2. SU
• Canlılığın devamı için meydana gelen
bütün biyokimyasal olaylar sulu ortamda
gerçekleşir
Canlılığın devamı için organizmanın
gereksinim duyduğu vazgeçilmez
faktördür.
• Bir çok organizmanın %70’den fazlası
sudan oluşur.
3. • Su ve onun iyonlaşma ürünleri olan H ve
OH;
proteinlerin
nükleik asitlerin,
lipidlerin,membranların ve birçok diğer
hücre bileşenlerinin yapı ve biyolojik
özelliklerini tayin eder
4. SUYUN CANLIDA
• Hücrenin içinde
• Hücrenin dışında (hücreler arasında veya
damar ve kanalların içinde)
6. Hücredışı vücut sıvıları da K+
, Cl-
,
Mg+2
gibi serbest iyonlar ve iyonize
olabilen gruplara sahip moleküller ve
makromoleküller içerir.
7. İKİ FORMU VARDIR:
BAĞLI SU SERBEST SU
HİDRAT SUYU
İyonlara, proteinlere,
karbohidratlara vb.
Makromoleküllere H
köprüleriyle bağlı su
İNTERMOLEKÜLER SU
Lifler, zarlar arasında
kalmış, akıcılığını yitirmiş
su
Kan, lenf, omurilik
sıvısı vb. vücut
sıvılarındaki akışkan
su
8. Organizma gereksinimi olan suyun
çok büyük bir kısmını dışarıdan alır:
EKSOJEN SU !!!!!
Suyun bir kısmı da metabolik
reaksiyonlar sırasında
(özellikle organik moleküllerdeki H2 nin Oksitlenmesiyle)
üretilir:
ENDOJEN SU !!!!!
(METABOLİZMA SUYU)
9. Endojen su yenilen gıda maddelerinin
özelliğine bağlıdır.
Örneğin,
100 g proteinin oksidasyonundan ~34 g,
100 g karbohidrattan ~56 g,
100 g yağdan ise ~109 g su açığa çıkar.
Ortalama bir hesapla organizmadaki
oksidasyonlar sırasında her 100 kaloriye
karşılık 10-15 ml endojen su elde edildiği
hesaplanmıştır.
10.
11. Suyun fiziksel özellikleri
• Katı fazdan sıvı faza geçmesi için
yüksek miktarda enerjiye ihtiyaç
vardır
• Sıvı fazdan katı faza geçmesi için
yüksek miktarda enerji kaybetmesi
gerekir.
• Suyun buharlaşması için yüksek
miktarda enerjiye ihtiyaç vardır .44 kJ
mol-1
12. • Bilinen diğer sıvılara kıyasla erime ve
kaynama noktası yüksektir
13.
14. • Bu özellikler su molekülleri arasında
kuvvetli bir çekim olduğunu
göstermektedir
• Bu çekim molekülün dipolar
özelliğinden ileri gelir
15. • Polar :Yüklü grup
• Dipol :Polar molekül
• Hidrofilik: Suyu seven
• Hidrofilik bileşik : Suda çözünebilen
madde
• Hidrofobik : Sudan kaçan
• Hidrofobik bileşik : Suda çözünemeyen
madde
16. Su, bir dipoldür. Oksijenin 6 dış
elektronundan ikisi hidrojen ile
kovalent bağ oluşturur. Diğer dört
elektron bağ oluşturmaz ve iki çift
oluşturur.
Bu çiftler kısmi negatif yükün bir
odağıdırlar ve hidrojen atomları
kısmen pozitif yüklü hale gelir.
Pozitif ve negatif yükler birbiriyle
hidrojen bağları oluşturur
17. Dipol
• Ametal atomları arasında elektron ortaklaşması
ile oluşan bağa ‘’kovalent bağ’’ denir.Bu bağ
aynı atomlar arasında ise tam kovalent bağ,farklı
ametal atomları arasında ise polar kovalent bağ
denir.
