3. Divan Şiirinin Özellikleri
Divan şiiri ilk örneklerini 13. yüzyılda
vermeye başlamış 19. yüzyılın sonlarına
doğru gücünü kaybetmiştir.
İlk divan şairi Hoca Dehhani
Son büyük divan şairi ise Şeyh Galip’tir.
MR
4. Konu
İslam Mitolojisi
Klasik Aşk Öyküleri
Kadın, Şarap, Din ve Tasavvuf
Felsefi Düşünceler
Konudan çok konunun işleniş biçimi
önemlidir.İçerikten ziyade
üslup,söyleyiş özelliği,anlatıma önem
vermişlerdir.
5. Dil
Divan şiirinde dil Osmanlıcadır.
Osmanlıca; Arapça, Farsça ve Türkçe
sözcüklerin karmasından oluşan bir
dildir.
“Meyl et gözüm yaşına eyâ serv-i hoş
hırâm
Dirler ki eyle iylügi âb-ı revâna at “
Oldukça sanatlı, ağır bir dil
kullanılmıştır.
6. Bütün güzelliğine değil parça güzelliğine
önem verilmiştir.
“Sanat için sanat” anlayışı egemendir.
Divan şiirinde söz ve anlam sanatlarına
sıkça başvurulmuş; sanatlı anlatım ustalığın
ölçüsü sayılmıştır.
Şiirlerde aruz ölçüsü kullanılmıştır.
Divan şiirinde Aşık Paşa, Nedim ve Şeyh
Galip hece ölçüsüyle birer şiir denemesi
yapmışlardır.
7. Şiirde "göz için uyak" anlayışı
benimsenmiş, en çok tam ve zengin uyak
kullanılmıştır.
Zerre-i nurundan iken muktebes (se harfi)
Mihr ü mehe etmek işaret abes (sin harfi)
8. Divan şiirinde kalıplaşmış sözler mazmunlar
çok kullanılmıştır.
Boy:servi,tuba,elif…
Çehre:ay gibi parlak
Kaş:yay
Kirpikler :ok
Yanaklar:gül
Ağız: nokta,gonca
Saçlar:yılan,kement
Gözler:badem,nergis
9. Divan edebiyatında şiirlerin özel bir adı
(başlığı) yoktur. Şiirler yazıldığı nazım
şeklinin adıyla "gazel, kaside vs." anılır.
Şiirde en küçük nazım birimi tek dizeden
oluşur. Bu dizelere "azade mısra" (bağımsız
dize) denmiştir.
“Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı”
Nazım birimi olarak genellikle beyit olmak üzere
dörtlük ve bend kullanılır.
10. Nazım Biçimleri
Beyit
• Gazel
• Kaside
• Mesnevi(f)
• Kıta
• Müstezat
Dörtlük
• Rubai(f)
• Tuyuğ(t)
• Şarkı(t)
• Murabba
Bend
• Terkib-i
Bend
• Terci-i Bend
11. Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı
Kamu bîmârına cânân devâ-yi derd îder ihsân
Niçün kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı
Şeb-i hicran yanar cânım töker kan çeşm-i giryânım
Uyarur halkı efgânım kara bahtım uyanmaz mı
Gül-i ruhsâruna karşu gözümden kanlu akar su
Habibüm fasl-i güldür bu akar sular bulanmaz mı
Gamum pinhan dutardum ben didiler yâra kıl rûşen
Disem ol bivefâ bilmen inanur mı inanmaz mı
Değildim ben sana mâil sen ettün aklumı zâil
Bana ta’neyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı
Fuzûli rind-i şeydâdur hemişe halka rüsvâdur
Sorun kim bu ne sevdâdur bu sevdâdan usanmaz mı