimden bazı bilgilerin hatırda bulunduğunu,
ancak belki kullanılır durumda olmadığını gösterir.

More Related Content

What's hot

çocuklarda davranış ve uyum bozuklukları
çocuklarda davranış ve uyum bozukluklarıçocuklarda davranış ve uyum bozuklukları
çocuklarda davranış ve uyum bozukluklarısadık sun
 
ERGENLER İLE İLETİŞİM
ERGENLER İLE İLETİŞİMERGENLER İLE İLETİŞİM
ERGENLER İLE İLETİŞİMCihangir Acar
 
Çocuk istismarı-önleyici rehberlik
Çocuk istismarı-önleyici rehberlikÇocuk istismarı-önleyici rehberlik
Çocuk istismarı-önleyici rehberlikElif Avıncı
 
cocugu bilgilendirmede anne babalara öneriler
cocugu bilgilendirmede anne babalara önerilercocugu bilgilendirmede anne babalara öneriler
cocugu bilgilendirmede anne babalara önerilerMustafa Cansız
 
Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇
Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇
Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇gsk55
 
Zihinsel engellilerde cinsel eğitim ve cinsel istismar
Zihinsel engellilerde cinsel eğitim ve cinsel istismarZihinsel engellilerde cinsel eğitim ve cinsel istismar
Zihinsel engellilerde cinsel eğitim ve cinsel istismarMustafa Cansız
 
Ai̇lede çocuğun yeri̇ni̇n ve ai̇le i̇çi̇ndeki̇ özel sorunlarin
Ai̇lede çocuğun yeri̇ni̇n ve ai̇le i̇çi̇ndeki̇ özel sorunlarinAi̇lede çocuğun yeri̇ni̇n ve ai̇le i̇çi̇ndeki̇ özel sorunlarin
Ai̇lede çocuğun yeri̇ni̇n ve ai̇le i̇çi̇ndeki̇ özel sorunlarinBetül Ateş
 
Gelişimin evrensel ilkeleri
Gelişimin evrensel ilkeleriGelişimin evrensel ilkeleri
Gelişimin evrensel ilkelerimassive501
 
Çocuk İstismarı
Çocuk İstismarıÇocuk İstismarı
Çocuk İstismarıMurat Yamac
 
Cinsel istismarın etkileri ve çocuklarla görüşme teknikleri(fazlası için www....
Cinsel istismarın etkileri ve çocuklarla görüşme teknikleri(fazlası için www....Cinsel istismarın etkileri ve çocuklarla görüşme teknikleri(fazlası için www....
Cinsel istismarın etkileri ve çocuklarla görüşme teknikleri(fazlası için www....www.tipfakultesi. org
 
Adım Adım Çocuk Gelişimi Kitapçığı
Adım Adım Çocuk Gelişimi KitapçığıAdım Adım Çocuk Gelişimi Kitapçığı
Adım Adım Çocuk Gelişimi KitapçığıToplumsalARGE
 
Freud ve psikoseksüel gelişim dönemleri
Freud ve psikoseksüel gelişim dönemleriFreud ve psikoseksüel gelişim dönemleri
Freud ve psikoseksüel gelişim dönemlerimassive501
 
Psikoseksuel gelisim donemleri (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Psikoseksuel gelisim donemleri (fazlası için www.tipfakultesi.org)Psikoseksuel gelisim donemleri (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Psikoseksuel gelisim donemleri (fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Gelişim ilkeleri
Gelişim ilkeleriGelişim ilkeleri
Gelişim ilkelerimassive501
 
Zihinsel engelli çocuklarda cinsel istismardan korunma eğitimi(fazlası için w...
Zihinsel engelli çocuklarda cinsel istismardan korunma eğitimi(fazlası için w...Zihinsel engelli çocuklarda cinsel istismardan korunma eğitimi(fazlası için w...
Zihinsel engelli çocuklarda cinsel istismardan korunma eğitimi(fazlası için w...www.tipfakultesi. org
 
Büyüme ve geli̇şme.2
Büyüme ve geli̇şme.2Büyüme ve geli̇şme.2
Büyüme ve geli̇şme.2BURCU AYCİBİN
 

What's hot (20)

çocuklarda davranış ve uyum bozuklukları
çocuklarda davranış ve uyum bozukluklarıçocuklarda davranış ve uyum bozuklukları
çocuklarda davranış ve uyum bozuklukları
 
ERGENLER İLE İLETİŞİM
ERGENLER İLE İLETİŞİMERGENLER İLE İLETİŞİM
ERGENLER İLE İLETİŞİM
 
Çocuk istismarı-önleyici rehberlik
Çocuk istismarı-önleyici rehberlikÇocuk istismarı-önleyici rehberlik
Çocuk istismarı-önleyici rehberlik
 
cocugu bilgilendirmede anne babalara öneriler
cocugu bilgilendirmede anne babalara önerilercocugu bilgilendirmede anne babalara öneriler
cocugu bilgilendirmede anne babalara öneriler
 
Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇
Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇
Okul dönemi̇ çocuğunun geli̇şi̇m dönemleri̇
 
Zihinsel engellilerde cinsel eğitim ve cinsel istismar
Zihinsel engellilerde cinsel eğitim ve cinsel istismarZihinsel engellilerde cinsel eğitim ve cinsel istismar
Zihinsel engellilerde cinsel eğitim ve cinsel istismar
 
Ai̇lede çocuğun yeri̇ni̇n ve ai̇le i̇çi̇ndeki̇ özel sorunlarin
Ai̇lede çocuğun yeri̇ni̇n ve ai̇le i̇çi̇ndeki̇ özel sorunlarinAi̇lede çocuğun yeri̇ni̇n ve ai̇le i̇çi̇ndeki̇ özel sorunlarin
Ai̇lede çocuğun yeri̇ni̇n ve ai̇le i̇çi̇ndeki̇ özel sorunlarin
 
Gelişimin evrensel ilkeleri
Gelişimin evrensel ilkeleriGelişimin evrensel ilkeleri
Gelişimin evrensel ilkeleri
 
Freu
FreuFreu
Freu
 
Çocuk İstismarı
Çocuk İstismarıÇocuk İstismarı
Çocuk İstismarı
 
Gelişimi tehlikede olan çocuklar
Gelişimi tehlikede olan çocuklarGelişimi tehlikede olan çocuklar
Gelişimi tehlikede olan çocuklar
 
Cinsel istismarın etkileri ve çocuklarla görüşme teknikleri(fazlası için www....
Cinsel istismarın etkileri ve çocuklarla görüşme teknikleri(fazlası için www....Cinsel istismarın etkileri ve çocuklarla görüşme teknikleri(fazlası için www....
Cinsel istismarın etkileri ve çocuklarla görüşme teknikleri(fazlası için www....
 
Eri
EriEri
Eri
 
Adım Adım Çocuk Gelişimi Kitapçığı
Adım Adım Çocuk Gelişimi KitapçığıAdım Adım Çocuk Gelişimi Kitapçığı
Adım Adım Çocuk Gelişimi Kitapçığı
 
Freud ve psikoseksüel gelişim dönemleri
Freud ve psikoseksüel gelişim dönemleriFreud ve psikoseksüel gelişim dönemleri
Freud ve psikoseksüel gelişim dönemleri
 
Psikoseksuel gelisim donemleri (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Psikoseksuel gelisim donemleri (fazlası için www.tipfakultesi.org)Psikoseksuel gelisim donemleri (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Psikoseksuel gelisim donemleri (fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Gelişim ilkeleri
Gelişim ilkeleriGelişim ilkeleri
Gelişim ilkeleri
 
Zihinsel engelli çocuklarda cinsel istismardan korunma eğitimi(fazlası için w...
Zihinsel engelli çocuklarda cinsel istismardan korunma eğitimi(fazlası için w...Zihinsel engelli çocuklarda cinsel istismardan korunma eğitimi(fazlası için w...
Zihinsel engelli çocuklarda cinsel istismardan korunma eğitimi(fazlası için w...
 