• Polar moleküllere “dipol” denir. Elektrik yükü (q)
ile yüklerin ağırlık merkezleri arasındaki
uzaklığın (r) çarpımı “dipol moment”ini verir.
Birimi, elekrostatik yük birimi x santimetre yâni
debyedir.
20. Dipol moment polarite kavraminin kantitatif olcumudür,Kimyada, elektrikçe
kutuplu olan moleküllerin kutupları arasındaki elektrik yükünü ifâde etmede
kullanılan bir terimdir
Kantitatif değer büyüdükçe suda
çözünürlük artar.
Bazı moleküllerin dipol momentleri;
HF=1,19
HCl=1,08
HBr=0,80
HI=0,42
CO=0,12
ClF=0,88
NaCl=9,00
CsCl=10,42
su=1,85
amonyak=1,47
22. • Su molekülünün dipolar yapısı ,su
molekülleri arasında çekim kuvveti
oluşmasına neden olur
• Bu tip elekrostatik çekim kuvvetine
Hidrojen bağı denir
• Su tetrahedral konfigürasyonda
olmasından dolayı ,herbir su molekülü dört
komşu su molekülü ile H bağı yapar
23.
24. • H bağları kovalent olmayan zayıf
etkileşimler arasındadır
25.
26. Donor Acceptor Bond length
- O - H O 0.28 + 0.01
H
- O - H O = C 0.28 + 0.01
N - H O
H
0.29 + 0.01
N - H N 0.31 + 0.01
N - H S 0.37
N - H O = C 0.29 + 0.01
Water-water
Water-organic
molecules
Proteins,
Nucleic acids
Hydrogen Bondings in Biomolecules
27.
28.
29. SUYUN VE HİDROJEN BAĞININSUYUN VE HİDROJEN BAĞININ
ÖZELLİKLERİÖZELLİKLERİ
Suyun katı sıvı ve gaz hallerine dönüşümünde
Çözücü olarak olarak görevinde önemlidir
30. Suyun katı sıvı gaz halleri
Sıvı fazda moleküllerin yerleşimi H-
bağlarının rastgele olması nedeniyle
düzensizdir. Su donduğunda H-bağları
kafes şeklinde su molekülleri oluşturur.
31.
32. Su molekülleri arasında oluşan hidrojen bağları, oda
sıcaklığında suyun sıvı halde bulunmasını ve kristal su (buz)
için karakteristik olan aşırı düzenli moleküllerin oluşmasını
sağlar.
Buz içinde her bir su molekülü
maksimum 4 hidrojen bağı
oluşturur. Böylece düzenli bir kristal
kafes şekli oluşur. Oysa oda
sıcaklığı ya da atmosferik basınç
altındaki sıvı fazda her bir su
molekülü ortalama 3,4 H bağı
oluşturur. Buzdaki kristal kafes
yapısı, sıvı sudaki aynı sayıda su
moleküllerinden daha fazla yer
kapladığı için buz, sıvı haldeki
sudan daha az yoğundur ve bu
nedenle suyun üzerinde kalmaktadır
33. Yoğunluk sıcaklığa bağlıdır: Katı su
(buz) sıvı sudan daha az yoğundur.
Bu özellik göllerin üstten itibaren
donmasına neden olur, böylece
balıkların yaşamasına olanak sağlar.
34. • Buz su
üzerinde bir
örtü
oluşturarak
sucul
yaşamın
devamlılığını
sağlar
35. Sıvıların çoğu donduklarında
, yapılarında bulunan
moleküller birbirine daha çok
yakınlaşır . Su donduğunda
ise moleküller birbirinden
uzaklaşır ve sıvı haldekine
göre daha fazla yer kaplar .
Bu nedenle buzun
yoğunluğu , yani ağırlığı sıvı
haldeki suya göre azalır ve
buz suda yüzer.
36. Buzda su
molekülleri hidrojen
bağları aracılığı ile
rijit durumdadır
Su molekülleri hareket
ederken hidrojen bağları
sürekli olarak yıkılır
Gaz durumunda
su hidrojen bağı
oluşturmaz
Katı su (buz) Sıvı su Gaz su
37.
38. Bir çözücü olarak su
Önemli bir çözücüdür .Hücre
sitoplazmasında metabolik olayların
gerçekleşmesini sağlar
• Hidroksi ve sülfidril grubu içeren bileşikler
ile aminler esterler ve ketonlar H bağları
oluşturarak suda çözünürler
39. Suda kolaylıkla çözülen bileşenlere hidrofilik denir. Bunun tersine,
kloroform ve benzen gibi nonpolar çözücülerde çözülen bileşenlere
hidrofobik adı verilir. Amfipatik bileşenler polar (ya da yüklü) ve
nonpolar bölgeler içerirler. Amfipatik bileşenler su ile karıştırıldığında
iki zıt durumla karşılaşır: polar ya da yüklü hidrofilik bölge solventle
etkileşir ve çözülmeye gider, ancak nonpolar hidrofobik bölge tam
tersi bir davranışla su ile etkileşmekten kaçınır.
40.
41. • Su birçok organik çözücünün aksine iyonik
bileşikler için de önemli bir
çözücüdür.Bunda suyun yüksek dielektrik
sabitesi önemli rol oynar.
• Anyon ve katyonlar adeta su mantosu
giyerler
45. Su, solusyonları veya çözeltileri
oluşturur
• Bir solüsyon iki ya da daha fazla
bileşenin homojen olarak
karışımından meydana gelir.
• Solvent + Solute Solusyon
• Çözücü + Çözen Çözelti
• Şekerli su, tuzlu su, Cola
50. • Alifatik ve aromatik hidrokarbonlar ile
onların türevleri su ile H bağları
oluşturamadığı için suda çözünmezler
Örneğin Sıvı ve katı yağlar ile mumlar
suda çözünmez.Bunlara hidrofobik
bileşikler denir
51. Non-polar biyomoleküller su-su
etkileşimlerine engel olurlar, ancak su-solut
etkileşimi oluşturamazlar. Bunun sonucu
olarak da nonpolar moleküller suda
çözülmezler. Sıvı solüsyonlarda nonpolar
moleküller birlikte kümeler oluştururlar.
60. • Su sıcaklık değişimine dirençlidir – yavaş
yavaş ısınır ve yavaş yavaş ısı kaybeder
• 4.184 J g-1
C-1
• Bu olay vücut sıcaklığının belirli bir
sıcaklık aralığında tutulmasını sağlar
61. • Metabolik artıkların ve toksik maddelerin
atılımı için taşıyıcı
• Besin maddelerinin taşınması kimyasal
enerjinin oluşumu
62. • Kaslarda ve eklemlerde kayganlık sağlar
(göz kırpmak)
• O2 ve CO2 in dokularda ve akciğerlerde
değişimi
• Göze şekil ve esneklik verir
• Görme olayında yansıtıcı ortam olarak rol
oynar
63. • İnce barsak ta emilim
• Böbreklerde emilim
• Vücut bölgeleri arası taşıma
• Bazı salgıların üretiminde – sindirim
• Hormonların hedef dokuya iletilmesi
• Vücut sıcaklığının korunmasında
64. • Belirli oranda proton ve hidroksit
iyonlarına ayrılır
• Bu olay pH sisteminin oluşmasına
neden olur
• Biyolojik sistemler pHya duyarlıdır (kan
pHsı 7.4)
• Tampon sistemler kullanılır
(bicarbonate tampon sistemi)
65. ASİTLER BAZLAR
Proton vericiler Proton alıcılar
Kuvvetli bir asitin dissosiyasyonu (ör. HCl):
HCl H+
+ Cl-
Tamamen iyonlarına ayrışır. Dolayısıyla:
[H+
] ≅ [HCl]
66. Kuvvetli bir bazın dissosiyasyonu (ör. NaOH):
NaOH Na+
+ OH-
Tamamen iyonlarına ayrışır. Dolayısıyla:
[OH-
] ≅ [NaOH]
68. Zayıf asitlerde, asit ile konjuge bazı
(tekrar asit oluşturmak için proton kabul
eden iyon) arasında sabit bir denge
vardır.