Annebabatutumu
AnnebabatutumuAnnebabatutumu
Annebabatutumu
 
Büyüme ve geli̇şme.2
Büyüme ve geli̇şme.2Büyüme ve geli̇şme.2
Büyüme ve geli̇şme.2
 

Similar to 09c6503cd778e22a2c35d6ad9f937a0d

GelişIm Psikolojisi
GelişIm PsikolojisiGelişIm Psikolojisi
GelişIm Psikolojisiderslopedi
 
GelişIm Psikolojisi
GelişIm PsikolojisiGelişIm Psikolojisi
GelişIm Psikolojisiderslopedi
 
Gelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisi
Gelişim Kavramı ve Gelişim PsikolojisiGelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisi
Gelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisidrgrzm
 
Okul öncesi eğitimin önemi
Okul öncesi eğitimin önemiOkul öncesi eğitimin önemi
Okul öncesi eğitimin önemiCanan Gürkan
 
0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)
0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)
0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)R.Hulya Bingol Caglayan
 
3 gelişim psik. giriş
3   gelişim psik. giriş3   gelişim psik. giriş
3 gelişim psik. girişKenan Polat
 
Gelişimin Temel Kavramları.pptx
Gelişimin Temel Kavramları.pptxGelişimin Temel Kavramları.pptx
Gelişimin Temel Kavramları.pptxMehmetbaren1
 
sağlık bilgisi Unite 2 büyüme ve gelişme
sağlık bilgisi Unite 2 büyüme ve gelişmesağlık bilgisi Unite 2 büyüme ve gelişme
sağlık bilgisi Unite 2 büyüme ve gelişmepelin2000
 
Okul öncesinin önemi
Okul öncesinin önemiOkul öncesinin önemi
Okul öncesinin önemiCanan Gürkan
 
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)www.tipfakultesi. org
 
Kpss Eğitim Bilimleri
Kpss Eğitim BilimleriKpss Eğitim Bilimleri
Kpss Eğitim BilimleriKPSS Analiz
 
Kpss Sari Kitap
Kpss Sari KitapKpss Sari Kitap
Kpss Sari Kitapderslopedi
 
Gelişim alanları sayfa 68 araştırma psikomotor gelişim
Gelişim alanları sayfa 68 araştırma psikomotor gelişimGelişim alanları sayfa 68 araştırma psikomotor gelişim
Gelişim alanları sayfa 68 araştırma psikomotor gelişimheyl
 
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012wikioogle
 
Gelişimde temel kavramlar
Gelişimde temel kavramlarGelişimde temel kavramlar
Gelişimde temel kavramlarmassive501
 

Similar to 09c6503cd778e22a2c35d6ad9f937a0d (20)

GelişIm Psikolojisi
GelişIm PsikolojisiGelişIm Psikolojisi
GelişIm Psikolojisi
 
GelişIm Psikolojisi
GelişIm PsikolojisiGelişIm Psikolojisi
GelişIm Psikolojisi
 
Gelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisi
Gelişim Kavramı ve Gelişim PsikolojisiGelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisi
Gelişim Kavramı ve Gelişim Psikolojisi
 
Okul öncesi eğitimin önemi
Okul öncesi eğitimin önemiOkul öncesi eğitimin önemi
Okul öncesi eğitimin önemi
 
0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)
0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)
0 60 aylik çocuklarin geli̇şi̇m dönemleri̇ (1)
 
3 gelişim psik. giriş
3   gelişim psik. giriş3   gelişim psik. giriş
3 gelişim psik. giriş
 
GelişIm 1
GelişIm 1GelişIm 1
GelişIm 1
 
Gelişimin Temel Kavramları.pptx
Gelişimin Temel Kavramları.pptxGelişimin Temel Kavramları.pptx
Gelişimin Temel Kavramları.pptx
 
sağlık bilgisi Unite 2 büyüme ve gelişme
sağlık bilgisi Unite 2 büyüme ve gelişmesağlık bilgisi Unite 2 büyüme ve gelişme
sağlık bilgisi Unite 2 büyüme ve gelişme
 
Okul öncesinin önemi
Okul öncesinin önemiOkul öncesinin önemi
Okul öncesinin önemi
 
Okul öncesi egitimin önemi
Okul öncesi egitimin önemiOkul öncesi egitimin önemi
Okul öncesi egitimin önemi
 
Hippotherapy module 9 TR
Hippotherapy module 9 TRHippotherapy module 9 TR
Hippotherapy module 9 TR
 
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
Ruhsal ci nsel-ve_ruhsal-toplumsal_ge_lisim (fazlası için www.tipfakultesi.org)
 
Kpss Eğitim Bilimleri
Kpss Eğitim BilimleriKpss Eğitim Bilimleri
Kpss Eğitim Bilimleri
 
Kpss Sari Kitap
Kpss Sari KitapKpss Sari Kitap
Kpss Sari Kitap
 
Gelişim alanları sayfa 68 araştırma psikomotor gelişim
Gelişim alanları sayfa 68 araştırma psikomotor gelişimGelişim alanları sayfa 68 araştırma psikomotor gelişim
Gelişim alanları sayfa 68 araştırma psikomotor gelişim
 
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
Www.kpss10.com gelişim psikolojisi 2012
 
Otizmli çocuklar
Otizmli çocuklarOtizmli çocuklar
Otizmli çocuklar
 
Kişilik
KişilikKişilik
Kişilik
 
Gelişimde temel kavramlar
Gelişimde temel kavramlarGelişimde temel kavramlar
Gelişimde temel kavramlar
 