HCOOH H+
+ HCOO-
Asit
(Formik asit)
konjuge
baz
69. Konjuge bazların –OH içermesi
gerekmez. Bu maddeler sudaki H+
’ları
bağlayarak OH-
konsantrasyonunu
artırırlar.
Bir asit ne kadar kuvvetliyse, konjuge
bazı o kadar zayıftır. Yani, bir asit proton
vermeye ne kadar eğilimli ise, onun
konjuge bazı proton alıp yeniden asit
oluşturmaya o denli az eğilimlidir.
72. Ancak su da kısmen iyonlaşır ve
hem zayıf bir asit hem de zayıf
bir baz gibi davranır:
H2O + H2O H3O+
+ OH-
hidronyum hidroksil
Proton verici
Proton alıcı
73. Sudaki H+
lar çok hareketlidir.
10-15
saniyede bir başka bir su
molekülüne atlarlar ve sulu
çözeltide asla serbest
dolaşmazlar.
74. BASİT GÖSTERİLİŞ:
H2O H+
+ OH-
Aslında bu proton hidrate durumdadır,
yani 1 veya daha fazla sayıda su ile
ilişkidedir:
H3O+
, H5O2
+
, H7O3
+
75. Kdenge =
[H+
] [OH-
]
[H2O]
Saf suyun 25 o
C’daki konsantrasyonu 55.5 M’dır.
Kdenge x 55.5 = [H+
] [OH-
]
Suyun iyonlarına ayrışma
oranı çok az olduğu için
sabit kabul edilir.
Saf suyun 25 o
C’daki Kdenge = 1.8 x 10-16
Ksu = 1.8 x 10-16
x 55.5 = 1 x 10-14
= [H+
] [OH-
]
76. Ksu = 10-14
M2
= [H+
][OH-
]
Suyun
dissosiyasyon
sabiti
M = Molar konsantrasyon (mol/l)
Saf su için:
[H+
] = [OH-
] = 10-7
M
(İnsan vücudunun sıcaklığında (37o
C) nötral çözeltide
H+
] = [OH-
] = 1.6 x 10-7
M
Ksu = Suyun disosiyasyon (iyonlaşma) sabiti
(Ka = Asitlik sabiti de denir)
78. 10-7
gibi çok küçük
konsantrasyon terimlerinden
kurtulmak için Sörensen’in pH
ve pOH kavramını
kullanıyoruz:
M<1 olan asit ve baz çözeltilerinde:
pH = -log[H+
] ve pOH = -log[OH-
]
[H+
] ne kadar küçükse pH o kadar büyüktür.
79. Bir asitin dissosiyasyonu farklı
düzeylerde olabilir:
HA+
H+
+ A
HA H+
+ A-
HA-
H+
+ A-2
Konjuge bazlar. Yükleri daima asitin
yükünden bir eksik.
Hepsini HA H+
+ A-
şeklinde göstereceğiz.
84. Biyolojik açıdan önemli pek
çok molekül zayıf asidik ve
bazik gruplar içerir.
Örneğin, büyük protein
molekülleri yüzeylerinde hem
asidik (ör. karboksilat) hem de
bazik (ör. amino) gruplar taşır.
85. Bu grupların fizyolojik pH
aralığında veya çok yakınında
pH değişimlerine verdiği
cevap İŞLEV açısından çok
büyük önem taşır.
Ör. pekçok enzimin katalitik
etkinliği belli grupların
iyonizasyonuna bağlıdır.
86.
87. Çok sayıda iyonize olabilenÇok sayıda iyonize olabilen
gruba sahip moleküllergruba sahip moleküller
AMFOLİTLER
POLİAMFOLİTLER
POLİELEKTROLİTLER
88. Hem asidik hem de bazik pKa
değerlerine sahip gruplar içeren bir
moleküle AMFOLİT denir.
Örnek:
Glisin
Proteinlerin yapısında yer alan bir
α-amino asittir:
Karboksilat grubunun pKa’sı 2.3
Amino grubunun pKa’sı 9.6’dır.
89. Glisini çok asidik bir çözeltide
(ör. pH 1.0) çözündürürsek
hem amino hem de
karboksilat grubu protonlanır
ve molekül net +1 yük kazanır:
91. Aynı sayıda pozitif ve negatif
yüklü grup içeren amfolite
ZWİTTERİYON denir.
Net yükün 0 olduğu pH değeri
İZOELEKTRİK NOKTA (pI)
olarak adlandırılır.
92. Proteinler gibi büyük
moleküllerde çok sayıda asidik
ve bazik grup bulunur.
Böyle moleküllere
POLİAMFOLİT
Asidik gruplar baskınsa pI düşüktür.
Bazik gruplar baskınsa pI yüksektir.
93. Kimyasal bir olayın gerçekleşmesi için
öncelikle reaksiyona girecek moleküllerin
karşılaşması ve belli bir süre birarada
tutulması gerekir. İşte bu etkileşimi sağlayan
en önemli faktör difüzyondifüzyon olayıdır.
DİFÜZYONDİFÜZYON
SULU ORTAMDA MOLEKÜLLERİN HAREKETİSULU ORTAMDA MOLEKÜLLERİN HAREKETİ
94. Atomlar ve moleküller hızlı
hareket eden enerjili
partiküllerdir. Titreşim ve dönüm
hareketleri yaptıklarından kinetik
enerjiye, taşıdıkları elektronlar
nedeniyle de potansiyel enerjiye
sahiptirler.
95. Atomların ve moleküllerin bu rastgele hareketleri
sırasında meydana gelen çok önemli olaylardan
biri de difüzyondur. İki molekül bağlanmadan
önce, birbirlerine değecek kadar yakınlaşmalı,
adeta birbirleriyle çakışmalıdırlar. Bu yakınlaşma
moleküllerin termal hareketlerinin bir sonucu olan
difüzyondifüzyon ile sağlanır.
96. Sıvı ortamda rastgele hareket eden
belli bir molekül için difüzyon,
başlangıç noktasından belli bir
uzaklığa hareket edebilme anlamını
taşır.
Yüksek konsantrasyondan düşük
konsantrasyona doğru rastgele bir
hareketle DAĞILMADAĞILMA da denilebilir.
98. Küçük moleküllerin sitoplazma içindeki
difüzyon hızları, sudaki difüzyon hızlarına
yakındır. Örneğin ATP vb. büyüklükteki
moleküller 0.2 saniyede, bulundukları
noktadan 10 µm (küçük bir hayvan
hücresinin çapına eşdeğer) uzağa
difüzlenebilmektedirler.
99. Oysa makromoleküller çok daha ağır
hareket ederler. Bu moleküllerin
hareket kısıtlılığı, sadece difüzyon
hızlarının düşük olmasından değil,
aynı zamanda sitoplazmadaki diğer
makromoleküllerin sterik
(yerleşimsel) engellemesinden de
kaynaklanmaktadır.
102. Eğer iki sulu çözelti, sadece su
moleküllerinin geçişine izin
veren bir membran (zar) ile
birbirinden ayrılmışsa, su
molekülleri, kendi
konsantrasyonlarının düşük
olduğu yere (katı molekül
konsantrasyonunun yüksek
olduğu çözeltiye) doğru hareket
eder. Bu olaya osmoz denir. Su
moleküllerinin yoğun tarafa
geçebilmesi, buna karşılık katı
moleküllerin aksi tarafa
geçemeyişi bir süre sonra zar
üzerinde bir basınç yaratır.
Zardan geçemeyen moleküllerin
zar üzerinde yarattığı bu
basınca osmotik basınç denir ve
bu basınç nedeniyle zar suyun
bulunduğu yöne doğru genişler.