09c6503cd778e22a2c35d6ad9f937a0d

  • 3. GELİŞİM •Öğrenme, yaşantı ve olgunlaşma sonucunda bireyde görülen düzenli ve sürekli değişiklikler olarak tanımlanabilir. Bu üç etkenin etkileşimi sonucunda gelişim gerçekleşir. •Gelişim, öğrenmeyi de içeren daha kapsamlı bir kavramdır.
  • 5. GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR • • • • OLGUNLAŞMA HAZIRBULUNUŞLULUK KALITIM ve ÇEVRE DÖNEM
  • 6. OLGUNLAŞMA Genetik yapı ve çevre etkileşimi sonucu bireylerde görülen biyolojik değişikliklere olgunlaşma denilir. Olgunlaşma fizyolojik olarak bir davranışı, bir işi yapabilecek hale geldiğinde olgunlaşma gerçekleşmiştir. Bir çocuk konuşma olgunluğuna ulaşmadan, ne kadar alıştırma yaptırılırsa yaptırılsın gereği gibi konuşamaz.
  • 7. HAZIRBULUNUŞLULUK Olgunlaşma ve öğrenme sonucu kişinin belli davranışları yapabilecek düzeye gelmesidir. Dört işlemi öğrenecek olan bir çocuğun hem dört işlemi kavrayabilecek bir olgunluğa ulaşması, hem de bunun için gerekli olan sayma, toplama, çıkarma vs. ile ilgili bilgi ve becerilere sahip olması gerekir.
  • 8. KALITIM ve ÇEVRE Bir çocuğun genel fiziksel özelliklerinin belirlenmesinde kalıtımın; Dil gelişimi, kişilik özellikleri, yetişme tarzı gibi konularda çevrenin etkisi daha fazladır. İnsan gelişiminde kalıtım ve çevre birlikte rol oynar.
  • 10. DÖNEM Gelişimde; belli davranışların kazanılması gereken dönemler vardır. İlgili davranışın, ilgili dönemde kazanılmaması durumunda: daha sonraki dönemlerde telafisi çok zor sorunlarla karşılaşılabilir. Bu dönemlere kritik dönem adı verilir.
  • 11. KRİTİK DÖNEM 1800’lü yıllarda Fransa’nın güneyindeki ormanlık bölgede bulunan 10-11 yaşlarındaki Victor bulunduğunda hiçbir dili bilmez ve konuşmaz haldeydi. Yürümüyor, Dört ayak üzerinde hareket ediyordu. Bir şeye uzun süre dikkat edemiyordu. İnsanlardan korkuyor ve sosyal ilişkilerden kaçınıyordu. Beş yıllık bir eğitimden sonra birkaç kelime ve isimden başka bir şey söyleyemedi, kelimeleri biraz anladıysa da dil edindiğini söylemek zordu. Kendi başına yaşayıp, sosyal ilişki kurmayı da öğrenemedi.
  • 12. KRİTİK DÖNEM Araştırmacılar Victor’un durumunu iki önemli gelişim kuralı için örnek göstermektedirler. İlki kritik dönemdir; Gelişimde zamanlamanın önemini vurgulamak, İkincisi ise; gelişimin yığışımlı bir özellik göstermesidir. Gelişimde her özellik daha önceki özelliklerin üzerine eklenir.
  • 13. GELİŞİMİN TEMEL İLKERİ • • • • • Gelişimin Yönü Gelişim Devamlıdır Gelişim Alanları Birbiriyle İlişkilidir Gelişimin İlk Yılları Önemlidir Gelişimde Bireysel Farklılıklar Vardır
  • 14. Gelişimin Yönü Gelişim baştan ayağa, içten dışa doğrudur. Yeni doğan bir bebeğin başı vücuduna oranla oldukça büyüktür. İlk önce başın büyümesi, vücudun diğer organlarının gelişimini kontrol edecek olan beyinin gelişim ile ilgidir. Buna bağlı olarak, bebek önce başını, sonra omuzlarını, kollarını ve ayaklarını kontrol etmeyi öğrenir.
  • 15. Gelişim Devamlıdır Gelişim durmaksızın ilerleyen ve belirli dönemlerde bazen hızlı bazen de yavaş ilerleyen bir süreçtir. 0-2 yaşlarında ve ergenlik döneminde çok hızlı bir fiziksel gelişim varken, diğer dönemlerde aynı hızda fiziksel gelişim görünmez. Gelişim doğumdan ölüme kadar öğrenme, yaşantı ve olgunlaşma sonucu devam eder.
  • 16. Gelişim Alanları Birbiriyle İlişkilidir Gelişim; fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal alanlarda bir bütün olarak ilerler. Çocuğun bir alandaki gelişimi diğer alanlardaki gelişimiyle ilgilidir. Rahat hareket edebilen bir çocuk insanlarla daha sık etkileşime girer, böylece sosyal gelişimi hızlanır. Sosyal etkileşimlere girdiğinde ise zihinsel gelişimi hızlanır. Sonuç olarak; bir alandaki gelişim diğer alanlardaki gelişimle etkileşerek çocuğun genel gelişimine katkıda bulunur.
  • 17. Gelişimin İlk Yılları Önemlidir Hiçbir canlı doğumdan sonra insan yavrusu kadar uzun bir süre bakım gerektirmez. Bu durum, insan yavrusunun ilk yıllarındaki bakım ve eğitimini son derece önemli kılar. İlk yıllarda hızlı bir gelişimin olması da bu önemi pekiştirir. Bu kritik dönemde çocukların eğitim ve öğretim hayatına azami derecede önem verilmeli, çocuklara mümkün olduğunca zengin uyaranlar sunulmalıdır.
  • 19. Zeka Zeka bakımından bireyler oldukça farklı özellikler sergilerler. Bilhassa ilköğretim döneminde aynı sınıf içinde çok farklı zeka düzeylerinden çocuğun bulunması söz konusu olabilir. Bu sebeple öğretim faaliyetleri düzenlenirken, öğrenciler arasındaki farklılıkların muhakkak gözönünde bulundurulması gerekir.
  • 20. Sosyoekonomik Düzey Ailenin mesleği, gelir düzeyi ve eğitim düzeyi sosyoekonomik düzeyi belirleyen etkenlerdir. Bir çok çocuk temel ihtiyaçları karşılanmamış olarak okula gelmektedir. Ülkemizde 100 kişilik sınıflarda okuyan, kilometrelerce yol yürüyerek okuluna ulaşan binlerce çocuk bulunmaktadır. Bütün bu etkenler öğrencinin öğrenme düzeyini doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle, sınıflarımızdaki öğrencilerin sosyoekonomik düzeylerinin başarılarını etkileyen bir değişken olduğu unutulmamalıdır.
  • 21. Dil ve Kültür Ülkemizin bir çok yöresinde Türkçe düzgün konuşulmamaktadır. Ama tüm çocukların dil gelişimi aynı düzeydeymiş gibi tek bir program, tek bir ders kitabı uygulaması yapılmaktadır. Düşüncenin gelişimi büyük ölçüde dile bağlıdır. Dilin iyi kazanılmaması düşünce gelişimini de sekteye uğratmaktadır.
  • 22. Cinsiyet Öğrencilerin öğrenmesini doğrudan veya dolaylı olarak etkileyen bir başka etken, cinsiyettir. Aile ve öğretmenlerin çocuklardan beklentileri cinsiyete göre farklılaşmaktadır. İddialı ders ve branşlara daha çok erkek çocuklar yönelmektedir.
  • 23. Fiziksel ve Motor Gelişim Doğum Öncesi Dişi ve erkek hücrenin birleşmesiyle yani döllenmeyle birlikte zigot oluşur. Döllenmeden itibaren geçen 15 günlük süreye dölüt devri denir. İlk haftanın sonundan 8.haftanın sonuna kadar süren döneme embriyon denir. 9.Haftadan doğuma kadar olan döneme fetüs devri denilmektedir.
  • 24. Yeni doğmuş bebek Yaklaşık olarak 280 gün anne karnında büyüyüp gelişen bebek mükemmel bir donanımla doğar. Yeni doğmuş bir bebeğin başı vücudun ¼ kadardır.Boyu ortalama 48-53 cm, kilosu ise 3- 3,5 kg. arasındadır.
  • 25. 3-6 Yaş arası fiziksel gelişim 1-2 yaş arasında boy uzaması ortalama olarak yılda 12 cm, 2-3 yaş arasında ise 8 cm civarındadır. 3-6 yaş döneminde yıllık ortalama boy uzaması 6-8 cm arasındadır. 4 yaşına gelen bir çocuk doğumdaki boyunun yaklaşık olarak iki misline ulaşmıştır. 4 yaşından ergenlik dönemine kadar boy uzamasında bir yavaşlama görülür.
  • 26. 6-12 Yaş arası fiziksel gelişim Bu dönemde yıllık boy artışı 5.5 cm dır. 10 yaşındaki bir çocuğun boyu yaklaşık olarak 140 cm dır. 11-12 yaşlarındaki çocuğun boyu ortalama 145 cm civarındadır. 7 yaşındaki bir çocuğun ortalama ağırlığı 24 kg civarındadır.