OSMOZOSMOZ (suyun pasif difüzyonu)
103. Sitoplazmadaki osmotik basınç 6-7.7 atm
arasındadır.
Bu basıncı yaratan çözünmüş madde
konsantrasyonuna sahip çözeltilere
İZOTONİK ÇÖZELTİİZOTONİK ÇÖZELTİ denir.
0.155 M (veya % 0.8-0.9) NaCl
(SERUM FİZYOLOJİK)
0.155 M NaH2PO4
0.3 M glukoz
0.3 M üre
104. Hipotonik çözelti:Hipotonik çözelti: Normal
vücut hücreleri ve kandan
daha düşük
konsantrasyonda çözünmüş
madde içeren çözelti.
İzotonik çözelti :İzotonik çözelti : Normal
vücut hücreleri ve kan ile
aynı konsantrasyonda
çözünmüş madde içeren
çözelti.
HipertonikHipertonik
çözelti :çözelti : Normal
vücut hücreleri ve
kandan daha
yüksek
konsantrasyonda
çözünmüş madde
içeren çözelti.
105.
106. Suyun Ozmotik Basıncı
• Ozmotik basınç hayvan ve bitki
hücrelerinin şekil ve entegrasyonunu
sağlar
• Hücre sitoplazmasının bir ozmotik basıncı
vardır.
• Bu basınç hücre çevresindeki (dışı)
değişimlerden etkilenir
111. En önemli su metabolizması bozuklukları,
su kayıpları (dehidratasyonlar), fazla su
alımının yarattığı su zehirlenmeleri ve
suyun çeşitli sıvı kompartımanları arasında
paylaşılmasının bozukluğu sonucu ortaya
çıkan ödem ve şok gibi olaylardır.
112. Hayatınızı bir düşünün: Yemek yemeden 6 hafta yaşayabilirsiniz ama su
içmeden bir haftadan fazla yaşamanız mümkün değildir. İnsanlar vücut
suyunun % 10’unu kaybettiklerinde yaşamları tehlikeye girer, % 20’sini
kaybettiklerinde ise ölüm kaçınılmazdır. Ortalama insan vücudunda 38-46
litre kadar su bulunur.
113. Sağlıklı yaşam için ne kadar su?
Sağlıklı bireyler günde belirli yollarla
vücuda aldıkları sıvıları kaybederler.
Deriden terleme yoluyla 500 ml,
akciğerlerle solunum yoluyla 300 ml,
böbreklerden idrarla 1500 ml
ve barsaklardan 200 ml
olarak kayıptır.
Topladığınızda 2500 ml
yani ortalama 8-10 su bardağı sıvı
anlamına gelir.
114.
115. TOPLAM VÜCUTTOPLAM VÜCUT
SIVISISIVISI
İNTRASELLÜLER SIVI (ISS)İNTRASELLÜLER SIVI (ISS)
Toplam vücut sıvısının 2/3’sini
oluşturur.
Major katyonu K+
’dur.
EKSTRASELLÜLER SIVI (ESS)EKSTRASELLÜLER SIVI (ESS)
Toplam vücut sıvısının 1/3’ünü
oluşturur.
Major katyonu Na+2
dur
İnterstisyel sıvıİnterstisyel sıvı
ESS’nin ¾’ünü
oluşturur
PlazmaPlazma
ESS’nin ¼’ünü
oluşturur
Ortalama ağırlıkta (70 kg) bir kişide toplam su miktarı yaklaşık 40
litre (vücut ağırlığının %57’si) kadardır. Vücut sıvıları su ve su
içinde çözünmüş maddeleri içerir.
123. İnterstisyel sıvı ile plazmaİnterstisyel sıvı ile plazma
arasındaki değişimlerarasındaki değişimler
hidrostatik ve onkotikhidrostatik ve onkotik
(osmotik) basınca(osmotik) basınca
bağlıdır. Hidrostatikbağlıdır. Hidrostatik
basınç ve osmotik basınçbasınç ve osmotik basınç
ters yönde etkilidir.ters yönde etkilidir.