  • 27. 12-18 Yaş arası fiziksel gelişim Ergenlik, cinsiyet yeteneklerinin kazanıldığı dönemdir. Ortalama olarak kızlarda 12-13, erkeklerde 13-14 yaşlarında ortaya çıkmakta ve yarısı çocukluk, yarısı da ergenlik olmak üzere 2-4 yıl sürmektedir.
  • 28. Ergenlikte ortaya çıkan büyüme değişimlerinin yaşlara göre dağılımı yaş kızlar 10-12 İç organların gelişiminde kritik dönem 11-12 Göğüslerin ve kalça kemiğinin büyümesinin başlaması 12-13 Kasıklarda kıllanmaların başlaması yaş 13-14 Koltukaltı kıllarının gelişimi ve ay halinin görülmesi 12-13 Dişi, biçim ve fiziğinin tamamlanması. İç organların gelişiminde kritik dönem Kasıklarda kıllanmaların başlaması 13-14 Kas gelişiminin yoğunlaşması ve koltukaltı kıllarının gelişimi 14-15 Cinsel organların büyümesi 14-16 15-18 erkekler 16-18 19-21 Yüzde kıllanmaların başlaması Erkek, biçim ve fiziğinin tamamlanması.
  • 29. Psikososyal Gelişim Sosyal gelişimin başlangıcı bebekliğin ilk günlerine kadar gitmektedir. Bir bebeğin annesine olan bağımlılığı onun sosyal ilişkilerinin başlangıcıdır. Çocuğun yardımseverlik, işbirliği ve saldırganlık gibi davranışların hangisini benimseyeceği, büyük ölçüde içinde yaşadığı çevrede karşılaştığı modellere bağlıdır. Öğretmenler, sosyalleşme süreci içinde örnek alınan modellerin başında gelir.
  • 30. Erikson insan gelişimini 8 döneme ayırmıştır • • • • • • • • Temel güvene karşı güvensizlik (0-18 ay) Özerkliğe karşı şüphe ve utanç (18 ay 3 yaş) Girişkenliğe karşı suskunluk (3-6 yaş) Çalışkanlığa karşı aşağılık duygusu (6-12 yaş) Kimlik kazanmaya karşı rol karışıklığı(12-18 yaş) Yatkınlığa karşı yalnızlık Üretkenliğe karşı durgunluk Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk
  • 31. Temel güvene karşı güvensizlik (0-18 ay) Erıkson’a göre bebekler hayatlarının ilk birkaç ayında etraflarındaki dünyaya güvenip güvenmeyecekleri konusunda bir izlenim edinmektedirler. Erıkson’a göre bebekler anne ya da bakıcılarının davranışlarında güvenilebilirlik sezdikleri zaman onlara karşı temel bir güven duygusu geliştirirler.
  • 32. Özerkliğe karşı şüphe ve utanç (18 ay 3 yaş) Bu dönemdeki çocuklar için, kendine güven duygusu ve kendi işini yapma önem kazanır. Bir çok işi kendi başlarına yapmaya çalışarak özerk olma isteklerini belirtirler. Teşebbüs ettikleri işleri yaparak kendilerine olan güvenlerini arttırmaya çalışırlar.
  • 33. Girişkenliğe karşı suskunluk (3-6 yaş) Bu dönemdeki çocuk, kendisinin ve aile üyelerini daha açık bir şekilde kavramaya başlar. İhtiyaçlarını karşılarken daha aktif ve saldırgandır. Fiziksel becerileri geliştiği için sosyal ilişkilere daha fazla katılırlar. Merak ve araştırma duygularını tatmin etmek için çeşitli faaliyetlerde bulunurlar.
  • 34. Çalışkanlığa karşı aşağılık duygusu (6-12 yaş) Bu dönemde çocuk bir şeyler üretmek ve başarılı olmak için çalışır, elde ettiği başarılar neticesinde takdir ve kabul edilmeyi bekler. Eğer, çevresinden destek görürse öz-saygısı artar, daha fazla çalışmaya ve başarılı olmaya yönelir. Aksi halde, yaptıklarının değersiz olduğuna inanır ve aşağılık duygusuna kapılır. Yetersizlik ve aşağılık duygusu bu dönemdeki en büyük problemdir.
  • 35. Kimlik kazanmaya karşı rol karışıklığı(12-18 yaş) Bu dönemdeki genç “ben kimim” sorusuna cevap aramaktadır. Bu dönemdeki genç, daha önceki dönemlerde kazandığı geçici kimlikler yerine, daimi bir kimlik kazanma uğraşı içindedir. Kimlik kazanma hayat boyu devam eden bir süreçtir.
  • 36. Yakınlığa karşı yalnızlık Genç, artık çevresindeki insanlarla yakın ilişkiler kurmaya ve sorumluluk almaya hazırdır. Bu dönemde karşılaşılan meselelerden biri “eş seçimi” dır. Bir başka konu “meslek seçimi” dır. Arkadaşlık kurma, evlilik ve meslek seçimi gibi konularda başarısız olan bireyler, yakın ilişkiler kuramadıkları için yalnızlığa düşer ve kendilerini mutsuz hissederler.
  • 37. Üretkenliğe karşı durgunluk Bu dönem orta yaşları kapsar, burada sözü edilen üretkenlik kavramı, yaratıcılık, neslini devam ettirme, nesne ve fikir üretimi anlamında kullanılır. Ailelerin çocuk sahibi olmaları, çocuklarını büyütmeleri, onları yönlendirmeleri ve onlar için fedakarlıkta bulunmaları bu dönemin özellikleri arasındadır.
  • 38. Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk Bu dönem yaşlılık dönemini kapsar. Hayatın bu son döneminde, birey önceki dönemlerde yaptıklarının muhasebesini yapar ve bir senteze ulaşmaya çalışır. Bu amaçla, anlamlı ve değerli bir hayat geçirip geçirmedikleri konusunda öz eleştiri yaparlar. Bir önceki dönemde üretken olabilmiş insanlar, bu dönemi rahat geçirirler. Buna karşılık, üretken olamamış, kimliğini bulamamış kişiler hayatlarını boşa geçirdiklerini düşünerek umutsuzluğa düşerler.
  • 39. ZİHİNSEL GELİŞİM Zihinsel yaklaşımda, zihinsel yapı sindirim sistemine, bilgilerde besin maddelerine benzetilir. Her besin maddesinin yenildikten sonra hazmedilip vücutta kullanılmasına benzer olarak, dış dünyadaki nesne ve olaylar da algılanır, değerlendirilir ve kullanılacak hale getirilir.
  • 40. Zihin Gelişimini Etkileyen Etkenler • • • • OLGUNLAŞMA AKTİF YAŞANTI SOSYAL ETKİLEŞİM DENGELENME
  • 41. Zihin Gelişimi Dönemleri • • • • Sensori-motor dönem İşlem öncesi dönem Somut işlemler dönemi Soyut işlemler dönemi
  • 42. Kavram Gelişimi ve Vygotsky Vygotsky, çocuğun zihinsel gelişiminin başkalarına da bağlı olduğunu iddia etmiştir. Başkaları çocuğun zihinsel gelişiminde yol gösterebilir, bir takım bilgiler vererek bunları öğretebilir. Vygotsky, kavramları kendiliğinden edilinen kavramlar ve öğretilen kavramlar şeklinde ikiye ayırmıştır. Kendiliğinden edilinen kavramlar gündelik hayatta kullanılan kavramlardır, kardeş kavramı böyledir. Bu tür kavramlar tümdengelim yoluyla edinilir. Yani çocuk başlangıçta herkesin kardeş olduğunu düşünür, sonra kardeş olmayanları çıkara çıkara kardeşlere ulaşır. Öğretilen kavramlar ise gündelik hayatta değil okulda karşılaştığımız kavramlardır. Vygotsky sömürü kavramını örnek verir. Sınıfta A ülkesinin B ülkesini sömürdüğünü öğrenen çocuk, önceleri sömürüyü sadece “A’nın B’ye yaptığı” olarak algılar. Sonra başkalarının da başkalarını sömürdüğünü öğrene öğrene genellemeye ulaşır, Yani öğretilen kavramlar tümevarım yoluyla edinilmektedir.
  • 43. Dil Gelişimi ve Chomsky Chomsky, dilin çocuğun doğuştan getirdiği bir nitelik olduğunu, hatta çocuğun doğuştan tüm dilleri bilerek doğduğunu, ama anne ve babasının ona diğer dilleri unutturup ana dilini muhafaza etmesini sağladıklarını düşünür. Herkes doğuştan tüm dilleri edinme yetisi ile doğar. Yoksa, dünya üzerindeki dillerin çeşitliliğinin ve herkes tarafından kullanılabilir olmasının açıklaması zordur. Yani bir çocuk Türkiye’de doğduğu için Türkçe, Hindistan’da doğduğu için Sanskrit dilini konuşuyorsa bu herkesin doğuştan getirebileceği bir yeti ile mümkün olabilir.