Hidrostatik basınç etkinHidrostatik basınç etkin
olduğunda sıvıyı zarınolduğunda sıvıyı zarın
öteki tarafına iter,öteki tarafına iter,
osmotik basınç ise zarınosmotik basınç ise zarın
öteki tarafından sıvıyıöteki tarafından sıvıyı
kendi tarafına çeker.kendi tarafına çeker. Normalde kanın hidrostatik ve onkotikNormalde kanın hidrostatik ve onkotik
basıncı interstisyel sıvınınkinden çokbasıncı interstisyel sıvınınkinden çok
daha yüksek olduğu için madde ve gazdaha yüksek olduğu için madde ve gaz
alışverişinde önem kazanırlar.alışverişinde önem kazanırlar.
124. Herhangi bir su kitlesinde, suyun yüzeyindeki basınç atmosfer basıncına
eşittir, fakat yüzeyden aşağıya doğru her 13.6 mm mesafede basınç 1 mm Hg
yükselir. Suyun ağırlığından kaynaklanan bu basınca hidrostatik basınç denir.
Kapiller yatağının artere yakın bölümünde hidrostatik basınç yüksektir (35
mmHg), sıvı damardan dokuya geçer. Venüle yakın kapiller bölümünde
osmotik basınç ön plana geçer ve doku sıvısını damara çeker. Bu arada doku
sıvısının elektrolitleri ve küçük moleküllü proteinleri de damara girer.
125. Ekstrasellüler ve intrasellüler sıvıların normal hacim ve
bileşimlerinin devamlılığı yaşamın sürdürülebilirliği
açısından büyük önem taşır.
Bu sürdürülebilirlikte rol alan üç tip homeostasis bulunur:
Hacim=Sıvı dengesi (ödem, dehidratasyon,
hiperemi)
Elektrolit dengesi (hipo-hipernatremi, hipo-
hiperkalemi, hipo-hiperkalsemi ….)
Asit-baz dengesi (asidoz, alkaloz)
126. Vücut sıvılarının bu özelliklerindeki bozukluklar
sonucunda çeşitli patolojik tablolar ortaya çıkar
ÖDEM:ÖDEM: Hücre içi sıvının artışı ve seröz boşluklarda sıvı
birikimi
DEHİDRATASYON:DEHİDRATASYON: Vücuttaki su miktarının normalin
altına düşmesi
Su, kimyasal bir bileşim olan moleküllerden oluşur. Sıvıların çoğu donduklarında , yapılarında bulunan moleküller birbirine daha çok yakınlaşır . Su donduğunda ise moleküller birbirinden uzaklaşır ve sıvı haldekine göre daha fazla yer kaplar . Bu nedenle buz un yoğunluğu , yani ağırlığı sıvı haldeki suya göre azalır ve buz suda yüzer.
Herhangi bir su kitlesinde, suyun yüzeyindeki basınç atmosfer basıncına eşittir, fakat yüzeyden aşağıya doğru her 13.6 mm mesafede basınç 1 mm Hg yükselir. Suyun ağırlığından kaynaklanan bu basınca hidrostatik basınç denir. Kapiller yatağının artere yakın bölümünde hidrostatik basınç yüksektir (35 mmHg), sıvı damardan dokuya geçer. Venüle yakın kapiller bölümünde osmotik basınç ön plana geçer ve doku sıvısını damara çeker. Bu arada doku sıvısının elektrolitleri ve küçük moleküllü proteinleri de damara girer.
Ekstrasellüler ve intrasellüler sıvılar üç noktada yaşamsal önem taşır: hacim, sıvı içerisindeki elektrolitler ve sıvının asit-baz dengesi
Hücrelerin normal yapı ve fonksiyonlarını sürdürebilmeleri için onları besleyen vücut sıvılarının, Belirli bir hacimde Belirli bir kimyasal yapıda olmaları Belirli bir hızda hareket etmeleri gerekir.