  • 44. Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramındaki Temel Kavramlar Dengelenme bireyin yeni karşılaştığı bir durumla, daha önceden sahip olduğu yaşantılar arasında denge kurmak için yaptığı zihinsel işlemlerdir. Şema Örgütlenmiş davranış kalıplarına denir. Adaptasyon bireyin çevresiyle etkileşerek karşılaştığı değişikliklere uyma gayretinde olduğu süreçtir. Uyumsama önceden var olan şemaları değiştirip yeni şemalar oluşturmaktır.
  • 45. Zeka Piaget’ye göre zeka, çevreye uyum yapabilme yeteneğidir. Burada uyum yapabilmeyi başa çıkabilme olarak da ele almak mümkündür. Çünkü insan çevresine uyum yaparken, aynı zamanda onunla başa çıkmaktadır. Zekayı çevreye uyum yapabilme olarak tanımlamak önemli bir başarıdır. Çünkü en azından üzerine basılabilecek bir temel bulunmuş olmaktadır. Kişi, içinde bulunduğu çevreye ne kadar çok ve ne kadar hızlı uyum yapabiliyorsa o kadar zekidir denebilir.
  • 46. AHLAKİ GELİŞİM Kişilik gelişiminin en önemli öğelerinden biri olup çocuğun toplumsallaşma süreci içinde, neyin iyi, neyin kötü olduğu konusunda bir bilinç geliştirmesiyle ilgilidir. Ahlaki gelişimle birlikte kişinin toplumun kuralları ve gelenekleri çerçevesinde kendisini denetleyebilmesi beklenir.
  • 47. Kohlberg ahlak gelişimini üç düzeye ayırmıştır • Gelenek öncesi düzey: Bu düzeyde kişi olayları sonuçlarına göre değerlendirir. Ceza verilen davranış suçtur, ödül getiren davranış iyidir. • Gelenek düzey: Bu düzeyde toplumsal düzen dikkate alınmaktadır. Bir davranışın toplum düzenine etkisi düşünülmektedir. Toplumun onayladığı davranış iyi olarak görülürken, kanunlara uymanın toplum düzenini koruduğu düşünülmektedir. • Gelenek ötesi düzey: Bu düzeyde toplumsal uzlaşma vurgulanmakta ve evrensel ahlak ilkeleri dikkate alınmaktadır.
  • 48. KOHLBERG’E GÖRE AHLAKİ GELİŞİM • • • - I.Düzey: Gelenek Öncesi Düzey 1.Dönem: Ceza-itaat 2.Dönem: Çıkara dayalı alışveriş II.Düzey: Geleneksel Düzey 3.Dönem: Kişilerarası uyum 4.Dönem: Kanun ve düzen III.Düzey: Gelenek Ötesi İlkelere Dayalı Düzey 5.Dönem: Sosyal Anlaşma 6.Dönem: Evrensel Ahlaki İlkeler
  • 50. ÖĞRENME •İnsanların konuşması, çeşitli tutum ve alışkanlıkları kazanması, kısaca hayatın her aşaması öğrenme ile ilgilidir. Eğitim de insan hayatının aşamalarından biridir ve sağlıklı bir eğitimin yapılabilmesi, öğretmenlerin öğrenme hakkında yeterli bilgi sahibi olmalarına bağlıdır.
  • 51. Öğrenme Psikolojisini Açıklayan İki Temel Yaklaşım • Davranışçı Yaklaşım: Yaşantı sonucu gözlenebilen, davranışlarda ortaya çıkan kalıcı değişiklik olarak tanımlanabilir. • Bilişsel Yaklaşım: Bireylerin zihinsel yapılarında görülen değişmelerdir.
  • 52. Öğrenme İle İlgili Bazı Kavramlar • • • • • İçgüdü Refleks Davranış Performans Uyarıcı •Tepki •Motivasyon •Dikkat •Eski Yaşantıların Aktarılması •Genel Uyarılmışlık Hali •Kaygı
  • 53. İÇGÜDÜ Doğuşta organizmada var olan karmaşık ve öğrenilmemiş, türe özgü olan, kişiliğin gelişmesinde rol oynayan temel, ruhsal güçtür. Kuşların ve yaban arılanın yuvalarından uzaklaşsalar bile yuvalarına rahatlıkla dönebilmeleri; Bebeklerin emme davranışı içgüdüsel davranışlara girmektedir. Öğrenilmemiş olması bakımından içgüdü, öğrenmenin dışında görülmektedir.
  • 54. REFLEKS Bir uyarıcıya karşı gösterilen oldukça hızlı ve tutarlı tepkilerdir. Bu tepki genellikle bilinçsiz ve kontrolsüz biçimde yapılır. Tepki, uyarıcı var olduğu müddetçe devam etmektedir. Ani bir gürültü neticesinde organizmanın irkilmesi ve sesin kesilmesiyle birlikte irkilmenin de sona ermesi gibi. Refleksler, içgüdüye göre daha basit bir tabiata sahiptir.
  • 55. DAVRANIŞ Organizmanın dışardan gözlenebilen ya da kendisince hissedilebilen tepki ve hareketlerinin tümüne davranış denir. El ve kol hareketleri, konuşma, düşünceler, mimikler vs. hepsi birer davranış örneğidir.
  • 56. PERFORMANS Organizmanın bizzat yaptığı hareketler olup, öğrenme, güdü, yorgunluk gibi çeşitli bileşenlerden oluşmaktadır.
  • 57. UYARICI Duyu organlarını harekete geçiren ve tepkiye yol açan herhangi bir nesne ya da enerjiye denir. Uyarıcılar kas hareketleri, susama, acıkma gibi içsel ve ya bir ışık, ses gibi dışsal olabilmektedir.
  • 58. TEPKİ Uyarıcıların organizmayı etkilemesi sonucu organizmanın gösterdiği herhangi bir davranışa tepki denilmektedir. Tepkiler basit ya da karmaşık olabilmektedir. Yalın bir kas hareketi basit bir tepkiye, hissedilen soğuk hava neticesinde pencerenin kapatılması ise karmaşık bir tepkiye örnek olarak verilebilir.
  • 59. MOTİVASYON Organizmayı etkileyerek bir amaç için harekete geçmeye sevk eden durumdur. Bir dürtü, istek, ihtiyaç, hırs vs. olabilmektedir.
  • 60. DİKKAT • Bilincin belirli bir noktada toplanması haline dikkat denilmektedir. • Dikkati yoğunlaştırma öğrenciler açısından güçlü bir pekiştireçtir. • Bu nedenle öğretmenlerin, öğrencilerin dikkatini toplamak için gerekli çabayı göstermesi gerekir.
  • 61. ESKİ YAŞANTILARIN AKTARILMASI • Yeni bilgi ve becerilerin öğrenilmesi, önemli ölçüde, bunlara dayanak sağlayacak bazı ön yaşantıları gerektirir. Yani, her yeni öğrenme, eski öğrenilenlerin üzerine bina edilir. • Eski yaşantıların aktarılması, olumlu ve olumsuz olmak üzere etki yapabilmektedir. • Eskiden öğrenilmiş olan bilgiler hazırdaki öğrenmeye katkıda bulunuyorsa olumlu aktarma, engelleyici ve güçleştirici bir etkiye sahipse olumsuz aktarma söz konusu olmaktadır.
  • 62. GENEL UYARILMIŞLIK HALİ • Organizmanın verimli bir öğrenme sağlayabilmesi için hazır ve tetikte bulunmasıdır. • Benlik kavramı, motivasyon, çalışma alışkanlıkları gibi çeşitli etkenler de genel uyarılmışlık halini etkilemektedir.
  • 63. KAYGI • Güçlü bir istek ya da dürtünün gerçekleşmeyecek gibi göründüğü durumlarda ortaya çıkan tedirgin edici bir duygudur. • Aşırı düzeyde bir kaygı, öğrenmeyi olumsuz yönde etkilediği gibi, çok düşük seviyedeki kaygı da öğrenmeyi güçleştirmektedir.
  • 64. DAVRANIŞÇI YAKLAŞIMDA ÖĞRENME KLASİK ŞARTLANMA Uyarıcıya karşı duygusal ve fizyolojik tepkiler OPERANT ŞARTLANMA Davranışsal sonuçlardan ortaya çıkan değişmeler GÖZLEMSEL ÖĞRENME Başkalarının yaşantılarını gözleyerek öğrenme
  • 65. KLASİK ŞARTLANMA • Klasik şartlanma ya da bir başka adıyla şartlı tepki öğrenmesi, tarihin en eski devirlerinden beri bilinmektedir. I.Pavlov (1849-1936) 20.yy başında şartlı tepki öğrenmesini ilk defe deneysel olarak incelediği için bu öğrenme türüne “klasik şartlanma” denilmiştir. Pavlov laboratuarında köpeklerin gastrik salgılarını incelerken, köpeklerin yiyecek getiren bakıcıların ayak seslerini duydukları zaman salya salgıladıklarını fark etmiştir. Bunun üzerine, köpeklerin niçin yiyecek verilmeden önce salya salgıladıkları sorusu üzerinde durmuştur.
  • 66. KLASİK ŞARTLANMA • Deneyin başlangıcında, bir köpek tek yönlü penceresi olan, ses geçirmez bir odanın içine yerleştirilmiştir. Şartlanmanın oluşabilmesi için köpeğe uyarıcı olarak zil sesi verilmiştir. Bu uyarıcı başlangıçta nötr bir uyarıcıdır. Çünkü başlangıçta köpek bu uyarıcıyı hissettiğinde herhangi bir tepkide bulunmamıştır. Pavlov daha sonra zil sesinin hemen ardından köpeğe et tozu vermiştir. Böylece zil sesiyle yiyeceği eşleştirmiştir. Bu eşleştirme tekrar tekrar yapılmış ve köpeğin zil sesini çıkarttıktan sonra salgıladığı salya miktarı ölçülmüştür.
  • 67. KLASİK ŞARTLANMA (Klasik şartlanma deneyinin aşamaları) Şartlanmadan önce Nötr uyarıcı (zil) Tepki yok Şartsız uyarıcı (et tozu) Şartsız tepki (salya) Şartlanma sırasında Şartlı uyarıcı (zil) Takiben Şartsız uyarıcı (et tozu) Şartlanmadan sonra Şartlı uyarıcı (zil) Şartlı tepki (salya) Şartsız tepki (salya)
  • 68. KLASİK ŞARTLANMANIN BİLİŞSEL AÇIKLAMASI Klasik şartlanmada organizma bir dizi denemeden sonra şartlı ve şartsız uyarıcının birlikte verildiğini gözler ve bu bilgiyi hafızasına yerleştirir. Daha sonra, şartlı uyarıcı verildiğinde bilgi hafızadan geri çağrılır ve organizma şartsız uyarıcı geleceği beklentisiyle şartlı tepkiyi gösterir. Davranışçılar şartlı ve şartsız uyarıcının bitişikliğine bağlarken, bilişsel yaklaşımcılar öğrenmeyi şartlı uyarıcı meydana geldiğinde bunu şartsız uyarıcının izleyeceği şeklindeki beklentiye bağlarlar.
  • 69. KORKU ŞARTLANMASI • Watson ve Rayner adlı araştırmacılar deneylerinde Albert adlı 11 aylık bir erkek çocuğundan yararlanmışlardır. • Deneyin başlangıcında Albert’e beyaz bir tavşan gösterilmiştir. Çocuk tavşanı incelemiş ve sevinç gösterisinde bulunmuştur. Hemen sonrasında beyaz tavşan, şiddetli bir gürültü eşliğinde gösterilmiştir. Albert gürültüyü duyduktan sonra korkup ağlamıştır. Bu işlem birkaç kez tekrarlanmıştır. En sonunda tavşan tek başına gösterilmiştir. Bu defa, gürültü mevcut olmadığı halde, tavşanı tek başına görmek bile Albert’in korkmasına yetmiştir.
  • 70. GENELLEME • Korku şartlanması deneyinde adı geçen Albert beyaz tavşandan korkmaya şartlandıktan sonra beyaz olan tüm nesnelere karşı bir korku geliştirmiştir. • Bazı durumlarda organizma, bir uyarıcı karşısında gösterdiği şartlı tepkiyi benzer durumlarda da gösterir. Buna uyarıcı genellemesi denilir. Bu gibi durumlarda, benzer uyarıcılara karşı benzer tepkiler gösterilir.
  • 71. AYIRTETME • Ayırt etmeyi öğrenme okul ortamında sıklıkla kullanılır. Okuma yazmayı yeni öğrenen bir öğrencinin “d” harfi ile “b” harfini, daha ileriki yıllarda “isim” ile “sıfat”ı, bir takım sembolleri ayırt etmesi gerekebilir. • Öğretmenlerin öğrencilerin hangi konularda neleri karıştırdıklarını belirlemesi ve karıştırılan konu ya da sembollerin nasıl ayırt edileceğini öğrencilerine ders esnasında açıklaması gerekir.
  • 72. SÖNME • Bu kavramı, Pavlov’un klasik şartlanma deneyi üzerinde açıklamak mümkündür. • Bu deneyde, şartlı tepki bir kez öğrenildikten sonra, şartsız uyarıcı (et tozu) verilmeden de bu tepki yapılıyordu. Yani, köpek et tozuyla pekiştirilmeden de zil sesine salya tepkisi veriyordu. Ancak, hiç pekiştirme yapılmazsa, bir müddet sonra zil sesi pekiştirici olmaktan çıkacaktır. Çünkü, köpek zil sesinden sonra hiç yiyecek almamaktadır. • Şartlı uyarıcının bu şekilde tepki ortaya çıkaramaz hale geldiğinde hale gelmesine sönme denilmektedir.
  • 73. OPERANT ŞARTLANMA İnsanlar sadece çevrelerindeki uyaranlara tepki vermekle kalmayıp bilinçli ve açık şekilde bir çok davranışlar sergilerler. Operant davranışlar, organizmanın hiçbir dış uyarana bağlı olmadan ortaya koyduğu davranışlardır. Operant Şartlanma ödüle götüren ve ya cezadan kurtaran bir tepkinin öğrenilmesine ya da bir davranışın pekiştireçle kuvvetlendirilmesine denilir.
  • 74. KLASİK ve OPERANT ŞARTLANMA ARASINDAKİ FARKLAR • Klasik şartlanmada uyarıcı bir ışık yada ses gibi belirli bir olaydır. Operant şartlanmada ise uyarıcı belirli bir olay değildir. • Klasik şartlanmada davranış uyarıcıyı takip ederken, Operant şartlanmada davranış uyarıcıdan önce gelmektedir. • Klasik şartlanmada tepki de tıpkı uyarıcı gibi belirlidir. Operant şartlanmada ise tepkiler tesadüfidir. • Klasik şartlanmada öğrenme nötr uyarıcıyla şartsız uyarıcı arasında çağrışım kurularak gerçekleşirken, Operant şartlanmada eylemlerin sonuçlarının sonraki davranışları etkilemesiyle gerçekleşir.
  • 75. Davranışın, pekiştirme ve ceza olmak üzere iki türlü sonucu olabilir. Olumlu ve olumsuz Olmak üzere iki türlü Pekiştirme vardır. Ceza da 1.tür ve 2.tür olmak üzere iki çeşittir. DAVRANIŞSAL SONUÇLAR DAVRANIŞSAL SONUÇLAR PEKİŞTİRME OLUMLU PEKİŞTİRME OLUMSUZ PEKİŞTİRME CEZA 1.TÜR CEZA 2.TÜR CEZA
  • 76. PEKİŞTİRME • Bir davranışın sonucunda ortamda bulunmayan bir uyarıcının ortama katılması ve bu uyarıcının o davranışın tekrarlanma ihtimalini artırması olayına olumlu pekiştirme denilmektedir. Yiyecek, para, gülümseme, yüksek not gibi ödüller olumlu pekiştireçtir. • Bir öğrencinin, harçlığının kesilmesini önlemek için ders çalışmayı sürdürmesi, annesini üzmemek için ödevlerini zamanında yapması, bir öğretmenin “eğer sessiz olmazsanız teneffüse zamanında çıkarsınız. Aksi halde beklersiniz ve teneffüsünüzün yarısı boşa gider” demesi olumsuz pekiştirme örneğidir.
  • 77. CEZA • İstenmeyen bir davranışı ortadan kaldırmak için verilen nahoş uyarıcıya ceza denilir. Ödül kelimesi olumlu pekiştirme ile eş anlamlı olarak kullanılabilir ama ceza ile olumsuz pekiştirme birbirinden farklı kavramlardır. Diğer yandan, eğer verilen ödül öğrenci açısından ödül niteliği taşımıyorsa ödül her zaman olumlu pekiştireç işlevi görmez. Ceza, istenmeyen davranışa verilirken, olumsuz pekiştireç istenen davranış ortaya çıktığında ortamdan çekilmektedir.
  • 78. GÖZLEYEREK ÖĞRENME • Bir çok insan davranışı pekiştirilmeden bir kerede tüm özellikleri ile yapılabilmektedir. Gözleme dayalı bu tür öğrenmeler gözleyerek öğrenme kuramında ele alınmaktadır. • Gözleyerek öğrenme bilişsel bir kuram olarak değerlendirilebilir. • Gözleyerek öğrenme kuramı, davranışçı öğrenme kuramının birçok kavramını benimsemektedir. • Gözleyerek öğrenme, özellikle çocukların çevrelerindeki yetişkinlerin hareketlerine, etrafında olup biten olaylara bakarak yeni bilgiler öğrenmesidir.
  • 79. GÖZLEYEREK ÖĞRENME SÜRECİ Hatırda Yeniden Dikkat tutma Ortaya koyma Model Sembolik kodlama alma Zihinsel tekrar Kontrollü uygulama Güdülenme Doğrudan pekiştirme Kendini pekiştirme Gözlenen pekiştirme
  • 80. • Dikkat; Gözleyerek öğrenmenin ilk evresi dikkattir. Dikkat etmeden bir modelden çok fazla şey öğrenmek mümkün değildir. • Hatırda tutma; Bu evrede gözlenen davranışla ilgili semboller kodlanır ve bu kodlamalar bilişsel olarak örgütlenir. • Yeniden ortaya koyma; Bu evreye gelindiğinde öğrenme henüz tamamlanmamıştır. Bunun için öğrencilerin öğretmenin gösterdiği modeli ne derece yapabildiklerine bakılması gerekir. • Güdülenme; Öğrenciler herhangi bir modeli taklit etme eğilimindedirler. Bu eğilim pekiştirildiğinde davranışın öğrenilmesi kolaylaşmaktadır.
  • 81. BİLİŞSEL YAKLAŞIMDA ÖĞRENME • Gestalt psikolojisinin temelini oluşturduğu bilişsel yaklaşım, insanın uyarıcıları işleyebilme ve anlamlandırabilme yeteneği üzerinde önemle durmaktadır. Bundan dolayı, organizmayı dış uyarıcıların edilgin bir alıcısı değil, davranışların etkin belirleyicisi olarak görmektedirler.Davranışçılara zıt olarak, öğrenmeyi algılama, hatırlama, düşünme gibi bilişsel süreçlerle ilişkilendirmektedirler. İnsanlarda olduğu gibi, hayvanlarda da öğrenmenin bilişsel süreçler dahilinde gerçekleştiğini belirtmektedirler.
  • 82. BİLİŞSEL YAKLAŞIMDA ÖĞRENME GİZİL (LATENT) ÖĞRENME ANİ KAVRANIŞ YOLUYLA ÖĞRENME BİLGİ-İŞLEM YAKLAŞIMINA GÖRE ÖĞRENME
  • 83. GİZİL (LATENT) ÖĞRENME • İnsanlar algıdaki seçicilik, dikkatin dağılması ve motivasyon eksikliği gibi nedenlerden dolayı birçok bilgiyi farkında olmadan öğrenmektedirler. Belirli bir konuda öğrenme gerçekleştirilirken, o konuyla doğrudan ya da dolaylı olarak ilgili başka konular da öğrenebilmektedir. • Bir kitapta herhangi bir konuyu araştırırken başka konularında öğrenilmesi buna örnek olarak gösterilebilir. • Bu durumda deneğin gerçekten neleri öğrendiği tam bir açıklık kazanmamaktadır.Çünkü, birey o anda öğrenmediğini zannettiği bir konuyu aslında öğrenmiş olabilir. • Nereden hatırlandığı belli olmayan bilgiler genellikle bu tür öğrenme içinde gerçekleşmektedir.
  • 84. ANİ KAVRAYIŞ YOLUYLA ÖĞRENME • Bir problem çözülürken yapılan iş, bilinenlerden hareketle bilinmeyenleri bulmaktır. Bilinen yollar problemi çözmeye yetmezse, çözüm birdenbire zihinde belirebilir. Kavrama yoluyla öğrenmede de bir problem vardır ve denek ilk başlarda problemin çözümünde hiçbir gelişme sağlayamaz. Fakat daha sonra çözüm birdenbire aklına geliverir. • İnsanların bir problemin çözümünü düşünürken “buldum” diye feryat etmesi kavrama yoluyla öğrenmenin birer örneğidir. Bu tür öğrenme birdenbire olmakta, bu sırada yoğun bir heyecan hali gözlenmekte ve sonuçta tam bir çözüm elde edilmektedir. Fakat bu durum her zaman gerçekleşmeyebilir.
  • 85. BİLGİ İŞLEM YAKLAŞIMINA GÖRE ÖĞRENME • Bilgi işlem yaklaşımı öğrenmeyi bilgi işleme fonksiyonunu sağlayan bir süreçler bütünü olarak görmektedir. • Bilgi işlem kuramı bilgisayarın işleyişine benzetilmektedir. Aslında insan beyninin işleyişine benzetilerek icat edilen bilgisayara insan beynini benzetmek biraz ters olmaktadır. Ama, kavramlaştırma kolaylığı açısından bilgi işlem yaklaşımı ile bilgisayarın işleyişini karşılaştırmak mümkündür.
  • 86. BİLGİ İŞLEM YAKLAŞIMINA GÖRE ÖĞRENME BİLGİSAYAR İNSAN Bilgiyi çevreden alır Bilgiyi çevreden alır Bilgi girişi klavye ile yapılır Alınan bilgi, kartlar vasıtasıyla kayıt edilir, mevcut bilgi ile birleştirilir Bilgisayar, yazıcı ya da disket ile çevreye çıktı verir Bilgi girişi duyu organlarıyla yapılır Bilgiyi sinir sistemi vasıtasıyla kayıt eder, mevcut bilgi ile birleştirilir İnsan, organlarını kullanarak dış dünyaya mesaj verir
  • 87. ÖĞRENME STRATEJİLERİ • • • • Tekrar Stratejileri Anlamlandırma Stratejisi Örgütleme Stratejileri Duyuşsal Stratejiler
  • 88. TEKRAR STRATEJİLERİ • Bir metnin tekrar tekrar sesli ya da sessiz okunması • Metnin okunduktan sonra anlatılması • Metindeki bilgilerin bir kağıda not alınması • Okurken düzenli aralıklarla durup zihinde cümlelerin tekrar edilmesi • Metinde geçen bir fikrin değişik şekillerde söylenmesi • Önemli yerlerin altının çizilmesi
  • 89. ANLAMLANDIRMA STRATEJİSİ • Öğrenilen materyali çağrıştıracak imgeler biçimlendirme • Öğrenilen konunun ana fikrini ortaya koyma • Özet çıkarma • Metni yorumlayarak kendi cümleleriyle not alma • Sorular oluşturma ve mevcut sorulara cevap verme • Mevcut bilgiyi harekete geçirme • Geri getirmeyi kolaylaştıracak hatırlatıcılar kullanma
  • 90. ÖRGÜTLEME STRATEJİLERİ • Bu stratejiler öğrencilerin yeni karşılaştıkları bilgileri bir araya getirerek daha önceki bilgilerine göre yeniden düzenlemesini içerir. • Bilgilerin sınıflandırılması, grafik ve şamalarla gösterilmesi bu stratejinin taktiklerindendir. Bu stratejiyi etkili olarak kullanabilen öğrenciler bir grafik ya da şema ile sayfalarca tutacak bir yazıyı özetleyebilirler.
  • 91. DUYUŞSAL STRATEJİLER • Öğrenciler kendi yeterlilikleri hakkında genel inançlara sahiptirler. Bu inançlar öğrencilerin stratejileri kullanmasında ve güdülenmesinde etkilidir. • Stratejileri iyi kullanan öğrenciler, içinde bulundukları durumda kendilerini kontrol edebileceklerini düşünürler. Bu düşünce onların başarılı olmasında etkili olur.
  • 92. İNSANCIL YAKLAŞIM Eğitim psikolojisinde öğrenme konusu ele alınırken iki temel kuram ele alınır. Davranışçı yaklaşım ve bilişsel yaklaşım. Bu iki kuramın bazı noktaları ihmal ettiğini düşünen üçüncü bir yaklaşım vardır ki o da insancıl (hümanist) yaklaşımdır. Bu yüzden üçüncü güç olarak adlandırılan insancıl yaklaşım diğer kuramlar gibi katı ilkelerden çok, belli bazı temel ilkeler konusunda uzlaşmış görünen bazı bilim adamlarının görüşlerinden oluşmaktadır. İnsancıl yaklaşımı savunan düşünürler iki ilkeyi vurgulamaktadırlar. Bunlardan birincisinde öğrenci önemlidir ve eğitimin merkezinde öğretilmesi gereken davranış değil, öğrenci bulunmalıdır. İkinci ilke de öğretmenin özerkliğidir. Öğretmen sınıfta dışardan verilen birtakım kuralların otomatik uygulayıcısı olmamalıdır.
  • 93. İNSANCIL YAKLAŞIM İnsancıl yaklaşımı ilk önce ortaya atıp ilkelerini belirleyen Abraham Maslov olmuştur. Ancak eğitimle ilgili olarak daha çok Rogers’in düşünceleri yaygınlaşmıştır. Rogers’in düşüncelerinin üç farklı kavramla ifade edildiği görülmektedir. Danışan merkezli terapi: İçinde bulunulan durumu danışanın daha iyi görmesine ve farkına varmadığı seçeneklerin farkına varmasına yardımcı olmaktır. Fenomenoloji: Önemli olan dünyanın başkalarına nasıl göründüğü değil, bireye nasıl göründüğüdür. Bu anlamda hümanist yaklaşım var oluşçudur. İnsancıllık: Temelde insana, bireyselliğe, insan olmanın değerine, kişisel eylemleri belirleme hakkına önem verdiği için bu kavramla nitelendirilmektedir.
  • 94. İNSANCIL YAKLAŞIMIN İLKELERİ • Düşünce ve duygu vurgusu: Düşünce ve duygulara bilgi kazanmaktan daha çok dikkat etmeleri. • Benlik duygusunun önemi: Kenara itilen öğrenciler öğretmenlerin “gelecek vaat etmediklerini düşündükleri” öğrencilerdir. Birçok öğrenci avantajsız olduğu için değil, kenara itildiği için başarısız durumuna düşmektedir. • İletişim: Bireyin gelişimi için etkili insan ilişkileri, dürüst kişilerarası iletişim, yapıcı çatışma çözümleme gibi konuların öğretilmesi ve bu bağlamda etkili insan ilişkileri ve dürüst iletişim kurma vurgulanmaktadır. • Bireysel değerlerin tanınması: Kişisel değerler önemlidir ve bu değerlerin kazanılmasına eğitim-öğretim içinde yer verilmelidir.
  • 95. GÜDÜLENME Davranışa enerji ve yön veren güçtür; bu güç organizmayı etkileyerek bir amaç için harekete geçmeye sevk eder. Güdü; istekleri, ihtiyaçları, dürtüleri ve ilgileri kapsayan genel bir kavramdır.
  • 97. Maslow’a göre, güdülenmenin temelinde ihtiyaçlar vardır. Maslow güdüleri birincil ve ikincil olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Birincil güdüler, organizmanın açlık, susuzluk gibi hayati ihtiyaçlarından kaynaklanır ve fizyolojik dürtüler olarak adlandırılır. İkincil güdüler ise, bireyin daha çok sosyal çevrede edindiği güdülerdir. Maslow, klinik gözlemlerine dayanarak ihtiyaçları bir sıraya koymuştur.
  • 98. İhtiyaçlar Hiyerarşisi Kendini gerçekleştirme Potansiyelin ortaya çıkması Estetik ihtiyaç (düzen, güzellik) Bilişsel ihtiyaçlar (bilme, anlama, keşfetme) Taktir edilme ihtiyacı (başarıya ulaşma, tanınma) Ait olma ve sevgi ihtiyacı (başkalarıyla ilişki kurma, kabul edilme) Güvenlik İhtiyacı (kendini güven içinde, tehlikeden uzak hissetmek) Fizyolojik İhtiyaçlar (Açlık, susuzluk vs.)
  • 99. PREMACK İLKESİ Premack, özellikle eğitimde kullanılabilecek iki ilke öne sürmüştür. 1. Organizmanın herhangi bir durumunda yapmayı istediklerinin hiyerarşik bir listesi bulunur. Yani, kişi kendi haline kalsa öncelikle yapmak isteyeceği ve yapmaktan zevk alacağı bir davranış vardır. Bu listenin başında kişi için en çekici ve en zevkli olan, alt sıralarda ise yapmaktan zevk almayacağı davranışlar bulunur. Bu sıralama kişiseldir. Bu sıralama değişebilir. 2. Organizmanın sıralamasında aşağı sıralarda olan bir davranışı yapmasını sağlamak için, üst sıralardaki bir ihtiyaç pekiştireç olarak kullanılabilir. Çocuklara “önce dersini yap, sonra top oynarsın” dendiğinde uygulanan kural budur.
  • 101. GÜDÜLENMEYE KURAMSAL DAVRANIŞLAR • DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM • BİLİŞSEL YAKLAŞIM • SOSYAL ÖĞRENME YAKLAŞIMI
  • 102. DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM • Organizma pekiştirilen davranışı tekrar etme eğilimindedir. Sınıfta sorulan sorulara doğru cevap veren öğrenciler pekiştirildiğinde daha sonraki sorulara cevap vermeye güdülenilirler. • Öğrencinin yaşına göre uygun pekiştireçler verilirse öğrenciler öğrenmeye karşı istek duyarlar. Böyle bir yaklaşım kolaylıkla anlaşılacağı gibi dışsal güdülenmeye dayalıdır. Öğrenci ödüle ulaşmak için kendi amaçlarını bir kenara bırakıp ödül getiren amaçlara yönelebilir.
  • 103. BİLİŞSEL YAKLAŞIM • Bireyler dış uyarıcıdan ziyade, bu uyarıcıları yorumlama biçimlerine göre tepkide bulunurlar. Davranışlar üzerinde bilme, dengelenme, dünyayı anlama gibi ihtiyaçlar etkili olmaktadır. Hoşlandığı bir dersin sınavına çalışan bir öğrenci yorgunluğunu, açlığını ya da uykusuzluğunu fark etmeyebilir. Çünkü, yeterli olma ve amaçlarını gerçekleştirme gibi içsel ihtiyaçlarının etkisi altındadır. • Öğretmenlerin ders esnasında merak uyandırma, kavramsal zıtlık oluşturma gibi öğrencilerin içsel ihtiyaçlarını harekete geçirecek etkinliklerde bulunmaları gerekir. Ancak bütün öğrencilerde içsel ihtiyaçların harekete geçirilmesi zordur. Çünkü, öğrencilerin beklentileri, amaçları, değerleri çok farklıdır. Bilişsel yaklaşım, öğrenciler arasındaki farklılıkları açıklamada yardımcı olabilir.
  • 104. SOSYAL ÖĞRENME YAKLAŞIMI • Bu yaklaşım, davranışçı ve bilişsel yaklaşımların özelliklerini içerir ve yeni boyutlar ekler. Sosyal öğrenme kuramına göre, sadece dışsal uyarıcılardan etkilenmediğimiz gibi, yalnızca içsel etkilerle de yönlendirilmeyiz. Çevresel değişkenler ve bilişsel özellikler kadar, öz yeterlilik, bağımlılık, başarı, saldırganlık gibi kişisel özelliklerde bireyin davranışını etkiler. Davranışlar çevresel değişkenler, bilişsel özellikler ve kişisel özelliklerin etkileşimi sonucunda ortaya çıkar.
  • 105. HATIRLAMA ve UNUTMA Davranışçı yaklaşımda üç türlü unutturma yöntemi vardır: unutma, sönme ve bastırma. Ayrıca bu üç yöntemin her biri için kendiliğinden geri gelme ihtimali de unutturma ile ilgili olarak ele alınması gereken diğer bir konudur.
  • 106. UNUTMA Unutma, “gözden ırak olan gönülden de ırak olur” atasözünü andırır. Unutulması istenen davranışı harekete geçiren uyarıcı, organizmadan uzak tutulursa, unutma yöntemi kullanılmış olur. Klasik şartlanmada ele alınırsa, şartlı uyarıcı olan zil sesi köpeğe duyurulmazsa, unutma yöntemi kullanılmış olur. Operant şartlanma ele alınırsa, operant davranışın ortaya çıkma olasılığının ortadan kaldırılması gerekir. Yani, manivela veya kol ortadan kaldırıldığında, bu yöntem kullanılmış olur.
  • 107. SÖNME Pekiştirilmeyen tekrarlar sönmeye yüz tutar. Sönme, davranışın pekiştirilmemesidir. Davranış, beklenen karşılığını alamayınca ortadan kalkar. Klasik şartlanmada sönme, şartsız uyarıcının ortadan kaldırılmasıdır. Köpek salya tepkisini et beklentisi ile vermektedir. Köpeğin bu beklentisinin ortadan kalkması sönme dir. Yani, köpeğe et verilmediği zaman sönme yöntemi kullanılmış olur. Operant şartlanmada fareye, kola basma davranışına karşılık olarak beklediği, yiyecek verilmediği zaman sönme meydana gelir. Kısaca, sönme yöntemi şartsız uyarıcı veya pekiştirmenin verilmemesidir.
  • 108. BASTIRMA Ödülün kaldırılıp yerine ceza verilmesidir. Klasik şartlanma deneyinde et yerine elektrik şoku verildiğinde bastırma yöntemi uygulanmış olur.
  • 109. GUTHRİE’YE GÖRE UNUTTURMA YÖNTEMLERİ • Yorma: Bir türlü sırtına binici almayan at, önce aşırı bir şekilde yorulur, böylelikle biniciyi sırtından atacak dermanı kalmaz. Binici ata biner ve yeni davranış edinilmiş olur. Bu durumda, at bir dahaki sefere sırtına binicinin bindiğini hatırlayacağından öğrenme gerçekleşmiş olur.
  • 110. GUTHRİE’YE GÖRE UNUTTURMA YÖNTEMLERİ • Çatışan uyarıcı verme: Atın başı bir direğe bağlanır ve sırtına binilirse, bir yandan at sırtında atmaya çalışacak, ama başı bağlı olduğu için bunu başaramayacaktır. Bağ ile sırtına binilmesi birbirleriyle uyuşmayan, zıt uyarıcılardır.
  • 111. GUTHRİE’YE GÖRE UNUTTURMA YÖNTEMLERİ Yavaş yavaş alıştırma: Atın sırtına bir kumaş konur. At, buna biraz huzursuzluk belirtisi gösterse bile “uğraşmaya değmez” olarak görür. Bir süre sonra kumaş büyütülür ve ağırlığı da derece derece arttırılır. Sonunda atın sırtına binilir hale gelir. Bu teknikler görüldüğü gibi gündelik hayatta oldukça etkili olarak kullanılan tekniklerdir.
  • 112. NİÇİN UNUTUYORUZ • Kullanılmayan bilgiler unutulur. • Piaget’e göre;örgütlenmemiş bilgiler “iyi yerleşmemiş” demektir. • Freud; işimize gelmeyen olay ve nesneleri unuttuğumuzu öne sürmüştür. • Yeni yaşantılar edindikçe eski yaşantılar unutulur. • Eskiden öğrenilmiş olan bilgiler, yeni bilgilerin unutulmasını sağlayabilir.
  • 113. HATIRDA TUTMANIN ÖLÇÜLMESİ • Hatırlama: Öğrenciye soru sorulup, cevabı ondan beklenerek yapılan ölçme işlemi hatırlama yöntemine dayalı bir ölçme işlemidir. Bu yöntemde öğrencinin doğru cevabı hatırlayıp tekrarlaması esastır. • Tanıma: Soru, içinde doğru cevabında bulunduğu bir seçenek grubu ile verilip, öğrenciden, yanlış cevaplar içinde doğru cevabı tanımasının istendiği durumlardır. • Tasarruf: Öğrenci, sorulduğunda doğru cevabı tanımayabilir, ama yeniden öğretilmek istendiğinde kısa sürede öğrenebilir. Bu durumda yeni bir öğretimin daha kısa bir zamanda olması, daha önceki öğretimden bazı bilgilerin hatırda bulunduğunu, ancak belki kullanılır durumda olmadığını gösterir.